özgürlük - Sosyalist Barikat
Transkript
özgürlük - Sosyalist Barikat
Hasta Tutsaklar Ýçin Eylemler Sürüyor Karadon’daki Madenci Ölüleri Hala Ocaktan Çýkarýlamadý Sanatçýnýn Toplumsal Sorumluluðu ve Yýlmaz Güney 5. Sayfa 2. Sayfa 11. Sayfa Eðitimde Ders Çýkarýlacak Bir 4b Öyküsü 8. Sayfa emek özgürlük ve ÖZGÜR ÜLKE ÝNSANCA BÝR YAÞAM ÝÇÝN HALKIN SESÝ ÖZEL SAYI: 5 [email protected] 75 Krþ Faþizmin hiçbir türüne hiçbir zaman boyuneðmeyeðiz Bir Kez Daha ve Yeniden TEK YOL DEVRÝM R eferandum gevezeliði de sonunda bitti. Cemaat þeyhine de, yönünü sapýtmýþ liberal solculara da teþekkürlerini gönderen Tayyip Erdoðan, yüzde 58’in þýmarýklýðý içinde padiþahlýðýný ilan etti. ABD ve AB emperyalizmi, yerli yabancý iþbirlikçi patronlar, para tüccarý borsa oyuncularý, etekleri zil çalarak ortalýkta dolanýyorlar. Muazzam bir devrimmiþ gibi sunularak gözümüze sokulan 12 Eylül referandumundan bir sonraki sabah emekçilerin hayatýnda en küçük bir deðiþiklik olmadý ama düzenin bütün belli baþlý temsilcilerinin keyfi yerinde. AKP iktidarý süresinde bütün dýþ ihaleleri yutarak semirmiþ olan cemaat sermayesi zaten keyifli; arada sýrada diklenerek kendi zeminini korumaya çalýþan diðer tekelci patronlar da “bir dargýn bir barýþýk” oyunu oynasalar da aslýnda çoktan yeni düzene uyum saðladýlar. Toplam miktarý 115 milyar dolarý bulan muazzam bir sýcak para kütlesini elinde tutan yerli-yabancý güçler, bunun dörtte birini ortadan çekseler, Tayyip’in Kasýmpaþa’ya geri döneceði kesindir. Ancak öyle görünmektedir ki bu güçler, blok olarak AKP iktidarýnýn arkasýndadýrlar. AKP’nin yerine hazýrlanan düzen figüranlarýnýn ise en azýndan þimdilik bu iþe uygun olmadýklarý, dolayýsýyla bu iktidarla tasarlanan düzenlemelere devam edileceði kesindir. 3. Sayfa Ýþte 12 Eylül’ü Süpüreceðiz Diyenlerin 12 Eylül’ü Sürdüren Adaleti Mahir Çayan’ý Anmanýn Bedeli: Tutuklama ve Ceza Geçtiðimiz Nisan ayýnda Adana’da birçok devrimci evleri basýlarak gözaltýna alýndý ve bunlardan 3’ü tutuklanarak cezaevine konuldu. “Suç”larý ise 30 Mart günü yaptýklarý bir yürüyüþle Kýzýldere’de katlediliþlerinin yýldönümünde Mahir Çayan ve arkadaþlarýný anmaktý. Yargýlama sonucunda yürüyüþe katýldýklarý tespit edilen 21 kiþiye “THKP-C örgütü propagandasý yaptýklarý” gerekçesiyle 10 ay hapis cezasý verildi. Ve tüm bunlar 12 Eylül anayasasýný çöpe gönderelim diyen bir hükümet tarafýndan yapýldý. Uygulama daha kötüsünün geldiðini gösteriyor. Çünkü bir yýl önce yine ayný ilde, ayný yerde, ayný içerikle yapýlan yürüyüþ için dava açýlmamýþ, kimseye ceza verilmemiþti. 4. Sayfa Bir Yanda Nutuklar, Diðer Yanda Saldýrý Sarkozy’nin meydan okumasýna karþý 3 milyon ayakta Fransýz Ýþçi Sýnýfý Tarih Yazýyor Avrupa’da her büyük iþçi hareketinde Marks’ýn “Hayalet” benzetmesinden söz edilir; ama bu kez durum daha ciddi. Fransa, 1995’ten beri görülmeyen büyük bir genel grev dalgasýya sarsýlýyor. Ýþçi sýnýfý, kendilerine meydan okuyan SarÝkiyüzlü ‘Açýlým’ýn kozy hükümetinin restini görüyor. Mumu Yatsýya Kadar! Bütün rafineriler durdu, ula9. Sayfa þým, saðlýk, eðitim... Bütün alanlarda hayat felç olmuþ durumda. Ankara’da Sendikalar bu kez birkaç günlük Verdiði göstermelik eylemlerle iþi geçiþtirSözleri mek niyetinde deðil. Eylemin en canlý ve ateþli cepUnutan hesinde ise yaklaþýk 400 liseyi taSendikadan mamen bloke ederek öðrenime Hesap kapatmýþ olan liseliler var. Sormak Ýçin Sendikacýlara ‘çocuklarý bu iþe karýþtýrmayýn’ diyen Sarkozy’i soTekel Ýþçileri Þimdi de kaktan yanýtlýyorlar: “Gel ve kim Sendika Nöbetinde olduðumuzu gör!” 6. Sayfa 10. Sayfa HALKIN GÜNDEMÝ Çamur Deryasýnda Biricik Temiz Güç: Devrimciler Türkiye aylardýr bir kara propagandanýn esiri oldu. Her yandan çamur fýþkýrýyor, insan gazeteleri okuduktan sonra bin kez ellerini yýkasa yine de kirlilik duygusundan kurtulamýyor. Referandum süreci boyunca devrimcilerin ve halkýn en temiz deðerlerini en küçük bir utanma duygusu hissetmeden kullananlar, Devrimci güçlere karþý kara propaganda, yeni bir þey deðildir. Oligarþi, on yýllardýr, Özel Harp Dairesi’nin çeþitli kurumlarýný, elinin altýndaki devlet haber ajansýný, düzen þakþakçýsý medya tekellerini bu iþ için kullandý. On yýllardýr, devrimci deðerleri, halkýn devrimcilere olan saygýsýný lekelemek, devrimcilerin yiðitlikleri ve yüksek ahlaki nitelikleriyle haklý olarak yarattýklarý sevgiyi yok etmek için ellerinden geleni yaptýlar. Provokasyon, yalan dolan, asparagas haberler, fýsýltý gazeteleri, hepsi ama hepsi devrimci deðerlerin kirletilmesi için seferber edildi. Ölümü bile gülerek kucaklayan, inandýðý deðerler uðruna en aðýr iþkence ve eziyete katlanan, halkýn davasý adýna kiþisel çýkarlarýný ve geleceklerini elinin tersiyle iterek kendini ateþlerin içine atan halkýn kahraman evlatlarý, çoðu zaman ahlaksýzlýkla, halkýn kutsal deðerlerine saygýsýzlýkla, baþka devletlerin ajaný olmakla, kendi çýkarlarý için çalýþmakla suçlandýlar. Yani denebilir ki, kirli düzenin savunucularý kendilerinde ne kadar pislik ve aþaðýlýk özellik varsa, onlarý devrimcilere yakýþtýrmaya, onlarý halkýn, emekçilerin gözünden düþürmeye çalýþtýlar. Ömürleri boyunca paradan baþka deðer tanýmamýþ olan hýrsýz sürüleri devrimcileri çýkarcýlýkla, halkýn dini duygularýný ticari kazanç kapýsý yapanlar devrimcileri ahlaksýzlýkla, Amerikan... 2. Sayfa 2 ÝNSANLIK ONURU HALKIN GÜNDEMÝ emperyalizmin uþaklýðýný yapanlar da yine devrimcileri “baþkalarýna hizmet etmek”le suçladýlar. Ama her seferinde bu kirli çamur ellerinde kaldý, devrimcilerin onurlu dünyasýna bulaþtýrmak istedikleri her türlü kötülük kendi yüzlerine yapýþtý. Seksen yýldýr idam sehpalarýndan iþkencehanelere, hapishanelerden sürgünlere kadar bin bir türlü eziyete katlanan devrimciler, sosyalistler, her zaman her yerde baþlarý dimdik, onurlu insanlar olarak yaþadýlar ve gerektiðinde de ayný yiðitlikle ölümü kucakladýlar. Bir tek idam sehpasýndan yalvarma sesi duyulmadý, iþkence odalarýnda sessizce canlarýný verenler sýrlarýný vermediler, onlarca yýllýk hapishane zulümlerinin ardýndan apaydýnlýk bir zihinle çýkýp hayata karýþtýlar. Ama tarihin hiçbir zaman diliminde, devrimciler ve devrimci deðerler bu kadar sinsi, bu kadar ahlakdýþý bir saldýrý kampanyasýyla karþý karþýya kalmamýþtý. Bugün, hükümet ve devletin baský aygýtý tarafýndan organize edildiði besbelli olan büyük bir þebeke, bu alanda bir sektör yaratmýþ, yýllarýn deneyim ve ustalýðýný bir araya getirerek ve ruhunu düzene satmýþ neoliberal medya þarlatanlarýný da en aþaðýlýk iliþkilerle kullanarak kapsamlý bir saldýrý baþlatmýþtýr. Bu “yeni” saldýrý dalgasýnýn en temel özelliði, TV maymunu kuþkulu akademisyenler, liberal þarlatanlar, google’den toplama bilgilerle kitap yazan sözde araþtýrmacýlar ve bizzat devlet aygýtýnýn istihbarat odaklarýný kullanarak her biri birbirinden saçma ve birbiriyle çeliþen komplo teorilerini bulamaç halinde halkýn üzerine püskürtmek, böylece zihinleri allak bullak etmektir. Ne kadar karmaþýk olursa o kadar iyi! Ne kadar çok yalan iç içe geçerse o kadar iyi! Kural budur! Yine yaptýklarý aynýdýr. Üzerimize püskürttükleri çamur, kendi ruhlarýndan ve kirli dünyalarýndan gelmektedir. Patronlarýnýn çek defterlerinin önünde secde edenler, kýrk tane sözde araþtýrma kuruluþu ve vakýf ve hatta “okyanus ötesi” tarafýndan kukla gibi oynatýlanlarýn en çok ellerini buladýklarý çamur, devrimcilerin “taþeron” olduklarý, “baþkalarý tarafýndan kullanýldýklarý”, hatta devlet içindeki güçlere baðlý olduklarý yolundaki yalanlardýr. Neoliberalizmin bu hacýyatmazlarý ekonomideki “taþeron” düzenini pek sevdikleri ve oralardan çöplendikleri için herkesi kendileri gibi sanmakta ve insanlarýn inandýklarý düþünceler uðruna ölümlere zulümlere katlanmalarýný “akýl dýþý” bulmaktadýrlar. Bu özelleþtirme þakþakçýlarý “kamu yararý”, “halkýn yararý” gibi sözcükleri IMF koridorlarýnda unutmuþ olduklarý için insanlarýn halkýn davasý uðruna savaþmalarýný da anlamaktan uzaktýrlar. Kontr-gerillanýn bu ideolojik suikastçileri, ömürleri boyunca doðrudan ya da dolaylý olarak patronlarý tarafýndan maaþa baðlanmýþ bir biçimde yaþadýklarýdan, cebinde üç kuruþ olmadan inançlarý için sokaklarý arþýnlayan insanlarý hiç anlamazlar. Bu güruhun son aylarda devrimci yapýlara ve kiþilere yönelik olarak açtýðý kampanya tek kelimeyle tiksinti vericidir. Bundan daha önemlisi, bu çamur deryasýnýn sadece devrimcilere deðil, patronlarýnýn tekerine çomak sokan herkese bulaþmasýdýr. Artýk Türkiye’de grevci iþçiler, kararlýlýk gösteren sendikacýlar, derelerini topraklarýný ekolojik felaketlerden korumak isteyen köylüler (Bergama örneði hatýrlansýn!), anadil hakký dahil olmak üzere demokratik bir eðitim sistemi isteyen öðrenciler, herkes ama herkes, bu tehditle karþý karþýyadýr. Her akþam televizyonlarý arsýzca iþgal eden, her sabah gazete bayilerinin raflarýndan eteklerimize yapýþan bu “görevli” sürüsü, artýk iþkenceci polisleri “devrimci”, yiðitçe canýný vermiþ devrimcileri “darbeci” yapmaktan geri durmamaktadýr. Ama, bilinsin! Hiçbir gece yoktur ki sabaha varmasýn! Hiçbir zulüm düzeni yoktur ki yýkýlmasýn! Hiçbir yalancý mumu yoktur ki, yatsýdan sonra da yansýn! Bu topraklarda devrimciler var! Ve hiçbir devran sonsuza kadar sürmez. Kendisini yenileyerek tarihin sahnesine yeniden çýkacak olan devrimci hareket, bütün bu utanmaz arlanmazlar sürüsünü önüne katýp tarihin çöp tenekesine atacaktýr. Yarýnýn aydýnlýk Türkiye’sinde kendi sehpasýný kendi tekmeleyen yiðitlerin adý sonsuza kadar yaþayacak, ama onlara dil uzatan fikir fukarasý sürüngenlerin adýný kimsecikler anýmsamayacaktýr. Tarih, her zaman çocuklarýnýn geleceði için yaþamýný hiçe sayanlar tarafýndan yazýlýr, gýrtlaðýndan üç lokma fazla girsin diye kýrk takla atan þaklabanlar tarafýndan deðil! Ve o tarih acýmasýzdýr. emek ve özgürlük Hasta Tutsaklar Ýçin Yürüyüþ Ýnsan Haklarý Derneði Ýstanbul Þubesi Cezaevi Komisyonu hasta tutsaklarýn durumuna dikkat çekmek için bir yürüyüþ düzenledi. 13 Ekim 2010 günü Galatasaray’dan baþlayarak Taksim tramvay duraðýna kadar sloganlarla yürüyen kitle “Osman Kezlere’ye Özgürlük”, “Hasta Mahpuslar Serbest Býrakýlsýn”, “Tecrit Ýþkencesine Son”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek” sloganlarýný attý. Tramvay duraðýnda gerçekleþtirilen basýn açýklamasýnda, 50 yaþýndaki prostat kanseri tedavisi gören adli mahpus Osman Kezlere’nin durumu gündeme getirildi. Halen Süreyyapaþa Göðüs Hastalýklarý Hastanesi’nde bulunan Osman Kezlere’nin tedaviye hiçbir yanýt Nesimi Özkan ve Ýdris Çalýþkan’a Özgürlük Türkiye’de hapishanelerde yaþanan hak ihlalleri ve buna karþýn idarenin ve yetkililerin keyfi tavýrlarý, hak ve özgürlükleri koruma noktasýnda en korunmasýz insan olan tutsaklarýn saðlýklarýnýn bozulmasýna ve yaþamlarýnýn son bulmasýna neden oluyor. Buna karþý direnenler ise sessizce ölüme sürükleniyor. Ýþte bunlardan sadece ikisi Nesimi Özkan ve Ýdris Çalýþkan. Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan gýrtlak kanseri Nesimi Özkan ve aðýr hasta tutuklu Ýdris Çalýþkan‘ýn tedavileri yapýlmamakta ve her gün daha da ilerlemekte olan hastalýklarý keyfi gerekçelerle engellenmekte, iki tutuklu da göz göre göre ölüme gönderilmektedir. Nesimi Özkan’ýn abisi, kardeþinin 2006 yýlýndan beri tutuklu olduðunu, bir yýldýr da gýrtlak kanseri olduðunu ve hastalýðýnýn geliþme süresinde cezaevi idaresine yaptýðý baþvurularýn idare tarafýndan dikkate alýnmadýðýný söylüyor. Yine ayný cezaevinde bulunan Ýdris Çalýþkan ise normal bir hastaneye götürülmek yerine askeri hastane de tedavi edilmekte, tedavi sýrasýnda tedavi yerine hakaretlere ve küfürlere çeþitli saldýrýlara maruz kalmaktadýr. Bu ülkede tutsaklarýn saðlýk sorunlarý ve gerçekleþen ölümler bir tür keyfi uygulamalar, baský ve yetkililerin ihmalleri yüzünden artmaktadýr. Hapishanelerde yeni tabutlarýn olmamasý için daha çok çaba gerekiyor. (Adana EÖ) Ulucanlar Katliamý Unutulmadý 26 Eylül saat17.00'da Devrimci Proletarya, BDSP, DHF, ESP, EÖC ve ÝHD Adana Ýnönü parkýnda biraraya gelerek Ulucanlar katliamýnýn 11.yýlýnda katliamý lanetleyen bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Eylem "On'lara sözümüz var. Ulucanlar katliamýný unutmadýk, unutmayacaðýz!" pankartýnýn açýlmasý ve "Bedel ödedik bedel ödeteceðiz", "Katil devlet hesap verecek" sloganlarýnýn atýlmasýyla baþladý. Eylemde Ulucanlar'da þehit düþen ON'larýn fotoðraflarý da taþýndý. Ulucanlar'da þehit düþen devrimciler ve ON'larýn nezdinde tüm devrimciler için yapýlan bir dakikalýk saygý duruþunun ardýndan basýn metni okundu. Okunan basýn metninden sonra eylem "Devrimci irade teslim alýnamaz!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!","Yaþasýn devrimci dayanýþma!" sloganlarýyla son buldu. (Adana EÖ) vermediðine dikkat çekildi. Osman Kezlere’nin ilk tedavisinin yapýldýðý Kartal Devlet Hastanesi’ne götürülerek buradan rapor almasý engelleniyor. Son günlerini ailesinin yanýnda geçirip, Abdullah Akçay gibi son nefesini parmaklýklar arasýnda geçirmemesi için Adalet Bakanlýðý ve ilgili yetkililere çaðrý yapan ÝHD Cezaevi komisyonu çalýþanlarýnýn gerçekleþtirdiði eylem sloganlarla sona erdi. (Ýstanbul EÖ) Adana’da Hasta Tutsaklar Ýçin Oturma Eylemleri Sürüyor Her hafta hasta tutsaklar için gerçekleþtirilen, basýn açýklamasýnýn bir yenisi, 2 Ekim Cumartesi günü saat 12:30’ da Ýnönü Parký’nda gerçekleþtirildi. Hasta tutsaklarýn dýþarýdaki sesi olarak, mücadeleyi sürdüreceklerini ifade eden demokratik kitle örgütleri ve insan haklarý savunucularý yaptýklarý açýklamada hapishanelerde hasta tutsaklarýn tedevileri yapýlmadýðý için ölüme bir adým daha yaklaþtýðýna ve sessiz imha politikasýnýn yetkililerin keyfi uygulamalarýyla sürdürüldüðüne dikkat çekildi. Nurettin SOYSAL ve Halil GÜNEÞ’in her geçen gün ölüme bir adým daha yaklaþtýðý, bir an önce tahliye edilmesi gerektiði, þu anda hapishanelerde bulunan 55 hasta tutsaðýn hemen tahliye olmasý gerektiði ifade edildi. Ayrýca çete suçlamasýyla tutuklu bulunanlar, ergenekon sanýklarý gibi suçlar nedeniyle cezaevinde bulunanlar en ufak saðlýk gerekçeleriyle tahliye edilirken devrimci tutsaklara yönelik cezaevinde ölüme terk et anlayýþýnýn ciddi bir ayrýmcýlýk olduðuna da vurgu yapýldý. TUHAY-DER, ÝHD, ESP, Halk Cephesi, Emek ve Özgürlük Cephesi, Devrimci Proletarya, Odak, BDSP, BDP ve Atak’ýn örgütlediði basýn açýklamasý, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn”, “Hücreler Ölümdür, Öldürtme Sahip Çýk”, “Tecrit’i Kaldýrýn Ölümleri Durdurun”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarý ile 5 dakikalýk oturma eyleminin ardýndan son buldu. Adana Karataþ Kadýn Hapishanesi Önünde Protesto Adana Karataþ kadýn hapishanesindeki sorunlarý protesto etmek için ÝHD cezaevi komisyonu ve çeþitli devrimci kurumlarý bir araya gelerek minibüslerle Karataþ kadýn cezaevi önüne gidip bir basýn açýklamasý yaptý. "Karataþ hapishanesinde hak ihlallerine son" pankartýnýn açýldýðý protestoda; Hapishane idaresi ve ceza infaz hakimleri bir bütün olarak içerdeki tüm tutsaklarýn dile getirdiði hak ihlalleri ve þikayetlere karþý çözüm üretmesi gerekirken adeta saðýr sultaný oynayýp görmezden geliyorla denildi. Karataþ Kadýn hapishanesinde "susuzluk" sorununun yaþandýðý ve bu soruna 3-4 aydýr çözüm üretilmediði, ayrýca tek sorunu su sorunu olmadýðý (4 ay önce resmi rakamlara göre) normal koþullarda 144 kiþinin olmasý gereken hapishanede toplam 287 kiþinin kaldýðý belirtildi. Hasta sevkleri konusunda da birçok þikayet aldýklarýný ve hasta gidiþ geliþlerinin eziyete dönüþtürüldüðü söylendi. Basýn açýklamasý sýrasýnda; “Baskýlar bizi yýldýramaz”, “insanlýk onuru iþkenceyi yenecek”, “yaþasýn devrimci dayanýþma” sloganlarý atýldý. (Adana EÖ) (Adana EÖ) emek ve özgürlük BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi / Özel Sayý 5 Ekim 2010 Fiyatý: 75 krþ (KDV Dahil) Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Timuçin Kýlýç Yönetim Yeri: Þehit Muhtar Mah. Nane Sk. 15/3 Beyoðlu / Ýstanbul www.barikat-lar.de Basýldýðý Yer: Özdemir Matbaacýlýk Davutpaþa Cad. Güven San. Sitesi C Blok No: 242 Topkapý/ÝSTANBUL Tel: 0212 577 54 92 3 HABER-YORUM emek ve özgürlük Bir Kez Daha ve Yeniden 1. Sayfadan Devam Tek Yol Devrim! Düzen Oturuyor Þimdi, yeni düzen saðlamlaþtýrýlýyor. Faþizmi sadece askeri darbelerden ibaret zanneden, parlamenter faþizm denilen þeyi aklýnýn ucundan bile geçirmeyen safdillerin anlamakta zorlandýklarý bu yeni düzen, demokrasi çýðlýklarý arasýnda dini de ustalýkla pazarlayan ama faþizmin tek taþýný bile yerinden oynatmayan bir düzendir. Yoksullar baþta olmak üzere kitlelerin dini duygularýný sulandýrýlmýþ bir çerçevede kullanan bu düzen, cuntalarý aratmayacak düzeyde en vahþi baský atmosferini her köþeye yayan ve dolayýsýyla kitleleri sindirmek için þimdilik askeri darbelere ihtiyaç duymayan bir düzendir. Bir yandan zaman zaman özelleþtirmelere ve diðer neoliberal düzenlemelere de sorun yaratan yargý düzene sokuluyor; diðer yandan kurnazca manevralarla türban sorunu aþaðý seviyelerden çözülüyor ama öte yandan da yeniden organize edilmiþ bir polis hakimiyeti saðlamlaþtýrýlýyor. Bir yandan Kürt meselesinde Kürt hareketini tasfiye etmeyi amaçlayan yeni manevralar yapýlýyor, diðer yandan akýllara sýðmaz komplo senaryolarýyla azýcýk kýmýldayan devrimci yapýlara gaddarca yükleniliyor, ortalýkta muhalefet yapacak hiçbir gücün kalmamasý amaçlanýyor. Sekizinci yýlýnda bu iktidar, emperyalist politikalarý uygulamakta yeteneðini kanýtlamýþ; tarihin en büyük özelleþtirmelerini gerçekleþtirmiþ, iþçi sýnýfýnýn sosyal haklarýný budadýkça budamýþ, vahþi sömürünün en ekstra biçimlerini hayata Figüranlar Cephesinde Çöküþ Üstelik, bugünkü düzen muhalefeti de ayný çizginin doðrudan sonucudur. Muhalefet cephesinde görülen zavallý tablo, asla kiþisel yetersizliklerden ya da þanssýzlýklardan kaynaklanmamaktadýr. Asýl mesele, bu düzen içinde artýk halký kandýracak bir muhalefet zeminin kalmamasýdýr. Paramparça edilerek sýkýlmýþ bir limon gibi kenara atýlan MHP artýk bir enkazdýr. Esasen kuruluþu itibarýyla bir “parti” deðil, bir “cinayet örgütü” olan bu parti, önce “gevþetilmiþ”, sonra da “ihtiyaç fazlasý” olarak devreden çýkarýlmýþ bir ýskarta olarak kaderine terk edilmiþtir. Devrimci hareketin ve emekçi hareketinin canlanmasý halinde yeni bir cinayet þebekesine ihtiyaç duyulursa onu inþa etmek ise zaten patronlarýn altý ayýný bile almayacaktýr. Hýrant Dink olayý bile tek baþýna göstermiþtir ki, bu topraklarda ihtiyaç halinde pis iþler yapabilecek yeterince serseri vardýr. Öte yanda kaset komplolarýyla canlandýrýlmak istenen CHP’nin sorunu da yöneticilerinin yetersizliði deðildir. Asýl sorun, düzen içinde kalarak yapýlan muhalefetin halka söyleyecek tek bir sözünün olmamasýdýr. Son otuz yýlda bu ülkede emperyalizmin direktifleriyle yeni bir sömürü ve baský düzeni kurulmuþ, temeller atýlarak köþe taþlarý oturtulmuþtur. Ülke boydan boya emperyalist sömürü iliþkilerine açýlmýþ, tarýmdan sana- tidardýr. Bütün bu rezilliði toptan reddetmeden, bütün bu sistemi tümüyle yýkmadan ucuz laf kalabalýklarýyla yapýlacak muhalefetin artýk en küçük bir hükmü yoktur. Tek Yol Yine de Devrim! geçirmiþ, Türkiye’yi ucuz emek cenneti haline getiren bütün yasalarý çýkarmýþ, tarýmý felç ederek, kesimlik hayvan sayýsýný yarý yarýya düþürerek uluslar arasý þirketleri ihya etmiþtir. O kadar ki, IMF ile özel anlaþmalar yapýlmasý bile artýk gereksiz hale gelmiþtir. Çünkü son 30 yýlda IMF ve Dünya Bankasý’nýn emrettiklerinin kalan son bölümleri bu iktidar zamanýnda yerine getirilmiþ, özel bir anlaþma ihtiyacý bile kalmamýþtýr. Bugün artýk kurulmasý az çok tamamlanmýþ bulunan yeni düzen, aslýnda tam da o çok sözü edilen 12 Eylül’ün zorbalýkla önünü açtýðý düzendir. Meydanlarda söylenen yalanlarýn aksine bugün çevremizde gördüðümüz her ne varsa, tümünün baþlangýç noktasý ve yol düzleyicisi 12 Eylül cuntasýdýr. 5 generalin ekranlarda boy gösterdiði o sabahtan bugüne dek kesintisiz bir çizgi vardýr. yiye bütün alanlar soygun alaný haline getirilmiþ, bütün sosyal sistemler çökertilerek dilencilik ve hayýrseverlik iliþkisiyle insanýmýzýn aþaðýlanmasý en üst seviyeye vardýrýlmýþ, saðlýktan eðitime her alanda ticaret hakim kýlýnmýþ, gençlik baþta olmak üzere bütün toplumsal yapý yozlaþma çamuruna bulanmýþtýr. Üstelik AKP iktidarý, bu arada hem ekonomide, hem ordu ve poliste, hem de devlet yönetiminin bütün diðer kilit noktalarýnda kendi çetesini kurmuþ, kendisine rakip gördüðü diðer çýkar çevrelerini büyük ölçüde tasfiye etmiþ, Ortadoðu’ya dönük emperyalist planlarda rol alabilecek bir noktaya ulaþmýþtýr. Derinden yürütülen onlarca yýllýk bir kadrolaþma ve sýzma harekatý sonuçlarýný vermiþ, bütün kritik kurumlarda emperyalizme hizmeti cemaate hizmetle birleþtirmiþ kadrolar yerini almýþtýr. Bütün bunlarýn en iyi uygulayýcýsý da cumhuriyet tarihinin en iþbirlikçi iktidarý olan bugünkü ik- Ýþte þimdi yeniden baþ baþa, yeniden kendi yoksul yaþamýmýzýn içindeyiz. Aylarca estirilen sanal fýrtýnalar, bol keseden nutuklar, aðlamalarzýrlamalar, sahte demokrasi nutuklarý bitti. Büyük iþler yapýlýyormuþ gibi göründükleri Kürt meselesinde de nasýl ucuz tasfiye hesaplarý içinde olduklarý pek yakýnda anlaþýlacak. Ýþsiz sabahlar, yoksul akþamlar, mutsuz ve paramparça yaþamlar… Ýþte bizim gerçeðimiz budur ve biz 13 Eylül’de yeniden bu gerçekle yüz yüze, yaþamýmýz kaldýðý yerden sürdürüyoruz. Ve her kandýrýlýþýmýzda olduðu gibi, bir kez daha bu deli gömleðinin içinde kurtuluþ umudumuzun olmadýðýný anlýyoruz. Ne demokrasi meselesini, ne Kürt sorununu, ne de bizi yoksullaþtýran soygun düzeninin düðümlerini bugünkü düzen içinde çözebilmenin imkaný yoktur. Bu yüzdendir ki devrim ne bir inattýr, ne de bir þiddet meraký. Devrim, yaþamýmýzý cehenneme çeviren bütün bu rezilliðin süpürülüp atýlmasý, yalnýza topraklarýmýzýn deðil, ayný zamanda beynimizin ve ciðerlerimizin de temizlenmesi, arýnmasýdýr. Özgür bir ülke ve insanca yaþam! Devrim, bu iki basit ve yalýn amacýn simgesi ve tek ama tek çözüm yoludur. Ne komplo teorileri, ne bilmem hangi esrarýengiz iliþkiler. Devrimciler bu topraklarýn umudu ve geleceðidir! Özgür bir ülke topraklarý üzerinde, insan gibi yaþamak, kimseyi ezmeden ve kimse tarafýndan ezilmeden geleceði örmek. Devrimci sosyalist hareketin amacý bu kadar yalýn ve berraktýr. Bütün kara çalmalara, bütün medya çamurlarýna raðmen yolumuzda ilerliyoruz ve ilerlemeye devam edeceðiz. Yaþasýn devrim ve sosyalizm Özgür ülke, insanca yaþam için örgütlü mücadeleye, Emek ve Özgürlük Cephesi’nin saflarýna! 4 SOKAKLARDAN SOKAK ... ve POLÝTÝKA Sokaklar ve Ellerimizin Sýcaklýðý Sokaklar... Sokaklar boþ durmuyor. Tekel iþçileri direniþlerine sahip çýkmayan Tek Gýda-Ýþ önünde bekliyorlar. UPS iþçileri sendikal haklarý için yollarý aþýndýrýyor. Anakonda iþçileri, Rimaks iþçileri, Ýlgaz, Ýgdaþ, Mutaþ, Ýleri Elektrokimya, Das Maf, ve daha sayamadýðýmýz bir çok yerde irili ufaklý direniþler var. Sokaklar ýsýnýyor. Sadece iþçiler de deðil. Memurlar kreþ hakký için, hastalýðý yüzünden sözleþmesi feshedilen Elif öðretmen için yürüyorlar, hak arýyorlar. Çünkü her susuþ daha fazla baskýyý, sömürüyü, eþitsizliði ve soygunu getiriyor. Her boyun eðiþ, madenlerde daha fazla ölüm, daha fazla iþten atýlma, daha fazla ücret kesintisi, kötü yemek, kaldýrýlan servis ve daha birçok þey olarak geri dönüyor. Her geçen gün daha da daralan bu çemberde nefes alamadýðýný hisseden emekçiler artýk haykýrmaya baþladýlar. Ama hala yeterince deðil. Fransa’da 3,5 milyon insanýn sokaklarda olduðunu düþündüðümüzde buralarýn sokaklarý bomboþ sayýlýr. Ama daha da dolacak. Çünkü ekonomik krizin daha da kötüye gideceðinin sinyalleri geliyor. Daha fazla insan kendisi çýkmak istemese bile kendini sokakta bulacak zaten. Eylem yapan iþçilere “zavallýlar” gözüyle bakanlar da fazla uzun olmayan bir süre sonra kendini sokaða atýlmýþ bulacaklar. Peki ya sonra? Sonrasýna dair hepimizin yanýtlarý olmasý gerekiyor. Çünkü bu gibi dönemler kapitalizmin yabancýsý olduðu süreçler deðil. Üstelik ne yapýp ne yapmayacaklarý konusundaki tecrübelerini de çok iyi deðerlendiriyorlar. Onlar her zaman yaptýklarýný yapacaklar. Biz onlarý þaþýrtmazsak en fazla gözaltýlar ve gaz bombalarýyla ivmelenecek olan sokaklar bir süre sonra yine boþalacak. Gelin þaþýrtalým onlarý. Hiç dönmeyelim evlerimize. Nerede bir direniþ, nerede bir grev, nerede bir slogan sesi, oraya koþalým. Ama artýk istemenin ötesine geçelim. Koparýp almak olsun hedefimiz. Eðer onlarý bir þeyler yapmaya zorlamazsak yine ayný rahatlýkla “biraz gaz, biraz jop her þeyi halleder nasýlsa” diye düþünmeye devam edecekler. Fransýzlar mezarda emeklilik yasasýnýn görüþülmesinin ertelenmesini yeterli bulmadýlar. Yasa kaldýrýlana kadar greve devam edecekler. Onlar istediklerini yaptýrabiliyorlar, kafa tutabiliyorlar. Çünkü daha örgütlüler. En az onlar kadar sonuç alabilmek için bizim de yapmamýz gereken bu. Sendikalarda, sendikalarýn durduðu yerde onlarý da ezerek yürümezsek bizi ezecekler; ama el ele verip biz baþlarsak yürümeye, biz onlarý ezeriz. O halde elinizi elimize uzatýn. Sokaklar bizi bekliyor. Halk Festivaline Polis Baskýsý Adana’nýn Yamaçlý Mahallesi’nde bu yýl 9. gerçekleþen ‘’Karþýyaka Toplumsal Dayanýþma Derneði’nin düzenlediði halk festivali panellerle baþladý.15 Eylül’de ‘’Cinsiyet Eðitimi, Çocuk Ýstismarý” konulu panelin ardýndan 16 Eylül Perþembe günü festival çocuk korosu, Arapça tiyatro, semah gösterisi ve Ýlkay Akkaya konseriyle devam etti. Festival devam ederken polis bilet satýþ noktalarýna gelerek; festivalin yasal olmadýðýný, ayrýca bilet satýþýný durdurulmasý gerektiðini söyledi. Bilet satýþýnýn devamý durumunda maliyeyi çaðýrýp para cezasý kesme tehdidinde bulunan polisin çaðýrdýðý maliye hiçbir açýk bulamayýp geri gitti. Polis bu yollarla hiçbirþey yapamayacaðýný anlayýnca festival alanýna çevik kuvvet ekiplerini sokmak istedi, fakat festival görevlileri zaten alanda sivil polislerin olduðunu çevik kuvvetin girmesinin gereksiz olduðunu söyledi ve çevik kuvvet alana alýnmadý. Bu baskýlara raðmen festival olaðan programýna devam etti. Mahalle halkýnýn beðenisini kazanan festival Ýkay Akkaya’nýn konseriyle son buldu. (Adana EÖ) Mahir Çayan’ý emek v Anmanýn Bedeli: Tutuklanma ve Ceza 1. sayfadan devam Mersin’de de benzer bir dava açýldý. Bu defa yargýlamanýn gerekçesi kanser hastalýðýndan yaþamýný yitiren Güler Zere için yapýlan yürüyüþ. Oligarþinin kendi hukukunu bile hiçe sayan uygulamalarýnýn en çok yanký uyandýraný ise Ýstanbul’da SDP ve TÖP’e yönelik yapýlan operasyondu. Devrimci Karargah’la iliþkilendirilerek gerçekleþtirilen operasyonda yine insanlar evlerinden gözaltýna alýnarak tutuklandýlar. Devrimci Karargah örgütüne yönelik operasyonda, Bostancý’da girdiði çatýþmada yaþamýný yitiren Orhan Yýlmazkaya ile bir þekilde iliþkisi olmuþ tüm insan ve yapýlarý hedef tahtasýna oturtan bu mantýk 12 Eylül’de bile yoktu. Böylelikle halen devrimcilik yapmakta olan ya da bir dönem devrimcilerle iliþkisi olmuþ herkesi tehdit eden bir anlayýþ yerleþtirilmeye çalýþýlýyor. Ama bu yapýlýrken öyle bir karalama kampanyasý ile birlikte yürütülüyor ki; Devrimcilerin iþkencecisi ve katili olmaktan öte bir niteliði bulunmayan Hanefi Avcý bile bu soruþturma- e özgürlük ya dahil ediliyor. Bu þekilde yapýlmak istenenin bilincinde olmayan geniþ kitlelerin kafasý karýþtýrýlmaya ve bir taþla iki kuþ vurulmaya çalýþýlýyor. Hanefi Avcý’nýn hangi tarikatla ne gibi bir derdinin olduðu bizleri zerrece ilgilendirmez. O katilimiz ve iþkencecimizdir. Biz devrimcilerin bildiði bir þey var: Gerçekler devrimcidir. Üzerimize atmaya çalýþtýðýnýz tüm pisliklere, iftiralara ve sahte suçlamalara raðmen göðsümüzü gererek söylüyoruz ve söylemeye devam edeceðiz: Mahir Çayan’ý andýk, anacaðýz ve hiçbir ceza bizleri yýldýramayacak. Bu ülkenin devrimci önderleri anmak suç deðil onurdur. (Adana EÖ) Operasyona Ýzmir’de de Protesto SDP ve TÖP’e yapýlan operasyonlar Ýzmir’de düzenlenen bir basýn açýklamasýyla protesto edildi. 7 Ekim günü saat 17.00’de Ýzmir Hilton Oteli önünde toplanan ve aralarýnda EÖC’lülerin de bulunduðu grup Konak Sümerbank önüne kadar yürüyüþ yaptý. "Faþizme Karþý Omuz Omuza", "Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði", "Yaþasýn Devrimci Dayanýþma", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", "Biji Biratiyan Gelan" sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþün ardýndan yapýlan basýn açýklamasýnda operasyonun amacýnýn tüm devrimci muhalefeti sindirmek olduðuna vurgu yapýldý. (Ýzmir EÖ) Alevilere Bir Hakaret Daha! Mehmet Ali Erbil bir kez daha Alevilere hakaret etti. Yaþanan tepkiler üzerine hakaretin sarfedildiði program yayýndan kaldýrýldý. Ama Alevilere yönelik geleneksel yaklaþýmlarda bir deðiþiklik olmadýkça bu gibi olaylar yaþanmaya devam edecek. Çünkü hala egemen ideolojiyle bir hesaplaþmaya girilebilmiþ deðil. Aleviler ve alevi örgütleri tarafýndan protesto edilen M. Ali Erbil gibilerden daha çok var bu toplumda. Sadece çeneleri onunki kadar gevþek deðil diye sorun ortadan kalkmýþ olmuyor. Kendisi gibi olmayan herkesi aþaðýlama üzere kurgulanmýþ faþist düþünce yapýlarý, faþizmin kendisiyle birlikte daðýtýlana kadar her vesileyle iðrençlik kusmaya devam edecekler. (Ýstanbul EÖ) Okur Mektubu: Staj Adý Altýda Sömürü... Ben özel bir hastanede mesleki stajýný yapan milyonlarca üniversite öðrencisinden yalnýzca biriyim. Gazetenizle hastanede yaþanan haksýzlýðý, yaþanan ucuz sömürüyü paylaþmak istiyorum. Ben 2 Aðustos’tan bu yana hastanedeyim ve ilk baþladýðým günden bu yana ücretsiz çalýþýyorum. Nerede bir personel açýðý var o açýðý hemen biz stajerlerle dolduruyorlar. Hastanede 30’a yakýn üniversite öðrencisi ücretsiz çalýþtýrýlmakta, hastane yönetimi ucuz iþgücünden yaralanmaktadýr. Sömürüye haksýzlýða en fazla uðrayan stajer öðrencilerin, mecburi olan stajlarýný yapmama gibi bir alternatifleri olmadýðýdan belirtilen iþ günü boyunca bu sömürüye boyun eðmektedir. Buna karþý sesini yükseltip bu haksýzlýðý dile getirenler ise hastane yönetiminin stajýnýn yakýlacaðý, yani iptal edileceði tehditiyle karþý karþýya kalmaktadýr. Geldiðim ilk günden bu yana sabah sekizde hastaneye geliyorum, ak- þam saat altýda çýkýyorum. Personel açýðýný stajyerlerle kapatan hastane ücretsiz iþgücünden fazlasýyla yararlanýp sömürünün en arsýzýný stajerlerin üzerinden saðlamaktadýr. Yine hastanede çalýþanlar çok düþük ücretlerle güvencesiz çalýþtýrýlmaktadýr. Hiçbir haklarý yok, en ufak haksýzlýkta dahi sesini yükseltenler ya susturulmakta ya da iþlerine son verilmektedir. Sömürünün, haksýzlýðýn, adaletsizliðin yaþandýðý bu hastanede hastalara müþteri gözüyle bakýldýðý için hastane içerisindeki, dayanýþma, birliktelik ve iliþkilerde ona göre þekilleniyor. Kýsacasý bu hastahanede emeðiyle, alýnteriyle çalýþanlar her zaman sömürüye maruz kalmaktadýr. Gazetenizi ilk sayýdan bu yana takip ettiðim için durumumu ve benim gibi milyonlarca çalýþan emekçinin durumunu paylaþmak istedim. Yeni sayýnýzda buluþmak umuduyla, hoþçakalýn. (Adana EÖ) emek özgürlük ve Zonguldak... Kömürle birlikte akla gelen kent. Ve en az onun kadar iþ cinayetleriyle. Özellikle son yýllarda özelleþtirme adý altýnda sendikasýz, sigortasýz, iþgüvencesiz ve en tehlikeli biçimiyle sürdürülen kömür madenciliði, havzayý bir savaþ alanýna çevirdi. Bu savaþta nedense sadece iþçiler ö- 5 HABER-YORUM Yeraltýndan Çýkan Kanlý Kömürler Patronlarý Isýtýyor... Kömür Deðil Ölüm Madenleri lüyor, ölmeseler de hep onlar kaybediyor. Her “kaza”dan sonra birileri çýkýp denetimlerin artýrýlacaðýndan, önlemlerin alýnacaðýndan söz ediyor. Ediyor da ne oluyor. 15 Eylül günü Gelik’te bir patlama oldu. Patlamanýn olduðu ocak mühürlü idi. Yani kapatýlmýþtý. Ama henüz iþçi sýnýfý tarafýndan kapitalizme mühür vurulmamýþtý. Patronlarýn paraya aç kasalarý mühür dinlemedi. Mühürlü kapýnýn yanýndan açýlan gedikten ocak çalýþtýrýlmaya devam etti. Ýþçiler girdiler mühürlü ocaða ve çalýþmaya devam ettiler. Çünkü açlýðýn hükmü, kapýdaki mührün hükmünden daha güçlüydü. Patlamanýn ardýndan korktu patronlar Aytekin ve Erol Caymaz kardeþler. Öyle ya, mühürlü ocakta iþçinin ne iþi vardý. Korktuklarý için ambulans yerine kendi araçlarýyla iþçileri daha donanýmlý olan Atatürk Devlet Hastanesine götürmek yerine (çünkü orada polis vardý), bir özel hastanenin kapýsýna býrakýp kaçtýlar. Ýþçiler yanýk bedenleriyle Acil kapýsýndan “yanýyo- ruz bize yardým edin” diyerek girdiler. Daha sonra patronun götürmediði maden ocaðýna daha yakýn olan Atatürk Devlet Hastanesine götürülen iþçilerden durumu aðýr olan ikisi helikopterle Ankara’ya sevk edildi. Patronlar boþuna bu kadar paniklemiþlerdi. Onlar suç iþlediklerinin farkýndaydýlar ama henüz bu düzenin de en az kendileri kadar suçlu olduðunu ve onlarý koruduðunun “sýnýf” bilincine sahip deðildiler. Yakalandýlar ama savcýlýða ifade verdikten sonra serbest býrakýldýlar. Nasýlsa soruþturma sonucunda iþçiler suçlu bulunmayacak mýydý her zamanki gibi. 15 Eylülde gerçekleþen patlama bu gerçeði bir tokat gibi patlattý görmek istemeyenlerin yüzüne. Ama onlar o kadar yüzsüzdü ki. Yine devam ediyor “üretim”. Kan üretimi, ölüm üretimi... bunlar sanki kömür üretiminin “yan ürünleri” olarak “ister istemez” ortaya çýkýyor. Ýsterseniz bu olayda yaralanan 3 iþçiden baþka havzada neler yaþandý; kýsaca özetlemeye çalýþalým. 2 Eylül günü Gelik’te kaçak kömür ocaðýnda gerçekleþen göçükte Uður Bakýroðlu adlý iþçi yaþamýný yitirdi. 29 Eylül’de Gelik’te 3 metre yüksekten düþen 10 yýllýk iþçi Satýlmýþ Sarýoðlu yaþamýný yitirdi. 30 Eylül Karadon ve Gelik’te iki ayrý göçük olayýnda 1 iþçi öldü, 3 iþçi yaralandý. 4 Ekim’de Kandilli’de Ali Akkuþ adlý iþçi kafasýný hareket halindeki kömür vagonetine çarparak yaþamýný yitirdi. Bunlar sadece Zonguldak’tan ve bizim ulaþabildiðimiz haberler. Daha bilmediðimiz neler neler yaþanýyor oralarda. Kimsenin ölmediði, patlamalarýn olmadýðý “kaza”larýn kayda bile geçmediðini tahmin etmek çok güç deðil. Para karþýlýðý cinayet iþleyen kiralýk katiller hiç olmazsa suçlu olduklarýnýn farkýndalar. Para için çalýþmaktan baþka hiçbir suçu olmayan iþçileri öldüren patronlar ise muteber sayýlýyorlar. Bu düzene biz emekçiler son verene kadar da cinayetler ve katillerin itibarý sürecek. Mezarlarý Bile Yok Dirisinin Kýymeti Neydi Ki? Sizce Bunlarýn Hepsine “Kader” Denilebilir mi? 10 Eylül günü Antalya’da bir dönercide gerçekleþen patlamada usta olarak çalýþan Ýbrahim Özgün yaþamýný yitirdi. 11 Eylül günü Ýstanbul Seyrantepe’deki stadyum inþaatýnda çalýþan Gökhan Yavuz ve Raþit Ek adlý iþçiler toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdiler. 12 Eylül günü Hatay’ýn Erzin Ýlçesinde narenciye paketleme fabrikasý montajýnda çalýþan Davut Bayraktaroðlu, 6 metre yüksekten düþerek hayatýný kaybetti. 25 Eylül günü Ýstanbul Gaziosmanpaþa’da Ýkinci Cebeci Caddesi üzerindeki taþ ocaklarýnda kepçe operatörü olarak çalýþan Emin Kýlýç, toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdi. 3 Ekim günü Bolu'nun Mudurnu Ýlçesine baðlý Taþkesti beldesinde kanalizasyon borusu döþeme iþinde çalýþan Salih Çetin adlý iþçi, toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdi. 4 Ekim günü Ýstanbul Üsküdar’da telefon kablolarýný yenileme çalýþmasý sýrasýnda iki iþçi merdiven dayadýklarý kömürlüðün çökmesi sonucu yaralandý... Ýnsanýn içini karartan bu liste daha uzayacak mý diye sorabilirsiniz? Doðrusunu söylemek gerekirse, ne yazýk ki evet. 2010 yýlýnda sadece madenlerde 97 iþçi yaþamýný yitirdi. Ýlk 8 ayda ölen toplam iþçi sayýsý 230. Ayný sürede 1010 iþçi de yaralandý. Ýþ kazalarýnýn yoðunlaþtýðý sektörlerden madencilikte kazalarda Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüyüz. Tüm bu verileri alt alta koyduðumuzda ortaya çýkan gerçek þu: Bu rejime karþý olmak için mutlaka devrimci olmaya gerek yok. Hayatýmýza kastedenlere karþý kendimizi savunmak için bile olsa onlara karþý savaþmamýz gerekiyor. Yoksa ölüm bizim de kapýmýzý çalacak. Artýk buna “kader” diyemeyiz. Ortada bir cinayet þebekesi var. Ýþlediði her cinayet için “kaza” diyor. Ama bu kazalarda nedense hep iþçiler ölüyor. Ýþçi sýnýfý bir savaþýn içinde. Burjuvaziye karþý bu savaþta bilinçsizliðinin ve örgütsüzlüðünün bedelini hayatýyla ödüyor. Üstelik kiminle ne için savaþtýðýný dahi bilmeden ölüyorlar. Ekmek parasý için diyerek. Burjuvazi ise gereken güvenlik önlemlerini almayarak, sigorta yapmayarak, üç kuruþa çalýþtýrarak her geçen gün çoðalttýðý kârlarýndan küçük bir kýsmý “kan parasý” yaparak yoluna devam ediyor. Bu savaþta henüz bir kayýp vermeyen patronlar sýnýfýna küçük bir hatýrlatmamýz olacak. Öldürdüðünüz bunca insaný sahipsiz sanmayýn. Savaþ henüz bitmedi. Hepimizi öldürmeye gücünüz yetmez... 17 Mayýs’ta Zonguldak Karadon’da gerçekleþen grizu patlamasýnda 30 madenci yaþamýný yitirmiþti. Bunlardan Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ýn cesetlerine ise aradan geçen bunca zamana raðmen hala ulaþýlamadý. Ama iþi gücü bu olan yetkililer açýklama üstüne açýklama yaptýlar. Kuyuyu açan Çinli firmadan mühedisler bekleniyordu. Çinliler gelecek ve cenazeler çýkarýlacak diye umutlar daðýttýlar. Mühendisler 16 Aðustos’ta geldiler. Ýncelemelerde bulundular ve geri gittiler. Bu arada kuyuyu açan Çinli CITIC firmasýnýn aslýnda iþi baþka bir taþerona verdiði ve bu taþeron firmanýn iflas ettiði de gelen bilgiler arasýnda. Kýsacasý kimsenin bizim acýlarýmýzla ilgilendiði yok. Yerin yedi kat dibinde kazma sallayýp patronlarýn kasalarýný dolduranlarýn kýymeti bu kadar. Sadece Zonguldak’ta deðil elbette katliam. Bursa, Amasya, Edirne, Balýkesir’den sonra Manisa’da da bir maden iþçisinin cansýz bedeni çýkarýldý ocaktan. 6 Ekim’de Soma ilçesindeki bir maden ocaðýnda çalýþan 58 yaþýndaki Recep Aslan göçük altýnda kalarak yaþamýný yitirdi. Balýkesir’in Kepsut Ýlçesi Ýsaalan Köyü yakýnlarýndaki maden ocaðýnda 21 Eylül günü gerçekleþen göçük sonucunda Ramazan Aydoðdu ve Yýlmaz Çýnar isimli iþçiler yaþamýný yitirdi. Antakya’daki Patlamada 3 Ýþçi Öldü Antakya’ya 4 km uzaklýktaki Güzelburç Beldesinde Dericiler sitesindeki bir iþyerinde 3 Ekim günü gerçekleþen buhar kazaný patlamasýnda iþyerinde çalýþan Uður Özmen ve Hüseyin Yýlmaz ile patlama sonucu yanan kamyonun þoförü Habib Kaþýkçýoðlu yaþamýný yitirirken biri aðýr 5 kiþi de yaralandý. Patlama sonrasýnda çýkan yangýn itfaiye tarafýndan söndürülürken patlamada yaþamýný yitiren ve yaralanan iþçilerin tümünün sigortasýz olduðu öðrenildi. Sigortasýz iþçi çalýþtýrdýðý için kimsenin ceza almadýðý bir ülkedeyiz. Bu ülkede adalet olduðu söyleniyor. O halde iþçi öldürmenin cezasý nedir? 6 EMEÐÝN EVRENÝ TEKEL Ýþçisi Bu Kez de Sendika Önünde Direniyor Ankara’da aylarca haklarý için yaðmur çamur demeden direnen Tekel iþçileri, þimdi de Ýstanbul’da Tek-Gýda Ýþ Sendikasý’nýn Genel Merkezi önünde sürüyor direniþlerini. Sendikanýn emekçi haklarýný savunmadýðýný belirten TEKEL iþçileri, Ýstanbul Levent’teki Tek Gýda Ýþ Sendikasý’nýn Genel Merkezi önünde çadýrlarýný kurdular. Günlerdir eylemlerini sürdüren iþçiler, sendikanýn hükümetle anlaþýp iþçileri ortada býraktýðýný ifade ederek, eylem planlarýndan söz eden sendikacýlara sözlerini hatýrlatýyorlar. Yaðmurlarýn ve soðuðun baþladýðý günlerde iþçiler inatla direniyorlar. Ankara’da 78 gün kar çamur demeden direndiklerini söyleyen iþçiler ayný þeyi tekrarlamaya hazýrlar. Ankara eylemi bitirilirken sendikacýlarýn “gidin tatil yapýn sonra çok büyük eylemler ortaya koyacaðýz’’ dediklerini söyleyen emekçiler, bütün bu sözlerin tutulmadýðýný. pratikte 4C’nin kabul edilerek iþçilerin sosyal güvencesiz orta yerde býrakýldýðýný belirttiler. Mustafa Türkel’in gelip kendileriyle görüþmesini istiyen emekçiler, “biz haklarýmýzý almak için buradayýz. Kendisi de bizimle olsun” diyorlar. Ýþçiler AKP politikalarýnýn bilinçli olduðunu söyleyerek “Özelleþtirme adý altýnda kurumlar peþkeþ çekiliyor” diyorlar. Tek-Gýda Ýþ’in hükümetle anlaþtýðýný anlatan iþçiler, þöyle söylüyorlar: “Özelleþtirme sürecine eylemlilikler gerçekleþtirdik, ‘Tekel vatandýr vatan satýlamaz’ gibi deðerlerle yaptýk. Ama sendika ve hükümet anlaþtý demek ki anlaþýnca satýlýyormuþ” Tekel direniþi ile iþçiler arasýnda bir sýnýf mücadelesi birlikteliðinin öne çýktýðýný ifade eden Tekel iþçisi Metin Aslan, “insanlar mücadele ettiðinde neler olabileceðini Ankara bize gösterdi.” diyor. Böylece Tekel iþçileri yeni bir direniþ döneminin kapýsýný açýyorlar. Çizmeci Gýda’da Sendikasýzlaþtýrma Ýçin Kur’an baskýsý Sendikalýlaþmayý önlemek için patronlar akýl almaz yöntemlere, bu arada din istismarýna da baþvuruyorlar. GOSB’da kurulu bulunan Çizmeci Gýda’da 10 gün önce 33 iþçi sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþten çýkarýldý. Ýþçiler, “Ýþveren performans düþüklüðü diye bizi iþten çýkardý ancak asýl sebep sendikaya üye olmamýz. Hatta sendikaya üye olup olmadýðýmýzý anlamak için çalýþanlara Kuran’a el bile bastýrdýlar” dediler. 33 Ýþçi Atýldý Bisküvi ve gofret üretimi yapan Çizmeci A.Þ. çalýþanlarýnýn bir süre önce baþlattýklarý sendikal ça- lýþmalar 33 iþçinin iþten atýlmasýyla sonuçlandý. 235 kiþinin çalýþtýðý firmada iþten atýlan iþçiler, bir süre önce Türk-Ýþ’e baðlý Tek Gýda-Ýþ Sendikasý’na üye olduklarýný ve bu nedenle iþten çýkarýldýklarýný ileri sürerek, “Sendikal hakkýmýzý elde ettik ancak iþveren bunu fark edince önce sendika üyeliðinden vazgeçirmeye çalýþtý, olmayýnca da 33 kiþiyi iþten çýkardý” diye konuþtu. Ýþverenin çalýþanlara sendikaya üye olup olmadýklarýný anlamak için Kuran’a el bastýrdýðýný ileri süren iþçiler, “Biz bunu kabul etmeyince performans düþüklüðü gerekçesiyle iþten çýkardýlar. Oysa Petrol-Ýþ'e Üyeliði Ýþten Atýlma Nedeni Bursa Demirtaþ Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Demo Plastik’te 10 iþçi Petrol-Ýþ Sendikasý’na üye olduklarý için iþten çýkarýldý Bursa’da kurulu Fransýz sermayeli Demo Plastik’te Petrol-Ýþ üyesi 10 iþçi iþten çýkarýldý. Petrol-Ýþ Sendikasý konu ile ilgili açýklamasýnda, sendika hakkýný kullanan iþçilerin Demo Plastik’te çeþitli baskýlara maruz kaldýðýný ve iþten atýlmakla tehdit edildiðini belirtti. Ceza Kanununa göre sendikalý iþçilerin iþten atýlmasýnýn suç olduðunu belirten Petrol-Ýþ, çýkartýlan iþçilerin iþe geri alýnmasýný talep etti. Sendika açýklamasýnda Demo Plastik’e “Ýþçi atarak sendikadan kurtulma gibi kolay ve ilkel bir politikanýn tutmayacaðýný, kýrk yýldýr bu kentte bulunan Petrol-Ýþ’in asla örgütlenme hakkýnýn engellenmesine seyirci kalmayacaðýný bilin. Huzurlu bir iþyeri olarak devam etmenin koþulunun sendikal haklara saygý olduðunu görün” uyarýsý yapýldý. Petrol-Ýþ iþten atýlan iþçilerin yanýnda olduklarýný da belirterek, Demo Plastik’e karþý mücadele edeceklerini ifade etti. her gün mesaiye çaðýrýyorlardý. Asýl sebep sendikaya üye olmamýz” diye konuþtular. Ýþverenin tazminatlarýný ödemediðini de söyleyen iþçiler, “Bize iþten çýkarýldýktan bir hafta sonra tazminatýmýzý ödeyeceklerini söylediler, onu bile ödemediler” diye konuþtular. Fabrikanýn karþýsýnda kurduklarý çadýrda eylemlerini sürdüren iþçiler, firma yetkililerinin fabrikadan her çýkýþýnda, “Þalter inecek, bu iþ bitecek!”, “Çizmeci þaþýrma sabrýmýzý taþýrma!”, “Sendika hakkýmýz, söke söke alýrýz!”, “Yaþasýn onurlu mücadelemiz!” þeklinde sloganlar atýyorlar. GÜVENCELÝ ÝÞ ÝSTEMEK DE SUÇ! emek ve özgürlük Anakonda Ýþçileri Direniþte Birleþik Metal-Ýþ’in örgütlenme çalýþmalarýna karþý patronlarýn saldýrýlarý devam ediyor. Birleþik Metal-Ýþ ve iþçiler de iþten çýkarmalara direniþle cevap veriyor, sýnýf dayanýþmasýný yükseltiyor. Kýrklareli Lüleburgaz’daki Ýtalyan sermayeli Anakonda Isýtýcý ve Piþirici Cihazlar San. ve Tic. A.Þ’de Birleþik Metal-Ýþ 24 Eylül günü Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’na gerekli yetki baþvurusunda bulundu. Baþvurunun yapýldýðý gün patron 2 sendika üyesi iþçiyi, ardýndan da 27 Eylül günü 4 sendikalý iþçiyi iþten çýkardý. Böylece direniþ de baþlamýþ oldu. Ýþten çýkarýlan iþçiler 27 Eylül günü fabrika önünde direniþe geçti. Ýþçiler, sendikal haklarýyla birlikte iþ baþý yapana dek direniþi sürdüreceklerini belirtiyorlar. Metal sektöründe bugünlerde genel toplu sözleþme nedeniyle iþler kýzýþýrken, Birleþik Metal-Ýþ’in sürdürdüðü mücadele karþýsýnda patronlar ayný taktikleri izliyor. Patronlar, ilk olarak sendika üyelerine, sendikalarýndan istifa etmeleri yönünde baský ve tehditlerde bulunuyor, daha sonra da sendika üyelerini þten çýkarýyor. Ýþten atýlanlar direniþe geçtiðinde ise patron da içerideki iþçileri tehdit ediyor. Bütün bunlarýn hiçbiri yetmezse o zaman da iþin içine polis giriyor. Bir de Türk-Metal var elbette. Patronlarýn davetiyle iþçi sýnýfýnýn direncini kýrmak için iþyerlerine sýzan TürkMetal böylece giderek teþhir oluyor. BALCALI’DA KORSAN ÝHALE GÝRÝÞÝMÝ Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Balcalý Hastanesin de örgütlü eylemler neticesinde çalýþanlar 7 Ekim de yapýlmasý planlanan Çalýþanlar Ýhalesini hastaneye sokmayarak kazaným elde etmiþlerdi fakat üniversite yönetimi tarafýndan yeniden ihalenin yapýlacaðý duyuruldu. Yeni ihale giriþimiyle beraber biraraya gelen çalýþanlar 12 ekim günü sabah saat 08.00 den itibaren poliklinik merdivenleri önünde toplandý. Devrimci Saðlýk-Ýþ tarafýndan yapýlan açýklamada, nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn bu ihalenin kabul edilmeyeceði ilan edildi. Ýhalenin yapýlacaðý salonun önüne polis barikatý kurduran hastane yönetimi, 12 Ekim günü ihaleyi gerçekleþtirdi.Ýki þirketin ihaleyi aldýklarý öðrenildi. (Adana EÖ) TUTUKLU KESKLÝLER BIRAKILSIN Güvenceli iþ talebiyle eylemler yapan 51 öðretmene dava açýldý. 3 yýla kadar hapsi istenen Atamasý Yapýlmayan Öðretmenler Platformu (AYÖP) üyelerinin yargýlanmasýna 16 Þubat’ta baþlanacak. 17 Aðustos 2010’da Ankara’da Abdi Ýpekçi Parký’nda oturma eylemi yapmak üzere Ankara’ya gelen AYÖP üyeleri polis tarafýndan parka sokulmamýþ ve 51’i yaka paça gözaltýna alýnmýþtý. Cumhuriyet Savcýsý’nýn hazýrladýðý iddianameye göre býrakýn eylem yapmayý, eylem yapmadan önce toplantý yapmak, eylem için valiliðe baþvurmak bile yargýlama konusu. 51 öðretmen hakkýnda hazýrlanan iddianamede, öðretmenlerin eylem öncesi yaptýklarý toplantýlar tarihleriyle birlikte “izinsiz toplantý eylemleri” olarak yer alýyor. Yine iddianamede, Ýnternet sitesinde eyleme yapýlan çaðrýlar da “Ýzinsiz eyleme katýlým çaðrýsý” olarak ifade ediliyor. Kýsacasý iddianamenin aslýnda iler tutar bir yaný yok ama yine de tehdit unsuru. Bugüne kadar Türkiye’nin pek çok ilinde yüzlerce kiþinin katýldýðý, onlarca etkinlik yapan AYÖP’ün toplantýlarý iddianamede “izinsiz eylem” olarak yer alýyor. AYÖP üyeleri ise yaptýklarý açýklamayla haklarýnda açýlan davaya tepki gösterdiler. KESK Adana Þubeler Platformu Ýnönü Parký’nda tutuklu bulunan KESK üyeleri için basýn açýklamasý yaptý. “Siyasi iktidarýn baský düzeni yaratmaya yönelik politikalarýna teslim olmadýk, olmayacaðýz” yazýlý pankartýn açýldýðý eylemde KESK, AKP Hükümeti’nin çalýþma yaþamýndaki anti-demokratik yaklaþým ve politikalarýný sürdürdüðünü belirtilerek, birçok yöneticileri ve üyelerinin adli ve idari soruþturmalara, sürgünlere, ayrýmcý politikalara maruz kaldýðýný ve tutuklandýklarýný vurguladý. KESK sözcüsü Güven Boða, “Aradan bir yýl geçmesine raðmen tutuklu kimi arkadaþlarýmýz hala mahkeme önüne çýkarýlmýþ deðildir. AKP Hükümeti hakkýný arayan, mücadele eden herkese saldýrýyor” dedi. Tutuklu bulunan sendikacýlarýn serbest býrakýlmasýný isteyen eylemciler, demokratik haklarýnýn kullanýmýný engellemeye son verilmesi gerektiðini de kaydettiler. EMEK HABERLERÝ 7 emek özgürlük Türkiye’de Kadýn Olmak Zor ve Dünya Ekonomik Forumu’nun hazýrladýðý 2010 yýlý Küresel Cinsiyet Eþitsizliði raporuna göre Türkiye kadýn erkek eþitliði sýralamasýnda 126.cý sýrada yer alarak Etiyopya’nýn gerisinde kaldý. Dünya genelinde saðlýk ve eðitim konularýnda ilerleme gözlenirken ekonomik ve siyasal alanda gerileme tablosu ortaya çýkýyor. Yýllardýr olduðu gibi Ýzlanda baþta olmak üzere iskandinav ülkeleri ilk sýralarý doldururken saðcý Sarkozy iktidarý döneminde Fransa’nýn 30 basamak gerilemesi dikkat çekici. Ýran’ýn bile þeriat uygulamalarýna raðmen 3 basamak üst sýrada yer aldýðý Türkiye ise endeks sýralamasýnda son sýralarda yer almaya devam etti. Saðlýk alanýnda 61, siyasette 99, ekonomik katýlým ve fýrsat eþitliði konusunda 131, eðitim konusunda ise 109. sýralarda yer alan Türkiye, toplamda Etiyopya’nýn da gerisinde kalarak 126. sýrada yer aldý. Türkiye geçen yýl da “toplumsal cinsiyet eþitliði bakýmýndan en kötü durumda olan ülkeler” sýrasýnda yer almýþtý. Dünya Ekonomik Forumu sonuçta emperyalistlerin finanse ettiði ve onlarýn bakýþ açýsýndan kadýnlarýn durumunu deðerlendiren bir kuruluþ. Ancak onlarýn kriterlerine göre bile Türkiye’de kadýnlarýn durumu vahim. Birçok açýdan geliþme örnekleriyle kitlelerin gözlerini boyamaya çalýþanlarýn bunun gibi rakamlarý saklamasý çok doðal. Zaten onlarýn ne evde ne sokakta ne de iþyerlerinde kadýnlarýn durumunu umursadýklarý yok. Sadece Eylül ayýnda 25 kadýnýn öldürüldüðü bir ülkede yaþýyoruz. Dünya Ekonomik Forumunun ele aldýðý istitastiklerde bunlar da var mýdýr bilemiyoruz elbette. Al þu parayý evi geçindir denilerek ekonomik zorun belki de en beteriyle mücadele etmek zorunda býrakýlan ev kadýnlarýnýn “giriþimcilik” kapasitelerini daha çok önemseyenlerin deðil de kendi kriterlerimizle deðerlendirdiðimizde çok daha vahim bir tablo ortaya çýkýyor. Çünkü onlarýn gece sokakta yürüyebilmek gibi bir derdi yok, onlarýn giyimi, makyajý, yaptýðý yemek ya da cep telefonuna gelen mesaj yüzünden öldürülmek gibi, koca dayaðýndan sonra sýðýndýðý karakol tarafýndan yeniden kocasýna teslim edilmek gibi, istemediði birisiyle evlendirilmek gibi bir dertleri Kapitalizmin Kendisi Bir Hastalýktýr... yok. Saðlýk, eðitim, ekonomi, siyaset baþlýklarýBir sayfa önce iþ kazasý adý altýndanýn hiçbiri bunlarý ifade etki katliamlarý yazmýþtýk. Bir de yavaþ miyor. Onlar siyaset diye yavaþ süren, yýllara yayýlan cinayetler parlamentodaki katýlýmý var. Saðlýksýz gýdalarla yapýlanlar. baz alýyorlar. Oysa bu Yýllardýr bu konuda yüzlerce vaka topraklarda kadýnlar baþortaya çýkmasýna raðmen hiçbir caybakan bile olsa kadýnlarýn dýrýcýlýðý olmayan cezalar, aksine katildurumu her geçen gün leri cesaretlendiriyor. daha kötüye gidiyor. FaZaten dünyanýn her yerinde kötü ve þizmin egemenliðinde saðlýksýz beslenme alýþkanlýðýnýn sembaþka türlüsü de olamazbolü haline gelen fast food sektörünün önde gelen firmalarýndan Burger King, dý zaten. hastalýklý etlerden üretilmiþ ürünleri piyasaya sürmekle suçlanýyor. Onlar bu iþten nasýl paçayý kurtarýrlar bilemiyoruz ama ortada nerede olduðu bir türlü açýklanamayan tam 8 bin ton et söz konusu. Þu firmaya imha ettirdik dedikleri yerde öyle bir iþletme yok. Bu defa da þu barýnaktaki köpeklere yedirdik diyorlar ama o kadar hayvanýn bu sürede 3 bin tondan fazla et yemesi olanaksýz. Hadi imha edilecek 11 bin ton etin 3 binini köpekler yedi diyelim. Ya geriye kalan 8 bini? Söyleyemiyorlar biz bu bozuk etleri halka yedirdik diye. Oysa çok bir þey 8 yýllýk AKP iktidarý döneminde kömür ve gýda yardýmlarý her yýl arkaybetmezler bunu itiraf etseler. Çünkü Çernobil patlamasý sonrasýnda bizzat tarak geçtiðimiz yýl 78 milyon 421 bin 693 TL’ye ulaþtý. Sosyal Hizmetbakanlarýn aðzýndan çýkan “radyasyonun azý iyidir” sözcüklerinin sarfedildiði ler ve Çocuk Esirgeme Kurumu aracýlýðýyla çoðunlukla gýda ve kömür bir ülkede yaþýyoruz. Para için insanlarý zehirlemek bir gelenek sayýlýr bu yardýmý olarak daðýtýlan bu miktar, AKP iktidara gelmeden önceki yýl oülkede. Paraya tapanlarýn tüm putlarýnýn yýkýldýðý günler gelinceye deðin daha lan 2001 yýlýnda 2 milyon 902 bin 242 TL idi. Kaba bir hesapla 26 kat ne rezaletler göreceðiz kim bilir. artmýþ yani. Bunda ne kötülük var diyebilirsiniz. Yýllar önce “live aid” konserleri yapýlýrdý, bilmem anýmsayanýnýz var mý? Emperyalistler tarafýndan sömürgeleþtirilen, tüm kaynaklarý talan edilen Afrika kýtasýnýn ekolojik dengesi de emperyalistlerin hammadde ihtiyaçlarý doðrultusunda paramparça edilmiþti. Ormanlarý biçilmiþ, Afrikalýlarýn kendi ihtiyaçlarý Bugünlerde bazý gazeteler Elektrik doðrultusunda yüzyýllardýr þekillendirdikleri tarýmsal yapý yerine enMühendisleri Odasý’na ateþ püskürüyor. Çünkü düstriyel hammadde ekimine dayalý bir tarým dayatýlmýþtý. Yýllar sonra patronlarýnýn kazandýðý elektrik daðýtým ihalelerinin ortaya çýkan sonuç açlýk, susuzluk ve bunun sonucunda kitlesel ölümlerdi. Ýþiptal edilmesi için dava açtýlar. Oldular vatan haini. te o zaman “insafa” gelen emperyalist ülkelerde “live aid” konserleri serisi baþÇünkü patronlarýn tekerine çomak soktular. Ýki ladý. Birleþmiþ Milletler’in yaptýðý yardýmlara ek olarak bu konserlerde toplanan yýlda %70 zam gören elektriðin aslýnda daha paralarla da yardýmlar yapýldý, birilerinin vicdan sýzýlarý hafifletildi. Ama Afrikaucuza satýlabileceðini gösterdiler. Devletin kendi da emperyalist sömürgecilerin yarattýðý yýkým hala sürüyor. hatalarýnýn (alým garantili doðalgaz anlaþmalarý Emperyalistler her yerde Afrika’da yaptýklarýný yapmadýlar, ya da deðiþik gibi) faturasýnýn halka ödetilemeyeceðini söyledikyöntemlerle yaptýlar. Askeri iþgal ve silah zoruyla deðil de IMF ve Dünya Banleri için, barajlarýn trübinleri boþa dönerken özel kasý aracýlýðýyla özelleþtirmeleri dayattýlar, fabrikalarý kapattýrdýlar. Çiftçileri sektörden pahalýya elektrik alýndýðýný ortaya koyterminatör (döl vermeyen) tohumlarýn baðýmlýsý yaptýlar. Þimdi ise ortalýk iþsiz kaynýyor. Geçmiþin sanayi kentleri birer fabrika mezarlýðýna dönmüþ durumda. duklarý için, kýsacasý soyulduðumuzu, aldatýldýðýmýzý söyledikleri için “düþman” Ýþsizlikte OECD ülkeleri arasýnda Ýspanya’dan sonra ikinci sýradayýz. Ve hep- ilan edildiler. Doðrudur, onlarýn düþmanýdýr. Çünkü kasalarýna dolan paralar bizsinden ötesi de bu þekilde yoksullaþtýrýlan geniþ yýðýnlar için gösterilen adres lerin cebinden çýkmaktadýr. Sadece elektrik mühendislerinin deðil, hemizin itiartýk iþ ve iþçi bulma kurumu deðil fakir kaðý- razý var bu duruma. Ama düþmanlarýmýz da biliyor ki bizim sesimizi kesmek için önce en fazla dý çýkarmak için gidilen mahalle muhtarý. Sonrasýnda da kömür ve gýda yardýmlarý da- þey bilenlerden baþlamalýlar. Üstelik bunlar hem örgütlü, hem de bu doðrultuda harekete geçmiþler, dava açmýþlar. Yani en tehlikeli düþmanlar. Oysa elinðýtýmlarýndaki izdiham görüntüleri. Biz tüm bunlarý hak edecek ne yaptýk? Na- deki faturaya bakýp ne yapacaðýný þaþýran vatandaþý kandýrmasý daha kolay musumuzla, onurumuzla çalýþtýk, çabaladýk, onlara göre. Ama artýk hiçbir þey ikna etmiyor bizi. Elektrikteki KDV oraný %18. ter döktük. Bizi dilencileþtirmek için bilinçli bir Yani herkesin kullanmaya mecbur olduðu elektrik lüks tüketime giriyor. Peki size þimdi külçe altýn, pýrlanta ve elmas için KDV alýnmadýðýný söylesek ne derpolitika tezgahlýyorlar. siniz? Elektrik lüks, külçe altýn, pýrlanta ve elmas lüks deðil. Zenginleri bu kadar Boþuna! Tepemizden bu kan emicileri defetmek için düþünen ve bunu bu kadar utanmazca yapan baþkalarý da olmuþ mudur tarihte de çabalayacak, ter dökecek enerjimiz var bilemiyoruz. Ama bize kimse din adýna Firavun zulmünden filan bahsemesin. Firavunun kim olduðu ortada. Sonlarý da ayný olacak, zulümleriyle anýlacaklar. nasýlsa. (Ýstanbul EÖ) Bozuk Etler Nerede? Bilen Var mý? Ne Kadar Sadaka... O Kadar Ýktidar... AKP Kömür ve Gýda Daðýtýmýnda Rekor Kýrdý Elektrik Özelleþti, Arsýzlýk Tavan Yaptý 8 GENÇLÝK-YAÞAM Eðitimde Ders Çýkarýlacak Bir 4b Macerasý Elif Aybaç Aþýk, Sultangazi Ýlçesi Melahat Öztoprak Ýlköðretim Okulu’nda sözleþmeli bir öðretmendi. Geçtiðimiz aylarda rahatsýzlandý ve hastane hastane gezdi. Önce “migren”, sonra “orta kulak iltihabý” teþhisi konuldu. En sonunda beyninde bir tümör olduðu ortaya çýktý. Bu arada, tümor gözüne de sýçradý, kýsmi felç geçirdi. Daha sonra tedavisini tamamlayarak “çalýþabilir” kâðýdý aldý ve okuluna döndü. Ama neoliberal eðitim düzeninin ona bir sürprizi vardý. Okul yöneticileri ona sözleþmesinin feshedildiðini bildirdi. Çünkü Elif öðretmen, tedavi sýrasýnda toplam 40 günlük rapor almýþtý, oysa kanuna göre 4B kapsamýndaki sözleþmeli çalýþanlar, hastalýklarý ne olursa olsun, 30 günden fazla rapor alamýyordu. Elif Öð- emek ve özgürlük retmen Ýstanbul 3. Ýdare Mahkemesi’ne itiraz etti ama sonuç deðiþmedi. Bildik Bir Hikaye Elif öðretmenin öyküsü þöyle: “Celal Bayar Üniversitesi Sýnýf Öðretmenliði Bölümü’nden mezun oldum. KPSS’de sýnav sonrasý atanamadýðým için ayný yýl Yalova’da sözleþmeli öðretmen olarak çalýþmaya baþladým. Bir yýl sonra, 2007’nin aralýk ayýnda Ýstanbul Sultangazi Melahat Öztoprak Ýlköðretim Okulu’na 4B kapsamýnda sözleþmeli olarak atandým. 2010 eðitim yýlýnýn ikinci döneminde sadece bir hafta okula gidebildim. Rahatsýzlýðýmýn teþhisi için çeþitli hastanelere gittim. Farklý farklý teþhisler konuldu. Daha sonra MR çekildi ve tümörü buldular. Daha sonra tedavi gördüm. Tümor iyi huylu olduðu için iyileþtim. Hastaneden ‘Çalýþabilir’ raporu da aldým. 30 günden fazla yani 40 gün rapor aldýðým için sözleþmem 12 Þubat 2010 tarihi itibariyle feshedildi.” Maaþ Þovu Emekliyi Sevindirmedi Ýþte böyle... Artýk sistem böyle çalýþýyor. Atamalarýn neden yapýlmadýðý sorusunun yanýtý da burada gizli. Neoliberal düzen güvenceli memur, güvenceli iþçi istemiyor. Tümörü olan derdine yansýn! Binlerce öðretmen açýðý varmýþ, öðrenciler de derdine yansýn! Köle olarak öðretmen çalýþtýrmak, istediði zaman iþten atabilmek, düzenin temel ilkesi. 4b yasasý da tam bunu saðlýyor. Kamu sendikalarý 90’lardaki fýrtýnayý melteme çevirmelerinin bedelini de böyle ödüyor. Ve artýk þu kesinleþiyor; ancak güçlü bir fýrtýna bu neoliberal pisliði temizleyebilecek. ur bu k O ktu Bir Ýþsiz Öðretmenin Kaleminden e MSon günlerde Türkiye de gündem haline larý ve gelecekleriydi.. Kendi yandaþlarýna kýyak gelen bir konudan bahsetmek istiyorum. KPSS geçen ve sadece kendileri gibi gericileri, halk skandalý.. Ben de bu ülkenin KPSS mað- düþmanlarýný bir yerlere getirmek amacýyla durlarýndan biriyim. 16-17 yýl oku ve onca emek yapýlan bir organizasyondu. Yýllarca girdiði verdikten, onca eziyet çektikten sonra eline KPSS’yi kazanamadýðý için bunalýma girip intiAKP grup toplantýsýnda Baþbakan tarafýndan açýklanan geçen iþsizlik, stres, geleceksizlik, bunalým.. har eden gencecik öðretmenler bunlarýn umruyüzde 4’lük zam oranlarý emeklilerde hayal kýrýklýðý yarat- Yaklaþýk 350 bin öðretmen kadro beklerken ikti- da deðildi. Fakat bütün bu oyunlarýn bozultý. 7 milyon SSK ve Bað-Kur emeklisinin beklediði zam dar ve muhalif geçinen diðerleri referandum masýnýn bence tek bir yolu var. Birleþip hakoranlarý açlýk sýnýrýnýn bile altýnda kaldý. "Erdoðan'ýn teleþýndaydý. Onlar için halkýn gündemi önemli larýmýz için mücadele etmek. Ýþçilerin, iþsizlerin, þovlarýna kanmayacaðýz" diyen DÝSK Emekli-Sen eylem- deðil kendi geleceklerini güvence altýna almak, emekçilerin, öðrencilerin birleþip bizi bu hale ler yapmaya hazýrlanýyor kendi çýkarlarýný korumak önemliydi ve bütün getirenlerden hesap sormamýz, onlarý ait oldukbu kargaþa içinde 30 bin larý yere, tarihin çöplüðüne göndermemiz öðretmenin atamasý kopya gerekir. Artýk yeter diyorum, kendi kaderimizi skandalý yüzünden ertelendi. elimize almanýn vakti geldi de geçiyor! ADANA’DAN ÝÞSÝZ BÝR ÖÐRETMEN Esrtelenen insanlarýn umutGazi Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi Öðretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Durmuþ’un hazýrladýðý KESK-AR raporunda, 2008 krizinin, 1929-1933 krizinden bu yana görülmüþ en derin kriz olduðu belirtilerek, OECD üyesi ülkeler içinde, Ýspanya’nýn ardýndan 2009 yýlý itibariyle en yüksek iþsizliðe sahip ikinci ülkenin Türkiye olduðuna dikkat çekiliyor. Gazi Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi öðretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Durmuþ’un hazýrladýðý 2010 Aðustos ayý, “Krizin Yeni Aþamasýnda Türkiye’nin Ýktisadi Durumu’ baþlýklý raporda 2008 krizinin, 1929-1933 krizinden bu yana görülmüþ en derin kriz olduðu belirtildi. Raporda, AKP Hükümetinin kriz öncesindeki gibi, iç tasarruflarý ihmal eden, sýcak para giriþleriyle finanse edilen ithalata ve spekülatif gayrimenkul-inþaat yatýrýmlarý ve bireysel tüketimi özendiren diðer yatýrým Yapýlan yeni bir araþtýrmaya göre dünyada açlýk çekenlerin sayýsý 1 biçimlerine dayalý, yani dýþ finansmana dayalý bir büyüme modeline tekrar milyarý geçti. Açlýk sýkýntýsý çekenlerin yarýsýndan fazlasýný çocuklar odönmekte olduðunu ortaya koyduðu kaydedildi. luþturuyor. 129 milyon çocuðun kilosu normalin altýnda. Vergi politikalarý ile gelir daðýlýmýnýn bir ölçüde iyileþtirilebileceðine iþaret eAmerikan Uluslararasý Gýda Politikalarý Araþtýrma Enstitüsü, Alman dilen raporda son 7 yýldýr AKP hükümetinin uyguladýðý politikalar ile bunun tam Dünya Açlýk Yardýmý ile Ýrlanda Concern Worldwide tarafýndan yayýnlanan tersinin gerçekleþtiði belirtildi. Raporda gelir vergisini asýl olarak ücretli emek“2010 Küresel Açlýk Endeksi” raporunda, 2009 itibariyle dünyada yetersiz besçilerin ödediði, muafiyet ve istisnalardan sermaye geliri sahiplerinin yararlanlenenlerin sayýsýnýn 1 milyar kiþiyi aþtýðý belirtildi. Dünyada açlýk sýkýntýsýnýn dýðý, sermaye þirketlerine sayýsýz vergi teþviki yapýldýðýna dikkat çekildi. Artan yüzde 15,1 olduðu kaydedilen raporda bunun yarýsýndan fazlasýnýn çocuklar oloranlý gelir vergisi tarifesinin düzleþtirildiðini, basamak sayýsýnýn 6’dan 4’e induðu anlatýlýyor. dirildiðinin belirtildiði raporda, ücretliler lehine 5 puan indirimden vazgeçildiðiBaðýmlý ülkelerdeki 5 yaþ altýndaki çocuk nüfusunun 3’te birini teþkil eden ne de iþaret edildi. 195 milyon çocuðun yetersiz beslenmeden kaynaklý olarak yeterince geliþmeRaporda et, süt, eðitim ve saðlýða yüzde 8 KDV uygulanýrken pýrlanta, eldiði belirtildi. 5 yaþ altýndaki çocuklarýn 4’te birinin yani 129 milyon çocuðun kimas gibi kýymetli taþlar ve külçe altýnýn KDV’den istisna tutulduðu ifade edildi. losu normalin altýnda. 10 çocuktan biri ise aþýrý zayýflýkla boðuþuyor. AKP’nin politikalarýnýn ekonomiyi geçici olarak canlandýrdýðýna dikkat çekilen Uluslararasý Gýda Politikalarý Araþtýrma Enstitüsü, Yoksulluk, Saðlýk ve Besraporda önceki krizlerde olduðu gibi bu krizin de bedelini en aðýr þekilde ödelenme Dairesi Direktörü Marie Ruel, “birçok araþtýrma yetersiz beslenmede iyiyenlerin iþsiz kalan “emekçiler” olduðu belirtildi. Resmi iþsizlik rakamlarýnýn leþmeyi saðlama þansýnýn en fazla doðuþtan ikinci yýldönümüne kadar olduðugerçek rakamlarýn çok altýnda olmasýna raðmen kriz sonrasýnda oldukça yüknu göstermektedir. 2 yýldan sonra yetersiz beslenmenin olumsuz etkilerinin büsek düzeylere çýktýðýnýn ifade edildiði raporda, Türkiye’nin dünya iþsizlik ortayük çoðunluðu geri dönüþümsüzdür” diyor. lamasýnýn iki katý bir orana sahip olduðu ve OECD üyesi ülkeler içinde, ÝspanRaporda, özellikle Sahra altý Afrika ülkelerinde çocuklardaki yetersiz beslenya’nýn ardýndan 2009 yýlý itibariyle en yüksek iþsizliðe sahip ikinci ülkenin Türmenin son 20 yýlda sadece yüzde 6 oranýnda düþtüðü kaydedildi. kiye olduðuna dikkat çekildi. Krizin Yükü Emekçilerin Sýrtýnda 129 milyon çocuðun kilosu normalin altýnda 9 FIRATIN ÖTE YAKASI emek özgürlük Hükümet bir yandan görüþmeler yapýyor öte yandan imha hazýrlýðý Ýkiyüzlü ‘açýlým’ýn mumu yatsýya kadar ve HALKLARIN KARDEÞLÝÐÝ Bir Referandum Dersi: Zengine Çok Güvenme! 12 Eylül referandum sürecinin en çarpýcý noktalarýndan biri, þüphesiz Diyarbakýr Sanayi Odasý’nýn baþýný çektiði Kürt zenginlerinin bölgedeki genel boykot kararýnýn dýþýna çýkarak açýkça tutum koymasýydý. Demokratik Özerklik adý altýnda yeni bir toplumsal yapý inþa etme iddiasýnda olan Kürt hareketi için bu ciddi bir sinyaldi. Aslýnda çok þaþýrtýcý deðildi, yeni de deðildi. Öteden beri sokaklarda çatýþan, Newroz’larda kendini cansiperane ortalýða atan yoksullar ile yýllardýr devlet ihalelerinden beslenen müteahhitler topluluðunun özgürlük, barýþ gibi kavramlardan ayný þeyi anlamadýklarý açýktý. Kaldý ki, son dönemde ayný müteahhit tayfasýnýn daha güneyde bir yerlerde yeni oluþmakta olan imkanlarý deðerlendirmek istediði, “barýþ”a biraz da böyle baktýðý biliniyor. Ayrýca, devletin Kürt hareketini ezdikten sonra bu güçlere bölgede rol vermek istediði de artýk bir sýr sayýlmaz. Burada asýl sorun, referandumda ortaya çýkan sýnýfsal çatallaþmaya Kürt hareketinin nasýl baktýðý. Herkesin bildiði gibi, zaman içersinde ideolojik olarak nereye gelmiþ olursa olsun Kürt hareketi, bir yoksullar hareketi olarak doðmuþ ve her zaman da emekçilere, yoksul köylülere yaslanmýþtýr. Bugünkü kadro yapýsý da, sokaklarda dayandýðý taban da yine emekçilerdir, yoksullardýr. Yýllardýr mücadelenin acýsýný ve kahrýný çeken bu kitleler, þüphesiz ihaleci zenginlerin, taþeron inþaatçýlarýn kasalarý dolsun diye bütün bunlara katlanmamýþlardýr. Referandumda olanlar, þimdiden Kürt emekçilerinde yeterince nefret yaratmýþtýr. Bu nefret haklýdýr, meþrudur; çünkü yeni bir bayraðýn altýnda eski yoksulluk ve eski dalavereler, yolsuzluklar, kitlelerin ancak bir süre katlanabileceði bir durumdur. Gelecekte bu derin çeliþkinin belirleyici olarak sahneye çýkmasý kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu sorunun çözümü ise mitoloji kitaplarýnda deðil, sokaklarda aranacaktýr. Kürt sorunundaki geliþmeler geçtiðimiz haftalarda kritik bir aþamaya girdi. Önceleri Öcalan’la görüþtüðünü reddeden ve bunu söyleyenleri “þerefsiz” ilan eden hükümet, daha sonra durumu kabul etti. Öcalan da görüþmeleri doðruladý. Ama devletin görüþmeleri aslýnda oyalamak için yaptýðý da biraz anlaþýldý. Tam bu süreçte Hakkari’deki provokasyonun gündeme gelmesi rastlantý deðildi. Neredeyse milimi milimine geçmiþteki Güçlükonak katliamýnýn aynýsý olan katliam, bir anlamda Hakkari’den intikam almayý amaçlarken, bir anlamda da açýk bir kýþkýrtmaydý. Hükümetin niyeti daha sonra gelen Urfa KCK operasyonu ve Ýstanbul Gülsuyu gözaltýlarýyla da netleþti. Ayný süreçte yapýlan uydurma SDP operasyonu da “kýpýrdayan her þeyi vur” emrinin pratik uygulamasýydý. Saldýrý, tutuklama ve provokasyon… Referandum sonrasýnda þýmarýklýðýný artýran hükümet, herkese birden yumruk atma kararlýlýðýný sürdürüyor. Bu arada yapýlan Suriye, Irak, ABD, Almanya görüþmeleri de bölgede önce yine bir aldatma sürecinin yaþanacaðýný ama olmazsa Tamil formülüne benzer bir niyetin var olduðunu gösteriyor. Burada tabii ki asýl önemli olan kimin ne niyete sahip olduðu deðil, kimin ne kadar kudrete sahip olduðudur. Þu son derece açýk, en katýsýndan en liberaline devletin tüm fraksiyonlarýnýn, ABD baþta olmak üzere tüm emperyalist güçlerin, hatta leþ kargalarý gibi kenarda kendilerine rol verilmesini bekleyen çapsýz Kürt siyasetçilerinin de -ellerinden gelse- ilk tercihleri, kesinlikle “Tamil çözümü”nün de ötesinde tümden imhadýr. Bölgedeki hesaplar kitaplar bir yana, hem emperyalistler, hem yerli iþbirlikçileri, hem de yardakçý takýmý, dünyanýn herhangi bir daðýnda, herhangi bir biçimde yanan tek bir ateþin bile söndürülmesini isterler. Bilirler ki, o ateþ, örnektir, baþka yerleri kýþkýrtan bir þeydir. Sorun, bunun yapýlamýyor olmasýdýr. Kürtlerin yaþadýðý diðer parçalarda da az çok kendisine bir zemin saðlamýþ olan ulusal hareket, bu denemeleri þimdiye dek boþa çýkardý; bundan sonra da yüzde yüz baþarýlý bir “imha” mümkün görünmüyor. Ayrýca burada artýk söz konu- su olan þey, þimdi baraj kalksa mecliste tam bir kilit parti olabilecek sayýda milletvekili çýkarma gücüne sahip bir kitle desteðidir. En inatçý “asalým-keselim”ciler dahil, bunu görmeyen ve itiraf etmeyen yok. Yani, bugün ortaya çýkan þey, bir düðümlenmedir. Ve hükümet, tam da bu düðüm noktasýnda oyalanmayý ve oyalamayý sürdürüyor. Seçimlere kadar dayanýp daha sora da Kürtlere tepeden inme birkaç þey verip aklýnca onlarýn iradesini zayýflatmak, tabanýný çalmak ve sonra da tümden biçmek planý hala yürürlüktedir. Ancak bunun pratikteki sonucu kargaþa ve bol provokasyonlu bir uzatýlmýþ savaþtan baþkasý olmayacaktýr. Þu anda Türkiyeli emekçilerin hazýrlanmasý gereken süreç tam da böyle bir süreçtir. Bu süreç, ayný zamanda herkes için bir sýnav da olacaktýr. Üniter devlet iyi de, hesabý kim ödeyecek? Neredeyse yüz yýldýr Kürt bölgesinin bütün yeraltý yerüstü zenginliklerini hortumlayan ve bölgeyi yoksulluða iten devlet, þimdi militarist bir para israfýna mahkum. Bölge illeri, bütçeye yaptýklarý vergi katkýsýnýn onlarca katýný yutuyor. Onlarca yýldýr Bölge’nin ekonomik potansiyelini Bölge içinde deðerlendirmek yerine Batý’ya, özellikle de Marmara’ya akýtan Türkiye, þimdi bu çoraklaþtýrýcý politikanýn trajik sonuçlarýyla karþý karþýya. Kaynaklarý kuruyan bölge illeri, þimdi büyük bir asker, polis ve memur kalabalýðýný ve askeri harcamalarý emiyor. Böylece “çakýltaþý bile vermeyiz” politikasý bir ekonomik yük haline de geliyor. Örneðin bütçe gelirlerinin yüzde 72’sini 4 il üstleniyor: Ýstanbul, Ankara, Kocaeli ve Ýzmir... Maliye Bakanlýðý’na göre, yýlýn ilk 8 aylýk döneminde Ýstanbul, 65 milyar 375 milyon TL gelirle toplam gelir tahsilatýnýn yüzde 38.7’sini saðladý. En Dipte Kim Var? Yýlýn ilk 8 ayý itibariyle en fazla açýðý 1 milyar 296 milyon TL ile Diyarbakýr, 987 milyon TL ile Van, 850 milyon TL ile Erzurum, 760 milyon TL’yle Urfa, 605 milyon TL ile Elazýð ve 604 milyon TL ile Hakkari izledi. Hakkari’ye Kýyak mý Yapýlýyor? Bu konudaki en çarpýcý örnek, Hakkari ili. Sýnýr ticareti ve biraz tarým dýþýnda geliri olmayan, dolayýsýyla vergi ödemelerinde de en arkadan gelen Hakkari, tam bir militarist israf örneði. Yýlýn ilk 8 ayýnda 28 milyon TL gelir elde eden Hakkari’nin harcamalarý 632 milyon oldu. Hakkari, 2010 yýlýnýn Ocak-Aðustos döneminde gelirinin 23 katý kadar harcama yapmýþ oldu. Onu gelirinin 10 katý harcama yapan Dersim, 8 katý harcama yapan Þýrnak, Bitlis ve Muþ izliyor Bunun anlamý, Kürtlere daha fazla Bir Çocuk Daha Katledildi Silopi’deki 9 Ekim protestolarýnda bir çocuk yaþamýný yitirdi. Silopi Ýlçesi Cudi Mahallesi’nde 9 Ekim’i protesto eden gruba polis müdahale etti. Müdahale esnasýnda Ýstiklal Caddesi’ndeki evlerinin yakýnlarýnda oynayan ve polisle göstericiler arasýnda kalan 7 yaþýndaki Umut Furkan Akçil adlý çocuk, gaz bombasýndan ko- runmaya çalýþýrken, bir aracýn altýnda kaldý. Aðýr yaralanan Akçil kaldýrýldýðý Silopi Devlet Hastanesi’nde yaþamýný yitirdi. Devlet Hastanesi Acil Servis’inde Akçil’in cenazesinin alýnmasý sýrasýnda olaya tepkisini dile getiren Akçil’in amcasý Ramazan Akçil, “Panzerlerin sokak arasýnda, sokaða saða sola attýklarý gaz bombalarýndan kaçacak yer arayan çocuklarýmýz araçlarýn altýnda kalýyor” dedi. Valiye ve devlet yetkililerine seslenen Akçil, panzerlerin sokaklardan çekilmesini istedi. kaynak ayrýldýðý ve onlarýn da buna nankörlük ettiði mi? Sorun da burada zaten, devletin resmi rakamlarýna göre bu illere giden paranýn yüzde 50’den fazlasý, asker, polis, korucu ve diðer savaþ harcamalarý oluþturuyor. Sonuç, Ahmet Kaya’nýn dediði gibi: “Nerden baksan tutarsýzlýk!” Hakimiyet uðruna savaþ mekanizmasýna harcanan milyonlar, geriye yine de isyan olarak dönüyor ve oligarþi kendi çýkmazýnda boðuluyor. Savaþ Tezkeresi 1 Yýl Uzadý PKK’nin ateþkes ilan ettiði bir dönemde Türk ordusuna Federe Kürdistan Bölgesi’ne sýnýr ötesi askeri operasyon izni veren tezkerenin süresi 1 yýl daha uzatýldý. Meclis Genel Kurulu’nda, sýnýr ötesi operasyon konusunda Hükümete verilen yetkinin 1 yýl daha uzatýlmasýna iliþkin Baþbakanlýk Tezkeresi kapalý oturumda kabul edildi. Oylamada, 428 kabul, 18 red oyu kullanýldý. Oylamada, 1 oy da çekimser çýktý. Böylece hükümet, bütün “açýlým” söylemlerine karþýn aslýnda savaþý sýnýrdýþýna da geniþletme niyetinde olduðunu ortaya koymuþ oldu. Ölyle görünüyor ki, önümüzdeki süreçte yeni “zafersiz seferlere” tanýk olacaðýz. 10 DÜNYANIN DÜNYA HALKLARI Ahmet Saadat Tecritte Çürütülüyor Ahmet Saadat; Filistin Parlamentosu’nun bir üyesi ve Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi Genel Sekreteri. 2002 yýlýndan bu yana cezaevinde tutuluyor. Ýþbirlikçi Filistin yönetimi tarafýndan ABD ve Ýsrail’in baskýlarý sonucunda tutuklanORTA YERÝ dý. Ama onu mahkum edecek hiçbir delil bulamadýlar. Filistin Yüksek Mahkemesi tarafýndan suçsuz bulunup derhal salýverilmesine hükmedildiði halde serbest býrakýlmadý. Yaser Arafat’ýn Ramallah’taki karargahýnda bulundurulan tutuklular, Ýsrail’in baskýlarý sonucu önce ABD ve Ýngiliz güçlerinin denetimindeki Eriha cezaevine götürüldü. ABD ve Ýngiliz asker ve gardiyanlarýnýn birden ortadan kaybolduðu Ýsrail baskýnýyla kaçýrýlarak Ýsrail’deki bir hapishaneye götürüldü. 14 Mart 2006’daki bu gayrýmeþru tutuklamanýn ardýndan Ahmet Saadat yýllardýr tecritte. Týpký Peru’daki Aydýnlýk Yol lideri Abriamel Guzman gibi, 1999 Þubat’ýndan beri Ýmralý’da tutulan Abdullan Öcalan gibi. Ahmet Saadat günde sadece bir saat havalandýrmaya çýkarýlýyor. Bu sýrada da elleri kelepçeli ve ayaklarýnda pranga bulunuyor. Ziyaretçileriyle ve avukatlarýyla görüþtürülmediði gibi cezaevindeki diðer tutsaklarla görüþmesi de yasak. Kitap, gazete ve televizyon gibi iletiþim ve bilgi kaynaklarýndan yoksun. Haftada bir defa sadece Ýbranice gazetelere ulaþabiliyor. Ýsrail’de bir çok cezaevini dolaþtýktan sonra þu an Necef çölündeki Ramon hapishanesinde tutuluyor. Ýsrail ordusunun kabul ettiði rakamlara göre ayda ortalama 700 Filistinli tutuklanýyor. Batý Þeria ve Gazze Þeridi, yani Ýsrail’in henüz iþgal etmediði kalan son Filistin topraklarýndaki erkek nüfusun yüzde 40 ya tutuklanmýþ ya da tutukluluktan farký olmayan sürelerde gözaltýnda tutulmuþ durumda. Ýsrail yasalarýnýn iþkenceyi meþru gördüðünü ayrýca belirtelim. Þu an Ýsrail zýndanlarýnda 10 bin Filistinli tutsak var. FHKC’nin George Habbaþ’tan sonraki lideri Abu Ali Mustafa, Ýsrail’in düzenlediði bir suikastte katledildi. 2001 yýlýnda genel sekreterliðe seçilen Ahmet Saadat Ebu Ali Mustafa’nýn intikamýnýn alýnacaðýna dair and içmiþti. Ýki hafta sonra Ýsrail Turizm Bakaný, Filistinliler için “kanser”, “bit” diyen ve 1948 iþgaline uzanan bir askeri geçmiþi olan aþýrý saðcý Rehavam Zeevi, FHKC askeri kanadý tarafýndan Ýsrail’de cezalandýrýldý. Ýsrail bu eylemden sorumlu tuttuðu Ahmet Saadat’ý ele geçirmek için Batý Þeria’daki Beyt Rima köyüne yaptýðý saldýrýda 9 Filistinli’yi katletti. Ama onu ancak iþbirlikçi Filistin Yönetimi’nin yardýmýyla tutuklattýrýp, sonra da bulunduðu cezaevine düzenlediði askeri kuþatmayla ele geçirebildi. Ahmet Saadat, hukuksuz Ýsrail askeri mahkemelerinde 30 yýl hapse mahkum edildi ve aðýr tecrit uygulamalarýyla yok edilmek isteniyor. Filistin Ýçin Ýsrail’e Karþý Boykot Giriþimi, Ahmet Saadat’a özgürlük kampanyasý düzenledi. Bugünlerde yeniden mahkemeye çýkarýlacak olan Filistinli liderle dayanýþmak için www.boykotisrail.org web adresinden bilgi alabilirsiniz. Yeryüzünün tüm zindanlarý yýkýlýp, tüm özgürlük savaþçýlarý kanatlarýný gökyüzüne açana kadar yürüyüþümüz sürecek. Ýspanya’da Bask bölgesi’nin baðýmsýzlýðý için mücadele eden ETA örgütüne yönelik operasyonlarda gözaltýna alýnanlara iþkence yapýlýyor. ETA’nýn ilan ettiði ateþkese raðmen süren operasyonlarda yakalanan Sandra Barrenetxea, Rosa Iriarte, Ugaitz Elizaran ve Aniaiz Ariznabaretta adlý tutsaklara naylon torba ile havasýz býrakma, cinsel taciz, tecavüz tehditi, darp, uzun süre ayakta bekletme ve çýrýlçýplak soyma gibi iþkence yöntemleri uygulandý. 2010 yýlý içinde tutuklanan en az 21 Basklý, Ýspanyol polisinin iþkencesine uðradýðýný açýkladý. Avrupa Birliði’nden demokrasi bekleyenlere bir anýmsatmamýz olacak. Son yýllarýn en büyük hapishane katliamý olan 19 Aralýk katliamýný da Ýspanyol uzmanlar planlamýþtý. Demokrasi bekleyenlere katliam geldi yani. Ýspanya’da ETA Tutsaklarýna Ýþkence emek ve özgürlük Avrupa’da Grev Dalgasý... Ýspanya, Fransa, Yunanistan... Fransa Bizdeki mezarda emeklilik yasasýnýn bir benzerini getirmeye çalýþan hükümet, emekçilerin sert tepkisiyle karþýlaþtý. Ýlk olarak 24 Haziran’da genel grev düzenleyen iþçiler, 8 Eylül’de yine sokaklardaydýlar. Bu defa 2,5 milyon kiþiyi bulan bir kitleyi harekete geçiren sendikalar, mücadeleyi daha da boyutlandýrmaya hazýrlanýyor. 11 Ekimden itibaren ulaþým sektöründe süresiz grevi gündemine alan Fransýz iþçi sýnýfý, kendilerine dayatýlan her þeyi boþa çýkaracaðýnýn sinyallerini de veriyor. Slovenya Devletin ücretleri iki yýl dondurma planýna karþý baþlayan kamu çalýþanlarý grevinin üçüncü günü olan 29 Eylül’de binlerce grevci sokaklarý, meydanlarý doldurdular. Ýspanya Adý “sosyalist” olan bir hükümet tarafýndan hazýrlanan ve parlamentoda onaylanan iþ reformu ise Ýspanya sokaklarýnda paçavraya çevriliyor. 29 Eylül günü yapýlan genel grev sýrasýnda çýkan çatýþmalar, iþçilerin pek de “protesto gösterilerini yapýp evlerine dönecek” gibi görünmediðini ortaya koyuyor. Barselona, Alicante, Vigo, Almeria, Madrit, Sevilla, Valencia gibi kentlerde yaþanan çatýþmalar, hýrsýzlara iyi bir ders veriyor. Genel greve 10 milyona yakýn emekçinin katýldýðý tahmin ediliyor. Yunanistan Avrupa’nýn en zayýf ekonomisine sahip olan Yunanistan’da kamyoncularýn grevi diðer iþkollarýna da yayýlarak geniþleyip genel grev boyutuna ulaþtý. 13 Eylül’de kamyon ve týr þoförlerinin greviyle baþlayan dalga, 23 Eylül’de sözleþmeli kamu emekçilerinin yaptýðý protestoyla giderek yükseldi. Gelirlerinin %25’ini kaybettiklerini açýklayan Yunanistan Kamu Emekçileri Konfederasyonu ise 24 saatlik genel grev kararý aldý. Ýrlanda Krizin tüm yükünü iþçi ve emekçilerin üzerine yýkan devletin, geçen yýl iflas etmesin diye bir bankayý kamulaþtýrdýðý Ýrlanda’da iþçiler bunu protesto etmek için sokaktaydý. Ýngiltere Londra metrosundan 800 kiþinin iþten çýkarýlmasý planlarý iki sendikanýn düzenlediði bir günlük grev barikatý ile karþýlaþtý. 3 Ekim günü baþlayan grev Londra ulaþýmýný felce uðrattý. 3,5 milyon kiþinin kullandýðý metro aðý çalýþmadý. Grevin çaðrýsýný yapan RMT sendikasý, sorunlarýn çözülmemesi durumunda 2 Kasým ve 28 Kasýmda yine greve gideceklerini açýkladý. 1979 yýlýnda dönemin baþbakaný Margaret Thatcher tarafýndan genel grevin yasaklanmasýna raðmen sendikalar “koordineli grev” yöntemiyle bu yasalarý boþa çýkarýyorlar. Belçika Brüksel’de düzenlenen bir protesto yürüyüþü ile tüm Avrupa kýtasýndaki emekçilere yönelik saldýrýlar ve hak gasplarý protesto edildi. Avrupa Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (ETUC) tarafýndan çaðrýsý yapýlan eylem, on binlerce kiþinin katýlýmýyla 6 Ekim günü gerçekleþti. Avrupa’da 23 milyon iþsiz olduðuna vurgu yapýlan eyleme paralel olarak Ýspanya’da genel grev yapýlýrken, Portekiz, Ýtalya, Letonya, Polonya, Kýbrýs, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Sýrbistan, Fransa ve Ýrlanda’da gösteriler yapýldý. Devrimci Silahlý Güçleri-Halk Ordusu’nun (FARC-EP) Jorge Briceno öndeKolombiya gelen komutanlarýndan merkez komite üyesi, Mono Jojoy adýyla bilinen Jorge Briceno, Kolombiya devletinin düzenlediði, 30 uçak ve helikopterin katýldýðý bir ve 9 Yoldaþý 27operasyonla katledildi. 1975 yýlýndan bu yana gerilla mücadelesini Katledildi yürüten 57 yaþýndaki FARC komutaný, 9 yoldaþýyla birlikte, girdiði çatýþmada yaþamýný yitirirken cesedi ancak parmak izi aracýlýðýyla tespit edilebildi. CIA destekli hava operasyonu sonucunda gerçekleþtirilen katliam ABD Baþkaný tarafýndan “kutlandý”. Obama’nýn “Kolombiya halkýnýn büyük günü” olarak nitelediði katliam, emperyalistlerin bayram anlayýþlarýný sergilemesi açýsýndan örnek bir durum oluþturuyor. Katillerin bayramý, büyük günü böyle olur elbette. Katliamýn ardýndan FARC-EP’nin yaptýðý açýklamada katliam için “nazi stili” deyimi kullanýlarak mücadeleyi yoðunlaþtýrarak sürdürme çaðrýsý yapýldý. bir ilkokulun arka Guatemala’da Toplu Mezarlar Açýlýyor... köyünde, bahçesinde yapýlmaya Katliamlardan geriye kalan toplu mezarlar, bir türlü býrakmaz katillerin yakasýný. Newala Qasaba’da Bosna’da ve her yerde. Guatemala’da tam bir yerli katliamýna dönüþen süreçten geriye kalan toplu mezarlar açýlmaya baþlandý. Huehuetenango eyaletindeki Aguacata Belediyesi sýnýrlarýnda bulunan Agua Blanca baþlanan kazýlardan sonra ortaya çýkarýlacak olan cenazelerin geleneksel törenlerin ardýndan mezarlýklara konulacaðý belirtilyor. Cenazeler belki mezarlýklardaki yerini alacak ama katiller yeryüzünden yok edilmedikçe yeni katliamlar ve yeni toplu mezarlar oluþmaya devam edecek. Karzai’nin Yardýmcýsý CIA Ajaný Çýktý Afganistan’daki ABD iþgal güçlerinin yönetime getirdiði Devlet Baþkaný Hamid Karzai’nin yardýmcýlarýndan Muhammed Zia Salehi’nin CIA ajaný olduðu ortaya çýktý. The New York Times gazetesinin ABD ve Afgan kaynaklarýna dayanarak Salehi’nin CIA’dan maaþ aldýðýný yazmasýyla açýða çýkan bu durum, pek birþeyi deðiþtirecek gibi görünmüyor. Afganistan Ulusal Güvenlik Konseyi Baþkaný olan Salehi’nin bir süre önce yolsuzluk suçlamasýyla gözaltýna alýnýp Karzai’nin araya girmesiyle serbest býrakýldýðý biliniyor. Bu durum iþlenen suçlar ve suç ortaklarýnýn dayanýþmasý olarak da yorumlanabilir. Ýþte ABD’nin getirdiði iþgal rejimi ve onun “doðal” sonuçlarý. 11 KÜLTÜR-SANAT emek özgürlük Sanatçýnýn Sorumluluðu ve Yýlmaz Güney ve S anatçýlýk, hele ki devrimci, halktan yana sanatçýlýk denildiðinde akla gelebilecek birkaç isimden biridir Yýlmaz Güney. Genel geçer bir solculuk deðildir onunkisi. Baþka iþlerin yaný sýra sahip olunan bir sýfat hiç deðildir. Ne yaptýðýnýn bilincinde olan bir devrimcidir Yýlmaz Güney. Hobi olarak deðil, risk almayý göze alarak, elini taþýn altýna sokarak, bir devrimcinin yapmasý gereken neyse onu yaparak yapar bunu. Bir etiketin peþinde deðildir o. Doðru bildiði þeyi yapan, dürüst namuslu bir aydýnýn mütevazi tavrýdýr yaptýðý. Sadece sanatsal üretimle sýnýrlý deðildir Yýlmaz Güney’in devrimciliði. Devrimcilerle organik iliþkileri vardýr. Düzenli olarak para ve silah-mermi yardýmý yapar. Evinde barýndýrýr, olanaklarý sunar. Bunun bedelini de ödemekten kaçýnmaz. 1971’de Mahir Çayan ve arkadaþlarý Ýsrail Baþkonsolosu Efraim Elrom’u kaçýrýrlar. Oligarþi devrimcilerin taleplerini yerine getirmek yerine Ýstanbul’daki tüm evleri tek tek aramayý hedefleyen bir operasyon baþlatýr. Bunun üzerine Elrom’u cezalandýran Mahir Çayan ve arkadaþlarý Yýlmaz Güney’in evinin tavan arasýnda saklanýrlar. Daha sonrasýnda “hayatýmýn rolünü oynadým” diyecek olan Yýlmaz Güney, kapýsýný çalan sýkýyönetim askerlerine eliyle tavaný gösterip “aradýðýnýz anarþistler tavanarasýnda” der. Halkýn büyük beðenisini ve sevgisini kazanmýþ bir sanatçýnýn evini aramayý saygýsýzlýk olarak deðerlendiren askerler arama yapmadan giderler. Peki nedendir bu baþka hiçbir sanatçýya nasip olmayan sevgi ve saygý? Yýlmaz Güney’i diðerlerinden ayýran þey nedir? Birincisi batýlý deðer yargýlarýna göre “yakýþýklý” deðildir. Hatta kendisinin de benimsediði gibi “çirkin”dir. Kara, kývýrcýk saçlý, avurtlarý çökmüþ yüzünde kocaman bir burun... Ama insanýn içine iþleyen bakýþlarý vardýr. Yaðmurlu havada bir saçak altýna sýðýnmýþ boyacý çocuðun yüzüne baktýðýnýzý sanýrsýnýz. Bu bakýþlardaki hiçbir anlam sahte deðildir. Yýlmaz Güney yoksulluktan gelmiþtir. Ve hiçbir zaman geldiði yerlere sýrtýný dönmemiþtir. Kiþiliðini ve kimliðini þekillendiren yoksulluk, sefalet ve tüm bunlara duyduðu öfke, her adýmýnda onunla birliktedir. Yýlmaz Güney, daha adýný ilk duyurduðu vurdulu kýrdýlý filmlerde bile özgün duruþunu yansýtýr. Geniþ kitleler perdede kendilerini görür. Kendileri gibi konuþan, kendileri gibi tepkileri olan ve sarýþýn mavi gözlü yakýþýklý olmayan birini görürler. Onunla kendilerini özdeþleþtirirler. Namus, ahlak, dürüstlük, kalleþlik gibi konularda duygularýna tercüman olan bir adam vardýr beyazperdede. Bir kabadayýnýn öyküsü, birden bir kahramanlýk destaný oluverir. Ýzleyicileri onun adam dövmesinden, silah kullanmasýndan çok dürüstlüðünü, mertliðini, inançlýlýðýný örnek alýrlar. Toplumsal içerikli filmler çekmeye baþladýðýnda da bir taklitçiliði yoktur Yýlmaz Güney’in. Kendi çizgisini, tavrýný oluþturur. O, bu topraklarýn devrimcisidir ve hep öyle kalmýþtýr. Fransa’da sürgünde olduðu zaman çektiði “Duvar” filmi bile onun asla bu topraklardan koparýlamayacaðýnýn en iyi kanýtýdýr. Oradakiler abartýlý bulabilir, oysa onu yine en iyi biz anlarýz. Ne abartýsý, hepsi gerçek deriz izlerken. Çünkü 19 Aralýk’tan, F Tipinden çýkmýþýzdýr, biliriz. Politik bir insandýr Yýlmaz Güney ve bu, onun en önde gelen özelliðidir. Politik yazýlarý 4 ciltte toplanmýþtýr. Birçok öykü kitabý da vardýr. 1974 affý sonrasýnda çýkardýðý “Militan” adlý kültür sanat dergisinde süregiden sýnýf mücadelesinin yanýnda yer alan sanatçýlar için cephe açmaya çalýþmýþtýr. Bu eksende bir politik oluþum örgütlemeye çalýþmýþtýr. Yani toplu dilekçelere imza verip sonra da “sarhoþken imzaladým, ne olduðunu bilmiyordum, kooperatif için zannettim” gibi kývýrtma savunmalarý filan yapmamýþtýr. Bu düzeni cepheden karþýsýna almýþtýr ve bu iþin marksizm leninizm rehberliðinde örgütlü yapýlmasý gerektiðine tereddütsüz inanmýþ, bunun gereðini yapmýþ, bedelini ödemekten de asla geri durmamýþtýr. Aldýðý en büyük ödül, halklarýmýzýn kalbindeki sevgidir. Ötesine de ihtiyacý olduðunu sanmýyoruz. Þu unutulmasýn ki bu ülkenin en iyi þairinin, en iyi sinemacýsýnýn komünist olmasý tesadüf deðildir. Hepimiz Che Gibi Olacaðýz! Hani bize ilkokul hayatýmýz boyunca her sabah okuttuklarý bir “andýmýz” vardý ya, iþte Küba’lý öðrenciler de her güne tek bir cümleyle baþlýyorlar: “Hepimiz Che Gibi Olacaðýz!”. Bu kadarý da yeterli zaten. Yeryüzünde insanlýk adýna erdem adýna ne varsa yaþamýnda en berrak özetini sunan bu insan Arjantin’de dünyaya geldi. Týp fakültesini bitirene kadar Güney Amerika’yý dolaþmýþ ve yaþanan haksýzlýklar ve sömürü üzerine, bunlarla savaþýlmasýna dair güçlü düþünceler edinmiþti. Venezuella’daki bir cüzzam kolonisinde çalýþmaya giderken hayat onu Guatemala’ya sürükledi. Burada tanýþtýðý ilk eþinden marksizme dair ilk bilgilerini edinen Che Guatemala’da gerçekleþen cuntaya karþý direniþe katýlýnca Meksika’ya sýnýrdýþý edildi. Burada Fidel Kastro ile tanýþan Che kaderini bu Küba’lý devrimci grupla birleþtirdi. Gerilla grubunun doktoru olarak yola çýkan Che, ilk çatýþmada tercihini ilaç sandýðý yerine silahtan yana yaparak gerilla komutanlýðý yolundaki ilk adýmýný da atmýþ oldu. 1 Ocak 1959 günü baþkent Havana’ya giren muzaffer devrim ordusundaki rütbesi ise binbaþý idi. Daha sonra sanayi bakaný olarak sosyalist ekonominin kuruluþunda yer alan Che, bu dönem geliþtirdiði düþünceleriyle reel sosyalizmin kimi açmazlarýna ve týkanma eðilimlerine daha o zamandan dikkat çekmiþti. Bir kere daðlarýn özgürlük rüzgarýný doldurmuþtu astýmlý ciðerlerine. Duramadý. Önce Afrika’da daha sonra ise Bolivya’da devrimci mücadelenin örgütlenmesi için Küba’dan ayrýldý. 8 Ekim 1967’de yaralý olarak yaklandýðý Bolivya’da katledildi. Che’nin ardýndan bir düþünür “onun gibi bir insanýn ölmesi deðil önemli olan, böyle bir insanýn bu dünyada yaþamýþ olmasý bundan çok daha önemlidir” diyecekti. Doðrusu bir hayata bu kadar çok þeyi sýðdýrmak ve yeryüzünde bu kadar kalýcý ve derin bir iz býrakmak herkesin harcý deðildir. Yeryüzünde temizliðin, adanmýþlýðýn, tek kelimeyle “insan” olmanýn belki de en nitelikli, en iyi örneðidir Che. Bugün içi boþaltýlmaya, markalaþtýrýlmaya, ikonlaþtýrýlmaya çalýþýlan bu sembol, bir tek þeyi anlatmaktadýr aslýnda: Yaþamak, emperyalizme karþý savaþmaktýr. Bundan baþka bir yaþam biçimi yoktur. Hayatlarýnda ellerine silah deðmemiþ ve deðmeyecek olan þarlatanlardan koruyun onu. O, bizimdir. Gazap Üzümleri John Steinbeck Emekçi bir ailenin çocuðu olarak dünyaya gelen Steinbeck eserleinde daima iþçilerin yaþamlarýný,hayatP larýný,umutlarýný kýsaca TA KÝ onlara dair ne varsa iþlemiþtir. Gazap üzümlerinde de yalýn bir dille iþçilerin yaþamlarýný ele almýþtýr. Eserin konusunu yaþadýklarý topraklardan ekonomik bunalýmlar, iþsizlikten dolayý göç eden Amerikalý bir çifçi ailesi oluþturur. Ailenin yaþama tutunma mücadelesini soluksuz ele alýr Steinbeck.Eser çaresiz insanlarýn bir hayale nasýl umutla sarýldýklarýnýn öyküsüdür...Eser tükenmeyen umutlarýn,utkularýn öyküsüdür. Bir lokma ekmek için yollara düþmenin, aç kalmanýn, ölmenin kýsaca sefalet dolu bir yaþamýn öyküsüdür. Steinbeck’in bu dev eseri bugüne kadar hep okunan klasikler arasýna girmiþtir. Çünkü bu dev eserde iþlenen öyküler bizim yaþamýmýzda her zaman birer kesit barýndýran, farklý ülkelerde iþlenen konular olsa dahi yaþadýðýmýz ülkelerde yaþananlarýnda eserde anlatýlanlarla pek farklý olmadýðý gerçeðini görüyoruz. Hayatýn farklý bir penceresini aralamak isterseniz, kendinize vakit ayýrýn ve bu eseri mutlaka okuyun! HALKIN SÖZLÜÐÜ EMEK Bazý sözcükler vardýr, günlük hayatta çok sýk kullanýlmasýna raðmen “tanýmla” ya da “tarif et” denildiðinde ne diyeceðimizi þaþýrýrýz. Ýþte “emek” de böyle bir kavram. Emek, sadece insana özgü olan, önceden tasarlayarak ve çeþitli kaynak ve malzemelerin yardýmýyla bir deðer ortaya çýkaran iþ yapabilme kapasitesidir. Nasýl ki herhangi bir alette kullanýlmadýðý zaman elektrik enerjisi bir anlam ifade etmezse, herhangi bir üretim aracý ve hammadde ile biraraya gelip üretim sürecine girmeyen emek de hiçbir anlam ifade etmez, bir deðer ortaya çýkaramaz. En genel olarak emek, kafa emeði ve kol emeði olarak ikiye ayrýlýr. Burada kafa emeði ya da düþünsel emek olarak tariflenen; mühendislik, yazarlýk, doktorluk gibi daha çok bilgi ve kültür birikimi kullanarak deðer üretenlerin emeði kastedilmektedir. Deðer üretmeyen bir çalýþmayý emek süreci olarak nitelendiremeyiz. Deðer ise sadece parasal karþýlýðý olan þey deðildir. Sözgelimi devrimcilik yaptýðýnýz için kimse size ücret ödemez ama tarihsel açýdan en deðerli emek sizinkisidir. Kapitalizm parayý her þey haline getirdiði için, paraya taptýðý için devrimci çalýþmayý “boþ iþ” olarak görür. Ama onlarýn “boþ iþ” dediði þeyleri yapan Mahir Çayan, Deniz Gezmiþ gibi devrimciler sayesinde bu topraklarýn insanlarýnýn dünya halklarýnýn arasýndaki baþý dik yerini aldýðýný anlayamazlar. Çünkü onlarýn böyle bir onura, gurura ve inanca (para etmediði için) ihtiyaçlarý yoktur. dünden yarýna mektuplar... Bizim kültürle ne iþimiz olur ki? Hatýrlýyor musun dostum, geçtiðimiz aylarda klasik müziðin ünlü isimlerinden biri, Fazýl Say, bir güzel döþenmiþti kendi dýþýndaki herkese. Ýþ arabeskten baþlamýþtý ama sonra aþaðý yukarý herkes nasibini aldý, hem de ne laflarla! Yani öyle ki, bazýlarýný burada yazamam, ahlaka aykýrý olur. Sonradan da sanatçýlar arasýnda moda oldu gerçi, biraz yükünü tutan, hafif de çakýrkeyifse o gün, hoþlanmadýðý kim varsa hepsine basýyor kalayý. Diðerleri önemli deðil de, Fazýl Say’ýnki baþka bir açýdan önemliydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle birkaç adet “harika” çocuðu var. Tuzu kuru ailelerden gelen, devletin himmetiyle elinden tutulmuþ ve iþin doðrusu kendisi de büyük yetenekler göstermiþ insanlar bunlar. Parlak yetenek, fena halde Kemalist, fena halde ulusalcý ve elit. Hani tam þu, “Allahýn ayýlarý yorganlarýný sýrtlayýp geliyorlar, güzelim Ýstanbul’umuzu mahvediyorlar!” modu. En sonuncusu Bedri Baykam’dý, onun da nesli tükenir gider kurtuluruz sanýyorduk ki, meðer yenileri de varmýþ, öðrendik. Kim bunlar? Bu topraklar yýllar yýlý kan içindeyken, insanlara b.k yedirilirken akýllarýna iki laf etmek gelmiþ mi hiç? Tuzla’da Zonguldak’ta, atölyelerde, fabrikalarda kaný içilen insanlarla bir hýsýmlýklarý, akrabalýklarý var mýdýr? Bugün “Cumhuriyeti korumak” adýna cihat bayraðýný açmýþ olan bu “iyi çocuk”larýn aklýna hiç “Cumhuriyet’in sýnýrlarý içinde yaþayan insanlarý da korumak” gelmiþ mi? Belki, “arabesk” konusunda havada uçuþan küfürlerin bizimle ilgisi olmadýðýný, gereksiz yere alýnganlýk ettiðimi düþünüyorsundur dostum. Gerçekten de ilk bakýþta durum öyle görünüyor ama deðil. Elbette “arabeskçiler” için “yav...” denmesinin bizimle hiç ilgisi yok; ama þunu anlamak lazým; bu adamlar aslýnda baþka bir þey söylüyorlar. Arabesk dediðimiz þey, o kadar basit bir þey deðil. Bu, yeni-sömürge bir ülkenin çarpýk kapitalistleþmesine, çarpýk kentleþmesine ve kültürel karmaþasýna dek giden uzun bir hikaye. Bu hikayeyi doðru okumadan tarihin ve toplumun hiçbir köþesini doðru anlayamazsýn. Bu adamlar bu hikayenin tek bir satýrýný bile anlamýþ deðiller; zýr cahiller, körkütük cahiller üstelik. Ancak bu kadar tahsile mümkün olan bir cahillik türü bu. Kendilerine ait, kendi fanuslarýnýn içinde yaklaþýk üç-beþ bin kiþilik bir topluluklarý var. Bir tür “ayin” topluluðu bu. Caz festivalleri, tiyatro festivalleri, galalar... Halkýn kanýný içen büyük metal ve ilaç þirketlerinin “baþýmýn gözümün sadakasý olsun” diye yaptýrdýðý salonlarda, tefeciliðin þahikasýna ulaþmýþ bankalarýn binalarýnda bir araya geliyorlar, kapalý devre bir TV kanalý gibi, pek mutlular, pek keyifliler. Peki geriye kalan? Geriye kalan 70 milyon insan? Hani þu sýradan insanlar, gün boyunca atölyelerde, fabrikalarda, bürolarda çalýþýp, saatler süren yolculuklardan sonra evlerini ceset gibi dönen þu milyonlarca insan ne olacak? Lafý mý olur caným? Onlar için de futbol maçlarýmýz ve televizyon dizilerimiz var! Yani dostum, bu bir düzen. Böyle bir düzen kurmuþlar. Sadece bu alanda deðil, hayatýn her alanýnda böyle bir düzen. Anaokullarýndan itibaren eðitimde, saðlýkta, günlük hayatta... Ýkamet edilen yerler de, eðlenilen yerler, alýþveriþ yapýlan yerler de, hepsi ama hepsi, kaskalýn çizgiler- bir fotoðraF... bir tarih... Didar Abla. Yine direniyor, yine haykýrýyor, yine hesap soruyor cuntacýlardan. Günümüzde “12 Eylül cuntacýlarýndan hesap soruyoruz” diyen þarlatanlara bu iþin nasýl yapýlacaðýný öðretiyor. Salon gevezeliklerinin, köþe yazýlarýnýn yapabileceði bir þey deðildir hesap sormak. Sokaklarda, polis kuþatmalarýnda, gözaltýlarda, cezaevi kapýlarýnda, mahkeme koridorlarýnda ve gerçek direniþin, gerçek hesap sormanýn olduðu her yerdedir o. Ýnsan haklarý mücadelesinin bir dilencilik türü deðil, her hak alma mücadelesi gibi koparýp alma kavgasý olduðunun bu topraklardaki yaþanmýþ en iyi örneklerinden biridir Didar Abla. “Hak verilmez alýnýr” sloganýnýn ete kemiðe bürünmüþ halidir sanki. Üzüntü deðil öfke, sýzlanma deðil direniþ, karamsarlýk deðil umut ile büyütmüþtür kavgasýný. Ve tüm bunlarý yanýndaki herkesle paylaþarak bir yürüyüþ baþlatmýþtýr. Bu topraklarda yaþayan tüm insanlarýn kafasýna az çok “insan haklarý” diye bir kavram oturmuþsa, bunda onun baþlattýðý yürüyüþün payý göz ardý edilemez. Þimdilerde herþeyin içi boþaltýlýrken sýra “insan haklarý”na da geliyor, “12 Eylül’den hesap sorma”ya da. Kimse güneþi balçýkla sývayamaz. Bizler biliyoruz cuntanýn en karanlýk günlerinde iradesini teslim etmeyenleri, tüm dayatmalara karþý dimdik durup “yapmýyoruz” diyenleri, hiçbir þeyin korkutamadýðý, yýldýramadýðý insanlarý. Tanýyoruz bu yürekleri, sýcaklýklarýný hala yanýmýzda hissediyoruz. Bu yüzden bu iðrenç sahtekarlýk oyunlarý sadece midemizi bulandýrýyor. Siz de tanýyýn, bilin. Çünkü daha geçmedi o günler. Hala mapuslarda, hücrelerde iþkence sürüyor. Ve Didar Abla’larýn baþlattýðý yürüyüþ de sürüyor. Çünkü henüz zalimlerin saltanatý sona ermedi. Sizi çaðýrýyor Didar Abla, hasta tutsaklar için her hafta eyleme, cumartesi anneleriyle birlikte her hafta Galatasaray’da oturmaya. Kýlýk deðiþtiren cuntacýlarýn yakasýna yapýþmak için, hala süren 12 Eylül’den hesap sormak için. Eðer siz de bu yüreklerin sýcaklýðýný duyumsamak istiyorsanýz, gelin. emek ve özgürlük le, görünmeyen ama varlýðýndan emin olduðumuz dikenli tellerle birbirinden ayrýlmýþ. Daha doðrusu bir piramit kurulmuþ ve alttakiler belli, üsttekiler belli; “evimiz ayrý yolumuz ayrý!” Onlar kendi alemlerinde, biz kendi çukurumuzda! Arada bir çok rahatsýz olduklarýnda, “kýro”, “maganda” gibi zamane çocuklarýna icat ettirdikleri pek güzel yaftalarý var, alýp birilerinin boynuna asýyorlar, sonra da aynen devam! Kimi zaman birileri AKP’yi eleþtireyim derken aðzýndan bir þey kaçýrýyor, kimi zaman da bir baþkasý Kürtlere olan nefretini benzer sözcük bombalarýnýn içine yerleþtirip ortalýða atýyor. Ama sebep ve sonuç hep ayný. Yeni-sömürge düzenin nimetlerinden yararlananlar, ayný düzenin dibe ittiði milyonlarca yoksul insaný beðenmiyorlar, onlardan nefret ediyorlar; açýkça söylemiyorlar ama “Allah’ýn belasý herifler, niye kalabalýk yapýyorlar ki” diyorlar bize. Cemaatin sosyetesi kurnaz, onlar aldatmak zorunda olduklarý yoksullarýn dünyasýna fazla saldýrmýyorlar; öte yandaki “onuncu yýl marþý” korosunda bu kadar da zeka mevcut deðil. Yoksullardan ve Kürtlerden nefretleri o kadar derin ve köklü ki, gizleyemiyorlar ve arada sýrada patlayýp ortalýða dökülüyorlar. Birine bir þey söylüyorlar ama aslýnda biz kime söylendiðini anlýyoruz. Dostum, sen en iyisi gidip bir köþe baþýndan bir GBT yoklamasýný çaktýrmadan izle. Öncelikli olarak kimleri ve nasýl insanlarý çevirip sorguluyorlar, bir bak. Bütün bu söylediklerimin anlamýný o zaman kesinlikle çözeceksin. Þimdilik hoþça kal, kendine iyi bak, umudunu diri tut Gelecek, sen nasýl istiyorsan öyle gelecek. Artýk Gizlemiyorlar: Canýmýzýn Ýstediðini Dinliyoruz Artýk gizlemeye gerek duymuyorlar; açýkça herkesi dinlediklerini itiraf ediyorlar. Yarým bilgilerle de olsa açýklamak zorunda kalýyorlar. Telekomünikasyon Ýletiþim Baþkanlýðý, kýsa adýyla TÝB’in açýklamasýna göre, þu an mahkeme kararlarý yoluyla, yani mevcut usule uygun olarak 75 bin 538 kiþi dinleniyor. Öte yandan, devletin istihbarat aygýtlarý “ortam dinlemesi” adý altýnda hiçbir sýnýr gözetmeden dinleme yapýyor. Devletin resmi dinlemeler için kullandýðý TÝB, bütün iletiþim altyapýsýný kontrol ediyor ve izliyor. Göstermelik usule göre, devletin istihbarat kurumlarý ve kolluk güçleri dinlemek istedikleri kiþiler ve kurumlar hakkýnda mahkeme kararlarý çýkarttýktan sonra özel bir hattan bu kuruma anýnda taleplerini iletiyorlar. Bu yoldan toplam 75 bin 538 kiþi dinleniyor. Dinlemelerin çoðu ise siyasal nedenlerle yapýlýyor. Verilen bilgiye göre, halihýzarda dinleme kararlarýnýn 6 bin 538’i adli soruþturmalar kapsamýnda, 8 bin 352’si ise “terör ve örgütlü suçlarla mücadele” kapsamýnda bulunuyor.Ancak, “ortam dinlemesi” için TÝB’e ihtiyaç duyulmuyor. Gerçek uygulamada mahkemeye ihtiyaç duyulmuyor. Polis, jandarma ve diðer istihbarat kurumlarý istedikleri herkesi dinliyor. Kýsacasý, devlet, tümüyle pervasýzca caný kimi isterse yasal ya da yasal olmayan yoldan, caný istediði gibi dinliyor. Demokratik ülke de böyle oluyor!
Benzer belgeler
Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
devrimci deðerleri, halkýn devrimcilere olan saygýsýný lekelemek, devrimcilerin yiðitlikleri ve yüksek ahlaki nitelikleriyle haklý olarak yarattýklarý sevgiyi yok etmek için ellerinden
geleni yaptý...