Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
Transkript
Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
ÖZEL Detoksla enerjilerine kavuşanların öyküleri SAĞLIKLI YAŞAM DERGİSİ SAYI: 2 OCAK-ŞUBAT 2012 Focus SAĞLIK İÇİN DETOKS Zayıflamanın Gripsavar besinler Tarçın mucizesi KAPAK_ocak_life BASKI.indd 1 Şeker alternatifleri ISSN 2146-6378 10 altın kuralı Bağışıklığı güçlendiren hareketler 19.01.2012 13:51 NEDEN Sağlıklı olmak hepimizin en doğal hakkı. Öte yandan sağlığın değerini hastalanmadan bilenimiz çok az. “Sağlık, sağlıklı kişinin başındaki en değerli mücevherlerden yapılmış bir taçtır, ama bu tacı sadece hasta olanlar görebilir...” demiş bir düşünür. Sağlıktan daha değerli ne var dünyada? Gelin bugün daha sağlıklıyken hep böyle kalmak için bir şeyler yapın. Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin. Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygulamaya hemen başlayın. Sabah enerjinizin azalması için henüz erken olduğunu fark edin ve bunu geri kazanma yolunda ilk adımı atın. D-Life’ın kapısından içeri girin... Burası yepyeni bir dünya; herkesin enerjik, güler yüzlü ve sağlıklı olduğu... Her gün hayatınız boyunca kullanacağınız yeni ve çok değerli bilgiler öğreneceğiniz... Günün en gergin anında kaçıp gelmeyi hayal ettiğiniz... Kapısından her çıktığınızda hayatı daha çok sevdiğinizi hissettiğiniz... Sevdiklerinize devamlı bahsetmeye başladığınız... Uykularınızı düzenleyen, gardırobunuzdaki kıyafetleri daha küçük bedenlerle değiştirmenize sebep olan, vücudunuzun ne kadar değerli olduğunu size hatırlatan bir yol arkadaşı D-Life... Size daha kaliteli ve sağlıklı yaşamanın en doğal hakkınız olduğunu hatırlatan... Bir süre sonra ona ihtiyacınız kalmasın diye elinden geleni yapan bir arkadaş... Bugün onunla tanışın ve kendinize daha sağlıklı ve mutlu olma hakkını tanıyın. D-Life, sağlıklı yaşam için ömür boyu yol arkadaşınız... D-Life’la Tanı, Arın ve Yenilen... Canlı Kan Örnekleri BEDENİNİZE AYNA TUTAN TANI YÖNTEMLERİ İLE ÖNCE KENDİNİZİ TANIYIN… Arınma/Detoks öncesi, kişinin bedenini tanıması çok önemlidir. D-Life, hayat stilinize, ruh halinize, beslenmenize, günlük aktivitelerinize, kısaca ‘Siz’e ayna tutan tanı yöntemleri ile sağlık yolculuğunuzun haritasını çıkarıyor ve hayatınıza yön veriyor. ARINMA/DETOKS/BESLENME PROGRAMLARI İLE BEDENSEL, ZİHİNSEL VE RUHSAL ARINMAYA HAZIR OLUN… Detoks, toksinlerden en etkili biçimde arınabilmek adına düzenli bir şekilde uygulanması gereken bir beslenme programıdır. D-Life Sağlıklı Yaşam Ekibi tarafından hazırlanan arınma/detoks/beslenme programı ve çeşitli well-being uygulamaları, yalnızca bedeninizi değil, zihninizi ve ruhunuzu da arındırmayı amaçlar çünkü bizi biz yapan sadece bedenimiz değil, bir bütün olarak ruhumuz ve zihnimizdir. BAŞTAN AŞAĞI YENİLENMEK İÇİN HAYAT TARZINIZI DEĞİŞTİRİN… Bir haftalık Arınma/Detoks küründen daha önemlisi, geri kalan 51 hafta ne yapmayı öğrenmektir. Nasıl su içilir, hangi gıdalardan uzak durmak gerekir, hamilelik döneminde beslenme, kozmetik kullanımları, elektromanyetik alanlardan korunma vb. gibi birçok konuda eğitilerek değişime hazır hale gelirsiniz. D-Life Well-being uygulamaları ve SPA terapileri ile sadece içten değil dıştan da arının… Bedeninizi, ruhunuzu ve zihninizi arındırma yolunda desteğe ihtiyaç duyduğunuzda, merkezimizde uygulayabileceğiniz well-being uygulamaları (Ozon Terapisi, Vitamin ve Mineral Kürü, Biofoton vb.) ile çok daha sağlıklı ve dinç hissedecek, Arınma/Detoks/ Beslenme programlarımızın en büyük destekleyicisi SPA terapileri (Geleneksel Bali Masajı, Thai Masajı, Cilt Bakımları, Su Yatağı vb.) ile bedeninizi dıştan da arındırabileceksiniz. Özel bakımlarla kendinizi yenilemeye hazır olun. Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No:3 34347 Ulus / İstanbul Tel: 0212 381 3000 / www.dlife.com.tr içindekiler SAYI 2 OCAK-ŞUBAT 2012 İLKSÖZ 50 Y eni bir yıl çoğumuz için yeni kararlar demek. 2012 için alacağımız kararların en başına sağlığı koymaya ne dersiniz? Günümüzde sağlıklı bir zihin ve bedenin yolunun iyi ve doğru beslenmeden geçtiği artık bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Özellikle son dönemde kanser, kalp, diyabet ve obezite gibi hastalıklarda yaşanan ciddi artış doğru beslenmeyi bir kez daha gündeme taşıdı. Çünkü tıp dünyası artık bu hastalıkları yaşam tarzı hastalıkları olarak sınıflandırıyor. Bu bir anlamda müjdeli bir haber. Çünkü beslenme ve yaşam tarzımızda yapacağımız değişikliklerle bu hastalıkların önüne geçebileceğimiz anlamına geliyor. Detoks, yaşam tarzı hastalıklarıyla mücadelede önemli bir adım. Araştırmalar arınma ve çiğ beslenmenin kanı toksinlerden temizleyerek hücre yapısındaki bozulmalara savaş açtığını ortaya koyuyor. D-Life olarak sağlıklı yaşamın anahtarlarından biri olan detoks alanındaki çalışmalarımıza 2012 boyunca devam edeceğiz. Danışanlarımıza sağlıklı ve uzun bir hayat yaşamaları ve sağlıklı yaşlanmaları için neler yapmaları gerektiği konusunda yol göstermek en temel hedefimiz. Kapılarımızı açtığımız Kasım 2011’den bu yana merkezimize gösterdiğiniz ilgi doğru yolda ilerlediğimizi bir kez daha kanıtladı. Sizlere teşekkür eder, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl dileriz. 20 28 İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, beslenme tarzında yaptığı değişikliklerle nasıl yenilendiğini anlatıyor. D-LIFE DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER YAYIN KOORDİNATÖRÜ Şebnem DENKTAŞ SORUMLU MÜDÜR Gül KAYNAK ART DİREKTÖR Hasan Fehmi BAYRAMOĞLU GÖRSEL YÖNETMEN Nurhan POLAT ÖNİER YAYIN DANIŞMA KURULU Seçkin Aydın, Feyza Bayraktar, Prof. Dr. Tanju Besler, Prof. Dr. Gönül Ergenekon, Prof. Dr. Hülya Günöz, Prof. Dr. Hasan İlkova, Gül Kaynak, Prof. Dr. Yaser Süleymanoğlu 38 YAPIM Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4 Maslak - İstanbul Tel: (212) 304 0000, Faks: (212) 346 3000 YÖNETİM YERİ Doğuş Holding A.Ş. Eski Büyükdere Caddesi Ayazağa Mahallesi Oycan Plaza No: 15 Kat: 4 Maslak - İstanbul Tel: (212) 335 3232, Faks: (212) 335 3090 YAYIN TÜRÜ İki aylık yaygın süreli yayın BASKI YERİ Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. İstanbul Asfaltı, Ömerli Köyü, Hadımköy - İstanbul ISSN 2146-6378 edito_icindekiler.indd 2 19.01.2012 12:07 44 Filizlendirmeyle besinlerin protein değeri artıyor. BÖLÜMLER 5 Hayattarzı Uzakdoğu felsefesinden izler taşıyan takılar, sağlıklı yatak, hibrid SUV, organik saklama rafı, güneş enerjili bilgisayar ve dahası... 11 Sağlık Adrenal yorgunluk, hastalanmayan insanların sırları, D vitamini eksikliği, baş ağrısına ilaçsız tedavi, sağlıklı uçuşun püf noktaları... 23 Diyet-Hareket 20 Sağlıklı zayıflamanın 10 altın kuralı, şeker alternatifleri, detoksla yenilenenlerin öyküleri, bağışıklık sistemini güçlendiren yoga hareketleri... 43 Beslenme Filizlendirmeyle elde edilen sağlıklı besinler, beta-karotenin faydaları, enerji veren çorbalar, protein deposu karabuğday... 57 Yenilenin Yaşa göre cilt bakımı, kozmetik ürünlerinde sağlığı tehdit eden maddeler... FOCUS 62 Sağlık için detoks Yaşam tarzı hastalığı olarak sınıflandırılan kanser, kalp, diyabet ve obeziteye karşı detoks ve çiğ beslenme mucizesi. 68 Görüntüleme 38 teknikleri güvenli mi? Sağlık sektörü hastalıkların tanısında faydalanılan görüntüleme tekniklerinin kanser riskini artırıp artırmadığını tartışıyor. 24 Sağlıklı zayıflamanın 10 altın kuralında suyun yeri büyük. 72 Çiçeklerle tedavi Dr. Edward Bach’ın 38 farklı ruh haline iyi gelen bitkisel tedavisi her cuma Herlinde Hafner tarafından D-Life’ta uygulanıyor. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE edito_icindekiler.indd 3 | 3 19.01.2012 12:07 hayattarzı SAĞLIKLI DUVAR Japon Inax firmasının nanoteknoloji ile geliştirdiği Ecocarat iç cephe kaplama sistemi, duvarların nefes almasını sağlıyor. Malzemesi doğal taş olan Ecocarat, mekanlardaki nem oranını muhafaza edip fazla nemi içinde tutuyor. Örneğin nem oranı yüzde 70’in üzerine çıktığında nemi içine alıyor, yüzde 40’ın altına düştüğünde de ortama geri veriyor. Ecocarat, bu kontrol mekanizması sayesinde özellikle astım ve alerji hastaları tarafından tercih ediliyor. Geleneksel duvar görünümüyle beğeni toplayan Ecocarat, uygulandığı yaşam alanlarında bakteri ve küf oluşumunu engelliyor, kötü kokuları önlüyor. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE hayat_tarzi_muzik.indd 5 | 5 19.01.2012 12:11 hayattarzı OTOMOBİL TAKI HİBRİD SUV ABRA KADABRA ABRA Volkswagen hibrid bir otomobil ile SUV’yi biraraya getirdi. Touareg Hybrid, V6 TSI motor ve elektrikli motorun birlikteliğinden güç alıyor. 380 HP ve 580 Nm tork üreten Touareg Hybrid, 8 ileri otomatik şanzımana sahip. 0-100 km hızlanmasını 6,5 saniyede tamamlayan araç, sadece elektrik motorundan güç aldığında saatte 50 km/s, benzinli motordan güç aldığında 240 km/s maksimum hıza ulaşıyor. Aracın ortalama yakıt tüketimi 100 km’de 8,2 litre. CO2 emisyon değeri ise km başına 193 gram. Zeynep Erol, 2012 tasarımlarını hazırlarken 70 farklı dine ait sembol ve inançlardan ilham aldı. Tasarımcı Himalayalar’dan kristal, cam, agate, sandalağacı, rose quartz, lapis, kedi gözü, jade taşlarından oluşan felsefi, dini sembolleri ve kaba kesim elmas figürlerini özenle seçti. Bu seçimlerini 18 ayar altın ve 950 ayar gümüş üzerinde kullanarak her biri tek olan tasarımlarıyla buluşturdu. Tasarımcının Abra Kadabra adlı koleksiyonunun devamı olarak yaptığı ve kadın imgesi üzerinden yeniden doğuşu anlattığı bronz döküm heykeller ise 7 parçadan oluşuyor. Zeynep Erol’un 2012 Abra Kadabra Koleksiyonu Nişantaşı’ndaki mağazasında görülebilir. Son 10 yıl içinde 25 kez Hindistan’a giden Zeynep Erol, Uzakdoğu felsefesini takılarına yansıtıyor. DEKO KA 1926 Duxia yatak İsveç yatak yetişe ve ka TASARIM Organik saklama rafı Tamamen el işçiliğiyle çam ağacından üretilen Bontena saklama rafıyla sebze ve meyve sadece ağaca temas ediyor. Mutfak ve kilere uygun altı ila üç raflı tezgah üstü modelleri bulunan Bontena organik saklama rafı yiyeceklerin uzun süre sağlıklı ve taze kalmasını sağlıyor. Ürün 120 parça ahşabın 340 vidayla birleştirilmesi sonucu elde ediliyor. 6 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 hayat_tarzi_muzik.indd 6 19.01.2012 12:11 hayattarzı PROJE Sosyal sorumluluk ajandası Avon, Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’nin 15’inci yılında gelenekselleşen Avon Pembe Ajanda için 15 ünlü kadını biraraya getirdi. Sinemadan modaya, müzikten iş dünyasına kadar alanında başarılı 15 kadın, meme kanserine dikkat çekmek için kendi hayallerinden ilham alınarak hazırlanan büstiyerlerin fotoğraflarını, kişisel mesajlarıyla ajandada paylaştı. Ajandanın satışından elde edilen gelir Avon Meme Kanseri ile Mücadele Fonu’na aktarılacak. Anjelika Akbar, Ayşenur Yazıcı, Azra Akın, Burcu Esmersoy, Müjde Ar, Nükhet Duru, Serra Yılmaz ve Sezen Aksu gibi isimler için tasarlanan büstiyerler tasarımcı Zeynep Tosun’un elinden çıktı. Ajanda takviminde her ayın başlangıcında bu büstiyerlerin fotoğrafları yer alıyor. Büstiyer fotoğraflarının arka yüzlerinde tasarıma ilham veren ünlülerin yaşam ve meme kanseri ile ilgili kişisel mesajları veriliyor. de an’a u ılarına DEKORASYON KALİTELİ UYKU a klı n 1926 yılından bu yana İsveçli Ljung Ailesi tarafından üretilen Duxiana Türkiye’de. Vücudun ihtiyacına göre tasarlanan yatakları farklı kılan, elde üretilmesi. 3 ila 8 km uzunluğunda İsveç çeliğinden kesintisiz yay sisteminin kullanıldığı yatakların çerçevesi İsveç’in kuzeyinde zor hava koşullarında yetişen çam ağaçlarından yapılıyor. Yataklarda sadece hevea ve kauçuk ağacından elde edilen doğal lateks kullanılıyor. Üretim aşamasında 130 kg’lık insan maketleriyle yapılan deneyler 600 bin kere yatakta yana dönme, yüzü koyun ve sırt üstü yatma hareketlerini içeriyor. Duxiana yataklarında hiçbir kimyasal içerik kullanılmıyor. TEKNOLOJİ Güneş enerjili bilgisayar Samsung, dünyanın Güneş enerjisiyle çalışan ilk 10 inç ekranlı Netbook PC modeli NC215S’i piyasaya sundu. İki saat süresince güneş ışığı altında kalan bilgisayar bir saate kadar enerji sağlayabiliyor. SuperBright yansımayı önleyici ekran sayesinde kullanıcılar, güneş ışığı altındayken de ekranda rahatça çalışabiliyor. SPOR Yoga desteği Temel yoga hareketlerini daha rahat ve güvenle yapabilmeyi sağlayan Voit Yoga Block, yoga pozlarında destek olarak kullanılıyor. Bu bloklar özellikle bir elin yerde olduğu, ayakta yapılan duruşlarda faydalı. Yoga Roller ise yoga duruşlarında bedenin çeşitli bölgelerini desteklemeye yarıyor. Omurgayla ilgili çalışmalarda tercih edilen ürün sırt masajı ve omurga esnekliği için çok yararlı. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE hayat_tarzi_muzik.indd 7 | 7 19.01.2012 12:11 hayattarzı Dance for Peace Geleneksel Anadolu müziğini Batı elementleriyle harmanlayıp kendine özgü bir sound yaratan Omar Faruk Tekbilek’in Radyo Voyage medya sponsorluğunda çıkan son albümü “Dance for Peace”de ülkemizde daha önce yayımlanmayan “Suleyman the Magnificent”, “Whirling”, “Beyond the Sky”, “Fire Dance” ve “Crescent Moon” albümlerinden özenle seçilen Sufi eserlere yer veriliyor. Bu albümle dünyevi hallerden bir süreliğine de olsa uzaklaşıp meditasyon yapabilir, gözlerinizi kapatıp içsel bir yolculuğa çıkabilirsiniz. MÜZİK Yaratıcı dalgalar Doğru müzik seçimiyle beyindeki dalgaları harekete geçirebilir ve yaratıcı düşünceleri ortaya çıkarabilirsiniz. M Katkılarıyla üzik, ruhu günlük hayatın tozlarından siler” diyor Berthold Auerbach. “Hayatın hızlı akışında yıpranan ruh, beden ve zihinlerimize en güzel, en doğal ilaçtır müzik. İnsanı kendisiyle buluşturan, pozitif duygular veren, hayatına huzur ve keyif katan yakın bir dost gibi...” Bilim de bu dostun hayatımızda yarattığı pozitif yansımaları onaylıyor. Müzik, ruh halimiz üzerinde etkiler yaratırken, asıl etkiyi beyinde yapıyor. Beyinde her biri kendine özgü işlevlere sahip dört farklı dalga bulunuyor: Alfa, Beta, Teta ve Delta dalgaları. Alfa dalgası: Genellikle rahat olunduğu zaman ortaya çıkan bir gevşeme hali dalgasıdır. Beta dalgası: Problem çözme ve stres durumlarında kafamızı toplamakta ve dikkatimizi vermekte zorlandığımız, iç sıkıntısı yaşadığımız zamanlarda oluşan dalgadır. Teta dalgası: Uykuya ilk dalışta, uykunun ilk evrelerinde ve hayal kurma esnasında ortaya çıkan beyin dalgasıdır. Yaratıcılık, derin meditasyon, bilinç dışı hallerle ilgilidir. Dış dünyadan uzak, içimize, kendimize daha çok odaklanabildiğimiz durumlarda harekete geçer. Delta dalgası: Derin uyku durumunda görülen ve en yavaş titreşim gösteren beyin dalgasıdır. Araştırmalar, teta ve delta dalgalarının özellikle yaratıcılıkla ilgili olduğunu, bu dalgaların beynimizin içine doğru odaklanmamıza yardım ettiğini ve yaratıcı düşünceyi tetiklediğini ortaya koyuyor. Müziğin temelini oluşturan sesteki özel matematiksel düzenleme beyindeki tüm bu dalgaları uyarıyor ve insan üzerinde bazı etkiler yaratabiliyor. Dolayısıyla doğru müzik seçimi ile bu dalgalar harekete geçirilerek rahatlama sağlanabilir, konsantrasyon artırılabilir ve yaratıcı düşünce ortaya çıkarılabilir. Radyo Voyage olarak, bu sayıda özellikle teta ve delta beyin dalgalarınızı harekete geçirecek iki albüm öneriyoruz. Relax Naturally Dr. Lee R. Bartel tarafından teta beyin dalgalarını güçlendirmek üzere bilimsel olarak tasarlanan bu rahatlatıcı melodiler ve doğa sesleri, zihnin huzurlu bir duruma geçmesine yardımcı oluyor, sizi hayatın akışından çekip huzura taşıyor. Günün her saatinde, her ortamda, kitap okurken, çalışırken ya da trafikte huzur verecek karma müzik önerilerimiz: 1. Yanni - One Man’s Dream (Ultimate Yanni) 2. Secret Garden - Nocturne (Songs from a Secret Garden) 3. David Arkenstone - Desert Crossing (Citizen of the World) 4. Anjelika Akbar - Love (Raindrops) 5. Enya - Wild Child (The Very Best Of Enya) 6. Emma Shapplin - Spente Le Stelle (Carmine Meo) 7. Chris Botti Feat. Lucia Micarelli Emmanuel (Chris Botti in Boston) 8. Can Atilla - Gülbahar (1453 Sultanlar Aşkına) 9. Alessandro Safina - Il Profumo Del Cielo (Insieme A Te) 10. Oystein Sevag - The Door is Open (Link) 8 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 hayat_tarzi_muzik.indd 8 19.01.2012 12:11 Y ye Uzm yen ilişk çek yara Y beslen Uz bep o yeme temle rın ha beslen hakkın sı hali hesab proble cekler alanda yaklaş recind kişinin yetler kontro hit olm rin bir dece f psikol ilgili b da dil en ko tabı y yiyece ettiğin Tıp gibi ki hazırla za Bay kez d üzülün ve bu öneriy hayattarzı Yemek ya da yememek e for mayan scent çsel artel ta rını k üzere ak u elodiler eri, u bir hayatın erecek Yanni) om g f Enya) ielo Link) Uzman psikolog Feyza Bayraktar yeni kitabıyla insanın yemekle ilişkisini sağlıklı bir noktaya çekebilmesi için farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Y emek ya da yememek adlı kitabı piyasaya çıkan uzman psikolog Feyza Bayraktar yeme bozuklukları obezite ve her pazartesi sabah başlayıp salı günü biten diyetlere farklı bir açıdan bakıyor ve diyetleri, diyet bağımlılığını ve beslenme bozukluklarını psikolojik yönüyle ele alıyor. Uzmanlık alanı yeme bozuklukları ve obezite olan Bayraktar, bu sorunlara sebep olan psikolojik, davranışsal ve çevresel koşulları, bu koşullara bağlı gelişen yeme ve kilo problemlerini çözmek için gereken psikolojik ve davranışsal yöntemler üzerinde çalışıyor. Bayraktar’a göre artık beslenme problemleri insanların hayatlarını yönetmeye başlamış durumda. Ayrıca ülkemizde genel çoğunluğun beslenme bozukluklarının psikolojik ve davranışsal boyutu hakkında bilgisi yok. Bayraktar, kitabıyla diyet y bağımlıyet bağımlı sı haline gelip hayatı kendine zindan edenlere, e kalori ere, hesabıyla yatıp, tartıyla uyananlara, obezite ve v yeme problemleriyle boğuşanlara bu döngüden çıkabileçıkabileceklerini göstermek istiyor. 2005 yılından beri b bu alanda çalışan Bayraktar, Yemek ya da yememek’i e emek’i yaklaşık 8 ayda kaleme almış. Kitabın hazırlık rllık sürecinde danışmanlık yaptığı merkezde yüzlerce ü üzlerce kişinin yemekle ilişkisine, başladığı gibi biten dit ten yetlere ya da stres, sıkıntı, üzüntü gibi durumlarda um mlarda kontrolden çıkmışçasına nasıl yemek yediklerine errine şahit olmuş. Karşılaştığı hemen hemen bütün hikayelehikayelerin bir noktada birleştiğini görmüş. “Yemek sasadece fizyolojik değil, aynı zamanda sosyal vee psikolojik bir ihtiyaç. Birçok insanın yemeklee ilgili bir problemi var ama farkında değil ya da dile getirmek istemiyor. Ayrıca yemek en kolay ulaşılabilen duygusal anestezi. Kitabı yazarken tartıdaki sayının ve günlük yiyeceklerimizin hayatımızı nasıl kontrol ettiğini görmek beni çok etkiledi.” Tıpkı kötü bir alışkanlıktan vazgeçmek gibi kilo vermenin de ilk adımı psikolojiyi hazırlamaktan geçiyor. Bu nedenle Feyza Bayraktar kitabını hayatında en az bir kez diyet yapmış, özellikle sıkılınca ya da üzülünce yemek yiyen, kilo problemi olan ve bu problemi çözmede zorluk yaşayanlara öneriyor. KİTAP Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık Karatay Diyeti adlı kitabının devamı niteliğinde olan Prof. Canan Efendigil Karatay’ın yeni kitabı Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık çıktı. Karatay, yeni kitabında okurlarından gelen soruları yanıtlıyor, sağlıklı kilo vermenin kapsamını genişletiyor ve yepyeni bir yaşam tarzının ipuçlarını veriyor. Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık’ta sağlıklı nesillerin gelişmesini sağlamak, her yaşta güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak ve ömür boyu hastalıklardan uzak, kaliteli bir yaşam sürmek için gereken ipuçlarını bulabilirsiniz. Kendine Saygının Büyüsü Osho yeni kitabı Kendine Saygının Büyüsü ile okurlarının kendi varlıklarını araştırmasını istiyor. Kendine Saygının Büyüsü’nde özsaygınızı keşfedip, bütünleşmiş bir birey olmayı öğrenebilirsiniz. Osho, yeni kitabında kendine saygı gösterir, yeniden bakar ve varoluşunun derinliğine inersen kendini kaybetmeye ve bir ego, yani sahte benlik edinmeye başladığın yeri bulursun diyor. The Power-Güç The Secret-Sır’ın yazarı Rhonda Byrne yeni kitabı The Power-Güç ile yine mükemmel bir hayata giden yolu anlatıyor. The PowerGüç’te de bir şeyleri gerçekleştirmek için inanmak gerektiğini vurgulayan Byrne, kitabında evrendeki büyük gücü ifşa ediyor ve istediğiniz her şeye ulaşmak için ihtiyacınız olan tek şeyin The Power olduğunu belirtiyor. “The Power, yani güç olmasaydı doğamazdınız, gezegende tek bir insan bile olmazdı. Hayatta elde etmek istediğiniz her şey güçten geliyor.” OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE hayat_tarzi_muzik.indd 9 | 9 19.01.2012 12:11 hayattarzı 2 1 TREND ÇEVRECİ ÇANTALAR 4 3 Alışveriş çantanızla antanızla gezegenimiz için fark yaratın. H ayatınızda yapacağınız basit değişikliklerle çevreyi korumak için önemli adımlar atabilirsiniz. Bu anlamda yapacağınız en kolay değişimlerden biri, doğada yok olması binlerce yıl süren plastikk poşet yerine tekrar kullanılabilir çantalara geçiş yapmak. Kumaş, polyester ya da geri dönüştürülmüş malzemelerle hazırlanan alışveriş çantalarına evinizde yer açın. www.ispanak.com.tr adresinden temin edebileceğiniz bez çantalarla hem çevreyi koruyabilir hem de LÖSEV’e katkıda bulunabilirsiniz. Fiyatlar 6-22 TL arasında (1). Pinobag’in sugeçirmez, paraşüt kumaşından rengarenk alışveriş çantaları özel kılıfı sayesinde çantanızda kolayca yer bulacak. Fiyatı 19,90 TL olan çantaları www.pinobag.com adresinden satın alabilirsiniz (2). D-Life’ın ham doğal kumaştan üretilmiş krem rengi çantasının fiyatı 6,50 TL. (3) Penti katlanabilir, yüzde 100 polyester çantalar sevimli hayvan figürleriyle süslenmiş. Fiyatı 4,90 TL (4). Ikea’nın polipropilen plastikten üretilmiş, sugeçirmez, fermuarlı Lingo çantaları farklı boyutlarda sunuluyor. 41 litre hacme sahip Lingo’ların fiyatı 5,95 TL (5). Migros mağazalarında bulabileceğiniz keten kumaştan üretilmiş çantaların fiyatları 3,5 TL (6). Beztorbam’ın tamamen doğal ham bez ve natürel kanvastan üretilmiş çantalarından edinmek isterseniz dukkan.beztorbam.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Fiyatlar 12-15 TL arasında (7). Ikea’nın 71 litrelik mavi Carrier alışveriş çantaları büyük alışverişler için ideal. Fiyatı 1,75 TL (8). 5 6 7 8 10 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 hayat_tarzi_muzik.indd 10 19.01.2012 12:11 sağlık NANE ETKİSİ Nane, kış aylarında soğuk algınlığına yakalananların bir numaralı yardımcısıdır. Nemli yerlerde yetişen ballıbabagiller familyasından bu bitki, astım, grip, bronşit ve öksürük tedavisinde etkili olur. Faydaları bu kadarla kalmaz. Nefes almayı kolaylaştırır, sinirleri yatıştırır, mide bulantısını keser, bağırsak spazmını giderir, idrar söktürür. Naneyi kışın limonla birlikte çay olarak sık sık tüketerek gribe karşı önlem alabilirsiniz. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE saglik_kapak.indd 11 | 11 19.01.2012 15:02 sağlık Benimki adrenal yorgunluk Stres kaynaklı adrenal yorgunluk sendromu adını böbreküstübezi adrenalden alıyor. Uzun süre zihinsel, duygusal ya da fiziksel strese maruz kalanlarda daha sık görülüyor. MESUDE ERŞAN A drenal yorgunluk henüz bir hastalık olarak tanımlanmasa da, özellikle alternatif tıpla uğraşanların üzerinde çok durduğu bir konu. Dünya Sağlık Örgütü de adrenal yorgunluğa kayıtsız değil. Sorunun varlığını kabul ediyor ve yeni yüzyılın sendromu olarak tanımlıyor. Adrenal yorgunluğun semptomları belirsiz sağlık sorunları grubunda kategorize ediliyor. Nedensiz yorgunluk rahatsızlığın temel semptomlarından. Str bir te kaçm hazırl lıca ik yapar monu daralt beyin ganlar sistem kan ak sınava miden gitme basınc ların hipert debile ise m yağı y yacına manlı hastal DOK Özetle hayat sorun ması v neden zor. A eksikl böbre düğüm ği pra gunlu rın dü Teme sikliğ sızlaşm Sağlık Uzma li mut çalışm sınavl öğren A Belli N kahv G Eğ 12 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 adrenal_son.indd 12 19.01.2012 11:15 r hasa da, uğrarduğu drenal arlığıromu luğun ı gru- Stres, tehlikeye karşı vücudun verdiği bir tepkidir. Bu tepki vücudu tehlikeden kaçmaya veya tehlikeyle mücadele etmeye hazırlamak amacını güder. Bunun için başlıca iki hormon, adrenalin ve kortizol görev yapar. Adrenalin temel olarak stres hormonudur. Tansiyonu yükseltir, damarları daraltır, kalp hızını artırır, kan akışını kalp, beyin, böbrek ve çizgili kaslar gibi hayati organlara yönlendirir. Buna karşılık sindirim sistemi ve cinsel organlar gibi bölgelerde kan akışını azaltır ve kasları gerer. Örneğin sınava girmeden önce vücudunuz gerilir, midenize taş gibi bir şey oturur ve tuvalete gitme ihtiyacı duyarsınız. Ancak fazlası kan basıncının yükselmesi, çarpıntı ve damarların büzülmesine, dolayısıyla kalp krizi, hipertansiyon atağı ve ani ölüme kadar gidebilen bozukluklara neden olur. Kortizol ise motivasyonu artırır, kandaki şeker ve yağı yükselterek vücudun artan enerji ihtiyacına kaynak sağlar. Fazlası özel bir tip şişmanlığa, kemiklerin zayıflamasına ve şeker hastalığına neden olur. DOKU DUYARSIZLIĞI Özetle gerek adrenalin gerekse kortizol hayati hormonlardır ve yoklukları büyük sorunlara yol açar. Her ikisinin de salgılanması vücudun ihtiyaçlarına göre değişir. Bu nedenle normal seviyelerinden söz etmek zor. Ancak yüksek düzeylerini ve kortizol eksikliğini saptamak mümkün. Adrenalin böbreküstübezi dışında sinir uçlarından ve düğümlerinden de salgılandığı için eksikliği pratik olarak mümkün değil. Adrenal yorgunluk adı verilen tabloda ise bu hormonların düzeylerini ölçmenin hiçbir yararı yok. Temeldeki mekanizmanın hormonların eksikliği değil, dokuların bu hormona duyarsızlaşması olduğu düşünülüyor. Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, uzun süreli mutsuz evlilikler, stresli işlerde uzun süre çalışma, yoğun ve vardiyalı çalışma, yoğun sınavlı öğrencilik dönemleri veya yoğun öğrencilikle çalışma hayatının birlikteliği gibi durumlarda böbreküstübezlerinin bozulduğunu söylüyor. Ayrıca, alkol ve madde bağımlılığı da bu durumun nedenleri arasında. Prof. Dr. Koylan, “Adrenal yorgunluk, bir semptomlar topluluğu olarak kendini gösteriyor. Üstelik böbreküstübezi yetersizliği hastalığı olan Addison’dan daha farklı. Bu hastalıkta iddia edilen hormon yetersizliğini gösterir bir test de yok” diyor. İLACI YOK Sorun kendini yorgunluk, gece uykusuzluğu, sabah uyanma güçlüğü, tuz ve şeker isteğinin artması ve gün içinde kafein ve benzeri uyarıcılara sıklıkla ihtiyaç duymayla belli ediyor. Kanadalı alternatif tıp uzmanları adrenal yorgunluğun nedenlerini şöyle sıralıyor: Kötü beslenme (beyaz un, düşük lifli gıda, şeker, yetersiz sebze ve meyve tüketme), yorgunken uyarıcı olarak tatlı, tuzlu yiyecekler yemek ya da tatlandırılmış ve kafeinli içecekler içmek, yorgunluğa rağmen geç yatmak, kendini beceriksiz hissetmek, mükemmel olmaya çalışmak, hiçbir kazancı olmayan işlerle uğraşmak, çok az eğlenceli ya da canlandırıcı aktivite yapmak. Memorial Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, adrenalinin her zaman kötü olmadığını hatırlatıyor. “Adrenalin acil ve şok durumlarında salgılanıp hayatımızı kurtaran bir hormon. Tam tersi eksikliği hipotansiyon, strese cevabın bozulması gibi durumlara sebep olur. Fazlalığı ise malign hipertansiyona (feokromasitoma) yol açar.” Kadıköy Şifa Hastanesi Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Deniz Hızlıbacak, “Genel dahiliye polikliniklerine yorgunluk şikayetiyle başvuran hasta oranı yaklaşık yüzde 20-25 civarında. Bu şikayetlerin görülme sıklığı kadınlarda daha fazla. En çok 25-50 yaş aralığını etkiliyor. Tedavisi için kanıtlanmış bir ilacı yok. Bazı antidepresan ilaçlardan yararlananlar oluyor. Psikolojik terapi ve egzersizle tedavi şansı yüzde 70 oranında yükselebilir. Tedavi 12 hafta ila bir yıl sürebilir” diyor. Mücadele yolları Prof. Dr. Birsel Kavaklı adrenal yorgunlukla baş etmek için şu önerilerde bulunuyor: Beslenme yanlışlarınızı düzeltin. Öğün atlamadan, sık ve az yiyin. Aktiviteyi ihmal etmeyin. Düzenli yürüyüş alışkanlığı edinin. İmkan bulursanız aktif egzersiz yapın. İş yaşamınızı gözden geçirin. Stres yaratan faktörleri azaltmaya gayret edin. Uykunuza dikkat edin. Alkol ve sigara kullanmayın. Tükettiğiniz kafein miktarını azaltın. Tatil yapmak, müzik dinlemek ve benzeri herkese iyi gelen aktivitelere ağırlık verin. Alarm bulgular Belli başlı adrenal yorgunluk semptomları şöyle: Nedensiz yorgunluk Sabahları yataktan kalkmakta zorlanmak Gün içinde enerji için kahve, kola, tuzlu ve tatlı atıştırmalıklara ihtiyaç duymak Bitkin ve stresli hissetmek Gündelik sorunlarla başa çıkmakta zorlanmak Stres ya da hastalıklardan kurtulamamak Eğlenememek Cinsel isteksizlik OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE adrenal_son.indd 13 | 13 19.01.2012 11:15 sağlık Hastalanmayan in S Yazar Gene Stone hiç hastalanmayan ya da hastalıkları hızla yenen insanların gizli formüllerini son kitabında açıklıyor. BURCU SEVER tanford ve Harvard üniversitelerinde eğitim alan Gene Stone, eski bir barış gönüllüsü, senaryo yazarı, TV yapımcısı ve gazeteci. Makaleleri ve köşe yazıları Vogue, Elle, GQ, Los Angeles Times ve Esquire gibi dergi ve gazetelerde yayımlanmış. 20 yıldan fazladır sağlık yazıları yazıyor. Hakkında yazdığı her yeni tedavi yöntemini bizzat kendisi de deniyor. Ancak aldığı tüm önlemlere rağmen yılda mutlaka en az iki kez hastalanmasına engel olamamış. Birkaç yıl önce kafasında belki de yanlış insanlarla konuştuğuna dair bir şüphe uyanınca hiç hastalanmadığını söyleyen insanlarla konuşmaya karar vermiş. Tüm dünyadan onlarca kişiyle röportaj yapmış ve içlerinden sırları mükemmel sonuç veren, bilimsel çalışmaların da desteklediği 25’ini seçerek kitaplaştırmış. Hiç Hastalanmayan İnsanların Sırları (The Secrets of People Who Never Get Sick) adlı bu kitapta sağlıklı kalmayı başarabilen 25 kişinin sırlarıyla birlikte bu sırların ardında yatan bilimsel gerçekler anlatılıyor. İşte kitaptaki insanlar ve sırlarından bazıları... Mavi Kuşak: Kosta Rika’nın Nicoya Yarımadası’nda yaşayan Ricardo Osorno Fallas’ın sağlıklı yaşamının sırrı yaşadığı bölgede saklı. Mavi Kuşak bölgeleri (Loma Linda, Kaliforniya; Nicoya, Kosta Rika; Barbagia, Sardunya; Icaria, Yunanistan; Okinawa, Japonya) dünyanın en uzun yaşayan insanlarının yoğun olarak bulunduğu coğrafi alanlar. Bu terim uzun yıllar konuyla ilgili araştırmalar yapan gazeteci Dan Buettner tarafından ortaya çıkarılmış. Buralarda yaşayan insanlar kalorisi düşük, işlenmemiş gıdaları küçük porsiyonlar halinde tüketiyor. Sadece açlıklarını giderecek kadar yemek yiyorlar. Sosyal ilişkileri düzenli ve kendilerini sürekli meşgul tutan hobileri var. Bira mayası: Bu sır bir deney sırasında kola içip tüylerini kaybeden farenin öyküsünü öğrendikten sonra maya yemeye başlayan Barbara Pritzkat’a ait. Fareler üzerinde deney yapan Adelle Davis’in çalışmalarını takip eden Pritzkat, Davis’in sağlıklı yaşam tarzını benimsemiş. Davis’in beslenme programının temelini müthiş bir B vitamini kaynağı olan bira mayası oluşturuyor. Pritzkat her sabah toz halindeki mayayı suda çözerek içiyor. Davis’in çalışmalarıyla önemi kanıtlanan bira mayası yağ, nişasta ve şeker içermiyor. İskelet sistemi için önemli bir protein kaynağı. Açlığı yatıştırıyor, metabolizma hızını artırıyor. Soğuk duş: Bungee jumping, sualtı dalışı ve kaya tırmanışı yapan, planörle uçan, beş maraton koşusuna katılan, kano yarış- ları kazanan, İsveç kıyılarını bisikletle kat eden, Everest’e tırmanan ve 55 ülkeyi gezen 38 yaşındaki Nate Halsey’in sağlığı bozulmadan bütün bunları enerjiyle yapabilmesinin sırrı her gün işe gitmeden önce buz gibi soğuk suyla duş alması. Soğuk duşu savunanlar bunun dolaşıma iyi geldiğini, cildi güçlendirdiğini, bağışıklık sistemini desteklediğini, ruh halini iyileştirdiğini ve vücudu canlandırdığını iddia ediyor. Kitapta bu iddiaları destekleyen pek çok araştırmanın sonucuna yer verilmiş. Herkes soğuk duşa dayanamayabilir. Bu yüzden suyun altına bir kerede girmeyin çünkü kan dolaşımını engelleyebilir. Aşırı derecede zayıf olanlar ve tansiyon hastaları mutlaka doktora danışmalı. Soğuk duş yerine soğuk bir süngerle de vücudu temizleyebilirsiniz. Ş y 14 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 hasta olmayan insan_son.indd 14 Yık ricia B sonra yeme da dö de ha roorg olduğ masın Şif kaybe sürül nund çıkmı bölge beslen Çin k tirmi lunuy gibi o bir kö kadar olduğ 19.01.2012 12:51 n insanların sırları kletle ülkeyi ağlığı le yameden sı. Soma iyi şıklık yileşiddia leyen verilabilir. irmeebilir. siyon lı. Sovücu- Yıkamadan yemek: 65 yaşındaki Patricia Burke sebzeleri bahçeden topladıktan sonra gelişigüzel yıkayıp yiyor, yere düşen yemekleri yutuyor ve ellerini günde üç ya da dört kereden fazla yıkamıyor. Bu şekilde hastalıklara sebep olabilecek tüm mikroorganizmaları kendisine şırıngalamış olduğunu hissediyor ve asla hastalanmamasını buna bağlıyor. Şifalı bitkiler: 1933 yılında hayatını kaybettiğinde 197 yaşında olduğu öne sürülen Li Ching-Yuen’in araştırmalar sonunda aslında 256 yaşında olduğu ortaya çıkmış. 70 yaşına kadar Çin’in muhtelif bölgelerinden bitki toplayarak satan Yuen beslenmesini ginseng, Asya ebegümeci ve Çin kurtüzümü gibi bitkilerle zenginleştirmiş. Uzun yaşam için şu önerilerde bulunuyor: “Kalbi sakin tut, bir kaplumbağa gibi otur, bir güvercin gibi canlı yürü ve bir köpek gibi uyu.” Ayrıca kendisini bu kadar sağlıklı tutan şeyin şifalı Çin otları olduğunu söylüyor. Hidrojen peroksit: Roket yakıtı yapımında, kulak kirini çıkarmada, dişleri beyazlatmada, saç rengini açmada, mutfak tezgahını, kıyafetleri, sebze ve meyveleri temizlemede kullanılan hidrojen peroksitin uygulama alanı çok geniş; en çok da kağıt hamuru yapımı ve kağıt beyazlatmada kullanılıyor. 20 yıldır hiç grip olmayan Amerikalı Bill Thompson ise sağlığını bu maddeye borçlu olduğunu söylüyor. Thompson her sabah ılık su dolu lavaboya bir kahve fincanı hidrojen peroksit katıyor, gözlerini kapatıp kafasını bu karışıma daldırıyor. Dr. Kenneth Seaton’ın çalışmalarına göre vücudumuzdaki yararlı bakteriler, zararlı bakterilerle mücadele ederken bir miktar hidrojen peroksit salgılıyor. Yani bu madde doğal bir mikrop kırıcı. Thompson’a göre peroksit korumalı sağlam bir deri tüm istilacılarla savaşabilir. Fakat uygularken çok ihtiyatlı davranılması gereken bir madde. Çünkü bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Şifalı bitkilere dayalı beslenme ve aktif yaşam tarzı uzun bir ömrün anahtarı pH dengesi: Şiddetli bir boğaz ağrısı geçiren ses eğitmeni Thomas Appell doktorlar antibiyotik kullanmasını önerdiğinde belirtileri gidermek değil, tüm sistemini sağlıklı hale getirmek istediğine karar vermiş. Araştırmaların sonunda İrlanda’da yaşayan çok sağlıklı bir aileye ulaşmış. Bu ailede kimsenin et ya da şeker tüketmediğini ve kalsiyumla dolu bir kireçtaşı sahanlığından süzülen kaynak suyu içtiğini gözlemlemiş. Bunun üzerine şeker ve et yemeyi bırakan, bol bol sebze tüketen Appell iki yıl sonunda sağlığına kavuşmuş. Sağlıklı olmanın anahtarının vücudu dengede tutacak alkali gıdalar tüketmek olduğunu söylüyor. Pek çok hastalık asidik ortamda beslenir ama alkali ortamda yaşayamaz. Probiyotikler: Genel olarak sağlıklı olmasına rağmen her yıl mutlaka ağır bir grip geçiren Tony Japour son birkaç yıldır hiç hastalanmamasını her sabah hazırladığı özel karışıma bağlıyor. Bir kupa içinde çiğ yumurtanın beyazı ile bir kutu probiyotik yoğurt içeceğini karıştırıyor. Probiyotik içeceklerdeki Lactobacillus casei immunitas bakteriler, probiyotik olarak bilinen bir tür yararlı mikroorganizmadır. Diğer sırlarr Kalori azaltmak Detoks Arkadaşlar Sarmısak İyi genler Ağırlık kaldırmak Şekerleme Hayata olumlu bakmakk Koşmak Maneviyat Stresten uzak durmak Esnemek C vitamini Yoga OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE hasta olmayan insan_son.indd 15 | 15 19.01.2012 12:51 sağlık Güneşi görün Son yıllarda yapılan araştırmalar vücuttaki D vitamini eksikliğinin kalp rahatsızlıklarından kansere, MS’ten tüberküloza sayısız hastalıkla ilişkili olduğunu ortaya koydu. AHU YILDIZ B ilim insanları son yıllarda gözlerini yediklerimizden içtiklerimizden ayırıp çok daha uzaklara, güneşe dikti. Daha doğrusu güneş ışınlarının bize verdiği mucizevi hediyeye, yani D vitaminine... D vitamini kolesterol kökenli bir maddenin UV ışınlarına maruz kalması sonucunda oluşuyor. Başka bir deyişle, güneşin ultraviyole ışınları cilt yağını D vitamini üretmesi için harekete geçiriyor. Bu kolesterol D vitamini öncüsüne dönüştükten sonra önce karaciğerde, ardından böbrekte değişime uğrayarak aktif D vitamini haline geliyor. Vücudumuz ihtiyaç duyduğu D vitamininin yaklaşık yüzde 80’ini güneşten, geri kalanını bazı besinlerden alabiliyor. Özellikle balık yağı, süt ve süt ürünleri, morina yağı, sardalye, uskumru, somon, tonbalığı, tereyağı, yumurta sarısı ve yulaf ezmesinde D vitamini mevcut. Ama sadece beslenmeyle D vitamini ihtiyacının giderilmesi neredeyse imkansız. Örneğin bir yumurtada 20 IU, bir bardak sütte 100 IU D vitamini var. 10 dakika güneşlenerek vücudumuzun sentezleyeceği D vitamini oranı ise 3000 IU. HEDEF BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ Peki, nasıl oluyor da vücudumuzun son derece doğal bir yoldan, sadece güneş ışınlarıyla alabildiği bir vitaminden mahrum kalıyoruz? Neden, modern hayatın ta kendisi aslında. Sürekli kapalı ortamlarda bulunmak, güneş ışığının giremediği kapalı ofislerde çalışmak ve cilt kanseri korkusuyla güneşten kaçmak... Araştırmalar dünyada 1 milyardan fazla kişide D vitamini eksikliği olduğunu gösteriyor. Bazı uzmanlara göre ise dünya nüfusunun yarısında D vitamini bulunması gereken düzeyin altında. Kapalı mekanlarda giderek daha fazla zaman geçirmek sorunun aynı oranda artmasına sebep oluyor. Oxford Üniversitesi’nden Profesör Andreas Heger’in yürüttüğü ve geçen yıl açıklanan araştırmanın sonuçları D vitamininin insan genomunun belirli noktalarında bulunan “D vitamini alıcıları” üzerinden DNA’ları etkilediğini ortaya koydu. Bu noktalar haritalandırıldığında D vitamininin doğrudan etkilediği 200’den fazla gen belirlendi. Anlamı şu: D vitamini multipl skleroz (MS), romatizmal eklem iltihabı, tip 1 diyabet, bunama, kan ve kolon kanseri dahil bazı kanser türleri gibi bağışıklık sistemiyle bağlantılı hastalıklarla doğrudan ilişkili. Avustralya Melbourne Patoloji Hastanesi’nden Dr. Ken Sikaris ve Dr. Zhong Lu ise 5200 katılımcının kan seviyelerini ölçerek, yüksek D vitamini oranının tip 2 diyabeti gelişim riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gözlemledi. PLoS Genetics adlı sağlık dergisinde yine yakın zamanda yayımlanan bir diğer araştırma MS hastalığına yol açan genin D vitamini eksikliği halinde işlevini düzgün yerine getiremediğini ve hastalığın oluşumunu tetiklediğini ortaya koydu. Amerikan Kalp Derneği’nin açıklamalarına göre yeteri kadar D vitamini almayan gençlerin yüksek tansiyon ve diyabet hastalığına yakalanma riski 2 kat, kalp damar hastalıklarına yakalanma riski ise 4 kat artıyor. Aslında tüm bu araştırmaların ortak noktası D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirerek bu nedenle ortaya çıkabilecek hastalıkların önünü kesmesi. Köln Üniversitesi’nden Mario Fabri, uzun yıllardır yürüttüğü araştırmaların sonucunda D vitamini hormonunun bağışıklık sistemine saldıran işgalcilere karşı interferon adlı bir protein üreterek savunmaya geçen T hücreleri açısından hayati önem taşıdığını açıkladı. İnterferon tüberküloz dahil pek çok virüs ve bakteri üzerinde son derece etkili bir protein. Yapılması gerekenler Mart ayından ekime kadar güneş ışınlarının dik geldiği 11.00 ve 15.00 saatleri arasında, sadece 10 ila 15 dakika boyunca, koruma kremi kullanmaksızın diz ve dirseklerinizden aşağısını güneşlendirin. Güneş ışınlarının yetersiz olduğu kış aylarında doktor kontrolünde D vitamini takviyesi alın. Bu sizi gribal enfeksiyonlardan da koruyacaktır. 16 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 D-vitamin_son.indd 16 19.01.2012 12:52 sağlık Baş ağrısına ilaçsız tedavi Doktorların en sık karşılaştığı şikayetlerden biri baş ağrısı. Ancak çoğu zaman ciddi bir hastalığın belirtisi olmaktan ziyade vücudun verdiği bir uyarı sinyali işlevi görüyor. Üstelik iyi huylu baş ağrılarından doğal yöntemlerle kurtulmak mümkün. AHU YILDIZ 1 4 SU Büyük bir bardak su için. Dehidrasyon, yani vücudun aşırı su kaybetmesi baş ağrısının en yaygın nedenlerinden biri. Bol su içerek vücudunuzu rahatlatabilirsiniz. Ama suyun soğuk değil oda sıcaklığında olması gerekiyor. Soğuk su ağrının artmasına sebebiyet verebilir. KARANLIK 2 3 ocak12_basagrisi_son.indd 17 Sıcak bir duş alarak ya da banyo yaparak kaslarınızı rahatlatın. Durumunuz buna müsait değilse alnınıza, ensenize, başınızın üzerine veya ağrıyı en yoğun hissettiğiniz noktaya 5 ila 10 dakika boyunca bir buz torbası ya da soğuk bir havlu koyun. Temiz havada derin nefes almak mucizelere neden olabilir. Kapalı bir ortamdaysanız pencereyi açıp temiz havayı içinize çekin ve bol bol derin nefes alın. Mümkünse dışarı çıkıp temiz havada yürüyüş yapın. Gerginliğiniz azalacaktır. NANE-LİMON Suya ya da çayınıza biraz limon suyu ekleyin. Limon baş ağrısını doğal yoldan tedavi edebilir. Ayrıca bir parça limonu elinizde ovuşturarak macun kıvamına getirdikten sonra yüzünüze ve alnınıza sürmek limonun sahip olduğu aromaterapi özellikleri nedeniyle yararlı. Bir diğer mucizevi bitki ise nane. Nanenin yatıştırıcı etkisi özellikle çaya katıldığında kendini göstererek rahatlamanızı sağlar. Gerginlik, stres ve endişe hissettiğiniz durumlarda başınıza bir ağrı saplanıyorsa yalnız değilsiniz. Bu da baş ağrısının bir diğer yaygın nedeni. Böyle durumlarda karanlık bir odada uzanıp dinlenmek iyi gelebilir. Zihninizden negatif düşünceleri uzaklaştırın. Güzel kokular zihninizi boşaltmanıza yardımcı olabileceğinden, örneğin, lavanta kokulu bir mum yakın. SICAK-SOĞUK TEMİZ HAVA 6 5 BEDEN POZİSYONU Uzun çalışma saatleri boyunca, özellikle bilgisayar karşısında vakit geçirirken vücut pozisyonunuzun doğru olup olmadığına dikkat etmek önemli bir ayrıntı. Yanlış duruş ya da oturma pozisyonu boyun ve omuz kaslarını yorarak baş ağrısı dahil birçok ağrıya sebep olur. Vücut pozisyonunuzu düzeltin. Molalar vererek yerinizden kalkın ve gerinme hareketleri yapın. Kan akışınızın hızlanmasını sağlayın. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE | 17 19.01.2012 12:52 sağlık dun s bonhi Bunla zasını içine veya d HİJY Plastik yastık miştir çok p yastığ yanın görev ruyuc öğren birini lanın, takma tarmı EGZ İyi uçuşlar Sık seyahat ediyorsanız alacağınız basit önlemlerle uçaktan seyahat öncesindeki kadar sağlıklı inebilirsiniz. BURCU SEVER STRES Uçuş öncesi sakin olmaya ve rahatlamaya çalışın. Stres bağışıklık sistemini zayıflattığı için mikroplara karşı daha savunmasız kalırsınız. Havaalanına zamanında gidin. Güvenlik ve check-in işlemlerini son dakikaya bırakmayın. Bir miktar lavanta yağını şakaklarınıza ve bileklerinize sürmek rahatlamanıza yardımcı olur. SU Uçak içindeki hava dışarıdaki kadar kaliteli değildir. Kabin içindeki nem oranı yüzde 20’nin altındadır. Kuru ve sağlıksız hava, bakteri ve virüslerin hızla yayılmasına neden olur. Çünkü bu ortamda bakteri ve virüslere karşı bariyer görevi üstlenen ağız ve burun içi mukozaları da kurur ve işlevlerini yerine getiremez. Bu yüzden seyahat öncesinde ve sırasında bol su tüketilmeli. Vücu- 18 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 ucus_son.indd 18 19.01.2012 12:57 “Ekon Derin minde tıların pıhtın hastal oluştu da iler dama için k aşağı gelebi memi unutm egzers rahatl mını nizi d nizi tu nuzu BAS Basın nıklığ yok. K farkı lir. Ağ ketler koruy zit, gr uçma basınc dun su kaybı engellenmeli. Kafein ve karbonhidratlı gıdalar su kaybına neden olur. Bunlardan uzak durulmalı. Burun mukozasının kurumasını engellemek için burun içine balsam yağı ya da vazelin sürülebilir veya doğal burun spreyleri kullanılabilir. mayın. Uzun uçuşlarda artan hareketsizlik, kan dolaşımının yavaşlamasına neden olur. Uyku ilaçlarının alınması damar tıkanıklığı riskini artırabilir. İyi bir uyku için en yararlı yardımcılardan biri olarak düşünülen melatonin preperatlarını kullanabilirsiniz ama bunun için öncelikle doktorunuza danışın. HİJYEN Plastik kabında getirilmeyen battaniye ve yastıklar muhtemelen dezenfekte edilmemiştir. Bunlar mantardan bite kadar pek çok problemi beraberinde getirir. Kendi yastığınızı ve sizi sıcak tutacak bir giysinizi yanınıza almanızda fayda var. Ayrıca uçuş görevlisinden koltuğun baş kısmındaki koruyucu örtünün yenilenip yenilenmediğini öğrenin. Yanınızda hapşıran ya da öksüren birini fark ederseniz medikal maskeler kullanın, hatta hastalık yayan kişiye de maske takmasını önerin. Böylece tüm uçağı kurtarmış olursunuz. JET LAG EGZERSİZ amaya yıflatmasız gidin. dakiyağını ek ra- “Ekonomi sınıfı sendromu” adı verilen Derin Ven Trombozu (DVT) dolaşım sisteminde normal kan akışını engelleyen pıhtıların oluşması ya da toplardamarlardaki pıhtının neden olduğu damar tıkanıklığı hastalığıdır. Uçuş sırasında oluşan pıhtılar, oluştukları yerden koparak kan dolaşımında ilerleyebilir ve kalp, akciğer, hatta beyin damarlarına yerleşebilir. Bunu önlemek için koridorda kısa yürüyüşler yapın. Bir aşağı bir yukarı yürümek bacaklarınıza iyi gelebilir ama bunu yaparken iyi filtrelenmemiş havayı içinize daha çok çektiğinizi unutmayın. Uçak içinde yapabileceğiniz egzersizleri öğrenin. Bazı yoga hareketleri rahatlamanıza yardımcı olur ve kan dolaşımını hızlandırır. Otururken ayak bileklerinizi daireler çizerek hareket ettirin. Dizlerinizi tutarak göğsünüze doğru çekin. Boynunuzu dairesel hareketlerle çevirin. BASINÇ Basınç farkından kaynaklanan kulak tıkanıklığı için sakız çiğnemekten daha iyisi yok. Kalkış ve iniş sırasında yaşanan basınç farkı ortakulak problemlerini tetikleyebilir. Ağzınızı açıp kapayarak ya da çene hareketleri yaparak ortakulak içi sıvı dengesini koruyabilirsiniz. Kulak enfeksiyonu, sinüzit, grip, bronşit veya yüksek ateşiniz varsa uçmayın. Kalkış ve inişlerde oluşan kabin basıncı bu şikayetleri artırabilir. Hafif ve doğal kumaşlardan yapılmış rahat giysiler tercih edin. Bu giysiler kan dolaşımının yavaşlamasına engel olur. Uzun uçuşlarda ayakkabılarınızı çıkarın ama mikroplardan korunmak için çıplak ayakla uçak içinde gezinmeyin. Yanınızda bir terlik getirerek bu problemi çözebilirsiniz. UYKU Uçuş süresince gideceğiniz yerde gece olmuş gibi uçakta uyumaya gayret edin. Öte yandan indiğiniz noktadaki yerel saat gündüz ise ne kadar yorgun ve uykulu olursanız olun uyumamaya çalışın. Daha rahat uyuyabilmek için uyku ilaçlarına başvur- BESLENME Salata gibi çiğ ve soğuk tüketilen yiyeceklerden ziyade bitki çayı gibi ılık sıvılar tüketin. Sindirime faydası olur. Uçuş sırasında oruç tutabilirsiniz. Uzun uçuşlarda yemek yememek zor olabilir ama sindirim yapmadığınız için bağışıklık sistemi daha aktif çalışır. Yol tutması yaşıyorsanız bir parça taze zencefil çiğneyebilirsiniz. Fakat bazı uçuşlarda katı güvenlik kuralları yüzünden yanınızda bitkisel ürünler taşımanız yasak olabilir. Önceden bu bilgiyi edinin. Hasta olan uçamaz Havayolu şirketleri bazı koşullarda aşağıdaki sağlık problemleri olan yolcuları uçağa kabul etmeyebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği riskli gruplar şöyle: 2 günden küçük yenidoğan bebekler (en az 7 günlük olduktan sonra uçmalılar) 36’ncı haftasına giren hamileler (ikiz bebek bekleyenler 32’nci haftadan sonra uçmamalı) Tamamlanmamış kök kanal tedavileri ve diş apseleri olanlar Anjina pektoris ya da göğüs ağrısı olanlar Bulaşıcı herhangi bir hastalığı olanlar Yakın zamanda derin dalış yapan dalgıçlar (yüksek kabin basıncı dekompresyon hastalığına, yani vurguna neden olabilir) Kanama veya travma nedeniyle yüksek kafa içi basıncı olanlar Kulak ve burun enfeksiyonları, sinüziti olanlar Yakın zamanda ameliyat olanlar, miyokard enfarktüsü ve inme geçirenler Şiddetli ve kronik solunum yolu hastalıkları olanlar Orak hücreli anemisi olanlar Kontrol edilemeyen psikotik hastalığı olanlar OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE ucus_son.indd 19 © GARETH BROWN / CORBIS aliteli yüzde hava, na neve viğız ve vlerini önceVücu- GİYİM Uçuş tarihinden bir-iki gün önce C ve D vitamini alın. Bu vitaminler jet lag etkisinden kurtulmanıza yardımcı olur. Güneş ışığı en iyi D vitamini kaynağıdır. Uçuş öncesi bol bol gün ışığından yararlanın. Doğu yönüne uçuyorsanız, yolculuktan iki-üç gün öncesi normal yatış sürenizi bir saat öne, batıya uçuyorsanız bir saat ileri alın. Mümkünse uçuştan birkaç gün önce yemek saatlerinizi gideceğiniz noktadaki saatlere göre ayarlayın. Seyahatten dört gün önce özel anti-jet lag diyeti yapın. Birinci ve üçüncü gün protein ağırlıklı kahvaltı ve öğle yemeği, karbonhidrat ağırlıklı bir akşam yemeği mönüsü oluşturun. İkinci ve dördüncü gün sadece salata, çorba, taze sebze ve meyve tüketin. | 19 19.01.2012 12:57 sağlık g 20 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 gripsavar_son.indd 20 19.01.2012 13:00 Süper gripsavar Kışın zayıf düşen bağışıklık sistemini güçlendirmek sizin elinizde. Öğünlerinize bu 6 süper besini ekleyerek gribal enfeksiyonlara meydan okuyun. ZENCEFİL Doğanın önemli antiviral bitkilerinden biri olan zencefil pek çok faydalı bileşene sahiptir. Kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeren bitki, ağrı kesici özelliğinin yanı sıra iyi bir antiseptik ve antioksidandır. Terlemeyi sağlayarak gribal enfeksiyonların önlenmesi ve tedavisinde, özellikle ateş düşürücü ve boğaz ağrılarını dindirici olarak görev yapar. Zencefil doğal bir aspirindir. Kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. Üşüme ve öksürük başladığında taze zencefil ile hazırlayacağınız bitki çayı çok faydalı olacaktır. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE gripsavar_son.indd 21 | 21 19.01.2012 13:00 sağlık CAYENNE BİBERİ ANANAS Adını, anavatanı olan Fransız Guyanası’ndaki Cayenne şehrinden alan bu acı biber kan dolaşımını düzenler, damarları güçlendirir. A vitamini açısından çok zengindir. Ayrıca B6, E ve C vitaminleri, riboflavin, manganez ve potasyum içerir. Yüksek tansiyonu tedavi eden, kanserli hücreleri öldüren ve kalp krizini önleyen bu mucize biberin gribe karşı etkisi daha ağızda başlar. Dörtte bir çay kaşığı Cayenne biberini bir fincan kaynar suya karıştırarak içtiğinizde boğazla ilgili şikayetlerinizin sona erdiğini göreceksiniz. Bol miktarda demir, kalsiyum, potasyum, manganez, B ve C vitamini içeren ananas vücutta meydana gelebilecek iltihaplara karşı etkili bir mücadele sergiler. Böylece sinüzit ve bademcik iltihabı gibi rahatsızlıklarla kolayca baş etmenize yardımcı olur. Güçlü yapısıyla bağışıklık sistemini destekleyen ananas nezleye karşı birebirdir. Ateş, öksürük ve boğaz ağrısı gibi şikayetleri olanlar taze ananas suyu içerek iyileşme yoluna girebilir. Çünkü barındırdığı bromelain adlı madde özellikle öksürükle mücadele eder. SARMISAK Sarmısakta, vücudun gıdalarla alması gerekenler dahil 17 çeşit aminoasit, germanyum, çinko, A, B1 ve C vitaminleri bulunur. Griple mücadele açısından içerdiği en etkin madde ise doğal bir antibiyotik olan allisindir. Sarmısak pişirildiğinde allisin etkisini kaybeder. Bu yüzden çiğ ve dövülmüş olarak tüketilmesi en faydalısıdır. Günde en az bir diş çiğ sarmısak grip, nezle ve ses kısıklığının bir numaralı düşmanıdır. Sarmısak aynı zamanda terletici etkisi nedeniyle ateş düşürücü görevi görür. Sarmısaktan faydalananların gribe yakalanma olasılığı 2,5 kat daha düşük. TATLI PATATES MANTAR Tatlı patates kompleks karbonhidratlar, lif, beta-karoten, C vitamini, B6 vitamini, demir ve kalsiyum açısından zengin bir sebze olarak tüm dünyada yaygın bir şekilde tüketilir. Gerçek bir beta-karoten deposu olan bu sebze bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe yakalanma riskini azaltır. Patatese turuncuya çalan rengi veren beta-karoten vücutta karaciğer tarafından A vitaminine dönüştürülerek özellikle solunum yolu rahatsızlıklarıyla mücadelede etkili olur. Önemli bir protein kaynağı olan mantar aynı zamanda gerçek bir vitamin deposudur. B kompleks vitaminleri ve C vitamini açısından çok zengindir. Hemen hemen bütün aminoasitleri içerdiği gibi, kalsiyum, fosfor, potasyum, demir ve bakır yönünden de büyük ölçüde mineral içerir. Düşük karbonhidrat ve yağ oranı nedeniyle yararlı bir besin kaynağı olan mantar, zengin içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu yüzden uzmanlar tarafından özellikle kış aylarında bol bol tüketilmesi önerilir. 22 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 gripsavar_son.indd 22 19.01.2012 13:00 diyet-hareket ŞİFALI SULAR Yeşil sebzelerin sularını içerek vücudunuzun arınma sürecini hızlandırabilirsiniz. Ispanak, pazı, maydanoz, fesleğen, salatalık, dereotu ve kereviz sapı gibi sebzeleri ister tek başına ister karıştırarak faydalı detoks suları hazırlayabilirsiniz. Koyu yeşil sebzeler sahip oldukları klorofil sayesinde hem kanın oksijen taşıma kapasitesini artırıyor hem de bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bileşimlerindeki yüksek oranlı lifler ise vücudun kalsiyum, magnezyum ve demir açığını kapatıyor. Sebze sularını tarçın, limon ya da zencefille tatlandırabilirsiniz. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE diyet kapak.indd 23 | 23 19.01.2012 13:01 diyet Sağlıklı zayıflamanın 10 altın kuralı D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü Gül Kaynak sağlıklı kilo vermek için mutlaka uyulması gereken kuralları açıkladı. 2 büy caklığ Altın tüketi limon Altın likle saat ö sonra Altın ve 1 ç içilece için b tuz da Altın ila öğl 24 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 on_kural_son.indd 24 Altın 19.01.2012 13:02 n rü ması Altın kural 1: Her sabah uyanınca ilk iş 2 büyük bardak (minimum 400 cc) oda sıcaklığında su içilecek. Altın kural 2: Gün içinde en az 3 litre su tüketilecek. Suya isteğe göre taze sıkılmış limon suyu ya da elma sirkesi eklenebilir. Altın kural 3: Yemeklerle birlikte kesinlikle su içilmeyecek. Yemeklerden yarım saat önce su tüketimi bırakılacak ve 1 saat sonra tekrar başlanacak. Altın kural 4: Her gün 3 poşet karbonat ve 1 çay kaşığı Himalaya tuzu suda eritilip içilecek. Her bir poşet karbonat (5 gram) için bir bardak su tüketilecek. Bir çay kaşığı tuz da yine başka bir bardağa konacak. Altın kural 5: En büyük öğün sabah 11.00 ila öğleden sonra 16.00 arasında yenecek. Altın kural 6: Zayıflama kürünü uygularken siyah çay, kahve, kola, alkol, gazlı içecekler ve hazır kutu meyve suları kesinlikle içilmeyecek. Altın kural 7: Güneş batınca çorba dışında hiçbir şey yenmeyecek. Sebze çorbası ve mercimek çorbası ise serbest. Altın kural 8: Zayıflama kürü süresince süt, peynir, yoğurt, yumurta ve tavuk tüketilmeyecek. Altın kural 9: Ve ekmek… 11.00-16.00 dışındaki saatlerde ekmek yenmeyecek. Bu saatlerde de muhakkak kızarmış ve beyaz ekmek dışındakiler tüketilecek. Altın kural 10: Her gün açık havada en az 30 dakika yürüyüş yapılacak. Park, koru, deniz kenarı tercihimiz. Püf noktası Kaç kilo vermek istiyorsanız bunu 3 ile çarpın. Bu 10 kuralı tam olarak yaparak o kadar gün sonunda sağlıklı bir şekilde kilo vereceksiniz. Örneğin 3 kilo vermek istiyorsanız, bu kuralları harfiyen 9 gün uygulamalısınız. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE on_kural_son.indd 25 | 25 19.01.2012 13:02 diyet Stevia, şekerden 100 ila 300 kat daha tatlı. Öt elinde mesin da psi birlik Kiş argın biri yo için k çikola sikliğ Siz yorsan STE Masum şeker alternatifleri Şekerden vazgeçemiyorsanız en azından bu bitkileri tüketerek vücudunuzu olası hastalıklardan koruyabilirsiniz. GÜL KAYNAK İ lk duyduğumda ürpermiştim. Sevdiklerimize hediye olarak verdiğimiz ve sevdiklerimizden neşeyle kabul ettiğimiz bu gıda bu kadar tehlikeli olabilir miydi? Şekerin bilinen zararları; kilo aldırma, şişmanlık, obezite, bağışıklık sistemini zayıflatma, vücutta mineral dengesini bozma, eklem kireçlenmesi, osteoporoz oluşumu, mantar enfeksiyonu, MS hastalığının belirtilerini şiddetlendirme, migren ağrılarını artırma gibi uzayan bir liste olmasına ek olarak, kanser hücrelerinin en önemli besin kaynağı olduğu artık çok dillendirilmiş bir gerçek. 26 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 seker.indd 26 19.01.2012 13:03 guay anılan için, 1 nin y başlad “Stevi norm edildi retind kimya edilm başarı kişi t bitkid duğu artırıc diyab sinin hiçbir bazlı yasal yükse ya da kabız ve bağ AGA dırıcıd şekerd bunun Amer 50 ka türün den kat atlı. Öte yandan uzmanlar, üç yaşına kadar sevdiği bir yakınının elinden şekeri tatmış bir kişinin ileride bu alışkanlığından vazgeçmesinin neredeyse “imkansız” olduğunu belirtiyor. Olay bu noktada psikolojik olarak bizi zorluyor. Çünkü “Şeker ve Sevgi” beyinde birlikte alınan sinyallere dönüşüyor. Kişi şekerin ne kadar zararlı olduğunu bilse de, akşam yorgun argın eve geldiğinde kendisini “Seni seviyorum” diye karşılayan biri yoksa, gün içinde karşı koyduğu, üstesinden geldiği zorluklar için kimse sırtını takdirle sıvazlamıyorsa, bunun yerini büyük bir çikolatalı ezme kavanozu alıyor! İnsanlar hayatlarındaki sevgi eksikliğinin yerine aşırı miktarda şekerli gıdayı koyuyor. Siz de zararlı olduğunu bilmenize rağmen şekerden vazgeçemiyorsanız, aşağıdaki sağlıklı şeker alternatifleri tam size göre: k verda bu bezite, ozma, yonu, ını arerinin erçek. STEVIA, anavatanı Paraguay ve Brezilya olan bir bitkidir. Paraguay kızılderilileri tarafından “Tatlı ot” ve “Ballı yaprak” ismiyle anılan ve tatlandırıcı olarak kullanılan bitkinin sırrını çözmek için, 1931’de Bridel ve Lavieille adında iki Fransız kimyacı bitkinin yapraklarından elde ettikleri ekstre (öz) üzerinde çalışmaya başladı. Onların çalışmaları sonucunda beyaz kristal yapıda ve “Stevioside” adı verilen saf bir ürün elde edildi ve bu maddenin normal rafine şekerden 100 ila 300 kat daha tatlı olduğu fark edildi. 1971’de Çinli araştırmacı Dr. Tei-Fu-Chen Paraguay’ı ziyaretinde ilgisini çeken stevia bitkisi üzerinde çalışmalar yaparak, kimyasal olmayan doğal yöntemlerle stevia ekstresi (özü) elde edilmesinde ve yapraklarda bulunan keskin tadın kaldırılmasında başarılı oldu. Japonya’da da 30 yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılan bu bitkiden elde edilen özütün, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu kabul ediliyor. Stevianın insülin duyarlılığını, hatta salımını artırıcı etkilerinin olduğunu gösteren bazı araştırmaların varlığı diyabet tedavisinde kullanımını destekler nitelikte. Stevia ekstresinin en büyük özelliği bir doğal tatlandırıcı ve diyet gıdası olarak hiçbir şekilde kalori, yağ, sakarin ve toksik madde içermemesi. Su bazlı olarak üretilir ve üretiminde alkol ya da herhangi bir kimyasal madde kullanılmaz. Stevia ekstresi kandaki şeker düzeyini yükseltmeksizin, şişmanlatmaksızın ve kalori vermeksizin içecek ya da yiyeceklerinizi tatlandırır. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kabızlık, depresyon ve asabiyete karşı olumlu etkiler yapar. Mide ve bağırsak florasını, asit-alkali dengesini korur. narları testere biçiminde dişli, kimi zaman dikenlidir. Yaprak rozetinin ortasından uzayan çiçek sapı bazı türlerde metrelerce uzayabilir. Yeşil yaprakları donuk yeşil veya koyu yeşil renkli ve yaprak kenarları beyaz çizgilidir. Ayrıca Mavi olan cinsi, yani agave azul, Meksika’nın milli içkisi tekilanın hammaddesidir. Meksika’nın agave kırları UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Beyaz şekerden daha tatlı olduğu için daha az miktarlarda kullanılır. En önemli özelliği, tatlandırırken kan şekerini rafine şeker gibi hızla değil, yavaşça yükseltmesi ve böylece pankreasın kan şekerini çok daha az insülin salgılayarak kolayca kontrol etmesine imkan vermesidir. HURMA ile ilgili yapılan araştırmalar, hurma yiyenlerin glisemik indeksinin -kandaki şeker oranı- düşük olduğunu ortaya koymuştur. İçinde bulunan yüksek orandaki kalsiyum, fosfor, demir, potasyum, selenyum, magnezyum, niasin, A, B ve E vitaminleri ve protein, hurmayı çok özel bir şeker alternatifi yapar. Protein, yağ ve karbonhidrat üçlüsünün hazmı zorlamadan birarada bulunduğu yegane doğal gıdadır. Akşamdan suda bekletilmiş kuru hurmanın suyu ve çekirdeği çıkarıldıktan sonra etli kısmı şeker alternatifi olarak kullanılabilir. İnsanlar hayatlarındaki sevgi eksikliğinin yerine aşırı miktarda şekerli gıdayı koyuyor. AGAVE şurubu çok düşük glisemik indeksli doğal bir tatlandırıcıdır ve şekerden üç-dört kat tatlıdır. Fakat aynı miktardaki şekerde bulunan 16 kalori yerine sadece 4 kaloriye sahiptir. Şurubunun bitkisi olan agave kaktüsünün anavatanı Kuzey ve Güney Amerika’dır. Şurup kaktüsün içindeki sıvıdır ve tadı bala benzer. 50 kadar türü vardır. Toprağa yakın rozet oluşturan yaprakları, türüne göre yeşil, yeşil-mavi ya da alacalı renklerdedir. Yaprak keOCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE seker.indd 27 | 27 19.01.2012 13:03 diyet PORTRE arınmayla gelen e d M MU MURAT YALÇINTAŞ DE DETOKSA BAŞLADIKTAN SO SONRA BESLENME VE YAŞAM TARZIM TA TAMAMEN DEĞİŞTİ. 28 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 zayıflama_03_son.indd 28 NAS 19.01.2012 14:50 a n enerji Yoğun iş hayatında enerji ve dayanıklılığını kaybeden İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ve ciddi sağlık sorunları yaşayan sanat danışmanı Gül Ergi, detoksla kısa sürede zinde ve sağlıklı bir bedene kavuştular. GÜLAY KOÇ GÜL ERGİ DETOKSA BAŞLADIKTAN SONRA YILLARDIR MÜCADELE ETTİĞİM HASTALIKLARI YENDİM. ASIL başardım? zayıflama_03_son.indd 29 OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE | 29 19.01.2012 14:50 diyet PORTRE MURAT YALÇINTAŞ İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Hemen ardından Boston Üniversitesi’nde Uluslararası İşletme dalında yüksek lisans yaptı. Döküm ısıtma-havalandırma ve telekomünikasyon sektörlerinde şirketleri bulunan Yalçıntaş, 1995 ve 1999 seçimlerinde İstanbul Ticaret Odası meclis üyeliğine seçildi ve 2005 yılında İTO Başkanı oldu. Yoğun iş temposunda detoksla tanışan Yalçıntaş için detoks mucizesi, değişen beslenme ve yaşam tarzı olmuş. Günlük temponuz ne derece yoğun, biraz bahsedebilir misiniz? Ciddi anlamda yoğun bir yaşantım var. İşe sabah erken saatlerde başlıyorum ve mesaim akşam çok geç saatlere kadar sürüyor. Akşamları genelde katılmam gereken davetler ya da toplantılar oluyor. Ayrıca çok sık iş seyahatlerine çıkıyorum. Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız? Detoksla üç yıl önce tanıştım. Yaşam kaliteme dair bazı şikayetlerim vardı. Bunlardan biri, yorgunluktu. Kendimi sürekli yorgun hissediyordum. Sabahları dinç kalkamıyordum. Özellikle sıkıcı toplantılarda uykum geliyordu. Bir gün çok sevdiğim bir profesör hocam ziyaretime geldi. Kendisini uzun zamandır tanıyordum ve cildindeki değişimi hemen fark ettim. Yüzü parlıyor, çok neşeli, dinç ve dinamik görünüyordu. İşin sırrının detoks olduğunu söyledi. Hemen araştırmalara başladım ve ilk detoksumu bu şekilde yaptım. Detoks hayatınızda neleri değiştirdi? Birincisi ve en önemlisi beslenme tarzım değişti. Doğru beslenmeyi bilmediğimi anladım. 7 yaşında eğitim hayatına başlayıp 30’lu yaşlarımın sonunda doktoramı tamamladım. Neresinden bakarsanız toplamda 20 sene eğitim almışım. Bu süre içinde “Topluma nasıl faydalı, üretken ve iyi bir insan olursun?”u öğrettiler bize. Tabii bunlar güzel şeyler ama bir insanın sağlığı yerinde değilse o insanın topluma faydalı olmasına imkan yok. Bu yüzden okullarda nasıl doğru beslenileceğini öğreten bir ders olmalı. Öte yandan birçok kişinin de detoks yapmasına vesile oldum. Çoğu insan detoksun sadece kilo verdirmeye yaradığını düşünüyordu. Gerçekten kilo verdiriyor ama bu yan ürünlerinden biri. Hayatımda hiç kilo problemim olmadı ama detoksa 30 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 zayıflama_03_son.indd 30 19.01.2012 14:50 önem litemd rahat larda k yorum pislik sene i Görm Deto İlk de büyük çirdim yaptım gördü arttığı rum. D için m merke Deto çıkar Eskiye yı çok ne An olarak tüketi kanlığ yorum Deto me a Su içm dım. B yerken Şimdi çok y raber ve me ve seb nak, k karışım üzerin ruyoru rek ba ar. İşe mesarüyor. davetk sık iş sıl takaliteardan orgun mıyorykum ofesör un zağişimi neşeli, rrının tırmaekilde Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz? İlk detoksum bir hafta sürdü ve zamanımın büyük bir bölümünü detoks merkezinde geçirdim. Bu yüzden ilk başlarda yılda bir kez yaptım. Zamanla hem detoksun faydasını gördüğümden hem de iş tempom daha da arttığından, son iki yıldır altı ayda bir yapıyorum. Detoksun yüzde 100 faydasını görmek için mümkün olan en fazla zamanı detoks merkezinde geçirmeniz gerekiyor. Detoksla beraber hayatınızdan neleri çıkardınız? Eskiye oranla daha az et yiyorum. Çikolatayı çok sevmeme rağmen azaltıp onun yerine Anadolu’nun dört bir yanından hediye olarak gönderilen ceviz, kayısı ve fındıkları tüketiyorum. Geç saatlerde yemek yeme alışkanlığıma son verdim. Eskisi gibi tatlı yemiyorum. Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı? Su içmediğimi anladım ve su içmeye başladım. Bunun da çok faydasını gördüm. Yemek yerken su içip sindirimi zorlaştırıyormuşum. Şimdi mümkün olduğu kadar bir oturuşta çok yememeye çalışıyorum. Yemeklerle beraber su içmiyorum. Detokstan önce sebze ve meyve yemezdim. Şimdi mutlaka salata ve sebze yiyorum. Her sabah semizotu, ıspanak, kereviz sapı ve limondan oluşan özel bir karışım içiyorum. Mutlaka çalışma masamın üzerinde cam bir şişenin içinde su bulunduruyorum. Güne bir bardak karbonatlı su içerek başlıyorum. Gün içerisinde bol miktarda su içiyorum. Böylelikle sık acıkmıyorum. Detoks yaparken tarçının özellikle şekeri ve insülin direncini dengeleyen bir özelliği olduğunu öğrendim. Şimdi konuklarıma bile tarçın çayı ikram ediyorum. Bugünkü hayat tarzımızda ne yazık ki sürekli işlenmiş gıdalar tüketiyoruz. Onların içinde de şeker var. İleride şeker hastası olmak istemiyorsak tarçın gibi ürünleri tüketmemiz gerekiyor. Bu anlamda greyfurt da iyi bir meyve. Detoksun ruhsal anlamda arınmaya da katkısı oluyor mu? İnsan ruhunu, bedenini ve aklını sağlıklı tutmak zorunda. Bunlardan biri aksarsa diğerlerini de aksatır. Detoksun doğru beslenmeyi, beden ve akıl sağlığını etkilediğini düşünüyorum. Murat Yalçıntaş her gün düzenli olarak yeşil sebze suyu içiyor ve kuru incir, kayısı gibi sağlıklı atıştırmalıklar tüketiyor. Detoks süresince ne tür egzersizler yapıyorsunuz? Detoks yaparken günde iki kez yoga derslerine katılıyorum. Hem vücut hem de detoksun tam manasıyla gerçekleşmesi açısından çok faydasını görüyorum. İlk kez detoks yapacaklara neler önerirsiniz? FOTOĞRAFLAR: BEGÜM ÖZPINAR arzım diğimi başlaoramı z tope içinve iyi Tabii ağlığı aydalı llarda r ders detoks an dedığını iriyor tımda etoksa önem veriyorum. Detoks ayrıca hayat kalitemde de fark yarattı. 3 senedir sabahları rahat kalkıyorum, gün boyunca ve toplantılarda kendimi daha enerjik ve zinde hissediyorum. İlk detoksumda vücudumdan çıkan pislikleri görünce şoke oldum. Bunları 40 sene içimde mi taşımışım diye düşündüm. Görmeden inanamıyor insan. Detoks zor bir şey değil, çok keyifli ve eğlenceli. İlk defa yapmak isteyenlere tavsiyelerim şunlar olabilir: İlk başta bir hafta ve mümkünse arkadaşlarıyla beraber yapsınlar. O zaman çok eğlenceli oluyor. Bunların haricinde çekinecek bir şey yok. Buradan Ferit Şahenk’i ve Doğuş Grubu’nu tebrik etmek isterim. Çok başarılı bir tesise imza atmışlar. Ekip de çok iyi. İstanbul Ticaret Odası olarak görevimiz İstanbullu işadamlarını daha verimli, daha başarılı ve aktif kılmak. İlk başta söylediğim gibi bunun en önemli şartlarından biri işadamlarımızın sağlıklı olması. Sağlıklı olsunlar ki üretsinler, yatırım yapsınlar, insanlara iş, aş sağlasınlar. İşin sağlık tarafını da Ferit Bey tamamladı. Kendisine teşekkür borçluyum. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE zayıflama_03_son.indd 31 | 31 19.01.2012 14:50 BEGÜM ÖZPINAR (MURAT YALÇINTAŞ); oğun, diyet PORTRE GÜL ERGİ Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Gül Ergi, İngiltere’de Shakespeare tiyatrosu eğitimi aldıktan sonra uzun yıllar Mimar Sinan Üniversitesi’nde İngilizce ve Sanat Yorumu dersleri vermiş. Bir dönem Anavatan Partisi’nin basın danışmanlığını yapan Ergi, aynı zamanda resim eksperti. Şahıs, şirket ve bankalara sanat danışmanlığı yaparak bu kapsamda çeşitli sanat ve sergi aktiviteleri de düzenliyor. Detoks sayesinde yıllardır mücadele ettiği şeker, böbrek ve karaciğer hastalıklarını yenen Ergi’nin detoks mucizesi, kan değerlerinin normale dönmesi. Günlük temponuz ne derece yoğun, biraz bahsedebilir misiniz? 25 yıldır iş hayatındayım. Detoksla tanışmadan önce çok yoğun çalışıyordum. Hem tekstil işime yoğunlaşıyor hem üniversitede hocalık hem de sanat danışmanlığı yapıyordum. Çok yıprandım. 30’lu yaşlarımın ortasında kan değerlerim alarm vermeye başladı. Hatta aşırı stresten şeker hastalığına yakalandım. Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız? Bütün doktorların “Dikkat et, artık kendine iyi bak” dediği anda işlerimin bir kısmından kendimi emekli ettim. Sadece sanat danışmanlığına devam ettim. Artık sağlığımı düzeltmem gerektiğinin bilincine vardım. Bunun üzerine yurtdışı ve yurtiçindeki önemli doktor ve sağlık kliniklerini araştırdım. Gitmediğim doktor kalmadı. İtalya, Fransa, İsviçre, İngiltere, hatta Hindistan’a kadar gittim. Birçok kişinin tekniğini uyguladım, birçok diyet doktoruna başvurdum. Kilo veriyor ve vücudumda rahatlama hissediyordum. Fakat kan değerlerim alarm vermeye devam ediyordu. Hatta derginizin danışma kurulunda yer alan doktorum Hasan İlkova bana insülin tedavisine başlamam gerektiğini söyledi. Karaciğerimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Tam bu dönemde Gül Kaynak ile tanıştım. Detoks hayatınızda neleri değiştirdi? Vücudumda çok büyük değişimler hissetmeye başladım. Gül Kaynak’ın tavsiyeleriyle yaptığım şeylerden sonra kendimde bir canlılık fark ettim. Genelde eve çok yorgun gelirdim; sabah yataktan kalkmak istemezdim. Bunların hepsi son buldu. Şimdi sabah 06.00’da gözümü açıp zıpkın gibi kalkıyorum. Tekrar uyumak istemiyorum. Sabahları arkadaşlarımla buluşup sinemaya bile gidiyorum. Kendimi çok sağlıklı hissediyorum. Daha rahat nefes alıp vermeye 32 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 zayıflama_03_son.indd 32 19.01.2012 14:50 başlad rim n kullan bırakt Deto 40 gün landı. defa d Deto çıkar Gül K beynim tırken faydal varıyo Bıraks Şimdi sürekl kadar görün zellik Deto me a Sabah çalışıy yorum 2-3 da kabak sütü v lı ama yor. A içiyor su içiy da 5 li sayede Bir de yiyece sabah alıyor yorum yenile mesin oğun, tanışHem sitede yapırımın rmeye lığına sıl ta- rdi? hissetsiyeledimde e çok kmak u. Şimn gibi orum. emaya lı hisrmeye Detoksun ruhsal anlamda arınmaya da katkısı oluyor mu? 40 gün merkeze gittim. Değişik kürler uygulandı. İki defa 10 gün, bir defa 7 gün, birkaç defa da 3 gün detoks yaptım. Tabii. Bir defa güzelleşiyorsunuz. Arkadaşlarım 10 yaş genç göründüğümü söylüyor. Bunları duymak hoşuma gidiyor. Yediğim, içtiğim yeşillikler sayesinde saçlarım ve tırnaklarım yenilendi. Cildimin rengi pembebeyaz oldu. Kendimi çok dinç ve diri hissediyorum. Detoksla beraber hayatınızdan neleri çıkardınız? Detoks süresince ne tür egzersizler yapıyorsunuz? Gül Kaynak’ın verdiği sabah dersleri artık beynime kazındı. Bir yiyeceğe elinizi uzatırken geri çekmeyi öğreniyorsunuz. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunun bilincine varıyorsunuz. Mesela ben peynir delisiydim. Bıraksanız günde yarım kilo peynir yerdim. Şimdi yemek bile istemiyorum. Vücudum sürekli ödem yapıyordu. Bir kadın için sağlık kadar güzellik de önemli. 10 yaş daha yaşlı görünüyordum. Ama detoksla sağlık ve güzellik birarada geliyor. Fırsat buldukça yürüyorum. Düzenli masaj yaptırıyorum. Buhar odası ve saunaya giriyorum. D-Life’ta günde en az üç saat geçiriyorum. Bir de insan kendisini burada mutlu ve keyifli hissediyor. Çalışanlar çok profesyonel. Diyet doktorları alınmasın ama sabah kibrit kutusu kadar peynir, öğlen hormonlu tavuk, akşam da civalı balık yediğimde kendimi bu kadar iyi hissetmiyordum. Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı? Detoks konusunda birçok rivayet var. Arkadaşlarım, “Sakın yapma, ölürsün” demişti. Ama iyi araştırmak lazım. Buradaki derslere katılıp dinlediğiniz zaman size önerilenlerin vücudunuz için gerekli olduğunu fark ediyorsunuz. Bütün vitaminleri, proteinleri alıyorsunuz. Dolayısıyla çekinmeye hiç gerek yok. D-Life’ta bana özel bir tedavi uygulandı. Ekim ortasından aralık ortasına kadar 15 kilo verdim. Gül Kaynak’ın hedefi beni eski mankenlik kiloma döndürmek. O da herhalde ocak sonunu bulacak. Ama en önemlisi bunu artık yaşam tarzına dönüştürmek. Özellikle seyahat dönüşlerinde mutlaka haftada iki gün merkeze gitmeye gayret edeceğim. Metabolizma doktorum son kan tahlillerinden sonra ömrümün 10 yıl uzadığını söyledi. O yüzden böyle merkezler özellikle 50-55 yaş grubu işadamları ve işkadınları için çok önemli. Doğuş Grubu’nun böyle bir konuya el atması çok güzel. Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz? Sabah kalktığımda genelde meyve yemeye çalışıyorum. Hormonsuz olanları tercih ediyorum tabii. Sebzeleri buhar makinesinde 2-3 dakika pişirdikten sonra yiyorum. Minik kabak ve brokoli gibi sebzeler yiyorum. Keçi sütü ve keçi peynirine iznim var. Balık faydalı ama küçük, mevsim balıkları yemek gerekiyor. Akşamları genelde ızgara yiyorum. Bol su içiyorum. 2,5 litre özel karışımlardan oluşan su içiyorsam 2,5 litre de su içiyorum. Toplamda 5 litreyi buluyor günlük su tüketimim. Bu sayede vücudumdaki ödemden kurtuldum. Bir de tabii çim suyu var. Alınan vitamin ve yiyecekler dışında da takviyeler yaptım. Her sabah burundan 20 dakika oksijen, dağ havası alıyorum. Serumla C vitamini takviyesi yapıyorum. Ozon tedavisi sayesinde iç organlarım yenileniyor. Kan değerlerimin normale dönmesinde bunlar da etkili oldu. Gül Ergi sabahları meyve yiyerek güne başlıyor. Gün içinde bol miktarda haşlanmış sebze tüketiyor ve yaklaşık 5 litre su içiyor. İlk kez detoks yapacaklara neler önerirsiniz? FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ ndine ından danışmı düm. Bunemli ırdım. ransa, kadar ladım, ilo vediyorrmeye nışma İlkova ektiğihlikenemde başladım. Hepsinden önemlisi kan değerlerim normale döndü. İki buçuk aydır insülin kullanmıyorum. Aldığım ilaçların çoğunu bıraktım. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE zayıflama_03_son.indd 33 | 33 19.01.2012 14:50 diyet H YOL AÇTIĞI RAHATSIZLIKLAR Gıda intoleransı Şişmanlık, migren, akne, kronik yorgunluk, kabızlık, astım, ishal, depresyon, nefes darlığı, kronik faranjit gibi hastalıklara sebep oluyor. Bir ve 34 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 intolerans_siseli_tek_son.indd 34 19.01.2012 13:06 Hangi tepkilisiniz? Bir türlü kilo veremiyor, sebepsiz yere yorgunluk hissediyor ve sık baş ağrısı çekiyorsanız gıda intoleransını keşfedin. K ilo vermeye çalışıyor ama vücudunuzdaki gaz ve şişkinlik yüzünden tartıda bir türlü istediğiniz sonucu göremiyorsanız gıda intoleransı yaşıyor olabilirsiniz. Amerika’da yapılan araştırmalar, halkın yüzde 10 ila yüzde 25’lik kesiminin gıda intoleransı yaşadığını ortaya koyuyor. Bu durum sadece kilo verme sürecinde sizi sıkıntıya sokmakla kalmıyor, sağlığınızı da tehdit ediyor. Gıda intoleransını daha iyi anlayabilmek için gıda alerjisine yakından bakmak gerekiyor. Gıda alerjisi bağışıklık sisteminin verdiği reaksiyonlarla ortaya çıkan bir rahatsızlık. Bağışıklık sistemi bazı besinleri vücuda giren yabancı bir madde olarak algılıyor ve dudaklarda şişme, deride kızarma gibi tepkiler vererek vücudu korumaya alıyor. Gıda intoleransı ise ba- ğışıklık sisteminin değil, gastrointestinal sistemin verdiği bir tepki. Sindirilemeyen ya da emilemeyen gıdaların sebep olduğu semptomlar çoğu zaman gıda alerjisi ile karıştırılabiliyor. Sağlık merkezlerinde uygulanan gıda intoleransı testleri vücudun neye tepki verdiğini ortaya çıkararak doğru tanının konmasını sağlıyor. Bu testler sonucunda hiç aklınıza gelmeyecek, son derece masum olduğunu düşündüğünüz pek çok besine karşı hassasiyetinizin olduğu ortaya çıkabiliyor. Vücudunuzu dinlediğinizde, söz konusu besinleri tükettikten sonra sindirim problemleri yaşadığınızı, baş ağrısı çektiğinizi ya da yorgunluk hissettiğinizi fark edebilirsiniz. Günümüzde oldukça sık rastlanan bu rahatsızlık temelde üç ana gruba ayrılıyor: Laktoz, glüten ve früktoz intoleransı. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE intolerans_siseli_tek_son.indd 35 | 35 19.01.2012 13:06 diyet LAKTOZ İNTOLERANSI Laktoz intoleransı süt ya da süt ürünlerini sindirememek ya da sindirmede güçlük çekmek anlamına geliyor. Süt ve süt ürünleri tüketildiği zaman ishal, şişkinlik ve gaz gibi şikayetler ortaya çıkıyor. Laktoz sütte bulunan bir şeker. Sindirim sistemine girdiğinde laktaz adı verilen bir enzim yardımıyla parçalanarak glikoz ve galaktoza ayrılıyor. Vücutta laktaz enzimi eksikse ya da görevini tam olarak yerine getiremiyorsa laktoz intoleransı ortaya çıkıyor. Laktoz intoleransı dünyada en yaygın rastlanan gıda hassasiyeti. Her 10 kişiden birinin laktoza karşı hassasiyet yaşadığı belirtiliyor. Laktoz intoleransı en kolay soluk testi ile ölçülüyor. Hastaya laktoz içeren bir sıvı içirildikten sonra nefeste hidrojen gazı ölçülerek tanı konuyor. Aynı şekilde laktoz tolerans testiyle de hastalık ortaya çıkarılıyor. Evde kendiniz bir ön tespit yapmak isterseniz, birkaç hafta süt ve sütle yapılmış tüm gıdaları kesin. Şikayetleriniz devam ediyorsa doktora danışmanız gerekiyor demektir. GLÜTEN İNTOLERANSI Glüten, başta buğday olmak üzere çavdar, arpa, yulaf ve benzeri hububat tahıllarında bulunan bir protein grubudur. Ekmeğin mayalanmasını sağlayan bu protein bazı bünyelerde ciddi sindirim sorunlarına neden oluyor. Glüten intoleransı olan bir kişi bu proteini vücuduna aldığında, bağışıklık sistemi, besinlerin emilip kana geçmesini sağlayan ince bağırsaktaki villüslere zarar veren antikorlar salarak tepki veriyor. Uzmanlar glüten intoleransını kesinlikle çölyak hastalığıyla karıştırmamak gerektiğini söylüyor. Glüten intoleransında genellikle bağırsaklar zarar görmüyor; ancak glüten alımı rahatsızlık verici belirtilere yol açıyor. Çölyak hastalığına sahip kişiler ise glüten tükettiklerinde bağışıklık sistemleri ince bağırsağa zarar veriyor. Glüten intoleransı yaşayanlar öncelikle gerekli testleri yaptırıp çölyak hastası olup olmadıklarını öğrenmeli. Daha çok genetik faktörlerle ortaya çıkan çölyak hastalığı söz konusu değilse, glütensiz bir beslenme programı uygulayarak bu rahatsızlıkla mücadele etmek mümkün. Probiyotikler de glütenin daha az toksik etki yapmasını sağlayarak semptomların ortadan kalkmasına yardımcı oluyor. FRÜKTOZ İNTOLERANSI Früktoz kısaca meyve şekeridir. Meyvelerde, sebzelerde ve balda bulunur. Aynı zamanda sofra şekeri ve mısır şurubunun da ana maddesidir. Früktoz intoleransı bazı insanlarda genetik faktörlere bağlı gelişiyor ve çocuklukta ortaya çıkıyor. Bu kişilerde früktozu parçalayan enzim bulunmuyor. Rahatsızlık bazı insanlarda ise tamamen beslenmeye bağlı olarak gelişiyor. Karın bölgesinde kramplar, gaz, şişkinlik gibi belirtiler gösteriyor. Son yıllarda şeker tüketiminin artması bu rahatsızlığı tetikleyen faktörlerin başında geliyor. İrritabl bağırsak sendromuna yakalananların bir kısmında da früktoz intoleransı bulgularına rastlanabiliyor. Meyve, bal, agave, yüksek früktozlu mısır şurubu ya da yapay tatlandırıcılarla tatlandırılmış besinleri bir süre hayatınızdan çıkararak früktoz intoleransı yaşayıp yaşamadığınızı test edebilirsiniz. Az meyve yiyen insanların daha az gastrointestinal problem yaşadığını söyleyen uzmanlar günde bir porsiyondan fazla meyve tüketilmemesi gerektiğini belirtiyor. Yapılması gerekenler Bedeninizi dinleyin. Sağlıklı beslenin. Yavaş yiyin. Egzersiz yapın. İyi uyuyun. Tatile çıkın. 36 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 intolerans_siseli_tek_son.indd 36 19.01.2012 13:07 diyet Şeker düşmanı Tarçın şeker hastalığıyla mücadelede en önemli besinlerden biridir. GÜL KAYNAK Y Çubuk tarçınla yiyeceklerinizi tatlandırabilirsiniz. apılan çalışmalar ülkemizde her 9 kişiden birinin şeker hastası olduğunu söylüyor. Birçoğumuz da potansiyel şeker hastasıyız. Doğru beslenme ve düzenli hareket ile ne kadar genetik yatkınlık olursa olsun şeker hastalığı engellenebilir. Bazı besinler özellikle şeker hastalığının gelişimini geciktiriyor. Bunların en güçlüsü de tarçın. Tarçının en çarpıcı yararı kan şekerini kontrol edebilmesidir. Örneğin günde yarım çay kaşığı, yani 5 gram tarçının şeker hastalarında kan şekerini anlamlı olarak düşürdüğü, trigliserid ve kötü kolesterol (LDL-kolesterol) düzeylerinde azalmaya yol açtığı kanıtlandı. Hepimiz aktarlardan alabileceğimiz kabuk tarçını günde 2-4 kere ılık su ile çay olarak kullanabiliriz. Şeker hastaları insülin kullanma aşamasına gelmemişlerse tarçınla sağlıklarına kavuşabilir. Günlük sadece 5 gram tarçın kullanımı kan şekerini kontrol etmenize yardımcı olur. Tarçın, şeker metabolizmasını yaklaşık 20 kat kadar hızlandırır. Bu etki kan şekerinde düşmeye yol açar. Kimyasal yapısı insülin adlı kan şekerini düzenleyen hormona yapısal olarak benzerliği nedeniyle insülin hormonu gibi davranır. Oksitlenmeye karşı sistemi güçlendirir. Oksitlenme şeker hastalarında önemli bir sorundur. Damar yapısının bozulmasında oksitlenme-antioksitlenme dengesinin bozulması rol oynar. Tarçının içinde bulunan polifenoller önemli bir antioksidan maddedir. Bu da fazla kilolu kişilerde ve şişmanlarda açlık şekerini düşürür ve insülinin etkinliğini artırır. Sonuç olarak tarçın şeker hastalığının önlenmesinde önemli bir besin maddesidir. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki yukarıda sayılan yararlı etkileri ancak uygun diyet ve düzenli bir yaşam tarzı ile etkili olabilmektedir. Beslenme alışkanlığında herhangi bir değişiklik yapılmadan, düzenli egzersiz olmadan hiçbir gıdanın tek başına bir mucize olmadığı bilinmelidir. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE ocak12_tarcin.indd 37 | 37 19.01.2012 13:07 hareket Tersine sağlık Inversions adı verilen ters yoga pozları hastalıklarla savaşmanıza yardımcı oluyor. Bu hareketleri yaparak bağışıklık sisteminizi güçlendirip rahat bir kış geçirebilirsiniz. BURCU SEVER Y oganın sağlığa faydaları ve daha az doktora gitmemizi sağladığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Vücudun farklı bölgelerine etki eden, farklı sorunları çözen sayısız yoga pozu var. Başın kalpten ya da ayaklardan aşağıda durduğu ters pozlar vücudu, zihni ve ruhu canlandırıyor. Hatta bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklarla savaşma gücünü artırıyor. D-Life Yoga Eğitmeni Nihan Hantal, “Bağışıklık sistemini geliştirmek için bakteri ve virüslerin vücuttan atılmasına yardımcı olan lenf sıvısının akışkanlığını sağlamak gerekiyor. Bunu ters pozlarla yapabiliriz” diyor. Hantal, evde rahatlıkla uygulanabilecek, bağışıklık sistemini güçlendiren 10 pozluk bir program hazırladı. Her duruş için 2 ila 5 dakika ayırmanız yeterli. Ama Hantal, özellikle bir konuya dikkat çekiyor: “Bu hareketlerin hepsinin hastalık öncesi korunma amaçlı yapılması çok önemli. Aksi takdirde hastalandıktan sonra aynı etkiyi göstermezler.” 38 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 38 19.01.2012 13:08 FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 39 | 39 19.01.2012 13:08 hareket 2 ADHO MUKHA SVANASANA ETKİSİ Vücutta ters dönme hissini yaratır. Enerjiyi yükseltirken, kan ve lenf dolaşımını hızlandırır. NASIL YAPILIR Adho mukha yüzü aşağı doğru döndürmek, svana köpek anlamına gelir. Aşağı bakan köpek hareketi için, balasanadan elleri öne doğru uzatın ve yere iyice bastırmaya başlayın. Ayak parmaklarını kıvırın, kalçaları yukarı doğru kaldırın. Eller yere iyice bassın ve yeri kendinizden uzaklaştırmak istiyormuş gibi itin. Böylece sırtınızın uzamasını ve düzleşmesini sağlayacaksınız. Aynı zamanda, topuklar yere değmese bile enerjik olarak topukları yere doğru, oturma kemiklerini de zıt yöne doğru itin. 1 BALASANA ETKİSİ Zihni dinlendirirken vücudu diğer öne eğilme duruşlarına hazırlar. NASIL YAPILIR Bala çocuk anlamına gelir. Çocuk duruşuna ayakların üzerine oturarak başlayın. Nefes verirken üst bedeni yere doğru kapatın. Alnınızı bir blok veya başka bir destek üzerinde dinlendirin. Bu şekilde baş ve boynun rahatlamasını sağlayın. Kollarınızı öne doğru uzatabilir ya da vücudunuzun yanına alabilirsiniz. 3 UTTANASANA ETKİSİ Kalp atışlarını yavaşlatır, zihni dinlendirir. NASIL YAPILIR Adho mukha svanasanadan ayaklarınızı minik adımlarla ellerinize doğru yürütün. Ayakları kalça genişliğinde açık ve birbirine paralel tutun. Üst bedeni bacaklarınıza doğru serbest bırakın. Omuzlar, boyun ve baş tamamen serbest olsun. Başınızı bir blok ya da destek üzerinde dinlendirebilirsiniz. 6 ET m N uz ki ne Ba bo bo ARDHA 4 UTTANASANA ETKİSİ Vücudun rahatça nefes almasını sağlar. NASIL YAPILIR Baş aşağı doğru sarkmışken üst bedeni nefes alırken yarıya kadar açın. Eller yerde durabilir veya bacaklardan destek alabilir. Bakışlar karşıda olmalı. Sırtın düzlüğünü sağlayın ve omuzların geride, göğsün açık olmasına dikkat edin. 40 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 40 19.01.2012 13:08 şımımına e iyice ller ırtınımese n. 5 PRASARITA PADOTTANASANA ETKİSİ Bacakları güçlendirir, kan dolaşımını tersine döndürür. NASIL YAPILIR Nefes alırken tamamen doğrulun. Kollarınızı iki yana açtığınızda ayaklarınız el bileklerinin altına gelecek şekilde, bacakları iki yana açın. Nefes alırken üst bedeni uzatın, nefes verirken düz omurga ile öne doğru kapanın. Başınızı yerde veya başka bir destek üzerinde dinlendirebilirsiniz. Eller ayakların iç kısmında yerde, dirsekler ise kırık olsun. 6 PASCHIMOTTANASANA ETKİSİ Arka bedeninizin açılmasını sağlarken, sindirim sistemine de yardımcı olur. NASIL YAPILIR Oturur pozisyona gelin, bacakları öne doğru uzatın. Ayaklar sanki yere basıyormuş gibi aktif olsun. Aynı şekilde bacaklar da. Nefes alırken omurgayı yukarı doğru uzatın, nefes verirken bu uzunluğu koruyarak bacaklara doğru yatın. Baş bacaklarda dinlenebilir ya da herhangi bir destek koyarak boynun serbest kalmasını sağlayabilirsiniz. Omuzlar, baş ve boyun serbest olsun ve her nefeste aşağı doğru düşsün. 7 JANU SIRSASANA üst de lar ETKİSİ İç organlarınızı harekete geçirir. NASIL YAPILIR Oturur pozisyondayken bir dizinizi kırın. Önce ayak yere gelsin, sonra dizi yere doğru yatırarak ayağı uzun olan bacağa dayayın. Uzun bacak aktif kalsın. Nefes alırken omurgayı uzatın. Nefes verirken üst bedeni uzun bacağa doğru döndürün. Yine nefes alırken uzayın, nefes verirken başı uzun bacağa doğru kapatın. Başınız yerde veya bir destek üzerinde dinlensin. Aynı hareketi diğer tarafta da yapın. edin. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 41 | 41 19.01.2012 13:08 hareket 10 VIPARITA KARANI 8 SETU BANDHA SARVANGASANA ETKİSİ Sağlıklı bir omurgaya, dolayısıyla sağlıklı bir sinir sistemine sahip olmanızı sağlar. ETKİSİ Kaslarınız pasif olduğundan derin bir dinlenme hissi ve vücuda ters hareketlerin yararlarını yaşatır. NASIL YAPILIR Kalçalar olabildiğince duvara yakın kalacak şekilde bacaklarınızı duvara doğru kaldırın. Battaniye ile sırtınıza destek yapın. Destekler omuzlardan aşağıda, kürek kemiklerinin bitiminde olsun. Omuzları destekten aşağı doğru sarkıtın. NASIL YAPILIR Dizler kırık, ayaklar yerde ve birbirine paralel yere yatın. Nefes verirken ayaklarınıza bastırmaya başlayın. Buradan aldığınız güçle yavaşça kalçaları ve omurgayı yerden kaldırın. Kolları dışa doğru çevirip vücudun altına alın. Omuzları yere iyice bastırırken, çeneyi göğse doğru kaldırın. 9 TWIST ETKİSİ Hem omurgayı hem de iç organları rahatlatır. NASIL YAPILIR Tamamen yere yatın. Sağ dizi kırıp bacağı kendinize doğru çekin. Sol bacak yerde uzun kalsın. Sağ kolunuzu omuz hizasında yana doğru açın. Sol el ile sağ bacağı tutun, nefes verirken alt bedeni sola doğru yatırın. Sağ omuzun yerde kalmasına dikkat edin. Aynı hareketi diğer tarafta da yapın. 42 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 42 19.01.2012 13:08 YEŞİL MUCİZE Brokoli, yeşil yumrulu küçük bir sebze. Ama insan sağlığına katkıları büyük. Son yıllarda yapılan araştırmalar bu besinin pek çok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde mucizeler yarattığını ortaya koydu. Çünkü brokoli glukosinolatlar, indoller, C vitamini, beta-karoten, selenyum ve quersetin gibi maddelerin yanı sıra sülforafan içeriyor. Brokolideki sülforafanın kanserli hücreleri öldürdüğü bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. Bu yeşil sebze aynı zamanda damarları koruyor, kötü kolesterolü düşürüyor, vücutta detoks yapıyor. Uzmanlar bu sebzeyi sofralarımıza daha sık taşımamız gerektiğini söylüyor. beslenme OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE beslenme kapak.indd 43 | 43 19.01.2012 13:09 beslenme K İste yük bilin F i ç y k Bu iş gibidi bu, iş eviniz çeye s önem sağlığ Yen bakla çekird dirile tedav sinler zimle edem enerji Bu sadec ceğin bilirs gibi a 44 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 filizdendirme_SON.indd 44 19.01.2012 13:10 Kendin büyüt kendin ye İstediğiniz yerde yetiştirebileceğiniz, protein, vitamin, mineral, fitobesin ve enzimlerle yüklü, kolay sindirilebilir yiyeceklerle tanışmaya ne dersiniz? Filizlendirilmiş olarak bilinen yaşayan yiyeceklerin dünyasına hoş geldiniz. PINAR DENİZER F ilizlendirme baklagil, tahıl, tohum, çekirdek ve badem gibi sert kabuklu yemişlerin çiğ ya da pişmiş halde tüketilmek üzere çimlendirilmesidir. Bu işlem aslında evde çiftçilik yapmak gibidir. Bahçeyle uğraşmayı seviyorsanız bu, işin eğlenceli yanı sayılabilir. Çünkü evinizin içinde sürekli yenilenen bir bahçeye sahip olmanızı sağlar. Ama işin esas önemli kısmı filizlendirilmiş yiyeceklerin sağlığımıza yararıdır. Yenebilir bütün tahıllar, tohumlar, baklagiller, sert kabuklu yemişler ve ayçekirdeği gibi bazı çekirdekler filizlendirilebilir. Eski Çin’de birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu yöntemle besinlerden aldığınız vitamin, protein ve enzimleri başka hiçbir besin grubundan elde edemezsiniz. Çünkü bu yiyecekler yaşam enerjisiyle yüklüdür. Bunları, içindeki değerli maddeleri sadece doğru anahtarla ortaya çıkarabileceğiniz birer hazine sandığı gibi düşünebilirsiniz. Bu değerli özellikler fitik asit gibi antibesinsel maddelerin içine sıkıca hapsedilmiştir. Filizlendirme sürecini başlattığınız anda uyuyan tohum canlı bir bitkiye dönüşür ve antibesinsel maddeler açılarak içindeki değerli öğeleri sunmaya başlar. Filizlenmiş bir tohumu yediğinizde sadece bir tohum değil, küçük bir bitki yemiş olursunuz. TOHUMDAN FİLİZE Tohum, baklagil ya da tahılları bitkiye dönüştürmek basit bir işlem olabilir ama bizim için yarattığı etki önemlidir. Çünkü filizlendirilmiş besin maddeleri multivitamin, mineral, fitobesin, enzim, protein ve yağ asitleriyle yüklüdür. Filizlendirme sürecinde öncelikle enzimlerin etkisini azaltan inhibitörler ve fitik asit etkisiz hale getirilir. Fitik asit kalsiyum, magnezyum, demir, bakır ve çinkoyu bağlar ve vücudunuzun bu maddeleri almasını neredeyse imkansız hale getirir. Ayrıca sindirim sisteminizi rahatsız eder. Tahıl, baklagil ya da tohumları filizlendirmek fitik asidin etkili bir şekilde nötralize edilmesini sağlar. Hazine değerinde Filizlendirilmiş mercimek kırmızı et kadar protein içerir, amino asit yüklüdür. İdrar söktürücü ve adrenal sistemi uyarıcıdır. Filizlendirilmiş maş fasulyesi biftekten yüzde 25 daha fazla protein içerir. Bağırsak düzenleyicidir ve şekeri düşürür. Filizlendirilmiş badem E vitamini ve kalsiyum kaynağıdır. Kolesterolü düşürür, kalp hastalıkları riskini azaltır. Filizlendirilmiş nohut doymamış yağ ve demir bakımından zengindir. Pankreas, mide ve kalp için yararlıdır. Filizlendirilmiş ayçekirdeği demir, E ve B vitamini kaynağıdır ve kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE filizdendirme_SON.indd 45 | 45 19.01.2012 13:10 beslenme Filizlendirme sırasında bir tür ön sindirim oluşur ve böylece vücut besinleri daha kolay özümser. Proteinler amino asitlere, yağlar yağ asitlerine ve karbonhidratlar basit şekerlere dönüşür. Daha da şaşırtıcı olan, filizlendirmeyle birlikte daha önce besin maddesinin içerisinde bulunmayan vitamin ve minerallerin açığa çıkmasıdır. Tıpkı kuruyken içeriğinde ölçülebilecek oranda C vitamini bulunmayan ama filizlendirme sonrasında C vitamini zengini olan bakla gibi. Besleyici madde seviyeleri filizlenmeyle birlikte büyük bir artış gösterebilir. Örneğin brokolinin içeriğinde kanser savaşçısı olarak bilinen sülforafan maddesi vardır. Yapılan araştırmalara göre bu madde üç günlük filizlendirilmiş brokolide olgunlaşmış brokoliye oranla 50 kat fazla bulunur. Baklagil ve tahılların, B2 (riboflavin) ile folik asit içeriği ise filizlendirmeden sonra yüzde 500 artar. Filizlendirme yöntemiyle canlı besin haline getirilmiş yiyecekler deniz sebzeleri ve mavi-yeşil alglerle birlikte dünyanın en iyi üç protein kaynağından birini oluşturur. İçeriğindeki protein tam da vücudun ihtiyaç duyduğu şekilde, yani ham amino asit halindedir. Baklagil gibi bazı yiyecekleri tükettikten sonra bağırsak gazı sıkıntısı çekiyor musunuz? Bunun nedeni bu besin maddelerindeki karmaşık şeker yapısıdır ve filizlendirme bu karmaşık yapıların kırılmasına yardımcı olarak sindirimi kolaylaştırır. Bu süreçte baklagil, tahıl, tohum gibi sindirimi zor besinler henüz tam olgunlaşmamış, son derece hassas hücre duvarlarına sahip bitkilere dönüşür ve kolayca sindirilir. Filizlendirilmiş besinlerin daha kolay sindirilmesinin bir başka nedeni de enzim bakımından zengin olmalarıdır. Enzim inhibitörleri nötralize edildiğinde yemeklerinizi sindirmenizi sağlayan enzimler filizlenme aşamasında özgürce üretilir. Enzimler, enerjinin sindirimden çok vücudun ilaç artıklarından ve ağır metallerden arındırılması için kullanılmasını sağlar. Pişmiş bir yemekten önce filizlendirilmiş besin tüketmek mide ve bağırsaklarınızı rahatlatabilir. YEMEK ZAMANI Filizlendirilmiş farklı besinler farklı zamanlarda yenebilir. Ama filiz ya da kökün ektiğiniz besin maddesiyle aynı boyda olacak şekilde büyümesini bekleyebilirsiniz. Filizlendirilmiş birçok besin çiğ olarak tüketilse de bazı baklagillerin toksik yapıda olduğunu unutmamak gerekir. Brokoli, turpotu, yonca, ayçekirdeği, kabak çekirdeği ve badem gibi bitkiler çiğ olarak çok daha besleyici olabilir. Filizlendirdiğiniz besinleri salatalarınıza katabilir, çorba gibi yiyeceklere piştikten sonra ekleyebilirsiniz. Ayrıca salatalık, elma, maydanoz gibi diğer bitkilerle suyunu sıkarak tüketebilirsiniz. Nasıl yapılır? Filizlendirme kulağınıza zorlu bir işlem gibi gelse de gayet kolaydır. Birçok tohum, tahıl ve baklagil için aslında aynı işlem uygulanır ancak her bitkinin filizlenme süresi farklıdır. Bu işlemin en zahmetsiz yöntemlerinden biri, cam bir kavanoz kullanmaktır. Kavanozun üçte biri filizlendirmek istenen ürünle, geri kalanı suyla doldurulur. Kavanozun ağzına ince bir tülbent geçirilir ve direkt güneş ışığına maruz kalmayacak şekilde bir süre bekletilir. Süre sonunda tülbent çıkarılmadan suyu boşaltılır. Tülbent filizlenmeyi bekleyen besinlerin dökülmesini önler. Tohumlar ya da tahıllar yıkanır ve kavanoz hava alacak şekilde eğik olarak bırakılır. Böylece içindeki bütün suyun süzülmesi sağlanır. Tohumlarda küçük filizler görülmeye başlanıncaya kadar günde iki, hatta üç kere yıkanır. Filizlenme, kullandığınız besine göre bir ya da dört gün içinde başlayabilir. Bir başka filizlendirme uygulamasında ise kumaş kullanılır. Filizlendirmek istenen ürün altı düz bir kabın dibine yayılır, üzerine su konarak bir süre bekletilir. Süre sonunda besinler süzülür ve yıkanır. Sığ bir kabın dibine ıslatılmış, temiz pamuklu bir bez serilir. Suda bekletilmiş tohumlar üzerine yayılır. Bir başka pamuklu ıslak bez tohumların üzerine konur. Tohumlar kurumamaları için sık sık ıslatılır, gerekirse arada yıkanarak tekrar ıslak bezlerin arasına konur. 46 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 filizdendirme_SON.indd 46 19.01.2012 13:10 SA Ar filiz Ka 1-1, kar Yu filiz Kin 12 bol Pir filiz kul Ça 1-1 Ba filiz Filiz geç No 1,5 dirimi hıl, toz tam hücre ve ko- lı zakökün da olarsiniz. olarak yapıokoli, kirdek daha besinbi yirsiniz. diğer iniz. Arpa: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde filizlenir. Kabuksuz arpa kullanılır. Karabuğday: 15-20 dakika suda bekletilir, 1-1,5 günde filizlenir. Kavrulmamış karabuğday kullanılır. Yulaf: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde filizlenir. Kabuksuz yulaf kullanılır. Kinoa: 2-4 saat suda bekletilir. Yaklaşık 12 saatte filizlenir. Sabunsu tadını atmak için bolca yıkamak gerekir. Pirinç: 12-18 saat suda bekletilir, 1 günde filizlenir. Kahverengi işlenmemiş pirinç kullanılır. Çavdar: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde filizlenir. Badem: 10-14 saat suda bekletilir, 1 günde filizlenir. Kavrulmamış badem kullanılır. Filizlendirme ve saklama süresi 2 günü geçmemelidir. Nohut: 12-18 saat suda bekletilir, filizlenme 1,5 gün ya da daha fazla sürebilir. Çemenotu: 8-14 saat suda bekletilir, 18 saatte filizlenir. Hafif acı bir tadı vardır. Karaciğer için faydalıdır. Susam: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde filizlenir. Kavrulmamış susam kullanılır. Filizlendirme ve saklama süresi 1,5 günü geçmemelidir. Ayçekirdeği: 8-14 saat suda bekletilir, 18 saatte filizlenir. Kavrulmamış çekirdekler kullanılır. Suda bekletme süresinin sonunda kabukları ayıklanır. Mercimek: 8-14 saat suda bekletilir, 1 günde filizlenir. Kırmızı, siyah ya da yeşil mercimek kullanılabilir. Küçükler daha hızlı filizlenir. Börülce: 12-14 suda bekletilir, 1 günde filizlenir. Güçlü lezzeti nedeniyle karıştırılarak yenmesi tavsiye edilir. Buğday çimi Filizlendirmede en sık kullanılan besin maddelerinden biri buğdaydır. Buğday çimi içeriğinde vücudumuz için gerekli 102 mineralin 92’sini barındırır. Ayrıca kanserli hücreleri öldürdüğüne inanılan B17 olmak üzere güçlü bir B vitamini kaynağıdır. A, C, E vitaminleri, kalsiyum, demir, fosfor ve magnezyum buğday çiminde yoğun olarak bulunur. Hayvansal besinlerden bile güçlü bir protein kaynağı olan buğday çiminde 8’i vücudun üretemediği olmak üzere 20 amino asit vardır. Üstelik glüten içermez. En önemli özelliği ise içeriğindeki klorofildir. Klorofil kana oksijen taşıyan hemoglobine benzer ve buğday çimi tüketmek kanınızın temizlenmesini sağlar. Yemeklerden en az yarım saat önce ya da üç saat sonra aç karnına, yedi ya da 10 günlük filizlerden elde edilmiş buğday çimi suyu tüketmek en idealidir. İyileştirici, koruyucu, yapılandırıcı ve yenileyici özellikleriyle buğday çimi evinizin baş köşesinde bulunması gereken besinler arasındadır. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE filizdendirme_SON.indd 47 FUSE / GETTY IMAGES (BUĞDAY ÇİMİ SUYU); FOTOOSVANROBIN / FLICKR / GETTY IMAGES (FİLİZLENDİRİLMİŞ BUĞDAY) kolay enzim Enzim emekmler fiir. Envücuerden ağlar. rilmiş rınızı SAĞLIKLI FİLİZLER | 47 19.01.2012 13:10 beslenme Mücadele ettiği hastalıklar Kanser Kardiyovasküler hastalıklar Katarakt oluşumu Güneş yanıkları Astım Depresyon Kısırlık Parkinson Yüksek tansiyon Sedef Kireçlenme Eklem iltihaplanması Servikal displazi 48 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 Beta-karoten_SONN.indd 48 19.01.2012 12:03 Beta-karoten Bu mikrobesin herkesin bildiği gibi bize sadece güçlü gözler hediye etmekle kalmıyor, birçok hastalığın önüne geçmemize yardımcı oluyor. H emen hemen dünyadaki tüm canlılarda bulunan sarı, turuncu ya da kırmızı renkli pigmentlere karotenoit adı verilir. Sebze ve meyvelere renklerini karotenoitler verir. Dünyada 600’e yakın karotenoit vardır. En önemlileri beta-karoten, lutein, likopen ve zeoksantindir. Bir provitamin olan betakaroten A vitamininin öncül maddesidir. Karaciğerde depolanarak gerekli olduğunda vücut tarafından A vitaminine dönüştürülür. Serbest radikalleri oksidize eden bu güçlü antioksidan, bağışıklık sistemini destekleyerek vücudun enfeksiyonlarla mücadele etmesini sağlar. Aynı zamanda kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Araştırmalar göğüs, mide, kalınbağırsak ve yemek borusu gibi kanser türlerinin oluşumunun yetersiz beta-karoten alımıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Beta-karoten sarı, turuncu ve koyu yeşil sebze ve meyvelerde bolca bulunur. Havuç, balkabağı, marul, ıspanak, brokoli, lahana, kavun, şeftali, kayısı, kırmızı ve yeşil biber beta-karoten zengini besinler arasında yer alır. Bu besinlerin hepsi birer A vitamini deposudur ve bol bol tüketilmeleri gerekir. Aksi takdirde vücutta A vitamini yetersizliği oluşur. A vitamini yetersizliğinin solunum ve yemek borusu, mide, prostat, meme, akciğer kanserlerinin oluşumunu artırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca A vitamini açısından zengin bir beslenmenin vücutta kanser oluşumunu önlediği kanıtlanmıştır. Vücudun koruyucu dokusu olan epitelin yapımı ve yenilenmesinde rol oynayan A vitamininin yetersizliğinde bu dokular bozulur. Beta-karoten yönünden zengin besinleri yeterince tüketmeyen kadınlarda meme kanseri riskinin yüksek olduğu görülmüştür. Bu nedenle beta-karoten yönünden zengin besinlerin her gün tüketilmesi gerekir. A vitamini için RDA (Önerilen Günlük Kullanım) değeri günlük 4000-5000 IU’dur. Beta-karoten için resmi bir RDA yok, ancak 10.000 ve 15.000 IU arası RDA değerinin eşdeğeridir. Beta-karotenin 3 mg’ı A vitamininin 5000 IU değerinin karşılığıdır. Genel olarak tavsiye edilen günlük doz 6-12 mg (10.000 IU-20.000 IU) beta-karotendir. Beta-karoten Top 10 Özellikle beta-karoten zengini sebze ve meyvelerden maksimum faydalanmak için onları çiğ ya da buharda hafif haşlayarak tüketmemiz öneriliyor. Örneğin havucu çiğ olarak yediğimizde beta-karoten içeriğinden yüzde 100 faydalanırken, konserve olarak tükettiğimizde bu oran yüzde 73’e düşüyor. Uzmanlar beta-karoten açısından en zengin 10 besini şöyle listeliyor: Yumurta sarısı Karaciğer Ispanak Havuç Balkabağı Yeşil biber Kayısı Domates Tatlı patates Portakal, greyfurt OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE Beta-karoten_SONN.indd 49 | 49 19.01.2012 12:03 TARİF FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ beslenme 50 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 D_life_corba.indd 50 19.01.2012 12:04 ENERJİ VEREN ÇORBALAR Mutfak Sanatları Akademisi’nde Yönetici Eğitmen Şef Cem Erol’un hazırladığı vegan çorba reçetelerinde sebzeler ve bitkisel proteinler öne çıkıyor. Doyurucu olduğu kadar besleyici bu reçeteleri takip ederek sağlıklı bir kış geçirmek sizin elinizde. PINAR DENİZER SEBZELİ MINESTRONE ÇORBASI (2 kişilik) Malzemeler: 50 gr küp doğranmış havuç, 50 gr ince dilimlenmiş kereviz sapı, 50 gr ortası ayıklanmış, kenarları küp doğranmış kabak, 40 gr ince dilimlenmiş pırasa, 40 gr ince doğranmış soğan, 50 gr yağsız tavada her tarafı renk alana kadar kavrulmuş taze fasulye, 50 gr ince dilimlenmiş körpe ıspanak, 3 diş ince doğranmış sarmısak, 1 lt sebze suyu, 25 gr ön haşlaması yapılmış kuskus makarna, 20 ml zeytinyağı, 3-4 dal ayıklanmış taze maydanoz, 3-4 dal koparılmış taze fesleğen, 1 defneyaprağı, tuz, karabiber Hazırlanışı: Havuç, kereviz sapı, soğan, sarmısak, pırasa ve kabağı orta ateşte zeytinyağında soteleyin. Sebze suyunu ve defneyaprağını ilave edip kaynama noktasına getirin. Sonra sebzeler tamamen yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Servis yapmadan önce ıspanak, kuskus makarna, tuz ve karabiberi ekleyin. Kaselere aktardığınız çorbayı maydanoz ve fesleğen serperek servis yapın. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE D_life_corba.indd 51 | 51 19.01.2012 12:04 beslenme TARİF Z H Ç ( Ç g b s d d in k A m d b PESTO VE MANTARLI KEREVİZ ÇORBASI (2 kişilik) Çorba malzemeleri: 200 gr küp kesilmiş kereviz, 50 gr ince doğranmış arpacık soğanı, 1 diş ince doğranmış sarmısak, 500 ml sebze suyu, 20 ml zeytinyağı, tuz, karabiber Pesto sosu malzemeleri: 30 gr taze fesleğen, 2 diş sarmısak, 20 gr çamfıstığı, 200 ml zeytinyağı, 30 gr rendelenmiş parmesan peyniri, tuz, karabiber Mantar sote malzemeleri: 80 gr dilimlenmiş kestane mantarı, 10 ml zeytinyağı Hazırlanışı: Soğan ve sarmısağı zeytinyağında, harlı ateşte pembeleşinceye kadar soteleyin. Kereviz ve sebze suyunu ilave edip kaynatın. Kaynadıktan sonra kısık ateşte kerevizler H h m k m K e s b s d b s v o k g e e y s n a h k in le k y yumuşayıncaya kadar pişirin ve mutfak robotuyla püre haline getirin. Kıvamı koyu olursa biraz su ekleyerek inceltin. Son olarak tuz ve karabiber ilave edin. Pesto sos için tüm malzemeleri mutfak robotunda ya da havanda püre haline getirin. Kıvamı tutturabilmek için zeytinyağını yavaş yavaş ekleyin. Mantarları zeytinyağıyla harlı ateşte soteleyin. Çorbayı kaselere aktarın, üzerine pesto sos ve mantarları ekleyin. 52 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 D_life_corba.indd 52 19.01.2012 12:04 ZENCEFİLLİ HAVUÇ ÇORBASI (2 kişilik) Çorba malzemeleri: 100 gr bir gece suda bekletilmiş, bütün, çiğ badem, 600 ml sebze suyu, 300 gr küp doğranmış havuç, 20 gr ince doğranmış zencefil, 50 gr ince doğranmış soğan, tuz, karabiber Acı yağ malzemeleri: 50 ml ayçiçeği yağı, 5 gr ince doğranmış kırmızı Meksika biberi, tuz, beyaz karabiber Hazırlanışı: Acı yağı hazırlamak için bütün malzemeleri homojen bir kıvam elde edene kadar mutfak robotunda çekin. Karışıma tuz ve biberi ekleyip süzün. Bir gece suda bekletip süzdüğünüz bademleri 600 ml sebze suyuyla bar blenderında beş dakika çekin. Elde edeceğiniz badem sütü şeklindeki sıvıyı süzüp bekletin. Havuç, soğan ve zencefili zeytinyağında orta ateşte yumuşayıncaya kadar soteleyin. Yanacak gibi olursa azar azar su ilave ederek pişirmeye devam edin. Sebzeler tamamen yumuşadıktan sonra badem sütünü ekleyin. Kaynama noktasına gelince ateşten alıp mutfak robotunda püre haline getirin ve süzün. Kıvamı koyu gelirse su ilave ederek inceltin, tuz ve karabiberle lezzetlendirdiğiniz çorbaları kaselere aktarın ve üzerine acı yağ gezdirin. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE D_life_corba.indd 53 | 53 19.01.2012 12:04 beslenme TARİF DEREOTLU VE AVOKADOLU DOMATES GAZPACHO (2 kişilik) Malzemeler: 2 kg domates, ½ adet küp kesilmiş avokado, 5 ml kırmızı şarap sirkesi, 30 ml misket limonu suyu, ½ adet ince doğranmış kırmızı Meksika biberi, 3 dal ince dilimlenmiş frenksoğanı, 3 dal ince dilimlenmiş dereotu, ½ çorba kaşığı deniz tuzu, 2 çorba kaşığı zeytinyağı, karabiber Hazırlanışı: Domatesleri dörde bölün, ½ çorba kaşığı deniz tuzuyla harmanlayıp iki saat bekletin. Domatesleri elinizle ezerek suyunu çıkarın ve süzgeçten geçirerek çorbanın temelini elde edin. Misket limonu suyu, biber, sirke, zeytinyağı, karabiber ve dilerseniz bir miktar daha tuz ilave edip bir gece buzdolabında dinlendirin. Ertesi gün gazpacho’ları kaselere aktarın. Üzerine avokado, dereotu, frenksoğanı serpin. Zeytinyağı gezdirerek servis yapın. 54 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 D_life_corba.indd 54 19.01.2012 12:04 beslenme Karabuğday Beslenerek sağlıklı kalmak istiyorsanız protein, vitamin ve mineral zengini bu tohumu tahıllarınızın arasına alın. PINAR DENİZER S ağlıksız beslenme, kalp, dolaşım, diyabet, obezite, bağırsak rahatsızlıkları, hatta kanser gibi pek çok hastalığın yaygınlaşmasının altındaki en önemli nedenlerden biri olarak görülüyor. Bu hastalıklardan korunmak için doğru besinlerin tüketilmesi şart. Bu anlamda karabuğday son zamanların en sağlıklı ve popüler besin maddelerinden biri olarak öne çıkıyor. Karabuğday, Asya kökenli otsu bir bitki ve bu bitkinin besin maddesi olarak tüketilen tanelerinden oluşuyor. Ülkemizde yeni yeni tanınmasına rağmen 6’ncı yüzyıldan kalma Çince kaynaklarda bu bitkinin tarımıyla ilgili bilgiler yer alıyor. 8’inci yüzyıl civarlarında Japonya ve Kore’ye yayılan karabuğdayın 14 ve 15’inci yüzyılda Avrupa ve Rusya’ya, daha sonra Amerika’ya ulaştığı biliniyor. Günümüzde ise Rusya, Çin ve Polonya, geleneksel mutfaklarındaki önemli yeri nedeniyle en büyük karabuğday üreticileri arasında yer alıyor. Karabuğday geniş yapraklara, güzel kokulu, beyaz, pembe ya da kırmızı çiçeklere sahip bir bitki. Düşük verimliliği olan, kurak ve engebeli arazilerde, serin iklimlerde yetişiyor. Çok hızlı büyüyor ve yetiştiği alanlarda zararlı otların gelişmesini önlüyor. Sanılanın aksine buğday, arpa gibi bir tahıl değil, hatta buğdayla akrabalığı bile yok. Ravend ve kuzukulağı ile aynı aileden gelen bitkinin taneleri ise aslında kurumuş meyveleri. Fındıksı bir tadı olan üç kenarlı, üçgen şeklindeki bu meyveler tahıl gibi tane olarak ya da un şeklinde tüketiliyor. Kokulu çiçekleri balarıları tarafından tercih edilen karabuğday aynı zamanda çiçek balı üretiminde; çay, bira ve sirke yapımında; filizlendirme gibi işlemlerde kullanılıyor. Yüksek besin değerine sahip ve enerji veren bir bitki olan karabuğday, karbonhidrat bakımından çok zengin ve çok güçlü bir protein kaynağı. İçeriğindeki doymamış çoklu yağ asitleri, amino asitler, antioksidanlar, B1, B2 ve E olmak üzere vitaminler, manganez, magnezyum, bakır, fosfor ve çinko gibi mineraller ile diyet lif sağlıklı bir besin maddesi olarak tercih edilmesini sağlıyor. GLÜTENSİZ ALTERNATİF Yapılan araştırmalar karabuğdayın beslenme açısından birçok faydası olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin içeriğindeki lignan maddesi kalp hastalıklarını ve kanser oluşumunu engelliyor. Karabuğday tüketimi aynı zamanda kötü kolesterolü, kan basıncını ve kan şekerini dengeliyor, bağırsakları çalıştırıyor, vücutta yağ toplanmasını, safrakesesi taşı oluşmasını önleyip tokluk hissi yaratıyor. Bu bitkinin en önemli özelliklerinden biri glüten içermemesi. Bu sayede glüten intoleransı olanlar tarafından rahatlıkla tüketilebiliyor. Glütensiz bir beslenmede buğday, çavdar ve arpanın yerini tutuyor. Pirinç, darı ve nohutun alternatifi olarak kullanılabiliyor. Kaliteli karabuğday rengi ve lezzeti sayesinde ayırt ediliyor. Karabuğday alırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tanelerin nemlenmemiş olması. Tane karabuğdayın hava almayacak kapta, kuru ve serin bir yerde, unun ise buzdolabında saklanması gerekiyor. Doğru şekilde saklandığında bir yıl, unu ise birkaç ay kullanılabiliyor. Püf noktası Karabuğday, Doğu Avrupa’da kasha adı verilen geleneksel bir yemek yapımında kullanılıyor. Bir ölçü karabuğdaya iki ölçü kaynar su ekleyip ateşe koyabilir, kaynadıktan sonra altını kapatıp 30 dakika dinlenmeye bırakabilirsiniz. Karabuğday ununu tam buğday unuyla karıştırarak ekmek yapabilirsiniz. Kahvaltıda yulaf ezmesi yerine pişirdiğiniz karabuğday tanelerini kullanabilirsiniz. Çorbalarınıza karabuğday unu ekleyebilirsiniz. Salatalarınızı, pişirip soğuttuğunuz karabuğday taneleriyle lezzetlendirebilirsiniz. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE ocak12_karabugday_sonn.indd 55 | 55 19.01.2012 14:55 yenilenin KIŞ GÜNEŞİ Kışın kayağa gidenler bronz bir tenle geri döner. Görüntü hoş olsa da, cilt bundan zarar görür. Çünkü yükseklere ulaşan güneş ışınlarındaki UV miktarı daha fazladır. Bu yüzden kayağa gidecekseniz yanınızda yüksek koruma faktörlü güneş kremleri bulundurun. Göz çevresi ve dudaklarınız için bu bölgelere özel üretilen kremleri tercih edin. Göz çevrenize bolca koruma faktörlü krem sürün. En az 15 koruma faktörlü krem kullanın. Teniniz çok açıksa, daha yüksek faktörlü koruyucuları seçin. Güneş gözlüğü takmayı ihmal etmeyin. Hem gözlerinizi korumuş hem de göz çevrenizde kazayakları oluşmasını önlemiş olursunuz. SCIENCE PHOTO LIBRARY / GETTY IMAGES OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE yenilenin_guzellik_son.indd 57 | 57 19.01.2012 13:13 yenilenin Her yaşın ayrı bir bakımı var ve de kullan nıza u uzma çevres etki ta 30’L Bu ya hücre ve de yüzde dir. K larda ye ba orta ta 20’l vam e rına k kırışık Gün Cilt bakımında önemli olan, yaşımızın ihtiyaçlarına cevap vermesidir. Doğru bakımı yaparsak cildimiz de bizi ödüllendirir. SEREN PAK GENÇEL K adınlar için her yaşta cilt bakımı çok önemlidir. En değerli vitrinimiz olan cildimize ne kadar iyi bakarsak, o da bizi o kadar iyi ödüllendirir; her yaşın güzelliğini ayrı yaşarız. Yaşa göre cilt bakımı, bu işin sırrıdır. Çünkü cilt değişkendir, her yaşta ayrı bakıma ihtiyaç duyar. Cildimizi hırpalayan pek çok faktör var. Uykusuzluk, hava kirliliği ve stres bunların başında geliyor. Cildimize iyi bakmıyorsak, kuruması, kırışması ve erken yaşlanması kaçınılmaz. Bu nedenle 20 yaşından itibaren cilt bakımına başlamalıyız. 20’Lİ YAŞLAR Bu yaşlarda cilt dayanıklı ve gergindir. Yüzün belli bölgelerinde sivilcelere rastlanabilir. Yağ salgıları ve hormonlar tam düzene girmediği için bu tür problemler görülebilir. Kolajen üretimi yoğundur, cilt kendini sürekli yeniler. Ölü hücreler ayda bir kez dökülür. O yüzden cilt hep tazedir. Temizlik ve nemlendirme bu yaşlardaki gençler için anahtar kelimelerdir. DR.H CLA TON Clarify içerm bakım ve pro temel gideri ediyor üretim ve cild kendin mekan destek bileşe aynıse çoban akneli kullan bu ürü kılıyor ise kız hassas engell Cildi tahriş etmeyen temizleyicileri tercih edin. Sabunsuz ürünler, özellikle eczanelerde satılan dermakozmetikler bu yaş grubu için ideal. Cildi sabah ve akşam güzelce temizledikten sonra mutlaka alkolsüz bir tonik kullanın. Tonik gözenekleri sıkılaştırır, cildin pH dengesini düzenler. Tonikten sonra mutlaka nemlendirici sürün. Yağsız ve su bazlı nemlendiriciler 20’li yaşlar için uzmanların önerdiği ürünlerdir. 25 yaşından sonra göz çevresinde belirmeye başlayan ince çizgilerin silikleşmesi 58 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 yenilenin_guzellik_son.indd 58 19.01.2012 13:13 ve derinleşmemesi için göz çevresi kremi kullanın. Göz çevresi kremi alırken, yaşınıza uygun olup olmadığını mutlaka bir uzmana sorun. Bu yaşta kullanacağınız göz çevresi ürünü ağır olmamalı. Canlandırıcı etki taşıması yeterli. 30’LU YAŞLAR Bu yaşlarda ilk kırışıklar ortaya çıkar. Ölü hücreler dökülme yeteneklerini kaybeder ve derinin kalınlaşmasına neden olur. Bu yüzden cilt yüzeyi artık çok pürüzsüz değildir. Kolajen eskisi kadar üretilmez. Bu yaşlarda cilt, ilk zayıflık belirtilerini göstermeye başladığından zararlı UV ışınları cildin orta tabakasına kolaylıkla geçebilir. 20’li yaşlarda başladığınız temel bakıma devam edin. Buna ek olarak, göz çevresi kırışıklarına karşı daha etkili önlem alma zamanı. “İlk kırışıklara” karşı etkili bir ürün alın. Güneş koruma faktörlü günlük nemlen- dirici kullanın. Bu kremi sürmeden sokağa çıkmayın. Kremi yüze sürerken boyun ve dekolte bölgenizi de unutmayın. Gündüz kremi dışında haftalık bir maske uygulamaya başlayabilirsiniz. Besleyici ve nemlendirici bir maske olabilir. Meyve asidi içeren, cildinizi onaran bir gece kremi kullanmanın da zamanı geldi. Çünkü meyve asidi (AHA) içeren anti-aging ürünlerin cilde yararları bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Bu ürünler cildin rengini açar. Meyve asitleri, hyalüronik asit salgılanmasını artırır. Su tutucu özelliğe sahip olan hyalüronik asit cilde nem kazandırır. Bu sayede cilt kurumaya ve erken yaşlanmaya karşı dirence sahip olur. 40’LI YAŞLAR Bu yaşlarda ciltte belirgin değişiklikler başlar. Kolajen üretimi giderek azalır. Cilt mat ve solgun bir görünüm alır. Bunun nedeni, hücre değişiminin yavaşlamasıdır. Vücutta olduğu gibi, yüzdeki kaslarda da çökmeler görülür. 40’lı yaşlara geldiğinizde meyve asitli veya retinollü kremleri tercih edin. Retinol, A vitamininin özüdür. Retinol içeren kremlerin cildi gençleştirici etkiye sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. A vitamini, ciltteki kolajen salgısını artırır, deriyi gerginleştirir. Soyucu özelliğiyle yıpranmış cildin altından taze bir derinin gelmesini sağlar. Güneş lekelerinin hafiflemesine yardımcı olur. Gündüz göz çevresi için koruma faktörlü göz kremi kullanın. Azalan kolajen üretimini desteklemek için peptitli ürünlere bu yaşlarda başlayabilirsiniz. Peptit içeren kremler amino asitlerin biraraya gelmesiyle oluşur. Sinirden kasa uyarının gitmesini durdurur. Kas kasılamadığı için kırışıklar da olmaz. Peptit içeren kremlerin, iki kaş arası kırışıklarda, kazayaklarında, göz çevresinde ve alında kullanılması önerilir. Yüzünüze uyguladığınız bakımı mutlaka boynunuza da uygulayın. Ancak yüzünüze yukarı doğru, boynunuza ise aşağı doğru hareketlerle kreminizi sürün. 50’Lİ YAŞLAR DR.HAUSCHKA CLARIFYING TONER (20’LER) Clarifying Toner yağ içermeyen temel bir bakım ürünü. Yağlı ve problemli ciltlerde temel sorunların giderilmesine yardım ediyor, fazla yağ üretimini önlüyor ve cildin kendi kendini yenileme mekanizmasını destekliyor. Temel bileşenlerinden aynısefa çiçeği ve çobangülü bitkileri akneli ciltlerin kullanımı için bu ürünü uygun kılıyor. Atkestanesi ise kızarıklık ve hassasiyet oluşumunu engelliyor. FLORAME AROMA SERUM (30’LAR) DermaStress Protection® bileşiminin formülasyonu, antioksidan özellikleriyle cildi yaşlanma belirtilerine karşı korurken, içeriğindeki fındık ve jojoba yağları fazla sebumu dengeliyor, cildi yeniliyor, etkin bir şekilde koruyarak günden güne daha güçlü olmasını sağlıyor ve ışıltı veriyor. KIEHL’S MIDNIGHT RECOVERY EYE (40’LAR) Gözlerde oluşan torbaları, çizgileri ve mor halkaları azaltan, mikro dolaşımı hızlandıran tavşanmemesi kökü özü ile formüle edilmiş. Cildin koruma bariyerini yeniden yapılandıran, çizgi ve kırışıkların oluşumunu yavaşlatan skualen, akşamsefası yağı ve lavanta botanik yağları içeriyor. AVEDA GREEN SCIENCE ™ LIFTING SERUM (50’LER) Organik kaktüs formülüyle cilde daha gergin bir görünüm vererek cildin doğal hücresel yenilenmesini hızlandırmaya yardımcı oluyor. Glikozamin, organik argan yağı, antioksidan ve peptitlerden oluşan cilt yenileme karışımı, dayanıklılığı desteklemeye ve cildin bariyer işlevini güçlendirmeye yarıyor. Yaşın giderek ilerlemesiyle ciltteki yaşlılık belirtileri iyice ortaya çıkar. Lekeler ve sarkmalar belirginleşir. Cilt rengi bozulur, deri kalınlaşır. 50’li yaşlarda cilt fazlasıyla nem gereksinimi içindedir. Bu yüzden nemsizliği giderici yoğun ürünlere ihtiyaç duyar. Tercih edeceğiniz ürünler içerik açısından daha konsantre, hücre yenilenmesini destekleyen ve kırışıkları hedefleyen türden olmalıdır. Özellikle peptit ve DMAE içeren ürünler kullanın. DMAE, cilt için çok güçlü bir antioksidan desteğidir. Hücre zarını stabilize eder. 50’li yaşlarda cilt lekeleri, çiller ve benlere dikkat etmek gerekir. Yüzünüzde beliren lekeler için renk açıcı kozmetik ürünlerden faydalanın. Lekelerin çoğalmasını önlemek için yaz-kış sokağa çıkarken yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanın. Ayrıca bu kremi ellerinize de sürün. El derisi en çok lekelenen bölgelerin başında gelir. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE yenilenin_guzellik_son.indd 59 | 59 19.01.2012 13:13 yenilenin Organik güzellik N O M vey Se test A İnsan vücudu geleneksel kozmetiklerin içindeki kimyasal maddeleri atmak için o kadar uğraşıyor ki, fayda beklediğimiz kremler aslında bize ekstra yük getiriyor. Bu yüzden sağlıklı bir güzellik için doğal ürünler kullanmalıyız. SEREN PAK GENÇEL H ayatımızın birçok alanında olduğu gibi güzellik dünyasında da bir süredir organik trendlerin hakimiyeti göze çarpıyor. Yaşam alanlarımızın hızla kirlenmesi, tükettiğimiz ürünlerin içinde bulunan bazı kimyasal maddelerin kanserojen özellik taşıması ve buna bağlı sağlık sorunlarının doğması gibi sebepler bizi organik kozmetik dünyasına hızla itti. Bu kadar kimyasal içerik barındıran kozmetik ürünlerin yarardan çok zararı olduğunu kolayca fark edebiliriz. Kullandığımız kozmetik ürünlerin yüzde 60’ı cilt tarafından emilip dolaşım sistemimize karışıyor. Oysa organik kozmetik ürünlerinde kullanılan hammaddelerin cildimiz gibi vücudumuza da faydası var. Örneğin papatya özlü bir ürünü cildimiz emince, vücudumuz da papatyanın olumlu katkısından payını alıyor. ZARARLI MADDELER Püf noktası Bir ürünün organik olması için sentetik madde içermemesi gerekir. Bileşiminde koku maddeleri, silikon ve koruyucular olmamalı. Ayrıca yapımında kullanılan maddelerin de saf ve katkısız yetişmesi gerekiyor. Yani bir ürünün organik olması için hammaddelerinin de organik olması şart. Her gün kullandığımız, organik olmayan bir el kremini düşünelim. İçinde neler var, biliyor musunuz? Su, alkol, dimetikon, aloe vera, sodyum borat TEA, stearik asit, sorbitol, gliserin, metil paraben, propil paraben, butil paraben, mentol C-12-15 alkil benzoat, fenoksietanol, propilen glikol, quins ekstrakt, tokoferil asetat, potasyum sorbat, EDTA ve allantoin. Sıradan bir el kreminde bu kadar çok kimyasal maddenin yer aldığına inanabiliyor musunuz? Saç spreyleri, parfümler ve pudralar solunum yoluyla; göz çevresi kremleri o bölgedeki ince deri tarafından emilerek; rujlar yutularak; saç boyaları ve kremler deriden geçerek vücuda giriyor. Ve tahribat içten başlıyor. Çünkü kozmetiklerin üretiminde kanser yapıcı ve alerjik özelliği öne çıkan yüzlerce madde kullanılıyor. Hepsinin özelliklerini bilmek belki imkansız ama en sık rastlanan zararlı maddelere birlikte bakalım: Formaldehid: Koruyucu olarak ürünlere ekleniyor. Çok az miktarı bile mukozayı tahriş edebiliyor ve alerjilere neden olabiliyor. Kanserojen etkisi aşırı yüksek. Üstelik cildin hızla yaşlanmasına sebep oluyor. Ürün etiketlerinde adı sıklıkla “formalin” diye ifade ediliyor. Japonya ve İsviçre’de kozmetik amaçlı kullanımı yasaklandı. Sodyum lauril sülfat: Şampuanlardan duş jellerine, diş macunlarından deterjanlara kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Mukozayı ve diş etlerini tahriş etme olasılığı çok yüksek. Triklosan: Deodoran, diş macunu, duş jeli, losyon ve kremlerde kullanılıyor. Son derece kanserojen. Çok az miktarı bile vücuda alındığında dolaşım sorunları yaratabiliyor. Alüminyum: Deodoranlarda yer alıyor. Meme kanseri gelişimine neden olabiliyor. Parafin ve silikon: Parafin yağ ve mumları yutulursa (rujlar ile) karaciğer, böbrekler ve lenf düğümlerinde birikiyor. Hatta kalp 60 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 yenilenin_guzellik_son.indd 60 19.01.2012 13:13 kapak parafi Pa raben uzatıc sebep Gö sonuc madd kimya artan kusun yoğun sına s Am horm belirtm ğı için 2011’d kazan gıda, lanıla sağlık Tal nın ka İşlem ile be rı ve g bozuk bebiy Mi da ku masın yoğun Nasıl anlarız? . ünyai göze ükettiddelearının la itti. ardan ozmeimize mmadpatya umlu nelim. e vera, raben, fenoksyum ar çok z çevar yuor. Ve kanser ılıyor. lanan ok az labilianma” diye anımı Organik kozmetiklerin ambalajında sertifika logosu yer alır. Maksimum seviyede doğal ve organik madde içerirler. Paraben veya fenoksietanol içermezler. Silikon veya GDO içermezler. Sentetik renklendirici veya koku içermezler. Hayvanlar üzerinde test edilmezler. Yüzde 100 doğal kokulardan oluşurlar. Ambalajları yüzde 100 geridönüşümlüdür. kapakçıklarında rahatsızlıklara bile neden olabiliyor. Silikonlar da parafinler gibi mukozayı tahriş ediyor. Paraben: Şampuandan makyaja birçok üründe paraben var. Parabenin kansere yol açtığına dair önemli kanıtlar var. Raf ömrünü uzatıcı olarak kullanılan madde ciltte tahriş ve alerjik reaksiyonlara sebep oluyor. Benzoik asidin bir türevi. Zehirli ve toksik bir madde. Göğüs kanseri hastası kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda alınan tümör örnekleri içinde bol miktarda paraben maddesi olduğu ortaya çıktı. Vücutta hormonal etkileri artıran kimyasal maddelerin kullanılması özellikle östrojen hormonuyla artan göğüs kanserinin yaygınlaşmasına neden oluyor. Göğüs dokusundaki yoğun yağ oranı vücuttaki toksik maddelerin burada yoğunlaşmasına ve göğüs kanserinin en yaygın kanser çeşidi olmasına sebebiyet veriyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) de parabenin östrojen hormonu gibi davranarak meme kanseri riskini artırabileceğini belirtmekle birlikte, kozmetik ürünler üzerinde yetkisi olmadığı için herhangi bir karar ya da yaptırımda bulunamıyor. 3 Mayıs 2011’de Fransız meclisinde oylanan yasada, plastiklere esneklik kazandıran ve boyalarda kullanılan bir kimyasal olan ftalat ile gıda, kozmetik ürünler ve ilaçlarda koruyucu madde olarak kullanılan paraben ve yine kozmetik ürünlerde kullanılan alkil fenol sağlık için tehdide yol açtıkları nedeniyle yasaklanmak istendi. Talk: Makyaj ve vücut pudralarında bulunuyor. Talk kayalarının kazınması ve sonrasında işlenmesiyle elde edilen bir mineral. İşleme esnasında bir dizi eser minerallerden arındırılırken asbest ile benzer özellikte olan küçük lifler ayrılmaz. Akciğer hastalıkları ve genital bölgede kullanılırsa başta kısırlık olmak üzere üreme bozukluklarına yol açabileceği biliniyor. Yumurtalık kanserine sebebiyet verebiliyor. Mineral yağ: Makyaj temizleme solüsyonları, ruj ve losyonlarda kullanılıyor. Petrol türevi olan bu madde gözeneklerin tıkanmasından kansere kadar birçok rahatsızlıkla bağlantılı. Maddenin yoğunluğu derinin nefes almasını engelliyor. ş mar. Mu- DOĞAL BAKIM SEPETİ Doğal ürünlerle bakım, hem duyularınıza hem görünümünüze hitap eder. Bu sepette kendinizi iyi ve güzel hissetmenizi sağlayacak her şey var. Lush Chilli Thingle Lip Balm baharatlı dudak kremi ile yeni yılda dolgun ve kırmızı dudaklara kavuşun. Chilli Thingle Meksika’daki ruj ağaçlarından geliyor. Anatto çekirdekçikleri dudaklarınıza doğal kırmızı rengini verirken, acı biber pudrası dolgunluk yaratıyor. Burt’s Bees Radiance Day Cream with Royal Jelly arı sütü içeriyor ve cilde aydınlık vererek ince çizgilerin görünümünü azaltmaya destek oluyor. Cildinizin temel nem ihtiyacını karşılamak için arı poleni, Burdock ve Birch özleri ile özel olarak formüle edilmiş. Darphin Stimulskin Divine Lifting Cream içeriğindeki soya proteini, kafein ve kas hücrelerinde üretilen bir protein olan kreatin, C ve E vitamini sayesinde doğal kolajen üretimini güçlendiriyor, oksidasyonlara karşı koruma sağlıyor. Rareblossom Body Scrub, formülündeki deniz tuzu ve üzüm çekirdeği tozunun arındırıcı etkisi ile cildinizi canlandırır ve toksinleri atar. Itır çiçeği yağı ciltteki yağ üretimini dengeler. Ayrıca sebum üretiminin düzenlenmesine yardım eder. Gerçek deodoran G Jo Fresh, hem kadın hem erkek tarafından kullanılabilen yüzde 100 doğal Jolie vve antibakteriyal bir deodoran. Hiçbir kimyasal madde içermiyor, etkisi 24 ssaat sürüyor. Hipoalerjenik, kokusuz ve çevre dostu bu ürün kötü vücut kkokusunun gerçek nedeni olan terleyen bölgelerde bakteri üremesini d durduruyor. Yani kötü kokuları bastırmaya çalışmaktansa oluşmasını önlüyor. V Vücut sağlığı için çok önemli olan terlemeyi de engellemiyor. Doğal kristal d deodoran Jolie Fresh’i D-Life’tan temin edebilirsiniz. Telefon: 0212 381 3000 emlerücuda işimirujlar a kalp Aveda Tourmaline Charged Radiance Masque, cansız cilt yüzeyi hücrelerini nazikçe kaldırarak daha yumuşak, daha düzgün ve daha ışıltılı bir cildi ortaya çıkaran, kremsi, aroma içermeyen yüz maskesi. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE yenilenin_guzellik_son.indd 61 | 61 19.01.2012 13:14 focus Çiğ beslenme vücudu hastalıklara karşı koruyan bir uygulama. 62 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 detoks_son_SONNNN.indd 62 19.01.2012 13:17 Sağlık için detoks Kalp, kanser, diyabet ve obezite artık yaşam tarzı hastalıkları olarak değerlendiriliyor. Bu da hayatımızda yapacağımız değişikliklerin önleyici rol oynayabileceğini gösteriyor. G enç kadının sesi telefonda son derece üzgün geliyordu. Henüz 40’ında bile değildi. “Bizim ailede hiç göğüs kanseri yok” diyordu, isyan edercesine... “Bende neden çıktı, anlayamıyorum.” Son aylarda hem çevremizde şahit olduğumuz hem de basına yansıyan kanser ve kalp gibi genç yaşta yakalanılan ve ölümcül risk taşıyan hastalıklardaki ciddi artış, yıllar yılı bu rahatsızlıkların büyük oranda genetik olduğunu düşünenler arasında büyük endişe yarattı. Oysa artık pek çok hastalık, her ne kadar oluşumunda aile geçmişi önemli rol oynasa da, hayat tarzına bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar listesinde yer alıyor. Her tür kanser, diyabet, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve obezite, “yaşam tarzı hastalıkları” olarak sınıflandırılan bu hastalıkların başında geliyor. “Detoks: Sağlıklı ve Uzun Bir Yaşam İçin Vücudunuzu Arındırmanın Doğal Yolu” adlı kitabın yazarı Daniel Reid, “Modern Batı yaşam stili, özellikle de çokça övülen Amerikan stili hayat, tıpkı insanlık denizinin üzerinde yayılan bir yağ tabakası gibi, insan vücudunu göreceli olarak sağlıklı bir dengede tutan geleneksel yaşam biçimlerimizi bozdu” diyor. Ve bu bozulmanın temel nedenini şu cümlelerle haykırıyor: “Hazır yemekler ve besin değeri taşımayan yiyecekler, bozulmayı önleyen koruyucular ve katkı maddeleri, kimyasal olarak kirlenmiş hava ve su, çılgınca yaşadığımız hayatlar ve gelişigüzel kullandığımız ilaçlar insan sağlığının çöküşüne ve insan vücudunun acımasızca kirlenmesine sebep oldu.” Doğu felsefesi ve tıbbının en önemli yazarlarından biri olan Reid’e göre, günümüzde kanser, diyabet ve karaciğer sirozu gibi en çok rastlanan ölümcül hastalıklar, virüsler ya da mikroplardan değil, toksinlerin ve OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE detoks_son_SONNNN.indd 63 | 63 19.01.2012 13:17 focus KA asidik atıkların vücutta uzun süreli birikmesinden ve bunların, patojen mikroorganizmaların vücudu etkilemesi için gerekli doku kirliliğini yaratmasından kaynaklanıyor. Benzer şekilde eklem romatizması, damar sertliği ve bağışıklık eksikliği gibi dejeneratif sağlık problemleri de insanların kendi vücutlarına kendileri tarafından sokulan nesnelerin yarattığı kan ve doku zehirlenmesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu asidik toksinler çeşitli dokularda iltihaplanma ve çürümeye sebep olurken, aynı zamanda organlara ve salgıbezlerine zarar veriyor, eklemlerde ve arterlerde aşınmalara yol açıyor, sinir sistemini zayıflatıyor ve vücudun bağışıklık sisteminin ve diğer hayati fonksiyonlarının çalışmasını engelliyor. Kötü beslenme ve hayat tarzı, hücrelerde asidik toksinlerin birikmesine yol açan bir numaralı oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Amerika’nın en ünlü doktorlarından John Tilden, “Toxemia (Kan Zehirlenmesi)” adlı kitabında kan zehirlenmesi olmadan hiçbir hastalığın oluşamayacağını söylüyor. Ona göre metabolizmadaki toksinlerin birikmesi hastalıkların ilk ve tek sebebi. Peki, kan nasıl zehirleniyor? Gelişigüzel yemek yeme alışkanlığı, kimyasal olarak haplanıyor. Bu da doku ve kan kirliliği yoluyla kanserin var olmak için ihtiyaç duyduğu asidoz ve hipoksi ortamını yaratıyor. Zira kanser, normal ve sağlıklı hücrelerin, anormal ve kanserli hücrelere dönerek yayılmasıyla meydana geliyor. Bilim insanları yıllardır bu bozulmanın kaynağını arıyor. Son olarak Amerikan Kanser Derneği’nin ortaya koyduğu bulguların yaklaşık yüzde 40’ı kanser ve beslenme arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Araştırmalar sonucunda pişmiş, kızarmış ve yüksek proteinli yiyeceklerde kanserojen madde olduğu ortaya çıktı. Pişirme işleminin yiyeceklerin RNA ve DNA yapılarını bozduğu ve kanserojen madde oluşumuna katkıda bulunduğu kanıtlandı. Aynı zamanda yağların yapısını bozarak serbest radikal oluşumunu sağladı. Dünya genelinde ölüm nedenleri arasında kalp krizi kanserin en büyük rakibi. Amerikan Kalp Derneği’nin verdiği bilgilere göre, 20 saniyede bir kişi kalp krizi geçiriyor ve dakikada bir kişi kalp krizi sonucu hayatını kaybediyor. Kan, koroner damarlardaki dolaşımını kolay ve özgürce AMERİKA’NIN EN ÜNLÜ yapabilse sonuçlar böyDOKTORLARINDAN JOHN TILDEN’A le olmayacak. Burada da beslenme faktörü karşıGÖRE KAN ZEHİRLENMESİ OLMADAN mıza çıkıyor. 1961 yılında HASTALIK OLUŞAMAZ. METABOLİZMADA Journal of the American TOKSİNLERİN BİRİKMESİ HASTALIKLARIN Medical Association adlı dergide yayımlanan araşİLK VE TEK SEBEBİ tırma kalp krizi riskinin vejetaryen diyetle yüzde kirlenmiş su ve yiyecekler, sigara ve içki, 90-97 oranında azaltılabileceğini ortaya hızlı ve stresli yaşam temposu, aşırı stres ve koymuştu. Bunun sebebi son derece açık. yetersiz dinlenme, rahatlama başlıca fak- Hayvansal gıdalar damarları tıkayarak kan törler. “Alkalize or Die (Alkalik Ol Veya Öl)” akışını engelleyen kolesterol içeriyor. Sebadlı kitabın yazarı Dr. Theodore Baroody de, ze-meyveler hiç kolesterol içermiyor, dola“Hastalıklara verilen sayısız ismin hiçbir yısıyla damarları tıkamıyor. Tüm bunlar bir taraftan korkutucu olsa önemi yok” diyor. “Önemli olan, hepsinin aynı ana sebepten kaynaklanıyor olması: da diğer taraftan umut verici. Çünkü beslenme ve hayat tarzımızı değiştirerek hastaVücuttaki aşırı doku asidi atığı.” Daniel Reid’e göre kanser işte bu doku lıklardan kurtulabileceğimizi müjdeliyor. kirlenmesinin ölümcül ve son aşaması. Hastalıklara yol açan zehirleri düzenli olaOluşması zaman alıyor. Dış kaynaklardan rak temizleyerek kanser, kalp hastalıkları alınan toksinler vücutta birikiyor ve ilti- ve diğer ölümcül hastalıkları engellememiz mümkün. “İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler” kitabının yazarları Brian R. Clement ve Theresa Foy DiGeronimo, sağlıklı bir yaşamın sırrının çiğ beslenmede yattığını söylüyor. Canlı besinlerin hücrelere ihtiyacı olan vitamin, mineral ve proteini verdiğini söyleyen uzmanlar bu tarz beslenmenin aynı zamanda hücrelere oksijen, enzim, alkali ve biyoelektriksel yükü de sağladığını belirtiyor. Dr. Clement, Amerika’daki dünyaca ünlü Hipokrat Sağlık Enstitüsü’nün (Hippocrates Health Institute) yöneticilerinden. Enstitü, yıllarca sayısız hasta insanı çiğ beslenme uygulamalarıyla hayata döndürmesiyle tanınıyor. Çiğ sebze-meyve tüketimine dayanan Hipokrat felsefesinin bir diğer özelliği, enzimlerin tedavi edici gücüne dayanması. Clement, “Sağlıklı bir bedenin temeli, sağlıklı bir sindirim sistemine dayanır” diyor. “Canlı besinlerde doğal olarak bulunan enzim, besinleri parçalar.” Pişmiş sebzeler, beyaz ekmek, pizza, kek, yumurta, süt, et, balık ve tavuk gibi enzim içermeyen yiyecekler ise sindirim sistemine girerler ama besin emilimi için gerekli küçüklükteki boyutlara parçalanamazlar. “Ne yazık ki çoğumuzun bedenindeki toksik atıkları boşaltma işinde başarısız olduğumuz konusunda pek çok doktor hemfikir.” Hipokrat diyeti bu gidişatı tersine çevirmenin ancak canlı besinler tüketerek mümkün olabileceğini söylüyor. Daniel Reid ise kirlenmenin de en az arınma kadar hayatın doğal döngüsünün bir parçası olduğu inancında. Ve insan vücudunun sindirim, solunum ve metabolizmasının yarattığı doğal kirlenmeyle baş edebilecek kendi iç arınma döngüsüne sahip olduğunu söylüyor. Ona göre modern hayatın insana yaptığı aşırı toksik yüklenmeden kurtulmanın yolu, arınmanın kirlenmeden birkaç adım önde olmasını sağlamaktan geçiyor. Bunun için de düzenli detoks programlarıyla vücudunuzun doğal arınma mekanizmalarına yardımcı olmamız gerekiyor. Reid hepimizi birkaç günlüğüne normal günlük alışkanlıklarımızı ve aktivitelerimizi “kapatıp” bir süreliğine dünyanın geri kalanı ile frekansımızı ayarlamaya ve temizlenmek, fazla çalışmış ve fazla oynanmış sistemlerimizi tekrar dengelemek için en yakın spa veya sağlık merkezine doğru yola çıkmaya davet ediyor. Haydi, ne duruyorsunuz? 64 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 detoks_son_SONNNN.indd 64 19.01.2012 13:17 Mesa, anoasi ların fo tedavi Burada hücrele den işl An Oa Dr. Th davetiy rektiğin nunlar son ve kurtula “Ka rekli ih ğil mak yaşarke KANSER DÜŞMAN DEĞİL inler” e Theşamın lüyor. olan ni söyn aynı alkali belirnyaca (Hipnden. nı çiğ ndürüketibir diücüne denin ne daolarak Pişmiş murta, meyen rerler üklükyazık tıkları konupokrat ancak abile- Mesa, Arizona’daki An Oasis of Healing (www. anoasisofhealing.com), bağışıklık sistemi ve organların fonksiyonunu detoks ve doğru beslenmeyle tedavi eden programların uygulandığı bir merkez. Burada sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli hücreleri durdurmanın ve bağışıklık sistemini yeniden işler hale getirmenin alternatif yolları deneniyor. An Oasis of Healing’in kurucusu homeopati uzmanı Dr. Thomas Lodi, tedavi aramaktan çok hastalıklara davetiye çıkaran alışkanlıklarımızdan kurtulmak gerektiğini savunuyor. Ona göre hastalıklar doğa kanunlarının ihlali yüzünden ortaya çıkıyor ve buna bir son verirsek her türlü hastalık için tedavi aramaktan kurtulabiliriz. “Kanser düşman değildir, doğa kanunlarının sürekli ihlalinin bir sonucudur” diyen Lodi, doğada değil makinelerle etkileşim halinde yapay bir çevrede yaşarken vücudumuzun doğa yasalarına tabi oldu- ğunu unuttuğumuzu dile getiriyor. “Doğa kanunları insanların koyduğu kanunlar gibi tartışılabilir ve esnek değildir. Bir elma tohumu ektiğimizde portakal ağacı çıkmasını bekleyemeyeceğimiz gibi, biyolojimizi yöneten doğa kanunlarını çiğnediğimizde sağlıklı olmayı bekleyemeyiz.” Lodi’nin kansere kapsamlı yaklaşımı belli aşamaları içeriyor: Kişi kanseri nasıl önleyeceğini öğrenmeli. Hedef olarak kanser değil, bütün vücut seçilmeli. Bağışıklık sistemi dengeli ve gelişmiş olmalı. Dünyaca ünlü uzmana göre vücudu kanser ve metabolik atıklardan kurtarmak için kolon, deri ve iç organların temizlenmesi gerekiyor. Dahası alınan besinleri duygular ya da zararlı alışkanlıklar değil, doğa kanunları belirlemeli. Taze, organik ve işlenmemiş gıdalar yenmeli. Bağışıklık fonksiyonları belli bitkilerin kullanımı, detoks, egzersiz, doğru beslenme, oruç ve ozon gibi oksidatif terapilerle geliştirilebilir. Yapılması gerekenler Mutlaka organik sebze ve meyveleri çiğ tüketmek Sebze suyu içmek Doğal kaynak suyu ya da filtrelenmiş su içmek Düzenli kolon temizliği yaptırmak Sık sık yoga yapmak Düzenli ve etkili egzersizler yapmak D vitamini almak için güneş ışığından faydalanmak Temiz hava solumak Sevgi dolu ilişkiler yaşamak Düzenli meditasyon ve rahatlamaya vakit ayırmak Erken yatmak ve yeterince dinlenmek Masaj terapilerinden faydalanmak en az ünün an vübolize baş ne saodern yükmanın masını e dünuzun dımcı birkaç ıklarısüresımızı lışmış tekrar sağlık et edi- OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE detoks_son_SONNNN.indd 65 | 65 19.01.2012 13:17 focus Kanserden bugün vazgeçebiliriz K anser ne yaşa bakıyor, ne statüye… Ama yaşam tarzımıza ve seçimlerimize de bakmıyor diyebilir miyiz? Neyi doğru ve o doğrunun ne kadarını doğru yapıyoruz? En basiti, her gün egzoz dumanı soluyor, elektronik kirliliğe maruz kalıyor, büyük metal kutularda işe gidip geliyor ve kanatlarımız olmasa da devamlı uçmuyor muyuz? Hadi, yukarıdakileri değiştirmek çok zor, modern hayatımızı bırakıp dağ başında yaşamayı seçmiyoruz. Peki, seçebileceğimiz birçok şeyin ne kadarını doğru seçiyoruz? Çok zorlanmadan değiştirebileceğimiz şeyleri? Örneğin, siz plastik şişeden su içmiyor musunuz; şişe ısınınca ve/veya soğuyunca içine karışan plastikle birlikte? Gerçekten plastik tadı hiç ağzınıza gelmedi mi? Plastik yer miydiniz? Ama içiyorsunuz, çocuklarınıza da içiriyorsunuz. Hücre bozukluğu nasıl başlıyor zannediyoruz? Pişirince 6 gün sonra yemeyeceğiniz şeyi, üzerinde 6 ay raf ömrü yazan paketten çıkarıp yemediniz mi hiç? Nasıl o kadar ay sonra ilk günkü lezzetle, renkle, kokuyla, kıtırlıkla kalabilir o cips? Raf ömrü uzunsa, sizin ömrünüzü kısaltır diye hiç düşünmediniz mi? Çocuğunuzun yediği yiyeceklerdeki çeşit çeşit renklerin boya olduğunu fark etmiyor musunuz? Üreticilere bu ne güven bu, üzerinde “öldürür” yazan şeylerin satılabildiği bir dünyada yaşamıyor muyuz? Söz oraya gelmişken hâlâ sigara içiyor musunuz? Tamam, kendi başınıza bırakamıyorsuKolayınıza geldiği için aldığınız ilacın yan nuz diyelim ama çok etkili yöntemler var, muhakkak duymuşsunuzdur. Hiç denediniz mi? etkileri ve bedenimizde yarattığı birikim ne Üzerine “seni öldürür” yazmışlar, daha neyi olacak? Daha kaç sene alacaksınız o ilacı? Yoksa ömür boyu mu? Kök sebebe inip çözmek bekliyorsunuz, bunu kanıtlamayı mı? Hayvansal protein ve şeker tüketiminizin yerine semptomları kapatmanın bedelini ödeaşırıya kaçtığının farkında değil misiniz? En son meye hazır mıyız? En son ne zaman ayakkabılarınızı çıkane zaman doğadan gelen gerçek yiyecekler yediniz, bütün bir gün boyunca? Paketsiz, piş- rıp toprağa bastınız? Misafir kanser doktoru meden, dalından koparıldığı gibi… Raf ömrü ne dedi geçen ayki seminerde? “Her gün 45 yüksek kârlı bir mala dönüşmeden… Bağır- dakika çıplak ayakla toprağa, çimene basmalı saklarınız, mideniz gerçekten size bazı sinyal- kanser hastaları.” İlla hasta olmayı mı bekleleri vermiyor mu “Sindiremiyorum yediğin meliyiz, şimdiden yapsak... şeyleri, şişip duruyorum” diye? Bu kadar mı Öğle molasını illa kapalı mekanda mı geçirfarkında değiliz vücudumuzun verdiği sinyal- meliyiz, arada bir piknik yapmayı denesek… lerin? Veya bir telefon görüşmemizi yalınayak dışarıDil altındaki bölgeye konan her şeyin yut- da bir yerde yapsak… maktan daha hızlı kana karıştığını hiç duymadıPİŞİRİNCE 6 GÜN SONRA nız mı? O zaman nasıl floYEMEYECEĞİNİZ ŞEYİ ÜZERİNDE ridli, boyalı, kimyasallı diş macunu kullanmaya 6 AY RAF ÖMRÜ YAZAN devam ediyorsunuz aiPAKETTEN ÇIKARIP lece, her gün ömrünüz boyunca? YEMEDİNİZ Mİ HİÇ? Günlük aldığınız ilacın toksik bir madde olduğunu gerçekten bilmiyor musunuz? O ilacı almaYiyecek ve içeceklerimizde plastik kapları dan önce, onu kullanmanıza sebep olan prob- kullanmaktan uzak dursak... leminizi başka bir yolla çözmeyi denediniz mi? Vücut bakım ürünlerini doğal olanları Hayat tarzı değişikliği, daha sağlıklı beslenmek, ile değiştirsek? Bulaşık makinesi deterjanını düzenli egzersiz yapmak, kilo vermek, detoks kimyasalsız olandan seçsek de her yemekle, yapmak gibi... içecekle tabakta, bardakta kalan deterjanın 66 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 detoks_son_SONNNN.indd 66 19.01.2012 13:17 artıkla lefonla zararla Gü muza sebze halleri neral, “Soğa ne yap değil m Yo saat d etsek. bol ye yürüse gulam Mid stres k maya ze bir kabilm çok b sevsek An böyle gerekt lığın b anlasa için ço fark et içini d 30 kullan 40 la gen için ko bugün 5s insana için he ve… Kan z n yan m ne ? Yoközmek i ödeçıkaoktoru ün 45 asmalı beklegeçirsek… dışarı- artıklarını da bedenimize almasak... Cep telefonlarının, kablosuz internet dalgalarının vs zararları için koruyucular kullansak... Güneşten aldığı iyileştirici enerjiyi vücudumuza verecek olan, doğal rengindeki organik sebzelerden bolca yesek, doğanın pişirdiği halleri ile, ateş içindeki sağlıklı ve gerekli mineral, vitamin ve enzimlerini öldürmeden? “Soğanla biberi ateşte öldür” tarifi gıdalara ne yaptığımızı göstermek adına yeterince açık değil mi sizce de? Yoga ve meditasyonu haftada iki kere bir saat de olsa hayatımıza soksak da farkını fark etsek... Gerçekten sağlıklı olmak için oksijeni bol yerlerde, bir parkta mesela, en azından yürüsek... Rahatlamanın yollarını bulma ve uygulama konusunda biraz daha ısrarcı olsak... Midemizin asit salgılamasından, yüzde 100 stres kaynaklı sırt ağrılarına, gece diş gıcırdatmaya uzanan bedenimizi hasta eden işlerimize biraz daha “Bu da geçer” felsefesi ile bakabilmeyi başarsak… Daha çok gülsek, daha çok boş versek, daha çok affetsek, daha çok sevsek… Anne ve baba olmaya karar verdiysek, böyle bir karar öncesi daha sağlıklı olmamız gerektiğini, çünkü dünyaya getirdiğimiz varlığın bizim bedenimizden hayat bulduğunu anlasak... 3 yaşında bir çocuğun kanser olmak için çok da bir şey yapacak vakti olmadığını fark etsek... Vücudumuzun sadece dışını değil, içini de periyodik olarak temizlesek, arınsak... 30 yaşın kolesterol ve şeker düzenleyici kullanmak için çok erken olduğunu görsek... 40 yaşın kansere teslim olmak için fazlasıyla genç bir yaş olduğunu ve bunu değiştirmek için kontrolü ele alabileceğimizi öğrenmeye bugün başlasak… 5 sene sonra doktorumuzun sevdiğimiz bir insana ya da bize “kanser” tanısı koymaması için hemen şimdi bir şeyler yapmaya başlasak ve… Kanser olmaktan bugün vazgeçsek, olmaz mı? kapları lanları rjanını mekle, erjanın OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE detoks_son_SONNNN.indd 67 | 67 19.01.2012 13:17 focus Sa G 68 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 saglik_focus.indd 68 19.01.2012 13:21 Sağlık sektörü tartışıyor Görüntüleme teknikleri güvenli mi? Araştırmalar hastalıkların tanısında faydalanılan görüntüleme tekniklerinin kanser riskini artırdığını ileri sürünce tıp dünyası ikiye ayrıldı. GÜLAY KOÇ 2 000’li yılların başından bu yana tartışılan tıbbi görüntüleme tekniklerinin riskleri, Kaliforniya Üniversitesi Radyoloji ve Biyomedikal Bölümü öğretim üyesi Rebecca SmithBindman’ın bir çalışmasıyla tekrar gündeme geldi. Çalışmada görüntüleme teknikleri kapsamında kullanılan cihazların bilinenin de ötesinde radyasyon yaydığı ve bu yüzden yılda 30 bin kişinin kansere yakalandığından bahsediliyordu. Bu da yaklaşık 15 bin ölüm vakası demekti. Özellikle bilgisayarlı tomografi (BT) kullanılırken hastanın aldığı radyasyon miktarı akciğer röntgeninde elde edilenden 500 kat fazla. Tıptaki her gelişmenin beraberinde birtakım zararları da getirdiğine dikkat çeken çalışma, kişi ne kadar çok tomografi çektirirse vücudundaki zarar oranının aynı derecede artacağını savunuyor. Amerika’da yayımlanan Radiology dergisindeki bir araştırmaya göre, yılda bir kez tomografi çektirmek 45 yaşındaki her 1200 ki- şiden birinde tümör oluşması riski yaratıyor. 45 yaşından sonraki 30 yıl içinde vücut tomografisi çektirenler için de aynı risk geçerli. Uluslararası Kanser Örgütü’nün yaptığı araştırmalar yüksek dozda radyasyonun kullanıldığı bilgisayarlı tomografi çekimlerinin akciğer kanseri riskini yüzde 20 artırdığını gösteriyor. Tüm bu araştırma sonuçlarına dayanarak İngiltere Sağlık Bakanlığı geçen yıl ülkede sağlıklı kişilerin gerekmedikçe tomografi çektirmesini yasakladı. OECD (Organization for Economic Cooperation and Development) tarafından bu yıl yayımlanan bir raporda 2009 yılı verilerine göre Türkiye’de bir milyon kişi başına düşen MR cihazı sayısı 8,9 ve BT sayısı 11,6. Yıllık MR inceleme oranı Türkiye’de yüzde 67,2 iken ABD’de yüzde 91,2, Yunanistan’da yüzde 97,9. BT uygulamalarında Türkiye’deki oran ise yüzde 95,8. OECD verilerinden de anlaşılacağı gibi Türkiye’de görüntüleme teknikleri sıklıkla OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE saglik_focus.indd 69 | 69 19.01.2012 13:21 focus ücretlendirilirken ülkemizde devlet MR hizmetini 100 TL’nin altında bir rakamla alıyor. Türkiye’de görüntüleme tekniklerinin bu kadar sık kullanılmasının bir fırsat olduğunu söyleyebilir ama avantaj olduğunu söyleyemeyiz. Tetkikler ancak doğru sıralamalarla istendiğinde ve sonuca götürücü olarak kullanıldığında yararlı oluyor.” Son yıllarda medyada çıkan bazı haberlerin yanlış yorumlanması nedeniyle görüntüleme tekniklerine karşı toplumsal bir refleks geliştiğini de sözlerine ekleyen Kaya, “Bu durum özellikle ülkemiz dışından alınan haber kaynaklarında hiçbir hastalığı olmayan kişilerin BT gibi tetkiklerle hastalık taraması yaptırmasına yönelik yasaklarla ilgili haberlerde oldu. Türkiye’de BT tetkiki zaten tarama amaçlı kullanılmıyor. Ben bir radyolog olarak çok iyi yapılan bir muayenenin, doğrudan yapılan bir görüntüleme tekniğinden daha değerli olduğunu söyleyebilirim” diyor. kullanılıyor. Global çapta yapılan araştırmalar ve kanser riskine dair ortaya atılan iddialar karşısında bu tekniklerin bilinçli kullanıldığında masum olduğuna inananlar kadar muayene sırasında yeterince zamana sahip olamayan doktorların görüntüleme tekniklerine başvurduğuna dikkat çeken sektör uzmanları da var. İşin asıl ilginç yanı ise sorgulayan tarafta radyologların oluşu. ZAMAN SORUNU Türkiye Radyoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Akhan’a göre radyolojik incelemeyi yapmadan tanı alınması artık neredeyse imkansız. Bu yüzden geçmişle kıyaslama yaptığımızda rad- yolojik görüntüleme tekniklerinin tıpta kullanımı oldukça arttı. “Ancak burada önemli olan yeterli zaman ayrılmış uygun bir muayene sonucu ve doğru endikasyonla tetkik istemek ve tetkiki uluslararası bilgi standartlarında yaparak raporlamak.” Tek başına tetkik yapmanın hastaya hiçbir fayda sağlamayacağını düşünen Akhan, radyolojik bir incelemeye gerek olup olmadığını anlamak için doktorların –Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği gibi– hastalarına en az 20 dakika vakit ayırması gerektiğini belirtiyor. “20 dakika vakit ayrılan, öyküsü dinlenen, muayenesi yapılan hastalara uygun endikasyonla yapılacak herhangi bir radyolojik inceleme hastanın tanısına yüksek oranda yardımcı olacaktır. Ülkemizde bu açıdan büyük bir sorun yaşandığını belirtmek isterim.” Akhan ilk muayenede MR, endoskopi ya da bilgisayarlı tomografi istenmişse yaptırmanın zorunlu olmadığını söylüyor. BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ Ancak hekim hastaya yeterince YÜZÜNDEN DÜNYADA HER YIL vakit ayırıp uygun değerlendirmeyi yaptıysa bu incelemelerin KANSERE YAKALANAN KİŞİ SAYISI yapılması gerektiğini de düşünüyor. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkiye’de görüntüleme tekniklerinin gerekRadyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. siz yere istendiğini düşünen isimlerden biri de Tamer Kaya’nın dikkat çektiği nokta ise gö- Türk Nöroloji Derneği Başkanı ve Cerrahpaşa rüntüleme tekniklerinin fiyatlandırılması. Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı’ndan ABD’de bu tür tetkiklerin yüksek maliyetler Prof. Dr. Aksel Siva. “Bu konuda meslektaşnedeniyle gerekli olduğu durumlarda tercih larımı eleştirecek değilim” diyen Siva’ya göre edildiğini söyleyen Kaya şu bilgileri veriyor: sorun, sağlık sistemindeki bazı uygulamalar“Amerika’da MR tetkikleri binlerce dolarla dan kaynaklanıyor. “Hastaya ayrılan süre çok 30.000 kısaltı başarı hekim tetkik Nö ması g sas he tercih olan M finin z Son sin tan lerden içinde hastal rine u borula dan iç liyor. loji U endos görüş rında pılabi nın ge hâlâ b Tü nin s “Uygu ışık k jendir yarar. nuzda Gö duğun Amer kanı D yonda belirle etkile “Belirl SAĞLIK DANIŞMANLARI KONUYU TARTIŞIYOR Sektörün uzman isimleri görüntüleme tekniklerinin güvenilirliğini D-Life dergi için tartıştı. PROF. DR. AKSEL SİVA PROF. DR. OKAN AKHAN Türk Nöroloji Derneği Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Türkiye Radyoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bölümü Öğretim Üyesi PROF. DR. AHMET KEMAL GÜRBÜZ İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı PROF. DR. KUBİLAY AYDIN İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı 70 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 saglik_focus.indd 70 19.01.2012 13:21 T Osm Fakül R hizalıyor. in bu duğuu söyalamaolarak aberlerüntüefleks a, “Bu an hamayan aması haberarama olarak rudan daha L ISI gerekbiri de hpaşa ı’ndan ektaşa göre malarre çok DIN Tıp kısaltıldı. Performans değerlendirmelerinde başarılı olabilmek için bazı hastanelerin başhekimlerinin meslektaşlarımızdan daha fazla tetkik yapmalarını istediklerini biliyoruz.” Nörolojide MR ve tomografinin kullanılması gerektiğini söyleyen Siva, hem daha hassas hem de zararı olmaması açısından MR’ı tercih ettiğini anlatıyor. “Özellikle ilgi alanım olan MS hastalığı ve baş ağrılarında tomografinin zaten yeri yok. Direkt MR istiyorum.” Son yıllarda mide rahatsızlıklarında kesin tanıya varmak için tercih edilen tekniklerden biri de gastroskopi ve kolonoskopiyi içinde bulunduran endoskopi sistemi. Artık hastaların uyutularak ağızlarından midelerine uzatılan çapı 1 cm veya 8 mm’lik ışıklı borularla yapılan uygulamanın sık tekrarından iç organlara zarar verebileceği iddia ediliyor. Ancak İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz endoskopinin kesinlikle zararlı olmadığı görüşünde. Özellikle mide kanaması vakalarında aynı gün iki veya üç kez endoskopi yapılabildiğine dikkat çekiyor. “Bu uygulamanın gerçekten bir zararı olsaydı biz hekimler hâlâ bu işlemi sürdürüyor olmazdık.” Türkiye’de kolonoskopi ve gastroskopinin sıklıkla yapıldığını söyleyen Gürbüz, “Uygulamada kullanılan borunun ucundaki ışık kesinlikle zarar vermez. Bu ışık halojendir. Kameranın gördüğü alanı ışıtmaya yarar. Herhangi bir ısısı da yoktur, tuttuğunuzda elinizi de yakmaz zaten” diyor. Görüntüleme tekniklerinin zararsız olduğunu savunan isimlerden biri de VKV Amerikan Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Dr. Sergin Akpek. Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu’nun (ICRP) belirlediği 20 radlık sınırın altında zararlı etkilerin görülmeyeceğini söyleyen Akpek, “Belirlenen bu eşik doz seviyesine ulaşa- PROF. DR. TAMER KAYA Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi % 95,8 bilmek için 10 bin akciğer grafisi ya da 40 karın tomografisi çektirmek gerekiyor. TÜRKİYE’DE YILLIK BT İNCELEME ORANI Normal şartlarda bu pek mümkün değil” diyor. Görüntülemedeki teknolojik gelişme- rında oluşan darlıklar ve diğer birçok beyin ler sayesinde incelemelerin 10 yıl öncesine damar hastalıkları anjiyografi ile birlikte göre çok daha düşük radyasyon seviyesinde endovasküler yöntemle açık cerrahiye gerek olduğunu belirtiyor. Düşük dozda maruz kalmadan tedavi edilebiliyor.” Radyolojik görüntüleme tekniklerindeki kalınan radyasyonun zararı olmadığını söyleyen Akpek’e göre beyin kanaması şüp- gelişmeler sayesinde doğru teşhis oranlarınhesiyle hastaneye başvuran bir hastada BT da önemli artışlar sağlandığına dikkat çeken incelemesinin sağlayacağı fayda göz önüne Aydın, radyasyon içeren metotların uygualındığında radyasyon maruziyetinin yol lanması sırasında hastaya mümkün olan en düşük doz radyasyon verilecek şekilde açacağı riskler önemsiz. “Sadece muayene bulgularıyla apandisit ulusal ve uluslararası tıbbi kurallara uygun tanısı yüzde 70-75 doğruluk oranıyla konabi- hareket edilmesi gerektiğini düşünüyor. lir. BT kullanımı ise doğruluk oranını yüzde Buna rağmen bazı hastalar, hatta sağlıklı kişiler kendi başlarına verdikleri kararlarla 93-95’ler düzeyine getirmektedir. ” görüntüleme metotlarına başvurabiliyor: “Bu tekniklerin tıpta tek teşhis aracı olmaHEKİM KONTROLÜ ŞART İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyo- dığını vurgulamak isterim. Doğru kullanılloji Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kubilay madıkları takdirde hastaya hiçbir yarar sağAydın sadece X ışını ile çalışan tıbbi incele- lamayacağı gibi aksine önemli tıbbi zararlar melerde hastanın radyasyona maruz kalaca- verebilir.” ğını, bu yüzden tetkiklerin radyologlar taraTürkiye’de tıp teknolojisi ve uygulamalafından son teknoloji takip edilerek başarıyla rının pek çok Avrupa ülkesine göre ileri düuygulandığını söylüyor. “Günümüzde geli- zeyde olduğunu düşünen Acıbadem Fulya şen teknoloji sayesinde tıbbi görüntüleme Hastanesi Radyodiagnostik bölümü uzmanteknikleri, sadece hastalıkların teşhisinde larından Dr. Deniz Dalayman, tıpta tanının değil, tedavisinde de kullanılıyor. Örneğin ilk olarak fiziki muayeneyle başladığını söybenim de uzmanlık alanım olan girişimsel lüyor. “Sonrasında ise en temel yöntemlerle nöroradyolojide, kafa içindeki anevrizmalar tanıya gidilmeye çalışılır. X ışınları, gözle (baloncuklar), arteriyo-venöz malformas- görülmeyen, etkisini maruziyet anından çok yonlar (damar yumakları), beyin damarla- daha uzun süre sonra gösteren oldukça tehlikeli elektromanyetik dalgalardır. Halihazırda kişinin radyolojik işlemi sırasında ne kadar radyasyona maruz kaldığını hesaplayan bir sistem yok. Ama yüksek dozda ve sık tekrarlayan radyasyon maruziyeti sonucunda hücrelerin DNA’sını değiştirerek kansere neden olduğu biliniyor.” Hekim kontrolünde yapılan radyolojik tetkiklerin erken teşhis, tedavi takibi ve DR. DENİZ DR. SERGİN hastalık evrelemede yol gösterici olarak DALAYMAN AKPEK insanlık için zarardan çok fayda sağladığını Acıbadem Fulya Hastanesi VKV Amerikan Hastanesi düşünen Dalayman, bu nedenle hastaların Radyodiagnostik Bölümü Radyoloji Bölüm Başkanı gönül rahatlığıyla tetkiklerini yaptırabileceklerini söylüyor. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE saglik_focus.indd 71 | 71 19.01.2012 13:21 focus Çiçeklerle tedavi Herlinde Hafner, D-Life’ta her cuma ünlü bakteriyolog Dr. Edward Bach’ın 38 farklı ruh haline iyi gelen bitkisel tedavisini uyguluyor. GÜLAY KOÇ İ Bach Flowers esans şişeleri. ngiliz araştırmacı ve bakteriyolog Dr. Edward Bach’ın ölümünden altı yıl önce, 1930’lu yılların başında keşfettiği tedavi yöntemi bugün hâlâ popülaritesini koruyor. Çiçek özleriyle yapılan bu terapide ruhsal bozukluklar belirli bitki karışımlarıyla tedavi ediliyor. Bach, tıp eğitimi boyunca hastalıkların büyük bir bölümünün fiziksel değil, duygusal kaynaklı olduğunu kanıtlamaya kafa yormuş. Bir gün tesadüfen, yürüyüş yaparken fark ettiği bir detay Bach Flowers terapisinin ortaya çıkmasını sağlamış. Yaprakların, üzerindeki güneşin ısıttığı çiğ damlaları sayesinde iyileştirici gücünü artırdığını fark etmiş. Çiçeklerle suyu kullanıp doğal bir karışım elde etmek gelmiş aklına. Onun bu yöntemi merkezi Londra’daki Bach Foundation’da hâlâ sürdürülüyor. Herlinde Hafner Bach Foundation’ın terapistlerinden biri. Sekiz yıl önce gelmiş Türkiye’ye. “Eşim Türk. Bu yüzden buradayım” diyor. Bach Flowers ile 1982 yılında kardeşini ziyarete gittiği Londra’da tanışmış. “Kardeşim Bach Center’da düzen- 72 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 d-life_bach flowers.indd 72 19.01.2012 12:01 lenen tavsiy Flowe etkile Ha lara n dığını kançl özüyl karşıl tirece Dr. Ba karışı yor. G nik a ediliy “D güçler nan B ötürü belirt tüm t rını te hatsız karışı dokto GÜN Herlin nıklık sorun ye çık onarıl açısı a nin d ğadan pi yö tekrar Flowe mın g edebil leşi g genel nokta çiçek riyor şıya k en fa seçtiğ poziti rinizd e uma h’ın kisel KOÇ g Dr. önce, tedavi ni koapide şımlami boünün uğunu esadüdetay masını neşin ştirici klerle etmek erkezi â sürion’ın e gelüzden 1982 dra’da üzen- GÜNDE DÖRT DAMLA Herlinde Hafner, aslında korku, içe kapanıklık, kaygı ve yorgunluk gibi duygusal sorunlarımızın fiziksel hastalıklara davetiye çıkardığını, öncelikle bu ruh hallerinin onarılması gerektiğini söylüyor. Bu bakış açısı aynı zamanda Bach Flowers terapisinin de amacını oluşturuyor. Özünde doğadan toplanan bitkilerin yer aldığı terapi yöntemi insanın kaybettiği dengesine tekrar kavuşmasını sağlıyor. Hafner, Bach Flowers’ı kullanmadan önce hangi karışımın gerekli olduğunu incelemek ve teşhis edebilmek için bir anket, ardından da söyleşi gerçekleştiriyor. Görüşme sırasında genel olarak kaygılarınız ve sizi bunaltan noktalar ele alınıyor. Ardından üzerinde çiçek ve bitki resimleri olan kartlar gösteriyor Hafner. Bir anda 38 kartla karşı karşıya kalıyorsunuz ve içlerinden dikkatinizi en fazla çekenleri seçiyorsunuz. Hafner seçtiğiniz kartlardaki bitkilerin negatif ve pozitif özellikleri doğrultusunda karakterinizdeki olumlu ve olumsuz yönleri belir- liyor. Aslında seçtiğiniz bitki iç dünyanızı ele veriyor. Hafner seçilen kartlar sayesinde size hangi karışımın gerekli olduğunu belirliyor. Ardından hazırlanan bu karışım hasta tarafından üç hafta boyunca kullanılıyor. Üçüncü haftanın sonunda tedavinin seyri kontrol ediliyor, gerekirse tekrar bir karışım hazırlanıyor. Hafner, terapi süresinin üç hafta ila birkaç ay arasında değişebileceğini söylüyor. “Çiçek özü karışımı günde dört kere doğrudan dilin üzerine 4 damla şeklinde uygulanıyor. Gerekli görüldüğünde doz artırılıp azaltılabiliyor.” Yetişkinlerin haricinde gençler ve yaşlıların da rahatlıkla faydalanabildiği Bach Flowers esanslarının kullanımını engelleyen herhangi bir yiyecek ve içecek yok. Hafner, tedavi yönteminin herhangi bir yan etkisinin olmadığını söylüyor. Ancak yine de hatırlatmakta fayda var. Terapi herkese farklı şekilde etki ediyor. Bu yüzden hemen sonuç almayı beklemek yanlış. Tedaviler etkisini yavaş yavaş gösteriyor. Çoğu kez de değişimin farkına varmanın zor olduğunu hatırlatıyor Hafner. Bu yüzden değişimi anlayabilmek için haftalık ruh halinizi not almakta fayda var. “Sizdeki değişimi aslında en iyi yanınızdaki insanlar anlayacaktır. Dolayısıyla onların size olan tutumlarının değişmesinden de kendi değişiminizi anlayabilirsiniz.” Herlinde Hafner her hafta cuma günleri D-Life’ta Bach Flowers terapisini uyguluyor. Seans ücreti 250 TL. Danışmanlık hizmeti almadan direkt esanslardan satın almak isterseniz bir şişenin fiyatı 75 TL. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi D-Life’tan alabilirsiniz. Tel: 0212 381 3000 FOTOĞRAF: BEGÜM ÖZPINAR vi lenen terapi kursuna katılıyordu. Bana da tavsiye ettiğinde denemek istedim. Bach Flowers’ın gücünden ve felsefesinden çok etkilendim.” Hafner, Dr. Bach’ın belirli rahatsızlıklara neden olan 38 farklı ruh halini saptadığını anlatıyor. Nefret, bencillik, hırs, kıskançlık, korku gibi duygu halleri 38 çiçek özüyle tedavi ediliyor. Yani her duygunun karşılığında o duyguyu ve ruh halini iyileştirecek bir esans var. 38 esansın haricinde Dr. Bach’ın Rescue olarak adlandırdığı bir karışım var. Stresten ve krizlerden koruyor. Genellikle modern çağın hastalığı panik atağa yakalananlar tarafından tercih ediliyor. “Dr. Bach, bitkilerin enerji ve ruhani güçler içerdiğini iddia ediyordu. Uygulanan Bach Flowers terapisi bu özelliğinden ötürü ruhu arındırıyor. Şunu da önemle belirtmeliyim ki Edward Bach’tan sonraki tüm terapistler insanların fiziksel sorunlarını tedavi etmiyor. Örneğin bana kalp rahatsızlığından ötürü gelenlere uygun olan karışımları veriyorum ancak mutlaka bir doktora görünmelerini de söylüyorum.” BİTKİLERİN DİLİ Cherry Plum (Erik Ağacı) Kendinizi kontrol edememekten korkuyorsanız Vine (Asma) Herkese hükmetmek istiyorsanız Pine (Çam) Suçluluk duygusu yaşıyorsanız Mustard (Hardalotu) Hiçbir sebep yokken derin bir hüzne kapılıyorsanız Püf noktası Tek bir çiçek özü için küçük bir bardak suya 2 damla damlatın. Sorununuz ortadan kalkıncaya kadar için. Birden çok çiçek özü tavsiye edildiyse 30 ml’lik bir şişenin içine her esanstan 6 damla damlatın. Şişeyi suyla doldurup her seferinde günde 4 damla olmak üzere 4 kez alın. Sulandırılmış çiçek özlerini içmek istemiyorsanız, deri üzerindeki nabız noktalarına damlatarak da uygulayabilirsiniz. Esansları dilinizin üzerine damlatabileceğiniz gibi kulaklarınızın arkasına, şakaklarınıza ve bileklerinize de sürebilirsiniz. Bu işlemleri günde 4 kez 2 ya da 4 damla damlatarak yapabilirsiniz. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE d-life_bach flowers.indd 73 | 73 19.01.2012 12:01 focus ofis detoksu Çok basit yöntemlerle ofisinizi çevre dostu ve performans artırıcı bir takım arkadaşı yapabilirsiniz. BURCU SEVER Z orlu ya da rahat bir iş günü geçiriyor, çok yoğun çalışıyor ya da rutinden sıkılıyor olabilirsiniz. İşyerinizde ne olursa olsun, olmaması gereken tek şey konsantrasyon bozukluğu ve sağlıksız malzemeler. Etrafa radyasyon yayan onlarca elektronik alet ve yerleşmiş kötü alışkanlıklar farkında olmasak da çalışma isteğimizi ve performansımızı olumsuz yönde etkiler. Nasıl fiziksel ve ruhsal sağlığımızı bozan toksinlerden kurtulmak için vücudumuza detoks uyguluyorsak, çalışma isteği ve performansı düşüren kötü alışkanlıklardan da ofislerimize detoks uygulayarak kurtulabiliriz. Çevreci teknolojiyi benimseyin. Bilgisayar gibi elektronik cihazlar çalışma hayatının vazgeçilmezleri. Ama ne yazık ki bu fonksiyonel aletler kimyasallar, ağır metaller ve plastik kullanılarak üretiliyor. Bu yüzden The Electronics Product Environmental Assessment Tool (EPEAT) standartlı olanları satın alın. 74 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 ofis_detoks_son.indd 74 19.01.2012 13:23 Ç EP Ko Su Te G Daha ler s hard hem d enerji ğı. Esk Tüpl Hem enerji çin. D zaman yan b gerek Ciha devam lar ele sında fişten koruy reketl keseb Tasa Komp akkor kat da ve yak az ene aydın leri te Kırta ci ofis zor de su ba ozon s u rle stu rıcı aşı VER geçirida ru. İşyeaması kluğu asyon eşmiş da çaolumruhsal ulmak orsak, n kötü ks uy- eyin. lışma zık ki ır meor. Bu vironndartlı Çevreci ofis malzemeleri EPEAT standartlı bilgisayarlar Kompakt floresan ampuller Su bazlı mürekkep kullanılan kalemler Telsiz zımbalar Geridönüşümlü klorsuz kağıtlar Keten, kenevir liflerinden yapılmış organik kağıtlar Ozon dostu daksiller Soya bazlı kartuşlar Bambu mobilyalar Daha az enerji harcayan hard diskler seçin. Daha hızlı veri transferi yapan telsiz zımba tercih edin. Tedarikçi firmalardan bu özelliklere sahip ürünleri talep edin. hard diskler hem daha az enerji harcıyor hem de size hız kazandırıyor. Bilgisayarın enerji ile ilgili en önemli parçası güç kaynağı. Eskimiş güç kaynağını değiştirin. Tüplü monitörlerden vazgeçin. Hem sağlığınızı korumak hem de daha az enerji harcamak için LCD monitörlere geçin. Daha az yer kaplayan bir bilgisayar her zaman daha az enerji harcar. Kasası olmayan bilgisayarlar kullanın. Bu modellerde gerekli bileşenler monitöre entegre edilir. Cihazları fişten çekin. Bilgisayarınıza bağlı duran ve kullanmadığınız yazıcı, hoparlör ya da herhangi bir USB aygıt varsa bunları çıkarın ve gerektiğinde bağlayın. Elektronik cihazları tamamen kapatsanız bile fişten çekmediğinizde bir miktar enerji tüketmeye devam ederler. Standby modundaki cihazlar elektrik faturasına yüzde 5 ila 20 arasında yük bindirir. Bütün cihazları tek tek fişten çekmek zor elbette. Bu yüzden akım koruyucu grup prizler kullanın. Tek bir hareketle bütün cihazların elektrik akımını kesebilirsiniz. Tasarruflu ampul kullanın. Kompakt floresan ampuller akkor ampullere oranla 10 kat daha uzun ömürlüdür ve yaklaşık yüzde 75 daha az enerji harcar. Ofisteki aydınlatmalarda bu ampulleri tercih edin. Kırtasiye ürünlerini yenileyin. Çevreci ofis malzemeleri bulmak sanıldığı kadar zor değil. Geridönüşümlü klorsuz kağıtlar, su bazlı mürekkep kullanılan kalemler, ozon dostu daksiller, soya bazlı kartuşlar, Kağıt israfı yapmayın. Faksları online okuyun, kağıtsız fatura kullanın ve faturalarınızı masa üstünde depolayın. Daha az yazıcı çıkışı alın. Bu şekilde hem tasarruf edin hem de ağaç kesilmesinin önüne geçin. Bir sayfanın her iki tarafını da kullanın. Geridönüşümlü, klorsuz ağartılmış kağıt ya da alternatif olarak keten, kenevir liflerinden yapılmış organik kağıtlar tercih edin. Yapışkanlı not kağıtları geridönüşümü zorlaştırır. Mümkünse bunları kullanmayın ya da geridönüşüm kutusuna atmadan önce yapışkanı çıkarın. Açık renkli kağıtların geridönüşümü daha kolay olur. Bitki yetiştirin. Bitkiler mekanları güzelleştirdiği kadar havayı da temizlemeye yardımcı olur. Formaldehit, benzen ve karbonmonoksit gibi gazları emerek köklerinde depolar ve bunları temizleyerek dışarı salar. NASA’nın desteğiyle yürütülen bir araştırmayla iç mekanlarda hava kirliliğini önleyen pek çok ev bitkisi belirlendi. Çalışmaya göre yaklaşık 160 metrekarelik alanda 15 ila 18 ev bitkisi yetiştirilmesi tavsiye ediliyor. Özellikle Areka palmiyesi ve barış çiçeği iç mekan havasını en etkili temizleyen bitkiler. Hava temizleyici cihazlar yerine doğal temizlikçi olan bu bitkileri yetiştirin. Gün ışığı ve temiz havadan faydalanın. Doğal ışık üretkenliği artırır ve kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Çalışma ortamınızın gün ışığından yeterince faydalanmasını sağlayın. Temiz hava da performans üzerinde önemli bir etkiye sahip. Sık sık pencereleri açın. Daha iyi bir hava solumak için günde en az beş dakika bütün pencereleri açarak ofisi havalandırın. Ekolojik mobilya alın. Yeni ofis mobilyalarına ihtiyacınız olduğunda ikinci el mobilya mağazalarına öncelik tanıyın. Dekoratif ürünler alırken bambu gibi çevre dostu malzemelerden yapılanları tercih edin. Çevreci ofis mobilyaları daha az toksik olmalarının yanında daha ergonomik tasarımlara sahiptir. Islak temizleme yaptırın. İş kıyafetleri genellikle narin kumaşlardan yapılır ve etiketlerinde “sadece kuru temizleme” yazar. Kuru temizlemede kullanılan bir kimyasal madde olan perkloretilenin kanser, sinir sistemi, böbrek, karaciğer hastalıkları ve üreme bozukluklarıyla ilişkili olduğu biliniyor. Bu kimyasal ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından tehlikeli bir hava kirletici olarak etiketlendi. Ayrıca Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı tarafından kansere neden olduğu onaylandı. Kuru temizlemeden vazgeçemiyorsanız biyolojik olarak parçalanabilen sabunla yapılan ıslak (kuru) temizleme yaptırın. Cebi cepte bırakın. Telefon görüşmelerinizde kulaklık kullanın. Kulaklıkla daha az radyasyona maruz kalırsınız. Alternatif olarak hoparlör modunu kullanabilir ya da görüşmelerinizi Skype, Google Chat gibi servisler üzerinden yapabilirsiniz. Yeniden kullanılabilir ürünlere yönelin. Tek kullanımlık ürünler yerine tekrar kullanılabilir ürünleri tercih edin. Çekmecenizde plastik yerine yeniden kullanılabilir çatal, bıçak ve bardak bulundurun. Öğle yemeği için satın aldığınız ürünleri plastik poşet yerine bez torbalarda taşıyın. OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE ofis_detoks_son.indd 75 | 75 19.01.2012 13:23 focus S On yön olu dek değ 76 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 refleksoloji_son.indd 76 19.01.2012 13:23 Sağlık ayakların altında Onbinlerce yıl önce kullanılan refleksoloji yöntemi artık modern tıbba destek oluşturuyor. Üstelik bir Türk doktor bugüne dek bilinen refleksoloji haritasını kökten değiştirdi. GÜLAY KOÇ S ağlıklı yaşam tarzını benimseyenler artık daha fazla iç seslerini dinliyor. Amaçları, bedenlerinin ne zaman, neye tepki göstereceğini önceden bilmek ve onu dış etkenlerden korumak. Bunun için alternatif tedavi yöntemlerine daha sık başvuruyorlar. Özellikle de stres ya da anksiyete bozukluğu yaşandığında... Her ne kadar Türkiye’ye biraz geç gelse de Avrupa ve ABD’de ilaçsız tedavilerin en bilinen yöntemi refleksoloji terapileri. İnsanlar gönül rahatlığıyla kendilerini refleksologların ellerine teslim ediyor. Çünkü bir refleksolog ayakların yaşam ve sağlık hakkında pek çok hikaye anlattığını biliyor. Refleksolojinin temelinde ayaklarda bedenin bütün bölgelerine karşılık gelen refleks noktaları olduğu ve bu noktaların bedenin aynası olduğu düşüncesi yatıyor. Uzman bir refleksolog özel bir masaj tekniğiyle bu refleks noktalarına baskı uygulayarak be- dende tıkanıklık yaşanan bölgelerde stresin azaltılmasını sağlıyor ve böylece fiziksel rahatsızlıkların ortadan kalkmasına yardımcı oluyor. Tıp doktorlarının da hastalarını gerektiği durumlarda refleksologlara yönlendirmeye başlaması uygulamanın ciddiyetini ortaya koyuyor. Avrupa’daki refleksoloji okullarının birçoğu 50 saatlik eğitim süresini haftada 80 saate çıkararak konuya verdikleri önemi gösteriyor. Oysa refleksoloji dünyamız için yeni değil. Onbinlerce yıllık bir geçmişi var. Çıkış yeri geleneksel tıbbın doğduğu eski Çin ve Mısır. Nörolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan refleksoloji yöntemine göre ellerimiz ve ayak tabanlarımızda vücudumuzun son bulduğu tam 7500 sinir noktası var. Yani her organın el ve ayak tabanında yansıdığı bir nokta bulunuyor. Mesela ayaktaki karaciğer noktasına yapılan refleksoloji uygulaması karaciğeri uyarıyor. Yöntemi Türkiye ile tanıştıran Psiko Akademi Psikolojik Danışmanlık ve Refleksoloji Merkezi kurucusu Psikolog Esat Başaran, çoğu zaman özel tasarlanmış koltuklarda gerçekleşen seansların 10 dakika ila 45 dakikada tamamlandığını söylüyor. “Tabii ki bebekler ya da engelliler için çoğu zaman farklı bir uygulama oluyor. Genelde bu tip vakalarda yumuşak bir minder ya da hastaların anne tarafından kucağa alınmasını tavsiye ediyoruz.” OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE refleksoloji_son.indd 77 | 77 19.01.2012 13:24 focus SAĞLIK HARİTASI Aslen psikolog olan Başaran, Belçika’da refleksoloji eğitimi alarak Türkiye’de bu konuda çalışmalar sürdürmüş. Atatürk Üniversitesi’nden Halil Tabur ile refleksoloji bölgelerinin belirlenmesi ile ilgili Prof. Dr. Şenol Dane danışmanlığında bir araştırma yapmış ve yeni bir sav ortaya koymuşlar. Gerçekleştirdikleri araştırmalar sonucunda her iki ayakta da aynı organların bulunduğunu, fakat farklı işlevleri olduğunu söyleyen Başaran, bu kuramı vücudumuzdaki sinir sistemine dayandırdıklarını açıklıyor. “Vücuttaki organları kontrol eden sempatik ve parasempatik sinir sisteminin uzantıları ayaklarımızda, ellerimizde, kulaklarımızda ve gözlerimizde son bulur. Dolayısıyla bu bölgelerdeki ilgili noktalar uyarıldığında, aynı zamanda sempatik ve parasempatik sinir sistemi devreye girer. Yani sağ ayaktaki bölgeler uyarıldığında beynin sol yarımküresi uyarılıyor ve sempatik sinir sistemi devreye giriyor. Sol ayaktaki bölgelere bası uygulandığında ise beynin sağ yarımküresi uyarılıyor ve parasempatik sinir sistemi devreye giriyor. Buradan hareketle her iki ayakta aynı bölgelerin mevcut olduğunu ispat ettik.” DOĞRU NOKTAYA MASAJ Başaran’ın bu keşfi, refleksolojinin babası olarak bilinen Amerikalı Dr. William H. Fitzgerald ve sonrasında geliştirilen refleksoloji haritasını değişime uğratmış. Önceki haritalarda kalp vücudun sol tarafında olduğundan ayaklarımızda kalp bölgesi de sol taraf baz alınarak oluşturulmuş. Başaran’ın geliştirdiği yeni haritada iki ayakta da kalp bölgesi var. 2004’teki bu köklü değişiklik sonrasında refleksolojide otorite kabul edilen Amerikalı Dr. Kevin Kunz’un kendilerini tebrik ettiğini anlatıyor. “Üstelik Japonya’da keşfedilen refleksoloji MR’ıyla da bulduğumuz yöntem ispat edildi. Bu buluş sayesinde refleksoloji, felçli hastalarda dünyanın en etkili tamamlayıcı tedavi yöntemi oldu.” Refleksolojiyle stres ve anksiyete, panik atak, sınav stresi, depresyon, bel-boyun fıtığı, eklem ağrıları, dikkat eksikliği, otizm, spastik özürler, motor gerilik, kas rahatsızlıkları, migren, hormon sorunları, astım, alt ıslatma, uykusuzluk-hazımsızlık ve konuşma bozuklukları tedavi edilebiliyor. En kısa tedavi 4 ila 6 ay sürüyor. Engellilerde bu süre bir seneye kadar çıkıyor. Refleks bölgeleri masajı uygulaması için toplam beş basma tekniği bulunuyor: Başparmak hareketi, parmak 1 13 14 15 16 17 2 18 3 19 20 4 5 21 22 6 23 7 24 8 25 9 26 10 11 hareketi, ovma hareketi, sıvazlama hareketi ve sıkma hareketi. Bu hareketler hem ellere hem de ayaklara aynı şekilde uygulanabiliyor. Önemli olan tekniğin kime nasıl uygulanacağı. Kişinin fiziki yapısı, yaşı ve o andaki sağlık durumu göz önünde bulunduruluyor. Tedavi, başparmak veya başka bir parmağın kenarıyla basınç uygulanarak saat yönünde döndürülmesinden oluşuyor. Bu basınç genellikle derin olmakla birlikte asla acı vermiyor. “Modern tıp tarafından iyi bilinir ki, iç organlar vücut yüzeyinde deri bölgeleriyle temsil edilir ve bu deri bölgeleri, bu organlar ile aynı sinirleri paylaşır. Diyaframa tesir eden bir durum omuz başında acıya sebep olur. Çünkü her ikisi de aynı siniri paylaşır. Bir organı temsil eden deri bölgesini uyararak bu organ üzerinde fizyolojik bir tesir hasıl edilebilir ve hayvanlar üzerinde yapılan birçok deney bunun böyle olduğunu ispatlamıştır.” Refleksolojiyi mutlaka sağlık altyapısı olan kişilerin uygulaması gerekiyor. Yöntemi modern tıbbın alternatifi olarak görmediğini söyleyen Esat Başaran, aksine modern tıpta destekleyici bir tedavi ve terapi yöntemi olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte hamileliğin ilk altı ayında tavsiye edilmiyor; enfeksiyon halinde, ateşlenme durumunda, 27 12 1 Sinüs ve dişler 2 Gözler 3 Kulaklar 4 Üst lenfler 5 Omuz 6 Diyafram 7 Böbreküstübezi 8 Safrakesesi 9 Karaciğer 10 İleo-çekal valfi 11 Kalınbağırsak 12 Siyatik siniri 13 Epifiz ve hipotalamus 14 Şakak 15 Hipofiz 16 Beyin 17 Ense 18 Östaki borusu 19 Paratiroid 20 Kalp 21 Nefes borusu, bronşlar, yemek borusu, timüs bezi 22 Solar pleksus (güneş ağı) 23 Pankreas 24 Onikiparmak bağırsağı 25 Böbrek 26 İncebağırsak 27 Mesane kanser ve damar tıkanıklığı hastalıklarında uygulanmıyor. Kan hastalığı ve pıhtılaşma sorunu olanlara da önerilmiyor. Türkiye’deki Refleksoloji Derneği’nin de kurucusu olan Başaran, refleksolog yetiştirilmesi konusunda Belçika’daki Brussels Capital University ile işbirliği yaptıklarını anlatıyor. 78 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 refleksoloji_son.indd 78 19.01.2012 13:24 Fitness hakkında her şey 10 Egzersiz esnasında sıvı alımı vücudun termoregülasyonunu düzenleyeceği gibi, aynı zamanda kas-glikojen depolarının daha etkin kullanımını sağlar. 11 Kassal program dizaynlarındaki sıralama büyük kas gruplarından küçük kas gruplarına doğrudur. 12 Kassal program dizaynlarındaki sıralama aynı zamanda itiş ve çekiş kas gruplarının arka arkaya sıralanması ile verimlilik kazanır. 4500 m2’lik bir alana yayılan D-Gym’de son teknoloji aletler kullanılıyor. 1 Fitness çalışmalarına başlarken, detaylı bir sağlık kontrolünden geçmek, kişiye hazırlanacak programların, kişinin fizyolojik değerlerine uygunluğu açısından önem taşır. 13 Kassal çalışmalara yeni başlayan, egzersiz ve sportif geçmişi olmayan kişilerin lokal kas kuvvetlerini geliştirebilmeleri için makinelerle çalışmaya başlaması, ilk aşamada daha uygundur. 14 Uzun süreli egzersiz geçmişi olmayan ve düzensiz egzersiz programlarına katılan insanların öncelikle tendonlarını kuvvetlendirecek kassal bir çalışma uygulaması gerekir. Bu çalışma daha ileri seviye programlarda tendonların yüksek şiddetlere karşı direnç sağlayarak sakatlanma olasılığını engellemek için yapılır. 15 2 Kassal çalışmalarda dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise omurganın yapılan egzersiz hareketlerinde nasıl korunacağıdır. Unutulmamalıdır ki, bütün hareketler vücudun anatomik duruşuna uygun şekilde yapılmalıdır. 3 Kişinin postürünü iyileştirme egzersizleri, vücuttaki zayıf-gergin kasların ve güçlü-gergin kasların gerekli postür analizleriyle tespit edilip buna göre uygun esnetme ve kuvvetlendirme çalışmalarıyla sağlanır. 4 Kişilerin, fizyolojik değerleri ve egzersiz tecrübeleri ilerledikçe, motor beceri sistemlerini de yoğun derecede aktive edecek şekilde serbest ağırlık çalışmaları ile egzersiz programları uygulamalıdır. 5 Kişilerin genel kuvvetleri belirli düzeye ulaştıktan sonra, günlük yaşamda gerçekleştirmiş oldukları hareket kalıpları baz alınarak programlara fonksiyonellik kazandırılmalıdır. Kişiye yapılacak vücut kitle analiz ölçümlerindeki en önemli değer, kişinin su değeridir. Özellikle de hücre içi su değerleri, kişinin metabolik kapasitesi ile ilgili verilebilecek en önemli değerlerin başında gelir. Kişiye hazırlanacak kardiyovasküler bir programdan önce yapılacak oksijen tüketim değerleri ölçümü, vücudun oksijeni kullanabilme yeteneği, yani kondisyonu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Oksijeni kullanabilme yeteneği, yağ metabolizmasının işlevselliği için gereklidir. Vücudumuzdaki yağlar, ancak ne kadar oksijenle reaksiyona giriyorsa o kadar enerji olarak kullanılır. Egzersiz öncesi ısınma, gerek vücudu egzersiz normlarına hazır hale getirmede, gerek hazırlıksız yüklenmelerden oluşabilecek sakatlıkları önlemede önemlidir. 6 Esnetme egzersizleri, kasların en uygun hareket açılarında çalışabilme yeteneğini artırır ve sakatlanma riskini azaltır. 7 Kardiyovasküler çalışmalarda dikkat edilmesi gereken en önemli iki nokta, kalp atım sayısı ve egzersiz süresidir. 8 Kişilerin fizyolojik, anatomik, psikolojik kapasiteleri birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden kişiye özgü program dizaynları, kişilerin bütün özellikleri göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. 9 Kişiye özgü kassal program dizaynlarında dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında kişilerin planlanan programları yapabilirlik düzeyi gelir. 16 17 18 19 Yüksek şiddetlerde ve uzun sürelerde yapılan kardiyovasküler, kassal çalışmalar vücudun stres hormonu olan kortizolün salgılanmasına neden olur. Bunun için optimum süre kişiye göre ayarlanmalıdır. 20 Bacak kaslarını çalıştırmak testosteron hormonunun yüksek düzeyde salgılanmasını sağlar. Genel kas gelişimi ve yağ yakımı için bacak çalışmaları ihmal edilmemelidir. 21 Vücudun kendini yenilemesi ve geliştirmesi sağlıklı bir uykudan geçer. Gece 23.00 ila sabah 06.00 saatleri arasında salgılanan hormonlar yapılan çalışmaların sonuçlarını daha etkin görmenizi sağlar. D-GYM: 0212 346 35 45 / 346 30 46 - www.dgym.com.tr 80 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012 dgm.indd 80 19.01.2012 13:34 Doğuş Power Center AVM G-45 No: 4/33 Maslak/İstanbul Tel: 0212 346 3545 - 0212 346 3046 www.dgym.com.tr ftbest_garanti_suleyman_CP.ai C M Y CM MY CY CMY K 1 05.01.2012 15:45
Benzer belgeler
Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
Murat Yalçıntaş,
beslenme
tarzında yaptığı
değişikliklerle
nasıl
yenilendiğini
anlatıyor.