OKU
Transkript
OKU
AL RAY Zahir GLVE:WLİ Yiğit OKUR Muvaffak GEND'EitLİ Rene l..J\RROV!VIETS Asaf ,'İYİLTEPE A;\'lrnt GÖRKEY Yıldırım KESKİN Attila TOKATLI Orhan Şaik GÖKYA. Y Zeki Ömer DEFNE Tahsin 'YÜCEL Mukbil ZIRTILOGLU Erdal ~RKUT .\Iümtaz ZEYT.İNOGLU Pierre DUBOIS Özcan ATTİLA Özdemir C. KALPAKÇIOGLU 'ı 1 ~ Sayı: 18 OCAK. 1952 ·I 8 - .,.) l ~ an tar ·v e GALATASARAY DEDEKTiF" Biz HARRİS C'EST TOUT '• l\l. Lelıl e icleı; birg ün derse ..kalclırclı ğı lal eye bir geometri pı;ob- - '. lemi veri r , cev ap alamaz . ..Biraz : '• J:iekl ed ikten sonra : , ., ~· C'es t t out'? dl)·e s~ra~· ., B011:,.· ı ;' asseyez- - vous ! Bi r ba şka t al ebe kalçlıı:ı r. Ona da ay'~ı problemi verir. . Gep.e \ cevap al amaz : . - .C'est tout? d er. Ban, a-sseyez _ v0u ş ! Garip t es::ıd üf , hangi t alebey i J~a lc\ır sa o ay m problemin k ;;ırşı sın da s ükCıt e tti ğini h ayretle gö· rür. Nihayet k endi si lahl<} Jı'a~rn<l gelir. Tclı cş iri chııe al ır , a ·ııl a l . ınağa b aş l ar. Problemin bir · ye rind e talulıverir, s u s;ır. Arka sırala rd an lı cnıcn bi r ses yiikselir : C'est Lout, ıı ıoıısieur'I .. . 18 SAYI; : l Sahibi: Ercüment Ekrem 1 Tali'ı ~Yazı ' İşlerini fiilen idare ede n: Muuaf f ak Be1~1ıi'erli Sekreter: GÖRI<EY A ykııt , ..\HKADAŞL:A..Hli\1JZA h az ırl amak De rgi mizi için sa. t· m e raklı yaz ı bah gaze teler ind e n l ar, pn i za lı rnecmu:ılanndaıı es. pril i)r , ıııağaı.inl ercle ıı . fotoğraflar :iktibas etm ek h akkımız yoktu . aras ın a Hem buna Bilaki s, s·aza ıı , l oplıyaıııazd ık. a r al arın d a çe ke n hind e n fazla foto ğra f arkadaşımı cağ ııııızı çırpıda bir ç· ık anı . bu'.ıu çizerek, st\~s ı ...,. .,. ~ 13u iJ c ., ilgisizlfği 6 yaşına basa n a rk ada~] ar ı ıııı z ı n 1 karş sı.ııda hundan dalıa nJ.ük.emınel o.İ1ı:n~azd ı ... - . Neşriy.a t K~lıı Basıldı ğı yer: lslaııbul ıh . G - , - -S 1:__! , aI'flf- muatbaası ,=-..r. ";' -., <'C • ~ .. ,ı.~ ı ~ • ı ~ ı/ ;J r .. '· ~ . i' . d oğ ru ~·a,pnr. le ııdi. ay. · .. d ergi mi zi ş öyl ece yapacak tık d e.m e~_ fay dası yok art ık. « Gala t asa ra)~-- arasına Cii mk ~ u .~.e kli a lı r: Çoc u l; lard a ıı - biri: Mo n sieur, eledi , vou lez - vo- s ııı e ıııoııtrer comınent fai sicz vos cop ie s 'I .. ıı kulu s uııa ii ~· yazarak, sı r al arı n ko ş tu. - ;\'oub li cz pas que " tre Jıo . ca aussi <i!t:ı it tal ebe, diye sö~· SAAT_ C1 Ç yazı a tıldı! Ş unu ,-ap tı , Silgiy i el.in o- alıp bu c iimleni ıı ii ze rind e ufa c ık bir d eğ i ş iklik umuyorduk. «Ga la tasa r ay» da üç· J'st .J.a nohl esse ek «L a pare sse esl "ılı.ı• ..pobl esSe el e l'il n e! » z ın sayesi nd e biı: d eğ il be5 l<.ı ıı l' Gala t asaray ı (i e ıı e :\L Ch~'ı:ezie u x; i nıtilıaıı yapıyord u . Bir ~ır a penceren in i~·inc fırl ad ı , sol aYc; ılnu gözlerine si p e r ed ip sını fa , kuş bakı . şı göz gezdirdi. Sonra kapıy a r lo ğnı yü!·ü y üp ani bir dönü · ·• l'i\nı e » yazı güze l Mektebimizden ay rıl a n se Yİ ın . Ji •kimya ·öihetmeni ~L -StRı·11 öğ. r ctmenliği e:ııasında, ders ver. d iği bir :rnıı.f o girer. Bir r.le bakar ki tahta da şöyle bir e limle : ~ La JJ .a ~ cs.se ihtiyacımı z mı \·ard ı '? karikatür ç· izen, VOTRE r(!OC A A SSl.. 1- :.\ieııılek eti ıı e ı; tanın nı ış imza farmi da bu amatör d er g in in sayfaları DOGRL'S' ~ö ı«ı ly e fil ın l er i ndcıı Jıatır l a. ~-ani k s[iı.ı z-_ Eski Fransacla so . kak i'l'n erciler i Ya rd ı. Puslu , kanııı lı k soka k larda fene rl eri saL l aıı~ı, sallana d o l a~ ıı-, anıda bir el e lıer ~e~'i ıı yo l uııcla g i ltiği n i h a. ((ırıı ı ~ rclı. Halit' lı e ~r in bir cebir d crs iı~d e hu fen e r ciler a klıma ge. · ıiverdl. Vakit öğl~clen sonraydı, m evsirr{ bahar sonu, hava s•caktı. Ve Halit hey ders an l a tıyor du. K ul a ğ ım a cleriııd e n derine lıiı ' ses geldi: Saat üüii ~· ! Bütün raci n e'Jer reel , bü tün radicaux'la:· ima .. . •. _ ui,nairc. Herkes uyktıda ~a,t .... :• " \ . vo ıı s i\'EREDEDlt) '! Hani m eş h ur 9/ D'lilcr le n Jıir Be kir ağalıey Yanl ı. S e l fıh a lliıı Bey d e n coğrafya o kudu ğ u sen e . Jcr biraz daha küçüklü! Biı•g üıı derse .kalktı. S elalıalt i n Be y : Siz söyleyin, eled i, Ordu , Gires un , Trabzon n erededü·? ön sıradan muzip bir çocuk hirşeyl er fısılcladı. SeUÜıattin Bey : - M ırıl clnıını a çoc uk! diye h ağ ır dt. Ama J3ekir fı s ılt ıyı du~·muş lıı bil e. Derhal atı l dı: - H av u zda ,efen dim!.. SA Yl: 18 YIL 6 ala,"'4 Galatasaray Lisesi Talebe Kurulu o c 9 A K 5 2 ta rafın dan çı ka rılı r. Paristen Gelen Ses lf> aris'in bulvar tiyatrola- ·b iraz uzaklaşmış bir mazide, harblerin türlü felaketlerine rından toplanan bir trup, bir kaç haftadır komediler tem- en fedakar bir tevekküHle gösil ediyordu. Şimdiki Fran- , - - - - - - - - - - - - - - Yazan : sız komedilerinin çoğu gibi, ı Zahir GÜVEMLİ kuvvetli bir esasa, karışık bir mevzua istinad etmeyen hafif, zarif eserler. Anlaşılıyor ki, güs germiş bir milletin evlat· gaye, seyircilere hoşça vakit ları olduğumuz için, yaralı ve geçirtmek. . . Sanatkarların m uztarip Fr ansız sanatkarının koştuğu bu çılgın. neşe bellibaşlı meziyeti ise, günlük hayatlarını yaşarcasına tufanını hangi acı hatıraların tabiilik ve serbestlik içinde beslediğini çok yakından his•bulunmaları.. . Yalnız içle- sediyoruz. rinde bir ikisi diksiyon itibaPaıris'ten gelen bu ses o riyle, birkaçı da şahsiyet de- eski ccfrivoleıı Parislinin sesi ğiştirebilmekteki kabiliyetle- olmaktan ne kadar Ezak! An . riyle güzel örnekler veriyor- cak bir sanat kar gayretiyle lar. seyircisine, dinleyicisine eski Meselenin teknik tarafın havayı, o tamamen mahalli dan ziyade bu sanat elçileri- o1duğu kadar beşeri Paris h a nin temsil ettikleri ruh hali, vasını teneffüs ettirebildikleİstanbullular için elbette darini görmemek kabil mi ? Bl}. ha mühimdir. Kusursuz bir sesin her titreyişinde geniş Parisli şivesine ilave edilen o bir sanat geleneğinin üstüste mahrem, cana yakın , uysal yığdığı olgunluk ve pişkinlik, tavır ve hareketler, küçük iheski Yunan tiyatrosunun ko maller, bazan hisli görünen, daima samimi hava, bize, gel- caman, ağır maskeleri gibi, dikleri memleketin hasretle- henüz buhranları ve serpintiler i olanca acılığiyle kendini rini ifşa ediyor. Paris'ten gelen bu ses, ne- hissettiren harp sonrası Franşeye susamışlığın, felaket sasının felaketlerini belki gizleyebilir. Ama hakikatte biz. görmüş olmanın buğulandı sanat gıdamızın büyük kısrruğı, ürperdiği bir ses. Şimdi nı aldığımı~ memleketin en gizli çarpıntılarını dahi ken dimizde hissediyoruz. Fransız sanatkarları, şüp hesiz iki milleti yaklaştıran , hakikaten yaklaştıran en esaslı amilin sahneden, şiir den, müzikten geldiğini bildikler i için bulvarda israf ett ikleri neşe demetlerini biz den de esirgemiyorlar. Şakır . casına konuşmalarını ·b ir musiki dinler gibi dinliyoruz. Hareketlerinde çizgi ve renk zarafetine hazla bakıyoruz . Böylece, onlar istediklerine ulaşıyorlar. Bizi kazanıyor lar. Biz de, Farisi burada kederleri, hassaslığı , neşesiyle oradaki gibi bulmaktan memnun oiuyoruz. Elçilikleri, bu suretle, sadece Fransı~ tiyatr osunun muayyen bir sahada ulaştığı dereceyi veya seviyesinin bir cephesini göstermeğe inhisar etmekle kalmıyor . Lakin, kendi yurıtlarını dost memleketlerde temsil eden: dost memleketlerde kendi ana dillerini duyuran o elçilerin daha bahtiyar şartlar altında , sade sanat değil; refah, huzur ve saadet temsilcisi olmalarını ne kadar isterdik! Çalaf.aı1acal,f J)"'<Jİ-ıfi büi,fük, küçük bütün ÇaLataı1a ~al,flt.Lacı,n l,feni ',fılı,nt tebl'ik edec, meı1ut ve ba<facdı, ';fd La e d ilec . .! GALATASAHAY SAYI: 18 Ölümünün _bir-inci ,ylldQnümünde ORHAN VE L i geçtiğini, onu anlamamış olanlar bilmezler taOii. Bilmezler çünkü sanırlar ki böyle uğraşmalar şiiri bü}anların, emınım ki, hiç biyük keliİnelerle, büyük sözri, şiirlerini bir defa olsun lerle bezemek için yapılır. okumuş de ğildirler . Şurada burada tesadüf en rastladık Halbuki Orhan Veli bütün bunları, şiiri sun'Hikten kurl arı şiirleri karşısında da a- VAZGEÇEMEDtGIM deta şaşırıp «Aman yarabbi; tarmak için yapıyor, basit Deli eder insanı bu dünya, bu da şiir mi? Ben bir otu- kelimeler, kısa söyleyişlerle Bu gece, bu yıldızlar, bıı koku ruşta on tane yazarım bunun büyük şeyler anlatmaya çal:Ju tepeden tırnağa çiçek gibi,» dediler. Bakmayın de- lışıyordu. Şu şiirine bakın açmış ağaç. diler, ama bir tanecik yaza- mesela: Bütün bunları bırakıp, bir- madılar. Eğer içlerinde böy- Baka kalırım giden geminin ardından; den gidivermesi garip değil le bir tecrübeye kalkanlar Atamam k endimi denize, da olduysa, onlar da yazdıkmi? O,dünyayı, yaşamayı dünya güzel, çok ıstırap çekmiş bir insan Serde erkeklik var olmasına rağmen - seviyorağlayamam du. Hem de şiirindeki gibi; Bunlar her gün kullandı delicesine seviyordu; çiçek ğımız kelimeler. Kendisinin açmış bir ağacın bütün sede dediği gibi «Günlük söyvinci içinde, .. Kendisine kalleyiş» Fakat bu bizi, M. Jour daydı bu sevgiden Vazgeçdin'in hayretine sürüklememezdi elbet, lakin, kader, sin. Şiir, hergün söyleyip, komani oldu diyelim. nuştuğumuz gibi bir şeydir, Onun ölümüyle edebiyatı aynısıdır, ama yukarıdaki mız muhakkak çok şey kaygibi; en güzel, en basit ve en betti. Şiirimizde ilk defa o, kısa yoldan söylenmiş olureskiyi, alışılmışı yıkmış, yesa. rine, taptaze bir anlayış geOrhan Veli böyle yapıyor, tirmişti. Orhan Veli getirmiş böyle yapmaya çalışıyor, oolduğu bu yeniliğin esasını nun için çok uğraşıyordu. çizmiş böylece bir yapılıcık, Bakın, arkasından Nurullah bir kuruculuk safhasına girAtac'ın söylediğine: «Gülemiş ti. Ömrü yetmedi arzurim onun şiirinden mana çı ladığını kurmağa, yetmedi karamıyanlara ! Mananın ne ama, bıraktığı şiirler onun !a rının Orhan Veli'ninkileriolduğunu anlayamamışlar, ue kadar hassas, ne kadar ne hiç b enzemediğini görbilmiyorlar demektir. Ancak gerçek şair olduğunu isbata müşler, şiir yazmak için, şao, manayı, kendine yabancı kafi geldiler, ir doğmanın icab etttiğini unsurlardan temizl~r~ Şize " _ ""'- :;..::..- __,_ _ _ANLA -· a nlamışlardır - .. · -- '-" - -·. -mananın özünü verir. Bunu Onu uırnıeyen1er, MAYANLAR, sevmediler, seOrhan Veli'nin, şöyle bir başka türlü söyliyeyim: Ormediler. Üstelik kötü bir şa - çırpıd a yazıvermiş hissini u- han Veli şiirlerinin hemen ir olduğunu, hatta şair olma- ya ndıran şiirlerinin ne ka- hepsinde bir hikaye ::ı.nlatır; ' <lığını iddiaya kalkışanlar dar uzun bir düşünme, ele- hemde uzun bir hikaye, a--- oldiı. Ona -duoak bükmüş o- me, duzeltme ameliyesinden deta bir hayat; ancak bu hi- Şiirlerini, kitaplarını, sevdiklerini, URUl\IELtHtSARI' nda tutturulmuş türküleri, türküler gibi bırakıp göçeli ·bir yıl oluyor. Ölümünü, her hatırlayışımda aklıma hep şu şiiri gelir: ı GAhA'l'ASAHA Y SAYl : 18 '" ... · --· ·-" , kayeleri bütün fazlalıkların dan temizler, bize özünü söyliyiverir, o koca hikayeyi şi ir üslfıbuna koyuverir. Şiirde şairaneliği, musikiyi inkar etmişti ama, yazdık ları da şiirden gayri şeyler değildi. Musikisiz, kafiyesiz yazabilmişti,. hem de musikilisinden, ölçülüsünden daha güzelini, daha gerçeğini. Kelimelerle senfoni yaratılamıyacağına göre şiirde musiki kadar manasız bir şey olamazdı! Şiirin ahenksizlikten kaçınması, en büyük ahengi temin etmiş olmak değil miydi? Türk şiiri ancak Orhan Veli ile, öztürkçeye, en münakaşa götürmez türkçeye kavuştu. Gene Nurullah Atac'ın dediği gibi: «Bütün şa irlerimiz arasında türkçeyi, halk dilinin, halk türkülenin türkçesini onun kadar iyi kullanmış bir kişi daha gösterilemez.» Ve Fransız şiirin de ilk defa Apollinair'in yaptığı gibi biz de de, ilk defa O, şiirlerine, halk türkülerinden ve ata sözlerinden parçalar koymuştur. «Yol Türküleri» isimli çok uzun bir şiirinden alınmış parça, bu tarz şiirlerine iyi bir misaldir. «Düzce yolu düz gider, Aman bir edalı yar gider.» Düzcedeyim Yeşil Yurt otelinde Otelin önü çar§ı, Şalepçiler salep satar otele karşı mm ıstıraplarını, iç alemlerini, düşüncelerini, küçük. basit sevinçlerini aksettirmek... Dünya yalnız, büyük ruhi endişelerle kıvranan uğ raşan in3anlarla dolu değil ya! Bakın bu husus için Su ut Kemal ne diyor: «Tramvay biletçisi Rıza, ,İşkembeci Rüstem usta, bekçi Tahir ağa, Mamaklı Şasan, Kumkapılı Melahat, Topkauılı Harcer de var. Onlar da yaşıyor, onların da kendilerine göre meseleleri, dertleri var.» Zaten işkembeci falan olmaya ne lüzum var; sevinçlerimiz mesela çok zaman hep küçük, basit şeylerden doğmaz mı? Bizi hayatımız boyunca daima büyi.lk mefhumlar değil, daha çok küçük mefhumlar sarıp sarmalamıştır. Saadete de bizi ARADA :••x ı ! i ı kurtulmuşum ; Artık bütün kadınlar güzel: Gömleğim yeni Yıkanmışım, Tıraş olmuşum; Güneş açmış. Sokağa çıkmışım, : !ı ı * S ı : ı : ı ı 1 ı 1 * 1 :! Daha fazla, halkın olmak, ; halkın zevkini kavramak, o- 1 irysanlm rahat: Ben de rahatım. Sonra ıstıraplarımız hep büyük meselelerden mi doğar sanki? Hiç bir .şeyden çekmedi dünyada, Nasırmdan çekıtiği kadar. Mümkün değil mi? Bu nasır ne büyük mesele. olmuştu bir zamanlar. Onu hala, okuyup tanımadan inkar edenler için gene de bir tutunak ( !) noktasıdır. «A(Devamı 17. sayfada) **•***********•••••••••••••••••••••ı Hep Ol.. ı İ Gine dertli geçirdim geceyi ı Şarkılar türkülerle. «Evlerinin yüzü a§ı boyası ı Duyduğumdan beterini İ duyası» BİR . bunlar götürür. Eski bir sevdadan Yazan: Muvaffak Yılların arkasındaı;, BENDERLİ ı i: • i1 ı h adiselerin arasından, fikirlerin köşe. • sinden nereden bakaı sanız bakınız .. Hep o, daima o ... Atatürk' ten söz açmak istiyorum. Gün geçmiyor ki yeni bir olay bize onun büyüklüğünü bir kere daha öğretmesin .. 10 Kasım'da, onu düşünmekle kalmadım ... Açıp okudum. Satır satır, bölüm bölüm, nutuk nutuk okudum. Ve bir kere daha inandım ki Atatürk ileri ve inkilapçı bir cemiyetin mutlak ifa. desidir. Şuuı lu bir milletin sembolü, imanı, varlığıdır . On..ı he y kel dikmek, onu abideleştirmek niye? .. İçimizde hal.a bir ı kasırga, bir tayfun gibi esmiyor mu?. . f Heykeline uzanan aptal, gülünç saldırış; salyeli ve le~ kokulu itap, ona hafazan inananlara sadece omuz silktirir .. İşte o kadar ... Çünkü o kendine iğrenç ellerini, yılan dillerini uzatan- ı lar gibi iki yüzlü değildi, ne Allah!, ne de kulu aldatıyordu .. On. lar gibi huri ve kevser hasretiyle ağzı köpüklenmiyordu. Tek • yüzlü, ~ek iradeli, tek çehreli idi. Y a n~ olduğu gibi.. 1 1 j 1 I 1 i Dünyada en büyük fazilet de olduğu gibi gözükmektir. Ona kırılmaz maldan heykeller yapmayınız dostlarım .. Suu.i r~~n'.. m.~f~fırenin he~keli dt en ~mlmaz ... Bize aşıladığı şuurun koku gonullerde govdesi geııçlı kte ve dalları ve . meyvası (gele. • cek)ı, tedir. l .................................................., ...._. ___...__ .. - SAYI: 1-8 GALATASARAY . - -- L' E 1eve lnquiet vivre sans elles; rnais elles nous dorninent. Nous les irni'eleve inquiet est venu 1 tons, a force de les utiliser; 1 rne trouver pour rne confier son rnalaise. Il ne rnanque po- se paralyse: il ne sait que di- rnais elles ne peuvent nous fournir que des prôduits iint de bonne voloınte, il veut re ni ecrire. travailler et apprendre; il le Rassurez-vous, lui dis-je: dentiques ou similaires, c'estfait. rrıais les resultats sont vous n'etes point seul. Ce a-dire cornmuns et banals. mediocres. Qu'on lui dernan- n'est pas la premiere fois qu' !Les filrns copient les films, de de repeter la rnatiere d'un on m'avoue cette gene, et je les couturiers copient les coucours, de reproduire textuel- crois bien qu'elle est d'epo- turiers, et pour un vrai Pilernent la pensee d'un auteur, que. La pensee individuelle casso ily en a dix mille faux. il y parvient avec fidelite. Ri- se meurt. N'avez vous point On voit ou ceı.a. mene. Ori_gien ne lui a ec'happe, tant sa remarque combien les jour- nal, en notre siecle, signifie rnernoire est rnerveilleuse. naux, par exemple, se res- presque fou. Et, en effet, poMais s'il faut tirer quelque semblem.t , et comme l'on co- ur se distinguer, on est oblijugernent de son propre fonds, pie, aujourd'hui, d'une revue ge rrıaintenant de .se singulariser. C'est-a-dire d'aller a s'il faut resoudre un proble- a l'autre, d'un discours a l'.autl'oppose des foul~s. Les deux me no.u veau ou deci.der de la re, les memes formules usees extremes sont dangereux. valeur d'uın e doctrine, sa. pen- par l'usage? Telle est sans Mais que faire? demansee s'ernbrouille dans ses so- doute la faute de nos meca- de- l'eleve rr.quiet. uvertirs et son entendernent niqueş. N ous ne pouvons plus - Croyez d'abord, lui ai-je repondu. Sans acte de foi, il est impossible de comprendArmut Ağacına Yolculuk re, c'est-a-dire de prendre aYeni ümitler gibidir, yeni ufuklar. vec soi. Suivez docilement Tren pencereleri, karşı dağlar l'enseignement de vos malt1. Unutulanlan lıatırlatır, 1 res, et surtout celui de ces Uzad ık ı;a yolların gecesi. : modeles eternels que propoDörtköş e dörtköşe yıldızlar, se la tradition. il y a peut-etSeninki şu karşıda duran, re des erreurs dans Platon, Bulut kapmış benimkini. et m~me ans Descartes, Kant Öten yollaı-, acı duyan yollar, ou Bergson. Mais il faut parDağıla dağıla nerelere giden courir le chemin avec eux et yollar, vivre leur experience avant Kaybolan yollar. de decider. Sinon, vous ne seEl ederlerken, balıkçılar rez ni de le-ur siecle, ni du Laz kayıklarından, .... '· nôtre. Vous ne retiendrez que Geçip gitmelisin Uzaklara quelques phrases, quelques " !.: Yollardan öte. ombres de jugements, quel!. !' ques vagues croyances. Mais Düşüıım ı: lisin başka yerleri ' ' Eski seneleri, votre pensee n'aura point de Kıyıdaki ev ini, racines. Vous ne saurez rien, Armut ağacım bağdaki "'" . ' croyant tout savoir. L c.!J],ac &ene ~accoumet<f ıı 1 1 .. Kirazlar kızarmıştır şimdi. Başka ô.lemle~ dir Başka yollar, masallar rüzgarda Ve Yeni ümitler, yeni ufaklarda. Asaf ÇIYILTEPE ~ -Cela, dit-il, est bien dif' ficile. Le temps me manque. Ne pourriez-vous m'indiquer quelque moyen rapide et facile? ... (Devamı 19. sayfada) · sAYI:18 7 GALATASARAY ilk ..Hülya.ıar . .. Aykut Uörkey ir roman yazmayı ne zamandır düşünü U rüm. Hatta «ilk itiraflarımı böyle soğuk bir akşamda, hele Cemmaya yapacağ ımı hiç düşü nmemi ş tim » diye başlayan bir deneme h ala yazılarımın arasında durur. Bu denemeye büyük bir roman olacak hülyası ile başlar ken, istemiştim ki genç bir erkeğin hayatını objektif bir görüşle, mümkün olduğu kadar de edebi bir ifade ile an l a t ayım . Romanımı okuyanlar onda, bütün teknik unsurları bir araya toplanmış bulsunl ar. Mesela şöyle bir tabiat tasviri yapayım: «Batıda pembe çizgilerle bölünen uçuk bir mavilik kalmıştı . Gittikçe koyulaşan doğuda ilk yıL dızlar beliriyordu.» Bu tasvirin hemen peşinden başka birşeyler gelsin. Mesela diyeyim ki: » Gökyüzünde karanlığın g ün eşi ba tı ya doğru kovalaması gibi içim de hatıralar birbirini kovalamaya başladı. » Bazı yerlerde daha realist olayım. Hadiseler basit cümlelerle, fakat madde halinde anlatılsın: » «Tam önümden geçerken bileğinden tutup ağa_ c ın arkasına doğru çektim, hafif bir pınltı içinde kalan yüzünü öpmeğe başladım. Yazabilirdim, nasıl olsa yazacaktım . Çünkü günler mütemadiyen birşeyler getirip, bırakıyordu. Gündelik bir gazetede ça lı şı yo nım. Ufak tefek röportajlar, hazan küçük hikayelerden ibaret kendimce bir meşguli yet. Ve bir eğ lence akşamı, iri yeşil gözleri çok garip işıldaya n o •kadın (karşısında kendimi Bal zac'ın kahramanı J erôme kadar heyecanlı hissetmiştim.) bana, gazeteyi yazılarım iç.in okuduğunu, söyleyip onların güzelliğin den bahsettiği zaman kendimde kuvvetli bir iştiyak duydum. Her zamankinden fazla bir yazmak arzusu ... il) Sonra bir sabah, sıra arkadaşım t ahtada fizik problemini hallederken ben uzak hatıralarm peşini kovaladım . Pencere aralığın_ dan görünen manzara gözbebeklerimde gezind i. Sabah gün eşini orada, onun penceresinde de var diye . ~vçliğimi düşünqüm,. 1 Bir yaz günü Çamlıcaya gitmiştik. O güzel gfu:rü hatırlatmak için, kız arkadaşım: «Sonra yağmur yağ dı, bir eve gittik. Çıplak ayakla d an s ettik, hatırlıyo r musun? dedi. Ya o, bazı akşamlar, İstanbul r adyosunda memleket havaları çalarken Montercarlo'yu açıp caz dinlemeye kadar vardırdığım düşüncesizliğim ?... İşte bütün bunlar küçük bir hatıra defterine yı ğı lıyor, böylelikle romanım için lüzumlu malzeme kendiliğinden hazırlanmış oluyordu .. Bir roman yaz mağı düşünüyorum derken, bakın nerelere gittim? Dağınık, istinat noktaları olmayan, kırık dökük cümleler sıraladım size. Bu cümlelere romanımdan parçalar mı desem acaba? Ha- · yı r, onlar romanımın ta kendisi. Kırık dökük, dağı ııık !.. Belki birçok şeyleri yapabildiğimi zannederek .yazıyordum. Fakat işte hepsi bu kadar. Muhayyileme, kafama itimadım çoktur. Ama şura da, kalemimin ucunda eksik olan bir unsur var ki, yazd ıklarıma şöyle bir göz gezdirince kendini derhal belli ediyor. O zaman ·~ dL~ HÜLYALAR» bir roman olamaz, anlıyorum, aİrcak denemeden iba~et k!:l.lacak ... Söylediklerim döne, dolaşa roman tekniğine çıki yor. Hepı;t aklıma gelme:t, fakat şu günlerde okudtıJl, larım arasında Emil ZbiıL nın «Le reve» i Knut Hıim sun'un «Sous les etoUes d' Automne » u Vfrglnfa Woolf'un «The lighthouse:$ u, Halit Ziya'nın «Mai ve Siyah» ı var. M. GARTY Bunlar başka başka milletlerin, değişik edebiyat devirlerinden örnekler. Hepsi o benim kalemimin ucunda olmayan unsura sahip. Ona roman tekniği diyoruz. Sihirli birşey! Manzara tasviri, psikolojik tahlil, ifade kabiliyeti, ve nihayet muhayyile ... 'Bütün bunlar ne zamandır düşündüğüm, hatta artık hakkım olan romanın olup, bitmesi için kafi şeyler değil. Edebiyat tari~inde . isim_yapmış her edipte a-~ nı şeyler var, Var .ama af.'"' (Devamı 13. sOflfada) · 8 Blkiyeı GALATASARAY YAŞA SAYI: 18 AK Etrafındakiler seni sıkıyor zına atıyor, avurtlarını şişire dostum. Bak, şişire çiğniyor ve karşısında du. Halbuki burada insanlar, titriyorsun... Ziya hayat, bu, ki arkadaşına patronunu şika kalblerinden geldiği· gibi konuşuyorlar, gülüyor, kızıyor henüz kapağı açılmamış ki- yet ediyor. Sen, dinlemiyorsun bunla- lardı. Deniz, her zamankintap, dizlerinde duruyor... Elinle üzerine basıyorsun, da- rı. Ezeli dert işte, böyle gel- den durguh ve çekici idi. Baha fazla titriyorsun... Fakat, miş, böyle gider ... Solundaki tı rüzgarı hafif hafif esiyor, ne mümkün, kitaba sonundan masanın üzerinde, başını kol- hayatı, yaşamayı iyiden iyiye sevdiriyordu. başlamak ne mümkün dos- 1arının arasına alarak, kahverengi bir bira §işesiyle, yertum? Fakat, ne dedim sana; kali malı bir bardağın gölgesine buğundan ilk defa sıyrılıyor Mehtapsız, karanlık bir gecedesin. Bu sahil kahvesinin sığınmış olan adam, hala doğ- dun ... Gözlerinde on sekiz demahzun manzarası; gunun .,...------------..-, fa üçyüz atmış gecenin mahYazan : murluğu vardı; ve, saı;.>sarı su kimbilir hangi saatinde buratm eski bir teneke gibi kirraya çekti seni? Güneşin bu Yıldırım Keskin sonbahar akşamında kesik ve '------------------' li ve paslıydı... O adam, işte kanlı bir esir ba§ı gibi sulara rulmamış ... Onun neler dü- bu sırada içeriye gi!'di. Orta boylu, esmer ve sağlam yapı düştüğünü gördün mü? Uzak- şündüğünü bilir misin, hayır tan banliyö treninin, mavi, bilemezsin ... Bu yanındaki a- lıydı. Her hali insana, ufukla beyaz ve kurşuni d'umanları damın , nasıl, nereden ve ni- nihayetlenen bir denizin, enginliğini, sükunetini ve iç hunı etrafına savura savura gec,:- çin geldiğini, kim olduğunu. tiğini hatırlıyor musun? Neismini cismini bilmediğin gi- zurunu veriyordu ... reye gider bunca trenler, ·b i, onu da bilemezsin! HerGeldi ve yanına oturdu. bunça yıldır bilir misin? Her kesin bir dünyası vardır dosDurmadan anlatıyordu. Koistasyon yor.ucu bir yıl, her tum. Bin dünyası olsa idi, bi- nuşurken nasıl da alev alev tren .bir kader katarıdır. Za- rine girebilir mi idin? yanmaya başlamıştı gözleri? . · manında inmediğimiz ne isEvet, yalnızdın. Her zaman . Onunla nasıl dost olmuştun? ·-ıasyonlar, vaktini kaçırdığı ki gibi yalnız ve dertli idin. Bunu soı:-muyorum. Dost olumız ne trenler vardır. Böyle bir yere ilk defa geli- vermi~tin işte!. Rutubetli, saPeki ama, bu yanındaki a- yordun. İlk defa kabuğundan kin havaların insanları birbidam kim? Hangi trenden, sıyrılıyordun. Çekingendin. rine çekmesinden doğan ·b ir dostluktu bu... Vakıa henüz hangi istasyonda inmiş? Sen bir kahve içimi kadar ömrü her zamanki gibi yalnız değil mi idin? Buraya yalnız yoktu, ai-na çocukluktan yeni gelmedin mi? Her zamanki kurtulmuş bir genç kız kadar gibi için sıkılmıyor mu idi? saf ve temiz bir dostluktu. A L·ambaların soluk, sarı ışıkla leyhinde bulunamaz, ya'hut rı yandığı ve kararmış suları karşısında lüzumsuz bir hüraydınlattığı zaman, kimse var mete kapılamazdın... ue de mı idi yanında? Gerçi kahve o, senin için kötü şeyler dü' gene böyle kalabalık, hava şünebilirdi. Dedim ya, en hagene ~öyle durgun, cadde gekiki bir dostluktu... Ne ona ne böyle ışıl ışıldı... bir vereceğin, ne de ondan Köşedeki iki adam, işte gebir alacağın vardı... Yeryüzünde menfaat temelleri üze . ne aynı hararetle konuşuyor- .. . lar, .. ·Yeşil, örme:... -kazaklısı, -.~u \::~~ ) rine kurulmayan ender dost: -.=masanın üzerintleki.: ekmekluklardan biriydi . .·: ::-t-eıı: iri bil' -ıok'ir.t~ kopanp a:ğ..!L~dc(t __A.RDf. __ o_:.---"-~'··· Bura.y>a fatyattaı:ı be:zıdiğin-, H eyecanlısın ·2 .GALATASARAY . SAYI : 18 ·• insanlardan kaçtığın için gel- ; •••••••••••••••••••••**"***~•ıU·1U·••,.....-.....ıt,..•ıt-•••.,..••~ diğini anl~mıştı. Halbuki, a . l ~ ıi ıl fil") fi: ıl U ıl o ru sıl burası ınsan ve hayat do~ il il ~ il: 11 A il !} "1111 • !uydu ... O «Yalnızlığı arama! diyordu ... • Zira yalnızlık, anr-ç;.azan. : o'l-tti..La .._2,oka.tLı. ı cak Tanrıya mahsustur. Bü- ı yüklüğü de za:en !a~ızlığınŞiirin ruhunu hazırlayan, hadisedir. Fakat bu, demek ı dan gelmez mı? Bız ınsanlar , değildir ki şair, şiir yazmak için kendi dışında vuku bulan-.. yalnız kalırs~k. m~hvoluruz. herhangibir .h~disenin kendi içinde aksini bekler. Hayır! Şiir $ ~al.nızlık zehırlı bır h:ıst.~l~~ t zaten onun ıçınde mevcuttur. Yalnız ne var ki, bu dile gel- ; gıbı ruhu yavaş yavaş çuru- i mez lisan lôgatların kalıbına girebilmek fırsatını bulacağı ı tür. Ruhun, yalnızlığa hiç ta- f anı bekler; hadiseyi bekler açıkçası. Bir adama niçin malı- ı hammülü yoktur delikanlım.· l zun mahzun ağladığın•ı sorarsanız size kendisini üzen vaka- ; Yalnız ruhlar, ölü ruhlardır .. dan ·bahseder. Tıpkı ·h unun gibi şiir de, kendisin·i eydana Tagore'un ruh yoldaşı mı de- • getiren hadiseyi anlatır. İçli bir göz yaşı nasıl başlıbaşına bir : . . b" h • dm? Inanmam ... Boş ır a~ : ıstırapsa, hakiki şiir de ıbaşlıbaş'ına bir hadisedir. Hatta Jean : yaldır o! Cemiyete ve toplu- l Cocteau'nun dediği gibi nbir ihtilaldir.» ı luğa karışmak ve Allahı kend d . ı.· · h ş · · b "" tü" t : 0 n a aıma ıuır ısyan avası eser. aırın u n sana ı lf · . . k • dı. haline bırakmak gere - lf . k a bAll · .J_ b e l"ırır. · ş u h a lde h ak"kA ·· b"_ır •" • b u ısyan:ı. u enmesınu.e ı ı şıır tır ... >> · · ı evhamın eseridir. Bu korkunç tereddüt şuur altından keli- J Kimdi bu adam? r-f eler sö~-. melere indiği zaman mücadele başlar. Şiirdeki ikinci nıhu l lüyordu? Yanına çektiği ·b~ l işte bu mücadelenin neticesi teşkil eder: l ·: iskemlenin üzerine ayakları- ı ~ nı uzatmış, gömleğinin yaka- l f e veux qu'un voir chagrin a pas lents me oonsume, ~ !arını açmış ve bir eliyle de : Qu'il me fasse a lonrJıS traits gouter mon am~rt·ume; masa üzerindeki bira şişesini! f e veux, saıns que 1<1 mort ose me secourir, I tutmuştu . Gözleri kara~nlık- : Tou_jours aimer, f:!oııjours souffrir, fuujours mourir. J D IJ fJ J i i i U f l ! J l lara çevrilmişti ve adeta de- ~ nize hitap ediyor gibiydi. : «Biliyorum, hayat acı, ha-! yat iç sıkıcı ... Yaşamak, haya -~ tın pislikleri içinde kendimi-; zi avutmaktan başka nedir? f Ama hayatı sevmeli delikan- Z lım. s.~vmeli.... Fazla değil ... Az... Olçüsüz aşJdar insanı ı yüksetmez, . · alçaltır... Hayatı ı • yeterı kada.r sevmelı .. Ona e- • · 1.,. sir olmayacak kadar. Ama o"Jf · et mege d e h"ıç gelmez .. :f ~ nu esır Hayatı, ya§amalı ... Avundu-• ğumuzu bile bile yaşamalı. ! İyi yahut kötü ... Yaşamak, en ~ büyük saadettir. Hayatı, bir f tiyatro sahnesine benzetirler. Bunu söyleyenler kimlerdir : bilir misin? Kendilerine gü- ~ veni olmayanlar ... Evet, belkiı hayat bir sahne ve· insanlarl aktördür ... Ama sen bunu ha-! tırl~!arak ~aşamay~.c~sm ... ; i v i : İşte bir mücadele ki, şairi kederlendirdiği kadar bizi ~ memnun eder. Netice son mısraın kafiyesinde adeta keşfe- 1 dilmesini. be~l:~ektedir. Şah- za~eri kaz~~~ı~.tır; f~at bu ı muzafferı~retı ılan edecek cesaretı ancak olumun telaffuzunda bulmuştuı·. Buna karşı iç aleminde mücadelelerin biribirini takibettiği şair mağlubiyete razı olmuş görünür ve bir iç huzur ülkesinin eıişilmesi güç esrarını terennüm eder: La, tout n' erıf qu' ordre et beaute, Luxe, calme et volupte. Ne kadar gariptir ki, buna karşılık mağlup şair hayatın zevklerinden bahseder ve rüyanın akıntıst içinde harab olur: Mon front es!: rougc cncor du baiser de la reine: J' ai re ve dans la grotte ou nage la sirene. ıbir başlayan ,.. 1 ·· d e1enın · · · · ·ı .. sa th ına erışen şaır o ume 4 0-·te yan d aysa muca k h ttA b" f t • ço tan razı o1muş; a a onu ır şere saymış ır: Puis, apres, comme m-oi, souffre et meurs sans parter. · ı ·••' ' f \ f :. a~zu J~· Görülüyor ki muamma halinde bu gittikçe berrakla~'lr ve ·n ihayet bir özleyişin ifadeyi olur. işte 1 bir misali daha: 1 Sen bir ahu gibi dağ. dan dağa kaçsan da yine Seni aşkım canavarlar gibi takib edecek. Şairin hadiselere mağlub olduğU f l mücadelenin safhala-1 rıyla doğrud.an doğruya epiküryen şiirin vasıflarını teşkil eder: · · · (Deııamı 19. sa:gfadaJf ! -~·-";·-~~tör o~du~~1:1. ~=~~~ -~nsan! : ~: . : :: :: : : : :: : :; : : :: cµf!~.l . µ ._.~q:gfa4,q.) ~ r-tr-tri!_t:~~'.fe.iÇ.ft.~iCi'i'i!i'~~-i!-H.~i!ff~~iı~~~~~~~~~~ ••!:~ ·' r- :=:::=:: =:= .. :::::-=:=:= : =:= =::: : :=:=: :=:= ::=:= =:=: •= :=:=:-=:= ===:=:==ı:=: :=........ ~ Fot iKi-MEKTUP .Kıymetli edebiyat öğretmenleri mizden Orhan Saik Gökyay talebe müfettişliği öde-=vi ile Lo:ııdra'ya, Ze ki Öm~i' Defne teknik bilg isini artırm~k üzere bir sen elik mezuni yetle Paris'e gitmişlerdir. Aşağıda Hocamız Muvaffak Benderli'ye ·yazdıkları \-:ı.ektuplardan r.>azı par çalar bulacaksınız . Orhan Şaik ••• Gökyay'dan «..... Şimdi otelin salonunda sana bu kı rık dökük şeyleri yazı_ _yorum, muhabbetin hunların 'rnpsine ayrı bir hüsnü kabul gösterecektir, bilirim. Fakat bir tanesi var ki onu sana tam ifade edebilece~imi sanmıyorum; :.amma sadece zikretmek senin .y üreğini dalgalandırmaya ka.fi }Şid dette bir rüzgar olacaktır. ·«Bir talebenin bir oğul olduğu _ ::nıı gö:·düm ben » / Zeki Ömer Defne'den « ... Evet burada herşe:r kardeşim . ğım, Fakat benim aradı be nim kaybettiğim huzur: llay ır ! İçimizde Şaik Gökyay ğılmış yitirdiğimiz huzuru bize neresi verebilir?» Esasen büyük şehir, benim anlad ığıma göre huzursuzluğun ta kendisi. Şu cehennemi gürültü, şu Pa:·is'i altından üstünden, içinden dışından. küçüklü bü yüklü hizarlar gibi durmadan yiyen şey nedir? Şu muazzam u :: Londra'ya gece yarısı indim telleri şu Luxembomg bahçesini .. ·e otelde asıl senin taleben olan dolduran nedir? Şu kahvehaneUJ ·-Salahaddin Bayazit'i buldum. lerin, maroken peykeleri üzerin ~~ :Daha ev,ıel haber almış; fakat deki fikir sanat, hürriyet mü ~çağın varış saatini yanlış SÖY- cadeleler inin yamndaki diz dize . iemişler. Meydana gitmiş, sonra hüsran nedir? Şu heybetli kilise:'hulunduğum oteli öğrenmiş. Gel- lerin cephelerinde, köşe bucak~:di, buldu. Bugün gene beraber- larında, şu yollarda bahçelerde ·'dik. Mektepten, senden, bütün ho - kıyamete namzet gibi zaman:ı karşı duran heykeller, büstler . ca la rından \'e arkadaşlarından bunları yaratan devir, hayal, el, nasıl bir has r etle bahsetti bile mezsin. Burada kendisini büyük çekiç, kale m darbeleri nd eki sır . istikballer bekliyor. Fakat yal- ıı~di:? Ş u yollara, şu ta ayaklar nızlık onu durgun ve mahzun altına dökülen tablolar! a kitaplardaki bu perişan mahviyet neyapmış. Hani İstanbul'a dönmek için bir işaret kafi. Konuşmala . reden geliyor böyle? Bu yaz ey . lı11unde, bir gün müthiş bir sağ rımızdan büyük kuvvet buldu ve nakla beraber İstanbul'u bird~n .ayrılırken «bu kuvveti bana vebire bastıran korkunç bir fırtı ·~eceğinizi biliyordum ~ dedi. na, sığındığım Beyazıt Camii av Bizim bu çocuklara sevgimizi !usunda saafların kitaplarını yer ve sadakatimizi ibgal ederken, <ien yere vurmuştu . Acaba b1 boş kapıla·r, çalmadığım ızı bile- fırtına hangi fırtmadır? .... lim. Bunlar, bize açılmava cesa. Paris'te dünya sulh ve sukun ret bulmıyan dolu, dopdolu his içinde gırtlaklaşvor gibi geliyo ve sevgi hazineleridir. Sarfetti- bana. Sen mesela, şu sokaklard . ğimiz emekleri, çektiğimiz ezi- öpüşenle·-in, bir elleri sevgilile . yelleri b'irer vefalı evlat gibi Ö· rinin belinde öpüşenlerin bi" el !eri ile de babalarını , dedelerini ·~ demesini bilen insanlardır bun ktaplarını, dinleri .. ahi.akları, ka .:.ıar.... Hoca olduğum için AJJa_ nunları boğazlayıp boğdukların ı _::ha hin şükür!. P,Örür gibi olmuvor musun? Orhan .r,ra,,11d ·cour sô.1Ji11leri! Güneşli bir öğle vakti hepsi bir kenara da . Ya .- Zeki Öme.r 'Defne : " : : : : : yo1?t!~ ğ· 'X"z)9;'>{. ===== =====-&ıc~Jth:&ü !~~ ::- l t güneşleniyorlardı. «.Ge~in de mecmua için fotoğ - af çekelim» eledik. Dedik ama, etrafta dört beş kişi vardı. Bir anda kırkbeş kişi oldular. Biz de resmi kuşa döndürmeye mecbur olduk!.. De- 1;amıı11 ı;au dec eğiz! .. sayımızda neşre- '-' izcilerimiz «Ankara> ya gitmek j üzere Hayda~paşa garından hare- t ket edecekleri bir sırada ... oğrafla GALA .T ASARA,Y ... E--- 'Junlar, son sınıf Fen bölün ünün ve dolayısiyle' biitüıı n ekteb in çalışkan iiç talebe:idiı'. Çok m eşgul görünü ı orlrı r . Fakat !-u f olo ğraf için ?ilhassa poz aldılar ve Öne. in de cebir kitabi mı var 1ersiniz ? Hayır, 1001 Roman ı kuyoi'lardı ! .. Güiatasaray izcileri gittikleri her uerd e biiyük bir sevgi tezahürü ile karşıfondılar. Hepsi de temiz kıyafetler( v e ciddi halleriyle ıhakikf birer Gdlatasaraylz oldu'klarını ispat ed erler. Bu resimde izcilerimizi Ankara caddelerinde görüyorsunuz ... i * * cM. ()lıar.ez i e ux's ü z gap11bflir miyiz hiçi Bizim tau amatör bir fotoğrafç ı arkadaşımı z var. Biz M. Charezieux'u e sıı _aller sorduk, o a," kadaş mak~ nesiy~e hocamı z ın cevaplaırı « Ya :: ısı n mı diy elim dersini z ? Şu hal hepimizin malıi herhalde aklını zdan aynı şeyler geçiyor ... Hafif tertip bi·r «nostalgie» nin resmidir. ·'nı nıudur, '<. fotoğraf ,röportajı » * --~ Sevimli Tarih öğretm e ni Bayan Serv er Bürge, çok sev. diği Fenli çocuklarım tarihi bir gez m eğe götürmüştü .. Ôğ re tm e-n de, talebeler de o gün öyle eğl enmiş , öyle eğlen miş ler k i çoc uklar ş imdi «H akikaten tarihi bir g,ün oldu» diyorlar .. tesbit etti. Bôylelikle bir .yac.aldık .. haz ıırlı Amatör arkadaş rıe simleri ya deve yaptı, yahut "hiç y,apmadı!. İliz 'de -M. Ch<Lrezieux'nün bir karikatürünü olsun koyduk ... ~ 12 GALATASARAY • SAYI: 18 • • iÇiMDEKi I I Böyledir bu akşam üstleri, uçsuz bucaksız bir huzursuzluktur getirirler sana, altındarı kalkamazsın. Bak yine: ccNe duruyorsun be, diyor içindeki ses, al kalemi eline, birşeyler yaz!» Ama ne yazacak, neyi an!atacaksın ki? İnsanlardan SO · ğumuşun, insanları sevmezsin, sevemezsin şu akşam vakti. Onlar senden uzak, senden habersizdirler, içlerinde seni seven bir kişi bile yoktur, sen, sen zavallı, kimin umurundasın , kim okur · yazdıklarını? .. Hem · sen ne yazarsın .ki be, ne yazmak ge · lir senin elinden? Sen samimiyetten, insanları sevmekten, duyguları diri diri yakalamaktan, arzuları vıcık vıcık ezmekten bahsedersin. Hiç te istediklerin olmaz. Samimi olamazsın . çoğu zaman, insanları seveyim dersin, olmadık şeyler yaparlar, sevemezsin, kirli arzuları ezemezsin bir türlü. Ne yapacağını, neye iqanacağını bilmezsin; bu asrın adamı değilsin sen, bu asırda yaşıyamıyacak katlar aptalsın. Yazan : sun, yaz Tahsin Yücel varsın okuyan, alsen yaz yine. Varsın senden uzak ve habersiz olsunlar, seni seVJ!l~Sinler, aldırma, yine insanlardan bahset, insanları sevmeğe, sevdirmeğe, çalış!.. Tanrı ne diye vermiş bu yüreği sana? Bu devirde herkes midesini kullanıyor, beş duygunun u cu midede. Onun kazıntısını giderenlere yaklaşıyorlar, gerisi ·bulantı veriyor. Benzeme onlara, sen yüreğini kullan ölçü olarak, unut mideni bir köşede , yüreğinin peşin : den git. Çamurdan kabuk bağlamış yürekleri sevmek güÇtür ama olsun, yine de yürektir. Hem kabahat sadece onlarda mı ki? Asıl kabahat şu ışık ve çamur içinde bunalan caddede, şu kirli, şu toplum adlı çamurda. Çık şimdi o ışıklı caddeye, hızlı hızlı yürü! Sırtı kürklü, suratı boyalı kadının, kocaman bir balon tutarak giden çocuğunu uzun tırnaklı ellerin· den al, sar paltonun arasına , kaç kaçabildiğin kadar! Varsın kadın tlöğünsün, yumurcak ciyak ciyak bağırsın, durdıran olmasın, Ama rahatlamak istiyorsan yine .<le birşeyler karalamalısın şu anda. Kötümser olma bu kadar! Dünyada hiç mi insan yok, bir kişicik .b ile mi yok? Bu kadar kirli, bu kadar kötü mü dünyamız? Hiç olmazsa çocuklar var be! Onlar için masal yaz. Al kalemi eline, cc Bir varmış, bir yokmuş ... » diye başla, sonra getir arkasını... Keloğlan'dan, Yeşil taydan, Sabırtaşı'ndan daha sabırlı insanlardan, vefalı sevgililerden, iyi yürekli şehzadelerden bahset. Fakat gözlerin kör olsun, sen samimiyeti seversin, çocukları aldatmak hoşuna gitmez belki. İnsanoğlunun sabırlısı , tahta oturanın iyisi, sevgilinin vefalısı mı olur? Sonra çocukl ar! Onlar için bu kadar zahmete girer misin? Zamanla onlar da birer mikrop kesileceklerdir, onların da yürekleri çamurdan kabuk bağlıya caktır. Ama kırılası elin şu anda boş durmamalı!.. Ne duruyor- l f i• J ! i i t•*•***•*•*•••••***••••***************•**""**•*****~ ma sen! Çık bu şehirden, HAYALİN kimsenin gelemiyeceği bir yere git, çocuğu bir güzel yıt Bahçem de hayalin gibi solmuş.; ~ ka herşeyden önce. Ne içinde, A'l}u sesi, vahşi sesi dolmuş. ne de dışında şehrin pisliği ı Mor laleye, ebru meye kandım. f kalsın. Sonra ona sevmeyi, İ • acımayı, ama yapmacığını deŞevksiz, neşesiz içtim o meyden; ğil, gerçeğini, gerçek sevgiyi, İ Koştum o geyiklerle beraber. : gerçek merhameti, gerçek saYadımda hayalin, suda gölgen ı adeti, gerçek neşeyi, gerçek ·• Mor laleli hülyama uzandım. ?lf. samimiyeti öğret. Alla'h'ı dip* T • ı diri, taptaze doldur içine! Isİ Bahçemdeki sevdalı geyikler : tediğin gibi büyüt. ·Bir daha BiAr ei:g~nu_n ahe_:ıgin~ dinler. : da bu şehire getirme ... İ .- _ Ruyamdakı . şeh?iadeyı andım. · . v ; Peki yazmıyacak mısın, i··*- -·-~~ ~c·,:-.. .. -"-- · .. . - - · .. . ~, __ ._. ~ ··-- __ __MukbıL.~)loglu ~ (O , l5 "'YJ. d ) t * t t * >Y.•~-tri'-triıt•••••iı'•Uiıt-tc~ill•~iı-«!'!f._,...,...._._.__....,,...._..l!._-tr••••ititifiriırir:k , . . :. . . ev~~l .. · .~~ . -~ . ~- :-:_=. : . . . : __.: SAYI: 18 GALATASARAY 13 rUn u sabah havada hiç bir caya çatmadı, hoca ona çattı redeğişiklik yok, rüzgar gene deli riz, hoca çok sıkı deriz, bize hiç deli esiyor hava bulutlanıyor, iyi numara vermiyor deriz. lş bulutlanıy'or ve sonunda yağmur te kalkacak galiba, benim giyağıyor. Sınıf bu sabah ta soğuk bi düşünse kalkar muhakkak, yerimde titriyorum: 4x + gy = hemde her istediğini yapar..• ... Bunda beni alakadar eden bir Fakat kalkmıyor, hatta gözlerinşey yok, kapıyorum... Karşımda deki, o herşeyi yapabileceğini yanmayan bir kalorifer, siyah anlatan ifade de söndü, başı öbir tahta ve yarınki dersler. Bu nüne düştü kitabını karıştırıyor, yarınki dersler olmasa mektep İşte insan herşeye tevekkülle baş hayatı iyi olacak ... Tahtada bir eğiyor. Halbuki. onun yerinde hoca bir talebe ve 4x+9y = ··· ~-b_e_n_o_ ls_a_y_d_ı_ m_.._. _ _ _ _ _ __ <X» le <Y» ler var. Ve o da muhakkak ki enaz ötekiler kadar zor!.. Biraz düşünüyor, biraz hocanın suratına bakıyorum; sonra yazmağa başlıyorum. Yazıyo rum, yazıyorum; tahtanın bir tarafı doluyor, öbür tarafa ge. çiyorum. Oradaki yazıları ve bilhasa yarınki dersler cümlesini büyük bir zevkle siliyorum Sonra gene uzun uzun ~azıyo rum, amma kimbilir neler?! ... nihayet hocada dayanamıyor ve beni durduruyor. Kafamın içinZavallı çocuk işin içinden na- ı d.e «X> ler <Y> ler ve gözlerimYazan: sıl çıkacak acaba? .. Başımı pende «0» lar dolaşıyor. Bunlardan l!rdal Erkut cereye ceviriyorum. Dışarısı her birini alıp pturuyorum yerime. halde daha soğuk. Pencerelerde . .---.,,;ı--------,;,...-o..! Benimde gözlerimde bir parıl kimseler yok, sadece bir evin taraçasında bir adam, kucağında Gözlerim etrefta dolaşıyor, kalo- tı var, bende şu anda imparator. da bir çocuk, dolaŞ!Y.Or. Bu so- rifer artık yanmış herhalde; luklar devirebilir, insanlar ölğukta dolaşılır mı hiç? :Kenara ·- - çiinlü sınıf hakikaten sıcak ... dürebilirim. Sanki şu anda düyaklaşıyor ve elinde -'·çocuk, Haya şaı:tlanyle beraber düşün ş ündüklerimi yapsam ne çıkar? atar mı acaba aşağıya? Alarmı celerim de değişiyor. Dışarıda Defterini elinden alıp o «0» ı hiç, neden atsın? Fakat bu so- güneş doğmuş, pencereler açıl dO» yap a rım. Yok «10»yaparğukta ne arıyor taraçada bu a. mış... Pencere önünde oturmak sam anlaşılır belki «6» yaparım dam? Atmak ıçın çıkmıştır ne iyi, bütün etrafı seyredi yor «6» da bize y etişir zaten. Hay. muhakkak... Bir atsa nasıl ba - insan ... Ta karşıki evde bir kız di kalk a yım şu öğretmene içimi ğırır acaba çocuk? Ne hisseder cam siliyor. Yüzünün hatlarını boşaltıncaya kadar söyleneyim, acaba? Ya adam, ya adam ne his- seçmeğe çalışıyorum, ama kaL kitabı alıp yere fırlatayım mı? Gazeteler büyük puntolarla setler? Ben olsam neşelenirdim biınde «ayaklar altında ezilecek> onun yerinde .. Acaba, acabıı ya. kirli duygular yok!.. Sadece o. yazarlar: Matematik dersinde pabilirmiydim? Gülemezdim nu güzel buluyorum ve onun gü - bir matematik kitabiyle matemaınuhakkak ama hiç olmazsa ka. . zel olması bana bir nevi sevinç: tik hocasının üstüne yuruy en, çardıriı !'? O diı. ·atınca kaçmaya. · veriyor ,__:l:{akh4eğilmiyim? Dün- canavar çocuk!. .. Matematik macak mı? Amma- belki de atmaz. yada bir-insanıngüzel olması ka- tematik matematik ' ve kitap. Her halde içinde yazıyordur- be«Yalçın » diye sesleniyorum dar fevkalade şey var mı? ... Birden bir sesle kendime gelL nim yapamadığım problemlerin «Bak, şu adam çocuğu aşağıya atacak» O, benim böyle sözleri- yorum «Vous» diyor «Vous Je . _doğrusu. Açıyorum ve arıyorum. me alışmış, ilgilenmiyor bile, sa. une homme venez au lableu !. .. » Benimde gözlerimdeki o parıltı dece bana boş gözlerle bakıyor, Belki zil çalar ümidiyle yerim. sönüyor . Ben de şimdi hiç bir dişlerinin arasından bir şeyler den, yavaş yavaş kalkıyorum. şe y yapamıyacağıIDJ hissediyor um. Bu sırada hoca «Oui Jemırıldanıyor, sonra başını gene Fakat nerde !. .. tahtaya çeviriyor. bana verilen sual de bir evvel- unes homınes » diyor «revenons kine benziyor. Onun da içinde a nos moutons !. .. Kara tahta yarınki dersler ve (7. Sayfadan devam) kere (sadece bir kere) sevdiğimi 4x+9y = ... nı şeylerin arasındaki birbirine anlatmak, böyle kuru bir cümleTahtadaki çocuk işin içinden kaynaşmış binlerce şeffaf ipliğin den ibaret kaldıkça ne kıymet çıkamamaış, boynu bükük, kademeydana getirdiği o sağlam örifade eder? rine razı yerine oturuyor. Acaba Hem bakın, bu kadar satır güyü de hesaba katmam lazım hakikaten razı mı? Bilirim ben tutan şu desteksiz, plansız yazı değil mi?. razı değildir muhakkak. İçinden Yoksa dağ yolunda çiçek top. da, küçük bir hikaye bile olmakbirşey kopmuş gibidir... Neden, lamaktan dönerken gördüğüm tan uzak kaldı. Tıpkı Gecekon. ne hakla sıfır veriyor hoca, kızın saçlarını rüzgarın dağıttı dulara benziyor. birşeyler söyledi işte, bildi işte. Ama ben Gecekonduya razı ğını, gözlerinin bal rengi olduGözleri tuhaflaşıyor. Herşeyi yağunu söylemişim ne çı~ar? yım. Şimdilik bir kaç daireli, pabilir mi şimdi bu çocuk. Bu beş katlı Kervansaray :Qir kenartık karşılaşmamızda pek cazip çocuğa şimdi herşey yaptırılabulmadığım halde, sonra bol da dursun. bilinir mi, acaba hocaya birşey güneşli Jı1r sonbahar sabahında Küçük kardeşim ilk mektebe söyliyeoek mi? Söz · açac~~ mı? (bisikleUi çocuklar, ağaçlar; gök- bu yıl başladı. O bile benim y.a:t. Ne olur sanki? Vallahi bÜtüti sı- yüzü, elbiselerim, herşey güzel dığım Şek.ilde ·ya:ı;mağa he'9'eslen111f lehinde ~ahade't .ederfa-!-0 ho. m'i:v:o:r tla alfabesi -Ue .yathxiyor..• - . ~olduğu için) Cemmayı de bi'r ı: ' ) GALAT AS~RA Y 14 ·-~· -..:.z SAYI : 18 J . --7 ·, .. - . *t*************************~ . ~, 'treni.. '#'etl.~enLecim.iz: *t Arka Sırada :f 'f- İ t İ Yaıan: Mümtaz Zeytinoğlu llMIR : [M ayıs ayının bu güzel gü- t + İ nünde, masmavi, lekesiz se- Z: : mayı, sıcak parlak güneşi u- ~ * nutup «plusıı ler 1e ıımoınsıı . .. .._ larla «Delta» larla uğraşmak -.. ; ne de güç yarabbim. İ Seni istediğin yere bırak- ı İ mıyan şu duvarlar, parmak- ! lıklar; vaktini keyfinin iste- : İ diği gibi kullanmana engel : İ şu dersler; sana istediğini din-: İ letmeyen, konuşturmayan, ~ İ hatta düşündürmiyen şu ço - ! cuklar nasıl da çekilmez bir : t yük oluveriyor böyle bir günt de. ~ İ Halbuki bunların hiçbiri ~ olmamalı ve ben, hür, kalbim : t sıkıntıdan, beynim tasadan a- ! zade, dudağımda ıslık, gözlerimde neş'e yürüyüp gitmeli- ._ İ yim, aklımın estiği, ayakları- ~ ~ mm ,götürdüğü yana. Canımın çektiği bir yere; : bir dere kenarına bir ağaç di- : İ. bine çöküvermeli, uzanıver- ~ meliyim. Eğer keyfim dilerse : İ sevdiğim şarkıyı söylemeli, ~ * *t İzmirimin Her yanı bir cennet, Mavi birer nimet, İnciri, üzümü toplanır sepet sepet, Karşıma çıksa binıbir İzmirim set. * * seni, 1Maniler aşar·aık hep ilerlersin , Kahramanlıkların şaşırtır beni, Dört ır; ala yabancı diyarlarına. Gözlerin görmemiş yenilgi nedir Aklıma hayalin şöylece gelir : Düşmanlar gizley ip korkularını. Tarihte okudum, i t Ytş. Sınıfındaırı Erim Aynigözen f ! * Cihanlara ün salını~ , İzmirimsin sen benim, Bin.bir destan yaratmJş, Memleketimsin benim, Çok yaşa sen İZMİR'im. güzellikler diyarı , Şen geçer, yazı, kışı, baharı. Kıyısını süsler beyaz y•s•lılar . Gögünde uçuşur beyaz martılar , GüzelliklE;r!ne güzellik katar. t t Güzellikler diyarı mı? Yoksa şen insanların Binbir renkli ya rı m ı ? Ayrılamam benı İzmirden .. E ! İzmir nedir bilmem. suları , yeşil kırları ! tanırım * * Adına Allahın kamçısı denmiş, Boyun biraz kısa, bakışın keskin Gök bayrak açmışsın hep semal:::ra . Alevli gözlerin bakar yarına. Ordu.ların ·b ütün cihanı yenmiş. ·Ytş. Sınıfından f. ! İ beğendiğim şiiri okumalıyım) ! t ama, kimse bana sesimin- çir- * t kinliğini hatırlatmamalı ... ** İ Sonra, öten bir kuşun, çağlaf yan bir derenin nağmelerine : İ tutulup, bin bir hayale kendimi kaptırıp bırakıvertneli- ~ : yim; erişemediğim herşeye İ eriştiğim, yapamadığım her~ şeyi yaptığım bu mesut saatİ lerimden beni ne bir zilin cırt- ~ İ lak feryadı, ne bir hocanın tehtitkar sesi koparıp ayırt mamalı. : f Nihayet bulunduğum yer · ~ İ de olmak beni sıkmaya baş- : İ !ayınca, doğrulup, bu başıboş , ~ t a~açsız gezıme devam e~me- ~~ j liyjm .. ;_ Ve .§?yet · canım: Q _ge-_ ~ ! t *** ! * t * I . .. · -. ·(Devamı .11. :sayfada) ~ ~···~~~·····~~·~~·~····~~ Ş~nasi Önengüt 00&!\Z VI OKUlUM : Bü tün güzellikleriyle, Boğaz, İtalya ve Fransa'nın o güzel manzar~lı gölleriır. e ve bütün kıyılarına bedeldir: Sabahleyin h s.va rüzgarlı ise dalgaların köpüldü ağzı ~ıyıları döver, rüzgarlı değilse ütülenmiş gföi düz yüzü ile ayrı ve çekici bir güzelliği vardır. Boğaz'ın en büyük dostu martılardır. Beyaz kanatlariyle süzülerek ona b aşka bir güzellik verirler. Akşam üstü cami kubbelerinin arkasından bir kızıllık bırakarak ha.tan güneşi / ve batarken suya akseden renklerin seyrine doyum olmaz. Mehtaplı geceleri hangi ressamın fırçasımı, hangi şairin kale mini coşturmağa yetmez ... Kıadıköy,den başlıyan ışık demeti Anadolu Kavağına kadar sürer gider. Sabah, deniz havasını t eneffüs etmek ciğerlerin gıdasıdır. Boğaza bakan hisarlar, yalıh: güzellikleri yanında bir de tarihi kıymet taşı:lar ... Cennet vatanın bir parçası olan Boğaz, asla yabancıların eli~e geçmiyece:ktir. Ne mutlu bize ki Boğaz'ın sahibiyiz. Ne m ut1u biz Galatasaraylılara ki okulumuz bu güzel Boğ.aıZ'ın kıy isınd~ ._ · ·_ -Ytş :' Sınıfın:dp.n ·.-..... · ,... - . -· · · -E rtan Jjlkü. -~: : : .... ·.: .~ · -~ • • I • , ~ • • ~ • J : •. SA Yl 15 GALA1' ASARA Y 18. içimdeki .• (Baştarafı 12 inci sayfada) çin bir türlü rahat etmiyecek mi? Zaten ne zaman rahat et• ti ki, desene! Hangi gece derin· derin uyudun şöyle? Sen düşünmeden yapamazsın, dü- * Ahmet a le teint frais, que d'avoir des examens de le visage rose et deja un do - repa~ation. Ahmet est paresuhle menton , l'oeil distrait et seux mais son pere est riche. Mehmet a quelques hovague quand il est en classe; şünceler yakanı hıraıkmazlar, utons d'acne sur le visage; p au tahleau il rougit et s'emherşeyi düşünürsün, tahamharrasse, il haille pendant est maigre. İl a l'oeil vif et mül edemezsin insanoğlunun ~e_s leçons. İl havarde volon- hrillant quand parle le proitliğine!. Sonra uzak bir ülketiers,_se r~tourne · fılcilemeiıt fesseur, il desire etre interrode', dünyanın ta öbür ucunda en ne goute que mediorcre- ge souvent. En classe il prend ölen insanlar gözlerinin önüİnent tout ce que dit le pro - sans cesse des notes et s'enerne gelir. Mehmed'i düşünür fesseur: il rit avec ıgrand hru- ve si quelqu'un havarde. İl sün, gözlerinin önünde yüreit, plus tard et plus longtemps est poli, il aime l'ordre et la ciğinden vuruluverir; kendi que tous ses camarades. İl se propretF· Ses cheveux sont yüreğini yoklarsın, vuruyorregarde a la deroıhee dans un courts et il n'a pas de cravadur, durduramazsın! Bir acapetit miroir, se couche sur son te. İl se rase le dimanche. yip haldir vesselam... Tuhaf pupitre et s'etale sur son . Quand il ouvre son casier un tuhaf duygular belirir içinde, hane. İl mange avec hruit et bel emploi du temps lui rapi~sanoğlunun, hiç olmazsa çooccupe au ref.estoire plus de .:pelle ce qu'il doit preparer. cukların, hiç olmazsa erkekplace qu'un autre. İl mange ~: Ses cahiers sont soigneuselerin sevilmeğe layık olduğu aussi a l'etude et il mange en ~ ment recouverts et hien rannu iliklerine kadar hissederrecreation. Dans son pupitre : ıges. İl n'e·s t jamais a-bsent et sin. Fakat şansın yokmuş , un grand pot de miel voisine . travaille meme le dimanche. yirminci asırda gelmişin dünavec un petit pot de colle et İl va rarement au cinema, quyaya ... de nomhreuses poınınes avec elquefois au match, souvent Böyle bir akşam vakti, quelques cahiers dechires et a la hihliotheque. İl achete birdenbire 'herşeyi unutarak cornes. Quand il ouvre son des livres. En classe il se plabir vapur iskelesine gidip, . casier le sourire sophistique - ce volontiers au centre et en gelmiyecek bir dostu saatler: : d'unt;; jolie girl le fait haver : avant les douhleurs sont conce beklediğin gelir · aklına> · un peu. On ne le voit guere en Sen hala bu asırda dostluk tents quand il peuvent se classe de gynınastique: il a bulunabileceğini umar, dost, trouver a ses côtes ou derriepeur de l'eau froide. Ses oredost, dersin, seversin; etinde re lui. İl est souriant quand kemiğinde, kanında, rüyalailles sont sales, se·s ongles noirs et ses cheveux ondule's to- il n'est pas trop ahsorhe. On nn d a d ost sandığın kimseler UJ. ours gomenoles. Sa chemı· _ a confiance en lui: il est franc var d ır , onların içinde bulunt et ouvert. İl pense souveut a' ' li se accus e 1a n eg madığı bir rüya görmez, ongence e sa !arın içinde bulunmadığı bir _cravate le hesoin d'evasion. İl l'avenir et est presse de reushayal kurmazsın. Fakat emin recherche les places au fond- sir. İl est hoursier et voudrait ol, onlar bir dakika bile düde la classe et est souvent ah- . pouvoir dire a sa mere qu'il şünmezler seni, akıllarına bisent, meme de corps. İl pre- : a ete inscrit, cette annee enle getirmezler, rüyalarında fere douhler une classe plutôt core au tahleau d'honneur * ~:::::::::::::oef::::''''''''''''''''''''''''iıısı:ııcıırcsıırııtıııııııriıııı11 yerin yoktur. Yapmacık A ma sen işi gevşettin, bun- Çünkü sen de kızdıkların gisenin dostların! ı arı yatagın d a d üşün! Şimdi bisin, bu çamur senin de ilikKıyafetin düzgün değilse, pa- durmadan yazmağa bak. in- , !erine işlemiş, sen de on para r-_an da yoksa, sıkılırlar, kaçar- sanlard an b a h se t ' ınsan · ı ar- ·- etmezsı· ' a·· 1 l~'r send Ut d ·' n. ogsunu parça a~ en. anma an, yüz- dandan!.. Ne duruyorsun be, ~ .. v• • l~.ri .kızarmadan, kıpkızıl, köz b oşalt sana şu d opd o1u yure.. · ,:· yıp yuregını çıkarmalı, yar. . ~bi .yalan söylerler. Aksine ğini!.. Olmazsa kendinden : malı, kırli arzuları vıcık vı~~lar kaçmaz da gözünden; bahset, duyguların, düşünce- . : cık ezmelisin. Ama herşeyy~r~ği_n_i ___u~~t~"."~r-~ı:~~!- <- ~- _. l~r!n,_. _-~_app_ğ_~pµ. ..s8Y ,.;a.r~Jç.!.,.~.; den önce kalemi eline almalı, den bulanır. Kendini geçir yerin dibine! yazmalısın!.. ı~_marlamadır ve v v •• •• SAYI : Us GALATASARAY i6 ·okul Aile Bu yıl okul Aile Birliği Genel Kurulu 22/ 11/ 951 Cumartesi günü lisemiz konferans saJ.onunda toplanmış tır. 300 kadar veli'nin iştirak ettiği ·b u toplantıda, geçen yıl faaliyet ve hesap raporları okunmuŞ ve karşılıklı fikir ::ı~~~~:~:en sonra tasdik ; Veli'lerin çeşitli dilekleri dinlenmiş, kıymetli müdür Bay İsfendiyaroğlu uzun, etraflı bir konuşma ile eğitim ve öğretim meseleleri etra . fında geniş izahlarda bulun:muştur. Bu arada veli'lerin daha ciddi ve sıkı bir al.aka göstermesi lüzumu bilhassa belirtilmiştir. Y en·i idare seçime geçil- * t İ t* *+ t .. İ * J 1 !* Seçim neticesinde teşekkül 1 eden 951 - 52 yılı Okul Aile İ idare kurulu mü- teşekkildir: şu zevıa.ttan Bayan Füruzan Özpay Bayan Mehpare Baltacı \Bay Niyazi Müştak Berker \Bay Bay Bay Bay Dr. Sezai Feray Avukat Kani Yırcalı Abdullah Uzlar Muslih Peykoğlu Bay Zeki Donay :Bay Orhan Karaveli Bay Ahmet Ezgü: Bay Zeki Saracoğlu Bay Fehmi Altan Bay Nazmi Usun · idare heyeti sık sık top1a:narak bu yıl · yapılacak çalış maları düzenlemektedir. heyetine okul **************************************************~ i. miş ve öğretmen üyelerin ha- ı ricinde 12 üye gizli oyla se· çilmiştir. öğrenciler lışmal:aır fından yapılmaktadır. ı Daha sonra için hayırlı ça dileriz. Bilhassa mecmuamız, kendilerinden gördüğü maddi ve manevi büyük yardıma müteşekkir ve minnettardır. ve Doktor Bay Sezai Feray getirilmiştir. Muhasiplik ve veznedarlık Bay Zeki Donay ve Bay Muslih Peykoğlu tara- p ARK' SAIAHlA RI . Hava öylesine güzel, sah~ öylesine saf ki, Yüzüyor bir çımacının kolunda, Tuz kokuları .arasında Dövme yelkenli Ok girmiş kalbe doğru.... Ne olur atmasa çocuk Havuza çakılları. Bozuyor bulutları, Bozuyor ağaçtaki yuvasını Güzel bir kuşun. Hava öylesine güzel, sabah öylesine sa.f ki, Yüzüyor havuzda, Işıklar arasJJr.da Oyuncak yelkenli Doğan güneşe doğru. İ ı ı ** S 1 *• *•* 1 * ıı i* Özcan ATİLLA YA&'.tJJUR Yağmur... Vakit gece yarısıdır. ~~~~~~ iı t ; • ; i T • •f ı · • ı İ !• • i 1 l •• 1 t ... • Sizin sokakta dolaşmaktayım. Muhakkak ki seni düşünerek Ta buralar gelmişim, Ve sen ihtimal ki Rüyanda beni görmektesin.... .• ············· .· .·· .· ı.• · · · · · · ·· · · ·· · · · · · · · · ...... · .. · Yağmür :.. •ı ı •f. :l .. .... 1 Vakit gece yarısını çoktan geçmiştir_ 1 ; .. Ruhuma kadar ıslak, Bir vakitler seninle geçtiğimiz lı I* * Kaldırımlarda ı ı t l""" • Özdemir C. KALPAKÇIOGLU 1 Gökyüzünden daha çok ağlamaktayım. ı • • • ı••••··············································· * İdare heyeti .başkanlığına ı I i.iALA'l'.ASARA 'i' SAYI : 18. . 17 Orhan Veli - .Turhanın arkasından Allah rahmet eylesin. Sırada şiirin her konusundan örnekler bırakmış ve buna yep yeni şeyler ekleyerek, şiirde konu diye bir şey olmadığını, şiirin her şeyden, her mevzudan bahsedebileceğini isbat etmişti. Onu ilk şiirleride; daha çok ferd pisikolojisiyle alakadar görüyoruz; 1-· Ağlasam sesimi duyar mısınız Mısralarımda; Dokunabilir mis'iniz Göz yaşlarıma ellerinizle. Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel kelimelerinse kifayetsiz Bu derde düşmeden önce. (Baştarafı 14 üncü sayfada) Bir yer var biliyorum ceyi, gök kubbenin, yıldızla Her şeyi söylemek mümkün Epeyce yaklaşmışım r~ altında ı geçirmek isterse hiç bir kuvvet beni yatakla Duyuyorum; yorganın arasına girmeye zor- Anlatamıyorum. lamamalı. ncı sayfada -- man efendim şiirede artık Burada onun eski şiirle girer mi?» Girer ya, rinden de bahsetmeden . geniye girmesin? Nasır hakiki çemiyeceğim. Orhan Veli'nin değilmi, yer yüzünde mevyirmibeşi aşan, hece vezniycud değil mi böyle bir şey? Sanat eserine her hakiki şey le yazılı şiiri; «0 Jı.eceyle yagirer, yeter ki onu, oraya yer- zamıyordu da, böyle bir şe leştirmesini ])ilmeli ! ye onun için teşebbüs etti.» Orhan Veli aşağı yukarı diyenlere iyi bir cevaptır. olduğunu Arka 5 n~sır Geçen ~ene bütün bir yorucu ders yılından sonra, birkaç aylık ta tile neş'e içinde n1aşlı yan arkadaşımız Turhan Karahasanoğlu, feci bir deniz kazasına kur ban giderek, .b ir daha mektebine, derslarine, arkadaşlar:ına ve ailesine kavuşamamak üzere rahmeti rahmana kavuştu. Mevludunda bile bulunamiyan arkadaşla rındanı en yakın birkaç tanesinin , hiç olmazsa kabrini ziyaret etmek vazifesini biran önce yerine getirmelerini bekliyoruz. Baş tarafı Ne hoş, ey güzel Tanrım ne hoş! Maviliklere sefer etmek Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler ·gibi başı boş . Yahut: «Uzun bir ıstırabın sonunda ve bir saadet anında gelecek ölümün türküsü» adlı şiiri: Bir sahile varacak günlerimiz ... · Günler ki namütenahi ıstırap Kalmıyacak bu günkü hasta harap Yüzlerde bahtın karanlığından bir iz. Gün vuracak baktığımız her yüze Ve kızlar, kucaklarında çiçekler Ebedi baharı getirecekler Bu yeniden başlayan ömrümüze . Son kitabında ise sosyal . meselelerle daha yakından canlanmış ılık, cazip al~kadar oluyor. Adı «Suilahi güneş, nasıl da biraz cunun Türküsü» olan şu sonraki kimya yazısını, mateNetice itibariyle denebilir şiirinden bir parça okuyamatik dersini, tahtadakj bir ki : Orhan Veli iyi şairdi, lım. alay şekili, harfleri siliyor, ve büyük şairdi. Edebiyat.ıİnıza insanı ne uzak alemlere uçu. O su taşır, bana yağbal, getirdiği yeni görüş, şiir gerup götürüyor. Karıma şüt olur. Geçtim... Şarkıdan, şiirden, Çamurlu su içene afiyet olur. leceği için önemlidir. Ona ve hayalden, yıldızlardan vazgeç- Günde yüz hane bin nufus getirdiğine, zaman daha tim.... Hiç olmazsa şu ders Hayat bulur doğru bir kıymet biçecektir. bitse artık . Sıhhat bulur. Mümtaz Zeytinoğlu Bereket bulur. Yiğit OKUR Tertemiz gök, tabiat, yeşermiş 18 GALATASARAY SAYI : 18 MEKTIPTEN HABERLE Lisemiz(n idareci ve öğrenci hocamı z Kemal Zerenin yakın leri arasında yapılan geniş öl- alakası altında resim çaltşmala ·ÇÜdeki değişiklikler, talebe faanna devam etmektedir. Bu arada liyetlerini de değiştirmiş, sene- Güzel Sanatlar Akademisini de lerden beri gelenek haline gelen toplu halde ziyarete giden öğrenTalebe Kurulu bu yıldan itibaren ellerin, bu yıl sonunda gi,iiel' bir yeni bir şe'kil almıştı r . _Sınıflar . resim sergisi açmaları beklendan seçilen ikişer delege arala- mektedir. rından be'Ş kişilik bir komi~e Bu ders yılı lisemizin bünye_ seçmişler, bu komite 11. C den sinden başt a B. İzzet Hamit Üıı 356 Attila Tokatlının başkanlığı olduğu halde Muslih Peykoğlu, altmda talebe faaliyetlerini ter- '.F erruhzat Turaç, Vahdi Yu.tner, tip ve ko,ntrol etmek ödevini Recai Cin, Sait Ozçelik gibi kıy üstüne almıştır. Bundan sonra metli idareciler, Bekir Bircan, teşkil edilen çeşitli kolların fa_ :E. Mamboury, Massiet, J. Stern aliyetleri aşağıdadır: gibi değerli öğretmenler ayrıl Neşriyat Kolu, arkadaşlarımı mış yerlerine geçen yı l çıkar zın kafi derecede alaka ve yar'. dığımız sayılarda okulun 'idare. dımlarını göremediği için olduksini üstüne aldığını bildirdiği ".ç a geciker.ek, elinizde bulunan miz B. Fethi lsfendiyaroğlu ·gibi dar çerçeveli, mütevazi dergiyi Galatasaraydan yetişmiş kıymet çıkarmıştır. Derginin 19. sayısı .Ji bir müdür, Rıdvan Korur, YuGalatasaray çay günü çıkarmak :suf Adalı, Hulusi Kuzucu, Osman üzere gerekli hazırlıklara başla Yücel gibi idareciler, Zahir Gümıştır. vemli, Ahmet Kutsi Tecer, GünGeçen yıl en çok faaliyet gös- duzbey, Nurettin Ormancı, Rifat teren bir _!col olarak temayüz Necdet Evrimer gibi değerli öğ eden Kültür Kolu bu yil müna- retmenler gelmiştir. .Zara, konforans gibi kültür faa Hepsine saygı ile hoş geldiniz liyetlerini 'tanzime hazırlanmak deriz. tadır. İlk konferans çok değerli müdürümüz B. İsfendiyaroğlu Spor Olaylarına Gelince: tarafından verilecektir. Okul içi spor faaliyeti hızla deTemsil Kolu (Andaval P alas) vam etmektedir. Futbol, voley. isimli hafi( bir komedi üzerinde bol, basketbol sınıflar arası ka-r ' çalışmalarına devam etmektedir. şılaşmaları, atletizm müsabakaAhmet Kutsi Tecerin (Köşebaşı) ları, güreşler bu yılki spor· faaisimli eserini hazırlamak üzere liyetlerine dahildir. Milli Eğifim teşebbüse geçen bazı kol azaları, Müdürlüğünün tertiplediği resmi hocamızın temsil zorluğu ,yüzünlig karşılaşmalarında lisemiz <len isteğe muvafakat etmeyişi ekibi Yeni KoleH (15 - O), Basüzerine bu teşebbüsten vazgeçketbol ekibi ise gene Yeni Kolej mişlerdir. basketbol ekibini (134 - 9) yeMüzik Kolu, her sene olduğu . nerek güzel iki rekor elde et. gibi bu yıl da sessiz sedasız miştir. konser hazırlıkları yapmaktadır. Hususi mahiyette tertiplenen - Ayrı bir lışan Res~m teşekkül olarak ça- Atölyesi öğrencileri karşılaşmalarda ise, Voleybo~ de lisemiz İstanbul lisesini (15 - 5) (15 - 5) Terzilik okulunu (15 3) (lf)- _ 0) Yeni Koleii (10 - 15) (15 - 8) (15 - 0) Fener Rum lisesini (15 - 12) (15 - 51 Bey. oğlu lisesini (15 - 6) (15 - 11) yenmiş, St. Benoit, St. George ekiplerine m~ğlı1p olmuştur. " Futbol takımımız Beyoğlu lisesini 11 - 1, İktisat Fakültesini 3 .. 2 mağlup etmiştir. Basketbolda, bütün müsabaka . ları galibiyetle bitiren lisemiz takımının Yeni Koleje karşı aldığı netice (134 - 9) okullar arası resmi sayı rekorudur. Güreş müsabakalarında Kaba . taş lisesine 4 - 1 mağlup olan gü. reş takımı Yeni Koleji 6 - O mağ lup etmiştir. Sınıflar arası güreş karşılaşmalarında Kurt, Hayrı, Gündüz, Emin, Orhan, Güngör, Seymenden (K.) müteşekkil Onuncu smıflar muhteliti, onbir • oniki karma takımını 6 - 1 y en miştir. Kabata ş lisesi boksörleri ile bir gösteri maçı yapan lisemiz boksörlerinden bilhassa Turgut ve Nihat temayüz etmektedirler.. Atletizm faaliyetlerine gelince, Ünal, Sabri Peközer (K.) Erdal, Mehmetten kurulu ekip liseler arasında Haydarpaşada yapı lan krosa iştirak etmiş, lisemiz takım tasnifinde ikinci gelmiş tir. 1-~LATASARAY <;AYI: 18 Şiirde İki Ruh Yaşamak 9 inci sayfada) olduğunu düşüneceksin ... Ve şayet bir gün, bu sahnede, bir mendil ve bir değnekle yalkalmak ' mecburiyetine düşersen, meddahlık etmeyeceksin!» (Baştarafı . Adam eğiliyor, kadehini dolduruyor ... İçiyor ... Bir daha dolduruyor, bir daha içiyor. Gözlerindeki o biraz evvelki canlılık, hararet yok. Bir sonbahar gecesi kadar sakin ve mütevekkil bu gözler. «İnsanlar, en ziyade uyurken samimidiıler . Bütün ihtiraslar: kinler, arzular, ıstı raplar, elemler, sevinçler, saadetler o anda teslim olurlar. Suçlarını itiraf etmekten korkan canilerin başında nıçın geceleri beklerler ve kedi niçin uyuyunca hırıldar bilir misin? Çünkü insan ve hayvan en ziyade geceleri kendinin olur. Çünkü biz en ziyade geceleri kirlerimizden temizleniriz... Sen, kendini daima, uykudaki kadar samimi hissetmeğe çalışacaksın.. Zorla değil... İnsanlığını bilerek yaşarsan inan ki, hayatın , yıldızlı bir gecede, bir çınar altında uyuduğun zaman ki kadar mes'ut ve asude geçer, .. Fakat bütün kazancı~ın, bir tatlı rüya olmasm·a oyun eğeceksin ... ıı Meçhul adam susuyor.. . ardaktaki son yudumu da ir hamlede içiyor, sonra sür atle yerinden kalkıyor, elini zatıyor, kuvvetle sıkıyor. Bil ki delikanlı, diyor, haat, düşünmeden yaşanılırsa ı aha tatlıdır. Ama kedi gibi ~~dama~ _iste:I?iy_orsan, düşü- t f 19 (Baştarafı 9 ıincu sayfada) L' ô.ne pleine d' amour et d e m elancoli e, Et couch e sur des f leurs et sour des orangers, ]'ai montre ma blessııre aııx m ers d'Itali e, Et f ait dire ton nam aux etrangers. Bu mısralardaki fedakarlık, ahenk unsurunun değil; kaybedilen mücadeleye karşı şairin duyduğu teessüfün icabı olabilir. Fakat içinde yükselen isyanın ona bahşettiği gurura körükörüne kurban olan sair, bu esefi gizler. Hatta ruhunun derinliklerinde uğradıgı mağİubiyeti kendi kendine bile itiraf etmekt~n çekindiği içindir ki, şiil' derhal kelimelere teşmil edilir. Şiirin sahte manası işte böyle tecelli eder. O, bir ruhu gizlemek hacaletine sahne olmaktansa, stoyik olma lıdır; zira o, bir ıstırabın ifad·e sidir. bu 1 L'Eleve lnauiet (Başlarnfı 6 ıncı sayfada) Il n'y a pas de moyen, lui dis-je, pas de methode uni- verselle. S'il y en avait, on les trouverait au marche, et chacun apprendrait a penser neceksin .. . İn s anlığını bilecekcomme on apprend a danser. sin ... Ve hiç bir zaman Allahı Mais reflechissez fa-dessus. taklit etmeyeceks~n ... ıı Sür'atQui done saurait executer un le dönüyor, gazinodan çıkıyor chasse-croise pour l'avoir ve caddenin karanlıkları a.raetudie dans un livre? Qui posında kayboluyor. urrait conduire une auto apSen, vaktin geçtiğinin far res avoir seulement lu le makında bile değilsin. Yelkovan nuel du parfait chauffeur? kaç devir yapmış kim bilir? Croyez-moi: pour na.ger, il Kahvedekiler bir bir dağılı faut se mettre a l'eau. Courez yor... Dalgalar Wagnerden a l'orı:de, jeune 'homme. Essaparçalw ça lıyor gibi... Rüzyez-vous a penser, comme on gar uzak iklimlerin kokusunu s'essaie a toute chose. Et ne getiriyor ... Ve hayat, evet hatentez point d'y parvenir sans yat, şehvetli bir kadııı gibi plume, ni papier. Vos penseşimdi seni kucağına çağırıyor. Fakat. yaşamak , hayatın pis- es dormiront si vous m.e les likleri içinde kendimizi avut · maintenez par l'ecriture. C'est mak değil mi? Buna rağmen la matiere rebelle, et s~ rehayat, yaşanmaya değer be sistance, et vos fautes, e~ vos dostum ... repentirs , qui vous app:r:endBu gece heyecanlısın ... Bak ront, en pensant, comment il titriyorsun. Zira hayat, bu, fa.ut penser. Le peintre, comhenüz kapağı açılmamış kitap dizlerinde duruyor ... Ama ar- me dit Balzac, ne doit mediter que les pinceaux a la matık onu açabilir, artık onu oin. kuyabilirsin dostum ... •~~~~~~~~~~~-:-~:--ı Neşriyat Kolu:. ATTİLA Ozcan, ÇİYİLTEPE Asaf, ERKUT Erdal, GÖRKEY Aykut, İPEKOGLU Ali, OKUR Yi~it, TOKATLI Atti!a, ÜSTÜN Galip, YÜCEL Tahsin, ZEYTİNOGLU Mümtaz, ZIRTIL-OGLU Mukbil. Sayın İ\\tanbul Halkına ; Mevsim Yeniliklerini kolay ca takip edebilmeniz için '' AS T AS '' ._'> Beyoğlu Manifatura mağazasına uğramaııız kafidir. Bay ve Bayanlar için yerli ve Avrupa her çeşit elbise, palto ve pardesülük ler daima mağazamızda mevcut, aynı zamanda gayet ucuzdur .. . Sayın bayanlarımız , kendileri için büyük fedakarlıklarla hazırlattığımız Avrupa Emprimelerini, zarif desenleriyle pek yakında yalnız mağazamızda bulacaıklardır ... Adres: ASTAŞ , Alım Satım Türk Anonim Şirketi, Beyoğlu, İstiklal Cadde:;:i No.: 320 : 324 Telefon No .: 44417 . GA·L A T A S A R·A Y·L· 1 Galatasaraylının müstahzaratını · kullanırsa, o laboratuvar ebediyete kadar yaşar. ' O zama•n _bu halde: yaşay.an SARI - KIRMIZILI laboratuvar sizin eseriniz olur. Böyİe kıymetli bir eseri zevkle her zaman seyir edebilmek için: ÖksürüklerdeÇil ve sivilcelerde Yara ve berelerde Traştan sonra Yüzünüzün teravetini teminde Haşeratı imhada- PÜLMOZİN Pomad METAMORFOZ Pomad Fİ!LOD~RMİN . . Yağlı ve y.aığs~z ~rem ERGUN COLD KREM ERGUN DİDİT .KULLANINIZ . FİYA!I'l-40- Kuruş O 1 f 1 1
Benzer belgeler
OKU - Sultani
rnernoire est rnerveilleuse. naux, par exemple, se res- presque fou. Et, en effet, poMais s'il faut tirer quelque semblem.t , et comme l'on co- ur se distinguer, on est oblijugernent de son propre ...