Yargıtay kararları
Transkript
Yargıtay kararları
YIL 2015 • SAYI: 3 UYGULAMACILAR İÇİN ÖRNEK Yargıtay kararları UYGULAMALAR İÇİN ÖRNEK UYGULAMACILAR İÇİN ÖRNEK Yargıtay kararları YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ ESAS NUMARASI: 2014/8876 KARAR NUMARASI: 2014/16648 KARAR TARIHI: 10.09.2014 ÖZET Davacı duruşmadaki beyanında verilen işlerden birini kabul ettiğini beyan ederken ihtarnamesinde fabrikadaki hiçbir işin kendisine uygun olmadığını beyan etmektedir. Davacı tarafından gönderilen 11.09.2012 tarihli ihtarnameden davacının davalı tarafından teklif edilen hiçbir işi kabul etmeyerek iş akdini eylemli olarak feshettiği anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut davacıya ait sağlık raporundan davacının rahatsızlığının yaptığı işi yapmasına engel olup olmadığı, hangi işlerde çalışabileceği, hangi işlerde çalışamayacağı anlaşılamamaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacının belirtilen hastalığı hakkında heyet raporu alınması, daha sonra davacının yaptığı işin ve davacıya teklif edilen işlerin davacı tarafından yapılmasının mümkün olup olmadığı konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: KARAR 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal 2 ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi de ere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacaklarının tahsilin istemiştir. Davalı, davacının iş akdinin 4857 sayılı İş Kanununun 25/11 maddesi gereğince feshedildiğini, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesinin mümkün olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının 29.05.2012 tarihli oturumda sürekli eğilip kalkma sonucu belinde oluşan ağrı sebebiyle önerilen işlerde çalışamadığını işverene bildirdiğini, rahatsızlığı ile ilgili raporunu sunduğunu belirttiği, dosyaya sunulan fesih bildiriminde ise işverenin sağlık sebepleriyle çalışamadığını bildirmesine karşın sağlık raporunu ibraz etmediği, devamsızlık, emre karşı gelme vs. nedenlerle iş akdinin tazminatsız olarak tek taraflı feshedildiğinin yazılı olduğu, tanıkların beyanları ve sunulan sağlık belgelerinden davacının bel rahatsızlığının mevcudiyetinin anlaşıldığı, iş akdinin haklı nedenlerle feshedilmediği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı duruşma sırasında alınan beyanında belinin sürekli eğilip kalkma nedeni ile ağrıdığı için raporlarını işverene sunduğunu, ancak kabul edilmediğini, kendisine işverence başka iş önerildiğini, ancak önerilen işlerin de yaptığı iş ile aynı ağırlıkta olduğunu, söz konusu önerileri sadece sözle teklif ettiklerini, yazılı bir bildirim yapılmadığını, kendisi düşünme aşamasında iken tekliflerin bir tanesini kabul ettiğini bildirdiğini, ancak bu kez işverenin kabul etmediğini ve işten çıkarılma yazısına benzer bir yazı geldiğini, bu yazıyı Bölge Çalışma Müdürlüğüne götürdüğünü, karşılığında da noter kanalıyla işverene raporunu ekleyerek ihtarname gönderdiğini, işyerinden ayrıldıktan sonra 6-7 ay başka bir firmada bilgisayar başında çalıştığını, ağrıları nedeni ile bu işten de ayrıldığını beyan etmiştir. Dosyada bulunan davacı tarafından keşide edilen 11.09.2012 tarihli ihtarnamede ise 2010-2012 tarihleri arasında fabrikada geçirdiği hastalıklardan dolayı fabrika bünyesinde hiçbir bölümde çalışamadığını, fabrikanın ağır sanayi üzerine kurulu olması nedeniyle bütün işlerin davacıya uygun olmadığı, hastaneden aldığı raporda ağır işte çalışamayacağının anlaşıldığı, işyerine daha önce raporunu sunduğunu bildirmiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan 05.09.2012 tarihli tutanakta; davacının 05.09.2012 tarihinde 07.30-17.30 vardiyasında amirlerinin teklif ettiği bilgisayar başında evrak girme, fason malzemelerin sevkıyatı, (şoförlük), kulak bükme tel takma, kılavuz çekme, % 100 kontrol gibi işlerin hiçbirini kabul etmediği, çeşitli tarihlerde firmada çalışmak istemediğini beyan ettiği, davacının amirlerine karşı geldiği, çalışma arkadaşlarının çalışmasına engel olduğu, verilen emre karşı geldiği, işi tehlikeye düşürdüğü, 4857 sayılı Yasanın 25. maddesine aykırı hareket ettiği, aynı durumun tekrarı halinde iş akdinin tazminatsız feshedileceğinin bildirildiği, tutanağı davacının tebliğ almadığı belirtilmiştir. Davacı duruşmadaki beyanında verilen işlerden birini kabul ettiğini beyan ederken ihtarnamesinde fabrikadaki hiçbir işin kendisine uygun olmadığını beyan etmektedir. Davacı tarafından gönderilen 11.09.2012 tarihli ihtarnameden davacının davalı tarafından teklif edilen hiçbir işi kabul etmeyerek iş akdini eylemli olarak feshettiği anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut davacıya ait UYGULAMACILAR İÇİN ÖRNEK Yargıtay kararları sağlık raporundan davacının rahatsızlığının yaptığı işi yapmasına engel olup olmadığı, hangi işlerde çalışabileceği, hangi işlerde çalışamayacağı anlaşılamamaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacının belirtilen hastalığı hakkında heyet raporu alınması, daha sonra davacının yaptığı işin ve davacıya teklif edilen işlerin davacı tarafından yapılmasının mümkün olup olmadığı konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ temyiz harcının istek hainde davalıya iadesine, 10.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ ESAS NUMARASI: 2014/12841 KARAR NUMARASI: 2014/21287 KARAR TARIHI: 20.11.2014 ÖZET Garanti süreli belirsiz sözleşmeler, asgari süresi belirlenmiş belirsiz süreli sözleşme özelliğini taşıdıkları için sadece belirsiz süreli oldukları gerekçesiyle cezai şarta hükmedilmemesi yerinde olmayıp sözleşmenin feshi hususu açıklığa kavuşturularak cezai şart konusunda bir karar verilmelidir. Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalının işe devam etmemesi sebebiyle haklı nedenle feshedildiğini belirterek iş sözleşmesinde öngörülen cezai şarta dair tazminat alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalı taraf duruşmaları takip etmemiştir. Mahkemece, davacı ve davalı arasında tanzim olunan sözleşmede öngörülen cezai şartın sözleşmenin süresinden önce feshine bağlanmış olduğu, yapılan işin niteliğine göre söz konusu sözleşmenin belirsiz süreli hizmet akdi olduğunun kabulü gerekeceği, bu haliyle cezai şart düzenlemesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin “sözleşme süresi” başlıklı 7.maddesinde, sözleşmede öngörülen süre dolmadan önce taraflardan herhangi biri tarafından haklı nedene dayanmaksızın akdin feshedilmesi halinde son brüt ücretin 6 katı tutarında tazminat öngörülmüştür. Bu düzenlemeye göre sözleşmenin nitelik itibariyle asgari süresi belirlenmiş belirsiz süreli sözleşme (garanti süreli belirsiz sözleşme) özelliğini taşıdığı anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere sözleşmedeki cezai şarta dair hüküm karşısında sözleşmenin asgari süresi belirlenmiş belirsiz süreli sözleşme niteliği taşımasına göre sırf genel olarak sözleşmenin belirsiz süreli olmasına dayanılarak cezai şartın geçersiz olduğuna dair mahkeme gerekçesi yerinde görülmemiştir. Şu halde mahkemece yapılacak iş, taraflar arasında çekişme konusu olan fesih hususunu aydınlatmak olmalı, gerekirse Hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında tutanak tanıklarının ifadelerine başvurulmalı ve fesih hususu açıklığa kavuşturularak cezai şart talebi hakkında karar verilmelidir. Hatalı değerlendirme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi 3 UYGULAMACILAR UYGULAMALAR İÇİN İÇİNÖRNEK ÖRNEK Yargıtay kararları YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ ESAS NUMARASI: 2012/4018 KARAR NUMARASI: 2014/7710 KARAR TARIHI: 10.03.2014 ÖZET İşverence gerçekleştirilen feshin haklı olup olmadığı uyuşmazlık konusudur. Davacının 11.10.2009 tarihinde yapılan trafik denetiminde kullanımına tahsis edilen aracı alkollü olarak kullandığının tespit edilmesi üzerine, alınan savunmasında olayı kabullendiği ve üst yönetime bilgi vermeden sürecin geçiştirebileceğini düşündüğünü açıkça beyan ettiği göz önüne alındığında, işverence doğruluğa aykırı davranış nedeniyle gerçekleştirilen fesih haklı nitelikte olup, davanın reddi gerekirken hatalı değerlendirme yapılarak, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Davacı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 20.03.1995 tarihinde davalı işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışmaya başladığını, 24.12.2009 tarihinde feshedildiğini, fesih bildiriminde 4857 Sayılı 4 Yasanın 84 ve 25 maddelerini gerekçe göstererek kanunlara ve iş sözleşmesine aykırı, alkollü olarak, şirkete ait araçların kullanılması sebebiyle ehliyete el konulması sonucu şirketin iş sözleşmesini bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshettiğini, yapılan feshin haksız olduğunu, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirket eklentisi sayılan aracı alkollü olarak kullanırken yakalandığını ve ehliyetine 6 ay süreyle el konulduğunu, bu durumun şirketçe tespit edilene kadar gizlendiğini, iş akdinin 4857 Sayılı Yasanın 25/II-d ve e maddeleri gereği haklı nedenle ve derhal feshedildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Davacının davalı şirkete bağlı tanıtım uzmanı olarak 14 yıl 9 ay 4 gün çalıştığı, davacıya işverence tahsis edilen araçla yapılan trafik denetiminde alkollü olarak yakalandığı ve ehliyetine geçici süre ile el konulduğu gerekçesi ile iş akdi haklı olarak feshedilmiş ise de, davacının bu eleminin yapılan tanıtım yemeklerinde alkol alınmasının mutad sayıldığının gerekçesi olamayacağı bu nedenle feshin geçerli olduğu kanaatiyle geçerli fesih neticesinde davacının kıdem ve ihbar tazminat talep hakkının bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı, davalı temyiz etmiştir. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Davacının iş akdinin alkollü araç kullanmaktan değil, ehliyete el konulduğu bilgisinin gizlenmesinden ve bu süre içerisinde ehliyetsiz olarak araç kullanması sebebiyle feshedilmiştir. Davacının iş akdi güveni kötüye kullanmasından bahisle feshedilmiştir. İş akdi haklı nedenle feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi doğru değildir. Kararın bozulması gerekmektedir. E) Gerekçe: İşverence gerçekleştirilen feshin haklı olup olmadığı uyuşmazlık konusudur. Davacının 11.10.2009 tarihinde yapılan trafik denetiminde kullanımına tahsis edilen aracı alkollü olarak kullandığının tespit edilmesi üzerine, alınan savunmasında olayı kabullendiği ve üst yönetime bilgi vermeden sürecin geçiştirebileceğini düşündüğünü açıkça beyan ettiği göz önüne alındığında, işverence doğruluğa aykırı davranış nedeniyle gerçekleştirilen fesih haklı nitelikte olup, davanın reddi gerekirken hatalı değerlendirme yapılarak, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi. UYGULAMACILAR İÇİN ÖRNEK Yargıtay kararları YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ ESAS NUMARASI: 2012/2259 KARAR NUMARASI: 2014/8616 KARAR TARIHI: 17.03.2014 ÖZET Güvenlik görevlisi olarak çalışan davacının 14.12.2010 tarihinde yapılan kontrolde görev yerinde olmadığı gibi, yasak olmasına rağmen laptop getirdiği, bu durumu tespit eden tutanağı tanzim eden işveren çalışanı ve davacının şefinin tuttuğu tutanağı ve savunma istemi yazısını davacının yırttığı, tutulan tutanak içeriğine göre davacının tutanağı tutan işveren işçisini tehdit ederek sataşmada bulunduğu anlaşılmaktadır. Laptop getirme, görev yerini terk ve tutanağı yırtma eylemleri davacının da kabulündedir. Davacının davranışlarının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesinin d, e ve ı fıkralarında belirtilen haklı neden niteliğinde olduğu açıktır. Bu nedenle mahkemenin haklı nedenin kanıtlanamadığı gerekçesi dosya içeriğine uygun değildir. Haklı neden kanıtlanmıştır. Diğer taraftan davacının haklı neden teşkil eden davranışları 14.12.2010 tarihinde gerçekleşmiş, iş sözleşmesi ise 26.12.2010 tarihinde feshedilmiştir. Ancak davacı hakkında tutanak tutulduğu, savunmasının alındığı ve soruşturma yapıldığı sabittir. Bu soruşturma sonucu feshe yetkili makamın davranışı ve davranışın haklı neden ağırlığında olduğunu öğrenme tarihi ve buna göre fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanılıp kullanılmadığı araştırılmadan, feshin hak düşürücü süre içinde kullanılmadığı gerekçesi de yerinde değildir. Davacı vekili, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının davalı asıl işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait iş yerinde alt işverenler işçisi ve güvenlik personeli olarak çalıştığını, en son ki alt işverenin A... Güvenlik Ltd. Şti. olduğunu, davalı şirketin üst işveren konumunda olduğundan davacının işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, en son görev yerinde güvenlik şefi tarafından davacı hakkında görev yerini terk etmek iddiası ile tutanak tutulduğunu, bu tutanak doğrultusunda iş sözleşmesinin fesih edildiğini, yapılan fesih işleminin haksız olduğunu, davacının çalıştığı süre içerisinde yıllık ücretli izinlerinin tamamını kullanmadığını belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının davalı asıl işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, zamanaşımı D) Temyiz: Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ve husumet itirazında bulunarak, şirketin davacının işçilik alacaklarından her hangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki davacının iş sözleşmesinin müteahhit firma tarafından iş yeri kurallarına uymaması, iş sözleşmesine aykırı görev yerine laptop bilgisayar getirmesi gibi sebeplerle haklı olarak fesih edildiğini, dolayısıyla davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, davacının kullanmadığı izin ücreti alacağı hakkının bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. E) Gerekçe: 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenen 6 iş günlük nispi ve bir yıllık mutlak hak düşürücü süre aynı Yasanın 25. maddesinde ki haklı nedenlerle bildirimsiz fesihlerde uygulanmaktadır. Soruşturma açılması, savunma alınması, delillerin toplanması nedeni ile feshe yetkili makamın fesih hakkını kullanma süresi olay tarihi itibari ile uzayabilmektedir. Haklı fesih hakkının kullanılmasında hak düşürücü süre, feshe yetkili makamın önüne fesih için nedenin var olduğunun saptandığı tarihte başlar. Kısaca hak düşürücü süre, işverenin feshe yetkili makamın öğrendiği tarihten itibaren başlatılmalıdır. Diğer taraftan işçinin işverenin düzenlediği iç talimatlara uymaması, güvenini kötüye kullanması, işverenin diğer bir işçisine sataşması ve iş güvenliğini tehlikeye düşürmesi 4857 sayılı İş Kanununun 25/ II. d, e ve ı fıkralarında işveren için haklı fesih nedenleri olarak belirtilmiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan hesap raporuna itibar edilerek, davacının iş sözleşmesini iş yeri kılık kıyafet ve işyeri kurallarına uymaması, 14.12.2010 tarihinde yapılan kontrol ve denetleme sırasında görev yerine laptop bilgisayar getirdiğinin tespit edilmesi, ayrıca güvenlik şefine tehdit ve hakaret içeren sözler söylemesi nedeniyle feshedildiği, fesih hakkının 6 günlük hak düşürücü süre içinde kullanılmadığı ve bu nedenle haksız olduğu, ayrıca haklı nedenin kanıtlanamadığı, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı ve yıllık ücretli izin kullandırıldığının kanıtlanamadığı gerekçesi ile kabulüne karar verilmiştir. 5 UYGULAMACILAR İÇİNÖRNEK ÖRNEK UYGULAMALAR İÇİN Yargıtay kararları Somut uyuşmazlıkta güvenlik görevlisi olarak çalışan davacının 14.12.2010 tarihinde yapılan kontrolde görev yerinde olmadığı gibi yasak olmasına rağmen laptop getirdiği, bu durumu tespit eden tutanağı tanzim eden işveren çalışanı ve davacının şefinin tuttuğu tutanağı ve savunma istemi yazısını davacının yırttığı, tutulan tutanak içeriğine göre davacının tutanağı tutan işveren işçisini tehdit ederek sataşmada bulunduğu anlaşılmaktadır. Laptop getirme, görev yerini terk ve tutanağı yırtma eylemleri davacının da kabulündedir. Davacının davranışlarının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesinin d, e ve ı fıkralarında belirtilen haklı neden niteliğinde olduğu açıktır. Bu nedenle mahkemenin haklı nedenin kanıtlanamadığı gerekçesi dosya içeriğine uygun değildir. Haklı neden kanıtlanmıştır. Diğer taraftan davacının haklı neden teşkil eden davranışları 14.12.2010 tarihinde gerçekleşmiş, iş sözleşmesi ise 26.12.2010 tarihinde feshedilmiştir. Ancak davacı hakkında tutanak tutulduğu, savunmasının alındığı ve soruşturma yapıldığı sabittir. Bu soruşturma sonucu feshe yetkili makamın davranışı ve davranışın haklı neden ağırlığında olduğunu öğrenme tarihi ve buna göre fesih hakkının hak düşürücü süre içinde kullanılıp kullanılmadığı araştırılmadan, feshin hak düşürücü süre içinde kullanılmadığı gerekçesi de yerinde değildir. Bu nedenle davalı işverenin fesih hakkını hak düşürücü süre içerisinde düşürücü süre geçmemişse, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine, hak düşürücü süre geçmişse bu taleplerin şimdiki gibi kabulüne karar verilmelidir. SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi. T.C. YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ ESAS NUMARASI: 2014/120 KARAR NUMARASI: 2014/449 KARAR TARIHI: 27.01.2014 ÖZET Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım akdine dayalı dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı asıl işveren yasal sorumluluğu sebebiyle dava dışı işçiye ihbar ve kıdem tazminatı vs. ödemiş ise de, davacının bu tazminatlardan sorumluluğu, işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeronla asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2/b hükmünün davaya konu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Dava dışı işçinin İş Mahkemesinde görülen davada kıdem tazminatı alacağı başka alt işveren yanında 6 çalıştığı süreler de dikkate alınarak hesaplanmış ise, son alt işveren olan davalının kıdem tazminatı alacağıyla ilgili olarak davacıya karşı olan sorumluluğu sözleşmede farklı bir düzenleme yok ise kural olarak kendi dönemiyle sınırlı bulunduğundan, davalının kıdem tazminatına dair sorumluluğunun buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Öte yandan, davalı yaptığı haksız fesih sebebiyle ihbar tazminatının doğmasına neden olmuştur. İhbar tazminatları 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde işçinin iş sözleşmesi süresi itibariyle belirlenmiş ve haksız fesheden işveren sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçlarıyla birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir. Bu durumda sözleşmede başka bir düzenleme yok ise kural olarak davalının ihbar tazminatının dava dışı işçinin diğer işverenler yanında süreler de dahil olmak üzere tüm çalışma dönemi dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. DAVA Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR Davacı vekili, müvekkiliyle davalı arasında içme, atık su abonelerinin sularının kesilmesi, açılması, kaçak su tespiti, su sayaçları sökme takma hizmetlerinin alınması konusunda sözleşme imzalandığını, davalı şirkete bağlı olarak çalışan işçi M. A. E.’nin haksız feshe dayalı işçilik alacaklarına ulaşmak için Adana 2. İş Mahkemesi’nin UYGULAMACILAR İÇİN ÖRNEK Yargıtay kararları 2006/317 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili ve davalı aleyhine dava açtığını, davanın kabulüne dair verilen kararın icra takibine konulduğunu, müvekkilince icra dosyasına ödeme yapıldığını ileri sürerek, 22.6.2011 tarihinde ödenen 23.206,58 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça, cevap verilmemiştir. Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; haksız fesih sebebiyle işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna dair uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği, sözleşme hükümlerine göre işçiye ödenecek olan tazminatlardan davalı yüklenicilerin, işçiyi çalıştırdıkları kendi dönemleriyle sınırlı olarak sorumlu oldukları, tacir olan tarafların çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik bedeli dışında sair tazminat haklarından da sorumlu olacağını bilebilecek durumda oldukları, somut olayda, davacının asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nedeniyle, haksız fesih sebebiyle doğan zararlardan davalıyla birlikte eşit oranda kusurlu ve sorumlu olduğunun kabulü gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulüyle 9.060,38 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım akdine dayalı dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsiline istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşme ve ekleri, Dairemizin 4.11.2013 tarihli geri çevirme kararı üzerine dosyaya girmiştir. Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği isabetli olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, sözleşme hükümlerinin tartışılıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, gerekçede yer alan “sözleşme hükümlerine göre işçiye ödenecek olan tazminatlardan davalı yüklenicilerin, işçiyi çalıştırdıkları kendi dönemleriyle sınırlı olarak sorumlu oldukları” ve “tacir olan davalılar çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik bedeli dışında sair tazminat haklarından da sorumlu olacağını bilebilecek durumda oldukları” ibareleri çelişkili olup, asıl işveren olmasının davacıya neden sorumluluk yüklediğinin açıklanmaması, gerekçede “uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği” belirtilmesine rağmen bunların neler olduğunun açıklanmaması ve bunların süreler de dikkate alınarak hesaplanmış ise, son alt işveren olan davalının kıdem tazminatı alacağıyla ilgili olarak davacıya karşı olan sorumluluğu sözleşmede farklı bir düzenleme yok ise kural olarak kendi dönemiyle sınırlı bulunduğundan, davalının kıdem tazminatına dair sorumluluğunun buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Öte yandan, davalı yaptığı haksız fesih sebebiyle ihbar tazminatının doğmasına neden olmuştur. İhbar tazminatları 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde işçinin iş sözleşmesi süresi itibariyle belirlenmiş ve haksız fesheden işveren sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçlarıyla birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir. Bu durumda sözleşmede başka bir düzenleme yok ise kural olarak davalının ihbar tazminatının dava dışı işçinin diğer usulüne uygun bir şekilde ele alınıp, tartışılmaması doğru olmamış, hüküm bu sebeplerle denetlenememiştir. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2/b bendinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine dair yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereğiyle teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumludur” hükmüne yer verilmiştir. Davacı asıl işveren anılan madde hükmüne dayalı sorumluluğu sebebiyle dava dışı işçiye ihbar ve kıdem tazminatı vs. ödemiş ise de, davacının bu tazminatlardan sorumluluğu, anılan yasa maddesine göre işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeronla asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin davaya konu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Dava dışı işçinin İş Mahkemesinde görülen davada kıdem tazminatı alacağı başka alt işveren yanında çalıştığı 7 UYGULAMACILAR UYGULAMALAR İÇİN İÇİNÖRNEK ÖRNEK Yargıtay kararları işverenler yanında süreler de dahil olmak üzere tüm çalışma dönemi dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Bu durumda, mahkemece, bu açıklamalar ve ilkeler çerçevesinde dava ele alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye, yetersiz ve denetimi yapılamayan gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. 2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ ESAS NO : 2013/12861 KARAR NO : 2014/7059 KARAR TARIHI: 04.03.2014 DAVA Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı Aras Kargo A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı vekili, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında 8 davacı işçinin fazla çalışma ücretinin hesaplanması konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı işçi fazla çalışma alacaklarının ödenmediğini iddia etmekte, davalı ise yapılan fazla çalışma karşılığı ücretlerin ödendiğini savunmaktadır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda dosya içerisinde bulunan fazla çalışma hesabı yapılan dönemlere ilişkin davacı tarafından ihtirazi kayıt konulmadan imzalanan bir kısım bordrolarda fazla çalışma ücretleri tahakkukları bulunduğu ancak tahakkukların sembolik olduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre işverence işçilerin fazla çalışma ücreti talep etmesine engel olacak şekilde sembolik fazla çalışma tahakkukları yapılırsa bu aylar fazla çalışma hesabından dışlanmaz ancak yapılan fazla çalışma ödemeleri tespit edilen fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilir. Mahkemece sözü edilen şekilde mahsup işlemi yapmayan bilirkişi raporuna itibar ederek hüküm kurulmuş olması hatalıdır. SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı Aras Kargo AŞ.’ne iadesine, 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Benzer belgeler
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 25.12.2006, 4215/4399: Özü : AVANS
davacının belirtilen hastalığı
hakkında heyet raporu alınması,
daha sonra davacının yaptığı
işin ve davacıya teklif edilen
işlerin davacı tarafından
yapılmasının mümkün olup
olmadığı konusunda uzma...