Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
Transkript
Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
L Gerçek ÖZE zayıflama öyküleri SAĞLIKLI YAŞAM DERGİSİ SAYI: 1 KASIM-ARALIK 2011 Focus DETOKS YENİDEN DOĞUŞ Zihni Zinde tutmanın İyi uykunun sırları KAPAK_mayis_life.indd 1 Faydalı otlar ISSN 2146-6378 10 yolu Sağlıklı tarifler Mucize besinler 24.10.2011 15:44 NEDEN Sağlıklı olmak hepimizin en doğal hakkı. Öte yandan sağlığın değerini hastalanmadan bilenimiz çok az. “Sağlık, sağlıklı kişinin başındaki en değerli mücevherlerden yapılmış bir taçtır, ama bu tacı sadece hasta olanlar görebilir...” demiş bir düşünür. Sağlıktan daha değerli ne var dünyada? Gelin bugün daha sağlıklıyken hep böyle kalmak için bir şeyler yapın. Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin. Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygulamaya hemen başlayın. Sabah enerjinizin azalması için henüz erken olduğunu fark edin ve bunu geri kazanma yolunda ilk adımı atın. D-Life’ın kapısından içeri girin... Burası yepyeni bir dünya; herkesin enerjik, güler yüzlü ve sağlıklı olduğu... Her gün hayatınız boyunca kullanacağınız yeni ve çok değerli bilgiler öğreneceğiniz... Günün en gergin anında kaçıp gelmeyi hayal ettiğiniz... Kapısından her çıktığınızda hayatı daha çok sevdiğinizi hissettiğiniz... Sevdiklerinize devamlı bahsetmeye başladığınız... Uykularınızı düzenleyen, gardırobunuzdaki kıyafetleri daha küçük bedenlerle değiştirmenize sebep olan, vücudunuzun ne kadar değerli olduğunu size hatırlatan bir yol arkadaşı D-Life... Size daha kaliteli ve sağlıklı yaşamanın en doğal hakkınız olduğunu hatırlatan... Bir süre sonra ona ihtiyacınız kalmasın diye elinden geleni yapan bir arkadaş... Bugün onunla tanışın ve kendinize daha sağlıklı ve mutlu olma hakkını tanıyın. D-Life, sağlıklı yaşam için ömür boyu yol arkadaşınız... D-Life’la Tanı, Arın ve Yenilen... Canlı Kan Örnekleri BEDENİNİZE AYNA TUTAN TANI YÖNTEMLERİ İLE ÖNCE KENDİNİZİ TANIYIN… Arınma/Detoks öncesi, kişinin bedenini tanıması çok önemlidir. D-Life, hayat stilinize, ruh halinize, beslenmenize, günlük aktivitelerinize, kısaca ‘Siz’e ayna tutan tanı yöntemleri ile sağlık yolculuğunuzun haritasını çıkarıyor ve hayatınıza yön veriyor. ARINMA/DETOKS/BESLENME PROGRAMLARI İLE BEDENSEL, ZİHİNSEL VE RUHSAL ARINMAYA HAZIR OLUN… Detoks, toksinlerden en etkili biçimde arınabilmek adına düzenli bir şekilde uygulanması gereken bir beslenme programıdır. D-Life Sağlıklı Yaşam Ekibi tarafından hazırlanan arınma/detoks/beslenme programı ve çeşitli well-being uygulamaları, yalnızca bedeninizi değil, zihninizi ve ruhunuzu da arındırmayı amaçlar çünkü bizi biz yapan sadece bedenimiz değil, bir bütün olarak ruhumuz ve zihnimizdir. BAŞTAN AŞAĞI YENİLENMEK İÇİN HAYAT TARZINIZI DEĞİŞTİRİN… Bir haftalık Arınma/Detoks küründen daha önemlisi, geri kalan 51 hafta ne yapmayı öğrenmektir. Nasıl su içilir, hangi gıdalardan uzak durmak gerekir, hamilelik döneminde beslenme, kozmetik kullanımları, elektromanyetik alanlardan korunma vb. gibi birçok konuda eğitilerek değişime hazır hale gelirsiniz. D-Life Well-being uygulamaları ve SPA terapileri ile sadece içten değil dıştan da arının… Bedeninizi, ruhunuzu ve zihninizi arındırma yolunda desteğe ihtiyaç duyduğunuzda, merkezimizde uygulayabileceğiniz well-being uygulamaları (Ozon Terapisi, Vitamin ve Mineral Kürü, Biofoton vb.) ile çok daha sağlıklı ve dinç hissedecek, Arınma/Detoks/ Beslenme programlarımızın en büyük destekleyicisi SPA terapileri (Geleneksel Bali Masajı, Thai Masajı, Cilt Bakımları, Su Yatağı vb.) ile bedeninizi dıştan da arındırabileceksiniz. Özel bakımlarla kendinizi yenilemeye hazır olun. Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No:3 34347 Ulus / İstanbul Tel: 0212 381 3000 / www.dlife.com.tr içindekiler SAYI 1 KASIM-ARALIK 2011 İLKSÖZ 10 A rınmak, yenilenmek ve iyileşmek... Tıpkı ışık gibi Doğu’dan yükselen ve yaklaşık çeyrek asırdır Batı’yı aydınlatan bu kavramlar, günümüzde öze dönüşün, huzurun, sağlıklı ve zinde bir yaşamın anahtarı kabul ediliyor. Hemen her gün değişen ve teknolojiyle sürekli gelişen dünya, bu kavramları bile zaman zaman özünden uzaklaştırırken, Doğuş Grubu’nun vizyonuyla hayata geçen D-Life detoks ve sağlıklı yaşam merkezi, onlara hak ettikleri doğru yeri vermeyi hedefleyerek kapılarını açtı. D-Life dergi ise bu yeni merkezin kurumsal yayını olarak merkezin vizyon ve misyonunu siz değerli okurlara en iyi şekilde aktaracak bir içerikle yaratıldı. Bilim ve yeniliklerin ışığında, sağlık dünyasının önde gelen profesyonellerinin danışmanlığında ve Doğuş Yayın Grubu’nun ilkeli yayıncılık anlayışıyla hazırlanan bu dergi, iki ayda bir sizlerle buluşacak. D-Life dergide sağlıklı yaşama ilişkin pek çok konu başlığı yer alacak. Anlam kirlenmesi yaşadığına inandığımız detoks tedavisi D-Life’taki yenilikçi uygulamalarıyla derginin sayfalarına da taşınacak. Diyet, beslenme, spor, sağlık ve güzellik temalı bölümlerde sunulacak güvenilir önerilerin yanı sıra sağlık sektörünün gündemini meşgul eden konular uzmanlar eşliğinde tartışılacak. İyi ve güzel yaşamanız dileğiyle... D-LIFE DERGİ D-Life S Yatırıml Gül Kay 60 48 70 İMTİYAZ SAHİBİ D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER YAYIN KOORDİNATÖRÜ Şebnem DENKTAŞ SORUMLU MÜDÜR Gül KAYNAK ART DİREKTÖR Hasan Fehmi BAYRAMOĞLU GÖRSEL YÖNETMEN Nurhan POLAT ÖNİER YAYIN DANIŞMA KURULU Seçkin Aydın, Feyza Bayraktar, Prof. Dr. Tanju Besler, Prof. Dr. Gönül Ergenekon, Prof. Dr. Hülya Günöz, Prof. Dr. Hasan İlkova, Gül Kaynak, Prof. Dr. Yaser Süleymanoğlu YAPIM Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4 Maslak - İstanbul Tel: (212) 304 0000, Faks: (212) 346 3000 42 Avukat Murat Aksu, detoks ve vegan beslenme tarzıyla nasıl zayıfladığını anlatıyor. YÖNETİM YERİ Doğuş Holding A.Ş. Eski Büyükdere Caddesi Ayazağa Mahallesi Oycan Plaza No: 15 Kat: 4 Maslak - İstanbul Tel: (212) 335 3232, Faks: (212) 335 3090 YAYIN TÜRÜ İki aylık yaygın süreli yayın BASKI YERİ Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. İstanbul Asfaltı, Ömerli Köyü, Hadımköy - İstanbul ISSN 2146-6378 edito_icindekiler_gul_yeni_04.indd 2 31.10.2011 17:03 BÖLÜMLER 10 5 Hayattarzı D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü Gül Kaynak. Geridönüşümlü koltuk, doğal pamuklu havlu, sağlıklı cips, detoks oteli ve dahası 10 Hayattarzı Özel: Yeniden Doğuş Detoks ve sağlıklı yaşam merkezi D-Life’ta uygulanacak yenilikçi programları, merkezin yöneticisi detoks uzmanı Gül Kaynak anlatıyor. 17 Yenilenin 48 Kışa girerken cildi ölü hücrelerden temizleyip nemlendirmenin yolları, dudak bakımı, organik cilt temizleme ürünleri 25 Sağlık Nedenleri ve tedavi yöntemleriyle irritabıl bağırsak sendromu, iyi uykunun sırları, mevsimsel duyum bozukluğu ve evde check-up 37 Diyet-Hareket Çiğ beslenme diyeti, badem sütünün faydaları, detoksla fazla kilolarından kurtulanların başarı öyküleri 53 Beslenme Antioksidan hakkında her şey, vitamin deposu otlara yakından bakış, avokadonun vegan hali FOCUS 66 Antibiyotik evde 28 bulunsun mu? Sağlık profesyonelleri reçetesiz antibiyotik kullanımını tartışıyor. 70 Zihni zinde tutmanın 10 yolu Yaşam tarzında yapılacak küçük değişiklikler, zihni zinde tutarak uzun ve sağlıklı bir ömrün kapısını aralıyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE edito_icindekiler_gul_yeni_04.indd 3 | 3 31.10.2011 17:03 20.5x26.5.indd 1 17.08.2011 14:21:51 hayattarzı ÇİFTLİK GÜNLERİ Oral Mimarlık ve Avcı Gayrimenkul’ün Kırklareli Demirköy ilçesinde, Istranca Ormanları’nın ortasında yapımına başladığı Palivor Çiftliği, eko yaşama adanmış bir proje. Toplam 142 bin metrekare arazi üzerine kurulu yapı 5 besi çiftliği, 5 de bağ evi olmak üzere 10 evden oluşuyor. Evlerin yapımında ahşap ve taş kullanılacak. Projenin en keyifli yanı ise ev sahiplerinin kendi özel çiftlik hayvanlarını yetiştirebilecek olması. Palivor Çiftliği, 2011 Avrupa Gayrimenkul Ödülleri’nin Konut Mimarisi dalında üç ödüle layık görüldü. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE hayat_tarzi_gul.indd 5 | 5 24.10.2011 16:08 hayattarzı MÜCEVHER SERAMİK TAKILAR Tasarımlarında Türk kültürüne ait detaylara yer veren Özlem Tuna doğal materyaller kullanmayı tercih ediyor. Dekoratif objelerin yanı sıra tasarladığı takılarda seramiğe yer veriyor. Üniversitede seramik eğitimi alan tasarımcının Arzu-Keş Mücevher Koleksiyonu’nda yer alan Neşvebahş (keyif ve neşe veren) yüzük bunlardan biri. Seramik mikro mozaik tekniğiyle yapılan yüzük, 925 ayar gümüş ve 18 ayar altın kaplama. Tasarımında kullanılan seramik parçalar özel olarak yüzüklerin üzerine işleniyor. Neşvebahş yüzük SPA Ödüllü masaj Conde Nast Traveler okurlarının oylarıyla belirlenen 2011 Okur Spa Ödülleri’nde After the Rain Spa, denizaşırı ülkeler kategorisinde ilk beşte yer aldı. Spanın ürün ve masaj prosedürleri Türkiye’de Pera Palace Hotel’deki Pera Spa’da kullanılıyor. Bünyesinde fitness, hamam, yüzme havuzu, sauna ve buhar banyosu bulunan Pera Spa 380 metrekarelik alana yayılı. Klasik göbek taşının üzerinde kese ve köpük banyosu spanın en özel programı. DEKOR ASYON DOĞAL KOLTUK Gürsan Ergil Design Studio, doğa dostu tasarımlarıyla öne çıkıyor. Yaratıcısı Gürsan Ergil heykel formlu mobilyaları eski ağaçlardan yapıyor. Seçtiği malzemelerin hepsi daha önce başka işlerde kullanılmış yaşlı ağaçlar. Örneğin eski bir pekmez teknesine hayat veren yüzyıllık ağaç, tasarımcının elinde modern görünümlü bir tabureye ya da fotoğraftaki “Organic Lounge Chair” adlı banka dönüşüyor. YİYEC EN Loren içerm % 57 t unu ve yulaf u 2 gr ş Gürsan Ergil imzalı Organic Lounge Chair 6 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 hayat_tarzi_gul.indd 6 24.10.2011 16:08 Pirinç hayattarzı SEYAHAT OTOMOBİL Detoks oteli GEZEGEN DOSTU VIP Turizm, vücudunu ve ruhunu arındırmak isteyenler için 28 farklı destinasyon seçeneği bulunan bir tur programı hazırladı. Dünyanın dört bir yanındaki resortları kapsayan programlar arasından sizin için Tayland’ın plajlarıyla ünlü Hua Hin bölgesindeki Chiva-Som’u seçtik. Chiva-Som, fitness, spa ve detoks programları sunan lüks bir sağlık resortu. Tesiste kilo yönetimi, stres azaltıcı, cilt gençleştirici ve antiaging gibi geniş bir yelpazede programlar sunuluyor. VIP Turizm ile Chiva-Som deneyimi kişi başı 3997 eurodan başlıyor. After de l’deki s, Toyota’nın hibrid otomobili Prius, 3,9 lt/100 km yakıt tüketimi ve 89 g/km CO2 emisyonu ile çevreci bir model. 1,8 lt benzinli motor ve 136 HP hibrid sistem gücüne sahip otomobil 50 km/s’e kadar hızlarda sessiz bir sürüş sunuyor. elik kese mı. YİYECEK EN SAĞLIKLI CİPS Lorenz Snack-World’ün koruyucu madde ve suni tatlandırıcı içermeyen çerezi Country Chips hem sağlıklı hem lezzetli. % 57 tam buğday unu ve kepekli yulaf unu Buğday kepeği EV TEKSTİLİ Mısır unu 2 gr şeker 5 gr hidrojene edilmemiş yağ mzalı Chair Pirinç unu 7 gr lif YÜZDE 100 PAMUKLU Hamam’ın bornoz, havlu ve keseden oluşan Organic Ocean serisi tamamen doğal malzemelerle üretiliyor. Yüzde 100 organik pamuğun kullanıldığı seride yer alan ürünler Hydrocotton iplik ve özel dokuma teknolojisi sayesinde suyu hemen emiyor. Havlular ise yumuşak dokularıyla hassas ciltlere hitap ediyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE hayat_tarzi_gul.indd 7 | 7 24.10.2011 16:08 hayattarzı TELEVİZYON MÜZİK POZİTİF HALLER Buda’nın Sesleri Kişisel gelişim konusuna ilgi duyup aisha markasını yaratan oyuncu Ayşe Tolga, ekranlara geri döndü. A yşe Tolga, uzun soluklu oyunculuk kariyerinin yanı sıra kişisel gelişim, şifa ve doğal terapilere olan ilgisini, yarattığı aisha markasıyla taçlandırmıştı. Markayı yarattıktan sonra arometerapist kimliğine kavuşan Tolga, 2 Nisan’da Digiturk 117’nci kanal ve Turksat 11096 V30000 frekansından takip edilen World Travel Channel’da yeni bir programa başladı. Türkiye’nin ilk turizm kanalı olduğu belirtilen World Travel Channel’da her cumartesi “Ayşe Tolga ile Pozitif Haller Kılavuzu” adıyla yayımlanan program, pazartesi, çarşamba ve cuma günleri tekrarlanıyor. Kanalın seyahat ve yeme-içme kültürü üzerine keyifli bir konsepte sahip olduğunu düşünen Tolga, “Hem Demet Sabancı’nın vizyonu hem de kanaldaki ekibin kalitesi yollarımızı kesiştirdi” diyor. Programı, yapımcısı Telezofi Medya’dan Nilüfer Ülkügüner ile birlikte tasarladıklarını anlatan Tolga, sponsorluk arayışlarının sonucunda kanal yöneticilerinden gelen teklifle World Travel Channel ile anlaşmış. “Çok dinamik, aynı zamanda modern ve orijinal bir kanal. Burada olmaktan çok memnunum.” İlk olarak dünyaca ünlü astrolog Gahl Sasson ile yaptığı röportajı ekrana taşıyan Tolga, programında wellness, yani iyileşme ve iyi hissetme hali üzerine odaklanıyor. Kişisel bakım, alternatif sağlık metodları, spalar, güzellik merkezleri, doktorlar, ruhsal önderlerden sağlık, anne ve çocuk sağlığı, güzellik, beslenme, ilişkiler ve kişisel gelişim gibi kişinin kendi içinde seyahatine ışık tutacak konulara değiniyor. Stresten arınmak ve hayatınıza denge getirmek meditasyon sayesinde çok daha kolay. Düzenli meditasyon yaparak yaşamdan daha fazla zevk alabilir, sosyal ilişkilerinizi güçlendirebilir, iş hayatınızda başarıyı yakalayabilir ve her anlamda yaşama daha pozitif bakabilirsiniz. DMS etiketiyle piyasaya sunulan Antistress-Meditasyon serisinin son albümü Buddha, huzur veren 11 parçalık müzikleriyle meditasyon sırasında günlük stresten arınmanıza, daha kolay konsantre olmanıza ve rahatlamanıza yardımcı olacak. El İs H an luğ yar tan Lo Şaf gan hik ço dü ele an da KİTAP Tek Suçlu Beyniniz Tek Şişman Beyniniz ve Şişmansanız Sebebi Var isimli kitaplarıyla tanınan Yasemin Soysal’ın yeni çalışması Tek Suçlu Beyniniz ismiyle çıktı. Yazar, yeni kitabında yaşam boyu karşılaştığımız kötü durumlara çözüm bulmakla kalmıyor, aynı zamanda bu çözümü nörolojik açıklamalarla aktarıyor. İşten atılma, iflas etme ve boşanma gibi tüm sorunları “mükemmellik” tanımının içine sığdırıyor. 7’den 70’e Taş Devri Diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın yeni konu başlıklarıyla genişleterek tekrar kaleme aldığı 7’den 70’e Taş Devri Diyeti kitabında doğru ve sağlıklı beslenerek hastalıklardan korunmanın mümkün olduğunu, bilimsel araştırmaların sonuçlarıyla ortaya koyuyor. Hayykitap’ın yayımladığı çalışmada astım, reflü, hipertansiyon, Alzheimer gibi nüfusun büyük bir kısmında görülen hastalıklardan kurtulmak isteyenler için doğal ve basit tedavi yöntemleri öneriliyor. 8 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 hayat_tarzi_gul.indd 8 İ 24.10.2011 16:08 nın 1,5 dü rak zam to yo yo lad gö dü na ge lar yar İsk etm me yet na O de erk ka hayattarzı inde a yı MS bümü a ebi ysal’ın çıktı. tığımız r, aynı rla nma nın rıyla 0’e klı ümkün yla eimer İskender’i anlamak Elif Şafak son romanında toplumdaki kadın meselesini erkek karakter İskender’le empati kurarak çözümlüyor. H enüz basım aşamasında 165 bin sipariş alan İskender, Elif Şafak’ın Aşk’tan sonra en çok konuşulan romanı oldu. Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitapta Kürt kökenli Toprak Ailesi’nin hikayesi anlatılıyor. 1970’lerde Anadolu’dan Londra’ya göçen ailenin yolculuğunda insanın en yakınındakilerle nasıl uzak düştüğüne, gurbet yaralarına ve geçmişteki acıların aslında geçmişte kalmadığına tanıklık ediliyor. Bir Kürt köyünde başlayan serüven İstanbul, Londra ve Abu Dabi üçgeninde geçiyor. Bir buçuk yılda tamamlanan kitabı İstanbul’da yazmaya başlayan Şafak, Londra’da sonlandırdı. İngilizce yazılan roman Omca Kurgan tarafından Türkçeye çevrildi. Yazar kitabın kapak fotoğrafı için hikayenin erkek kahramanı İskender’in kılığına girdi. Bu, eserin en çok konuşulan özelliği oldu. Bazı çevreler bu tercihin okurun hayal dünyasına bir müdahale olduğu yönünde eleştirilerde bulundu. Şafak eleştirilere cevaben, kadın bir yazar olarak bir erkek karakteri anlayabilmek, onun dönüşümünü yaşarken okuru da buna yoldaş edebilmek için kapakta erkek olarak yer aldığını söyledi. Bir söyleşide, “Daha önce bir kadın yazar, erkek kahramanın kılığında kitabının kapağında yer aldı mı bilmiyorum ama 1,5 yıldır hep İskender olmanın nasıl bir şey olduğunu düşündüm, ister istemez İskenderleştim” diyen yazar İskender karakterini yazmanın çok yıpratıcı olduğunu, hatta süreçte kimi zaman ağladığını itiraf ediyor. Şafak, erkekleri anlamadan toplumdaki kadın meselesinin anlaşılamayacağını savunuyor: “Bu romanı yazmak benim için enteresan ve zor bir yolculuktu. Sürekli ‘İskender olsa ne yapardı?’ diye sorguladım. Onu anlamadan aile sorunlarına, sevgimizi neden gösteremediğimize ilişkin sorulara cevap bulamayacağımızı düşünüyorum.” Romanda üzerinde en çok durulan konulardan biri kadına yönelik şiddet. Şafak, toplumdaki cinsiyetçi kalıbın değişmesi gerektiğine inandığını belirtirken, ataerkil yapının sadece kadınları mutsuz etmediğinin, erkeklerin üzerinde de büyük bir baskı yarattığının altını çiziyor. Bu yüzden kitaptaki anti kahraman İskender’le empati kurarak karakteri farklı açılardan analiz etmiş. “Biz İskender´i anlamadıkça, İskender gibileri çözemedikçe bu sorunları ortadan kaldıramayız. İskender nasıl yetişiyor? Onu da yetiştiren bir anne. O ana-oğul ilişkisi nasıl şekilleniyor? Biz kadınlar bunda nasıl rol oynuyoruz? O kadar karmaşık bir konu ki, işte bu yüzden konuya daha derinden bakabilmek istedim. Kadınlar, farkında olmadan ataerkilliği içselleştiriyor, bu yüzden sorun çözülemiyor. Biz bu kalıpları tekrar ediyoruz. Yoksa kalıplar çok kolay değişir.” oğal KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE hayat_tarzi_gul.indd 9 | 9 24.10.2011 16:08 hayattarzı ÖZEL D Do D-L hed Ka FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ; ZEYNEL ABİDİN AĞGÜL (GÜL KAYNAK) D-Lif Boğaz Sonra me de yaz m adınd tense Daha haftal de yed üç ayd işe gir feCo d kişiye Deto D-Life’ın yöneticisi detoks uzmanı Gül Kaynak. 10 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 merkez_gul_02_yeni_05.indd 10 24.10.2011 16:10 Kendi etmem merke katıld de yer Yeniden Doğuş Doğuş Grubu’nun imza attığı detoks ve sağlıklı yaşam merkezi D-Life, uzman kadrosu ve yenilikçi programlarıyla fark yaratmayı hedefliyor. D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü Gül Kaynak, merkezi ve detoks uygulamalarını anlatıyor. BURCU SEVER D-Life’ı yöneten kişi olarak sizi tanıyabilir miyiz? Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünde okudum. Sonra aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler bölümünde eğitimime devam ettim. Yedi yıl bir finans şirketinde çalıştıktan sonra bir yaz macerası olarak Türkbükü’ndeki Tampa Beach’te Dreamlands adında bir spa açtık. Çok başarılı oldu. Finans işine devam etmektense spanın ikinci şubesini Küçük Bebek’te açmaya karar verdik. Daha sonra Uludağ ve Maçakızı’nda şubeler açtık. Otellerde detoks haftaları düzenlemeye başladık. Tayland’a gittik. Burada yedi günde yedi kilo verdim. Ardından detoks sonrası programı uygulayıp üç ayda 25 kilo daha verdim. Bu kadar kilo verdiğimi görenler bu işe girmem konusunda beni teşvik ettiler ve Bodrum’daki The LifeCo detoks merkezinde çalışmaya başladım. Burada 8 binden fazla kişiye detoks yaptırdım. Detoks uzmanı olmak için nasıl bir eğitimden geçtiniz? toks nak. Kendi vücudunuzdaki değişimi gördükten sonra bu dünyayı merak etmemenize imkan yok. Tayland, Almanya ve Amerika’da farklı merkezlerde 10 günlük kürler denedim ve sertifika programlarına katıldım. Amerika’da iki kez Dr. Robert Young’ın verdiği eğitimlerde yer aldım. Burada Canlı Kan Testi ve mikroskopi eğitimi aldım. D-Life, Doğuş Grubu’nun en yeni projelerinden biri. Böyle bir işbirliği nasıl doğdu? The LifeCo’daki misyonumu tamamladığımı ve sağlıklı yaşam felsefesini Türkiye’de ve dünyada daha fazla yaymam gerektiğini uzun süredir düşünüyordum. Ve şu an Doğuş’tayım... D-Life’ın benzer merkezlerden farkı ne olacak? Detoks ilk zamanlardan beri insanların sağlıklarını korumak için uyguladığı bir yöntem. Ama zamanla insanoğlu hastalıkları iyileştirmeye o kadar odaklandı ki, hasta olmama, vücudu sağlıklı tutma metodlarını tamamen unuttu. Vücudumuz hastalandığında, bu basit bir soğuk algınlığı bile olsa, beyin iştahsızlık komutuyla sindirimi durdurma ve tamirata yönelme sinyali verir. Fazla ve yanlış beslenme, toksidite olası hastalıkları da besler. Dünyada birçok merkezde farklı oruç ve arınma kürleri uygulanıyor. Hepsi kendi seviyesinde başarılı. D-Life’ın Doğuş kalitesi ve vizyonuyla dünyadaki en iyi merkezlerin arasında yerini alacağına inancım tam. D-Life’ı açarken örnek aldığınız bir merkez ya da yararlandığınız bir yöntem var mı? Dünyanın birçok köşesinde çok başarılı programlar sunan merkezKASIM-ARALIK 2011 D-LIFE merkez_gul_02_yeni_05.indd 11 | 11 24.10.2011 16:10 hayattarzı ÖZEL ler var. Amerika, Almanya ve Uzakdoğu’da birçok merkezi inceledim. Genel felsefe aynı. Belli sürelerle sıvı beslenme, sauna, masaj gibi spa hizmetleri; yoga, meditasyon, nefes, enerji çalışmaları; kolon hidro terapi ve kolema ile bağırsakları, ozon ile kanı temizleme, hafif ve düzenli egzersiz bu yöntemlerin ortak noktası. Biz Türkiye’de bir de Türk misafirperverliğini ve insana verilen değeri ekliyoruz ve program daha başarılı hale geliyor. Doktor ya da beslenme uzmanı olmamanıza rağmen insanları nasıl beslenmeleri gerektiğine dair yönlendiriyorsunuz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? Haklısınız, ben doktor değilim ve hasta insanlara bir tedavi önermiyorum. D-Life da bir tıp merkezi değil, sağlıklı yaşam merkezi. Biz burada insanları iyileştirmiyoruz. Onlara sadece nasıl daha sağlıklı yaşanacağını gösteriyoruz. Merkezimizde dünyadaki diğer sağlık merkezlerinde olduğu gibi doktor, diyetisten ve hemşireler görev yapıyor. Ekip olarak danışanlarımıza, özellikle hasta değil “danışan” diyorum, kendi özelliklerine göre nasıl daha sağlıklı yaşayabileceklerinin ipuçlarını veriyoruz. Bunlar aslında hepimizin bildiği ama uygulamadığı az yemek, çok su içmek, doğal beslenmek, pozitif düşünmek, spor yapmak gibi temel yaşam prensipleri. var. Öte yandan sindirim ve toksin atma sistemlerimiz doğal yiyeceklere göre programlı. Örnek vermek gerekirse, sindirim sistemi patatesi sindirebilir ama altı ay raf ömrü olan bir patates cipsinin içindeki kimyasal koruyucuları ve gıda boyalarını sindiremez. İşlenmiş, uzun raf ömrü olan gıdalar, kimyasal ilaçlar, sigara ve alkol vücudumuzun arınma sistemini yetersiz bırakıyor. Bir de bu arınma ve toksin atımı için gerekli olan su tüketimini yapmazsak, düzenli ter atmazsak, bağırsaklarımız düzgün çalışmazsa, lenfatik sistemimizi aktive edemezsek vücut çaresiz kalıyor ve desteğe ihtiyaç duyuyor. D-Life’ta bazı uzmanların tehlikeli olarak değerlendirdiği lavman uygulaması var. Lavman olmadan detoks olmaz mı? Özellikle yurtdışından gelen misafirlerim kolema (kalın bağırsak temizliği) uygulaması yoksa burada geçirecekleri dönemin sadece iyi beslenme haftası olacağını belirtiyor. Lavman yaptıranlar bunun faydasını gördüğü için düzenli olarak yaptırmak ister. Özellikle Robert Young’dan aldığım eğitimlerde bağırsak temizliğinin bütün sağlığı etkilediğini ispatlarıyla öğrendim. Lavman D-Life’ta opsiyonel bir uygulama olarak sunuluyor. Detoks tam olarak nedir ya da ne değildir? Detoks ya da sıvı oruç dediğimiz şey, diyet değildir. Diyette sindirim devam eder. Detoksta vücut bir nevi oruca sokulur. Oruç, detoksta önemli bir felsefedir. Annemiz hasta olduğumuzda iyileşmemiz için bize iki porsiyon kebap, bol hamur işi ve tatlı yedirmez, spora göndermezdi. Sebze çorbası, bitki çayı ve uyku ile vücutta sindirimi azaltarak tamirata destek sağlardı. Detoksla vücudu bu moda sokmaya çalışıyoruz. Sindirim vücutta en çok enerji tüketen ikinci aktivitedir ve devamlı sindirim yapmak zorunda olan bir vücut hücre tamiri, yenilenmesi ve arınma yapmakta zorlanır. Detoks, toksin atarak kilo vermektir. Toksinler vücutta yağların içinde birikir. Vücudu toksinlerden arındırırsanız yağlar hiç olmadığı kadar hızlı kaybedilir. Detoksun ne kadar sağlıklı olduğunu gösteren yedinci günde kişi kendini hiç olmadığı kadar enerjik hisseder. DETOKS DİYET DEĞİLDİR. DİYETTE SİNDİRİM DEVAM EDER. DETOKSTA VÜCUT BİR NEVİ ORUCA SOKULUR. Detoksun hastalıkları tedavi edici etkisi var mı? Detoksun sayısız faydası var. Öte yandan tek başına yeterli değil. Evinizi bir kere temizledikten D-Life Tanı, Testi tanı y damla büyüt den, b kalite göster biriki nuzun ruz. A leri te karşıl Sağlık yönle Eğitim seler k sebzelatan delikl bu say venle daha y suyun min v Hami leyen sıvı al tek ve göre n lirlen doğay İdeal Denem en faz maya Masaj odalarında doğal ürünler kullanılıyor. 12 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 merkez_gul_02_yeni_05.indd 12 D-Lif Kiml İnsan vücudu zaten kendi kendini toksinlerden arındırmaya yönelik bir sistem. Ayrıca neden detoks yapılması gerekiyor? Çok doğru, vücudumuzun kendi arınma mekanizması sonra mezse sağlık Düny yönel uzun lacak ği için 24.10.2011 16:10 Deto duğu Düny l yiyestemi psinin ez. İşve alde bu azsak, nfatik e ihti- sonra nasıl çamurlu ayakkabılarınızla girmek istemezseniz, uzun süreli sağlık için de detoks sonrası sağlıklı yaşam tarzına geçiş yapmak çok önemli. Dünyada sağık merkezleri hep hastalık tedavisine yöneliyor. Halbuki hepimizin amacı hastalanmadan uzun süre sağlığımızı korumak olmalı. D-Life’ta yapılacak düzenli arınma kürleri ve hayat tarzı değişikliği için eğitimler bunu sağlıyor. D-Life’taki detoks sürecini anlatır mısınız? irdiği lmaz ğırsak adece ar buÖzeliğinin Life’ta ıkları si var aydası k başıvinizi dikten D-Life’a danışanlar üç adımdan geçecek. Birincisi Tanı, yani kişiye bir nevi ayna tutmak. Canlı Kan Testi beni yıllardır çok heyecanlandıran eşsiz bir tanı yöntemi. Parmağınızın ucundan alınan bir damla kan, özel bir mikroskobun altında 1600 kez büyütülüyor ve alyuvar, akyuvar yapısıyla kalitesinden, beslenme tarzınızdan, su tüketiminizden uyku Ulus’taki beş katlı D-Life binası. kalitenize kadar birçok şeyin sağlığınıza etkisini gösteriyor. Sigara, alkol, kafein ve kimyasal ilaçların birikimi de görülüyor. Kısacası kanınızdan vücudunuzun alkali mi, asidik mi olduğunu ve toksin birikimini belirliyoruz. Ayrıca yağ, kas, su ölçümleri, Omega yağı, antioksidan seviyeleri testleriyle kişiye özel verileri elde ediyoruz. Öncesi ve sonrasını karşılaştırmak başarıyı ölçmek açısından çok önemli. Sağlıklı besinlerin seçimi konusunda misafirlerinizi nasıl yönlendiriyorsunuz? Eğitim detoksun en önemli parçası. Buraya bir haftalığına bile gelseler konuklarımıza organik ürünleri nereden alabileceklerini ve sebze-meyveleri hangi mevsimlerde tüketmeleri gerektiğini anlatan listeler veriyoruz. Mesela aldığınız rokanın üzerinde küçük delikler varsa bilin ki o roka daha az kimyasala maruz kalmıştır ve bu sayede tırtıllar onu yiyebilmiştir. Onlar yiyebiliyorsa biz de güvenle yiyebiliriz. Bunun dışında bazı sebzelerin nasıl diğerlerinden daha yararlı olduğunu gösteriyoruz. Küçük bir bardak buğday çimi suyunun kilolarca yeşil yapraklı sebzenin içindeki mineral, vitamin ve proteini içerdiği gibi. Merkez 30 kişilik uzman kadroyla hizmet veriyor. Kimler detoks yapabilir? Hamileler dışında herkes programlarımıza katılabilir. Bebek bekleyen annelerin de beslenme programlarını tekrardan düzenleyip, sıvı alımı ve çiğ sebze-meyve tüketimini artırarak kendilerine destek verebiliriz. Toksin madde birikimi, hayat tarzı ve alışkanlıklara göre ne sıklıkta detoks yapılması gerektiği uzmanlar tarafından belirlenmeli. Günde iki paket sigara içen ve şehirde yaşayan biriyle, doğayla iç içe yaşayan birinin detoks ihtiyacı aynı olamaz. Dekorasyonda Uzakdoğu teması öne çıkıyor. İdeal uygulama süresi nedir ve ne sıklıkla tekrarlanabilir? Deneme amaçlı bir gün yapılabilir ama sonuç almak için en az yedi, en fazla 21 gün yapmak gerekir. 21 gün detoks yaparsanız yaşlanmayacağınızı iddia ediyoruz. ıyor. Detoksun daha sağlıklı yaşamaya yönelik bir yöntem olduğunu anlıyoruz. Kilo vermeye de etkisi olur mu? Dünya genelinde uygulanan bir haftalık detoks programlarında kilo yoğunluklarına göre kadınlar 4 ila 6, erkekler 6 ila 12 kilo verebiliyor. Programa katılanlara ilk gün diyetisyen kontrolünde yağ, kas ve su ölçümü yapılıyor. Program bittiğinde bu ölçümleri tekrarlıyoruz. D-Life’ta kaç çeşit detoks programı uygulanacak? Kişinin ihtiyacına göre sırf sıvı tüketilen ve/veya çiğnemeli arınma KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE merkez_gul_02_yeni_05.indd 13 | 13 24.10.2011 16:11 hayattarzı ÖZEL programlarımız mevcut. D-Life’ta yeni bir program da uyguluyorum. Tamamen desteksiz. Yani daha önceki programlarda deniz yosunu ve ısırgan otu karışımları, probiyotikler gibi bitkisel destekler vardı. Herkes bu bitkisel kapsülleri kullanamayabiliyor. Yeni programda kapsüller yok. Her şeyi doğal haliyle kullanıyorum. Kişiye özel olarak bu programlardan biri uygulanabilir. Önce kişiyi yakından tanımak ve ihtiyaçlarını kendi ağzından dinlemek için birebir tanışma ve birlikte form doldurma prosedürümüz var. Sonrasında Canlı Kan Testi, yağ, kas, su ölçümleri yapılıyor. Tüm bu aşamaların sonunda kişinin nasıl bir küre başlaması gerektiğine ve nasıl bir yol çizeceğimize birlikte karar veriyoruz. Beslenmeye bakışınız oldukça farklı. Asidik ve alkali olmak üzere besinleri ayırıyorsunuz. Fitness salonu Asidik ve alkali beslenme tarzı son derece bilimsel temellere dayanıyor. Bugün asidik olduğunu ölçebildiğimiz şekerli bir içecek 50 yıl sonra da aynı ölçüyü bize verecek. Yani bu değişen bir ölçü birimi değil. Kişi yüzde 75 alkali beslenip, yüzde 25 asidik yiyecekler için kendine yaramazlık payı bırakırsa dengeli beslenmiş olur. B Dünyada her dönem farklı diyet trendleri öne çıkıyor. Bu diyetleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğal ve sağlıklı beslenmenin modası olmaz. Doğaldan uzaklaşmadığınız, miktarı sınırladığınız, dengede kaldığınız ve bunu bir hayat tarzı haline getirdiğiniz sürece diyetlere ihtiyacınız kalmaz. Özellikle belli bir yaştan sonra hayvansal proteini azaltmak çok faydalı. Yabancı bir danışanım güzel bir Türkmen atasözü söylemişti: 40’ına kadar kuzu ye, 40’ından sonra kuzu ne yiyorsa onu ye. Juice bar Herkes D-Life’a gelebilir mi? Ailenin her bireyinin daha sağlıklı bir yaşamdan göreceği faydalar var. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı fark etmiyor. Bebeklerin anne sütünden kesildikten sonra alacağı gıdalar, daha da öncesinde anne sütü içerken annenin beslenme şekli onların gelecekteki sağlığını belirliyor. D-Life ekibi kimlerden oluşuyor? Dünyadaki örnekleri gibi burada da değişik konularda uzman kişilerden oluşan güçlü bir kadro var. Doktor, diyetisyen, hemşire, terapist, yoga ve fitness eğitmeni, meyve-sebze suyu karışımlarını hazırlayan juice bar ekibi, misafir ilişkileri sorumluları diye uzayıp giden kalabalık bir ekibiz. Kadronun ortak yönü sağlıklı yaşamaya ve düzenli arınmaya inanıyor olmaları. Bu konularda eğitimleri, tecrübeleri ve yüksek empati kabiliyetleri var. Personelimiz de detoks yapıyor. Hepsinin yılda iki kez ücretsiz detoks tedavisi hakkı var. Detoks dışında ne tür hizmetler sunuyorsunuz? D-Life, 7’den 70’e sağlıklı yaşam eğitimini önemseyen bir oluşum olarak kendini konumlandıracak. Okullarda öğrenciler, öğretmenler, veliler için eğitim projeleri kurgulanacak. Tesislerimizde her gün bilgi aktarımları, hafta sonları toplu dersler olacak. Şirket çalışanlarına yönelik projeler yapılacak. Butik hamam HEPİMİZİN AMACI HASTALANMADAN UZUN SÜRE SAĞLIĞIMIZI KORUMAK OLMALI. D-LIFE’TA YAPILACAK DÜZENLİ ARINMA KÜRLERİ VE HAYAT TARZI DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN EĞİTİMLER BUNU SAĞLIYOR. 14 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 merkez_gul_02_yeni_05.indd 14 24.10.2011 16:11 u “ d gitmişt klasik açık h bahçe Hoşum tıkırtı ü pıları ü cevap, madde çalışan yüzde istiyors olmuşt rağme Sabah sokup bir an kendim lerde d sun, ya bu rah lin olm bilinçli Taylan spalard malarl ilk det zi ben yerdi. odasın temizl Her mevsimin bir detoks sebebi vardır lonu B e bar mam N T u söz seneler önce Almanya’nın en ünlü “fasting”, yani oruç kliniğindeyken misafir bir doktorun söylediği bir sözdü. Çok hoşuma gitmişti. Burada haftada iki kere düzenlenen canlı klasik müzik konserleri ve kışın kar yağarken bile açık havada size yüzme imkanı veren harika bir bahçe içindeki havuzları da çok hoşuma gitmişti. Hoşuma gitmeyen, ilk gece koridorda duyduğum tıkırtı üzerine odamdan çıktığımda görevlilerin kapıları üzerimize kilitlediğini fark etmemdi. Aldığım cevap, “Burası bir otel değil, bir klinik. Buraya madde bağımlısı da, alkolü/sigarayı bırakmaya çalışan da, yeme bozukluğu olan da geliyor. Bu yüzden akşamları koridorları kilitliyoruz. Çıkmak istiyorsanız başhekimden yazılı izin almanız lazım” olmuştu. Bunlardan hiçbiri bende olmamasına rağmen tek aklıma gelen o an oradan kaçmaktı. Sabah erkenden hepimizi bornozlarımızla sıraya sokup kilo ölçümlerimizi yapmalarını da pek hoş bir anı olarak hatırlamıyorum. O zaman kendi kendime karar vermiştim.“Kuracağımız merkezlerde de doktorlar, hemşireler, kan testleri vb. olsun, yani kapsamlı bir klinik hizmeti verilsin. Ama bu rahatsız edici ve rahatlamayı engelleyen disiplin olmasın. Herkes kendi sorumluluğunu alarak bilinçli bir şekilde programı istediği için uygulasın.” Tayland’da gittiğim değişik detoks merkezleri ve spalarda da değişik tecrübeler ve farklı uygulamalarla karşılaştım. Mesela Koh Samui Adası’nda ilk detoksumu yaptığım “hippi” detoks merkezi bence gittiklerim arasında bu işi en iyi yapan yerdi. Öte yandan sizden önceki misafir, kolema odasını iyi temizleyemediyse (!) önce etraflıca bir temizlik yapmak zorunda kalmanız, kolema de- nen işlemle ilgili ilk tecrübenizi bir videodan bu yeni olayı çözmeye çalışarak gerçekleştirmeniz kolay değildi. Hiç unutmuyorum, yanımdaki arkadaşım, “Ben bunu yapmam, sen yaparsan bu hafta benden uzak dur, burası hiç hijyenik değil” diyerek kestirip atmıştı. Kolema denen bağırsak temizliği odalarının hemen yanı başında, açık hava juice bar’da içeceğiniz meyve suları sıkılıyordu. Yine de tesis ağzına kadar doluydu ve sonuçlar inanılmazdı. Bir haftada 6-12 kilo vermiş, kolesterol, tansiyon ve şekeri normal seviyelere inmiş turistler sizinle hemen arkadaş oluyor, heyecan ve tecrübelerini paylaşıyorlardı. Ayrıca masajlar sudan ucuzdu. Herkes neredeyse günde 2-3 masaj yaptırıyordu. Ben yine kararımı vermiş, “Türkiye’de kurulacak merkezlerde hijyen ve ilgi böyle olursa kimse gelmez. Programı aynen böyle yapmalı, öte yandan temizliği ve bilgilendirmeyi sıkı tutmalı“ demiştim. SONBAHAR, DETOKS YAPMAK İÇİN İDEAL BİR MEVSİMDİR. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİREREK KIŞA HAZIRLANMAYI EN GÜZEL SONBAHARDA YAPABİLİRSİNİZ. Amerika’daki bu tür merkezlerde ise herkes neredeyse birer sağlık koçu olarak eğitiliyordu. Bilgilendirme muhteşemdi. Eve gittiğinizde birden kendinizi buğday çimi yetiştirirken, filizlendirme ve meyve suyu konusunda uzmanlaşmış ve herkese beslenme dersi verirken buluyordunuz. Masajlar ise korkunçtu. Lenflerin masaj ile çalıştırılmasının ve farklı masajların tüm faydalarını öğrenmiştim ama Amerikalı masözün seansı bitsin diye hayatımda ilk defa bir masaj odasında tavana bakıp dakikaları saymış ve seans bitmeden bir daha konu masaja gelince Uzakdoğuluları Batılılarla hiçbir zaman aldatmamaya karar vermiştim. Evet, eğitim merkezlerimizde şarttı, bir shot bardağı dolusu buğday çimi suyunun mucizesi ise inanılmazdı. Tüm gerekli ekipman ne yapıp edilip Türkiye’ye taşınacaktı. lere eklediğim en önemli şey “Human Touch (İnsani Dokunuş)” ve “Türk Misafirperverliği” oldu. Diğer bir deyişle, program tanıtımını, kolemayı vb. videodan değil, birebir güleryüzlü bir ekipten öğrenmek, içecek saatinde juice bar’a gitmek yerine sizi ağacın arkasına bile saklansanız bulan, takipçi servis elemanlarına kendinizi teslim etmek, koltukta uyuyakaldığınızda üzerinizi bir anne şefkati ile örten, programınızı sizinle takip eden, yaşadıklarınızı kendileri de defalarca detoks yaptığı için üst düzeyde bir empati ile anlayabilen, her sorunuza cevap vermeye çalışan bir ekibin koçluğunda arınmanızı yapacağınız bir ortam sağlamak Türk farkı olmalıydı. Her sabah başlattığım programda bıkıp usanmadan tekrarlayacağım bir cümle ile bunu anlatmalıydım: “Bizim tesislerimiz belki lüks değildir ama bir lüksümüz vardır, o da personelimiz.” Konu iyice dağıldı. Halbuki asıl yazma amacım her mevsimin bir detoks sebebi olduğu idi. Sonbahar, detoks yapmak için ideal bir mevsimdir. Yazın yaptığınız yaramazlıkları, alınan kiloları, bolca içilen içkileri, geç saatlere kadar uykusuz kalınan yaz gecelerinin yorgunluğunu atıp, bağışıklık sistemini güçlendirerek kışa hazırlanmayı en güzel sonbaharda yapabilirsiniz. Kışın, doğadaki çoğu canlının “kış uykusu”na yatması aslında bir tür detokstur. Yani iç organları, vücudun ikinci en büyük enerji harcayan aktivitesi olan sindirimden kurtarıp dinlendirmek ve yenilemektir. Bu vesile ile yağlar da yakılır. İlkbahar, vücutta “bahar temizliği” yapıldığı ayları kapsar. Hücreler yenilenir, kıştan sonra hızlanan metabolizma arınmayı daha çabuk gerçekleştirir. Veee yaz. Yaz aylarında, ki zaten çoğu detoks merkezi sıcak memleketlerdedir, artan sıcaklıkla birlikte vücudun su ihtiyacı da artar. Su içildikçe, daha çok terleme olur ve deriden toksin atışı hızlanır. Unutmayın, her mevsimin başka bir detoks sebebi vardır. Önemli olan sizin ajandanıza uyan herhangi bir yedi günü, hayat koşuşturmasına kısa da olsa bir ara vererek, sadece ve sadece kendinize, yani bu evrendeki en önemli kişiye ayırmaya karar vermenizdir. Bu araştırmalar, eğitimler ve tecrübeler birikiminde açılmasına katkıda bulunduğum merkezKASIM-ARALIK 2011 D-LIFE merkez_gul_02_yeni_05.indd 15 | 15 24.10.2011 16:11 hayattarzı 2 1 3 4 5 SPOR 6 SAĞLAM ADIMLAR Sakatlanmadan spor yapmak için doğru ayakkabıyı seçin. S por ayakkabı seçiminizi doğru yaparak spor kaynaklı ayak, bilek, bacak ve sırt yaralanmalarını önleyebilir, kendinizi daha aktif hissedebilirsiniz. Ayakkabı seçimindeki en önemli kural, yapacağınız spor için tasarlanmış ürünü almak. Yanlış numara ayakkabı giymek ayağınıza yapacağınız en büyük kötülük. Bu nedenle ayakkabının ayağınıza uymasına dikkat edin ve denemeden ürün almayın. Alacağınız ayakkabıyı küçük bir teste tabi tutun. Mağazanın içinde bile olsa birkaç hareket yapmaktan çekinmeyin. Ve tabii eski ayakkabınıza veda edip dolabınızda en yeni modellere yer açın. ASICS’in GEL-Kayano 17 modeli aşil tendonuna uygulanan basıncı azaltarak sakatlık riskini düşürüyor (1). Nike’nin ürettiği LEBRON 8 PS, hafifliği ve Max Air tampon sistemiyle daha fazla konfor sağlıyor (2). PUMA’nın BioRide teknolojisiyle geliştirdiği Faas koleksiyonu koşucunun performansını artırıyor (3). Çıplak ayak hissi veren Nike Free serisi hafiflik ve teknolojiyi birarada sunuyor (4). Adidas’ın Climacool Ride koleksiyonunda kullanılan ClimaCool teknolojisi vücut ısısını kontrol altında tutuyor (5). New Balance’ın Wellness koleksiyonunun bir parçası olarak üretilen Truebalance modeli vücudu forma sokmaya yardımcı oluyor (6). 16 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 hayat_tarzi_gul.indd 16 24.10.2011 16:09 yenilenin GÜL BAKIMI Çiçeklerden elde edilen ekstrat ve esans yağları iyi bir cilt bakımının tamamlayıcıları olabilir. Gül, kurumuş ve çatlamış cilde en iyi gelen çiçeklerden biridir ve her cilt tipine uygundur. Kan dolaşımını düzenleyen ve vücudu sıkılaştıran özellikleriyle bedeninizi daha iyi ne besleyebilir... KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 17 | 17 24.10.2011 16:12 yenilenin Derin temizlik Yıpranmış cildi ölü hücrelerden arındırıp nemlendirmek ve canlandırmak yaz sonu dikkat edilecek en önemli noktalar. SEZGİ GENÇAY Y az mevsimi tatil zamanı, kendimizi her anlamda şımarttığımız, dilediğimiz gibi yediğimiz, deniz ve güneşin tadını çıkardığımız bir zaman. Yazın sıcak, güneş ve denizin yıpratıcı etkilerinden yorulan vücudumuzu yenileyip kışa hazırlamak için derin ve kapsamlı bir bakım zamanı sonbahar. Vücudumuzun en büyük organı olan cildimiz tıpkı diğer organlarımız gibi yorulur. Düzenli bakımın yanı sıra mevsim geçişlerinde daha derin bir desteğe gereksinim duyar. Yazın güneşten çatlayan, kuruyan ve yorulan cildi yenilemek ve beslemek için bakımınızı adım adım yaparsanız hem kendinizi hem de cildinizi yormadan canlanırsınız. Cildinize sağlıklı bir görünüm kazandırmak için arınma, yenilenme, beslenme ve koruma adımlarını izleyebilirsiniz. Yazın rüzgar, güneş, tuzlu veya klorlu sudan yıpranan dirsek, diz, topuk ve ayak parmakları kuruyup sertleşir. Ne kadar bakım yapsak da kuru, donuk ve pul pul olmuş bir cilt oluşur. Uzmanlar en iyi mevsim bakımının cildi ölü hücrelerden arındırmayla başladığına dikkat çekiyor. ARINDIRIP BESLEYİN Dirsek, diz ve topuk gibi eklem yerlerine yağlı kremler uygulayarak cildi korumaya alın. Ayrıca banyo sonrası ayaklara, özellikle topuklara krem sürdükten sonra giyilen pamuklu çoraplar kremin çok daha etkin bir biçimde emilmesini sağlar ve kısa sürede bebek gibi bir tene sahip olursunuz. Cildi ölü hücrelerden arındırmak için kese veya vücut scrubları çok uygundur. Keseden sonra kaliteli bir yağ ile (badem yağı tüm cilt tiplerine uygundur) cildin nemlenip beslenmesini sağlayın. Vücudumuz nasıl yediklerimizden besin alıyorsa, cildimiz de aynı şekilde üzerine sürülen kremlerden beslenir. Vücut scrubları her iki işlemi birarada uygular. Cildi ölü hücrelerden arındırırken içerdiği yağ ile besler. Dikkat edilecek nokta, cilt tipine uygun ürünü seçmektir. Çünkü güneş sonrası yıpranan cilt tahrişlere açıktır. Ayrıca vücut kesesini güneşlendikten en az üç gün sonra yaptırmak uzmanların önemli tavsiyeleri arasında. 18 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 18 24.10.2011 16:12 Ç Kış kez D ihmal garlar ve sağ He kilde y settiğim diğimiz daha ç proble su içm su içm yenilenin ndimizi diğimiz n tadın sıcak, orulan çin dear. an cilorulur. erinde ar. Yaan cildi adım cildiniıklı bir enme, rsiniz. sudan makları sak da ur. Uzhücrekiyor. e yağlı . Ayrıpuklara oraplar mesini e sahip n kese eseden üm cilt enmemizden zerine rubları hücreDikkat çmekrişlere ten en önemli Gece yatarken gülsuyu Çatlak dudaklara peeling Kış boyu sert rüzgarlarla kuruyup çatlayan dudaklara haftada birkaç kez peeling uygulamak iyi bir çözüm olacaktır. D udaklarımız sonbaharla birlikte kuruyup çatlamaya başlayacak. Yüzümüzün diğer bölgeleri gibi yağ bezleri tarafından korunmayan dudaklar, biraz da ihmal edildiğinde çabucak kurur ve çatlar. Ancak sert rüzgarlar esmeye başlamadan önlem alırsak, kış boyu bakımlı ve sağlıklı dudaklara sahip olabiliriz. Her şeyden önce dudakları ısırmamak gerekir. Aynı şekilde yalamak da son derece sakıncalıdır. Kuruduğunu hissettiğimiz dudaklarımızı sık sık yalayarak onları nemlendirdiğimizi düşünürüz. Oysa mevcut nemini de kaybederek daha çok çatlamalarına sebep oluruz. Uzmanlar çoğu cilt probleminde olduğu gibi dudak çatlamalarına karşı da bol su içmemizi öneriyor. Daha az susadığımız kış aylarında bol su içmek yazın olduğu kadar kolay olmasa da bu öneriyi ciddiye almalıyız. Günde en az 5-6 bardak su içerek dudaklarımızın içten nemlenmesine katkıda bulunabiliriz. Dudak peelingi pek aşina olduğumuz bir yöntem olmasa da oldukça faydalı. Piyasada bulunan organik peeling ürünlerini kullanarak kurumuş, çatlamış ölü deriden arındırdığımız dudaklarımıza daha sağlıklı bir görünüm kazandırabiliriz. Dudak peelingini haftada birkaç kez tekrarlamak oldukça iyi sonuçlar verecektir. Tabii peeling ile ölü deriden arındırdığımız dudaklarımızı özel kremlerle nemlendirmek bir diğer önemli nokta. Piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz organik ürünleri tercih edin ve dudaklarınızı gün içinde ihtiyaç hissettikçe nemlendirin. Seçtiğiniz ürünü özellikle rujdan önce sürmeniz daha iyi sonuçlar verecektir. Yaz bitmek üzere ama güneşin etkileri hâlâ sürüyor. Güneş sağladığı bronzlukla yıl boyu canlı ve çekici bir cilt yaratır. Tüm gözenekler sağlıklı bir şekilde nefes alır ama leke ve sivilceler oluşabilir. Güneşten yıpranan cilde bu dönemde hassas ve hafif bir bakım yeterli olacaktır. Sabun içermeyen, kırışıklara karşı bakım sağlayan yüz yıkama jel ve losyonları cildi sıkılaştırırken sivilce oluşumunu da engeller. Temizlik sonrası özellikle gece yatarken sadece gülsuyu kullanmanız yeterli olacaktır. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 19 | 19 24.10.2011 16:12 yenilenin Ciel D’azur Aloe Vera Yüz Temizleme Jeli, sulandırıcı ve sıkılaştırıcı yapısıyla cildin pH değerini koruyarak lipid tabakaya zarar vermeden cildi temizler. Yüksek oranda vitamin, mineral ve amino asit içeriği sayesinde cildi besler ve yeniler. Göz ve yüz makyajını çıkarmak için de tavsiye edilir. ORGANİK IŞILTI Doğal ürünlerle temizlenmiş bir cilt her zaman dinamik ve sağlıklı bir izlenim bırakır. Living Nature markasının Yeni Zelanda’da üretilen manuka balı ve hindistancevizi yağı içerikli ürünleri arasında temizleme sabunları önemli yer tutar. Tüm cilt tipleri için uygun olan bu sabunlar cildi kurutmadan temizler ve besler. Aveda Brightening Cleanser’ın içerdiği hindistancevizi türevli yüzey aktif madde cildinizin cansız hücrelerini temizleyerek berrak görünümünü artırır. Antioksidan bitki özleri ile yoğunlaşmış La Clarée Oliv’ Yüz Temizleme Sütü, kadifemsi yapısıyla ciltteki bütün makyaj izlerini ve kirleri hidrolipidik tabakayı koruyarak yok eder. Cilt temizlenir, esnek ve yumuşak bir görünüme kavuşur. Makyaj temizliğinde hızlı ve gözlerinizi yakmayan etkisiyle bu organik ürün cildinizi yeni güne hazırlar. C v c Y Lavanta ve nane içeren rareblossom Yüz Temizleme Jeli ciltte biriken makyaj kalıntılarını ve kirleri etkin bir şekilde temizler; cildi rahatlatır. Tüm cilt tipleri için uygun olan ürünün pH değeri cilt ile uyumludur. Özel bileşimi sayesinde cilde ferahlık hissi verir. mizi o yaklaşa beslem iki dos humud olgunl de ku lerden ile ant ve bak Antiok asit, m 20 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 20 V t 24.10.2011 16:12 yenilenin i özleri La ü, yla akyaj Vitamin tedavisi Canlandırıcı, koruyucu ve destekleyici vitamin kürleri düzenli kullanıldığında cilde gençlik aşılar. kayı der. esnek şur. inde zi yle bu dinizi ar. Y azın cilt yüzeyine hücum eden kan, kışın derinlere doğru çekilir. İşte bu yüzden kışın cildimiz solgun, yazın ise daha canlı bir görünüme bürünür. Dolayısıyla yazın cildi serin tutmak, kışın daha sıcak hale getirmek için farklı ürünler kullanır, beslenmemizi ona göre değiştiririz. Yaz sonunda cilt yüzeyine yaklaşan kanı serinletmek, yaklaşan kışa karşı cildi beslemek için bu dönemde kuşburnu ve ceviz iyi iki dostumuzdur. Kuşburnu gülün meyvesi olan tohumudur. Baharda büyümeye başlar ve sonbaharda olgunlaşır. Meyve olarak yenildiği gibi yemeklerde de kullanılır. C vitamini açısından en zengin bitkilerden biri kabul edilen kuşburnu A ve B vitamini ile antioksidanlar içerir. Kuşburnu yağı içeren krem ve bakım ürünleri, cildi vitamin açısından destekler. Antioksidan zengini ceviz yağı ise omega-3, lineoleik asit, magnezyum, bakır ve melatonin içerir. Vücut- taki endotelin seviyesinin düşmesine yardımcı olur, böylece kan damarları gevşer ve kan basıncı azalır. Dolayısıyla ceviz yağı içeren ürünler cilt yüzeyine hücum etmiş kanı serinletmek için idealdir. Çoğunlukla kırışık önleyici kremlerde kullanılan ceviz yağı, cildi yeniler ve kurumuş ciltleri nemlendirerek kırışık oluşumunu engeller. Egzema, kepek ve güneşten kurumuş cilt için de idealdir. Mevsimsel bakımları yaparken bulunduğunuz mevsimde hangi meyve ya da bitki yetişiyorsa, cildimizin ihtiyacını karşılayan da yine o bitki olur. Vie en Rose organik bitkisel ürünlerin formülleri mevsimsel değişikliklere uyum sağlayacak şekilde oluşturulmuş. Gül kremi içeriğinde bulunan kuşburnu miktarı kış mevsimi yaklaşırken daha da yoğun olarak kullanılıyor. Böylece cildin koruma ve yenilenme için ihtiyacı olan C vitamini sağlanmış oluyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 21 | 21 24.10.2011 16:12 yenilenin S k İyi bir nemlendirici kurumuş cilde bakım yapar, onu korur, iyileştirir ve eksiklerini maskeler. Yü en cild sağ ön C yanı s güneş getird arasın cilde b mevsi Te bakım lerden sonra nemi cilt da muş c ni ma zararl dönem Artık yor, za P S kur beş kur Isla vüc uyg 22 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 22 24.10.2011 16:12 Susuz kalmayın Yüzde 70’i sudan oluşan vücudumuzun en büyük organı cilttir. Dolayısıyla cildin nem dengesinin düzenli olarak sağlanması sağlık ve güzellik için en önemli adımdır. SEZGİ GENÇAY C ildimizi ölü hücrelerden arındırıp yenileyerek kışa hazırladıktan sonra, günlük ihtiyacı olan nemlendirmeyi asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü vücudumuzun yüzde 70’i sudan oluşur. Bu yüzden cilde bakım ve beslenmenin yanı sıra ihtiyacı olan nemi düzenli olarak sağlamak gerekir. Yazın güneş ve rüzgar cildimizin nemini azalttığı gibi, şehir hayatının getirdiği stres, hava kirliliği, yorgunluk da cildi yıpratan etkenler arasında yer alır. Ayrıca yaz güneşinde kuruyup yorgun düşen cilde bu dönemde ihtiyacı olan yoğun nemi vermek önümüzdeki mevsime daha sağlıklı girilmesini sağlayacaktır. Temizleme ve nemlendirme sağlıklı ve genç bir cilt için anahtar bakımlardır. Arındırma cildi yüzeyindeki kir, tortu ve ölü hücrelerden temizlerken bir yandan da kurutur. Arındırma işleminden sonra kullanacağımız krem ve nemlendiriciler cildin kaybı olan nemi kazandırırken, kuru derinin dökülmesini de sağlar. Böylece cilt daha yumuşak bir görünüme kavuşur. Nemlendiriciler kurumuş cilde bakım yapar, onu korur, sağlığını geliştirir ve eksiklerini maskeler. Kısacası cildin su kaybını dengeler ama sizi güneşin zararlı ışınlarından korumaz. Bunu aklınızda bulundurarak bu dönemde koruma faktörlü nemlendiricileri tercih edebilirsiniz. Artık günümüz kozmetik ürünleri sadece bakım yapmakla kalmıyor, zamanın yıpratıcı etkilerine karşı da önlem alıyor. Dolayısıyla Püf noktası Sıcak değil, ılık suyla duş alın. Sıcak su vücudun nemini alarak kurumasına yol açar. Nemlendirici kremi banyodan sonraki beş dakika içinde, vücut hâlâ ıslakken uygulayın. Bacaklarda kuruluk oluşuyorsa, banyodan önce kese ile ölü deriyi temizleyin. Islakken keselemekten daha iyi sonuç alırsınız. Banyodan sonra vücudunuzu havluyla iyice ovalayarak değil, yumuşak darbeler uygulayarak kurulayın. nemlendiricilerin yaşlanmayı geciktirici ve leke önleyici özellikleri de bulunuyor. Bazıları nemlendirmenin yanı sıra hafif bronz görünüm veren ışıltıyı da kazandırıyor. Nemini kaybetmiş ve kuru cilt arasında fark vardır. Kuru cilt yapısal bir özelliktir ve buna uygun nemlendiriciyi kullanmanız gerekir. Ancak tüm cilt tipleri hava ve çevre koşulları yüzünden nem kaybına uğrar ve düzenli olarak nemlendirilmeye ihtiyaç duyar. Yağlı, kuru ve karma cilt tipleri için farklı nemlendirici kremler vardır. SİZİN NEMLENDİRİCİNİZ HANGİSİ? Nemlendiricilerin en basit görevi, cildin en üst tabakasındaki suyu tutmaktır. Aynı zamanda geçici bir bariyer görevi de görürler. Sizin için en uygun nemlendirici cilt tipiniz, yaşınız ve akne gibi özel bir durumunuzun olup olmadığına bağlıdır. Bir genelleme yapmak gerekirse, normal cilt hiçbir zaman çok kuru ya da çok yağlı değildir. Doğal dengeye sahip bu cilt için su bazlı, hafif ve yağlı hissi vermeyen nemlendirici kullanılması yeterlidir. Kuru ciltte nemi sağlamak için daha ağır, yağ bazlı ve antioksidan içeren nemlendiriciler kullanılmalıdır. Bu tür ürünler kremlerden daha kalıcıdır ve ciltten suyun buharlaşmasını daha etkin bir şekilde önler. Yağlı ciltler akne ve siyah noktalara meyillidir. Bunun yanında daha fazla neme ihtiyaçları vardır, özellikle de cilt bakım ürünleri uygulandıktan sonra. Banyo sonrası hafif bir nemlendirici cildi koruyacaktır. Su bazlı, gözenekleri tıkamayan bir nemlendirici tercih edilmelidir. Hassas ciltler kızarıklık, tahriş ve kaşıntılara açıktır. Papatya gibi yatıştırıcı içeriklere sahip nemlendiriciler daha faydalı olacaktır. Aynı zamanda antialerjik ve kokusuz, parfümsüz ürünleri tercih ederken asit içerenlerden uzak durun. İlerleyen yaşla değişen hormonlar cildin daha fazla kurumasına sebep olur. Bu yüzden cildi yumuşak ve nemli tutmak için bu yaşa uygun nemlendiriciler seçin. Antioksidan veya alfahidroksi asit içeren ürünler kırışıklarla mücadelede size yarar sağlar. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 23 | 23 24.10.2011 16:12 yenilenin NE ZAMAN, NASIL KULLANMALI? Cildin nemlendiriciden en iyi şekilde faydalanması için birkaç noktayı göz önünde bulundurmak gerekir. Öncelikle deneyimlere açık olun. Cilt tipinize uygun, size yumuşak bir görünüm ve his veren bir nemlendirici bulun. Bazen en uygununu bulmak için birkaç farklı markayı denemeniz gerekebilir. Bu arada cildinizi her zaman güneşten koruyun. Güneşe karşı koruma sağlayan nemlendiriciler en büyük yardımcınız olmalı. Böylece cildiniz ihtiyacı olan nemi alırken aynı zamanda güneşin zararlarından korunacaktır. Ancak unutmayın ki en pahalı ürün her zaman en iyisi değildir. Fiyatın verimlilikle bir ilişkisi yoktur. Bir nemlendiricinin pahalı olması daha iyi sonuç vereceğini göstermez. Nemlendiriciyi banyodan hemen sonra uygulamanızda fayda var. Banyodan sonra, cildiniz tam kurumadan önce hemen uygularsanız yüzeydeki su kremle birlikte hapsolarak hücrelere kolayca nüfuz eder. Gece yatmadan önce yüzünüzü temizleyip nemlendirici veya ağır ürünler kullanmaktan kaçının. Vücut uykuda kendini yeniler. Temiz bir cildin nefes alıyor olması onun da dinleniyor olduğu anlamına gelir. Bazen sadece basit bir gülsuyu bile temizleme için yeterli olabilir. Ağır kremleri gereği kadar kullanmalısınız. Aşırı kuruluk yoksa yüzünüze ağır kremler sürmeyin. Bu tür kremleri el, ayak ve bacaklarınızda kullanın. Çünkü bu bölgeler kurumaya daha meyillidir. Bu arada her nemlendiricinin iddia ettiği her şeyi gerçekleştireceğini düşünmeyin. Nemlendiriciler birer kozmetik ürünüdür. Bir ilaç ya da tedavi gibi kesin sonuçlar vermeleri beklenemez. Kullandığınız ürün cildinizi daha iyi bir duruma getirmiyorsa ve sorunlarınız devam ediyorsa, bir cilt doktoruna danışmanız gerekir. Editörün seçtikleri AROMA CONFORT Duştan sonra kullanılması önerilen Decléor’un nemlendirici vücut sütü ince yapısıyla vücuda kolayca nüfuz ederek nemlendirici etkisini gösteriyor. NOURISHING HAND AND BODY CREAM Living Nature’ın antiseptik özelliğiyle bilinen manuka balı içerikli losyonu vücut, el ve ayaklar için etkili bir krem. Cildi yoğun bir şekilde nemlendirip rahatlatıyor. GEL d’ALOE VERA Ciel D’azur’un Aloe Vera içerikli kremi gözenekleri tıkayan ölü hücreleri hızla temizleyip cilde nefes aldırıp doğal nemini geri kazandırıyor, hücre oluşumunu destekliyor. KINETICS HYDRATING LOTION Hindistancevizi, jojoba ve diğer doğal-türevli maddeler içeren Aveda’nın hızlı-emici bu losyonu her tür cilde nazikçe nem kazandırıyor. NEMLENDİRİCİ VÜCUT LOSYONU rareblossom’ın jojoba ve kayısı yağı içeren kremi cildin canlılığını artırıyor, besliyor ve koruyor. Cildinizin daha sağlıklı, pürüzsüz ve yumuşak olmasını sağlıyor. IMPERIAL BODY BALM Kiehl’s’ın vücut kremi doğal glikolik asit içeriğiyle cildi yeniden nemlendiriyor, hücre yenileniyor ve çevresel faktörlerin cildi yaşlandırmasını önlüyor. 24 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 24 24.10.2011 16:12 sağlık YEŞİL KALKAN Yeşil çayın insan vücudunu kansere karşı koruduğu, kolesterol ve tansiyonu dengelediği, alerjiyi önlediği, gribe karşı direnci artırdığı, yaşlanma sürecini yavaşlattığı ve metabolizmayı hızlandırdığı araştırmalarla kanıtlandı. University of South Florida’nın yaptığı son araştırma ise Alzheimer’ı önlediği ve tedavi ettiğini ortaya koydu. İnsan vücudunu hemen her açıdan koruyan yeşil çayı kışın da bol bol tüketmemiz öneriliyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE kapak_bagirsak.indd 25 | 25 24.10.2011 16:17 sağlık Pat ma m söylüy gaza d yan g Sorun iki ne algısın gester dönem artıyo HAY İBS en kaybı yüzde Yüzde bırakı luğu y rın or basam vurul ğunu rine b Kod adı A.Ş.K. İ İBS (irritabıl bağırsak sendromu), zamane hastalıklarından. Sendromu en iyi anlatan üç belirti ağrı, şişkinlik ve kabızlık. Kısacası, A.Ş.K. MESUDE ERŞAN BS’ye huysuz veya huzursuz bağırsak sendromu diyenler de var. Çünkü şişkinlik, gaz ve dışkılama bozukluğu, karın bölgesinde huzursuzluk hissi ve karın ağrısıyla seyrediyor. Tamam, hayati tehlikesi yok. Ancak yaşam kalitesini bozuyor. Gastroenteroloji uzmanı Doç. Dr. Serdar Akça’nın verdiği bilgiye göre, sendrom bağırsakları çevreleyen nöronların basınç ve hareket algılarında düzensizlik ve bozukluk sonucu, bağırsak kaslarının düzensiz hareket etmesiyle meydana geliyor. Sendromu yaşayan hastaların bağırsak kaslarında aşırı kasılma veya gevşeme söz konusu. Bu düzensizliğe hangi durum veya durumların yol açtığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak açıklayıcı bazı tezler ileri sürülüyor. Tezlerden biri bağırsak enfeksiyonu sonrası, bağırsak çevresindeki sinir hücrelerinin çalışmalarının bozulması. Bir başka teze göre, duygusal stres sonucu ortaya çıkan uyarılar, bilinç dışı olarak bağırsağı etkiliyor. Ya da hücresel düzeyde gelişen hasarlar veya bazı gıdalar şikayetleri tetikleyebi- liyor. Doç. Dr. Akça, “Genel olarak düzenli fiziksel aktivite yapan, sağlıklı beslenen ve duygusal açıdan stresi yönetebilen, dengeli insanlarda İBS belirtileri daha az görülüyor” diyor. PSİKOLOJİK DEĞİL Gastroentereloji uzmanı Prof. Dr. Cengiz Pata, İBS’de psikolojik ve psikososyal bazı faktörlerin tetikleyici olduğunu belirtiyor. Ancak kesinlikle “psikiyatrik bir hastalık” olmadığının altını çiziyor. “Günlük stres arttıkça, hastalık karşımıza daha sık çıkıyor. Hastaların büyük çoğunluğu stresin belirtileri tetiklediğinden bahseder. Depresyon-anksiyete, somatoform bozukluk (fiziksel neden olmadan hastalık belirtilerinin ortaya çıkması), yaşam stresinin etkili olduğu biliniyor. Yaşam boyu farklı zamanlarda etkili olan başka psikolojik faktörler de tetikleyici olabiliyor. Eşle geçimsizlik, okulda veya işte sorun yaşamak gibi. Bunlar gerginlik ve anksiyeteye yol açıyor.” 26 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 kapak_bagirsak.indd 26 24.10.2011 16:17 EGZ Sendr şişkin ve me david kontr leri te dan u türün azaltı tedav şam t özel o yere s Sen hangi lama tüketi önlem sağlık A Dış olm Da A gel kul Pata, İBS’lilerin beyindeki ağrı algılama merkezlerinin daha çok çalıştığını da söylüyor. Ayrıca bu kişiler bağırsaklardaki gaza daha hassas. Başkasında ağrı yapmayan gaz, bunlarda ciddi sıkıntı yaratıyor. Sorunun kadınlarda daha sık görülmesi iki nedene bağlanıyor. İlki, kadınların ağrı algısının daha fazla oluşu. İkinci suçlu progesteron hormonu. Nitekim yumurtlama dönemlerinde kadınların İBS şikayetleri artıyor. HAYATI ETKİLİYOR İBS en fazla çalışmayı engelleyen ve işgücü kaybına yol açan sorunlardan. Hastaların yüzde 30’unun çalışma hayatı etkileniyor. Yüzde 46’sı ataklar sırasında işini yarım bırakıyor. Yüzde 15’i konsantrasyon bozukluğu yaşıyor. İşi bırakmak zorunda kalanların oranıysa yüzde 12. Prof. Dr. Pata, birinci basamak sağlık hizmetlerine yapılan başvuruların yüzde 12’sinin İBS kaynaklı olduğunu söylüyor. Gastroenteroloji kliniklerine başvuranlarınsa yüzde 28’i yine İBS’li. K. üzenli nen ve engeli örülü- engiz l bazı elirtir hasünlük ha sık u streseder. ozukbeliresinin farklı olojik le geamak ye yol EGZERSİZİN ÖNEMİ Sendromu en iyi anlatan üç belirti, ağrı, şişkinlik, kabızlık, kısacası A.Ş.K. Nedeni ve mekanizması tam olarak bilinmiyor. Tedavide esas, kişiyi rahatsız eden bulguların kontrol altına alınması. Bunun için şikayetleri tetikleyen sebepler araştırılıp bunlardan uzak kalınması sağlanıyor. Şikayetin türüne göre bağırsak spazm gidericiler, gaz azaltıcı ilaçlar, ağrı kesiciler, antidepresan tedaviler, dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar ve yaşam tarzında yapılan değişiklikler kişiye özel olarak düzenlenen tedavide önemli bir yere sahip. Sendromu yaşayan kişi, şikayetlerinin hangi durumlarda (stres, soğuk, yumurtlama dönemi, bazı yiyecek ve içeceklerin tüketimi gibi) şiddetlendiğini biliyorsa, önlemlerini alması daha kolay. Düzenli ve sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite, ruhsal durumun dengeli olması İBS şikayetlerini azaltıyor. Prof. Dr. Pata, İBS’nin kronik olduğunu ve hastanın bununla yaşamayı öğrenmesinin baş etmeyi kolaylaştırdığını söylüyor. “Hastaların belirtilerin kanser, iltihap, bağırsak düğümlenmesi gibi ciddi sağlık sorunlarına dönüşmeyeceğini, dönem dönem daha fazla bağırsak hareketi yaşayacağını bilmesi hastalığı kabullenmesini kolaylaştırıyor.” Hastanın hangi yiyeceklerin şişkinlik yaptığını gözleyerek bunlardan uzak durması mümkün. Yine hastanın bağırsaklarını bir düzene sokması için her gün aynı saatte (mümkünse kahvaltıdan sonra), telaşsız zamanlarda tuvalete gitmesi öneriliyor. RUHSAL ETKİYE TEPKİ Bağırsaklar ve beyin insan embriyosunun aynı kesiminden meydana gelir. Bu nedenle bağırsakların çok zengin sinir ağı var (bağırsak sinir sistemi) ve beyin ile çok kompleks ilişki halinde. Bu yakın ilişkiye karşın bağırsağın hareketlerini kontrol eden sinirlerin tamamı beynin kontrolü altında değil. Beyin ile vücudumuz arasındaki ilişki birçok örnekle ortaya konabilir. Anksiyeteye neden olan bir durum ile karşı karşıya kalındığında birçok kişide ruhsal ve fiziksel bir cevap meydana gelir. Böyle bir anda korku, anksiyete, stres veya şüphe hissedilebilir. Fiziksel olarak ise kas gerginliği, terleme, çarpıntı, nefes darlığı veya karın ağrıları gelişebilir. Her bireyde meydana gelen ruhsal ve fiziksel cevap farklı. Bu tamamen kişinin o anda aklında ve vücudunda olanların farkına varma derecesiyle ilgili. Bazı bireylerde hedef organ bağırsaklar. Bağırsaklar, gıdaların sindirilme ve artıkların dışarı atılması işlevini beyinden bağımsız olarak otonom sinirlerin kontrolünde yapar. Fakat stres sırasında beynin gönderdiği karmaşık uyarılar kendi kendine düzenli çalışan bağırsak sinir sistemini de etkiler. Bunun sonucunda İBS istemsiz olarak gelişebilir. 12 hafta tehlikesi Adından da anlaşılacağı gibi İBS bir sendrom. Yani tek bir hastalık değil, belirti ve bulguların bir bütünü. Hastalık kendini karın bölgesinde şişkinlik, gaz hissi, huzursuzluk ve ağrı hissiyle belli ediyor. Tüm bu şikayetler ishal veya kabızlık şeklinde görülen dışkılamayla azalıyor. Bu bulgulardan en az ikisi, başka bir hastalık olmadığı tespit edildiği halde, bir yıl içinde 12 haftadan uzun sürüyorsa hastaya İBS tanısı konuyor. Alarm bulgular Dışkıda kan, yüksek ateş, gece uykudan uyandıran şiddetli karın ağrısı, dışkılayınca rahatlama olmaması ve kilo kaybı gibi şikayetler varsa, İBS dışında bir hastalık olabileceği düşünülmeli. Daha ileri tetkikler yapılmalı. Bir de alarm belirtileri var ki bunlar olduğunda dikkat: Anemi Ailede kolon kanseri ve inflamatuar bağırsak hastalığı Kilo kaybı Ateş Makattan kan gelmesi Karında ele gelen kitle İnatçı ishal veya kabızlık Yakın zamanda antibiyotik kullanılması Gece uykudan uyandıran şikayetler (ishal, karın ağrısı gibi) KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE kapak_bagirsak.indd 27 | 27 24.10.2011 16:17 sağlık İyi uyku uyumanın Yaşam tarzında yapılacak birkaç küçük değişiklik derin ve kaliteli bir uykuya geçişin anahtarı olabilir. BERİL BEKEN sırları 28 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 uyku_melankoli_gul.indd 28 24.10.2011 16:18 Türk yaptığ de 12’ ülkele lo ort yüzde ra baş 9 civ düzey sayısı İst Fakül Bozuk Dr. D zorluk gitme uyanm konsa gibi ş rektir ret et Uyku raden mind nu ya Ha layan sağlığ İyi bi rektir rak al mak o yaşan parak sağlar kat ye testos yardım He lara iy len ta değil. yakal öneri U YKUNUZ GELİNCE YATIN n rı Ne kadar uykuya ihtiyacınız olduğunu en iyi siz bilebilirsiniz. Bunun için vücudunuzu dinleyin ve kendinizi çevrenizdekilerle karşılaştırmayın. Prof. Dr. Derya Karadeniz, “Her ne kadar günlük ortalama uyku ihtiyacı 6 ila 8 saat olsa da, bazı insanlar bu sürenin daha azı ile yetinebilir ya da daha fazlasına ihtiyaç duyabilir” diyor. “Aynı şekilde bazı insanların en geç saat 22.00’de uykusu gelirken bazıları saat 01.00’den önce yatağa girmek istemez.” İyi bir uykunun temel kuralları vücudunuzu dinlemek, uyku yapınızı bilmek, uykunuz geldiğinde yatmak ve ihtiyacınız olan uyku miktarına dikkat etmek olacaktır. Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin ülke çapında yaptığı bir araştırmaya göre, nüfusun yüzde 12’si uykusuzluk çekiyor. Bu oran diğer ülkelerden pek de farklı olmayan bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’de kadınların yüzde 16’sı uykusuzluk şikayetiyle doktora başvururken erkeklerde bu oran yüzde 9 civarında. Uzmanlar sosyoekonomik düzey düştükçe uykusuzluk çekenlerin sayısının arttığının altını çiziyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi sorumlusu Prof. Dr. Derya Karadeniz, uykuya dalmada zorluk, sık sık uyanma, gece tuvalete gitme, uykuda terleme, sabah yorgun uyanma, gündüz uyku ihtiyacı, dikkat ve konsantrasyonda bozukluk ve unutkanlık gibi şikayetlerin doktora başvurmayı gerektiren önemli uyku hastalıklarına işaret ettiğini söylüyor. Aynı zamanda Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin başkanı olan Karadeniz, çoğu bireyin hayatının bir döneminde farklı nedenlerle uykusuzluk sorunu yaşayabileceğini de sözlerine ekliyor. Hayatımızın neredeyse üçte birini kaplayan uyku, hem ruhsal hem de fiziksel sağlığımız için ihtiyacımız olan bir süreç. İyi bir uyku uyumak, vücudumuzun gerektirdiği uyku miktarını kesintisiz olarak almak ve güne dinç bir şekilde uyanmak olarak tarif edilebilir. Uyku sırasında yaşanan farklı evreler fiziksel tamir yaparak dinlenmiş bir şekilde uyanmamızı sağlar, beynimizin hafıza, öğrenme ve dikkat yetilerini artırır, büyüme hormonu ve testosteron gibi hormonların gelişmesine yardımcı olur. Herhangi bir sağlık sorunu olmayanlara iyi bir uyku uyuyabilmeleri için verilen tavsiyelerin çoğu hiçbirimize yabancı değil. Yine de aradığınız uyku kalitesini yakalayamadığınızı düşünüyorsanız, bu önerilere kulak verin. M ELATONİNİ ÇAĞIRIN Uykuya geçişimizi vücudumuzda salgılanan pek çok maddenin yanı sıra melatonin hormonuna borçluyuz. Vücut biyoritmini düzenleyen melatoninin akşam saatlerinde belirli bir seviyeye ulaşması uykumuzun gelmesini sağlar. Bu nedenle çevremizde yapacağımız küçük düzenlemelerle melatonin salgılanmasını tetiklemek kaliteli uykuya giden yolu açabilir. Yatmadan birkaç saat önce bulunduğunuz odanın ışıklarını yavaş yavaş kısmaya başlamak, alttan aydınlatma kullanmak ve televizyon gibi kuvvetli ışık kaynaklarının karşısında mümkün olduğunca az zaman geçirmek uykuya geçişi büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. M İDENİZİ RAHATLATIN Gün boyunca tükettiğiniz yiyecekler, özellikle de akşam yemeğinde yapacağınız tercihler iyi uyumanıza yardımcı olabilir. Örneğin triptofan amino asidi, rahatlamanızı sağlayan serotonin seviyesini artırarak rahat bir uyku kaynağı oluşturur. Bu amino asit hindi ve badem gibi yiyecekler ile sütte bulunur. Laktoz intoleransınız yoksa, yani süt ve süt ürünlerini sindirmede zorluk yaşamıyorsanız, bu ürünleri tüketmek uyku üzerinde olumlu etki yapacaktır. Bir miktar sütlü yulaf ezmesi uyku öncesi için uygun bir öğün olabilir. Çünkü yulaf aynı zamanda melatonin içerir. Kiraz da melatonin içeren bir meyve olarak uykuya yardımcı yiyecekler arasında yer alır. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE uyku_melankoli_gul.indd 29 | 29 24.10.2011 16:18 sağlık H AREKETE GEÇİN D OĞAL ÜRÜN KULLANIN Uykudan en az 4-5 saat önce yapacağınız yoga ve meditasyon gibi egzersizler kaslarınızı gevşetip sizi iyi bir uykuya hazırlayacak aktiviteler arasındadır. Uzmanlar yatmadan hemen önce metabolizma hızlandırıcı ağır sporları asla önermiyor ama hareketsiz bir yaşam tarzına sahip insanların da zamanla ciddi uyku sorunları yaşayabileceğini söylüyor. Vücudumuz uyku ritmini hazırlayan karmaşık bir mekanizmaya sahip ve bu mekanizmanın sağlıklı bir şekilde çalışması için bir miktar harekete ihtiyaç var. Her gün düzenli spor yapmak sağlıklı uyku için önemli bir kriter. Yatak örtüleri ve yastıklar da uykuya olumlu ya da olumsuz etki edebilir. Sentetik maddelerden üretilen nevresimler sizi iyi bir uykudan alıkoyabilir. Prof. Karadeniz, “Naylon gibi sentetik malzemeler derinin hava almasını engeller, terleme yaparak sizi rahatsız eder ve uyanıklığı tetikler” diyor. Bu nedenle pamuklu ve keten gibi doğal ve sağlıklı ürünlerin tercih edilmesi şart. Aynı şekilde yatağın çok sert ya da yumuşak olması da uyku sırasında vücut dinamiğinin bozulmasına ve uykuda bölünmelere yol açabiliyor. S m Son duy duy V ÜCUT ISINIZI AYARLAYIN Yatmadan önce vücudun gevşemesini sağlayacak bir banyo yapmak uykuya yardımcı bir başka faktör. Burada anahtar kelime, sıcaklık. Prof. Karadeniz banyo suyunun ılık olması gerektiğini özellikle vurguluyor: “Vücut ısısı sabit değildir ve gün içinde değişiklik gösterir. Akşam uykuya dalma zamanı yaklaştıkça bu ısı düşmeye başlar. Bu sırada yapılacak ılık bir banyo sizi gevşetirken, suyun fazla sıcak olması vücudunuzun düşen ısısını yükseltip metabolizmanın hızlanmasına ve uyku başlangıcının gecikmesine neden olur.” En B İTKİLERE ŞANS VERİN Bitkilerin sakinleştirici güçlerinden faydalanmak Uzakdoğu tıbbının dünyaya bir armağanı. Pek çok insanın üzerinde olumlu etkisi olduğu bilinen papatya ve ıhlamur gibi bitki çaylarına siz de şans tanıyın. Aynı şekilde lavanta ve ylang ylang gibi bitkilerin rahatlatıcı kokuları da uykuya dalmanızı hızlandırabilir. Bunun için küçük bir lavanta kesesini ya da birkaç damla lavanta yağı damlattığınız bir mendili yastığınızın altına koymayı deneyin ve bu güzel kokunun size sakinlik ve uyku getirmesine izin verin. 30 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 uyku_melankoli_gul.indd 30 24.10.2011 16:18 May leye na y kimy raha iyims ze iy birer müc sağlık NIN da uyz etki erden kudan n gibi masını z eder nle paürüne yatauyku masına r. Sonbahar melankolisi Sonbahar mevsimini halsizlik, isteksizlik ve uyku hali gibi duygu değişimleriyle karşılarız. Bunun nedeni, mevsimsel duyum bozukluğu olabilir. G En iyi çözüm egzersiz nyaya tya ve ylang küçük ınızın verin. Mayo Clinic tarafından yayımlanan bir makaleye göre, egzersiz beyinde endorfin salımına yardımcı oluyor, depresyonu tetikleyen kimyasalları azaltıyor, vücut ısısını artırarak rahatlatıcı bir etki yaratıyor. Daha mutlu ve iyimser bir kış geçirmek istiyorsanız kendinize iyi bir egzersiz planı çizin. Haftada üç gün birer saat yürüyüş yaparak bu rahatsızlıkla mücadele edebilirsiniz. üneşin artık etkisini kaybettiği, havanın soğuduğu günler geldi. Mevsim dönüşüyle birlikte çoğumuz kendimizi melankolik bir ruh hali içerisinde bulacağız. Sonbaharda başlayan ve ilkbahara kadar devam eden bu depresif durum ışığın azalmasıyla doğru orantılı olarak gelişiyor. Kişi özellikle sosyal aktivitelere karşı isteksizlik ve kabuğuna çekilme eğilimi gösteriyor. Yorgunluk, karamsarlık, iştahsızlık, baş ağrısı ve uykusuzluk gibi belirtiler hayatı zorlaştıracak noktalara gelebiliyor. Uzmanlar bu duruma kış depresyonu adını veriyor. Serin ve karanlık günlerde yaşanan mevsimsel duyum bozukluğu olarak da tanımlanan kış depresyonu, yaz depresyonundan daha sık görülüyor. Hastalık bilim insanları için hâlâ gi- zemini korusa da, beyin kimyasalları, havadaki iyon oranı ve genetik faktörlerin bu rahatsızlıkta önemli rolü var. Ama tüm bunlara rağmen, kış depresyonu yaşayan insanların ortak bir noktasından bahsedilebilir: Işığa ve ışık eksikliğine karşı hassasiyet. Hatta bazı uzmanlar ışığın hangi saatlerde alınması gerektiğinin dahi önemli olduğunu vurguluyor. Onlara göre ışık sabah erken saatlerde alınırsa bu rahatsızlığın etkilerinden kurtulmak çok daha kolay oluyor. Bu konuda önemli araştırmalara imza atan Michael Terman, kış depresyonunun neden Kuzey Kutbu gibi karanlık bir bölgede sık görülmediğiyle ilgili şöyle bir açıklama yapıyor: “Kış depresyonuna yakalananlar genetik olarak depresyona ve ışık duyarlılığına yatkınlık gösteren insanlar. Aynı bölgede her ikisine yatkınlık gösteren çok insan yoktur.” Bazı uzmanlar ise kış depresyonunun aşırı melatonin salımından kaynaklandığını ileri sürüyor. Beyin melatonin salgılamaya başladığında uykumuz geliyor. Hayvanlar kışın, yılın diğer zamanlarında olduğundan daha çok melatonin salgılıyor. Uzmanlar aynı şeyin kış depresyonuna yakalanan insanlarda da yaşandığını söylüyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE uyku_melankoli_gul.indd 31 | 31 24.10.2011 16:18 sağlık Kendi kendinizin doktoru olun Evde yapacağınız beş dakikalık testler sağlık durumunuzla ilgili önemli ipuçları verebilir. TEST 1: DİŞ Dişlerinizi çürüme ve dişeti hastalıklarına karşı korumak istiyorsanız her gün diş ipiyle temizlemeniz gerekir. Hele ki dişetleriniz kanıyorsa mutlaka diş ipi kullanmalısınız. Kanayan dişetleri diş ipi temizliğiyle kurtulabileceğiniz bir bakteriyal enfeksiyonu gösterir. Araştırmalar iltihaplı dişetlerinin kalp hastalıklarıyla ilintili olabileceğini söylüyor. Kronik iltihaplanma damarlarda yağ birikimine neden oluyor. Diş ipini sert kullanmak dişeti dokusunun kesilmesine yol açabilir. Bu yüzden çok dikkatli olmak gerekir. Yaklaşık 40 santimetrelik diş ipi alarak, ipliğin büyük bir bölümünü orta parmaklarınızın çevresine sarın ve dört-beş santimetrelik ipi açıkta bırakın. Diş ipini, başparmak ve işaret parmakları arasında gerili tutarak dişleriniz arasında nazikçe yukarı aşağı hareket ettirin. İpliği diş yüzeylerinde nazikçe gezdirin ve ipin dişeti çizgisini geçtiğine emin olun. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE evde_cek_up_gul.indd 33 | 33 24.10.2011 16:19 sağlık TEST 3: SAÇ TES Saç dökülmesini genelde mevsim değişikliklerine bağlarız. Oysa ciddi rahatsızlıkların habercisi olabilir. Dökülmenin temel nedeni demir, çinko ya da biotin eksikliğidir. Tiroid hastalıkları, anemi ve hormonal düzensizlikler saç dökülmesinin işaret ettiği rahatsızlıklar arasındadır. Banyo lavabosunda, küvette ya da saç fırçasında normalde karşılaştığınızdan daha fazla saç teli varsa dikkatli olun. Dökülen saçları mutlaka sayın. Günde yaklaşık 100 saç teli kaybetmek normaldir. Ancak lavaboda 200’den fazla saç teli görürseniz hemen bir doktora başvurun. Bazı b değişi açık r malıd konus çalıyo vücud ise idr Koyu hatsız rar yo taşı ya lir. İdr zelir d TEST 4: GÖZ TES Gözlerinizin beyazı sarıya dönüyorsa uzun süre güneş gözlüğü takmadan güneşte kalmış olabilirsiniz. Ultraviyole ışınları gözlerinizin beyazını oluşturan zarda kalınlaşmaya neden olur. Böyle bir durumda göz kızarıklığı en sık rastlanan durumdur. Göz kızarıklığı başka sorunlara da işaret eder. Alerji, soğuk algınlığı, nezle, göz kuruluğu ya da arpacık bu sorunlar arasındadır. En iyisi aynaya bakın ve gözlerinizin beyazına konsantre olun. Her şey normal gözüküyorsa bu, iyi dinlendiğiniz anlamına gelir. Fazla güneşte kalmadıysanız ve buna rağmen gözlerinizin beyazı sarıya çalıyorsa karaciğer problemi yaşıyor olabilirsiniz. Yapıla 40 yaş ci ka sayısı artık matol kontr ser ne kadar Ci zenli cadele iyileşm not ed bulgu Norm rengi olabil tir. Vü renk y ğişikl çapı 3 toloğa TEST 5: BURUN TEST 2: GÖĞÜS Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor. Her ay yapacağınız muayenenin yanı sıra her yıl doktorunuza başvurup mutlaka kontrolden geçmeniz bu hastalığı önlemenize yardımcı olacaktır. Hâla adet görüyorsanız, adet kanamanızın son gününü takip eden üç gün, evde yapacağınız kontrol için en uygun dönemdir. Menopoza girdiyseniz her ay kendinize bir gün belirleyin. Örneğin her ayın ilk pazar günü meme kontrolünüzü yapın. Duştayken elinizi açıp orta parmaklarınızın uçlarını köprücük kemiği boyunca göğüs bölgesinde dolaştırın. Sol elinizi sağ göğüs için, sağ elinizi sol göğüs için kullanın. Meme ucunun etrafındaki deriyi ve koltuk altınızı kontrole dahil edin. Göğsün dışından başlayıp meme ucuna doğru daireler çizerek ilerleyin. Herhangi bir şişlik ya da deri dokusunda bir değişiklik kaydederseniz doktora başvurun. Aynı kontrolü sırt üstü uzanıp sırayla sağ ve sol kolunuzu geriye doğru kaldırarak da yapabilirsiniz. Sağlıklı bir insan burnundan nefes alıp verir. Küçük bir tıkanıklık bile alerji, nezle, sinüzit ya da daha temel bir hastalığın pençesinde olduğunuzu söyler. Çoğumuz rahat nefes aldığımızı düşünürüz, oysa tıkalı burunlarla yaşarız. Burnumuz yüzde 30 tıkalı dahi olsa, bu, her nefeste yüzde 30 daha az oksijen alıyoruz demektir. Böyle bir durumda vücudumuzun oksijen ihtiyacını karşılamak için daha hızlı nefes alıp vermemiz gerekir. Bu da sağlıksız bir şeydir. Burnunuzu bir mendile sümkürün. Hiçbir şey çıkmadıysa sağlık durumunuz mükemmel demektir. Temiz bir sıvı geldiyse alerji ya da soğuk algınlığı kapınızı çalıyor olabilir. Sarı ya da yeşil bir sıvı aktıysa bir enfeksiyon söz konusudur. 34 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 evde_cek_up_gul.indd 34 24.10.2011 16:19 TES Sağlık ve dış bir gö dışınd lir. Öz hastal da pro ları, h talığı eğişikzlıklatemel ikliğimonal et ettida saç ızdan Döküklaşık Ancak rseniz TEST 6: İDRAR TEST 9: KİLO Bazı besinler ve B vitamini takviyeleri renk değişikliklerine yol açsa da idrar normalde açık renk ve temiz bir görüntüye sahip olmalıdır. Oldukça koyu renk değişimleri söz konusu ise ciddi sağlık sorunları kapınızı çalıyor olabilir. Örneğin koyu sarı bir renk vücudunuzun susuz kaldığına, kanlı idrar ise idrar yolları enfeksiyonuna işaret eder. Koyu renk idrar aynı zamanda karaciğer rahatsızlıkları anlamına da gelebilir. Kan, idrar yolları enfeksiyonunun yanı sıra böbrek taşı ya da mesane kanseri belirtisi de olabilir. İdrarınız koyu renkse bol su içersem düzelir diye düşünmeyip doktora başvurun. Sağlıklı bir yaşam sürmek istiyorsak kilo kontrolü her zaman gündemimizde olmalı. Zayıflama çılgınlığına yakalanmaktan bahsetmiyoruz. Hedefimiz, sağlık sorunlarının önüne geçebilmemizi sağlayacak ideal kiloda olmak. Bilimsel araştırmalar, fazla kiloların diyabet, kalp, tansiyon, romatizma, hatta depresyon gibi sayısız hastalığa davetiye çıkardığını çoktan kanıtladı. Bu uyarıları dikkate alarak ideal kiloda kalmamız gerekiyor. Bunu başarabilmek için yapılacak en basit şey, tartının üzerine çıkmak. Bazı uzmanlar sık sık tartılmayın diyor. Bazıları ise her hafta basküle çıkmamız gerektiğini söylüyor. Yaşları 40-65 arasında değişen dört bin kadının katıldığı ve sonuçları Preventative Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, ne kadar sık tartılırsak o kadar fazla kilo kaybediyoruz. Bu araştırmada her gün tartılan denekler her hafta tartılanlardan iki kat daha fazla kilo verdi. Hiç tartılmayanlar ise kilo aldı. Düzenli tartılmak ideal kilonun korunmasına yardımcı oluyor. Tartılmak için en iyi zaman sabah saatleri. Kahvaltıdan önce, çıplak olarak tartıya çıkın ve kilo alıp almadığınızı kontrol edin. TEST 7: CİLT uzun te kalgözlelınlaşa göz r. Göz eder. uluğu ır. En yazına küyorr. Fazğmen karaci- s alıp i, nezalığın umuz ysa tıyüzde zde 30 yle bir yacını ermeürün. munuz eldiyı çalıktıysa Yapılan son araştırmalara göre, cilt kanseri 40 yaş altı kadınlarda en sık rastlanan ikinci kanser türü. Hastalığa yakalananların sayısı son 30 yılda üçe katladı. Uzmanlar artık 20 yaşından itibaren yılda bir kez dermatoloğa görünerek tepeden tırrnağa cilt kontrolünden geçmemizi öneriyor. Bu kanser ne kadar erken teşhis edilirse, tedavisi o kadar kolay oluyor. Cildinizde oluşan değişikliklerin düzenli listesini tutarak cilt kanseriyle mücadeleye başlayabilirsiniz. Çil, leke, ben ve iyileşmeyen çürükleri tek tek tespit edip not edin. Her kontrolde eski bulgularla yeni bulguları karşılaştırıp durum tespiti yapın. Normal bir ben genelde kahverengi, ten rengi ya da siyahtır. Düz ya da hafif kabarık olabilir ve genelde simetrik bir şekle sahiptir. Vücudunuzdaki ben ya da lekeler şekil, renk ya da büyüklük açısından önemli değişiklikler gösteriyorsa ve özellikle benin çapı 3,5 cm’den büyükse hemen bir dermatoloğa danışın. TEST 8: TIRNAK Sağlıklı bir tırnak parlak, pürüzsüz, esnek ve dış etkenlere dirençlidir. Güçlü ve temiz bir görüntüye sahip olması gerekir. Bunun dışında belirtiler varsa ciddi sorunlar olabilir. Özellikle renk değişiklikleri çok önemli hastalıklara işaret eder. Vitamin, mineral ya da protein eksikliği, anemi, tiroid hastalıkları, hormonal dengesizlikler ve sedef hastalığı bu sorunların başında gelir. TEST 10: BAŞ AĞRISI Tırnaklarınıza tek tek bakın. Üzerlerindeki beyaz lekeler değerlendirilmesi gereken ipuçlarıdır. Tırnaktan ete doğru uzanan boyuna çizgiler tespit ederseniz bu melanoma (cilt kanseri) işareti olabilir ve doktora başvurmanız gerekir. Kahverengimsi renk bozukluğu tırnak yatağının altında ise mantar hastalığı söz konusudur. Tırnaklarınızın dip kısmı toz beyazı, uçları daha koyu ise böbrekleriniz tehlikede olabilir. Stresli yaşam şartları zaman zaman hepimizde baş ağrısına neden olur. Genelde ağrı kesici alıp durumla mücadele ederiz ama baş ağrısı ciddi rahatsızlıkların işareti olabilir. İki tür baş ağrısı vardır: Gerilim tipi baş ağrısı ve vasküler tip baş ağrısı. Gerilim tipi baş ağrısı kas kasılmalarına bağlıdır. Vasküler tip baş ağrısında ise beyin damarlarında genişleme yaşanır. Yetersiz ve dengesiz beslenme, susuzluk, göz yorgunluğu gibi faktörler baş ağrısını tetikler. Bir dedektif gibi çalışıp ağrıya neyin neden olduğunu bulmanız bu sorundan kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Başınız ağrıyorsa aç ya da susuz kalıp kalmadığınıza dikkat edin, gözlerinizi sık sık dinlendirin ve masa başında çalışırken dik oturun. Tüm bunlara dikkat etmenize rağmen haftada üç ya da dört kez baş ağrısı çekiyorsanız migren ya da çok daha ciddi bir rahatsızlık söz konusu olabilir. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE evde_cek_up_gul.indd 35 | 35 24.10.2011 16:19 DGy m, Do ğ u șGr u b uç a t ı s ı a l t ı n d aMa s l a kDo ğ u șP o we r Ce n t e r A V M’ d e , 4 5 0 0me t r e k a r e l i ka l a n d ah a y a t a g e ç i r i l d i . K ı s as ü r e d ek a l i t e l i v es a ğ l ı k l ı y a ș a mı h a y a t l a r ı n ı nb i rp a r ç a s ı o l a r a ky a ș a ma y ı s e ç e n l e r i ny e n i a d r e s i h a l i n eg e l e nDGy m, ‘ E g z e r s i z d ed e ğ i ș i m, y a ș a m k a l i t e s i n d ed e ğ i ș i m, i n s a n d ad e ğ i ș i m’ me s a j l a r ı n ı k i t l e l e r ey a y ma y ad e v a me d i y o r . Hi j y e n i ns a ğ l ı k l ı y a ș a mi ç i ni l kk o ș u l o l ma s ı i l k e s i n d e n h a r e k e t l eDGy m’ d e k i t ü mh i z me t l e rv ek u l l a n ı m a l a n l a r ı n d ab ui l k e n i ng e r e ğ i t e k n o l o j i ky e n i l i k l e rh i z me t e s o k u l mu șd u r u md a . Hi j y e n , h a v a l a n d ı r mav es e sy a l ı t ı mı k o n u s u n d aT ü r k i y e ’ d ei l kd e f au y g u l a n a ns e r v i s l e r i b ü n y e s i n d eb a r ı n d ı r a nDGy m’ d e , s p o rs a l o n u n u ny a n ı s ı r a , v ü c u t t e s t / a n a l i zme r k e z i , s o l a r y u m, s a u n a , T ü r k h a ma mı , y ü z meh a v u z ug i b i p e kç o kh i z me t a l a n ı b u l u n u y o r . DGy mi ç e r i s i n d ey e ra l a nS p ab ö l ü mü n d e ç e ș i t l i c i l t b a k ı mı v ema s a j t e r a p i l e r i s u n u l ma k t a d ı r . A y r ı c a , DGy mü y e l e r i n ek ı y a f e t y ı k a mav eü t ü l e me y i d e k a p s a y a nk i ș i s e l d o l a ph i z me t i , p a k e t y e me ks e r v i s i g i b i p e kç o kö z e l h i z me t i d eb i rç a t ı a l t ı n d as u n u y o r . DGy m’ i ni ç e r i s i n d ey e ra l a nDCa f e , ü y e l e r i ny a n ı s ı r a , Ma s l a kv eç e v r e s i n d eç a l ı ș a ny ad ai k a me t e d e n , s a ğ l ı k l ı b e s l e n me y i t e r c i he d e nk i ș i l e r i nö ğ l ev ea k ș a m y e me k l e r i n d eb u l u ș man o k t a s ı h a l i n eg e l d i . DCa f e , mi s a fi r l e r i n eh e rd ö n e mme v s i meg ö r ed e ğ i ș t i r i l e n z e n g i nme n üs e ç e n e k l e r i s u n ma y ad e v a me d i y o r . Ah i E v r a nP o l a r i sCa d d e s i , Do ğ u șP o we rCe n t e rA V M, G4 5No : 4 / 3 3Ma s l a k–İ s t a n b u l ( 2 1 2 ) 3 4 63 54 5/www. d g y m. c o m. t r diyet-hareket NEFES KAYNAĞI Çoğumuzun bir fitness programı gözüyle baktığı yoga, temelde doğru nefes alıp vermeyi öğreten bir felsefedir. Doğru nefes alan insanların kalbi daha iyi çalışır ve böylece daha az yorulur. Bu da kalp krizi riskini önemli oranda azaltır. Bu kişilerin aynı zamanda solunum sistemi güçlenir, dolaşım ve sindirim sistemleri sağlıklı çalışır, dokuları tazelenir ve canlanır. Yoga yapıyorsanız bu noktanın üzerinde iyice düşünün. Yapmıyorsanız bu kış en azından deneme amaçlı birkaç ders alarak nefesinizi ve vücudunuzu dinleyin. Farkı göreceksiniz. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE 02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 37 | 37 24.10.2011 16:20 diyet Canlı beslenin İnsanoğlu ateşi bulmadan önce milyonlarca yıl boyunca çiğ beslendi. Son dönemde öne çıkan “raw foodism”, yani çiğ beslenme olarak bilinen akımla birçok kişi ilk insanın izinden yürümeye başladı. PINAR DENİZER Ç iğ beslenme nedir? Basit bir cevapla, pişmemiş besinlerle beslenmektir. Bu besinler sindirim için gerekli yüksek oranda enzim içerir ve vücut için yararlı olduğu düşünülen zenginliktedir. İşin detayına inecek olursak, çiğ besinleri anlamanın en iyi yolu küçük bir testtir. Diyelim ki bir elinizde çiğ fıstık, diğerinde kavrulmuş fıstık var ve bunları toprağa ektiniz. Hangisi filiz verir? Tabii ki kavrulmamış olan. Çiğ besinler aynı zamanda hâlâ yaşayan besinler olarak kabul edilir. Çiğ beslenme felsefesi de pişirme gibi herhangi bir işlemden geçirilmemiş gıdaların tüketilmesi temeline dayanır. Bu felsefeyi uygulayanlar pişmemiş gıdaların vücuda daha yararlı olduğundan yola çıkarak beslenir. Çiğ beslenme felsefesinde sebze, meyve, yemiş, tohum, baharat ve otlar doğal halleriyle kullanılır. Çünkü pişirmek bu gıdaların moleküler yapısını bozar. Yiyeceklerin içindeki enzimler 47°C'de ısıtılınca yok olur. Oysa bu enzimler yiyecekleri sindirmemizi ve yararlı kısımlarını özümsememizi sağlayarak beslenmeSabahları kendinize taze sıkılmış meyveli içecek karışımları nin temelini oluşhazırlayın. Bunların içine yeşil yapraklı sebze ve otlar ekleyin. turur. 47°C, yiyeLezzet konusunda endişeleriniz varsa muz, elma, armut, ceklerdeki enzimleavokado gibi meyveler yeşil yapraklı sebze ve otların tadını rin var olabildiği en daha iyi maskeler. Ayrıca vücudunuzdaki toksinlerden yüksek sıcaklıktır. kurtulmak için içtiğiniz suya taze sıkılmış limon suyu ekleyin. Yiyeceklerin içinde bulunan enzimKahve yerine ılık, organik çaylar, pişmiş tatlılar yerine meyve ler bu sıcaklıktan salatası gibi çiğ tatlılar tüketin. Atıştırmalık olarak tatlı ya da sonra değişikliğe tuzlu bisküvilerdense önceden hazırladığınız meyve, havuç, uğrar. Pişmiş gıdakereviz sapı, kavrulmamış kuruyemiş gibi çiğ gıdaları yiyin. ları aşırı derecede Salatalarınızı farklı yeşillikler, yemişler, sebze ve meyveler tüketmek vücudukullanarak lezzetlendirin. Akşam yemeğinde pişmiş bir şeyler muzun bu enzimleyiyecek olsanız bile yardımcı yemek olarak çiğ gıdalar tüketin ve ri üretmek için çok yemeğe önce çiğ olanlardan başlayın. daha fazla çalışma- Yaşam tarzınızı değiştirmek istiyorsanız sına neden olur ve zaman içinde bu enzimlerin eksikliği sindirim problemi, yetersiz beslenme, erken yaşlanma ya da kilo alımı gibi sorunlara yol açar. Ayrıca bazı yiyecekleri pişirmek besin değerlerini düşürür. Çünkü C vitamini, folik asit gibi bazı vitamin ve mineraller pişirme esnasında yok olur. Öte yandan bazı yiyecekleri ısıtmak içlerindeki yararlı liflerin parçalanarak çoğalmasını sağlarken, bazılarının pişmesi zararlı bileşenlerin ortaya çıkmasına yol açar. Bu nedenle çiğ beslenme felsefesinde yemeklerin sadece 40-47 derece civarında ısıtılması kabul edilebilir. YASAKLI GIDALAR Çiğ beslenmenin farklı yolları vardır. Ancak bu felsefeyi uygulayan pek çok kişi aynı zamanda veganlığı, yani hayvansal hiçbir gıda ürünü kullanmamayı tercih eder. Veganlar sadece meyve, sebze, kuru baklagil, çerez, tohum, soya gibi sebzeler ya da badem gibi yemişlerden hazırlanan süt ve süt ürünleriyle beslenir. Felsefeyi uygulayanların bir kısmı ise çiğ süt, çiğ sütten yapılmış peynir ya da çiğ et ürünlerini tüketir. Hatta bu felsefeyi takip edenler arasında beslenme programlarına yüzde 30 oranında pişmiş gıda ekleyenler de vardır. Bu beslenmenin en önemli noktalarından biri de ürünlerin organik olarak yetiştirilmesi ve üretilmesidir. Organik olmayan 38 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 38 24.10.2011 16:20 Çiğ beslenme felsefesinde sebze, meyve, yemiş, tohum, baharat ve otlar doğal halleriyle kullanılır. n mde nzimtersiz alımı besin ni, foler pin bazı rlı lifarken, nlerin le çiğ adece kabul r. Ank kişi ansal tercih kuru eler ya an süt uyguütten ni tüer arade 30 ardır. ından ştirilmayan KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE 02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 39 | 39 24.10.2011 16:20 diyet ürünlerde pestisit adı verilen böcek ilaçları, herbisit adı verilen zararlı bitki ilaçları ya da gübre kalıntıları bulunabilir. Bunlar vücuda zararlı olduğu için bu yöntemlerle yetiştirilmiş ürünler asla tüketilmez. Onun yerine işlemden geçmemiş organik ürünler tercih edilir. Bu gıdaların yanı sıra iyonize edilmiş su ve organik ürünlerle hazırlanmış taze sebze ya da meyve suları tüketilir. PİŞİRME YÖNTEMLERİ Sebze ve meyve gibi temel çiğ besinlerin önceden hazırlanması gerekmez. Bu besinleri oldukları halleriye alıp yiyebilirsiniz. Ama bazı gıdaların yemeye hazır hale getirilmesi için ekstra alet, malzeme ve uğraş gerekir. Tıpkı pirinç ve diğer tahılların çimlendirilmesi ya da bir gece önceden suda bekletilmesi gibi. Çiğ beslenme felsefesini uygulayan birçok kişi çerez ve tohum gibi yiyeceklerin suda bekletilmesinin yararlı olduğu görüşünü savunur. Çünkü bu şekilde enzimlerin harekete geçtiği E düşünülür. Tabii suda bekletme süresi besine göre değişiklik gösterir. Çiğ beslenme gurmelerine göre yemek reçetelerinin çoğunun uygulamasında blender, mutfak robotu, meyve sıkacağı ya da yiyecekleri kurutmaya yarayan dehidratör gibi aletler gerekir. Dondurulmuş gıdalar tüketilse de enzimlerin aktivitesini azalttığı için daha az tercih edilir. Çiğ beslenme felsefesine asla uymayan yiyecek ve içecekler de vardır. Örneğin kahve, asitli meşrubatlar ve alkol gibi. Ayrıca içtiğiniz suyun çok soğuk olmaması, su ve meşrubatlarda buz kullanılmaması gerekiyor. Tatlıyı yemeklerden önce yemek, meyve tüketimini gün içine yaymak ve yemek sırasında su içmemek de önemli. Uzmanlar işe yüzde 100 çiğ beslenerek başlamak yerine, yaşam tarzınıza uygun oranı sizin belirlemeniz gerektiğini söylüyorlar. Tabii bu felsefeye alıştıktan sonra kendinizi geliştirmeye devam ediyorsunuz. Uygulama öncesi yapabileceğiniz tarifleri araştırmak, aç kalmamak ve farklı yiyecekler tüketmek diğer tavsiyeler arasında. Kol bu i B demd hayva içerm cek o bir sa linen anne bir be Uzma alerjin da diy uyard ğırsak nız ha sütün verme ve ka içecek bir ad içeceğ nız ba gibi, ta kullan MUTFAKTA BULUNMASI GEREKENLER Meyveler Elma, armut: Çıtır meyveler ferahlatıcı atıştırmalıklardır ve iiçeceklere iç çe lezzet katar. Ma M a Mango, şeftali, papaya, a an n ananas: Tropikal meyvelerle lle ez lezzetli içecekler ve tatlı soslar yya ap yapabilirsiniz Av A v Avokado: Salatalara, soslara, dip sso o soslara ve çiğ yemeklere yakışır. Üz Ü z Üzüm: Hızlı atıştırmalık ve meyve salataları için idealdir. Dut, böğürtlen, çilek, yabanmersini: İçecekler ile birçok çiğ yemek, tatlı ve salatanın lezzetli malzemeleridir. L Limon: İçeceklere ve suyunuza eekleyebilirsiniz. M Muz: Meşrubatların kremamsı bir d doku kazanmasını sağlar. H Hurma: Tariflere tat vermek ve a atıştırmalık olarak idealdir. Sebzeler Mantarlar: Kurutulmuş mantarları zeytinyağında bekleterek taze gibi kullanabilirsiniz. Kırmızı lahana, havuç: Çıtır sebze olarak salatalara ve diğer çiğ yemeklere çok yakışır. Yapraklı yeşil sebzeler: Ana yemek tarifleri ve sebze suyu karışımları için ideal. Buğday çimi: Meyve suyu sıkacağınız varsa yararlı içecekler yapabilirsiniz. Salatalık: Sebze sularının ana malzemesidir, salatalara lezzet katar. Biber çeşitleri: Hem yemeklere hem de salatalara lezzet katar. Kereviz sapı, brokoli: Yemeklerin yanı sıra yeşil sebze sularıyla kullanılır. Nohut: Humus gibi çeşitli yemeklerin ana malzemesidir. Tohum, Baharat, Yağ ve Yemişler Susam yağı, çiğ tahin: Sos olarak kullanılır. Ketentohumu, ketentohumu yağı: En iyi omega 3 kaynaklarından biridir. Cevi Ce viz, z, badem, badem ad dem em, fı ffındık, ndık nd ık, k, k ka abak aba bak ba Ceviz, kabak çekirdeği: Çiğ yemişleri yaş ya da kuru meyvelerle karıştırabilirsiniz. Badem sütü: Çiğ tatlılar ve içecekler için ideal. Kakao: Her zaman el altında bulunmalı. Kök zencefil: Yemeklere rendeleyerek lezzet katabilirsiniz. Doğal baharatlar: Taze ya da kurutulmuş organik baharatlarla yemekleri lezzetlendirin. Filizler: Soya filizi gibi çeşitli bitkilerin filizleri çiğ besinlerin süslenmesi ve içeceklerde kullanılır. Kenevir yağı: Yararlı yağlar içeceklere eklenebilir, aynı zamanda cilt için yararlıdır. Zeytinyağı: Salata sosu ve diğer çiğ yiyeceklerle kullanılabilir. Sarmısak: Tadını seviyorsanız yemeklere lezzet katmak için ideal. Baharat karışımları: Himalaya tuzu, biber karışımları, kişniş gibi sık kullanılan baharatları kendi zevkinize göre karıştırabilirsiniz. Malze (Datç suyu, t Hazır koyun suyun birlikte karıştı ince t tülben mikse vanilya kakao buzdo 40 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 40 24.10.2011 16:20 Ev yapımı taze süt Kolayca hazırlanabilen badem sütünün sağlığa sayısız faydası var. Kalsiyum zengini bu içecek kemik erimesini önlüyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. B adem sütü, vegan ya da çiğ beslenme tarzını benimseyenlerin sıkça tükettiği bir içecek olarak son günlerde tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Çiğ bademden elde edilen süt benzeri bu içecek, hayvansal sütün aksine, kolesterol ve laktoz içermiyor. Günümüz insanı için yeni bir içecek olsa da aslında ortaçağdan beri tüketilen bir sağlık iksiri olan ve Ortadoğu’da da bilinen badem sütü, zengin protein içeriğiyle anne sütünden kesilen çocuklara önerilen bir besin olarak da karşımıza çıkıyor. Detoks Uzmanı Gül Kaynak, “Süt ve süt ürünlerine alerjiniz varsa, gıda intoleransı testi sonucunda diyetisyeniniz sizi bu ürünler konusunda uyardıysa, hazım problemi yaşıyor ve bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını istiyorsanız hayvansal süte alternatif olarak badem sütünü öneriyoruz. Badem sütü ayrıca kilo vermede de büyük fayda sağlıyor. Protein ve kalsiyumdan zengin bitkisel kökenli bu içecek sağlıklı nesiller yetişmesinde önemli bir adım oluşturacak” diyerek bize bu faydalı içeceğin tarifini verdi. Kolayca hazırlayacağınız badem sütünü içerek tüketebileceğiniz gibi, tariflerinizde sos ya da krema olarak da kullanabilirsiniz. DANA HOFF/ BRAND X PICTURES/GETTY IMAGES Malzemeler:1 büyük su bardağı çiğ badem (Datça Bademi), 2 büyük su bardağı içme suyu, toz tarçın Hazırlanışı: Bademleri akşamdan suya koyun ve yaklaşık 8 saat bekletin. Sabah suyunu süzdüğünüz bademleri kabuklarıyla birlikte içme suyu koyduğunuz shakerda karıştırın. Bir sürahinin ağzına yerleştirdiğiniz ince tülbente bu karışımı dökün ve kabuklar tülbentte kalacak şekilde süzün. Yıkadığınız mikserde sütü biraz tarçın, isterseniz doğal vanilya, agave şurubu ve bir kaşık toz kakao ile tekrar karıştırın. Badem sütünüz buzdolabında üç gün tazeliğini korur. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE 02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 41 | 41 24.10.2011 16:20 diyet PORTRE b Büy çık teh kil kon det ula GÜL Midemi küçültmeyi düşünürken detoks ve vegan yaşamla tanıştım. Murat Aksu Avukat Yaşı: 42 Eski kilosu: 142 Yeni kilosu: 99 Toplamda verdiği kilo: 43 En uzun detoks süresi: 23 gün sıvı detoks 42 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 nasil_basardın_01.indd 42 31.10.2011 17:07 b başardım? FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ Büyük bir kararlılıkla yola çıktılar. Amaçları, sağlıklarını tehdit etmeye başlayan fazla kilolardan kurtulmaktı. Uzman kontrolünde uyguladıkları detoks programlarıyla hedefe ulaşmaları hiç zor olmadı. GÜLAY KOÇ gün Detoksa başladıktan sonra ne kadar bilinçsiz diyetler yaptığımı fark ettim. Leyla Karataş Satın Alma Direktörü Yaşı: 31 Eski kilosu: 89 Yeni kilosu: 69 Toplamda verdiği kilo: 20 En uzun detoks süresi: 21 gün sıvı detoks KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE nasil_basardın_01.indd 43 | 43 31.10.2011 17:07 diyet PORTRE Kilonuz sizi ne zaman mutsuz etmeye başladı? Kilo sorunum lise çağlarımda başladı. Yatılı okulda okuyordum. Yaz tatillerinde ailemin yanına ziyarete gittiğimde annem zayıf düştüğümü söyleyip yaptığı güzel yemeklerden yediriyordu. Okula döndüğümde ise aldığım kiloları veriyordum. Özgüvenim çok fazlaydı, bu yüzden görüntümden rahatsızlık duymuyordum. Nasıl bir beslenme tarzınız vardı? Beslenme alışkanlığım yoktu. Bugün bir haftada yediklerimi o dönemde bir günde yiyordum. Abur cubur alışkanlığım vardı. Şimdi neyi ne kadar yemem gerektiğini biliyorum, bu kültür oluştu. Kilo vermek sorun değil, çok rahat verirsiniz. Sıkıntı, verdikten sonra ulaştığınız kiloyu korumada başlıyor. Burada önemli olan detoks boyunca edindiğiniz beslenme alışkanlıklarını yaşam tarzına dönüştürebilmek. Murat Aksu BJK eski yöneticisi, avukat, iki çocuk babası. Hiç diyet yapmayı denediniz mi? Üniversiteye başlayana kadar hiç diyet yapmadım. Çünkü sadece yaz tatillerinde kilo alıyor, okul başladığında veriyordum. Üniversitedeyken rahatsızlık duymaya başlayıp kendimce bir diyet yaptım ve 18 kilo verdim. Ancak düzenli beslenme alışkanlığım olmadığı için yıllar içinde kilo almaya devam ettim. İki sene önce 142 kiloya kadar çıktım. Tabii bu kiloya ulaşıncaya kadar sayısız kez diyetisyene gittim. Türkiye’deki diyetisyenlerin neredeyse hepsine gittim diyebilirim. Hatta kendimi profesyonel diyetisyen olarak görüyordum. Diyetisyenlere giderken kilo veriyor ancak sonra yine alıyordum. Bugüne kadar alıp verdiğim kiloları toplasam herhalde 500 kg’ı geçer. Gardırobum 68’den 56’ya kadar farklı bedenlerde takım elbiselerle dolmuştu. Detoksa başladığımda 68 bedene çıkmıştım. Detoksa nasıl karar verdiniz? Gül Kaynak’la tanışmadan önce kilo vermenin diyetisyenle olamayacağına kanaat getirmiştim. Son çare olarak midemi küçültmeye karar verdim. Tam o sırada bir yakınımız Avusturya’da benzer bir operasyon geçirerek zayıflamıştı. Kendisinden doktorunun adresini, telefonunu aldım. Uçak ve hastane rezervasyonlarını yaptırıyordum ki, Gül Hanım’ın eski işyerinin patronu, “Bizim merkeze gelsene” dedi. Sadece fiziki görünüm olarak değil, sağlık açısından da kendimi kötü hissediyordum. Bir de detoksu deneyeyim dedim. Nasıl olsa kaybedecek bir şeyim yoktu. Deto süreç 2009’u yapıld Kayna rasınd Detok Sonra 15 gün kendi Sonr Gül K ti. Açı yeni s İki yıl süren Hatta detok üç gü Kilo egze Detok bilirsi sabah dersle Moti ettiğ Motiv yemek yemek heme ziyett çorbas Arada toks y yasak yapm arındı Çevr Tabii başlad verdi. vücud cildin Bu yö motiv Deto neler Her şe 44 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 nasil_basardın_01.indd 44 31.10.2011 17:07 ? et rinde dum. ya ve nme de ce oya ene neHatta ak n um. toplabum başla- veranaat da ir ndiunu arını işsene” eğil, sediedim. u. Detoksa başladıktan sonra nasıl bir süreç yaşadınız? 2009’un haziran ayıydı. İlk önce kan testi yapıldı. Kilo ve yağ oranım ölçüldü. Gül Kaynak’ın motive edici konuşmaları sonrasında bir hafta denemeye karar verdim. Detoksa sıvılarla başladım. 12 gün sürdü. Sonraki 3 gün boyunca da salata yedim. 15 günde 13 kilo vermiştim bile. Bir anda kendimi Brad Pitt gibi hissetmeye başladım. Sonrasında nasıl beslendiniz? En büyük sıkıntım bedenime göre kıyafet bulamadığım için rahat alışveriş yapamamaktı. Şimdi öyle değil. Gömlekte 42,5’a kadar düştüm. Artık 99 kiloyum. Şu an kilonuzu nasıl koruyorsunuz? Detoks, yoga ve pilates dışında ayurveda diyetine başladım. Bol bol baharatlı yiyecekler yiyorum. Aklınıza gelebilecek her tür baharatı bir avuç kadar tüketiyorum. Böyle olunca kilo kendini otomatik olarak koruyor. Gül Kaynak bana vegan yaşamdan bahsetti. Açıkçası hoşuma gitti. Vegan ilkeleriyle yeni sağlıklı yaşamıma merhaba dedim. İki yıl boyunca 2 gün, 4 gün ya da 10 gün süren detokslar yapmaya devam ettim. Hatta bir keresinde aralıksız 23 gün sıvı detoksu yaptım. 23 gün uzun gelse de ilk üç günü atlattıktan sonra vücut alışıyor. Kilo verme sürecinde nasıl bir egzersiz programı uyguladınız? Detoks yaparken belli başlı sporları yapabilirsiniz. Yoga ve pilates gibi... Ben de her sabah ve akşam yoga yapıyorum, pilates derslerine katılıyorum. Motivasyonunuzu kaybettiğiniz, pes ettiğiniz anlar oldu mu? Motivasyonumu kaybetmedim ancak iş yemeklerine katıldığımda önüme gelen yemeklerde aklım kalıyordu. Öyle anlarda hemen Gül Kaynak’ı arayıp, “Perişan vaziyetteyim, mercimek çorbası ya da sebze çorbası içebilir miyim?” diye soruyordum. Arada bu tarz kaçamaklarım oldu. Sıvı detoks yaptığım günlerde, yani çiğnemenin yasak olduğu detokslarda hiç kaçamak yapmadım. Zaten vücudunuz sisteme alışıp arındığı zaman canınız hiçbir şey çekmiyor. Çevrenizden destek aldınız mı? Tabii ki. Fiziksel görünümüm değişmeye başladığında herkes çok olumlu tepkiler verdi. Detoks yaptığınız dönemlerde vücudunuzdan toksinleri attığınız için cildiniz canlanır, üç-beş yaş gençleşirsiniz. Bu yönde aldığım olumlu tepkiler beni motive etti. MURAT AKSU’DAN TAVSİYELER Gül Kaynak’la mutlaka tanışın. Fiziksel görünümden ziyade kilonun sağlıkla ilgili büyük sıkıntılar yaratabileceğini düşünüp hayat tarzınızı buna göre değiştirin. Moralinizi bozmayın. Detoksa başladığınızda onu bozacak kaçamaklar yapmayın. Her şeyin başı disiplin. En önemli noktanın çok çiğnemek olduğunu unutmayın. Yemekten bir saat, yarım saat önce su içmeyin. Yemek sırasında çok susadıysanız yudum yudum ve çok az su için. Detokstan sonra hayatınızda neler değişti? Her şeyden önce sağlıklı bir insan oldum. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE diyet hareket_gul_yy.indd 45 | 45 10.11.2011 12:59 diyet PORTRE Leyla Karataş Özel bir şirkette satın alma direktörü, ailesiyle birlikte yaşıyor. Kilonuz sizi ne zaman mutsuz etmeye başladı? Hayatım boyunca az da olsa kilo alıyordum ama bu durum beni rahatsız etmiyordu. Dört yıl önce sigarayı bıraktığımda gerçek anlamda kilo almaya başladım. Beraberinde sağlık sorunları baş gösterdi. Cildim bozuldu, aşırı yağlı beslendiğim için yüzümde sivilceler çıkmaya başladı. Kıyafetlerimin içine giremeyip sosyal hayatımda zorluklar yaşamaya başlayınca kilo vermeye karar verdim. Nasıl bir beslenme tarzınız vardı? Eti yemeklerin içinde pek sevmediğim için ızgara şeklinde yerdim. Aşırı derecede fast food tüketirdim. Zaten kilo alma nedenim de bu. Her sabah kahvaltıya evde yumurta ve peynirle başlar, ofiste poğaça ve börekle devam ederdim. Öğlen yemeklerimi şirketimizin yemekhanesinde yerdim. Ne çıkarsa mutlaka hepsinden biraz alırdım tabağıma. Ayrıca çok konserve tüketirdim. Akşamları da arkadaşlarımla beraber soluğu fast food restoranlarında alırdık. Öğlen yediklerimin aynısını akşamları da yerdim. Hiç diyet yapmayı denediniz mi? Birçok kez diyetisyene gittim. Mantık hep aynıydı: Sabah, öğlen, akşam şunları, aralarda bunları ye. Bu tarz bir beslenme alışkanlığına sahip olmak istemiyordum. Zaten detoksla tanışınca bugüne kadar yaptığım diyetlerin ne kadar bilinçsiz olduğunu fark ettim. Detoks bana neyin yarayıp neyin yaramayacağını gösterdi. Detoksa nasıl karar verdiniz? Detoksa, “Yeni yıla yeni Leyla olarak girmek istiyorum” deyip geçen sene ocak ayında başladım. Daha önce bir arkadaşım Gül Kaynak’ın çalıştığı detoks merkezini tavsiye etmişti. Kendisiyle karşı karşıya geldiğimde ilk şu soruyu sordum: “Detoks kaç gün yapılır?” Detoksun sınırını öğrenmek istiyordum. “21 gün” diye yanıt verdiğinde, “Tamam” dedim. “İlk ben yapacağım.” O sırada merkez yeni açılmıştı ve henüz kimse bu kadar uzun süre detoks yapmamıştı. Ama ben yaptım. bayağ mı san nu, ha dığını götürd Detoksa başladıktan sonra nasıl bir süreç yaşadınız? Deto değiş Merkezde herkes sıcak bir şekilde karşıladı beni. Her yerde güzel bir enerji vardı. Detoksa cumartesi günü başladığım için hafta sonu çok rahat geçti. Sonuçta merkezdesiniz ve herkes sizinle ilgileniyor. Pazartesi işe başladığımda da sıkıntı çekmedim. Sabahları işyerine elimde iki büyük pet şişeyle gidip mutfakta gün boyu içeceğim özel karışımları hazırlıyordum. Tabii herkes doğal olarak şaşırıp ne yaptığımı soruyordu. Detoks yaptığımı öğrenince merak ediyorlardı. Anlattığımda, “Öyle şeylere gerçekten inanıyor musun, yanlış” diye yorumda bulunuyorlardı. Çok şe bile sa gidiyo bu en Detok Detok öğren çoksa ta küs Detok edind tanışt food y gittiği bilece olduk yemiy et yed başına denge Sonrasında nasıl beslendiniz? Sıvı detokslarda zaten bol miktarda sıvı tüketiyorsunuz. Merkezde özel karışımlar hazırlıyorlardı. Örneğin sabahları zencefil, elma ve limonlu su içiyor, buna gün içerisinde de devam ediyordum. Günde 3 litre su tüketiyordum. Sıvı olmayanlarda ise etli ve yağlı yemeklerden kaçınıp bol bol salata ve haşlanmış sebze yiyorum. Salataya mutlaka ıspanak, dere otu, tere ve roka ekliyorum. Detoks sonrasında ise Gül Hanım herhangi bir diyet vermiyor. Siz zaten ne zaman, ne kadar yemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Ne zaman detoksa başlayacağınızı da. Ayda bazen iki-üç hafta sonu, bir hafta ya da 10 gün detoks yapmaya devam ediyorum. Yılbaşından sonra yine uzun soluklu bir detoks yapmayı planlıyorum. Kilo verme sürecinde nasıl bir egzersiz programı uyguladınız? Detoks yaparken sabahları 05.00’te kalkıp yürüyüş yaptım, spor salonuna gidip egzersizlere devam ettim. Motivasyonunuzu kaybettiğiniz, pes ettiğiniz anlar oldu mu? Hiç olmadı diyebilirim. Çevrenizden destek aldınız mı? Annem detoks kapsüllerimi gördüğünde 46 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 nasil_basardın_01.indd 46 31.10.2011 17:07 Şu an Detok gerekt içtikle la deto inde, üz ma- bir ıladı Dehafta desitesi et ğim heroruerak re e vı mlar cefil, çeritre su tli ve ata ve utlaka um. hangi , ne uz. Ayda a 10 . bir bayağı şaşırmış, zayıflama hapı kullandığımı sanmıştı. Hemen detoksun ne olduğunu, hayatımı ne yönde değiştirmeye başladığını anlattım. Hatta onu da alıp merkeze götürdüm. İçi bayağı rahatladı. Detokstan sonra hayatınızda neler değişti? Çok şey değişti. 21 gün detoks yaparken bile sabah 06.00’da kalkıp spor salonuna gidiyordum. Hatta bir gün spor hocam bana bu enerjiyi nereden bulduğumu sordu. Detoks yaptığımı söyleyince çok şaşırdı. Detoksta suyun pH değerinin önemini öğrendim. Suyun oksijen oranı ne kadar çoksa, o kadar yararlıdır. Bir dönem hayata küsmüştüm, sosyal hayatım bitmişti. Detoks yaparken birçok yeni arkadaş edindim. Arkadaşlarımın çoğunu detoksla tanıştırdım. Artık konserve tüketmiyor, fast food yemiyorum. Alışveriş merkezlerine gittiğimde yemek katlarında salata yiyebileceğim restoranlara uğruyorum. Yasak oldukları için değil, canım istemediği için yemiyorum. Örneğin öğlen şirkette ızgara et yediysem, akşam mutlaka salatayı tek başına tüketiyorum. Yediklerimi bu şekilde dengelemeyi öğrendim. Şu an kilonuzu nasıl koruyorsunuz? Detoks sayesinde neyi ne kadar yemem gerektiğini öğrendim. Artık yediklerime ve içtiklerime dikkat ediyorum. Belli aralıklarla detoksa devam ediyorum. lkıp egzer- pes LEYLA KARATAŞ’TAN TAVSİYELER Öncelikle detoksu bizzat deneyerek yaşamak lazım. Açık söyleyeceğim, sadece dinlemekle olmuyor. Bir de detoks denince insanların aklına hep i vejetaryen olmak geliyor. Oysa öyle değil. Gül Kaynak kimseye “Vegan olun, et yemeyin” demiyor. En büyük tavsiyem, mutlaka Gül Kaynak’ın hafta sonları gerçekleştirdiği sunumlara katılmanız. nde 47 nasil_basardın_01.indd 47 31.10.2011 17:07 FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ KIYAFETLER: İSTİNYE PARK / ARMANI, ADIDAS hareket 48 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_gym_gul.indd 48 24.10.2011 17:17 Benimle form tutar mısın? Size özel hazırlanacak bir egzersiz programı partnerinizle birlikte spor yapabilmenize imkan tanıyor. BURCU SEVER Y azın alınan fazla kilolardan kurtulmak için hazırlıkların başladığı bu dönemi partnerinizle birlikte form tutarak daha keyifli hale getirebilirsiniz. Fakat kadın ve erkek fizyonomisi birbirinden farklı olduğu için işin uzmanına danışmakta fayda var. Deneyimli bir eğitmen kadrosuna sahip olan D-Gym, yüksek standartlardaki tesisi ve bilimsel temellere dayanan hizmet anlayışıyla en iyi adreslerden. D-Gym’in fitness koordinatörü Gökhan Bilgiç, birlikte, bilinçli ve etkili egzersiz yapmak isteyen çiftlere özel bir program hazırladı. Hangi hareketlerin ne amaçla ve nasıl yapılması gerektiğini adım adım anlattı. İşte kışa fit bir ikili olarak girmek için yapmanız gerekenler... KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE D_gym_gul.indd 49 | 49 24.10.2011 17:17 hareket 6 Alt Lyi (Er Ab har bel yüz kor 1 SAĞLIK TARAMASI Spora başlamadan önce vücudun küçük bir sağlık taramasından geçmesi gerekiyor. Tansiyon ve detaylı vücut analizi (yağ, kas, hücre içi ve dışı su oranı, lokal yağlanma verileri, ödem, bazal metabolizma hızı, biyolojik yaş) nasıl bir program izleneceğinin belirlenmesine ışık tutuyor. 3 ISINMA 2 KAPASİTE TESTİ Kondisyon Kapasite Testi, vücudun oksijeni ne kadar kullanabildiğini ölçüyor. Testin sonuçları doğrultusunda sağlıklı yaşam ilkelerine bağlı kalınarak bireysel hedefler belirleniyor. Örneğin geçmişte yaşanan ya da devam eden sağlık sorunları egzersizlerde kısıtlama yapılmasına neden oluyor. Alınan veriler doğrultusunda eğitmenler egzersiz programını hazırlıyor. Kassal egzersiz öncesi 5 ila 10 dakika ısınma çalışması yapılıyor. Bunun birkaç dakikasını mutlaka esneme hareketlerine ayırmak gerekiyor. Çünkü esnek kaslarda yaralanma riski her zaman daha düşük. 4 ESNEME Çalışmanın kassal hazırlık evresi Stretching ile tamamlanıyor. Hareketler önce eğitmenler tarafından gösteriliyor. Kişiye uygun doğru çalışma açısı (pivot noktalar) belirleniyor. Egzersizler sırasında nefes düzeninin nasıl olması gerektiği, setler arasındaki dinlenme süresi ve hareket hızı anlatılıyor. Egzersiz öncesi ve sonrası hangi besin gruplarının tüketilmesi gerektiği belirleniyor. 5 KARIN Programa karın hareketleri ile başlanıyor. Üst karın kaslarını çalıştıran Bosu on the Abdominal Crunch’ı yaparken ellerin başın altında yastık görevi görmesine ve başı çekmemesine özen gösterilmeli. 50 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_gym_gul.indd 50 24.10.2011 17:17 9 Sır Pul hiz ket 6 ALT KARIN Alt karın kaslarını çalıştırmak için Lying Lower Abdominal Leg Raise (Erkek) ve daha kolay olan Lying Lower Abdominal Single Leg Raise (Kadın) hareketi yapılıyor. Bu hareketlerde bel hassasiyeti çok önemli. Bu yüzden lumbal bölge doğal eğim açısı korunmalı. STİ n ölnda narak eğin n lama verirsiz 7 BEL Bel ve sırt kaslarını güçlendirmek için yapılan Kneeling Superman hareketinde baş yere bakar şekilde tutulmalı, bacak ve kol açısı yere paralel olmalı. 8 GÖĞÜS Göğüs kaslarını çalıştırmak için Incline Bench Dumbell Press (Erkek) ve Incline Bench Dumbell Fly (Kadın) hareketleri yapılıyor. Hareketleri yaparken dumbell’ların üst göğüs hizası olan pivot noktada birleşmesine dikkat edilmeli. 10 OMUZ anıosu ken görgös- 9 SIRT Omuzları çalıştırmak için Seated Dumbell Shoulder Press (Erkek) ve Seated Dumbell Side Lateral Raise (Kadın) en etkili egzersizlerden. Hareketi yaparken doğru dirsek açıları korunmalı. Sırt kaslarını geliştirmeye yönelik Front Pulldown egzersizinde kollar üst göğüs hizasına kadar çekilirken vücudun hareketsiz kalmasına özen gösterilmeli. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE D_gym_gul.indd 51 | 51 24.10.2011 17:17 hareket 12 BACAK 11 ARKA KOL Arka kol çalışması için yapılan Hammer Strength Tricep Dips’te (Erkek) dirsek 90 derecelik açıyla tutulmalı. Kadınlar için arka kol çalışması olan Cable Pushdown’da ise dirsek eklemi ve vücut hareketsiz olmalı. Seated Leg Curl (Kadın) arka, Seated Leg Extension (Erkek) ise ön bacak çalışması. Eşler aynı kasları hareket açılarının korunmasına dikkat ederek yer değiştirip çalışabilir. 13 BASEN Hip Adductor hareketi dış ve iç bacak ile basen bölgesini çalıştırmaya yarıyor. Erkek ve kadın aynı kasları yer değiştirerek çalışabilir. Bu hareketin anahtar noktası hareketi doğru hızla yapmak. 14 KALÇA Panatta Gluteus Machine hareketi kadınlar için kalça çalıştırmaya yardımcı oluyor. Bu hareketi yaparken bacak çalışma açısı beli zorlamayacak şekilde ayarlanmalı. Erkekler için kalça çalışmasında Eagle Gluteus Machine kullanılıyor. Bu harekette diz açısı doğru konumlandırılmalı. 15 CARDIO Programın sonunda Cardio çalışması alternatifleri arasından yüzme tercih edilebilir. Egzersizin etkili olabilmesi için yaklaşık 35-45 dakika uygun nabız aralığında yüzmek şart. 52 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_gym_gul.indd 52 24.10.2011 17:17 beslenme KIRMIZI MUCİZE Nar, kış mevsiminin en faydalı meyveleri arasında yer alır. İster tanelerini yiyin ister suyunu için, sağlığa katkısı büyüktür. İyi bir antioksidan kaynağı olan nar kolesterol, kan şekeri ve tansiyonu düzenler, kalbi korur, cildi yeniler. Bağırsak parazitlerinin de düşmanı olan meyve vücutta iyi bakterilerin artmasını sağlar. Yorgunluğu giderip enerji veren taze sıkılmış bir bardak nar suyu yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşılar. Nar suyu ayrıca B vitamini ve potasyum içerir. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE kapak_antioksidan.indd 53 | 53 31.10.2011 17:13 beslenme ederek açabil lışır. V antiok radika oksida ya da yeteri kaller tümör hastal erken Mikrobesin nedir? Bal neden öksürüğe iyi gelir? Ya da portakal suyu vücuda nasıl birden zindelik verir? Atalarımızın deneme-yanılma yöntemiyle keşfettiği şifa dolu besinlerin içerdiği doğal kimyasallara tıp dünyası mikrobesinler adını veriyor. Dünyanın en sağlıklı kimyasal maddeleri olarak kabul edilen mikrobesinlere bedenimizin düşük miktarlarda ihtiyacı var. Ama bu düşük miktarlı besinlerin mucizeleri büyük. Sayısız vitamin ve mineral içeren yapılarıyla sağlığımızı koruyor, ömrümüzü uzatıyorlar. Ciddi bir rahatsızlıkla karşılaştığımızda, yoğun mikrobesin takviyesi hayatımızı kurtarabiliyor. Peki, mikrobesinleri vücudumuza nasıl alabiliriz? Tabii ki yiyeceklerle. Özellikle de sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenmeyle... Sizi her ay yiyeceklerin içerdiği bir mikrobesinle tanıştıracağız. İlk konuğumuz, antioksidan. EN İ Antioksidan Hastalıklarla savaşıyor, doku ve organları koruyor, yaşlanma etkilerini azaltıyor, ömrü uzatıyor. A ntioksidan, son yıllarda adını çok sık duyduğumuz bir kimyasal. Çünkü yapılan araştırmalar sayısız hastalıkla mücadele ettiğini, organları koruduğunu ve yaşlanmaya karşı savaş açtığını ortaya koydu. Özellikle son 20 yıldır sağlık profesyonellerinin gündeminden hiç düşmeyen antioksidanın tam olarak ne olduğunu ve ne işe yaradığını anlarsak, ondan en doğru şekilde faydalanmayı başarabiliriz. İnsan vücudu yaşamın devamı için yapmakla yükümlü olduğu işlevleri yerine getirirken bol miktarda oksijen kullanır. Oksijenin vücut tarafından kullanıldıktan sonra oluşturduğu atık maddelere serbest radikaller adı verilir. Serbest radikaller, tahrip edici özelliklere sahiptir. Hücre, doku ve organlarda yıpranma ve paslanmalara neden olurlar. Bu paslanma, yani oksidasyon vücut yaşlandıkça hız kazanır. İşte antioksidanlar serbest radikallerle mücadele 54 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 kapak_antioksidan.indd 54 31.10.2011 17:13 Sayısı sinler sanlar nin az sidanl oluştu eklem dele e sağlığ yaşlan Tı değil, dalı v bir y la alı karote sebze içeriy 3000 liyor. ünite tırma meyv koyu oksida kırmı dan k banm mürd bize su Mutfa sağlık ele ge Antioksidan Top 10 ederek söz konusu oksidasyonun ve yol açabileceği zararların önüne geçmeye çalışır. Vücut öncelikle kendi ürettiği doğal antioksidan savunma sistemleriyle serbest radikallere savaş açar. Ama vücudun antioksidan savunma sistemi iyi çalışmıyorsa ya da antioksidan zengini besinler vücuda yeteri kadar giriş yapmıyorsa, serbest radikaller vücuda zarar verir -hücre yıkımı ve tümör oluşumuna yol açar- ve ciddi birçok hastalığa kapı aralar. En büyük eserleri ise erken yaşlanmadır. Antioksidan zengini besinler Oksijen Radikali Emme Kapasitesi (ORAC) yüksek besinler olarak tanımlanır. Meyve ve sebzelerin antioksidan kapasiteleri farklılık gösterir. Yapılan araştırmalar, günde en az 3000 ORAC değerine sahip bir beslenme listesiyle vücudumuzu serbest radikallerin olumsuz etkilerinden rahatça koruyabileceğimizi söylüyor. Amerikan Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı raporlarda ORAC değeri en yüksek antioksidan kaynakları şöyle: 100 gram Kuru erik Kuru üzüm Yabanmersini Böğürtlen Çilek Ispanak Brüksel lahanası Brokoli Kırmızı biber Soğan ORAC 5570 2830 2400 2040 1540 1260 980 890 710 450 Antioksidan etkisi gösterenler Koenzim Q-10, C vitamini, gingko biloba, üzüm çekirdeği ekstresi, yeşil çay, E vitamini, A vitamini, beta karoten, çinko, glutatyon, melatonin, selenyum, alfa lipoik asit, süperoksit dismutas EN İYİSİ EN RENKLİSİ ı için yerine llanır. dıktan erbest r, tahdoku malara sidaste ancadele Sayısız araştırma, antioksidan zengini besinleri sık sık ve bol miktarda tüketen insanlarda kalp krizi ve kanser hastalığı riskinin azaldığını ortaya koydu. Üstelik antioksidanlar sadece bu iki hastalığa karşı kalkan oluşturmakla kalmıyor, katarakt, diyabet, eklem rahatsızlıkları ve bunamayla mücadele ediyor, cilt kırışıklarını önlüyor, insan sağlığını iyileştirici etkiler oluşturuyor ve yaşlanmayı geciktiriyor. Tıp dünyası, antioksidanı hap olarak değil, besinlerden almamızın daha faydalı ve sağlık açısından risk içermeyen bir yöntem olduğu inancında. Gıdalarla alınan en önemli antioksidanlar beta karoten, E ve C vitaminleri. Bu yüzden sebze ve meyveler bolca antioksidan içeriyor. Uzmanlar her gün ortalama 3000 ünite antioksidan tüketimini destekliyor. Ortalama bir diyet günde 1000-2500 ünite antioksidan içeriyor. Bu miktarı artırmanın en iyi yolu, daha fazla sebze ve meyve tüketmek. Sebze ve meyvelerin daha koyu ve canlı renkli olanları daha fazla antioksidan içeriyor. Ispanak, Brüksel lahanası, kırmızı biber ve domates iyi birer antioksidan kaynağı. Aynı şekilde üzüm, erik, yabanmersini, çilek, kuşburnu, böğürtlen ve mürdüm eriği de öyle. Yeşil çay ise doğanın bize sunduğu en önemli antioksidanlardan. Mutfağımıza bu besinleri daha sık sokarak sağlıklı bir yaşamın anahtarlarından birini ele geçirebiliriz. Ispanak, en güçlü antioksidan kaynaklarından. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE kapak_antioksidan.indd 55 | 55 31.10.2011 17:13 beslenme Bir demet sağlık P O do ola ku F da ye Uzmanlar sayısız vitamin içeren lezzet kaynağı bu otları sık sık sofralarımıza taşımamızı öneriyor. PINAR DENİZER REYHAN BİBERİYE ADAÇAYI RA NEDİR Nane ve kekikle aynı aileden gelen reyhanın yaprakları mor ya da yeşil olabilir. Fesleğen olarak da bilinir. Yoğun, baharatlı bir kokuya ve lezzete sahip bu bitki taze ya da kurutulmuş tüketilebilir. NEDİR Akdeniz bölgesine özgü mor çiçekli ve çalı görünümlü bir bitkidir. Daima yeşil kalır, iğneye benzeyen ince yaprakları vardır. NEDİR Anayurdu Akdeniz olan bitkinin ülkemizde yaklaşık 80 türü doğal olarak yetişir. Tüylü ve gri-yeşil yaprakları, menekşe, pembe, beyaz ya da kırmızı çiçekleri, acımtırak, ıtırlı bir kokusu vardır. NEDİ bir bit Sütüm 100 ç NEDEN Beta karoten, K, A, C vitamini, demir, kalsiyum, manganez, magnezyum ve potasyum gibi vitamin ve mineraller içerir. Sindirimi uyarıcı ve idrar söktürücü olarak kullanılır. Hücre yapısını koruyucu etkiye sahip olan bitki güçlü bir antibakteriyel ve iltihap sökücüdür. Yapraklarından elde edilen yağ masaj için kullanılır. NASIL Taze reyhanı salatalarla çiğ olarak tüketmek bitkinin yoğun lezzetini daha iyi almanızı ve özelliklerinden daha fazla yararlanmanızı sağlar. DİKKAT Bitkiden elde edilen yağın hamile, emziren anne ve çocuklar tarafından uzun süreli kullanımı tavsiye edilmez. NEDEN Ana etken maddeleri terpenik asitler ve flavonoitler olan biberiye demir, kalsiyum ve manganez kaynağıdır. Ağızdan alımda bağışıklık sistemini güçlendirir. Gaz söktürücü ve mideyi rahatlatıcı etkiye sahip bu bitki anti enflamatuar özelliği sayesinde astım ataklarının şiddetini azaltabilir. Ayrıca dışarıdan romatizma tedavisinde ağrı kesici olarak kullanılır. NASIL Taze dalları yemeklerde baharat olarak kullanılır. Çiçeklerinden kolonya yapmaya yarayan değerli bir esans çıkarılır. DİKKAT Hamilelik döneminde tüketilmesi tavsiye edilmez. Çok uzun süreli kullanımda gastroenterit ve nefrite neden olabilir. NEDEN Düşük yağ ve kaloriye sahiptir. Uçucu yağ, kafeik asit türevleri, terpenik bileşikler ve flavonoit yapısında kimyasal bileşikler taşır. A vitamini, kalsiyum, demir ve potasyum açısından zengindir. Sağlıklı dişlere, kemiklere ve cilde sahip olmanızı sağlayan adaçayı hafızayı zinde tutar. Alerji, saç dökülmesi, hazımsızlık, soğuk algınlığı ve ağız-boğaz enfeksiyonlarına karşı etkilidir. NASIL Uçucu yağ kaynağı olan bitkinin yapraklarından elde edilen çay hem içilir hem de tonik olarak kullanılır. Ayrıca taze ve kuru yaprakları özellikle et yemeklerine lezzet katmak için tüketilir. DİKKAT Alkollü ekstrelerinin uzun kullanımında epileptik kasılmalar görülebilir. 56 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 otlar_gul.indd 56 24.10.2011 16:42 NEDE asit ve İçeriği kalsiyu atılma özelliğ kabızl karşı e da ku NASI sonra yaprak olarak DİKK kontro diren Püf noktası Otları doğramak için bıçak ve kesme tahtası kullanın. En doğru seçim şef bıçağı olarak bilinen keskin, geniş bir bıçak olacaktır. Otlarınızın düzgün kesilmesini istiyorsanız tırtıklı bıçak kullanmayın ve doğrarken parmaklarınıza dikkat edin. Fesleğen ya da biberiye gibi otların yemek ve salatalarınızda daha doğal bir etki vermesini istiyorsanız, onları doğramak yerine elinizle kopararak kullanın. in k dır. r. ik al mir klı nızı Alerji, ığı ve dir. n lir aze rine Roka, reyhan ya da nane gibi otları uzun şeritler halinde kesmek için her bir yaprağı üst üste dizin, kıvırın ve ince ince doğrayın. Yapraklar açıldığında uzun, ince şeritler haline gelecektir. Otları doğramaya başlamadan önce kesme tahtanızın temiz olduğundan emin olun. Çünkü otlar kesme tahtasında kalmış tatları kolayca emebilir. Ayrıca kesme tahtasında kalmış sert maddeler bıçağınızın keskin bölümüne zarar verebilir. RADİKA KEKİK ROKA NEDİR Papatyagiller ailesinden sarı çiçekli bir bitkidir. Karahindiba olarak da bilinir. Sütümsü bir özsu içeren radikanın yaklaşık 100 çeşidi vardır. NEDİR Ballıbabagiller familyasından beş farklı cinse ait farklı türler kekik adıyla bilinir. Çok yıllık kokulu bitkilerdir. NEDİR Turpgiller familyasından Akdeniz bölgesine özgü tekyıllık otsu bitkidir. Rokanın koyu yeşil, hafif tüylü uzun yaprakları baharatlı, acımsı bir tada sahiptir. NEDEN Besin değeri yüksek bu bitki folik asit ve magnezyum açısından zengindir. İçeriğinde potasyum, A ve C vitamini ile kalsiyum bulunur. Vücutta biriken suyun atılmasına yardımcı olan radika rahatlatıcı özelliği sayesinde sindirim güçlüğüne, kabızlığa ve demir eksikliğine bağlı kansızlığa karşı etkilidir. Safra ve gaz söktürücü olarak da kullanılır. NASIL Kökü kurutulup öğütüldükten sonra acı hindiba kahvesi olarak içilir. Genç yaprakları acı ama lezzetlidir ve sebze olarak kullanılır. DİKKAT Safrataşı söz konusu ise doktor kontrolünde kullanılması gerekir. Sütü nadiren de olsa alerjik reaksiyona yol açabilir. NEDEN Uçucu yağ, tanen, flavonoit ve terpenik bileşikler kekiğin ana etken maddeleridir. Demir, manganez ve K vitamini açısından zengin olan kekik, güçlü bir kalsiyum ve lif kaynağıdır. Göğüs yumuşatıcı ve bronşların kasılmasını önleyici etkiye sahip olan uçucu yağı bronşit, boğmaca ve üst solunum yolları hastalıklarında kullanılır. NASIL Kurutulmuş toprak üstü kısımları ve taze yaprakları yemeklerde baharat olarak kullanılır. Ayrıca yağı ve suyu da tüketilir. DİKKAT İçeriğindeki timolden dolayı uzun süreli kullanımda bağırsak iltihabı ve kalp yetmezliğine yol açabilen kekiğin hamilelikte kullanımı tavsiye edilmez. NEDEN Güçlü bir protein, B6 vitamini ve çinko kaynağıdır. C vitamini oranı oldukça yüksek olan bitkinin lifli yaprakları A ve K vitamini, folik asit, kalsiyum, demir, magnezyum ve fosfor açısından zengindir. Sindirim sistemini canlandırıp kanın kalitesini artırır. Sağlıklı kemiklere sahip olmanızı sağlar. NASIL Toplandıktan sonra çabuk tüketilmesi gereken rokanın yaprakları salata olarak ya da yemeklere lezzet katması için kullanılır. DİKKAT Düşük kaloriye sahip olan roka yapraklarının bilinen bir yan etkisi yoktur. ebilir. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE otlar_gul.indd 57 | 57 24.10.2011 16:42 beslenme Tuzsuz hayat olur mu? Uzmanlar uzun süredir sağlık için tuz kullanımının azaltılmasını tavsiye ediyor ama son araştırmalar bunun aksini kanıtlar nitelikte. BURCU SEVER Ç lıklı b mode biri. D tansiy için g la sod tüket günlü tuzu yerleş araştı basın larla y bazı b bir bö mikta vunuy tion ( araştı Ünive rupal yükse yan 2 lan tu alındı yıl sü HİP Yapılan bir araştırma, tuzun aynı zamanda doğal bir antidepresan olduğunu ortaya koydu. 58 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 salt_gul_1.indd 58 24.10.2011 16:43 Araşt grupt yükse lendi. tarda daha yon a Araşt basın lerde olduğ na ne Ba nünd manı yapıld mediğ yaşlıl vaskü yor. S ve yü araştı savun t nın ar Ç oğumuz gündelik yaşamda ihtiyacımız olandan daha fazla tuz tüketiyoruz. Nedeni çok basit: Tadını, daha doğrusu yemeklere kattığı tadı seviyoruz. Yetişkin bir insanın sağlıklı bir yaşam için ne kadar tuz tüketmesi gerektiği modern tıbbın en çok üzerinde durduğu konulardan biri. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların önlenebilmesi için günlük tuz tüketiminin 5 gramı (2 gramdan fazla sodyum) geçmemesi gerekiyor. Ama çoğu ülkede tüketim bu oranın çok üstünde. Örneğin Türkiye’de günlük tuz tüketimi ortalama 18 gram. Bu durum tuzu sağlık örgütlerinin kara listesinde ön sıralara yerleştiriyor. Çünkü bugüne kadar yapılan pek çok araştırma yüksek miktarda tuz kullanımının kan basıncını yükselttiğini ve kardiyovasküler hastalıklarla yakından ilişkili olduğunu gösterdi. Buna karşın bazı bilim insanları dünya nüfusunun sadece küçük bir bölümünün tuzdan olumsuz etkilendiğini, düşük miktarda tuz tüketmenin daha zararlı olduğunu savunuyor. Journal of the American Medical Association (JAMA) mayıs ayında bu görüşü destekleyen bir araştırmanın sonucunu yayımladı. Belçika, Leuven Üniversitesi’nden Dr. Jan Staessen’in liderliğinde Avrupalı bir grup bilim insanının yürüttüğü çalışmada, yüksek tansiyon ve kardiyovasküler hastalığı olmayan 2856 denek kullanıldı. Deneklerden, vücuttan atılan tuz miktarını ölçmek için her gün idrar örnekleri alındı. Üç ayrı gruba bölünen denekler yaklaşık sekiz yıl süreyle gözlendi. HİPERTANSİYON İLİŞKİSİ rma, anda esan ydu. Araştırmanın sonunda, düşük oranda tuz kullanan grupta 50, orta miktarda tuz kullanan grupta 24 ve yüksek miktarda tuz kullanan grupta 10 ölüm gözlendi. Kardiyovasküler hastalık riskinin düşük miktarda tuz kullanan grupta diğerlerine oranla yüzde 56 daha yüksek olduğu ve tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında bir ilişki olmadığı sonucu ortaya kondu. Araştırmacılar yüksek sodyum alımını sistolik kan basıncıyla (büyük tansiyon) ilişkilendirse de, deneklerde çalışmanın başında yeterince düşük kan basıncı olduğu için yüksek sodyum alımının yüksek tansiyona neden olmadığı görüşünde uzlaştı. Bazı uzmanlar, tuz tüketiminin azaltılması yönünde yapılan genel telkinleri çürüten bu araştırmanın sadece genç ve beyaz ırktan bireyler üzerinde yapıldığı ve deneklerin yeterince uzun gözlemlenmediğini savunuyor. Yüksek tansiyon genellikle yaşlılarda görülüyor ve hipertansiyonun kardiyovasküler hastalıklara neden olması uzun zaman alıyor. Siyah ırk ve bazı etnik gruplar tuzun etkilerine ve yüksek tansiyona karşı daha duyarlı olduğundan, araştıma sonucunun genelleştirilmesinin zor olduğu savunuluyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Bölümü Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, bilinçsizce yapılan tuz kısıtlamalarının zararlı olduğunu savunan uzmanlardan. Aydın, 7’den 70’e Taş Devri Diyeti adlı kitabında önceki yıllarda yapılan iki araştırmanın sonuçlarına dikkat çekiyor. Buna göre, 1995 tarihli bir araştırmada tuz kısıtlaması yapılan hipertansiyon hastalarının yapılmayanlara oranla daha fazla enfarktüs geçirdiği gözlenmiş. 1998’de yapılan başka bir araştırmada daha az tuz tüketenlerde ölüm oranının daha yüksek olduğu saptanmış. RAFİNE Mİ, DOĞAL MI? Kitabında tuza geniş yer ayıran Aydın, doğal (kaya ve deniz tuzu gibi) ve rafine tuz arasındaki farklara dikkat çekiyor. Rafine tuzun yüzde 97,5’i sodyum klorür, geri kalanı iyot ve nem emici kimyasallardan oluşuyor. Tuzun akışkanlığını artıran bu kimyasallar arasında kalsiyum karbonat, magnezyum karbonat ve alüminyum hidroksit yer alıyor. Yani bir tuz ne kadar akışkansa, o kadar işlenmiş ve zararlı demek. Buna karşın doğal tuzun yüzde 84’ü sodyum klorür, yüzde 16’sı lityum, fosfor, selenyum, magnezyum, kalsiyum ve vanadyum gibi doğal minerallerden oluşuyor. Aydın, doğal tuzun vücudun mineral ihtiyacının tamamını karşıladığını ve bu minerallerin sağlık için çok önemli olduğunu vurguluyor. Peki, kullandığımız tuzun doğal olup olmadığını nasıl anlarız? Aydın, bunun için basit bir yöntem öneriyor: Yarım çay bardağı üzüm sirkesinin içine 1 tatlı kaşığı tuz atın. 5 ila 10 dakika bekleyin. Sirke yeni açılmış gazlı içecekler gibi aşağıdan yukarıya köpürüyor ve bir süre sonra bulanıklaşıyorsa o tuz doğal değildir. Sağlık için kristal tuz Su ve tuz karışımından elde edilen Sole, vücudu toksinlerden arındıran ve pH dengesini sağlayan etkili bir formül. Herkesin kolayca hazırlayabileceği bu karışım için Himalaya kristal tuzu (Pakistan’dan ihraç edilen kaya tuzu) ve kaliteli içme suyu yeterli. Hazırlanışı: Cam bir kavanozun içine (kapağı metal olmamalı ya da metal kapak karışıma değmemeli) bir miktar Himalaya kristal tuzu koyun. Üzerini aşacak kadar su ekleyip karıştırın. Karışımın dibinde tortu kalacak şekilde tuzun suya doymasını bekleyin. Karışımın dibinde mutlaka tortu olmasına dikkat edin. Tuz tamamen erirse ekleme yapılabilir. Bu şekilde yüzde 26 oranında tuzdan oluşan steril bir solüsyon elde edilir. Kullanımı: Elde edilen solüsyondan 1 ya da yarım tatlı kaşığı (ahşap olmalı) alıp bir bardak kaliteli içme suyuna ekleyin. Her sabah aç karnına için. Kür, altı ila sekiz hafta boyunca her gün uygulanabilir. Solüsyon oda sıcaklığında uzun süre muhafaza edilebilir. Etkileri: Sindirime ve toksinlerden arınmaya yardımcı olur. Enerji verir. Selülit sebebi Rafine edilirken yüksek ısıya maruz kalan ve kimyasal yapısı bozulan rafine tuzun süzülmesi ve vücuttan atılması daha zor. Sindirim sistemini zorluyor ve aşırı su birikimine (ödem) neden oluyor. Kadınların en önemli sorunlarından biri olan selülitin temel sebeplerinden biri de bu. Vücuttan atılamayan rafine tuz, kristalleşerek eklem ve kemiklerde depolanıyor. Bu da artrit, gut gibi romatizmal hastalıklarla safra kesesi ve böbrek taşı oluşumuna neden olabiliyor. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE salt_gul_1.indd 59 | 59 24.10.2011 16:43 beslenme TARİF AVOKADONUN VEGAN HALİ Avokado sağlıklı beslenme felsefesiyle yola çıkan herkesin mutfağında kendine yer buldu. Yüksek oranda potasyum, B, E ve K vitamini içeren, kremamsı yapısını yüzde 75’ini oluşturan doymamış yağlardan alan bu mucize meyveyi bir de Delicatessen Nişantaşı’nın mutfağından çıkan vegan tariflerle deneyin. PINAR DENİZER 60 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_life_avakado.indd 60 24.10.2011 16:45 N DOMATESLİ, AVOKADOLU BRUSCHETTA Malzemeler:1 dilim patatesli köy ekmeği, 1 adet küp doğranmış avokado, 1 büyük soyulmuş ve küp doğranmış domates, 2 adet kereviz sapı, 1 avuç ince kıyılmış nane, ince doğranmış kereviz yaprakları, çok ince doğranmış yarım kırmızı soğan, 1 misket limonu kabuğu ve suyu, zeytinyağı, tuz, karabiber Hazırlanışı: Ekmeği kızartın. Bütün malzemeleri karıştırın ve kızarmış ekmeğin üzerine yerleştirerek servis yapın. FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE D_life_avakado.indd 61 | 61 24.10.2011 16:45 beslenme TARİF BEYAZ FASULYE VE AVOKADOLU SANDVİÇ 4 porsiyon Malzemeler: 8 adet kepekli tost ekmeği, 1 adet yumuşak avokado, fesleğen ve atom salata yaprağı,1 küçük konserve beyaz fasulye, 1 limonun suyu, tuz, karabiber Hazırlanışı: Beyaz fasulyeleri süzün. Limon suyu, tuz ve karabiberle mutfak robotundan geçirerek püre haline getirin. Dört ekmek dilimine kalınca bir tabaka bu püreden sürün. Avokadoyu tuz ve karabiberle iyice ezin ve beyaz fasulyenin üzerine sürün. Fesleğen ve salata yapraklarını dizdikten sonra kalan sandviç ekmeklerini kapatın. Dilerseniz cherry domates ve kalan püreyle servis yapabilirsiniz. 62 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_life_avakado.indd 62 24.10.2011 16:45 AVOKADO VE SALATALIK GAZPACHO 4 porsiyon Malzemeler: 1 adet soyulmamış büyük salatalık, 1 adet yumuşak avokado, 1 adet kırmızı veya sarı tatlı biber, 1 adet sarmısak, 4 adet frenk soğanı, 1 limonun suyu, 4-5 damla Tabasco sosu, 1 avuç nane, soğuk su, yarım kase soya yoğurdu Hazırlanışı: Bütün malzemeleri doğrayın ve çiğ olarak karıştırıp rondodan geçirin. Soğuk çorbanızın kıvamını zevkinize göre ayarlamak için dilediğiniz kadar su ilave edin. İsterseniz soya yoğurdunu küp küp doğradığınız salatalıklarla karıştırıp çorbanın üzerine bir kaşık kadar koyarak servis yapabilirsiniz. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE D_life_avakado.indd 63 | 63 24.10.2011 16:45 beslenme TARİF AVOKADOLU KEPEKLİ TART Tart malzemeleri: 1 bardak un, 1 bardak kepekli un, ¼ bardak çam fıstığı, ¼ bardak susam, 1 tutam tuz, 1/3 bardak zeytinyağı, soğuk su Harç malzemeleri: Avokado, domates, fesleğen, zeytinyağı, tuz Hazırlanışı: Tereyağı hariç bütün tart malzemelerini karıştırın. En son tereyağı ve suyu katarak bir hamur elde edin. Çok derin olmayan bir tart kalıbı kullanın. Hamurunuzu kalıbı kaplayacak şekilde açıp döşeyin ve 180 derecelik önceden ısıtılmış fırında pişirin. Hamurun kabarmaması için üzerine ağırlık koyarsanız 15 dakika, koymazsanız 10 dakika yeterli olacaktır. Hamur soğuduktan sonra avokado, domates, fesleğen, zeytinyağı, tuz ve karabiberi karıştırarak içini doldurun ve servis yapın. 64 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 D_life_avakado.indd 64 24.10.2011 16:45 SİZ PUSULAYI TAKİP EDİN, O SİZE ROTANIZI GÖSTERİR... focus Sağlık sektörü tartışıyor Antibiyotik evde bulunsun m Bilinçsiz antibiyotik kullanımı vücutta direnç sorununu gündeme getirince Sağlık Bakanlığı duruma el koydu. Önce ülke çapında bir araştırma yaptı, ardından stratejik eylem planı hazırladı. GÜLAY KOÇ H er şey İngiliz bakteriyolog Alexander Fleming’in 1928 yılında bir kültür ortamına bulaşmış olan penicillium notatum türü küfün bakteri kolonilerinin üremesini olumsuz etkilediğini fark etmesiyle başladı. Tam 10 yıl sonra bu etkiye neden olan penisilin adlı maddeyi ayrıştıran Fleming ilk antibiyotiği elde etti. Bu keşif ona Nobel Ödülü kazandırdı ama insanoğlu enfeksiyon hastalıklarından hâlâ kurtulabilmiş değil. Şüphesiz penisilin, basit iltihaplardan hayatını kaybeden milyonlarca insan göz önüne alındığında, yüzyılın buluşuydu. Peki, ya bilinçsiz kullanıldığında? Bakterilere karşı kullanılması gereken antibiyotikler günümüzde virüs kaynaklı hastalıkların tedavisinde tercih ediliyor. Sorun da bu noktada başlıyor. Çünkü antibiyotik tedavisinde bakterilerde ilaca karşı direnç gelişiyor. Bilinçsiz alınan her antibiyotik gerçekten ihtiyaç duyulduğunda hastayı iyileştirmiyor. Üstelik organ bozukluklarına yol açıp böbrek, karaciğer, mide ve bağırsaklara zarar veriyor. Dünyada yıllardır bilinçsiz antibiyotik kullanımı ve yol açtığı sorunlar tartışılıyor. Doktorlar ve hastalar akılcı antibiyotik kullanımı konusunda bilinçlendiriliyor. Benzer tablo Türkiye için de geçerli. Yeşil ve kırmızı reçeteyle satılmadıklarından eczanelerden 66 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 antibiyotik_gul.indd 66 31.10.2011 17:15 n mu? KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE antibiyotik_gul.indd 67 | 67 31.10.2011 17:15 focus kolayca temin edilen bu ilaçlar çoğunlukla üst solunum yolu enfeksiyonlarında tercih ediliyor. IMS (Information Medical Statistics) verilerine göre, ülkemizde ilaç tüketiminin yüzde 20’sini antibiyotikler oluşturuyor. Bunun nedeni olarak 2007’de pazara yeni giren ilaçların yarattığı genişleme ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilaca erişimin kolaylaşması gösteriliyor. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) verilerine göre, 2007’de Türkiye’de reçeteli ilaç pazarında 6,2 milyar euro değerinde 1 milyar 300 milyon kutu ilaç satışı gerçekleşti. IMS verileri 2007’de antibiyotiklerin yüzde 16,2’lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubu olduğunu gösteriyor. Bugün Türkiye’deki yıllık ilaç tüketimi yaklaşık 15 milyar TL. Bunun yüzde 20’sini antibiyotikler oluşturduğuna göre yaklaşık 3 milyar TL’lik kullanımdan söz edilebilir. Bunun da yaklaşık yüzde 40’ı gereksiz antibiyotik kullanımı olduğundan maliyetler 1 milyar TL’ye ulaşıyor. DİRENÇ SIKLIĞI ARAŞTIRMASI Sağlık Bakanlığı hem gereksiz harcamaların hem de bilinçsiz tüketimin önüne geçebilmek için 2010 Temmuz ayında bir araştırma başlattı. Şubat ayında tamamlanan bu çalışmanın koordinatörlüğünü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa İlhan üstlendi. Her yıl tekrarlanması planlanan araştırma kapsamında Türkiye’de sekiz ayrı bölgede 4167 kişi, 80 aile hekimi ve 80 uzman hekimle yüz yüze görüşüldü. İlhan, sonuçların çarpıcı olduğunu söylüyor. Öyle ki, görüşülen her dört kişiden biri kendi kendine antibiyotik kullanıyor. Dörtte biri “Lazım olur” diye evinde antibiyotik bulun- SAĞLIK DANIŞMANLARI KONUYU TARTIŞIYOR Sektörün uzman isimleri antibiyotik kullanımı konusundaki görüşlerini D-Life dergi ile paylaştı. duruyor. Araştırmaya katılanların yüzde 17’si doktorlardan antibiyotik yazmasını talep ederken, yüzde 26’sı herhangi bir doktora danışmadan antibiyotik kullanıyor. Bu kişilerin yüzde 14’ü doktora gitmeye vakit bulamadığını söylüyor. Antibiyotik kullananlar arasında ilk sırada yüzde 51’lik oranla soğuk algınlığı yaşayanlar var. Bunu yüzde 36 ile boğaz ağrısı, yüzde 18 ile öksürük şikayetleri takip ediyor. Oysa Doç. Dr. İlhan virütik hastalıkların antibiyotiğe gerek olmadan iyileştiğine dikkat çekiyor. “Sağlık Bakanlığı Akılcı İlaç Kullanımı yaklaşımını topluma yerleştirmeye çalışıyor. Bireylerin bu yaklaşımı benimsemeleri gerek sağlıklarının korunmasında gerekse hastalıkların tedavisinde etkili olacaktır.” İlhan, bilinçsiz antibiyotik kullanımının ciddi sağlık sorunlarına yol açmasının yanı sıra, büyük bir ekonomik kayba da neden olduğunu belirtiyor. Uygunsuz antibiyotik kullanımı dirençli mikroorganizmaların oluşma riskini artırıyor. Acıbadem Sağlık Grubu İç Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, bu dirençli mikroorganizmaların tedavisi için yeni ve daha yüksek teknolojiler kullanılarak geliştirilen pahalı antibiyotiklerin tedavi maliyetlerini artırdığını söylüyor. “ABD’de hastane ilaç bütçesinin yüzde 30’unu antibiyotik giderleri oluşturuyor. Antibiyotiklere her yıl 7 milyar dolardan fazla ödeme yapan ABD bu rakamın 4 milyar dolarını dirençli bakteri enfeksiyonlarına harcıyor.” Antibiyotiklerin ne zaman alınması gerektiğini sorduğumuz Dr. Yaser Süleymanoğlu, “Bakteri kökenli enfeksiyonlarda, yani akciğer enfeksiyonları, kronik bronşitler, bademcik bakteriyal enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, diyabetik iltihabi yaralar, diş enfeksiyonları, sinüzit ve beyin enfeksiyonları ve apse, deri yaraları, yumuşak doku ve eklem iltihaplanmalarında” yanıtını veriyor. 3 PROF. DR. BÜLENT GÜRLER ÇAPA TIP FAKÜLTESİ Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı MİLYAR TL: TÜRKİYE’NİN YILLIK ANTİBİYOTİK HARCAMASI Dünya Sağlık Örgütü her yıl muayene bazlı 100 milyon antibiyotik reçetelendiğini ve bunların yaklaşık yarısının gereksiz olduğunu bildiriyor. KLİMİK Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Neşe Saltoğlu, bu tarz kullanımlara az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde rastlandığını söylüyor. Her antibiyotiğin her hastalığa uygun olamayacağını dile getiren Saltoğlu, “Antibiyotik soğuk algınlığı ve nezlede kullanılmaz. Ateş düşürücü değildir. Diğer ilaçlarla etkileşime girebilir ve bazen ölümcül reaksiyonlara neden olabilir. Alkol ve uyuşturucularla da etkileşebilir” diyor. PROF. DR. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA Göğüs Hastalıkları Uzmanı Antib zanele yor. G Ahme olanla Türki nin te düşün yere i olayın eksik rübes ve ate zorun propa lanan lazım Ge mikro çükus mikro kisini lığı vi ve ted Antib tihabı gelişti VK Hasta nül, b leceği inanc ratuva lılığın “Her cak h rildiği Böyle lir. Öz hedef yerini PROF. DR. NEŞE SALTOĞLU D SÜLE CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü ACIBAD İç D 68 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 antibiyotik_gul.indd 68 TEK 31.10.2011 17:15 luştuar dokamın nfeksi- TEK SORUMLU DOKTORLAR Ergönül, antibiyotik kullanımındaki yanlışları şöyle sıralıyor: “Ateş çıktığında antibiyotik alınmamalı. Çünkü bu ilaç ateş düşürücü değildir. Kişi kendisini kötü hissediyorsa antibiyotiğe başlamamalı. Çünkü doping ilacı değildir. Gripte etkili olmaz. Antibiyotikler evde bulunsun diye çekmecede saklanmaz.” ayene ndiğireksiz ği Anaşkanı ksiyon Neşe lişmiş ndığıtalığa altoğezlede Diğer ölümkol ve r. Antibiyotiklerin bilinçsiz tüketimine eczanelerde reçetesiz satılmaları neden oluyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya göre, bitkisel olanlar dahil tüm ilaçlar reçeteyle satılmalı. Türkiye’de gereksiz antibiyotik tüketiminin tek sorumlusunun doktorlar olduğunu düşünen Küçükusta, “Hepimiz gereksiz yere ilaç ve antibiyotik yazıyoruz. Tabii bu olayın pek çok sebebi var. Tıp eğitimindeki eksik ve yanlışlar çok önemli. Bilgisi, tecrübesi yeterli olmayan doktor her öksüren ve ateşi çıkan hastaya antibiyotik yazmak zorunda kalıyor. Bir de ilaç endüstrisinin propagandaları ile defansif tıptan kaynaklanan korku ve endişeleri hesaba katmak lazım” diyor. Gereksiz alınan antibiyotiğin vücudun mikrop dengesini bozacağını söyleyen Küçükusta, virüs, mantar ve parazit gibi diğer mikroplara karşı antibiyotiklerin hiçbir etkisinin olmadığını belirtiyor. “Soğuk algınlığı virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır ve tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur. Antibiyotikler ancak sinüzit, orta kulak iltihabı veya bronşit gibi bir komplikasyon geliştiğinde kullanılır.” VKV Amerikan Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül, bir antibiyotiğin hastaya neden verileceğinin çok iyi tanımlanması gerektiği inancında. Altın kuralın bakterinin laboratuvarda saptanması ve antibiyotik duyarlılığının test edilmesi olduğunu söylüyor. “Her zaman bakteri saptanmayabilir. Ancak her durumda, antibiyotiğin neden verildiğine dair akılcı bir açıklama olmalıdır. Böyle bir yaklaşımı da ancak hekim yapabilir. Özetle, antibiyotikler hekim tarafından hedefe yönelik olarak verildiğinde doğru yerini bulabilir.” R. ĞLU DR. YASER SÜLEYMANOĞLU PROF. DR. ÖNDER ERGÖNÜL DOÇ. DR. MUSTAFA İLHAN ACIBADEM SAĞLIK GRUBU İç Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı VKV AMERİKAN HASTANESİ Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ası gemanoğ, yani şitler, idrar i yarain enmuşak yanıtı- LIK KÜLTESİ Bölümü KOLAYCA TEMİN EDİLİYOR Tüm bu olumsuz tabloya rağmen ANKEM (Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı ve Çapa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Gürler, Türkiye’de bilinçli antibiyotik tüketiminde epey yol alındığını düşünen isimlerden. Özellikle sosyal güvencesi bulunan hastaların doktor raporu olmadan antibiyotik almalarının mümkün olmayacağına dikkat çekiyor. Ancak Gürer bir başka önemli konuyu gündeme getiriyor. O da antibiyotiklerin halk arasında çeşitli yorumlarla kullanılması. “Kolayca sahip olunan bu ilaçlarla kulaktan dolma önerilerin yaygınlaşması çok kolay oluyor. Örneğin geniş spektrumlu ve pahalı antibiyotiklerin en iyisi olduğu, nezle, grip gibi hastalıklarda hemen başvurulması gerektiği, antibiyotikle alkol alınmaması gibi inanışlar giderek yerleşiyor.” Başkanı olduğu ANKEM’de antibiyotik kullanımının sıklıkla ele alındığını söyleyen Gürler, “Bu konuda düzenlenen kurslarla hekimlerin son bilgileri alması ve uygulamalarında farkındalığın oluşturulması sağlanmaya çalışılıyor” diyor. 50 MİLYON KUTU: DÜNYADA HER YIL GEREKSİZ YERE REÇETELENEN ANTİBİYOTİK MİKTARI Prof. Gürler 2012 yılının mayıs ayında Dalaman Hilton Oteli’nde düzenlenecek olan 27. ANKEM Kongresi’nde antibiyotiklerin uygun kullanımı hakkında eğitici bilgilerin verileceğini hatırlatıyor. Dünyada bilinçsiz antibiyotik kullanımının önüne geçebilmek için, özellikle çocuk hastalıklarında iki gün bekleme kuralı uygulanıyor. Doktorlar iki gün içinde hastanın durumu düzelmediğinde antibiyotik öneriyor. Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı akılcı antibiyotik kullanımı stratejik eylem planında ise şu maddeler yer alıyor: Antibiyotik kullanımında doktorlara yol gösterici rehberler hazırlanacak. Eczanelerde reçetesiz satışlara denetim getirilecek. Sağlık kurumlarında ameliyat öncesinde kullanılan antibiyotiklerle ilgili düzenlemeler getirilecek. Hastanelerde görevli antibiyotik kontrol ekipleri eğitilerek görev tanımları düzenlenecek. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE antibiyotik_gul.indd 69 | 69 31.10.2011 17:15 focus 70 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 zihin_nur.indd 70 24.10.2011 16:48 Zihni 10 zinde tutmanın YOLU Sağlıklı bir yaşam tarzı, düzenli egzersiz, iyi beslenme ve uyku beynin zindeliğini artıran aktiviteler arasında. BERİL BEKEN Z ihin insanın düşünme yeteneğini, algılama ve bellek durumunu tanımlar. Zinde bir zihin, kişinin yaşamındaki bilişsel beklentilerini kısa sürede karşılayan, nesne ve kavramlar arasındaki ilişkiyi değerlendirerek anlamlı sonuçlar çıkaran, yeni bilgiyi zorlanmadan kaydedip hızla hatırlayabilen ve kararlı bir duygusal durum hali sağlayabilen sağlıklı beyin faaliyetleri demektir. Herkes dünyaya belli düzeyde zihin gücü ve genetik altyapı ile gelir. Ama yaşam boyunca beynimiz sürekli değişebilir ve farklı koşullara adapte olabilir. Marmara Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı uzmanlarından Doçent Doktor Neşe Tuncer, “Her zihinsel işlem beynin kabuk kısmında o fonksiyona ait merkezlerle çalışan farklı beyin bölgelerinin katıldığı bir şebeke tarafından gerçekleşir. Söz konusu şebekeler hem kendi içlerinde hem de birbirleri arasında yoğun bağlantı halindedir ve bu bağlantıların artırılması mümkündür” diyor. Buna karşılık kronik stres, anksiyete, depresyon, yaşlanma ve östrojen azalması genel sağlığı olduğu kadar beyin sağlığını da etkiler. Kuvvetli bir hafıza, yüksek konsantrasyon, hızlı karar verme ve yönetici işlevlerde üstün özellikler, kısaca zinde bir zihin sahibi olmak için kolayca uygulanabilecek yöntemler var. Siz de günlük hayatınızda yapacağınız bazı küçük değişiklikler ve kolayca takip edebileceğiniz uygulamalarla zihninizin günlük temponuza ayak uydurmasını sağlayabilirsiniz. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE zihin_nur.indd 71 | 71 24.10.2011 16:48 focus 1 SANATLA İLGİLENİN Gün içinde ne yaparsanız yapın, fonda çalan müzik mutlaka klasik müzik olsun. Mozart etkisi olarak bilinen bir araştırmaya göre, 10 dakikalık bir Mozart sonat dinletisine katılan bir grup denekte üçboyutlu objeleri kavrama gibi zihinsel işlevlerde iyiye gidiş gözlenmiş. Müziğin bu olumlu etkisinin yanı sıra müze gezmek, sanat eserlerini incelemek ya da ilgi duyduğunuz alanda verilen bir konferansa katılmak kültürel ve akademik faaliyetler olarak zihinsel performansı artırıcı etkenler. 3 2 RA Yükse Tunce uzun bölüm arası i diyor. kadar zihnin özelli zihnin SPOR YAPIN Aktif olarak bir spor dalıyla ilgilenmenin beden sağlığı dışında zihin sağlığına da olumlu katkısı olduğu bilimsel bir gerçek. Spor yaparken salgılanan mutluluk hormonu zihni olumlu yönde etkiler. Ayrıca vücutta oksijen üretiminin artışı beynin sağlıklı çalışmasını destekler. Örneğin sakin bir tempoyla yapılan yarım saatlik yürüyüş, öğrenme ve konsantrasyonda yüzde 15’lik bir artış sağlayabilir. Tuncer, “Bilimsel çalışmalar herhangi bir sportif aktivitenin kuralları uygulama, plan yapma ve karar verme gibi boyutlarıyla da zihnimizi faaliyete geçirdiğini ortaya koyuyor” diyor. Hatta bir spor karşılaşması izlemek bile zihinsel performans açısından yararlı sonuçlar doğuruyor. BEYNİNİZİ ZORLAYIN Zihinsel uyarıyı artırmanın bir yolu da aklınızı zor hedeflerle meşgul eden aktivitelerden geçer. İşte bir örnek: Matematik problemleri çözmek sadece eğitiminiz ya da işiniz için değil, zekanız için de faydalı. Matematikle aranız pek iyi değilse sudoku çözebilir, satranç ya da briç oynayabilir, çok parçalı bir yapbozla meşgul olabilirsiniz. Ayrıca çeşitli strateji ya da bu tür bilgisayar oyunları da dikkati, belleği ve bilgi işlemeyi hızlandırır. HOBİ EDİNİN 4 Sizin için yeni olan, daha önce hiç ilgilenmediğiniz alanlarda uğraşlar edinerek beyninize egzersiz yaptırın. Yeni bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmak, resim yapmayı ya da fotoğraf çekmeyi denemek zihninizin tazelenmesine yardımcı olacak aktivitelerdir. Bugüne kadar hiç yapmadığınız bir şeyi keşfederken beyniniz her zaman alışık olduğu düşünme yollarına alternatif yollar geliştirmek için ekstra güç sarf eder. Kullanmadığınız elinizi kullanarak yazı yazmaya çalışmak bile bu tür beyin geliştirici bir egzersizdir. İYİ UYUYUN 5 Konsantrasyonunuzu artırmak ve belleğinizden en yüksek verimi almak istiyorsanız iyi uyuyun. En az 6 saatlik ve birbiri ardına gelerek gerçekleşen evrelerin korunduğu bir uyku, dikkati toplamak için vazgeçilmezdir. Uzmanlar uykunun zihin sağlığı için büyük önem taşıyan bir fizyolojik aktivite olduğunu söylüyor. Beyin uyku evreleri sırasında adeta zorlu bir problem çözercesine enerji harcıyor. Uyku düzeni bozuk bir kişinin zinde bir zihne sahip olması pek mümkün görünmüyor. Sağlıklı bir uyku aynı zamanda zihnin gün içinde edindiği bilgileri sağlıklı bir şekilde depolayarak öğrenme yetisini de artırmasını sağlıyor. Uykuyla ilgili herhangi bir sorunun tespit edilerek tedavisinin yapılması zihinsel fonksiyonların da düzelmesine yardımcı oluyor. 72 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 zihin_nur.indd 72 24.10.2011 16:48 8 SO Gün i halind yapm görüş dikka çok al sağlar görüş belirti olmak da aza RAHATLAYIN 6 Yüksek stresin beyin için zararı büyük. Tuncer, “Stres hormonu katekolaminlerin uzun süreli salımı beynin bellekle ilgili bölümünde hücre kaybına ve hücreler arası iletişimin bozulmasına neden olur” diyor. Bu nedenle günlük temponuz ne kadar yoğun olsa da mutlaka ara verip zihninizi dinlendirin. Araştırmalar özellikle öğrenme sürecinde dinlenmiş bir zihnin yoğun bir zihinden daha başarılı ş alar ları e te tta nsel r 5 7 olduğunu gösteriyor. Bu süreçte rahatlatıcı aktiviteler yapmak beyninizin enerji depolamasına yardımcı olabilir. Uzmanlar yoga ve meditasyonun stres hormonlarını azalttığını ve vücudun fizyolojik fonksiyonlarını düzenleyerek anksiyete ve depresyonu kontrol ettiğini belirtiyor. Bu tür aktiviteler rahatlatıcı yönleriyle dikkat ve bellek üzerinde olumlu etkiler gerçekleştiriyor. AKILLI BESLENİN 8 Hafızanızın zayıfladığını ya da dikkatinizi toplayamadığınızı düşünüyorsanız, beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Uzmanlara göre beslenme tercihleri öncelikle beyin sağlığını korumaya, ardından zihinsel fonksiyonları artırmaya yönelik olmalı. Beyin sağlığını etkileyen birçok hastalığı damar sertliği olarak bilinen ateroskleroz tetikliyor. Damar sertliğini önlemek için her şeyden önce düşük kolesterol içeren Akdeniz tipi beslenme tarzını benimsemek gerekiyor. Böylece bir taşla iki kuş vurarak Omega 3 yağ asitleri bakımından zengin balığı da mönünüze dahil etmiş olacaksınız. Haftada en az iki kez balık yemek ya da dışarıdan Omega 3 takviyesi almak uzmanlar tarafından önerilen kuvvetli bir zihin tazeleyici. SOSYALLEŞİN Gün içinde ne kadar çok insanla iletişim halinde olursanız o kadar zihin egzersizi yapmış olursunuz. Yapacağınız her görüşme sırasında beyninizin hafıza, dikkat, sözel beceri ve öğrenme gibi pek çok alanda işlem gerçekleştirmesini sağlarsınız. Araştırmalar 10 dakikalık bir görüşmenin bile bellek gücünü artırdığını belirtiyor. Kuvvetli bir sosyal ortama sahip olmak aynı zamanda günlük stres oranını da azaltan bir etken. BİTKİ DESTEĞİ ALIN Yeryüzünde milyonlarca yıllık geçmişi olan ginkgo biloba ağacının yapraklarından elde edilen özütler, geleneksel Çin tıbbında uzun yıllardır zihin desteği olarak kullanılıyor. Ruhsal yorgunluğu azaltan ve nörolojik bozukluklara iyi gelen ginkgo biloba özütünün beyin damarlarını genişleterek kan akışını artırdığı, kimyasal aracıları düzenlediği ve beyin için zararlı serbest oksijen radikallerini azalttığı tespit edildi. ve lerin k un bir 10 lu bir yku ne or. 9 SAĞLIĞINIZI KORUYUN Yaşam tarzındaki yanlış tercihler ya da genetik yatkınlık pek çok sağlık sorununa davetiye çıkarıyor. Uzmanlar bu şikayetler arasında özellikle yüksek tansiyon, diyabet ve yüksek kolesterolün zihni olumsuz etkileyen sonuçları olduğunu belirtiyor. r de hangi zihin_nur.indd 73 Bu rahatsızlıklara meydan vermemek için düzenli olarak sağlık taraması yaptırın ve ileri yaşlarda zihinde kalıcı hasar oluşturabilecek etkileri önlemek için şimdiden harekete geçip daha sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimseyin. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE | 73 24.10.2011 16:48 ev detoksu focus TEM DÜŞ Boş ç Telefo Diş fı Mama Konta EN S YUV Bulaş Kesm Eviye Duş p Bulaş Evimizdeki toksik madde ve mikroplardan doğal yöntemlerle kurtulmak için neler yapmalıyız? BURCU SEVER Y az sıcaklarından korunmak için klimalara sığındık ve sıcağı dışarıda tutabilmek için pencereleri kapalı tuttuk. Bunu yaparken serinledik ama toksik maddeleri kendimizle birlikte eve hapsettik. Uzmanlar yetersiz havalandırmanın iç mekanlardaki hava kirliliğinin en önemli sebebi olduğunu söylüyor. İç mekanlardaki hava kirliliği dışarıdakinden iki ila beş kat daha fazla olabiliyor. Bu durum, astım gibi solunum yolu hastalıklarını ve alerjik reaksiyonları tetikleyebiliyor. Evde göremediğimiz, tadını alamadığımız ve koklayamadığımız binlerce kimyasal madde bizimle birlikte yaşıyor. Makul oranlarda maruz kalındığında insan vücudu bu kimyasalların olumsuz etkileriyle baş edebiliyor. Ama günlük hayatımızda mikroplara ve toksik maddelere yoğun oranda maruz kalmak bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden oluyor. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reha Cengizlier, evlerdeki en zararlı toksik maddenin özellikle Türkiye’de çok önemli bir sorun olan sigara gibi tütün ürünlerinin kulla- nımıyla ortama salınan gazlar olduğunu söylüyor. “Sigara dumanında yüzlerce toksik gaz bulunuyor. Bu gazlar metabolizmayı alt üst ediyor ve başta solunum yolu ve kan kanseri olmak üzere her türlü hastalığa davetiye çıkarıyor.” Evin nefes alması çok önemli diyen Cengizlier, aşırı yalıtım sonucu hava giriş-çıkışının tamamen engellenmesinin evin terlemesine ve küf, mantar ve mikropların oluşmasına zemin hazırladığını belirtiyor. Tam tersi yalıtımı iyi yapılmamış evlerin tavan ve duvarlarında oluşan küfler ısıyla havaya karışarak solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor. Çoğu zararlı kimyasallar içeren temizlik malzemeleriyle evimizi mikroplardan arındırdığımızı düşünürüz. Fakat temizlik için kullandığımız bu maddeler zararlı içerikleriyle hem çevreyi hem de sağlığımızı tehdit ediyor. Bu nedenle vaktimizin büyük kısmını geçirdiğimiz evlerimizin temizliği ayrı bir önem taşıyor. Neyse ki kimyasal temizleyiciler tek çözüm değil. Doğal malzemeler ve alınacak basit önlemlerle evdeki zararlı maddelerden kurtulmak çok kolay. İşte oda oda yapılması gerekenler... SAL Oda yın. O ve tü koku uzak veren çekler Te ev ha tüy ve karşı Sıcak kullan iyi çö Mo tercih lu ya duvar ya da müm 74 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 EV_detoks_gul.indd 74 24.10.2011 16:49 TEMİZLEMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ Boş çöp kutusu Telefon ahizesi Diş fırçası Mama kabı (Evcil hayvan) Kontak lens kutusu EN SİNSİ MİKROP YUVALARI Bulaşık süngeri Kesme tahtası Eviye Duş perdesi Bulaşık ve çamaşır makinesi En doğal temizleyiciler En zararlı temizleyiciler Çamaşır sodası: Katı ve sıvı yağların temizliğinde etkilidir. Hafif yakıcı etkisi yüzünden kullanırken eldiven takılmalı. Kimyasal aşındırıcılar: Fosforik, hidroklorik ve sülfürik asit içeren lavabo açıcılar, tuvalet ve fırın temizleyiciler tehlikeli kimyasallardan. Sirke: Asitli yapısıyla mikropları öldürür, yağ ve mineral kalıntılarını çözer. Çamaşır suyu: Solunduğunda ya da göze temas ettiğinde oldukça zararlıdır. Karbonat: Aşındırıcı ve beyazlatıcı etkisi vardır. Kokuların giderilmesini sağlar. Fosfat: Deterjanlarda bulunur ve fazlası ciddi çevre problemlerine yol açar. Boraks: Koku giderici ve dezenfektan özelliği olan boraks küflenmeyi önlemede etkilidir. Petrol ürünleri: Dietilen glikol gibi petrol bazlı maddeler içeren temizleyiciler hem çevre hem de sağlık açısından çok zararlıdır. YATAK ODASI MUTFAK Özellikle ev tozu ve akar alerjiniz varsa yatak odasında fazla eşya bulundurmayın. Yerde halı kullanmayın. Ama halıdan vazgeçmem diyorsanız akarların barınmasını kolaylaştıran uzun tüylü modeller yerine, kısa tüylü ve küçük ebatlıları seçin. Organik yatak ve baza tercih edin. Şiltenizi düzenli olarak havalandırın. Naftalinden uzak durun. Dolaba kaldırdığınız sezon dışı giysilerinizi naftalin yerine lavanta gibi kurutulmuş doğal çiçeklerle saklayın. Ocağınızı kontrol ettirin. Pişirilen her yemek az ya da çok mutfağa duman, is ve (gaz ocağı kullanılıyorsa) karbon monoksit (CO) salımına neden olur. Ocak aleviniz sarı renk ise bu, ortama gerekenden fazla miktarda CO yayıldığı anlamına gelebilir. Bu durumda üretici firmadan yardım isteyin. Aspiratör filtrenizi değiştirin. Yemek yaparken havalandırma yetersizse, ocak ateşinde yanan zehirli gazlar ortamda kalarak toksik etkilere yol açabilir. Bu yüzden ocağın üzerinde yeterli havalandırma olmalı, aspiratörler kontrol edilmeli, filtre ve süzgeçleri temizlenmeli, belli aralıklarla değiştirilmeli. Yiyecekleri açıkta bırakmayın. Açıkta kalıp bozulan yiyecekler ortama toksik madde salınmasına neden olur. Kirli bulaşıkları ortamda uzun süre bekletmeyin. Bulaşık süngerini dezenfekte edin. Temizlik maddeleriyle kullanıldığı için her zaman hijyenik olduğu sanılan bulaşık süngerleri sicili en kötü mutfak malzemesi. Süngeri dezenfekte etmek için bir dakika kadar mikrodalga fırında tutabilir ya da bulaşık makinesinde yıkayabilirsiniz. Ayda en az bir kez süngerinizi yenileyin. Eviye ve kesme tahtanızı temizleyin. Lavabo ve kesme tahtaları mikropların en sevdiği yerlerdir. Eviyenizi her kullanımdan sonra sıcak suyla temizleyin. Kesme tahtanızı bulaşık makinesinde yıkayabilir, üzerine sirke dökerek bir gece bekletebilir ya da alkolle ovabilirsiniz. SALON BANYO Oda kokuları kullanmayın. Oda spreyleri, mum ve tütsü gibi yakılarak koku veren malzemelerden uzak durun. Buharlaştırma yoluyla koku veren ürünleri ya da kurutulmuş doğal çiçekleri seçin. Temizliği su buharıyla yapın. Tüylü ev hayvanlarının ortama bıraktığı salya, tüy ve deri döküntülerinin alerjik etkisine karşı bunlara özel temizlik uygulanmalı. Sıcak su buharıyla kimyasal maddelerin kullanımına gerek bırakmayan cihazlar en iyi çözüm. Mobilya ve halılarda doğal malzeme tercih edin. Sentetik halılar yerine pamuklu ya da yünlü olanları seçin. Duvardan duvara halı yerine, doğal yer döşemeleri ya da seramik kullanın. Ama en iyi çözüm mümkünse hiç halı kullanmamak. Banyonuzu küflerden kurtarın. Banyolar genellikle karanlık, nemli ve sıcak olduğu için küf üremesine ideal ortam yaratır. Banyo sırasında duvardaki küf, buhar etkisiyle havaya karışıp solunur. Ortamın havalandırması sık sık kontrol edilmeli, fayanslar, ayda en az bir kere sirkeli suyla temizlenmeli. Duş filtresi kullanın. Musluk suyundaki atık maddeler ısıyla havaya karışabilir. Duş filtresi bu toksinlerin solunmasını engeller. Doğal malzemeden duş perdeleri kullanın. Duş perdeleri sürekli ıslak kaldığı için küflere uygun ortam yaratır. Plastik duş perdeleri yerine bambu ya da pamuk gibi doğal malzemeden yapılanları tercih edin. Sentetik perde kullanıyorsanız çamaşır makinesinde hassas yıkamada 5 dakika yıkayın ya da küf ve kireci arındırmak için sirkeli suyla temizleyin. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE EV_detoks_gul.indd 75 | 75 24.10.2011 16:49 focus Duygusal Arınma Aile bireylerinin işlediği bir suç ya da yaşadığı bir travma sonraki kuşaklara taşındığında ve siz bunun etkilerinden kurtulamadığınızda devreye Konstelasyon Kolaylaştırıcısı Göksel Karabayır giriyor. GÜLAY KOÇ G öksel Karabayır’ın ofisindeyiz. Bolca gün ışığı alan salonun içini göremiyoruz ama kapıya yansıyan gölgelerden içerisinin oldukça kalabalık olduğunu fark ediyoruz. Salonda çıt çıkmıyor. Sessizliği bozmak istemediğimizden, hemen yan taraftaki odada beklemeye koyuluyoruz. Bir süre sonra, sabahın erken saatlerinden beri grupla birlikte içeride olan Göksel Karabayır geliyor yanımıza. Kendisi konstelasyon kolaylaştırıcısı. Yaptığı iş aile ve organizasyon konstelasyon çalışmaları. “Sizi içeriye davet etmeye geldim. Son çalışmamızı izlemenizi istiyorum.” Yarım ay şeklinde yan yana dizilmiş beyaz sandalyelerde 12 kişi oturuyor. Tam karşılarında yine beyaz renkli iki berjer var. Birine Göksel Karabayır, diğerine danışan sıfatıyla grup içinden genç bir kadın geçiyor ve ailesiyle yaşadığı bir sorundan söz ediyor. Karabayır gruba bakarak, “Onu kim temsil etmek istiyor?” diye soruyor. Havaya kalkan ellerden biri seçiliyor. Genç kadının temsilcisi böylece belirlenmiş oluyor. Sonra diğer aile bireyleri seçiliyor. Sırasıyla anne, baba… İlginçtir, genç kadın babası olarak bir kadını seçiyor. “Nasıl davranmak istiyorsanız öyle davranın” diyor Karabayır, gayet yumuşak bir ses tonuyla. Çalışma başlıyor. Genç kadını tanımamalarına rağmen seçilen her temsilci direkt hikayesinin içine giriyor. Anne, sanki gerçekten anne; baba, sanki gerçekten baba… Şaşırıyoruz. Çalışmanın sonunda genç kadın hem anne hem de baba figürüne içtenlikle sarılıp sorununu hallettiğini söylüyor. Yaraları, acıları bir anda iyileşiveriyor. Burada olup bitenler ne grup terapisi ne de psikodrama. 90’lı yıllarda Alman psikoterapist ve filozof Bert Hellinger tarafından geliştirilen aile konstelasyonu çalışması. Her ailenin nesiller boyu bir sistem oluşturduğunu söyleyen bu yaklaşıma göre, sistemde meydana gelen travmalar sonraki kuşaklara aktarılıyor. Travmalar sonucu oluşan her tür kitlenme ve tıkanma psiko- 76 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 aile_terapisi.indd 76 24.10.2011 16:50 FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE aile_terapisi.indd 77 | 77 24.10.2011 16:50 focus lojik sorunlara yol açıyor. Konstelasyon çalışmaları işte bu sorunları çözüyor. Grup halinde –en az 10 kişi ile– ya da bireysel olarak yapılan konstelasyon çalışmalarında bazen tek bir seansta bile başarıya ulaşılıyor. HELLINGER TERAPİSİ Bert Hellinger, konstelasyon çalışmalarını Freudyen psikanalitik yorumlama, Janov’un primal terapisi, Carl Rogers’ın grup terapisi, Eric Berne’in transaksiyonel analizi ve Virgina Satir’in aile heykeli terapisi başta olmak üzere çeşitli tekniklerden esinlenerek oluşturmuş. Yıllarca Afrika’da Zulularla çalışmış ve bu deneyimi sayesinde aile ilişkilerini daha rahat gözlemleme fırsatı yakalamış. Göksel Karabayır’ın yolu 10 yıl önce kesişmiş Hellinger yöntemi ile. “Aslında bugün yaptığım çalışmalar çok farklılaşmış olsa da Bert Hellinger ile yakın çalışma fırsatı bulmak benim için büyük şanstı” diyor. Göksel Karabayır, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirerek kendi şirketini kurmuş. Hellinger ile tanıştıktan sonra işlerini çalışma arkadaşlarına devredip Amerika ve Avustralya kıtası dahil dünya üzerinde birçok seminer ve eğitim çalışGöksel Karabayır çalışmalarını Bursa ve İstanbul’da gerçekleştiriyor. masına katılmış. Bert Hellinger’in, Sophie Hellinger ile beraber Hellinger Sciencia çatısı altında Avusturya’da sunduğu eğitim programı, Ursula Franke’nin Constellation Work Training’in İngiltere, Bristol’de düzenlediği grup çalışmaları, Prof. Dr. Franz Ruppert’in İngiltere’nin Londra ve Bristol kentlerinde, Vivian Broughton’ın kurucusu olduğu Constellation Work Training Ltd. çatısı altında verdiği “Travma Konstelasyon Çalışmaları” bunlardan bazıları. Karabayır, Ruppert’in çalışmalarına katılmaya devam ettiğini söylüyor. DUYGU-DÜŞÜNCE UYUMSUZLUĞU Türkiye’de yapılan çalışmaların büyük bölümü “aile dizimi” ya da “aile sergisi” adıyla biliniyor. Karabayır bu kavramları kullanmayı tercih etmiyor. Çünkü bu isimler altında yürütülen çalışmaların eksik bilgi ve tecrübelerle yapıldığını düşünüyor. İlk olarak konstelasyonun kelime anlamından söz ediyor: “Bir sistem içindeki öğelerin birbirlerine göre konumu, durumu ve birbirlerinden etkileşimi demek. Travma kavramı ve etkilerinin bağlanma süreciyle beraber ele alınmadan iyileştirici ve gerçekten kalıcı etkisi olan bir konstelasyon çalışmasından bahsedilemez. İnsanda ortaya çıkan bedensel ve zihinsel birçok hastalığın kökeninde yatan, duygu ile düşünce uyumsuzluğudur. Bazen duygularımız düşüncelerimize, bazen de düşüncelerimiz duygularımıza güvenmiyor ki bu kargaşa birçok hastalık için başlangıç dinamiği teşkil ediyor. Yaşadıkları travma nedeniyle yaşamla, dolayısıyla çocuklarıyla sağlıklı ilişki kuramayan anne-babalar ne kadar iyi niyetli ve sevgi dolu olurlarsa olsunlar, çocuklarını travmatize ediyorlar. İlk koşullanma da böylece çok erken yaşlarda başlıyor. Çocuk kendi düşünce ve duygularına mı güvenmeli, yoksa anne-baba tarafından aktarılan ve sistemde oluşan kargaşa içindeki duygu ve düşüncelere mi? Çocuk kendi yaşamına döndüğünde aile sisteminden aldığı bu dinamiği ister istemez kuracağı ilişkilere yansıtıyor. Dolayısıyla bir şekilde yaşadığımız ya da üstlendiğimiz travmalardan ötürü toplum içinde birbirimizi travmatize etmeye devam ediyoruz.” Bazı çalışmalarında yedi nesil öncesine kadar ulaşabildiklerini söyleyen Karabayır, konstelasyon çalışmalarının yaşanan travmaların anlaşılabilmesi ve iyileştirilebilmesi için etkili bir yöntem olduğunu düşünüyor. Bu çalışmalar şirketler için de yapılabiliyor. İzlediğimiz çalışmanın etkisi altında kalarak nasıl olup da temsilci olarak seçilenlerin danışanın hislerine tercüman olabildiğini soruyoruz. “Oluyor” diyor, “Az önce siz de tanık oldunuz. Çalışmalarımız sırasında o alana giren temsilciler, temsil ettikleri kişilerin kayıtlı bilgilerini alıp direkt aktarıyor. Tıpkı bir printer gibi. Biz buna temsilci algısı fenomeni diyoruz. Bugün boş dediğimiz alanlar yaşanan her şeyin kaydedildiği sanal bilgi alanlarıyla dolu ve insan bedeni bir alıcı gibi bu bilgileri indirebiliyor. İşte bu yüzden konstelasyon çalışmaları en girift duygusal karmaşıklıklara en deneyimli terapistin bile öneremeyeceği çözümler buluyor.” Çalışmalardan ani öfke patlamaları, depresyon ve mutsuzluk, kronik sağlık problemleri, iş yaşamında sorunlar ve para problemleri yaşayanlarla yaşamının amacını kaybettiğini düşünenler, bozucu ve yıkıcı davranışlara sahip olanlar, kişisel travma yaşayanlar faydalanabilir. Konstelasyon çalışmasına katılıp katılamayacağını kişi kendisi tespit edebilir. Yaşamında kendisini tıkayan bir konu yoksa böyle bir çalışma yapmasına gerek yok. Duygusal patlamaların, ağlama krizlerinin yaşanabildiği anlarda, hatta katil-kurban ilişkisi gibi agresif konuların işlendiği çalışmalarda bile kişiler birbirine zarar vermiyor. “Burada çalışmayı yapanın enerjisi önemli” diyor Karabayır. Çalışmayı yürütenin sakin ve rahat olması, acının veya öfkenin çıkışına izin vermesi gerekiyor. Böylelikle grup korunmuş oluyor. Göksel Karabayır, ilerleyen dönemde Türkiye’de Türk ve Kürt kimliklerinin etnik ve politik konstelasyon çalışmalarını da yapmak istiyor. Konstelasyon konusunu merak edip ilgi duyanlara Prof. Dr. Franz Ruppert’in Kaknüs Yayınevi’nden çıkan Travma, Bağlanma ve Aile Konstelasyonu ile 2010’da aynı kitabevinin yayımladığı Bert Hellinger’in Sevgiyle Yükselmek kitaplarını öneriyor. Türkiye’de her yıl bir defaya mahsus herkese açık Franz Ruppert ile grup konstelasyon çalışmalarına devam ettiklerini söyleyen Karabayır, detaylı bilginin www.konstelasyon.com sitesinden alınabileceğini söylüyor. 78 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 aile_terapisi.indd 78 24.10.2011 16:50 son haberler Kahve bağımlılığı genetik Bazılarımız küçük boy ile yetinirken bazılarımız büyük boy bir kupa kahve içmeden güne başlayamayız. Araştırmacılar kahve tüketim miktarının kişiden kişiye değişkenlik göstermesinin nedenini sorguladı ve her şeyin genetik şifremizde saklı olduğu ortaya çıktı. Böylece alkol ve sigara bağımlılığından sonra kahve bağımlılığının da genlerle ilgili olduğu saptandı. PLoS Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın sonucuna göre, kahve içme isteğini tetikleyen CYP1A2 ve AHR adlı genler kişinin kahve tüketim miktarını belirliyor. Bu iki genden birine sahip olanlar günde ortalama 40 miligram daha fazla kahve tüketiyor. Organiğin adı yeter ZUMBA DA ZUMBA P arti havasında kilo vermek ister misiniz? Dans ve fitnessı birleştiren zumba, eğlenerek form tutmak isteyenlerin son gözdesi. Grammy ödüllü prodüktörlerin imzasını taşıyan ve ilhamını Latin kültüründen alan bu fitness programı çok çeşitli müzikler -Bollywood, Brezilya, Ortadoğu- eşliğinde uygulanıyor. Daha ilk şarkının sonunda kalp atışı oldukça hızlanıyor ve vücut ciddi ter atmaya başlıyor. Hareketler gayet kolay, insanı zorlamıyor. Eğitmenler neredeyse hiç konuşmadan, sadece el ve kol hareketleriyle programı anlatıyor. Bir saat su gibi akıp gidiyor ve dersin sonunda katılımcılar hem spor hem parti yapmış oluyor. Fiziksel aktiviteler konusunda tembellik edenler ama dansı sevenler için iyi bir seçenek. Tüketicilerin algıları üzerine yapılan bir çalışmada, organik etiketi taşıyan ürünlerin daha sağlıklı ve lezzetli olarak görüldüğü ortaya çıktı. Cornell Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Jenny Wan-Chen Lee’nin araştırmasında, organik etiketli ürünlerin lif açısından zengin, yağ ve kalori açısından fakir oldukları ve fiyatlarının yüksek olmasının da normal karşılandığı bildirildi. Cips ve kurabiye gibi ürünlerde bile organik etiketi tüketicinin gözünde çok şey değiştiriyor. Deneyde tüketicilere organik olmayan ürünler organik etiketiyle sunuldu. Tüketiciler bu ürünleri daha lezzetli ve sağlıklı olarak değerlendirdi. Lee, bu çalışmanın halo etkisine iyi bir örnek oluşturduğunu söyledi. KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE kisahaber_gul.indd 79 | 79 24.10.2011 16:53 son haberler Yürüyüş beyni forma sokuyor H aftada en az üç gün 40’ar dakika yürüyüş yapmak yaşlanan beyni zirvede tutmaya devam ediyor. University of Pittsburgh tarafından yürütülen araştırmaya 60’lı yaşlarında ve özellikle Alzheimer ya da demans gibi bir hastalığı olmayan 120 sağlıklı denek katıldı. Düzenli yürüyüş yapan deneklerde beynin hafızayı kontrol eden hipokampus adlı bölümünde yüzde 2 büyüme gözlendi. Hipokampus, hiç yürüyüş yapmayan test grubu deneklerinde ise yüzde 1,4 küçüldü. Araştırmacılar, hipokampusun Alzheimer hastalığında beyinde ilk etkilenen bölgelerden biri olduğunu ve bu yüzden hafıza bozukluklarının yaşandığını söyleyerek, düzenli egzersizin faydalarına yönelik bu araştırmanın öneminin altını çizdi. SESİNİZİ SU İÇEREK KORUYUN Ses kısıklığının iki haftadan fazla sürmesi bazen gırtlak kanserinin habercisi olabiliyor. Bu nedenle ses sağlığının korunması, gırtlak kanserinden de korunulması anlamına geliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi KBB Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferhan Öz, sesi korumanın birinci kuralını şöyle açıklıyor: “Her saat başı bir bardak su için. Günde 10 bardak su içmek, ses tellerinizi nemli tutacağından sesinizin de korunmasını sağlar. Çünkü ses tellerindeki kuruluk aşınmayı artırır.” Amerikan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Akademisi ise ses kısıklığı iki haftayı geçiyorsa mutlaka bir KBB uzmanına başvurulmasını istiyor. Bu sayede erken başlayan kanser vakaları bir an önce yakalanabiliyor. Aynı şekilde reflü hastalığı da sesi bozuyor. Reflü hastalığı yüzünden oluşan mide asidi, ses tellerine çıkarak kansere yol açabiliyor. Bu nedenle mideye de dikkat edilmesi gerekiyor. Glütensiz gofret Polonya’da bol yetiştirilip tüketilen karabuğdayın kepeğinden yapılan sıfır kalorili ve glütensiz gofret tam bir antioksidan kaynağı. Glüten içermeyen ve glisemi oranını artırmayan bu tatlının diyabet ve glüten hastalarının beslenme listesinde yer almasına kesin gözüyle bakılıyor. Yetkililer şu anda sıfır kalorili karabuğday birası üzerinde çalışıyor. 80 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011 kisahaber_gul.indd 80 24.10.2011 16:53 Moda içimizdeki vahşinin inkârı, insani becerimizin en üst seviyede vücut bulması. Moda, anarşi. Bireysel gücümüzün bitmek bilmeyen ifadesi, aynı zamanda zayıflığımızın maskesi. Vogue modanın geçmişi, bugünü, geleceği. Vogue, dünyaya dilini öğreten aynı zamanda yerel dillere de kulak veren bir imparatorluk. Vogue, hasatın en iyisinin toplandığı yer. ABONE-dlife.indd 559 10/24/11 4:32 PM
Benzer belgeler
Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş
ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin.
Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygu...
Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
İMTİYAZ SAHİBİ
D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER