PDF SAYI 32 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 32 - Hayat Online
32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr Seite 1 e-Konsolosluk tanýtýldý IGMG Genel Sekreteri Oðuz ÜÇÜNCÜ ATÝB Genel Baþkaný Selahattin SAYGIN Uyumsuzluðun Faturasý Yine Türklere Kesildi “Zorluklar T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu e-Konsolosluk hizmetlerinin yaygýnlaþtýrýlmasýna yönelik Türk Kültür Merkezi´nde bir toplantý düzenledi. Toplantýya Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan SAYGILI, Din Ateþesi Galip AKIN konsolosluk görevlileri ve Hessen Eyaletinde bulunan DÝTÝB baþkanlarý ve din görevlileri Sayfa: 35`te katýldý. güç birliði ile aþýlmalý” Sayfa: 33`te Sayfa: 35`te Avrupa`daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 0180-3002250 www.okusan.eu Entegrasyonda suçlu bulundu: Türkler! Almanya`nýn Gazze Tutumu Sayfa 23`te Ünal KOYUNCU Dosya Hacarabýn Serüvenleri 19 Sayfa 15`te M. Salih AYDIN Dosya Çocuklar ölürken... Sayfa 37`de Oðuz ÜÇÜNCÜ Özel Köþe Maþaallah ve Ýnþaallah demek! Sayfa 9`da Selma ÖZTÜRK Dosya Benden Sana “Düþman” Olmaz! Sayfa 29`da Mahmut AÞKAR Dosya Entegrasyon ve Biz Sayfa 7`de Dr. Yusuf IÞIK Dosya Dosya Sayfa 5`te Politikacýlar Çözümsüzlük Üretiyor Ekrem ÞENOL CSU, zanlýlarý, kökenlerine göre kayýt altýna almak istiyor 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr Seite 2 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr Seite 3 editörden Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir 3 Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Sinan AKTÜRK hasbihal Sevgili dostlar! Yeni yýl ile birlikte yeni bir logo ve dizayn ile sizlerin karþýnýza çýkmýþtýk. Sizlerden gelen güzel tepkiler bizim azmimizi bir kat daha artýrdý. Özellikle yýllýk takvim hediyemiz oldukça beðenildi. Ýnþallah bu tür hediye çalýþmalarýmýz kalýcý olacaktýr. Ocak ayýnda Hessen Eyaletinde yapýlan seçimler sonucu yine Roland Koch Baþbakan olarak görevine devam ediyor. SPD önceki seçimlerde aldýðý oylardan oldukça fazla miktarda kaybederek bu seçimin maðlubu oldu. Yüzde 1 de olsa oylarýný artýran CDU; FDP ile koalisyon yaparak Hessen`de iktidarýný devam ettirdi. Hayýrlý olsun. Roland Koch, daha önceki seçimlerde kullandýðý uslubu bu seferki seçimlerde en asgari seviyede kullanarak bir kampanya yaptý. Yabancýlara yönelik uslubunda gözle görülür bir deðiþiklik olan Koch; uyarýlarý dikkate almýþ görünüyor. Geçtiðimiz günlerde Almanya`da uyum ile alakalý bazý raporlar yayýnlandý. Yine bildik açýklamalar ile karþý karþýya idik. Uyumsuz olarak Türkler suçlu ilan edildi. Yani Almanya`da yaþayan Türkler tüm çabalara raðmen uyumsuzluk yapmakta ýsrar ediyormuþ! Kýrk küsür senedir Almanya`da bulunan göçmenler içerisinde þu anda 3,5 milyon civarýnda olan Türk nüfusu yapýlan araþtýrmalara göre gerçi her eyalette deðiþik neticeler elde edilmiþ- uyum konusunda en sorunlu kesimi teþkil etmekte imiþ. Senelerin vermiþ olduðu yanlýþ uygulamalar, göçmen ülkesi olma özelliðini dikkate almamak ve göçmenlerin taleplerini görmezden gel- Impresium Künye hayat Suçlu Bulundu: Uyumsuz Türkler! me gibi çalýþmalar sorun yumaðýný daha da karmaþýk hale getiriyor. Tamam, özellikle Türk nüfusun eksiklikleri muhakkak mevcuttur. Ama bu sorunlarýn çözümü noktasýnda resmi makamlarýn gayreti yeterli deðildir. Türk nüfusun özelikle eðitim noktasýndaki eksiklikleri çoktur. Ama bu eksikliklerin giderilmesi noktasýnda maalesef yalnýz býrakýlmaktadýrlar. Uyum konusunda sivil teþkilatlarýn çabalarý takdire þayandýr. Ama ne hikmetse resmi makamlar bu sivil teþkilatlarýn bazýlarýný muhatap alma bazýlarýný ise muhatap kabul etmeme gibi bir açmaza düþmekteler. Bilindiði gibi tüm sivil teþkilatlar Alman Resmi Makamlarýnýn izniyle faaliyetlerini sürdürmektedir. Buna raðmen siz tutup kimi teþkilatlarý muhatap alýp kimilerini de öcü kabul ederseniz; kendinizle çeliþkiye düþmüþ olursunuz. Muhakkak bu sivil teþkilatlar arasýnda zaman zaman yanlýþ hareketlerde bulunanlar olabilir. Ama bunlarýn yanlýþlýklarý var ise kanun çerçevesi içerisinde düzeltilmelidir. Uyum noktasýnda sivil teþkilatlara yeterince destek verilmediði kanýsýndayýz. Özellikle dil konusunda bildik resmi söylemler yerine sivil kuruluþlar ile yapýlacak ortak çalýþmalarýn daha verimli olacaðý kanaatindeyiz. Uyumdan anlaþýlan eðer; kültü- hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Mahmut Aþkar, Sinan Aktürk, Saim Ayas, Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn rel anlamda bir uyumsa bu kolaydýr. Siz bu toplumda yaþayan tüm unsurlarý olduklarý gibi kimlikleri ile kabul ederseniz sorun çözülmüþ olur. Yok ama farklý kimliklere sahip topluluklarý dar bir kimlik çerçevesi içerisine sokmaya çalýþýrsanýz olmaz. Farklýlýklar içerisinde bir bütün olarak kabul edilebilecek bir uyum her zaman olumlu netice verecektir. Yani; Eski Federal Ýçiþleri Bakana Schily`nin dediði gibi “en iyi entegrasyon asimilasyondur” Böyle bir beklenti saçmalýðýyla olaylara bakmak çözüm getirmez sorunlarý daha da içinden çýkýlmaz bir hale getirir. 2008 sonu ve Ocak ayý baþlarýnda Ýsrail`in Gazze`de sürdürdüðü insanlýk dýþý savaþ; tüm dünyada tepki ile karþýlanmýþtý. Tüm dünyada yapýlan demokratik gösteriler ve tepkiler meyvesini verdi ve savaþ ve katliam kýsa süreli de olsa durduruldu. Gerçi Ýsrail bu vahþetine devam edeceði sinyallerini vermeye devam ediyor. Ama bizim burada söylemek istediðimiz dünyanýn neresinde olursa olsun savaþlarýn durmasý ve tüm insanlýðýn barýþ içerisinde yaþamasýdýr. Gazze örneðinde olduðu gibi vahþet sahnelerinin yaþanmamasý için ise insan onuruna sahip olanlarýn beraberce tepkilerini göstermeleri gerekmektedir. Bu noktada Avrupalý siyasetçilerin ve Arap siya- setçilerin iki yüzlü politikalarýný eleþtiriyoruz. Dünya kamuoyundan gelen tepkiler neticesinde cýlýz bir þekilde -dostlar alýþ veriþte görsünkabilinde açýklamalar ile Ýsrail`in yaptýðý katliamlara göz yuman ve Birleþmiþ Milletler ve Ýslam Konferansý Teþkilatýnda bile bir kýnama kararý alamayan tüm siyasi liderleri buradan kýnýyoruz. Ýsraildeki siyonist devletin idarecileri tüm dünya ile þýmarýkça dalga geçmeye devam ediyorlar. Son olarak Davos`ta Ýsrail Cumhurbaþkanýnýn bir oturumda Türkiye Cumhuriyeti Baþbakanýna azarlar gibi konuþmasý tepki çekmiþtir. Gerçi T.C Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan gereken cevabý vermiþ ve toplantýyý terketmiþtir. Recep Tayyip Erdoðan`ýn bu tavrýný destekliyor ve tebrik ediyoruz. Ve bu tavrýn her yanlýþ tavra karþý devam etmesi temennisinde bulunuyoruz. Bu insanlýk dýþý vahþete tepkimizi demokratik yollardan koymaya devam etmeliyiz. Þu anda pekçok sivil insani yardým teþkilatý Gazze özelinde yardým kampanyasý düzenlemektedirler. Mesela savaþ ve katliamda yetim kalmýþ çocuklar için yetim projeleri, evleri yýkýlmýþ ve sokakta kalanlar için kardeþ aile projeleri düzenlenmektedir. Bizim tavsiyemiz bu tür projelere katkýda bulunarak hem bu mezalime tepki göstermiþ ve hem de buralardaki insanlarýn yaralarýnýn sarýlmasýna bir nebze katkýda bulunmuþ olursunuz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Bölge Temsilcileri Nürnberg: Erol Ergün Tel: 0157-72176636 E-Mail: [email protected] Bielefeld: Mehmet Demir Tel: 0178-2063526 E-Mail: [email protected] Osnabrück: Mehmet Yüksel Tel: 0176-64627714 . 05411-209791 Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.de Basýldýðý Yer: Sunprint Gmbh 32. sayi sayfalar 30.04.2009 4 A TÝB Gençlik Kollarý Birinci Film Festivali Mainz’da gerçekleþti. Mainz Capitol Sinemasýnda gerçekleþtirilen festivalde gençlerin hazýrladýðý 5 film izleyicilerin beðenisine sunuldu. Film Festivaline ATÝB Genel Baþkan Yardýmcýsý Yakup TUFAN, ATÝB Þeref Baþkaný Fikret EKÝN, TÝDAF`ýn Onursal Baþkaný Ýhsan ÖNER, ATÝB Genel Sekreteri Zeynel BESLENEY, ATÝB Eski Genel Sekreterlerinden Ali CÝLLÝOÐLU ve Ýmam CENGÝZ`inde aralarýnda bulunduðu birbirinden seçkin misafirler katýldý. Yoðun ilgiden dolayý yaklaþýk 450 kiþilik salonda kimileri programý ayakta izlemek zorunda kaldý. ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkan Yardýmcýsý Oðuzhan Erkmen’in sunuculuðunu yaptýðý program ATÝB Plochingen derneðimizin gençlerinden Uður Göktaþ’ýn okuduðu Kur`an-ý Kerim ile baþladý. 18:05 Uhr Seite 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 AVRUPA TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ GENÇLÝK KOLLARI BÝRÝNCÝ FÝLM FESTÝVALÝ Tek bir yürek ve gür sesle okunan Ýstiklal Marþýnýn ardýndan programa ev sahibliði yapan ATÝB Mainz Türk Kültür Merkezi’nin Gençlik Kollarý Baþkaný Zeki Yýldýrým davetlilere selamlama konuþmasý yaptý. Daha sonra kürsüye gelen ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M. Çaðrý ÖNER misafirlere yaptýðý konuþmada: “Yapýlan film festivali ile hedeflenenin bizim gibi düþünen bizim gibi inanan gençler arasýndan yetenekler ortaya çýkartmak ve sinema sektöründe yer almalarýný saðlamak olduðunun altýný çizdi”. ATÝB Genel Baþkan Yardýmcýsý Yakup TUFAN, Gençlik Kollarýnýn bu alanda yaptýðý çalýþmalarýn önemine dikkat çekerek programda görev alan- lara baþarýlar diledi. ATÝB Eski Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Genel Sekreteri, yazar ve senarist Mahmut Aþkar’ýn Baþkanlýðýný yaptýðý Ýsmail Çelik ve Olgun Özdemir’den oluþan jürinin takdiminin ardýndan ATÝB Gençlik Kollarýnýn hazýrladýðý “BÝR GÖÇÜN ARDINDAN” isimli tanýtým Filmi gösterildi. Sýrasýyla ATÝB bünyesinde faaliyet göste- haber ren derneklerden Köln Gençlik Kollarýnýn “OÐUZLAR” Göppingen Gençlik Kollarýnýn “ARAYIÞ” Herrenberg Gençlik Kollarýnýn “ATÝB HERRENBERG” Remscheid Gençlik Kollarýnýn “ZÝKRULAH” ve son olarak da Plochingen Gençlik Kollarýnýn “TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ” isimli filmleri izleyicilerin beðenisine sunuldu. Gençlerin tamamen kendi imkanlarý ile yaptýklarý filmler izleyicilerden büyük alkýþ topladý. “ZÝKRULLAH” “ARAYIÞ” ve “TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ” isimli filmlerin derece aldýðý festivalde birinci olan ZÝKRULLAH filmi ve ekibine ATÝB Þeref Baþkaný Fikret EKÝN, ikinci olan ARAYIÞ filmi ve ekibine ATÝB Genel Baþkan Yardýmcýsý Yakup TUFAN ve üçüncü olan TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ filmi ve ekibine de ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý ÖNER ödüllerini takdim ettiler. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Seite 5 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Yusuf IÞIK C enab-ý Allah, yaratmýþ olduðu varlýklar içerisinde en mükemmel olarak insaný yaratmýþ ve diðer yaratýlanlar› ise insanlýðýn hizmetine sunmuþtur. Ýnsanlar, hayvanlardan ve bitkilerden ayrý olarak çok bariz özelliklerle donatýlmýþtýr. Doðru-yanlýþ, iyikötü, güzel-çirkin, zulümadalet ve Hak-Batýl ayrýmýnda belirleyici özelliklere sahiptir. Bu baðlamda insanlar diðer yaratýlmýþlardan üstündür ve farklýdýr. Kur`an-ý Kerim`in Ýsra suresinin yetmiþinci ayetinde: “Biz gerçekten de insanoðlunu þerefli kýldýk ve onu karada ve denizde çeþitli vasýtalarla taþýdýk. Ýnsanoðluna en güzel rýzýklar verdik. Ýnsanoðlunu diðer yarattýklarýmýzdan cidden üstün kýldýk” buyuran Allah (c.c.), insanýn önemine iþaret etmiþ ve insanla birlikte insanýn ihtiyaçlarýnýn da önemli olduðuna dikkat çekmiþtir. Ýnsan ayný zamanda topluluk halinde; farklý milletler, inançlar ve toplumlar halinde yaþamaya yatkýn olarak yaratýlmýþtýr. Bütün bu farklýlýklara karþýn Allah insana, yaratanýný tanýmak ve ona ibadet etmek görevi yüklemiþtir. Bu görev, önemli bir görevdir. Yeryüzünde huzur ve barýþýn temin edilmesinde, insanlarýn farklýlýklarýnýn hoþ görülmesinde Allah için yapýlacak olan kulluk etkin rol oynamaktadýr. Bununla birlikte insan, pekçok þeye ihtiyaç duyacak þekilde yaratýlmýþtýr. En azýndan, hayatýný devam ettirecek yeme-içme ihtiyaçlarý en önemli ihtiyacýdýr. Bu ihtiyaçlarýn giderilmesi sýrasýnda karþýlaþýlan zorluklarýn ortadan kaldýrýlmasýnda uygulayacaðý metodlar/usüller, baþkalarýnýn haklarýný ortadan kaldýracak metod ve usüller olmamalýdýr. Ýnsanlar çoðalýp baþkalarýnýn haklarýna tecavüz etmeye baþlayýnca yeryü- hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Entegrasyon ve Biz “Entegrasyon” (uyum saðlamak) ön plana çýkmaktadýr. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her bir ferdi, bu prensipler zincirinin çerçevesi içerisinde, karþýlýklý saygý ve hoþgörü ortamý meydana getirir ve birlikte uyum içinde yaþama bilincine eriþirse, mutluluk yolunu yakalamýþ olur. Ve böylece arzu edilen entegrasyon gerçekleþmiþ olur. zünde huzursuzluk baþladý. Bu huzursuzluklarýn giderilebilmesi için Peygamberler, Allah`ýn nasýl bir dünya istediðine ve insanlarýn bunlara nasýl uymasý gerektiðine dair mesajlar getirdi. Bu mesajlarýn en önemli ve dikkat çekici yani, Hak-Hukuk anlayýþýný oturtmak olmuþtur. Hemen hemen bütün dinlerde insana saygý, önemli bir yer tutar. Ýslam Dini gibi Allah tarafýndan gönderilen diðer semavi dinlerde ise, dini emirler ilahi olduðundan, insan haklarýna saygý göstermek de ilahi bir emirdir. Ýþte bu baðlamda “Entegrasyon” (uyum saðlamak) ön plana çýkmaktadýr. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her bir ferdi, bu prensipler zincirinin çerçevesi içerisinde, karþýlýklý saygý ve hoþgörü ortamý meydana getirir ve birlikte uyum içinde yaþama bilincine eriþirse, mutluluk yolunu yakalamýþ olur. Ve böylece arzu edilen entegrasyon gerçekleþmiþ olur. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her ferdi din, dil, renk ve köken farký gözetmeksizin þu prensipleri öne çýkararak ideal entegrasyonu gerçekleþtirebilirler: . “Can emniyeti” (yaþa- ma hakký” - “Akýl emniyeti” (serbest düþünce ve düþündüðünü açýklama hakký) - “Din emniyeti” (Din seçme ve dini inançlarýna göre yaþama hakký) - “Nesil emniyeti” ( Aile kurma ve toplu olarak yaþam hakký) - “Mal emniyeti” (Malmülk edinme ve bunlarý harcama hakký) Bütün bu haklar zinciri öne çýkarýlmalý ve bu çerçeveden entegrasyona bakýlmalý ve öyle de deðerlendirilmelidir. Entegrasyonun gerçekleþebilmesinin olmazsa olmaz þartlarýnýn birincisi “diyalog”tur. Diyalog, kelime olarak iki kiþinin karþýlýklý konuþmasý demektir. Bu konuþmanýn uyum içinde, birbirine saygýlý, ama kendi kültür ve düþüncelerini koruyarak yapýlmasý gerekir. Zaman zaman da kendi görüþ ve düþüncelerinden fedakarlýkta bulunmak diyalog için gereklidir. Buradan hareketle, farklý kültür ve inançlara sahip topluluklarýn barýþ içinde yaþayabilmelerinin temelinde diyalog yatmaktadýr. Diyalog, entegrasyonu gerçekleþtirdiði gibi ayný zamanda toplumsal dayanýþmayý, uyuþmayý ve iþbirliðini gerektirir. Ýnsanlarýn kendi düþüncelerini, dini inançlarýný ve dini inançlarýndan kaynaklanan davranýþ biçimlerini baþka insanlara anlatmasý veya aktarabilmesi için diyalog yolunu seçmeleri gerekmektedir. Ýnançlar, kültürler ve 5 milletlerarasý çatýþmalar ve hatta savaþlar hep diyalog eksikliðinden kaynaklanmaktadýr. Ýnsanlarýn farklý ülkelerde doðup büyümelerini, onlarýn inançlarýnda da farklýlýklarýn olmasýný çok doðal/normal kabul etmek gerekir. Bu farklýlýklarýn çatýþmaya dönmesini önleyebilmenin yolu diyalogdur. Bu açýdan, bakýldýðýnda, insanlarýn birbirleriyle anlaþmalarýnýn ve birlikte uyum içinde yaþamalarýnýn metoduna da diyalog denir. Ancak ve ancak; aile, okul ve toplumla saðlanacak ciddi diyaloglar ideal entegrasyona zemin hazýrlar. Bunun ötesi asimilasyondur ki, bizler kesinlikle buna karþýyýz. Yabancý bir toplumun kültürünün içinde erimek ve yokolmak þeklinde de tarif edilen asimilasyon zararlýdýr ve bunun da ötesinde kiþinin veya toplumun kendisini inkardýr. Sonuç olarak; “Entegrasyona evet” ama “asimilasyona hayýr” diyoruz. Toplumun bilgilerine arzolunur. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr Seite 6 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat haber Þubat-Februar 2009 Safer 1430 IGMG Eðitim Baþkanlýðý EÐÝTÝMCÝLER TOPLANTILARI DEVAM EDÝYOR I GMG Eðitim Baþkanlýðý’nýn düzenlemiþ olduðu Geniþletilmiþ Eðitim Komisyonlarý ve Eðitimciler Toplantýlarý devam ediyor. Ýlgi ve katýlýmýn yoðun olduðu toplantýlar þimdiye kadar 6 noktada 13 bölgenin katýlýmý ile þu merkezlerde gerçekleþtirildi. Hanau: Hessen – Rhein-NeckarSaar Bölgeleri Stuttgart: Württemberg – Schwaben – Freiburg-Donau Bölgeleri Wetzikon: Ýsviçre – Ýtalya Bölgeleri Kopenhag: Danimarka – Ýsveç – Norveç Bölgeleri Viyana: Avusturya Viyana ve Linz Bölgeleri Diðer bölgelerin toplantýlarý da bundan sonraki haftalarda gerçekleþtirilmek üzere planlanmýþtýr. Toplantýlara, IGMG’nin 31 bölgesi ve bölgelere baðlý bütün þubelerinde bulunan Eðitim Komisyon üyeleri ve bay bayan tüm eðitimciler davet edildi. Toplantýlarýn niçin yapýldýðý ve toplantýlarda yapýlan programlarýn içeriði hakkýnda IGMG Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Eðitim Baþkaný Mehmet Gedik Bey þu açýklamalarda bulundu: “Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak her sahada olduðu gibi EÐÝTÝM sahasýnda da önemli çalýþmalara imza atmaktayýz. Her geçen yýl eðitim hizmetlerimizin kalitesi artýrýlmakta ve öðrenci sayýmýzda önemli artýþlar kaydedilmektedir. Ancak bu bizim için yeterli bir ölçü deðildir. Halen yapmamýz gereken bir çok hizmet sýrada beklemekte ve eðitim kalitesini artýrmak için çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Geçtiðimiz yýl bölgelerimizden alýnan rakamlara göre sadece Temel Eðitim Müfredat sistemimizden geçen öðrenci sayýmýz 115.399 olmuþtur. Buna Ana Sýnýfý seviyesindeki çocuklarýmýzý, Gençlik Teþkilatýmýzýn ve Kadýn Kollarýmýzýn bünyesinde eðitilen gençlerimizi, Hatip Hatibelik Kurslarý ve Ýslami Ýlimler Okullarýmýzda yetiþen insanlarýmýzý da ilave edecek olursak 150 binlere ulaþan bir sayý ortaya çýkmaktadýr. Halbuki Avrupa’ya göç etmiþ ve burada yaþayan 5 milyon civarýndaki insanýmýzdan, eðitim hizmetlerimizin ulaþtýrýlmasý gerekenlerin sayýsýnýn ortalama 1,5 milyon civarýnda olduðunu düþünürsek daha ne kadar mesafe katetmemiz gerektiðini de görebiliriz. Bizden hizmet bekleyen insanlarý- mýzýn her birine ulaþabilmek için canla baþla çalýþmalarýmýzý sürdürmekteyiz. Sayý olarak durum böyle iken, daha önemlisi içerik olarak eðitimin amacýnýn iyi tesbit edilmesi ve kalitesinin artýrýlmasý için çalýþmalar yapýlmasý da önceliklerimiz arasýndadýr. Milli Görüþ teþkilatlarý olarak eðitimde hedefimiz; Avrupadaki insanýmýzýn ve yeni yetiþen nesillerimizin kimlik ve kiþiliklerinin oluþmasý, mensubiyet kazandýrýlmasý ve inancýný saðlam temellerine üzerine oturtarak, hem kendisine, hem de insanlýða faydalý olabilmesidir. Kurslarýmýzda yapýlan eðitimlerle, insanýmýzýn ilmi, ruhi ve hissi geliþimini saðlayarak, insanýmýzý bütünleþtirmek ve kimliðini muhafaza etmeyi hedeflemektayiz. Kýsacasý, IGMG kurslarýnda yetiþen insanlar, “insanlarýn en hayýrlýsý insanlara faydalý olandýr” düsturunca hareket edebilmelidirler. Bundan dolayý, Ana Sýnýfý çalýþmalarýmýzdan baþlayarak, Temel Eðitim Kurslarýmýz, Gençlik Eðitimlerimiz ve yetiþkinlerin eðitimi çalýþmalarýmýz tüm þubelerimizde ve Eðitim Merkezlerimizde gerçekleþtirilmektedir. Dünyanýn geliþen þartlarý içerisinde, insanlarýmýzýn sadece kimlik ve kiþiliklerinin oluþmasý ve mensubiyet kazanmalarý yeterli gelmemektedir. Yaþadýðý toplumda kalifiye bir eleman olmak, içinde yaþadýðý ülkenin ve toplumun muasýr medeniyet seviyesine gelmesi için katkýda bulunmak da önemli vazifeler içerisindedir. Bundan dolayý, Avrupa’da yetiþen yeni nesillerimizin okumakta olduklarý okullarda baþarýlý olmalarýný saðlamak ve geleceðin örnek müslümanlarý olmalarý için yaptýðýmýz eðitimlerimiz içerisine Okul Derslerine Yardým Kurslarýný da almakta ve önemle üzerinde durmaktayýz. Bütün bu eðitimlerin hem kemiyet, hem keyfiyet itibarý ile geliþmesi eðitimle ilgili kiþilerin konuya verdikleri öneme baðlýdýr. Milli Görüþ Teþkilatlarýnýn eðitim iþleri iki grup insan tarafýndan takip edilmektedir. Bunlardan birincisi eðitim için gerekli organizeleri hazýrlamakla görevkli olan idareci kadrosudur. Ýkincisi ise eðitimle ilgili çalýþmalarý bizzat takip eden eðitimci kadrosudur. Mevcut 31 bölgemizdeki 500 þubemizde yapýlan eðitim çalýþmalarýmýzý en az 4 kiþiden oluþan Eðitim Komisyonlarý ile takip edilmektedir. 2000’den fazla kardeþi- miz idari kadroda görev yapmaktadýr. Buna 3000’i aþan eðitimci kadromuzu da ilave ettiðimizde Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak eðitim çalýþmalarýmýz 5000’i aþan kardeþimiz tarafýndan takip edilmektedir. Bu kardeþlerimizin her birinin, yapýlan iþi hedefine uygun ve kaliteyi artýrýcý çalýþmalarla takip edebilmeleri için Hizmet Ýçi eðitimlere ihtiyaç duymaktayýz. Bundan dolayý, bu toplantýlarla bahsedilen sayýdaki idareci ve eðitimci kadromozu biraraya getirerek, kendilerine bilgilendirmelerde ve yönlendirmelerde bulunmaktayýz. Toplantýlarda Genel Merkez ekibimizle birlikte üç ders sunulmaktadýr. IGMG eðitim çalýþmalarýmýzý ve eðitim hizmetlerimizi içeren “EÐÝTÝM BAÞKANLIÐI ÇALIÞMALARI” dersi tarafýmdan verilmektedir. Bu derste, eðitim çaýþmalarýmýza katýlan mevcut öðrencilerimizin en baþarýlýlarý olan % 12 üzerinde özel durulmasý gerektiði hedeflenmektedir. IGMG Eðitim sistemi ve müfredatý ile ders iþleme metodlarýný içeren “EÐÝTÝM MÜFREDAT SÝSTEMÝ ve EÐÝTÝM METODLARI” dersi, Eðitim Baþkan Yardýmcýmýz Ramazan Baþlýk Bey tarafýndan verilmektedir. Bu derste, þartlarý müsait olduðu halde halen Eðitim merkezi olarak çalýþma seviyesinde bulunmayan yerlerin bir an önce Eðitim Merkezi haline getirilmesi hedeflenmektedir. Ana Sýnýfý çalýþmalarýný içeren “ANA SINIFLARININ SÝSTEM ÝÇÝNDEKÝ YERÝ ve ÖNEMÝ” dersi, Cemile Þen Haným tarafýndan verilmektedir. Bu derste, Ana Sýnýfý Çalýþmasýnýn yapýlýþ þekilleri ve önemi anlatýlarak bütün þubelerimizde Ana Sýnýfý açýlmasý hedeflenmektedir. Bu programlardan sonra katýlýmcýlarýn, çalýþma yerlerine döndüklerinde özellikle Eðitim Merkezlerinin ve Ana Sýnýflarýnýn açýlmasý noktasýnda yoðunlaþmalarý teþvik edilmektedir. Böylece çalýþmalarýmýz tabana indirilecek, sadece bu toplantýlara katýlanlar deðil, insanlarýmýzýn tamamý Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak yapmakta olduðumuz eðitim çalýþmalarýný tanýyarak katkýda bulunacaktýr diye ümit ediyoruz. Gerek þimdiye kadar yapýlan programlarýmýza katýlan, gerekse bundan sonra yapýlacak programlara katýlacak olan kardeþlerimize teþekkür ediyor, çalýþmalarýnda baþarýlar diliyorum. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Mahmut AÞKAR H erhalde beni bunun için çaðýrmadýn... Daha birinci felaketten yenice kendimizi toparlamýþtýk ki, baþýmýza “Deli”nin birini kendi ellerimizle geçirdik, bu sefer de daha büyük bir yýkýma maruz kaldýk; taþ taþ üstünde býrakmaldýlar ama biz yine de yýlmadan çalýþtýk ve ülkemizi tekrar ayaða kaldýrdýk lâkin, milyonlarca insanýmýzý geride býraktýðýmýz savaþlarda kaybettiðimizden dolayý eli iþ tutan insana ihtiyacýmýz vardý, gelin bize yardým edin, emeðiniz karþýlýðýný da vereceðiz, dediðiniz için biz de baba ocaðýmýzý terkederek kalkýp buralara geldik. Bu ülkenin tekrar ayaða kalkmasý, onarýlmasý için nasýl dört elle sarýldýðýmýzý sen bilmesen, bilmek istemesen de tarihe mutlaka bizimle ilgili bir not düþen olur. O da olmasa, yukarýda Allah görüyor ya... Þimdi sen, dünkü “Misafir Ýþçi”n olan bana yeni rol biçiyor, seni kendime düþman yaptým, diyorsun. Bak dostum; bizim dostluðumuz gibi düþmanlýðýmýz da sipariþle olmaz! Bu bizim kitabýmýzda yazmaz, vicdanýmýza da sýðmaz... Sonra, hadi iþçiliðin misafirliðini bir kalýba sýðdýrdýk diyelim, ya düþmanlýðýn misafirliði?... Ýþte bu olmadý! Senin yeni bir düþmana ihtiyacýn olduðuna belki anlayýþ gösterebilirim. Allah nazardan saklasýn; dünkü düþmanlarýnýzla barýþtýnýz, kucaklaþtýnýz ve “Avrupa Birliði”ni oluþturdunuz. Ne diyeyim, darýsý bizim gibi kendisiyle didiþmekten baþýný kaldýrýp etrafýndaki dost ve düþmanýný göremeyenlerin baþýna... Anlýyorum ki, size elle tutulur, gözle görülür yeni bir düþman lazým. Konjüktürel olarak, dünkü “Misafir Ýþçi”den bugün, “Misafir Düþman” yaratmak gibi de bir gayeniz var. Belki ileride deðiþebilecek dünya þartlarýna göre, bu “Misafir Düþman”ýn sana göre miadý dolmuþ, modasý geçmiþ, cazibesi kaybolmuþ Seite 7 hayat [email protected] olacak. Ondan sonra biz sizinle yine “Misafircilik” oynar, dost oluruz deseniz bile, biz yine de bu iþte yokuz... Size yine de bir kadim dost tavsiyesi: Zorlasanýz, tahrik etseniz de bizden düþman olmaz. Boþuna uðraþmayýn, biz bunun için buraya gelmedik. Ýcabýnda her iþi yaparýz ama her kýlýfa girmeyiz. Git düþmanýný baþka yerlerde ara... Ben senin artýk ne “Misafir Ýþçin”, ne de “Misafir Düþmanýn”ým. Þimdiye kadar kahrýný çektiðim bu ülkenin, býrakýn bundan sonra da kaderini paylaþayým. Yeni bir sektör, gözde bir “meslek” Türk/Müslüman aleyhtarlýðý hatta düþmanlýðý öyle bir noktaya gelmiþ ki, artýk bu iþi meslek hâline getirenler sayesinde ve sayýlarýnýn giderek artmasý sebebiyle yeni bir “sektör” doðmuþtur. Bu “sektör”de yapýlan tv ve sinema filimleri seyirci çekebiliyor, yazýlan kitaplar “Bestseller” olabiliyor, film yapanlar gibi kitap yazanlar da ödüllendiriliyor, teþvik ve alkýþtan mahrum býrakýlmýyorlar. Bölümler hâlinde sunacaðýmýz bu yazý dizisinde yüzlerce, hatta binlerce haber, makale, araþtýrma ve raporlarýn baþlýklarýndan sadece birkaçýna yer verebilecek ve onlara istinaden kendi deðerlendirmelerimizi sizlerle paylaþacaðýz. Gayemiz, zaten yaratýlan sunî düþman portresinin karþýsýna bir yenisini çýkarmak deðil, durumdan bihaber olanlarý haberdar ederek, gurbetin ve ötekileþtirilmiþliðin getirdiði bunca Almanya çilesine ve burada Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Benden Sana “Düþman” Olmaz! iþyeri ile ev arasýnda tüketilen ömre raðmen, hâlâ bu önyargýnýn, peþinhükmün kaynaðýný da bu vesileyle gözler önüne sermek, belgelemektir. Bilgisizlik, cehalet, ihmalkârlýktan kaynaklanan hatalarýmýzdan baþka, ehliyet ve liyakattan yoksun temsilcilerimizinin varlýðý da Almanya Türklerinin hedef tahtasý, kum torbasý yapýlmasýna katkýda bulunmuþtur. Bu konjüktürel akýntýya kürek sallamayan, objektif bakýþý ve akýlcý (rasyonel) deðerlendirmeleriyle zaman zaman þahsiyetli çýkýþlar yapan, kalem erbabý insanlar da var Alman medyasýnda. Her milletin, toplumun, azýnlýðýn veya kültürün hakikatte ve diðerlerine göre de eksik, hatalý taraflarý mutlaka vardýr. Hadiselere tarafsýz ve gerçekçi bir yaklaþýma göre; her toplumda olabilecek artýlar ve eksiler ayný çerçevede deðerlendirilir. Önyargýlý, kötü niyetli yaklaþým ise; sadece hatalarý, eksiklikleri abartarak görür ve neticede korku, dehþet ve baþka çirkinliklerle dolu bir düþman tablosu çizer. Genelde Batý’da, özelde Almanya gibi göçmen müslümanlarýn azýnlýk olarak bulunduklarý ülkelerde kamuoyuna lanse edilen, ambalajlanýp gösterilen manzara bu doðrultudadýr. “Kýþkýrtýcýlar üç ayrý koldan hareket ederler: -Popüler bilimlerin pazarlandýðý kitapçýlarda birtakým yazarlar, Ýslamiyet’le baðlantýlý tarihi ve sosyolojik verilere dayanmayan dehþet manzaralarý ihtiva eden eserlerini sunarlarken, bunu bir ilmî çalýþma gibi takdim ederler. -Ýnternette “Politically Incorrent”, “Akte Islam (Ýslam Dosyasý)” veya “Die Grüne Pest (Yeþil Veba)” gibi Ýslâm karþýtý, kin ve nefret saçan sitelerin sunucularý, Avrupa’nýn sözde Ýslâmlaþtýrýlmasýna karþý bir mücadele yürütmektedirler. -Camilere karþý oluþan yerel düzeyde giriþimler, inþa edilecek her camiyi, Ýslâm’ýn Avrupa’yý fethi için bir köprübaþý olarak görmektedirler. Ýslâm karþýtlarýnýn asýl hedefi, bir þiddet ideolojisi olarak Ýslâm’ýn, kadýnlara, homoseksüellere, Yahudilere ve demokrasiye düþman olduðu için mensuplarýnýn da Batý toplumlarýna uyum saðlamalarýnýn münkün olmadýðýna vurgu yaparak, müslümanlara karþý genel bir þüphe uyandýrmaktýr“(1) Bu iþi meslek hâline getiren, Türk ve müslüman aleyhtarlýðýndan ekmeðini kazanan, birilerine göz kýrpan, biryerlere gelen, getirilenlere ve marjinal gruplara bir diyeceðimiz yok... Fakat, çok ciddi, yüksek tirajlý, ortalarda gezinen anlýþanlý dergilere, gazetelere, yazar-çizerlere, devlet ve siyaset adamlarýna ne demeli?... Savulun Türkler Geliyor... Bir anlýk da olsa kendinizi sýradan bir Alman’ýn yerine koyun. Ciddiyetinden ve tarafsýzlýðýndan asla þüphe etmediðiniz, zaman zaman sayfalarýna taþýdýðý haber ve yorumlarla ülke 7 gündemini bile deðiþtirebilen, haftalýk derginizi bir sabah köþedeki büfeden satýn alýyorsunuz. Kapakta minareli bir cami resmi ve caminin kubbesinde hilal dikkatinizi çekiyor. O da yetmezmiþ gibi, siyah-kýrmýzý-sarý renkli Alman bayraðýnýn ortadaki kýrmýzý þeriti üzerine ay-yýldýz oturtularak Türk bayraðýna benzetilmiþ ve kapak baþlýðý olarak büyük harflerle, “Allah im Abendland (Allah Batý’da)” þeklinde bir ifade seçilmiþ.(2) Özellikle “Allah” isminin seçilmesini de manidar buluyoruz. Bir taraftan, “hepimiz ayný Tanrý’ya inanýyoruz” diyenlere karþý, müslümanýn Tanrý’sýyla hýristiyanýnki ayný olmadýðýna atýfta bulunmak ve bu farký farkettirmek için özellikle bu yola baþvurulduðu kanaatindeyiz. Bu kombinasyonun niçin yapýldýðýna da dergi, kapaðýn altýndaki küçük baþlýklardan biriyle açýklýk getiriyor: “Yeni Camiler, Paralel Toplumun Propaganda Merkezi?” deyip de soru iþaretini de koyduktan sonra okuyucu, derginin iç sayfalarýný çevirmeden kafasý çelinmiþ ve hükmünü düþmüþtür... Hollanda’da kamuoyu araþtýrmasý yapan Adjiedj Bakas, hükümetin göçmen politikasýný deðiþtirmediði takdirde, müslümanlarýn Hollanda’yý kolonileþtirecekleri kehanetinde bulunuyor. Kamuoyu araþtýrmacýsýnýn bu öngörüsü sadece Hollanda’yla sýnýrlý kalmýyor; eðer tedbir alýnmazsa, tamamýyla kýta Avrupa’sýnýn “Eurabia”ya dönüþeceðinin iddia ediyor.(3) Galiba, “Yavuz hýrsýz evsahibini bastýrýr” deyimini biz böyle yerlerde kullanýyoruz. Kendisinden fersah fersah nüfus ve yüzölçümü olarak büyük ülkeleri kolonileþtirmiþ, sömürmüþ ve zamanýn koloniyal güçlerinden birisi olan Hollanda, þimdiki refah seviyesini o günlere ve oralardan getirdiði iþgücüne borçlu deðil mi? 32. sayi sayfalar 30.04.2009 8 Avrupa’nýn intiharý Almanya’nýn önemli (ulusal) gazetelerinden birisi, tam sayfa ayýrdýðý makaleye, “Avrupa’nýn Ýntiharý”(4) gibi son derece ürkütücü bir baþlýk seçer ve sayfanýn dörtte birini kaplayan resimde de, Avrupa meydanlarýna taþan müslüman kitlelerin toplu namaz kýlmalarý hýristiyan yerlinin dikkatine sunulur ve “Nüfusu mütemadiyen gerileyen hýristiyan Batýlýlara karþý müslümanlarýn elindeki en büyük silah, artan nüfuslarýdýr” gibi zaten varolan önyargýlarý daha da pekiþtiren provakatörlüðe devam ederse; Hýristiyan Avrupalý için artýk tehlike çanlarý çoktan çalmaya baþlamýþtýr ve düþmaný da kendi içindeki müslüman göçmenden baþkasý deðildir... Bir de bunlara ilaveten, dünyaca meþhur Þarkiyatçý Bernard Lewis’e göre, “Avrupa’ya (müslümanlar tarafýndan) üçüncü saldýrý dalgasý baþlamýþtýr” ve eðer göçmen müslümanlarýn nüfus artýþý þimdiki gibi devam ederse, Avrupa Ýslâmlaþtýrýlacak.(5) Hiçbir Avrupalý “Avrupa’nýn intiharý”na göz yumamayacaðýna, müsamaha gösteremeyeceðine göre, tedbirini de almasý elzemdir. Hele bu erken ‘uyarý’yý verenler, kapýya dayanmýþ ‘tehlike’den yerli halký haberdar edenler, Alman medyasýnda ve düþünce ha- A lmanya Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schaeuble, “Hamburger Abendblatt” adlý gazeteye yazdýðý makalede Almanya’da yaþayan Türklerin uyumu için çaba sarf edilmesi gerektiðini söyledi. Göçmen çocuklarýnýn eðitimi bir þans olarak görmeleri için okula daha yoðun bir þekilde hazýrlanmalarýna ihtiyaç duyulduðunu belirten Schaeuble, “Dilsel uyumun, özellikle Türk kökenli vatandaþlarda, çok daha iyi olmasý lazým” dedi. Bu nedenle eyaletlerin, çocuklar için okula baþlamadan önce dil testi yapacakla- 18:05 Uhr Seite 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir yatýnda son derece itibarlý yayýn organlarý ve dünya çaplý entellektüeller olursa, mesele daha çok önem arzeder. Madem Avrupa’nýn içlerine kadar yayýlmýþ olan bu müslüman göçmenlerin nihai hedefi hýristiyan Avrupa’yý müslümanlaþtýrmaktýr ve madem ki bunlar çoðalacak biz azalacaðýz ve nihayetinde bunlarýn þeriatýna boyun eðeceðiz; o halde þimdiden kovalým gitsinler... Yerli Avrupalý bu düþüncelerine bir de muhtemelen þunu da ilave ediyordur: Hele þu nankörlere bakýn; meðer içimizde düþman besliyormuþuz da haberimiz yokmuþ. Boþalan kiliseler, azalan nüfus ve ürküten taktik Özellikle Batý Avrupa’da nüfus geriliyorsa, bunun vebali müslümanlara mý aittir? Avrupa’ya müslüman göçmenin hiç gelmediðini farzedelim; o zaman yerli hýristiyan halkýn nüfusu artacak mýydý? Hayýr! Peki bu husûmet, bu kýskançlýk ve gerçekleri bu derece çarpýtarak Almanya’yý dört elle kucaklayan göçmen Türk azýnlýðý hedef tahtasý göstermenin mantýðý ne olabilir? Eðer bizimle kendi insanýnýzý korkutarak, kaybettiðiniz deðerlerinize yeniden dönüþ yapacaksanýz, biz bu korkutma metodunuzdan Allah’a sýðýnýr ve sizden gerçekten korkarýz. Ýþte en basitinden biz- hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 den, yani dünkü “Misafir Ýþçi”den nasýl yeni ‘düþman yaratýlýr’ýn formülü... ‘Bizi niye sevmiyorlar’a cevap bulmak için, ne Haçlý Seferleri’ne, ne de Viyana Kuþatmasý’na kadar gitmeðe gerek var. Toplam nüfusu 500 milyona varan bir Avrupa Birliði’nde 14-15 milyon civarýndaki müslüman azýnlýk nasýl üreyecek ki, hýristiyan Avrupa’da çoðunluðu saðlayarak Ýslâmlaþtýrma sürecini baþlatabilsin... Kaldý ki, baþta Almanya olmak üzere birçok Avrupa Birliði ülkesi özellikle müslüman ülkelerden aile birleþimi çerçevesinde geleceklerin önünü kesmek için çok özel tedbirler aldýlar. Burada doðup büyüyen veya küçük yaþlarda gelen yeni nesil Türkler, önceki nesillere benzemek ve özenmekten ziyade, hâkim kültürün hayat tarzýný benimsemiþ olmalarý ve çocuk yapma konusunda da çok ‘cimri’leþtikleri, hoþumuza gitmeyen bir baþka hakikatýmýzdýr. Alman medyasýnda tartýþmasýz bir aðýrlýða sahip olan günlük gazetelerden birisi, bu ülkenin müslüman azýnlýðýný konu alan tam sayfa, cami resimli yazýsýnda þu baþlýðý seçmiþti; “Alman Müslüman Halký adýna?”.(6) Bu baþlýk, Almanya’da mahkemeler karar verdiðinde; “Alman Halký Adýna” diye baþlayan ibareye atýfta bulunula- rak seçilmiþti. Altbaþlýkta da; “Camiye gidenler birleþtiler” derken, sanki burada ‘maalesef’ sözcüðü ilave edilseydi, gazetenin vermek istediði mesaj daha iyi anlaþýlacaktý. Atýlan baþlýklardan da anlaþýlacaðý gibi, Ýslâmî üst kuruluþlarýn, “Almanya Müslümanlarý Kordinasyon Konseyi (KRM)” adý altýnda birleþmeleriyle ilgili bir inceleme-araþtýrma yazýsýydý. Türkçe tercümesinden, muhtemelen Almanca aslýnda verilmek istenen mesaj anlaþýlmayabilir. Aslý; “Im Namen des deutschen islamischen Volkes?” cümlesinde (Almanca bilenler için) müslüman yerine Ýslam kelimesinin tercih edilmesi, okuyucunun daha kestirmeden ‘tehlike’yi algýlamasýna yardýmcý oluyor. Soru iþaretiyle tamamlanan bu baþlýk hattýzatýnda; bu gidiþle hýristiyan Alman halký adýna karar veren mahkemeler, bundan sonra “Ýslamlaþmýþ (müslüman) Alman halký adýna diyerek mi karar verecek?” demeðe getiriyor. Yarým asýrlýk geçmiþe raðmen Ýslâm’ý resmen tanýmamanýn bahanesi, müslümanlarýn kendi aralarýnda birlik saðlayamamasýydý. Þimdi bu birlik oluþunca açýða vurulmayan hoþnutsuzluklarý görmemek için kör veya aptal olmak lazým. Henüz ortada fol yok, yumurta yoktu ama birçoklarýnýn uykularý kaç- Schaeuble: “Almanya’daki Türklerin uyumu için çaba sarf edilmeli” rýný söyleyen Schaeuble, dil konusunda sorun çeken tüm çocuklarýn böylece, okula hazýrlýklý baþlamalarý için önceden destek almýþ olacaklarýný ifade etti. Schaeuble Türk basýnýnda da geniþ yer bulan makalesinde, uyum hakkýnda daha tutarlý bir tartýþmanýn yapýlmasý gerektiðini ifade ederek, bu çerçevede, Alman Hükümeti’nin baþlattýðý “Uyum Zirvesi ve Alman Ýslam Konferansý” ile sürek- li bir diyaloða ihtiyaç duyulduðunu söyledi. Ýnsanlar arasýndaki farklýlýklarýn arttýðýný, göçmenlerin bunu daha da güçlendirdiklerini ve ülkedeki kültürel farklýlýklarýn artmasýný saðladýklarýný belirten Schaeuble, “Bu, büyük bir zenginlik olabilir. Almanya hiç bu kadar renkli, heyecanlý ve çeþitli olmamýþtý. Ancak bu, toplumumuzda çok büyük zorluklarý ve kýsmen kültürel ve dinsel çatýþmala- rý da beraberinde getirebilir’”dedi. Almanlarýn büyük bir bölümünün uyumdan yana olduðunu belirten Schaeuble, “Biz Almanya’daki tüm insanlarýn nereden gelirlerse gelsinler, hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, yetenekleriyle bir þeyler yapmalarýný ve topluma katký saðlamalarýný istiyoruz” þeklinde yazdý. Göçmenler ve onlarýn çocuklarý için okul diplomasý ve mesleki eðitimin, ken- dosya mýþtý. Bunlardan birisi de, ‘bizden birisi’ydi. “Eðer bu dört kuruluþ, bir çatý kuruluþu oluþturur ve Almanya Ýslâm’ýný tanýmlama yetkisine sahip olurlarsa, uykularým kaçar.”(7) “Arka bahçelerdeki, bodrum katlarýndaki camilerinizi artýk merkezi yerlere, gözönüne taþýyýn” diyenler, þimdilerde merkezi yerlerde yapýlan ve yapýlacak camilere binbir türlü baský, karþý kampanya, bürokratik engel çýkarýyorlar. Avrupa, “Boþ kiliseler kýtasý(8)”na müslüman göçmenlerin, Türklerin yüzünden dönüþmedi. Camileri kiliselere, müslümanlarý da hýristiyanlara rakip göstererek kiliseleri tekrar doldurmak gibi bir niyet varsa, emin olun, bundan memnun olur, hatta bunun için dua ederiz. Ama bu “rekabet”ten bir düþman yaratma gibi emel varsa, bundan korkarýz, hem de çok korkarýz... Not: Gelecek sayýda; “IQ’su Düþük Türkler” Kaynaklar: 1: Peter Vidmann, Irrationales Feindbild, Tagesspiegel, 2.1.09 2: Spiegel Special, Nr. 2/2008 3: “Die Muslime Versuchen, die Niederlande zu kolonisieren”, Die Welt, 12.09.2004 4: Mark Steyn, Selbstmord Europas, Die Welt, 9.2.06, 5: B. Lewis, Die Welt, 17.4. 2007 ve 19.4.2006 tarihlerinde yapýlan röportajlar 6: Wulf Schmiese, Im Namen des deutschen islamischen Volkes FAZ, 15.4.07 7: Dr. Lale Akgün, SPD Milletvekili, N24.de, Netzeitung, 11.4.07 8: Jan Ross, Zeit, 7.4.2004 di mutluluklarý için önemli olduðunu kaydeden Schaeuble, eðitim konusundaki sorunlarýn tespit edilmemesinin kimseye yararýnýn olmayacaðýný, eksikliklerin görülmesinin bunlarý üstesinden gelmek için þart olduðunu belirtti. Schaeuble ayrýca, Almanya’ya misafir iþçi olarak gelenlerin çocuklarýnýn ve torunlarýnýn artýk bu ülkede otomobil tasarýmcýsý, profesör, avukat, parti baþkaný ya da þirket yöneticisi olduklarýný anýmsatarak, genç kuþaða örnek olmasý için bu baþarýlara daha fazla deðer verilerek ön plana çýkarýlmasýný istedi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Seite 9 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat “ Es sei nicht verwunderlich, dass einem der Tod von Kindern” an Herz und Nieren „gehe“. Mit diesen Worten versuchte der Organisator des Weltwirtschaftsgipfels in Davos, Klaus Schwab, den Eklat um den türkischen Ministerpräsidenten Erdogan herunter zu spielen. Demnach ist der Regierungschef der Türkei was Kinder angeht halt einfach sehr sensibel und hat deshalb mit seiner gesamten Delegation wutentbrannt den Konferenzort in den Schweizer Alpen mitten in der Nacht verlassen. Selbst dieser klägliche Erklärungsversuch des Organisators fasst eigentlich die Debatte um die israelische Aggression im GazaStreifen auf sehr makabre Weise zusammen. Nicht die Besatzungspolitik Israels, nicht das Bombardement von zivilen Zielen, nicht der Einsatz von geächteten Waffen, nicht die endlose Verletzung von Völkerrecht, nicht die Blockade der Oðuz ÜÇÜNCÜ “ Çocuklarýn ölümünden sonra duygusal davranýlmasý þaþýrtýcý deðil”miþ. Bu sözlerle Dünya Ekonomik Forumu’nun organizatörü Klaus Schwab Baþbakan Erdoðan’ýn tepkisinin vehametini hafifletmeye çalýþmýþtý. Peki, olay bu kadar basit miydi? Çocuklar ile ilgili bir mesele olduðunda, Türkiye Baþbakaný çok duyarlýydý ki, bu yüzden Ýsviçre Alplerindeki konferans mekanýný öfke dolu bir þekilde tüm delegasyonu ile birlikte gecenin yarýsýnda terkediyordu. Organizatörlerin bu zavallýca açýklama teþebbüsünün bizzat kendisi bile, Ýsrail’in Gazze’deki saldýrganlýðý üzerine yapýlan tartýþmayý ürkütücü bir þekilde ortaya koyuyor. Kelimenin tam anlamýyla Baþbakan’ýn sabrýný taþýran ne Ýsrail’in iþgal politikasý, ne sivil hedeflerin bombalanmasý, ne de, yasak silahlarýn kullanýlmasý veya sonu gelmeyen uluslararasý hukukun ihlali, ya da kapatýlan sýnýr kapýlarý, yetiþkinlerin öldürülmesi veya yaralanmasý deðil. Erdoðan’ýn Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Çocuklar ölürken ... [email protected] sabrýný taþýran þey, savaþýn “talî” kayýplarý olarak algýlanan öldürülen ve yaralanan çocuklardý. Aslýnda, Davos’taki asýl skandal, olaylarýn bu þekilde ters yüz edilme þeklidir. Þükür ki, tüm geliþmeler fiilen tüm dünyanýn gözü önünde “canlý” olarak geliþiyordu. Böylece bizler de belki de tarihin önemli bir bölümüne þahitlik edenlerden olduk. Çünkü, 12 dakikalýk konuþmasý ile Tayyip Erdoðan, bu zamana kadar eþi görülmemiþ bir açýklýkla, bir Türk Baþbakaný olarak ilk kez dünya politikasýnýn kulis arkalarýndaki geliþimelerine bir bakýþ açýsý getirerek, böylece Gazze’deki trajik çatýþmayý ortaya koydu. Erdoðan, hiç çekinmeden isim vererek, fiilen 42 yýldan beri açýk hava hapishanesinde yaþayan bir halkýn sýrtýndan, özellikle Ýsrail’deki sorumlu politikacýlarla birlike Batý Þeria’da, Mýsýr’da ve Suudi Arabistan’da acýmasýz bir iktidar ve çýkar politikasý yürütenleri açýða çýkardý. Erdoðan böylece, doðrudan Ýsrail Cumhurbaþkanýna yönelik olarak verdiði cevapla, kendisine hiç de bir diplomatik sýnýrlama getirmeden, Davos’taki bu tiyatrodan memnuniyetsizliðini, yanlýþ anlaþýlmaya yer vermeye- cek þekilde açýkça ortaya koydu. Davos’taki panelde, BM Genel Sekreteri ile Arab Birliði Genel Sekreteri ve Türkiye Baþbakaný Erdoðan moderatör tarafýndan sýnýrlanýr ve engellenirken, bakýyorsunuz ki, son konuþmacý olarak Þimon Perez, hiç sözü kesilmeden, yalan, polemik, ve dramaturjik bir ifadeyle müzakerecilere karþý bolca suçlamalarda bulunuyor. Üstelik, bu konuþma dünyanýn önder elitlerinin alkýþlarýyla karþýlanýyor. Bu durum karþýsýnda Tayyip Erdoðan, Ban Ki Moon ile Amr Musa’nýn aksine sessiz kalmýyor. Hatta Erdoðan, Wenn Kinder sterben... Grenzübergänge, nicht die toten und verletzten Erwachsenen, nein, es waren die toten und verletzten Kinder, quasi die Kollateralschäden des Krieges, die Premier Erdogan im wahrsten Sinne des Wortes den Kragen platzen ließen. Diese Art der Tatsachenverdrehung ist der eigentliche Skandal von Davos. Zum Glück hat sich der gesamte Hergang praktisch „live“ vor der Augen der Weltöffentlichkeit abgespielt und so sind wir vielleicht oder sogar sehr wahrscheinlich alle Zeugen eines historischen Momentes in der Zeitgeschichte geworden. Denn mit seinem 12-minütigen Redebeitrag hat Erdogan, als erster türkischer Regierungschef überhaupt, noch dazu mit einer bisher beispiellosen Offenheit, einen schonungslosen Inneneinblick auf die Geschehnisse hinter den Kulissen der Weltpolitik gewährt und da- mit auch die bedrückende Tragik des Konfliktes in Gaza offenbart. Auf dem Rücken einer Bevölkerung, die nunmehr seit 42 Jahren praktisch in einem FreiluftGefängnis lebt, verfolgen die politisch Verantwortlichen insbesondere in Israel, aber auch in der Westbank, in Ägypten und in SaudiArabien eine rücksichtslose Macht- und Interessenpolitik, die Ministerpräsident Erdogan unverhohlen beim Namen genannt hat. Mit seiner erneuten Wortmeldung in direkter Erwiderung auf den israelischen Staatspräsidenten hat er darüber hinaus, ohne ein diplomatisches Blatt vor den Mund zu nehmen, seine Abscheu vor der Inszenierung in Davos unmissverständlich deutlich gemacht. Da wurden auf der einen Seite der UN- Generalsekretär, der Generalsekretär der Arabischen Liga und der türkische Ministerpräsident auf dem Podium vom Moderator gemaßregelt bzw. gegängelt und da durfte auf der anderen Seite Shimon Perez, natürlich als letzter Redner des Panels, praktisch ohne Unterbrechung, einen mit Lügen, Polemik, Theatralik und Vorwürfen an die Diskutanten reich gespickten Vortrag halten und wurde, welch Wunder, mit tosendem Applaus von den Führungseliten der Welt bedacht. Das hat sich Tayyip Erdogan, im Gegensatz zu Ban Ki Moon und Amr Mussa nicht gefallen lassen. Auch hat er dem hochkarätigem Publikum mit den Worten: „Wer offensichtlichem Unrecht applaudiert, begeht selbst ein Verbrechen gegen die Menschlichkeit“, sein Missfallen unmissverständlich zum Ausdruck gebracht und als „personifiziertes Gewissen“ des World Economic Forum bzw. „Stimme der Unterdrückten“ die Bühne verlas- 9 alkýþlarýn þahiplerine de þu sözlerle seslenerek bu hoþnutsuzluðunu açýkça ortaya koyuyor: “Kim bu açýk haksýzlýðý alkýþlýyorsa, onlar da insanlýða karþý suç iþliyor demektir.” Erdoðan, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Kiþiselleþmiþ vicdaný”, ve “ezilmiþlerin sesi” olarak sahneden ayrýlýyor. Tartýþmanýn diðer katýlýmcýlarýnýn da ayný þekilde sahneyi tereketmeleri gerekirdi. Dünya kamuoyu bundan sonra, uluslararasý hukuku ayaklar altýna alýp, sivilleri öldüren ve sivil altyapýyý acýmasýzca tahrip ederek savaþ suçu iþleyen Ýsrail önderliði tarafýndan hafife alýnmayý kabullenmemeli. Eðer Davos’daki konferansa katýlanlar dünya barýþý konusunda ciddî iseler, o zaman, Ortadoðu sorununda, sebeb ve etkileri birbirine karýþtýrmaktan uzak durmalarý gerekir. Daha da ötesi, Ýsrail’in sayýsýz BM Güvenlik Konseyi kararlarýna uymasýný temin etmek ve Filistin’in iþgalinin hemen sona erdirilmesi için gayret göstermeliler. sen. Es hätte den anderen Teilnehmern der Diskussion ebenso gut zu Gesichte gestanden, das Podium zu verlassen. Die Weltöffentlichkeit darf sich nicht länger von einer israelischen Führung verhöhnen lassen, die geltendes Völkerrecht mit Füßen tritt und mit der Ermordung von Zivilisten und der rücksichtslosen Zerstörung ziviler Infrastruktur offensichtliche Kriegsverbrechen begangen hat. Wenn es den Teilnehmern der Konferenz in Davos tatsächlich ernst ist mit dem Weltfrieden, dann sollten sie endlich davon Abstand nehmen im Nahost-Konflikt Ursache und Wirkung miteinander zu vertauschen. Darüber hinaus sollten auch sie sich dafür einsetzen, dass Israel die zahllosen Resolutionen des Weltsicherheitsrates endlich umsetzt und die Besatzung Palästinas ein sofortiges Ende findet. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 10 18:05 Uhr Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat haber Þubat-Februar 2009 Safer 1430 IGMG Kadýn Kollarý´ndan iki güzel yarýþma IGMG Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatý 1. Bilgi Yarýþmasý IGMG Kadýn Kollarý Bölgelerarasý 2. Bilgi ve Hitabet Yarýþmasý ERPEN-Özel-Ýslam K Toplumu Milli Görüþ Kadýn Kollarý’nýn bölgelerde yürüttüðü bir faaliyeti olan Hatibelik (Eðitimci yetiþtirme) kurslarýnda öðrenimlerini sürdüren genç hanýmlar arasýnda yapýlan Bilgi ve Hitabet Yarýþmasý’nýn ikincisi ve Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatýnýn genç kýzlar arasýnda ilki düzenlenen bilgi yarýþmasý IGMG Genel Merkezi’nde gerçekleþtirildi. 2. Bilgi ve Hitabet Yarýþmasý’na Köln, Berlin, Hamburg, K.Ruhr, Hessen ve Hannover bölgeleri katýldýlar. Gençlik 1. Bilgi yarýþmasýnda ise Bölgelerinde dereceye giren genç kýzlar T .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Wittlich DÝTÝB Eyüp Sultan Camii’ne bir ziyaret gerçekleþtirerek, vatandaþlarla biraraya geldi. Wittlich DÝTÝB Eyüp Sultan Camii Dernek Baþkaný Yýlmaz Yýldýz ve Din Görevlisi Memet Yeni’den, derneðin faaliyetleri ve verilen hizmetlerle ilgili bilgi alan Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Ars- yarýþtý. 2. Bilgi 1ve Hitabet yarýþmasýnýn birinci bölümünde, Fýkýh, Siyer, Ýslam Tarihi, Akaid ve Genel Kültür bilgilerinden hazýrlanan sorulara cevap veren yarýþmacýlar, yarýþmanýn ikinci bölümünde ise, kendilerine verilen çeþitli konular hakkýnda Hitabet alanýnda yarýþtýlar. Her bölgenin üç kiþilik ekiple katýldýðý yarýþmada, yarýþmacýlar, yarýmþar saatlik hazýrlýktan sonra konularýný aktardýlar. Nihai puanlama, bilgi ve hitabet dallarýndan elde edilen puanlarýn ortalamasý alýnarak yapýldý. Jüri heyetinin yaptýðý son deðerlendirmenin neticesinde Köln Bölgesi birin- ci, Berlin Bölgesi ikinci, Hamburg Bölgesi ise üçüncü oldu. IGMG Genel Merkez Kadýn Kollarý Baþkaný Zehra Dizman, düzenledikleri bu yarýþma ile, Hatibelik Kurslarý’nda verilen derslerin içeriðini ve mezun olan talebelerin bilgilerini seviyelerini arttýrmak ve deðerlendirmek istediklerini açýkladý. Katýlýmcýlara özgüven kazandýrmayý ve grup içinde çalýþma kabiliyetilerini arttýrmayý da hedeflediklerini ifade eden Z. Dizman, ayrýca, hatibelik kurslarýna devam eden talebelerin motivasyonuna katkýda bulunmak istediklerini de sözlerine ilave etti. Yarýþmada dereceye gi- ren bölgelere baþarý plaketinin yanýsýra, kurslarýna verilmek üzere birinciye 1000 Euro, ikinciye 500 Euro, üçüncüye ise 250 Euro para ödülü verildi. Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatý 1. Bilgi Yarýþmasý Yarýþma, 13–17 ve 18–25 yaþ gruplarý halinde iki grupta yapýldý. Sorular, IGMG Eðitim Baþkanlýðýnýn hazýrladýðý Temel Bilgiler 1, 2 ve 3 kitaplarýndan din ve ahlâk bilgisi, fýkýh ve Ýslam tarihi alanlarýndan seçildi. 60 dakika süren yarýþma, test usulüne göre yapýldý. Yarýþma sonucunda ferdî olarak 13–17 yaþ grubunda, Hessen’den Sema Candan 106 puan ile birinci olurken, Berlin bölgesinden Wittlich Emniyeti`nden Anlamlý Ziyaret lan’a, Wittlich Emniyet Müdürü Leitender Erster, Komiser Harald Licht, dialog sorumlularý Komiser Manferd Ratz ve Baþkomiser Wolfgang Larbusch hoþgeldiniz ziyaretinde bulunarak, Wittlich þehrinin albümünü takdim ettiler. T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþ- Esma Karaman 105 puan ile ikinci, yine Berlin bölgesinden Sümeyye Koç 100 puan ile üçüncü oldu. 18–25 yaþ grubunda ise, Berlin Bölgesi’nden Esra Akan 106 puan ile birinci olurken, Güney Hollanda Bölgesi’nden Þerife Bilgi 104 puan ile ikinci, Berlin Bölgesi’nden Ümmühan Yýldýrým ise 103 puan ile üçüncü oldu. 13–17 yaþ grubu birincilere 400 Euro, ikincilere 300 Euro ve üçüncülere 200 Euro ve18–25 yaþ grubu birincilere 500 Euro, ikincilere 400 Euro ve üçüncülere 300 Euro ödül verildi. K.K. Eðitim baþkaný Tünay Ermiþ hanýmýn yaptýðý güzel bir dua ile program sona erdi. kaný Sadi Arslan, ziyarette yaptýðý konuþmasýnda, Eyüp Sultan Camii’nde verilen hizmetlerden memnun kaldýðýný belirterek, caminin borcunun olmamasýnýn memnuniyet verici olduðunu söyledi. Arslan ayrýca, Wittlich þehrinin üst düzey yetkilileri ile DÝTÝB Eyüp Sultan Camii’nin din görevlisi ve dernek yönetiminin kurmuþ olduðu sýcak iliþkinin, hizmetlere olan olumlu yansýmasýndan dolayý yetkilere teþekkür etti. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Abdulgani Engin KARAHAN “ Entegrasyon” kavramý, daha çok ne anlam ifade ettiði ile deðil, ne anlam ifade etmediði ile karþýmýza çýkan ve bu arada bolca kullanýlan bir kavram. Her ne kadar durum böyle olsa da, ortak yaþamýn pek çok yönü bu kavram altýnda tanýmlanabilir. Bugün entegrasyon alanýnda pek çok kurum ve kuruluþ takdire þayan faaliyetler gerçekleþtiriyor. Ancak, camiler ve diðer Ýslamî kuruluþlarýn entegrasyona yönelik yapmýþ olduklarý faaliyetler çok nadiren kamuoyunun önüne sunuluyor. Ýslamî cemaatler entegrasyon çalýþmalarýný, Ýslamî kimliðin kuvvetlenmesinin ve Ýslamî özgüvenin geliþtirilmesinin topluma entegre olma sürecinde olumlu etki yapacaðý temel düþüncesinden hareketle gerçekleþtiriyorlar. Burada her þeyden evvel Müslümanlarýn sivil toplum yaþamýna katýlmalarýný saðlayan ve bu insanlara ulaþma imkâný sunanlarýn bu dinî cemaat ve kuruluþlar olduðu gerçeðini unutmamak gerekir. Dinî ihtiyaçlarýn karþýlanabileceði bir altyapýnýn mevcudiyeti entegrasyon açýsýndan olumlu bir etkiye sahiptir. Burada yani Avrupa’da da dinî ihtiyaçlarýn karþýlanabilme imkâný, özellikle “kendini yabancý hissetme” duygusuna karþý geçmiþte önemli bir tesir yapmýþtý. Böylece, Almanya ve Avrupa artýk giderek sadece çalýþýlan yerler deðil, ayný zamanda yaþamýn sürdürüldüðü yerler haline geldi. Bu manada dinî ihtiyaçlar baþta olmak üzere, birçok ihtiyacýn giderilebilmesi için “memlekette” olma özlemi de giderek azaldý. Zira Avrupa yalnýzca bu þekilde Müslüman göçmenler tarafýndan zaman içerisinde bir tür vatan olarak kabullenilebildi. Ýþte bu yüzdendir ki, her þeyden önce Müslümanlarýn Avrupa’yý vatan olarak kabullenmeleri konusunda, Ýslamî dinî cemaatlerin sü- Seite 11 hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Cami cemiyetlerinin entegrasyon [email protected] rekli olarak azýmsanmasýna karþýn gerçekte büyük bir öneme sahip olduklarý tespitini yapmak durumundayýz. Bu cemaatler zaten, geleneklerine baðlý insanlara kaldýklarý ülkelerde huzur içinde yaþayabilmeleri için gerekli olan samimiyet ve güven duygusunu veriyorlar. Eðitim Yoluyla Entegrasyon Bunun da ötesinde, özellikle Ýslam Toplumu Millî Görüþ’e baðlý cemiyetler uzun yýllardan beri pek çok entegrasyon çalýþmasý yapýyorlar. On yýldýr ev ödevlerine ve okul derslerine yardým imkânlarý sunuyorlar. Bu imkânlar özellikle anne ve babasýnýn eðitim konusunda yetersiz olmasý sebebiyle, okul derslerinde geri kalan göçmen kökenli çocuklara yönelik olarak yapýlýyor. Ayrýca, dil konusunda yetersiz kalan çocuklara dil geliþtirme imkânlarý saðlanýyor ve okul ödevlerine yardýmcý olunuyor. Bu kurslarla, göçmen çocuklarýn iyi bir derece ile okullarý bitirmeleri, sonuçta da iyi bir meslek okulu veya yüksek okula gitme imkânlarýna kavuþmalarý hedefleniyor. Zira baþarýlý bir eðitim hayatý, iyi bir okul, iyi bir staj eðitimi ve iyi bir yüksek okul diplomasý, bu çocuklara toplumsal hayata her yönü ile katýlma imkâný sunacaktýr. Diðer yandan son yýllarda ne yazýk ki, devlet tarafýndan yürütülen pek çok entegrasyon giriþimine raðmen, bu anlamda okullardaki durumun hiç de iyiye gitmediðini ve okul dýþý ders yardýmlarý veren kuru- çalýþmalarý luþlarýn göçmen kökenli çocuklar için giderek artan bir önem kazandýðýný üzülerek gözlemliyoruz. Fahrî hizmetlerle toplumsal hayata katýlým Gençlik çalýþmalarýmýzýn entegrasyon açýsýndan çok özel ve önemli bir etkiye sahip olduðu kabul edilmelidir. Kuruluþundan bu yana her cemiyetimizin, özelikle gençlerin ihtiyaçlarýný dikkate alan ve gençlerle ilgilenen bir Gençlik Kollarý bulunmakta ve çeþitli yaþ gruplarýndaki çok sayýda gencin yararlandýðý farklý imkânlar sunulmaktadýr. Elbette ki, bu çalýþmalarda her þeyden önce, mahlukata karþý saygý, dürüstlük, dostluk ve baþkalarýna yardým, diðer insanlarla saygýlý iliþki kurmak, uyumlu komþuluk gibi dinî deðerlerin gelecek nesillere aktarýlmasý ve bu deðerlerin kendi yaþantýlarýnda hayata geçirilmesi öne çýkýyor. Bu temel deðerlerden hareketle, Allah’ýn razý olabileceði bir hayatýn gerekliliði ve böylece toplum için çalýþmanýn ve katýlýmýn önemi gençlerin dikkatine sunuluyor. Pek çok cemiyetimizde, uyuþturucu ve suç önleme konularýnda uzmanlaþmýþ diðer sivil toplum kuruluþlarý ve ilgili polis daireleri ile ortak çalýþmalar gerçekleþtirilmektedir. Bu çalýþmalarda, sosyal danýþmanlar olsun, polis memurlarý olsun, gençleri uyuþturucu ve diðer suçlarla ilgili olarak aydýnlatýyorlar. Bununla birlikte gençlerimiz dindarlararasý diyalog gibi toplumsal giriþimlerde yerlerini alýyorlar. Gençlik ile ilgili çalýþmalarýmýz elbette ki, sadece onlarýn bilgilendirilip aydýnlatýlmasý ile sýnýrlý deðil. Gençlerimiz sunulan imkânlarla, boþ zamanlarýný spor dernekleri ve benzeri yerlerde anlamlý bir þekilde deðerlendirme imkaný buluyor. Bu alandaki faaliyetlerimizde aslolan düþüncemiz, gençlerimize fahri hizmet ve baþkalarýyla yardýmlaþma imkâný sunmak ve bu alanda faaliyet gösterebilecekleri çalýþmalar hazýrlamaktýr. Gençlik Kollarýmýzýn yaptýðý pek çok çalýþma, ilgi ve eðilimlerine göre farklý þekillerde, gençler tarafýndan yine gençler için hazýrlanýyor. Çalýþmalarýmýzýn önceliði arasýnda, üyelerimizin dinî ihtiyaçlarýnýn giderilmesinin yaný sýra, toplumsal yaþama katýlýmlarý da yer alýyor. Bu amaçla, cemiyetlerimiz uzun yýllardan beri dindar kiþiler arasýnda diyalog çalýþmalarýnýn artmasý için gayret sarf ediyor ve bulunduklarý mahalle veya beldelerdeki toplumsal faaliyetlerde de yerlerini alýyorlar. Cemiyetlerimiz, özellikle okul ile ilgili bilgilendirme çalýþmalarýný on seneden daha uzun süreden beri 11 düzenliyor ve bu çalýþmalar büyük ilgi görüyor. Böylece geçmiþte, “entegrasyon” veya “göç” kavramlarýna yalnýzca bilim çevresi tarafýndan önem verilen bir dönemde, cemiyetlerimiz ilk neslin temsilcilerine bile toplumsal katýlým imkaný saðlýyordu. Cemiyetlerimiz zamanla, bu çalýþmalarýný hassaten göçmen Türk kadýnlarý için, þimdi de entegrasyon kurslarý için dil kurslarý þeklinde geliþtirdiler. Bu kurslar, çoðunlukla baþka kuruluþlar veya “Volkshochschule” gibi eðitim kuruluþlarý ile iþbirliði yapýlarak gerçekleþtirildi. Bu hizmetlerin merkezinde uzun süre çocuklarýnýn okullarý ile ilgilenmeleri için ebeveynleri duyarlý hale getirme amacý yer aldý. Bu amaç hala geçerliliðini korurken, velilerin, okul kurumlarýnda yerlerini almalarý, veli toplantýlarý ve diðer okul faaliyetlerine katýlmalarý da teþvik ediliyor. Bu konuda, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “Ýlim öðrenmek her Müslüman için farzdýr” hadis-i þerifi öncümüz oldu. “Ýnsanlarýn en hayýrlýsý, insanlara en faydalý olanýdýr” Bu tür çalýþmalarýn baþýnda cemiyetlerimizde gerçekten de, çok aktif olan Kadýn Kollarý bulunuyor. Kadýn Kollarý’nýn hedefi dinî deðerlerin aktarýlmasýnýn yaný sýra, kadýnlarýmýzýn cemiyet faaliyetlerine katýlýmlarýný saðlamaktýr. Bu alanda özellikle genç kýzlarýn çok çeþitli eðitim imkanlarýndan yararlanmalarý için teþvik edilmelerine büyük önem veriliyor. Ancak ne yazýk ki, son yýllarda iyi eðitim görmüþ ve üniversitelerde okumuþ genç bayanlarýn, inançlarý sebebiyle iþ piyasasýnda (özellikle devlet dairelerinde) iþ imkâný bulamadýklarýnýn tecrübesini yaþamýþ bulunuyoruz. Bir dinî cemaat olarak çalýþmalarýmýzýn temelinde “Ýyilik ve takvada yarýþýn” ve “Ýnsanlarýn en hayýrlýsý, 32. sayi sayfalar 30.04.2009 12 insanlara en faydalý olanýdýr” düstürlarý yatýyor. Buradan hareketle üyelerimizin sosyal hayatta yerlerini almalarý hususuna özel bir önem veriyoruz. Eksiklik veya engellerin bulunduðu yerlerde ise bu eksiklik ve engellerin kaldýrýlmasý için çabalýyoruz. Elbette ki, cemiyetlerimiz ile diðer top- T .C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþeliði ve DÝTÝB iþbirliði ile ortaklaþa düzenlenen, “Fahri Cami Rehberleri Yetiþtirme Semineri“nde baþarýlý olan kursiyerlere, Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii’nde sertifika töreni düzenlendi. T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý, T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, T.C. Frankfurt Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, DÝTÝB Dinler ve Kültürler Arasý Ýliþkiler Müdürü Bekir Alboða, Dietzenbach Belediye Rainer Engel Hardt, kursiyerlerin aileleri ile çok sayýda davetlinin katýldýðý törende, renkli görüntüler yaþandý. Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii Din Görevlisi Fuat Keskin’in sunuculuðunu yaptýðý program, Ýstiklal Marþý ve ardýndan tilavet edilen Kur’an-ý Kerim ile baþladý. 18:05 Uhr Seite 12 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir lumsal aktörlerin birbirleri ile irtibatlý olmasýný arzu ediyoruz. Ama ne yazýk ki, geçtiðimiz yýllarda pek çok cemiyetimiz, Ýslamî bir kuruluþ olarak bu konularda rol almalarýnýn istenmediði gibi olumsuz bir tecrübe yaþadýlar. Ya, dünya çapýnda Ýslam ile baðdaþlaþtýrýlan negatif anlayýþýn hesa- hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 býný vermek durumunda býrakýldýlar, ya da entegrasyon önünde engel olarak gösterildiler ve iþte bu yüzden, örneðin, kamu alanlarýnda iþbirliði yapýlabilecek kuruluþ olarak kabul edilmediler. Buna raðmen Müslümanlar, Ýslamî cemaatler olarak farklý toplumsal ak- törlerle, özellikle diðer sivil insiyatiflerle ortak entegrasyon çalýþmalarý yapmak ve güvenilir birer aktör olarak kendi katkýlarýný ortaya koymaya çoktan hazýr. Bu samimiyeti ayný zamanda çoðunluk toplumundan da beklemek bizim hakkýmýz olsa gerek. Ýslamî cemaatlerdeki insanlara da- Dietzenbach’ta, Kursiyerlere Belgeleri Verildi “Fahri Cami Rehberleri Yetiþtirme Semineri“ hakkýnda bilgi veren DÝTÝB Dinler ve Kültürler Arasý Ýliþkiler Müdürü Bekir Alboða, 120 kursiyerin fedakarlýk yaparak bu seminerlere katýldýðýný ve baþarýlý olduklarýný söyledi. Alboða, “Ýçinde yaþadýðýmýz toplumda müslümanlara ve Ýslama karþý oluþan ön yargýlar, bu gönüllü kardeþlarýmýzin katkýlarýyla ortadan kaldýrýlacaktýr” dedi. T.C. Frankfurt Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn programda yaptýðý konuþmasýnda, “Bu faaliyetimizi çok önemsiyorum. Çünkü camilerimizde hizmetlerimizi profesyonelce yapabilecek fahri arkadaþlara ihtiyacýmýz vardý, bu eksikliðimizi de büyük ölçüde tamamlamýþ olduk. Kursu baþarýyla tamamlayan arkadaþlarýma baþarýlar diliyorum” dedi. T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, “Bu programlarý Almanya’nýn deðiþik yerlerinde uygulamaya devam ediyoruz. Bu programlarýn önemi ortadadýr. Dinimizin tanýtýlmasý konusunda hepimize gö- rev düþüyor. Bu sebeple DÝTÝB Dernekleri Cami Rehberlik Kurslarý’ný her bölgede hayata geçiriyoruz. Bu hizmetimize devam edeceðiz. Programý düzenleyen ve rehberleri yetiþtiren Dinler ve Kültürler Arasý Ýliþkiler Müdürü Bekir Alboða’ya, baþarýlý çalýþmalarýndan dolayý Din Hizmetleri Ataþemiz Galip Akýn ile bu programa ev sahipliði yapan Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii derneðimize teþekkür ediyorum” dedi. T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý da, dosya ha iyi ve daha kalýcý olarak ulaþabilmek için, cemiyetlerin kurmuþ olduðu bu köprülerin daha iyi bir þekilde kullanýlmasý gerekiyor. Ancak bu yönde sarfedilen ciddi manada çabalar bizleri toplumsal katýlým noktasýnda esaslý sonuçlara ulaþtýracaktýr. böyle bir etkinliðin düzenlenmesinden duyduklarý mutluluðu dile getirdi. Saygýlý konuþmasýný þöyle tamamladý: “Burada yapacaðýmýz en önemli hizmet, gençlerimizin tarihine, kültürüne, anadil olarak Türkçeyi iyi öðrenmelerine ve dini iyi þekilde anlamalarýna destek ve yardýmcý olmaktýr. Bunun yanýnda dinimizin özelliklerini ve güzelliklerini yaþadýðýmýz toplumdaki insanlara aktarmak gerekiyor. Hep birlikte, elbirliði ile elimizden geleni yapacaðýz. Kursa katýlarak baþarý gösteren arkadaþlarýmý tebrik ediyorum. Baþarýlarýnýn devamýný diliyorum” dedi. Program, kursiyerler tarafýndan hazýrlanan ilahi ve tiyatro gösterilerinin ardýndan kursiyerlere belgelerinin verilmesi ve Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii Kadýn Kollarý tarafýndan hazýlanan ikramýn davetlilere sunulmasýyla sona erdi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya A Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Osman PAKÖZ dalet mülkün temelidir. Mülk ise aydýnlýk ortamda daha güvendedir. Aydýnlýk ortamlar ilimle daimidir. Zulüm insanlýk tarihinin yaþý kadar eski bir sorundur. Kabil’in Habil’i katliyle baþlayan ibtila hayatý kýyamete kadar sürecektir. Arapça’da zulüm ile karanlýk anlamýndaki zalam kelimesi ayný kökten gelir. Yani zulüm karanlýðý temsil eder. Zulüm dönemleri de genellikle karanlýk dönemlerdir. Adalet mülkün temelidir. Mülk ise aydýnlýk ortamda daha güvendedir. Aydýnlýk ortamlar ilimle daimidir. Cehaletin hakim olduðu yerde bütün insanlar açýk hava hapisanesindedir. Zulme karþý en etkili baþkaldýrý bilgi ýþýðýyla donanmaktýr. Bu ýþýk zulmün zulumatýný (karanlýklarýný) ortadan kaldýracaktýr. Kabil’in Habil’i katliyle baþlayan zulmün tarih kitabýnda adýnýz ya zalimler, ya mazlumlar ve yahut da bu iki taraftan birisine taraf olanlar defterinde kayýtlýdýr. Dünya hayatýnda bakýþ açýnýzý oluþturan ve ahirette akibetinizi belirleyen seçenek, hangi deftere kayýtlý olduðunuzun sonucudur. Zulüm ve Sorumluluk Dünya gemisinde seyir halindeyseniz olaylara kayýtsýz kalmanýz safdillik olur. Zira gemiyi delenlerin iþleri siz doðrudan etkilemektedir. “Allah’ýn hudûduna (emir ve yasaklarýna) giren meseleleri tatbîk eden -ve yaðcýlýk yaparak müsâmaha ve gevþeklik göstermeyen iyi- kimse ile, yasaklarý iþleyen kimselerin durumlarý, bir gemiye binip kur’a çekerek, geminin alt ve üst katlarýna yerleþen yolculara benzer. Öyle ki, alt katta oturanlar, su ihtiyaçlarýný giderirken üsttekilerin yanýndan geçip onlarý rahatsýz ediyorlardý. (Alttakiler bu duruma son vermek için) bir balta alarak geminin dibini delmeye baþlasalar, üsttekiler hemen gelip: “Yâhu ne yapýyorsunuz?” diye sorunca alttakiler: “Biz su ihtiyacýmýzý görürken sizi rahatsýz Seite 13 hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Zulüm ve tutum [email protected] ediyorduk, halbuki suya muhtacýz, þimdi sizi rahatsýz etmeden yerimizi delerek bu þekilde elde edeceðiz” deseler ve üsttekiler bu iþte onlara mâni olsalar hem kendilerini kurtarýrlar, hem onlarý kurtarmýþ olurlar. Eðer yaptýklarý iþte serbest býraksalar, hem onlarý helâk ederler, hem de kendilerini 1 helâk ederler.” Ýnsanlarý bir konu hakkýnda doðru olarak bilgilendirmek adaletin gereðidir. Çöplük bilgiler (dezenfermasyon) altýnda insanlarý boðmak ise zulmün bir çeþididir. Halihazýrda dünyanýn dört bir tarafýnda baþta halk olmak üzere islam hakkýnda müthiþ bir yanlýþ bilgilendirme sözkonusudur. Ýslam’ýn kitabý, Peygamberi ve diðer kutsallarý ile insanlar arasýndaki engellerin kalkmasý büyük bir zulmün son bulmasý demektir. Özelliklede batýda yaþayan Müslümanlarýn bu zulme son vermeleri gerekmektedir. Yanlýþ bilginin yerini sadece doðru bilgiyle doldurabilirsiniz. Bu zulme dur demek ise çok yüce bir vazifedir. Zulme engel olmak Ýslamla insanlar arasýndaki engelleri kaldýrmak için yapýlan özellikle de sözlü ve yazýlý çalýþmalar, zulme karþý yapýlan en büyük baþkaldýrýdýr. Resûlullah (sav) Hazretleri þöyle buyurdu: “Ýçinizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse, dili ile deðiþtirsin. Ona da gücü yetmezse kalbi ile buðzetsin (yâni beðenmesin). Bu sonuncusu imanýn en zayýfýdýr.” (Müslim) “Müslüman kimdir?” Sorusuna verilecek pek çok cevap vardýr. Bunlarýn en güzellerinden bir taneside þudur: Müslüman sorumlu kiþidir. Kendisinden, ailesinden, akrabalarýndan, yakýn ve uzak bütün çevresinden sorumlu kiþi. Sorunlu deðil sorumlu kiþi. Benden þu kadar uzakta þu zulümler oluyormuþ, olmamalý kaygýsýný taþýyan kiþidir müslüman. Onun için sýnýrlar sunidir. Kardeþlik bakidir. Hem bilir ki uzaktaki ateþe kayýtsýz kalanlar yangýn kendisne kadar ulaþtýðýnda artýk hiçbir þey yapamayacak durumda olacaktýr. Ateþ ona hayatýnda hiç ulaþmayacak olsa bile ahirette ulaþacaktýr. “Ýçinizden sadece zulmedenlere eriþmekle kalmayacak olan bir azaptan sakýnýn ve bilin ki Allah azabý çetin olandýr.” (Enfal Suresi, [8:25]) Bir zalime kýzýpta bir baþka zalime meyletme gafleti en büyük tehlikelerdendir. Halbuki zulme taraf olmama gibi üçüncü bir yol vardýr. Çarpýk anlaþýlan ehven-i þer fýkhý ile içine düþülen yanlýþ, müslümaný sui istimale müsait bir duruma getirmektedir. Ölümü gösterip sýtmaya razý etmek isteyen hokkabazlarýn tuzaðýna düþmemek için sýk sýk þu soruyu sormalýyýz: Zulmün hoþ olaný var mýdýr? Bu soruyu sorduðumuzda ayýkmamýz daha çabuk olacaktýr. Allah’ýn bir zalimi bir zalimle hakladýðý olabilir. Haklanan zalimi mazlum görme apaçýk bir gaflettir. Nasihat olarak Adil olan Allah’ýn þu uyarýsý kifayet eder. “Zalimlere meyletmeyin yoksa ateþ size dokunur. Sizin Allah’tan baþka dostunuz yoktur. Sonra O’ndan da yardým göremezsiniz” (Hud Suresi, [11:113]) Zulmün dini yoktur Zülüm bazen Müslüman olanlardan da gelebilir. Hayatýmýzý paylaþtýðýmýz ve sürekli bir iliþki içinde bulunduðumuz din kardeþlerimiz zaman zaman bir Firavun, bir Nemrud kesilebilirler. Müslümandýrlar müslüman olmasýna ancak zulüm konusunda da gayet mahirdirler. “Müslümana Müslümandan zarar gelmez” de- mek çok büyük bir iddia olur. Belki þöyle denilse daha doðru olur: “Müslümana Müslümandan zarar gelmemelidir.” Pratikte bir zarar verme söz konusu ise tavrýmýz ne olmalýdýr. Cevabý Hz. Muhammed’den (sav) alalým. Peygamber efendimiz, “Mazlum da, zalim de olsa din kardeþinize yardým ediniz” buyurunca, Sahabe, “Ya Resulallah mazlum kardeþimize yardým ederiz ancak zalime nasýl yardým edelim?” dediler. Efendimiz cevaben buyurdu ki: “Onun zulmüne mani olmak suretiyle ona yardým etmiþ olursunuz.” (Buharî) Zulümden baþkalarýný haberdar etmek, zalimi insanlara deþifre etmek gerekli bir davranýþtýr. Zalimin þahsiyeti ve zulmü hakkýnda konuþmak haram olan gýybet çeþitlerinden deðildir. Hatta bir noktada zalimin baþkalarýna zarar vermesini engellemek için lazým bir daranýþtýr. Böyle bir vazifeyi ihmal etmek hem zulme verilen gizli destektir, hem de devam edecek olan zulmün vebaline iþtiraktir. “Allah kötü sözün açýða vurulmasýný sevmez; ancak haksýzlýða uðrayan baþka. Allah her þeyi iþitmekte ve bilmektedir.” (Nisa Suresi, [4:148]) Zalimi Allah’ýn cezalandýrdýðý olur. Bununla birlikte imtihan hayatýnýn bir cilvesi olarak bu cezalandýrma imhal edilir (geciktirilir). Ýmhal edilir ama ihmal edilmez. Pekçok zaman zalimin zulmüne diðerlerinin tepkisi 13 nasýl olacak diye bakýlýr ve herkesin defteri ona göre doldurulur. Ýþte bu Allah’ýn bir ibtilasýdýr. Kullarý birbiriyle sýnamasýdýr. Þayet Allah her zalimi hemen cezalandýracak olsaydý durum þu ayetteki gibi olurdu: “Eðer Allah insanlarý zulümlerinden dolayý ele alsaydý (yer) üzerinde bir tek canlý býrakmazdý. Fakat onlarý belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Ecelleri geldiðinde artýk ne bir saat geri býrakýlýrlar ne de öne alýnýrlar.” (Nahl Suresi, [16:61]) Allah’ýn azabý geldiði zaman bundan kurtulacak olanlar sadece kötülüklerden alýkoymak için uayarýda bulunanlar olacaktýr. Tembellik, bir menfaat bekleme veya korkaklýk sebebiyle susanlar diðerleriyle birlikte helak olacaklardýr. “Onlar kendilerine hatýrlatýlaný unuttuklarýnda kötülükten sakýndýranlarý kurtardýk; zulmedenleri de yoldan çýkmalarýna karþýlýk çok çetin bir azap ile yakaladýk.” (Araf Suresi, [7:165]) Zulme haksýzlýða ve gadre uðrayan kiþi gasbedilen hakkýnýn takipçisi olmalýdýr. Bu takibinden dolayý asla kýnanmaz. Ýnsanlardan bazýlarý bu hak sahibine “nasihat” sadedinde zalimin kudretini hatýrlatarak bu “beyhude” davasýndan vaz geçmesinin öðütleyebilirler. Asil olan tavýr hakkýn peþine düþmek ve onu elde edinceye kadar mücadeleye devam etmektir. “Kim zulme uðradýktan sonra hakkýný alýrsa artýk onlarýn aleyhlerine bir yol yoktur.” (Þura Suresi, [42:41]) Kaynak: 1 Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 2/385-386. 32. sayi sayfalar 14 30.04.2009 18:05 Uhr Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 haber 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ünal KOYUNCU S iyaset uzmanlarýnýn geliþmeleri deðerlendirmede kullandýklarý iki anahtar kavram söz konusudur: Ýdeal siyaset ve reel politika. Ýdeal siyaset yaklaþýmýna göre yönetim, ahlak ve adalet kavramlarýyla ifade edilen deðerler ekseninde þekillenirken, reel politika söylemi, idare mekanizmasýnýn güç ve devlet aklý gibi olgular doðrultusunda pratiðe geçirilmesini ön plana çýkarýr. Ýdeal politikada adalet gereði doðru ve uygulanabilir olmayan bir þey, gücü hesaba katan reel politikada uygulamaya konulmasý reel hesaplardan dolayý kaçýnýlmazdýr. Hem reel politika hemde ideal siyaset, siyaset dünyasýna egemen olan taraflarýn dünya görüþleri çerçevesinde uygulanma fýrsatý bulur. Bu durum iç politikada olduðu gibi devletlerin boy ölçüþtüðü sahne olan uluslararasý siyasette de geçerlidir. Ýsrail’in Gazze saldýrýlarýyla birlikte ideal-reel politika ayrýmý da yeniden gündeme geldi. Savaþ süresince ortaya konan farklý devlet politikalarýna hep birlikte þahit olduk. Gazze’nin vurulmasýyla birlikte baþlayan diplomatik açýklamalar, savaþýn baþlamasýnda suçlunun aranmasý ve devletlerin iç ve dýþ dinamikleri göz önünde bulundurarak tutumlarýný ortaya koymalarý diplomasinin, bir savaþ karþýsýnda nasýl iþlediðini gösteriyordu. Savaþ tüm þiddetiyle insan canýna kýyarken, aðýr iþleyen bir devlet bürokrasisine benzeyen diplomasi, canlarýn kurtarýlmasýnda geç kalýyordu. Devlet aklýnýn reelpolitik tutumu Dünya gündemiyle birlikte bireysel gündemimizide etkileyen Ýsrail’in Gazze saldýrýsýnýn Almanya kamuoyunda ele alýnýþ biçimlerini, ideal-reel siyaset yaklaþým tarzlarýný göz önünde bulundurarak deðerlendirdiðimizde, reelpolitik yaklaþýmýn aðýr bastýðýný görmekteyiz. Gerek Baþbakan Angela Merkel’in savaþýn baþlangýcýnda Ýsrail Baþbakaný Ehud Olmert ile yaptýðý telefon görüþmesinde ve gereksede Dýþ Ýþleri Bakaný Frank Seite 15 [email protected] Walter-Steinmeier’in Orta Doðu diplomasi turunda, savaþýn durdurulmasý için öne çýkan çözüm önerisi: “Ýsrail’in güvenliði ve Gazze Þeridi’ne yapýlan silah kaçakçýlýðýnýn durdurulmasýdýr. ” Bu ifadenin açýlýmý, Ýsrail’e yönelik HAMAS saldýrýlarýnýn durdurulmasý anlamýna gelmektedir. Gazze saldýrýlarýný eþit askerî þartlara sahip iki ülke arasýnda yapýlan bir savaþmýþ gibi algýlayan bakýþ açýsýnýn yansýmasý olan bu ifadeler, Almanya’nýn bu saldýrýlardaki tutumunu ortaya koymaktadýr. Bu tutum, Baþbakan Merkel’in saldýrýlarýn baþlangýcýnda ifade ettiði gibi savaþýn çýkmasýna sebep olan taraf HAMAS’týr. HAMAS Ýsrail’e yönelik roket saldýrýsýný durdurmuþ olsaydý böyle bir savaþ çýkmamýþ ve Ýsrail’in kendisini savunma hakkýný kullanmasýna gerek kalmamýþ olacaktý gibi sýð bir anlayýþýn ürünüdür. Bu tutumun savunulmasý, Almanya’nýn Gazze saldýrýlarý sonrasý ürettiði politikalara iliþkin deðerlendirmelerde ana söylemdir. Ülkenin dýþ politika aydýnlarýnýn ortak kanaati bu doðrultudadýr. Bu tespitin geçerliliðini anlamak için, ana söylemi paylaþan eski Dýþ Ýþleri Bakaný Joschka Fischer’in açýklamalarýna göz atmak mümkündür. Fischer’in açýklamalarý, Alman devlet politikasýný izah eden yönü ile ilginçtir. Eski Dýþ Ýþleri Bakaný, Die Zeit gazetesinde yayýnlanan söyleþisinde kendisine yöneltilen eleþtirel sorulara reelpolitik düzleminde cevap vermektedir. Fischer, Almanya’nýn Gazze’de yaþanan insanlýk dramýný göz ardý ederek erken hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Almanya`nýn Gazze Tutumu bir þekilde Ýsrail’den yana tavýr koymasýnýn sorun teþkil edip etmediðine yönelik soruya, devlet aklýný (Staatsräson) ön plana çýkaran cevaplarla yanýt vermektedir. Fischer’e göre, ‘‘Bayan Merkel Gazze’deki insani trajedi nedeniyle bunun sebebinin unutulmamasý gerektiðine dikkat çekti. HAMAS, ateþkes antlaþmasýnýn son bulduðu gerekçesiyle Güney Ýsrail’e yönelik roket saldýrýlarýný tekrar baþlattý. Bu olguyla ilgili uluslararasý uzlaþma söz konusudur. Arap ülkelerinde bile olaðanüstü bir durum olarak HAMAS’ýn yarý suçluðu ifade edilmektedir.” Öte taraftan, sivil halkýn korunmasý Fischer için de tabiki, önemli bir husustur. Ancak, ‘‘Güney Ýsrail roketlerle saldýrýya uðradýðý aylarda nedense insani felaket sorularý hiç gündeme gelmemiþtir.” Söyleþide Almanya’nýn devlet olarak yürüttüðü Ýsrail politikasýna da deðinen Fischer için Almanya, Ýsrail ile partiler üstü bir dayanýþma içerisindedir. ‘‘Bu durum Almanya’nýn kuruluþundan bu yana devam eden devlet aklýnýn bir parçasýdýr. ” Ayný þekilde, Almanya’nýn dýþ politikasýnýn þekillenmesine katký amacýyla bilgi üreten Bilim ve Siyaset Vakfý Direktörü ve Orta Doðu Uzmaný Volker Perthes’de bulunmuþ olduðu konumun doðasý gereði ana söylem çizgisinde yer alan deðerlendirmelerde bulunmuþtur. Perthes, Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayýnlanan söyleþisinde savaþýn çýkýþ sebebi olarak HAMAS’ý zikretmekte ve bu savaþýn orta vadede HAMAS’ý zayýflatacaðý tahmininde bulunmaktadýr. Perthes’e göre halk ‘‘HAMAS’ý Ýsrail ile savaþmak için seçmemiþtir. HAMAS’ý el-Fetih’e kýyasla daha az þaibeli bulduklari için seçmiþtir. Halkýn beklentisi Gazze Þeridi’nde savaþ yönünde deðildi. Dolayýsýyla savaþ orta vadede HAMAS’ýn zayýflamasýna neden olacaktýr. Fakat kýsa vadede halk Gazze Þeridi’ni yönetenlerin arkasýnda duracaktýr, ki bunlar HAMAS’týr.’’ Kamuoyu vicdanýnýn protestosu Devlet tutumunu yansýtan bu deðerlendirmelerde HAMAS’ýn suçluluðuna dair sesli bir fikir birliði söz konusuyken, Ýsrail’in orantýsýz güç kullanýmýna dair eleþtiri cýlýz kalmakta daha doðrusu hiç yer almamaktadýr. Ancak Almanya’nýn bir bütün olarak bu çizgide yer aldýðýný düþünmek haksýzlýk olur. Zira savaþýn masum insaný yok eden tarafýna dikkat çeken ve bu savaþta Ýsrail’i eleþtiren kanaatlerde söz konusudur. Kamuoyu araþtýrma þirketi Forsa’nýn yaptýðý araþtýrmada ortaya çýkan sonuç, halkýn devlet tutumundan farklý düþündüðünü ortaya koymaktadýr. Zira araþtýrmaya katýlan kiþilerin yarýsýna yakýný Ýsrail’in saldýrgan bir ülke olduðu kanaatindedir. Tabii bu kanaatin oluþumunda savaþýn diplomatik boyutundan ziyade 15 insanlýk boyutuyla ilgili ayrýntýlarýn basýnda yer almasý önemli bir etkendir. Haftalýk haber dergisi Der Spiegel, Gazze’deki okulda mültecilere yardým eden Birleþmiþ Milletler yardým kuruluþunun Ýsrail tarafýndan bombalanmasýnýn ayrýntýlarýna yer verirken, Ýsrail saldýrganlýðýný ispatlar mahiyetteydi. “Kadýnlar, çocuklar ve yaþlý erkeklerden oluþan 30 aile üyesi mavi-beyaz bayraklý BM bayraðýnýn dalgalandýðý okula varmak için bir saat yürümüþlerdi. 22 yaþýndaki Muhammed ‘Burada güvenlikteyiz’, dedi. Dakikalar sonra okul bombalandý.” Haberin devamýnda BM yöneticisi John Ging’in gözlemlerine de yer verilmekte, saldýrýnýn ardýndan yaralýlarý ziyaret eden Ging saldýrýlarýn þiddeti ve yaralýlarýn çaresizliði konusunda hayrette olduðunu ifade etmektedir. Haberin devamý savaþ durumu ile ilgili devlet aklýnýn görmek istemediði boyutlara yer veriyordu: “Bu zaman zarfýnda doktorlar yaralýlarý, yeterince besleyemediklerinden öldüler. Ýnsanlar uzun kuyruklarda ekmek bekliyorlardý. Nüfusun üçte birinde su yoktu, elektrikse hiç kimsede. Hastaneler jeneratörle çalýþmaktaydý. Jeneratörlerin bozulmasý durumunda tamir etme imkaný yoktu, çünkü Ýsrail iki yýldan beri yedek parça girþine müsade etmiyordu.” Savaþýn basýna yansýyan insaný yok eden yüzü, kamuoyu vicdanýnýn insanýn hayatýna önem atfeden tarafýný besledi. Almanya’nýn bir çok þehrinde ülkede yaþayan Müslümanlar tarafýndan yapýlan protesto gösterileri bu vicdanýn sokaklara yansýmasýydý. Son bilgilere göre savaþta 1200’den fazla kiþi hayatýný yitirmiþ, 5000’den fazla insan yaralanmýþ, okul, hastane ve Birleþmiþ Milletler binalarý vurulmuþtu. Halk, bu savaþ bilançosunun ortaya çýkmamasý için ideal siyasetten yana tavýr koymuþ ve savaþýn durdurulmasý için sessizliðini protestolarla bozmuþtu. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 16 I GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Esilla Düðün Salonu´nda farklý bir Þubeler arasý Kur´an-ý Kerim Yarýþmasý ve Kur´an ziyafeti yaptý. IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Eðitim Baþkaný Mahmut Engel kelamlarýn en güzeli olan Kur´an-ý Kerim ile açýlýþ yaparak þunlarý söyledi: “Bugün farklý bir gün yaþýyoruz, birbirinden güzel sesleriyle deðiþik kýraatlarda þubeler arasý yarýþmamýz yapýlacaktýr. Ayný zamanda sizler için de bir Kur´an ziyafetidir.” dedi. IGMG Kuzey Ruhr Bölge Ýrþad Baþkaný Ýkram Sever yarýþmacýlarý ve jüri heyetini sahneye aldý. Kura sýralanmasý ile büyük küçük katogorilere ayýrdý. 14 teþkilatýn katýlýmý ile oluþan bu program baþlamadan yarýþmacýlarda deðil velilerinde heyecan görüyorum. Bu yavrularýmýza baþarýlar diliyorum“ dedi. Küçüklerde Ibbenbüren Teþkilatýndan Yunus Emre Çiftçi 1. oldu. I GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Detmold Cemiyeti tarafindan yapýlan Aile Eðitim Semineri açýlýþ Kur´an-ý Kerim ile baþladý. IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Detmold Cemiyeti Baþkaný Ömer Ayhan uzaktan ve yakýndan katýlanlara teþekkür etti. Ardýndan sözü IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri´ye býraktý. 18:05 Uhr Seite 16 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Þubeler Arasý Kur´an-ý Kerim Yarýþmasý 2. katogoriye geçmeden Ýslami Ýlimler Kursu´nun karne töreni yapýldý. Kurs Müdürü Ahmet Hoca talebelerine yeni hayatlarýnda baþarýlar diledi. Ýki yýldýr gayretli çalýþmalarýndan dolayý takdir etti. 18 talebe- sine diplomalarýný ve teþekkür belgelerini verdi. 2. katogori baþlayýnca Kur´an-ý Kerim sesleri salonu inletti. Büyüklerde Melle-Buer Þubesinden Yasin Biçici 1. oldu. IGMG Kuzey Ruhr Böl- ge Eðitim Baþkaný Mahmut Engel Filistin için Detmold Þubesinin Gençlik Kýz Kollarýnýn yapmýþ olduklarý 3 adet Hat yazýsý levhasýný açýk artýrmaya sundu. Ve bu gelirler Gazze´deki kardeþlerimize baðýþlandý. Yine IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Detmold Cemiyetinde Aile Eðitim Semineri “Ýslam´da Aile Ahlaký” adlý bir seminer sunan Ýleri: “Aile bir birimdir, bir kuruluþtur. Hz. Adem ve Havva´dan itibaren baþlayan bir kurumdur. Ýlk huy, ilk davranýþ, ilk eðitim ve ilk ahlak da ailede baþlar. Aile elbise gibidir. Üþüdüðünde ýsýtan, sýcak olduðunda serinlik veren, güzelleþtiren, dýþarýdan gelen tehlikeyi engelleyen bir elbise! Ayný zamanda hem siz onu, hem de o sizi korur. Ailede en büyük rolu anne ve baba oynar. Çocuk büyüklerine bakarak kendini geliþtirir. Fakat onlarýn doðru mu yanlýþ mý yaptýðýný bilemez. Eðer an- haber salondaki bütün satýþlar Filistin için baðýþlandý. Daha sonra deðerlendirme konuþmasý yapan IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri; “Böylesine birbirinden güzel okuyan yavrularýmýza velilerine ve hocalarýna ayrý ayrý teþekkür ederim. Allah (c.c) sizlerden razý olsun. Tabiki herkes birinci ama jüri heyetimizin puanlamasý ile bu iki yavrumuz küçükler ve büyüklerde fazla puan alarak birinci olmuþlardýr. Kur´an-ý Kerim okunmak için yeryüzüne inmiþtir. Sizler de bunun takipçisisiniz. En güzel miras Kur´an-ý Kerim´dir. Bugün burada yavrularýmýz güzel sesleri ile Kur´an´ý yaþattýlar. Bu salonu böylesine dolduran siz deðerli kardeþlerimden ALLAH razý olsun” diyerek sözlerini tamamladý. Daha sonra yarýþmanýn 1.-2. ve 3.´lerine hediyeleri takdim edildi. Yapýlan duanýn ardýndan program sona erdi. nem babam yapýyorsa doðrudur, çünkü onlar herþeyi biliyor der. O yüzden çocuklarýmýza daha küçük yaþlarda Ýslam´ý anlatalým. Ýslam ahlakýna uygun bir þekilde onlarý eðitelim ve büyütelim” diyerek sözlerine son veren Ýleri katýlanlara teþekkürlerini sunarak bitirdi. Program kapanýþ Kur´an-ý Kerimi ile sona erdi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:05 Uhr dosya Seite 17 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Hulusi ÜNYE K ur’an-ý Kerim’de “… Ey Ehl-i Beyt! Allâh sizden, sâdece günâhý gidermek ve sizi tertemiz kýlmak istiyor.”1 ayetinde geçen “Ehl-i Beyt” tabirinde yerini bulan ve Peygamber (sav)’in, en geniþ manasý ile, hanýmlarýnýn, çocuklarýnýn, torunlarýnýn, amcalarýnýn ve halalarýnýn dahil olduðu insanlardan oluþan sülalesine Ehl-i Beyt denilmektedir. Biz bu yazýmýzda Ehl-i Beyt kimlerdir, konusundan ziyade genel olarak Ehl-i Beyt’i sevme ve onlara gerekli saygýyý gösterme konusuna ve Ehl-i Beyt sevgisine vurgu yapan örnekler üzerinde duracak, Ehl-i Beyt kimlerden oluþmaktadýr; onlarý tanýyacaðýz. Ayet-i Kerime’de de belirtildiði gibi, Allah onlarý hem günah kirlerinden hem de toplumun çeþitli düþük ve seviyesiz pozisyonlarýndan kurtarmýþ, saygýya layýk bir sülale haline getirmiþtir. Biz bu pak ve tertemiz aile ferdlerini sevmek ve onlara saygý göstermek durumundayýz. Peygamber Efendimiz (sav)’in, kendisi de kendi aile efrâdýný candan sever, ümmetinin de onlarý sevmesini arzu ederdi. Nitekim bu manada þöyle buyurmuþtu: “Allâh Teâlâ’yý, size sayýsýz nimetler verdiði için sevin. Beni, Allâh’ý sevdiðiniz için sevin. Ehl-i Beyt’imi de beni sevdiðiniz için sevin!” 2 Allâh’ýn Rasulü Hz. Muhammed Mustafa aþýðý olan ve adeta O’nda yok olan Hz. Ebu Bekir (ra) efendimiz de her sahada örnek olduðu gibi Ehl-ý Beyt’e olan hürmet ve muhabbeti konusunda da tam bir örnek sahabe idi. Ehl-i Beyt’e olan sevgisi ve saygýsýný dile getirirken þöyle buyuruyordu: “Ehl-i Beyt’ine karþý edepli olmak sûretiyle de Hazret-i Muhammed (sav)’e hürmet ediniz. Caným kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, Rasûlullâh (sav)’in yakýnlarý, bana kendi yakýnlarýmdan daha sevgilidir.” [email protected] Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Ehl-i Beyt’e muhabbet Peygamber Efendimize muhabbettir Peygamber (sav)’in, en geniþ manasý ile, hanýmlarýnýn, çocuklarýnýn, torunlarýnýn, amcalarýnýn ve halalarýnýn dahil olduðu insanlardan oluþan sülalesine Ehl-i Beyt denilmektedir. Ehl-i Beyti sevmek o kadar önemli bir görevdir ki, namaz gibi dinin direði olan bir ibadette bile “Et-Tahiyyatü” duasýný okuduktan sonra “Salli” ve “Barik” salavatlarýný okuduðumuzda, mutlaka “Allahým! …. Âl-i Muhammed’e de salat eyle, bereket ver” diye Ehli Beyt’e dua ederiz. Dolayýsý ile namazlarda teþehhüdün tamamlayýcýsý kýlýnan ve “Âl-i Muhammed” için yapýlan bu duâ, þüphesiz Ehl-ý Beyt’in makamlarýnýn yüceliðini gösterir ki, saygý ve hürmetin böylesi, baþka bir “âile” için söz konusu deðildir. “Eðer Ehl-i Beyt’i sevmek alevilik ve rafýzilik ise bütün insanlar ve cinler þahid olsun ki ben aleviyim ve râfýzîyim.” diyen Ýmâm Þafiî Hazretleri, bu husustaki bir baþka sözünde þöyle buyurmuþtur: “Ey Rasûlullâh’ýn Ehli Beyt’i! Sizi sevmek, Allâh’ýn Kur’ân’ýnda inzâl buyurduðu bir vecibesidir. Sizin için en büyük övünç kaynaðý þudur ki, size salât etmeyenin namazý kabul deðildir.”3 Tarihi süreç içerisinde zaman zaman Ehl-i Beyt, þanýna yakýþmayacak muamelelerle karþýlaþmýþtýr. Zaman zaman zulüm ve gadre uðramýþlardýr. Bilhassa Hz. Hüseyin (ra) Efendimiz’in hunharca katledilmesi, Ýslâm dünyasýnda o kadar nefretle karþýlanmýþtýr ki, O’nun katline sebep olan Emevî Hüküm- darý Yezid hep nefretle anýlmýþtýr. Bu menfur cinayet, Ýslam’da menþeini bulan bütün mezheplere mensup müslümanlarýn yüreðini yakan bir kor ateþ olmuþ ve bu ateþin alevi el’an da yanmaya devam etmektedir. Çünkü Ehl-i Beyt’e olan saygýsýzlýk, Peygamber (sav)’e yapýlmýþ bir saygýsýzlýk olarak kabul edilir. Uzun asýrlar Ýslam dünyasýna bayraktarlýk yapan ve Sünni Ýslam geleneðine sahip olan ecdadýmýz Osmanlý, Ehl-i Beyt’i daima el üstünde tutmuþ, saygýda kusur göstermediði gibi, Ehl-i Beyt’e saygý ve sevginin nasýl olmasý gerektiðine dair çok güzel davranýþ örnekleri sergilemiþtir. Bu anlamda Ehl-i Beyt’e hizmeti kýymetli bir görev kabul ederek, onlarýn þeref ve haysiyetlerinin muhafazasý için adýna “Nakîbü’lEþraflýk” denilen resmî bir müessese kurmuþtur. “Nakîbül-Eþrâf adý verilen kiþi, bu soydan gelenler arasýndan seçilir ve Hz. Peygamber (sav) neslinden gelenlerin iþlerine bakar, neseplerini kaydeder, doðumlarýný ve ölümlerini deftere geçirir, geliþigüzel mesleklere girmelerine engel olur, fey ve ganimetlerden kendilerine ait paylarýný alýp, aralarýnda daðýtýr, hanýmlarýn denkleri olmayan erkeklerle evlenmelerine bile mani olurdu. Bu açýdan Nakîbül-Eþrâf, Peygamber (sav) hanedaný mensuplarýnýn umumi bir vasisi hükmünde idi. Nakîbül-Eþrâf’lýk makamý, gördüðü fonksiyonlarýn þerefi itibariyle, en yüksek mertebelerden biri kabul edilir ve halifeden sonra protokolde yerini alýrdý.”4 Zeyd b. Erkam (ra) anlatýyor: Allah Rasûlü (sav), Mekke ile Medine arasýnda Hummen denilen suyun baþýnda bir hutbe verdi. Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra þöyle buyurdu: “Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beþerim. Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranýzdan gitmem yakýndýr. Sizlere hukuku aðýr iki kýymetli emanet býrakýyorum. Birincisi Allah’ýn Kitabý’dýr. Onda nur ve hidayet vardýr. Allah’ýn Kitabýna sýmsýký sarýlýn. Onunla meþgul olun, onu öðrenin, öðretin; hükümlerini anlayýn. Ýkinci emanet Ehli beytimdir. Ehl-i Beytim hakkýnda Allah’tan korkmanýzý hatýrlatýrým. (Bu son cümleyi 3 defa tekrarladý).”5 Sahabe-i Kiram içerisinde Ehl-i Kur’an ve ilim deryalarýndan birisi olan Zeyd b. Sâbit (ra)’e binmesi için bir hayvan getirildi. Orada bulunan Ýbn Abbas (ra), hemen üzengisini tutup binmesine yardýmcý olmak istedi. Hz. Zeyd (ra) telaþlandý ve, “Ey Resûlullah’ýn amcasýnýn oðlu, lütfen böyle yapma, üzengiyi býrak!” dedi. Ýbn Abbas (ra) ise: “Biz âlimlerimize 17 ve büyüklerimize karþý böyle davranmakla emrolunduk” dedi. Bunun üzerine Zeyd b. Sabit (ra), “Elini bana verir misin?” dedi. Ýbn Abbas (ra) elini ona uzatýnca, Hz. Zeyd, sür’atle Ýbn Abbas (ra)’in elini öptü ve, “Biz de Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ine karþý böyle davranmakla emrolunduk” dedi.6 Büyük Tefsir ve Tarih alimi Ýbn Kesir (rhm) þöyle der: “Ehl-i Beyt’e karþý hayýr tavsiyede bulunan, onlara karþý iyiliði, hürmet ve ikramý emreden kimseyi yadýrgamayýz. Çünkü onlar tertemiz bir zürriyetten gelmektedirler. Onlar, övünme, nesep ve itibar yönünden yeryüzündeki en þerefli hanenin evlâtlarýdýr. Özellikle Hz. Rasûlullah’ýn þerefli sünnetine tâbi olan ve ondan hiç ayrýlmayan Ehli Beyt, bu hürmet ve hizmete en lâyýk kimselerdir. Çünkü Efendimiz (sav) bir Hadis-i Þerifte: “Size iki tane hukuku aðýr emanet býrakýyorum. Birisi Allah’ýn Kitabý, diðeri de Ehl-i Beyt’imdir. Kur’an ve Ehl-i Beyt’im, kýyamette havzýn baþýnda bana kavuþana kadar birbirinden ayrýlmayacaktýr” buyurmuþtur.7 Tefsirci alimlerin imamý sayýlan Ýmam Fahruddin er-Râzî (rhm), Þura suresinin 23. Ayetinde ifade buyurulan: “Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karþýlýk olarak sizden bir ücret beklemiyorum; sadece yakýnlarýma sevgi göstermenizi istiyorum.” “Yakýnlardan” kelimesinden maksadýn, Resûlullah (sav)’in Eh-i Beytinin ve Ashabýnýn sevilmesi olduðunu bildirmektedir. Ayný ayeti tefsir eden Seyyid Kutup merhum ise, þunlarý ifade etmektedir: “Kur’an-ý Kerim’de bu ifadeyle karþýlaþýp okuduðum her seferinde içimde bir düþünce uyanýr. Bir de Ýbn-i Abbas’ýn (ra), bu ayetle ilgili olarak þöyle bir açýklamada bulunduðu rivayet edilir: Bir gün Ýbn-i Abbas (ra)’den yüce Allah’ýn “Yakýnlara 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18 sevgiden baþka bir ücret istemem” sözünün ne anlama geldiði soruldu. Orada bulunan Said b. Cübeyr: Burada kastedilen Hz. Muhammed’in (sav) soyunun akrabalýðýdýr dedi. Bunun üzerine Ýbn-i Abbas (ra): “Acele ettin! Hz. Peygamberle Kureyþ kabilesine mensup bütün aileler arasýnda akrabalýk vardý. Peygamberimiz bunu kastederek, “Benimle aranýzdaki akrabalýðý gözetmenizden baþka ücret istemiyorum” demiþtir. Bu durumda ayet þu anlamý ifade eder: Akrabalýðýmýzý gözönünde bulundurarak bize eziyet et- “ Çocuklarýmýzýn Okul Seçimi ve Eðitimi” adlý konferans Bielefeld`de yapýldý. Program Ýstiklal Marþý ile baþladý. Dernek Baþkaný Nezahat Yýldýrým: “Almanya´daki çocuklarýn okuldaki eðitimleri ve okul seçenekleri hakkýnda bugün buraya siz deðerli velileri duyarlý insanlarý davet ettik. Amacýmýz çocuklarýmýz okullarda daha iyi bir dereceye girmelerini saðlamaktýr. Ben sözlerimi uzatmadan öncelikle Münster Baþkonsolosluðumuza ve Eðitim Ateþemize, yönetimine ve sizlere teþekkür ederim” dedi. Münster Baþkonsolosu Gürsel Evren: “Kýsa bir dönemden beri Münster Konsolosluðunda görev yapmaktayým. Böylesine güzel bir toplantý düzenleyen Bielefeld Türk Veliler Derneði yöneticilerine ve Baþkan Nezahat hanýma huzurlarýnýzda teþekkür ederim. Sizler Almanya´da kalýcý veliler ve yavrularsý- 18:05 Uhr Seite 18 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir mekten vazgeçmenizden, beni dinleyip, size yönelttiðim çaðrýyý daha yumuþak bir tavýrla karþýlamanýzdan baþka birþey istemiyorum. Sizden istediðim tek ücret budur, baþka deðil.8 Meþhur þair Ferazdak, Ehl-i Beyt’e mensup imamlardan Zeynelâbidin (Rhm)’i tanýtýrken bir beytinde þöyle söyler: “O öyle bir ailedendir ki, onlarý sevmek din, onlara buðzetmek nimeti inkardýr. Onlara yakýnlýk kurtuluþ ve emniyettir.”9 Yukarýda da iþaret edildiði gibi, Ehl-i Beyt sevgisi; bilhassa Hz. Ali (ra) ve hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 çocuklarýna duyulan sevgi, Ýslam’dan neþet eden bütün mezhep mensuplarýnýn ortaklaþa aþkýna dönüþmüþtür. Öyle ki, Anadolunun hemen her köþesinde, nerede ise her evinde erkek ismi olarak Ali, Hasan, Hüseyin, kadýn ismi olarak ta Fatýma ve bu kelimeden türemiþ isimler ad olarak insanlara verilmiþtir ve halen verilmektedir. Buna karþýlýk, bu muazzez aileye saldýranlarýn esamesi bile okunmaz, çocuklara isim olarak verilmez. Çünkü hem sünni hem de þii-alevi mezheplerine mensup Müslümanlarýn kalbinde, Kerbela’da açýlan yara halen kanamaktadýr. Yazýmýzý bir Salavat-ý Þerife ile bitirirken Cenabý Hak’tan bizi Ehl-i Beyt’in þefaatlarýna nail etmesini niyaz ederiz. “Allahým! Efendimiz Muhammed’e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) salât et. Peygamberin Ýbrahim’e ve âline salât ettiðin gibi. Allahým! Efendimiz Muhammed’e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) bereket ihsan et, onlarý mübarek kýl. Peygamberin Ýbrâhim’e ve âline bereket verdiðin gibi.”10 Kaynaklar: 1 El-Ahzâb Sûresi, ([33:33]) Türkischer Elternverein Bielefeld Bielefeld Türk Veliler Derneði nýz. Almanya´da çocuklarýmýz daha iyi Türkçe konuþmalý ve Türkçe derslerine mutlaka katýlmalarýný saðlamalýsýnýz. Her türlü sorunlarýnýz için konsolos- luðumuz sizlere hizmet vermeye hazýrdýr. Birlik ve beraberliðiniz için sizlere teþekkürlerimi sunarým” dedi. Kürsüye gelen Münster Baskonsolosluðu Eðitim Ateþesi Ali Çevik: “Ýlk okuldan sonra okul seçiminde dikkat edilecek noktalarý ve kanuni haklarý dile getirirken çocuklarýmý- dosya 2 Tirmizî, Menâkýb, 31/3789 3 Muhammed Pârsâ, Faslü’lHitâb / Tevhîde Giriþ, s. 522 4 Mehmet Z. Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 1983, II, 647 5 Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Nesâî, Sünen-i Kübrâ, Menâkýb, 9 6 Ýbnu Abdilberr, Beyân, I, 127; Kandehlevî, Hayâtu’sSahâbe, II, 440; Hâkim, Müstedrek, III, 423.) 7 Ýbnu Kesir, Tefsir, VII, 201, Riyad 1997 8 Fi-Zilali’l Kur’an, Þura Suresi 23. Ayetin tefsiri 9 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, III, 139; Ibnu Hacer el-Heytemî, es-Savâiku’l-Muhrika, II, 574 10 Buhârî, Ehâdisü’l-Enbiyâ, 10; Müslim, Salat, 65-69 zýn okul seçimleri ve eðitimleri konusunda velilerimiz son derece bilgilenmeli, bilmeyenler mutlaka bu tür derneklere danýþmalýdýr. Eðitim önce anne babadan baþlar. Var olduðumuz bu Avrupa`da artýk baba memleketi sayýlmaktadýr. Öyleyse bizler de geleceðimiz için en güzel okullarda okutmalýyýz ve ek dersler verdirmeliyiz. Ana dillerini unutturmamalýyýz. 1961 yýlýnda 7 bin 16 kiþi olarak Almanya´ya geçici bir süre için gelindi. Ama þimdi geçicilik deðil kalýcýlýk var. Avrupalý Türkler olarak eþit þartlarda söz sahibi olmalýyýz. Münster Konsolosluðu olarak sizlere en iyi eðitim hizmeti vermeye hazýr olduðumuzu beyan eder, dernek yöneticilerine ve siz deðerli velilere teþekkürlerimi arz ederim” dedi. Dilek ve temenninin ardýndan hatýra fotografýndan sonra program Veliler Derneði´nin ikramý ile son buldu. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 19 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 20 IGMG Kuzey Ruhr Rheda-Wiedenbrück Þubesi Merkez Camii Ý slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Rheda-Wiedenbrück Þubesi 1982 Yýlýnda Türk Ýslam Birliði olarak Bahnhof binasýnda faaliyetlerine baþladý. Lütfi Iþýk, Zeki Çermeoðlu, Halit Yüksel, Hacý Veli Aslan, Ýbrahim Arslan, Mustafa Kacemer, Hasan Barýn, Rýza Ergün, Mithat Mor, Kadir Çataklý ve isimlerini buraya yazamadýðýmýz pek çok vatandaþýmýz tarafýndan temeli atýlan cemiyet; dini, sosyal ve kültürel faaliyetleriyle Rheda-Wiedenbrück ve çevresinde yaþayan müslümanlara hizmetlerini sunmaya baþladý. 1983 yýlýnda Durmuþ Çataklý´nýn Baþkanlýða getirilmesinden sonra çalýþmalar hýzlandýrýldý.. 1984 yýlýnda mekân deðiþtirmek durumunda kalýndý. Tabiki bu arada çalýþma alanlarý daha da geniþledi. 1993 yýlýna gelindiðinde mekânýn yetersizliðinden ve faaliyetlere cevap veremediðinden acilen yeni bir mekâna ihtiyaç hasýl olduðundan, gerek Cemiyet Baþkaný Durmuþ Cataklý´nýn ve gerekse tüm üyelerin gayretleri sonucu Eger Str. 8`de bulunan 323 m2 kullaným alaný olan þu anki yer herhangi bir krediye ihtiyaç duyulmaksýzýn peþin olarak satýn alýndý. Ýlk zamanlar çok büyük bir yer görünen Cemiyet þu anda verilen eðitim hizmetlerine, gençliðin sportif faaliyetlerine, Kadýn Kollarýnýn eðitim faaliyetlerine, Kadýn Kollarýnýn gençlik faaliyetlerine, çocuklarýn eðlenebilecekleri alana, cemiyetin yapmakta olduðu entregrasyon faaliyetlerine cevap veremediðini müþahade edilmektedir. Eðitim faaliyetleri çerçevesinde erkeklerde 3 ve kýzlarda da 3 sýnýf olak üzere 3 erkek ve 3 bayan eðitimci tarafýndan 115 yavrumuza dini ve kültürel alanda eðitim hizmeti verilmektedir. Kadýn Kollarý tarafýndan Eðitimci ve hatibe yetiþtirme kurslarý düzenlenmektedir. Sportif faaliyetlerden, Masa Tenisi ve Kicker büyük raðbet görmekte. Gençlerimizin bu alanda turnuvalar düzenlemesi, bilgisayarlarýný getirip Netzwerk Party düzenlemeleri, bunlarýn evveli ve sonrasýnda mutlaka sohbetlerin yapýlmasý Cemiyet idarecilerini çok mutlu etmektedir. Son olarak Cemiyet Baþkaný Erol Köseoðlu þunlarý söyledi: “Camide yapýlan diðer faaliyetlere gelince; Açýk Kapý Günleri, Kermes Proðramlarý, Ailelerle be- raber Piknik proðramlarý, Huzur Sohbetleri, Ev ziyaretleri, Hasta ziyaretleri, Hapishane ziyaretleri, Geçmiþlerimizi anma programlarý, vatandaþlarýmýzýn resmi dairelerden gelen evraklarýnýn tercümelerine, formlarýnýn doldurulmasýna yardýmcý olunmakta ve sayfalarla ifade edilemiyecek birçok etkinlikler yapýlmaktadýr. Dini vecibelerden Hacca gitmek isteyen kardeþlerimize Hacc ve Umre hizmetlerimizle, Cenaze fonumuzla vefat eden kardeþlerimizi memleketlerindeki kendi mezarlarýna kadar götürüp defin iþlemlerinin tamamlanmasý, 77 ülkede yapýlan Kurban Kampanyasýnda buradaki kardeþlerimizin Kurbanlarýnýn kesilmesine öncülük yaparak dualarýnýn alýnmasý gibi daha nice hizmetler... Bu hizmetlere siz de katýlmak istiyorsanýz tüm kardeþlerimize kapýmýz açýktýr. Bu vesile ile teþkilatýmýzýn kuruluþundan bugüne kadar bizlere desteklerini esirgemeyen tüm kardeþlerimize þükranlarýmýzý sunar, ahirete irtihal eden kardeþlerimize de Cenab-ý Hakk´tan rahmet diler, kalanlara da hayýrlý ömürlerle hayýrlý hizmetler yapmalarýný dileriz... 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 21 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 22 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ekrem ÞENOL F ederal Kriminal Dairesi, her yýl suçlularýn listesini veren istatistikleri yayýnlarken, bu listelerde suç gruplarýna göre, örneðin, hýrsýzlýk, öldürme, kundaklama gibi bir ayrýma gidiliyor. Sonunda da zanlýlar, Alman vatandaþý olanlar ve olmayanlar olarak ayrýlýyorlar. CSU’dan gelen son açýklamalara göre, vatandaþlýða bakýlarak ayýrým yapmak yetersiz. Zanlýnýn hangi kökenden olduðunun da istatistiklere alýnmasý gerekiyor. CSU Eyalet Grup Baþkaný Peter Ramsauer, Handelsblatt’a yaptýðý açýklamada, “Suç ile mücadele için kökenin de belirtilmesi gerekir” þeklinde konuþtu. Ramsauer ayrýca “Süddeutsche Zeitung” adlý gazeteye verdiði baþka bir beyanatta ise; “Sürekli olarak, yabancýlarýn suç oranýnýn düþtüðü iddia ediliyor. Hâlbuki, bunun nedeni, yabancýlarýn, Alman vatandaþlýðýna kabul edilme yoluyla, resmî olarak Alman olmalarýdýr. Böylece, istatistiklerde yabancýlarýn suç oraný düþmüþ oluyor” þeklinde ifadelerde bulunuyor. Ramsauer’in yaklaþýmý yeni deðil. Zira, Ramsauer’in, bu talepleri geçmiþte de dile getirdiði biliniyor. Suçlularýn, kökenlerine göre kayda alýnmalarýnýn, önleme ve aydýnlatma çalýþmalarý için önemli olduðu, bugün belli suçlarýn köken itibariyle, belirli gruplar tarafýndan iþlendiði söyleniyor. Buna karþýn, etkili tedbir ve çalýþmalar yapýlabilmesi için, somut bilgiler ve istatistiklerin önemli olduðu belirtiliyor. Ancak açýkça anlaþýlýyor ki, CSU, zanlýlarýn kökenlerine göre kayýt altýna alýnmasý talebi ile yabancýlarýn ne kadar tehlikeli ve suça meyilli olduðunu göstermek istiyor. Burada, daha önemli olan nokta ise, bize göre suçu engellemek için yeni bilgiler verebilecek þekilde istatistiklerin derinleþtirilmesi zaruretidir. Ancak bunun için, zan- Seite 23 [email protected] lýnýn, sadece kökeninin kayýt altýna alýnmasý yeterli deðildir. Ayrýca, Almanya’da ikamet süresi, seyahat amacý, ekonomik uyumu, okul eðitimi, oturum durumu gibi yan þartlarýn da kayýt altýna alýnmasý gerekir. Almanya’ya sadece seyahat amacýyla gelmiþ veya iltica baþvurusu yapmýþ ve Almanya’da çalýþma imkâný olmayan, perspektifi olmayan, ertesi gün için bile Almanya’da kalma teminatý olmayan kiþilerin de iþledikleri suçlar, Almanya’da sürekli yaþayan yabancýlarýn hesabýna yazýlmaktadýr. Geleceðe yönelik perspektifi olmayan insanlarýn, kalýcý oturumu olan ve okula giden kiþiler ile karþýlaþtýrýldýklarýnda, daha fazla suça yatkýn olduklarý görülmektedir. Bu bilgiler yeni olmamakla beraber, birçok bilimsel araþtýrmanýn da konusu olmuþ ve ispatlanmýþtýr. Belirtilen ayrýntýlarýn, kriminal istatistiklerde yer almamasýnýn burada sürekli yaþayan yabancýlarýn aleyhine iþleyen bir süreç olduðu bilinmektedir. Örneðin, Kriminolog Christiand Pfeiffer, uzmanlarýn, suçlunun veya zanlýnýn sosyal profilinin de kriminal istatistiklerde yer almasý halinde, istatistiklerin bir anlam ifade ettiðine dikkat çektiklerini belirtiyor. Detaylý bir kriminal istatistiðin deðerlendirme sonucuna deðinen Christian Pfeiffer, bir bölgede oturan yabancý iþçi göçmenlerdeki suç oranýnýn, ayný düzeyde- hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 CSU, zanlýlarý, kökenlerine göre kayýt altýna almak istiyor ki Alman sosyal grubuna oranla daha düþük olduðunu da ifade ediyor. Bu anlamýyla, Almanya’da sürekli yaþayan yabancýlar, ayný konumdaki Almanlara göre kanuna daha saygýlýlar. Kayýt altýna almalarda iyileþtirilmesi gereken diðer bir nokta ise, polisteki kriminal istatistiklerde, suçlularýn deðil, her zaman zanlýlarýn kayýt altýna alýnmasý hususudur. Alman toplumunda, yabancýlarý ihbar etme eðilimi, Almanlarla karþýlaþtýrýldýðýnda daha fazla olduðundan – bu da ayný þekilde ispatlanmýþtýr – bu durum, yabancýlarýn zanlý kaydýný artýrmaktadýr. Yabancý veya Alman zanlýlardan kaçýnýn mahkûm olduðu konusunda ise bir istatistik tutulmadýðýndan dolayý, bu durum, istatistiklerin yabancý ve göçmenlerin zararýna sonuçlar vermesine neden olmaktadýr. Ancak, kökenden daha fazla bilginin kayýt altýna alýnmasý, CSU’nun hoþuna gitmeyecektir. Bu durum, siyasîlerin açýklamakta zorlanacaklarý bir hâl olacaktýr. Öte yandan, bu durumda, özellikle kalýcý oturumu olan, belki de vatandaþ olmuþ veya yýllardýr Almanya’da yaþayan yabancýlar ve göçmenler rahatlayacak, her Alman’ýn ayný olmamasý gibi, her yabancýnýn da ayný olmadýðý böylece anlaþýlmýþ olacaktýr.?Bu önemli bir husustur. Bununla beraber, detaylý bilgilerin olmasý halinde Ramsauer de oy kapmak için seçimlerde bu þekilde konuþma imkânýna da sa- hip olamayacaktýr. Ramsauer’in açýklamalarýna, vurgulara dikkat kesilerek bir daha yakýndan bakalým: “Sürekli olarak, yabancýlarýn suç oranýnýn düþtüðü iddia ediliyor. Hâlbuki, bunun nedeni, yabancýlarýn, Alman vatandaþlýðýnýn kabul edilme yoluyla, resmî olarak Alman olmalarýdýr. Böylece, istatistiklerde yabancýlarýn suç oraný düþmüþ oluyor.” Ramsauer, gördüðümüz kadarýyla vatandaþlýðýn takdir edilmesi ile, hak olarak elde edilmesi arasýndaki farký bilmiyor. Almanya’da, yabancýlarýn vatandaþlýða kabul edilme iþleminin çoðu, kiþinin buna hak kazanmasý sonucunda gerçekleþmektedir. Yabancýlar, bu hakký elde etmek için, detaylarýna þimdi girmeyeceðimiz bir kýsým þartlarý yerine getirmek durumundalar. Ancak, Ramsauer’in açýklamalarý baðlamýnda, þartlardan bir tanesini öne çýkaralým: Va- 23 tandaþlýk Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fýkrasýnýn 5. bendi, yabancýnýn “Bir suç nedeniyle hüküm giymemiþ olmasý”ný þart koþmaktadýr. Söz konusu þartlar yerine geldiðinde, ilgil daire, kiþiyi vatandaþlýða kabul etmekle yükümlüdür. Takdir edilerek verilen vatandaþlýkta ise, tüm þartlarý yerine getirmese de kiþi – millî formayý giymesi halinde hiçbir þartta istenmeyebilir - takdir yetkisi kullanýlarak Alman vatandaþlýðýna alýnabiliyor. Ramsauer, bir yýlda takdir edilerek elde edilen vatandaþlýk oranýnýn kaç olduðu ve özellikle kime uygulandýðýný öðrenirse iyi eder. Bir Alman takýmýnýn millî formasýný giyme niyetinde olamayanlarýn þanslarýnýn az olduðunu söyleyebiliriz. Son tahlilde Ramsauer’in vatandaþlýða sonradan alýnanlarý formel Alman ifadeleriyle tanýmlamasý bile, zaten benzeri olmayan bir gaf. Ek olarak, zanlýlarýn kökenlerinin kayýt altýna alýnmasýný talep eden Ramsauer ve CSU’nun, arka planda nasýl bir zihniyete sahip olduklarý, aktardýðýmýz sözlerde açýk bir þekilde gözüküyor; yoruma ihtiyaç býrakmýyor. Sonuç olarak þunu söylemeliyiz, bilgilerin detaylý bir þekilde kayýt altýna alýnmasý yanlýþ deðildir. Tam tersine, mümkün olduðunca geniþ bir çapta yapýlmasý gereklidir. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 24 T .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan DÝTÝB derneklerine yaptýðý ziyaretlerine, Frankfurt bölgesinde bulunan Borken, Melsungen, Bebra, Bad Hersfeld, Biedenkopf ve Fulda ile devam etti. Borken DÝTÝB Ak- 18:06 Uhr Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Arslan’ýn Dernek Ziyaretleri Bütün Hýzýyla Devam Ediyor þemseddin Camii Din Görevlisi Muhsin Saylan ve Dernek Baþkaný Recep Akdað, Melsungen DÝTÝB Merkez Camii Din Görevlisi Murat Bozkurt, Bebra DÝTÝB Mimar Sinan Camii Din Görevlisi Mahmut Taþoðlu, Bad Hersfeld DÝTÝB Yeni Camii Din Görevlisi Ömer Faruk Sayar ve Dernek Baþkaný Sabri Ekici, Fulda DÝTÝB Ýmam-ý Azam Camii Din Görevlisi Mustafa Öztürk ve Dernek Baþkaný Ramazan Taktak, Biedenkopf DÝ- TÝB Yunus Emre Camii Din Görevlisi Nihat Kircalioðlu ve Dernek Baþkaný Recep Çoban’dan yaptýklarý faaliyetler, dini bilgiler kurslarýna devam eden öðrencilerin durumu ve 2009 yýlýnda planlanan programlarla ilgili ayrýn- haber týlý bilgi alan Arslan, gerçekleþtirilen hizmetler ve bu hizmetlere destek veren dernek baþkanlarý ve yöneticileri ile cemaate ayrýca teþekkür etti. Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan’ýn ziyareti, Borken DÝTÝB Akþemseddin Camii’ndeki saz kursuna devam eden vatandaþlara yaptýðý ziyaretin ardýndan sona erdi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr dosya eygamberimizin risaletinin üzerinden 10 yýl geçmiþti. Müþrikler Cahiliyye adetlerinde ýsrar ediyorlardý, hatta güneþin doðuþunu engellemek için hakaret, iþkence, baský, kýsacasý her türlü entrika ve hileye baþvuruyorlardý. Daha da ileri giderek kainatýn güneþi ile yakýnlarýna ve Mekke`nin despot düzenine karþý sesini yükseltenlere karþý ekonomik ve sosyal ambargo kararý aldýlar. Karar gereði inananlar açlýk ve yokluða mahkum býrakýldý, durum öyle vahimdi ki Buharinin rivayetine göre müslümanlar aðaç yapraklarýný yiyecek kadar açlýða ve sýkýntýya düþmüþlerdi. Nihayetinde Allah`ýn yardýmý ile bu kuþatma kaldýrýldý. Ancak sýkýntý bitmiyordu. Nitekim Hz. Peygambere en zor anlarda destek veren, dýþ tehditlere karþý koruyan, davet yolunda kollayan, hayat arkadaþý Hz. Hatice ve ardýndan hamisi Ebu Talip vefat etmiþlerdi. Belki davetimi anlayan bir topluluk bulurum diye gittiði Taiften de boynu bükük ve üzgün bir vaziyette Mekke`ye geri dönmüþtü. Ýþte bu yüzden ard arda gelen sýkýntýlarýn yaþandýðý bu döneme Ame-l hüzn denmiþtir. Yani HÜZÜN YILI. Ancak Sünnetullah gereði, her hüzünden sonra bir sürur, her sýkýntýdan sonra bir ferahlýk kaidesi icabý, Cenab-ý Hakk, Habibine bir nefes aldýrtýp, engin kudret ve azametini göstermek üzere Ýsra ve Mirac hadisesini gerçekleþtirdi. Evet Peygamberin Kur`andan sonraki en büyük mucizesi Mirac olayý, Hüzün yýlý boyunca yaþadýklarýnýn ardýndan geldi. Tabiri caizse biz de asrýmýzda Hüzün yýllarýný yaþýyoruz. Ayaklar altýna alýnan insan hak ve özgürlükler, kirletilen ýrz ve namuslar, iþgaller, dumura uðramýþ beyinler, lal kesilmiþ yöneticiler, boþ boþ öten Seite 25 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Murat ÝLERÝ P [email protected] diller, arþa dayanan feryatlar. Bu arada perdenin en son halkasýný hep beraber Gazze`de seyrettik. Yaklaþýk 2 yýldýr Gazze dünyanýn en büyük hapishanesinde tutulmak suretiyle ambargonun felaketlerini yaþadý. Üzerlerine yer ve gök kapatýldý, aç býrakýldýlar, abluka altýna alýndýlar ve en tabii haklarý olan týbbî ilaçlardan bile mahrum býrakýldýlar. Derken acýmasýz bombardýman geldi. Ýsrail yýllardýr yaptýðý gibi hava, kara ve deniz kuvvetleriyle son teknolojiyi kullanarak Gazze’ye karþý 22 gün boyunca en vahþi ve barbar saldýrýlarý düzenleyerek, çoðunluðunu kadýnlarla çocuklarýn oluþturduðu 1500`e yakýn masum insanýn þehit olmasýna neden oldu. 5000 civarý yaralý, milyarlarca dolar zarar, piskolojik tahribatýyla korkunç bir bilanço. Gazze, belgesellerden izlediðimiz 2. Dünya Savaþýnda Avrupa þehirlerinin, Hiroþima`nýn savaþ sonrasý görünümünü aldý. Uluslararasý birçok insan haklarý örgütünün tespitine göre Ýsrail bu vahþi saldýrýlarda orantýsýz gücün yanýnda, fosfor bombasý da dahil BM tarafýndan yasaklanmýþ birçok kimyasal silah ve zehirli gazlar kullandý. Ekranlara düþen görüntülerde 40 yýllýk doktorlar, meslek hayatlarý boyunca böyle yara ve manzarayla karþýlaþma- hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Mirac`a giden yol... dýklarýný hayretle ifade ediyorlar. Bu Siyonistlerin ne ilk, muhtemelen ne son katliamý olacak. 1948’de, Kudüs yakýnlarýndaki “Deir Yasin köyü katliamý, Eylül 1982’deki “Sabra ve Þatila Katliamý”, Lübnan ve þimdi Gazze, yarýn bakalým neresi. Çaðýn Firavunlarý tüm güçleriyle mazlum halklarý ezerken, güdümlerindeki medya hokkabazlarý sayesinde de haklý rolü oynamaktalar. Bu süreçte Uluslararasý kurum ve kuruluþlar, sözde Ýslam ülkelerinin yöneticileri, Barýþ, Ýnsan Hak ve özgürlüklerinden dem vuran Batý, sýnýfta kalmýþtýr. Sadece kendi çýkar ve menfaatleri söz konusu olunca sesleri çýkan bu zavallýlarýn maskeleri bir kez daha düþmüþ, kel ayan ve beyan görünmüþtür. Medya ise sözde Ýsral`in maðduriyetini zorlama haber ve görüntülerle sunmak için tüm þeytani hünerlerini oynadý. Aký kara, karayý ak, zalimi haklý, haklýyý haksýz göstermek için onca uðraþý ve yayýnlarýna raðmen, bu kez mýzrak çuvala sýðmadý. Sessiz yýðýnlar Gazzelilerle beraber uykusuz sabahladý. Son zamanlarýn en etkili sivil direniþ hareket ve gösterileri dünyanýn dört bir yanýnda sokaklara döküldü. Mazlum ve biçarelerin ahý göklere vardý. Bir tarafta Çaðýn Ýbrahimleri, Musalarý, diðer tarafta ise Nemrut ve Firavnlar yine iþ baþýnda. Tüm þatafat ve gösteriþlerine raðmen yine rezil oldular. Gazzenin çocuklarý iman gücüyle nelerin olabileceðini bir kez daha gösterdiler. Ya biz neredeydik ve neredeyiz. Hani bir söz var ya þerefsizler kadar þereflilerde cesaretli olmadýkça bu iþler düzelmez. Öyleyse Hakka elimizi uzatalým. Saflarýmýzý sýklaþtýralým. Karanlýða küfretmek yerine bir mum yakalým. Benden ne olur demeyin, koca daðlar küçük çakýl taþlarýndan, engin okyanuslar ise damlalardan oluþmuþ derler. Ýbrahim`in ateþini söndürmeye giden bir kuþ veya karýnca, Musa`nýn elindeki Asa, Rahmeten lilalemini müþrik çetesine karþý koruyan güvercin, Gazzelilerin yaralarýný sa- 25 ran, acýlarýný dindiren birer merhem olalým. Haydi Ya Allah, bir daha doðrulalým. Eðer Ruhum var, yaþýyorum diyorsanýz, yapabileceðiniz bir þeyler var demektir. Manisalý ilkokul 4. sýnýf öðrencisi, 9 yaþýndaki Gönül Gürlek, Gazzeye yardým çerçevesinde mektup yazmýþ, zarfýn içine de 2 aspirin 1 toka ve 5 kuruþ koymuþ, ayrýca sabýr ve direnci tavsiye etmiþ. BBC, gibi tarafsýzlýðýný koruduðunu savunan bir yayýn kuruluþu bile, Gazze’ye yardým için hazýrlanan iki dakikalýk filmi tarafsýzlýðýna zarar getireceði gerekçesiyle yayýmlamayý reddederken, ABD’nin Los Angeles þehrinde yaþayan müzisyen Michael Heart, yaþanan acýya olan nefreti söz ve sesi ile ölümsüzleþtirdi. “We will not go down” “Asla Teslim Olmayacaðýz” adlý þarký baþta ‘youtube’ olmak üzere onlarca paylaþým sitesinde ‘týklama’ rekorlarý kýrdý. Ýþte Heart’ýn Gazze için yazdýðý þarkýnýn sözleri Beyaz ýþýðýn kör edici flaþý fosfor Gazze’nin semasýný aydýnlattý bu gece. Ýnsanlar koþuþuyor gizlenmek için yaþýyorlar mý yoksa ölüler mi; bilmiyorlar bile? Tanklarý ve uçaklarý ile geldiler. Öfkeli ateþleri ile her yeri yakmaktalar Hiçbir þey býrakmadan toz duman arasýndan bir çýðlýk duyuluyor. Teslim olmayacaðýz. Bu gece de, savaþmadan yaksanýz da camimizi evimizi ve okulumuzu Ruhumuz hiçbir zaman ölmeyecek teslim olmayacaðýz Gazze’de bu gece. Sevgili okuyucular Karanlýðýn en koyu aný, aydýnlýða en yakýn olan zamanmýþ. tüm bu sancýlar bir doðumun habercisi deðil mi? Mirac`a giden yolda birer sýnama taþý olamaz mý? Yani Mirac`a az kaldý. Peki biz Mirac`a hazýr mýyýz? 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr 26 Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 tarih Ulu Hakan göçtü bu dünyadan Sultan Abdülhamid Han, sürgünden sonra Beylerbeyi Sarayý’nda beþ buçuk yýl yaþadý. Bu müddet zarfýnda, otuz üç yýl dahiyane bir denge siyaseti ile harp riskine sokmadan ayakta tutmaya çalýþtýðý devletin bir oldu bittiye getirilerek Dünya Savaþý felaketine sürüklendiðine þahid oldu. 10 Þubat 1918’de Beylerbeyi Sarayý’nda vefat eden Abdülhamid Han'ýn tahttan indirilmesiyle beraber kan gölüne dönen dünyada ve özellikle Ortadoðu’da huzur hâlâ tesis edilemedi. Sultan Abdülhamid, 18 Mart 1917 tarihinde hatýratýna þunlarý yazýyordu: “Düþünüyorum. Üç kýtaya yayýlmýþ koskoca bir cihangirlik, on yýlda bir avuç toprak haline geldi. Vebali kimin?.. Kimin olduðunu bulsak ne iþe yarar, vatan elden gittikten sonra...” ultan Ýkinci Abdülhamid, 21 baþarmýþ Batýnýn, diplomasisine yok denecek kadar azdý. Çünkü bu Rusya’ya savaþ ilan etmek oldu. sýrada Osmanlý dýþ siyasetine yön Yaþanan 93 harbi Osmanlý’nýn büEylül 1842 tarihinde Ýstan- hayran kaldýðý büyük bir dehadýr. Ýngilizlerden para alarak düþma- veren devlet adamlarý yabancý dip- yük sýkýntýlar yaþamasýna sebep olbul'da doðdu. Babasý Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i nýn kuklasý haline gelen Hüseyin lomatlarýn tesirinden çýkamýyorlar- du. Savaþ sonunda yapýlan AyestaMüjgan Kadýn Efendi'dir. Annesi Avni Paþa; Midhat, Mütercim Rüþ- dý. 2. Abdülhamid tahta çýktýðý za- fanos Antlaþmasý ile Makedonya, Çerkezdir. Sultan Ýkinci Abdülha- di, Mahmud Celaleddin ve Nuri pa- man Osmanlý Devleti tam bir buna- Batý Trakya, Kýrklareli, Kars, Ardamid çok küçük yaþta iken annesini þalar, Þeyhülislam Hasan Hayrullah lýmýn içindeydi. Karadað ve Sýrbis- han ve Batum Osmanlý’nýn elinden kaybettiði için öksüz büyüdü ve Efendi ile anlaþarak 1876’da Sultan tan’da savaþ Osmanlý’nýn aleyhine çýktý. Ruslar Edirne’yi geçip Yeþilonu üvey annesi Piristu Kadýn ye- Abdülaziz’i tahttan indirdiler ve dönmüþ, Bosna Hersek ve Girit’te köy’e kadar gelmiþlerdi. Doðuda çok geçmeden de þehid ettiler. Yeri- ayaklanmalar baþgöstermiþti. Os- ise Kars düþmüþ ve Rus kuvvetleri tiþtirdi. Özel hocalar tayin edilerek iyi ne çýkardýklarý Þehzade Murad, ra- manlý ekonomisi krize girmiþ ve Erzurum’a yaklaþmýþtý. Savaþlarda bir eðitime tabi tutuldu. Arapça’yý, hatsýzlýðý sebebiyle ancak üç ay Sadrazam Mithat Paþa ile arkadaþ- on binlerce Müslüman-Türk þehid Ferid ve Þerif efendilerden, Fars- tahtta kalabildi. Bunun üzerine Þeh- larýnýn batý hayranlýðý Devlet-i Ali- olurken, bir o kadarý da Ýstanbul’a ça’yý Kazasker Ali Mahvi Efendi zade Abdülhamid otuz dört yaþýn- ye’nin aleyhinde batý ile iþbirliði akýn etti. Muhacirler bir plan içinde ve Sadrazam Safvet Paþa’dan; tef- dayken 31 Aðustos 1876 Perþembe yapar hale getirmiþ, Meþrutiyet’in Anadolu’nun çeþitli bölgelerine ilaný için yoðun talepler üzerine 23 yerleþtirilmeye çalýþýldý. Bu sýrada sir, hadis, fýkýh ilimlerini Gümüþha- günü Osmanlý tahtýna oturdu. Savaþlar ve ekonomik kriz... Aralýk 1876’da Birinci Meþrutiyet memleketin tek karar organý olan nevi Ömer Hulusi Efendi’den; Sultan Abdülhamid Han’ýn tahta ilan edilmiþti. mecliste de tam bir anarþi hüküm Fransýzca’yý Gardet, Edhem ve Ke93 Harbi ve sonrasý... sürmekte ve milletvekilleri hiçbir mal paþalardan ve diðer din ve fen çýktýðý iki yýl içinde geliþen feci olaylarda padiþahýn sorumluluðu Meclis-i Mebusan’ýn ilk iþi ise meselede bir araya gelemiyordu. ilimlerini de sahasýnda üstad olan S hocalardan öðrendi. Tahsilinden artan zamanlarýný ata binmek, silah kullanmak ve spor yapmakla deðerlendirirdi. Þehzade Abdülhamid’in zeka ve hafýzasýnýn son derece yüksek oluþu ile politik kabiliyeti, amcasý olan Sultan Abdülaziz’in dikkatini çekti. Nitekim Sultan Abdülaziz Han, onun daha serbest bir ortamda yetiþmesini saðladý. Mýsýr ve Avrupa seyahatlerinde yanýnda götürdü. Þehzade Abdülhamid de bu imkanlardan en iyi þekilde istifadeye çalýþtý. Yabancý basýný devamlý takib ederek dýþ devletlerin niyet ve emellerini ve gayelerine ulaþabilmek için uyguladýklarý metodlarý iyi etüd etti. Ayrýca ticari faaliyetlerde de bulundu. Kendisinin marangoz atölyesi ile çiftliði vardý. Son derece cömerd olan Þehzade, kazandýðý paralarý saltanatý sýrasýnda din ve devlet iþleri ile fakir-fukaraya harc etti. Hainlerle mücadeleye baþlýyor Sultan Ýkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boþ zamanýný ailesiyle, çocuklarýyla geçirmeye baþladý. Sultan Ýkinci Abdülhamid, yýkýlmak üzere olan Osmanlý Ýmparatorluðunu 33 yýl ayakta tutmayý 31 Mart isyaný ve sonrasýnda geliþen olaylar Ermenileri kullanarak suikast düzenlediler SULTAN Abdülhamid Han’ýn fevkalade akýllý ve tedbirli siyaseti ile bütün Ýslam alemini kendisine baðladýðýný gören Ýngilizler, Osmanlý Devletinin iyiye gidiþini durdurmak ve yýkmak için faaliyetlerini yoðunlaþtýrdýlar. Bir taraftan Padiþah aleyhine faaliyette bulunan Ýttihad ve Terakki Cemiyetini desteklerken, diðer taraftan Arabistan Yarýmadasýnda bedevi kabilelerini ve Doðu Anadolu’da Ermenileri Osmanlý Devletine karþý kýþkýrttýlar. Bu arada Sultan Abdülha- mid, Ermenilerin, Avrupa devletlerinin dikkatlerini çekmek üzere giriþtikleri isyanlarý anýnda bastýrdý. Hatta bu iþ için polis ve jandarmadan ziyade sivil halký kullandý (1895-1896). Bunun üzerine Ermeniler bir arabaya yerleþtirdikleri saatli bomba ile Padiþah’ý Cuma namazýndan çýkýþta öldürmek istediler. Fakat Abdülhamid Han, bu suikastten kurtuldu. Bütün bu faaliyetler onu, tatbik ettiði politikadan zerre kadar döndürmedi. Hareket Ordusu, Ýstanbul’da 31 Mart olaylarýnýn bastýrýlmadýðýný iddia eden Selanik’teki Hareket Ordusu’nun baþýndaki birkaç aklý evvel, olaylara müdahale etmek ve vataný kurtarmak(!) için Ýstanbul’a gelerek Yeþilköy’de durdu. Ordunun baþýnda o devrin Hürriyet Kahramaný(!) Enver Paþa ve Mahmud Þevket Paþa bulunmaktaydý. Ýstanbul’da padiþahý tahttan indirmek için geldiklerini gizlemek zorundaydýlar. Çünkü Abdülhamid Han’a baðlý bulunan Hassa Ordusu’nun bir anda kendilerini yok edebilecek güçte olduðunu bilincindeydiler. Bütün bunlar olurken, Hassa Ordusu mesuplarý da Padiþah’ý korumak için silah istemekteydi. Hatta bazýlarý silahlanmaya baþlamýþtý bile. Durumu öðrenen Sultan Abdülhamid Han, “Paþalar, ben Halife-i Ýslamým. Müslüman’ý Müslüman’a kýrdýrmam. Asker zinhar kurþun atmasýn! Eðer kurþun atacaklarsa ilk önce beni vursunlar, sonra kurþun atmaya baþla- sýnlar” demiþti. Sultan Abdülhamid’in bu tutumu kardeþ kavgasýný ve bir iç savaþý istememesi olarak yorumlanmýþtýr. Sultan Abdülhamid Han’ýn bu büyüklüðü sonucunda Hareket Ordusu hiçbir direniþle karþýlaþmadan Yýldýz Sarayý’na kadar gelip dayanmýþtý. Saray’daki askerlerin Abdülhamid Han’ýn emrine uyarak teslim olmasýyla Hareket Ordusu istediði gibi davranmaya baþlamýþtý. DÖNEMÝN iki güçlü devleti Almanya ve Ýngiltere’nin kurdurduðu Ýttihat ve Terakki Fýrkasý’nýn ilk hedefi II. Abdülhamid’i tahtýnda indirmekti. Ancak sadece II. Meþrutiyetin ilanýna muvaffak olmuþlardý. II. Meþrutiyet ile birlikte halkýn Sultan Abdülhamid’e sevgisi ve baðlýlýðý daha da artmýþtý. Bu nüfuzu ortadan kaldýrmak için çeþitli kuklalar kullanan Batý, nihayetinde 31 Mart Vak’asý’ný bu memlekete yaþatmýþtý. Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 Salý gününe gelen bu olay, 33 yýl boyunca “Hasta Adam”ý ayakta tutmayý baþarmýþ büyük padiþahý tahtýndan etmiþti. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr dosya A lmanya Ýþ Bulma Kurumu (BA) ve Federal Hükümet göçmenlerin özel vasýflarý ve güçlerini dikkate alarak, bu potansiyelin desteklenmesi çaðrýsýnda bulundu. Bu yönde açýklamada bulunan Federal Hükümet Göçmen ve Entegrasyon Sorumlusu Maria Böhmer, yabancý ülkelerden alýnan diplomalarýn daha kolay tanýnmasýný istedi. Ancak Federal Hükümet Sol partinin benzer bir baþ- Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Aiþe ALTINTAÞ Ç iftdillilik en geniþ anlamýyla iki dilin ayný anda öðrenilmesi, yani iki dili de konuþup anlayabilmek demektir. Sözkonusu konuþma ve anlama kiþiye göre deðiþiklik gösterdiðinden konuyla ilgili araþtýrmalarda kiþisel ve kollektif çiftdillilik ayrýmý mevcuttur. Kiþisel çiftdillilikte kiþi baþka bir dili ilk dili ile ayný oranda bir yetkinlikle kullanabilmektedir. Verimli bir çiftdilliðin þartlarý Her iki dile de hakim olma düzeyi çok farklý faktörlere baðlýdýr. Dil öðreniminin zamaný, yeri ve þeklinin yaný sýra dilin önemi, çocuðun içerisinde yetiþtiði sosyal çevrenin dil düzeyi, dilin kurumsal anlamda kabul görmesi ve her iki dilin desteklenmesi gibi hususlar sözkonusu faktörlerdendir. Çiftdilliliðin bir alt türünü oluþturan çocukluðun erken dönemindeki çiftdillilikte, her iki dilin öðrenilmesini zorunlu kýlan sosyal ve dilsel çevre sözkonusudur. Örneðin baþka bir dilin konuþulduðu aile ve okul buna birer örnektir. Burada her iki dilin baþarýlý bir þekilde öðrenilmesinde yer çok önemli bir konumdadýr. Kiþi örneðin baþarýlý olmak için okulda konuþulan dile hakim olmak zorundadýr. Ýkinci bir faktör ise her iki dilin öðrenildiði zamandýr. Örneðin bir çocuk her iki dili de oyun atmosferinde ciddi bir çaba olmaksý- Seite 27 hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Çift dillilik [email protected] zýn öðrenebilirken, yetiþkin biri ise ikinci dili belli kurallar çerçevesinde, gramer kurallarýndan baþlayarak belli bir sürede öðrenmekte, bu da belli bir süre almaktadýr. Ampirik araþtýrmalar, ileriki yaþta ikinci bir dili öðrenmekle küçük yaþta öðrenmenin arasýndaki farklarý açýk bir þekilde ortaya koymuþlardýr. Diðer bir faktör söz konusu dilin gördüðü itibardýr. Bu noktada dilin kiþinin veya çocuðun dilleri öðrendiði toplumda o dilin itibarý gündeme gelmektedir. Dilin itibarlý olmasý sosyal, kültürel veya ekonomik sebeplerle doðrudan baðlantýlýdýr. Örneðin Ýngilizce dünyanýn her tarafýnda konuþulmasý nedeniyle çok itibarlý bir dilken, Fransýzca kültürel anlamda itibarlý bir dildir. Sosyal anlamda itibar, reddedici bir tavra da neden olabilir. Çiftdillilik hakkýnda önyargýlar özellikle pedagojik ve psikolojik gerekçelere dayandýrýlýr. Çocuðun veya kiþinin iki dili ayný anda öðrenmesi aðýr geldiðinden her iki dili de doðru öðrenemediði öne sürülür. Bu önyargýlar bilimsel olarak ispatlanamamasýna raðmen tek dilli toplumda normal bir durumdur. Araþtýrmalar çocuklarýn iki yaþýnda kýsmen her iki dili bilinçli ve ve- rimli bir þekilde kullanabildiðini ortaya koymuþtur. Ayrýca yukarýda belirtilen faktörlerin deðiþik etkileri nedeniyle bir dilin kiþide baskýn bir dil halini aldýðý da bir gerçektir. Ancak zayýf olan dil de yabancý bir dil deðildir; kiþinin her iki dilde de kendisini rahat hissettiði bir durum söz konusudur. Sonuç olarak çift dilliliðin çok sayýda faydayý beraberinde getirdiðini söyleyebiliriz. Bunlarýn arasýnda kiþinin konuþtuðu dilin kültürünü bilmesi azýmsanmayacak öneme sahiptir. Kiþi söz konusu kültürde dilin yardýmýyla gezinebilmektedir, zira dil kelimelerin yaný sýra mimik, el hareketleri ve çeþitli seslerden oluþmaktadýr. Bunlar dilden dile farklý önem arz edebilirler. Çift dilli olan kiþi, bunlarý, uygun yerde kullanma bilgisine de sahip demektir. Kurumsal anlamda çift dilliliðe destek yetersiz – Almanya da buna dâhil Kurumsal anlamda kabul görme ve destek olmaksýzýn çift dilliliðin önemine vurgu yapýlmasýnýn getirisi çok fazla deðil. Avrupa’da çift veya çok dillilik artýk çok yaygýn olan bir durum olmasýna raðmen, çift dillilik tüm Avrupa ülkelerinde ayný þekilde desteklenmiyor. Çift dilliliðin arttýðý Almanya’da da çok dilli bir eðitim sisteminin desteklendiði söylenemez. Almanya’daki okullarda Türkçe dersi ile ilgili gündemde olan tartýþmalarýn sonucunda da, Türk kökenli toplumun nüfusu dikkate alýnmaksýzýn, Ýngilizce ve Fransýzca karþýsýnda Türkçe’ye farklý baþka bir sosyal deðer atfedildiði açýk bir þekilde ortaya çýktý. Karþý argümanlara bakýldýðýnda Türkçe dersinin olmasý, paralel kurslar olmasý nedeniyle entegrasyona zararý olacaðý yönünde söylemlerle karþýlaþýyoruz. Ancak ayný durum, hali hazýrda ilkokul ve anaokullarýnda ders programlarýnda sabit olarak yer alan Ýngilizce için geçerli olmuyor. Türkçe’ye yönelik yaygýn bir þekilde varolan önyargýlarýn populist olduðu Göçmenlerdeki potansiyeli kullanma çaðrýsý vurusunu kýsa süre önce reddetmiþti Maria Böhmer ve Almanya Ýþ Bulma Kurumu’ndan (BA) Heinrich Alt, yaptýklarý basýn açýklamasýnda eðitim ve iþ hayatýndan göçmenlerin durumunun þimdiye kadar göçmen olmayanlara göre daha kötü olduðunu belirttiler. Okul ve mesleki yeterliliðin iþ ve entegrasyon için baþarý anahtarý olduðunu kaydeden Alt, bunun için BA ve diðer partner kuruluþlarýn göçmen kökenli olanlarýn dezavantajlarýný bertaraf etmek için çalýþmalarý gerektiðini belirtti. Almanca bilgisinin iyileþtirilmesi, mesleki yeterliliðin geliþtirilmesi ve yabancý ülkelerden alýnan diplomalarýn tanýnmasý gibi hususlara deðilinilirken, gelecekte göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri vasýf ve yeteneklerin deðerlendirileceði belirtildi. Çok dillilik, çok kültürlülük ve yurt dýþýndan getirilen diplomalarýn önemli olduklarý belirtilirken, Böhmer bu anlamda göçmenlerin þirketler ve hizmet alanýndaki kurumlarýn kullanabilecekleri büyük bir potansiyel olduðunu vurguladý. Diðer yandan Sol Parti Göçmen Politikalarý Sözcüsü Sevim Daðdelen, kendi 27 kadar siyasî yaklaþýmlarla da baðlantýlý olduðu bir gerçek. Baden Württemberg Eyaleti Baþbakaný Günther Öttinger’in teneffüslerde bile Almanca konuþulmasý yönündeki talebi ve Türkçe ile ilgili aþaðýlayýcý ifadeleri önyargýlý ve ikiyüzlülüðün bir ifadesi olarak karþýmýza çýkýyor. Kýsaca söylemek gerekirse, bugünün çoðulcu toplumunda çift dillilik normal bir durumdur ve kendi kültürünün bilinçli bir þekilde algýlanmasý ile çift dillilik aile içinde de desteklenmektedir. Tek dilli toplumda çift dillilikle ilgili önyargýlarý artýk geride býrakmalýyýz, zira çift dillilik kendi baþýna olumsuz bir faktör deðildir. Çift dilliliðin verimli bir unsur olarak ortaya çýkamamasý, aile içinde, içinde yaþadýðýn toplumda, kurumsal anlamda yeterince desteðin olmamasý gibi hususlarla ilgilidir. Çift veya çok dilliliðin akýllýca desteklenmesi halinde bunlarýn verimli olmamasý için hiçbir neden yoktur. Kaynaklar: • Bernd Kielhöfer: Frühkindlicher Bilingualismus, in: Bausch, Karl-Richard/ Christ, Herbert/Krumm, Hans-Jürgen (Hrsg.): Handbuch Fremdsprachenunterricht, Tübingen, 1989. • Manfred Raupach: Zwei- und Mehrsprachigkeit, in: Bausch, Karl-Richard/ Christ, Herbert/Krumm, Hans-Jürgen (Hrsg.): Handbuch Fremdsprachenunterricht, Tübingen, 1989. • Ingrid Gogolin: Erziehungsziel Zweisprachigkeit. Konturen eines sprachpädagogischen Konzepts für die multikulturelle Schule, Hamburg, 1988. partilerinin yabancý okullarýn diplomalarýnýn tanýnmasý yönündeki teklifin koalisyon tarafýndan reddedildiðini hatýrlattý. Þimdi Böhmer’in yarým milyon insanýn sahip olduklarý yabancý diplomalarýn tanýnmamasý nedeniyle çok sayýda kaybýn olmasýnda dem vurmasýnýn, inandýrýcý olmadýðýný belirten Daðdelen, Federal Hükümeti dýþlama ve ayrýmcýlýðýn olmadýðý bir iþ ve eðitim politikasý için çalýþmaya çaðýrdý. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 28 I GMG Kuzey Ruhr Bölgesinden bu yýl ki kurban görevlileri ile yaptýðýmýz reportajda onlar içten anlattýlar, biz de yazýya döktük. IGMG Kuzey Ruhr Bölgesinden 9 ayrý ülkeye giden görevlilerin anlatýmý ve görüntülerini aþaðýda sunuyoruz. Lübnan görevlileri; Yýlmaz Karahan, Ömer Aslan: “Seyda, Beyrut, Trablus, Mervahin Mircelbaritte kurban kesim ve daðýtým gerçekleþtirdik. Mültecilerin bulunduðu bölgelerde kesim ve daðýtým yapýldý. Çok iyi bir þekilde karþýlandýk. Bizlerin yapacaðý organizeye mükemmel þekilde destek olundu. Oradaki mültecilerin durumu içler acýsýydý. Kurbanlarýn daðýtýmýnda oradaki halk bizlere çok cana yakýn davrandýlar. Herkes kendi hakkýna razý olduðu için, birbirlerine karþý çok saygýlý ve samimiydiler. Yokluk onlarýn birbirlerine olan saygý ve samimiyetini daha da artýrmýþ, bunu hissettik ve gördük. Lütfi Akça: “Makedonya görevlisi Osmanlý dedelerinin Balkanlar karayolu olan Makedonya`da gerçekleþtirdiði kesimden izle- 18:06 Uhr Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat hatýrat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 2008 Kurban Çalýþmalarý Kuzey Ruhr Gönüllüleri Hatýralarý nimler. „1991´den beri Avrupalý Müslüman kardeþlerinin göndermiþ olduðu kurbanlarý ihtiyaç sahiplerine daðýtmak için oradalar. Teþkilatýn aracýlýðý ile daðýtýldý. Makedonya´ya girdiði zaman sanki Osmanlý rüzgarlarý seni karþýlýyor gibiydi. Baþkent Üsküp insaný güler yüzü ile karþýlýyordu. Üslüp sanki küçük Ýstanbul´du. Kendi hakkýnda bunu söylüyordu. Makedonyalý müslümanlar %80´inin baðlantýlarýnýn olduðunu söylüyorlar. Avrupadaki müslüman kardeþlerimizin göndermiþ olduklarý kurbanlarý, oradaki ihtiyaç sahiplerine gerektiði þekilde daðýlýmý yapýlmýþtýr. Orada kurban alan vatandaþlar uzun yýllardýr Milli Görüþ´ün kurban etlerini aldýlar selam ve dua gönderdiler. Son olarak da dini konularda daha da güçlenmesini istediler.” Ýbrahim Savaþer ve Sabri Soyundu; Azerbeycan: “Ýlk yolculuðumdu. Çok heyecanlandým. Orada teþkilatlanmýþ organize olun- muþ bir þekilde karþýlandýk. Ýlk iki gün kontrol amaçlý kurban alýmý için dolaþýldý. Karabaðdan göçenler, Kafkasya´dan gelen Çeçenler ve yetimhanelerdeki Türk öðrenciler Bakü´ye 190 km`de olan saatli þehir orada bulunan Gürcistan´dan gelen Ahýska Türklerine daðýtým yapýldý. Bayram namazýndan sonra görev yerimize gittik. Çok yoðun bir kalabalýkta kesim yaptýk. Elhamdülillah çok güzel bir þekilde 1. günün sonunda kesimleri bitti. Kurban daðýtýlan kimseler fakirlik statüsünde olan insanlar. Özellikle yetimhanedeki karþýlaþtýðýmýz manzara bizi çok duygulandýrdý„ Mithat Ulutaþ; Gürcistan. “ilk namazdan sonra kurban kesimine baþladýk ve 2. günün yarýsýnda kesim sona erdi. 12 yýldan beri IGMG´nin kurbanlarýnýn bu bölgede kesimlerinin yapýldýðý ve fakirlere daðýtým yapýldýðýný oradaki halk bizlere aktardýlar. Orada bulunan arkadaþlardan bize yardým edenler Türkiye´de okumuþ arkadaþlardý. Türkçe konuþuyorlardý. Batum, Hulo, Gorjami þehirlerinde kesim ve daðýtým yapýldý. IGMG´nin 12 yýldan beri kurban kestiðini ve daðýttýðýný söyleyen bir vatandaþ, bize bir büyük baþ hayvan hediye etti. Bunu diðer kardeþlere daðýtmamýzý istedi„ Kadir Çataklý; Gambia “Geceleri -3 ve gündüzleri 35° derecedeki bir ülkeye gitmek. Gambia, sýcak ülkenin sýcak gönüllü insanlarýnýn ülkesi Gambia´dan selamlar var. Gambia´da ulaþamadýðýmýz belde ve þehir hemen hemen kalmadý denebilir. Askerini Türk askerinin eðittiði Gambia´da Türklere ve Türkiye`ye karþý özel bir sevgi ve özel bir duygu var. Yanýmýzdaki Gambialý Musa kardeþimiz 2 yýl 8 ay Ankara`da askerliðini yapmýþ. Çok güzel Türkçesi ve öðrendiði örf ve adetle çok güzel bir þekilde temsil etti. Çok güzel bir kurban organizesi yanýnda bir týr dolusu pirincin daðýtýlmasý ve bu daðýtýmlarýn bilhassa köy- lerde yapýlmasý oradaki insanlarýn bizlere teveccühünü daha da artýrdý. Daðýtýmlarýmýz köyler baþta olmak üzere medreseler, Kur`an kurslarý, Ýslami cemiyetler, yetim yurtlarý hapishaneler olmak üzere S.O.S. çocuk kurumunda da kesimlerimiz yapýldý. Oradaki kardeþlerimizin selam ve dualarýný getirdik. Allah kurbanlarýnýzý kabul, yardýmlarýnýzý makbul eylesin” Mahmut Engel; Türkiye/ Çorum: “Hem sevinç hem de üzüntü. Ýnsanýn sene de bir defa da olsa böyle bir organizede bulunmasý ve kendi elleriyle ihtiyaç sahiplerine Avrupadaki Milli Görüþçülerin kurbanlarýný daðýtmak beni çok çok sevindirdi. 3400 km öteden Çorum´da 2. gün saat 3´te bir eve ilk kurban etini ulaþtýrmakta hem sevindirdi, hem de o boðuk ses gözyaþlarýna boðuldu. Allah kurbanlarýnýzý kabul etsin. Can Türkiye´den selamlar ve dualar getirdim.” IGMG Kuzey Ruhr´dan 2008 Kurban Görevlileri böyle anlatýrken gözleri nemli yürekleri dolu idi. Bizler de kendilerine görevlerini baþarý ile sona erdiklerinden dolayý teþekkür ederiz. IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Þubelerinde Filistine Yardým ve Destek Çalýþmalarý I GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Þubelerinden Schortmar Cemiyeti gelirini Filistin´e ulaþtýrmak amacý yaptýðý kermes büyük ilgi gördü. Cemiyet Baþkaný Sebahattin Çoban: “Þubemize bir çaðrý yaparak bugün gerçekleþtirdiðimiz kermeste her çeþit satýþ standý kuran yardýmseverler büyük bir zevkle satýþ yapýyor- lar, alýyorlar, yiyiyorlar ve içiyorlar. Çünkü bugünkü gelirin Filistinli kardeþlere destek amaçlý düzenlendiðini biliyorlardý. Ben de bu katýlýmdan dolayý tüm yöneti- me, üyelerime ve emeði geçen kardeþlerime Allah razý olsun der, bu zulmün bir an önce bitmesini Cenab-ý Allah´tan niyaz ediyorum” dedi. IGMG Kuzey Ruhr Detmold cemiyeti Din Görevlisi M. Demir yaptýðý dualarla programý ayrý bir renk katarak gönülleri Filistin´e yöneltti. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr özel köþe Seite 29 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat A vrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeks’ine göre (Mipex) yabancýlarýn entegrasyonu konusunda yapýlan karþýlaþtýrmada Almanya 28 ülkenin arasýnda 14’üncü sýrada yer aldý. 4. sýrada Hollanda, 9. sýrada Ýngiltere, 11. sýrada ise Fransa yer alýyor Migration Policy Group adlý kuruluþ 2004 yýlýndan beri her iki yýlda bir göç- Selma ÖZTÜRK L isanlara baktýðýmýzda ve lisan tahlilinde bulunduðumuzda her lisanýn kendine göre bir oluþumun ve bir mantýðýn olduðu farkederiz. Bazý lisanlarda mevcut olan kelime ve kavramlar diðer lisanlarda bulunmamaktatýr. Bu bilim dallarýnda da böyledir. Mesela týpçýlarýn kendilerine has özel terimleri vardýr. Hukukçular ve psikologlar da kendi meslek alanlarýnda özel kavramlar bilir ve kullanýrlar. Böyle bir (Almancada Fachsprache dediðimiz) özel “bilim” dili Ýslam dininde de mevcuttur. Müslümanlarýn da kendilerine mahsus bir özel “Ýslam dili” vardýr. Lakin bu günümüzde bizler tarafýndan pek kullanýlmaz, o baþka... Burada bu konuyla ilgili bazý seçkin misaller verelim, fakat en önemli olan iki ana kavram üzerinde biraz durup onlarý özellikle tahlil edelim, efendim! Yaradana karþý olan þükür ve minnet borcumuzu “Elhamdulillah” kavramýyla dile getiririz. El- Hamd, yani övmek manalarýna gelen bu kelime, bizleri mütemadiyen (sürekli, aralýksýz) yaradanýn kim olduðunu ve yeryüzündeki bütün nimetlerin kimden geldiðini hatýrlatýr. Bundan ziyade birde çok önemli ve kullanýlmasý gereken baþka bir cümle daha vardýr: “Ceza k’Allahu hayran”. Bir hadise göre Peygamber Efendimiz bir insanýn baþkasý tarafýndan bir iyilik gördüðünde ona þükranýný ifadelendirmek için bu cümleyi kullanma- [email protected] sýný tavsiye ediyor. “Ceza k’Allahu hayran”, “Allah senin karþýlýðýný hayýr ile versin”. Veya “Allah sana hayýrla karþýlýk versin.” Anlamýna gelir. (Buradaki Arapça olan ceza kelimesi bizim bugünkü kullandýðýmýz Türkçedeki cezayla ayný manaya gelmemektedir. Ceza kelimesi Arapçada karþýlýk manasýný taþýr ve ilave edilen kelimeyle anlamý tamamlanýr.) Günlük hayatýmýzdaki iliþkilerde bu cümleyi kullanýp tatbik etmeyi tavsiye ederim. Peygamber sünnetini yerine getirmiþ oluruz. Gelelim en önemli iki cümleye. Bunlar “Maþaallah” ve Ýnþaallah” cümleleridir. Bizler bu iki cümleyi belki kelime olarak biliriz, fakat bunlar birer cümledir. Maþaallah ve Ýnþaallah cümlelerinin kullanýlmasýnýn önemli ve gerekli olduðunu Kehf Suresinden anlaþýlmaktadýr. Kehf Suresi malum Kur’an-ý Kerim’in 18. suresidir ve Arapçada maðara demektir. Bu surede Allah-u Teala üç çeþit kýssadan (hikayelerden) bahseder. Bunlarýn ilki Ashab-ý Kehf kýssasýdýr, yani maðara arkadaþlarý diye Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Maþaallah ve Ýnþaallah demek! adlandýrýlan gençlerin hikayesidir. Ýkinci hikaye iki bahçe sahibi olan bir adamýn ve onun arkadaþýndan bahseder. Üçüncü ve son hikaye ise Hz. Musa ve Hýzýr Aleyhisselam’ýn hikayesidir. Kehf Suresinin iki önemli ayeti vardýr ki, bunlar göze çarpmakta ve dikkat çekmektedir. Bu ayetlerin ilkinde Allah þöyle ifade buyurmaktadýr: “Sen bir iþ yapacaðýn zaman (veya bir iþ hakkýnda), ‘Ben bunu yarýn yapacaðým’ deme. Ancak ‘Ýn yeþa Allah’ demekle yap.” Bu ayetten anlaþýlýyor ki, insanoðlu yaptýðý her iþinde sýnýrlýdýr ve yaptýðý her iþte O’nun (Allah’ýn) izni olmadan hiç bir eylemde bulunamaz. Tabii ki bu yüklü ifadeyi tam olarak anlamak için onun (kýrýk) manasýna bakmamýz gerekir. Ýnþaallah Arapça bir cümledir ve üç kelimeden oluþur. Bunlar Ýn, Þae ve Allah kelimeleridir. Ýn, eðer manasýna gelir. Þae ise bir fiildir ve dilerse anlamýna gelir. (Aslýnda mazi yani geçmiþ zamanda kullalýlan bir siygadýr). Cümlenin sonunda da Allah kelimesi yer almaktadýr. Bu kelimenin ne anlama geldiðinin izahatýna da sanýrým gerek yoktur... Burada Allah-u Teala’nýn bizlere bildirmek istediði önemli husus þudur: Yaptýðýnýz ve giriþtiðiniz iþlerde, o iþlere baþlamadan önce daima “Ýnþaallah” diyerek baþlayýn. “Bu iþi yapacaðým” demeyin. “Allah dilerse” ilavesiyle yapacaðým diyerek cümlenizi tamamlayýn. Aynýsý yine Maþaallah cümlesi için de geçerlidir. Maþaallah demek ise, Allah’ýn istediði/ arzuladýðý þey/iþ anlamýna gelir. Bahçe sahibi adamýn hikayesi ise kýsaca þöyledir: Zamanýnda iki tane adam varmýþ. Bu adamlarýn birisinin iki tane bahçesi varmýþ. (Allah, BÝZ ona iki tane bahçe verdik diyor). Adam bir nehirin de aktýðý üzüm ve hurma bahçelerinin semerelerini görünce, böbürlenmiþ ve yaradaný unutmaya baþlamýþ, O’nu inkar etmiþ. Bu sefer diðer adama karþý bir konuþma esnasýnda malýnýn çokluðuyla övünmüþ. Bahçesine girdiðinde kendi kendine “Bu bahçem ebedi ve kalýcýdýr, onun yok olacaðýný hiç zannetmiyorum.” demiþ. Bu kibirlenmesinden Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi: Almanya orta seviyede menlerin entegrasyon için “Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi” adýyla çerçeve þartlarý ortaya koyduðu belirtildi. Endekse göre Almanya’nýn özellikle vatandaþlýða geçiþleri zorlaþtýrmasýndan dolayý eksi puan aldýðý, birçok eyalette yürürlükte olan vatandaþlýða geçiþ testleri nedeniyle de Almanya puan kaybetmiþ durumda. Bu arada her ne kadar yabancýlarýn seçme hakký olmasa da yabancýlarýn siyasi katýlýmlarý noktasýndaki deðerler sevindirici. Ya- bancýlarýn dernekler kurmalarý, partilerde yer almalarý, yabancý kurullarýna temsilcilerini gönderebilmeleri Almanya’ya artý puan kazandýrýyor. Endekste ülkeler arasýnda karþýlaþtýrmalar yapýlmasý baz þeyleri ortaya koyu- 29 ve Allah’ý unutmasýndan dolayý bahçe sahibi adam Allah tarafýndan cezalandýrýlmýþ ve Allah ona daha önce vermiþ olduðu o bahçe nimetini harap etmiþ. Diðer adam ise ona karþý tatlý bir ikazda bulunumuþ ve keþke bahçene girdiðinde “Maþaallah” deseydin demiþ. Adamýn buradaki uyarýcý ifadesi çok önemlidir: Keþke bahçene girdiðinde “Maþaallah” deseydin diyor. Derin tefsire girmek istemiyorum. Bu kýssa her tefsir kitabýnda bulunup, okunabilir. Fakat tekrar yazýmýzýn ana konusunu hatýrlýyacak olursak, “Ýslam dilinden” bahsetmiþtik. Yani bir müslümanýn sürekli kullanmasý gereken kelime ve cümlelerden birisi de hiç kuþkusuz “Maþaallah”dýr. Gördüðümüz her þeylerde, ve bilhassa güzel þeylerde derhal “Maþaallah” diyelim ve o þeyin kimin tarafýndan meydana geldiðini hatýrlýyalým. Lisan tatbik ister efendim. Bir lisaný ne kadar da öðrenip gramerini bilseniz de, o lisaný konuþup, telaffuz edip, dilinizi alýþtýrmadýðýnýz müddetçe, o lisaný öðrenmekte zorluk çekersiniz. Bu uygulama demin bahsettiðimiz “Ýslam dili” için de geçerlidir. Dilimizi bu tür kelime ve kavramlara alýþtýralým. Günlük hayatýmýzý bu tür ifadelerle zenginleþtirmeye ve bereketlendirmeye bakalým. Eminim bereketi hayatýmýza yansýyacaktýr. Ceza kum (sizden)ul’Allahu hayran, efendim! yor. Örneðin çoðulcu toplum Almanya’da yabancýlarýn konumalarýnýn daha iyi olduðu yönündeki yaygýn kanaatýn pekte doðru olmadýðý görülüyor. Bu arada endekse eðitimle ilgili konularýn girmediði eþit eðitim konusunda 2010 yýlýnda gireceði belirtildi. Almanya’nýn daha fazla eksi puan kazanmamasýný ümit ediliyor. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 30 A lmanya’nýn Bavyera Eyaleti ile Türkiye arasýndaki eðitim anlaþmasý bu yýl sona eriyor. Bavyera tasarruf nedeniyle Türkçe öðretmenlerinin maaþýný ödemeyecek. Türkçe ve Türk Kültürü dersi talepleri tamamen Münih ve Nürnberg Baþkonsolosluklarý tarafýndan karþýlanacak. Bavyera Eyaleti 2009/2010 ögretim yýlýndan itibaren Türkçe din derslerini de kaldýracak. Yaklaþýk 260 bin Türk ve Türk kökenlinin yaþadýðý Bavyera Eyaleti ile Türkiye Milli Eðitim Bakanlýðý arasýnda 1986’da imzalanan ve eyaletteki Türkçe derslerini düzenleyen sözleþmenin bu yýl sona ermesiyle artýk Bavyera Eyaleti Türkiye’den gelen öðretmenlere maaþ ödemeyecek. Tasarruf gerekçesiyle, kademeli olarak Türkçe iþinden çekileceðini açýklayan Bavyera hükümetinin beþ yýl önce aldýðý kararýn bu sene yürürlüðe girmesi ile, Türkçe anadil dersleri artýk tamamen Münih ve Nürnberg Baþkonsoloslukloru tarafýndan karþýlanacak. Çocuklarýnýn Türkçe ve Türk Kültürü dersi almasýný isteyen veliler her yýl nisan ayýnda okul kayýtlarý yapý- I GMG Kuzey Bavyera Gençlik Bölge Orta Öðretim Baþkaný Fatih Doðan öncülüðünde, güzel bir Jugendherberge``de üç günlük yatýlý eðitim kampýna hem katýlým yoðundu, hem de seviyeli ve kaliteli bir proðram yapýldý. Proðram, Bölge Kur’an Okuma Birincisi Fatih Maraþlýoðlu`nun açýlýþ Kur’an-ý okumasýyla baþladý. Orta Öðretim Baþkaný Fatih Doðan’ýn proðramýn yapýlýþ amacýný belirten 18:06 Uhr Seite 30 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Bavyera Eyaleti Türklere yönelik eðitimde deðiþikliklere gidiyor lýrken, ayrýca bir dilekçe verecek, okullar bu dilekçeleri eðitim müdürlüðü aracýlýðýyla baþkonsolosluklara gönderecek. Bir okulda anadil dersi için bir sýnýf açýlmasý için en az 12 velinin dilekçe vermesi gerekiyor. Bavyera Hükümeti’nin aldýðý bu karar bir çok sorunu da beraberinde getiriyor. Buna göre Türkçe dersinde kullanýlan sýnýf için kira ödenmesi gerekecek. Örneðin Münih Belediyesi ders sýrasýnda kalörifer, elektrik, temizlik vs gideri için ders baþýna 2 Euro istiyor. Al- manya’da öðrenciler okulda her türlü kazaya karþý otomatik sigortalý olmasýna karþýlýk, Türkçe dersi sýrasýnda bu sigorta geçerli deðil. Türkçe dersinin ders programýna konulmasý sorun oluyor. Bu planý önceden okul yaparken þimdi ataþeliðe býrakýlýyor. Bazý okullarýn yönetimleri sýnýf ayarlama, ders planý gibi sorunla uðraþmamak için isteksiz davranabiliyor Bavyera’da Türkçe ve Türk Kültürü dersi veren 65 öðretmen bulunuyor. 25 öðretmenin maaþýný Türkiye, geri kalan 40 öðretmenin maaþýný ise ikili sözleþme çerçevesinde Bavyera Eyalet Hükümeti ödüyor. 20062007 eðitim yýlýnda 9 bin 255 Türk öðrenci Türkçe dersine giderken, 20072008 eðitim döneminde bu sayý 6 bin 17’ye düþtü. Türkçe din dersi de kaldýrýlýyor swr.de kaynaklý habere göre, Bavyera Eyaleti 2009/2010 ögretim yýlýndan itibaren Türkçe din derslerini de kaldýracak. Hükümetin yaptýðý açýklamaya göre dersler artýk Türkiye’den gelen ögretmenler tarafýndan verilmeyecek. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Gençlik Teþkilatý Orta Öðretim ve Üniversiteli Gençler Yatýlý Eðitim Kampýnda Buluþtular açýklamasýndan sonra, Bölge Gençlik Teþkilatý Baþkaný Zekeriyya Kolu’nun açýlýþ konuþmasýyla devam etti. Geleceðimiz açýsýndan ümit vaad eden seviyeli ve duyarlý gennçlerin coþkulu katýldýðý proðramda, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demi- roðlu, Gençlik Teþkilatý Genel Baþkaný Mesut Gülbahar, Gençlik Teþkilatý MYK üyesi Ýsmail Karadöl birer ders verdiler. Proðram, ‘Gece yürüyüþü, yüzme, þaka ve sportif faaliyetlerle’ destekli, coþkulu ve samimi bir havada geçti. Hatýra fotoðraflarýyla kalýcý hale getirilen proðramdan gençler çok memnun ayrýldýlar. Ayný mekanda üniversite okuyan genç kardeþlerimiz de bir araya gelerek tanýþma ve kaynaþma içerikli bir proðram gerçekleþtirdiler. Ünüversitelilere bir konuþma yapan IGMG Ku- haber Bunun yerine Bavyera Ýslam din dersi için öðretmenleri kendisi atayacak. Gelecek ögretim yýlýndan itibaren Bavyera Eyaleti Ýslam din derslerini düzenli olarak müfredata alacak. Eyalet 1986 yýlýnda Türkiye ile yaptýðý bu alandaki anlaþmalarý uzatmayacaðýný acýkladý. Böylelikle din dersi öðretmenleri artýk Türkiye’den gelemeyecek. Bunun yerine Bavyera din dersi verebilecek ögretmenler yetiþtirecek ve atayacak. CSU ve FDPden olusan yeni Bavyera hükümeti göçmen öðrencilerin dini kimliklerinin güçlendirilmesini de istiyor. Verilen din derslerinin çoðuna Türkiye’den göç etmiþ olan ailelerin cocuklarý katýlýyor. Bavyera Hükümeti yeni öðretim yýlýnda “Erlangen Modeli”ni örnek almak istiyor. 2003 yýlýndan bu yana Erlangen’de bir ilkokulda Ýslam din dersi veriliyor. Öðretmen ve konular çeþitli çok kültürlü bir veliler heyeti tarafindan yapýlýyor. Yapýlan açýklamalara göre Bavyera’da, Türkiye’den gelen 25 din dersi öðretmeni çalýþýyor. Ayrýca eyalet tarafýndan atanan 15 Müslüman kökenli öðretmen de çocuklara din dersi veriyor. zey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu; ‘Ýlkokula bile gitmeyen 1.kuþak, bütün sýkýntýlarýna raðmen çok güzel camiiler, teþkilatlar ve nesillerimizi geleceðe taþýyacak kurumlar oluþturdular. Onlarýn bu samimi gayretleriyle attýklarý her adým bize ciddi sorumluluklar yüklüyor. Bu manada siz genç kardeþlerim, bu içinde bulunduðumuz toplum için bir nimetsiniz. Sizi tebrik ediyorum’ dedi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Osman ASLANTÜRK I slam`da Evlilik kurumunun daha iyi anlaþýlabilmesi için Ýslam öncesi dönemlere kýsa bir göz atmak gerekir. Tarihi karýþtýrýp Ýslam öncesine baktýðýmýzda yaygýn olan kanaate göre medeniyet hususunda en ileri milletin Yunanlýlar olduðu kabul edilmektedir. Buna raðmen ailenin büyük direði kadýn; medeni hukuk ve haklar bakýmýndan çok zelil, aþaðýlýk konumda idi. Medeniyet ve toplum tarafýndan pis bir mahluk olarak kabul ediliyordu. Bu yetmezmiþ gibi insan dýþý tutuluyor þeytani varlýklardan kabul ediliyordu. Özetle aile içerisinde toplumlarý meydana getiren kadýn aþaðýlýk bir mahluk olarak kabul edilmiþ, adi bir eþyadan daha önemsiz sayýlarak çarþý ve pazarlarda alýnýp satýlmýþ, her türlü hak ve hukuktan mahrum býrakýlmýþtý. Burada þunu da belirtmek gerekir ki, medeniyetin ilk devrelerinde din etkisinin hakim olduðu zamanlarda Yunan aileleri de namuslu ve iffetliydi. Medeniyet ne zaman din ekseninden çýktý, deðerler bozuldu, çözülmeler baþladý, aileler deðiþti, kadýn erkek mahremiyeti kalktý. Buna baðlý olarak fuhuþ arttý. Yazmaktan bile haya ettiðimiz bütün terbiyesizlikler medeniyet insanlarý tarafýndan normal kabul edilmeye baþlandý. Yine tarihte ismini sýkça duyduðumuz Roma medeniyetine baktýðýmýzda, sosyal hayata hakim olan ölçüye göre; ailenin reisi durmunda olan erkek, karýsý ve çocuklarý üzerinde mutlak bir yetkiye ve otoriteye sahipti. Ailenin ikinci büyük bireyi kadýn hiçbir þekilde söz hakkýna sahip deðildi. Hatta erkek isterse, kadýn ve çocuklarýný satma, öldürme hakkýna bile sahipti. Kýz çocuðu doðuran kadýn, çocuðuyla birlikte terk edilir, kimse hesabýný soramazdý. Bu þekilde olan kýz çocuklarý umumi yerlere ya da putlara terkedilir; açlýk ve susuzluktan, sýcak veya soðuktan ölürdü. Hal böyle iken erkek, dilediði baþka kadýný eþ yapabilirdi. Bütün bunlarýn bu þekilde oluþ nedeni Roma kanunlarýnýn kadýný yaþlý (hangi yaþta olursa olsun tecrübesiz ve akýlsýz) mutlak bir erkeðin vasiyeti ve himayesi altýnda yaþama mecburiyetinde olduðunu kabul etmesinden kaynaklanmaktadýr. Bütün bu ahlaksýz- Seite 31 hayat [email protected] lýklar Roma medeniyetinin, zirvede olduðu bir dönemde yýkýlýþýna neden oldu. Yahudiler; kadýna büyük bir buhtan takarak onun þeytan yerine koyuyorlardý. Ýnanýþlarýna göre Hz. Ademi kandýrýp yasak meyveden yedirip cennetten kovulmasýna sebep olan kadýndýr. Bu yüzden kadýn lanetlik bir mahluktur; Allah’ýn huzurunda kurtuluþa erecek tek bir kadýn bile olmayacaktýr. Eski Babil’de kadýn evcil hayvan mesabesinde kabul edilen, alýnýp satýlan bir eþyadýr. Hint toplumlarýna baktýðýmýzda kadýn, murdar temayüllere, zayýf karaktere ve kötü bir ahlaka sahiptir. Bu sebeple kadýn kasýrgadan, ölümden, zehirden ve yýlandan daha kötü ve tehlikelidir. Hatta o kadar ileri gidilmiþtir ki kadýnlar Budizm dinine bile kabul edilmiyorlardý. Daha sonra Budizmin kan kaybetmesinden dolayý ricalar ve minnetler neticesinde buna müsade edilmiþtir. Ýslamiyetten önce kadýnlar o kadar kötü ithamlarla karþý karþýya kalýyorlardý ki bunlarý aklýn ve vicdanýn kabul etmesi mümkün deðildir. Eski Çinliler kadýný insan saymýyor hatta onlara isim ile koymazlardý. Erkek çocuðu olanlar takdir edilirken kýz çocuklarý domuz diye anýlýrdý. Hristiyan Avrupa’da kadýnýn ve ailenin eski durumuna baktýðýmýzda diðerlerinden farksýzdýr. Kadýnlarýn her türlü eðlence içinde oluþlarý, istedikleri erkekle istedikleri yerde ve zamanda beraber olmalarý nedeniyle toplumda her türlü ahlaksýzlýðýn, rezaletin, iðrençliðin, hayasýzlýðýn sebebini yetkililer kadýnlarda bulmakta idi. Böylece eski Hristiyan Avrupa’da kadýn, ahlaki çöküntünün, toplumsal bozukluklarýn, fesat ve fitnenin hatta dünyadaki tüm mu- Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Ýslam`da Evlilik Kurumu sibet ve belalarýn kaynaðý olarak kabul edilirdi. Ailenin ikinci ortaðý kadýn Hristiyan din adamlarýnca þeytanýn en kuvvetli silahý, cehennemin kapýsý, erkeði günaha sürükleyen lanetli bir mahluk olarak tanýmlanýyordu. Onlara göre kadýn, bizzat var oluþuyla utanýlacak bir yaratýktý. Bu nedenle vahþi bir þekilde cezalandýrýlmasý gerekiyordu. Hristiyan dünyasýnýn meþhur þahsiyetleri kadýnýn kaçýnýlmasý imkansýz bir kötülük kaynaðý, vesvese yataðý hoþa giden bir bela, bir iç tehlike gönülleri acýya boðan güzel eþkiya süslü püslü bir musibet olarak güzel görülmektedir. Onunla cinsel iliþki pislik ve murdarlýktýr. Bütün bunlardan kurtulmanýn yolunu; kadýndan uzak durup onlarla evlenmemekte bulmuþ yanlýþ anlayýþ bazý din adamlarýnda hala devam etmektedir. Fransa’da M. 586 yýlýnda kadýnýn insan olup olmadýðý tartýþýlýyordu. Hristiyan Avrupa’nýn, Ýslam’ýn kutsal saydýðý ve büyük toplumlarý meydana getiren aileye bu þekilde bakmasý ailevi baðlarý kopardý, karýkoca iliþkilerini kesti, çoluk çocuðu darmadaðýn etti. Kadýn bu gözle bakýldýðý için aile durumu ortadan kalktý. Buhal tüm Ortaçað boyunca hatta Ýslamiyet gelinceye kadar böyle devam etti. Ýþte günümüz Avrupasý’nýn medeni kanunlarýnda görülen ve akla sýðmayan garabetler, yanlýþlýklar, fýtrata, akla mantýða uygun olmayan sözüm ona hoþgörüler hep Ortaçað Hristiyanlýðýnýn ve ateizminin tesirinden kaynaklanmaktadýr. Ýslam’da kadýn, evlilik ve aileye bakýldýðýnda, Ýslamiyet eski çaðlarýn yanlýþ inanç ve tutumlarýný, cahiliye döneminin bütün yanlýþ örf ve adetlerini ortadan kaldýrmýþ onun yerine herkese insan olarak eþit deðerler vermiþ, böyle- likle büyük ve mutlu toplumlarý meydana getiren ailede huzur saðlanmýþtýr. Hatta Ýslamiyetten önce kadýnýn uðradýðý haksýzlýklar ve yanlýþ muamele görüþü tam olarak giderilsin diye Kur`an-ý Kerim`de özel olarak Nisa suresi vahyedilmiþtir. Bu konuda en ufak þüphesi olanlar defalarca bu sureyi okusunlar ve Ýslam`ýn kadýna ne kadar geniþ özgürlükler, haklar verdiðini göreceklerdir. Ýslam büyük toplumlarý meydana getiren küçük ailelere büyük önem verir. O büyük toplumlarýn mutlu ve huzurlu oluþlarý mukaddes olan ailelerin çocuklarýný eðitmelerinden geçmektedir. Bunun için Ýslam anne baba ve çocuklardan meydana gelen aileye çok önem verir. Aileyi toplumun en mukaddes kurumu olarak kabul eder. Ýnsanlýk ve Allah`a kulluk bakýmýndan kadýn ve erkeðin konumlarýný birbirinden farksýz kýlmýþtýr. Her ikisi de Ýslam`ýn insana verdiði deðerden eþit oranda pay almýþlar ve her ikisi de Allah`a kulluk etmek için yaratýlmýþlardýr. Ýslam anlayýþýna göre insanlýk ve kulluk bakýmýndan biri diðerinden üstün deðildir. Ancak fonksiyonlar açýsýndan ikisinin yaratýlýþtan gelen farklarý vardýr. Bu farklar kadýn ile erkeði tamamlar, bir yedün oluþturur, yaratýlýþýmýzýn gayesi olan Allah`a kulluðu kolaylaþtýrýr. Evliliðe teþvik eder, karý ve kocayý hayat müþterekliði münasebetiyle birbirine sorumlu kýlar, taraflardan görevini yerine getirmelerini ister; getirmeyenleri Cennet nimetlerinden mahrum kýlar. Ýslam kadýn-erkek-aile hukukunu tamamýyla halletmiþtir. Ýslam kendisinden önceki ve günümüz modern Avrupa`sýnýn mukaddesattan uzak, þehevi duygularýn giderilmesinin esas alýndýðý aile anlayý- 31 þý yerine, Allah`ýn emri, Peygamberin kavli ve ibadet aþký niyetiyle kurulan aileleri tasvip eder. Tarihi araþtýrýp baktýðýmýzda oluþmuþ olan güçlü ve huzurlu toplumlarýn altýnda yatan gerçek, Ýslami kýstaslara sahip olan güçlü ailelerdir. Ahirette de üstün olacaklar; Allah`ýn emirlerini her þeyin üstünde tutan, ailece Ýslamý yaþayýp Ýslami eðitimden geçen, Ýslam hizmetkarlýðýný kendine birinci derecede þiar edinen aileler olacaktýr. Bunun için Ýslam aile kurumunu över ve zedelenmemesine ve ayný ruhun nesilden nesile aktarýlmasýna özen gösterir. Çünkü Ýslami anlayýþa göre, aile birbine eðilimli, muhtaç ve arzulu bir yaradýlýþta kaynaþma þuuru ile donanmýþ olarak yaratýlan erkek ve kadýný asli duygu ve heyecanla birleþtiren, bedeni ve ruhi tatmine erdiren biricik kuruluþtur. Aile eðitimin ilk ve önemli adýmlarýnýn atýldýðý, fertleri cemiyetlere hazýrlayan, sevgi, saygý, þefkat ve fedakarlýklarýn öðretildiði birlik ocaðýdýr. Aile mutluluk ve ýzdýraplarýn, hayati tecrübelerin ilk etapta müstereken yaþandýðý ve buna raðmen sürekliliði esas alan mukaddes bir müessesedir. Bütün bu özellikler ve hikmeti ilahilerden dolayý Kur`an-ý Kerim ve Hadisi Þerifler evliliði aþikar bir þekilde teþvik edip emreder. “Ýçinizden bekarlarý, köle ve cariyelerinizden iyileri evlendiriniz. Eðer yoksul iseler Allah, lütfuyla onlarý zengin eder. Allah`ýn mülkü geniþtir. O her þeyi bilendir.” (Nur: 32) Kur`an-ý Kerimin bu ayetine baktýðýmýzda ayet insanlýðýn evrensel olgularýndan biri olan evlilik konusuna ýþýk tutmaktadýr. Evlilik ilk insandan günümüze kadar devam eden ve kýyamete kadar da devam edecek olan fitri bir kanunun, ihtiyacýn yerine getirilmesidir. Toplumlarýn kültürü ve inancý ne olursa olsun, evlilik müessesesi insanlýða mal olmuþ ve insanýn tabiatý gereði yerine getirilmesi zorunlu bir ihtiyaçtýr. Ancak din toplum ve kültürler arasýnda merasimler ve iþleyiþler açýsýndan farklýlýklar vardýr. Gelecek sayýda Kur`an da Evlilik konusuyla buluþmak üzere Allah`a emanet olunuz. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 32 S ivil Ýnsiyatiflerden bir güzel örnek örnek de Nürnberg`de bulunan bir kaç Sivil Toplum Örgütü, IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi öncülügünde bir araya gelerek, önce 5000`den fazla insanýn katýldýðý bir mitging, sonar da 2000`den fazla insanýn katýldýðý bir Salon proðramýyla saðýr kulaklara, kör gözlere taþ kesilmiþ kalplere seslendiler ve insanlýk deðerlerinin soykýrýmýna karþi insanlýk deðerlerinin yanýndayýz dediler. Proðrama IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinde faaliyet gösteren ‘Nürnberg Merkez Camiinin öncülügünde, Schweinfurt Fatih, Hof Ayasofya, Würzburg Mevlana Camii, Schwabach, Treuchtlingen Medine Camii, Weissenburg, Fürth Fatih Camii, Forchheim Fatih Camii, Hers- I GMG Kuzey Ruhr Bölgesi dört ayrý sehirde Filistin için yürüyüþ düzenledi. Özellikle DÝTÝB ve Arap kuruluþlarýn da iþtirak ettiði yürüyüþte; Gazze´deki zulme dur demenin zamanýn gelip geçtiðini küçük, büyük, genç, ihtiyar demeden 7´den 70´e meydanlarda, cadde- 18:06 Uhr Seite 32 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Nürnberg Merkez Camiinin Öncülüðünde Filistine Destek Günü Düzenledi bruck, Heilsbronn ve Ansbach Cami ve Nürnber Fatih Camiilerinin yanýnda ayrýca kýsa adý SÝ olan Solaridät-Ýnternatiional, Marksist-Leninist Parti Nürnberg, SPD Nürnberg`den katýlýmcýlar da vardý. Proðram; Avrupa Kur’an Okuma birincisi Bülend Faruk Muhammed’in okuduðu Kur’an-ý Kerim ile baþladý. Ev Sahi- bi Nürnberg Merkez Camiinden Baþkan Yardýmcýsý Yusuf Güler’in açýlýþ konuþmasýndan sonra, organize komisyonu adýna Vehbi Þaþtým, proðramýn içeriðiyle ilgili bilgi verdi. Proðramda bir konuþma yapan IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu; ‘Bizim inancýný yaþayan hiç bir din mensubuna sözümüz yok, olamaz da. Ancak, siyonist or- dunun hiç bir suçu olmayan ve silahsýz Sivil Filistin halkýna uyguladýðý kadýn, çocuk, yaþlý ayýrmadan kullanýlmasý savaþ suçu sayýlan fosfor bombalarýný kullanarak yaptýðý Soykýrýmý lanetle kýnýyoruz dedi.’ Ayrýca evinizde parasýný ödeyerek aldýðýnýz eþyalarýnýzdan yaptýðýnýz yiyeceklerinizi burada Filistinli kardeþlerinizin yararýna pazara sürdünüz ve tekrar pa- Kuzey Ruhr`da kalpler Filistin için beraber attý lerde haykýrdýlar. Annelerin “YETER ARTIK ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESÝN, BU SAVAÞA BÝR DUR DÝYECEK YOK MU” feryatlarý yürekleri sýzlattý ve gözyaþlarýna boðdu. Miting esnasýnda konuþma yapan Detmold DÝTÝB Gençliði ve IGMG Lage Gençliði medya ara- cýlýðý ile dünya müslümanlarýna þöyle seslendiler: “Ey müslüman ülkelerimiz, din kardeþlerimiz 2 haftadýr Gazze yanýyor, çocuklar ve kadýnlar acýma- haber rasýný ödeyerek aldýnýz. Bu güzellik Ýslamdan baþka hiç bir din ve inançta yoktur. Bu güzel anlayýþýnýzdan dolayý sizleri candan tebrik ediyorum dedi. Gazzede yardým çalýþmalarýný yürüten Milli Görüþ ve IHH Avrupa yetkilileriyle canlý telefon baðlantýsý, katýlýmcýlarýn göz yaþlarýna sebep oldu. Proðramda Misafir Hatip olarak konuþan Viyana Ýslam Federasyonu Baþkaný Muhammet Turhan, Önce Arapça sonra da Türkçe yaptýðý konuþmada ‘Soykýrým uygulayan Ýsrailin zulmüne sessiz kalan duyarsýz dünya yetkililerinin duyarsýzlýðýný lanetle kýnadý. Katýlýmcýlarý duygulandýrýp aðlatan bir de Rýdvan duasý yaptý. Program bu dua ile sona erdi. sýzca öldürülüyor, siz nasýl görmezden gelirsiniz” dediler. IGMG Detmold Din Görevlisi yapmýþ olduðu Arapça ve Türkçe dualar için eller semaya açýldý, kalbler Filistin için attý. Ardýndan yürüyüþ yapan müslümanlar sessizce evlerine daðýldýlar. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 açýklama 18:06 Uhr Seite 33 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir IGMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü: “Leipzig’te verilen baþörtüsü kararý þaþýrtýcý deðil Baden Württemberg Eyaleti artýk kendini Almanya’da ideolojik bir sekülerizm yolunun açýcýsý olarak görebilir” L eipzig Federal Yüksek Ýdare Mahkemesi, Baden-Württemberg Yüksek Ýdare Mahkemesi’nin Mart 2008’de verdiði tartýþmalý mahkeme kararýný onaylayarak, baþörtülü Müslüman öðretmenin temyiz yolunun kapatýlmasýna olan itirazýný reddetmiþ oldu. Mahkeme kararýn gerekçesinde davanýn temel bir anlamý olmadýðýný savundu. Ýslam Toplumu Millî Görüþ Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, karar vesilesiyle Baden Württemberg Eyaleti’ndeki siyasî sorumlularý þu sözlerle eleþtirdi: “Baden Württemberg Eyalet Hükümeti Almanya’da hukuk devletinin sekülerliðine büyük bir darbe vurdu. Eyalet Hükümeti böylece, Almanya’nýn tarafsýzlýða dayanan modeline aykýrý olan dünya görüþü ve ideoloji merkezli sekülerizmin, yani laiksizmin yolunu açmýþ oldu. Görünen o ki, bunlar yapýlýrken ortaya çýkmasý muhtemel sonuçlar da ciddiye alýnmadý. Kiliseler de sadece Müslümanlarý maðdur edeceðini umarak bu gidiþatý kýsmen ses çýkarmayarak desteklediler.” Üçüncü, IGMG olarak Baden Württemberg Eyaleti’nde öðretmenlerin baþörtüsüne yasak getiren kanun öncesi yaptýklarý uyarýlarý hatýrlatarak þunlarý söyledi: “Baden Württemberg Eyalet Hükümeti kendisini böylece, dinî kamusal hayatýn dýþýna itmek isteyenlerin maþasý haline getirmiþ oldu. Daha da trajik olaný bu geliþmelerin isminde ‘Hristiyan’ kavramýný taþýyan bir parti tarafýndan yapýlmýþ olmasýdýr. Bu açýdan baktýðýnýzda Leipzig’te verilen baþörtüsü kararý þaþýrtýcý deðil - Baden Württemberg Eyaleti artýk kendini Almanya’da ideolojik bir sekülerizm yolunun açýcýsý olarak görebilir”. IGMG Genel Sekreteri baþörtüsünü yasaklayan kanunlarýn çýkarýlmamasý talebini yineledi ve þunlarý söyledi: “Yasak getiren kanunlar Müslüman bayanlarýn iþ hayatýna entegrasyon çabalarýna vurulmuþ büyük bir darbedir. Bu tür kanunlar bir yandan eyaletlerin çoðunda Müslüman bayanlarýn öðretmenlik mesleðine girmelerini engellerken, diðer yandan yasaklamanýn verdiði mesaj özel sektörde dahi bu bayanlarýn iþ bulmasýna engel olmaktadýr. Bu anlamda biz eyaletlerdeki kanun koyuculara yönelik, devlet eliyle ayrýmcýlýða son vermeleri ve Müslümanlarýn dinî uygulamalarýný bir tehdit olarak deðil, bir zenginlik olarak kabul etmeleri çaðrýmýzý býkmadan yineleyeceðiz”. hayat 33 Þubat-Februar 2009 Safer 1430 IGMG’den son yapýlan entegrasyon araþtýrmasýnýn yansýtýlma biçimine eleþtiri: “Entegrasyon yetersizliði etnik veya kültürel arka planla ilgili deðil” “Zorluklar güç birliði ile aþýlmalý” GMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, Berlin Toplum ve Geliþme Enstitüsü tarafýndan “Kullanýlmayan Potansiyel – Almanya’da Entegrasyonun Durumuna Dair” adýyla yayýnlanan araþtýrma ile ilgili yaptýðý ilk açýklamasýnda, “Enstitü sorumlularý araþtýrma sonuçlarý ile ilgili açýklamalarýnýn ýrk veya dinle ilgili genellemeler içermemesine dikkat etmeliler” dedi. Üçüncü, özellikle araþtýrmanýn sonuçlarýnýn yansýtýlma þeklini eleþtirerek, konuyu dindarlýk ve entegrasyonda yetersizlik ile iliþkilendiren beyanlarýn bilimsel olarak ispat edilmediðini örnek gösterdi ve bu nedenle de araþtýrmanýn ciddiye alýnamayacaðýný kaydetti. Eðitim konusunda Türk kökenli göçmenlerde sorunlarýn varlýðýnýn bilindiðini, ancak bunun kesinlikle onlarýn kökenleriyle ilgili bir sorun olmadýðýný vurgulayan Üçüncü, “Araþtýrma sonuçlarýnýn yansýtýlýþ þekli, belli toplumsal gruplar sanki sýrf etnik kimlikleri veya dinleri nedeniyle baþarýsýzmýþ izlenimi veriyor. Aslýnda bugünkü durumun nedeni daha çok, özellikle sorumlularýn yýllardýr sosyal ve eðitim politikalarýnda gösterdikleri acziyetin getirdiði yanlýþ geliþmelerdir. Bunlar I birçok bilimsel araþtýrmanýn konusu olmuþ ve ispatlanmýþtýr” þeklinde konuþtu. Söz konusu araþtýrmada yer alan eyaletler arasýnda farklarýn da bunu doðruladýðýný kaydeden Üçüncü, örneðin Berlin’de yaþayan Türklerin eðitim seviyesinin Saarland’a göre yüksek olmasýnýn veya Berlin’in hem diplomasýz Türklerin en yoðun olduðu bölge hem de Türk akademisyenlerin en fazla olduðu yer olmasýnýn konunun karmaþýklýðýný gösterdiðini belirtti. Üçüncü ayrýca, bu açýdan bakýldýðýnda Saarland’daki sonuçlarýn bizleri þaþýrtmasý gerektiðini, zira bölgede etnik unsurlarýn fazla olmamasý ve dini derneklerin sayýsýnýn az olmasýna raðmen entegrasyonun düþük seviyede seyretmesinin, söz konusu seviyenin dini veya etnik aidiyetle ilgili olmadýðýný gösterdiðini vurguladý. Bunun yaný sýra araþtýrmanýn farklý göçmen gruplar arasýnda hiç karþýlaþtýrmaya konu olamayacak unsurlar içerdiðini belirten Üçüncü, þunlarý söyledi: “Bu araþtýrma çok sayýda yanýltýcý unsurlar içermekte ve böylece yanlýþ analizlere yol açmaktadýr. Esasen bu tür araþtýrmalarda sadece bilgi toplamada deðil, bilgilerin deðerlendirilmesinde de bilimsel ölçüler ol- masýna özellikle dikkat edilmeli ve sorunun kültürelleþtirilmesinden kaçýnýlmalýdýr. Kültürelleþtirme toplum içerisinde önyargýlarý sabitleþtirdiði için çok tehlikelidir. Tam da bu nedenle medya da bu tür araþtýrmalara eleþtirel yaklaþmalý ve sorumlu habercilik görevini yerine getirmelidir. Araþtýrma hakkýndaki haberlerin çoðunluðunun sadece kliþelerden ibaret olduðu gözden kaçmamaktadýr. Türkleri Almanya’da entegrasyon noktasýnda en baþarýsýz göçmen grubu olarak nitelemek, ne gerçeklerle baðdaþmakta ne de bu insanlarýn kendilerine bakýþýný yansýtmaktadýr.” Her þeye raðmen söz konusu araþtýrmanýn Türk kökenli toplumun toplumsal katýlým için daha yoðun çaba sarf etmesi gerektiðini ortaya koyduðunu belirten Üçüncü, özellikle ailelerin çocuklarýnýn eðitimiyle daha fazla ilgilenmeleri, çocuklarýn iyi eðitim alarak hem kendilerine hem de topluma hizmet edebilmeleri için eðitim sisteminin imkânlarýndan faydalanýlmasýnýn önemli olduðunu kaydetti. Ancak diðer taraftan göçmenlerin ve onlarýn kurduðu kurumlarýn hukukî eþitliði konusunda temel hususlarýn ihmal edildiðini vurgulayan Üçüncü, ayrýca toplumda çoðulculuk ve farklýlýklara saygý gibi hususlarýn büyük önyargýlara maruz kaldýðýný ifade etti. Üçüncü son olarak þunlarý ifade etti: “Tüm bu zorluklar güç birliði ile aþýlmalý, ancak bunu yaparken son yýllarda elde edilen baþarýlara ve bu yöndeki çabalara da gözümüzü kapamamalýyýz.” 32. sayi sayfalar 34 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 34 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 haber 2 aspirin, bir toka Kelheim’de Hoþ Bir Seda ve 5 kuruþ T .C Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn Ýsrail'in saldýrý düzenlediði Gazze'ye yardým için yurt genelindeki okullarda baþlattýðý yardým kampanyasýna Manisa'nýn Saruhanlý ilçesinden katýlan ilköðretim öðrencisinin zarfýndan iki aspirin, bir toka, 5 kuruþ ve duygu dolu mektup çýktý. Saruhanlý Milli Eðitim Müdürü Selahattin Baytar'dan alýnan bilgiye göre, okullarda baþlatýlan yardým kampanyasýna ait zarflar deðerlendirmeye alýndý. Komisyon üyeleri tarafýndan açýlan zarflarýn bazýlarýndan küçük miktarda para çýktý. Duygu dolu mektuplar, komisyon üyelerini duygulandýrdý. Bunlardan biri de Saruhanlý'nýn Büyükbelen Belde Ýlköðretim Okulu 4/A sýnýfý öðrencisi Gönül Gürlek'in (9) hazýrladýðý zarf oldu. Milli Eðitim Müdürü Selahattin Baytar, küçük Gönül'ün zarfýnda aspirin ve tokayý gören komisyon üyesi öðretmenlerin gözyaþlarýný tutamadýðýný belirterek, þunlarý kaydetti: ''Gazze'ye yardým amaçlý olarak okullarýmýzda öðrencilere daðýttýðýmýz zarflarý toplayýp oluþturduðumuz komisyon üyeleri tarafýndan açýlmasýna baþladýk. Zarflarýn bazýlarýndan çýkan hediyeler gerçekten yüreðimizi burktu. Zarflarýn tamamýna yakýnýndan para, kiminden duygu yüklü mektuplar çýktý. Ancak Büyükbelen beldesindeki öðrencimiz Gönül Gürlek'in zarfýndan iki aspirin, bir toka, 5 kuruþ ve bir de mektup çýktý. Bu manzara ve mektuptaki ifadeler ne kadar yardýmsever bir millet olduðumuzu bir kez daha ortaya koydu. Hem duygulandýk hem de sevindik.'' Gönül Gürlek'in öðretmeni Derya Yýlmazcan ise ''Gönül çok sessiz bir öðrencidir. Hiç yaramazlýðýný görmedim'' dedi. Okul Müdürü Süleyman Duracak ise böyle asil düþünceye sahip bir öðrencinin öðretmeni ve müdürü olmaktan duyduðu gururu dile getirdi. ''Zengin olsaydým bütün paramý onlara verirdim'' Gönül Gürlek, Gazze'deki insanlar, özellikle çocuklar için üzüldüðünü belirterek, ''Oradaki insanlar hastalanmýþ, hiç ilaç, ekmek, su yokmuþ. O yüzden okulumuz onlara yardým gönderdi. Ben de onlara üzüldüðüm için aspirin koydum. Mektubumda onlar için üzgüm olduðumu ve param olmadýðý için kendilerine aspirin gönderdiðimi yazdým. Zengin olsaydým bütün paramý onlara verirdim'' dedi. Gönül, mektubunda Gazze'dekilere þöyle seslendi: ''Haberlerde izledik ve ne kadar acý çektiðinizi gördük. Bu yüzden Büyükbelen'deki okul size para gönderiyor. Aðrý kesici aspirin gönderiyor. Zarfa aspirin, 5 kuruþ koydum. Çünkü biz de fakiriz. Aslýnda size 100 milyon koymak isterdim ama zengin deðiliz. Sizler de bize mektup gönderin. Bir daha yardým ederiz. Korkmayýn ve hep kaçýn, ölmeyin. Yavrularýnýza ve kendinize iyi bakýn. Pes etmeyin olur mu? Göndermek istiyorsanýz Gönül Gürlek 4/A Sýnýfý No: 709'a gönderin. Olur mu? Ben size kâðýt göndereceðim.'' Ýbret almasý gereken Müslüman zenginler nerede? T .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Almaya genelindeki DÝTÝB derneklerine yapmakta olduðu ziyaretlerine, Essen bölgesi Dortmund DÝTÝB Mengede Camii, Mainz bölgesi Wörth DÝTÝB Ulu Camii, Münih bölgesi, Schrobenhausen Fatih Merkez Camii, Wolnzach Camii, Mainburg Ýbrahim Hakký Hazretleri Camii, Langquaid Ulu Camii, Geisenfeld Fatih Camii, Neuburg-Donau Mevlana Camii, Kelheim Yeni Camii, Baar-Ebenhausen Mevlana Camii, Aichach Selimiye Camii, Günzburg Ulu Camii, Bobingen Bilal Habeþi Camii ve Friedberg Fatih Camii ile devam etti. Ziyaretleri çerçevesinde kendisine eþlik eden T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel ile birlikte, Kelhheim DÝTÝB Yeni Camii’ne de uðrayan Arslan’a, burada derneðin faaliyetleri ile ilgili olarak bir brifing verildi. Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel yaptýðý konuþmasýnda, Kelheim DÝTÝB Yeni Camii’nin, eðitim faaliyetleriyle her zaman ön plana çýktýðýný belirterek derneðin, Din Hizmetleri Müþavirliði ve DÝTÝB iþbirliði ile organize edilen yarýþmalarda genellikle baþarýlý olduðunu söyledi. Temel, bu baþarýlý çalýþmalarda görev süresini tamamlayýp Türkiye’ye dönen Din Görevlisi Ali Kurttekin’in payýnýn büyük olduðunu ifade ederek, kendisine teþekkür etti. Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan da konuþmasýnda, “Gittiðim her yerde vatandaþlarýmýzýn yoðun ilgisiyle kar- þýlaþýyorum. Bu hizmetler, fedakar insanlarýmýzýn fahri çalýþmalarý sayesinde baþarýlý bir þekilde devam ediyor. Sizlerin desteði, din görevlilerimizin de gayretli çalýþmalarý ile Almanya’da son derece saygýn bir konuma sahibiz. Ben bir kez daha teþkilatýmýzýn bu günlere gelmesinde emeði geçen herkese þükranlarýný arzediyorum. DÝTÝB derneklerimiz, Almanya genelinde verdiði hizmetlerle adeta birer eðitim ve kültür merkezleri konumuna gelmiþlerdir. Dil kursundan, derslere yardým kurslarýna kadar, dini bilgiler kurslarýndan, eðitim ve kültür kurslarýna kadar, her alanda her milletten insana eðitim veriyoruz. Hizmetteki anlayýþýmýz, insana verilen hizmetin, Hak’ka verilen hizmet olduðudur” dedi. Arslan’ýn Dernek Ziyaretleri Bütün Hýzýyla Devam Ediyor T .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan DÝTÝB derneklerine yaptýðý ziyaretlerine, Frankfurt bölgesinde bulunan Borken, Melsungen, Bebra, Bad Hersfeld, Biedenkopf ve Fulda ile devam etti. Borken DÝTÝB Akþemseddin Camii Din Görevlisi Muhsin Saylan ve Dernek Baþkaný Recep Akdað, Melsungen DÝTÝB Merkez Camii Din Görevlisi Murat Bozkurt, Bebra DÝTÝB Mimar Sinan Camii Din Görevlisi Mahmut Taþoðlu, Bad Hersfeld DÝTÝB Yeni Camii Din Görevlisi Ömer Faruk Sayar ve Dernek Baþkaný Sabri Ekici, Fulda DÝTÝB Ýmam-ý Azam Camii Din Görevlisi Mustafa Öztürk ve Dernek Baþkaný Ramazan Taktak, Biedenkopf DÝTÝB Yunus Emre Camii Din Görevlisi Nihat Kircalioðlu ve Dernek Baþkaný Recep Çoban’dan yaptýklarý faaliyetler, dini bilgiler kursla- rýna devam eden öðrencilerin durumu ve 2009 yýlýnda planlanan programlarla ilgili ayrýntýlý bilgi alan Arslan, gerçekleþtirilen hizmetler ve bu hizmetlere destek veren dernek baþkanlarý ve yöneticileri ile cemaate ayrýca teþekkür etti. Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan’ýn ziyareti, Borken DÝTÝB Akþemseddin Camii’ndeki saz kursuna devam eden vatandaþlara yaptýðý ziyaretin ardýndan sona erdi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr haber T Seite 35 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir .C. Frankfurt Baþkonsolosluðu e-Konsolosluk hizmetlerinin yaygýnlaþtýrýlmasýna yönelik Türk Kültür Merkezi´nde bir toplantý düzenledi. Toplantýya Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan SAYGILI, Din Ateþesi Galip AKIN Konsolosluk görevlileri ve Hessen Eyaletinde bulunan DÝTÝB baþkanlarý ve Din görevlileri katýldý. Toplantý Ýstiklal Marþý ve Din Ateþesi Galip hayat “e-konsolosluk” hizmeti tanýtým toplantýsý yapýldý AKIN´ýn konuþmasý ile baþladý. Daha sonra Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan SAYGILI e-konsolosluk hakkýnda bilgi verdi. Saygýlý; “Yurtdýþýnda yaþayan vatandaþlarýmýza internet üzerinden sunduðumuz hizmetlerin kalitesinin arttýrýlmasýna ve kapsamýnýn geniþletil- mesine yönelik çalýþmalarýmýz çerçevesinde e-konsolosluk sitesinde geniþ çaplý yenilikler yapýlmýþtýr. Dinimiz bilime çok açýk bir dindir. Dolayýsý ile dinimizin ilk emri OKU’dur. Konsolosluk binamýzý restore etsek ya da büyütsek dahi yine de kuyrukta bekleme du- Uyumsuzluðun Faturasý Yine Türklere Kesildi G eride býraktýðýmýz günlerde Almanya’daki deðiþik etnik kökene sahip göçmenlerin uyum meselesi üzerine yapýlan kapsamlý bir araþtýrmanýn neticeleri kamuoyunun bilgisine sunuldu. Araþtýrmaya göre en “uyumsuz” azýnlýk Türklerdir. Her zaman olduðu gibi bu sefer de faturanýn Almanya Türk azýnlýða kesilmesi bizim açýmýzdan sürpriz olmadý diyen ATÝB Genel Baþkaný Selahattin Saygýn, konuyla ilgili yaptýðý basýn açýklamasýnda þöyle dedi: Takriben üç milyona yakýn nüfusuyla, Almanya’daki göçmelerin en büyük kesimini oluþturan Türkler, ayný zamanda 3,5 milyon civarýndaki müslüman azýnlýðýn da kahýr ekseriyetini teþkil etmektedirler. Durum böyle olunca, Almanya’nýn göçmenlerle ilgili her meselesinde Türkler adeta mercek altýna alýnarak deðerlendirme yapýlmaktadýr. Sözkonusu raporda da, Türklerin ne derece uyum saðladýklarý veya 35 Þubat-Februar 2009 Safer 1430 saðlayamadýklarý, diðer azýnlýklara göre kýyaslanarak karara varýlýyor. Özellikle Avrupa’nýn kendi kültür coðrafyasýndan gelen azýnlýklarla Türkleri kýyaslamak; insaf ölçülerinden ve realist bir yaklaþýmdan uzaktýr. Onyýllarca bir göçmen ülkesi olduðu gerçeði kabul görmemiþ, göçmenlerle görüþülmeden hayata geçirilmek istenen “uyum politikalarý” iflas etmiþ bir ülkede yaþayan ve bütün araþtýrmalarýn ortaya koyduðu gibi, en fazla ayýrýmcýlýða maruz kalan Türk azýnlýðýn uyumla ilgili durumu, bu gerçekler dikkate alýnarak deðerlendirilmelidir. Bundan baðýmsýz olarak, “uyum”dan hangi tarafýn veya kimin ne anladýðý konusunda da ciddi görüþ ayrýlýklarý var. Almanya Türk azýnlýðýn kendi üzerine düþen görevlerini tamamýyla yerine getirdiðini iddia etmiyoruz. Tam tersine, özellikle eðitim ve lisan konusunda acilen telafi etmesi gereken eksiklikleri olduðunu kabul ediyor ve biz de ATÝB olarak bu istikamette, kurulduðumuz günden beri gayret sarfediyoruz. Ama bardaðýn dolu tarafýný da görmek lazým: Bu olumsuz þartlar altýnda, Türk kökenli göçmenlerin Almanya’yý kendilerine yeni vatan edindikleri, eðitim seferberliði baþlattýklarý ve iþdünyasýnda, sanatta, siyasette aktif görevler üstlendiklerini de görmek gerekir. Özellikle kültürel farklýlýðýndan dolayý ötekileþtirilen, kültürler çatýþmasýnda “malzeme” olarak kullanýlan, birçok menfiliklerin adresi olarak gösterilen Türk azýnlýðýn birazcýk da olsa, bu toplumun bir parçasý olarak kabul görmeðe, adil muameleye ve sýcak bir ilgiye ihtiyacý var. Bize göre uyumun sihirli anahtarý, farklýlýðýna raðmen kabul görmektir. Almanya henüz bu konuda üzerine düþeni maalesef yerine getirmemiþtir. rumu oluyor. Bundan böyle, sayfalarýmýza baðlanmak için üye olma þartý aranmamaktadýr. Konsolosluk iþlemleri ile ilgili ayrýntýlý bilgilere eriþilmek istendiðinde hangi ülkeden ve hangi konsolosluk görev bölgesinden baðlandýðýnýn kaydedilmesi yeter- lidir. Bu seçim yapýldýktan sonra, konsolosluk iþlemleri bilgileri, o ülkeye özel verilerle ekrana taþýnmaktadýr. Buna karþýlýk, interaktif iþlem yaptýrmak için siteye üye olmak gerekmektedir. Doðum, Nüfus, Evlilik, Askerlik, Noterlik ve Vatandaþlýk ile ilgili iþlemlerinizi internet orta mýnda yapabilirsiniz.” dedi. • Geniþ bilgi için: www.e-konsolosluk.net adresini ziyaret edebilirsiniz. Saygýlý ve Arslan, Darmstadtlý gençlerle biraraya geldi F rankfurt bölgesinde faaliyette bulunan Darmstadt DÝTÝB Merkez Camii’nde, gençlik kollarý tarafýndan, “Tanýþma Günü” adlý bir program düzenlendi. Programa, T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý, T.C. Berlin Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Frankfurt Baþkonsolosluðu Muavin Konsolos Ferit Orçun Baþaran, Din Hizmetleri Ateþesi Galip Akýn, Çalýþma Ateþesi Kemal Savaþ ile çoðunlu- ðunu gençlerin oluþturduðu çok sayýda davetli katýldý. Din Görevlisi Kerim Þükrü Ünlü tarafýndan sunulan program, Gençlik Kollarý Sekreteri Ayþe Nur Kaya’nýn, Ýstiklal Marþý’nýn 10 kýtasýný ezbere okumasý ve ardýndan Azim Semizoðlu’nun duygulu þiiriyle baþladý. Darmstadt DÝTÝB Merkez Camii Dernek Baþkaný Fuat Kurt bir selamlama konuþmasýyapti. Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, toplantýda birr konusma yaptý. T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý ise, gençlerin ve genç düþüncenin öneminden bahsederek; “Gençlerin böyle çalýþmalar yapmalarý ve etkin olmalarý çok memnuniyet vericidir. Kendilerini kutluyorum” dedi. Program, bayanlar kolunun hazýrladýðý ikramýn davetlilere sunulmasýnýn ardýndan, Darmstadt DÝTÝB Merkez Camii “Saz Grubu”nun söylediði birbirinden güzel türkülerle sona erdi. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 36 Padiþahýn biri, - Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altýn vereceðim! demiþ. Yalancýlar, hemen saraya koþuþturup baþlamýþlar yalana; - Bir kuþ, aslaný kapýp yuvasýna götürdü. - Bunun neresi yalan?.. Kuþ kartaldýr, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptý mý götürür tabii!.. - Komþu ülkede bir eþeði kral yaptýlar!.. - Ülkenin kralý, pencereden bakýnýrken tacýný düþürmüþ. Taç da pencerenin altýndaki eþeðin baþýna geçmiþ. Taç kimin kafasýndaysa, kral odur tabii!.. - Padiþahým, ben gökyüzüne bir ok attým. Altý ay sonra geri döndü! - Senin ok bir aðacýn üstüne düþmüþtür. Aðaç, sonbaharda yapraklarýný dökünce, takýlacak yer bulamayýp yere inmiþtir. Böylece padiþah, her yalana gerçek bir bahane bulmuþ ve kimse padiþaha bu yalandýr dedirtememiþ. Ama bir gün bir Kayserili gelmiþ; Padiþahým, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altýn almýþtýn. Þimdi geri almaya geldim. Yalandýr dersen ödülümü ver. Yalan deðil dersen borcunu öde!.. Kayseri`li ve Terzi ]Kayseri`li Ali`ye babasý hayat dersi veriyormuþ oðlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarýsýndan fazla verme. Ali birgün terziye takým elbise diktirmiþ. Kayseri`li sormuþ borcum nedir? Terzi cevap vermiþ 6 milyon . Kayseri`li mümkün deðil 3 milyon demiþ. Terzi kurtarmaz 4 milyon demiþ. Kayseri`li mümkün deðil 2 milyondan fazla vermem demiþ. Terzi lanet olsun tamam demiþ. Bu sefer Kayseri`li 1 milyondan fazla vermem demiþ. Terzi sinirlenmiþ para falan istemiyorum al elbi- 18:06 Uhr Seite 36 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Kayseri Fýkralarý seni defol demiþ. Kayseri`li bir takým elbise daha dikmezsen þurdan þuraya gitmem demiþ. Nallarý Dikmiþ Padiþah bir gün atýyla kýr gezintisi yaparken seyislerine demiþ ki: -Bu atý çok sevdiðimi bilirsiniz. Bu atýn ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atýma çok iyi bakacaksýnýz. Aradan birkaç yýl geçmiþ, seyisler bakmýþlar ki padiþahýn atý ahýrda ölmüþ. Seyislerden biri padiþahýn sözünü hatýrlamýþ, telaþlanmýþlar, ne yapacaklarýný bilememiþler. Birinin aklýna Ýncili Çavuþ gelmiþ, bu iþi ona danýþalým demiþler. Ýncili’ye varmýþlar, durumu anlatmýþlar. Ýncili demiþ ki -Ben bu iþi çözerim, siz iþinize gücünüze bakýn. Ýncili, padiþahýn huzuruna varmýþ. -Padiþahým, senin bir küheylan vardý ya... -Evet... -Ahýrda gördüm. Yanýna yaklaþtým. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nallarý da havaya dikmiþ öylece duruyor. -Yahu sen þuna öldü desene! -Padiþahým ben demedim, sen söyledin öldüðünü. Bir ceza vereceksen kendine ver.. Topum Tüfeðimi Geri Ver Çanakkale Muharebesinde Kayseri`li bir nefer topunun baþýna nöbete gelmiþ. Muharebenin þiddetli bir zamaný deðilmiþ, þurada bir abdest tazeleyim demiþ. Tüfeðini de topun üzerine býrakmýþ. -Topum, tüfeðimin emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiþ. Bu sýrada komutan gelmiþ, bakmýþ ki topun baþýnda kimse yok, bir de nefer tüfeðini topun namlusuna asmýþ. Çok hiddetlenmiþ, þu tüfeðini alayým da hesabýný versin bakalým diye kýzýp köpürmüþ ama tüfeði de topun namlusundan bir türlü sökemiyormuþ. Komutan: -Ulan uyanýk Kayseri`li bu tüfeðe ne yaptýnda sökülmüyor böyle diye düþünürken Kayseri`li de çýkagelmiþ. Komutan açmýþ aðzýný yummuþ gözünü, demediðini býrakmamýþ. -Þu tüfeði de nasýl yapýþtýrdýysan sök yerinden demiþ. Nefer: -Yapýþtýrmadým komutaným demiþ. Topa yaklaþmýþ: -Topum tüfeðimi geri ver demiþ ve komutanýn þaþkýn bakýþlarý arasýnda tüfeði almýþ. Komutanýn gözleri yaþarmýþ, askeri kucaklamýþ ve onunla helalleþip yanýndan ayrýlmýþ. Eski Araba Ýki tane çiftçi; biri Adana`lý diðeri Kayseri`li, sohbet ediyorlarmýþ; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar.. Adana`lý baþlamýþ: -Bizim orda sabah güneþ doðmadan biniyoruz arabaya, akþam oluyor biz hala çiftliðin öteki ucuna yetiþemiyoruz demiþ... Kayseri`li de bunun üzerine, -Yav bizim de vardý öyle eski bi arabamýz, ama geçenlerde satýp yeni modelini aldýk... 58 kayserili veeeee Bir uçakta 58 kayserili ile 1 laz yolculuk yapýyorlarmýþ kaptandan bir ses gelmiþ uçaktaki aðýr eþyalarýn hepsini atýn yoksa düþecez bunun üzerine tüm aðýr eþyalar atýlmýþ. 10 dak sonra kaptan tekrar seslenmiþ uçaðýn sað kanadýný koparmak zorundayýz yoksa düþecez kanadýda koparmýþlar. sonra kaptan tekrar seslenmiþ sol kanadýda koparacaz. uçak kanatsýz ilerlerken kaptan seslenmiþ kusura bakmayýn ama uçaðýn alt kýsmýný kesmezsek hepimiz ölecez tüm yolcular yukarýdaki tutacaklara tutunmuþlar ve alt kýsým kesilmiþ. yolculuk devam ederken kaptan bu son isteðim malesef kontrolü saðlayamýyoruz o yüzden içinizden 1 kiþinin atlamasý lzým der bunun üzerine 58 kayseliri laza döner laz ise þöyle der baþýný sallayarak tamam tamam anladým ama hani alkýþ der kayserililerde alkýþlar. Ýþ Arayan Gayserili Bir gün Kayserilinin biri Ýstanbul`a iþ aramaya gider ve gezerken fabrikanýn birinde iþ ilaný görür güvenliðe gider oda müdürün yanýna gönderir. Selamýnaleyküm der ve müdürün odasýna girer müdürde Aaleykümselam der buyur nasýl yardýmcý olabilirim diye adama sorar. Adam; -Ben iþ müracaatý için geldim der. Müdür adamýn konuþmasýndan Kayserili olduðunu anlar ne iþ yaparsýn diye sorar. Adamda ne iþ olursa yaparým yeterki iþ olsun der.Müdür gülmeye baþlar, adam müdür gülünce acaba yanlýþ bir þey mi söyledim der. Kendi kendine müdür hemþerim sen nerelisin der, adam Gayseriliyim deyince müdür yine güler adam niye gülüyorsunuz deyince müdür bende Gayseriliyimde ondan gülüyorum. Adam dayanamaz sorar müdürüm sen kaç senedir burda müdürsün? Müdür 3 senedir niye sordun? Adam daha bu fabrikayý 3 senedir üstüne yürütemedin mi sen nasýl Gayserilisin deyince müdür yürütmeye yürütecektim de fabrikanýn sahibi de Gayserili.. Süs Eþyasý Bir yabancý elçiyi padiþah kabul edecekti. fýkralar Bu elçi, ülkesinin çok varlýklý olduðunu göstermek Ýçin; ne kadar altýn, inci, elmas gibi süs eþyasý varsa, bunlarý üstüne baþýna takýp takýþtýrýp huzura çýkmak istedi. Saray görevlileri bu adamýn yaptýðý garipliðin önüne geçmek istiyorlardý ama ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. Hemen akýllarýna Ýncili çavuþ geldi: -Aman çavuþ, þu adamý sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap þu haline engel ol. Ýncili, “Çaresini buluruz” dedi. Bir süre düþündü. Sonra altýn - inci karýþýmý sedef kakmalý bir çift takunyayý onun gireceði tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunlarý görünce þaþýrdý. Çýkýnca Ýncili Çavuþ‘a sormadan edemedi: -Altýn, inci, sedef kakmalý nalýn tuvalete konulur mu? Yazýk deðil mi? Ýncili, taþý gediðine koyacaðý zamaný bulmuþtu. Hemen cevabýný yapýþtýrdý: -Bizim padiþahýmýz böyle süs eþyasýna deðer vermez. Elçi, verilen cevabý duyunca, üzerine bakýndý, sonra sessizce bunlarý çýkarýp, huzura girdi... Kayserili ve Kýbrýslý Rum Kayserili birisi Kýbrýsa göç etmiþ. Orada Rum komþularýda varmýþ. Ancak Rum komþularý bizim Kayserilinin tarlasýný yol olarak kullanýyorlarmýþ. Kayserili bu iþe çok kýzmýþ ve tarlaya þöyle bir ilan asmýþ. “Bu tarladan geçenleri döverim” Birgün bir Rum eþeði ile geçiyormuþ. Kayserili çevirmiþ demiþ; sen bu ilaný görmedin mi? Rum demiþ gördüm. Baþlamýþ Kayserili eþeði dövmeye rum demiþ ki; -Ya sen salak mýsýn, niye eþeði dövüyorsun? Kayserili; -Önce seni dövmeye baþlarsam eþek sýranýn kemdisine geleceðini anlar ve kaçar. Ben bu yüzden önce eþekten baþladým. 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr özel köþe Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir M. Salih AYDIN KARAMANLI KARASAKAL HOCA UÇMUÞ HABERÝ YOK!!! Zamanýn birinde bizim Karamanlý Karasakal Hoca köyün birine hoca olur. Aradan bir zaman geçtikten sonra köylüler hocaya gelirler ve: -Hoca bu gece ne müthiþtin caminin tabutuyla köyün üzerinde dolaþýyordun. Bizim hoca þaþkýn kendiside yeni duyuyor: -Ben mi uçmuþum. -He hocam o ne kerametti öyle. Hoca söylene söylene caminin yolunu tutar: Mürþit uçmaz ama mürid uçurur. ALLAH RIZASI ÝÇÝN ETLÝ EKMEK ALIN Babam bir zaman yalnýz izine gitti. Mübarek Ramazan ayý Ramazan orucu tutuyoruz. Birgün babam Karaman`da dolaþýrken bakýyorki akþam yaklaþýyor hemen bir fýrýna gidiyor ve 50 yarým etli ekmek yaptýrýyor. Zannediyorki bizde izindeyiz o zamanlar hepimiz evdeyiz. 7 kardeþ ana baba etti 9. Bir de gelen olursa ancak yeter diye düþünüyor. Bir fýrýnda etli ekmeði yaptýrýp fýrýndan dýþarý çýkýyor sonra da kafa týnlýyor: -Eyvah ben ne yaptým çocuklar Almanya`da ya diye düþünüyor ve Karaman`ýn en eski parkýnýn bir köþesine durup millete baðýrýyor: -Allah rýzasý için almadan geçmeyin.. AÐLAMAKTA BÝR SANAT Yer Almanya millet almanya`ya yeni gelmiþ ama babam Almanya`ya geldikten 6 ay sonra annemi Almanya`ya getirdi. Tabi ev tutmanýn avantajý ile keyif yerinde. Ogün bayram sabahý bayram namazýndan sonra bayram yemeði yiyecekler. Bayram namazýndan sonra kardeþten üstün tuttuðu arkadaþý Muammer Seite 37 hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 Hacarabýn Serüvenleri [email protected] abi ve halamýn kocasý eniþtem eve geliyorlar. Yemek ortaya geliyor babamýn kardeþi gibi sevdiði Muammer abi baþlýyor aðlamaya: -Benim yavrularým acep þimdi ne yer ben burda kuþ sütüne kadar yiyorum. Arkasýndan halamýn kocasý da ayný þekilde aðlamaya baþlayýnca babam yalnýz kalýyor ve baþlýyor oda aðlamaya sonra da olayý bize þöyle anlatýyor: -Ne yapayým ayýp olmasýn diye ben de aðladým. BABA BENÝM KURBANI DA ÖDEDÝN MÝ? Kurban bayramý yaklaþmak üzere yani son Cuma namazýný kýldýk. Kardeþim Hüsnü kurban listesine bakýyorki, babamýn ve annemin kurbaný ödenmiþ ama kendi kurbaný ödenmemiþ, babamýn kulaðýna yaklaþýyor ve: -Baba benim kurbaný da ödedin mi? Babamýn bir bakýþý varki görmeye deðer Kardeþime: -Ulan üç kaðýtçý daha hacca götürdüðüm parayý vermedin ben sana borçlumuyum… BABAM KENDÝNÝ NASIL VURDU? Babam yine zamanýn birinde ava gider. Oda kendi tüfeði yok dedemin üsten doldurmak tüfeðiyle. Babam küçük halamýn kocasýný da yanýna alýr dolaþmaya baþlarlar. Tam yürürlerken bir ördek sürüsü kalkar babam basar tetiðe ördek bir tarafa düþer babam bir tarafa. Eniþtem koþar gelir: -Kayýn ne oldu diye baðýrýr. Babamýn yüzünü gö- 19 rünce gülmeye baþlar çünkü babamýn yüzü baruttan simsiyah olmuþ. Doldururken barutu fazla koyduðu için… HAYALET HACARAP Babam ikinci hacdan dönünce beraberinde bir Arap elbisesi getirir. Ertesi sene Ramazanda beraberinde getirdiði elbiseyi giyer. Bembeyaz kefen gibi teravih namazý kýlmaya gider. Eve gelirken çocuk bahçesinden geçmekte iken komþunun oðlu babamý bembeyaz görünce içini bir korku kaplar ve tabana kuvvet yatýrývermiþ kaçmýþ. Babam bu çocuða ne oldu demiþ. Arkasýndan babam da koþmaya baþlar tabi çocuk þok geçirir, evlerine zor varýr. Sonra babam çocuðun kendinden kaçtýðýný anlar. FISILTI GAZETESÝNÝN GETÝRDÝKLERÝ 2 Geçen sayýlardan birinde yazmýþtým. Gurbetçi kardeþlerimizin baþýndan geçenleri, þimdi kaldýðýmýz yerden devam edelim. Yine zamanýn birinde kardeþimizin biri izine gidiyor ayaðý yorulunca da gaz pedalýnýn üstüne taþ koyuyor. Tabii Yugoslav polisi durduruyor ama araba hala baðýrýyor. Polis bir de ne görsün pedalýn üstünde kocaman bir taþ. Çat, pat Türkçe soruyor bizim vatandaþa: —Bu ne komþu? Bizimki lafý patlatýyor: —Ayaðým yoruluyor komþu… Cezayý yeyince ayaðý hiç yorulmuyor artýk. Tabiî ki bunlar bizim vatandaþlarýn buluþlarý patentlemek lazým. Yine bir baþka yere ve bir baþka zamana taþýnalým. Döküm ocaklarýnda temizlik yapýlacak bizim vatandaþ ve bir Alman beraber temizleyecekler. Alman Türk`e diyor ki: —Ben aþaðý inince oksijen tüpünü kapatma iþaretle birlikte anlatýyor. Bizim vatandaþ da tamam anlamýnda kafasýný sallýyor. Adam aþaðýya inince baþlýyor temizliðe bizim vatandaþ oksijeni kapatýyor. Adam kývrýlmaya baþlýyor. Neyse ki vatandaþ yanlýþýný anlýyor da oksijeni açýyor. Adam da ölmekten kurtuluyor. Olaylara devam ediyoruz. Yer Ehringhausen benim çalýþtýðým firma. Firmada Aksaraylý Asým abi vardý rahmetli oldu. Bir de Yozgatlý Ali abi vardý o da rahmetli oldu. Yozgatlý Ali abi sabah vardiyasýnda Asým abi ise öðlen vardiyasýnda o zamanlar millet bekâr evlerinde kalýyor. Asým abi öðle vardiyasý bitince sen tut Yozgatlý Ali abinin odasýna gir çalar saati 5 saat geri al. Tabii zil çalýnca Yozgatlý Ali abi apar topar iþe koþuyor. Varsa ki gece vardiyasý çalýþýyor, millette Ali abiyi görünce: —Ne o Ali abi uyuyamadýn mý? Diyorlar. O da: Ne uyumasý iþe geldim. Millette: —Ali abi saat daha bire gelmedi deyince kart bastýðýmýz saatin yanýna koþu- 37 yor bir de ne görsün oyuna geldiðini anlýyor da tekrar yatmaya gidiyor. Ertesi gün Asým abi Ali abinin yanýna gelip kaynamaya, fokurdamaya, gülmeye baþlýyor. Ali abi de arkasýna düþüyor sonra bir kahve ýsmarlýyor da barýþýyorlar. Gelelim asýl konumuza geçenlerde yine Ýrfan kardeþle dolaþýrken bana: —Sana bir þey anlatacaðým dedi. Ben de: —kimden? dedim. Ýrfan`da: —Hacý Öztürk kendisi anlattý ve sakýn Salih abiye anlatma dedi. Ama anlatýyorum bakalým beðenecek misin dedi. Ben de: —Anlat bakalým ne yapmýþ dedim. Þimdi Ýrfan`ý dinliyoruz. Hacý Öztürk`ün vardiyesi bitince iþten çýkmýþ bakmýþ ki, yaðmur sel olmuþ yaðýyor. Þemsiyede yok. Kendisini herhangi bir otobüse atýyor. Zannediyor ki her otobüs Dallheim`e gidiyor. Ama olacak iþte bindiði otobüs tam ters istikamete gidiyor Garbenheim. Tabi bizim Hacý Öztürk ister istemez Garbenheim`da iniyor. Ýki kilometre yerine dört kilometre yürüyerek o yaðmurda sucuk gibi sýrýl-sýklam oluyor. Eve varýnca da kendi durumuna kendi gülüyor. Ýrfan bunu anlatýnca hemþerin ayvayý yedi dedim ve yazdým. Ama ben söylemedim yazmadým kuþlar getirdi unutmayýn. Gününüz mutlu, ömrünüz kutlu, yarýnýnýz umutlu, sýhhatiniz afiyetli yüzünüz hep gülsün efendim saðlýcakla kalýn. 32. sayi sayfalar 38 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 38 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Þubat-Februar 2009 Safer 1430 bulmaca 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 39 32. sayi sayfalar 30.04.2009 18:06 Uhr Seite 40
Benzer belgeler
PDF SAYI 31 - Hayat Online
ve katliamda yetim kalmýþ çocuklar
için yetim projeleri, evleri yýkýlmýþ
ve sokakta kalanlar için kardeþ aile
projeleri düzenlenmektedir. Bizim
tavsiyemiz bu tür projelere katkýda
bulunarak hem bu ...
PDF SAYI 23 - Hayat Online
Muhakkak bu sivil teþkilatlar
arasýnda zaman zaman yanlýþ hareketlerde bulunanlar olabilir. Ama
bunlarýn yanlýþlýklarý var ise kanun
çerçevesi içerisinde düzeltilmelidir.
Uyum noktasýnda sivil teþk...