PDF Versiyonu - Kahve Molası
Transkript
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 410 24 Aralýk 2003 - Fincanýn Ýçindekiler ■ ■ ISSN: 1303-8923 ■ Arkadaþlarýnýza önermek ister misiniz? ■ ■ ■ BEYÝN KONTROLÜ NEDÝR, NE ELDE EDÝLMEK ÝSTENÝYOR? ... Nevzat Tarhan KURBAÐA YARIÞI ... Özlem Özdemir KÜÇÜK ÝTFAÝYECÝ ... Zeki Yýldýrým TEKNOLOJÝ, INTERNET, YALNIZLAÞMA ... Tuba Çiçek Popstar 75 ... Mustafa Uyal Café d'Istanbul...Mustafa Serdar Korucu KISAYOLLAR ■ SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Kütüphane Kahverengi Sayfalar FÝNCAN/SÝPARÝÞ Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? KAPI KOMÞULARIMIZ ■ Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler Editör'den : Raporluyum arkadaþ!.. Merhabalar, Seksenli yýllarýn ilk yarýsýnda baþýmda korkunç bir dert vardý. Okul bitmiþ, sabah baþka akþam baþka yerde çalýþýyorum, boþ zamanlarýmda da askerden kaçýyorum. Ben kaçmakta onlar yakalayýp yollamakta kararlý. Zaman zaman babamý da iþbirliðine zorluyorlar, ama nuh diyorum askere gideceðim demiyorum. Nasýl diyeyim kardeþim? Yeni palazlanmaya baþlamýþým. Þöhret basmaklarýný týrmanýyorum, iþte geleceðim var, birde üstüne evlenmiþim. Nasýl edeyim de gideyim? Kýsa, mini, bedelli, düdüklü gitmek gibi bir þansým da yok. Ýlla 16 ay alacaklar, aðzýmdan girip burnumdan çýkacaklar, elde ne varsa kaybettirip hayata yeniden baþlatacaklar. Üniversite sýnavýna giriyorum, hukuka kayýt olup bir altý ay sýyýrýyorum. Tekrar tecil edin diyorum, yok etmeyiz diyorlar. Ben de kalkýp Ýþletme Ýktisadý Enstitüsüne yüksek lisans için kaydoluyorum. Eee hadi yapýn bir kýyak verin elime tecil belgesini diyorum. Yok kardeþim, hakkýn baki, git askerliðini yap sonra gel oku diyorlar, ben dayanamayýp onlarýn sülalesine okuyorum. Ama bu arada 3 sene geçiyor. Onlar arkada ben önde dolap beygiri gibi dönüyoruz. Babama gidiyorlar 'Boyu devrilsin, 2 senedir haber alamýyorum haytadan, olmaz olsun öyle evlat.' diyerek polislere dert yanýyor. Maksat adres vermemek tabi, yanlýþ anlaþýlmasýn. Polisler ellerindeki tek adres olan babaevini mesken tutmuþlar ayda bir çay içmeye geliyorlar. 85'in yaz aylarýna gelindiðide pes ediyorum artýk. Biraz da metazori oluyor. Baba, polis amca iliþkisi dayanýlmaz hal alýnca, babam sonunda 'Tamam ulen býktým sizden, alýn adresini gidin yakalayýn.' diyiveriyor. Sonunda Ýstanbul'da yakalayýp elime teblið zarfýný sýkýþtýrýveriyorlar. Elim böðrümde askerlik þubesinin yolunu tutuyorum. Ýlk tertibe adýmý yazýveriyorlar. Önümde 1 ay var ama kaçmam gereken 4-5 ayým var. Ne halt yiyeceðimi düþünürken bir tüyo alýyorum. Sevk döneminde 1 haftalýk rapor alabilirsem bir sonraki sevke kalabiliyorum. Bu da bana helalinden 3 ay kazandýrýyor. Ýyi güzel de, raporu nasýl alacaðýz? Rapor askerlik þubesinin bulunduðu þehirden yani Ýzmir'den alýnmalý ama ben Ýstanbul'dayým ve iþim gücüm var. Bir de serde korku belasý. Giderim bunlar beni apar topar derdest edip katarlar önlerine diye ödüm kopuyor. Cinim ya aklýma caným kardeþimi kötü yola düþürmek geliyor. Yalvar yakar razý ediyorum. Benim adýma hastahaneye gidip rapor alacak. Raporu verecekler de ayarlanmýþ. Sözde sistit olmuþum da iþeme zorluðu çekiyormuþum. Caným kardeþim gidecek, çiþ yapamadýðýný benim adýma ispat edecek, onlar da bana 1 haftalýk rapor verecekler ve ben yýrtacaðým. Operasyon günü babamla elele tutuþup gidiyorlar hastahaneye. O Ýzmir'de ben Ýstanbul'da heyecandan býrakýn iþeyememeyi, 10 dakikada bir ihtiyaç molasý veriyoruz. Babamýn 'Kimliðin açýða çýkarsa herþeyi býrak kaç.' desturuyla kardeþim operasyonu baþarýyla tamamlýyor ve ben dandik bir raporla 3 ay sonra sevk olmaya hak(!) kazanýyorum. Aralýk ayýnda teslim oluyor ve 16 aylýk askerlik serüvenimi evime 10 kilometre uzaklýkta, türlü meþakkatlere(!) katlanarak tamamlýyor ve bu dertten kurtuluyorum. Epeydir anýlarýmý yazmýyordum ama dün doktor raporuyla hapse girmekten 1 yýllýðýna yýrtan sabýk baþbakanýmýz hocamýz efendimizi duyunca aklýma geldi, ben de üþenmeyip size naklettim efendim. Bu erteleme bana geçen hafta izlediðim bir haberi de hatýrlattý ardýndan. Geçtiðimiz yýllarda ölüm oruçlarýndan yaka paça çýkartýlýp türlü hastalýkla boðuþan mahkumlarý tekrar içeri koymaya çalýþýyorlardý. Yemeðini bile tek baþýna yiyemeyen bir mahkumun dört duvar arasýnda ne hale gelebileceðini düþündüm. Raporsa raporun dikalasý vardýr elinde ama ne çare. Çünkü o garip, zamanýnda hasbelkader baþbakanlýk yapmamýþ ve þimdiki baþbakaný yetiþtirmemiþtir. Bu iþin bir boyutu ama bir de insani boyutu var ki o da beni ziyadesiyle rahatsýz ediyor ne yalan söyliyeyim. Hocamý kestiðim týrnaðým kadar sevmem ama bu memleketi yönetmiþ, öyle ya da böyle milletin bir kýsmýnýn mazharýna nail olmuþ kiþiliklerin, hele seksenli yaþlarýnda hapse atýlmasýný hoþ karþýlayamýyorum. Delimiyim neyim? ......... Sonunda baþardýk. Kimilerinizi inandýramamýþtým ama türlü vartalar atlatarak fincanlarýmýza kavuþtuk. Eee biraz tuzlu oldu ama iyi oldu. Hem güzel birþey ortaya çýktý hem de biz sözümüzü yerine getirmiþ olduk. Þimdi ön sipariþ veren sevgili kahvecilere fincanlarýný biranevvel ulaþtýracaðým. Eski fiyatla yeni sipariþler için de Cuma akþamýna kadar vaktiniz var. Yani Cuma'ya kadar gelecek sipariþleri eski fiyattan derhal teslim edebileceðiz. Ancak o günden sonra bir miktar zam yapmak zorunda kalacaðýmýz için üzgünüm. Anlayýþla karþýlayacaðýnýzý umuyorum. Bu seneki 'BEN SANA SEN BANA' kampanyamýz maalesef pek ilgi görmedi sizlerden. Kampanyamýza katýlan 42 kahveciye gerekli bilgileri gün içinde yollamaya çalýþacaðým. Haydi kalýn saðlýcakla. Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Yorum Oku / Yaz Yukarý AKIL OYUNLARI : Prof. Dr. Nevzat Tarhan BEYÝN KONTROLÜ NEDÝR, NE ELDE EDÝLMEK ÝSTENÝYOR? Dünya istihbarat örgütlerinin karþý tarafý yönlendirmek için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli hedefleridir. Ýstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vardýr, "Yüz savaþ kazanmak hüner deðil, hüner savaþmadan güvenliði saðlamaktýr." Ýstihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eðilmektedirler. Sürekli çalýþmalarla yeni yollar araþtýrmaktadýrlar. Bugün MOSSAD'ýn CIA'dan daha baþarýlý operasyonlar yapmasýnýn iki nedeni vardýr. Birincisi, Tevrat'ta Musa Peygamber'e Kenan ilinde casusluk yapmasýnýn emredilmesi. Ýkincisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerinin az olmasý ve dünya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasýdýr. TARÝHTEN ÖRNEKLER Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneði Hasan Sabbah'týr. Haþhaþi tarikatý da denilen bu örgütlenmede kiþiler Haþhaþýn etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna ve cennet inancýna þartlandýrýlýyor. Hasan Sabbah'a itaat ederlerse hep böyle yaþayacaklarýna inandýrýlýyorlardý. Böylece intihar saldýrýlarýný zevkle yapýyorlardý. 1937'de Stalin'in Halk mahkemelerinde dâvâlýlarýn îtiraflarýnda bazý kimyasallar kullandýðý bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardinalinin de bulunduðu bir dâvâda dâvâlýlar devlete karþý bir tutum aldýklarýný birden itiraf etmiþlerdi. BU DURUM ETÝK MÝDÝR ? Kesinlikle deðildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yýlýnda bir rapor neþretti. Bu durum "Ýnsanýn zihni yetilerini bozmayý, yok etmeyi, deðiþtirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlâki suçtur denildi. Fiziksel iþkence sýnýflandýrmasý kadar insanlýk dýþýdýr." düþüncesi benimsendi. HANGÝ YÖNTEMLER UYGULANIYOR? Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yýkama yöntemidir. En sýk kullanýlan yöntem; kimyasal maddeler kullanýlarak kiþinin düþüncesini etkilemektir. Son yýllarda üzerinde çalýþan ve durulan yöntem ise elektronik implantlar yerleþtirilerek kiþinin beynini uzaktan kumanda ile yönetme çabalarýdýr. KÝMYASAL YÖNTEMLER Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanýlan madde LSD idi. LSD psikokimyasal bir maddedir. Alan kiþide olaðanüstü psikolojik deðiþimler olur. Halüsinasyonlar görür, canlý, neþeli, güçlü duygu, düþünme ve davranýþlar içerisine girer. Bu madde beynin ön bölgesinde DOPAMÝN isimli zevk maddesini aþýrý salgýlamaktadýr. Bu maddeyi alan bir kiþi inandýðý konuda olaðanüstü eylemler gerçekleþtirebilmektedir. Ýkinci Dünya Savaþýnda hem Hitler hem Amerikan ordusu "Amphetamin" isimli uyarýcý kimyasalý kullanarak askerlerin savaþ gücünü arttýrmayý hedeflemiþlerdir. Hatta Hitlerin milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusunun hareket kabiliyetini çok hýzlý hâle getirdiði bilinmektedir. Ýçkisine LSD veya uyuþturucu katan kiþilerin kolay intihar ettikleri ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir. Bu konu da ABD'de gönüllüler, siyahlar ve eþcinseller üzerinde ilginç deneyler yapýlmýþtýr. Deney yapýlan kiþilerde akýl hastalýklarý, yaþayanlarda da erken bunama, erken yaþlanma gözlemlenmiþtir. Bu konuda Dr. Armen Victorian'ýn kitabýnda ilginç kaynak ve bilgiler mevcuttur. Kitabýn ismi "Ýnsan Davranýþýnýn Manipülasyonu, Beyin Kontrolüdür." Bu kitap Timaþ yayýnlarý arasýnda tercüme edilerek yayýnlanmýþtýr. PSÝKÝYATRÝDE TEDAVÝ AMACIYLA KULLANILIYOR Psikiyatrik uygulamada taný ve tedavi yöntemi olarak kullanýlmaktadýr. Narkoanaliz olarak tanýmlanan bu yöntemde kiþiye damardan kýsa süre etkili barbibüratlar verilir. Kiþi uyku uyanýklýk arasý bir boyuttadýr. Bilinçaltýnýn üstündeki baskýlar aralanýr. Kiþiyle güven iliþkisi içinde psikoterapödik iliþki kurulabilirse bilinçaltý duygular, eðilimler, hatýralar, þartlanmalar ortaya çýkarýlýr. Ýlaçlý hipnoz da denilebilen bu yöntem kiþinin bilinçaltý çatýþmalarýný analiz edip onun tedavisini gerçekleþtirmek için kullanýlýr. HÝPNOZLA BEYÝN YIKAMAK MÜMKÜN MÜ? Hipnoz bilimsel bir yöntemdir. Kiþi hipnotik uykuya geçtiðinde vücut ve beyin uyur, fakat terapistle, kiþi arasýnda seçici bir algýlama alýþveriþi kanalý açýlýr. Böylece kiþi yönlendirilir, düþünceleri, duygularý deðiþtirilebilir. Psikiyatride hastalýklý düþünceleri yok etmek, saðlýklý düþünceler kazandýrmak, ego gücünü arttýrmak için bu yöntemi kullanýyoruz. Her bilimsel yöntem gibi hipnozda gösteri malzemesi veya siyâsî amaçla kullanýlabilir. Hipnozda ilk þart iki tarafýn birbirine güvenmesidir. Daha sonra konsantrasyon gücü artýrýlýr, uygun telkinde bulunulan kiþi geçmiþine götürülebilir, beyni yýkanabilir, yanlýþ þeylere inandýrýlabilir. Ancak kiþiye hipnozda istemediði þeyi yaptýramazsýnýz. Bazý kiþiler telkine çok yatkýndýr, kolaylýkla girerler. Fakat obsesif ve paranoid denilen güvensiz özelliði fazla olan kiþileri hipnotik transa geçirmek çok güçtür. ELEKTROMANYETÝK ETKÝLEME Evren "Radiant Enerji" denilen yayýlan bir enerjiden oluþur, gözümüzle gördüðümüz spektrum bir dalga boyudur. Morötesi ve kýzýlötesi dalga boylarý gözümüzle görülmez. Ancak röntgen filmlerinden, termal kameralara, yeraltý su havza haritalarýna kadar bir çok alanda kullanýlýr. Her elektrik kaynaðý bir radyasyon neþreder. Bazý radyasyonlar iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. Hidrojen atomu frekansýna uygun mikrodalga ile MR gibi beyin tomografileri çekilir. Mikrodalga fýrýnlarda ýþýnlarýn camý geçerek tabak içindeki suyu buharlaþtýrdýðýný biliyoruz. MÝKRODALGA ÝLE BEYÝN KONTROLÜ Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluþturmak mümkündür. Elektromanyetik ritmik vuruþlar kiþinin baþýný elektrikli matkapla oyulduðu hissi uyandýrabilir. Çok düþük frekans da (VLF), iyonlamanýn olmadýðý bir radyoaktivite ile baþ aðrýsý, çýnlama, sinirlilik, depresyon, hâfýza kaybý hatta panik duygusu oluþturulabilir.Radyasyonun diþ dökülmesi, kan kanseri, sakat doðumlara neden olduðu yaptýðý bilinmektedir. Ýyonlanmanýn olduðu radyasyonlar X ýþýnlarý Radyum gibi kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanýlýr. Bu ýþýnlarý uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynaðýný 1-2 km. uzaktan bir hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyetli kiþilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir teknoloji insanlýk dýþý amaçlarla kullanýlýrsa insanlýðýn sonu baþlar. ELEKTRONÝK PARÇA YERLEÞTÝRMEK MÜMKÜN MÜ? Ýnsan davranýþýný kontrol etmek isteyenler hayvan deneylerinde bunu gerçekleþtirmiþlerdir. FM radyo kanalý ile sinyaller alabilen ve nakledebilen minyatür elektrotlar hayvan kafasýna yerleþtiriliyor. Maymunda cinsel saldýrganlýk, boðada âniden durma komutu verme deneyleri baþarýlý oldu. Yunus balýklarý yönetilebildi. ABD'de beynin elektronik uyarýlmasý zihinsel özürlülerde ve eþcinsellerde araþtýrýlmýþtýr. James Olds isimli araþtýrmacý beynin hipotalamuþ bölgesine elektronik implant yerleþtirerek eþcinselleri kontrol etmeyi baþardý. Hastalarda korku, heyecan, halüsinasyon oluþturarak davranýþlarýný ödüllendirdi veya cezalandýrdý. Zihin özürlülere de benzer deneyler yapýldý. Bu çalýþmalar çok tartýþýldý. Bilimin iyiliði deðil hastanýn iyiliði ön planda tutulmasý etik kuralýna göre çalýþmalar durduruldu. FM radyo kanalýnda sinyaller alabilen ve nakledebilen bu uzaktan beyin elektronik uyarýlmasý ateþli tartýþmalara konu oldu. Hatta Fransa'da her doðan çocuða kimliðini belirtir elektronik parça yerleþtirerek ömür boyu nerede olup olmadýðýný izleyebiliriz tezi bile ortaya atýldý. Ýnsanýn robot gibi tuþlarla kontrol edilmesi çok tehlikeli bir geliþmeydi. Elektronik implantý (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado beynin amigdal ve hipokampus gibi alanlarýný canlandýrarak neþe, tuhaf duygu, renkli görüntü gözlemlediðini kayýt ederek kitabýnda açýkladý. Radyohipnotik beyinlerarasý kontrol projesi elektronik hipnoz yapmayý amaçlamaktadýr. Bu projede kiþiye istemediði þeyler yaptýrmak mümkün hale gelecektir. Tuþlarla kontrol edilen insana ne yaptýrýlmaz ki! YENÝ BÝLÝMSEL GELÝÞME: Düþünce Teknolojisi Bugün psikiyatride beynin ürettiði sinyalleri kaydederek beyin fonksiyonel görüntülemesi yapýlabilmektedir. Klasik EEG'nin bilgisayar devriminden sonra analog sinyallerin sayýsallaþtýrýlmasý ile beyin haritasý çýkarýlýyor. Biz Memory Center Nöropsikiyatri Merkezinde bu sistemi kullanarak beynin hastalýklý çalýþan alanlarýný görüntüleyebiliyoruz. Taný ve tedaviyi güçlendirmek için iþe yarayan bir yöntemdir. Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlýlýðýný hasta izlerken görselleþtirmiþ oluyoruz. TRANSKRANÝYAL MANYETÝK UYARIM Elektromanyetik enerjinin tedâvide kullanýmý yeni geliþmelerdendir. TMU denilen bir yöntem ile Tedaviye dirençli depresyon, Obsesif KOMPULSÝF Bozukluk ve Þizofresi gibi ruhsal bozukluklarda ilaç tedavisine bir üstünlük olarak dikkat çekmektedir.( Arch Gec-Psyhiatry.1999; 56:300-311). Bu konuyu daha sonraki bir yazýmda ele alacaðým merak edenler www.mcaturk.com adresinden gerekli bilgiye ulaþabilirler. Evet beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarý vererek Depresyonu tedâvi etme projesi elektroþok tedavisine alternatif olarak iþe yarayacak gibi görünmektedir. DUYU ÖTESÝ ALGI Birleþik Devletler parapiskolojik araþtýrmalara büyük bütçeler ayýrmaktadýr. Beþ duyuyu kullanmada insanýn geçmiþ, gelecek ve þimdiki zaman hakkýnda bilgi edinmesi çok ilgi çeken bir konudur. Telepati, Durugörü (Clair-voyance), Altýncý his de denilen bu algýlama biçimi hakkýnda þu anda bilimsel çalýþmalarda saðlam deliller yoktur. Sesin, elektromanyetik frekansýn, lazerin varlýðý baþka dalga boylarýnýn varlýðýna kanýt olabilmektedirler. Zihni kontrol etmenin, ikizlerin, anne-çocuk arasýndaki uzaktan duygusal etkilenmelerin nasýl olduðu henüz çözülemedi. Rüya laboratuvarlarýnda telepati yolu ile kavram ve imaj uyandýrýldýðýnýn gözlemlenmesi elektronik psikiyatri açýsýndan devrim niteliðindeki çalýþmalardýr. Durugörü veya beden dýþý sezgi denilen bir yöntemde de bazý denekler odada gizlenmiþ nesnelerin yerini tespit etmeyi baþarabiliyorlar. "Remote Viewing, remote sensing" denilen uzaktan görme ve hissetme özelliði olan insanlarýn bunu nasýl baþardýklarý bilimsel ilgi alanýna girmektedir. Uzaktan görüþün elektromanyetik iþleyiþi çözülebilirse insanlýðýn kaderi etkilenecektir. Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz insanýn zihninin uzaktan kontrol edilmesi dünya için sosyal ve politik etkileri çok fazla oluþacaðý geliþmeleri getirecektir. Nevzat Tarhan [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Ucundan Kenarýndan : Özlem Özdemir KURBAÐA YARIÞI Günlerden bir gün bir kurbaða yarýþý düzenlenmiþ, Hedef yüksek bir kulenin tepesiymiþ. Kalabalýk, onlarý görmek ve alkýþlamak için toplanmýþ, Yarýþ baþlamýþ.......... Aslýnda kimse onlarýn tepeye varacaklarýna inanmýyormuþ... Ve þöyle konuþuyorlarmýþ aralarýnda, ''Boþuna!!!! Nasýl olsa baþaramayacaklar.'' Kurbaðalar yavaþ yavaþ cesaretlerini kaybetmeye baþlamýþlar. Yalnýz bir tanesi bütün gücüyle týrmanmaya devam ediyormuþ... Ve insanlar konuþmaya devam ediyorlarmýþ....... ''Hakikaten yazýk! Nasýl olsa tepeye varamayacaklar!!!!! Ve kurbaðalar yenilgiyi kabullenmek zorunda kalmýþlar. Bir tanesi hariç.... O, bütün koþullara raðmen devam ediyormuþ..... Sonuçta; O bir tanesi hariç, hepsi yarýþý terk etmiþler.... O ise kulenin tepesine tek baþýna çýkabilmiþ... Herkes þaþkýnlýk içinde bunu nasýl baþarabildiðini merak ederken, Ýçlerinden bir tanesi ona yaklaþýp bu yarýþý nasýl tamamladýðýný sormuþ.... Ama kurbaðadan hiç bir tepki alamamýþ, çünkü, Tepeye týrmanmayý baþaran kurbaða saðýrmýþ !!!!! Bu hikayeyi okuduðumda, aklýma ilk gelen, gençlik dönemimde baþladýðým her aktivitenin ardýndan iþittiðim sözler oldu. Herhangi bir enstrümaný çalmaya ya da herhangi bir sporla ilgilenmeye heves edip bunu aile meclisinde gündeme getirdiðimde hep ayný konuþmalar geçerdi evde. Bunun da bir önceki gibi geçici bir heves olduðu düþünülürdü. Oysa denemeden nasýl bilebilirdimki hangisini daha çok seveceðimi ya da hangisine daha çok kabiliyetim olduðunu. Yarýþan kurbaðalar misali, cesaretimin kýrýlmasý için her türlü zemin hazýr. Baþaramayacaðým fýsýldanýyor kulaktan kulaða. Mevcut, standart yaþantýnýn dýþýnda bir olaya adým atmak istediðinizde, fikrini aldýðýnýz insanlarýn çoðu olasý olumsuzluklarý hatýrlatma gereði duyar. Çocuðuna bakýcý aramaya kalkan bayanlar çok iyi bilirler ki, bakýcý aradýðýný duyan herkesin mutlaka bir sapýk bakýcý hikayesi vardýr anlatacak. Kendilerinin yaþamasý önemli deðil, çevrelerinde yaþanmýþ ya da anlatýlmýþ bakýcý hikayeleri ''aman dikkat'' sözleriyle baþlayarak, bire bin katarak anlatýlýr. Ben artýk bu ülkede yaþamak istemiyorum, tasý taraðý toplayýp yurtdýþýna gidiyorum diye çýkýn bakalým bir ortaya, baþta aile büyükleri olmak üzere dinleyeceðiniz gidipte geri dönen maðdurlarýn sayýsýna inanamazsýnýz. Devlet Dairesinde çalýþýyorsanýz, özel sektöre geçmek istediðinizi, hayatý memuriyette geçen babanýza , ya da vücudunuzdaki yaðlarý aldýrtmak istediðinizi annenize bir söyleyin isterseniz. Kimler ameliyat masasýnda yaðlarýný aldýrýrken kalmýþ, kimler devlet dairesinden özel sektöre geçip iki ay sonra iþsiz kalmýþ dinleyin. Hepsinin iyi niyetli olduðu þüphe götürmez bir gerçek. Ýyi niyetle, yaþanabilecek olumsuzluklara hazýr olmamýz için yapýlan nasihatlar belki, ama belkide yaþanabilecek daha güzel bir hayatýn önünün kesilmesinin sebepleri. Yokmudur hepimizin geçmiþe dair piþmanlýklarý ? Koþarak para kazanýlmayacaðýna inanýp koþmaktan vazgeçen nice Süreyya Ayhan'lar yokmudur aramýzda ? Duyduðu her gitar sesinde içi titreyen müziði býraktýðý için ? Saðýr kurbaðanýn duyduðu ses en doðru ses herhalde. Yaptýklarýmýzý inanarak yapýyorsak, fonda sadece kendi sesimiz yankýlansa da olur. Ne güçlü sponsor ne de amigoya ihtiyaç duymadan her yarýþýn üstesinden gelebileceðimize inanýyorum, sadece kendimize inanýyorsak. Özlem Özdemir [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý PASTORAL EFEMER : Zeki Yýldýrým KÜÇÜK ÝTFAÝYECÝ, BÜYÜK ÝTFAÝYECÝLER VE KUTUP AYILARI Bir arkadaþým mailinde neden her öykümde hayvanlar dünyasýna ait en az bir canlý gurubunun yer aldýðýný sormuþ. Derler ki Yörük üç þey bilirmiþ ve üçü de keçi üzerineymiþ. Bir Yörük biyologun da bileceði üþ þey vardýr, o da hayvanlarla ilgilidir. Anlatmak istediklerimi, yaþamým temel dinamikleri olan hayvanlara yüklemek, anoloji yaparak anlatmak daha kolay oluyor beklide. Geçen yýl çeþitli sitelerde en çok rastlanýlan ve mail olarak iletilen bir öyküydü "Küçük Ýtfaiyeci". Kýsa Amerikan öykülerinden biri olan öyküde; küçük oðlu lösemi olan bir anne vardý ve bütün annelerin yavrularýna hissettiklerini daha yoðun yaþýyordu. Kalbi, acý içindeydi ve her anne gibi o da oðlunun büyümesini ve umutlarýný gerçekleþtirmesini istiyordu. Ama bu, artýk mümkün deðildi. Löseminin buna fýrsat tanýmasý olasý deðildi. Oðlunun küçücük dünyasýnda ölümün soðuk ve anlamsýz karanlýðýndan eser yoktu, o güzel gelecek günlere inanýyor ve büyüyünce itfaiyeci olmak istiyordu. Anne oðlunu hiç olmazsa bu hayalini olabildiðinde gerçekleþtirmek istiyordu; ''dileðini gerçekleþtirebilecek miyiz bir bakalým'' dedi. Anne, Arizona'daki itfaiye müdürlüðüne gider ve orada yüreði en az Arizona kadar büyük itfaiyeciler ile tanýþýr (öykü o denli duygulu motiflerle süslü ki, kýsaltmada ve aktarmada zorluk çekiyorum). Onlara oðlunun son isteðinden söz ederek, oðlunun itfaiye arabasýna binip þehirde küçük bir tur atmasýnýn mümkün olup olmadýðýný sorar. - ''Bundan daha iyisini de yapabiliriz" der itfaiye müdürü. "-Eðer oðlunuzu Çarþamba sabahý saat yedide hazýr ederseniz, onu o gün þeref konuðu yapar, itfaiyeci kimliðine büründürürüz. Bizimle itfaiye müdürlüðüne gelir, bizimle yemek yer, yangýn söndürmeye gelir. Hatta bize ölçülerini verirsen, ona üzerinde Arizona itfaiyecilerinin sarý renk üzerine iþlenmiþ ambleminin olduðu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir, lastik botlarý ýsmarlarýz. Hepsi Arizona'da üretiliyor - ''. Üç gün sonra, itfaiyeciler Bob'u evinden alýp, ona elbisesini giydirdiler ve hasta yataðýndan itfaiye arabasýna kadar eþlik ettiler. Bob, itfaiye arabasýna kuruldu ve müdürlüðe doðru yol almaya baþladý. Kendini çok mutlu hissediyordu. O gün Arizona'da tam üç yangýn ihbarý olmuþtu. Deðiþik itfaiye arabalarýna, hatta itfaiye Müdürlüðü'nün özel arabasýna da binmiþti.Yerel televizyonlar da onu izleyip, çekmiþlerdi. Hayallerinin gerçek olmasý, gösterilen sevgi ve ilgi, Bob'u o kadar etkilemiþti ki, doktorlarýn söylediðinden tam üç ay daha fazla yaþamýþtý... Bir gece bütün yaþam belirtileri dramatik bir þekilde yok olmaya baþlayýnca, hiç kimsenin yalnýz ölmemesi gerektiðine inanan baþhemþire, aile bireylerini hastaneye çaðýrdý. Daha sonra Bob'un itfaiyede geçirdiði günü hatýrladý ve itfaiye müdürlüðüne telefon açýp Bob'un bu dünyaya veda ederken yanýnda, özel kýyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasýnýn mümkün olup olamayacaðýný sordu. Ýtfaiye Müdürü; - ''Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Beþ dakika içinde oradayýz. Bana bir iyilik yapar mýsýnýz? Sirenlerin çaldýðýný duyduðunuzda, yangýn olmadýðý anonsunu yaptýrabilir misiniz? Sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaþlarýný ziyarete geldiklerini söyleyiniz ve lütfen onun odasýnýn penceresini açýnýz'' diye yanýtladý. Yaklaþýk beþ dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven taþýyan kamyonet ulaþtý. Merdiveni açtý ve Bob'un üçüncü kattaki odasýna doðru yaklaþtý. Tam on dört itfaiyeci Bob'un odasýna týrmandýlar. Annesinin izniyle onu kucakladýlar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler. Ölümle pençeleþen Bob itfaiye müdürüne baktý ve; - ''Efendim ben þimdi gerçekten itfaiyeci miyim?'' diye sordu. - ''Bundan þüphen mi var Bob?'' diye yanýtladý müdür. Bu kelimelerden sonra Bob gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapattý". Öykü devam ediyor. Belki unuttunuz, belki hatýrlamýyorsunuz, belki de çok duygusuz, çok katý oldunuz; ama bilin ki "HAYAT, SEVGÝ VE UMUT SAÇMAKTIR." Eðer bunu okuyunca gözleriniz dolmuyorsa sizin için yapýlacak bir þey kalmamýþ demektir.. Yok eðer doluyorsa o zaman sevdiklerinizin kýymetini bilin ve gerçek sevginizi ortaya koyun... Algýda seçicilik tanýmlamasýný biliyorsunuz, inanýn bu içimde bir þeyleri kopartan bu öyküyü okuduðumun tam ertesi sabahý (07.00) arabamla okuluma doðru yola çýkmýþtým. Yolda bir itfaiye arabasý ve 5-6 itfaiye görevlisini ellerinde hortumlar olduðu halde görünce birden heyecanlandým. Çünkü olay bir felaketi önlemeye yönelik bir çalýþma olarak görünüyordu. Arabamý yavaþlattým, saða çekip park etmeye çalýþýrken birden felaketi gördüm. Ýtfaiye görevlileri ellerinde hortum olduðu halde aralarýna bir Doðan marka bir otomobili almýþlardý. Bir itfaiyeci arabanýn þoför koltuðunda oturuyor, biri hortum tutuyor, biri elinde fýrça arabayý fýrçalýyor, ikisi de sigara içiyorlardý. Tanrým bizi bu felaketlerden koru. Yüreðimi nefret kapladý, hýzla oradan uzaklaþtým. Gittiðim her kilometrede içime bir þeyler battý durdu, neden o adamlara kamuya ait bir hizmetin böylesine aptalca bir iþe yönelik olarak kullandýklarýný sorma cesaretini göstermediðime kýzarak. Evet çünkü "HAYAT KENDÝ ÇIKARLARI ÝÇÝN, BÝR ÞEYLERÝ KENDÝNE YÖNELÝK OLARAK ÞAÇMAK DEÐÝLDÝR "HAYAT, SEVGI VE UMUT SAÇMAKTIR." Eðer benim yaþadýklarým kýsmýný okuyunca benim sessizliðime onay veriyorsanýz, týpký o itfaiye görevlileri gibi çoðumuz için yapýlacak bir þey kalmamýþ demektir. Yok eðer farklý bir þey hissediyorsanýz yani bu ülkenin, bu büyük bedeller ödenerek kurulan bu Cumhuriyet'in kýymetini biliyorsunuz ve gerçek sevginizi ortaya koyuyorsunuz demektir. Biliyorum ki orada söyleyeceðim en ufak bir eleþtiri kavgayla sonuçlanacaktý, ama bu ülke için ödenen bedellerin yanýnda ne kadarda küçük kalýrdý. Bir de o itfaiyecilerin, son dönemlerde yetiþen sevgili politikacýlarýmýzýn "Bal tutan parmaðýný yalar" felsefesine inandýklarýný ve o þekilde doðal haklarý olduklarýný düþündüklerini düþünürsek. Evet... Çünkü diye, baþlýkta yer alan kutup ayýlarý ile devam edelim. Kutuplarýn bembeyaz kürklü, sessiz, iri cüsseli ayýlarýn itfaiyecilerle ne iþi olabilir ki. Aslýnda hiçbir ilgileri yok, onlar kendi yaþamlarýnda, çevrelerine son derece uyumlu bir çark gibi dönerek, çok özel bir yaþam sürüyorlar. Öykünün son kahramanlarý kutup aylarý deðil, onlarý avlayan ÝNSANLAR. Hem de, bu konuda hayallerinizi zorlayacak, kanýnýzý dondurup, insan olduðumuza bin piþman edecek yöntemleri kullanmaktan çekinmeyen ve sürdürmekte ýsrar eden ÝNSANLAR. Yani bizler, bizler yani... Kutup ayýlarý genel olarak etçil beslenirler. Bunu bilen insanoðlu, (okuduðum kadarýyla) aðýz kýsmý çok inceltip keskinleþtirilmiþ býçaklarý, aðýzlarý yukarý gelecek þekilde karýn içine gömerlermiþ. Býçaklarýn sabit kalmasý için etraflarýna su döküp, buz tuttururlarmýþ. Býçaklarýn kamufle olmasý için, üzerine kar serperlermiþ. Daha sonrada ayýlarýn çok sevdiði hayvan kanýný býçaklarýn tam üzerine gelecek þekilde dökerler, ve gözetlemeye yatarlarmýþ. Kan kokusunu alan ayý ya da ayýlar hemen bölgeye gelip kaný yalamaya baþlarlarmýþ. Kar üzerindeki kaný yalayan ayýnýn dili, gömülü býçak tarafýnda kesilir, dilinden kanlar akmaya baþlarmýþ. Ama ayý, kar üstünden yalandýðýndan olsa gerek, üþüyen dili yüzünden kendi dilinin kanadýðýný fark edemezmiþ. Daha fazla kaný gördükçe, daha büyük bir iþtahla saldýrýrmýþ. Çok deðil kýsa bir süre sonra, zavallý ayýcýk kan kaybýndan ölürmüþ. Hem de o çok deðerli postuna hiçbir zarar gelmeden. Ne denilebilir ki demeyelim bu kez. Þöyle düþünelim. Özel arabasýný, itfaiye gibi kamu malý olan bir aracý hoyratça kullanan itfaiyeciler aslýnda kimin imkanlarýný, kimin suyunu tüketiyorlar, kimin kanýndan besleniyorlar.Ya da çocuklarýmýzý geleceðin daha geliþmiþ Türkiye'sine hazýrlamayan öðretmenler, rüþvet alan kamu görevlileri, hortumcular, insanlarýmýz üzerinden haksýz kazan peþinde olan özel sektör kesimi aslýnda kendi kanlarýný yalamýyorlar mý ? Bu cennet vatanýn geleceðini, kendi çocuklarýnýn geleceklerini tüketmiyorlar mý ??? Zeki Yýldýrým [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Rengarenk: Tuba Çiçek TEKNOLOJÝ, INTERNET, YALNIZLAÞMA, SANAL AÞKLAR, YALAN BÜNYELER VESAÝRE... Canalys firmasýnýn araþtýrmasýna göre: içinde bulunduðumuz 2003 yýlýnda, Avrupa, Ortadoðu ve Afrika'daki akýllý telefon satýþlarý, diðer mobil cihazlarýn satýþ rakamýný geçecekmiþ. Peki 'akýllý telefon' (smart phone) dedikleri þey ne iþe yarar? 'Hayatýnýzý organize eder' diye tanýmlýyor uzmanlar. Ýnternete baðlanýp e-postalarýnýzý okumak, bankacýlýk iþlemlerinizi yapmak, borsa oynamak, gazete okumak vs. gibi iþlerde kullanabileceðiniz bu geliþmiþ telefonlar giderek yaygýnlaþacak ve hayatýmýzý organize edecekmiþ. Þu iþe bakýn? Hayatýmýzýn organizasyonu, cebimizin ebatlarýndan bile daha küçük bir telefona kaldý... Yani 'Hiper Teknolocik Amcalar' diyor ki:"Siz hayatýnýzý organize etmekten acizsiniz ey insanlýk! Ama üzülmeyin, panik yapmayýn.. Biz sizin hayatýnýzý organize etmek üzere, çok pahalý ama çok maharetli minicik aletler üretiyoruz.. Ellerinizi baþýnýzýn üzerine koyun ve bu cep kadar minik aletlere teslim olun!" Peki amcacýðým! Tamam! Zaman hýz zamaný. Teknoloji, artýk hayatýmýzýn vazgeçilmezi... Ýnternet iletiþimin, bilgiye ve habere ulaþmanýn en kýsa ve en ucuz yolu. Dünyadaki deðiþimin hýzýna yetiþebilmek, koþturmaca halinde tükettiðimiz yaþamý bir yerlerde yakalayabilmek, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak çaðýn gereði. Ama bu durumun suyunu çýkarýp, teknoloji çýlgýnlýðýnýn sosyal yaþantýmýzý etkilemesine de izin vermemeli. Ne dersiniz? Giderek 'teknolocik' iliþkiler, 'teknolocik' aþklar, 'teknolocik' dostluklar, yani 'teknolocik' yaþamlar içinde boðuluyoruz sanki.. Psk. Dr. Hakan Erkaya, bir yazýsýnda: "Artýk bilgisayar ekranýnda öðrenilen davranýþ kalýplarý pekiþtirilerek yavaþ yavaþ günlük hayatý da sanallaþtýrmaya baþlýyor. Bu olgulardan bir tanesi de bütün dünyada görülmeye baþlanan "metropolis zapping" diye adlandýrýlan bir olgudur. Metropolis zapping denilen olay; bulunduðumuz kentlerin içinde hareket ederken bir anlamda sanki "on-line"mýþýz ve kent bir web sayfasýymýþ gibi bir etkinlikten baþka bir etkinliðe, bir merkezden baþka bir merkeze, bir insandan baþka bir insana, bir bardan baþka bir bara, vs... kaydýðýmýzý ve yaþamlarýmýzýn artýk çok akýþkan olduðunu farzederek yaþanýyor!" diyor. Dünya nüfusu her geçen gün dehþet bir hýzla artarken, insanoðlu yalnýzlaþýyor. Yani kalabalýklaþýrken yalnýzlaþýyoruz. Çaðýn vebasý bu: Yalnýzlaþmak, insani duygularý yitirmek, manevi þeyleri törpüleyip yerine daha maddesel þeyler koymak, varoluþu hakiki olarak gerçekleþtirememek, yele kapýlmak vesaire. *** Yazýk ki, sosyal yaþantýya aktif olarak katýlmak eskisi kadar ucuz deðil. Sinemaya, tiyatroya, konsere, cafeye gitmek lüks oldu artýk. Bu sebepledir ki insanlar iletiþim ihtiyaçlarýnýn bir çoðunu, ayný anda internette karþýlama avantajýný kullanmak istiyorlar. Bir hayat kadýnýnýn pahasýný biliyor musunuz? Ya da bir kadýna pastahenede bir dilim pasta ýsmarlamanýn pahasýný? Ýnternet öyle mi ama! Saati 1.425.000 liradan, hem seks ihtiyacýný giderebiliyor, hem gazeteni okuyor, hem müziðini dinliyor, hem de karþý cinsten birine birþey ýsmarlamadan muhabbet edebiliyorsun. Sudan ucuz!!! Hepsine eyvallah da, bir takým ihtiyaçlarý siber alemde gidermeyi alýþkanlýk haline getirdiðin gün, gerçek yaþamdan koparsýn. Sosyal yaþamdan kopmadan, siber alemin nimetlerinden faydalanmak olasý gibi görünüyor. Hazzetmediðim birisi BÝLE olsa, yüzyüze konuþmanýn gerçekliðini ve tadýný, cansýz bir monitör karþýsýnda sohbet etmeye ya da içselliðimi deþifre etmeye deðiþmem. Ýþte bu yüzden diyorum ki: gerçek dostlarýmýzý, içselliklerimizden mahrum etmeyelim. Onlara ve kendimize bir þans verelim. Mahrem olmasý gereken 'iç dünyamýzý deþifre etme'nin mekaný siber alem deðil, sosyal yaþamdýr. Bununla birlikte, internette kurulmuþ iliþkileri (sanal aþk ya da sanal dostluk) gereðinden fazla önemsiyor ve sahipleniyorsanýz, bu iliþkilerde beklentiler içine giriyorsanýz, internette 'online' olsanýz bile, gerçek hayatta 'invisible' takýlmaya mahkumsunuz demektir. Sen git dertlerini hiç tanýmadýðýn sanal insanlara anlat.. kederini, coþkunu monitörle paylaþýp rahatla; sonra da, "dostluklar ölüyor, kimse kimseyi dinlemiyor, giderek yalnýzlaþýyoruz" gibi þikayetlerde bulun. Pek adilane deðil, ne dersiniz? Bütün insani deðerler, teknolojinin ve postmodernizmin kurbaný oldu zaten. Gelenekler, safiyetler, eski ve içten alýþkanlýklar, özlemler, hayaller vs. Hiç olmazsa aþkýn ve dostluðun anlamýný yitirmeyelim. Býrakýn hiç olmazsa onlar derin ve masum yöntemlerle yaþanmaya devam etsin. Alengirik nickname'lerle, yalan silüetlerle, hayalini kurup da olmayý beceremediðiniz edalarla, sanal ebatlarla, hiç karþýsýna çýkamayacaðýnýz yavuklularla, reelde karþýlaþýr karþýlaþmaz büyüsü bozulacaðý belli aþklarla daha ne kadar kandýrabilirsiniz ki sevdaya hasret bünyenizi? Ve gerçek dostlarýnýza, gerçek emekler harcamaya yüreðiniz yetmiyorsa, dostluðun ya da dostlarýnýzýn suçu deðil bu... Klavye baþýnda iç dünyanýzý açmak, sýrlarýnýzý paylaþmak maharet deðil.. Yiyorsa bir insanýn gözünün ta içine bakarken, sesiniz titrerken, gözleriniz nemlenirken, elinizi koyacak yer bulamazken, bir cüssenin ve içindeki yaþanmýþlýklarýn varlýðýný karþýnýzda kanlý canlý hissederken dökülün eteklerinizdekileri! *** Þimdi teknoloji ve internet konusunda bu kadar ahkam kestikten sonra, ICQ kullandýðýmý ve günün yaklaþýk 18 saati online olduðumu söylersem, bana "Bu ne perhiz, bu ne lahana turþusu" demezsiniz deðil mi? (Tamam abarttým, online deðil invisible takýlýrým. Eh benim de kendime göre bir takým prensiplerim var; temelli yoldan çýkmýþ deðilim yani.) Bazý zamanlarda, mesela 3-5 ayda bir, caným sýkýlýr, ne bileyim yapacak iþ bulamam ve online olurum. ICQ kullananlar bilir; anýnda mesaj yaðmaya baþlar.. Þair ruhlu olanlar, evlenecek biri için ICQ'dan medet umanlar, mankenler, iþ adamlarý.... 'ayný anda hem yakýþýklý, hem zeki, hem ahlaklý, hem zengin, hem kariyer sahibi, hem hebele, hem de gübeleyi bünyesinde toplamayý baþarmýþ(!) kusursuz tiplemeler... Bir kere "slm", "ASL" ya da "nasýlsýn cici kýz, beyaz atlý prensin olayým mý" felan gibi ebleh iþi mesajlarla gelenleri kafadan ignore ederim. Azýcýk da olsa zeka kýrýntýsý gördüðüm mesajlara cevap veririm. Ama heyhat, onlar da iki cümle sonra; "kendini tarif etsene, fotoðrafýn var mý" vs. gibi muhabbetlere girerler.. Anýnda 'dalga geçmek' ve 'haddini bildirmek' dürtülerim þahlanýr... Kendini tarif et diyenlere: "boyum 1.50" diye ilk oltayý atarým.. "Hmm minyonsun demek, minyonlarý severim" der karþýdaki sazan. "Kilom 92" deyince, "Biraz kilo problemin var galiba" diye miyavlamaya baþlar seninki... "Evet biraz kilo, biraz sivilce, biraz da kepek problemim var" deyince, ses kesilir karþý taraftan.. Bir süre düþündükten sonra dalga geçildiðini anlar: "Kendine güvenen biri olmalý" diye geçirir aklýndan; kendini kandýrmaya yeminlidir. "Yok.. yok güzel olabilir..." "Neden dalga geçiyorsun benimle" der, ebleh avcý. "1.80 boyunda, 60 kilo, yeþil gözlü, kýzýl bir afetim desem, inanacak mýsýn bre denyo?" diye sorunca "Evet evet biliyordum güzel olduðunu" der seninki. Ulen þiþko, týknaz, kepekli ve sivilceli olduðuma inanmýyorsun da manken gibi olduðuma nasýl inanýyorsun aklýevvel? Eh reel hayatta, manken gibi biriyle deðil muhabbet etmek, yanýna yaklaþmak gibi bir þansý ya da cesareti yoktur; hiç olmazsa sanalda tatmin olsun, özgüven tazelesin paþam, deðil mi? Mevzu karýþýk, söylenecek çok söz var. Ama bu kadarý adam olana yeter, deðil mi? Ben gidip biraz ICQ'da özgüven tazeleyeyim bari! Tuba ÇÝÇEK [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Entel Kahveci: Mustafa Uyal Popstar 75 2003 yýlýnýn sonlarýna geldik. Yeni yýla yeni Popstar’larla giriyoruz. Bu popstarlar kimine göre Etiler Bar þarkýcýsý olacak, kimine göre , hiçbir þey olmayacak .Aslýnda bu yarýþma yaratacaðýný yarattý bile iyi bir rating, suni bir gündem ,yayýncý kanala iyi para, adý saný duyulmamýþ veya unutulmuþ bir iki adama jüri üyeliði aracýlýðýyla ikbal takviyesi ve bazý prodüktörlere bir iki kasetlik caný ve yeteneði olan üç beþ gence gerçekten ucuz barlarda sona erecek bir þöhret çikleti çiðnetirken ek gelir saðlama olanaðý. Aslýnda olan biten bu. Son birkaç yýlýn gündemine bir bakýn kimler pop olmuþ ve ne kadar süre bu popülarite devam etmiþ? Kimler gündeme girip çýkmýþ ve sebepleri sayalým Ahmet Mete Iþýkara, Osman Dursun, Kemal Derviþ, Merve Kavakçý,Kamer Genç, Buket Saygý, Werner Lorant, Taþfýrýn erkeði Tamer Karadaðlý, Robot Çelik , Þarkýcý Çelik, Pýnar Altuð, Gülben Ergen, Derya Tuna, Asena . Bunlar rating yapan dizi, SMS, Motivasyon, seks kaseti, kurþun yarasý, Türban kavgasý gibi çeþitli nedenlerle POP olup sonra aniden POF olup ismini anýmsatabilenler. Daha da kötü durumda olanlar ”Köþkün önünde soyunan kadýn, MehmetAlinin dizisindeki seksi þempanze” gibi eylem veya rolleriyle pop olup ismi bile hatýrlanmayanlar ama kimsenin hakkýný yemeyelim en kötü durumda olanlar ise çaresizler, mesela, Gülben Ergen’in malum kasedi ortaya çýktýðýnda medya ilgisini görüp “bu adam benim kasedimi de çekmiþti” diye ortaya çýkýp bu yüz kýzartýcý durumdan bile nemalanmayý kendilerine yedirenler, yýllarca önce tekme tokat evden kovduðu kýzý dayak sebebi yöntemlerle þöhret olunca “yavrumu özledim” diye basýna koþanlar bu kategoriye girer. Bunlara “Aman haa..” durumlarý demek daha doðrudur... Popstar konusu nerelere geldi ama ben nereye gideceðimi bilerek bu yazýya baþladým. O yüzden de oraya gidiyorum yani 1975 yýlýna ; Türkiyenin ilk Eurovision Þarký Yarýþmasý Türkiye elemelerine . O zamanlar Türkiye deðerleri daha mütevazý , daha erdemli daha heyecanlý. Ahlaki deðerleri henüz enflasyon canavarýnýn tecavüzüne uðramýþ deðil, 1974 Kýbrýs harekatý olmuþ ama dünyada yankýlarý hala yükseliyor, Medya Hürriyet, Milliyet Tercüman ,Cumhuriyet ten ve siyah beyaz tek kanal TRT den ibaret. O da saat 18-24 arasý yayýn yapýyor. Tele Pazar Rating rekorlarý kýrýyor. Güneþ Tecelli; Ýtalyadan ithal Rafaella Cara destekli Canzonissima programlarýna fark atan bu programýn müthiþ sunucusu, neredeyse her hafta bir Pop Star yaratýyor. Ýþte bu özet durumda bir haber ortaya düþtü.Eurovision þarký yarýþmasýna katýlýyoruz. Bu yarýþmadan o güne dek çýkan yýldýzlarý ve bazý parçalarý hatýrlayanlarýmýz çok heyecanlandý. Shadows, Lulu, Udo Jurgens, Sandie Shaw, Cliff Richard , ABBA gibi isimlerle ayný platformda Congratulations, Boom Bang a bang , Waterloo gibi þarkýlarla ayný tonda yarýþacak Türkler geliyordu.. Yarýþma anons edildi ve baþladý. O günlerde bu heyecaný yaþayanlarýn hatýrlayacaðý gibi inanýlmaz bir organizasyondu. Timur Selçuk yönetiminde büyük orkestra daha ilk notalarýný çalarken sinyal müziði ilk starýný yaratmýþtý bile :Melih Kibar,. Çoban Yýldýzý bugün hala çaldýðý zaman insaný kýpýrdatan bir eser ve bestecisi hala üreten bir yýldýz. Daha sonra Birer birer o günün yýldýzlarý ve yýldýz adaylarý sahne almaya baþladýlar. Tabii ki son kez “kel” olarak karþýmýza çýkan ve kýsa süre sonra peruklanarak tekrar saçlýlar kervanýna katýlan Bülend Özveren ‘in sunuþuyla. Eserler özellikle bugünün pop standartlarýyla müthiþti. Bir çoðu bugün hala her yarýþmada sonuç çýkartacak kalitedeydi ve müthiþ yorumlar vardý. Aþaðýdaki tabloda görülen þarkýlar bir anda büyük bir tartýþma baþlattý.Kim kazanacaktý ? Büyük bir halk oylamasý yapýldý ama malum halk anlamaz, devletin vakarý da var..þimdi oraya bunlar kimi gönderir dendi ve bir de Jüri oluþturuldu ikisinin eþit aðýrlýkta oyu olacaktý yani bilmem kaç yüz bin kiþiye karþý birkaç bilen. Tabii kimse bunun tersini sorgulayýp TRT ye kredi vermedi: yani kafadan Jüri seçimi yapsalar ne olacaktý ki? Yarým da olsa bir katýlým yaratýlmýþtý. Ýlk anda Favoriler Boþver ile Nilüfer, Hayalimdeki adam ile Yeliz olarak adlandýrýlýyordu ama yayýnlar sonrasý halk iki isimde yoðunlaþmýþtý o günün þartlarýna hafif uygun sol temalar çaðrýþtýran "Yarýnlar" ile aksanlý Türkçesi , abartýlý sahne özellikle el hareketleri ve Beyaz üç parça takým elbisesi ile Ali Rýza Binboða, süper sempatik görüntüleri ve kabare çaðrýþýmlý tempolu Delisin ile Cici kýzlar. Derken süper Þarkýsý ve yorumuyla Nilüfer parçanýn çalýntý olduðu söylentisi üzerine yarýþmadan çekiliyordu. Aslýnda bunun doðru olmadýðý çok çabuk ortaya çýktý ama Nilüfer çekilmiþti bile. Zaten Tuðrul Daðcý imzasýnýn Þanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroðlu gibi iki büyük müzisyenin ortak takma ismi olduðunu bilenlerin bunun doðru olmayacaðýný tahmin etmesi gerekirdi ama olan da olmuþtu.Nilüfer boþvermiþti. Bunlar olurken kamuoyu yoklamalarý Yarýnlarý öne geçirmiþti. Favoriler pek anýlmýyordu. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. Anýlar / Uður Akdora (Çiðdem Talu - Uður Akdora) Caný Sýkýlan Adam / Esin Afþar (Esin Afþar) Böyle mi Baþlar / Yeþim (Mehmet Teoman - Cahit Oben) Dilenci / Attila Atasoy (Attila Atasoy) (2*) Bir Gün Karþýlaþýrsak / Gökhan Abur (Çiðdem Talu - Selmi Andak) Delisin Cici Kýzlar (Atilla Özdemiroðlu) (3) Özlenen Sevgi / Cahit Oben (Mehmet Teoman - Cahit Oben) Günahsýzlar / Ýskender Doðan (Ýskender Doðan) Minik Kuþ / Füsun Önal (Çiðdem Talu - Atilla Özdemiroðlu) Çiçekler / Zerrin Yaþar (Zerrin Yaþar - Atilla Özdemiroðlu) Caniko / Nejat ve Reha (Nejat Yavaþoðullarý) Mümkün Deðil / Serter Baðcan (Serter Baðcan) Hayalimdeki Adam Yeliz (Çiðdem Talu - Selmi Andak) 2 Yarýnlar / Ali Rýza Binboða (Ali Rýza Binboða) (1*) Seninle Bir Dakika Semiha Yanký (H. Münir Ebcioðlu - K. Ebcioðlu) (1) Umut / Þenay (Selçuk Baþar) Boþver / Nilüfer (Tuðrul Daðcý - Nino Varon Böylece karar gecesi geldi çattý ve her þey gerçekten dramatikti. Yarýnlar halk birincisi olmuþtu, Semiha Yankýnýn seslendirdiði Seninle bir dakika Jüriden tam not almýþtý. Delisin ikincilikteydi. Ortalamalarda Delisin Ve Seninle bir dakika eþit birinci olarak kaldýlar. Cici Kýzlarýn ve yarýþmanýn en genci Bilgen Bengü kurayý çekti ve Seninle Bir Dakikayý kendi eliyle Ýsveç’e gönderdi. Sonrasý herkesin malumu ama o gece kanýmca Türkiyenin ilk Popstar finaliydi. Ben bugün hala Uður Akdora’nýn Anýlarýný, Delisini, Seninle bir dakikayý, Boþveri ve diðer tüm parçalarý tek tek hatýrlýyorum ve bir daha o heyecan ve kalite yaþanmadý diye düþünüyorum.. Bugün Cahit Oben, Nejat Yavaþoðullarý,Gökhan Abur, Yeþim ,Nilüfer, Timur Selçuk gibi isimleri ayný sahneye çýkartmayý hayal edin bakalým olur mu? Gelelim günümüze o havayla baþlayan Eurovision yarýþmasýnda birincilik bile almýþ bir Ülkenin popstarlarýna ama önce bu popstarlarýn idollerine göz atarsak daha isabetli bir iþ yaparýz. Senede en az iki kez adliyelik olan, gazete basan, devamlý bir harem ile yaþayýp hepsini ayrý sevip ayrý döven, etrafýnda devamlý bir kurþunlama , hakkýnda tecavüz suçlamasý olan türkücüler, en büyük kanallardan birinde Türkiyenin yýldýzlarý ” gibi isimlerle Talk show programý yaptýrýlan , uyuþturucu alýþkanlýðý yüzünden en az iki kez adliye ve cezaevi gören, ilkokul bitirmemiþ cahil þarkýcýlar, etrafýnda devamlý nedensiz (!) krizler geçirip veya kullandýklarý araçlarla gene nedensiz türlü kazalarda ölen genç insanlar olan divalar, vergi kaçýran güzellik kraliçeleri, sahtekarlýk yapan rockçular sosyete dergilerini ve magazin programlarýný süsleyen güzel insanlar..para para para ve getirdikleri. Ýþte bu ortamda popstar yarýþmasýnda adaylarýn ses sahne ve fizik performanslarý yeterince ilgi toplamayýnca malum oyunlar devreye girdi ve Bayhan’ýn suçlarý, Firdevs’in göbek dansçýlýðý gibi skandallar ortaya atýldý. Daha sonar hýzýný alamayan gazeteler jüriyi terkeden Deniz Seki’nin dedesinin de katil olduðunu yazarak önemli bir “gazetecilik “olayýna imza attýlar. Þimdi soru þu : Bayhan son yýllarda ortaya sýkça çýkan suçlu yýldýzlardan biri olur veya olmaz ama Biz çocuklarýmýza artýk bir adam öldürmeden, bir seks kasetin olmadan, uyuþturucuya bulaþmadan, yalan söylemeden, , vergi kaçýrmadan bu magazin programlarýndaki hayata eriþemezsin diyelim mi, demeyelim mi? Eurovision 75 ‘in “Popular Starý” yani kýsaca :Popstarý / halk yýldýzý Ali Rýza Binboða idi elektronik mühendisiydi, öðretim üyesiydi, özgündü, mütevazýydý, renkli ve saðlam bir insandý. Bugünün adayý ise Bayhan . O Güneþ Tecelli'nin bir Telepazar programýnda ilk kez sunduðu biri gibi, baþý önde hayatýn sillesini yemiþ, mahcup ve ürkek duruyor, yeni bir hayattan, yeni bir baþlangýçtan bahsediyor.O zamanýn baþý önde mahçup Ýbrahim Tatlýses’ine çok benziyor Bayhan çok. Ne diyelim ümit ederim gençlere ayný tür bir örnek olmaz editör haklý ben haksýz olurum Mustafa Uyal Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Café d'Istanbul par Mustafa Serdar Korucu Merhaba, Bugün sizlerle ilk olarak Fransýz nostaljisi yaþamak isteyenleri cezbedecek olan "Nostalgie De France"ý, ardýndan 1992 yýlýndaki Sao Paolo Cezaevi'nde gerçekleþen büyük katliamýn ve acýlarýn üzerine büyük bir cesaretle giden, ünlü yönetmen Hector Babenco imzasýný taþýyan "Carandiru"yu ve son olarak üç büyük dine kucak açmýþ olan Ýstanbul'un dini mekanlarýný resimlerle anlatan "Üç Dinin Buluþtuðu Kent Ýstanbul"u paylaþacaðým. Keyifle dinlemenizi, izlemenizi ve okumanýzý dilerim. NOSTALGIE DE FRANCE : Günümüzde Arap-Yunan parçalarýnýn üzerine Türkçe söz yazarak þarký üretilmesine karþýn özellikle 70'li yýllarda çok tutulan Türkçe þarkýlarýn çoðu aslýnda Fransýz chansonlarýnýn aranjmanýdýr. Ýþte bu nedenle "Nostagie De France"da ben bu þarkýyý biliyorum ama nereden diyebileceðiniz pekçok þarký bulunuyor. Bu albümde Fransýz müzik piyasasýnda farklý dönemlerde öne çýkmýþ ve çýktýklarý döneme damgasýný vurmuþ olan pek çok sanatçý yerini alýyor. "Nostalgie De France", dinleyenlerini aþk þehri Paris'te bir zaman tüneline götürüyor. Albüm, 1940'lardan baþlattýðý serüvenini 1970'lerin ortasýna getirerek o dönemde yaþama fýrsatý bulamayan müzik dinleyicisine Fransa'nýn romantizmini yaþatýyor. 1973'ün Eurovision birincisi Lüksemburg adýna yarýþan Anne Marie David'den "Tu te Reconnaitras" (Nilüfer'den "Göreceksin"), Michel Fugain'den "Une Belle Histoire" (Tanju Okan'dan "Kim Ayýrdý Sevenleri"), Alexandre Winter'dan "Oh Lady Mary" (Samanyolu); Dalida'dan "Parole" (Ajda Pekkan'dan "Palavra"), Mireille Mathieu'dan "La Vieille Baroque" (Semiramis Pekkan'dan "Eski Sandal"), Adamo'dan "Tombe La Neige" ("Heryerde Kar Var"), Jean François Michel'den "Si L'Amour Existe Encore" (Serkan'dan "Sil Onu Kalbinden") gibi pek çok aranjman parçanýn orjinalinin bulunduðu albümde, Edith Piaf'tan "Non, Je Ne Regrette Rien", Christophe'tan "Aline", Jeanne Manson'dan "Avant De Nous Dire Adieu" gibi pekçok Fransýz klasiði de yerini alýyor. "Nostalgie De France", Fransýz kültürünü seven, müziðine aþýk olan insanlar için kaçýrýlmamasý gereken, arþivlik, baþarýlý bir çalýþma. CARANDIRU : Hapishaneler, kendini geliþmiþ kabullenen dünyanýn, sistemi içerisinde utanç tablosu olarak gördüðü yerlerdir. Bu haftaki filmimiz "Carandiru", kapladýðý yer bakýmýndan dünyada sayýlý olan ve 2002 yýlýnda kapatýlan Brezilya'nýn Sao Paolo Cezaevi'ni konu alýyor. Film, Güney Amerika'nýn önde gelen hapishanelerinden biri olan Sao Paulo Cezaevi'ne mahkumlara HIV testi yapmaya gelen bir doktorun, Drauzio Varella'nýn gözünden cezaevinin iç yapýsýný ve 2 Kasým 1992 yýlýndaki 111 kiþinin ölümüyle sonuçlanan kanlý günü muhteþem bir dille anlatýyor. Dünyadaki her insan topluluðunun kendine özgü kurallarý vardýr. Bu kurallar bazen kurulmuþ olan devletler tarafýndan belirli bir kültürle bazense topluluðun kendisi tarafýndan ve daha çok doða kurallarýna uygun olarak konur. Bu ikincisinin en katý uygulama alanlarýndan biri ise muhtemelen hapishanelerdir. Çünkü mahkumlar arasýndaki sözlü kanunlara asla karþý konulamaz... Her hapishanedeki gibi güç dengelerinin herþeyi belirlediði, 3000 kiþilik hazýrlanmasýna raðmen 7000'in üzerinde mahkumun kaldýðý "Carandiru" olarak adlandýrýlan Sao Paolo Cezaevi'nde gergin günler baþlamýþtýr. Ýki mahkum arasýnda sorun çýkmýþ ve aralarýndan biri öldürülmeye çalýþýlmýþtýr. Ýþte böyle bir ortamda mahkumlara HIV testi yapmaya uzman bir doktor gelir. Testi yapmaya gelen doktor, zamanla çevresindeki mahkumlar tarafýndan saygý görmeye ve muayeneleri aracýlýðýyla bir bað kurmaya baþlar. Bu bað ile mahkumlarýn hayatlarýný, hapishanenin güç dengelerini ve uyuþturucu aðýný da farkeder. Aslýnda kötü koþullara karþýn hapishanedeki mahkumlar o kadar da zalim deðildirler. Hepsinin kendine ait bir hikayesi ve aralarýnda belli bir yardýmlaþma bulunmaktadýr. Fakat yine de böylesi bir hapishanede en büyük þans hayatta kalabilmektir. 1992 yýlýnda 111 kiþinin hayatýný kaybetmesini merkez alan film, "Örümcek Kadýnýn Öpücüðü", "Ironweed", "Foolish Heart" ve "Pixote" gibi filmleriyle tanýnan Brezilyalý ünlü yönetmen Hector Babenco imzalý. Babenco, son filmi olan "Carandiru"yu gerçek bir hikayeden Drazio Varella tarafýndan yazýlan ve 136 hafta bestseller olan "Carandiru Ýstasyonu" adlý romandan beyazperdeye aktardý. Yönetmen dokuzuncu filminde Luiz Carlos Vasconcelos, Milton Gonçalves, Ivan de Almeida, Rodrigo Santoro, Mari Luisa Mendonça ve Caio Blat gibi Brezilya'nýn en sayýlý aktörlerini bulunduruyor. 2003 Cannes Film Festivali'nin resmi yarýþmalý bölümüne katýlan film, Oscar'da da "En Ýyi Yabancý Film Dalý"nda Brezilya'yý temsil ediyor. "Carandiru", tek bir kiþinin üzerinden deðil birbirine baðlý birkaç kiþinin yaþadýklarýnýn etrafýnda þekillenen, yan karakterleri güçlü bir þekilde kullanan bir film olmasýnýn avantajýný baþarýyla kullanarak izleyiciyi tatmin eden bir çalýþma. ÜÇ DÝNÝN BULUÞTUÐU KENT ÝSTANBUL / ADNAN ÖZYALÇINER, SENNUR SEZER : Dünyada iki kýtayý birleþtiren, imparatorluklara baþkentlik yapmýþ olan ve bunun sonucu olarak dünya nüfusunun yarýsýna yakýnýnýn inandýðý üç büyük tek tanrýlý dine kucak açmýþ olan biricik þehirdir Ýstanbul. Bu güzel þehire en yakýn örneði belki Ýspanya'da bulabilirdik ancak Ýspanyollar engisizyonlarý sýrasýnda bir Ýstanbullarý olma fýrsatýný Yahudileri ve Müslümanlarý topraklarýndan sürdükleri zaman kaybettiler. Ve sonuç olarak Ýstanbul gökyüzüne uzanan minareleri, kiliseleri, havra ve sinagoglarý ile dünyada tek kaldý yüzyýllar boyu. "Üç Dinin Buluþtuðu Kent Ýstanbul", asýrlar boyu iki büyük kýtanýn, mistik Asya'nýn ve akýlcý Avrupa'nýn kesiþim yeri olarak kalan bu þehirdeki dinlerin içiçe yaþayýþýný gözler önüne seriyor. Pekçok medeniyete dini, siyasi ya da kültürel açýdan sahne olmuþ olan Ýstanbul'un üzerindeki örtüyü aralýyor kitabýmýz. Yerini bilmediðimiz sinagoglarý, Bizans döneminden kalma ve çoðu camiye çevrilmiþ olan kiliseleri ve güzelliði ile göz kamaþtýran ancak tanýmadýðýmýz camileri bizlere geçmiþleri, haklarýnda çýkartýlmýþ mitleri ile birlikte resmederek bizlere tanýtýyor. "Üç Dinin Buluþtuðu Kent Ýstanbul" ayrý inançlarý olan insanlara sonsuz hoþgörünün bir örneði olarak yüzyýllar boyu ayakta kalan Ýstanbul'u daha yakýndan tanýmak isteyenlerin mutlaka okumasý gereken bir kitap. http://www.kahvemolasi.com/cafe.asp [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp Devamý yok. BÝTTÝ [email protected] Yorum Oku / Yaz Yukarý Dost Meclisi Fotoðraf: Berrin Cerrahoðlu <#><#><#><#><#><#><#> Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molasý bugün 3.936 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadýmlýk Þiirler HEDÝYE Gecenin aynasýnda bakardýk yüzlerimize Yalan sevmeler Uzun seviþmeler düþlerdik Oysa hiç vaktimiz olmamýþtý Saatlerce seviþip yýllarca sevmeye Ýstanbul'un gözleri gibi yalan söylerdi gece Ve o yalanlarýn aynasýnda görsek de yüzlerimizi Gerçek hayatlar düþlerdik Oysa hiç yaþamamýþtýk zamaný gün ýþýðý görmeden ölen bebekler gibi Sanki neyimize lazýmsa En dokunulmamýþýný isterdik her þeyin Sahip olduðumuz her þey bir baþka zamandan dönüþtürülmüþ En yeni sandýðýmýz madde dünyayla yaþýttý Ve bir insanýn bir insana verebileceði en temiz hediye Yine bir insandý... Ali Haydar Timisi Yukarý Biraz Gülümseyin Kocayýnca iyi maskara oldu yahu!.. Yukarý Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan http://games.zeeks.com/game.php?g=1672&s=0&category=0&level=0 "Hugo balýk avýnda". Yeni oyunumuz bu. Garip dostumuz Hugo'ya sadece yön tuþlarýný kullanarak balýk tutmasýnda yardýmcý olacaksýnýz. Acele edin koþun bakalým, sona kalan çürük elma. http://www.ulead.com.tw/ulead/ecard/2003christmas/runme.cfm Malum yýlbaþý yaklaþýyor. Eþ, dost e-card bekler(!) Bekleyenler de olabilir ama; siz yine de gönderebilecekleriniz için listeden bir kaç tane e-card seçin derim. Ne olur ne olmaz. Bunu da bulamayanlar var, nankörlük etmeyin. http://odturobotgunleri.org.tr/index.php ...Çocukken kendi oyuncaðýmýzý kendimiz yapmaya alýþýktýk. Telden araba, uçurtma, sapan, külah, topaç vs. Tornetin de bu oyuncaklar arasýnda ozel bir yeri vardýr. Torneti bilmeyenler onu farklý isimlerle tanýyabilirler: bilyalý araba, bilyalý teker, vs. Tornetin asýl eðlencesi yokuþ aþaðý yüksek hýzla gitmektir. Tornet kabaca iki kýsýmdan oluþur: Tekerler genellikle üç tane olup sanayide rulman adýyla anýlan çelik tekerlerdir.Bir de tahta kýsmý vardýr, o da üstüne oturulan gövdeyi oluþturur... http://www.modelci.net/index.php Modelcimisiniz? Ya da modelcilikle uðraþmayý düþünenlerdenmisiniz? ...Modelcilik uðraþýsýný tanýtmak, yaygýnlaþtýrmak ve geliþtirmek amacýyla, modelciler tarafýndan hazýrlanan bu site, tüm modelcilere açýktýr ve herhangi bir þekilde gelir saðlama amacý taþýmamaktadýr... [email protected] Yukarý Damak tadýnýza uygun kahveler DNoter v4.0 [71k] W2k/XP FREE http://www.ruinedsoft.com/dnoter/dnoter_install4.exe Ekranýnýzýn üzerine post it'e yazýlmýþ notlarý yapýþtýracaðýnýza, ekranýn üstünde herhangibiryere yerleþtirebileceðiniz küçük not defterine ne dersiniz? Hatta not kaðýdýný þeffaf hale getirerek geriplanda görünmesini saðlamanýz da mümkün. Küçük ama kullanýþlý bir programcýk. Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20031224.asp ISSN: 1303-8923 24 Aralýk 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com istanbullife.com Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir. Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri
Benzer belgeler
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 411
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 410
23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 410
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 410