Devrimle karşı-devrim arasında zindanlar
Transkript
Devrimle karşı-devrim arasında zindanlar
SINIF ÝLÝÞKÝLERÝNÝ DOÐRU KAVRAMAK S ýnýflar iliþkisini doðru tanýmlamak, Marksizmin abece’sidir. Sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisi denilince, sýnýflar diyalektiðini, yani sýnýf karþýtlýðýný ve çeliþkilerini; aralarýndaki mücadeleyi; bu mücadelenin ekonomik temelini ve ideolojik biçimlere bürünmesini anlarýz. Sýnýflar ise ekonomik ve toplumsal alandaki geliþmelere baðlý olarak sürekli bir deðiþim içindedir. Bazen yavaþ, bazen hýzlý ama daimi olan sýnýflar iliþkisindeki deðiþimi ve bunun anlamýný doðru olarak gözlemlemek ve tanýmlamak gerekiyor. Her dönemin sýnýflar iliþkisi, sýnýflar mücadelesinin yükseliþ ve düþüþü söz konusu dönemin ekonomik iliþkilerinde aranmalýdýr. Çünkü toplumsal iliþkilerde sonal olarak belirleyici olan ekonomik iliþkilerdir ve bu iliþkilerin yeniden üretimidir. Sýnýflarýn ekonomik karþýtlýðý, çeliþkisi ve çatýþmasý daima ideolojik biçimlere bürünür. Bu ideolojik biçimlerin de, bu çatýþmalarý ne ölçüde yansýttýðý doðru bir yöntemle irdelenmelidir. Çünkü ideolojik alandaki (ister estetik ve sanat alanýnda olsun, ister teori vb. alanýnda olsun) her yapýt, sýnýflar iliþkisini ayný düzeyde ve doðru bir þekilde yansýtmayabilir. Biz, her dönemin sýnýflar iliþkisinin aldýðý ideolojik biçimleri, yine o dönemin toplumsal iliþkilerini etkin ve güçlü olarak yansýtan eserlerde görebiliyoruz, anlayabiliyoruz. Dönemin toplumsal iliþkileri, baþka bir ifadeyle sýnýflar gerçeði, en yüzeysel teori, estetik ve sanat eserlerine bile girer. Fakat, bu iliþkilerin yüzeysel, sýð ele alýnýþý, o dönemi tüm yönleriyle anlamamýzý engeller. Biz, bu iliþkileri daha geniþ ve bütünlüðü içinde, ancak etkin ve güçlü eserlerde görebiliriz. Bir görüþü, bir sanat eserini etkin ve güçlü yapan þey, sýnýflar iliþkisinin anlamýný doðru bir þekilde anlatabilmesidir. Edebiyat ve sanat, ama özellikle de edebiyat bireylerin günlük yaþamlarý üzerinden sýnýf iliþkilerini detaylarýyla ortaya koyabilmiþtir. Edebiyatý inceleyerek, her dönemin sýnýf çatýþmalarýný, iniþ ve çýkýþlarýný; eskinin çökmekte oluþunu ve yeni iliþkilerin doðuþunu, gelmekte oluþunu anlayabiliriz. Tarihin geliþimini sanatý inceleyerek de izleyebiliriz. Elimizde tarihsel maddecilik (materyalist) yöntemi varsa, bunu çok rahatlýkla yapabiliriz. Tarihin akýþýný, en sýð sanat eserlerinde bi- le izleyebilirsiniz. Ama biz esas olarak sýnýf iliþkilerini ve bu iliþkilerin bireylerin yaþamlarýndaki görünümlerini, toplumun geliþimini derinlikli olarak kavramýþ olanlara baþvururuz. Ýþte Cervantes’in Don Quijote’si (Don Kiþot) böyle bir eserdir. Don Quijote, bir dönemin (feodalizmin) çöküþü ve bu dönemin tamamen kapandýðýný güçlü bir anlatýmla ilan eder. Yazarýn yaptýðý þey, bir dönemin çöküþünü çarpýcý bir þekilde verebilmiþ olmasýdýr. Balzac ise romanlarýnda burjuva iliþkilerin toplumda yarattýðý etkileri ve bu sýradaki sýnýf çeliþkilerinin baþarýlý bir þekilde bir tablosunu ortaya çýkarýr. Biz çizilen bu tabloya baktýðýmýzda, hem bütünlüklü olarak, hem de detaylarda o dönemin karþýlýklý sýnýf iliþkileri hakkýnda bir fikir edinebiliriz. Nazým Hikmet kendi zamanýnýn sýnýf iliþkilerinin toplumcu gerçekçi sanatla etkin bir çizimini yapar. Þairin döneminde sýnýf iliþkilerinin bu kadar geliþmediði, sýnýf savaþýmýnýn bu denli yoðunlaþmadýðýný, yani seyrek olduðunu göz önünde tutarsak, Nazým Hikmet’in bu mücadeleyi ne kadar güçlü olarak anlattýðýný daha iyi kavrarýz. Daha sonraki yýllarda, sýnýf savaþýmý çok bariz olarak kendini gösterdiði ve büyük devrimci eylemler meydana geldiði halde, bu dönemi güçlü bir þekilde anlatacak sanat eserleri verilemedi. Sýnýf iliþkilerinin henüz belirgin olmadýðý, sýnýf çeliþki ve çatýþmalarýnýn keskinleþmediði bir dönemde, bu iliþkileri güçlü olarak yansýtabilen sanat eserleri verilebildiði gibi, büyük sýnýfsal alt-üst oluþ dönemlerinde, yoðun devrimci bir dönemde çok daha zayýf eserler ortaya çýkabiliyor. Bu zayýflýðý sinemada da görebiliyoruz. En toplumcu sinemalar bile, sýnýf mücadelesine denk yapýtlar sunamýyor. Tüm bunlarýn altýnda, þairin, romancýnýn, heykeltýraþýn, yönetmenin ideolojik-politik konumu ve olaylarý kavrayýþý yatýyor. Sýnýflarýn varlýðý ve iliþkisi Marx’a kadar, çeþitli biçimlerde açýklanmýþtýr: Tarihsel olarak ekonomik olarak ve sanat yoluyla. Ancak, her dönemdeki sýnýflarýn ekonomik temelini, sýnýflar mücadelesinin zorunlu olarak, proletarya diktatörlüðüne götüreceðini ve bunun sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýyla sonuçlanacaðýný açýklayan Marx olmuþtur. Marx, sýnýflarýn ortadan kalkacaðýný söylerken, bu görüþünü, genelde tüm tarihin deðiþimine, özelde de kapitalist toplumun kaçýnýlmaz deðiþimine dayandýrmýþtýr. Marx’ýn toplumlarý ele alma yöntemi maddeci tarih anlayýþýdýr. Kapitalist toplumu da bu anlayýþla çözümlemiþtir. Kapitalist toplum incelenmeden, bu toplumun ekonomik temeli, ekonomik iliþkilere egemen olan yasalar irdelenmeden ve anlaþýlmadan (çözümlenmeden) bu toplumun içinde doðup gelmekte olan gelecek toplum hakkýnda ancak ütopyaya düþebilirdi. Marx’ýn teorisi þeyleri zihninde tasarlamaya dayanmaz; var olan þeylere teorik ifadesini verir. Marx, 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 3 var olan sýnýflar iliþkisine teorik anlamýný vermiþtir. Bu nedenle, Marx’ýn görüþleri bilimseldir, etkin ve güçlüdür. Güçlü olan teorisinin içeriðidir. Bu güç, tarihin derinlikli kavranýþýndan ileri geliyor. Marx’ýn çözümleme (tahlil) yöntemi kesinlikle ikna edicidir. Marx’ýn yöntemini ve görüþlerini devam ettiren Lenin, sýnýflar iliþkisine ya da sýnýflarýn nesnel geliþimine temel bir önem verir. Bunun temel önemini açýkça belirtir: “sýnýflarýn birbiriyle iliþkisi… yani o olmadan Marksizmin olmayacaðý…” Lenin’in temel eserleri ve konuþmalarý sýnýflarýn birbiriyle iliþkisini doðru bir þekilde anlamayý ve bu iliþkinin geliþimini doðru bir biçimde gözlemlemeyi ve deðerlendirmeyi içerir. Lenin’in sýnýflar iliþkisinin tahlilinin bilimsel temelleri ve tarihselliði kendini hemen kabul ettirir. Tekelci kapitalizm ile birlikte proletarya devrimlerinin öngüne girilir. Leninist devrim teorisi çaðýn bu devrimci içeriðini etkin biçimde açýklar, proletaryayý devrim ve komünizm mücadelesine çeker. Lenin’i okumak, devrimci biçimde düþünmek ve devrimci tarzda hareket etmektir. Marksist-Leninist teoriyi kendi kavrayýþýyla, kendi döneminin sýnýflar iliþkisine uygulayan Che bu konuda etkin-devrimci bir çizgi tutturur. Latin Amerika’nýn ve dünyanýn emekçi kitleleri Che’nin konuþmalarýn da kendi özlemlerini ve istemlerini bulurlar. Che’nin görüþlerinin sürükleyiciliði, bu görüþlerin devimci gücünden ileri geliyor. Bu görüþler sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisinin doðru kavrayýþýna dayanýyor. Che’nin teorik kavrayýþý daima devrimci biçimde düþünmeye dayanýyor. Marksist sýnýflar iliþkisi ve sýnýflar savaþýmý anlayýþýný, devrimci teori ve taktiklerinin temeline oturtan proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, Leninist Parti, bu temelden hareketle somut durum çözümlemelerinde elde tutulur saðlam sonuçlara ulaþýr. Teorisi ve politikalarý mevcut durumun doðru tanýmlanmalarýna dayanýr. Bulunduðu topraklarda ve dünyadaki geliþmeler ve olaylarý kavramak için devrimci biçimde düþünür ve hareket eder. Devrimci Marksizm-Leninizm adýna ne varsa yapýsýnda somutlar. Gittiði yerlerde kitleler üzerinde devrimci bir etki yaratýr. Leninistlerin görüþleriyle tanýþan emekçi kitleler, hemen devrimin etkisine girerler. Türkiye küçük-burjuva sosyalist hareketin toplumsal-politik durum çözümlemeleri bilimsel deðildir. Sýnýflar iliþkisinin nesnel, bilimsel bir deðerlendirilmesi yerine, tamamen volantarist (iradeci) davranýr. Kendi içinde bulunduðu duruma göre, dýþýndaki geliþmeleri ele alýr. Dýþýmýzdaki gerçekliðe niyetine göre yaklaþtýðý için, görüþlerinin hiçbir tutarlý yönü yoktur. Marksizme-Leninizme baþvurmak zorunda kaldýðý zaman da, onu, kendi küçük-burjuva sosyalizmine indirger. Böyle olunca nesnel dünyaya yaklaþým tamamen kendi özel yöntemlerine dayanýr. Bir kesiminin ekonomik-toplumsal durum tahlili mevcut geliþmenin çok gerisinde olduðu için öncelikle tarihle sorunlarý var. Bir kesiminin ise görüþleri sýnýf mücadelesinin gerisinde kaldýðý için, sýnýf mücadelesinin geliþimiyle sorunlarý var. Bu, küçük-burjuva sosyalizminin içinde olduðu ideolo- 4 jik-politik bunalýmý çok iyi açýklýyor. Küçük-burjuva sol hareket, týpký, gerçekliði çok yüzeysel olarak yansýtan sinemalar gibi, sýnýflarýn sürekli deðiþen karþýlýklý iliþkisini, olabilecek en geri düzeyde gösterir. Proletarya ile kapitalistler arasýnda çok yoðun bir sýnýf savaþýmý sürdüðü halde, bu mücadelenin yoðunluðunu ortaya koyamaz. Sýnýf mücadelesi yýllardýr, iç savaþ biçimini aldýðý ve bu tartýþýlamaz bir olgu olduðu halde, mücadelenin vardýðý aþamayý yadsýr. Genel olarak, sýnýf mücadelesinin geliþmesine ayak uyduramamýþtýr. Eðer pratikte zaman zaman biraz ileriye gidebilmiþse, bu, görüþlerine raðmen olaylarýn onlarý sürüklemesi sonucudur. Küçük-burjuva sol hareketin yayýnlarý, durumlarýný yansýtýyor. Hangi konuyu iþlerlerse iþlesinler, yaklaþýmlarý yüzeysel, kaba, geri ve usandýrýcý. Oysa ki sosyalizmin birikimi tüm dünyada çok zengin ve güçlü. Böylesine bir sosyalist birikimi olduðu bir dünyada küçük-burjuva sol hareket, o geri görüþleriyle emekçi halk kitleleri üzerinde etki yaratamaz. Sýnýf mücadelesine ayak uydurmanýn ilk koþulu, sýnýf mücadelenin düzeyini ve bu mücadelenin içinde verildiði nesnel koþullarý doðru olarak kavramaktýr. Nesnel koþullarý doðru olarak kavramaktýr. Nesnel koþullar daima bir deðiþim bir altüst oluþ içinde olduðu için, sýnýf mücadelesi de sürekli bir deðiþim içinde olur. Sýnýflar ve sýnýf iliþkileri statik deðil, dinamik olarak, devamlý hareket içinde ele alýnmalý. Geliþme, geliþmenin yönü doðru tanýmlanmalý ve çok iyi ifade edilmeli. Bu çok iyi kavrandýktan sonradýr ki, sýnýf mücadelesinin görevleri doðru olarak belirlenebilir. Düþüncelerimiz, dýþýmýzdaki gerçekliði tüm yönleri, yani bütünselliði içinde, tüm karmaþýklýðý ve çeliþkilerle açýklarsa etkili olur. Gerçekliði anlatma biçimi ne olursa olsun, önce gerçeði iyi kavramak gerekiyor. Ne denli iyi kavramýþsak, o kadar etkin ifade edebiliriz. Bu noktada etkin anlatým da büyük önem taþýr. Örnek, insanýn düþünsel etkinliklerinin baþýnda gelen sanatý ele alalým. Bu her sanat eserinin çok etkin ifade edildiði anlamýna gelmez. Sanat yapýtý, sanatýn hangi alanýnda üretilirse üretilsin, yaratýcý ve çarpýcý olarak ifade edilmesi önemli. Biz ilk bakýþta biçimsel ifadeyi görürüz, ama biçimde, bir içerik verilidir. Gerçek bir sanat eseri, içeriði, biçimi yani bütünsel varlýðýyla etkinliðini ortaya koyar. Teori ve politikada da durum aynýdýr. Teori nesnel gerçekliði ne denli doðru kavramýþsa, o kadar etkin olur. Politika sýnýflar iliþkisini ne kadar doðru yansýtabilirse kitleler üzerinde o ölçüde bir etkide bulunur. Gerçekleri doðru kavrama ve ifade etmede yaratýcý ve etkin olmalýyýz. Propaganda ve ajitasyonumuzun kitleler üzerinde istenilen sonucu verebilmesi, yani emekçileri devrime hazýrlamasý için etkin sanat, teori, politika için gerekli olan niteliklere sahip olmak gerekir. Devrim bilimsel bakan ve dünyayý deðiþtirmek için savaþmaya baþlayan bir proletaryanýn ve onun kolektif ürününün emeði olacaktýr. C.DAÐLI 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 LÜBNAN’DAKÝ VAHÞETE DAÝR ÝKÝ GÖZLEM Ortadoðu’nun politik arenasýnda hiçbir þey göründüðü gibi deðildir. Yalnýzca ölümdür gerçek olan. Kaskatý olmuþ bedenler, artýk içinde kan dolaþmayan çocuk yüzleri, parçalanmýþ kemikler-yanmýþ deriler, tüm dünyaya tek bir gerçeði haykýrýr Ortadoðu’dan: Emperyalist-kapitalist sistem var oldukça ve bölgedeki iþbirlikçi sermaye egemenliði ayakta kaldýkça, bu vahþet hiç bitmeyecek. Birinci gözlem: ABD’nin Irak ve Afganistan’da, Ýsrail’in Lübnan’da, bütün dünyanýn gözü önünde iþlediði korkunç cinayetler neyle açýklanabilir? Vahþetin dozajýnýn bu derece artmýþ olmasý ve bunun tüm dünya basýnýnda çarþaf çarþaf yer bulmasý, bir amaca yöneliktir: Amaç, çýtayý yükseltmektir. Guantanamo, Ebu-Gureyb, Irak’ta yaþanan vahþet, Ýsrail’in hedef gözeterek ve ýsrarla öldürdüðü yüzlerce çocuk, kadýn ve silahsýz siviller... Bunlarýn hepsi, emperyalist-kapitalist sistemin ayakta kalabilmek için yürüttüðü 3. Dünya Savaþý’nda, önüne engeller çýkartan kitlelerin “insani” duyarlýlýðýný köreltmek amaçlýdýr. Ýstiyorlar ki, bütün o cansýz bedenlere duygusuz gözlerle bakalým. Ýstiyorlar ki; Vietnam’da Mai Lai, Filistin’de Cenin, ve Irak’ta Guernica ve Ukrayna’da Babi Yar ve Irak’ta Felluce, insanlýðýn kolektif belleðinde yerini alan ne kadar kitle katliamý ve vahþet varsa, artýk hepsi bundan sonra bir öfke kaynaðý deðil, bir umutsuzluk ve korku kaynaðý halini alsýn. Çünkü þimdi, “terörist barýnýyordu” ba- hanesiyle, koca bir mahalleye tonlarca bomba atma dönemi; çünkü þimdi “evlerde silah var” diyerek köy ve kasabalarý haritadan silme dönemi. Çünkü; þimdi bu savaþ þu ya da bu devletlerin arasýnda deðil, sermayenin tüm dünya emekçi sýnýflarýna yönelmiþ bir savaþý. Bu vahþete, çocuk-kadýn demeden tüm sivillerin hedef alýnmasýna ihtiyaçlarý var. 3.Dünya Savaþý’nda ABD ancak böyle yol alabilir. Küresel iç savaþta sermaye, ancak böyle elini rahatlatabilir. Çünkü artýk bu savaþ, en modern teknikle donatýlmýþ uçaklarýn, gemilerin ve tanklarýn arkasýna, bulabildiði tek yere sýðýnan sermayenin, çoktandýr denetimini elinden kaçýrdýðý 6 milyarlýk insanlýða karþý savaþýdýr. Bundan böyle savaþ, insanlýkla, insan olma niteliðini çoktan yitiren baþka bir cins yaratýk, insanlýða tamamen yabancý bir yaratýk haline gelen sermaye sýnýfý arasýnda geçecek. Naziler toplama kamplarýnda yaþanan 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 vahþeti uzun yýllar sakladýlar, gözden ýrak tuttular. Oysa þimdi ayný vahþet, “Ýsrail’in kendini korumaya hakký var” diyerek alkýþlanýyor, vahþetin görüntüleri ayný gün dünyaya servis ediliyor. Aradan geçen 60 yýlda deðiþenin ne olduðu ortada. Artýk bütün sermaye dünyasý, Naziler kadar vahþidir, hepsi bu vahþetin ortaðýdýr ve hepsi, yaralý bir kuduz köpek gibi, ayný köþeye sýkýþmýþlýk paniðini yaþýyorlar. Vahþetin çýtasýný her geçen gün yükselterek, insanlýðýn en büyük korkusuna hitap etmeyi, insanlýðý bu en zayýf yerinden vurmayý hesap ediyorlar: korunmasýzlýða... Ey sokaktaki adam, seni koruyabilecek ne bir devlet, ne bir kurum ne de bina var. yer altýna girsen de, sýðýnak delicilerle bulurum seni. Bu vahþeti durdurabilecek olan tek bir güç, yine o vahþeti yaratan güçtür. Sana düþen, ruhunu katiller satmak, uysallýk içinde merhamet dilemek. Ama, sermayenin bu tatlý rüyalarý, ne de çabuk yerle bir oluyor. Ebu-Gureyb ve Felluce vahþeti, Irak halk savaþçýlarýný durduramadý. Ve sonuç: Þimdi ABD, bütün askeri üslerini Baðdat’a taþýmaya hazýrlanýyor: Yenilgiyi kabul etmeden önceki son adým. Ve Ýsrail, bu lanetli irin, iðrenç bir aymazlýkla sürdürdüðü katliamda, Beyrut halkýný ayaklandýrmayý baþardý. Halk önce, BM binasýný yaktý. Ve bu ilk ayaklanmadan sonra, kitlelerin öfkesinin yeni adresleri sýralarýný bekliyor. Ýkinci Gözlem: Ortadoðu’da hiçbir þey, göründüðü gibi deðildir. Bütün siyasi prestijini Arafat’ýn siyonizme verdiði tavizleri kabul etmeyerek kazanan Hamas’ýn, iktidar olduktan sonra Arafat çizgisinden hiç de uzak olmadýðý ortaya çýkýnca, örgütün parçalanma noktasýna geldiðini, ama son Gazze saldýrýsýyla bu bölünmenin engellendiðine mi vurgu yapmalý? Ya da þimdi siyonist Ýsrail ordusuna karþý Güney Lübnan’da diþe diþ savaþan Hizbullah’ýn lideri Hasan Nasrallah’ýn, kýsa bir süre önce Lübnan’daki Filistinli devrimci gruplarýn silahsýzlandýrýlmasý planýný resmen onayladýðýný mý söylemeli? Yoksa; bir tarafta Hamas, öbür tarafta Hizbullah, aslýnda her ikisinin de kendi ülkelerinde gelip kapýya dayanmýþ olan toplumsal devrimlerin önündeki son büyük barikatlar olduðuna mý dikkat çekmeli. 5 Katil bir devletin sýnýr tanýmayan vahþetine karþý koyan, ona silah sýkan, onu yaralayan bir güç Hizbullah. Vahþetin yarattýðý öfke, olaylara sýnýfsal gözle bakmamýzý engellememeli. Yalnýzca bugünü deðil, yakýn geleceði de görmeye çalýþarak, ancak bu yolla devrimci bir konumlanýþ içinde olabiliriz. Ýsrail’in 2000 yýlýnda Güney Lübnan’dan çekilmesi, Hizbullah’ý bir anda “ulusal güç” haline getirdi. Oysa Lübnan’da ne ulusal birlik vardýr, ne de ulusal kurumlaþma. Fransýz sömürgeciliði döneminde yerleþtirilen siyasi yapý, daha sonraki bütün anayasalarda korunmuþtur. Buna göre Lübnan, ulusal birlik deðil, çeþitli etnik ve dini gruplarýn birleþimidir. Anayasa, seçimler, partiler ve parlamento sistemi, bu dini ve etnik ayrýmlarý korumaya dayanýr. 1970’li yýllarda yükselen devrim, Lübnan’ýn bu çað dýþý siyasi sistemini aþmayý, ulusal demokratik bir devrimi zafere ulaþtýrmayý amaçlýyordu. 1976’da iç savaþ patlak verdiðinde, bir yanda ulusal demokratik devrimin güçleri olarak komünist gruplar, Arap ulusçularý ve Filistinli gruplar vardý; diðer yanda ise dini-etnik temele dayalý gruplarýn milis güçlerini ön safa süren çað dýþý politik sistem vardý. Devrimci-cephe, yürüttüðü silahlý mücadeleyle Lübnan’ýn üçte ikisini ele geçirince, devreye Suriye girdi. ABD’nin onayýný alan Suriye, önce ulusal devrimci cepheyi böldü, iç çatýþmalara sürükledi ve güçten düþürdü. Suriye bu amaçla Arap ulusalcý güçleri ve Þii temelli Emel örgütünü kullandý. Filistinli devrimci gruplarý daðýtmak da Ýsrail’e düþtü. Beyrut kuþatmasý sona erdiðinde FKÖ, 5 bin silahlý militanýný Lübnan dýþýna sürgüne göndermeyi kabul etmiþti. O yýllardan bugüne dek Lübnan halký, bir yanda Ýsrail, diðer yanda Suriye tarafýndan yaratýlan iþgal ve baskýnýn mengenesinde kalarak, kendi iç çeliþki ve çatýþmalarýn- 6 dan uzaklaþtý. Hedef, yabancý güçlerce yaratýlan baský ve iþgali ortadan kaldýrmaktý. Güney Lübnan’da yoðun olan Þii nüfusa dayanan Hizbullah, Ýsrail’i geri çekilmeye zorlayan güç olarak sivrildi. Emperyalist ABD ve AB’nin baskýsýyla 2004 yýlýnda Lübnan’ý terk etmek zorunda kalan Suriye, arkasýnda önemli bir politik boþluk býraktý. Çünkü Suriye’nin esas misyonu, Fransýz sömürgeciliði döneminden miras kalan, dini-etnik ayrýma dayalý çaðdýþý anayasal sistemin devamýný saðlamaktý. Önce Ýsrail, sonra Suriye Lübnan’dan çekilince, toplumun bütün dokularýný kanserli bir ur gibi sarmýþ olan bütün toplumsal çeliþkiler, tüm çýplaklýðýyla ortaya çýktý. Bir tarafta dünyanýn en zengin aileleri arasýnda yer alan bir avuç tekelci sermaye grubu, diðer tarafta ise yoksulluðun pençesinde boðulan çoðunluk. Bu çýplak çeliþki öylesine güçlü bir çatlak oluþturuyor ve öylesine apaçýk görünüyordu ki, baþkent Beyrut’un bir yakasý Avrupa kentlerini kýskandýran bir sefahat içinde yaþarken, bu kesiminden bir býçak gibi ayrýlmýþ diðer Beyrut, sefaletin çukurunda debeleniyordu. Bu denli apaçýk görünen bir çeliþki, demokratik yöntemlerle idare edilebilir olmanýn çok ötesindeydi. Lübnan’da onyýllar boyu egemenliðini sürdüren etnik grup Maraziler, iþgalin kalkmasýndan sonra yapýlan ilk genel seçimlerde, hükümet koltuklarýný yoksullarýn temsilcisi olarak meclise gelen partilerle paylaþmak zorunda kalmýþtý. Ýþte bütün bu çeliþkilerin, Lübnan’ý bir toplumsal devrime sürüklemesi kaçýnýlmaz görünüyordu. Neredeyse hiç aðýr silahlara sahip olmayan ve subaylarýn önemli bir bölümü toplumun alt tabakasýndan gelen Lübnan ordusu, onlardan çok daha aðýr silahlarla donanmýþ milis güçler karþýsýnda ne kadar þansa sahip olabilirdi? Bu nedenle, Lübnan’da mayalanmakta olan toplumsal devrimin önündeki en ciddi engel olarak geriye sadece Hizbullah kalýyor. Hizbullah, ülkenin baðrýnda topladýðý çeliþkilerin toplumu kanlý bir iç savaþa doðru sürüklediðini görüyor ve sanki bu çeliþkilerin üzerinden atlanabilirmiþ ya da yok sayýlabilirmiþ gibi, politik söylemini ulusal birlik üzerine kuruyordu. Hizbullah, bütün dini ve etnik ayrýmlarýn ayný potada eritildiði bir ulusal bütünleþmeye odaklanan politikasýyla, par74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 lamento sýralarýný doldurdu. Ne var ki, dünyanýn en zenginleri arasýnda üst sýralarda olan Hariri ailesi ve çevresinde kümelenmiþ bir avuç sermaye grubu, kendilerine muazzam ekonomik-siyasi ayrýcalýklar saðlayan çaðdýþý anayasal sistemin deðiþmesinden yana deðiller. Suriye birliklerinin çekilmesinin hemen sonrasýnda, Lübnan tekelleri, kendilerine baðlý milis gruplarýný, en baþta Ýsrail, ABD ve Fransa’nýn yardýmlarýyla hýzla silahlandýrmaya koyuldular. Ýsrail’in akýllara durgunluk veren vahþetteki saldýrýsý, Lübnan’ý iþte bu sýnýfsal koþullarda yakaladý. Bu vahþice saldýrýnýn, süregiden küresel iç savaþa dair, Ortadoðu’da emperyalizm aleyhine bozulan dengeleri yeniden kurmaya dair ya da Suriye’yi sýkýþtýrýp bir savaþýn ortasýna çekmeye iliþkin birçok görünen amacý yanýnda; Arka planda kalan bir diðer amaç, Haririlerin iktidarýný saðlamlaþtýracak bir iç savaþ için Lübnan topraklarýný temizlemekti. Burjuva azýnlýðýn yaþadýðý semtlere, ayný 1982’de olduðu gibi bir tek bomba düþmezken, yoksul emekçi halkýn bulunduðu kent ve kasabalar tam bir cehenneme çevrildi. Lübnan baþkaný Fuad Sinyora basýnýn karþýsýnda Ýsrail’i þiddetle kýnýyor, dünyayý yardýma çaðýrýyor, fakat bu yardýmýn gelmeyeceðini herkesten önce Sinyora biliyor. Çünkü Sinyora ve partisinin temsil ettiði mutlu azýnlýk, kendi sitemlerinin devamý için, Ýsrail’in yarattýðý bu dehþet operasyonuna ihtiyaç duyuyor. Ýsrail, sürekli sivilleri vuruyor, Lübnan ordusuna dokunmuyor. Ve Sinyora, bu vahþete yasak savmak kabilinde öfkeli sözler savururken, Lübnan ordusunu kýþlalarda tutmaya devam ediyor. Ortadoðu halklarýnýn bu makus talihi, yalnýzca emperyalizm ve siyonizme karþý bir mücadele ile deðiþmez. Ancak kendi sömürücü sýnýflarýndan kurtulduklarý zaman, Ortadoðu halklarý bölge gerici burjuva egemenliðinin ve emperyalizmin alçakça vahþetinden yakalarýný sýyýrabilirler. Bu hedefe doðru ilerleyen politik çizgi, Hizbullah’ýn çizgisi deðildir. Tersine, Hizbullah, olgunlaþan iç çeliþkilerden kaçýnarak, azýnlýk tekelci sermaye kesimleriyle çoðunluktaki yoksullarý ayný ulusal bayrak altýnda toplamaya çalýþarak, emekçileri toplumsal devrimin eþiðinden uzaklaþtýrýyor. Lübnan halklarý þu anda siyonist devletin vahþetine karþý duran Hizbullah’ýn ve diðer devrimci gruplarýn arkasýnda saf tutuyor. Ancak esas iç düþman gözden kaçtýkça, Ortadoðu’nun en zengin ailelerinin ekonomik gücü ve egemenliði sürdükçe, Lübnan topraklarý kim bilir kaç kez daha kapýdan kovulan emperyalizmin ve siyonizmin bacadan içeri davet edildiðini görmeye bunun acýsýný yaþamaya devam edecek. TAKSÝM’Ý FÝLÝSTÝN BAYRAKLARIYLA DONATTIK “Filistin Sosyalizmle Kazanacak” diyerek çýktýk yola. Bir aydýr Ýsrail’in Filistin ve Lübnan halklarýna yaptýðý katliamý protesto etmek ve þiarlarýmýzý kitlelere ulaþtýrmak için 8 Aðustos akþamý Ýstiklal Caddesi’nde bir eylem gerçekleþtirdik. “Filistin Sosyalizmle Kazanacak”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Savra Savra Hatta Nasr”, “Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Ýsrail Yýkýlsýn Filistin’e Özgürlük” ve “Lübnan Halký Yalnýz Deðildir” sloganlarýmýzýn yazýlý olduðu ve bir yüzü Filistin bayraðý olan kuþlarýmýzý Ýstiklal Caddesi’nde beþ farklý nokta da yüksek binalardan attýk. Saat 19.45’te bir anda Ýstiklal Caddesi’nde gökten yaðmaya baþlayan Filistin bayraklý kuþlarýmýz insanlarýn ilgi odaðý oldu. Ancak Simit Sarayý sahibi ve görevlileri, cafenin çatýsýndan kuþlama yapan 2 arkadaþýmýza müdahale ederek polis çaðýrmak suretiyle gözaltýna alýnmasýna neden oldular. Kuþlarýmýz tüm caddeyi kapladýktan sonra, saat 20.30 civarý, Mis Sokak’tan baþlayarak Odakule’ye kadar, Ýstiklal Caddesi boyunca sloganlar atarak bildiri daðýttýk. “3.Dünya Savaþý Yayýlýyor! Filistin, Lübnan, Kürdistan halklarý dünyaya böyle sesleniyor: Savra Savra Hatta Nasr, An Þoreþ An Mýrýn! Savaþ Savaþ Zafere Kadar! Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði!” haykýrýþlarýyla insanlara uzattýk bildirilerimizi. “11 Eylül’de Newyork’ta Ýkiz Kulelerin vurulmasýyla tüm dünya emekçi halklarýna, iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve komünistlere karþý baþlatýlan 3. Dünya Savaþý yayýlýyor. Afganistan’la baþlayan iþgaller zincirine her gün yeni halkalar ekleniyor. Irak, Lübnan eklendi. Filistin ve Kürdistan ise on yýllardýr iþgal altýndadýr. Suriye, Ýran ise kurbanlýk koyun gibi sýranýn kendilerine gelmesini beklemektedirler. Amaç, emperyalist-kapitalist sistemin varlýðýný sürdürebilmesi için, Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesini (GOP) hayata geçirmek. GOP, ABD’nin dünya imparatorluðunu saðlamak için Ortadoðu’nun en temel enerji kaynaklarýna el koyma, Ortadoðu ve Kuzey Afrika pazarlarýný denetimine alma, bir nevi “Hayata Dönüþ Operasyonu”dur. Emperyalist-kapitalist 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 sistem dünyayý yýkýma uðratmadan kendi yýkýmýný engelleyemez. Savaþ bunun zorunlu ve vazgeçilmez bir aracýdýr. Emperyalist-kapitalist sistem sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Çözüm nedir? Bütün kötülüklerin kaynaðý olan bu toplumsal sistemi yýkmak” dedik cadde boyunca. “21. yüzyýl emperyalizmin çöküþ, sosyalizmin, komünizmin yükseliþ çaðý olacak. Gün enternasyonalist proletaryanýn birlik, dayanýþma ve mücadele içinde yeni bir dünya kurmak için yeni evreye yol alma günüdür. Gün, kendi ülkelerinden yola çýkarak devrim ve iktidar hedefi için mücadeleye atýlmak, ardýþýk dünya devrimleri için savaþma günüdür. Gün, komünist partilerin tarihsel rollerine uygun davranma, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya için savaþma günüdür” diyerek bu vahþetten kurtulmak için çözüm yolunu anlattýk. Galatasaray Lisesini geçtiðimizde, gene bir yüzü Filistin bayraðý olan bildirilerimizi kuþlama yaparak daha fazla insana ulaþtýrma yolunu seçtik. Bildiri daðýtma eylemimiz de bittiðinde, eylem boyunca bir an bile peþimizden ayrýlmayan Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý polisler, daðýldýðýmýz sýrada müdahale ederek gözaltýna almaya çalýþtý. Ýki yüzlü kapitalist sistem, katledilen Filistin ve Lübnan halklarý için timsah gözyaþý dökerken, bir taraftan da bu katliamlara sessiz kalmayan, tepkilerini haykýran emekçi halklara da saldýrýyor. Son birkaç hafta içinde yapýlan tüm protesto eylemine saldýran burjuvazi, Taksim’in boydan boya Filistin Bayraklý kuþ ve bildirilerle donanmasýna da katlanamadý; ama saldýrýlarý sonuçsuz kaldý. Eylemimizi baþarýyla tamamladýktan sonra ara sokaklarda daðýldýk. Gözaltýna alýnan iki arkadaþýmýz da o gün sabaha karþý savcýlýða çýkarýlmadan Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü tarafýndan serbest býrakýldý. SAVAÞAN HALKLAR KAZANACAK! FÝLÝSTÝN-LÜBNAN HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR! Ýstanbul’dan Mücadele Birliði Okurlarý 5 Ýsrail Katliamlarýna Karþý Almanya’da Or tak Eylemler Ýsrail devletinin sýnýr tanýmaz katliamlarý, dünyanýn bir çok yerinde olduðu gibi Almanyada da duyarlý kurum ve kiþileri bir araya getiriyor. 25 ve 29 Temmuz günü Almanya’nýn Stuttgart kentinde, Türkiye ve Kürdistanlý devrimci kurumlar ile Lübnan ve Filistinli kurumlar tarafýndan ortak eylemler düzenlendi. 25 Temmuz Salý günü yapýlan eyleme bir takým eksikliklere raðmen 250 kiþilik bir katýlým saðlandý. Bu eylem daha çok 29 Temmuz Cumartesi günü yapýlacak sokak gösterisinin provasý niteliðindeydi. Eyleme biz Mücadele Birliði Platformu dýþýnda Tür- kiyeli kurumlardan AGÝF, ATÝK, Anadolu Federasyonu, ve Devrimci Demokrasi okurlarý katýldý. Adý geçen kurumlarýn Almanca olarak ortak çýkardýðý ve Ýsrail’in katliamlarýný teþhir eden bildirilerin daðýtýldýðý eylem yapýlan bir konuþmanýn ve atýlan enternasyonal dayanýþma sloganlarýnýn ardýndan son buldu. 29 Temmuz Cumartesi günü ise bu sefer 1.000 kiþilik bir kitle ile Stuttgart’ýn merkez caddelerinde bir yürüyüþ gerçekleþtirdik. Ýki saat süren eylem boyunca Ýsrail Siyonizmini, ABD ve AB emperyalizmini teþhir eden ve lanetleyen Almanca sloganlar atýldý. Eyleme biz Mücadele Birliði Platformunun dýþýnda Türkiyeli parti ve kurumlardan TKEP/Leninist, MLKP, AGÝF, ATÝK, Emek Kültür Merkezi, Anadolu Federasyonu ve Almanyada faaliyetlerini yürüten Filistinli ve Lübnanlý derneklerin dýþýnda MLPD, Courage ve PDS gibi Alman gruplarý da katýlým saðladýlar. YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! SAVRA SAVRA HATTA NASR! Almanya’dan Mücadele Birliði Okurlarý Eskiþehir’de Filistin ve Lübnan Ýþgalini Protesto Eylemi Eskiþehir’de 5 Aðustos Cumartesi günü saat 13:30’da, KESK Þubelerinin bulunduðu Kýzýlay Ýþhaný’nýn önündeki Hamamyolu giriþinde Eskiþehir Demokrasi Platformunun, Ýsrail’in Filistin ve Lübnan’daki iþgalini protesto için yaptýðý ve yaklaþýk 250 kiþiden oluþan kitlenin katýldýðý yürüyüþ, Hamamyolu Yediler Parký’nda okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan son buldu. Yürüyüþ boyunca; “Kahrolsun ABD-Katil Ýsrail”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Lübnan Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý atýldý. Eskiþehir halkýnýn da ilgiyle izleyerek destek verdiði yürü- 8 yüþün sonunda platform sözcüsü Ýlker ÖZOKÇU’nun yaptýðý basýn açýklamasýnda; hükümetin Ýsrail ile olan bütün anlaþmalarýn fesh edilmesi ve ABD ile 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 olan bütün askeri stratejilerinin gözden geçirilmesi gerektiðini belirtti. Ýsrail tarafýndan yaklaþýk bir aydýr sürdürülen vahþete bütün dünyanýn seyirci kaldýðýný, bunun nedenin ise ABD’nin Ortadoðu’daki savaþ ortamýnýn sürdürülmesi isteðinden kaynaklandýðýný, hiçbir ekonomik ve siyasi çýkarýn insan hayatýndan daha önemli olmadýðýnýn belirtildiði basýn açýklamasý, çocuklarýn ve kadýnlarýn da katledildiðini, çocuklarýn þeker yiyebilmesi için birþeyler yapýlmasý gerektiðinin altýný çizerek ve Ortadoðu’daki bu katliama seyirci kalanlarý bir kez daha kýnayýp lanetleyen sloganlar atýlarak sona erdi. G AKMERCAN ÝÞÇÝSÝNE SALDIRI revlerinin 25. gününde 4 Aðustos Cuma günü Akmercan temizlik iþçilerinin çadýrýna polis, zabýta eþliðinde saldýrdý. Grev çadýrý yýkýlarak, çadýrda bulunan Zaim Özoluk, Abidin Ateþoðlu ve Þinasi Odabaþý adlý üç iþçi yerlerde sürüklenerek gözaltýna alýndý. Çeþitli yerlerinden yaralanan iþçiler ayný günü akþam serbest býrakýldýlar. Ýþçilere yapýlan saldýrýyý duyar duymaz Mücadele Birliði Dergisi olarak iþçilere destek olmak ve onlarýn sesini duyurmak amacýyla yanlarýna gittik, bizimle beraber Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý da iþçilere destek olmak amacýyla geldi. Akþam sekizde serbest býrakýlan iþçilerle, yapýlan saldýrý hakkýnda konuþtuk. Ýþçiler olayý þöyle anlatýyor: “Bundan 3-4 gün öncede geldiler. Burayý yýkýn dediler bizde burayý tek baþýmýza yapmadýðýmýzý, yýkmamýz gerekirse tüm arkadaþlarýmýzla aldýðýmýz bir karar doðrultusunda yýkacaðýmýzý söyledik. Onlarda çekip gittiler. Sonra bugün geldiler saat 15.30 gibi. Kalabalýk bir zabýta geldi yanýnda polisler de vardý. 50 kiþi varlardý. Burayý yýkacaklarýný söyleyerek bizim çadýrdan çýkmamýzý istediler. Bizde çadýrýn içine girdik oturduk birbirimizi kenetlendik. Biz çýkmýyoruz gelin siz bizi çýkartýn dedik. Komiser alýn bunlarý dedi. Sonra zabýtalar çekildi polisler saldýrdý. Bize vurarak yerlerde sürükleyerek dýþarý çýkardýlar, kelepçe taktýlar. Sultançiftliði karakoluna götürüldük. Avukatýmýzýn gelmesiyle akþam sekiz gibi de serbest býrakýldýk. Orada bize bir kaðýt imzalatmaya çalýþtýlar. Bana verdiler okudum daha dördüncü satýrýnda geri verdim biz bunu kabul etmiyoruz imza atmayacaðýz dedim. Orada yok biz çalýþan iþçileri rahatsýz ediyormuþuz, çevreyi kirletiyormuþuz gibi yalan yanlýþ þeyler yazýyordu. Daha sonra ifade istediler bizde boþuna zahmet edip kaðýt çýkarmamalarýný çünkü ifade de vermeyeceðimizi söyledik. Bana “artistlik yapma” dediler. Bende artislik yapmadýðýmý, temizlik iþçisi olduðumu söyledim. Daha önce bizim oraya gelen komiseri gördüm. Ona bizim çadýrýmýzý yýksanýz da, yaðmur da yaðsa, soðukta olsa biz orda direneceðiz arkadaþ, hakkýmýzý alacaðýz, siz bizi engelleyemezsiniz dedim” Ýþçiler, çeþitli yerlerinde yaralar olmasýna ve saldýrýya uðramalarýna raðmen neþeleri ve coþkularý çok iyiydi, onlar bunu kendilerine yapýlan saldýrýya inat ve zaferi kazanacaklarýna olan inançlarýna baðlýyorlar. Ýþçiler akþam bir araya geldiler ve diðer gün için ÝHD’de basýn açýklamasý yapýlmasý kararý alýndý. Biz de o gün sabaha kadar iþçilerle beraber kaldýk. Gece hep birlikte, bezlerle etrafý örterek deyim yerindeyse üstü açýk bir çadýr kurduk. Ve gecenin geç saatlerine kadar sohbetler ettik. Gece boyunca orada kalan tüm iþçilerin tek sesi vardý: Sonuna kadar direneceðiz baþka çaresi yok. ÝHD’DE BASIN AÇIKLAMASI 5 Aðustos Cumartesi: Dün öðleden sonra saldýrýya uðrayan Akmercan temizlik iþçileri bugün saat 13:30’da ÝHD Ýstanbul þubesinde basýn açýklamasý yaptý. Basýn mensuplarýnýn yoðun ilgi gösterdiði toplantýda ilk sözü Akmercan iþçileri avukatý Murat Ak aldý. Ak, iþçilerin iþten atýlma ile ilgili olarak daha önce yasal yollara müracaat edildiðini, davalarýn açýldýðýný, bununla ilgili olarak da iþçilerin, haklarýný alana kadar çadýr kuracaklarýný açýkladýklarýný ve kurduklarýný belirterek, “Dün saat 15.00 itibarý ile Gaziosmanpaþa Belediyesi zabýtalarý polis eþliðinde onlarca arabalarla birlikte bu çadýra bir saldýrý gerçekleþtirdiler. Orada bulunan arkadaþlarýmýzdan üç tanesi yaralandý ve haksýz bir þekilde gözaltýna alýndý. Olayýn geliþimi bizim açýmýzdan ilginçtir þöyle geliþiyor olay. Bir gün öncesinden GOP Belediyesi Kaymakamlýða müracaat ederek çadýrdaki iþçilerin iþe giren çýkan iþçileri rahatsýz ettiðini, gürültü kirliliði yarattýðý, çevreyi kirlettiðine dair bir þikayette bulunuyor. Ayný gün karar çýkýyor. Ertesi gün de bu çadýrýn kaldýrýlmasý için zabýta görevlendiriliyor ayný zamanda polisi de nezaret etmesi için görevlendiriyor. Þimdi yasal olarak burada kaymakamlýðýn verdiði karar yasal deðil, belediyenin müracaatý yasal deðil, ama biz burada görüyoruz ki, Akmercan firmasýnýn iftiralarý üzerine belediye ve kaymakamlýk hiçbir araþtýrma yapmadan, oraya gelip herhangi birþey görmeden doðrudan evrak üzerinden böyle bir karar veriyor.” dedi. Ýþçilerin iþten çýkarýldýklarýnda belediyeye müracaat edildiðinde, belediyenin “bizimle ilgili bir durum deðil” demesine dikkat çeken Av. Ak þunlarý söyledi; “Belediye bu defa kaymakamlýða müracaatý bizzat kendisi yapmýþtýr ki olayý bilmeden görmeden yada bi- 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 9 lip gördüðü halde yapmýþtýr onu bilemiyoruz artýk. Ama her halükarda bu saldýrýnýn gerçekleþmesi ve gerçekleþmesinde idari ve adli makamlarýn haksýz iþlem yapmasýnda rolü olan herkesin hakkýnda suç duyurusunda bulunacaðýmýzý Pazartesi günü saat 14.00’da GOP Belediyesi adliyesi önünde bu konuda sorumlu olanlar hakkýnda suç duyurusunda bulunacaðýmýzý beyan ediyoruz.” Avukat Murat Ak’ýn konuþmasýnýn ardýndan o gün saldýrýya uðrayan ve gözaltýna alýnan iþçilerden Zaim Özoluk söz aldý. Direniþlerinin 25. gününde çadýrlarýnýn yýkýldýðýný söyleyen Özoluk, saldýrý anýný þöyle anlattý: “Bizlere gelip çadýrdan çýkmamýzý istediler. Bizler bu çadýrdan çýkmayacaðýmýzý ve kendilerinin bizi çýkarmasýný söyledik. Zabýtalar geri çekilince polisler bize öyle bir saldýrý yaptýlar ki, sanki karþýlarýnda nasýl bir güç var ki, yýkamayacaklarýný anlamýþlar ama boðanýn güçsüze saldýrmasý gibi bizleri yerde sürüklediler. Ellerimizi kelepçeleyip arabaya attýlar. Küfürler savurarak arkadaþlarýmý tartakladýlar, bizleri araca atýp karakola götürdüler.” Kendilerine yapýlan saldýrýnýn insan onuruna yakýþmadýðýný belirten Özoluk, karakola götürüldükten sonraki süreci þöyle anlattý; “Bizlerden ifade almak istediler bizler kendilerine ifade vermeyeceðimizi savcýlýkta ifade vereceðimizi söyledik. Ayrýyetten bize bir kaðýt sundular. Bunu okuyun ve imzalayýn diye. Biz okuduðumuzda ordan geçen iþçi arkadaþlara saldýrmýþýz, iþte niye çalýþýyorsunuz ayýp deðil mi diye saldýrýda bulunmuþuz, ortalýðý kirletmiþiz... Daha dört satýrda ben arkadaþlarým adýna dedim ki, biz bunu imzalamýyoruz. Onlar 10 kendi tuttuklarý savunmasýyla beraber yani biz bu görevi yerine getirdik tutanaðýný imzalamamýzý istediler biz yine imzalamadýk. Avukatýmýz Murat Ak’ýn aracýlýðýyla konuþmalar sonucu bizleri serbest býraktýlar” Akmercan temizlik iþçisi Zaim Özoluk son olarak; “Bundan öncede, karakolda da söylediðimiz gibi, bu çadýrýmýzý yýksalar bile biz burada açýkta dursak bile, yaðmurda ve yaþta burada direniþimizi sürdüreceðimizi söyledik. Ve sözümüzün arkasýndayýz ve sizlerden destek bekliyoruz arkadaþlar” dedi. Hemen ardýndan söz alan Þinasi Odabaþý ise, temizlik iþçileri olarak sadece kendilerinin hakkýný savunmaya girmediklerini, tüm iþçi arkadaþlarýnýn ve emekçi insanlarýn haklarýný savunduklarýný ifade ederek, “Biz haksýz bir saldýrýya uðradýk. Biz de bir iþçi olarak bunlarý hak etmiyoruz. Bugün benim arkadaþýma cop sallayan polis, bugün ne kadar olursa olsun yarýn benim çocuðuma da, bir baþkasýna da aynýsýný yapacak. Bu neden? Hakkýmýzý aradýðýmýz için, paramýzý istediðimiz için bunlarý çekiyoruz, yaþýyoruz” dedi. Sonra da sözü saldýrýya uðrayan iþçilerden Abidin Ateþoðlu aldý. Gerçekleþtirilen saldýrýda omuzundan, yüzünden ve baþýndan yaralanan Ateþoðlu, söz konusu olan iþçi ve emekçilerin haklarý olduðunda devletin her þeyiyle egemenlerin yanýnda olduðunu bildiklerini ifade ederek, “Bu ülkede devrimci iþçi komiteleri öncüsü olmak iþçi haklarýný savunmak, örgütlülükten gelen gücünü ortaya koymak ve direnmek adýna ben sadece þunu gösteriyorum” dedi ve üstündeki tiþörtü çýkararak saldýrý sýrasýnda vücudunda, omuzunda, kolunda ve baþýnda oluþan yaralarý tüm basýn mensuplarýna gösterdi. Daha sonra da “aldýðýmýz darbeler bunlar” diyerek sözlerine þöyle 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 devam etti; “Bunlarý savunabilmek için devrimci iþçi önderlerinin kesinlikle dirençli olmasý gerekiyor. Ve biz þunu da belirttik: direneceðiz, direnme hakkýmýzý da sonuna kadar kullanacaðýz. Buradan tüm basýna, tüm emekçilere þunu bildiriyoruz: Yanýmýzda yer alýn, biz iþçi sýnýfýnýn onurunu en iyi þekilde temsil etmeye devam ediyoruz ve devam edeceðiz. Bu anlamda sizlerden destek bekliyoruz. Bu saldýrý iþçi sýnýfýna yapýlmýþ bir saldýrýdýr. Baþýmýzdan tutun da vücudumuzun her yanýna kötü bir þekilde saldýran bu adamlar, burjuvazinin, egemenlerin kendi haklarýný savunmak için varlar. Biz de iþçilerin haklarýný savunabilmek için direniþ hakkýmýzý sonuna kadar kullanmak için varýz. Bugün iþçilerin bir komitesi var, zekasý var. Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak biz bunlarý sonuna kadar savunacaðýz.” Daha sonra sorularýn sorulmasý için basýn mensuplarýna söz verildi. Mücadele Birliði dergisi muhabiri bunun üzerine söz alarak tüm iþçilere þu soruyu sordu; “Bunca zamandýr GOP’yý temizleyen siz iþçilersiniz. Patron ve belediye sizi çevreyi kirletmekle de suçlamýþ. Buradaki kirlilikle kastedilen nedir? Sizin çevreyi kirletmeniz mi, ya da baþka bir þey mi?” Sorulan soru üzerine iþçiler adýna cevap veren Abidin Ateþoðlu; “Biz þunu çok iyi biliyoruz arkadaþlar. Dedik ya iþçiler gücünü öz örgütlülüðünden alýr ve üretimden gelen bir gücü vardýr. Bizler GOP’yý en iyi þekilde temizleyen insanlardýk. 450 milyon maaþla, hiç bir hakký olmayan sadece SSK’dan baþka hiçbir hakký olmayan iþçiler halindeydik. 12-13 saat çalýþýyorduk. Biz þunun bilincindeydik, yani halkýmýza en iyi hizmeti en iyi þekilde vermenin bilincindeydik. Ýþçiler olarak kaldý ki orayý kirletmek gibi bir durumumuz yoktur. Onlarýn kirlilikten kastý þuydu; burada emekçilerin patronun karþýsýnda direnmesi onlara göre bir kirliliði arz ediyordu. Bu anlamýyla kirlilikse, biz bu kirliliði en iyi þekilde göstermeye çalýþýyorduk.” dedi. Ardýndan da Zaim Özoluk ise; “Baþka yapacaklarý suçlama yok. Çünkü kalkýp da diyemezler ki, biz bu insanlarý bizlerden birer dilim ekmek istediler de sokaða attýk, onlar bunu için burada duruyorlar diyemezler” dedi. Hemen sonra Ýnsan Haklarý Derneði’nden de iþçilere destek geldi ve iþçilerden talep gelirse hukuki anlamda yardýmcý olacaklarýný söylediler. Son olarak basýn açýklamasý sona erdirilmeden önce Abidin Ateþoðlu özellikle bir þey belirtmek istediðini söyleyerek; “Bizim adýmýza bugüne kadar hiç bir çýkar beklemeksizin uðraþan Mücadele Birliði Platformu, Ayýþýðý Sanat Merkezi, Devrimci Ýþçi Komitelerine teþekkür ederiz. Polisler, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin yaptýðý “Akmercan Ýþçilerinin Onurlu Direniþine Sahip Çýkalým” yazýlamasýný ve afiþini bizim yaptýðýmýzý iddia ediyorlar. “Arkanýzda bunlar mý vardý?” diye soruyorlar. Biz sahipleniyoruz. Bizimle birlikte gerçekten her þe- yiyle ortaklaþan, her þeyiyle destek sunan bu komiteyi, bu kurumu sahipleniyoruz. Çünkü biz de bir komite halinde ilerledik. Ve onlarýn her zaman dostluklarýný görmüþüzdür, faydalarýný görmüþüzdür. Bunun altýný çizerek belirtiyoruz Akmercan iþçileri kendi öz örgütlülüðü içerisinde ilerlemiþtir, komiteler halinde ilerlemiþtir. Bunun en iyi örneðini 26 gündür yansýtýyoruz” dedi. Bu sözlerden sonra yapýlan basýn açýklamasý sona erdi. 6 Aðustos Pazar: Bugün iþçiler grev çadýrýnýn yýkýldýðý yerde toplanarak kendi aralarýnda toplantý yaptýlar. Yapýlan toplantýda hukuki anlamda mücadele ne aþamaya geldi onun bilgilendirilmesi yapýldý. Toplantý sonunda daha ayrýntýlý toplantý yapmak için Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezine gidileceði ve orada da Sanat Merkezi’nin Akmercan iþçileri için slayt gösterimi hazýrladýðý onun da izlenileceði duyuruldu. Daha sonra iþçiler düzenli kortej þeklinde, sloganlarla Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne kadar yürüdüler. Yolda yürüyüþ sýrasýnda iþçiler, sýk sýk durarak, balkondan, ve çevreden bakan halka sesli ajitasyon yaptý. Ve Akmercan iþçilerine destekleri istendi. Gazi mahallesinin içine girildiðinde iþçiler yolu keserek sloganlar atarak yürümeye devam etti. Çevre esnaf ve halkta iþçileri alkýþlarla desteklediler. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Baskýlar Bizi Yýldýramaz, Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz, Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir, Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak, Birlik Mücadele Zafer” sloganlarýný attýlar. Daha sonra Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezine gelindiðinde tekrar sloganlar atýlarak içeri girildi. Ýlk olarak Akmercan temizlik iþçileri için hazýrlanmýþ slayt gösterimi izlenildi. Gösterimde sýrasýyla, dünya iþçi sýnýfýnýn yaptýðý eylemler, sonra Türkiye’de yapýlan eylemler ve en sonunda da Akmercan temizlik iþçilerinin greve çýktýklarý ilk günden bu yana çekilmiþ fotoðraflarýndan görüntüler yer aldý. Yapýlan slayt gösterimini iþçiler çok beðendi buna sloganlar ve alkýþlarla karþýlýk verdiler. Ama sürpriz bitmemiþti. Ýþçiler toplantý esnasýndayken iþçilerin karþýsýndaki sahneye “Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir / Mücadele Birliði PLT” imzalý pankart asýldý. Ýþçiler bunu uzun bir süre alkýþladýktan sonra “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz” sloganýný attýlar. 7 Aðustos Pazartesi: 3 Haziran günü, saldýrýya uðrayarak gözaltýna alýnan Akmercan iþçileri, Gaziosmanpaþa Adliyesi önüne gelerek suç duyurusunda bulundu. Gaziosmanpaþa Belediyesi Gaziosmanpaþa Kaymakamlýðý ve Gaziosmanpaþa Ýlçe Emniyet Müdürlüðü Yetkilileri hakkýnda “Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit” suçlamasýyla Av.Murat AK ile birlikte Baþsavcýlýða baþvuran iþçiler, bu ve benzeri saldýrýlar karþýsýnda asla susmayacaklarýný ve sonuna kadar haklarýný aramaya devam edeceklerini bildirdiler. 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 11 ORTADOÐU YANGINI TÜRKÝYE’YÝ SARIYOR U yduruk olduklarýndan artýk kimsenin þüphe etmediði gerekçelerle siyonist Ýsrail’in Filistin ve Lübnan halklarýna karþý baþlattýðý savaþ kýsa sürede bütün bölgeyi etkisi altýna almaya baþladý. Suriye, Ýran, Ürdün, Türkiye ve Irak, baþlayan savaþýn etkilerini üzerlerinde hisseden ülkelerin baþýnda geliyorlar. Bu listeyi uzatmak aslýnda hem mümkün hem de gerekli. Örneðin, Mýsýr’dan tutalým da Suudi Arabistan’a kadar bütün Arap ve diðer Ortadoðu devletlerini bu listeye eklemeliyiz. Kýsacasý, emperyalist savaþ yangýný daha bir ayýný dahi doldurmadan bütün bölgeyi etkisi altýna aldý. Savaþýn ilerlemesiyle birlikte daha önce öngörü olarak iþaret ettiðimiz muhtemel geliþmeler, bizi doðrulamak istercesine birer olgu olarak karþýmýza çýktýlar. Emperyalist savaþ bir yandan gizli saklý ne varsa açýða çýkarýrken öte yandan sonuçlarýný da doðurmaya baþladý. Birincisi, Lübnan ve Filistin Arap halklarýna karþý baþlatýlan savaþa Ýsrail askerlerinin kaçýrýlmasýnýn neden olduðu þeklindeki iddianýn tam bir yalan olduðu; savaþ planlarýnýn çok daha önce hazýrlandýðý, savaþ için sadece bir bahanenin beklendiði kanýtlarýyla ortaya çýktý. Ýkincisi, savaþýn bir aylýk diplomasi trafiði dünya emekçi halklarýnýn þu gerçeði görmelerini saðladý: Bu savaþ, sadece Ýsrail’in deðil, ABD ve Ýngiltere baþta olmak üzere bütün emperyalistlerin Ortadoðu halklarýna karþý savaþýdýr. Bu gerçeði artýk herkes görüyor ve öyle kabul ediyor. Amaç öncelikle Filistin Devrimi’ni ezmek, arkasýndan diðer emekçi halklarýn hesabýný görmek. Ýsrail’in bu savaþtaki rolü, “tetikçi” bir cephe ülkesi olmaktan ibarettir. Üçüncüsü, emperyalistlerin amacý savaþý, Türkiye’yi de iþin içine katarak, Suriye ve Ýran’ý kapsayacak þekilde yaymak. Bu noktada þu kaydý düþmek gerekiyor: Ýsrail askeri yönden baþarýlý olsaydý belki de bu yayýlma çoktan gerçekleþmiþ olacaktý. Ne var ki, Ýsrail’in askeri fiyaskoyla karþýlaþmýþ olmasý (Geçtiðimiz hafta aðýr kayýplar vermesi üzerine Ýsrail önce savaþý yöneten generali gö- 12 revden aldý arkasýndan kara harekâtýný birkaç günlüðüne ertelediðini açýkladý.) emperyalistleri daha temkinli davranmaya, savaþý yayma planlarýný “þimdilik” kaydýyla ertelemeye itti. Dördüncüsü, savaþ, Birleþmiþ Milletler denen kurumun üzerindeki ikiyüzlülük perdesini yýrtarak onun gerçekte halklarý ve haksýzlýða uðrayaný deðil, emperyalistleri koruyan bir kurum olduðunu bir kez daha açýða çýkardý. ABD, Ýsrail’i düþtüðü zor durumdan kurtarmak için þimdi BM silahýna sarýlýyor. Siyonist Ýsrail eliyle yürütülen emperyalist savaþ kýsa zamanda kendi sonuçlarýný da doðurmaya baþladý. Öncelikle þunu vurgulamak gerekiyor: Geliþmeler hiç de emperyalistlerin plan ve istekleri doðrultusunda ilerlemiyor. Önceki sayýmýzda dikkat çektiðimiz bu nokta þimdi olaylar tarafýndan kesin biçimde doðrulanmýþ bulunuyor. Savaþýn ilk günlerinde “Yeni bir Ortadoðu’nun zamaný geldi” diye küstahça kükreyen ABD, þimdi mayýn tarlasýna sürülmüþ eþek durumuna düþen Ýsrail’i düþtüðü bataktan nasýl kurtaracaðýný kara kara düþünüyor. Ve daha önemlisi, emekçi halklarýn devrimci baþkaldýrýsýný ezmek için Ýsrail’i savaþ alanýna süren ABD daha geniþ, daha derin ve daha sert bir baþkaldýrýyla karþý karþýya. ABD emperyalizmi, bu savaþla daha geniþ kitlelerin nefretini kazanmakla kalmadý fakat bölgedeki varlýðýnýn en önemli dayanaðý durumundaki iþbirlikçilerinin durumunu da zayýflattý hatta sarstý. Lübnan hükümeti bunun bir örneðidir, Ürdün bir baþka örnek. Daha bir kaç ay önce, Suriye’nin Lübnan’daki etkisini kýrmak üzere, ABD’nin destek ve insiyatifiyle kurulan Lübnan hükümeti þimdi kitlelerin baskýsýyla kendini ABD karþýtý bir konumda göstermek zorunda kalýyor. Lübnan’daki iþbirlikçiler gerçek siyasal kimlikleriyle kitlelerin karþýsýna çýkamaz duruma geldiler. Ürdün’e gelince... Nispeten gözlerden uzak duran ama ABD emperyalizminin bölgedeki varlýðýnýn üç sacayaðýndan biri olan bu iþbirlikçi gerici devlet, savaþýn patlak vermesinden sonra anti-emperyalist bir a74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 yaklanmanýn ciddi korkusunu yaþamaya baþladý. Bu tehlikeyi etkisiz hale getirmek için bu devletin yeni yetme kralý Abdullah, bir taraftan efendisi ABD’yi yarým aðýzla eleþtirme ihtiyacý duyarken diðer taraftan “aþiret liderleri”ni “teröristler”e kanmamalarý için iknaya çalýþýyor. Savaþ, iþbirlikçi hükümet ve güçlerin durumunu böyle zora sokarken devrimci örgüt ve partilerin güç toplayabilecekleri, emekçi halklarla sýký baðlar kurabilecekleri bir ortam yarattý. Lübnan Komünist Partisi’nin durumu buna örnektir. Çeþitli nedenlerle uzun süre politik bakýmdan etkisiz olan bu parti, savaþýn baþlamasýndan sonra izlediði politikalarla tekrar etkin hale gelmeye baþladý. LKP ile birlikte pek çok örgüt silahlý mücadeleye baþladý. Ýþte LKP’nin savaþýn baþlamasýndan kýsa süre sonra yayýnladýðý bir bildiriden kýsa bir bölüm: “Biz solun ve demokrasinin güçleri, vatanýmýzýn 1982 Direniþi’ne de katýlmýþ olma onurunu taþýyan kiþiler ve örgütler olarak silahlarý yeniden ele aldýðýmýzý ilan ediyoruz.” Bir kez daha görmüþ bulunuyoruz ki, savaþ Lübnan halkýna boyun eðdirmek bir yana, onun direnme duygularýný açýða çýkarmýþtýr. Bu bütün emperyalist politikalarýn paradoksudur. Emperyalistler hegemonya kurmak, konumlarýný saðlamlaþtýrmak amacýyla emekçi halklara, ezilen uluslara saldýrýrlar ama her seferinde emekçi halklarýn, ezilen uluslarýn uyanmýþ direnme duygularýyla karþýlaþýrlar. Afganistan, Irak, Filistin ve Lübnan halklarýnýn durumu güncel örneklerdir. Daha önce de iþaret etmiþ olduðumuz gibi, savaþ ekonomik-politik krizi, yani devrimci durumu derinleþtirmiþ, buna karþýlýk burjuva hükümetlerin dayanak ve konumlarýný zayýflatmýþtýr. Lübnan hükümeti bunun en çarpýcý örneðidir. Bizzat ABD desteði ile kurulan bu hükümet þimdi aciz, düþmaný Ýsrail’in alay konusu, halkýnýn baþýna bomba yaðdýran düþmaný karþýsýnda ancak ricacý olabilecek durumdadýr. Þu anda Lübnan’ýn iþbirlikçi hükümeti, kendi gerçek siyasal kimliðini saklamak zorunda kalan bir “hiç”tir. Ne otoritesi, ne saygýnlýðý ne de herhangi bir önemi var. Fakat bu durum bize bir baþka gerçeði daha gösteriyor. Hiç bir burjuva hükümet, ne kadar zayýf olursa olsun, kendini yýkacak güçler ortaya çýkmaz ise kendiliðinden yýkýlýp gitmez. Lübnan burjuva hükümeti, iþte bu nedenle tüm zayýflýðýna karþýn hala ayakta kalabiliyor. Onu yýkacak güçlerin baþýna geçmesi gereken LKP ise Lübnan halkýna, Lübnan Ordusu’nu ýsrarla Ýsrail’e karþý savaþa sokmayan bu hükümeti yýkma çaðrýsý yerine onunla tek yumruk olma çaðrýsý yapýyor. “Lübnan halký ve hükümeti politik ve askeri önlemlerden güvenlik ve gündelik yaþamla ilgili önlemler ve politikalara kadar her konuda iþgalcilere karþý mücadele içinde tek yumruk olmak durumundadýr.“ LKP’ye ait bu sözler kapitalist bir ülkede ufku “anti-emperyalizm”le sýnýrlanmýþ bir komünist partinin burjuva hükümeti yýkmak için en elveriþli koþullardan dahi yararlanma yeteneðini gösteremeyeceðini kanýtlýyor. Oysa kendi ordusunu topraklarýný iþgal eden Ýsrail’e karþý savaþa dahi sokmayan bu hükümetle emperyalistlere karþý zafer kazanýlamayacaðý; zaferin ve demokratik bir barýþýn tek güvencesinin demokratik bir halk iktidarý olduðu anlaþýlmýþ olmalýydý. Savaþ Çemberinin Ortasýnda Lübnan üzerinde böyle durmamýzýn nedeni, onun son derece önemli bir konuda gözlerimizin önünde cereyan eden, canlý, somut bir örnek olmasýdýr. Marksist-Leninist düþüncenin devrimin can alýcý sorunlarýna iliþkin temel önermelerinin çekmecelerde unutulmaya terk edildikleri bir sýrada bunlarýn hatýrlatýlmasý, gün ýþýðýna çýkarýlmasý yaþamsal önemdedir. Lübnan örneði, kapitalist bir ülkede “vatanseverlik” politikasýnýn, proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný, sosyalizm davasýný nasýl unutturduðunun; devrimin burjuva çýkarlara nasýl feda edildiðinin tipik örneðidir. Bu durum Türkiye devrimci hareketi açýsýndan özellikle önemlidir. Çünkü giderek daha çok sayýda örgüt ve partinin “vatansever” kesilmesi, kendini bu burjuva politikalara kaptýrmasý gerçek bir tehlikeye iþaret ediyor. Savaþýn bütün bölgeyi içine alacak þekilde geniþlemesi neredeyse kesinleþmiþ. Suriye ve Ýran savaþ hazýrlýklarýna çoktan baþlamýþlar. ABD emperyalizmi, Türkiye’yi savaþa sokmanýn yollarýný hazýrlýyor. Ýsrail’in askeri baþarýsýzlýðý ve güçlü ordu imajýnýn yýkýlmasý ABD’yi baþka güçleri savaþa sürme arayýþýna itti. Bölgede emperyalistler adýna savaþa girecek baþka güç aranýnca doðal olarak akla ilk gelen devlet Türkiye’dir. Çünkü hiç bir gerici Arap devleti ABD adýna Ýsrail’in yanýnda savaþa girme cesaretini gösteremez. Ne Mýsýr ne Ürdün bu iþ için uygun devletlerdir. Bu biliniyor ve bu yüzden ABD, Türkiye’nin savaþa girmesinin önündeki iç ve dýþ engelleri ortadan kaldýracak politikalarý devreye sokmuþ durumda. Hakkýnda Ýsrail casusu ve Yahudi dönmesi olduðuna dair rivayetler dolaþan; Türk ordusundaki etkisini K.Kürdistan’da izlediði acýmasýz, katliamcý politikalara boçlu olan Yaþar Büyükanýt’ýn Genelkurmay Baþkanlýðý’na getirilmesi bu doðrultuda atýlmýþ ilk ve en önemli adým kabul edilmelidir. Þu basit ama anlaþýlabilir nedenden dolayý: Bu general, hakkýndaki iddialar bir yana, geçtiðimiz yýl ABD tarafýndan “üstün liyakat madalyasý” ile taltif edilmiþ, Genelkurmaylýk icazetini ABD’den almýþ, Türk Ordusunun bilinen en amerikancý generallerinin baþýnda geliyor. Bu nokta önemli çünkü ABD, Ýsrail ve diðer emperyalistlerin hesabýna savaþa girme gibi hayati kararlarýn alýnacaðý bir süreçte devlet erkinin tepesinde böyle “has” adamlara ihtiyaç duyulur. Bu generalin geçtiðimiz yýl, Genelkurmaylýk icazeti aldýðý ABD seyahati dönüþünde söylediði “Türkiye ile ABD arasýndaki iliþkiler artýk kusursuz” þeklindeki sözlerinin sonuçlarýný önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceðiz. Ýkinci önemli adým, ABD’nin Kürdistan ve Kürt Özgürlük Ha- reketiyle ilgili izlemeye baþladýðý politikalardýr. Türkiye’nin bütün baskýsýna karþýn yakýn zamana kadar PKK’ye karþý askeri harekâta onay vermeyen ABD, son bir haftadýr (yani Ýsrail’in askeri baþarýsýzlýðýnýn ortaya çýkmasýndan sonra) bu politikasýndan yüzseksen derecelik bir dönüþ yaptý. “Kendimizi PKK ile savaþa adadýk” sözleri yapýlan politika deðiþikliðinin özeti gibidir. Bu politikanýn hangi biçimler alacaðýný ve hangi araçlarla yürütüleceðini, baþarýlý olup olmayacaðýný bilmiyoruz; þimdiden bilmemize imkan da yok. Ama önemli olan þu ki, ABD, bu politikayla bir yandan Türk ordusunun emperyalistler adýna savaþa girmesi için gerekli psikolojik ortamý oluþturmaya, öte yandan savaþa girecek ordunun cephe gerisini þimdiden saðlama almaya çalýþýyor. Kürt Özgürlük Hareketinin tasfiyesi ve Kürdistan Devrimi’nin boðulmasý bunun ilk koþuludur. Üçüncü ve sonuncu adým ise þimdiki hükümetin düþürülmesi olacak. ABD’nin bu hükümetten kurtulmak istediðini ve bu isteðin nedenlerini önceki sayýlarýmýzda ortaya koymuþtuk. Danýþtay’a yapýlan saldýrý sonrasý faþist devletin tepesinde meydana gelen geliþmeler hükümet düþürme operasyonunun ilk hamlesiydi. Bir kez daha özetlemekte yarar var: Anti-emperyalist filan olduðundan deðil, ama ABD emperyalizminin Ortadoðu politikalarý açýsýndan güçsüz ve yetersiz bulunduðu için ABD bu hükümetten kurtulmak istiyor. ABD’nin, Türk baþbakanýn randevu talebini yaklaþýk iki aydýr bekletmesi bu politikanýn en son iþaretidir. ABD’nin bu politikasýný hayata geçirme misyonunu ise Türk Genelkurmay’ý üstlenmiþ durumda. Türk Genelkurmay’ý bu hizmetini hangi biçim ve araçlarla yerine getirecek bilemiyoruz ama sonbaharda büyük provokatif eylemlerin beklendiði daha þimdiden ve yüksek sesle burjuva basýnda dillendiriliyor bile. Genelkurmay ile hükümet arasýndaki gerilimin kaynaðý iþte bu çeliþkilerdir. Bu hükümetle ya da baþka hükümetle sonuçta emperyalistler için önemli olan Türkiye’nin kendi hesaplarýna savaþa girmesidir ve olgular ABD, Ýsrail, Ýngiltere üçlüsünün ne yapýp edip Türkiye’yi savaþa sokmaya çalýþacaklarýný gösteriyor. Çünkü birincisi, emperyalistlerin Ortadoðu halklarýna karþý bir savaþý kaybetmeye tahammülleri yoktur; kaybetmek onlarýn felaketi olacaktýr. Siyonist Ýsrail’in Savunma Bakaný, “kazanmak için gerekli her türlü aracý kullanmaktan çekinmeyeceðiz” sözleriyle bu gerçeði itiraf etmiþtir. Bu sözlerde nükleer silahlarýn kullanýlmasý tehdidi olduðunu ayrýca belirtmeye gerek yok. Ýkincisi, Ýsrail’in tek baþýna zafer kazanamayacaðýný artýk kabul etmiþler. Savaþý kazanmak için savaþ alanýna yeni güçler sürmekten baþka çareleri yok. BM’de þimdi yapmaya çalýþtýklarý þey savaþa sürecekleri yeni güçlere “BM Barýþ Gücü, Uluslararasý Güç” ya da benzeri kýlýflar hazýrlamaktýr. Emperyalist planlarýn baþarýlý olacaðýný ve Türkiye’yi kesin biçimde savaþa sokabileceklerini þimdiden ileri sürmek doðru deðil. Biliyoruz ki, böylesi büyük toplumsal geliþmeler tek bir iradenin isteði yönünde deðil, çok sayýda irade ve etkenin kesiþmesinden doðan bir bileþke halinde ortaya çýkarlar. Bu anlamda emperyalist plan ve politikalara mutlak gerçekleþecek ve baþarýlý olacak diye bakmak son derece hatalý ve zararlý bir yaklaþým olur. Fakat sonuç ne olursa olsun þimdiden þunu rahatlýkla ileri sürebiliriz: Filistin Devrimi, Lübnan savaþý, Irak iþgal ve direniþi, Ýran-ABD gerilimi tarafýndan sarýlmýþ durumdaki Türkiye bir ateþ çemberinin tam ortasýnda bulunmaktadýr. Büyük alt-üst oluþlara, savaþlara ve direniþlere sahne olan Ortadoðu’daki geliþmeler Türkiye’deki devrimci durumu derinden etkileyecek; büyük devrimci geliþmelerin yolunu açacaktýr. Ufkunu “anti-emperyalizm”le sýnýrlamýþ, “vatansever”lik çizgisinde ýsrar edenlerin politik iflasa uðramalarý kaçýnýlmaz. Sadece Leninist Parti’nin devrimci enternasyonalist çizgisi devrimci proletaryayý yaklaþan bu fýrtýnada zafere taþýyabilir. 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 13 Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR D evrimle karþý-devrim arasýnda zindanlar cephesinde süren savaþýn odak noktasý durumunda olan tarihi Ölüm Orucu eylemi ölümsüzleþen savaþçýlardan aldýðý kararlýlýkla, yýllarýn verdiði deneyimle ve zafere olan inançla sürüyor. Ölüm Orucu savaþçýlarý eriyen bedenlerinde umudu, devrimi büyütüyorlar. Þiþli’deki direniþ evinde Ölüm Orucu eylemini kararlýlýkla sürdüren Av. Behiç Aþçý bugün eyleminin 134. gününde Av. Behiç Aþçý’ya destek gün geçtikçe daha da büyüyor. Av. Behiç Aþçý, ilerleyen günlere raðmen dimdik ayakta olduðunu göstermek istercesine yapýlan eylemlere ve basýn açýklamalarýna katýlýyor ve mücadele arkadaþlarýna güç veriyor. Cengiz Soydaþ Ölüm Orucu ekibinden Uþak zindanýnda bulunan Sevgi Saymaz ve Sincan F Tipi zindanýnda Kamil Karataþ bugün eylemlerinin 108. günündeler ve eylemlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar. Adana’daki direniþ evinde eylemini sürdüren Gülcan Görüroðlu bugün eyleminin 103. gününde. Ýki çocuk annesi olan Gülcan Görüroðlu büyük bir feda ruhuyla eylemini kararlýlýkla sürdürüyor. Buca F Tipi zindanýnda Ölüm Orucu eyleminin sürdüren Fahri Týrpan, bugün eyleminin 182. gününde. Zafer onlarýn gülümseyen bakýþlarýnda boy veriyor. “Büyük Ýnsanlýk” onlarýn bu büyük yürüyüþüyle tarih yazmaya ve yücelmeye devam ediyor. YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! Grevdeki Akmercan Ýþçilerine Gebze Zindanýndan Mektup... Ýþçi Arkadaþlar, Aðýr çalýþma koþullarýna ve düþük ücretlere karþý baþlattýðýnýz mücadelenizi biz devrimci tutsaklar olarak yakýndan takip ediyor, coþkuyla selamlýyoruz. Ýþçi Arkadaþlar, Emek ile sermaye arasýndaki savaþ kýyasýya bir mücadeleyle sürüyor. Ezenle ezilen arasýndaki bu savaþ sadece bizim topraklarýmýzda deðil, tüm dünyada sürüyor. Ýki sýnýftan birinin zaferi, tüm insanlýðýn kaderini belirleyecek bir noktaya gelmiþtir. Ýþçi sýnýfý, sermaye sýnýfýna karþý giriþtiði bu son kavgada, kendisiyle birlikte tüm toplumu kurtaracak yeteneðe ve birikime sahip olan tek sýnýftýr. Ýþçi sýnýfýnýn, sermaye sýnýfýna karþý giriþtiði her mücadele özünde kurtuluþ mücadelesidir. Üretimin iþkenceye dönüþtüðü aðýr çalýþma koþullarýndan, uzun bezdirici iþ günlerinden, açlýktan, yoksulluktan, aþaðýlanmaktan, baský ve þiddet- ten kurtulma mücadelesidir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi araçlarýyla ekonomik temelde yürüttüðü mücadele nihai kurtuluþ mücadelesine, sosyalizm mücadelesine baðlanmaksýzýn zafere ulaþamaz. Ýþçi sýnýfýnýn nihai kurtuluþu sosyalizmdedir, devrimdedir. Sermaye sýnýfý varoldukça iþçi sýnýfýnýn kölelik koþullarý da devam eder. Sermayenin varlýðýnýn devamý, iþçi sýnýfýnýn aðýr sömürü koþullarýnda, baský altýnda tutulmasýna baðlýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn özgürleþmesinin tek koþulu, sermaye sýnýfýnýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Ýþçi sýnýfý ancak kendisinden çalýnmýþ, karþýlýðý ödenmemiþ emeðine, tüm üretim araçlarýna zor alýmý yoluyla el koyarak, sermaye sýnýfýný ortadan kaldýrabilir. Bu iþçi sýnýfýnýn tarihsel görevidir. Ýþçi Arkadaþlar, Kapitalist sistemin sýnýrsýz sömürü koþullarýnda iþçi sýnýfýnýn tek bir hakký kalmýþtýr: Kapitalist sömürü düzenine son verme, insanýn insaný sömüremeyeceði bir düzen kurmak için devrim yapma hakký. Devrim yapma hakký iþçi sýnýfýnýn insanca yaþam hakkýdýr. Ýnsanca bir yaþam ise ancak toplumsal bir devrimle, sermaye sýnýfýnýn yýkýlýp, yerine iþçi sýnýfýnýn iktidarýnýn kurulmasýyla gerçekleþecektir. Ýþçi Arkadaþlar, Gelecek bizim, gelecek sizin, gelecek iþçi sýnýfýnýn elinde, örgütlü mücadelesindedir; kendi öz gücündedir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi öz örgütleri olan komite ve konseyler, bu öz gücü örgütlü devrimci sýnýf gücüne dönüþtürerek iþçi sýnýfýný geleceðe, sosyalizme taþýyacaktýr. Bu bilinçle eyleminizi coþkuyla selamlýyor, baþarýlar diliyoruz. Gebze Zindanýndan Leninist Kadýn Tutsaklar DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: [email protected] 14 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 “DÜÞLERÝN BÝZÝMLEDÝR FÝDEL” Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþe geçmesinin tüm olgularýnýn belirgin hale gelmesi ve dünya emekçi halklarýnýn, kapitalizme karþý mücadelelerini ayaklanmalar düzeyine yükselterek, kapitalist sisteme meydan okumasý, baþta ABD olmak üzere, tüm emperyalist-kapitalist sistemin, Küba ve diðer sosyalist ülkelerin varlýðýna olan tahammülsüzlüðünü had safhaya çýkardý. Çünkü sosyalist Küba ve diðer sosyalist ülkeler, Latin ve dünya emekçi halklarýna, her þeyden önce, Che’nin de dediði gibi “ne olabileceklerini” gösteren birer örnek olmaya ve esin vermeye devam ediyorlar. Bugün ABD’nin, bir bütün olarak emperyalist-kapitalist sistemin dünya emekçi haklarýna karþý yürüttüðü savaþta, kapitalist sýnýfýn ilk hedeflerinden biri de sosyalist Küba’nýn ve diðer sosyalist ülkelerin, kapitalizmin gözleri önünde cüretkârca süren varlýklarýnýn yok edilmesidir. Dünyanýn her yerinden savaþ çýðlýklarý, bomba ve silah sesleri yükseliyor. Devrim ile karþý-devrimin; emekçilerin dünyasýyla kapitalistlerin dünyasýnýn acýmasýz çatýþmasýnýn sesleri yükseliyor her yerden. Bu iki dünya arasýndaki kýyasýya savaþta, iþçi ve emekçi halklar, emperyalist-kapitalist sistemi yok etmek için en olanaklý koþullara sahip hale geldiler. Kapitalist sýnýfýn attýðý har adým, girdiði her savaþ, emekçi halklarda, kapitalizme karþý öfke ve nefreti biliyor ve onlarý daha büyük kitleler halinde kapitalizme karþý savaþa çekiyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçi halklar, kapitalist sisteme karþý mücadeleyi yükseltirken, kapitalizmin hedef tahtasýna oturttuðu sosyalist ülkelerle dayanýþmayý da en üst düzeye yükseltmelidir. Emekçi halklar, kapitalizme karþý savaþý birçok cephede yürütme yeteneðini, bu enternasyonal dayanýþmayý en canlý haliyle ortaya koyarak baþaracaklardýr. Yeni bir dünyanýn, daha büyük ve daha güzel bir dünyanýn, emeðin dünyasýnýn eþiðinde, bu büyük günlerde, sosyalist Küba’nýn yaratýlmasýnda ve dünya sosyalizm mücadelesinde büyük bir emeðe sahip olan Küba halkýnýn ve dünya emekçi haklarýnýn Fidelinin, Fidelimizin 80. doðum gününü coþkuyla kutluyoruz. 80. yaþ gününün arifesinde, geçirdiði rahatsýzlýk nedeniyle bir süre hastanede kalacak olan Fidelimiz, sen çok yaþa. Yaþamý boylu boyunca düþ olan, devrim olan sen, acizce ölümünü bekleyen kapitalist sýnýfa inat, çok yaþa. Yürüklerimiz, dünya emekçilerinin yürekleri seninle, düþlerin bizimledir. BASINA VE KAMUOYUNA VÝVA FÝDEL, VÝVA KÜBA 07.08.2006 Küba devlet baþkaný Fidel Castro’nun rahatsýzlýðý nedeniyle görevini geçici bir süre baþkan yardýmcýsý Raul Castro’ya devretmesi üzerine, baþýný ABD’nin çektiði emperyalistkapitalist sistem histerik çýðlýklar atmaya baþladý. Onlar, tarihin akýþýnda kiþilerin rollerinin sýnýrlý olduðunu, tarihin yönünü belirleyemeyeceðini bildikleri halde, Küba’da eðer Fidel Castro’ya Bir þey olursa, sosyalizmin de biteceðini propaganda etmeye baþladýlar. Elbette Fidel Castro sadece Küba Devrimi ve sosyalizmi için deðil, tüm dünyada devrim ve sosyalizm mücadelesi verenler için büyük bir önder, vazgeçilmez bir yoldaþtýr; ama Küba sosyalizmi sadece Fidel Castro deðildir. Küba’da sosyalizm, bütün saldýrýlar, ambargolar karþýsýnda dimdik ayakta durmayý baþarmýþ, insanlýðýn umudu olmayý sürdürmüþtür. Küba Komünist Partisi, emperyalist-kapitalist sistemin ve tüm devrim kaçkýnlarýnýn, döneklerin saldýrýsýna karþý sosyalizm bayraðýný indirmemiþ, en zor dönemlerde dahi sosyalizmi savunmayý bilmiþtir. Bugün Fidel Castro’nun saðlýðýnýn bozulmasýndan medet umanlar, kendi sonlarýnýn yaklaþtýðýný pekala biliyorlar. Onlarý asýl düþündüren, emperyalist-kapitalist sistemin sýçramalý bir çöküþ evresine girmiþ olmasýdýr. Yarýn bir gün tüm dünya üzerinde Küba örneðinin çoðalacaðýný biliyorlar. Latin Amerika’da yaþanan geliþmeler, onlarýn korkularýný derinleþtiriyor. Þimdi Fidel’in saðlýðýnýn bozulmasýna sevinç çýðlýklarý atanlar, yarýn karþýlarýnda Küba halkýný daha da birleþmiþ ve sosyalizmin zaferi için sýmsýký kenetlenmiþ bulduklarýnda, sevinçleri kursaklarýnda kalacaktýr. Küba Komünist Partisi ve Küba halký, bugüne kadar olduðu gibi bundan sonra da sosyalizme sahip çýkmaya, devrimi sürdürmeye kararlý olduðunu tüm dünyaya gösterecektir. 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 YAÞASIN KÜBA! YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ! 15 Ýsrail siyonizminin Filistin ve Lübnan’daLübnan’a karþý baþlatki insanlara “allahtan týðý katliam ve iþgal oyardým” diliyorlar. perasyonu, 1 ayý aþkýn Burjuvazinin, ki süredir devam ediyor. artýk dünya üzerinde Siyonizmin vahþetine emperyalizmle iþbirlikkarþý tüm dünya üzeçi olmayaný yoktur, rinde eylemler de yayböyle davranmasý onun gýnlaþarak devam edidoðasý gereðidir. Baþka yor. Dünyanýn bütün etürlü davranýyor olsaymekçi halklarý Ýsrail sidý þaþýrtýcý olurdu; ama yonizmine ve onun arkasýndaki ABD kendilerine “ilerici”, “devrimci”, “sosyaemperyalizmine duyduklarý öfkeyi çeþitlist” vb. diyenler? Güya iþgalci Ýsrail sili biçimlerde dile getiriyorlar. III. Dünya yonizmine ve onun arkasýndaki ABD Savaþý yayýlýrken, ABD emperyalizmi emperyalizmine karþý çýkýp, onlarýn karve iþbirlikçilerinin istedikleri sonuçlara þýsýnda olduklarýný ilan ettikleri dinci-geöyle kolayca ulaþamayacaklarý, herþeyricilerle ittifak arayýþlarýna girenler? Proden önce dünya üzerinde kendilerine letaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini muðkarþý biriktirdikleri öfke ve kinden daha laklaþtýrarak, bir nevi proletaryanýn biliniyi anlaþýlýyor. ABD emperyalizmi ve cini zehirleyenler... Proletaryayý kendi iþbirlikçileri, tüm dünyayý iþgal etseler rotasýndan çýkarmaya uðraþanlar. Sýnýflar bile, asla egemen olamayacak, asla tamücadelesinin temel prensiplerini unurihsel olarak ömrünün sonuna gelmiþ tup, pragmatist politikalara bunlarý feda emperyalist-kapitalist sistemi ölüm yaedenler... taðýndan kaldýramayacaklardýr. En son Ýstanbul’daki Saadet Partisi Ýsrail’in saldýrýlarý sonucu 1 aylýk mitingine katýlan EMEP’in tavrý, bu açýsüre içinde Lübnan’da, 300’ü çocuk oldan karakteristiktir. EMEP bu mitinge mak üzere 1.000 insan öldü. Ve hala ölkatýlarak, bir burjuva dinci-gerici partiye kolmuþ durumda. Bir yandan Lübnan’a meye devam ediyor. Birleþmiþ Milletdestek vermekle kalmamýþ, ayný zamanler’in taraflara saldýrýlara son verme çað- “barýþ gücü” adý altýnda iþgal askerleri da bu mitingin propagandasýný yaparak, göndermeyi planlarken, bir yandan da rýsý yapmasýndan sonra Ýsrail, kara iþçi sýnýfý ve emekçilerin gözünde Ýsoperasyonunu geniþletme planýný rail siyonizmiyle stratejik anlaþmalar Filistin ve Lübnan’da hayata geçirdi. Bu da gösteriyor ki, imzalamýþ bir hükümetin partisi olarak uluslararasý diplomasi (ya da þöyle savaþan halklarýn geleceði sadece ve ipliði pazara çýkan bu partiyi aklamasöyleyelim: emperyalist-kapitalist ya çalýþýyor. Ve ne yazýk ki, bu sadece sadece özgürlük, demokrasi ve devletler arasý diplomasi) artýk bir EMEP’in çizgisi de deðildir. Ortalama sosyalizmdedir. Onlarý kurtuluþa sol hareketin bütünü, dinci-gerici haredanýþýklý dövüþe dönüþmüþ durumgötürecek olan yegane þiar budur. ketle flört halindedir. ÝP nasýl MHP’yi dadýr. Bir yandan “Ýsrail’in kendini savunma hakký” olduðunu iddia ekabul ettirmeye çalýþýyorsa, ortalama Ve bugün onlara destek vermek denler, bir yandan da eðer taraflara sol hareket de, dinci-gerici faþistleri isteyen herkes, gericiliðin yedek saldýrýlarý durdurma çaðrýsýnda buhalka kabul ettirmeye çalýþýyor. lunurlarsa buna kargalar bile güler! gücü olmayý deðil, içeride iþbirlikçi Burada bir kez daha altýný çizerek Ve zaten Ýsrail, bu çaðrýlarýn hiç bi- siyasi iktidara ve onun uzantýsý olan belirtmek gerekiyor: Gericilere karþý rini dikkate almadýðýný vahþetini mücadele sermayeye karþý mücadeledinci-gerici güçlere karþý her gün artýrarak sürdürdüðü saldýayrý düþünülemez. Dinci-gerici mücadeleyi yükseltme görevini tüm den rýlarla gösteriyor. Tüm dünya bir hareketi býrakalým ittifak güçleri araçalýþmalarýnýn baþýna koymalýdýr. kez daha görüyor ki, emperyalistsýnda görmek, onlarla iliþkiyi geliþtirFilistin ve Ortadoðu Devrimi’nin mek bile abestir. Körle yatanýn þaþý kapitalist sistemi durdurmanýn tek yolu onu havaya uçurmaktýr. Artýk kalkacaðý bu kadar bilinen birþeyken, yolu, halklarýn mücadele diplomasi kör, saðýr ve dilsiz bir aýsrarla, daha çok da kitle sevdasýyla birliðinden ve emperyalizmecuzedir. onlarla ittifaklara girmek ciddi anlamkapitalizme karþý mücadeleden Bütün bu geliþmelerin Türkida burjuva sýnýf iþbirliði çizgisi izleye’ye nasýl yansýdýðý biliniyor. mektir. Bir burjuva güce karþý bir baþgeçiyor. Kazanan Türk devleti, kelimenin gerçek anka burjuva gücün yanýnda olunmaz. devrim olacaktýr. Kazanan, lamýyla timsah gözyaþlarýna garBizlerin þimdi bir sarraf titizliðiyle sý- GERÝCÝLÝÐÝN YEDEK GÜÇLERÝ savaþan halklar olacaktýr. 16 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 nýflararasý güç ve denge iliþkilerini iyi hesap etmemiz, yanýmýzda ve karþýmýzda olan güçleri doðru tespit etmemiz, henüz tarafýný belirlememiþ olanlarý kendi yanýmýza çekmek için uðraþmamýz, ama en önemlisi tüm bunlarý kendi ilkelerimizden taviz vermeden yapmamýz gerekir. Bugün ABD, Hamas ve Hizbullah üzerinden kendi III Dünya Savaþýný geniþletiyor. Ona ve Ýsrail’e karþý verilecek savaþta komünistler, devrimciler, gericilikle ittifak halinde olamazlar. Bu gericiliðin yedek gücü durumuna düþmek anlamýna gelecektir. Bugün komünistler, daha önceden olduðu gibi, mücadelelerini kapitalizme karþý bir hat üzerinde yoðunlaþtýrmak zorundadýrlar. Ve bu herþeyden önce, herkesi doðru bir þekilde yerli yerine oturtmakla olur. Dinci-gerici hareketi, sýrf gavura duyduklarý alerjiden kaynaklý anti-emperyalist görmek ya da her antiemperyalist olduðunu söyleyenle, politik yapýsýna bakmadan iliþkiye girmek, olsa olsa aymazlýk olabilir; ama bir de ipliði pazara çýkmýþ dinci-gerici faþistlerle þu ya da bu þekilde, þu ya da bu düzeyde iliþkiye girmek, proletarya ve emekçilere, “tarih bilincinizi”, “sýnýf hafýzanýzý” bir kenara koyun demektir. Bunun ne kadar zararlý, proletaryanýn bilincini zehirleyici bir anlayýþ olduðunu gelecekte daha iyi anlayacaðýz. Ama bugüne kadar Ýran Devrimi örneðinden gerekli dersleri çýkaramamýþ olanlarýn, gelecekte de bundan farklý davranacaklarýný beklememek gerekiyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýz, ortalama solda durup durup depreþen bu dinci-gerici hareketle ittifak sevdasýnýn getireceði tehlikelerin farkýnda olarak hareket etmelidirler. Bilinçlerinin bulandýrýlmasýna, eski düþmanýn “dost” diye lanse edilmesine asla izin vermemelidirler. Filistin ve Lübnan’da savaþan halklarýn geleceði sadece ve sadece özgürlük, demokrasi ve sosyalizmdedir. Onlarý kurtuluþa götürecek olan yegane þiar budur. Ve bugün onlara destek vermek isteyen herkes, gericiliðin yedek gücü olmayý deðil, içeride iþbirlikçi siyasi iktidara ve onun uzantýsý olan dinci-gerici güçlere karþý mücadeleyi yükseltme görevini tüm çalýþmalarýnýn baþýna koymalýdýr. Filistin ve Ortadoðu Devrimi’nin yolu, halklarýn mücadele birliðinden ve emperyalizme-kapitalizme karþý mücadeleden geçiyor. Kazanan devrim olacaktýr. Kazanan, savaþan halklar olacaktýr. 3. DÜNYA SAVAÞI YAYILIYOR Filistin, Lübnan, Kürdistan... Ortadoðu’nun yakýlan, yýkýlan ve tüm zenginlikleri yaðmalanan ülkeleri... Bugün dünyada hergün 30 bin insan açlýktan, yetersiz beslenmeden ya da önlenebilir hastalýklardan ölüyor. Bir buçuk milyar insan açlýk sýnýrýnda yaþýyor. Bill Gates ve Soros’un servetleri 20 ülkenin milli gelirini aþýyor. Ýþte Filistin’i, Lübnan’ý, Kürdistan’ý ve diðer ülkeleri ve halklarý yýkýma uðratan savaþlarýn gerçek nedeni, sorunun özü budur. Newyork’da Ýkiz Kuleler’in vurulmasý 3. Dünya Savaþýnýn iþaret fiþeði oldu. ABD Savunma Bakanlýðý (Pentagon) bunu savaþ ilaný saydý. “Uygarlýklar çatýþmasý”, “Haçlý seferlerini” gündeme getirdi. Sorunu DÝN sorunu olarak ortaya koydu. Halbuki din, insanlýk tarihi boyunca “acý çeken insanýn iç çekiþi, vicdansýz dünyanýn vicdaný, halkýn afyonu”, egemenlerin egemenliklerini sürdürmek için baský ve sömürü aracý oldu. Bugün de yapýlan en açýk, en kaba biçimiyle budur. El-Kaide, Hizbullah, Hamas Arap burjuva sýnýfýnýn temsilcileri olarak, hep bu amaca hizmet ettiler. Bunlarýn varlýk nedenleri, tarihi rolleri anti komünizmdir. ABD’nin desteðiyle Filistin topraklarýnda bir iþgal gücü olarak kurulan Ýsrail devleti, siyonist bir devlettir. Siyonizm dinci faþizmdir. Þeriatçýlýk da onun islami versiyonudur. Görülüyor ki, sorun din sorunu deðildir. Sorun tüm dünyada emekle sermaye arasýndaki çeliþkinin derinliði, çatýþmanýn yaygýnlýðý ve yoðunluðudur. Sorun emperyalist-kapitalist sistemin geliþmesini tamamlamasý çöküþ sürecine girmesidir. 11 Eylül’de Newyork’ta Ýkiz Kulelerin vurulmasýyla tüm dünya emekçi halklarýna, iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimci ve komünistlere karþý baþlatýlan 3. Dünya Savaþý yayýlýyor. Afga- nistan’la baþlayan iþgaller zincirine her gün yeni halkalar ekleniyor. Irak, Lübnan eklendi. Filistin ve Kürdistan ise on yýllardýr iþgal altýndadýr. Suriye, Ýran ise kurbanlýk koyun gibi sýranýn kendilerine gelmesini beklemektedirler. Amaç, emperyalist-kapitalist sistemin varlýðýný sürdürebilmesi için, Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesini (GOP) hayata geçirmek. GOP, ABD’nin dünya imparatorluðunu saðlamak için Ortadoðu’nun en temel enerji kaynaklarýna el koyma, Ortadoðu ve Kuzey Afrika pazarlarýný denetimine alma, bir nevi “Hayata Dönüþ Operasyonu”dur. Emperyalist-kapitalist sistem dünyayý yýkýma uðratmadan kendi yýkýmýný engelleyemez. Savaþ bunun zorunlu ve vazgeçilmez bir aracýdýr. Emperyalist-kapitalist sistem sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Çözüm nedir? Bütün kötülüklerin kaynaðý olan bu toplumsal sistemi yýkmak. Ýnsanlýðýn ve doðanýn kurtuluþunu gerçekleþtirmek için bu zorunludur, vazgeçilmezdir. 21. yüzyýl emperyalizmin çöküþ, sosyalizmin, komünizmin yükseliþ çaðý olacak. Gün enternasyonalist proletaryanýn birlik, dayanýþma ve mücadele içinde yeni bir dünya kurmak için yeni evreye yol alma günüdür. Gün, kendi ülkelerinden yola çýkarak devrim ve iktidar hedefi için mücadeleye atýlmak, ardýþýk dünya devrimleri için savaþma günüdür. Gün, komünist partilerin tarihsel rollerine uygun davranma, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya için savaþma günüdür. 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 17 TARIMDA YIKIM POLÝTÝKALARI VE FINDIK AYAKLANMASI 30 Temmuz’da Türkiye 40 ilden gelen 80 bin fýndýk üreticisinin eylemine tanýk oldu. Bir gün öncesine kadar, fýndýk üreticilerinden böyle bir eylem bekliyor muydunuz, diye sorsak, herhalde bir çok insan, “bu kadar fýndýk üreticisi olduðunu bile bilmiyordum” þeklinde cevap verir. Ýrili ufaklý geliþmelerle toplumsal bilincin nasýl mayalandýðý ve insanlarý bir sýçramanýn eþiðine getirip býraktýðý Ordu’daki fýndýk üreticilerinin eylemiyle bir kez daha görüldü. Ekonomik ve siyasi olaylar, hükümetin aldýðý kararlar, bu kararlara etki eden sayýsýz faktörler gözlerimizin önünden hýzla akýp geçerken, bizler sürecinin nasýl büyük bir sýçramaya doðru evrildiðini göremiyoruz çoðu zaman. Toplumun içten içe kaynamasýný, hoþnutsuzluðunu, umutsuzluðunu seziyoruz ama onlarýn bunu somut bir eylemliliðe çevireceklerini, çevirmelerinin kaçýnýlmaz oluþunu yeterince kavrayamýyoruz. Olay ve olgular ancak kendini bütün çýplaklýðý ile gözlerimiz önüne serilince “haa!” diyoruz. “demek ki o tüm sessiz devingenlik bunun içinmiþ” Oysa, Türkiye ve K. Kürdistan’ýn devrime gebe olduðunu, her an küçük bir kývýlcýmýn büyük bir yangýný ateþleyeceðini söyleyen bizleriz. Bir ayaklanmalar döneminden geçtiðimize göre, her an her yerde bir olay giderek büyüyen bir ayaklanmaya dönüþebilir. Bunlarýn hiç biri “duru gökyüzünde çakan bir þimþek” olmayacaktýr. Þaþýrtýcý olan, herhangi bir yerde bir ayaklanmanýn baþlamasý deðil, bu kadar toplumsal patlayýcý birikmiþken yýðýnlarýn sessizce beklemesi olurdu. Fýndýk üreticileri, hükümete duyduklarý tepkileri çeþitli sloganlarla dile getiriyorlar: “Baþbakan istifa”, “ekmeðimize el uzatanýn elini kýrarýz”, “hain Zapsu”... Ve kendisi de bir fýndýk tüccarý olan baþbakanýn danýþmaný, Zapsu’nun maketini ipe asýyor ve ateþe veriyorlar. Fýndýk üreticileri, tarýmda ilhak politikalarýný uygulayan hükümeti, yaptýklarý bu büyük eylemle mahkum ediyorlar. Üreticiler, maliyeti 3.5 YTL olan fýndýðýn alým fiyatýnýn 2 YTL’nin altýnda olduðunu söylüyor ve bunu “iki yýl önce fýndýk 14 lirayken mazot 2.5 liraydý. O gün 1 kilo fýndýk ile 5.5 lt mazot alýnýyordu bugün 1 lt bile alýnamýyor” þeklinde ifade ediyorlar. Bunun yaný sýra gübre ve girdi mallarýn. fiyatlarýnýn çok arttýðýný, devletin sübvansiyonlarýnýn (desteklerinin) çok azaldýðýný söylüyorlar. 11 aydýr ürünlerin bedelini alamayan fýndýk üreticilerine ayaklanmaktan baþka yol kalmýyor. Tarýmda ilhak politikasý sermaye için nasýl bir zorunluluksa yoksul köylülüðün de üretmesi ve ürününü pazarda satmasý öyle bir zorun- 18 luluk; ama bu ikisi birbirini tamamen dýþtalýyor. Emperyalist tarým tekellerin ulusal pazarlarý tümüyle ele geçirmesi için fazla bir zaman kalmadý. Zaten birçok yerde tarým ve hayvancýlýk öldürülmüþ durumda. Topraklarda ekim yapýlmýyor. Üretim maliyetini karþýlamýyor. Ürünler ya üreticinin elinde kalýyor ya da çok ama çok ucuza alýnýyor. Son bir yýlda bir milyon insanýn kýrsal alandan þehirlere göçtüðü kaydediliyor. Aslýnda bu rakam, durumun vahametini göstermeye yetiyor. Kapitalizmin tarýmda geliþmesi ve tamamen hakim üretim biçimi olmasý ile sýnýflara ayrýþan köylülük þimdi her sýnýfýnýn kendi arayýþý içine girdiði bir süreçte bulunuyor. Örneðin tarým burjuvazisi bir yandan, emperyalizmin tam ilhak politikalarýndan olumsuz etkilenir, konumu sarsýlýrken, bir yandan tarým proletaryasý ve yoksul köylülüðü daha çok sömürerek konumunu korumaya çalýþýyor. Orta köylülük, tam anlamýyla yýkým sürecinde, hýzla yoksullaþýyor. Ekilebilir topraklarýn giderek daha küçük parçalara bölünüyor oluþu, tarýmsal üretimi sürdürmek için gerekli makina vb’ni satýn almanýn giderek daha da zorlaþmasý, gübre ve tohumun pahalanmasý orta köylülüðü kapitalizm altýnda bir gelecek düþü kurmaktan alýkoyuyor. Her yýl yeni bir karabasana dönüþüyor. Yoksul köylülük ise zaten hýzla proleterleþiyor. Birçoðu mevsimlik iþçi olarak metropollere göçüyor ve orada kalmayý tercih ediyorlar. Tarým proletaryasý yine ayný durumdadýr. Bu durum, bir bütün olarak üreticileri, niyetlerinden ya da bilinç düzeylerinden baðýmsýz olarak tekelci kapitalizmin karþýsýna dikiliyor. Tabii onlar için bunun somut anlamý hükümet, onun tarým bakaný ve hatta bu son örnekte olduðu gibi Baþbakan özel danýþmaný Cüneyt Zapsu oluyor. Fýndýk üreticileri, 30 Temmuz’da eyleme çýktýklarýnda OrduSamsun yolunu trafiðe kapatmayý polisle çatýþmayý hesaplamamýþlardý muhtemelen. Hatta içlerindeki gericilerin sayýsýna bakarak söyleyebiliriz ki, bunu hiç düþünmemiþlerdi. Ve zaten hiç bir ayaklanma ya da devrim de önceden düþünülerek ve karar alýnarak yapýlmazdý. Marx’ýn o ünlü “bir devrimin kapýdan girerken söylediði sözle kapýdan çýkarken söylediði söz ayný olmayacaktýr” belirlemesi, burada bir kez daha doðrulanmýþtýr. Elbette bu bir devrim deðildi ama ona doðru yol almak toplumsal mayalanmanýn önemli bir sýnanmasýydý. Önümüzdeki günler çiftçilerin deðiþik eylemlerine de tanýklýk edecektir. Geliþmeleri önceden görmek ve olaylara içinden müdahale etmek öncülük açýsýndan kaçýnýlmaz önemdedir. Þimdi tüm dikkatimizi ve enerjimizi buna yoðunlaþtýrmalýyýz. 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR ALMAN DOKTORLARIN GREVÝ YAYILACAK Almanya’da yaklaþýk 2 aydýr grevde olan doktorlarýn sendikasý Marburger Bund, doktorlarýn grev eylemlerini týrmandýracaklarý uyarýsýnda bulundu. Almanya’da doktorlar haftada ortalama 60 ile 80 saat arasýnda çalýþýyor. Bu, iþ sözleþmelerinde belirlenen çalýþma saatlerinin iki katý ve doktorlar çoðu kez çalýþtýklarý fazla saatler için ek ücret alamýyorlar. Þu sýra, her gün 10 ile 15 bin arasýnda doktor dönüþümlü olarak grev yapýyor. Ve doktorlar yalnýzca acil servislerde ve yatan hastalara hizmet veriyor. Ücretler ve çalýþma koþullarý nedeniyle patlak veren anlaþmazlýk, yaklaþýk 700 klinikte çalýþan 70 bin civarýnda doktoru kapsýyor. Ve Marburger Bund ile patronlar arasýndaki görüþmeler týkanmýþ durumda. ÞÝLÝ’DE ÖÐRENCÝLERÝN EYLEMÝ SÜRÜYOR Þili’de geçen aylarda yapýlan ve diktatör Pinochet döneminden kalan eðitim yasasýnda reform isteyen öðrencilerin eylemi, devlet baþkanýnýn verdiði sözler üzerine sona ermiþti. Aðustos ayýnýn ilk haftalarýnda, baþkan Michele Bachelet’in verdiði sözleri tutmamasý üzerine, ortaokul ve lise öðrencileri, devlet okullarýna daha fazla ödenek aktarýlmasý ve özel okullarýn daha fazla denetlenmesi talebiyle baþkent Santiago’da sokaklara döküldü. Kent sokaklarýna barikat kuran öðrenciler polisle çatýþtý. Çýkan çatýþmalarda belediye binasýnýn camlarý kýrýlýrken trafik ýþýklarý da tahrip edildi. Ve 99 öðrenci gözaltýna alýndý. MEKSÝKA HALKI SOKAKLARDA Meksika’da bir yandan yüzbinlerce öðretmenin maaþ ve prim zammý talepleri doðrultusundaki eylemler sürerken, diðer yandan da 2 Temmuz’da yapýlan ve yaygýn hile olaylarýna sahne olan devlet baþkanlýðý seçim sonuçlarý protestolarý sürüyor. Oaxaca’da eðitim emekçileri, hükümetin 2.5 aydan bu yana yapýlan eylemleri ve ücret artýþý taleplerini görmezlikten geldiðini belirtiyor. 2 Temmuz’daki seçimlerden bu yana kitlesel eylemlere sahne olan Meksika’nýn baþkenti Mexico City’de de, seçim sonuçlarýna itiraz eden halkçý aday Andres Manuel Lopez Obrador’un çaðrýsýyla 8 Aðustos günü yapýlan eylemlerde, oylarýn tamamýnýn yeniden sayýlmasýný talebini reddeden Yüksek Seçim Mahkemesi’nin kararý protesto edildi. Protestocular, “Eylemlerimiz yeni baþladý. Artýk sadece baþkentte deðil, ülkenin tüm kentlerinde yaygýn eylemler yapacaðýz” dedi. ALCO TENCERE ÝÞÇÝLERÝ EYLEMDE Uzunçiftlik Trakya Sanayii’de kurulu bulunan Alco Tencere’de, iþçilerin Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’nda örgütlenmeleri üzerine iþçi çýkarýlmaya baþlandý. En son 7 Aðustos günü bir iþçinin daha iþten atýlmasýnýn ardýndan, 8 Eylül Salý günü iþçiler fabrikanýn kapýlarýný kilitleyip içeriden kaynak yaptýlar. Ýþçiler, iþten atmalara, düþük ücrete ve istifa baskýsýna karþý sessiz kalmayacaklarýný ifade ettiler. Ýþçiler, “Artýk dönüþ yok Patron ya sendikayý kabul edecek, ya da tüm arkadaþlarýmýzý iþten çýkaracak” dediler. Ýþçilerin talebi, atýlan arkadaþlarýnýn iþe geri alýnmasý, iþyerinde uygulanan baskýlarýn son bulmasý, sendikanýn kabul edilip iþverenin bir an evvel TÝS’e oturmasý, TÝS öncesi iyileþtirme zammý yapýlmasý ve yýllýk izinlerin kullandýrýlmasý. EMÝNÖNÜ BELEDÝYESÝ’NDE GREV KARARI DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ Sendikasý’na üye Eminönü Belediyesi iþçileri, toplu sözleþme görüþmelerinde anlaþ74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 19 ma saðlanamamasý üzerine 8 Aðustos günü belediyeye grev kararý astý. BANGLADEÞ’TE ÝÞÇÝLER FABRÝKA YÖNETÝCÝLERÝYLE ÇATIÞTI Bangladeþ’te SG Wicus (BD) þirketine ait bir fabrikada, fabrika yöneticileri 7 Aðustos günü 6 kadýn iþçiyi hýrsýzlýk ile suçladý. Patronlar çalýnan maaþ fonu paralarýnýn diðer iþçilere daðýtýldýðýný iddia ederek iþçileri geç saatlere kadar fabrikada tutarak baský yapýnca, fabrikanýn 4.500 giyim iþçisini karþýsýnda buldu. Ertesi gün binlerce iþçi, iþ býrakarak bu olayý protesto ettiler ve fabrikanýn yöneticisinin görevinden alýnmasýný istediler. Yaklaþýk 4.500 iþçi, fabrika giriþini kilitleyerek fabrikanýn baþ yöneticisinin de aralarýnda bulunduðu tüm yöneticileri fabrikaya hapsettiler. Olay sonucu iþçilerle yöneticiler arasýnda çýkan çatýþmada iki yönetici ve 8 kadýn iþçi yaralandý. KOÇ HOLDÝNG’E AÝT TANSAÞ - A LOJÝSTÝK ÝÞÇÝLERÝNE GAZ BOMBALI SALDIRI Kýsa süre önce Nakliyat-Ýþ’te örgütlenen Tansaþ-A Lojistik iþçilerinden 35 kiþi, patronun sendikalaþmayý öðrenmesi üzerine iþten atýldý. Tansaþ iþçileri, bu iþten atmayý protesto için iþ býrakarak iþyeri önünde beklemeye baþladýlar. 25 Temmuz sabahý, patronlar sendikalý 330 Tansaþ iþçisinin yerine Migros depolarýndan getirttiði 200 iþçiyi çalýþtýrmak istedi. Migros iþçileriyle konuþup durumu anlatan Tansaþ iþçileri, onlarla konuþarak geri gönderdiler. Ýþçiler, bu uygulamalarý protesto etmek için bir basýn açýklamasý yaptý. Yapýlan bu basýn açýklamasýnýn ardýndan, öðle paydosu sonrasý iþbaþý yapmak üzere iþyerine gitmek isteyen iþçilere izin vermeyen çevik kuvvet polisleri, iþçilere ve sendika yöneticilerine gaz bombalarý ve coplarla acýmasýzca saldýrdý. Saldýrý sonucu onlarca iþçi yaralandý. GÜNEY AFRÝKA’DA 35.000 MARKET ÝÞÇÝSÝ GREVDE Güney Afrika’da Shoprite þirketinin Saccawu’nun (Güney Afrika Ticaret, Yiyecek Tedariði ve Birleþik Ýþçiler Sendikasý) istediði ücret artýþýný yapmayacaðýný açýklamasýnýn ardýndan 10 Aðustos’ta greve baþladý. Toplam 52.000 iþçisi olan Shoprite’ta, 35.000 üyesi bulunan sendika greve eksiksiz katýlýyor ve istedikleri ücret artýþý gerçekleþtirilmezse iþçilerin sonuna kadar gidecekleri söylüyor. ÝSRAÝL KARÞITI EYLEMLER YAYILIYOR 6 Temmuz’da, Atina’da, Ýsrail’in katliamlarýný protesto 1 için, Yunanistan Sosyal Forumu, Ýntifada Kolektifi, Atina Lübnan Cemaati, Filistinli Ýþçiler Sendikasý, Ýsrail büyükelçiliðine yürüdüler. Ýsrail saldýrganlýðýnýn sona erdirilmesi ve iþgal altýndaki Arap topraklarýnýn özgürlüðünü talep ettiler. Atina’da ayný gün, ayrýca Yunanistan Komünist Partisi de bir eylem düzenleyerek Ýsrail Büyükelçiliði önüne yürüdü. 20 6 Temmuz günü Roma’da da 2.000 kiþinin katýldýðý bir 1 eylem yapýldý. Ortadoðu’daki savaþýn kýnandýðý ve acil ateþkes çaðrýsýnda bulunulduðu eyleme Roma’da bulunan Musevilerle birlikte katýlan Lübnanlýlar ve Filistinliler, kýsa konuþmalarla Ýsrail iþgali ve saldýrganlýðýný protesto ettiler. 20 ayrý örgüt tarafýndan desteklenen Barýþ için Koordinasyon tarafýndan düzenlenen eylem, tarihi Kolezyum yakýnlarýnda yapýlan mumlu yürüyüþle son buldu. 8 Tem1 muz günü New York’ta 1.500 kiþinin katýlýmýyla Manhattan’da bulunan Ýsrail konsolosluðu önünde yapýlan eylemde, Lübnan’a yönelik Ýsrail bombardýmanýnýn ve iþgalin son bulmasý talep edildi. Ýsrail ve ABD’nin Ortadoðu’daki savaþlarýnýn sona ermesi çaðrýsýnda bulunan eylemciler, ABD’nin Ýsrail’e yönelik tek taraflý desteðini ve ABD medyasýnda Lübnanlý ve Filistinli sivil ölümleriyle ilgili haberlerin yer almamasýný eleþtirdiler. unanistan’ýn baþkenti Atina’da, 25 Temmuz günü yaY pýlan iki ayrý eylemde Ýsrail’in Lübnan ve Filistin’deki katliamlarý protesto edildi. Atina Ýþçi Merkezi tarafýndan örgütlenen eyleme Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu ve Kamu Emekçileri Konfederasyonu katýldý. Binlerce iþçi ve emekçi, akþam saat 19.00 sýralarýnda kent merkezinde toplanarak önce ABD, sonra da Ýsrail Büyükelçiliði’ne yürüdü. Çok sayýda iþgal ve katliam karþýtý pankart ve dövizin taþýndýðý yürüyüþ boyunca emperyalist saldýrganlýða sesiz kalýnmamasý istendi. Konfederasyonlar adýna yapýlan açýklamalarda, hükümetin, Ortadoðu’da iþlenen insanlýk suçlarýna karþý açýk tutum almasý talep edildi. Ýsrail Büyükelçiliði önünde olaðanüstü güvenlik önlemlerinin alýndýðýný gören eylemciler, buna tepki göstererek polislerin üzerine taþ ve sopalar atmaya baþladý. Gerginliðin büyümesi üzerine polis gaz bombalarýyla eylemcilere saldýrdý. Buna raðmen eylem daðýlmadý ve protestoya devam edildi. Ýkinci eylem ise Mücadeleci Ýþçiler Cephesi (PAME) tarafýndan yapýldý. Savaþ Müzesi önünde toplanan PAME’liler ve barýþ dernekleri, ABD emperyalizminin ve iþbirlikçisi Ýsrail’in, Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi kapsamýnda bölgede katliamlar gerçekleþtirdiðini vurguladý. Eylem, Ýsrail Büyükelçiliði önünde sona erdi. srail’in Lübnan’a yönelik saldýrý Hollanda’nýn baþkenti Ý Amsterdam’da yapýlan, 3 bin kiþinin katýldýðý bir eylemle protesto edildi. Hollanda Filistin Komitesi tarafýndan 22 Temmuz’da düzenlenen eyleme, sivil toplum kuruluþlarý ve ül- 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 teþkes ilan etmesini ve göç eden Lübnanlýlar’ýn ülkelerine dönmesine izin vermesini istediler. vusturya’nýn baþkenti Viyana’da “Savaþlar durduA rulsun!”, “ABD, Ortadoðu’dan çekilsin” çaðrýsýyla bir protesto eylemi yapýldý. Lübnan ve Filistinli örgütlerce düzenlenen yürüyüþe, bazý Avusturyalý örgütler katýldý ve Ýsrail’in Lübnan ve Filistin’de yaptýðý katliamlar protesto edildi. Aðustos günü, Almanya Düsseldorf’ta da 1.200 kiþi 5 eylem yaptý. “Lübnan için Barýþ Birliði”nin çaðrýsýyla toplanan Düsseldorf Barýþ Ýnisiyatifi, Sosyal Forum, Sol Parti PDS. MLPD, Lübnan Kültür Derneði ve AlmanArap Birliði’nin katýldýðý yürüyüþte eylemciler, Ýsrail’in Lübnan ve Filistin’e saldýrýlarýný protesto etti ve Alman hükümetinin Ýsrail saldýrýlarý karþýsýnda tutumu da eleþtirildi. Eylem sýrasýnda Avrupalý emekçiler, 12 Aðustos günü, Avrupa’nýn tüm þehirlerinde kitlesel protesto eylemleri yapýlacaðýný duyurdular. kedeki sol partiler katýldý. “Baðýmsýz Filistin” ve “Terörist Bush” sloganlarý atan eylemciler, müze alanýna kadar yürüdüler. Burada yapýlan konuþmalarda Lübnan’ýn saldýrýlarý kýnandý ve çatýþmalarýn hemen durdurulmasý gerektiði söylendi. srail’in Lübnan ve Gazze’ye yönelik saldýrýlarý dünyaÝ nýn çeþitli yerlerinde protesto ediliyor. Londra’da, Irak iþgaline karþý yapýlan eylemlerden sonra en kitlesel eylem Ýsrail saldýrganlýðýna karþý yapýldý. Barýþ yanlýsý yaklaþýk 100 bin kiþi Lübnan bayraklarýyla Ýsrail’in iþgallere ve katliama son vermesi için çaðrý yapan pankartlar taþýyarak Blair aleyhine sloganlar attýlar. baþkenti Kahire’de de, 2 binin üzerinde kiþi, Mýsýr’ýn Ýsrail karþýtý sloganlar atarak eylem yaptýlar. üney Afrika’da da binlerce kiþi, Ýsrail’e yaptýrým uyG gulanmasý talebiyle yürüyüþ yaptý. Cape Town’da, Nasrallah’ýn resimleriyle Ýsrail’i “Yeni Naziler” olarak tasvir eden posterler taþýyan eylemciler, parlamentoya yürüyerek Ýsrail’le diplomatik iliþkilerin kesilmesini ve bu ülkeye ambargo uygulanmasýný istediler. aris’teki Barýþ Duvarýnýn önünde 25 Temmuz akþamý P saat 19.30’da bir araya gelen yaklaþýk 2 bin kiþi, Ýsrail karþýtý sloganlar atarak Lübnan’a saldýrýlarýný protesto etti. Yüz elli bin Lübnanlý’nýn yaþadýðý Paris’te, sivil toplum örgütleri ile Paris’te yaþayan Lübnanlýlar ve Lübnan dostlarý tarafýndan organize edilen protesto mitingine, Arap asýllý sanatçý ve aydýnlar da katýlarak, saldýrýlarýn durmasý için çaðrýda bulundular. Ýsrail saldýrýlarýnda yaþamýný yitiren sivillerin isimlerinin de okunduðu mitingde yapýlan konuþmalarda Ýsrail’in “bütün anlaþmalarý ihlal ederek, yerleþim alanlarý ve sivilleri ayýrt etmeksizin Lübnan topraklarýný bombalamaya insanlýk suçu iþlemeye son vermesi” istendi. Fransýz emekçileri, Ýsrail’in dünyanýn ve BM’nin gözü önünde, bütün uluslararasý anlaþmalarý ihlal ederek Lübnan topraklarýný sistemli olarak bombaladýðýný, yollarý, havaalanlarýný, fabrikalarý ve evleri bombaladýðýný, kadýn, çocuk, yaþlý demeden sivilleri öldürdüðünü ve insanlýk suçu iþleyerek büyük bir drama sebebiyet vererek yüzbinlerce insanýn evini yurdunu terk etmek zorunda kaldýðýný dile getirdiler. ndonezya’nýn baþE kenti Cakarta’da, Ýsrail’in Lübnan topraklarýndaki saldýrýlarýný protesto amacýyla 4 Aðustos günü bir eylem düzenlendi. Ýsrail ve ABD karþýtý sloganlarýn atýldýðý gösteriye yüzlerce eylemci katýldý. Ý srail’in Lübnan operasyonunu, Ýsrail’in baþkenti Tel Aviv’de yaklaþýk bin kiþi protesto etti. Lübnan’a yönelik saldýrýlara son verilmesini talep eden Ýsrailli savaþ karþýtlarý, Tel Aviv yönetiminden bombardýmanlara son vermesini, a74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 21 “Hepsinden Önemlisi Leninistler Var” Merhaba, ezilen, sömürülen, aþaðýlanan, yaþamdan kovulan, ben de insaným diyen, her þeye raðmen onurlu bir þekilde yaþama dört elle sarýlan onurlu yüreklere merhaba. Ne mutlu ki, çürümüþ, yozlaþmýþ, kokuþmuþ sistemde hala tertemiz insanlar var. Eþim dürüst bir insan. Bazý þeyleri ondan öðrendim ve çevremde alýn teriyle yaþam kavgasý veren dürüst kalmaya çalýþan insanlar var. Hepsinden önemlisi Leninistler var. Kendimi þanslý sayýyorum. Leninistler’den çok þey öðrendim. Ýnsan olduðumu, insan kalabilmek için aklýmýn yettiðince mücadele etmeyi öðrendim. Çalýþmak, dürüst kalmak yetmiyor. Yaþam hakkýmýzý elimizden alan, sen sus diyen, yaþamdan kovmaya çalýþan, kendi çýkarlarý uðruna her pisliði yapan sermaye sýnýfýna karþý bilinçlenerek, örgütlenerek, kendi canlarýný hiçe sayarak bizlere önderlik eden canlarýmýza sahip çýkarak dur deme zamaný. Çünkü onlar gündüzlerini gecelerine katýp insanlýk için çalýþýyorlar. Ýþ istiyoruz, karným aç diyen insanlarý gözünü kýrpmadan katleden “çalýþýyorum karným yine aç, hakkýmý istiyorum” diyeni tutup cezaevine sokan, “Ben çalýþýyorum yaþamdan kovuluyorum, sen çalýþmadan göbek büyütüyorsun” diyeni iþkence ederek, tecavüz ederek gözdaðý vermeye çalýþan, “eþit eðitim istiyorum” diyeni katleden, “insanca yaþamak benim hakkým” diyeni teröristlikle, bölücülükle suçlayan, üç yaþýndaki çocuðu bile gözü dönmüþçesine katleden katil sürüsünden bir þey bekleyemeyiz. Ýnsanlarý cezaevine sokup, her türlü iþkenceyi yapan, halka gözdaðý vermek için cezaevindeki canlarýmýzý diri diri yakan, cezaevinde veya dýþarýda mücadele eden insanlarý çeþitli ithamlarla suçlayanlardan hesap sorulmalý. Bize sahip çýkan Leninistlere sahip çýkalým. Bu insanlýk görevi. Ölüm Orucuna katýlmak yürek ister, her yüreðin gücü Ölüm Orucuna katýlmaya yetmez. Yýllarca mücadele eden öncülerimizin elini tutalým, tutalým ki sýcacýk yüreklerini hissedelim. Leninist olmak zor iþ; ama bir o kadar da onurlu. Kapatmýþlar seni, beyaz hücreye, konuþmak, gülüþmek uzaktýr sana. Bir bedenin kalmýþ, bir de inancýn, demir bir ranza silahtýr sana. Karlý daðlar gibi dik tut baþýný. Gösterme yaraný, çat kaþlarýný. “Kýzýlcýk þerbeti içtim” de. Kan kussan bile diren zalime. Koparýlýp götürülmüþ dostun, yoldaþýn, Türkülerle ulaþýr, sýcak selamýn Bir direncin katýdýr, bir de haykýrýþýn Sonuna kadar savaþýp yýkýlýr hücren Karlý daðlar gibi dik tut baþýný Gösterme yaraný çat kaþlarýný “Kýzýlcýk þerbeti içtim” de Kan kussan bile diren zalime Ýzmir’den Leninist Bir Kadýn Ýþçi 22 74. Sayý / 16-30 Aðustos 2006 “Elimiz Nasýl Üretiyorsa, Beynimiz de Ayný Þekilde Üretiyor” Merhaba, Ben uzun süreden beri (yaklaþýk 4-5 sene) Mücadele Birliði Dergisi okuruyum. On yýldan beri kendi iþimizde çalýþýyorum. Þimdi de bir gýda fabrikasýnda yeni iþe baþladým. Sömürüyü, zulmü daha yakýndan yaþýyorum. Fabrikadaki ilk gözlemlerimi sizlerle paylaþmak istiyorum. 380 milyon asgari ücretle çalýþýyorum. Fabrikada 15-16 yýllýk iþçiler de asgari ücretle çalýþýyor. Kýyafetimize varýncaya kadar onlar karar veriyor. 10 dakika çay molasý, 20 dakika yemek molasý vs. bizi yeni iþçi diye biraz üretimde çalýþtýrýyorlar. “Hadi yeni gelenler, siz baþka yere, fabrikanýn baþka bölümüne, bugün mal yetiþmesi gerek, öbür bölümün kýyafetlerini giyin” þeklindeki anonslarý her an duymak mümkün (soðuk hava deposuna götürüyorlar). Kalýn giysiler, orada iki saat çalýþýp, tekrar baþka yere temizliðe... Týpký bir koyun sürüsü gibi, onlar da çoban misali. Ama onlar bilmiyorlar ki elimiz nasýl üretiyorsa, beynimizde ayný þekilde üretiyor. Hatta canýmýz yandýkça, beynimiz elimizin üç katýný üretiyor. Gün gelecek karanlýklar aydýnlýklara kavuþacak ve onlarýn bize yaptýðý zulmün, sömürünün hesabýný soracaðýz. Savaþsýz, sömürüsüz güzel günlere Her zaman, her an yüreðimiz emekçi insanlarla. Ýzmir’den Bir Kadýn Ýþçi
Benzer belgeler
256. Sayı - 26 Temmuz 2006
ABD ve Ýngiltere Irak'ta tam bir bataða battýlar. Þimdi Bush Ýran'a ve Suriye'ye saldýrmak istiyor. Böylece savaþý yayarken hem
Irak'taki varlýðýnýn sürmesine olanak saðlamak hem de kendi kamuoyunu...