Sağlık üssü
Transkript
Sağlık üssü
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA SAYI 20 YAZ 2011 ■ Çiftehavuzlar'da 7/24 diş merkezi ■ Duruş bozukluklarına basit egzersizler ■ Meme estetiğinin psikolojik etkisi KARADENİZ’in Medicana Samsun Hastanesi açıldı. Sağlık üssü EDİTÖR YAZ 2011 MEDICANA AVCILAR MEDICANA BAHÇELİEVLER MEDICANA ÇAMLICA MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA MEDICANA DİŞ MEDICANA SAMSUN MEDICANA KONYA 3 Medicana Samsun Açıldı M edicana Sağlık Grubu’nun sekizinci hastanesi olan Medicana Samsun Hastanesi, Samsun ve bölge halkına önemli sağlık çözümleri sunmak üzere hizmete girdi. Parkinson cerrahisi merkezi, kemik iliği nakil merkezi, kanser merkezi, transplantasyon merkezi, kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi merkezi, ortopedi ve travmatoloji merkezi gibi son derece önemli bölümleri ve en son teknolojik donanımı bünyesinde barındıran Medicana Samsun Hastanesi, sadece Karadeniz bölgesinin değil, ülkemizin önemli özel sağlık kuruluşları arasında yerini aldı. Bu özellikleriyle Medicana Samsun Hastanesi’nde, ülkemiz için de önemli sağlık sorunlarının çözümleri başarıyla uygulanacak. Bu tedavilerden biri olarak Parkinson cerrahisinde uygulanan beyin pili, başta Parkinson olmak üzere pek çok hareket bozukluğunun cerrahi tedavisinde son yıllarda giderek yaygınlaşan bir tedavi yöntemi. Gelişen tıp teknolojisi ve deneyimli beyin cerrahisi uzmanlarının Medicana Samsun Hastanemizde başarıyla uyguladıkları bu yöntem Parkinson hastalarına önemli yararlar sağlayacak. Benzer şekilde, dünyada sayılı merkezde uygulanabilen ve Türkiye’de sadece Doç.Dr. Barış Akın’ın 200 den fazla vakada başarı ile uyguladığı retroperitonoskopi yöntemi, böbrek nakli olacak hastalar ve yakınlarına önemli bir avantaj sunmak üzere artık Medicana Sağlık Grubu’nda uygulanıyor. Yüksek başarı oranı ile uygulanan bu yöntem, böbrek naklinde vericilere birkaç günde ve kalıcı bir hasar olmadan operasyon olanağı sunuyor. Medicana Sağlık Grubu kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi bölümleri, gerçekleştirdikleri başarılı operasyonlar ve uluslararası standartların da altında mortalite oranlarıyla hem ülkemizde hem de yurtdışından birçok hastanın yeniden hayata tutunmasın da önemli ve haklı bir üne kavuştu. Onkoloji hastalarına hastalığın kendisi kadar ürkütücü gelebilen tedavileri sırasında, en son teknoloji ve deneyimli uzmanlarımızla hedeflediğimiz yüksek başarıya; konforlu tedaviler ve doğrudan kanserli hücreye ulaşan teknolojik olanaklarla ulaşıyoruz. Özetle; ülkemizde bulunan her Medicana hastanesinde, hastalıkların tedavisinde tıbbın en gelişmiş olanaklarını ve alanında en iyi isimleri sizlerle buluşturmak için çok çalışıyoruz ve sağlığına kavuşan her hastamızla çalışma hevesimizi artırıyoruz. Yüzünüzdeki gülümsemeyi daim kılmak için çalışmalarımız devam ediyor. Sağlıklı, kaliteli ve güzel bir yaşam dileğiyle…. İÇİNDEKİLER 4 YAZ 2011 28 Beyaz cilt sağlıklı Denizden çıkıp, duş aldıktan sonra bile mutlaka güneş kremi sürülmeli. Sağlık Grubu Dergi Danışma Kurulu PROF. DR. ALAATTİN YILDIZ NEFROLOJİ PROF. DR. TAYFUN GÜRPINAR ÜROLOJİ PROF. DR. ALİ CEM YORGANCIOĞLU Prof. Dr. Teoman Şeşen KBB KALP-DAMAR CERRAHİSİ PROF. DR. ATİLLA YALÇIN HEMATOLOJİ Prof. Dr. Ayşin Bakkaloğlu Çocuk Nefrolojisi PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ GASTROENTEROLOJİ PROF. DR. YÜCEL TAŞTAN ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DOÇ. DR. AHMET ERDİL GASTROENTEROLOJİ PROF. DR. BARIŞ DİREN RADYOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. AHMET HİLMİ KAYA Beyin Cerrahisi PROF. DR. BÜLENT BERKARDA ONKOLOJİ Doç. Dr. Barış Akin Genel Cerrahi Prof. Dr. Cazip Üstün Kadın Doğum DOÇ. DR. EROL AKIN ORTODONTİ prof. dr. cem sungur nefroloji DOÇ. DR. FETHİ KILIÇARSLAN KARDİYOLOJİ PROF. DR. EMEL AKOĞLU NEFROLOJİ DOÇ. DR. FÜSUN TOKATLI PROF. DR. FULYA TANYERİ İÇ HASTALIKLARI PROF. DR. Güven Erdoğ KALP DAMAR CERRAHİSİ PROF. DR. HAYRİ ERMİŞ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM PROF. DR. HASAN TAŞÇI GENEL CERRAHI PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ PROF. DR. KAYA KANBEROĞLU RADYOLOJİ PROF. DR. LEVENT ALIMGIL GÖZ HASTALIKLARI Prof. Dr. Mahmut Başoğlu Genel Cerrahi prof. dr. Marif mutlu Cihangiroğlu radyoloji PROF. DR. MEHMET BEKAROĞLU PSİKIYATRİST VE PSİKOTERAPİ UZMANI PROF. DR. MEHMET SALİH BİLAL KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ PROF. DR. Meral Kozakçıoğlu Özekici FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON PROF. DR. M. İRFAN SABAH KARDİYOLOJİ PROF. DR. MUZAFFER SARIYAR GENEL CERRAHİ uzmanı (transplantasyon) PROF. DR. NAZLIHAN GÜNAL PEDİATRİK KARDİYOLOJİ prof. dr. osman uğur çalpur ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PROF. DR. ÖMER IŞIK KALP DAMAR CERRAHISI PROF. DR. SADIK ERSÖZ genel cerrahi uzmanı (tRANSPLANTASYON) PROF. DR. SEBAHATTİN ATEŞAL KARDİYOLOJİ PROF. DR. SELİM AKSÖYEK ÇOCUK CERRAHISI RADYASYON ONKOLOJİSİ DOÇ. DR. G. FAİK HOBİKOĞLU KARDİYOLOJİ DOÇ. DR. GÖKHAN ERKOL NÖROLOJI DOÇ. DR. GÜRDAN GÜR GASTROENTOROLOJİ DOÇ. DR. HASBİ ERDEM DİKER KARDİYOLOJİ DOÇ. DR. H. GÜRDAL İNAL ÜROLOJİ DOÇ. DR. H. İBRAHİM UÇAR KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ DOÇ. DR. H. NEDİM ARDA KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI DOÇ. DR. İBRAHİM TEK MEDİKAL ONKOLOJİ DOÇ. DR. KERİM ORTAKOĞLU AĞIZ VE ÇENE CERRAHİ UZMANI DOÇ. DR. MERYEM KAYA NÜKLEER TIP DOÇ. DR. MESUT Y.ATLI GENEL CERRAHİ DOÇ. DR. NAZİF KÜRKÇÜOĞLU DERMATOLOJİ Doç. Dr. Nedim Arda KBB DOÇ. DR. NİHAT AKBAYIR GASTROENTEROLOJİ DOÇ. DR. OĞUZHAN OKUTAN GÖĞÜS HASTALIKLARI DOÇ. DR. OĞUZHAN SARIYÜCE ÜROLOJİ DOÇ. DR. SABİRE AKIN FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON DOÇ. DR. SELMAN LAÇİN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF) DOÇ. DR. SERDAR AKGÜN KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ 38 Toplu Sünnet Evde veya toplu yapılan sünnetlerin, çocukların psikolojileri üzerindeki etkisi büyük. DOÇ. DR. SÜHA SÖNMEZ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF) DOÇ. DR. ŞADAN AY ORTOPEDİ VE TRAVMOTOLOJİ DOÇ. DR. YUSUF ÜSTÜN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM PROF. DR. SİNAN ARSAN KALP DAMAR CERRAHİ DOÇ. DR. YALIM YALÇIN Pediatrik Kardiyoloji PROF. DR. SUMRU ŞEKERCİ ANESTEZİ Yrd. Doç. Dr. Hacı Akar KVC Prof. Dr. Tamer Türk Ortodonti Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji PROF. DR. TANFER KUNT KULAK BURUN BOĞAZ Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yazıcı Kardiyoloji Sorumlu Yazı İşleri Md. Kurtuluş Okutan MEDICANA Kurumsal İletişim Koordinatörü Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. Eski Londra Asfaltı No: 2 Bahçelievler/İstanbul [email protected] Tempo Dergisi Hürriyet Medya Towers 34212 Güneşli/İstanbul [email protected] Baskı: APA / Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. +90 212 798 28 40 – 10 Hat 58 Eklem ağrılarına son Op. Dr, Selçuk Örsel, eklem ağrılarına çözüm getiren protez uygulamasını anlatıyor. 3 Önsöz 6 Kısa kısa 8 Medicana Samsun'da YAZ 2011 5 Medicana Sağlık Grubu, en son tıp teknolojisi, koşulsuz hasta memnuniyeti, uzman kadro ve bölgeye özel tıp hizmetleriyle ‘A tipi VIP hastanecilik’ anlayışını, Samsun Hastanesi'yle artık Karadeniz’de sunuyor. 22 Anadolu yakasında diş merkezi Medicana Sağlık Grubu, Bahçelievler Diş Merkezi’nin ardından ikinci diş merkezini Kadıköy Çiftehavuzlar’da açıyor. 24 Sıcak kalbi yorar Çamlıca Medicana Hastanesi'nden Prof. Dr. Ömer Işık, kalp hastalarının sıcak havalarda nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. 32 Hayati bir organ, karaciğer Kilo almak, karaciğer yağlanmasına yol açabilir. Yağlı karaciğer ise karaciğer sirozu gibi ciddi hastalıklara neden olabilir. 34 Klasik müzikle ağrısız varis tedavisi varisin çok tehlikeli bir toplardamar hastalığı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu, hastalığı lazer ve klasik müzikle tedavi ediyor. 36 Kişiye özel check up ile korunun Prof. Dr. Cem Sungur, "Risk faktörlerini belirlemek için kişiyle ayrıntılı sohbet yapılmalı" diyerek, kişiye özel check up'ı öneriyor. 40 Minik kalpler yorulmasın Annenin sağlık durumu, bebeğin kalp sağlığını doğrudan etkiliyor. 42 Ameliyatsız çözüm Dr. Ali Cevat Tanalp, kalp deliklerini ameliyatsız kapatma yöntemini anlatıyor. 46 Hipertansiyonda felç riskine dikkat 26 Bakteriler üremek için çoğunlukla et, süt, tavuk, balık ve yumurta gibi protein yönünden zengin besinleri tercih eder. 50 Kim korkar kemoterapiden Besin zehirlenmesi Uzm. Dr. Deniz Mataracı Çevik, felç riskini önlemek için tansiyon hastalarının sebze ağırlıklı beslenmeleri gerektiğini vurguluyor. 48 Sevginizin ödülü Retroperitonoskopi Doç. Dr. Barış Akin, kendi geliştirdiği ve Türkiye’de sadece Medicana’da uygulanan yeni böbrek alma tekniğini, retroperitonoskopiyi açıklıyor. Uz. Dr. Mehmet Salih İyikesici, 'harika ilaçlar' ile kemoterapinin yan etkilerini en aza indirmenin yöntemlerini anlatıyor. 52 Meme estetiği hakkında her şey Medicana Çamlıca Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır İmer, meme operasyonları hakkında önemli bilgiler veriyor. 54 Menopoz mu, hormon tedavisi mi? Medicana International Beylikdüzü Hastanesi uzmanlarından Op. Dr. Mehtap Derelioğlu, menopozda hormon tedavisini anlatıyor. 56 En iyi ilaç sosyal ortam 44 PGT ile sağlıklı bebek PGT yöntemi, tüp bebek uygulamalarında gebelik öncesi bazı hastalıkları engelleyip, dünyaya sağlıklı bebek getirme şansı veriyor. Klinik psikolog ve psikoterapist Pınar Önen, sosyal fobi tedavisinin, yalnız terapi odasında yapılamayacağını söylüyor. 60 Her zaman 'doğru' durun Medicana International Ankara Hastanesi doktorlarından İsmail Özturan, duruş bozukluklarına karşı basit egzersizler öneriyor. 62 Ağız kokusu bir hastalıktır Soğan, sarımsak, sigara, kahve ve alkol tüketimi, ağız kokusuna yol açan faktörler arasında. 64 Yazın oruç tutmanın altın kuralları İftar ve sahurda nasıl beslenmek gerektiğini Medicana Bahçelievler Hastanesi’nden Diyetisyen Fatmagül Yılmaz Öztürk anlatıyor. KISA KISA 6 YAZ 2011 DİYALİZ HASTALARINA GELENEKSEL MEDICANA MORAL PİKNİĞİ M Sırbistan'DAN gelen misafir B eyninde yerleşik ‘Malin Melanom’ tanısı konulan, ancak ülkesinde tıbbı yetersizlikler nedeniyle tedavi edilemeyen Melita, Sırbistan Konsolosluğu tarafından daha ileri tetkik ve tedavi için Medicana İnternational İstanbul hastanesine sevk edildi. Medicana İnternational Hastanesi Onkoloji Bölümü’nün deneyimli ekibine emanet edilen Melita'nın, acil beyin ameliyatı yapılarak, beynindeki kanser dokusu tamamen çıkartıldı . Ameliyat sonrası kısa sürede genel durumu düzelen Melita’nın, incelemeler sonrası beyninde yeni bir kitlenin olmadığı görüldü. Melita, Sırbistan Karadağ’a sağlıkla uğurlandı. Küçük ziyaretçiler sağlığı sordu H alim Şaşmaz İlköğretim Okulu Anaokulu öğrencileri, 10 Haziran 2011’de Medicana International Ankara Hastanesini ziyaret etti. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Nejdet Birgen, konferans salonunda, çocuklara sağlıklı beslenme, diş temizliği ve düzenli el yıkamanın önemi üzerine bir konuşma yaptı. Birgen’in konuşmasından sonra Gülşen Hemşire, çocuklara el yıkama dansı yaptırarak, doğru el yıkamanın nasıl olduğunu uygulamalı gösterdi. Öğle yemeğinden sonra hastanenin Diş Bölümü’ne geçen çocuklar, burada Dr. Tansel Hamza Pars ve Dr. İrem Göktepe Ateş tarafından muayene edildi. Öğretmenlerine, velilere iletmeleri için çocukların sağlık durumları ile ilgili bilgi verildi. Diş ve Göz bölümlerinde ücretsiz muayene olan çocuklar, doktorlar ve görevleri hakkında bilgi edinerek hastane ziyaretini tamamladılar. edicana Hastanesi Çamlıca ve Bahçelievler Diyaliz Ünitesi hastaları, gelenekselleşen moral pikniği yaptılar. Medicana Çamlıca ve Bahçelievler Diyaliz Ünitesi Sağlık Ekibi, geleneksel hale gelen etkinlikle diyaliz hastalarına neşe dolu bir gün geçirtti. Diyaliz hastalarını motive etmek için düzenlenen pikniğe, diyaliz hastaları aileleri ile birlikte katıldı. Organ bağışının teşvik edildiği piknikte, diyaliz hastaları voleybol ve futbol gibi aktivitelerin yanı sıra halaydan horona kadar çalınan oyun havalarıyla eğlenerek moral ve motivasyon depoladı. Pikniğe katılan Diyaliz hastaları duygularını şöyle dile getirdiler: “Diyaliz Ünitesi’nde çalışanlar bize her zaman sahip çıkıyor. Doktoru, hemşiresi, sağlık memuru ve diğer çalışanlarına bizlere verdikleri özverili hizmetlerden dolayı ayrı, ayrı teşekkür ediyoruz. Biz bu ünitede adeta bir aile gibiyiz. Pikniğimiz çok güzel ve eğlenceli oldu.” YAZ 2011 7 Irak’lı hastalar MedIcana’ya emanet M edicana Sağlık Grubu’nun Irak Sağlık Bakanlığı ile yaptığı anlaşma sonucu, Iraklı hastalar artık Türkiye'de tedavi oluyor. Irak Sağlık Bakanlığı Resmi Heyeti ve Uluslararası Sağlık Bölümü yetkilileri, 15 Nisan 2011’de Medicana Sağlık Grubu ile iki yıldır devam eden tıbbi hizmet anlaşmasını yeniledi. Anlaşma kapsamında Kalp Damar Cerrahisi, Çocuk Kalp Cerrahisi, Göz, Karaciğer ve İlik Nakli, ileri görüntüleme yöntemleri ağırlıklı olmak üzere, Iraklı hastalar bakanlık kanalıyla ‘Medicana Sağlık Grubu Hastaneleri’ne getirilerek tedavileri gerçekleştiriliyor. Dr. Ramzi R. Mansour (Director of Inter Health Office-Irak) ve Dr. Murat Dayanıklı Medicana Sağlık Grubu CEO'su Doç. Dr. Barış Akin ve ekibi de MedIcana’da T Doktorlarımız “Yaza merhaba” dedi M edicana International Ankara Hastanesi doktorları, yoğun geçen kış sezonunun stresini ‘Yaza Merhaba Partisi’ ile attılar. Yaz sezonuna motivasyonla başlamak isteyen doktorlar, canlı müzik eşliğinde bu özel gecede bir araya geldiler. Hastanenin her bölümünden katılımın olduğu partide, yorgunluğu eğlenerek attılar. ürkiye’de böbrek nakline önemli katkı sağlayan Doç. Dr. Barış Akın, artık Çamlıca Medicana Hastanesi’nde. Akın, Medicana Sağlık Grubu’nun 20 yılı aşkın deneyim, bilgi birikimi, hizmet kalitesi ve teknolojik donanım gücü ile bir araya gelerek, uluslararası başarılara imza atmayı hedefliyor. Dünyada sayılı merkezde uygulanabilen ve Türkiye’de sadece Doç. Dr. Barış Akin’in 200’den fazla vakada uyguladığı retroperitonoskopi yöntemiyle, canlı vericiden böbrek çıkarılması ameliyatı, böbrek naklinde vericilere hem birkaç günde iyileşme hem de kalıcı bir hasar olmadan böbrek verme ameliyatı geçirmelerini sağlıyor. Doç. Dr. Barış Akin ve Dr. Vedat Çelik, geçen yıl gerçekleştirdikleri 100’den fazla böbrek naklinde, Amerika’daki gelişmiş merkezlerin başarı oranlarını ülkemizde sağlamış olmanın gururu ile çalışmalarını bundan sonra Medicana grubunda sürdürecek. Darüşşafaka, epilepsiye çözüm arıyor D arüşşafaka Eğitim Kurumları’nın öğrencilerinden oluşan ‘Panic At The Daçka Takımı’, epilepsi hastalığına çözüm arayan projesiyle bir ilke imza attı. Takım, epilepsi hastalarının sıkça yaşadığı sorunlara farklı çözümler yaratmayı ve toplumu bu konuda bilgilendirmeyi hedefliyor. Projeyle Daçkalı öğrenciler, pek çok epilepsi hastasının kriz anında düşme ya da çarpma sonucu kendini yaraladığı gerçeğinden hareketle, kriz anında devreye girecek özel kıyafetler tasarladı. Ayrıca, isteyen epilepsi hastasının üzerinde taşıyabileceği kriz anında otomatik devreye girecek ve çevredekileri uyararak neler yapmaları gerektiği hakkında bilgi verecek bir sistem de var. Daçkalı öğrenciler, sunumlarında tiyatronun gücünden yararlanıyor. HASTALIKTA VE SAĞLIKTA ■ MEDICANA SAMSUN'DA Sağlıkta mükemmel yaklaşım ■ KARADENİZ'E ÖZEL SAĞLIK HİZMETİ Başhekim Op. Dr. Ferhat Günaydın ■ HEDEF MÜKEMMELLİK Genel Müdür Vahap Doğan SAMSUN 10 YAZ 2011 Medicana Sağlık Grubu, Ankara ve İstanbul'daki 'A' tipi VIP hastanecilik anlayışını Samsun'a taşıyor. YAZ 2011 11 Sağlıkta mükemmel yaklaşım MEDıCANA İLE KARADENİZ’E ULAŞIYOR MedIcana Samsun Hastanesi, ‘A tipi VIP hastanecilik’ anlayışını en son tıp teknolojisi, özenle düşünülmüş detayları, koşulsuz hasta memnuniyeti, uzman kadrosu ve bölgeye özel tıp hizmetleriyle artık Karadeniz’de. SAMSUN 12 YAZ 2011 'Fan Coil' sistemi ile her alanda istenilen düzeyde iklimlendirme olanağı var. Medicana Samsun Hastanesi, 38 branşta yaklaşık 90 uzman hekimin bulunduğu 610 kişilik bir kadroyla hizmet veriyor. Hastane ikisi 11, diğeri 10 katlık üç bloktan oluşuyor. YAZ 2011 M edicana Sağlık Grubu, yurt genelinde sekiz adet hastanesiyle uluslararası standartlarda sağlık hizmeti sunan, 20 yıllık sağlık deneyimi ile sektörün önde gelenlerinden kuruluşlarından biri. Grup, Ankara ve İstanbul'daki ‘A tipi VIP hastanecilik’ anlayışını, Medicana Samsun Hastanesi ile Karadeniz’e de taşıyor. Medicana zincirinin, 70 milyon dolarlık yatırım değeri bulunan sekizinci halkası Medicana Samsun Hastanesi, Karadeniz’in sağlık üssü olarak planlanırken, bölge ülkelerine yüksek kalitede sağlık hizmeti sunacak şekilde organize edildi. Medicana Hastaneler Grubu’nun mevcut yönetim kapasitesi, bilgi teknolojileri altyapısı, kalite/akreditasyon gücü ve sağlık turizminde almış olduğu mesafe, Medicana Samsun Hastanesi’nin bölgede lider sağlık kuruluşu olma sürecini hızlandırıp ,güçlendirecek altyapıyı sağlıyor. 13 Hedef büyük En son tıp teknolojisi ve konforuyla donatılan Karadeniz’in en büyük özel hastanesi Medicana Samsun Hastanesi, bölge iller ve çevre ülkelere, Türkiye'nin alanlarındaki uzman doktorlarıyla en üst düzeyde sağlık hizmetleri sunmayı hedefliyor. Kuruluşundan beri, sadece Samsun'a değil, bölge iller ve çevre ülkeleri göz önünde tutularak hayata geçirilen bu proje; Karadeniz Bölgesinde ‘Sağlık Turizmi’nin’ öncüsü olmayı amaçlıyor. 30 bin metrekare kapalı alan üzerine inşa edilen Medicana Samsun Hastanesi’nde tüm mekânlarda antibakteriyel özellikli malzemeler kullanıldı. ‘Fan Coil’ sistemi ile her alanda istenilen düzeyde iklimlendirme olanağı sunuldu. İkisi 11, diğeri 10 kattan oluşan 3 bloktan oluşan hastanede basınç kontrollü 9 asansör hizmet veriyor. Tüm koridor ve odalarda otomasyon sistemi ile özel basınçlandırma imkanı, enfeksiyon kontrolüne mühendislik yaklaşımının bir göstergesi. 7/24 nitelikli hizmet Medicana Samsun Hastanesi’nin hizmet vizyonu, sağlık hizmetinin 24 saat, 7 gün aynı nitelikte sunulması, hasta güvenliğinin ve hizmetin sürekliliğinin ve bütünlüğünün sağlanmasına dayanıyor. Medicana Samsun Hastanesi, Medicana zincirinin, 70 milyon dolarlık yatırım değeri bulunan sekizinci halkası MedIcana Samsun Hastanesi, Karadeniz’in sağlık üssü olarak planlandı. Medicana Samsun Hastanesi, en son teknolojiyle hizmet vermek üzere yapılandı. çağdaş teknik donanımı ile güncel tıbbi yaklaşımı bütünleştirerek, hastalara doğru, hızlı, güvenilir tıbbi hizmet sunma, hastaları anlaşılır tarzda bilgilendirme, yalnızca tanı ve tedavi safhasında değil, kişinin sağlıklı olma halini sürdürme konusunda da içinde bulunduğu topluma katkı sağlama kararlılığını taşıyor. Bu amaçla, Medicana Samsun Hastanesi, toplumu bilgilendirmeye yönelik seminerler, konferanslar ve kapsamlı eğitim programları belirli bir takvim halinde düzenlemeyi planlıyor. Uluslararası platformda tanınan, dünya standartlarında, çağdaş yenilikleri takip eden ve yeniliklere öncülük eden, diğer sağlık kuruluşları tarafından örnek alınan sağlık kurumu olmak, yurt içinde ve yurt dışında tüm hastalara en yüksek kalitede eşit bakım hizmeti vermek, hastaların kendilerini güven içinde hissettikleri ve tüm beklentilerinin karşılandığı bir sağlık kuruluşunda olduklarını hissetmeleri, hastanenin başlıca hedeflerini oluşturuyor. Konfor ve güven Medicana Samsun Hastanesi modern mimarisi, konforlu hasta odaları, hastaların rahatı ve güvenliği göz önüne alınarak tasarlandı. Gerektiğinde, ara yoğun bakım hizmeti ve acil, her türlü müdahalenin yapılabileceği alanlara dönüşebilecek alt yapıya sahip. Tek kişilik, süit ve VIP odalarda refakatçilerin de her türlü konforu düşünüldü. Her odada TV ve mini bar bulunuyor. 24 saat kesintisiz kafeterya hizmeti sağlanıyor. Tüm hastane ve hasta odalarında kullanılan boya ve duvar kâğıtları anti-statik ve anti-bakteriyel özelliklere sahip. Her odada merkezi klimahavalandırma sistemi bulunuyor. Hasta ve hasta yakınları kumanda panelinden rahatlıkla odalarının ısısını ayarlayabiliyor. Aynı zamanda hastane odalarının tümünde Hilton lavabolar mevcut. Bakteri filtrelerinden geçen taze hava girişleri her odada ayrıca planlanmış. Hasta odalarından ve hastane genelinde internet bağlantısı yapılabiliyor. Odalarda bulunan telefonlardan şehir içi, şehirlerarası ve milletlerarası telefon görüşmeleri yapmak mümkün. Akıllı bina Bina, akıllı bina teknolojisi ile yönetiliyor. Çağın şartlarına göre üstün teknoloji kullanılarak yapılandırılmış olan üçü Lainer Flow, dördü HEPA filtreli toplam yedi ameliyathane mevcut. Zengin cihaz parkuru ve tecrübeli personeli ile ameliyathane bölümü her türlü operasyonun başarıyla yapılmasını sağlayacak alt yapıya sahip. Medicana Samsun Hastanesi, 38 branşta yaklaşık 90 uzman hekimin bulunduğu 610 kişilik bir kadroyla hizmet veriyor. Uzman ve profesyonel hekim kadrosu, profesyonel hemşireleri ve nitelikli idari yönetici ve personeli, teknolojik yatırım, uzman kadro, uluslararası standartlar, çağdaş yönetim ve titiz hasta hizmetleri ile Özel Medicana Samsun Hastanesi bir metropol hastanesi. SAMSUN 14 YAZ 2011 Medicana Samsun bölgede tüm sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin aynı bünye içerisinde yapılabildiği tek hastane konumunda. YAZ 2011 Medicana Samsun, teknolojisiyle öne çıkıyor. Karadeniz’e özel sağlık hizmeti Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamalarında ilk sırayı hedefleyen Medıcana Samsun Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Ferhat Günaydın, konusunda uzman ve önde gelen isimlerin oluşturduğu bir ekiple çalışmanın haklı gururunu yaşıyor. 15 SAMSUN 16 YAZ 2011 Medicana, Samsun'da, grubun geliştirdiği hasta hizmetleri yönetim sistemini uygulayacak. “Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları tüm Medicana Grubu hastaneleri arasında ilk kez MedIcana Samsun bünyesinde hizmet verilecek başlıklardan biri olacak.” İlk hedef, özel uzmanlık alanlarında bölge halkına hizmet sunmak. YAZ 2011 17 M edicana Samsun’da kullanılan tıp teknolojisinin dünyadaki yeri nedir? Hastanemiz Medicana Sağlık Grubu’nun sekizinci ve son açılan en yeni hastanesidir. En son teknoloji tıbbi cihazlarla donatılmıştır. MR, Bilgisayarlı Tomografi, Dört Boyutlu Ultrasonografi, Dijital Mammografi, Panoramik Röntgen gibi görüntüleme sistemlerinin yanı sıra, ameliyathane, yoğun bakım gibi alanlarda da nitelikli ve son teknolojinin en gelişmiş cihazları tercih edilmiştir. ■ Medicana Samsun, tıp hizmetlerinde hangi standardı hedefliyor? Özel hastane ya da özel sağlık hizmeti, tanımı itibariyle de hastaların beklemeden ve yeterli sürede sağlık hizmeti alması olarak tanımlanabilir. Bu anlamda Medicana Samsun Hastanesi, grubun geliştirmiş olduğu hasta hizmetleri yönetim sistemi ve en son teknolojik altyapı ile hastalara uluslararası kalite standartlarında, çağdaş ve modern sağlık hizmeti sunmayı hedefliyor. Karadeniz Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise metrekare büyüklüğü olarak ilk beş kategorisindeki özel hastanelerinden biriyiz. Bölgede tüm sağlık hizmetleri ve gerekli tetkiklerin aynı bünye içerisinde yapılabildiği tek hastaneyiz. Samsun’da ise mevcut özel hastanelerin en büyüğünün iki katı büyüklük ve kapasiteye sahibiz. ■ Medicana Samsun ile Karadeniz bölgesi, bugüne kadar sahip olmadığı hangi hizmetlere kavuşmuş olacak? Türkiye ve bölge ölçeğinde, özel uzmanlık alanlarında bölge halkına hizmet sunmayı hedefliyoruz. Örneğin; çocuk ve yetişkin kemik iliği nakli merkezi için özel bir kat oluşturduk. Organ nakli için ise ayrı bir hasta katını, hizmete sunmak için hazır bekletiyoruz. Kanser cerrahisi özellikle önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Bu konuda deneyimli öğretim üyelerini kadromuza dâhil edip, onkoloji alanında önemli bir hizmeti halkımıza sunuyoruz. Parkinson cerrahisi ve beyin pili uygulamalarında sadece Samsun ya da Karadeniz bölgesinin değil, Türkiye’nin sınırlı sayıdaki kurumundan biri olmak en önemli ayrıcalıklarımızdan birisi. Ortopedi bölümümüzde unikondiler diz protezi ile total proteze geçme süresini uzatarak, hasta memnuniyetini en üst seviyelere çıkarmayı arzuluyoruz. Kemik kırıklarında kapalı kırık cerrahisi ile hızlı iyileşme imkânı sunabilen birikim ve tecrübede bir ortopedi ekibine sahibiz. Elbette kalp cerrahisi ekibini de burada söylemeden geçemeyeceğim. Bölgenin en tanınan ve ekol olmuş uzmanlarından oluşan cerrahi ekibimiz ise övünç kaynağımız. Tek ve iddialı alanlar meDICANA SAMSUN BAŞHEKİMİ OP. Dr. FERHAT GÜNAYDIN “Karadeniz Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise metrekare büyüklüğü olarak ilk beş kategorisindeki özel hastanelerinden biriyiz.” ■ Hastaya sunulan tıbbi hizmetlerde, bölgedeki diğer hastanelerden farklı bir anlayışı var mı? Sunulan tıbbi hizmette Karadeniz bölgesi ve Türkiye ölçeğinde ne ölçüde iddialı ve ayrıcalıklı olduğumuzdan bahsetmiştim. Bu konudaki avantajımızın ve iddiamızın temelinde, Medicana Grubu’nun İstanbul ve Ankara’daki yedi hastanesinden sonra Anadolu’da açılan ilk hastanesi olmamız yatıyor. Dünyada özel sağlık hizmetlerinde sunulan teknolojik imkanların ve hizmet kalitesi standartlarının artık çok daha yakın hale geldiği düşünülürse, bizim bölge ve Türkiye ölçeğinde tek ve iddialı olduğumuz alanlar bu açıdan bakıldığında daha büyük anlam ifade ediyor. ■ Medicana Samsun’un, diğer Medicana hastanelerinden farklı olarak, bölgeye özel tıbbi hizmetleri söz konusu olacak mı? Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamaları tüm Medicana Grubu hastaneler arasında ilk kez Medicana Samsun bünyesinde hizmet verilecek başlıklardan biri olacak. Kanser vakalarının Karadeniz bölgesinde göreceli yoğunluğu göz önüne alınarak, onkoloji alanında özel olarak planladığımız çalışmalar ve uygulamalar da var. ■ Özellikle hizmet götürmeyi hedeflediğiniz spesifik sağlık sorunları var mı? Tüm Türkiye ölçeğinde Parkinson tedavisi ve beyin pili uygulamalarında ilk sıralardaki kurumlardan biri olmak ana hedefimiz. Spesifik hizmet başlıklarımız arasında; kemik iliği ve organ nakli, tüp bebek uygulamaları, özellikle onkolojik tedavilerde tümörün saptanması ve radyoterapi planlamasında en ileri medikal görüntüleme tekniği olan PET/CT uygulamaları en önemli hizmet başlıklarımız olarak sıralanabilir. SAMSUN 18 YAZ 2011 Medicana Samsun Hastanesi'nin birinci önceliği, Karadeniz'in yanı sıra Rusya, Gürcistan, Ukrayna ve Türki cumhuriyetler. Hedef YAZ 2011 19 Mükemmellik! MedIcana Samsun Hastanesi Genel Müdürü Vahap Doğan, Karadeniz bölgesindeki sağlık turizminde 10 milyon kişiye özel ve mükemmel hizmeti sunacaklarını özellikle vurguluyor. SAMSUN 20 YAZ 2011 Tüm personele teorik ve pratik eğitim veriliyor. Hastane 220 yatak kapasiteli. Medicana Samsun Hastanesi 30 bin metrekare alan üzerine kurulu. M MEDICANA SAMSUN GENEL MÜDÜRÜ VAHAP DOĞAN “Samsun’da yedi özel, 18 devlet hastanesi ve bir üniversite hastanesi bulunuyor. Bu sayı, geçiş yolları üzerinde bulunan şehir için yeterli değil.” YAZ 2011 edicana Samsun hastanesinin misyonu ve vizyonu nedir? Medicana Sağlık Grubu’nun tüm hastaneleri, ortak vizyon ve misyona sahip. Medicana Samsun Hastanesi olarak; uluslararası platformda tanınan, dünya standartlarında, çağdaş yenilikleri takip eden ve yeniliklere öncülük eden, diğer sağlık kuruluşları tarafından örnek alınan sağlık kurumu olmayı istiyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında tüm hastalarımıza en yüksek kalitede eşit bakım hizmeti veren, hastalarımızın kendilerine güven içinde hissettikleri ve tüm beklentilerinin karşılandığı sağlık kurumu oluşturmak vizyonumuz. Misyonumuzu ise toplumun her kesiminden hastaya yüksek kalitede sağlık hizmeti sunmak, sağlık sektöründe iş imkanı yaratarak ülke ekonomisine katkı sağlamak, personelimizin sürekli gelişmesini ve güven içinde mutlu çalışanlar yaratmak şeklinde özetleyebiliriz. ■ Samsun’un seçilmesinin özel bir nedeni var mı? Samsun artık metropol kent olma yolunda. Şehir, geçmişi ve bugünüyle tarih ve kültür kenti. Sahip olduğu değerlere ek olarak, Samsun’un aynı zamanda gerçek bir sağlık kenti olması için çaba gösteriyoruz. Samsun’da 7 özel, 18 devlet hastanesi ve 1 üniversite hastanesi bulunuyor. Bu sayı, geçiş yolları üzerinde bulunan şehir için yeterli değil. Çünkü Samsun ilk aşamada 5 milyon nüfusa hitap ediyor. Bununla birlikte Samsun’un karayolları geçiş noktasında olması, havaalanı ve limanının bulunması burayı seçmemizin asıl nedenini. . ■ Medicana Samsun, ne kadar sürede hizmete hazır hale geldi? Medicana Samsun Hastanesi, Samsun ilimizin en büyük şirketlerinden olan Borsan Şirketler Grubu bünyesinde bulunan Birleşik Grup Özel Sağlık Hiz. A.Ş. sahipliğinde 2006 yılında inşaatı başlandı. Nisan 2010 Medicana Sağlık Grubu ile ortak oldu. İnşaat ve cihaz yerleşimi Mayıs 2011’de bitti. Tüm personele hizmet için teorik ve pratik eğitimler verilmeye devam ediliyor. Hastanın, merkeze girişinden taburcu olana kadar yaşadığı süreç drama yöntemiyle canlandırılıyor, böylece personelin hastaneyi yaşaması sağlanıyor. 70 milyon dolarlık yatırım değeri bulunan 21 Medicana Samsun Hastanesi’nin, Karadeniz Bölgesi’nin sağlık üssü olması planlanıyor. Karadeniz'in en büyüğü ■ Medicana Samsun Hastanesi’nin, belli başlı özellikleri nelerdir? 30 bin metrekare kapalı alan üzerine inşa edilen Medicana Samsun Hastanesi; 4 VIP Oda, 8 Suit Oda, 75 Yoğun Bakım, 133 Tek Kişilik Hasta Odası, 220 yatak kapasiteli. Kardiyoloji ve Acil Gözlem ünitesi ise 35 yatak kapasitesine sahip. Hastanenin 150 araçlık kapalı ve açık otoparkı bulunuyor. Modern Görüntüleme Merkezi (Radyoloji) cihazları (MR - BT – Mammografi - Röntgen - 4D USG’ler), en son teknoloji ile donatılmış laboratuvarları ve hastane açılışından bir süre sonra hizmete girecek olan Kemik İliği Merkezi, Tıbbi ve Radyasyon Onkoloji Merkezi, Nükleer Tıp Bölümü, Tüp Bebek Merkezi ile hastanemiz tam bir sağlık kompleksine dönüşecek. ■ Sağlık hizmeti götürmeyi planladığınız bölge neresi? İlk aşamada Ordu, Giresun, Artvin, Rize, Çorum, Amasya, Tokat, Trabzon ve Sinop’la birlikte 5 milyon kişiye hizmet vereceğiz. Sonrasında ise ulaşım şartlarının kolaylaşmasını takiben ve bazı branşları ön plana çıkartmak suretiyle 10 milyon kişiye ulaşmayı planlıyoruz. En son tıp teknolojisi ve konforuyla donatılan Karadeniz’in en büyük özel hastanesiyiz. Bölge iller ve çevre ülkelere, uzman doktorlarıyla en üst düzeyde sağlık hizmetleri sunmayı hedefliyoruz. Ukrayna, Rusya, Gürcistan ve Türki Cumhuriyetler birinci önceliğimiz olacaktır. Bunun yanında Medicana ve Borsan gruplarının sosyal sorumluluk ve ticaret ilişkisi olan 50 ülke ile de koordinasyonda olacağız. Karadeniz Bölgesinde “sağlık turizminin” öncüsü olmaya adayız. ■ Medicana Samsun’un, hizmet ilkeleri neler ? İnsan ve hasta haklarına saygılı, çevreye duyarlı, bilimsel ilkeleri ve bilgiyi, meslek ahlakını ve uluslararası hizmet kalitesi standartlarını temel alan etik değerlere bağlı, tedavi edici uygulamalar yanında koruyucu sağlık çalışmalarını da kapsayan kaliteli hizmetlerini, din, dil, ırk, cinsiyet ve bölge ayrımı gözetmeksizin, nitelikli uzman kadro ile mükemmele ulaştırma kararlılığı, bizim en temel değerlerimiz. AĞIZ VE DİŞ 22 YAZ 2011 Çiftehavuzlar Diş’te hastalar ağız ve diş sağlığı açısından aradıkları her şeyi son derece şık mekânlarda ve Medicana konforuyla bulabilecekler. YAZ 2011 23 Anadolu yakasında 7/24 diş merkezi MedIcana Sağlık Grubu, Bahçelievler Diş Merkezi’nin ardından ikinci diş merkezini Kadıköy Çiftehavuzlar’da açıyor. M edicana Sağlık Grubu, 2007 de Bahçelievler Haznedar’da açtığı ilk diş merkezinin ardından, ikinci ağız diş sağlığı merkezini Kadıköy Çiftehavuzlar’da hayata geçiriyor. Gerek donanımı gerek kadrosuyla Anadolu yakasında bu alandaki önemli bir boşluğu doldurmayı hedefleyen Medicana Çiftehavuzlar Diş Merkezi, binasının seçkin tasarımıyla da öne çıkıyor. 24 saat açık ve tüm ağız-diş sağlığı disiplinlerinde hizmet veren merkezi tüm İstanbullular’ın hizmetine sunma konusunda çalışmaları devam eden Medicana Sağlık Grubu, ağız ve diş sağlığı ile ilgili her türlü tanı ve tedavinin gerçekleştiği ve diş hekimliğinin bütün ihtisas dallarının aynı çatı altında toplandığı ikinci merkezini Kadıköy Çiftehavuzlar’daki binasında açıyor. Son teknolojiyle ve modern cihazlarla hizmet vermeye başlayacak olan Medicana Çiftehavuzlar Diş’te hastalar ağız ve diş sağlığı açısından aradıkları her şeyi son derece şık mekânlarda ve Medicana konforuyla bulabilecekler. Türkiye’de ihmal edilmiş bir konu olan ağız Ağız ve diş sağlığı ile ilgili her türlü sorunun çözümünün mümkün olduğu Çiftehavuzlar Diş Merkezi’nde, hasta günün hangi saatinde gelirse gelsin karşısında mutlaka bir uzman bulacak. ve diş sağlığı konusunda önemli bir boşluğu dolduracak olan Medicana Çiftehavuzlar Diş Merkezi; son teknolojik donanımı, deneyimli uzmanları, modern ve konforlu hizmet alanlarıyla ağız ve diş sağlığı konusunda tüm branşlarda hizmet verecek. Tamamı diş hekimliğinde akademik kariyere sahip olan deneyimli uzman hekimlerden oluşan kadrosuyla Çiftehavuzlar Diş Merkezi’nde tedavi kadar koruyucu hekimliğe de önem verilecek. Bunun için halka yönelik taramalar yapılacak, gençlere ve çocuklara ağız ve diş sağlığının anlatıldığı seminerler verilecek. Günümüz modern tıp dünyasında, teknolojisi en hızlı gelişen diş hekimliği alanında tüm donanımın sağlanacağı Çiftehavuzlar Diş Merkezi, ortodontiden çene cerrahisine, diş estetiğinden, implantolojiye kadar tüm branşlarda hizmet verecek. Ağız ve diş sağlığı ile ilgili her türlü sorunun çözümünün mümkün olduğu merkezde, hasta günün hangi saatinde gelirse gelsin karşısında mutlaka bir uzman bulacak. Bulunduğu lokasyondaki diğer ağız diş sağlığı merkezlerinden de hasta sevk edilebilecek donanım ve yeterlilikte planlanan Medicana Çiftehavuzlar Diş Merkezi, Eylül 2011 de hizmete girecek. Bu arada Medicana’nın ağız ve diş sağlığı ile ilgili her türlü tanı ve tedavinin gerçekleştiği ve diş hekimliğinin bütün ihtisas dallarının aynı çatı altında toplandığı ilk merkezi olan Bahçelievler Diş de, ağız-diş ve çene cerrahisinden, proteze, implant ve ortodontiden estetik çene cerrahisine kadar pek çok alanda, Avrupa yakasında 365 gün, 24 saat komple hizmet sunuyor. Kalp-Damar Cerrahisi 24 YAZ 2011 Sağlıklı bir kalp, aşırı sıcaklardan pek etkilenmez. Etkilenmesi için kalp problemlerinin olması gerekir. Bu kalp sıcaklara nasıl dayanır? Aşırı sıcaklar en çok kalp hastalarını zorluyor. Ameliyat geçirmiş olsun veya olmasın, kalp hastaları sıcak havalarda nelere dikkat etmeli? Bu sorunun yanıtını MedIcana Çamlıca Hastanesi KalpDamar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Işık verdi. YAZ 2011 25 prof. Dr. Ömer Işık “Kalp ameliyatı geçirmiş birinin, güneşin en yakıcı olduğu zamanlarda plajda veya sokakta durmaması lazım. Aşırı sıvı kaybına yol açacak kadar efor harcamamalı. Çok terliyorsa, kaybettiği sıvıyı yerine koymalı.” BUNLARA DİKKAT EDİN Kalp ameliyatı geçirmiş birinin, bu maddelere dikkat etmeli: Güneşin yakıcı olduğu zamanlarda plajda veya sokakta durmayın. Aşırı sıvı kaybına yol açacak efor harcamayın. Bol sıvı alın, ama abartmayın. Ağır yiyeceklerden uzak durun. Vücudu yoracak hareketlerden kaçının. Alkol almayın. ıcak hava ile kalp arasındaki bağlantı nedir? Sıcak havada aşırı sıvı kaybı olabilir. Bununla birlikte, bizim elektrolit dediğimiz, sodyum, potasyum gibi maddeler terle birlikte kaybolabilir. Özellikle potasyum, kalbin ritmini düzenler. Potasyum eksikliğinde veya fazlalığında kalp ritmiyle ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Kalbin güçlü kasılmasını sağlayan kalsiyumda eksilme olabilir. Diğer taraftan, aşırı sıvı kaybına bağlı olarak tansiyon düşebilir. Tansiyon düştüğünde refleks bir etkiyle kalp, vücuda daha fazla sıvı pompalayabilmek amacıyla hızlı ve güçlü çalışmaya başlar. Dolayısıyla kalbin oksijen tüketimi artar. Aşırı sıcakların kalbi etkilemesi için kalple ilgili birtakım problemlerin olması gerekir. Sağlıklı bir kalbin aşırı sıcaklardan, büyük miktarda elektrolit kaybı olmadıkça etkilenmesi pek beklenmez. ■ Kalp ameliyatı geçiren biri hangi konularda hassas oluyor? Yapılan ameliyatın cinsine, ameliyat gerektiren hastalığa bağlı olarak değişiyor. Dört temel kalp ameliyatımız var. Doğumsal bozukluklar nedeniyle çocuk yaştakilere yapılan ameliyatlar. Kalp kapaklarındaki bozukluklar yüzünden değiştirme veya tamir ameliyatları. Orta ve ileri yaşlarda gördüğümüz, kalbi besleyen damarlardaki daralmalar nedeniyle yaptığımız by-pass ameliyatları. Bir de kalpten çıkan damarların ameliyatları var. Bunların arasında en büyük oranı by-pass ameliyatları oluşturuyor. Özellikle kalp kapağı değiştirme ameliyatlarında, mekanik kapak takılmışsa, kan sulandırıcı ilaç alması lazım. Bir kan tetkikiyle birlikte bu ilacın dozunun ayarlanması lazım. Sıcak havalarda bu denge ani bozulmalar gösterebilir. Gelelim by-pass operasyonlarına. By-pass operasyonunun sebebi, halk arasında damar sertliği olarak bilinen durum. Bu tür hastalarda kandaki kolesterol gibi belli maddelerin çoğalmasına bağlı olarak, ki bu hastaların çoğu sigara içen kişiler olurlar, akciğerlerdeki sorunlar yüzünden kanın pıhtılaşması olasılığı fazladır. Çoğunda ek olarak hipertansiyon ve şeker de büyük olasılıkla vardır. Bunların hepsi de aşırı sıcaklardan çok etkilenir. Ama by-pass ameliyatı olmuş birisi, aynı sebeplerden veya bilmediğinden by-pass ameliyatı olmamış birine göre aşırı sıcak havalarda daha şanslıdır. Çünkü bu hastalığın yol açabileceği birtakım yan etkileri by-pass ile ötelemiş, ertelemiş, en aza indirmiş oluyorsunuz. Sıvı kaybına dikkat ■ Kalp ameliyatı geçirmiş biri, aşırı sıcakların etkisinden kendini nasıl koruyabilir? Güneşin yakıcı olduğu zamanlarda plajda veya sokakta durmaması lazım. Aşırı sıvı kaybına yol açacak kadar efor harcamamalı. Çok terliyorsa, kaybettiği sıvıyı yerine koymalı. Ama bunu abartmamalı. Çünkü bazılarında kalp yetmezliğine eğilim varsa, kalp zaten iyi çalışmıyorsa, bu sefer tuz ve sıvıyla kalbe yüklendiğiniz zaman kalp yetmezliği tablosu ağırlaşabilir. Aşırı sıcaklarda daha serin bir yerde oturması lazım. Ağır yiyecekler yememeli. Mide ağır çalıştığında, oraya daha fazla kan pompalamak için kalbin yükü de artar. Vücudu fazla oksijen tüketimine sevk eden fizik hareketlerden, giysilerden, ağırlıklardan arındırması gerekir. Alkolden de uzak durulmalı. ■ Sıcağa aşırı nem de eklenince daha mı zorluyor? Aşırı nem daha ziyade akciğerlere etki eden bir faktör. Kalp hastalarının önemli bir bölümünde de akciğerler bu olaya eşlik edebilir. Örneğin, damar sertliği olanların çoğu sigara içicisidir. Bazı kalp hastalıklarında kalbin kanı vücuda yeterince pompalayamamasının getirdiği sebeplerle akciğerlerde sıvı birikmesi görülebilir. Aşırı nem, bu mekanizmayla akciğerleri etkilediği için kalp hastalarında zararlı olabilir. Ayrıca elektrolit kaybı aşırı nemde daha fazla oluşabilir. Enfeksiyon 26 YAZ 2011 Besinden zehirlenince ne yapmalıyım? Tadı ve kokusuyla bizi kendine çeken, dış görünüşüyle iştahımızı kabartan yiyeceklerin içi zararlı bakteri kaynıyor olabilir. MedIcana Çamlıca Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Yavuz uyarıyor: “Besin zehirlenmesi durumunda bulantı ve ishal önleyici ilaçlar kullanmayın.” B esin zehirlenmesi nedir? Besin zehirlenmesi, herhangi bir yiyecek ya da içeceğin tüketimi sonucu meydana gelen enfeksiyon veya zehirlenme durumudur. Besin enfeksiyonları, zararlı bakterilerin ürediği yiyeceğin tüketilmesi sonucu oluşur. ■ Buna yol açan etkenler neler? Etkenleri arasında kimyasal maddeler, doğal besin toksinleri, metaller, tarım ilaçları, deterjanlar, plastikler, parazitler ve mikroorganizmalar (bakteri, küf, maya) sayılabilir. Besin saklamaya uygun olmayan araç gereçlerden de zehirli maddelerin çözünmesiyle besine metal bulaşabilir. Asitli besinlerin bakır veya kurşun içeren kaplarda saklanması ya da besinlerin kalaysız bakır kaplarda bekletilmesi de ağır metal zehirlenmelerine yol açabilir. 12 saatte 1 milyar bakteri Dr. Meltem Yavuz ■ Zehirlenmelerin baş sorumlusu nedir? Mikroorganizmalar içerisinde özellikle bakteriler, besin kaynaklı pek çok hastalığın temel sorumlusudur. Genellikle hijyenik yönden uygun olmayan koşullarda hazırlanan, pişirilen ve saklanan besinlerde üreyen bakteriler ve bu bakterilere özgü toksinler, besin zehirlenmelerine neden olabilir. ■ Toksinler de bakterilerden mi kaynaklanıyor? İnsanlar gibi bakteriler de artık maddeler üretir ve öldüklerinde parçalanırlar. Bu parçalanma sonu- “Bakteriler üremek için çoğunlukla et, süt, tavuk, balık, yumurta gibi protein yönünden zengin besinleri tercih ederler.” cu ‘toksin’ adı verilen zehirli bir madde açığa çıkar. Renksiz, kokusuz ve tatsız olan toksinler, normal pişirme ile zor imha edilir, çünkü ısıya dirençlidirler. ■ Bakteriler hangi koşullarda kolay ürer? Üremek için et, süt, tavuk, balık, yumurta gibi besinleri tercih ederler. Bakteriler, türlerine göre, -10 dereceden +100 dereceye kadar geniş bir sıcaklık aralığında canlılıklarının sürdürebilir. En iyi çoğalabildikleri sıcaklık aralığı 5-65 derece arasıdır. Besinleri dondurma işlemi çoğu bakteriyi öldürmez. Ayrıca zaman faktörü de önemlidir. Uygun koşullarda, tek bir bakteriden 7 saat içinde 2 milyon, 12 saat içinde 1 milyar bakteri üreyebilir. ■ Bakteriler besinlerimize hangi yollardan bulaşıyor? Başlıca bulaşma kaynakları, toz, toprak, haşere, kemirgen ve diğer hayvanlar, su, potansiyel riskli besinler ve çöplerdir. Ancak, insanın kendisinin de birçok zararlı bakterinin kaynağı olduğu unutulmamalıdır. İnsanın boğaz, burun, el, deri, bağırsak ve dışkısı bakterilerle yüklüdür. ■ Besin zehirlenmesi hangi belirtileri verir? Genellikle aniden başlar. Belirtileri 30 dakika ile 72 saat arasında ortaya çıkabilir. İshal, bulantı, kusma, şiddetli karın ağrıları ve karında kramplar gibi şikâyetlerin yanı sıra, bazen ateş de görülebilir. Kişilerin gösterdikleri tepki, bakteri ve türüne, tüketilen miktara ve kişinin bakteriye karşı duyarlılığına bağlı olarak değişir. YAZ 2011 27 Besin zehirlenmesi durumunda bulantı, kusma, şiddetli karın ağrıları ve karında kramplar gibi şikayetler görülebilir. “Dinlenin ve bol su tüketin” Besin zehirlenmesinden kuşkulandığımızda neler yapmalıyız? Kusma ve ishal vücudun zehri dışarı atma yöntemlerindendir. Bu nedenle besin zehirlenmesi şikâyetlerinin başlamasını takip eden 24 saat içerisinde kesinlikle bulantı ve ishali önleyici ilaçlar kullanmamak gerekir. İshal ve kusmayı artıracak düşüncesiyle hiçbir şey yememek yanlış bir davranıştır. İshal tedavisinin en iyi şekli dinlenmek ve bol miktarda sıvı (temiz içme suyu, ayran, maden suyu, şekersiz çay) tüketmektir. İshal geçene kadar yoğurt, pirinç lapası, haşlanmış patates, ekşi elma, taze sıkılmış meyve suları ve kompostolar tüketilmeli, asitli içecekler ve hazır konsantre meyve sularından uzak durulmalıdır. Sebzeleri pişirdikten, meyveleri de yıkayıp kabuğunu soyduktan sonra tüketmek gerekir. Erik, kayısı, incir, üzüm, karpuz gibi meyveler bağırsak hareketlerini artırdığı için yenmemelidir. Ne zaman hekime başvurmalıyız? Kanlı ishal varsa, ishal ile beraber seyreden boyun sertliği, şiddetli baş ağrısı ve ateş söz konusuysa ve zehirlenme belirtileri iki günden fazladır devam ediyorsa hemen bir hekime başvurmak gerekir. DERMATOLOJİ 28 YAZ 2011 “Bronz değil, beyaz cilt sağlıklıdır” Güneş koruyucu kremlerin önemini anlatan MedIcana InternatIonal Ankara Hastanesi uzmanlarından Banu Öztürk Başsoy uyarıyor: “Güneş aracılığıyla bronzlaşmış, hasarlaşmış cilt kesinlikle sağlıklı değil.” YAZ 2011 29 Güneş koruyucu kremlerle sağlıklı bir bronzluk elde etmek için, en az 15 faktörlü kremler kullanılmalı. DERMATOLOJİ 30 YAZ 2011 Altı yaşından küçük çocukların derisi ince olduğu için kimyasal kremler kullanılmamalı. GÜNEŞİN NEDEN OLDUĞU BEŞ CİLT SORUNU Banu Öztürk Başsoy, güneşin neden olduğu cilt sorunlarını şöyle sıralıyor: 1- Birinci derece güneş yanığı, gün ortasında korunmasız olarak 15-30 dakika maruziyet sonrası gelişen kızarıklıktır. Kızarıklığın genişliğine göre baş ağrısı, halsizlik, bulantı, bazen kusma ve bayılma olabilir. Güneş yanıkları, özellikle çocukluk döneminde geçirilirse, ileride deri kanserlerinin gelişimi açısından yüksek risk taşır. 2- Güneş ışınları hücre çekirdeğinin DNA'sında bozulmalara neden olur. Yıllar içinde cildin kendi kendini iyileştirme kapasitesi azalır. Erken cilt yaşlanmasına yol açar 3- Lekelenme ve benlerin sayısında artışa ve ileriki yıllarda kanser gelişimine neden olabilir. 4- Güneş ışınları uzun süreli yoğun olarak alındığında vücudun bağışıklık sistemini baskılar. 5- Kontrolsüz güneş banyoları, sedef, vitiligo gibi cilt hastalıklarını şiddetlendirebilir ve bazı romatizmal hastalıkları (sistemik lupus eritematosus gibi) başlatan bir faktör de olabilir. G üneşten korunmanın temel prensipleri nelerdir? Bebek ve çocuklar, güneşe korunmasız çıkarılmamalı, mutlaka giysi, şapka, gözlük, güneş koruyucu kremlerle korunmalıdır. Gün ortası saatlerde (11:00-15.00) kimse direk güneş ışınlarına maruz kalmamalıdır. Diğer saatlerde duş, deniz, havuz sonrası güneş koruyucu kremler tekrar sürülmelidir. ■ Güneş koruyucu kremlerle, güneşten ne kadar korunabiliriz? Güneş koruyucu kremlerle sağlıklı bir bronzluk elde etmek mümkün. En az 15 faktörlü kremler kullanılmalıdır. Ayrıca özel bir durumunuz yoksa en fazla 30 faktörlü kremler tercih edilmeli. 50 faktörlü kremleri doktorla görüşmeden kullanmamakta fayda var. 11.00 -15.00 saatleri arasında güneş koruyucu kremler kullanılsa ya da şapka ve uzun tişörtler giyilse bile güneşe çıkmak yine çok tehlikelidir. ■ Bronz bir cilde sahip olmak sağlıklı mı? Sağlıklı olan beyaz bir cilde sahip olmaktır. Güneş aracılığıyla bronzlaşmış, hasarlaşmış cilt kesinlikle sağlıklı değil. ■ Bebeklerde nelere dikkat edilmeli? Bir yaşına kadar güneşten korumak gerekir. İlk bir yıl içinde çıkan benler doğuştan kabul edilir. Her güneşe maruz kalmanın ardından benlerin sayısı artar. Bu da o benler üzerinde ileriki yıllarda kanser riskini artıracaktır. Altı yaşından küçük çocukların derisi ince olduğu için kimyasal filtreli güneş koruyucular kullanılmamalı. Mineral filtreli olanlar tercih edilmeli. ■ D vitamini yapımı için güneşe ihtiyacımız var… Evet, güneş ışınları etkisiyle böbreklerde yapılan D vitamini bizim bağışıklık ve kas iskelet sistemimizin güçlenmesi açısından çok önemlidir. Son yıllarda 50 ve üzeri güneş koruyucu kremi kullanımının fazla olması ve bizim gibi kapalı giyinen toplumlarda D vitamini eksikliği erişkinlerde de olmaktadır. Örneğin sabah 08.00-09.00 arası güneş koruyucu kullanmadan bir saatlik güneş banyosu D vitamini yapımı için fazlasıyla yeterlidir. ■ Solaryum hakkında ne söylemek istersiniz? Sağlıklı bir yöntemmiş gibi anlatılıyor ama solaryum da, güneş ışınları gibi cilt yaşlanması, kanser ve ben oluşumuna yol açabiliyor. O yüzden yılda 12 seanstan yani ayda 1 seansten fazla, cildim güzel görünsün diye gereksiz yere solaryum kabinlerinde uv alınmamalıdır. iSeanslar 10 dakikayı geçmemelidir. “Bulutlu havada ve suyun altında yüzerken de güneş ışınlarına maruz kalırız. Denizden çıkıp, duş aldıktan sonra da güneş kremi sürülmeSi gerekiyor.” DR. BANU ÖZTÜRK BAŞSOY YAZ 2011 31 Sabahları 08.00-09.00 arası bir saatlik güneş banyosu, D vitamıini almak için yeterli. GASTROENTEROLOJİ 32 YAZ 2011 Vücudumuzun fabrikası durumundaki karaciğerin baş düşmanı yağlanma. N YAZ 2011 33 Karaciğerimiz neden hayati bir organ? Karaciğer vücudun fabrikasıdır. Dışarıdan aldığımız tüm maddeler, karaciğere uğrayıp geçmek zorundadır. Kimisini, örneğin ilaçları parçalar, metabolize eder, safra yoluyla atar, bir kısmını kana verir. Aynı zamanda aldığı parçalardan sentez yapar. N elere dikkat etmemiz lazım? En önemlisi karaciğerin sağlıklı kalmasıdır. Örneğin kilo almak, karaciğer yağlanmasına yol açabilir. Yağlı karaciğer sıklıkla olmasa da karaciğer sirozu gibi ciddi sonuçlara neden olabilir. Fazla miktarda alkol kullanmak, karaciğer için sorun yaratır. ■ Karaciğerin yorulması ne demek? Çok çalışması anlamına mı geliyor? Karaciğerin fonksiyonlarını, karaciğer enzimleri, Protrombin zamanı, sentezlediği albumin miktarını ölçerek kontrol etmekteyiz. Bu değerlerdeki bozulmayı karaciğer yorgunluğu (hasarlanma) olarak değerlendirebiliriz. ■ Hepatit nasıl bir hastalıktır? Hepatit, karaciğerin iltihabı hadisesidir. Virüsler, bakteriler, alınan çeşitli toksik maddeler (alkol, ilaç) hepatite yol açabilir. Aynı zamanda vücut, karaciğeri yabancı doku gibi kabul edip, ona karşı oluşturduğu antikorlar ile otoimmun hepatit dediğimiz hastalığa yol açar. Hepatit aynı zamanda genetik olarak da( örn: Wilson hastalığı) ortaya çıkabilir. B ve C önemli Hepatit A endomik görülür. Hastalık fekal-oral; virüsün bulaştığı su ve besinlerin alınması ile yayılır. Karaciğer yetersizliğine nadiren yol açar. İyileşme tam olur. Kronik karaciğer hastalığına yol açmaz. Halk arasında sarılık olarak adlandırılan hepatit türüdür. Hepatit B ve C kan, kan ürünleri, vücut salgıları( semen, tükürük) ile bulaşır. Hepatit B’de akut hepatit dediğimiz dönemde nadiren sarılık olur. Daha çok gribal infeksiyon gibi seyreder. Hepatit B virüsü ile karşılaşan şahısların büyük bir kısmı tam olarak iyileşir (yaklaşık yüzde 80-85). Bir kısım hasta, virüsü taşır. O hastanın bağışıklık sisteminin cevabına göre karaciğeri hastalanmaz. Ortalama yüzde 20’nin yüzde 5 kadar kısmında virüsün varlığı, kronik hepatit dediğimiz karaciğer yetersizliğine gidecek tablonun içine girer. Hepatit C’nin bulaşma yolu Hepatit B gibidir. Hepatit B’ye göre biraz daha zor bulaşır. Hepatit B ve C, bilinen en sık viral kronik hepatit nedenidir. ■ Bu virüsler nasıl bulaşıyor? Hepatit A; fekal-oral bulaşır. Virüs içeren atıkların sulara karışması, o sudan içilmesi, yiyeceklerin doç. Dr. Laika Karabulut yıkanması, suda diş fırçalama gibi yollarla bulaşır. Hepatit B ve C, kan ve kan ürünleri ve vücut sıvıları yoluyla bulaşır. Operasyonlar, kan transformasyonları, piercing, iğne batmaları, kuaför ve berberlerde ortak kullanılan kana bulaşma olasılığı olan aletler, cinsel ilişkiden bulaşmaktadır. Hepatit B ve C, gebelikte de anneden çocuğa geçebilir. Hepatit B’de, C’ye göre anneden bebeğe geçişi daha yüksektir. Hepatit B (HBV) infeksiyona karşı koruyucu aşı mevcut olup, özellikle riskli mesleklerde (sağlık çalışanları, manikür, pedikür yapanlar gibi) çalışanlar mutlaka aşılanmalıdır. Hiçbir hepatit virüsü solunumla geçmez. Hepatit C aşıları üzerinde birçok çalışma olmasına rağmen üniversal bir aşı halen yoktur. “Hepatit B ve C’de hastalık sinsi ilerler. Hasta iyice halsizleşir. Bir kısım hasta bunu hiç yaşamaz, ayakta atlatır.” RADYOLOJİ 34 YAZ 2011 KLASİK MÜZİKLE AĞRISIZ VARİS TEDAVİSİ VARİSTEN KORUNMAK İÇİN… • Çok hareket edin. Uzun yolculuklarda birkaç adım atmaya çalışın. • Her gün 30 dakika aralıklı olarak bacaklarınızı vücut seviyenizin yukarısında tutun. • Sıcaktan sakının. Duştan sonra bacaklarınızı soğuk su ile yıkayın. • Bacak bacak üzerine atarak oturmayın. • Dar kıyafetlerden, yüksek topuklu ve dar ayakkabılardan kaçının. • Beslenmenize dikkat edin. • Spor bacaklarınızın dostudur. Bacak bacak üzerine atarak oturmak, ileride varise yol açabiliyor. Ayrıca hekimin verdiği ve sabah akşam yapılan 15 dakikalık egzersiz, varisi önlüyor. YAZ 2011 35 Varis, önemsenmediğinde geri dönülmez sonuçlar yaratacak kadar tehlikeli bir toplardamar hastalığı. Medıcana Çamlıca Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mutlu Cihangiroğlu, hastalığa karşı lazer ve klasik müzikle savaşıyor. PROF. Dr. MUTLU CİHANGİROĞLU aris nedir? Bir toplardamar hastalığıdır. Toplardamarlar kanı, akciğerlerde temizlenmek üzere kalbe taşıyan damarlarımızdır. Toplardamarların, atardamarlardan farklı olarak, kendi içinde kapakçık sistemi vardır. Bu kapakçıklar, kanın kalbe gidişine izin verirken, aksi yönde valf mekanizması gibi çalışır ve kanın geri kaçmasını engeller. Varis dediğimiz hastalıkta, kapakçıklarda bozulmalar oluyor ve kan kaçak yapıyor. Sızan kan, vücudun alt kısımlarında yavaş yavaş birikmeye, cilt altında toplardamarları genişletmeye başlıyor. İşte bu genişlemiş toplardamarlara, varis diyoruz. ■ Varisin sebepleri neler? Genetik faktörler, mesleki nedenler veya daha önce geçirilmiş damar pıhtılaşması, varis oluşumuna yol açabiliyor. Kapakçıkların nasıl bozulduğu, mekanizmasının ne olduğu, tamamen anlaşılmış değil. Mesleki nedenlerden çok zorlanmaya bağlı olduğunu biliyoruz ama genetik nedenleri tam anlayabilmiş değiliz. Ama ailesinde varis olan bir kadın, eğer önlem almamışsa çok büyük “Bizim temel yaklaşımımız, eğer varis varsa, toplardamar haritasının mutlaka doppler ultrasonografi cihazıyla çıkarılarak, yetmezlik nedeninin ortaya konmasıdır.” olasılıkla bu sorunu yaşıyor. ■ Varisi olan kişi hangi şikâyetlerle hekime başvurur? Genç kadınlar kozmetik nedenlerle varisi fark edip şikâyetçi oluyorlar. Büyük çoğunluğu ise bacaklarda kasılma, ağrı, dolgunluk, kramplar ve huzursuzluk hissiyle başvururlar. ■ Kişi bu şikâyetlerini dikkate almaz ve hekime başvurmazsa ne olur? Varis ilerleyici bir hastalıktır. Tedavi edilmezse de gittikçe ayak beslenmesini etkiler, renk değişikliklerine yol açar, ülserlere sebep olur ve iyileşmeyen yaralara kadar varır. Kangrene kadar bile gidebilir. Bir süre sonra varisler içerisinde pıhtılaşmalar oluşur, bu pıhtılaşmalar da damar tıkanıklıklarına yol açar. Köpük tedavisi ■ Varis kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda mı görülüyor? Kadınlarda daha yaygın. Kadınlardaki hormon sirkülasyonu, varis gelişimini hızlandırıyor. Hamilelik de etkiliyor. ■ Medicana’da nasıl bir tanı ve tedavi yöntemi uyguluyorsunuz? Varisler gözle görerek teşhis edilebilir. Bizim temel yaklaşımımız, eğer varis varsa, toplardamar haritasının mutlaka doppler ultrasonografi cihazıyla çıkarılarak yetmezlik nedeninin ortaya konmasıdır. Varisin iki tür tedavisi var. Yıllardır uygulanan cerrahi yöntem ve lazer. Cerrahi tedavide başarı oranı düşük ve tekrar etme oranı yüksek. Lazer tedavisinde başarı oranı yüzde 95’lere yakın. Cerrahi yöntemde ameliyat izi oluyor, hasta genel anestezi alıyor ve üç gün hastanede kalmak zorunda. Oysa lazerde işlem sonrası, normal hayata hemen başlıyor. Lazerin yanında, kalan varislere de köpük tedavisi uyguluyoruz. Ultrason eşliğinde varislerin içerisine tek tek girerek köpük enjekte ediyoruz. Bu köpükler de damarları büzüştürüp kapanmalarını sağlıyor. ■ Siz bu yöntemi farklı bir şekilde, müzik eşliğinde uyguluyorsunuz? Bunun amacı nedir? Medicana Çamlıca Girişimsel Radyoloji olarak bu tedaviyi biz farklı bir şekilde uyguluyoruz. Çünkü bölümümüzde yaptığımız önceki tedavilerde anladık ki, bu işlemi müzik eşliğinde yaptığınız zaman hasta daha az ağrı duyuyor. Gördük ki, klasik müzik özellikle çok daha etkili oluyor. Sloganımız da, “klasik müziğinizi dinleyin, varisinizden kurtulun, işinize hemen dönün”. ■ Hem varisten korunmak, hem de bir daha varis olmamak için nasıl bir yaşam tarzı gerekli? Hayatta varise kapı açan birtakım hareketler var. Bir tanesi, bacak bacak üzerine atmak. Ayakları veya bacakları altımıza alıp oturmak da sakıncalıdır. Örneğin, varisli hastalara, eğer namaz kılıyorlarsa, oturarak kılmalarını tavsiye ediyoruz. Bacaklardaki kan akışını engellememek gerekiyor. Bir de egzersiz veriyoruz. Uzanmış haldeyken, ayakları bir karış yukarı kaldırıp dayanabildiğimiz kadar havada tutuyoruz. CHECK UP 36 YAZ 2011 ‘Kişiye özel check up’ ile korunun Artık yılda bir kez yapılan genel sağlık taraması, hastalıkların önüne geçmek için yeterli olmuyor. Medıcana Internatıonal Ankara Hastanesi İç Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Cem Sungur, “Risk faktörlerini belirlemek için kişiyle ayrıntılı sohbet yapılmalı” diyor. Bunun için kişiye özel check up’u öneriyor. C prof. Dr. cem sungur heck up nedir? Check up, genel olarak koruyucu sağlık hizmeti olarak algılanıyor. Henüz bir hastalık ortada yokken yapılan tetkikler sonucu hastalığın önlenmesi, geciktirilmesini sağlayan hizmet. ■ Hangi yaşta check up yapılmaya başlanmalı? Bizim check up programlarımız yetişkinlere yönelik. Yaş grubu kadar cinsiyet de önemli. Cinsiyetlere göre sağlık sorunları farklılık gösteriyor. Erişkin yaşın başlamasıyla check up yapılabilir. Kişi yılda bir kez muayene olabilir. 20 yaşındaki ile 70 yaşındaki birine yapılacak check up’lar arasında çok büyük farklılıklar var. ■ Check up’ta nelere dikkat ediliyor? Her bir program kişiye özel olmalı. Şu andaki uygulamalar 1960’lı ve 1970’li yılların izlerini taşıyor. Daha çok işletme, finans açısından kolay olduğu için paketlenmiş programlar sunuluyor. Hâlbuki 1990’lara geldiğimizde check up programları tümüyle şekil değiştirdi. Ayrıntılı konuşma, risk faktörlerinin belirlenmesi ve tamamen o kişiye özel tetkikler uygulandı. Kişinin, ailesi ve kendisiyle ilgili sıkıntıları, aldığı ilaçları derleyip, doktoruna daha çok bilgi vermeli. Riskler belirleniyor ■ Düzenli tetkiklerle hastalıkların önüne geçilebilir mi? Tetkiklerden çok büyük beklenti var. Oysa gerçek böyle değil. O kişinin testlerinin yorumlanabilmesi için, kendisiyle ilgili bilgilerin elde edilmesi gerekiyor. Doktorla hastanın veya sağlıklı kişinin görüşmesi, kişisel bilgilerin pekiştirilmesi, arkasından bazı tetkiklerin planlanarak yorumlanması, güncel check up yaklaşımı. Burada önemli olan, kişinin özel risklerini ortaya çıkarmak. ■ Yılda bir kez mi yapılmalı? Check up ilk ortaya çıktığında yıllık fizik muayene yapılıyordu. Tepeden tırnağa muayene edi- “Günümüz check up taramasında bütün tetkiklerin uygulanması doğru değil. Kişinin, ailesi ve kendisiyle ilgili sıkıntıları, aldığı ilaçları doktoruna bildirmeli.” yorlardı. Bazı arkadaşlar hastaları doğrudan tetkike yolluyorlar. Oysa ilk görüşme, aile öyküsü, fizik muayene dokuları çok önemli. Eğer elinizde anormal sonuçlar varsa hastayı üç ay sonra tekrar taramaya çağırabilirsiniz. Ama bunun dışında yılda bir kez doktorla görüşmek birçok açıdan iyi oluyor. Özellikle aynı doktorla çalışıyorsanız, sağlık sorunlarının gelişimi, ortaya çıkışı konularında daha verimli sonuçlawr alınıyor. ■ Yaz aylarına özel check up programları var mı? Mevsimsel check up yapmıyoruz. Organlara yönelik check up da yok artık. Mesela efor testinin çok verimli sonucu olabilir. Ama toplumun geneline uygulanabilecek testler değil. Check up programlarının bir özelliği toplumun geneline yapılmasıdır. ■ Türkiye’de check up alışkanlığı nasıl? Kişiler kendilerini iyi hissetmediği zaman bir aile hekimi ya da dâhiliyeciye gitmek yerine, “Nasıl olsa benim sorunum check up’ta ortaya çıkar” diye düşünüyor. Bu yanlış. Hekimin yönlendirdiği tetkiklerle işe başlamak gerekir. Çünkü check up, sağlıklı insanlar için geliştirilmiş bir yöntem. YAZ 2011 37 Sağlıklı insanlar için geliştirilmiş bir yöntem olan check up için, öncelikle hekimin yönlendirdiği tetkikler yapılmalı. Çocuk cerrahisi 38 YAZ 2011 “sünnet KâBUSA DÖNMESİN” Sünnet, her ailenin yaşadığı en önemli sosyal olaylardan biri. Ancak yanlış yaş seçimi, evde veya toplu yapılması gibi hatalı uygulamalar sünneti ömür boyu sürecek bir kâbusa da çevirebiliyor. Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi hekimlerinden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim Aksöyek’e göre toplu sünnet toplu katliam. Aksöyek, “Sünnet, ameliyathane koşullarında bir cerrah tarafından yapılmalı” diyor. YAZ 2011 39 “İki yüz tane çocuğu bağırttıra bağırta, korku ve kaygı içinde sünnet etmek, onların birbirlerini görmeleri, gözlerinin içine bakmaları, bunlar asla olmaması gereken durumlar.” S Sünnet için, iki yaşından önce veya altı yaşından sonrası öneriliyor. PROF. Dr. Selim Aksöyek ağlıklı sünnet için nelere dikkat edilmeli? Sünnet sonuçta cerrahi bir işlem. O zaman basit temellerle düşünürsek, her cerrahi işlem gibi mutlaka ameliyathane koşullarında, bir cerrah tarafından yapılmalı. ■ Sünnetin hangi yaşta yapılması daha doğru? Bununla ilgili değişik görüşler var. Çocuk, iki ile altı yaş arasında cinsel kimliğini tanıyor. O esnada siz cinsel bölgesinde bir cerrahi işlem yaptığınızda, çocuk bunu sünnet gibi değil, cinsel organını kaybetmek gibi algılayabiliyor. ■ İdeal yaş nedir? iki yaşından önce de olabilir, altı yaşından sonra da. Fark etmiyor. Ama konunun tıbbi boyutu hariç bakarsak, altı yaşından sonra yapılan sünnetin sosyal tarafını çocuk daha güzel bir şekilde yaşayabiliyor. ■ Sosyal sebepler dışında, sünnet hangi durumlarda zorunlu hale gelir? Fimozis dediğimiz, çocuğun zor idrar yapması gibi durumlarda sünnet zorunlu olarak yapılır. ■ Sünnetin yararları neler? Sünnetin idrar yolu enfeksiyonlarını azalttığına dair yayınlar var. Ayrıca, sünnetli erkeklerle evli kadınlarda rahim ağzı kanserlerinin daha az görüldüğü söyleniyor. ■ Sünnetin önerilmediği durumlar var mı? Bazı anomalilerde, hipospadias (peygamber sünneti) diye adlandırdığımız anomalide, sünneti önermiyoruz. Çocukta idrar yolu normalde olması gerekenin altında oluyor. Onların sünnet edilmesini önermiyoruz. Çünkü bazen, idrar yolunu tamir ederken sünnet derisi yama olabiliyor. ■ Lokal anestezi veya genel anestezi sünnette önemli bir faktör mü? Genel anestezinin, sağlıklı cerrahi operasyon koşullarının sağlanması dışında başka bir yararı daha var. Geriye dönük amnezi yarattığı için, çocuk ne olduğunu hatırlamaz. Ben lokal anesteziyle sünnet yapmıyorum. Lokal anesteziyle ağrıyı duymaz ama dokunduğunuzu hisseder. Kaygı içindeki bir çocuk sizin her dokunuşunuzda bir travma yaşıyor. "Evde önermiyoruz" ■ Yeni doğan bebeklerde sünnet uygulamasının sakıncası var mı? Hayır, hiçbir sakıncası yok. Yirmi dört saat bekledikten sonra yeni doğanlarda sünnet yapabiliyoruz. Tabii önce şekilsel bir bozukluk olup olmadığını anlamak için muayene ediyoruz. Sadece kan hastalığı söz konusuyla bu bir engel teşkil edebilir ama o konuda da aile uyarır. Yeni doğanlarda sünnetin bir avantajı daha var. Sadece lokal anestezi yeterli oluyor. Çünkü annesinden emdiği süt analjezik etki de yaratıyor. ■ Sünnet olmanın daha uygun olduğu bir mevsim var mı? Hayır, yok. ■ Sünnette hata olabiliyor mu? Evet, hem de çok olabiliyor. Bu hataları ikiye ayırabiliriz. Gereken hijyenik koşulların yerine getirilmemesinden kaynaklanan hatalar ve operasyonun yanlış yapılması sonucu ortaya çıkan hatalar. Hijyenik koşullar sağlanmadığında sünnet bölgesinde ciddi enfeksiyonlar olabiliyor. Bazen peniste doku kayıplarına kadar gidebiliyor bu enfeksiyonlar. ■ Evde sünnet yapılması ne derece doğru? Evde sünneti önermiyoruz. Hem hijyenik koşullar açısından hem de stresli ortamın sebep olabileceği yaralanmalar açısından evde sünnet uygun değil. Müzik var, bir sürü insan var, gürültü var, çocuk için aslında son derece stresli bir ortam. Benim öğrencilerime özellikle söylediğim bir söz vardır: Toplu sünnet toplu katliamdır. Başka bir şey değildir. Orada iki yüz tane çocuğu bağırttıra bağırta, korku ve kaygı içinde sünnet etmek, onların birbirlerini görmeleri, gözlerinin içine bakmaları, bunlar asla olmaması gereken durumlar. Evet, hepsine lokal anestezi uygulanıyor ama biz ağrıdan değil, onların korkularından, kaygılarından bahsediyoruz. Toplu sünnette çocuklar aslında büyük bir travma yaşıyor. Ayrıca toplu sünnette, çok sayıda sünnet kısa zamanda yapılıyor ve hata yapma riski de bu yüzden artıyor. ÇOCUK KARDİYOLOJİSİ 40 YAZ 2011 Minik kalpler yorulmasın Annenin sağlık durumu ve özellikle gebelik sırasındaki yaşam koşulları, bebeğin kalp sağlığını doğrudan etkiliyor. Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi Doç. Dr. Yalım Yalçın, anne karnındaki bebeğin kalp sağlığının nelere bağlı olduğunu anlatıyor. 15 yaş altı ve 35 yaş üstü gebelikler risklidir. Down sendromu riskini artırarak kalp hastalığı sıklığını artırabilir. DOÇ. Dr. YALIM YALÇIN YAZ 2011 41 “Bebeğin kalp sağlığını korumak için, sağlıklı beslenme, rutin gebelik kontrolleri yapılması, fetal ekokardiyografik görüntülemenin yapılması önemlidir.” A nne karnındaki bir bebeğin kalp sağlığı hangi faktörlerin etkisi altındadır? Annenin yaşı önemli bir faktördür. 15 yaş altı ve 35 yaş üstü gebelikler risklidir. Down sendromu riskini artırarak kalp hastalığı sıklığını artırabilir. Annenin diyabet, tiroit gibi sistemik hastalıkları da bebeğin kalbinde ritim sorunları oluşturabilir. Annenin kardiyak hastalıkları, iyi tedavi edilmemiş kalp hastalıkları gebelikte kalbe düşen iş yükünün artması nedeniyle annede kalp yetersizliğine, bebekte ise dolaşım yetersizliği, hayati tehlike, anne karnında ölüme neden olabilir. Annenin kullandığı ilaçlar, kimyasal maddeler, maruz kaldığı radyasyon, kızamıkçık gibi hastalıklar geçirmesi; sigara, alkol, aşırı kafein tüketmesi ve beslenme yetersizliği bebeğin konjenital kalp hastalığı riskini artırabilir. Ayrıca, anne ve baba arasındaki kan grubu uyuşmazlıkları da kalp yetersizliği nedeni olabilir. ■ Anne karnında bebeğin kalbini yoran hastalıklar hangileridir? Fetal ritim sorunları en başta gelen nedendir. Fetal kansızlık başta olmak üzere farklı nedenlerle gelişebilecek hidrops fetalis denilen tabloda kalp yetersizlikleri görülebilir. ■ Bu hastalıklar, bebeğin gelişiminin hangi evresinde tespit edilebiliyor? 16-18’inci gebelik haftalarında yapılacak fetal ekokardiyografi ile doğum öncesi kalp hastalıklarının tanısı mümkün olabilir. ■ Bebek anne karnındayken bu hastalıkların tespiti için kullanılan tanı yöntemleri nelerdir? Rutin gebelik incelemesi sırasında kadın-doğum uzmanının şüphesi üzerine perinatolog veya pediatrik kardiyolog tarafından 18-20’nci gebelik haftalarında yapılacak fetal ekokardiyografi ile prenatal kalp hastalıklarının tanısı mümkün olabilir. Gerekirse amniosentez ile genetik inceleme ilerletilebilir. Tekrarlayan ekokardiyografik görüntü- leme ile tanı konulması gerekebilir. ■ Bu hastalıklar bebek anne karnındayken (veya bebek doğduktan sonra) tedavi edilebiliyor mu? Annenin sistemik hastalıklarının uygun tedavisi, bebekte kan uyuşmazlığına bağlı kansızlık mevcut ise, göbek kordonundan kan nakli ile fetustaki kansızlığın giderilmesi mümkün. Bebekte önemli aort stenozu, kalbin sol karıncığında gelişim kusuru (sol ventrikül hipoplazisi) gibi durumlarda fetal kalbin aort kapağına balon valvuloplasti işlemi uygulanarak, kalbin gelişiminin, sol ventrikülün gelişiminin normal seyrine yaklaştırılması konusunda uygulamalar yapılmaktadır. Bu müdahaleler risklidir ve bebeğin kaybedilmesi de görülebilmektedir. ■ Annenin yaşam koşulları bu hastalıkları tetikleyebiliyor mu? Annenin hava kirliliği, yoğun sigara dumanı solunan bir ortamda bulunması konjenital kalp hastalığı sıklığını arttırabilir. Sinek öldürücüler, bazı solventlerin solunması zararlı olabilir. Sosyoekonomik koşullar nedeniyle beslenme yetersizliği, bazı vitaminlerin ve minerallerin yetersizlikleri (A, B, D vitaminleri, kalsiyum eksikliği gibi) de kalp hastalığı sıklığını arttırabilir. ■ Anne karnındaki bebeğin kalp sağlığını korumak için annenin neler yapması gerekir? Bebeğin kalp sağlığını korumak için, sağlıklı beslenme, rutin gebelik kontrolleri yapılması, fetal ekokardiyografik görüntülemenin yapılması önemlidir. Özellikle önceki gebeliğinde kalp hastalığı olan bebek sahibi annelerin, bu konuda tecrübeli hekimler tarafından fetal ekokardiyografik olarak değerlendirilmesi önemlidir. ■ Annenin gebeyken ilaç kullanması ile bu hastalıklar arasında bir ilişki var mı? İsotretinoin ( sivilce tedavisi), lityum (psikiyatrik tedavi) gibi ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Teratojenik etkili olan bu ilaçlar kalp ve diğer organlar üzerinde ağır hasara neden olabilir. KARDİYOLOJİ 42 YAZ 2011 Kalp delikleri ameliyatsız kapatılıyor Bin doğumdan 5-10’unda kalp hastalıkları görülüyor. Bu hastalıkların başında ise kalpte delik geliyor. Delikleri kapatmak için yapılan cerrahi operasyonlar hastalar için oldukça zahmetli. Ama artık birçok hastanın kalpteki deliği ameliyatsız kapatılabiliyor. Medıcana Internatıonal Ankara Hastanesi doktorlarından Ali Cevat Tanalp, bu yöntemle yüzde 95 başarı oranı yakalandığını söylüyor. Kalpteki deliği kapatma işlemi yaklaşık yarım saat sürüyor. Hasta kontrollerin ardından 24 saat sonra taburcu oluyor. K YAZ 2011 alpte delik nasıl oluşuyor? Kalp, anatomik olarak dört boşluktan oluşan bir organdır. Kalbin sağ tarafındaki kulakçık ve karıncık adı verilen iki boşluk, oksijenden yoksul, kirli kanı temizlenmek üzere akciğerlere göndermekle görevlidir. Sol tarafındaki iki boşluk ise akciğerlerden temizlenmiş olarak dönen, oksijence zengin kanı organlara gönderme vazifesini görür. Normal koşullarda kalbin sağ ve sol boşlukları arasında sağlam duvarlar vardır. Ancak bazı hastalarda bu duvarlar arasında delikler ya da tünel şeklinde geçiş bölgeleri mevcuttur ve bu durum kalp deliği olarak adlandırılır. Bu geçiş bölgeleri kalbin kulakçıkları arasındaysa Atrial Septal Defekt (ASD) ya da Patent Foramen Ovale (PFO), karıncıkları arasında ise Ventriküler Septal Defekt (VSD) diye adlandırılır. Doğumsal kalp hastalıkları yaklaşık bin doğumdan beş ila 10’unda görülür. Bu hastaların erişkin çağa ulaşma sıklığı gün geçtikçe artıyor. Erişkin çağa ulaşan doğumsal kalp hastalıkları arasında birinci sırada ASD yer alıyor. ASD, erişkin doğumsal kalp hastalıklarının yüzde 30’unu tüm doğumsal kalp hastalıklarının yüzde yedisini oluşturuyor. ■ Tüm kalp delikleri ameliyatsız kapatılabiliyor mu? Hayır, ancak klinikte en sık rastlanan sekundum tipte ASD'ler, kapatma gerekliliği olan PFO'lar ve uygun bazı VSD'leri cihazla kapatmamız teknik olarak mümkün oluyor. 43 Dr. ALİ CEVAT TANALP “Deliklerin kapatılması için kullanılan cihazlar vücutta ömür boyu kalıyor. Hastalar metal dedektörlerinden geçebiliyor ve MR’a girebiliyor.” “Erişkin yaşlarda çıkıyor" Kalpte delik problemi olanların şikayetleri 50-60'lı yıllarda ortaya çıkabiliyor. ■ ASD'si olan hastaların ne tür şikâyetleri oluyor? Bu hastalarda genellikle erişkin yaşlara kadar herhangi bir şikâyet olmuyor. Kalpteki delikten oksijenlenmiş kanın sürekli sol kulakçıktan sağ kulakçığa geri kaçması sonucu kalbin sağ tarafındaki büyüme sorumludur. Kalbin sağ tarafındaki büyüme çeşitli ritm bozuklukları, sağ kalp yetersizliğine bağlı halsizlik, çabuk yorulma ve ayaklarda şişlikler gibi bulgulara yol açabilir ya da nadiren de olsa bir ASD'nin ilk bulgusu bir pıhtının kalpteki delikten geçerek beyne ulaşması sonucu inme tablosu oluşabilir. Bulguları ortaya çıkan hastalar tedavi edilmediği takdirde yaşam beklentisi azalmaktadır. ■ ASD'lerin tedavisinde hangi durumlarda ameliyatsız kapatma mümkün oluyor? Birkaç kriteri göz önünde tutuyoruz. Deliğin duvardaki yerleşimine göre üç türde ASD söz konusu. Cihazla kapama bugün için ancak sekundum tipte ASD denilen, deliğin kulakçıklar arasındaki duvarın tam ortasında yerleşmiş olduğu durumlarda mümkün olabiliyor. Ancak tüm ASD'lerin yüzde 60-70'i sekundum tipte olduğu göz önünde tutulduğunda çoğunlukla hastalar bu kriteri karşılıyorlar. Diğer tipteki ASD'lerin bugün için tek kapatma yöntemi cerrahi. Başka bir kriter deliğin büyüklüğü. Çok küçük deliklerde cerrahi ya da ameliyatsız kapatma yöntemleri çoğunlukla gerekli olmuyor. Akciğer basıncının çok arttığı olgularda da deliğin kapatılması tıbben sakıncalı olabiliyor. Hamilelikte tesadüfen saptanan deliklerde de kapatma işlemi için hamileliğin sonlanmasından sonra altı ay geçmesini öneriyoruz. 30 milimetreden daha geniş bir ASD söz konusu ise ameliyatsız kapatma şansı azalıyor. Kalp duvarında deliğin çevresinde en az dört-beş milimetre sağlam bir doku parçası bulunması da kapatma için kullanacağımız cihazın duvara tam yerleşmesi için diğer bir önemli faktördür. ■ Ameliyatsız kapatma işlemi nasıl yapılıyor? İşlemi lokal anestezi altında anjiografi laboratuarında uyguluyoruz. Çoğunlukla hastanın kasığındaki geniş bir toplar damardan kateter dediğimiz plastik tüplerle giriyoruz. Kapatma cihazı çift taraflı bir şemsiye şeklindedir. Yarım saat süren operasyonun başarı oranı yaklaşık yüzde 95 civarında. ■ PFO hakkında bilgi verebilir misiniz? Operasyonsuz kapatma uyguladığımız bir diğer durum PFO'dur (patent foramen ovale). ASD'den farkı kalbin kulakçıkları arasındaki zarda bir delikten ziyade tünel şeklinde bir geçiş olmasıdır. TÜP BEBEK 44 YAZ 2011 Tüm dünyada sperm sayıları gitgide azalıyor. Bunun birçok sebebi var. Ama bunlardan bir tanesi yiyip içtiğimiz gıdalardaki katkı maddeleri. PGT ile sağlıklı bebek şansı YAZ 2011 45 PGT yöntemi, tüp bebek uygulamalarında belli başlı hastalıkları gebelik öncesinde engelleyip sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı veriyor. Medıcana Bahçelievler Hastanesi Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Süha Sönmez, kısırlık, tüp bebek ve PGT yöntemi hakkında bilgiler verdi. H angi durumlarda kısırlık tanısı konuyor? Bir evli çift, bir yıl süreyle korunmasız ve düzenli cinsel ilişki yaşar ve gebelik oluşmazsa, biz kısırlık tanısı koyuyoruz. Çünkü sağlıklı çiftlerin, düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiyle bir yıl içinde yüzde 85’inin gebe kalmaları lazım. Eğer kalmamışlarsa, dünya genelindeki kısırlık oranı olan yüzde 15’e girmiş sayılırlar. Bu yüzde 15’in yüzde 30’unda da bir tüp bebek uygulaması yapıyoruz. ■ Bu yüzde 15 kısırlık, daha çok kadından mı kaynaklanıyor, erkekten mi? Eskiden daha çok kadından kaynaklanırdı, ama artık eşitlendi. Bunun nedeni, erkek kısırlığının yıllar geçtikçe artış göstermesi. Çünkü tüm dünyada sperm sayıları gitgide azalıyor. Hatta, erkekte normal sperm sayısı 20 milyon iken, Dünya Sağlık Örgütü bu sayıyı artık 15 milyona çekti. ■ Erkeklerde sperm düşüşünün sebebi nedir? Bunun birçok sebebi var. Ama bunlardan bir tanesi yiyip içtiğimiz gıdalardaki katkı maddeleri. Yeni araştırmalarda, plastik yapımında kullanılan bisfenol isimli maddenin sperm oranını ciddi oranda azalttığı tespit edildi. Özellikle gıdalardaki katkı maddeleri çok önemli. Stres ve sigara da spermlerin hem sayısının azalmasında, hem de hareketliliğinin ve kalitesinin düşmesinde çok etkili. Hatta sigara, sperm içindeki genetik yapıyı bozabiliyor ve bunu kendi çocuğuna DOÇ. Dr. SÜHA DÖNMEZ da aktarabiliyor. ■ Erkek kısırlığı tedavi edilebiliyor mu? Erkek kısırlığını tedavi edemiyorsunuz. Ama kadın kısırlığı öyle değil. Diyelim ki tüpleri tıkalı hastanın. Onu açabilirsiniz. Ya da rahmin içinde polip vardı, onu alırsınız, hasta gebe kalır. Erkek için ise kök “Embriyolarda genetik bir problem mi var diye biz PGT yaparız. PGT yaptığınız zaman, tüp bebekte şansınız artıyor. Hasta gebe kalırsa, gebeliğin devam etme olasılığı artıyor. Sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı da çoğalıyor.” hücre çalışmalarını bekleyeceğiz. Onun da dört beş senesi daha var. ■ Tüp bebek yöntemini kısaca tarif eder misiniz? Tüp bebek yönteminde, döllenme, kadının karnında değil, laboratuvar ortamında gerçekleşiyor. Kadından yumurta, erkekten sperm alıyorsunuz, laboratuvarda bunların döllenmesini sağlıyorsunuz. Sonra elde edilen embriyo tekrar kadının rahmine yerleştiriliyor. Embriyolarda hastalık aranıyor ■ PGT yöntemi nedir? PGT, Preimplantasyon Genetik Tanı demek. Hangi durumlarda devreye giriyor dersek; örneğin, kişi anormal çocuk doğuruyor, gebe kalıp iki ay sonra düşük yapıyor, kromozomları incelediğinizde anomaliler görüyorsunuz ya da ailenin kız veya erkek çocuklarının hepsi hasta. Bu durumda ne yapıyoruz? Bu tür çiftlere sağlıklı embriyo transfer etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. O zaman işte bu PGT’yi yapıyoruz. Hastalığı bildiğimiz için, embriyolarda o hastalığı arıyoruz. Bir de şöyle bir durum var: Hasta gebe kalıyor, doğuramıyor, ikinci ayında bebek karnında ölüyor. Bu tekrarlayan gebelik kayıplarında da PGT yapılabilir, çünkü bunların yüzde 50’sinde kromozom anomalileri vardır. Veya hasta kısır, tüp bebek yapıyorsunuz, ama hasta gebe kalamıyor. O zaman da, acaba bu embriyolarda genetik bir problem mi var diye biz PGT yaparız. PGT yaptığınız zaman, tüp bebekte şansınız artıyor. Hasta gebe kalırsa, gebeliğin devam etme olasılığı artıyor. Sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı da çoğalıyor. ■ PGT yöntemi nasıl uygulanıyor? PGT yöntemi sadece tüp bebekte uygulanabiliyor. PGT yaparken, embriyo zarını yırtıp içinden bir tane hücre çıkarıp, genetik yapısını inceliyoruz. ■ Bu incelemede amaç nedir? Kadından beş tane yumurta aldığımızı varsayalım. Eşinden aldığımız spermlerle bu yumurtaları döllüyoruz. Elimizde beş tane embriyo oluyor. Biz bu beşinden de birer hücre alarak inceliyoruz. Amacımız, sağlıklı embriyoyu belirlemek. ■ Peki, PGT yöntemiyle doğacak çocuğun cinsiyetini, gözünün rengini ve başka fiziksel özelliklerini seçmem mümkün mü? Evet, mümkün. Ama ülkemizde yasak. Nöroloji 46 YAZ 2011 Hipertansiyonda felç riskine dikkat! İlerleyen yaşlarda tansiyon hastası olma ihtimali daha yüksek. 55 yaşındaki birisi tansiyon hastası değilse, olmayacak anlamına gelmiyor. YAZ 2011 47 Tansiyon, vücut sağlığının en önemli göstergelerinden biri. Uzun süre yüksek tansiyona maruz kalanlar, birçok hastalığın yanı sıra, felç olma riski de taşıyor. Medicana International istanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı DR. Deniz Mataracı Çevik, hipertansiyon ve felç arasındaki ilişkiyi konuştuk. H ipertansiyonu nasıl tarif edebiliriz? Damarlarımızın içinde dolaşan kanın basıncının uzun süreli yüksekliğine, hipertansiyon veya yüksek tansiyon diyoruz. Kaçın üzerindeki tansiyona yüksek tansiyon dendiği yaşla orantılı değişiyor. Ama genel olarak 120-80 normal tansiyon sayılıyor. Yaş ilerledikçe, kişinin vücudunda her şey yolundaysa 130-80, 140-80 gibi değerler de normal görülebiliyor. Yüksek tansiyon tanısı koyabilmek için, kandaki basıncın uzun süre yüksek olması gerekir. ■ Hipertansiyon ile felç arasında nasıl bir bağlantı var? Felç, yani inmenin sebebi, beyin damar tıkanıklığı ya da beyin kanaması. İkisinde de yüksek tansiyon büyük risk faktörü. İlerleyen yaşlarda tansiyon hastası olma ihtimalimiz daha yüksektir. 55 yaşında birisi tansiyon hastası değilse, olmayacak anlamına gelmez. Tansiyon yüksekliği olan hastalarda felç riski dört kat daha yüksektir. Felç vakalarının yüzde 60’ı da tansiyona bağlanıyor. Yüksek tansiyonu düşürücü tedaviler, felç riskini yüzde 40 azaltıyor. Tansiyonun her 10-20 puanlık yükselişi, felç geçirme riskini iki “Tansiyon ne kadar yüksek gidiyorsa felç riski de o kadar artıyor. Tansiyon yüksekliği olan hastalarda felç riski dört kat daha yüksektir.” katına çıkartıyor. Yani, normal tansiyonu 120-80 kabul edersek, 140-90 olduğunda normal insanlara göre felç geçirme riski ikiye katlanıyor. ■ Hipertansiyon ne yaparak felce sebep oluyor? Hipertansiyon, damar yapısını bozarak felce yol açıyor. Damar duvarını kalınlaştırarak damarlarda daralma yapıyor. Kan basıncı yüksekse, damar duvarlarımız kalınlaşıyor ki bu basınca karşı koyabilsin. Kalınlaşma sonucunda da geniş olan damarlar daralıyor. Aynı zamanda damarlar kanamaya müsait hale geliyor. Ek faktörler önemli ■ Felç, damarın beslediği dokunun, damar tıkanıklığı yüzünden beslenememesinden mi ortaya çıkıyor? Vücudumuzda beslenme kan yoluyla oluyor. Damarların bozulması sonucu beslenme bozuluyor ve beyinde beslenmesi bozulan bölge vücutta nereye tekabül ediyorsa, oranın işlevi kayboluyor. ■ Yüksek tansiyonu olmayan biri de felç geçirebilir mi? Elbette. Normal insanda da risk var. Tansiyonu, kalp rahatsızlığı, şekeri yoktur ama felç geçirebilir. ■ Hipertansiyona bağlı felcin tedavi edilebilme şansı nedir? Bir hasta karşınıza geldiğinde, sadece hipertansiyonu olmuyor. Yanında mutlaka ek faktörler var. Sigara içiyor, şekeri ve kolesterolü oluyor. Bunların hepsini toparlayıp, bir de iyi bir nörolojik tedavi ve rehabilitasyon uyguladığınızda olumlu sonuç alınabiliyor. Ama bizim amaçlamamız gereken, Uzm. Dr. Deniz Mataracı Çevik yüksek tansiyonlu hastanın felç geçirdikten sonra tedavi edilmesi değil, tansiyonunu bir an önce düşürüp onu felç olasılığından uzak tutmak. ■ Tansiyon hastasının yaşının felce yatkınlık açısından bir önemi var mı? Önce tansiyonun sebebini bulmak gerekir. Çok fazla sebebi olabilir tansiyon yüksekliğinin. Tansiyon yüksekse, bu, hedef organlar dediğimiz organlarda bir hasar beklemeyi doğurur. Yüksek tansiyon ile felci bire bir özdeşleştirmemek gerekir. “Yürüyüş bile olsa, bir spor yapmalı” Bir yüksek tansiyon hastasının, felçten uzak kalabilmek için nelere dikkat etmesi gerekir? Tansiyon düşürücü ilaçlarını düzenli kullanması gerekiyor. Diyetine dikkat etmeli. Fazla kilosu varsa kilo vermesi gerekiyor. Sporla ilgilenmesi olumlu katkı sağlıyor. İlla ağır ve çok aktif bir spor gerekmiyor, yürüyüş bile olsa, bir spor yapmalı. Şekeri ve kolesterolü de varsa, bunların da kontrol altında tutulması lazım. Yağlı ve tuzlu yiyeceklerden uzak durmalı. Sebze ağırlıklı beslenmeli. Sigara kullanmayacak. Yakın ve sıkı bir doktor kontrolünde olacak. Ama her şeyden önce, tansiyonun normal seviyede ve kontrol altında tutulması çok önemli. Kırmızı etten uzak durması gerekir mi? Hayır. Kırmızı et, beyaz et, balık eti, bunları özellikle ızgara olarak tüketebilir. Yağsız etler tercih edilmeli. genel cerrahi 48 YAZ 2011 Sevginizin ödülü RETROPERİTONOSKOPİ Onu böbreğinizi verecek kadar çok seviyorsunuz. Peki ya sonrası… Endişeniz yersiz. Retroperitonoskopi yöntemi ile her ikinizi de sağlıklı bir yaşam bekliyor. Medıcana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Akin, kendi geliştirdiği ve Türkiye’de sadece Medicana’da uygulanan yeni böbrek alma tekniğini hastalara müjdeliyor. Bugüne kadar 200'ü aşkın vakaya retroperitonoskopi yöntemi uygulandı. YAZ 2011 B öbrek naklinde retroperitonoskopi tekniği nedir? Böbrek nakli iki türlü olabilir. Beyin ölümü gerçekleşmiş birinden alınabilir veya sevdiğiniz verebilir. Seven bir kişi verdiği zaman uyguladığımız ameliyat tekniği, retroperitonoskopidir. ■ Daha önce kullanılan yöntem neydi? Böbrek naklinde elli yıldır uygulanan yöntemde, böbrek üzerinden kesilip çıkartılıyor. Bu biraz gaddar bir yöntem. Türkiye’de şu anda herkes bu eski yöntemi kullanıyor. Ama bu şekilde çıkarıldığında kişide hasar yaratmış oluyorsunuz. Çünkü böbreği çıkarmak için kestiğiniz yer kasların olduğu bir bölge. Siz ameliyattan sonra bir hareket etseniz, orada kaslar karşılıklı kasıldığı için, bir hafta çok şiddetli ağrılar yaşıyorsunuz. Ayrıca, oradaki kaslar gevşeyebilir, estetik dışı bir görünüm olabilir, fıtık oluşabilir. Eski yöntem buydu. Sonra bunun alternatifi aranmaya başlandı. Laparoskopik cerrahi ile böbrek veren kişiye kamera eşliğinde küçük aletlerle girip böbreği çıkarmayı düşünmüşler. Bunu da yapmanın yolu, karın içerisine girip, sonra karın zarını bir daha kesip arkaya ulaşarak böbreği oradan çıkarmak. Şu anda dünyadaki uygulama bu. ■ Siz bu yönteme nasıl bir farklılık getirdiniz? Bundan üç yıl öncesine kadar ben de Laparoskopik cerrahiyi kullanıyordum. Fakat ben bu yönteme bir şey ilave ettim. Karın içerisine girdiğimiz zaman, orada organları saran bir zar var. O zarı kesmek yerine, zarı kaldırıp doğrudan böbreğin bulunduğu bölgeye gidiyorum ve kamera altında böbreği serbestleştirip çıkarabiliyorum. ■ Retroperitonoskopi bizzat sizin geliştirdiğiniz bir yöntem mi? doç. Dr. barış akin Evet. Böbrek, peritonun yani karın zarının arkasında bulunuyor. Peritonun retrosunda yani. Retroperitonoskopi de, kelime anlamı olarak, peritonun arkasına kamerayla girip ameliyat yapmayı anlatıyor. Bu yöntemin bu şeklinin mucidi benim. Dünyada başka yerlerde de yapılıyor. Ama Türkiye’de bu yöntemi başlatmış ve rutin olarak uygulayan benim. Bugüne kadar 200 hastayı bu yöntemle ameliyat ettim. Türkiye’de bu teknik sadece benim tarafımdan ve sadece Medicana’da uygulanıyor. Bilimsel olarak “Retroperitonoskopi sayesinde, vericilerin ameliyattan korkmasına hiç gerek yok. İki günde evine gidiyor, bir haftada normale dönüyor.” 49 da takdir görmüş bir çalışma. Eylül ayında European Society of Transplantation’da bu konudaki bilgimizi ve tecrübemizi sunup dünyayla da paylaşacağız. ■ Sizi retroperitonoskopi yöntemini geliştirmeye iten neydi? Sağlıklı bir insan, durup dururken ameliyat masasına yatıyor. Bu kararı da kendileri için değil, sırf sevdiklerini yaşatmak için veriyorlar. Söz konusu ameliyat tekniği de, böylesi fedakar insanlara bizim bir borcumuzdu. Retroperitonoskopi sayesinde, vericilerin ameliyattan korkmasına hiç gerek yok. İki günde evine gidiyor, bir haftada normale dönüyor. Vericinin vücudunda kalıcı hasar oluşmuyor. Dolayısıyla, sevdiklerine böbreklerini vermek isteyenler, retroperitonoskopi sayesinde, vücutlarında kalıcı hasar oluşma endişesi taşımadan böbreklerini verebilirler. "Herkese uygulanabilir" ■ Eski yöntem ne gibi zararlar verebiliyordu? Mesela karın içerisine direkt girdiğinizde aletleri sokup çıkarırken zarar gelebiliyor. Karın içerisinde, dengeyi sağlayan bir sıvı var. Karın içi ameliyatı olduğunuzda o denge bozuluyor. Bağırsaklar birbirine yapışabiliyor. ■ Retroperitonoskopide kişinin vücuduna sadece küçük delikler mi açıyorsunuz? Birer santimlik iki tane delik açıyoruz. Bir tane de, böbreği çıkardığımız beş santimlik bir kesi yapıyoruz. Bu beş santimlik kesiyi, istersek sezaryen kesisi gibi bikini kısmının altında kalacak şekilde yapabiliyoruz. Böbreği oradan çıkarıyoruz. Ayrıca bu kesileri, kasların olduğu yerden yapmıyoruz ki daha sonra ağrılara sebep olmasın. ■ Retroperitonoskopinin uygulanamayacağı kişiler var mı? Yöntem herkese uygulanabilir. Bugüne kadar 200’ü aşkın vakamız oldu. Hiçbir hastada verici açısından sorun yaşamadık. Taktığımız böbreklerin tümü de sağlıklı çalıştı. Bu yeni bir teknik ama artık güvenli ve oturmuş. ■ Retroperitonoskopi dünyada yaygınlaşıyor mu? Bu yöntem özellikle böbrek çıkarılmasında, yani böbrek naklinde kullanılan bir teknik. Dünyada bundan on yıl önce nasıl ki açık ameliyat bırakılıp laparoskopi yöntemine geçiliyordu, ileride retroperitonoskopiye geçilecek. Kemoterapi 50 YAZ 2011 Özellikle meme kanserinde, alınan önlemlerle yüzde 70-90 arasında saç dökülmesinin önüne geçilebiliyor. UZ. Dr. Mehmet Salih İyikesici Kanserin kendisi kadar, kemoterapinin yan etkileri de bir o kadar ürkütücü geliyor. Ama kemoterapide kullanılan ‘harika ilaçlar’ ile hangi hücrelerin yok edilmesi gerektiği artık seçilebiliyor. Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi Uz. Dr. Mehmet Salih İyikesici, alınabilecek önemlere yönelik soruları yanıtladı. YAZ 2011 51 Kim korkar kemoterapiden! K anserde temel olarak hangi tedaviler uygulanır? Kanserde ana tedavilerimiz, cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi. Ama yurtdışında uygulanıp Türkiye’de uygulanmayan başka tedaviler de var. Genellikle kanserin ilk teşhisi konduktan sonra hastalığın yaygınlığının tespiti gerekir. Ardından, tedavi planlamasına geçilir ve uygun tedavi seçilir. Kemoterapi, hastalığın tamamen iyileştirilmesi amacıyla verilmekte, bazen ise ileri evre hastalarda, hastalığın etkisinin ve yan etkilerinin azaltılması, hastanın rahatlatılması amacıyla kullanılır. ■ Kemoterapide tam olarak ne yapılır? Kemoterapi, damar yoluyla verilen ilaçlarla kanser tümörünü yok etmeye yönelik bir tedavidir. Yaklaşık 30 ilacımız var. Bunlar hedef dokulardaki tümörlerin öldürülmesini ve en azından zayıflatılmasını sağlayarak tedaviye katkıda bulunur. Damardan verileni var, beyin omurilik sıvısına verileni var, karın zarı içerisine verileni var. Pratikte yüzde 99 oranda kullandığımız, damar içine verilenidir. ■ Kemoterapinin yan etkileri, bu ilaçların vücudun sağlıklı hücrelerini de öldürmesinden mi kaynaklanıyor? Evet. Fakat son günlerde, harika ilaçlar dediğimiz ilaçlar geliştirilene kadar, bizim günlük uygulamalarda kullandığımız ilaçların dokuları seçme gibi bir durumu yoktu. ■ Bu harika ilaçlar ne sağlıyor? Tümör yüzeylerindeki yüzey belirteçleri sayesinde kanser hücresini tanıyorlar. Yani, biz kemoterapi ilacına hangi hücreleri yok etmesi gerektiğini söyleyebiliyoruz. ■ Yeni ilaçların sağlıklı hücreleri öldürmeme oranı nedir? Tedavinin başarısı, her koşulda hastalığın evresine bağlı. Hastalık ne kadar erken yakalanırsa tedavi şansı, o kadar yüksektir. Yeni ilaçlarda, diğer tedavilerle karşılaştırıldığı zaman, çok ciddi bir yan etki azlığı söz konusu. ■ Kemoterapinin en belirgin yan etkileri nedir? Kemoterapi, vücutta, en çok, hızlı bölünen hücreleri etkiler. Vücudun en hızlı bölünen hüc- releri ise kan hücreleri, saç folikül hücreleri ve mide-bağırsak sistemindeki hücrelerdir. Bunların üçünü topladığımız zaman da, kemoterapinin ana yan etkileri ortaya çıkmakta. Kan hücrelerinin düşmesine bağlı enfeksiyon ve kansızlık. Saç dökülmesi. Mide-bağırsak sisteminde ise, bulantı, kusma ve ağız içi yaralar gibi etkiler ortaya çıkmakta. "Saçlar geri gelir" ■ Kemoterapi gören bir hastanın, “Ya saçlarım geri gelmezse” diye endişe etmesine gerek var mı? Hayır, kesinlikle yok. Saçlar tedavi bitiminde, bir iki ay sonrasında, düz olan saçlar biraz daha kıvırcık bir şekilde, hatta bazı hastalarda daha gür bir şekilde geri gelir. ■ Kemoterapi gören bir hastanın, yan etkiler konusunda yapması ve yapmaması gereken neler var? Özellikle meme kanserinde, koruyucu amaçlı tedavi alanlarda, buz şapkası ve turnike uygulaması gibi ilave tedaviler uygulanabilir. Bunlarla saç dökülmesi önlenerek hastanın yaşamsal konforu sağlanır. “Bunun oranı nedir?” dediğiniz zaman, kullanılan ilaçlara ve dozuna bağlı olarak, yüzde 70 ile yüzde 90 arasında saçların dökülmeme durumu olabilir. Bunun dışında, hastaların duygusal olumsuzlukları önleyebilmek için basit öneriler var. Kemoterapiye başlamadan önce saçlarını kısaltıp uygun bir peruk, bandana veya şapka alabilirler. Onun dışında, saç temizleme konusunda bazı hijyenik durumları gözden geçirmeleri gerekebilir. Proteinli bir şampuan kullanıp bir saç kremiyle saçlarını durulaması faydalı olur. Sıcak fön ve saç düzleştirici kullanmaması gerekir. Ayrıca saç boyası ve saç spreyinden de uzak durmaları gerekiyor. Özellikle yaz aylarında güneş ışınlarının güçlü olduğu zamanlarda, kafa derisi kemoterapi alan hastalarda daha hassas olduğundan, güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde dışarıya çıkmaması, çıktığı zamanlarda da başını güneş ışınlarından koruması gerekiyor. KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ NASIL AZALTILIR? • Eller sık sık antibakteriyel sabunla yıkanmalı. • Bulaşıcı hastalığı olanlardan uzak durulmalı. • Sebze ve meyve çiğ tüketilmemeli. • Her gün duş alınmalı, cilt temizlenmeli. • Yaşam ortamında ev bitkisi ve hayvan bulundurulmamalı. • Günlük aktiviteler kısıtlanmalı. • İyi ve dengeli beslenilmeli. • Doktora danışmadan aspirin alınmamalı. • Alkol tüketilmemeli. • Tıraş olurken tıraş makinesi kullanılmalı. ESTETİK 52 YAZ 2011 Meme estetiği hakkında her şey Meme estetiği, plastik cerrahi operasyonları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Sadece kadınlar değil, son yıllarda erkekler de meme estetiği için cerrahların kapısını çalıyor. Medıcana Çamlıca Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır İmer, meme operasyonları hakkında önemli bilgiler verdi. M eme estetiği hangi amaçlarla yapılır? Dört ana başlık altında toplayabiliriz. Büyütme, küçültme, toplama ve yeniden oluşturma. Meme ameliyatı derken, genel cerrahide tabii ki estetik amaçlı olmayan bir sürü ameliyat türü var. Plastik cerrahinin alanına giren ameliyatlardan sadece meme küçültme sağlık nedenli kabul edilebilir. Çünkü çok ilerici derecede büyük memelerde zaman içerisinde kas-iskelet sistemiyle ilgili problemler oluşuyor; boyun ve omuz ağrıları gitgide omurgayı yıpratıyor. Ama diğer tüm ameliyatlar, kanser sonrası yeniden oluşturma ameliyatları bile estetik amaçlıdır. ■ Meme estetiğinin psikolojik sağlığa ve dolayısıyla fiziksel sağlığa da etkisi yok mu? Sağlık deyince, hem fiziksel, hem psikolojik. Estetik amaçlı da olsa tüm meme estetiği operasyonlarının tedavi edici bir tarafı var tabii ki. Kişinin özgüveni artırarak psikoloji sağlığına olumlu etkisi var. Silikon ameliyatı, meme toplama ameliyatı bile aslında bir başka açısından tedavi edici özelliğe sahiptir. ■ Meme estetiği operasyonlarında belli başlı yöntemler nelerdir? Meme küçültme ameliyatıyla ilgili onlarca, belki yüzü aşkın teknik var. Meme başını ayırma konusunda çeşitli yaklaşımlar, memenin hangi bölgeden küçültüleceği gibi YAZ 2011 farklı yaklaşımlar var. İçlerinde üç beş tane popüler teknik var. Bunlarda amaç, mesela genç hastada emzirme kabiliyetini yitirtmeden bu ameliyatı yapmak. Yaşlı hastada narkoz süresini uzatmadan hızlı yapılan ameliyatlar var. Ama tabii hızlı cerrahinin de meme başı hissini kaybetmek gibi bir riski oluyor. Genç hastalara uyguladığımız tekniklerde meme başı hissi kaybolmuyor, emzirme özelliği yok olmuyor. Meme büyütme ameliyatlarında, izin bırakılacağı yere ilişkin teknik farklılıklar var. Memenin altından girilip silikon protez konabilir, veya koltukaltından, meme başından, hatta koltukaltından bile girilip konabilir. Katı jel uygun ■ Meme küçültme ameliyatında içeriden doku mu çıkartıyorsunuz? Yağlı doku ve gudde dokusu dediğimiz, süt bezinden oluşan, süt kanallarının da bir kısmını içeren doku çıkartılıp hacim azaltılıyor. Geriye kalan hacme yeniden şekil verilerek meme görüntüsü yaratılıyor. Meme başı çok büyük memelerde çok aşağıda oluyor. O, üstten deri çalarak olması gereken yere getiriliyor. ■ Meme estetiği önerilmeyecek kişiler var mı? 16-17 yaşında bile, çok ileri derecede meme büyüklüğü sebebiyle bize başvuran hastalar olabiliyor. Gerçekten çok ileri derecede büyüklükteyse, hastanın hayat konforunu çok bozduğu için, kimisini kabul ediyoruz. Ama kimisinde de, çok ciddi sıkıntı yaratmaya- cağını düşünürsek, diyoruz ki, birazcık bekle, doğumuna yap, emzir, o işlerini bitir, öyle yapalım. ■ Erkeklerde de meme estetiği yapılıyor mu? Jinekomasti, yani erkekte meme büyümesi vakalarında yapıyoruz. ■ Erkeklerden meme estetiği için sık başvuru geliyor mu? Erkeklerde meme büyümesi ciddi bir sosyal bir problem yaratabiliyor. Yazın gelmesini pek istemiyorlar. Kumsala, havuza gidemiyorlar. O yüzden de sık yaptığımız bir ameliyat erkeklerde meme estetiği. ■ Peki, o yağlar alındıktan sonra tekrar oluşuyor mu? 13 yaşına kadar vücudumuzdaki yağ hücre sayısı artar ama 13 yaşından sonra yağ hücre sayısı sabit kalır. Biz kilo aldıkça o mevcut hücreler şişerek kilo görüntüsü yaratır. Yağ emme operasyonuyla hücre sayısını düşürdüğümüzde, eğer işlem doğru uygulanmışsa, hiçbir zaman orası eskisi gibi kilo almaz. ■ Meme estetiği geçirmiş bir kişi, operasyondan sonra ne gibi komplikasyonlar yaşayabilir? Her cerrahi girişimden sonra olduğu gibi, kanama, iltihaplanma, dokunun istediğimiz gibi iyileşmemesi gibi riskler meme estetiğinde de vardır. Ameliyat sonrası erken dönemde bir miktar ağrı şikayeti mutlaka olacaktır. Bazı hareketleri, mesela kol hareketlerini kısıtlıyoruz. Geç dönemde, bir aydan sonra, genellikle “Kanser sonrası meme estetiğinin, hastanın sosyal hayata dönüşünü hızlandırıcı ve psikolojik direncini artırıcı bir yanı var. Çünkü psikolojinin iyi olması tüm vücut direncini de ayakta tutan bir unsur.” 53 OP. Dr. BAHADIR İMER günlük yaşamlarını kolaylıkla idame ettirecek hale geliyor hastalarımız. Bu ameliyatlarda da, diğer estetik ameliyatlarda da, tam istediğimiz sonucu alamama gibi riskler de olabiliyor, hastanın sonucu beğenmemesi ya da hastanın beğenip bizim beğenmememiz gibi. Bunlar dışında ekstra komplikasyonlarımız yok. ■ Silikon uygulamalarında yeni gelişmeler var mı? Yeni jenerasyon silikon protezlerde, eskisi gibi sıvıya yakın değil, akışkan olmayan, daha katı bir jel kullanılıyor. O yüzden silikwonun patlama durumları azaldı. Kayboldu demek bilimsel olmaz ama neredeyse kayboldu. ■ Kanser ameliyatı sonrasında meme estetiğinin başka faydaları var mı? Kanser tedavisinde gerçekten psikolojik direncin yerinde olması çok önemli. Bu tür konular kanser hastasında iki kat daha önemli. Kanser sonrası meme estetiğinin, hastanın sosyal hayata dönüşünü hızlandırıcı ve psikolojik direncini artırıcı bir yanı var. Çünkü psikolojinin iyi olması tüm vücut direncini de ayakta tutan bir unsur. Menopoz 54 YAZ 2011 Menopoz mu, hormon tedavisi mi? Menopozla beraber kadınlar zorlu bir döneme giriyor. Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi uzmanlarından Op. Dr. Mehtap Derelioğlu, menopozda hormon tedavisine ilişkin akıllarda oluşan soruları yanıtladı. M enopozu nasıl tanımlıyorsunuz? Menopoz, yumurtalıklardaki fonksiyon bozukluğu ya da fonksiyonlarını yitirmiş yaşlanmış yumurtalarla seyreden, kadınların adetten tamamen kesilmesi durumudur. Türkiye’de ve dünyada menopoz yaşı 50-52 kabul edilir. Ama ailesel etmenlere bağlı olarak yumurtlama yetmezliği olan kişilerde menopoz 20'li yaşlarda görülebilir. ■ Menopozun türleri var mı? Yaşla birlikte kendiliğinden oluşan menopoz var, cerrahi sebeplerle veya ilaç kullanımına, kemoterapiye, radyoterapiye bağlı gelişen menopozlar da var. Doğal sürecinde ise, yumurtalıkların belli bir yaşa kadar görev yapma durumu vardır; yumurtalıkların yaşlanmasına bağlı olarak kadınlık hormonu dediğimiz östrojende düşme oluyor. Bu düşmeyle kişide adet düzensizliği başlıyor ve ardından hormon üretimi olmadığında menopoz süreci başlıyor. Kişiye özel ilaç ■ Menopoz tedavisinde, azalan östrojen hormonu yerine konuyor. Bunu yapmak şart mı? Her menopoz tedavisinde hormon alacak diye bir durum söz konusu değil. Hastanın göğsünde olumsuz gelişen bir kitle, bir kist vardır. Mutlaka mamografi çektirip kontrolünü istiyoruz. Rahim ağzıyla ilgili herhangi bir sorun olmadığından emin olmamız gerekiyor. Onun dışında, ailesel bir yatkınlık olup olmadığına bakıyoruz. Mesela bir böbrek veya karaciğer hastalığı, damarlarda pıhtılaşma mekanizmalarına ait bir hastalığı varsa hormon tedavisi önermiyoruz. Yoğun sigara içen kadınlara da hormon tedavisi önermeyiz. Çünkü sigara, damarlarda pıhtılaşmayı artırıcı özelliğe sahip. ■ Östrojen hormonunu ömür boyu almak gerekiyor mu? Menopoz şikâyetlerinin fazla olduğu ilk dönemlerde ve ilk üç yılda op. Dr. Mehtap Derelioğlu hormon tedavisi öneriyoruz. Ama bunun haricinde hormon olmayan ilaçlarımız da var. ■ Dışarıdan verilen östrojen, vücudun ürettiği östrojenin yerini tam olarak tutuyor mu? Eşdeğer olarak, onu taklit eder tarzda veriyoruz. Östrojen ilaçları, kişiye ve hastanın durumuna göre planlanıyor. ■ Her şey kuralına uygun yapılsa bile, hormon tedavisinde yan etkiler oluşur mu? Kimileri, "Hormon tedavisine hiç gerek yok, doğal beslenme, doğal ilaçlar veya onun yerini alacak bitkisel ilaçlar kullanılabilir" diyor. Tedavi kontrollü olduğu için, yan etki tespit ettiğimizde ilacımızı kesiyoruz. ■ Hormon tedavisi pratikte kişiye ne gibi faydalar sağlıyor? Ateş basmaları, sıkıntı ve terleme şikâyetlerinde rahatlama oluyor. Stres, uykusuzluk ve uykusuzluğa bağlı gelişen psikolojik sorunlarda iyileşmeler sağlanıyor. Vajinal kurulukta ve cinsel hayatlarında düzelme oluyor. Kemik erimesini rahatlatıcı özelliği var. Kardiyovasküler hastalıklar üzerinde pozitif etkisi var. MENOPOZ NELERİ ETKİLİYOR? • Sık idrara çıkma ve idrar kaçırma. • Vajinal kuruluk. • Uyku bozuklukları. • Kemik erimesi, kemik eğikliği. • Eklem ağrıları. • Vücudun erken yıpranması. • Ateş basması, sıkıntı ve terleme periyotları. “Beslenme biçimi, spor, davranış şekli ve alışkanlıklarımız menopoz yaşını ileriye ya da geriye çekebiliyor. Mesela sigara kullanan kadınlarda menopoz normalden iki-üç yıl önce başlıyor.” YAZ 2011 55 Menopoza girmeden önce, östrojen hormonu sayesinde, kadınların erkeklere göre avantajları oluyor. Kardiyovasküler hastalıklara, tansiyona karşı östrojenin koruyucu özelliği var. Klinik Psikoloji 56 YAZ 2011 En iyi ilaç sosyal ortam Modern yaşamın dayattığı koşullar, bilgisayar bağımlılığı ve sosyal fobi gibi kişilik bozukluklarını artırıyor. Medıcana Internatıonal istanbul Hastanesi uzmanlarından Klinik Psikolog ve Psikoterapist Pınar Önen, “Sosyal fobiyle mücadele cephede verilen bir savaştır ve hayatta esas olan yüz yüze yakın ilişkiler kurmaktır” diyor. S Klinik Psikolog ve Psikoterapist Pınar Önen osyal fobi nedir? Sosyal fobi bir kaygı bozukluğudur. Sosyal ortamlarda etkileşim içindeyken insanların kaygı duymasıdır. Bu kaygı, genellikle, “yanlış bir şey söyleyeceğim, yanlış bir şey yapacağım, elimdeki kahveyi içerken damlatacağım” gibi endişelerle kendini gösteriyor. Temel olarak, başkalarından alacağı olumsuz tepkiyle ilgili bir durum. ■ Sosyal fobisi olan biri, bunu kendi içinde nasıl yaşar, ne hisseder, davranışlarına nasıl yansır? Daha sosyal ortama girmeden gerginlik hissetmeye başlar. Nasıl ortamlarda kaygı duyacağını tahmin ediyordur ve bunu da beklemeye başlar. Kaygı duyacağı da artık bir kaygı olmaya başlar. Nasıl göründüğü, nasıl algılandığı, başkaları tarafından nasıl değerlendirildiğiyle ilgili bir tetikte olma halindedir. Dikkati kendindedir, kendini izler, kendisine bakılıp bakılmadığını anlamak için başkalarını da izler. Kaygısı titreme,gerginlik, kızarma gibi belirtilere de yol açar. "Kendi kendini gerçekleştiren kehanet" ■ Sosyal fobinin temel sebepleri nedir? Sadece psikolojik faktörler mi etkili, yoksa biyolojik ve genetik kökenleri de var mı? Her ikisi de olabilir. Örneğin, anksiyete bozukluğu yaşayanların anne babalarında da aynı sorunun olabildiğini görüyoruz. Genetik faktörler ve çocukluktaki öğrenme süreçlerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal fobi ortaya çıktıktan sonra sosyal ortamlardan kaçınma başlıyor. Kişi kaçındıkça sosyal becerileri de gelişmiyor ve bizim “ Kendi kendini geliştiren kehanet” dediğimiz durum ortaya çıkıyor. ■ Sosyal fobiden tamamen kurtulmak mümkün mü? Elbette, ama hiçbir zaman o kişi bir Cem Yılmaz olmayacak. Şu da var; sosyal açıdan çekingen olmak başka, kişinin ciddi anlamda yaşam kalitesini bozacak düzeyde hastalıklı olmak başka. Elbette ki bu tedavi edilebilen bir hastalık. Kişinin zaman zaman kaygıları ortaya çıkabilecektir ama işlevselliğini kaybetmeyeceği, kız ya da erkek arkadaş edinebileceği, kendini gösterebileceği, konuşurken rahat hissedebileceği bir noktaya getirmek mümkün. ■ Günümüzde bilgisayar bağımlılığı sık rastlanan bir durum. Temelinde ne var? Bilgisayar bağımlılığı diğer bağımlılıklardan çok farklı değil. Neye bağımlıysak, o hayatımızın merkezi olur. Hayatımızı ona göre düzenlemeye başlarız. Mesela, tatile giderken bile, “Orada internet var mı? Bilgisayar var mı?” diye hesap kitap yapıyorsak, burada YAZ 2011 artık o bağımlısı olduğumuz şey bizi yönetiyordur. Bilgisayar ve internet bağımlısı olanların sosyal hayatları çok sınırlı. Sosyal becerileri de gelişmemiş oluyor. Gerçek dünyadaki ilişkiler ve hazlar daha az tatmin ediyor. ■ Sosyal fobi ve bilgisayar bağımlılığı arasındaki ilişki bu noktada mı devreye giriyor? Evet. Bir kaçış noktası oluşturuyor. Bilgisayar bağımlılarının çoğu yakın ilişki kurmakta da zorlanıyor. Çok uzun ve sürekli ilişkiler yoktur. Biri biter, yenisi gelir. Gerçek yakın ilişki ise emek ve zaman gerektirir. Bu insanlar bu yatırımı pek yapmazlar. Yakın ilişki derken, güvene dayalı bir bağdan bahsediyoruz. ■ Günümüzde koşullar o noktaya geldi ki, artık gerçek hayat sanal ortama taşınıyor gibi. Neden gerçek hayat, sanal hayattan daha esas sayılıyor? Çünkü mimik yok, duygunun iletimi daha sınırlı. Görmüyoruz, dokunmuyoruz. Bunlar yakın ilişkinin çok temel unsurları. Temel kriterimiz, yakın ilişki. Çünkü biz insanlar birbirimize ihtiyaç duyarız. İnsan sosyal bir yaratık. ■ Sosyal fobi ve bilgisayar bağımlılığı her zaman beraber mi görülüyor? Hayır. Ama bunlar birlikte görülme sıklığı daha sık olan iki durum. Sosyal fobisi olanlar için bilgisayar ve internet çok önemli bir kurtuluş. Cinsel hayatını bile oradan sürdürenler var. Çünkü yüz yüze bir cinsel ilişki onu çok korkutuyor. ■ Sosyal fobi tedavisinde en önemli faktör nedir? Sosyal fobi tedavisinde psikoterapi kullanıyoruz. Ancak mücadele aslında cephede verilen bir savaştır. Tek başına terapi odası bunu sağlamaz. Cepheye çıkarsınız, orada savaşırsınız. Cephe de sosyal ortamdır. Psikoterapisine bu savaşta omuz verir, eşlik eder. 57 Sosyal fobi, zaman zaman yeniden ortaya çıksa da tedavi edilebiliyor. “Sosyal fobi tedavisi, aslında cephede verilen bir savaştır. Tek başına terapi odası bunu sağlamaz. Cepheye çıkarsınız, savaşırsınız. Cephe de sosyal ortamdır.” Ortopedi 58 YAZ 2011 Protezle eklem ağrılarına son Birçok hastalığın sonucunda ortaya çıkan dayanılmaz eklem ağrıları yaşam kalitesini olumsuz etkileyip, hayatı çekilmez hale getiriyor. MedIcana InternatIonal Beylikdüzü Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Selçuk Örsel, eklem ağrılarına çözüm getiren protez uygulamasını anlattı. OP. Dr. Selçuk Örsel E klem ağrılarının sebepleri nelerdir? Eklem ağrısı deyince işin içine sadece ortopedi değil, romatoloji, fizik tedavi ve başka faktörler de giriyor. Romatizmal hastalıklar bunların sadece biridir. Bir diğeri, eklem içindeki mekanik problemlerdir. Diz için konuşacak olursak; menisküslerde, kıkırdaklarda, diz kapağında problemler olabiliyor. Bazen kasların güçsüzlüğü de eklem ağrılarına neden olabiliyor. Eklem ağrısına sebep olan muhtelif bir çok neden var. Bunların bir kısmı eklemin içindeki yapılardan kaynaklanıyor, bir kısmı ise eklem dışı yapıların ekleme yansımasından kaynaklanıyor. ■ Eklem protezi işin içine nerede giriyor? Artroz dediğimiz durumlar için çeşitli tedavi yöntemlerimiz var. Bunların arasında fizik tedavi, ilaçlar, egzersizler ve başka birtakım ameliyatlar var. Öncelikle bunları denemeyi tercih ediyoruz. Hastaların, bu yöntemlerle tedavi olamadığı durumlarda eklem protezine başvuruyoruz. Bu nedenle protez, bizim için eklem rahatsızlıkları tedavisinde son seçenektir. Çünkü vücuda yabancı bir madde koymak yerine , vücudun kendi mekanizmalarını kullanarak tedavi etmesini her zaman tercih ederiz. ■ Ekleme protez uygulamasını gerektiren belli başlı hastalıklar hangileridir? Protez, osteoartroz hastalığında uygulanıyor. Eklem kıkırdağında harabiyet şeklinde kendini gösteriyor. Sonuçta eklemde genel bir yıpranma oluşuyor. O “Düzenli yürüyüş çok önemlidir. Ama gezme şeklinde değil, belli bir tempoyla, kasları çalıştıracak şekilde yürüyüş etkili olmaktadır. Yürüyüş düzenli olarak yapıldığında kaslar daha diri olmaktadır.” zaman proteze başvuruyoruz. Bazen romatizmal hastalıklar da buna neden oluyor. Kimi zaman kırıkların ardından da eklemlerde harabiyet görebiliyoruz. Bunların son aşaması, artroz dediğimiz durumdur. Diğer yöntemlerle ağrı giderilemediğinde bu hasta artık bizim için protez adayı oluyor. “Porselen protezler ■ Protez uygulamasında eklem içine bir şey mi yerleştiriliyor? Evet. Bu tip eklem hastalıkları halk arasında yaygın olarak kireçlenme olarak bilinir. Herkes orada bir kireç biriktiğini düşünüyor. Halbuki biriken bir şey yok, tam aksine, kıkırdakta aşınma vardır. Doğal olarak bazı hastalar, “Bu kireçleri temizleseniz olmaz mı?” diye soruyor. Protez uygulamasında, kemiklerin ekleme bakan yüzeylerini kesiyoruz. Ya da protezin türüne YAZ 2011 59 “Artroz halk arasında kireçlenme olarak bilinir. Herkes orada bir kireç biriktiğini düşünüyor. Halbuki biriken bir şey yok, tam aksine, kıkırdakta aşınma var.” Protez, hekimler için, eklem hastalıklarında başvurulan son seçenek. göre törpüleme yöntemi de kullanıyoruz. Sonra o araya, genellikle bir metal uyguluyoruz. Metallerin arasında da polietilenden yapılmış bir ara madde bulunuyor. Bazen farklı uygulamalar da olabiliyor. Son yıllarda yaygın olarak uygulamaya başlanan porselen protezler de var. ■ Protez uygulamasında yaş faktörü önemli mi? Protezi çok genç yaştaki insanlara yapmaktan hoşlanmayız. Çünkü ne kadar iyi olurlarsa olsun protezler bir süre sonra gevşeyebiliyor. Onun için, mümkün olduğu kadar ileri yaştaki insanlara yapmayı tercih ediyoruz. Protez yaptığımız hastaların biraz daha sakin bir hayat sürmelerini genel olarak tercih ediyoruz. ■ Vücutta her oynar ekleme protez uygulanabiliyor mu? Protez uygulamaları, kalça ve diz ile başladı. Daha sonra omuz için protez yapıldı. Dirsek, el bileği, el parmakları, ayak bileği ve ayak başparmağı için uygulanan protezler var. ■ Hastalıklar dışında, kişinin yaşam koşulları da protez gerektirecek eklem sorunlarına yol açar mı? Aktivite düzeyi, kişinin kas gücünün yerinde olması önemlidir. Kasları yeterince güçlü olmazsa, bu artroza gitmesine neden olmaz ama artrozun gidişatını belki hızlandırabilir. ■ Aktivite derken, kişinin spor mu yapması lazım? Düzenli yürüyüş çok önemlidir. Ama gezme şeklinde değil, belli bir tempoyla, kasları çalıştıracak şekilde yürüyüş etkili olmaktadır. Yürüyüş düzenli olarak yapıldığında kaslar daha diri olmaktadır. Ayrıca, kilo da çok önemli bir faktördür. Kilonuz ne kadar az olursa, eklemlerinize o kadar az yük biner. Genç yaştakilere protezten kaçınılıyor. Duruş Bozuklukları 60 YAZ 2011 Her duruşun vücudumuza gönderdiği bir sinyal var. Eğer doğru değilse, geri dönüşümü ne yazık ki sağlıksız bir vücut yapısı oluyor. Medıcana InternatIonal Ankara Hastanesi fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı doktorlarından İsmail Özturan, duruş bozukluklarına karşı fiziksel tedavi ve basit egzersizler önerdi. Her zaman ‘doğru’ durun! Vücudu doğru haline getirmek başta sıkıntılı olabilir. Bu yüzden vücudu egzersize alıştırmak için fizik tedavi öneriliyor. YAZ 2011 D uruş nedir? Duruş (postür), vücut kısımlarının diziliş ve düzenidir. Statik ve dinamik olarak ikiye ayrılmaktadır. Oturma, ayakta durma, yatma sırasında vücudun duruş şekline statik postür (sabit duruş), hareket esnasında vücudun duruş şekline ise dinamik postür (hareketli duruş) denilir. ■ Doğru duruş nasıl olmalı? Kas, iskelet sisteminde bir zorlanmaya sebep olmayan, vücudun normal eğriliklerinin korunduğu, eklemlere uygulanan kuvvetlerin dengeli dağıldığı doğru duruş, temel olarak, vücudu oluşturan bölümlerinin doğru bir orantı ile dizilimini ve vücudun bütününün simetrik oluşunu ifade eder. ■ Ayakta, otururken ve yatarken doğru duruş nasıl olmalıdır? Ayakta: Simetrik, iki ayağa eşit yük binen, omuz mesafesinde açık ayaklar. Otururken: Oturduğumuz sandalye önemli. Dizler kalçadan daha aşağıda olacak. Ayağın altını ve beli destekleyici bir takım şeyler kullanılabilir. Kolluk olmasında fayda var. Bilgisayar ekranı göz hizasında olacak. Dr. İsmail Özturan Uyurken: Ortopedik yataklar tercih edilmeli. Kol ve bacak arada kalmayacak, kıvrılmayacak. Bel fıtığı için bele yük binmesin diye sırt üstü yatarken bacakları hafif karına çekip altına yastık koyabilirsiniz. Yan yattığınızda alttaki bacağı uzatıp, üsttekini hafif kıvırıp, araya yastık koyulabilir. Yüz üstü yatılacaksa göbeğin altına küçük bir yastık konulup bel kasları rahatlatılabilir. Boyun için boynun çukurluğunu destekleyecek yastıklar kullanılmalı. Yan yatışlarda omuz baş mesafesi korunmalı, boynun düz duruşu sağlanmalı. ■ Duruş neden önemli? ● Doğru duruş tüm kaslarımızın ve organlarımızın iyi çalışmalarını ve enerjimizin verimli kullanımını sağlar. ● Göğüs kafesimizin hareketleri daha rahat olduğundan akciğerlerimize alınan oksijen miktarı artmaktadır. ● Karın kaslarımızın da daha iyi çalışmasını sağlamaktadır. ● Vücut imajının ve özgüvenin gelişimini sağlayan temel unsurlardandır. ● Kişinin sırt kasları yorgunluğa karşı daha dirençlidir. ● Sırt ve bel bölgesine binen yüklenmeyi azaltmaktadır. ● İç organlarımızın etkin çalışmasını sağlar. ■ Kötü duruşun nedenleri nedir? ● Kaza, yaralanma ve düşmeler, ● Hatalı oturma, ayakta durma ve uyuma, ● Çalışma ortamının vücut yapısına uygun olmaması, ● Yatağın kötü ya da uygunsuz olması, ● Aşırı kilolu olmak, ● Ruhsal sorunlar, gerilimler, ● Görme bozuklukları, ● Doğuştan kas iskelet sistemi hastalıkları. ■ Kötü duruşun zararlı etkileri nelerdir? Yorgunluk, eklem sertliği ve eklem hastalıkları, baş ağrısı, boyun sırt bel problemleri, solunum yetmezliği gibi sonuçlar sayabiliriz. ■ Sık rastlanan duruş bozuklukları nelerdir? Servikal düzleşme: Boyundaki normal eğriliğin azalması. Kifoz (kamburluk): Sırt omurgasının öne doğru eğik olması. Lordoz (çukur bel): Beldeki normal çukurluğun artması. Kifolordoz (kamburluk ve çukur bel): Sırtta kamburluk, belde de çukurluk vardır. Düzleşmiş bel: Beldeki normal eğrilik azalmıştır. Düşük omuz: Omuzlarda çökme. Skolyoz: Omurganın sağa sola olan eğrilikleri. ■ Önerdiğiniz egzersizler sürekli mi yapılmalı? Egzersizleri devamlı yapmakta fayda var. Bunlar, önleyici ve doğru durmayı sağlayıcı egzersizler. Vücut genelde alışkın olduğu ve rahat ettiği şekilde duruyor. Rahat ettiği şekilde bazı kasların üzerine çok yük binerken, bazı kaslar hiç çalışmaz. Kullanılmayan kaslar erimeye başlarken, aşırı kullanılan kaslar geriliyor. Bunu dengeli yapmak lâzım. Vücudu doğru haline getirmek başta sıkıntılı olabilir. Tembel kasın üstüne yük bindiğinde buna alışması zaman alabilir. Bu yüzden vücudu egzersize hazırlamak için fizik tedavi öneriyoruz. Egzersizlerinde en az üç ay ya da altı ay yapılması gerekiyor. Altı ay sonra normale dönen vücut duruşunu sürdürmek için egzersizleri devam ettirmek gerekiyor. Bıraktığınız zaman kullanılmayan kas iki hafta içinde tekrar eriyebilir ve duruş bozukluğu tekrar yaşanabilir. Bu egzersizleri yapın 61 Doğru duruş için önerebileceğiniz egzersizler neler? 1-Çeneniz geride, başınız dik, kollarınız gövdeye yakın, karın düz olacak şekilde yürümeye çalışın. Kauçuk tabanlı, kaymayan ayakkabıları tercih edin. Yürürken ayaklarınız dışa doğru değil öne doğru baksın. 2-Bir duvara karşı durup kollarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Bu esnada karnınızı içeri çekerek belinizi düzleştirmeye çalışın. Bu egzersizi yaparken bir kolunuzu kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırırken, diğer kolunuzu indirebildiğiniz kadar aşağıyı doğru uzatın. Daha sonra kollarınızı değiştirin. 3-Ellerinizi arkadan bel ortasına getirin. Eğitebildiğiniz kadar arkaya eğilmeye çalışın. Bu esnada karın kaslarınızın kasıldığını hissedin. 4-Sırtınızı bir duvara yaslayın, ayaklarınızı 25 santim kadar duvardan uzağa koyun. Dizleriniz hafif bükülü durumda iken baş, omuz ve sırtınızı duvarla temas halinde tutun. Bu pozisyonda, duvarla temas halinde iken aşağı-yukarı kayın. Sırt bölgenize plastik bir top koyarak bu egzersizi daha etkili hale getirebilirsiniz. 5-Otururken omuzlarınızı kaldırabildiğiniz kadar kaldırın. Sonra omuzlarınızı öne, aşağıya ve arkaya hareket ettirerek daireler çizin. Bu hareketi ayakta da yapabilirsiniz. 6-Ayakta iken her iki kürek kemiğinizi birbirine yaklaştırmaya çalışırken omuzlarınızı geriye itin. 7-Arkalıklı bir sandalyede ya da taburede oturun. Kürek kemikleriniz orta hatta doğru yaklaştırabildiğiniz kadar yaklaştırın. 8-Arkalıklı bir sandalyeye oturun. Sandalyenin kollarından tutarak sırt bölgenizi sandalyenin üst destek noktasına getirerek geriye doğru gerin. 9-Dizleriniz bükülüyken sırt üstü uzanın. Baş ve omuzlarınızı yere koyun. Bu esnada kalça, uyluk ve gövdenizi kaldırarak köprü kurun. Bu egzersizi daha sonra sağ ve sol bacağınızdan ayrı ayrı destek alarak tekrarlayın. 10-Dizleriniz bükülü iken sırt üstü yatın. Kalçanız çok hafif kalkarken, karnınızı içe çekin ve bel çukurluğunu yere bastırmaya çalışın. 11-Sırt üstü dizleriniz bükülü iken yatın, kürek kemiklerinizin arasına rulo haline getirilmiş büyükçe bir havlu koyun. Omuzlarınızı aynı anda yere doğru yaklaştırmaya çalışın. 12-Yüzüstü uzanın önce sağ sonra sol kolunuzu havaya kaldırmaya çalışın. Aynı hareketi karnınızın altına bir yastık koyarak kollarınız yanda iken tekrar edin. Bu hareketi yaparken sağ ve sola doğru gövdenizi esnetin. 13-Tüm bu hareketleri yaparken hareket sırasında içinizden 10’a kadar sayıp, her hareketi 30 defa yapmaya çalışın. Diş 62 YAZ 2011 Ağız kokusu bir hastalıktır Diş Hekimi Özlem Şebnem Tekin A ğız kokusunun sebepleri nelerdir? Bir grup, sindirim sisteminden kaynaklı. Diğer grup, solunum ve nefes sistemi ile alakalı. Sonuncusu da ağız içinden ileri gelen ağız kokuları. Sindirim sisteminden kaynaklananlar, yüzde olarak en düşük oranı oluşturuyor. Mesela, reflü hastalığından ötürü ağız kokuları bu gruba giriyor. Solunum ve nefes sisteminden kaynaklı olanlarda, Çoğu kişi, “Benim ağız kokum böyle” diyerek, tedavi amacıyla hekime gitmeyi düşünmüyor. Ancak ağız kokusu tıpta bir hastalık olarak değerlendiriliyor. MedIcana Diş Hastanesi uzmanlarından Diş Hekimi Özlem Şebnem Tekin, ağız kokusunun sebeplerini ve tedavisini anlattı. bademcik ve solunum yolu iltihabı ya da bazı sistemik hastalıkların oluşturduğu ağız kokusu oluyor, örneğin şeker hastalığı. Bu da ağız kokusu sebeplerinin yüzde 10’unu oluşturuyor. Ama ağız kokusunun yüzde 80 sebebi ağız içinden kaynaklı olanlar. Buna en çok diş çürükleri yol açıyor. Çünkü çürük yüzünden diş gövdesinde oluşan girintiler, boşluklar oraya yemek artıklarının dolmasına sebep oluyor. Diğer ağız içi sebepleri ise, diş eti iltihapları, dişlerin aralarının iyi temizlenmemesi, kötü protezler, protezlerin altına yerleşmiş bakteri plakları, ağız kuruluğu, üzerinde bakteri plağı olan dil. Tabii ki, hepsinin başında ağız hijyenine dikkat etmemek geliyor Diş taşları ■ Nasıl tedavi ediyorsunuz? Aslında ağız kokusu şikayetiyle gelen hasta sayısı çok fazla değil. Çünkü bazı insanlar artık bunu kanıksamış durumda. Bu benim normal ağız kokum gibi algılayanlar var. Bir de, başkalarının söylemesiyle gelenler var. Onlarda daha “Biz maalesef dişlerimizi yanlış fırçalıyoruz. Mesela, yukarı aşağı ya da sağa sola doğru fırçalamak yanlıştır. Fırçayı 45 derece eğimle, fırçanın kılları diş etinin arasına da girecek şekilde kullanmamız gerekiyor.” iyi yakalıyoruz olayı. Ya da hiçbir şekilde ağız kokusundan haberi olmayan, başka bir şikayetle gelen, ağız kokusunu bizim fark ettiğimiz durumlar var. Tedavi olarak öncelikle diş taşlarını temizliyoruz. Diş eti iltihabı varsa, onu temizliyoruz. Ağızda kötü protez varsa bunları düzeltiyoruz. Kötü protezden kasıt, mesela diş etiyle uyumlu olmayan köprüler var. Diş etiyle arasında bir açıklık oluştuğu zaman oraya bakteri yerleşiyor. Bu müdahalelerden sonra ağız kokusu çok büyük ihtimalle geçiyor. Nadir vakalarda, kulak burun boğaz uzmanına, gastroenteroloğa gönderiyoruz, acaba hasta diyabet mi, bademcik sorunu mu var, bir karaciğer bozukluğu mu var diye. ■ Hangi hastalıklar ağız kokusuna neden olur? Bazı karaciğer hastalıkları, sinüzit, YAZ 2011 63 Bazıları, ağız kokusunu normal, kendi ağız kokusu sanıyor. Genellikle birilerinin uyarısıyla tedaviye geliyorlar. “Baharatlı yiyecekler ve protein tüketimi de sebep olabilir. Protein midede sindirilirken ortaya kötü bir koku çıkarır. O yüzden, örneğin vejetaryenlerde daha az ağız kokusuna rastlanır, et tüketmedikleri için.” şeker hastalığı, reflü gibi hastalıklar ağız kokusuna yol açabiliyor. Sabah kalktığımızda karşılaştığımız ya da bazı yiyecekler yüzünden oluşan ağız kokuları var, ama onlar fizyolojik, geçici ağız kokuları. Ağzı temizleyince onlar geçiyor. Diğerleri ise patolojik ağız kokusu ve tedavi edilmeleri gerekiyor. ■ Ağız kokusuna özellikle yol açan yiyecekler neler? Soğan, sarımsak, kahve ve alkol tüketimi, sigara, bunların hepsi ağız kokusuna yol açan faktörler. Bunlardan başka, kendisinde bir koku barındırmayan ama mesela sindirilmesi esnasında ağız kokusuna yol açabilen maddeler var. Baharatlı yiyecekler ve protein tüketimi de sebep olabilir. Protein midede sindirilirken ortaya kötü bir koku çıkarır. O yüzden, örneğin vejetaryenlerde daha az ağız kokusuna rastlanır, et tüketmedikleri için. ■ Sprey, nane şekeri ve ağız gargarası gibi yöntemler işe yarıyor mu? Onlar sadece o anlık çözüm sağlıyor. Ama sonrasında işin özüne inmek lazım. Ağız bakımı ■ Takma dişler ağız kokusunun önemli bir kaynağı mıdır? İyi temizlenmezse, evet. Takıp çıkarılan hareketli protezlerde çok fazla bakteri plağı birikebiliyor. Sabah ve akşam mutlaka fırçalanmaları gerekiyor. Onlar için suyun içine atılan tabletler var, hem protezlerin iyice temizlenmesini sağlıyor, hem de bakteri tutuşunu azaltıyor. ■ Yirmi yaş dişlerinin ağız kokusuyla bir ilgisi var mı? Gömük olanların değil ama yarı gömük olanların var. Çünkü onlar da aynı şekilde bakteriyi tutacak şekilde duruyorlar. Diş etinde ödeme yol açıyorlar. ■ Ağız kokusu şikâyeti olan biri ağız bakımını nasıl yapmalı? Ağız kokusu tedavi edilebilen bir durum. Her şeyden önce bir diş hekimine gitmeli. Gerekiyorsa tedavilerinin yapılması gerekiyor. Ama hiçbir şey kendisinin yapacağı tedavi kadar etkili olmaz. Dişlerini çok iyi ve doğru bir şekilde günde iki kere, sabah ve akşam fırçalamalı. Diş ipi kullanmalı. Gerekirse ağız gargaraları kullanmalı. Periyodik olarak diş kontrolü yaptırmalı. Ağız kokusuna neden olacak şeyler yiyip içtiğinde, o anda ağzını fırçalayamıyorsa, mesela sakız çiğneyebilir veya cep boyu ağız gargaraları var, onlardan kullanabilir. Ama iş, diş fırçalamak- ta bitiyor. Fakat ağzından çürük varsa, diş eti sorunu varsa, kötü protez varsa, ne kadar fırçalarsa fırçalasın, o kokudan kurtulamaz. ■ Diş fırçalamanın doğru yöntemi nedir? Biz maalesef dişlerimizi yanlış fırçalıyoruz. Mesela, yukarı aşağı ya da sağa sola doğru fırçalamak yanlıştır. Fırçayı 45 derece eğimle, fırçanın kılları diş etinin arasına da girecek şekilde kullanmamız gerekiyor. Yuvarlak hareketlerle ve fırçanın o anda bulunduğu bölgede 5-10 saniye kalacak şekilde fırçalayıp, sonra başka bir bölgeye geçmemiz gerekiyor. Ama yanlış yöntemle fırçalayınca, fırça kılları diş eti oluğuna ve diş aralarına giremiyor. Diş fırçalamak çok önemli ama tek başına yeterli değil, diş ipi veya diş arası fırçaları da kullanmamız gerekiyor. Beslenme ve Diyet 64 YAZ 2011 Yazın oruç tutmanın altın kuralları Normal beslenme düzeninin dışına çıkılan Ramazan, bu yıl sıcaklığın da yüksek olduğu bir döneme denk geldi. Bu durum, Ramazan’ı sağlıklı geçirebilmek için beslenme düzenine daha yoğun dikkat edilmesini gerektiriyor. İftar ve sahurda nasıl beslenmek gerektiğini Medicana Bahçelievler Hastanesi’nden Diyetisyen Fatmagül Yılmaz Öztürk anlattı. R Dyt. Fatmagül YILMAZ ÖZTÜRK amazan bu yıl ağustos ayına denk geldiği için, sıcakların yoğun olduğu bir dönemde uzun süre aç kalmayı gerektiriyor. Sağlıklı bir oruç için ise mutlaka sahura kalkılması gerekiyor. Aksi takdirde uzun süreli aç kalmak, vücut enerjisini düşürüyor. Açlık süresini mümkün olduğunca kısa tutabilmek amacıyla sahur bizim iç in, önem kazanan bir öğün. Günlük faaliyetlerimizin aksamaması için sahurda daha dikkatli besin seçimi yapmamız lazım. Bu noktada sahuru, kahvaltı şeklinde tüketmeyi öneriyoruz. Bunun için mideyi daha geç terk eden, kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinleri seçmek gerekiyor. Örneğin kepek ekmeği, çavdar, tam tahıllı, yulaf vb. ekmek tipleri tercih edilebilir. Öğüne domates, salatalık ya da meyve eklenerek, posa alımı artırılabilir. Yumurta tok tuttuğu için tercih sebebidir. Kolesterol seviyeniz yüksek olduğunda bile, haftada 3 adet yumurta tüketebilirsiniz. Çorba tok tutan besinler arasında; dolayısıyla sevenler bu yemeği tercih edebilir. Gün içinde daha sağlıklı ve zinde olabilmek için sahurda ağır ve yağ oranı yüksek besinlerden kaçınmamız gerekiyor. Gün içinde daha sağlıklı ve zinde olabilmek için sahurda ağır ve yağ oranı yüksek besinlerden kaçınmamız gerekiyor. Hamur işleri vb. ağır besinler tüketildiğinde uyku kaliteniz düşebilir veya mide şikâyetleriniz artabilir ve mide bulantıları oluşabilir. Ramazan ayında normal beslenme düzeninin dışına çıkılıyor. Bunun amacı sindirim sisteminin dinlenmesi, arınmanın sağlanarak, nefsimizin terbiyesini gerçekleştirmemiz iken, akşam iftar odaklı yaşamakla bunu amacından saptırıyor ve zararlı hale getirip, vücudu hırpalayarak tamamlayabiliyoruz. Bu da çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. En başta da kabızlık sorunu geliyor. Su içmeyi azaltıp, ara öğünlerde tükettiğimiz meyvelerin yerini tatlılar alınca, sonuçta kabızlık sorunu baş gösteriyor. Bu sorunu yaşamamak için, iftarla birlikte başlayan su tüketimimiz sahura dek devam etmeli. Sıcak bir aya denk gelmesi, su ihtiyacımızı daha da çok artıyor. Kabızlığı önlemek için öğünde bir tabak az yağlı salata tercih edilmeli, zeytinyağlı bir sebze yemeği sofrada bulunmalı. Yemekten belli bir saat sonra meyve tüketmekte yarar var. Gerekirse kefir ya da probiyotik bir yoğurt da eklenebilir. YAZ 2011 65 HAMUR İŞLERİ HIZLI KİLO ALDIRIR Ramazan ayında genelde herkes, çok acıktığı için iftar yemeklerinde, kırmızı et, ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, tatlı, börek gibi karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenmeyi tercih ediyor. Sebze ve meyve gibi lif oranı yüksek, ancak enerjisi daha düşük besinlerden uzak duruluyor ya da az tüketiliyor. Bu da hazımsızlıkların artması dışında kabızlık ve hızlı kilo artışlarına neden oluyor. Ramazan bayramında kilo artışlarının olmaması ve mide problemlerinin ortadan kalkması için, karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenmek yerine sebze, meyve ağırlıklı ve düzenli beslenmek önem taşıyor. KİMLER ORUÇ TUTAMAZ? SU İHTİYACINI BAŞKA İÇECEKLERLE KARŞILAMAYIN! Genelde bütün evlerde iftardan sonra hemen çay ve kahve gibi içecekler çok yoğun olarak tüketilir. Gün içinde susuz kalan vücudumuzun dengesini sarsmamak için mutlaka suyu, su olarak içmek gerekir. Günlük 2–2,5 litre su tüketmeye özen göstermek, vücudun sıvı dengesinin sağlanması açısından önem taşıyor. Çay içilebilir, ama aynı zamanda diüretik (idrar söktürücü) olduğunu unutmamak gerekir. Yani sıvı kaybına yol açar. Bunun dışında vücudun serinlemesi için ayran tercih edilebilir. Şeker hastaları, kronik hastalığı olanlar, kalp hastaları, yüksek tansiyonu olanlar, hamile ve emzikli kadınlar, kanser hastaları ve sürekli ilaç almayı gerektiren durumlarda oruç tutulmamalıdır. Tedavilerinde ve sağlık durumlarında aksamalara yol açabilir. Yine aşırı yaşlılar ve gelişme çağındaki çocukların da oruç tutmaları tehlike yaratabilir. İFTARDAN SONRA MUTLAKA YÜRÜYÜN Kan şekerini kontrol altına almak ve metabolizmamızın hareketlenmesi için, mutlaka iftardan sonra her gün en az 30 dakika yürüyüş yapmak gerekir. Namaz kılmak bile bir egzersiz faaliyet sağlar. Ramazan ayında kilo almak istemiyorsak, iftar sonrası en azından tempolu yürüyüşü hayatımıza sokmak gerekiyor. Oruç anında gün içinde ister istemez hareket düzeyi kısıtlanacaktır. Bunun hayatımıza olumsuzluk olarak dönmesini engellemek adına egzersiz şart. MEYVE VE SÜTLÜ TATLILARI TERCİH EDİN Uzun süreli açlık sonrası kan şekeri düştüğü için, canımız tatlı ister. Bu noktada orucumuzu açarken yenecek birkaç hurma, hem lif sağlar hem tatlı ihtiyacını giderir. Bu bir tatlı kaşığı bal, reçel veya pekmez de olabilir. Komposto veya limonata gibi içecekler de olabilir. Zaman zaman tatlı yemek istersek, her gün olmamak kadıyla hamur tatlısı yerine daha hafif olan sütlü tatlı, dondurma veya meyve tatlısı tüketilebilir. ORUÇ TUTARAK ZAYIFLANABİLİR Mİ? Oruç tutmak, bir zayıflama yöntemi değildir. Aç kalınarak zayıflanmaz. Vücuda giren besin azaldıkça, vücut da kendini ona göre idare etmeyi öğrenecektir. Ama bunun yanında, genellikle Ramazan ayında toplam besin tüketimi iki öğün olduğu için miktar olarak azalmaya bağlı zayıflama görülebilir. Yalnız sadece yağlar değil, bu süreçte vücut kası ve suyu da gider. İlk haftalarda hızlı olan kilo kaybı, daha sonra vücudun oruca uyumu ve kişinin fiziksel aktivitesinin azalması ile yavaşlar. Bunun tam tersi olarak bazı kişilerde beslenme düzeninin değişmesi ve hareket azalmasına bağlı olarak şişmanlama da görülür ki, bu, en çok rastlanan durumdur. Normalde oruç sindirim sisteminin dinlendirilmesi içindir. Bunu gereği gibi yaşarsak süreci, kilo almadan kapatabiliriz. ANKET 66 YAZ 2011 MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ Aşağıdaki bilgileri doldurun, ‘Hastalıkta Sağlıkta’ Dergisine ÜCRETSİZ abone olun. Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın. www.medicana.com.tr n ADI SOYADI: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . MEDICANA Sağlık Grubu n DOĞUM TARİHİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İletişim Bilgileri n DOĞUM YERİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . MEDICANA Hospitals n MESLEĞİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİ TESLİM ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n SEMT: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n POSTA KODU: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n ŞEHİR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n TEL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n E MAİL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n İŞ/EV ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Avcılar Tel: 0212 695 48 30 Fax: 0212 695 48 30 Adres: Marmara Cad.Şamlı Sokak No: 32 34310 Avcılar / İstanbul MEDICANA Hospitals Bahçelİevler Tel: 0212 449 14 49 Fax: 0212 555 80 09 Adres: Eski Londra Asfaltı No: 2 34180 Bahçelievler / İstanbul MEDICANA Hospitals Çamlıca EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ HASTANEMİZ MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA Tel: 0216 521 30 30 Fax: 0216 335 86 36 Adres: Alemdağ Cad. No: 85 34764 Üsküdar / İstanbul MEDICANA Hospitals SAMSUN ÇAMLICA BAHÇELİEVLER MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL Tel : 0362 311 05 05 Fax : 0362 240 20 42 Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut 1.Caddesi No: 85 Canık /Samsun MEDICANA DİŞ Tel: 0212 506 00 00 Fax: 0212 506 06 20 Adres: İzzettin Çalışlar Cad. Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310 Bahçelievler / İstanbul AVCILAR BAHÇELİEVLER DİŞ SAMSUN MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL Tel: 0212 867 75 00 Fax: 0212 872 12 36 Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3 Beylikdüzü / İstanbul n HASTANEMİZİ İLK NEREDEN DUYDUNUZ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............................................................................................. n EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ BÖLÜM VEYA BÖLÜMLER: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA Tel: 0 312 292 92 92 Fax: 0 312 285 69 62 Söğütözü caddesi 2165 sokak, No:6 Söğütözü Ankara (ATO yanı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİMİZDE EKSİK BULDUĞUNUZ VE EKLENMESİNİ ARZU ETTİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İstanbul İçi Kod Çevirmeden 444 63 34 Alo MEDICANA Tüm hastaneleri için e-mail: [email protected] ✂ n DERGİMİZDE GÖRMEK İSTEDİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Benzer belgeler
havuz hastalıkları - Medicana Sağlık Grubu
burada Dr. Tansel Hamza Pars ve Dr. İrem Göktepe
Ateş tarafından muayene edildi. Öğretmenlerine,
velilere iletmeleri için çocukların sağlık durumları
ile ilgili bilgi verildi. Diş ve Göz bölümlerin...