Mart 2016 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Transkript
Mart 2016 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
SUNUŞ 1 Dr. Bülent KATKAK Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı D eğerli üyelerimiz ve okuyucularımız, Güzel bahar günlerinde, güzel haberlerimizle Turing dergimizin 385.sayısında yine sizlerleyiz. Kapak dosyamızda da göreceğiniz gibi Safranbolu’da iki senedir devam etmekte olan restorasyon çalışmaları tamamlandı. Havuzlu Asmazlar Konağı’mızın da bulunduğu Beybağı Sokağı’nda, üçü Kurumumuzun mülkü, ikisi de restorasyon karşılığı kiralık beş adet Safranbolu konağı 18 yıl harap vaziyette bekledikten sonra yenilendi. Sizlere bu müjdeyi Turing’in onuncu başkanı merhum Nejat Olcay’ın yâd edildiği, dergimizin bu sayısında ulaştırmak mutluluğumuzu pekiştirdi. Çünkü bu konakların restorasyon karşılığı kira sözleşmesinin altında genel müdür olarak Çelik Gülersoy’un, yönetim kurulu başkanı olarak da Nejat Olcay’ın imzaları var. Her ikisini de rahmetle anıyor, Turing olarak görevimizi geç de olsa yerine getirmiş olmanın gururuyla yenilenen konakların Safranbolu turizmine hayırlı olmasını diliyorum. Bir başka güzel haberimiz ise Kurumumuzun yol emniyeti ve trafik eğitimine verdiği desteklerle ilgili. “10.000 Moto-Kurye Eğitim ve Donatım” çalışmalarımız yalnız İstanbul’da değil, bütün yurt çapında, özellikle de üniversitelerimizde devam etmektedir. Onbin moto-kurye eğitimi hedefimizi çoktan aştık, inşallah nice onbinlere. Türkiye genelindeki 99 üniversitenin 166 farklı bölümünden 22’si doktora, 72’si yüksek lisans olmak üzere toplam 661 bursiyer öğrencimiz için açtığımız lisan kurslarımız; İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Almanca ile fotoğraf sanatı kurslarından toplam 286 öğrencimiz yararlanmaktadır. İki büyük salon ve altı dersaneyi barındıran Seyrantepe Genel Merkezimiz, İstanbul’un önemli bir eğitim ve kültür-sanat merkezlerinden biri haline geldi. Arz ettiğim eğitimlerin yanı sıra aralık, ocak ve şubat aylarında salonlarımızda düzenlenen kültür-sanat etkinliklerimizin sayısı, inanılması güç ama tam 112 oldu. Bu etkinlikler üyelerimiz, öğrencilerimiz ve misafirlerimizin katılımıyla tamamen dolu geçiyor. Bu arada yayın müdürlüğümüz de faaliyetlerine titizlikle devam ediyor. “Büyük Usta Mimar Sinan” projemizin rehber el kitabı, broşürü ve haritası İngilizce olarak da yayınlandı. Son yayınımız olan Süleyman Faruk Göncüoğlu’nun “Hisarlar ve Mahalleleri” kitabımızı dergimizin ekinde takdim etmekten dolayı çok sevinçliyiz. Bu hizmetlerimizi ve etkinliklerimizi sizler için hazırladığımız dergimizin sayfalarında okuyarak Kurumumuzla gurur duyacağınız temennisiyle selam, sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. 4 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 5 Safranbolu Konakları Restorasyonları Yazı: Tülay Taşdemir / [email protected] Fotoğraf: Can Arslan 1994 yılında UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ne dahil edilerek insanlığın ortak mirası haline gelen Safranbolu’nun korunmasına; günümüzde yalnızca kentin sahipleri değil, devletin yetkili kurumları ile gönüllü kurumlar da destek vermektedir. Osmanlı dönemi sivil mimarisinin en güzel örneklerinin yaşatıldığı kente destek veren kurumların başında yer alan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, ilk kez 1994 yılında Havuzlu Asmazlar Konağı ile Safranbolu’yla tanışır. Başlangıçta kentte, kültürel mirasımızın korunmasına yönelik öncü çalışmalar yapan Turing, zamanla yol gösterici, koruyucu politikası azalarak kentte bir izleyici durumuna gelir. 6 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 1998 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun Safranbolu, Beybağı Sokağı’nda maliki olduğu konaklar ile sahiplerinden restorasyonlarının yapılması şartıyla kiraladığı, ancak aradan geçen zaman içerisinde restorasyon çalışmalarına başlanılmayan 5 konak, giderek daha da harap bir duruma gelir. Turing, aradan geçen kayıp yılların ardından 2014 yılında Havuzlu Asmazlar Konağı’nın da bulunduğu, Beybağı Sokağı’nda maliki olduğu 3 konak ve restorasyon karşılığı kiracısı bulunduğu 2 konak ile birlikte toplam 5 konağın restorasyonlarının yapılması amacıyla çalışmalara başlar. Yönetim kurulu içerisinde mimar üyelerinin de bulunduğu heyetle, Safranbolu’da incelemeler yapılır. Yapılan görüşmeler neticesinde; uzun yıllarca ihmal edilen, harap durumdaki konakların onarımı ve verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesi kararı alınır. KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 7 Turing restorasyon çalışmalarına kendi mülkü olduğu konakların yanında kiracısı olduğu konaklara da aynı özveriyle yaklaşmış, Safranbolu’nun değerlerini açığa çıkarma ve bu değerleri fonksiyonel hale getirerek geleceğe aktarma noktasında üzerine düşen görevleri yerine getirmeyi amaç edinmiştir. Restorasyon uygulamalarından önce söz konusu restorasyonu yapılacak konakların, proje çalışmaları (rölöve, restitüsyon, restorasyon, makine ve elektrik tesisat projeleri) tamamlanarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan gerekli onaylar alınır. 8 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 9 10 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI Konaklardaki tüm restorasyon uygulamaları, onaylanmış projeler ve gerekli analizler doğrultusunda, yapıların özgün mimarisine uygun malzemeler seçilerek yapılmıştır. Uygulamalar uzman ekipler (mühendis, mimar ve restoratörler) tarafından temel restorasyon ilkelerinden ödün verilmeden gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda; ahşap ve sıvalı yüzeylerde gerekli araştırma raspaları ile dönem analizleri belirlenmiştir. Konaklar, ihtiyaçları karşılamak amacıyla zaman içerisinde ilave edilen, estetik değer taşımayan (muhdes) eklerden arındırılmıştır. Tüm özgün mimari elemanlar incelenmiş, gerekli onarım, güçlendirme, restorasyon ve konservasyon çalışmaları tamamlanmış olup, malzeme özelliğini yitirmiş, bozulmuş, stabilitesini kaybetmiş (taşıma gücü kapasitesi) bölümler tespit edilerek geleneksel yöntem ve malzemeler kullanılarak tamamlanmıştır. Çatı onarımları, horasan harcı ile sıvaların yenilenmesi gibi imalatlarla birlikte, yapıların günümüz şartlarına uygun hale getirilerek kullanılması amacıyla gerekli ısıtma sistemleri, banyo-tuvalet gibi kısımlar, yapının özgünlüğü korunarak eklenmiştir. Safranbolu Evlerinin en önemli özelliklerinden olan mevcut ahşap tavanların büyük bir hassasiyetle onarımları yapılmış aslına döndürülerek koruma altına alınmıştır. Yapılan titiz ve özenli çalışmalar her aşamada fotoğraflandırılıp, belgelendirilerek mevcut konakların tarihteki yerlerine kaldıkları yerden devam etmeleri sağlanmıştır. KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 11 Safranbolu Beybağı Sokağı’nda yapılan restorasyon çalışmalarına 25.09.2014’te başlanmış olup, Şubat 2016’da tamamlanmıştır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, yapılan bu çalışmalar neticesinde kültürel mirasımızın yapı taşlarından olan Osmanlı geleneksel ev mimarisinin gelecek nesillere daha sağlıklı bir şekilde aktarılmasını sağlarken, kente olan manevi borcunu yıllar sonra da olsa yerine getirmenin gururunu yaşamaktadır. 12 BAŞKAN I NEJAT OLCAY 10. Başkanımız NEJAT OLCAY 1926 - 2005 Yazı: Tülay Taşdemir / [email protected] Fotoğraf: Aile Arşivi Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 10. Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Olcay, 29 Mayıs 1926 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Babası, Kurtuluş Savaşı gazi madalyasına sahip, Türkiye’nin ilk hava generallerinden Sami Paşa ve annesi Ayşe Nadiye Hanım’ın tek çocuğudur. Babasının asker olması nedeniyle çocukluğu Eskişehir, İzmir ve İstanbul’da geçmiştir. Kabataş Erkek Lisesi mezunu olan Nejat Bey, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ilk mezunlarındandır. Avukatlık yapmayan Nejat Bey, bankacılık ve özel sektörde uzun yıllar çalışmıştır. 1959’da tanıştığı, Türkiye’nin ilk bilgisayar programcılarından Gülsel Artar Hanım ile 1960 yılında evlenerek, tek çocukları olan Sami Murad Olcay doğmuştur. BAŞKAN I NEJAT OLCAY 13 Çok iyi derecede Almanca ve İngilizce bilgisine sahip olan Nejat Bey, 1970 model Anadol marka arabasına düşkünlüğünün yanında fotoğrafçılık ve motor sporlarıyla da ilgilenmiştir. Avrupa’nın çeşitli ülkeleriyle, Türkiye’nin tarihi ve turistik yerlerine ait kendisinin çekmiş olduğu zengin bir fotoğraf arşivi bulunmaktadır. Tiyatro ve opera sevdalısı olan Nejat Bey, 4. Murad operasından etkilenerek oğlunun ismini Murad koymuştur. Yelken sporu da yapan Nejat Olcay, Galatasaray Kulübü’nün su sporları bölümünde etkin bir şekilde yönetici olarak faaliyet göstermiş, ayrıca Türkiye’de su sporlarının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. 1970 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu üyesi olan Nejat Olcay, bu tarihten itibaren kurumun gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerde gönüllü olarak görev yapmıştır. Bilgisi, deneyimi ve öngörüsü sayesinde kurum camiasında oldukça sayılan, sevilen ve güvenilen önemli bir şahsiyet olan Nejat Olcay, 19 Mart 1997 tarihinde Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 10. Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilmiş; bu görevini 1 Mayıs 2000 yılına kadar başarıyla sürdürmüştür. 14 BAŞKAN I NEJAT OLCAY Nejat Olcay Dönemi TURİNG: 9 Eylül 1997 tarihinde Kültür Bakanlığı ile Turing arasında imzalanan protokol kapsamında; Büyükada, Çankaya Caddesi’nde yer alan Fabiato Köşkü’nün kamu yararına kullanılması amacıyla kurumumuza tahsisi yapılır. Turing tarafından onarımı ve bakımı yapılan köşk, Büyükada Kültür Evi adıyla kitaplık, konser mekanı, giriş katı ve bahçesi ise kafe ve çay bahçesi olarak düzenlenir. Ayrıca tesiste kullanılmak üzere iki adet fayton araba alınır. Turing her dönem olduğu gibi bu dönemde de kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talepleri karşılamaya çalışır, bu amaçla: *Habur, Kapıkule ve Gürbulak gümrük kapılarının onarım masrafları karşılanır. *Safranbolu Belediyesi’ne maddi destek sağlanır. *Safranbolu tesisimiz (Havuzlu Asmazlar Konağı) yakınındaki birkaç konak, onarım karşılığında kiralanır. *Adalar Belediyesi’ne onarım yardımı yapılır. *Bilimsel ve arkeolojik kazılara maddi yardım yapılır. BAŞKAN I NEJAT OLCAY 15 Turing; 1994 yılından itibaren vergiye tabi olması ve bu vergi borcuna gecikme faizlerinin de eklenmesi sebebiyle ekonomik açıdan oldukça sıkıntılı günler yaşar. Kurum, bu olumsuz durumu aşmak amacıyla bir kısım gayrimenkullerini elden çıkarır: *Zekeriyaköy arazisi satılır. *Kadıköy Fener Yolu’ndaki Turing tesisi Kadıköy Belediyesi’ne devredilir. *Kurumun, Sarıyer Çelik Gülersoy Parkı’nda yer alan tesisi tahliye edilerek kapatılır. *Edirne Kapıkule, Kemal Köy mevkiinde yer alan “Kapıkule Kamping” ve “Kapıkule Benzin İstasyonu” tesisleri kapanır. *Kapıkule’de arazi satışı gerçekleşir. *Büyükada Çankaya Caddesi’nde kuruma ait 55 no’lu gayrimenkul satılır. *Kurum bünyesinde yer alan teknik şube, iş hacminin azalması nedeniyle küçültülür. *Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Kütüphanesi bünyesinde bulunan müzik koleksiyonuna ait kitaplar yer sıkıntısı nedeniyle Borusan Şirketi’nin Beyoğlu’ndaki konser bölümüne satılır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu 1997-2000 yılları arasında yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Nejat Olcay’ın başkanlığında geçmişten günümüze taşıdığı misyonu yerine getirmeye devam eder. Almış olduğu kararlar ve üstlendiği sorumluluklarla herkese örnek olan hayatı boyunca sanatı, kültürü yaşamının her anına sığdıran merhum Başkanımız Nejat Olcay’ı minnetle anıp, rahmetle yad ediyoruz. Bu Dönemdeki Yayınlarımız Fenerbahçesi - Çelik Gülersoy Yeşil Ev Bir Yuva - Çelik Gülersoy (Yeşil Ev’de kalan misafirlere ücretsiz dağıtılmıştır) Büyükada Kültür Evi Broşürü 16 DÜNYA I KIBRIS DÜNYA I KIBRIS 17 KIBRIS Tarihin Tanığı Yazı: Begüm Yavaş / [email protected] Fotoğraf: Bülent Katkak Evliya Çelebi, “Bahr-i sefid içre misli yoktur” demiş Kıbrıs için… Biz de Turing Gençlik’le çıktığımız kültür gezisinde rotamızı Akdeniz’in üçüncü büyük adasına, Türkiye’nin yavru vatanına çeviriyoruz. Asırlara yayılan geçmişinin yanında, Anadolu’nun ayrılmaz bir parçası olarak medeniyetimizin kalıcı izlerini de taşıyan Kıbrıs, şubat ayında güneşli, sımsıcak bir havayla karşılıyor bizi. 18 DÜNYA I KIBRIS Ada’daki ilk durağımız, Ortaçağ mimarisinin en güzel örneğini yansıtan St.Hilarion Kalesi. Uzun bir tırmanıştan sonra ulaştığımız, yaklaşık yedi yüz metre yükseklikteki bu kaleden Kıbrıs’ın incisi Girne’yi ve eşsiz manzarasıyla Akdeniz’i kuşbakışı seyrediyor, maviyle yeşilin muhteşem buluşmasına şahit oluyoruz. Bu ilk karşılaşmanın heyecanıyla tarihin hayat bulduğu bir başka noktaya, Girne Kalesi’ne doğru yol alıyoruz. Lüzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz hâkimiyetlerinde geçen uzun yılların ardından bugünkü görünümüne kavuşan ve Girne’nin simgesi haline gelen bu kale, çok çeşitli ve zengin koleksiyonuyla geçmişin renklerini yansıtıyor bizlere. Kuşbakışı görüntüsüyle hafızamızda iz bırakan ve bizi uzaktan selamlayan Girne sahilindeyiz. Beşparmak Dağları’nın yamacına kurulan Girne; at nalını andıran limanı, rengârenk balıkçı tekneleri, yatları ve kafeleriyle Ada’nın en gözde beldesi. Yıllardır geliyormuşuz gibi tanı- dık duygularla sahil boyunca yürüyoruz. Kışın ortasında baharı yaşadığımız bu kentte, sakin ve mavi deniz, tüm samimiyetiyle eşlik ediyor yürüyüşümüze. Anlıyoruz ki sadece tarihî yapılarıyla değil, tabiatın kendisine bahşettiği doğal güzelliğiyle de bambaşka bir yer Girne… DÜNYA I KIBRIS 19 20 DÜNYA I KIBRIS DÜNYA I KIBRIS 21 Bellapais Manastırı’na düşünce yolumuz, gökyüzüne uzanan, Tanrı’ya yakarışı simgeleyen servi ağaçları ve güzel kokulu mandalina ağaçlarının süslediği yemyeşil bir bahçeyle karşılaşıyoruz önce. İlk sahiplerinin Kudüs’ten Kıbrıs’a göç eden Augustinian mezhebinin rahipleri olduğunu ve 12.yüzyılda inşa edildiğini öğrendiğimiz bu tarihî manastır, Gotik sanatının en güzel örneklerini barındırıyor bünyesinde. 22 DÜNYA I KIBRIS DÜNYA I KIBRIS 23 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı’nda şehit olan Türk askerlerinin kabirlerini ziyaretiyle başlıyoruz ikinci günümüze. Bugün artık geride kalmış olsa da bir dönem yaşanan sıkıntıları ve ödenen bedelleri yeniden hatırlıyoruz. Kıbrıs’ın yakın tarihindeki acıların tanığı olan Boğaz Şehitliği’nden Ada’nın en büyük ve kalabalık şehri Lefkoşa’ya uzanıyoruz. Denize kıyısı olmayan şehir, korunaklı göründüğünden tarih boyunca başkent olarak tercih edilmiş. Türklerle Rumlar arasındaki çatışmaların 1963 yılında iyice şiddetlenmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler denetimindeki Yeşil Hat’la ikiye ayrılan Lefkoşa, dünyanın ikiye bölünmüş tek başkenti. Yeşil Hat üzerinde bulunan, zamanın en görkemli oteli olan ve tarihe yön veren diplomatik görüşmelere ev sahipliği yapan Ledra Palace da savaşın yıkıcı etkisinden payını almış. 24 DÜNYA I KIBRIS DÜNYA I KIBRIS 25 Osmanlı’nın izlerini takip ettiğimiz Lefkoşa’da, Ada’nın en önemli yapılarından Mevlevihane’yi ziyaret ediyoruz. Osmanlı medeniyetinin önemli bir unsuru ve tekke kültürünün bir yansıması olan Mevlevihane, 1593’te Arap Ahmet Paşa tarafından kurulmuş. Bugün, geleneksel Mevlevi kıyafetleri ve müzik âletlerinin sergilendiği bir müze olarak ziyaretçilere açık. Arasta Çarşısı’ndaki yolumuz Lokmacı Sınır Kapısı’na vardığında duraklıyoruz. Kırk beş yıllık bir aradan sonra 2008’de Türk ve Rum halklarının geçişlerine açılan bu simgesel kapı, iki halkın birbirleriyle olan iletişiminde adeta bir köprü görevi üstlenmiş. Yaşlı bir Rum çiftinin sınırı geçerek Türklerden dondurma satın aldığını, dondurma külahları ellerinde tekrar Rum tarafına geçtiğini gördüğüm tablo ise yıllardır gündemden düşmeyen Kıbrıs sorununun çözümünde, halkların hazır olduğunu gösteren küçük bir ayrıntı olarak kaldı aklımda… 26 DÜNYA I KIBRIS Lefkoşa’nın Osmanlı havasını tüm canlılığıyla yansıtan tarihî çarşısında tur atıyoruz bu kez ve Kıbrıs’ın en büyük hanlarından biri olan Büyük Han’a misafir oluyoruz. 1572’de inşa edilen ve klasik Osmanlı mimarisini yansıtan Büyük Han ortasındaki köşk mescidiyle, Bursa Koza Han’ın tipik bir örneği olarak çıkıyor karşımıza. Yaşadığımız hüzün, Büyük Han’da verdiğimiz öğle yemeği molasında biraz olsun dağılınca, çarşıda yolumuza devam ediyor, Ada’nın en gösterişli yapılarından Selimiye Camii’nin önünde duraklıyoruz. Lüzinyan döneminde Gotik formda St. Sophia Katedrali olarak inşa edilen bu yapı, Osmanlı Devleti’nin adayı fethetmesiyle camiye çevrilerek II. Selim’e atfen Selimiye adını almış. Cami’nin doğu kapısına doğru ilerleyince de II. Mahmut Kütüphanesi’yle karşılaşıyoruz. Devletle halkın işbirliğinde kurulan ilk kütüphane özelliğindeki bu mütevazı yapı, maalesef bugün araştırmacılara açık değil. Gözümüzü arkada bırakan şehir Lefkoşa’dan ayrılıyor, Gazimağusa ile yolun sonuna yaklaşıyoruz. DÜNYA I KIBRIS 27 28 DÜNYA I KIBRIS DÜNYA I KIBRIS 29 Birçok uygarlığın kesiştiği ve Ortaçağ mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen Gazimağusa, koruduğu eski şehir dokusuyla Kıbrıs’ın açık hava müzesi görünümünde. Değişik medeniyetlere sahne olan Salamis Antik Kenti ve St.Barnabas Manastırı gibi hazinelere sahip olan bu şehirde, şair Namık Kemal’in izlerine de rastlıyoruz. “Vatan Yahut Silistire” oyununun gösterimi nedeniyle Gazimağusa’ya gönderilen ve uzun süre bir zindanda sürgün hayatı yaşan Namık Kemal, buradaki tarihî atmosferden ilham almış olacak ki eserlerinin çoğunu bu dönemde vermiş. Gotik mimarinin kendini gösterdiği bir başka yapıyla karşılaşıyoruz meydanda: Lüzinyan döneminde inşa edilen St.Nicolas Katedrali. Osmanlı’nın bölgeye hâkim olduğu 1571’de orijinal yapısı bozulmadan yalnızca minare eklemesiyle camiye çevrilen ve Ada’yı fetheden Osmanlı başkomutanı Lala Mustafa Paşa’nın adını alan Cami, mimari estetiğiyle bizi hayran bırakıyor kendine. 30 DÜNYA I KIBRIS Bir zamanlar Akdeniz’in ve turizmin en gözde tatil beldesi olan, bugün ise artık savaşı, hüznü ve kimsesizliği hatırlatan Maraş’la noktalıyoruz gezimizi. 1974’ten sonra iskâna kapatılan Maraş, adeta hayalet bir şehre dönüşmüş. Yaklaşık on yıl önce uzun müzakereler sonucu kabul edilen, ancak Rum tarafının referandumda “Hayır” demesiyle hayata geçemeyen Annan Planı, şimdi bomboş duran bu hayalet şehre de hayat vere- cekti; ancak olmadı.Maraş yeniden eski hareketli günlerine dönebilecek mi, asırlar boyunca birlikte yaşamış halkların ayrılığı sona erecek mi? Doğrusu bu sorulara bir solukta cevap verebilmek güç. İnsanlığın yeryüzündeki cennet köşelerinden biri diye anılan Kıbrıs’ın büyülü doğasından, tarihin esintilerini duyarak ve bu soruların cevaplarını düşünerek ayrılıyoruz. DÜNYA I KIBRIS 31 32 FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU Yazı: Tuğrul Katkak / [email protected] Fotoğraf: FİA Arşivi Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun, Türkiye’deki iki temsilcisinden biri olduğu Uluslararası Otomobil Federasyonu’nun (FIA) 2015 yılı seçimsiz Olağan Genel Kurulu Fransa’nın Paris kentinde düzenlendi. 30 Kasım - 4 Aralık 2015 tarihleri arasında gerçekleşen Genel Kurul Haftası olarak nitelendirilebilecek uluslararası etkinliğe 114 ülkeden gelen 168 kulübün temsilcileri katıldı. FIA’nın üst düzey yöneticilerinin de tam kadro Paris’te bulunduğu hafta boyunca çeşitli toplantılar, tanışma ve kaynaşma etkinlikleri, sunumlar ve seminerler düzenlendi. Bunların ilki 30 Kasım akşamı Fransa Otomobil Kulübü’nün genel merkezinde gerçekleşen açılış kokteyliydi. Kokteylde konuşma yapan FIA Başkanı Jean Todt, 13 Kasım akşamı Paris’te gerçekleşen terör saldırılarına gönderme yaparak “Genel Kurul’u Paris’te düzenleyip düzenlememek hakkında çok tartıştık. Ancak her şeye rağmen Paris’te düzenlemeye karar verdik, çünkü hiç kimse tarafından tehdit edilemeyeceğimizi göstermek istedik.” dedi. Sıkı güvenlik önlemleri altında Paris’e gelme cesaretinde bulunan tüm kulüp delegelerine teşekkür eden Todt, Genel Kurul Haftası’nın herkes için yararlı geçmesini temenni ederek konuşmasını sonlandırdı. FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU 33 Coğrafi konumlarına göre alt gruplara ayrılan FIA üyesi kulüplerin toplantıları da genel kurul haftası boyunca Paris Le Grand Intercontinental Hotel’de gerçekleşti. Tüzük değişikliklerinin oylandığı ve bütçe beyanlarının yapıldığı FIA alt bölge toplantıları olduğu gibi, örnek projelerini sunan kulüplerin olduğu faydalı etkinlikler de düzenlendi. Roland Berger isimli ticari danışmanlık şirketinden gelen temsilciler, değişen dünya düzenine kulüplerin mali olarak nasıl ayak uydurabileceklerine dair profesyonel sunumlar gerçekleştirdi. Haftanın sonunda gerçekleşen genel kurulda son olarak FIA’nın tüzük değişiklikleri oylandı, bütçe beyanı yapıldı. 168 kulübün delegelerinin hazır bulunduğu genel kurul sonrası kapanış konuşmasını yapan Jean Todt; FIA’nın din, dil, ırk ayrımı yapmadan her kulübe eşit mesafede olduğunu ve son derece şeffaf bir anlayışla hareket etmeye çalıştıklarını söyledi. Gelecek yılki Olağan Genel Kurulunun ise Avusturya Otomobil, Motosiklet ve Turing Kulübü (ÖAMTC) sahipliğinde Viyana’da gerçekleşeceğini açıklayarak sözlerini sonlandırdı. 34 FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU TÜRKİYE ÇAPINDA MOTOKURYE EĞİTİMİ Yazı: Tuğrul Katkak / [email protected] Fotoğraf: Turing Arşivi 25 Aralık 2014’ten bu yana Turing’den eğitim, ödül kask ve reflektif yeleklerini alan motosikletli sayısı 10.000’i buldu. Turing, Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki motorlu kuryeler için daha önce eğitim verdiği şehirlere Malatya, Ankara, Eskişehir ve Muğla’yı da ekleyerek eğitimlerine yurt çapında da devam ediyor. Ankara Proje süresince Türkiye’deki motosiklet sürücülerinin eğitim, kask ve reflektif yeleğe ne kadar ihtiyaçlarının olduğu gözlemi sonucunda Yönetim Kurulumuz 10.000 hedefine ulaşıldıktan sonra da eğitimlerin devam etmesi gerektiğine karar verdi. İstanbul’daki genel merkezimizde düzenli bir şekilde devam eden eğitimlerin yanı sıra; bu hizmetten Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki motosiklet sürücüleri de faydalandı. Eğitim düzenlenen şehirlere geçtiğimiz aylarda kronolojik sırayla Malatya, Ankara, Eskişehir ve Muğla da eklendi. 25 Ekim 2015 Pazar günü, Malatya Valiliğinin davetiyle Büyükşehir Belediyesinin konferans salonunda düzenlenen 120 kişilik eğitim öncesi bir konuşma yapan Malatya Milletvekili ve TTOK Başkan Vekilimiz Nurettin Yaşar, Turing’i Malatya’da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu, her motosiklet kullanıcısının böyle önemli ve kapsamlı bir eğitimden geçmesi gerektiğini belirtti. FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU 35 Eskişehir Bilkent Üniversitesi’nin davetine icabet etmek için yola koyulan Turing Yol Emniyeti ekibi, 9 Aralık 2015 Çarşamba akşamı Ankara’da 363 kişinin katıldığı bir eğitim organizasyonu tertipledi. Son derece ilgili ve istekli oldukları gözlenen 363 motosikletli, ellerinde Turing kaskları, üzerlerinde Turing reflektif yelekleri ve zihinlerinde güvenli sürüşe dair püf noktaları sayesinde günü mutlu sonlandırdılar. 20 Aralık 2015 Pazar günü ise Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen güvenli motosiklet sürüş teknikleri seminerine 283 kişi iştirak etti. Eskişehir’in dondurucu soğuğuna rağmen motosikletleriyle eğitim alanına gelen katılımcılar; Turing Yayınları’nın kamu yararına ücretsiz yayım ve dağıtımını yaptığı Motosiklet El Kitabı’na yoğun ilgi gösterdiler. Eğitim sonunda almaya hak kazandıkları güvenli sürüş eğitim sertifikalarına kavuşan Eskişehirli motosikletlilerin mutlulukları yüzlerinden okundu. Ödül Turing kasklarını takıp reflektif yeleklerini giyerek motosikletlerine binen katılımcılar, hayatlarına eğitimli birer sürücü olarak devam edecek olmanın güvencesi altında alandan ayrıldılar. Yeni yılın ilk şehir dışı eğitimi Muğ- la’nın Bodrum ilçesinde gerçekleşti. Bodrum Kaymakamlığı’nın resmi daveti üzere 28 Şubat 2016 Pazar günü TÜRSAB Kültür Merkezi’nde 165 kişilik bir eğitim semineri düzenlendi. İklimi ve coğrafi özelliği nedeniyle motosiklet kullanımına son derece uygun olan Bodrum’da eğitimli motosikletli sayısının son derece az olduğunu belirten yerel yetkililer, projenin Bodrum halkına son derece fayda sağlayacağını söylediler. Bodrum 36 TÜRKİYE I MANOLYA TÜRKİYE I MANOLYA 37 İstanbul Kültüründe Manolya Yazı: Dr. Salim Aydın / [email protected] Fotoğraf: Bülent Katkak İstanbul’un belirli dönemlerde çiçekleriyle, kokularıyla ön plana çıkan kendine özgü ağaçları vardır. Bunlardan bir tanesi Osmanlı’da devletin şehir kültürünü temsil eden, İstanbul’a Tanzimat döneminde (1839 sonrası) gelen, dönemin aristokratlarının ağacı olan manolyadır. İstanbul’da bu ağacın dört farklı türü vardır ve genellikle bir tanesi meşhurdur. Bu manolya (Magnolia Grandiflora), on iki ay boyunca yapraklarını dökmeyen, genellikle haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçek açandır. Çoğunlukla 20-25 metre boyunda, 60-90 santim çapındadır. Gövde kalınlığı yaşına göre değişir1. Ağacın yaşı arttıkça gövdesi de kalınlaşır. Tohumundan üretmek mümkündür ama zordur. Emek ister. 1 Faik Yaltırık, Orman Ve Park Ağaçlarımız Atlas Geniş Yapraklılar, İstanbul 1997, s. 102-103. Bu ağaç Türkiye’nin sahil kentlerinde özellikle de İstanbul’da çok bulunur. Yaprakları deri gibi kalın 12-20 santim uzunluğunda, 5-8 genişliğindedir. Çiçekli manolyada çanak üç, taç altı 15 parçalı, etamin ise çok sayıda vardır. Çiçekleri 25 santim çapına kadar ulaşabilir. 38 TÜRKİYE I MANOLYA Diğer üç tür ise Saray Lalesi (Çıplak Manolya) adıyla bilinir. İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunan bu ağaçları, meraklıları tanır. Genellikle ilk önce mart-nisan aylarında erguvandan koyuca rengi olan çiçeklerini açarlar. Bu tür, Saray Laleleri içerisinde çiçeği en koyu olanıdır. Buna Kara Manolya (Magnolia Liliflora Nigra) denir. Türkiye’ye son yıllarda gelmiştir. Çok naziktir. Çabuk kuruyabilir. Devamlı gözlemek gerekir. Sevgi ister. Bir diğer Saray Lalesi türü (Magnolia Soulangeana), çiçekleri açık mor renkte olandır ve İstanbul’daki en eski çıplak manolya türüdür. Dördüncü (Magnolia Stellate) tür ise ince yapraklı Saray Lalesi’dir. Bu dört türün hepsi, Ihlamur Kasrı’nın Maiyet Köşkü’nün ön tarafında ve Aslanlı Havuz çevresinde görülebilir. Aynı zamanda İstanbul’un en eski ve en büyük Saray Laleleri buradadır. Bu üç tür Saray Lalesi (Çıplak Manolya), mart ve nisan aylarında açar. Saray Lalelerinin çiçeklerini yirmi gün, bazen de hava şartlarına göre bir ay boyunca seyredebilirsiniz. Bu manolya türlerinin çiçekleri dökülmeye başlayınca yaprakları çıkar. Önce çiçeklerinin, sonra yapraklarının çıkmasıyla bu türler erguvana benzerler… Saray Laleleri, klasik anlamda soğanlı laleler ile aynı dönem açarlar, çiçek yapıları da birbirine çok benzer. Çiçeğin ortasında tohumlar, tohumların kenarlarından yükselen yapraklar… Kara Saray Lalelerinin en güzelleri, Emirgan Korusu içerisinde yer alan Sarı Köşk’ün etrafındakilerdir. İyi bir zamanlama yaparsanız, burada hem Saray Lalelerini hem erguvanları hem de soğanlı laleleri aynı dönemde seyredebilirsiniz. Nisan ayının son haftası ve mayıs ayının ilk haftası, Sarı Köşk önündeki Saray Laleleri ve erguvanlar, hava şartlarının da mevsime uygun gitmesi halinde, muhteşem bir şekilde açarlar. Bu ağaçlar, hüdayınabit olmayıp, bir kültürün ve zevkin ağaçlarıdır. Bundan dolayı şehir kültürüne sahip zevk-i selim sahibi İstanbulluların favorisidir. On iki ay yapraklarını dökmeyen manolyalar ise haziran hatta temmuz ayının ortalarına kadar çiçeklerini açarlar. Daha sonra çiçeklerin döküldüğü yerden kozalak verirler. Bu kozalakların içinden ekim ve kasım aylarında kırmızı tohumlar çıkar. Kozalakların tohumlu hali de görülmeye değerdir. TÜRKİYE I MANOLYA 39 40 TÜRKİYE I MANOLYA TÜRKİYE I MANOLYA 41 42 TÜRKİYE I MANOLYA Yaprak dökmeyen manolya ağacının en büyüğü Amerika Birleşik Devletleri’ndedir2. Bu türler İtalya, İspanya ve Akdeniz kıyı şehirlerinde ve ayrıca Ortadoğu’da da sıkça görülür. Bunların en güzellerine Suriye’nin Hama şehrinde, Asi nehri üzerinde bulunan meşhur nauraların (su değirmenleri) yanındaki parkın içerisinde rastlanır. Dahası, Asi Nehri kenarındaki Azem Sarayı’nda3 küçük avluda bulunan manolya, Osmanlı kültürünün bir göstergesi olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi olan devletlerde yaşamını sürdürmeye devam eden hatıralardan biridir. İstanbul’da haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçeklerini açan bu manolya ağaçlarını görmek ve seyretmek için Boğaziçi’ne gidilir. Boğaz’ın eşsiz güzelliğinde, özellikle Beylerbeyi ve Arnavudköyü’nde kendilerini nazlı bir gelin edasıyla gösteren bu ağaçlar, özellikle Boğaziçi’ne dikilmiştir. Manolyanın en güzel seyredildiği yer, İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’dır. Haziran ve temmuz aylarında Boğaz gezisi yapanlar için doyumsuz bir seyir dinletisidir beyaz açmış manolya çiçekleri... Sabahın serinliğinde limon çiçeği kokusuyla gösterir kendini. Sadece seyredersiniz onları, manolya çiçekleri koklanmaz ve koparılmaz. Kopardığınız zaman boynunu büker, hemen solar. Osmanlılar manolyanın bu hassasiyetini bildikleri için olsa gerek, manolyayı bu sarayın harem kısmına dikmişlerdir. Çünkü manolya ile kadınlar aynı özellikleri taşır. Her ikisi de zariftir, naziktir. Kırılmaz… Beylerbeyi Sarayı’nda harem bahçesinin manolyalarına karşın, sarayın selamlık kısmında da sedirler vardır. Sedir: Gücü ve sağlamlığı ifade eder… Dolmabahçe Sarayı’nın manolyaları da tarihi değere sahiptir. Saraydaki manolyaların yaşlı olanları sarayın Saat Kulesi’nin bulunduğu birinci avludadır. Sarayın ön kısmındaki manolyalardan başka, Mabeyn kısmının ön tarafında, havuz başında da güzel bir manolya ağacı vardır. İstanbul’un en büyük manolya ağacı ise Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi içerisindedir4. Bu manolyanın İstanbul Boğazı’nda ilk dikilen manolya olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu hastane ilk olarak Mustafa Reşit Paşa tarafından yalı olarak yaptırılmıştır. Mediha Sultan Yalısı olarak da bilinen bu yalının manolya ağacı uzun yıllar boyunca hüzünleri, dertleri, mutlulukları paylaşmıştır. Şahit olduğu acı 2 Yaltırık, a.g.e, s.102. Bu manolya Amerika, Luisiania’da 45 metre boyunda, 130 çapındadır. Ağacın bu kadar çok büyümesinde toprak yapısı önemlidir. Bu ağaçlar rutubetli mineralce zengin derin ve gerçek toprakları tercih ederler. 3 Hama Traditional Museum Kasr-ül Azim, Al Azem Palace, Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü Kuvvetli tarafından müzeye dönüştürülmüş. Saray iki kat planlı yapılmıştır. 4 Bu Manolya ağacı 2001 yılında ilk defa çevresi ölçüldüğünde 5,10 santimdi. TÜRKİYE I MANOLYA 43 hatıralardan birisi de yalıyı yaptıran Reşit Paşa’nın oğlu Ali Galip’in burada yaşarken sandalla çıktığı gezinti esnasında sandalının alabora olmasıyla boğulmasıdır. Manolya, en çok yalılara yakışır. Bunun en güzel örneklerinden biri Vaniköyü’nde Suna-İnan Kıraç yalısının bahçesinde görülür. İstanbul kültüründe manolya ağacı, yalının önüne dikilmez. Yalının yan tarafına dikilir. Bunun sebebi, İstanbulluların Boğaz’ı seyretmek istemesidir. Boğaz’ı temaşa eden manolyalar, zevk-i selimin en güzel örnekleridir. Boğaziçi’nde manolya seyrine gidilecek yerlerden biri de Arnavudköyü’ndeki eski Bebek Lisesi avlusudur5. Okulun avlusunda, Boğaz’a hâkim manolyaları, hele hele haziran ve temmuz aylarında açan çiçeklerini görmek gerekir. Bu ağaçların ihtişamı en güzel Beylerbeyi tepelerinden seyredilir. Manolya şiirlerde kendini göstermiş, şarkılarda kendine yer bulmuştur. Hatta denilebilir ki şarkılar ve şiirler manolya- nın bilinmesinde ve öğrenilmesinde en önemli rolü oymamıştır. Zeki Müren’in güzel bir şarkısı vardır; “Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam” diye… Can Yücel ise “Hayal Oyunu” adlı şiirinin son satırında “Manolyaya gece konmuş kumrular”dan bahseder. Edebiyatta yaygın bir şekilde yer almış olan manolya, görsel sanatlara da sıkça konu olmuştur6. Yani ressamlar daha çabuk fark etmiştir manolyayı. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında özellikle Meşrutiyet döneminde 5 Bu okulun yakın geçmişte ismi değişti. Arnavutköyü Korkmaz Yiğit Anadolu Lisesi oldu. 6 Son zamanlarda edebiyat alanında, özellikle roman ve hikâye kitaplarında, manolya kendine yer bulmaya başlamıştır. Bunlardan bazıları: Ender Haluk Derince, Manolya Kokulu Hikayeler, Yakamoz Yay., 2014, Ramis Dara, Manolya Durağında Roman: 8. Bursa Edebiyat Günleri, İstanbul 2003, Kerim Özkan, Manolya, Parola Yay., 2014., vb. 44 TÜRKİYE I MANOLYA ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra manolyalar da tablolarda daha çok yer almaya başlamıştır. Manolyalar konusunda en çok çalışanlardan birisi yaklaşık on beş yağlı boya çalışması ile İbrahim Çallı’dır.7 Cumhuriyet dönemi ressamlarında da özellikle Feyhaman Duran, Şinasi Barutçu,8 Şeref Akdik ve Celal Uzel’in9 yağlı boya manolya çalışmalarını görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin bir ağaç kültürü politikası vardı. Her yere her ağaç dikilmezdi. Osmanlı döneminde İstanbul’da saray ve yalı bahçelerine dikilen manolya şimdi her yere, yol kenarlarına, parklara dikiliyor. Bizler, İstanbul’da ağaç kültürünü öğretme ve öğrenme açısından gelecekten ve gençlikten umutluyuz. Şehirli olmanın yolunun çiçekten, ağaçtan, mimariden ve musikiden geçtiğini biliyor, anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz… Tarihin ve kültürün devamlılığı açısından… 7 Türk Ressamlar Dizisi-2, İbrahim Çallı, Hazırlayan: Kaya Özsezgin, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1993, s.51, 53, 55, 56, 57, 58, 63, 68, 81 bu sayfalardaki manolya resimleri tuval üzerine yağlıboya, 67, kontrplak üzerine yağlıboya, , 70, duralit üzerine yağlıboya. 8 Ahmet Kamil Gören, 50 Yılında Akbank Resim Koleksiyonu, Akbank Kültür ve Sanat Kitapları:66, İstanbul 1998, Feyhaman Duran, tuval üzerine yağlıboya, Şinasi Barutçu, kâğıt üzerine suluboya. 9 Kıymet Giray, Türkiye İş Bankası Resim Koleksiyonu, Türkiye İş Bankası Yayınları no:366, s.124, 125, 126, 146 tuval üzerine yağlıboya Meşrutiyet dönemi İbrahim Çallı resimleri, s.256, Şeref Akdik, tuval üzerine yağlıboya, s.638, Celal Uzel, tuval üzerine yağlıboya. TÜRKİYE I MANOLYA 45 46 NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T Ford Model T 1926 Touring Car Yazı ve Fotoğraf: Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi Arşivi / [email protected] Tasarımında başlıca bir yenilik yapılmadan 19 sene içinde 15.007.033 adet üretilen, halk arasında “Tin Lizzie” (külüstür) adı verilen Ford Model T, 1926 Touring Car bugün kullanmakta olduğumuz üç pedal sistemini milyonlarca sürücüyle tanıştıran otomobildir. Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi’nde görebileceğiniz bu özel otomobili tanıyalım. 1896 yılında ‘Quadricycle’ adlı ilk otomobilini imal ederek Detroit sokaklarında kullanan Henry Ford, 1907 yılına kadar 14,887 otomobil üretti. 1908 yılında, süregelen model K, N, R ve S serilerine son vererek, geniş kitlelere hizmet verecek, en kaliteli malzemelerle en yetenekli işçiler tarafından imal edilecek ve fiyatının çok düşük tutularak herkesin sahip olabileceği bir halk otomobili üretmek fikrini harekete geçiren Model T`nin üretimine başladı. NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T 47 Bir Model N Roadster`den esinlenerek Ford`un şef tasarımcısı C. Harold Wills tarafından tasarlanan modelin tanıtımı, 31 Aralık 1908`de, New York, Grand Central Palace`da yapıldı ve 1909 yılında satılmaya başlandı. İki pedal ve iki levye ile kullanılabilen ilk 800 otomobilden sonra, Model T`ler, tadil edilerek, üç pedal ve tek levye ile üretildi. Milyonlarca otomobil kullanıcısı üç pedal ile otomobil sürmeyi ilk defa Ford Model T`de gördüler ve öğrendiler. Birinci pedal ileri, ikinci pedal freni, üçüncü ise geri hareketi sağlıyordu. Böylece ‘Ellerinizi direksiyondan ayırmadan, arabanızı tamamen kontrol edebiliyorsunuz’ sloganı ile Henry Ford, 1909 yılında imalattaki tüm serileri kaldırarak, sadece 2 kişilik Runabout, 5 kişilik Tour, 7 kişilik Towncar, yine 7 kişilik Landaulet ve 2 kişilik Coupé olmak üzere 5 ayrı stili kapsayan Model T`nin üretimini sürdürdü. Yıl ortasında da Tourabout (veya Tourster) modeli ilave edildi. En popüler model 850 dolara satılan 5 kişilik Touring modeliydi. Önceki serilerde kullanılmakta olan 40 beygirlik 6 ve 15 beygirlik 4 silindirli motorları da kaldırarak, yeni, 22 beygir gücünde 176,7 cu. inç`lik (2896 cc.) L-4 motoru tüm modellerde kullanmayı tercih etti. Kısa zamanda, aldığı siparişlere 9 hafta sonrası için teslimat günü veren Ford, 1909 yılında 17,771 Model T sattı. New York – Seattle yarışına sokulan iki Model T`den biri yarışı kazandığı halde diskalifiye oldu. 1910 yılında satışlar 32,053 adede erişince, Model T, iç pazarın % 17,8`ini ele geçirdi. Bu yıl, modellere kamyonet versiyonu imkanı veren Commercial Roadster de katıldı. Ayrıca, 700 dolar ödeyerek çıplak bir şasi alana, istediği tip gövdeyi, dışarıda yaptırabilme imkanı da tanındı. Her yıl üretim artmaya devam ederken, fiyatlar da düşürülmeye başlandı. 1911 yılında İngiltere`de açılan bir fabrika ile Ford`un Avrupa`ya açılma projesi başlatıldı. 48 NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T Amerika`daki tesislerde tatbik edilen seri üretim ile, yaklaşık 90 dakikada bir otomobil fabrikadan çıkıyordu. 1913`te başlatılan bu sistemde, araçlar makara ve halatlardan kurulu, hareketli bir montaj hattında ilerliyordu. Otomobil sanayinde bir ilk olan bu sistem sayesinde bu yıl, 168,220 Model T üretildi ve Ford, Fransa`da da üretilmeye başlandı. İç piyasada % 56 pay yakalayan Model T`nin 1 milyonuncu aracı 1915 yılında üretildi. Makyajla değişiklikler ve ciddi fiyat düşüşleri devam ederken, üretim artmaya devam ediyordu. 1918 yılında, kolayca kamyonete çevirilebilen Runabout`un fiyatı 350 Dolar`a kadar düştü. Birinci Dünya Savaşı`nda da çok sayıda Model T ve kamyon versiyonları Amerika ve Avrupa ordularında kullanıldı. Fakat, 1922`de Chevrolet, Model T için ciddi bir rakip olmaya başladı. 1924`ün Kasım ayında montaj hattından çıkan 11 milyonuncu T, İngiltere Galler Prensi`ne hediye edildi. Genelde siyah renk olarak üretilen, bir çok takma adından en popüleri ‘Tin Lizzie’ olan Model T Ford`larda, 1926 yılında yenilenme hareketleri başlarken, seri imalat sistemi de geliştirilerek otomatikleştirildi. Halk artık daha modern bir otomobil istiyordu. Model T, renkli üretilmeye başlandı. Sadece koyu lacivert ve koyu NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T 49 kahverengi üretilen Touring modeli, 1911`den beri ilk defa bu yıl şoför tarafında bir ön kapıya sahip oldu. Fakat hala, 1912 yılında, yapılan tadilat sonrası, gücü 22 beygirden 20`ye düşen L-4 motoru kullanılmaktaydı. 1927 yılı sonlarına doğru, 19 yılda toplam 15,484,781 adet üretilen bu otomobil, Ataman Müzesi tarafından Amerika Birleşik Devletleri`nden satın alındı. Türkiye`de kapsamlı bir restorasyon geçirdi. Sinema meraklılarının 1900 başlarında çevrilen filmlerde ve komedyen ikili Laurel ve Hardy`nin hemen her filminde doyasıya izledikleri bu otomobil, 1927 yılında yerini Model A`ya bıraktı. Müzemizdeki 1926 örneğinden başka, yurdumuzda 10 civarı Model T bulunmaktadır. ÖZELLİKLER Motor Ford, 4 Silindir, L, Benzinli, 2900 cc. (176.7 cu. inch), 20 Beygir, 1600 Devir Çap x Strok 95.2 x 101.6 mm Vites Kutusu Planetary (Gezici) sistem, 2-ileri En Yüksek Hız 72 kms Gövde Şasi Çelik Çelik, U-Kesitli Süspansiyon Ön, arka enine yarı eliptik yaprak makas Elektrik Sistemi Ön, arka enine yarı eliptik yaprak makas Frenler Arkada, Kampana Dingiller Arası 2540 mm Uzunluk 3403 mm Genişlik 1686 mm Yükseklik 2186 mm Ağırlık 788 kg Ön İz Genişliği 1422 mm Arka İz Genişliği 1422 mm Lastik Ölçüsü 30 x 3 ½ Balon 50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ Yazı Yazı ve ve Fotoğraf: Fotoğraf: İsmail İsmail Büyükseçgin Büyükseçgin // [email protected] [email protected] MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 51 İstanbul tekkeleri tekkeleri arasında arasında önceden önceden tekke tekke olarak olarak planlanarak planlanarak inşa inşa İstanbul edilmiş ve ve plan plan şeması şeması bozulmadan bozulmadan günümüze günümüze gelebilmiş gelebilmiş ender ender edilmiş tekkelerden biri biri de de Tahir Tahir Ağa Ağa Tekkesi’dir. Tekkesi’dir. Selahattin Selahattin Uşşaki’den Uşşaki’den tekkelerden (vefatı 1782) 1782) dolayı dolayı Uşşaki Uşşaki Dergahı Dergahı olarak olarak da da tanınmış tanınmış olan olan bu bu (vefatı tekkenin bir bir diğer diğer adı adı Tahiriyye Tahiriyye Tekkesi’dir. Tekkesi’dir. tekkenin Tahir Ağa Tekkesi genel görünüm . (Encümen Arşivi) 52 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ Şeyh meşrutası için hazırlanan projenin başlığında “Aşıkpaşada kain Tahir Ağa Dergahı harem dairesinin müceddeda inşaasına dair projedir. Levha 1B” ifadesi yer almaktadır. Fatih’te, Haydar semtinde, Aşık Paşa Camii karşısında, Esrar Dede Sokağı’nda, 2192 ada, 33 parselde bulunmaktadır. Halen mevcut olan bina, 1760’da inşa edilmiş olup, yayınlara 1763 olarak geçmiştir. Tekke girişinde, tekkeden çok daha eski döneme ait, klasik mimari üslupta, kesme taştan tek kubbeli Asude Hatun’un türbesi vardır. Tekkeyi, Sarayı Hümayun Kapıcıbaşışı Seyyid Mehmet Tahir Ağa inşa ettirerek vakfetmiştir. Bu vakıf, Sultan 3.Mustafa vakfına ilhak edilerek daha ihtişamlı hale getirilmiştir. İshakçı Ambar Emini ve sonrasında Sürre-i Hümayun Emini olmuş olan Mehmet Tahir Ağa, 1782 tarihinde Şam’da, padişah emri ile başı kestirilerek idam edilmiştir. İstanbul’a yollanan cenazesi tekkesine gömülmüştür. Tahir Ağa’nın oğlu Hacegân-ı Divan-ı Hümayun’dan Mehmet Emin Efendi, bu tesisi 25 zilkade 1216 tarihli vakfiyesi ile daha kuvvetli hale getirmiştir. Bu tekkeye bağlı olanlar tarafından 1924 yılına kadar birçok vakıf bağışı yapılmıştır. Osmanlı devri içinde gelir ve mal olarak zengin ve ihtişamlı bir tekkedir. 15 Ağustos 1935. Vefat eden son şeyh Ali Behçet Kutelman. Kitap koleksiyoneri olan Behçet Efendi’nin özel ilgi alanı Hint yazmalarıdır. Ayrıca İbnülemin Mahmut Kemal ve Hüseyin Vassaf gibi dönemin meşhurlarının müdavimi oldukları zattır. (Necdet İşli arşivi) MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 53 Asude Hatun Türbesi 54 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ İlk şeyh olan Nakşibendi Mehmet Sabir Efendi’den (vefatı 1764), tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihine kadar 7 şeyh görev yapmıştır. Son şeyh Ali Behçet Efendi ise vefat ettiği 15 Ağustos 1935’e kadar bu tekkede yaşamış ve Karacaahmet’te defnedilmiştir. Bu tekkenin şeyhlerinin kitaba ve sanata düşkünlükleri sebebiyle tekke dâhilinde bir odada Kütüphane tesis edilmiştir. Bu tekkenin kitapları 1955’te son şeyhin ailesinden satın alınarak Süleymaniye Kütüphanesi’ne kaldırılmıştır. 143’ü yazma eser 750’si matbu eser olmak üzere 893 adettir. Tekkede vâkıf yani mütevelli aile ile şeyh ailesi ayrı ayrı görev yapmışlardır. Tekke, esasta iki avlulu ve bahçe duvarları ile çevrilmiş “U” şeklinde medrese odalarına benzer şekilde derviş hücreleri ile dizayn edilmiştir. İç avluya sahip bir tarzda yığma taş duvarlı, ahşap çatı ve konstrüksiyonlu tek katlı olarak tasarlanmıştır. İç ve dış iki kısım hazirenin, iç kısmı vakıf ailesi ve bürokrasiye, dış avludaki hazire ise Selahaddin Uşşaki mensuplarına ayrılmıştır. MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 55 Tahir Ağa Tekkesi Şeyh Meşrutası Cephe Çizimi Tekkede 8 oda, 2 sofa, bir mutfak olup, dış avlu dahilinde bir Şeyh meşrutası vardır. Tekkenin dış avlusu ve meşruta Fatih Çırçır yangınında yanmıştır. Yangın iç avluya sirayet etmemiştir. Bu sebeple tekkenin mimarisi bozulmamıştır. Sohbet odası sedirlikleri, matbah, kahve ocağı ve tevhidhane özgündür. Tekkenin zikir mekânı mescit, 1925 sonrası cami olarak ibadete açılmıştır. İç avluya bakan kuzey yöndeki hücreler, imam meşrutası olarak kullanılmış ve zamanla buradaki koridor (Sofa) ve hücreler bozulmuştur. 1911’de yanmış olan özgün Şeyh meşrutası için meşhur Mimar Ali Talat Bey, 6 Haziran 1329 (1911)’de neoklasik tarzda bir köşk projesi hazırlamış ise de uygulanmamıştır. Ali Talat Bey’in hazırladığı 8 oda 1 mutfak ve 2 heladan oluşan proje iki katlıdır. Plan, kesit ve görünüş olarak hazırlanan, üzerinde Ali Talat Bey’in ve onay makamı olarak Mimar Kemalettin’in imzaları bulunan, şahsi arşivime ait projenin cephe çizimi ilk defa yayınlanmaktadır. Günümüzde meşrutanın bulunduğu yerde halen eski yapının temel kalıntıları bulunmaktadır. Özgün ocak sistemi mevcut mutfak ve kahve ocağı harap haldedir. Mescidin güneydoğusunda yer altında, girişi bahçeden olan metruk bir çilehane (Bizans yapısı) bulunmaktadır. Şeyh meşrutası için hazırlanan projenin altında “Sermimar vekili Ali Talat ve Heyeti Fenniyeden Mimar Kemalettin” ibareli imzalar. 56 TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 Audi Q5 Harran Ovası’na Yolculuk Yazı: Burcu Çetinkaya/ [email protected] Nedim Atilla Siverek’ten Şanlıurfa’nın tarihi bölgesi Harran’a doğru bir yolculuk yaptık Auidi Q5 ile. Bu yolculukta uzun şehirlerarası bir yol da vardı, toprak bozuk yollar da, Türkiyemizde bolca olan aslında bir zamanlar asfalt olup da asfalt özelliğini kaybetmiş olan çukurlu yollar da… Hatta dünyanın en eski üniversitesi olan ve Şanlıurfa’nın bugünkü üniversitesine de adını veren Harran Üniversitesinin kalıntıları- na doğru ucundan off-road sayılabilecek bir deneyimimiz de oldu. Öncelikle imaj olarak hem asil, hem de sade, gösterişsiz bir otomobil olan Auidi Q5, üzerine siyah veya beyaz elbise giyinince çok farklı bir havaya bürünüyor. Daha spor ve daha dikkat çekici oluyor beyazlarla. İhtiyaç duyulduğunda takılabilen tavan taşıma rayları zaten oldukça geniş olan bagaj hacmine, fazlasıyla katkıda bulunuyor. TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 57 Bir itirafta bulunmak gerekirse Q5’in en sevdiği zemin düzgün asfalt. Virajlı ve uzun yollar. Çünkü bir jeep yüksekliğinde etrafa tepeden bakarak gitseniz de arkada oturanlar virajlarda dans etmek zorunda kalmıyorlar. Aracın çok iyi yol tutması, yüksek viraj kabiliyeti ve stabil olması, uzun yoldaki en önemli avantajlarından birisi. Yola çıkarken benim olmazsa olmazlarım arasında iyi bir multimedya sistemi, kolay idare edilebilmesi var. Aracın ayarları, navigasyon sistemi gibi birçok özelliğin bu multimedyadan kontrol edilebilmesi gerçekten hem kullanımı kolay hem de pratik bir çözüm olmuş. 58 TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 Aracını kimi zaman karavan olarak kullanmaya alışmış birisi olduğumdan sadece sürüş anında değil, durduğumda da rahat bir mekan oluşturmasına önem veriyorum. Q5’in arka bagajını açıp, içinden eşyaları çıkarıp, sonra dinlenmek için arka koltuğa uzanıp, uyumak mümkün. Özellikle bu tarz geniş araçlarda, arka koltukta ortada kol dayama olmasından hiç haz etmiyorum. Çünkü bu, içini lüks gösterse de daraltıyor ve arka koltuğa uzanıp uyuyabilme seçeneğini ortadan kaldırıyor. Q5 bu anlamda da artı puan aldı. Ekonomiye gelince test ettiğim TDI motor gerçekten çok az yakıt tüketiyor ve son derece iyi bir performansa sahip. Start-stop (çalıştır-durdur) sistemi, durduğum anlarda devreye girerek motoru kapatsa ve bu ekonomiye katkı sağlasa da, dur kalk anlarında sürekli otomobilin çalışmasını beklemekten sıkılan birisi olarak çoğu zaman bu özelliği devre dışı bırakmayı tercih ettim. Aracın özellikleri arasında olan verimlilik programı ise sürüş modunu seçerek daha az yakıt tüketebilmenizi veya yorgunluk anlarında aracın sizi uyarması gibi akıllı seçenekleri barındırıyor. TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 59 Fiyat dengesine bakıldığında bu otomobil için en mantıklı tercih bence TDI motoru. 190 beygirlik 2.0 litrelik bu motor quattro (dört tekerlekten çekiş sistemi) ve 7 ileri S-Tronic şanzıman ile donatılmış. Diğer seçenek ise yine oldukça başarılı olan TFSI motoru. 2.0 litrelik ve 230 beygirlik bu benzinli motor seçeneği, 8 ileri tiptronik şanzıman ile donatılmış olarak satılıyor. Tabii ki performansı dizelden bir tık daha ileri. Ama arada çok fazla fark yok, fiyat ve ekonomi dengesi gözetildiğinde dediğim gibi tercihim dizelden yana olur. Nedim Atilla Son olarak off-road kabiliyetleri ve yere yakın bir otomobile göre avantajlarına da değinmek istiyorum. Harran’a ulaştığımızda, dünyanın ilk üniversitesinin kalıntılarının olduğu bölgeye doğru toprak inişli çıkışlı bir arazi var. Orada genelde develerle veya yürüyerek ulaşım sağlanıyor. Tabii ki Q5 varken bir şansımı denemek istedim ve develerin yolunda birazcık ilerledim. Öncelikle ilk karşıma çıkan engel önümü kesen deve arkadaş oldu. Birlikte keyifli fotoğraflar çekildik. Otomobili beğendiğini düşünüyorum. Çünkü biz fotoğrafları çekerken co-pilot kapısını dişleyerek açmaya çalıştığını fark ettim. Bu keyifli anıdan sonra toprak arazide biraz daha ilerledim. Taşların olduğu zorlu bölümde şansımı zorlamamanın daha iyi bir fikir olacağına karar verdim. Q5 iyi bir şehirli, iyi bir yol arkadaşı ve iyi bir özgürlük aracı. Ama off-road kabiliyetleri açısından çok da zorlamamak lazım. Yani yeteri kadar deli olsa da aynı zamanda da önceliği şehir ve uzun yol olan bir otomobil olduğunu unutmamak lazım. Bir de kış şartları veya kaygan zemindeki quattro, yani dört çeker kabiliyetlerinin de yüksek başarısını ekleyerek Harran’a ve Q5’e veda vakti… 60 TURİNG I SERGİ 16. YÜZYIL DÂHİSİ MATRAKÇI NASUH SERGİSİ Yazı: Begüm Yavaş / [email protected] Fotoğraf: Turing Arşivi Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu; kültürel mirasımızın korunması, yaşatılması ve geleceğe aktarılması amacıyla gerçekleştirilen “16.Yüzyıl Dâhisi Matrakçı Nasuh” projesine destek verdi. Proje kapsamında düzenlenen serginin açılış töreni, 15 Ocak’ta TBMM Milli Saraylar Dolmabahçe Sarayı Sanat Galeri’sinde geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Ölümünün 450.yılı dolayısıyla UNESCO tarafından 2014-2015 “Anma ve Kutlama Yıldönümleri” programına alınan 16.yüzyılın çok yönlü ve sıra dışı ismi Matrakçı Nasuh, Osmanlı medeniyetinin daha geniş kitlelere tanıtılması maksadıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde “16.Yüzyıl Dâhisi Matrakçı Nasuh” adıyla projelendirildi. Proje kapsamında Matrakçı Nasuh’un Doğu seferlerini anlattığı ‘’Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn’’ ve Batı seferini anlattığı “Tarih-i Feth-i Şikloş Estergon İstol-Belgrad’’ eserlerindeki minyatürler, on iki kadın sanatçı tarafından çini panolara aktarıldı, beyitlerinden yapılan seçkiler divanî levhalar halinde yazıldı ve hünerlerinden bazıları da çağdaş bir yorumla tuvale yansıtıldı. Ortaya çıkan 41 nadide eserle; nakkaş, hattat, ressam, matematikçi ve silahşor Matrakçı Nasuh, bugünün meraklıları için yeniden hayat buldu. TURİNG I SERGİ 61 Eğitim, sanat ve tarih başta olmak üzere birçok alanda gerçekleştirdiği faaliyetlerine her geçen gün bir yenisini ekleyen Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu; kültürel mirasımızın korunması, yaşatılması ve geleceğe aktarılması amacıyla bu projeye de destek vermektedir. Proje kapsamında, Matrakçı Nasuh’un kaleme aldığı; Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan “Revan Yazması”, 1272 numaralı “Tarih-i Sultan Beyazıt” kitabı, tıpkıbasım ve günümüz Türkçesiyle Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından serginin yapılacağı şehirlerde dağıtılmak üzere yedi bin adet basılmıştır. Üç kıta, dokuz ülke, on şehirde gösterilmesi planlanan ve Matrakçı Nasuh’un ata toprakları Saraybosna’da başlayan proje sergisi, Belgrad ve Antalya’daki G20 zirvesinin ardından Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun ev sahipliğinde İstanbul’da sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Serginin açılış töreni, 15 Ocak 2016 Cuma günü, saat 19.00’da, TBMM Milli Saraylar Dolmabahçe Sarayı Sanat Galeri’sinde geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu’nun Matrakçı Nasuh anısına özel olarak hazırladığı, “XVI.Yüzyıl Türk Musikisi” albümünde yer alan eserlerin dinletisiyle başlayan tören, katılımcılara “Tarih-i Sultan Beyazıt” eserinin hediye edilmesiyle tamamlandı. 15 Ocak - 7 Şubat 2016 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi’nde devam eden ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eşi Sare Davutoğlu’nun da ziyaret ettiği sergi; İstanbul’dan sonra seferine Viyana, Paris, Tokyo, New York, Roma ve Budapeşte duraklarıyla devam edecek. 62 TURİNG I YAYIN TURİNG YAYINLARI Yazı: Begüm Yavaş / [email protected] “Büyük Usta Mimar Sinan Projesi” İngilizce Yayınları Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Türk ve dünya mimarlık sanatına yön veren ve kültürel mirasımızın en önemli değerlerinden biri olan Mimar Sinan’ı ulusal ve uluslararası alanlarda tanıtmak amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansı’nın da desteğiyle “Yeni Bir Turizm Rotası: Büyük Usta Mimar Sinan” projesini gerçekleştirmiştir. Projeyle; 80 kişilik aktif rehber grubuna, Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Prof. Dr. Demet Binan, Prof. Dr.Selçuk Mülayim, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Metin Sözen ve Dr. Sinan Genim gibi uzmanlar tarafından eğitimler verilmiş, sahada uygulamalı geziler yapılmıştır. Proje neticesinde ortaya çıkan yeni Mimar Sinan turizm rotaları; altı dilde basılı kitap, gezi haritaları, Mimar Sinan rehber el kitabı, broşürleri, internet sitesi ve mobil cihaz versiyonu olarak seyahat meraklılarının beğenisine sunulmuştur. Ayrıca, Mimar Sinan’ı ve Sinan’ın şehri İstanbul’un güzide eserlerini anlatan geniş kapsamlı bir belgesel hazırlanmıştır. Şehir ve mimarlık tarihi bakımından ufuk açıcı olan bu çalışmalar turistler tarafından da ilgiyle karşılanmış, gelen yoğun talepler neticesinde Kurumumuz; Mimar Sinan haritası, broşürü ve rehber el kitabının İngilizcesini de yayımlamıştır. Ülkemizdeki ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ile Fia üyesi ülkelere dağıtılan bu yayınların, projenin daha geniş kapsamlı tanıtılmasına imkân sağlayacağını temenni etmekteyiz. TURİNG I YAYIN 63 Osmanlı İstanbulunun İlk Yapıları Hisarlar ve Mahalleleri Yıldırım Beyazıt’ın, bugün İstanbul’daki en eski Osmanlı yapısı olarak bildiğimiz Anadoluhisarı’nı yaptırmasının ardından onun tam karşısına gelecek biçimde Rumelihisarı’nı inşa ettiren II.Mehmet, kısa bir süre sonra İstanbul’u fethederek “Fatih” unvanını kazanmış ve bu tarihî kent, 29 Mayıs 1453 gününden sonra bambaşka bir devri yaşamaya başlamıştır. Kültürel mirasımızın bir parçası olan Boğaziçi’nin bu simgesel yapıları ve onların etrafında kurulan ilk Osmanlı mahalleleri, hiç şüphe yok ki İstanbul’un şehir ve mimarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Cumhuriyetin ilk kamu yararına çalışan derneği olan ve tarihi boyunca hep ilklerle anılan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, yeni bir anlayış kazandırdığı yayıncılık alanındaki faaliyetlerine de devam ederek Süleyman Faruk Göncüoğlu tarafından kaleme alınan ve konusu bakımından ilk olma özelliği taşıyan “Osmanlı İstanbulu’nun ilk Yapıları: Hisarlar ve Mahalleleri” adlı eseri yayımlamıştır. Geçmişten günümüze fotoğrafların yer aldığı, birbirinden kıymetli belgelerle desteklenen ve sadece o devrin iskân politikası açısından değil; şehrin kültürel değerleri bakımından da önemli bir kaynak niteliği taşıyan bu eser, 16.5x24 cm ebadında, 344 sayfa ve 5.000 adet olarak basılmıştır. Kurumumuz; Türkiye genelindeki tüm kütüphaneler ile kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılan bu kitabı, siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunmaktadır. 64 TURİNG I KÜLTÜR SANAT TURİNG’DE KÜLTÜR SANAT Burcu Tezcan / [email protected] Türkiye Turing ve Otomobil Kurumumuzun 200 kişilik Seyrantepe Genel Merkez Başkanlık Salonumuzda her cumartesi yapılan kültür ve sanat etkinlikleri yoğun ilgi ve katılımla devam ediyor. Üyelerimiz ve öğrencilerimiz aşağıda bahsettiğimiz etkinliklerde salonumuzu tamamen doldurmakta. İstanbul Fasıl Topluluğu 05 Aralık’ta suzinak, 09 Ocak’ta muhayyer ve 13 Şubat’ta karcığar makamlarındaki fasıl meclisleriyle dinleyicileri coşturdular. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı doğuştan görme engelli Halis Kuralay 05 Aralık’ta “ Hayata Dokunmak“ başlıklı konuşmasını yaptı. 19 Aralık günü Virginia Polytechnic Institute and State University öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Balcı öğrencilerimize ABD’de okumanın ve başarılı olmanın kurallarını anlattı. TRT sanatçılarından Alp Arslan ise sanat müziğinin en güzel şarkılarıyla dinleyicileri coşturdu. 12 Aralık’ta Prof. Dr. Orhan Kural elele verilerek oluşturulacak yaşanabilir bir dünyayı tanıtırken Flamenko İstanbul Müzik Grubu dinleyecilere adeta İspanya’yı gezdirdi. TURİNG I KÜLTÜR SANAT 65 Yine her ay izlediğimiz Müzikli Maarif Takvimi programı Mehmet Günteki’nin sunumu, Ahmet Meter’in sazı, Yaprak Sayar ve İbrahim Suat Erbay’ın sesleri ile 26 Aralık, 30 Ocak ve 27 Şubat tarihlerinde misafirlerimizle buluştu. Her ay edebiyatın penceresinden İstanbul’a bakan Beşir Ayvazoğlu’nun 19 Aralık’taki konusu Hamdullah Suphi Tanrıöver, 23 Ocak’ta İstanbul’da mevsim manzaraları, 27 Şubat’ta ise Ahmet Mithat Efendi’nin İstanbul’uydu . 26 Aralık’ta Süleyman Faruk Göncüoğlu Haliç ve Semtlerini arşiv görüntüleriyle tanıtırken, Mehmet Genç ise 09 Ocak’ta Osmanlı kültüründe Vakıf sistemini inceledi. 66 TURİNG I KÜLTÜR SANAT Genel Merkezimizin 16 Ocak’taki konukları televizyon programlarından bütün Türkiye’nin yakından tanıdığı Dr. Ümit Aktaş ilaçsız tedaviyi anlatırken İstanbul metrosuyla seyahat edenlerin zaman zaman çeşitli istasyonlarda performanslarına şahit oldukları, öğrenci gençlerden oluşan Metrostring müzik grubu da dünya sinemasının en meşhur film müziklerinden örnekler dinletti. 23 Ocak günü Seyrantepe’de Sıra Gecesinde Oxfordlular Urfa Sıra Gecesi Grubu birbirinden güzel türkülerimizle otantik bir Urfa sıra gecesi örneği vererek salonu coştururken 30 Ocak’ta radyo ve televizyonlarda yaptığı programların yanı sıra şiir albümleriyle de tanınan İbrahim Sadri birbirinden güzel şiirlerle ve müziklerle dinleyicileri duygulandırdı. TURİNG I KÜLTÜR SANAT 67 06 Şubat’ta Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan mutluluk biliminden bahsederken Yeşilçam’ın ünlü yönetmenlerinden Ülkü Erakalın da 100. yılında Türk sinemasını sinemaseverlere anlattı. 13 Şubat’taki konuşmacımız Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün Gündelik Hayatın kültürel Yansımalarını gösterirken, Prof. Dr. Hüsrev Hatemi de 20 Şubat’taki konferansında dünyayı değiştiren medeniyetleri ve bunların toplum üzerindeki etkilerini paylaştı Aynı gün genç saz ve söz üstatları Coşkun Karademir ile Emirhan Kartal Anadolumuzun İrfan Türküleri ile dinleyicileri derin düşüncelere daldırdı. Şubat ayının son etkinliğinde Granada’dan gelen Al Firdaus Ensemble bizlere Endülüs, Türk ve Kuzey Afrika müziğinden nefis bir ziyafet sundu. 68 TURİNG I SERGİ BİR ÜSTAD BİR SAZ Hilal Aydos / [email protected] Turing Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında; bu yıl gerçekleştirmeye başladığımız “Bir Üstad Bir Saz” programı, her pazar farklı bir sanatçının konuk olduğu ve farklı bir enstrümanın tanıtıldığı bir müzikli söyleşi programıdır. Turing gençlerine enstrümanları ve bu enstrümanların kullanıldığı müzik türlerini tanıtmayı hedefleyen program, onlara bu anlamda genel kültür birikimi kazandırmanın yanı sıra bir enstrümanla ilgilenmek isteyen öğrencilerin kendilerine en uygun olan müzik aletini tanımalarını sağlamakta ve onları bu alanda cesaretlendirmektedir. 13 Aralık 2015 / Baki Kemancı Kemani Baki Kemancı’nın katılımıyla gerçekleşen programda sanatçı, keman sazının kökenini, tarihi gelişimini, yapımını ve Türk müzik tarihindeki önemli kemancıları anlatmanın yanı sıra dünyadaki yaylı enstrümanlar hakkında da genel bilgi verdi. 20 Aralık / Göksel Baktagir Kanun sazının tarihi gelişimi, teknik özellikleri ve yapımı ile ilgili anlatımın yanı sıra sazın ses aralıklarıyla ilgili örnek niteliğinde parçalar icra eden Baktagir, tabiattaki her sesin kanunda karşılık bulabileceğini “Dalgalar” adını verdiği, dalga ve martı seslerinin duyulabildiği bestesiyle gösterdi. 27 Aralık / Özer Özel Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tanburi Özer Özel, programda tanbur hakkında bilgi verdi. Özel, tanbur ile tanışmasını ve bu güne uzanan ilginç serüvenini bursiyerlerimizle paylaştı. TURİNG I GENÇLİK 69 3 Ocak 2016 /Yurdal Tokcan Udî Yurdal Tokcan, programın artık alışılagelmiş formatına uygun olarak sazını değerli icra örnekleriyle birlikte tanıttı. Öğrencilerden gelen sorularla devam eden programda, sadece ud sazını tanıtmakla kalmayan Tokcan, Klasik Batı Müziği ile Türk Klasik Müziği arasındaki farklılıklar konusunda da yararlı bilgiler sundu. 17 Ocak / Edward Aris Akordeon üstadı Prof.Edward Aris, konuk olarak öğrencilerimizin farklı tarzdaki bir enstrümanı tanımasını sağladı. Sadece akordeonu değil, kendisinin çalabildiği 20’den fazla enstrümanı kısaca tanıtan Aris, canlı olarak akordeon, mızıka ve piyano ile icrada bulundu. 7 Şubat / Cenk Erdoğan Perdesiz gitarı geliştirerek uluslararası boyuta taşıyan ve yaygınlaştıran gitar sanatçısı Cenk Erdoğan, yurt içinde ve yurt dışında yaşadığı anekdotlarla zenginleştirdiği konuşmasında bizlere kariyerindeki ilerleyişini, yaşadığı zorlukları ve akabinde gelen başarısını eğlenceli bir üslupla aktardı. İki saate yakın süren programda Erdoğan, perdesiz gitar hakkında teknik bilgi vermenin yanı sıra kendisine ait özel yapım iki farklı gitarla da çeşitli parçalar icra etti. 24 Ocak / Selim Güler Klasik kemençe üstadı Selim Güler, kemençenin tarihi ve teknik gelişimi hakkında bilgi vermenin yanı sıra klasik kemençe ile Karadeniz kemençesi arasında yer alan ve pek çok kişi tarafından yeterince bilinmeyen farkları anlattı. Bu konudaki soruları cevaplandıran Güler, klasik, neoklasik, modern ve folklorik melodilerden kemençesiyle çeşitli örnekler verdi. 70 TURİNG I GENÇLİK 31 Ocak / Sadrettin Özçimi 21 Şubat / Tanju Erol Türkiye’nin en önemli neyzenlerinden olan Sadrettin Özçimi, usta bir neyzen olmanın yanı sıra ülkemizin önde gelen ebru sanatçılarından biridir de. Ney’in mistik bir enstrüman oluşu ve Tasavvuf Müziği’ndeki yeri üzerinde duran üstadımız, ney sazının teknik özellikleri ve yapılışı hakkında bilgi vererek öğrencilerimizden gelen soru ve cevaplarla programını tamamladı. 14 Şubat / FahrettinYarkın Klarnet sanatçısı Tanju Erol, programının ilk yarısında bizlere klarneti, farklı klarnet türlerini ve teknik özelliklerini anlattı. Programın ikinci yarısında ise beraberindeki bir kanun ve darbukadan oluşan küçük orkestrasıyla klarnetteki ustalığını gösterdi. 28 Şubat / Murat Süngü Ritim ustası Fahrettin Yarkın, uzun yıllar görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu’ndaki görevinden 2010 yılında emekli olduktan sonra müziğe bağımsız gruplarla devam etti. Öğrenci yetiştiren ve kitap çalışmaları yapmakta olan üstadımız, programda farklı ritim enstrümanlarını tanıtmanın yanı sıra bir grup öğrencimizle birlikte yaptığı küçük gösteriyle bizlere eğlenceli bir deneyim yaşattı. Ünlü viyolonsel sanatçısı Murat Süngü, viyolonsel hakkında teknik bilgi vermenin yanı sıra, kendi müzik serüvenini bizlere samimi bir üslupla aktardı. Sanatçı, zengin repertuarıyla küçük bir solo konser verdi. Enstrümanı üzerinde kendi geliştirdiği teknikleri de uygulayan konuğumuz bizlere bir saz üstadı olmanın anlamını bir kez daha göstermiş oldu. TURİNG I GENÇLİK 71 PAZAR KONFERANSLARI Turing Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında; bu yıl ilk defa düzenli olarak yapmaya başladığımız etkinliklerden biri olan öğrencilerimize yönelik pazar konferanslarında, onların kişisel ve akademik gelişimlerine katkı sağlanması hedeflenmekte ve konuşmacılar bu hedef çerçevesinde belirlenmektedir. Kitapları olan konuşmacıların, öğrencilerimiz için faydalı olabileceği düşünülen eserleri Turing tarafından alınarak, konferans sonunda öğrencilerimize dağıtılmış; böylece öğrencilerimizle buluşan bu önemli isimlerin onlar için kalıcı bir değer olabilmesi desteklenmiştir. İnsan Hakları Konferansı Gençlik ve İrade İlk programda, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dikkate alınarak “İnsan Hakları” konusu seçildi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Ceylan’ın 13 Aralık’taki konferansta, “İnsan Hakkı” kavramı, “Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları Olgusu”, bu konuda gelinen nokta ve konuyla ilgili güncel tartışmalar ele alındı. Alternatif Türkiye Tarihi Yıldıray Oğur’un konuk olduğu “Alternatif Türkiye Tarihi” konulu konferansta ülkemizin güncel konularının tarihsel bir perspektifle değerlendirildiği interaktif bir tartışma yürütüldü. Oğur’un değerlendirme ve yorumlarıyla devam eden konuşmada, siyasi ve toplumsal konulardan mimariye kadar geniş bir yelpazede pek çok konuya değinildi. Klinik Psikolog Mehmet Dinç, 27 Aralık’ta gerçekleşen konferans serisinin ilkine “Gençlik ve İrade” konusuyla başlangıç yaptı. Salonun atmosferinden ve öğrencilerimizden sonrasında aldığımız geri dönüşlerden kendileri için oldukça faydalı olduğu kanaatine sahip olduğumuz konferansta Mehmet Dinç, öğrencilerimizin hem bugününe hem de geleceklerine faydası dokunacak son derece önemli bir konu olan irade meselesini bilimsel bir yaklaşımla ancak pratik hayata dönük yönüyle ele aldı. 72 TURİNG I GENÇLİK Diyar-ı Hind’de Bir Hoş Seyahat Eğitim Kültür Gezilerinde de görev alan kültür ve tarih Turizmcisi Tarihçisi Mustafa İsmet Saraç, Hindistan seyahatlerinde edindiği bilgi, tecrübe ve deneyimlerini öğrencilerimize aktarmak üzere 10 Ocak tarihinde konuğumuz oldu. Konferanstan bir hafta evvel “Gandhi” filmini izleyerek kritiğini yapan öğrencilerimiz için tamamlayıcı nitelikte olan sunumunda, seyahatleri sırasında kendi objektifinden elde ettiği görüntüleri bizlerle paylaştı. Medeniyet ve Mesajları Neden Dünya Çapında İnsan Olmalıyız? “Neden Dünya Çapında İnsan Olmalıyız” sorusuna cevap aramak üzere 24 Ocak’ta konferansa konuşmacı olarak katılan Ahmet Akay Azak, özelikle eğitimine yurt dışında devam etmek isteyen ya da gelecekte uluslararası bir kurumda görev almak isteyen öğrencilerimizin faydalanabileceği bir konuşma ile karşımızdaydı. Ruh Sağlığını Korumanın Hayatımızdaki Önemi 17 Ocak’ta Prof. Dr. Ali Murat Daryal “Medeniyet ve Mesajları” isimli konuşması ile konuğumuz oldu. “Medeniyet” kavramı üzerinden dünyanın belli başlı büyük medeniyetlerini ve değerlendiren Daryal, yarım asırlık tecrübe ve birikiminden süzdüğü önemli bilgi ve değerlendirmeleri sempatik bir üslupla öğrencilerimize aktardı. 31 Ocak’ta Klinik Psikolog Mehmet Dinç ruh sağlığını korumanın hayatımızdaki önemini ve psikolojik açıdan sağlıklı kalabilmek için yapmamız gerekenleri yine ilginç anekdotlar ve eğlenceli bir sohbetle anlattı. Mehmet Dinç, 21 Şubat’ta devam niteliğinde ola “Ruh Sağlığını Korumak” konferansında da benzer bir çerçeve ile bu son derece yararlı ve eğlenceli konuşmasını tamamladı. Modern Dönemde İslamı Anlamak Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Modern Dönemde İslamı Anlamak” konulu konuşmasıyla 7 Şubat’ta Turing’deydi. Modern insanın dine yaklaşımı ve bu yaklaşım üzerinden sık sık gündeme gelen bazı konuları geniş bir bakış açısı ile ele alan Bardakoğlu, öğrencilerimizden gelen sorulara ise kapsayıcı cevaplar verdi. TURİNG I GENÇLİK 73 Yeni Bir Dünya Düzeni Arifesinde Klasik SavaşYöntemlerinden Çağdaş SavaşYöntemlerine Doğru Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Yardımcısı Sayın Doç. Dr. Abdulkadir Akıl, 14 Şubat’ta bizlere “Yeni Bir Dünya Düzeni Arifesinde Klasik Savaş Yöntemlerinden Çağdaş Savaş Yöntemlerine Doğru” konulu bir konferans verdi. Son derece güncel ve sıcak konuların tarihten günümüze uzanan geniş bir yaklaşımla irdelendiği konferansta Akıl, öğrencilerimize olayları değerlendirirken dikkate alabilecekleri farklı ve yeni bir bakış açısı sundu. Gençlerle Sohbet Tasarımın Önemi Dr. Mimar Sinan Genim, “Tasarımın Önemi” konulu konuşmasıyla 6 Mart’ta konuğumuzdu. Tasarımın insanlıkla birlikte gelişimini ve bugün geldiği noktayı anlatan Genim, özgür ve yaratıcı düşüncenin insanlığın her anlamdaki gelişimi için öneminden bahsetti. Genim, dünyanın farklı bölgelerinden örneklerin yer aldığı sunumuyla bilgilendirici ve ufuk açıcı bir tecrübe yaşamamızı sağladı. Hastalık, Hasta ve Hekim İstanbul Valisi olarak görev yaptığı dönemde özellikle gençler arasında son derece popüler bir isim olan ve onlara devletin sıcak yüzünü gösteren Hüseyin Avni Mutlu, 28 Şubat’ta öğrencilerimizle buluştu. “Gençlerle Sohbet” başlığı altında geçmişten günümüze spordan sanata, müzikten siyasete kadar pek çok konuya değinen Mutlu, öğrencilerimizden gelen sorulara samimi cevaplar verdi. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Demir Budak 13 Mart’ta konferans verdi. Hekimlikte ve akademisyenlikte yılların getirdiği tecrübeyle gerçekleştirdiği “Hastalık, Hasta ve Hekim” başlıklı konferansında Budak, hasta ve hekim arasındaki ilişkiyi, meslek hayatının farklı dönemlerine ait anıları üzerinden aktardı. Bilgilendirici olduğu kadar son derece de duygusal bir içeriğe sahip konuşmasında tecrübeli Cerrah, bir hekimin aynı zamanda nasıl iyi bir insan psikolojisi uzmanı olması gerektiğini etkileyici örneklerle paylaştı. 74 TURİNG I SUMMARY Page 1 I PRESENTATION Page 4 I COVER Dr. Bülent Katkak TTOK President Renovation of Safranbolu Mansions Dear members and readers, In these beautiful days of spring, we present you the 385th issue of our magazine. As you will see on the cover, the renovation works that had been proceeding for two years in Safranbolu were completed. A total of five authentic Safranbolu mansions, two of which belong to our institution and three of which were rented in lieu of restoration, were renovated after 18 years of devastation. It makes us all the happier to announce this news in the same issue where we have an article about Nejat Olcay, because he was president when the renovation contract of the rented mansions was signed. His name appears on the document together with Celik Gulersoy, the general manager of the time. We dearly commemorate them and wish that these restoration works will be beneficial for tourism in Safranbolu. Another piece of good news is about our trainings. Although we have reached the projected number of 10 thousand people, we decided to continue the motorcycle courier trainings. Furthermore, the trainings are not only held in Istanbul anymore, but all through Turkey. Out of 661 scholarship students in total, 94 of which are postgraduate and graduate students, studying in 166 different departments in 99 universities, a total of 286 students are attending our language courses in English, French, Spanish and German. Touring and Automobile Club of Turkey headquarters in Seyrantepe has become an educational, cultural and artistic hub with its two large halls and six classrooms. Even we find it hard to believe that 112 culture and arts event have been held here between December and February. Moreover, the venues were swarming with club members, scholarship students and guests during these events. Meanwhile, we carry on with our publishing activities. It is an honor to present the last book that we published, ‘Fortresses and Surrounding Neighborhoods’, together with this issue. We hope that you take pride in us as much as we take pride in what we do. With love and kind regards. Touring and Automobile Club of Turkey commenced the renovation works of totally 5 mansions on Safranbolu Beybagi Street. Three of these mansions were owned by TACT and two were rented in lieu of restoration. A council involving the executive board and several architects examined the properties in Safranbolu. As a result of negotiations and surveys, it was decided that the devastated mansions were going to be repaired and renovated as soon as possible. TACT approached all mansions in question with the same amount of care and dutifulness, regardless of the owner, because it was a matter of leaving this heritage to future generations. Before the renovations works commenced, the project works (surveying, restitution, restoration, mechanical and electrical installations, etc.) were completed and required approvals were obtained from Karabuk Culture and Nature Preservation Council of Ministry of Culture and Tourism. The restoration tender was held in 2014 at TACT headquarters. When everything was in place, the works began on 25 September 2014 and completed in February 2016. Therefore, Touring and Automobile Club of Turkey now experiences the pride and joy of having fulfilled its responsibility towards future generations by accomplishing these works in this beautiful town. TURİNG I SUMMARY 75 Page 16 I WORLD Cyprus Our first stop, St. Hilarion Castle, was a beautiful example of medieval architecture. After climbing many flights of stairs, we got to see a panoramic view of the Mediterranean and the city of Kyrenia from seven hundred meters above, green and blue melting together before our eyes. This castle, which was ruled by Lusignans, Venetians, Ottomans and the English, has become the symbol of the city and is a reminiscent of the past with its rich collection of artifacts.The city of Kyrenia was built on the shoulders of the Besparmak Mountains. There were boats, yachts and cafes along the way. We walked along the colorful coastline as if we were frequent visitors - we felt surrounded by such a sense of familiarity. It was a city where we experienced the warmth of spring in wintertime. That made us think that not only history, but also nature had blessed this spectacular city. In Bellapais Abbey, we were welcomed by tall cypress trees, which symbolize praying to and reaching for the God, and sweet-scented tangerine trees. It was built by Augustinian priests in 12th century and is home to wonderful examples of Gothic art. Our second day began with a visit to the graves of Turkish soldiers in Kyrenia Martyrs’ Cemetery, reminding us of the price of freedom.Nicosia is the biggest and most crowded city of the island. Since it is a shoreless city, it has been chosen as the capital city throughout history for security purposes. When conflicts between Turkish and Greek people escalated in 1963, Nicoisa, governed by the United Nations, was divided into two with the buffer zone known as the Green Line, becoming the first capital separated in two. Tracing back the Ottoman Empire, we found Mawlawi Derwish Lodge in Nicosia. It was built by Arab Ahmed Pasha in 1593. Today, it serves as a museum accommodating traditional Mawlawi garments and musical instruments. When we arrived in Arasta Bazaar, we encounter the Lokmaci Border Gate, which was opened for both sides of the island in 2008 after remaining closed for 45 years. Thus, the gate became a symbol for the communication between Turkish and Greek communities. Searching for the Ottoman atmosphere through Cyprus, we arrives at the Great Inn located in the historical marketplace. It was built in 1572 and is an example of classical Ottoman architecture. Out next stop was the Selimiye Mosque, which is one of the most magnificent structures of the island. Along the way, we see the Mahmud II Library, which is known to be the first library established with the collaboration of the state and the people. Unfortunately, it is not open to researchers today. Famagusta has been the crossroads for many civilizations and home to the most splendid exampled of medieval architecture. The old town texture has been preserved in this city, therefore it looks like an open-air museum. The most significant historical structures of Famagusta involve Salamis Ancient City, St. Barnabas Monastery and St. Nicholas Cathedral, which was turned into a mosque and named Lala Mustafa Pasha Mosque in 1571. Our trip came to an end in Varosha. The city had been one of the most popular vacation towns of Cyprus before 1974. Now, it is a ghost town where settlement is banned because of the rejection of the Annan Plan by Greeks. Will Varosha return to its lively days? Will the disagreement between these two nations end? We left Cyprus and its mesmerizing natural and historical texture with these questions in mind. 76 TURİNG I SUMMARY Page 12 I PRESIDENT Page 32 I FIA Nejat Olcay 2015 Fia Ordinary General Assembly One of the two representatives of the International Automobile Federation (FIA) in Turkey is the Touring and Automobile Club of Turkey. The ordinary general assembly of the federation was held in Paris, France between 30 November and 4 December 2015. Representatives of 168 clubs from 114 countries attended this international event as well as all senior executives of the FIA. Several meetings, welcoming events, presentations and seminars were held during the week. Nejat Olcay, 10th President of Touring and Automobile Club of Turkey, was born in Istanbul on 29 May 1926. His father Sami Pasha was one of Turkey’s first Air Force Generals, who was granted a veteran medal. Since he was the child of a military officer, his early years were spent in several cities in Turkey. Nejat Olcay graduated from Kabatas All-Male High School and was among the first graduates of Istanbul University Law School. He met Ms. Gulsel Artar in 1959, whom he would marry in 1960. They has one child, a boy they named Sami Murad. Nejat Olcay was fluent in German and English. He was a car enthusiast, who was also interested in photography and motorsports. He also enjoyed watching plays and operas. As he was also interested in sailing and water sports, he contributed greatly to the development of water sports in Turkey. He became a TACT member in 1970 and volunteered in all activities of the club from then on. He was very much loved and respected, which led him to be the president of TACT on 19 March 1997. He performed this duty until 1 May 2000. The first event was the opening cocktail held at FIA headquarters. It was a controversial decision to organize the event in Paris because of the recent terrorist attacks. However, as FIA Chairman Jean Todt stated in his speech, this decision was made because the federation wanted to show the world that they would not yield to any threats. He especially thanked all club members and representatives for being courageous enough to attend the assembly. The meetings of FIA members took place at Paris Le Grand Intercontinental Hotel. Activities such as FIA sub-regional meetings and project presentations were organized. Representatives coming from Roland Berger, a commercial consultancy firm, made professional presentations on how these clubs can keep up financially with the changing environment. At the end of the week, the general assembly meeting was held, where the amendments in FIA regulations were approved and the budget statement was announced. Jean Todt gave the closing speech, where he remarked that FIA has a transparent attitude and keeps equal distance to all clubs without any discriminations. He finished his statements by saying that next year’s general assembly meeting is going to be held in Vienna hosted by ÖAMTC. TURİNG I SUMMARY 77 Page 34 I TURING WORKSHOP Page 36 I TURKEY Training Motorcycle Couriers Throughout Turkey Magnolias In Istanbul Culture TACT executive board has decided that, even the projected number of 10 thousand couriers has been reached, the motorcycle courier training sessions must continue. This number includes couriers from all over Turkey. Besides the headquarters in Istanbul, the trainings were held in Malatya, Ankara, Eskisehir and Mugla. On 25 October 2015, Malatya MP and TACT Vice President Nurettin Yasar spoke at the opening of the training held in Malatya Metropolitan Municipality conference hall. He stated he was happy to host this event for 120 trainees and added that all motorcyclist should receive such a training. Upon the invitation of Bilkent University, TACT Road Safety Team organized a training event for 363 people in Ankara on 9 December 2015. The motorcyclists, with their helmets and reflective vests presented by TACT, seemed highly enthusiastic and involved. On 20 December 2015, 283 people attended the motorcycle safe driving techniques training held in Anadolu University, Eskisehir. Despite the freezing weather, they participants arrived on their motorcycles. The complimentary “Motorcycle Handbook” handed out by TACT drew heavy interest. At the end of the training, motorcyclists received their safe driving certificates, helmets and reflective vests. The first intercity training event of the new year took place in Bodrum, Mugla. Upon the invitation of Bodrum District Governorate, a training was held in TURSAB Cultural Centre on 28 February 2016. In Bodrum, motorcycles are very popular because of the convenient climate. Since trained motorcyclists were few in number in the district, authorities agree that the training was highly helpful. Istanbul has several plants that have held importance during certain eras. One of these is the magnolia blossom which represents the urban culture of the Ottoman Empire. The magnolia came to Istanbul during the Reform era (after 1839) and was known as the tree of the aristocracy. Four types of magnolia trees exist in Istanbul, while only one is popular. This delicate type, namely Magnolia Grandiflora, is an evergreen magnolia species and gives out white blossoms in June and July. The other three species (Magnolia Liliflora Nigra, Magnolia Stellate and Magnolia Soulangeana) are known as ‘Naked Magnolia’ and they give out purple blossoms in March and April. Best examples of naked magnolias can be seen in Emirgan Grove around the Yellow Mansion during the last week of April or the first week of May. These trees do not grow by themselves - they represent fine taste and culture. Therefore, they are popular by the people of Istanbul. The magnolia trees in Dolmabahce Palace are historically important. The older trees can be seen in the first yard. The biggest magnolia tree in Istanbul is located within the courtyard of Baltalimanı Bone Diseases Hospital. This one is most probably the first magnolia tree planted on the Bosphorus coast. It has witnessed many days of joy and also pain, especially when the structure was the home of Mustafa Resit Pasha. Magnolia is profoundly seen in literature and arts. In fact, one could say that songs and poems were the cause of the popularity of this tree. In popular culture, magnolia blossoms were often likened to delicate and beloved women. During the last phases of the Ottoman Empire and into the Republican era, magnolias were seen in numerous visual art works. 78 TURİNG I SUMMARY Page 46 I NOSTALGIA Page 50 I ARCHITECTURE 1926 Ford “Model T” Tourıng Car Tahir Agha Dervish Lodge In 1896, Henry Ford manufactured and drove his first car ‘Quadricycle’ on the streets of Detroit and until 1907 produced 14,887 cars. In 1908, he ended the continuing models of the K, N, R ve S series and came up with the idea of a car that will be owned masses, made from the finest equipments by the finest workers, having a lower price so that the public would buy and started manufacturing the Model ‘T’. Inspired from a Model N Roadster and designed by Ford`s Chief Designer C. Harold Wills, the new Ford was introduced in New York, Grand Central Palace on 31 December 1908 and started to be sold in 1909. After the first 800 cars, which used two pedals and two levers to drive, Model ‘T’s were produced with three pedals and a lever. Millions of drivers saw and learned to drive with three pedals first time ever by Ford Model ‘T’. First pedal was moving the car forward, second was the brake and third was moving the car backwards. So in 1909, Henry Ford, with the “Drive without removing your hands from steering wheel” motto, removed all the series in production and kept on producing Model T in 5 different styles, the 2 passenger Runabout, 5 passenger Tour, 7 passenger Towncar, again a 7 passenger Landaulet and 2 passenger Coupé. In the middle of the year, the Tourabout (Tourster) model was added. Most popular model was the 850 Dollar priced 5 passenger Tour(ing). Previously used 40 horsepower 6 cylinders and 15 horsepower 4 cylinder engines were changed with 22 horsepower 176,7 cu. inch (2896 cc.) L-4 engine in all models. In a very short time, Ford got so busy that it could only deliver the orders after 9 weeks and sold 17,771 cars in 1909. Two models of T raced in New York – Seattle rally, although one of two won the race, unfortunately disqualified. In 1910 sales got up to 32,053 and Model T got 17,8 % of the domestic market. This year, Commercial Roadster, which gave the oppurtunity to change the car in to a truck, was added to models. More than this, whoever paid 700 Dollars and bought a naked chassis, had the chance to have a custom body somewhere else. Every year, as the production went up, the prices went down. With the opening of a factory in England, Ford project Europe started. Tahir Agha Dervish Lodge is one of the dervish lodges in Istanbul which was in fact originally planned and built as a dervish lodge and made it through to the present day. It is also known as the Ussaki Lodge and Tahiriye Dervis Lodge. It is located in Fatih, Istanbul. The building was con-structed in 1760, but it was recorded as 1763. From the first sheikh, Naksibendi Mehmed Sabir Effendi (d. 1764), to the last one, Ali Behcet Ef-fendi (d. 1935), 7 sheikhs held office in this lodge. Tahir Agha Dervish Lodge was known for its love of books and arts, therefore a room was assigned for use as library. The books here were bought from the last sheikh’s family in 1955 and transported to Suleymaniye Library. The architectural structure of the lodge is composed of two courtyards, one within the other, sur-rounded with walls and dervish niches lined as in a “U” shape. The building itself was designed as single-storey with stone walls and a wooden roof. There were 8 rooms, 2 halls and a kitchen. Also within the outer yard, the sheikh’s entailed estate was located. The outer yard was consumed in a fire, but the inner yard and the building remained intact, thus preserving the architectural ele-ments of the lodge. The prayer area of the lodge was opened for service as a mosque in 1925. Today, the remains of the former structure can be seen around the sheikh’s entailed estate. The kitchen with the original stove system and the coffee stoves are destroyed. To the south-east of the prayer area, under the ground, there is a ruined suffering room (çilehane) made by the Byzan-tines. TURİNG I SUMMARY 79 Page 60 I TURING EXHIBITION Page 62 I TURING PUBLICATION “Matrakchi Nasuh 16th Century Genius” Exhibition English Publications of project ‘Sinan the Architect’ With the support of Istanbul Development Agency, Touring and Automobile Club of Turkey undertook a project entitled ‘The Great Master Sinan the Architect: A New Touristic Route’ in order to globally introduce one of the greatest figures of our cultural heritage. Touring and Automobile Club of Turkey supports the ‘Matrakchi Nasuh – 16th Century Genius’ project in order to help preserve our cultural heritage. The opening ceremony of the exhibition took place on 15 January 2016 at 7pm in Dolmabahce Palace Art Gallery. Matrakci Nasuh, whose 450th death anniversary was celebrated within the scope of UNESCO Commemoration events, was a sophisticated and extraordinary person. He immortalized his east-bound and west-bound expeditions in his miniatures and his poems. Within the scope of ‘Matrakchi Nasuh – 16th Century Genius’ project, supported by the Turkish Presidency, his visual works were reconstructed by twelve women artists and a selection of his poems were pictured on canvas. 41 precious works of art emerged and introduced to a larger population. Touring and Automobile Club of Turkey has always supported projects that aim to protect and preserve our cultural heritage. Being one of them, ‘Matrakchi Nasuh – 16th Century Genius’ project, which will be presented in 10 cities in 9 countries on 3 continents, was commenced in Sarajevo, which was the birth place of Nasuh. It was then held in Belgrade and Antalya G20 Summit. The opening ceremony of the Istanbul exhibition took place in Dolmabahce Palace Art Gallery on 15 January 2016 and the exhibition lasted until 7 February. The background music of the opening event was the special album which included Turkish classical pieces from 16th century collected for this occasion by Istanbul Turkish Music Research and Practice Collective of the Ministry of Culture and Tourism. The next stops on the route of the exhibition are Vienna, Paris, Tokyo, New York, Rome and Budapest. As an outcome of the project, several materials were published, such as Sinan the Architect tourism routes, printed books in six languages, tour maps, tour guide handbooks, brochures, and a web site and its mobile application. Also, a documentary about Sinan the Architect and his valuable works in Istanbul was filmed. Upon heavy demand by tourists, TACT published the English version of the map, the brochure and the tour guide handbook. We believe and hope that these materials, which were distributed to relevant institutions in Turkey and also FIA member states, will be helpful in introducing the project more extensively. ‘The First Structures of Ottoman Istanbul: Fortresses and Surrounding Neighborhoods’ Fortresses are symbolic structures along the Bosphorus and a significant part of our cultural heritage. Also, the Ottoman neighborhoods established around the fortresses hold a valuable place in Istanbul’s urban architecture history. Bayezid I, also known as Bayezid the Lightning, commanded the construction of the Anatolian Fortress, which is the oldest known Ottoman structure in Istanbul. Later, Mehmed II conquered Istanbul and became known as Mehmed the Conqueror on 29 May 1453, leading this historic city to enter a whole new era. He then commanded the construction of the Rumelian Fortress right across its counterpart on the Asian side. Touring and Automobile Club of Turkey, which is the first public benefit society of Republican Turkey, supported the publication of ‘The First Structures Of Ottoman Istanbul: Fortresses and Surrounding Neighborhoods’ written by Suleyman Faruk Goncuoglu. Within the book, which is deemed an invaluable reference about the settlement policies of the time and the cultural heritage of the city, there are photographs of Istanbul from the past to the present. The 344-page book was printed 5,000 copies and distributed to libraries and public institutions throughout Turkey 80 TURİNG I SUMMARY Page 64 I TURING CULTURE and ARTS Page 68 I TURING YOUTH CONCERTS ONE MASTER, ONE INSTRUMENT Istanbul Fasıl Band gave fasil concerts on different maqams on 5 December, 9 January and 13 February. Flamenco Istanbul Band gave a concert which brought Spain to us on 12 December. Metrostring band gave a concert in which they played famous film soundtracks on 16 January Al Firdans Ensemble from Granada gave a musical feast containing flamenco, Arabic, Andalusian and Turkish music. On Irfan Turkuleri show, artists Coşkun Karademir and Emirhan Kartal gave a concert on 20 February. 13 December 2015 / Baki Kemanci Violin master Baki Kemanci informed the audience about the roots of the violin, its importance in Turkish music, its historical development and construction. He also gave information about the string instruments family in general. 20 December 2015 / Goksel Baktagir Goksel Baktagir gave information about zither, its history, technical features and production. He also played exampled to show the pitch steps of the instrument. He emphasized that every sound in nature can be imitated with a zither and played his composition named ‘Dalgalar’ (Waves). 27 December 2015 / Ozer Ozel CONFERENCE – SEMINAR - INTERVIEW On 12 December, Turkish Travellers’ Club founding chairman Prof. Dr. Orhan Kural shared his experiences as a traveller and ideas on how to build a better world. Mehmet Genc gave a speech about the charity organizations in Ottoman culture on 9 January. Dr. Umit Aktas spoke about drug-free treatment on 16 January. Prof. Dr. Suleyman Seyfi Ogun gave a conference on 13 February.Prof. Dr. Nevzat Tarhan gave a conference named ‘Science of Happiness’ on 6 February. Ulku Erakalin, a successful director of the Turkish Cinema scene, gave an interview titled ‘100 Years of Turkish Cinema’. Prof. Dr. Hasan Husrev Hatemi gave a conference named ‘Islamic Civilization’ on 20 February, where he spoke about the civilizations that changed the world and their impacts on societies. Ozer Ozel, tambour player and instructor at Yildiz Technical University, gave information about the tambour. He narrated his story and how he began playing the tambour. 24 January 2016 / Selim Guler Classical kamancheh master Selim Guler gave information about the historical and technical development of the kamancheh. He also pointed out the differences between classical kamancheh and Black Sea kamancheh. SUNDAY CONFERENCES Civilization and Its Messages On 17 January, Prof. Dr. Ali Murat Daryal spoke at the conference titled ‘Civilization and Its Messages’. He evaluates the greatest civilizations of all times through the concept of ‘civilization’ and conveyed his assessments and knowledge of half a century to our students in an amicable manner. The Importance of Maintaining One’s Wellbeing On 31 January, clinical psychologist Mehmet Dinc spoke, in a fun and warm manner, about the importance of preserving one’s wellbeing and what we can do in order to remain psychologically healthy. TÜRKİYE I MANOLYA 81 82 TÜRKİYE I MANOLYA
Benzer belgeler
MART/2014 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Üç ay hızla geçti ve Turing Dergimizin yeni
sayısı sîzlerle tekrar buluştu. Türk Seyyahin
Cemiyeti adıyla 5 Kasım 1923'de kurulan Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu; Türkiye turizmine,
kültürüne, eğ...