I - Kısa Tarihi ve Efsaneler - tuyib-der
Transkript
I - Kısa Tarihi ve Efsaneler - tuyib-der
DİZİN Sayı 25 - MAYIS-HAZİRAN 2015 bu sayımızdaki bazı başlıklar mutfakların hijyenik tasarımında stewardların yeri 08 TÜYİB DER İKTİSADİ İŞLETMESİ Tüm Yiyecek İçecek Bölümleri Temizlik ve Malzeme Teminatçıları Derneği İktisadi işletmesi TÜYİB-DER MÜDÜRÜ VE GÖRSEL YÖNETMEN Mehmet İLHAN 0530 923 14 23 [email protected] YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Erol AYDIN 0542 427 72 92 Baskı: Doğa Matbaa 0212 612 61 70 Baskı Tarihi: 01.06.2012 Yerel Süreli / 2 Aylık Dergide yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Yazılar, kaynak gösterilerek yayınlanabilir. TÜYİB-DER PERPA - B Blok 13. Kat NO: 2336 çevre dostu stewardlar 12 dünyanın en büyük 8 kahve şehri 16 18 çay - I kısa tarihi ve efsaneler DANIŞMA KURULU Nedim AKBAYRAK Mustafa EMİRLİ The Marmara Otel Ecolab 18 22 Rafet İNCE Wyndham Kalamış bir kayıp yaz aşkını; elsa’yı ararken 26 ‘beyaz adam’ı görmek , tanrıyı görmek demek Memet KAYA Homatex Mete KOÇAK Ceylan Intercontinental 42 32 Doç. Dr. Nezih MÜFTÜGİL Turkish DO & CO nevzat ateş söyleşisi 40 46 zenginleştirilmiş hava Mayıs / Haziran - 2014 - Sayı: 21 dalışı Steward 2 54 48 maltepe beyrut nostalji 62 53 otellerde tasarım ve konfor 64 62 horesu az kar çok bereket 64 68 fotoğrafta ortak akıl 66 78 REKLAM DİZİNİ GALERİ KRİSTAL ........................................................ Ön kapak iç PAŞABAHÇE ................................................................................. 1 MILE............................................................................................... 3 ALTINBAŞAK................................................................................. 5 KÜLSAN ........................................................................................6-7 PORLAND ..................................................................................... 11 WINTERHALTER .......................................................................... 15 ACCOLINK .................................................................................... 21 PROMES .................................................................................. 24-25 VİP ............................................................................................. 29 KAPP ............................................................................................. 33 SEALED AİR.................................................................................. 41 MITTERTEICH ......................................................................... 44-45 HİT MUTFAK ................................................................................. 61 ROBOT-COUPE ............................................................................ 63 ÇEÇEN PLASTİK .......................................................................... 65 SİRHA ............................................................................................ 71 FEBA GRUP .................................................................................. 75 NATUREL ...................................................................................... 77 YAKAMOZ ..................................................................................... 85 CAMBRO .................................................................... Arka kapak iç GÜREN METAL ............................................................. Arka kapak Stewarding Eğitiminin Önemi Stewarding Importance of Training Y aza merhaba diyerek satırlarıma başlamak istiyorum. Değerli okuyucularımız; derneğimiz, sizlerin de takip ettiği gibi artık adından sıkça ve pozitif olarak bahsedilen bir dernek olduğunu gösterdi. Biz TÜTİBDER olarak şimdiye kadar diğer derneklerin yapamadığını yapmak, yaptıklarımızı aksatmadan devam ettirmek arzusundayız… Değerli okurlarımız, sizlerin desteklerine her zaman ihtiyaç duymaktayız. Sizlerin desteklerini hissettiğimiz zaman çok daha güçlü olduğumuzu düşünüyoruz. Dergimiz aracılığıyla otellerin insan kaynakları ve eğitim bölümlerine de bir şeyleri duyurmak istiyorum. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Sayın insan kaynakları ve eğitim müdürlerimiz; bünyenizdeki stewarding çalışanlarınıza, yaptıkları işlerde daha bilgili olabilmeleri için çok kısa bir tarihte eğitim ve seminer vermeye başlayacağız. Vereceğimiz eğitim ve seminerler sonrasında stewarding çalışanlarınca edinilecek sertifikaların Türkiye ve tüm Avrupa’da geçerliliği olan bir belge olması için çalışmalarımız sürüyor. Bünyenizde bulunan elemanların bilgili ve sertifikalı olmaları için lütfen sizlere yapacağımız duyuru ya da duyurulara duyarlı olunuz. Unutmayınız ki bir otel bütçesinin en az yüzde kırkı yiyecek içecek bölümü tarafından kullanılır. Dolayısıyla yiyecek içecek bölümünde kullanılan tüm malzemelerin sorumluluğu stewarding departmanlarında olduğu için sizlerin bu konuya ilgi duyacağını düşünerek saygılarımı sunarım. Steward 4 Stewarding departmanına ilgiyi arttırmaz iseniz gelecekte otellere steward bulmak gerçekten çok zor olacak. Gelin sizler de yardımcı olun, biz dernek olarak sizlerin yükünü hafifletelim. Değerli okurlarımız, bir de bize her zaman destek veren firmalara çok teşekkür etmek isterim. Yapacağımız etkinlikleri lütfen bizimle paylaşın, bizler de sizlere destek olalım. Biz varsak hizmet tamdır Bizler iyi değiliz, en iyiler bizleri tercih ediyor Saygılarımla Başkan Erol Aydın I want to start my words saying hello to summer. Dear readers; as you also follow up our association has already become an association frequently and positively referred. In TÜTİBDER we aim to perform what other associations cannot do and to continue our performance without interruption. Dear readers, we always need your support. We think that when we feel your support we become much stronger. Through our magazine I would like to notify human resources and training departments of hotels about some issues. Dear human resources and training managers; we will start delivering training and seminars to your stewarding employees in order to ensure that they have more knowledge in their works in a very short time. Our efforts continue to ensure that certificates which we will give to your stewarding employees after training to be a valid document in Turkey and all over Europe. For your employees to be knowledgeable and certified professionals please be attentive to our announcements. Please note that at least forty percent of the budget of a hotel is used by the food and beverage department of a hotel. Therefore, because responsibility of all materials used in the food and beverage departments belong to stewarding department I submit my respect thinking that you will be interested about this issue. If we cannot enhance the interest for the stewarding department it will be really very difficult to find stewards in the future for hotels. Come and help us and we will ease your burden. Dear readers, I would like also to thank to companies always supporting us. Please share our events with us and let us support you. If we exist, service is complete. We are not good, the best ones prefer us. Yours sincerely, President Erol Aydın =ZrZ Zg gçdeçeçÿçgo^Ĕçdeçÿç ÿçgL Lbbf`^ ^llb D¦EEL L: :G G@:LMKH;H HN NMBJN> www ww w.kulsan.co l m.t .tr Mutfakların Hijyenik Tasarım ve Donanımında Stewardların Yeri Tecrübeli bir steward mutfakta temizlik için ulaşılamayan noktalarda kirlerin giderilemeyeceğini ve bunun hem mikropları ve hem de haşareleri cezbedeceğini iyi bilir. M MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 utfak tasarım ve donanımı uzmanlık gerektiren bir konudur. İyi dizayn edilmemiş, uygun malzeme kullanmadan yapılmış, ekipman seçimi ve donanımı uygun olmayan mutfaklar operasyon sırasında mutfağı kullananlara önemli sıkıntılar getirir. Özellikle, tasarım ve donanımında hijyenik prensiplerin göz ardı edildiği mutfaklar sağlıklı gıda üretimi açısından da önemli potansiyel riskler getirirler. Bir çok büyük otel ve restoran mutfağında bu durumları görebiliyoruz. Mutfak dizayn ve donanımını yaparken mutfağı kullananların görüşlerini almamak sıklıkla yapılan bir hatadır. Tecrübeli mutfak elemanları mutfağın planlanan işlevini de dikkate alarak tasarım ve donanım konusunda değerli fikirler verebilirler. Hijyenik bir mutfağın başlıca özelliklerinden biri kolay temizlenebilir özellikte olmasıdır. Bu şekilde tasarlanmamış mutfaklarda birçok mikroorganizma mutfağın çeşitli noktalarına yerleşebilir. Bu da hem mutfak personeli hem de gıdalar için sağlıksız bir ortam oluşturur. Steward 8 Doç. Dr. Nezih MÜFTÜGİL Okan Üniversitesi Mutfağın kolay temizleneblir bir mutfak olarak tasarlandığını en iyi değerlendirebilen kişilerin başında stewardlar gelir. Tecrübeli bir steward her hangi bir otel mutfağına girdiğinde kısa bir inceleme sonrasında mutfağın temizlenebilme özelliği hakkında kanaat sahibi olur. Gelin, kendimizi tecrübeli bir steward şefi olarak varsayalım ve onun gözünden bir mutfağın hijyenik dizayn ve donanımını değerlendirelim; sonra duvar, tavan ve diğer alan- rımında nasıl bir akış planı olduğunu inceler; lara bakar. -Duvar fayansları düzgün mü? Islak alanlarda duvalarda fayanslar tüm yüzeyi kaplıyor mu? -Asma tavan varsa kolay temiz- -Kirli malzeme ve bulaşık mutfak alanına giriyor mu? İşi olmayan personel mutfağa girebiliyor mu? Bulaşık alanı üretim alanından kapalı bir alan olacak şekilde ayrılmış mı? Tecrübeli bir steward bir mut- lenebiliyor mu? Açık tavandan fağa girdiğinde önce mutfak ze- geçen borular iyi izole edilmiş mi? minini inceler. Zemin bir mutfakta Tavan kolay temizlenebilir mi? Steward, incelemelerine mutfak kirlerin indirildiği ve buradan da drenajlar kanalıyla tahliye edildiği yüzeylerdir. Zeminin yapısı mutfağın kolay temizlenmesini sağlamada önemlidir. Bir steward zeminde şunları inceler; Steward, daha sonra mutfak tasa- ekipmanlarına bakarak devam - Zemin fayansı veya epoksi kalitesi iyi mi? Zeminin eğimi drenajlara doğru verilmiş mi? Zemin drenajlarının sayısı ve büyüklüğü uygun ve doğru yerlere yerleştirilmişler mi? Drenajlar kirli suyu hızlı ve kolay şekilde tahliye ediyor mu? Drenajlar kolay temizlenebilir özellikte mi? Duvar ve zeminlerin birleşme noktası yuvarlanmış mı? MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Steward şefi zemini inceledikten Steward 9 eder; - Bulaşık alanı uygun büyüklükte Steward mutfaktaki havalandırmi? Kirli ve temiz malzeme ayrı- Mutfak tezgahı, ekipman ve mayı da dikkatle inceler. Havalan- malzemeleri için kullanılan paslanmaz çelik kaliteli mi? - Mutfak ekipmanları duvara birleştirilecek şekilde yerleştirilmiş mi? Eğer öyle değilse, duvarla ekipman arasında temizliğe imkan veren bir mesafe bırakılmış mı? Ekipmanların bir kısmı tekerlekli ve öne çekilerek temizliğe imkan veriyor mu? - Aynı şekilde, mutfak tezgahları ve ekipmanlarının altında boşluk var mı? Bu boşluklar uygun şekilde temizlenebiliyor mu? - Bol suyla yıkanan ekipmanlar drenajlara yakın olacak şekilde yerleştirilmiş mi? MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Tecrübeli bir steward mutfakta temizlik için ulaşılamayan noktalarda kirlerin giderilemeyeceğini ve bunun hem mikropları ve hem de haşareleri cezbedeceğini iyi bilir. Steward 10 dırma ile ortamdaki duman, gaz ve buharı hızlı bir şekilde uzaklaştırılmalı ve ortama temiz hava girişi yapılabilmelidir. Steward, havalandırmanın ortamdaki nemi de giderdiğini zemindeki ve duvarlardaki ıslaklığı önlediğini de bilir. Steward şef şunları inceler; -Yeteri kadar davlumbaz var mı? Davlumbazların çekişi yeterli mi? Davlumbaz boruları dik olarak çıkıyor ve boruları kısa mı? Temiz hava girişi uygun mu? Steward’a göre mutfak tasarımında soğuk oda ve dolapların yeterli sayıda ve büyüklükte olması da önemlidir. Yeterli büyüklükte olmayan soğuk oda ve dolaplar aşırı doldurulur ve bu da temizliği güçleştirir. Steward, bulaşık alanlarını da ayrı bir özenle inceler; mına imkân veriyor mu? - Bulaşık makinası iş kapasitesine ve yıkanan malzemeye uygun olarak seçilmiş mi? Bulaşık makinası kolay temizlenebiliyor mu? - Su sertliği düşürülmüş mü? - Çöpler mutfak alanına girmeden tahliye ediliyor mu ve çöp toplanması için uygun büyüklükte mutfak dışında bir çöp odası var mı? Kısacası, hijyenik bir mutfak tasarım ve donanımında mutfağın kolay temizlenebilir olması önemlidir ve stewardlar mutfağın bu özelliğini en iyi değerlendirebilen elemanlardır. Mutfak tasarım ve donanımında hijyenik prensiplere önem veren işletmelerin tasarımın başlangıcında ekipman, makina ve malzeme seçim ve yerleşiminde tecrübeli stewardların fikirlerini almaları akılcı bir yaklaşım olacaktır. Çevre Dostu Stewardlar Gün boyunca çöpe attığımız kâğıtların, plastiklerin, camların doğada yok olması 2 ila 5000 sene arasında değişiyor. Binlerce yıl kalan bu atıklar dünyayı çöplüğe çeviriyor. Tam bu noktada geri dönüşüm her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. T MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 urizmdeki stewardıng elamanları yaşadığımız dünyaya ve çevreye çok büyük oranda katkı sağlayan insanlardır. Çünkü çalıştığımız kurumlarda işverenlerimizin atıkları için ayrı ayrı toplama alanları altyapısı oluşturmalarından dolayı steward’lar çıkan atıkları çevreye ve doğaya zarar vermemesi için çöplerin ve diğer atıkların (pil, pet şişe, yanık yağ, plastik malzemeler, metal, cam malzemeler, beyaz kâğıt, karton, floresan lambalar ve camlar, tıbbi atıklar) ayrıştırılmasının özenle yapılmasını sağlıyoruz. Ve çevre koruma kanununun en iyi işlerliğini bizlerin sağladığına inanıyoruz. Atıkların ve ayrıştırılan malzemelerin doğru ellere teslim edilmesi İçin gerekli kurumlarla iletişim kurup sözleşme yapılıp düzenli olarak almasını sağlıyoruz ve belgeliyoruz. Bu düzeni yaşadığımız çevrede de uygulamaya gayret ediyoruz en azında kendi evimizdede ve sokağımızda ve hatta tanıdığımız insanlarla paylaşıp onlarında çevreye ve doğaya aynı özeni göstermeleri konusunda Bilgilerimiz paylaşıp uygulamaları konusunda gerekli yardımlarıda bireysel olarakta yapmaya gayret ediyoruz. Steward 12 Mehmet Ali ÖZTÜRK Marriott Hotel Şişli Geri Dönüştürebiliyor muyuz? Toplum olarak çöpümüzün değerini bilebiliyor muyuz, her yıl bir servetin Gün boyunca çöpe attığımız kâğıtların, plastiklerin. Camların doğada yok olması 2 ila 5000 sene arasında değişiyor. Binlerce yıl kalan bu atıklar dünyayı çöplüğe çeviriyor. Tam bu noktada geri dönüşüm her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Geri dönüşümün bize en önemli katkısı doğayı koruma… Ancak ekonomik açıdan da göz ardı edilemez. Çöpümüzün değerini ne kadar biliyoruz, diye bir soru sorulsa? İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) Hazırladığı ‘’Çöpteki Hazine’’ Başlıklı raporuna göre, Türkiye’ de çöpe atılarak geri dönüşemeyen atıkların değeri yılda 1 milyar 100 milyon lirayı buluyor. İSMMMO’nun, ÇEVKO Vakfı, atık yönetimi birimleri, belediyeler ve geri dönüşüm tesislerinden edini- Muz kabuğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 – 10 gün Pamuk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 – 2 ay Kâğıttan taşıma çantası . . . . . . . . . . . . . 2 – 5 ay Portakal kabuğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 ay Sigara . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1- 2 yıl arası Süt veya meyve suyu tetra kutuları . . . . 5 yıl Deri ayakkabı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25-40 yıl Plastik taşıma torbası . . . . . . . . . . . . . . . 15 – 1000 yıl Biyolojik ayrışabilir plastik taşıma torbas 9 ay – 5 yıl Alüminyum kutu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 – 100 yıl Cam şişe . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 milyon yıl Plastik şişeler ve kutular . . . . . . . . . . . . Yüzlerce yıl Gazete kâğıdı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 – 50 yıl MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Sayesinde ekonomiye kazandırıyor. Çöpe atılarak geri dönüşemeyen atıkların değeri ise yılda 1milyar 100 milyon lira… Çöpe attıklarımız kaç yılda kayboluyor biliyor musunuz? 13 Steward boşa harcandığının farkındamıyız. Günlük 5 milyon lira değerinde kâğıt-karton, metal, cam, plastik, tekstil ve ahşap gibi atık üreten Türkiye, bunun sadece 2 milyon liralık kısmını ‘’çöpten geçimini sağlayanlar’’ len bilgilere ve ilgili taraflarla yapılan birebir görüşmeler doğrultusunda hazırladığını araştırmaya göre, günlük 5 milyon lira değerinde kâğıt-karton, metal, cam, plastik, tekstil ve ahşap gibi atık üreten Türkiye bunun sadece 2 milyon liralık kısmını ‘’ çöpten geçimini sağlayanlar’’ sayesinde ekonomiye kazandırıyor. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Raporda dikkat çeken diğer başlıklar ise şunlar. Yüzde 100 geri dönüşümlü kâğıttan üretilmiş bir ton kâğıt, saatte 400 kilovat enerji, yaklaşık 26,5 metre küp su tasarrufu anlamına geliyor. Steward 14 1 ton atık kâğıdın yeniden değerlendirilmesi 17 ağacı kesilmekten kurtarıyor. Bir ton kâğıdın geri kazanımı 7001000 doların ülkemizde kalması anlamına geliyor. Yalnızca İstanbul ‘ da bir yılda tüketilen 450 bin ton kâğıt geri kazanılsa, Türkiye’de yılda 38 kilometre karelik ağaçlık alan korunmuş olur. Seattle Kızılderili Bir Şefin Söz- ‘’Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin açarken çıkardığı sesler, Dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun Bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz… Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, Kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu yaşamın son durağına gelmiş olacak’’ lerinden Bir Alıntı MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Steward 16 K ahveyi ilk olarak 15. yüzyılda araplar tarım yaparak yetiştirmiş ve 1843 yılında bir Fransız ticari olarak dünyanın ilk espresso makinesini piyasaya sürmüştür. Ancak o zamanlardan günümüze kadar pek çok şey değişti. Yeni Zellanda barista şampiyonu olan Wellington’s Flight Coffee’den Nick Clark “İnsanlar kahve çekirdeklerinin nereden geldiğini, nasıl üretildiklerini ve kavrulduklarını daha çok merak ediyor” diyor. Bir kupa kahve hazırlayabilmenin günümüzde çok çeşitli yöntemleri olduğunu ifade eden Nick Clark, endüstrinin müşteri beklentilerini karşılayabilmek için gelişmekte olduğunu belirtiyor. Dünyanın En Büyük 8 Kahve Şehri Dünyanın En Büyük 8 Kahve Şehri 17 Steward Dünyanın en iyi kahve şehirlerinde kahve sadece iyi değil “Harika” MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Kaynak: CNN Almanlardan sonra İskandinavyalılar dünyada kişi başına en çok kahve tüken insanlardır. İskandinavyalılar arasında da en çok Finler ve İzlandalılar kahve tüketir. İzlandada kısa bir süre öncesine kadar kahve yiyeceklere bağlıydı. İzlandalılar bir dilim kek ve kahvelerini aldıklarında, kek güzelse kahvenin nasıl olduğunu umursamazlardı. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Ancak yaklaşık 25 yıl önce, İzlandalılar kahvelerinin servisine ve lezzetine dikkat etmeye başladılar. Günümüzde Reykjavik’te bir kafenin önünden geçmeden bir sokaktan geçmek pek mümkün değildir. Steward 18 Deneyin: Latte veya Cappuccino Reykjavik’in en iyi kahve mekanları : Kaffitar, Stofan ve Kaffismidja MELBOURNE Londra’nın en iyi kahve mekanları: Allpress, Climpson Sons ve Caravan Amerikalı Dünya Barista şampiyonu Pete Licata Melbourne’ün kahve kültürünün inanılmaz olduğunu ifade ediyor. Kahve Melbourne hayat tarzının artık ayrılmaz bir parçası ve her yıl bir kahve fuarı düzenleniyor. SINGAPORE Deneyin : Flat White veya Cappucino LONDRA “Londra’nın café servisi konusunda kat edeceği daha çok yol var, ancak geçtiğimiz beş yılda önemli ölçüde büyüme kat etti ve bunun bir parçası olmaktan mutluyuz” diyor London’s Caravan’dan Estelle Bright. Kahve Singapur kültüründe önemli bir yere sahiptir. Ancak modern espresso tekniği bu ülkede de yeni kabul görmüştür denilebilir. Yerel halk krema ile kahve üzerinde yapılan sanatsal şekillere büyük ilgi göstermekte ve kahveye değer ve lezzet kattığına inanmaktadır. Deneyin : Piccolo latte. Latte (sütlü), cappuccino ve flat white de popüler. Melbourne’ün en iyi kahve mekanları : Melbourne’de kötü bir mekan bulmak neredeyse imkansız. Ancak yine de Acil Coffehouse Roasters – Hawthorn (322 Burwood Road), Auction Rooms – Kuzey Melbourne ve Dead Man Espresso – Güney Melbourne en seçkin mekanlar olarak söylenilebilir. R E Y K J AV I K Avustralyalı ve Yeni Zellandalılar şehrin ilk espresso odaklı kahve mekanını on yıl kadar önce açtılar ve şehirde ünlendiler. Deneyin: Latte, Mocha , Cappuccino Singapurun en iyi kahve mekanları: Strangers’ Reunion – Chinatown, Dutch Colony – Pasar Bella, Bukit Timah, Chye Seng Huat Hardware – Little India Hindistan Cevizi Sulu Buzlu Kahve Tarifi Hindistancevizi suyu ile hazırlanan bu buzlu kahve tarifini hazırlamak çok kolay. Hindistancevizi suyu ile doğal olarak tatlandırılan kahve süt ve glüten içermiyor. Bu nedenle de katı vejetaryenler için de ideal bir tarif. Aynı zamanda yeni bir tarif. Hindistancevizi ve kahve Öncelikle kahve veya kahve konsantresi hazırlamanı gerekiyor. Evinizde espresso makinesi veya french press varsa bunlarla sade kahve hazırlayıp soğutabilir ve bu kahveyi hazırlayabilirsiniz. Aynı zamanda buzlu kahve hazırlamak için soğuk kahve konsantresi de hazırlayıp kullanabilirsiniz. ( Kahve konsantresini nasıl hazırlayacağınızı bilmiyorsanız Kahve Konsantresi Hazırlama başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.) Kahve veya kahve konsantresi ile hindistancevizi suyunu bire iki veya bire üç oranında karıştırmanız gerekiyor. Bu orana çok bağlı kalmayabilirsiniz. Bir bardağı yarısına kadar buzla doldurun ve hazırladığınız kahve, hindistancevizi suyu karışımı ile bardağınızı doldurun. İçmek için pipet kullanabilirsiniz. Burada kahve/hindistancevizi suyu oranını damak zevkinize göre belirleyebileceğinizi de belirtelim. Kahveyi daha yoğun hissetmek için kahve oranını artırabileceğini gibi, hindistancevizi suyunu da artırabilirsiniz. Ülkemizde marketlerde hindistancevizi suyu satılmıyor ancak manavlarda ve marketlerin manav reyonlarında hindistancevizi bulunuyor. Dileyenler kahvesinin üzerini krema veya hindistancevizi kreması ile süsleyebilir. Süt yerine soya sütü ile hazırlanan lattedir. Soya sütü ile hazırlanan kahvelerde genellikle tam yağlı soya sütü kullanılmaktadır ve bu da kalori miktarını yükseltmektedir. Soy Latte 80 kalori ve 3 gram yağ içerir. Kaynak: www.kahvekolik.net 19 Steward Soy Latte Kalori Miktarı MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Kaynak: www.kahvekolik.net Vienner Melange olarak bilinen cappuccinoya benzeyen üzeri krema kaplı kahve geleneksek kafelerin önemli kahvelerinden biridir. Deneyin: Espresso, Cappuccino, Vienner Melange MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Viyana’nın en iyi kahve mekanları : Caffe Couture, Essenti, Coffee Pireates, Demel Steward 20 R O M A Viyana’nın kahve kültürü UNESCO tarafından 2011 yılında manevi miras kabul edilen kafeleri ile uluslar arası tescil kazanmıştır. Ancak çağdaş kahve uzmanları Viyanada gündelik kahve tüketiminin çağdaş anlamda bilinen şekilde sürmekte olduğunu ifade etmektedirler. Dünya Barista Şampiyonası 2012 yılında Viyana’da düzenlenmiştir. Şampiyona’nın ardından bağımsız yeni kafeler açılmıştır ve espresso tüketimi ve kalitesi yükselmiştir. Kahve İtalyan kültüründe çok önemli bir yere sahiptir ve kahve içmeyen bir İtalyanla karşılaşmak neredeyse imkânsızdır. Ancak buna rağmen İtalya’da kayda değer bir espresso bulmak pek de kolay değildir. Hatta İtalyanların modern barista tekniklerine karşı tutucu bir direnç gösterdiği söylenmektedir. WELLINGTON Seattle’ın en iyi kahve mekanları : Victrola Coffe Roasters – Capitol Hill, Empire Espresso – Columbia City, Seattle Coffee Works SEATTLE Deneyin: Espresso, Cappucino Flat White her ne kadar Sydney’de bulunmuş olsa da mükemmelliğe Wellington’da ulaşmış ve Wellington’un gayrı resmi milli içeceği haline gelmiştir. Görece küçük bir şehir olan Wellington’da müşteriler ve kafe çalışanları ve sahipleri yakın ilişki içindedirler ve bu yakın ilişki kahvenin servis ve lezzet olarak gelişimine yardımcı olmaktadır. Ancak ülkenin en iyi baristalarının bulunduğu Roma, çok iyi bir espresso tadabilmek için ideal bir yerdir. Deneyin: Espresso (İtalyanlar sütlü kahveleri genellikle sadece kahvaltıda içmeyi tercih eder) Roma’nın en iyi kahve mekanları : Rosati – Piazza del Popolo, Sant’Eustachi Pantheon / Giolitti V İ YA N A Eğer kahve konusunda sürekli önde olan bir Amerikan şehri varsa o da Seattle’dır. Şehrin en iyi kahve mekanlarından olan Victrola Coffee Roasters’den Joshua Boyt kahveyi Seattle’ın sıvı güneşi olarak tanımlıyor. Deneyin : Flat White Wellington’un en iyi kahve mekanları : Tüm Yeni Zellanda’da kötü bir kafe bulmak tıpkı Melbourne’de olduğu gibi zordur. Ancak Flight Coffee Hangar, Memphis Belle ve Lamason Brew Bar en seçkinleri olarak sıralanabilir. ÇAY I - Kısa Tarihi ve Efsaneler Çay, dünyadaki mucize bitki. Sıcaklığı ile bardağı, elimizi ve de ruhumuzu ısıtan içecek. Bizim coğrafyamızda tarihi çok yeni olmasına rağmen tüm sosyal birleşmelerin olmazsa olmazı. Kahvaltının bazen sebebi, dost sohbetlerinin vazgeçilmezi... Bu yazı dizisinde önce çayın kısa tarihini (ilk bulunduğu MÖ 2700 den kısaltabildiğimiz kadarıyla), bu coğrafyada çay ile tanışmamızı, ardından bitki olarak ne gibi özelliklere sahip olduğunu inceleyeceğiz. Çayın tarihi günümüzden 5000 yıl öncesine uzanıyor. Kaynaklara bakıldığında Çin çayın ana vatanı olarak biliniyor. Bununla beraber Japon ve Hint efsaneleri de mevcut. Dünyada 8. Yüzyılda “Cha” olarak adlandırılmasından önce “tu” (acı, yenilebilir bitki) veya “ming” (tomurcuk) olarak adlandırıldıklarını görüyoruz. Çinliler daha o zamanlarda tomurcuk kısımlarının bitkinin en iyi bölümü olduklarını fark etmişler. İlk efsanemiz Çin’den. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Efsaneye göre imparator Shen Nung, bir ağacın altında içmek için su kaynatıyormuş. Hafif bir esinti dalları sallamış ve birkaç yaprağı suya düşürmüş. Yaprakların, suya renk ve aroma verdiğini gören imparator sudan tatmış ve çok beğenmiş. Altında gölgesinde oturduğu ağaç yabani bir çay ağacıymış... Hindistan’da ise efsaneye göre Prens Dharma, Buddha öğretisini yaymak üzere Çin’e gider. Kendisi bu yolculuk sırasında 9 yıl uyumayacağına yemin eder. 3. yılın sonunda artık uyku iyice bastırmıştır ve neredeyse uyuya kalacakken, şans eseri yabani bir çay bitkisinin birkaç yaprağını çiğner. Çayın uyarıcı özelikleriyle birdenbire kendini daha zinde hisseder ve kalan 6 yılda bu yapraklardan çiğner. Steward 22 Murat ALPAY [email protected] Efsane Japonya’da biraz daha ilginçleşiyor. Bodhi Dharma 3. yılın sonunda artık bitkin düşerek dua ederken uyuya kalır. Uyandığında bu zayıflığı ve günahı yüzünden göz kapaklarını keserek toprağa atar. Birkaç yıl sonra tekrar oradan geçerken, göz kapaklarını attığı yerde daha Balıkesir Üniversitesi’nde turizm eğitimini tamamladıktan sonra Murat Alpay, Atlanta’ya (ABD) staj yapmaya gider. Kendi bağları olan ve kendi şarabını üreten bir tesiste çalışmaya başlar. Tadım konusundaki görüşlerinin orada gelişmeye başladığını belirten Alpay Connecticut’ta yine turizm üzerine eğitim gördükten sonra İstanbul’a gelir ve Ritz Carlton Hotel’de çalışmaya başlar. Shen Nung Türkiye’nin ilk çay tadım uzmanı olan Murat Alpay Dubai’de tamamladığı gümüş seviyedeki eğitimini Sri Lanka’da altına yükseltir. Hollanda’nın The East Indies Company 1660’lara kadar çay ticaretini elinde tutar. 1657’de Londra’da bir kahve dükkânı sahibi olan Thomas Garraway, dükkânında çay satmaya başlar ve yerel gazeteye şu ilanı verir: Bu mükemmel içecek tüm Çin’li doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir. Çinlilerin “Tcha” diğer ülkelerin “Tay” veya “Tee” dediği bu içeceği Kraliyet Borsasının yakınındaki Sultaness Mead’den satın alabilirsiniz. Bütün bu efsaneler bir yana, çayın Çin’in yunan vilayeti ile kuzey Vietnam arasında bir bölgede bulunduğu, ilk defa Çinliler tarafından içilmeye başlandığını görüyoruz. 8. YY a kadar tıbbi olarak içilen çay, bu yüzyılda artık bir sanat olarak görülmeye başlanmış ve tüm halk arasında keyifle içilen bir içecek haline gelmiş. Çay, tadı ve özellikleriyle ressamlara, çömlek ustalarına ve şairlere ilham verir hale gelmiştir. İşte tam bu zamanlarda Lu Yu (MS 723-804) “Cha Jing” (Çay kitabı-The Classic of Tea) adlı eserini yazarak çay hakkında ilk kaynağı oluşturmuştur. Kendisi zamanının en bilinen çay üstadıydı. Kitabında çayın biyolojik özelliklerinden nasıl hazırlanacağına kadar birçok konuda açıklamaları vardır. Çin’de çay içile dursun, Japonya’da da 7.yy başlarında Budist rahipler tarafından birçok kez çay ekimi denenmişti. Denemeler 15.yy başlarında Japon adalarında meyvesini verir ve Japonya da çay üretimine başlar. Sen No Rikyu (MS 15221591) ilk Japon çay üstadıdır. Onunla birlikte çay bir din, felsefe ve sanat halini aldı. 10.yy’dan itibaren çay, Çin ihracatında önemli rol oynuyordu. Önce Asya’daki komşulara, 17.yy da ise Avrupa’ya çay ithaline başlanmıştır. 1606 tarihinde Amsterdam limanına Avrupa’ya ilk çay sandığı indirilir. En başlarda vergisinin çok olması nedeniyle sadece zenginlerin içebildiği çay, 18.yy’dan itibaren İngiltere’de milli içecek olmuştur. İngiliz ve Hollandalılar çayı beraberlerinde Amerika’ya da götürmüşlerdir. Çayın vergisinin arttırılması ile 1773 yılında Boston halkı çayı boykot etmeye başladı. 16 Aralıkta limandaki gemileri işgal ederek çay kargolarını denize attılar. Bu olaya “Boston çay partisi” adı verilir ve Amerika’nın bağımsızlık savaşının ilk kıvılcımlarından birisi olarak kabul edilir. Çayın bin yıllar boyunca sudan sonra en fazla içilen içecek olarak kalması tabi ki tesadüf değil. Biz bu mucize bitkiye tarih boyunca tutkuyla bağlanmış, değişik demleme yöntemleriyle kendimizden bir şeyler katmışız. Farkında olmasak da çay hayatımızın bir parçası... Yüzyıllar boyunca da keyif vermeye devam edecek. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 önce hiç görmediği bir bitkinin yetiştiğini fark eder. Yapraklarını denediğinde ise insanı uyarıcı ve dinçleştirici özelliklere sahip olduğunu fark eder. Çevresindekilere bu bitkiden bahsederek geçtiği yerlerde bu bitkinin tarımına başlanır. Bodhi Dharma 23 Steward Prens Dharma BİR RODOS ÖYKÜSÜ Bir Kayıp Yaz Aşkını; Elsa’yı Ararken… Yaz 2014 .../… Rodos’un uzaktan görünümü çok etkileyicidir. Zaten imgelerde derin izler bırakmış Ortaçağ şövalyelerinin adasına yaklaştığınızı bilmenin ağırlığı üzerinizdeyken bir de ta uzaktan, maviliklerin berisinden görkemli beş yıldızlı otelleri, casino’ları ve önlerindeki plajlarda karınca sürüleri gibi kalabalıklar halinde denize giren insanları fark edersiniz. İlk başta flû olan bu görüntü vapur dev adaya yaklaştıkça daha da fazla seçilir. Fakat tam siz plajlardaki, casino’lardaki o mutlu, ihtiraslı ve cıvıltılı kalabalıkları ayan beyan seçmeye başladığınız anda biraz daha ileride mendireklerin ve yanı başlarında yer alan yıkık değirmenlerin arkasından görkemli Ortaçağ kaleleri görüntüye girer. Dikkatinizi eyyamcı turistlerden ve deniz kıyısında, hayattan kâm almaya odaklanmış taşkın kalabalıklardan alıp masal mı gerçek mi olduğunu el’an ayrımsayamadığınız bu şövalye mekânlarına verirsiniz. Gerçekten de birbiri ardı sıra tüm azametiyle ayakta duran; sanki hiç cenk görmemişçesine diri surlar ve burçlar sizi tanımlayamadığınız bir heyecana sokar. Yol boyu Dodekanisos Seaways’in en görkemli katamaranında, teras bölümünde güneşlenerek ve peynir rengi tenleri aşama aşama kiraz rengine dönen kuzeyli turistler arasında mavi enginleri seyreyleyerek geçirdiğiniz dingin ve hülyalı zamanlar bitmiş bir Medieval kalıtının içine girilmeye başlanmıştır; bunu hissedersiniz. Oteller bölgesini geçip de iskeleye yaklaşırken gördüğünüz tüm bu kaleleri, surları, minareleri ve çan kuleleriyle birlikte bir masal âlemi gibidir Rodos’un uzaktan görünüşü. Çok yüz yıllar öncesinden kalan insanların bu masal âleminde hâlâ o eski zamanlarda olduğu gibi yaşayıp gittiği yanılsamasına kapılırsınız bir an. Öylesine bir farklı âlemdir işte şimdi karşınızda beliren! MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Ah o masal âlemi; ah o arkaik Medieval kenti; ah o tarihi güzellik; benim küçük prensesimi; benim tatlı yeni çağ “tikky”mi; benim teknolojik bebeğimi de içinde barındırıyor musun şu an?... Ne olur ona ait gizleri bana geri ver? Ben de senin bir şövalyen olayım; dilediğin her şeyi yapayım ondan sonra; feragat ve fedakârlık duygusuyla; sonuna kadar; tıpkı romantik eski çağlarda; şövalye romanslarında olduğu gibi. Cevap vermez Rodos kenti. Bilakis bambaşka absürd olaylar sürer sen saf gezginin önüne! Steward 26 Yazan ve Fotoğraflayan: Hikmet Temel AKARSU Gemi, dalgakıranı dönüp de iskeleye yaklaşmaya başladığı anda bambaşka şaşırtıcı görüntülerle karşı karşıya kalırsınız. Ortaçağ’ın görkemli kalelerinden bile daha yüksek kruvaziyer gemilerinin limana yanaşmış olduğunu fark edersiniz. O ana kadar o dev gemileri nasıl olup da fark etmediğinizi anlayamazsınız. On, on bir, on iki katlı dev kruvaziyer gemileri aynı anda limanda; bir-iki-üç tane ya da daha da fazla olabilirler. Dehşet veren bir turizm endüstrisinin ana destinasyonlarından biri olduğunu İşte bu kruvaziyer gemilerinden inmiş, steril, ununu elemiş, eleğini asmış, varsıl ve tasasız, hayattan fayda ve saadet damıtmaya programlı kalabalıklarla beraber, sürüler halinde Old Town’a doğru yürürsünüz. Herkes tuhaf bir şekilde düşüncelidir bu yürüyüş esnasında. Belki de bana öyle gelmektedir ama sanki herkes yanlış bir şeyler yapmakta olduğunu hissetmiş gibidir. Büyük olasılıkla yanlış yapmakta olduğunu hisseden işbu hazîrun arasında en kaygılı olan bendim. Biraz daha farklı bir türde yanlış yapmış olmakla beraber… Aynı zamanda Symi’nin o asude ıssızlığını özlemekle bu kalabalıklar arasında Elsa’yı bulmanın olanaksızlığını fark etmenin hangisinin daha kötü bir duygu durumu olduğunu düşünmemeye de çalışıyordum o sırada. Ve bir çılgınlık yapıp Old Town’daki kalenin burçlarına çıkıp: “Elsa burada mısıııııın?! Yalvarırım çık ortaya!” diye haykırsam ne olur acaba; gibisinden saçmalıklar geçirmekteydim ak- 27 Steward Bu yeni durum, biraz mimari ve çevresel duyarlılığı olan herkesi şok eder ilk başta. Güzelim tarihi miras acımasızca hırpalanmakta; aç gözlü, gezginci hedonistlerle biteviye dolmakta biteviye boşalmaktadır. Ve bu sirkülasyon sürgit devam etmektedir. Gün boyu; günler boyu, aylar ve mevsimler boyu… MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 fark edersiniz o an o güzelim imgelerin masalsı adası Rodos’un. Oluk oluk turistler boşalmaktadır kruvaziyer gemilerinden Old Town’a. Oluk oluk da geri gelmekte olanlar vardır aynı esnada. lımdan yanı sıra. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Kuşkusuz aklımdan geçirdiğim bu çılgınlıkları gerçekleştirmeye çabalamamın hiçbir anlamı yoktu. O yüzden ben de hiçbir şey yapmadım. Steward 28 Şimdi ben tıpkı Hac tavafı yapan yüz binlerin ya da Venedik’te San Marco Meydanı’na akan binlerce turistin ya da Vatikan’da Papa’yı selamlamak için meydana toplanmış on binlerin kolektif duygularına sahip kalabalıktan bir kişiydim sadece. Özel duygularım, tercihlerim ve dileklerim olamazdı. Uhrevî bir ayindeymişçesine huşu halinde aynı yöne doğru ilerleyen kalabalık beni nereye sürüklerse oraya gitmek zorundaydım. Zaten yapacak başkaca da bir işim yoktu. Hayatın akışına kendimi bırakmıştım. Gece olduğunda nerede uyuyacağımı bile bilmiyordum. Saf, zavallı ve alık; amaçsız ve plansız Old Town’ın kapılarından birinden içeri o lanet kalabalıklarla birlikte girdim. İlk önce kalacak bir yer bulmalıyım diye düşünerek, Ortaçağ’dan yadigâr dar sokaklarda oluk oluk akan turist güruhları arasında yolumu bulmaya çalışıyordum. Tarihi bir Ortaçağ kentine, yaz tatili adı altında nasıl tecavüz edildiğine esefle tanık oluyordum. Kebapçı olmuş tarihi zindanlar, kafeterya olmuş kale mahzenleri, aptalca hediyelik eşyalar satan kemerli taş mekânlar, üzerine abuk sabuk satılık materyaller konunmuş sunaklar, gövdesine ışıklandırma apareyleri çakılmış Dor sütunları, lüks tavernalara dönüştürülmüş kale kançılaryaları ve daha neler neler… Hepsi de birbirinden beterdi. Tarih sadece bizde bu denli vandalca, insanların ayaklarının altında heba ediliyor sanırdık. Meğer Rodos bu alanda bizden de ilerdeymiş. Old Town’ın durumu tam bir faciaydı! Turistlerden değil ama endüstriyel turizmden ne kadar çok nefret ettiğimi orada bir kez daha tüm yönle- riyle fark ettim. Ama tüm bu sosyal ve beşeri sorumluluk duygularından mütevellit duyarlılıklarla hemhal olmanın hiç de sırası değildi. Önce aç karnımı doyurmak, sonra kalacak bir yer bulmak ve daha da sonra çıldırmış kalabalıkların ve kemerli, kubbeli, surlu, burçlu, mahzenli, mazgallı, dehlizli, sütunlu, kolonlu, esrarengiz mimari dekorlar arasında yürüttüğüm hezeyanla birlikte bir kayıp sevgiliyi aramak gibi tuhaf bir işe girişmek zorundaydım. ./… OTOMOBİL DÜNYASI Modern Otomobillerin Üretim Sürecinde Yüz Binden Fazla Patent Alındı Otomobil ağır bir yatırımdır. Bu nedenle, günümüzde gördüğümüz modern otomobillerin üretilmesi 100.000’den fazla patent alımı sonrasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Adnan KERVAN Steward 30 Otomobili kim icat etti sorusunun tam bir yanıtı yok ve hiç bir zamanda şu kişi icat etti denemeyecek. Kollektif bir aklın icadıdır Otomobil. Yani tek bir kişi tarafından bulunmamıştır. O tomobil hayalinin 100 yıl sonra ancak hayata geçirildiği dönem olan buhar çağı, beraberinde büyük bir hızla toplumsal dönüşümü de gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu yüzyıl boyunca, Dünyanın dört bir yanında , bu işe gönül vermiş insanların ortaya çıkardığı buluşların bir araya gelmesiyle OTOMOBİL ortaya çıkmıştır. Kaldığımız yerden devam edersek, 1769 yılında üretilen ilk aracın daha geliştirilmiş bir modeli Dış işleri, Savaş ve Donanma Bakanı olan Choiseul Dükü’nün projeye ilgi duymasıyla, 1771 yılında yapılır. (geçen yazımızda resmi konan ve müzede saklanan araç) Ancak Dük beklenmeyen bir şekilde görevinden ayrılınca araç da depoya kaldırılır. Daha sonra 1800’lü yıllarda Topçu Genel Komiseri L.N. Rolland tarafından ortaya çıkarılır ama bu icat Napolyon Bonapart’ın ilgisini hiç çekmez. Napolyon’un ilgilendiği şey sadece “para para para’dır” Ivan Kulibin, bir mucitti ve mekanik icatları seviyordu. Ve o dönem içinde karmaşık otomatik bir mekanizma bulunanan yumurta şeklinde bir saat yaparak 1769 yılında bu saati II. Katerina’ya hediye edince Katerina tarafından St. Petersburg Bilim Akademisi’nin meka- Ivan Kulibin tasarladığı araç nik atölyelerinin başına getirilmesi OTOMOBİL için önemli bir şans olmuştur. Tabi bu Katerina, Baltacı Mehmet Paşayla Prut savaşı sonrası anlaşmaya yapan I. Katerina değil. Bu dönem yüksek basınçlı buhar makinalarının gelişimine tanık olu- yoruz. Ancak, yapılan araçların gidecekleri yolların kötü durumda olması, direksiyon ve süspansiyon ile ilgili temel sorunlar otomobilin bir taşıma aracı olarak kenara itilmesine ve yerini demiryollarına bırakmasına neden olur. Tabi bu durum olumsuz gibi görünsede, bu alan- 31 Steward Gelişmeler sadece Fransa’yla sınırlı değildi. Araba yapma sevdası Diğer ülkelere de sıçramış ve benzer araçlar üretilmeye başlamıştı. 1780 yılında pedallı ve buhar kazanlı araçlar üzerinde çalışmaya başlayan Ivan Kulibin’in çalışmaları 1791’de tamamlandığında ortaya çıkan üç tekerlekli araç, bugün modern otomobillerde görülen volan, fren, vites kutusu ve yataklar gibi özelliklere sahip olması açısından önemli bir gelişmeydi. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 İngiltere demiryollarında sağladığı gelişmeyi buharlı yol araçlarında da sağlayacağı düşünülürken 1839 da çıkarılan buharlı araçların hız limitini 10 km. ile sınırlandıran ve araçların da önünde kırmızı bayrak taşıan bir kişinin gitmesini zorunlu kılan yasadan sonra, bu araçların gelişmesi Fransa’daki mucitlerle devam etmiştir. daki gelişmeler yol araçları üzerinde yeniden çalışmalara başlanılmasına neden olmuştur. Fransa ve Dünya, 1873’te Fransız döküm ustası ve otomobil üzerinde uzmanlaşmış olan Amédée Bollée tarafından üretilen ve L’Obéissante’nin (itaatkar) yollarda kendini göstermesiyle “İlk gerçek otomobil”le tanışmıştır. (Belki de otobüs demek daha doğru olur - Bir önceki sayfada üstteki büyük görsel) Teknik özelliklerine gelince; olan dört tekerlek, çift eksenli direksiyon, arkadan itiş ve dört tekerlekte bağımsız süspansiyon gibi birçok mekanik çözümü içermesi ile dikkat çekmektedir. Otomobil tarihi, bu aracı ilk yolcu otomobili olarak nitelendirir. Bollée daha sonra 1876’da dört tekerden tahrikli (4çeker) ve yön verebilen buharlı bir yolcu arabası tasarladı. La Mancelle adını verdiği 2,7 tonluk bu araç önceki modelden daha hafifti ve rahatlıkla saatte 40 km’nin üzerine çıkabiliyordu. - 12 kişiyi taşıyabilmekte ve saatte 40 km hız yapmaktaydı. Tarihte bilinen ilk kazayı yazdık, Dört tekerlek üzerinde bağımsız ilk trafik cezasını da yazalım. süspansiyonlu şasi, - Eliptik pinyon üzerinde zincirle kumanda edilen ön tekerlekler, Arka tekerlere bağlı V şeklinde ikisilindirli buhar motoru tahriği, - Pinyonlar arasında gezici dişli ile sağlanan vites değiştirme, - Direksiyon çevresinde merkezi kumanda olanağı, - Arkada buhar kazanı.manda olanağı, Arkada buhar kazanı. Ağırlığı 4.800 kg olan ve 12 kişi taşıyabilen araç saatte 40 km hız yapmaktaydı. Vites değiştirebilmesi sayesinde düşük hızda 12 dereceli bir yokuşu çıkabilmekteydi. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Buharla çalışan bu araç sessiz çalışması, manevra edilebilirliği ve geleceğin otomobilinde görülecek Steward 32 Mercedes’in geçirdiği evrim Bollêe’nin aracının Paris yolculuğu her il sınırında durdurularak devam etti ve 18 saat sürdü. Tarih bu aracın Paris’e varmasını önemli bir başarı sayar, çünkü aracın düzenli ve sessiz çalışması o dönemin araçla- rına göre önemli bir özelliktir. Yine de otomobil ile trafiğe çıkılması o dönemim yasalarında olmadığı hatta öngörülemediği için 76 kez ceza kesilmiştir. Yeniden görüşmek üzere hoşçakalın Yeni ve Özgün Lezzet Pastacassa Vedat Milor, Burgazada’da bir mekândan bahsederken, mekânda yediği güzel yemekler için “Bunların arkasındaki hanım ise Ragda Beysun Öztop. Gerçek bir İtalyan şef olan Emilio Ronchetti’nin yanında çalışmış.” diye bahsediyor. Editör’ün notu Merhabalar, Y azımıza yılların deneyimi iki firmanın birleşimi ile ülkemize yeni bir değer katma uğraşısındaki Emilio Ronchetti markası adı altında yer alan Pastacassa firmasına teşekkürlerimi sunarak başlıyorum. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Emilio Ronchetti Kısaca Emilio Ronchetti ve Harp Öztürk kimdir sorusuna cevap vermek gerekirse: Emilio Ronchetti (Emilio Usta); Panetteria Spigadoro Milano, Pastificio Luce Como, Bice Nişantaşı, Çırağan Kempinski, Fredricks Ritz Carlton, Bice Reina restaurantlarında şef olarak çalışmış, 2009 yılında İstanbul’umuzun göz bebeklerinden Kuzguncuk’a âşık olmuş ve Türkiye’ye yerleşme kararı ile komşusu Harp Öztürk (Harp Usta) ile su ve unun birleşimi olan Türkiye’de eksik olarak gördükleri taze makarna üretim ve satış işlemlerine başlamıştır. Harp Öztürk 34 Steward Pastacassa firması Aralık 2014 kuruluşlu olduğu halde Emilio Ronchetti taze makarna markası adı altında Emilio Ronchetti ve Harp Öztürk’ün senelerdir sürdürdüğü üretim ile yılların tecrübesi olan gıda tedarik firması GÜNEM’in yolları kesişince ortaya şahane bir lezzet ve vizyon çıkmış. Yazan: Avukat Gürkan Kenan Işıksal Kısa süre içinde birçok ünlü restoranın mutfağında ürün yerini almıştır. En kaliteli malzemeler kullanılarak ve Emilio Usta’nın 150 yıllık aile sırlarının Harp Usta’yla paylaş- masından enfes lezzetler ortaya çıkmış ve butik taze makarna üretimi hızla devam ederken 2014 senesi yaz aylarında Günem Gıda Ürünleri firması ile yollar kesişmiştir. Emilio Ronchetti butik taze makarna, yeni misyon ve yeni vizyon ile; butik ve kaliteli üretim esasından ayrılmadan gücüne güç katarak günümüzde birçok zincir restaurant ve otellere hizmet vermektedir. Butik üretim esas alındığından ürün yelpazesi tamamen tüketicinin hayal gücü ile sınırlıdır. Tabi ki de İtalyan makarna kültürünün yüz yılı aşkın deneyimini söylemekte cabası. Yapılan makarnanın gerek hamuruna verilen lezzet gerekse içine koyulan malzemelerden doğan tat kombinasyonları bu firmanın en göze batan ve fark yaratan unsurudur. Bu genç firmanın mottosunun ise “İtalya’ya makarna satmak.” olması da bize “Haydi hayırlısı!” demek dışında fazla söz bırakmıyor. Pastacassa adı altında buluşan; butik üretici ile tedarikçi bir firmanın sağladığı kaliteli ürün, profesyonel dağıtım ve personel ağı ile yerli bir üretimden doğan uygun fiyat ise bu firmanın sizlere çok kısa bir süre içinde ulaşacağının garantisi gibi gözükmekte. KARİKATÜR Vedat ERİLLİ GANA YAZILARI IV ‘Beyaz Adam’ı Görmek, Tanrı'yı Görmek Demek Ganalı siyasetçilerin çıkarcılığına bakıp bütün bir kıta halkının umutsuz olduğunu kabul edemiyorum. Bireylere bakıp bütün bir ırkı kötülemek bir mantık hatası gibi geliyor bana. 300 yıl boyunca 100 milyona yakın sayıda insan köle olarak kaçırılmış bu kıtadan. B aşkent Akra’da yaptığımız erzak alışverişinden saat 15:00 sularında ayrılıyoruz. Amacımız her zaman aynı: Yaşadığımız yer, yani Akosombo ve Akra arasında bulunan yol üzerinde konumlanmış Tema ve Ashaiman göbekleri var. İş çıkışı saati olan 17:00’ye doğru burada tıkanan trafik, İstanbul’daki köprü sıkışıklıklarını aratmıyor. Birbirine yakın bu iki göbeğin olduğu mevkie saat 16:00 civarlarında yetişebilirsek, şanslıyız demektir. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Heyhat ne mümkün. Akra caddeleri, son iki senedir hiç olmadığı kadar Steward 36 Emre Karacaoğlu [email protected] facebook.com/muzikte.yabancilasma.ve.noir hınca hınç araçla dolu. Şoförler her zamankinden daha agresif, Ganalılar birbirlerine yol verme konusunda eskisine göre kat be kat daha cimri. Bir çılgınlık hali hâkim. Gerçekten de Ashaiman’dan yarım saat kadar uzaklaştığımızda ve yol, etraftaki ufak tefek kasabalardan sıyrılıp kendini ağaçlıklara ve yeşil çayırlara teslim ettiğinde, karanlık anbean şimşekle aydınlanmaya başlıyor. Zaten ardından da hiçbir zaman bekletmeyen, bardak boşalırcasına klasik bir Gana yağmuru bütün etrafımızı kör eden, sis-vari bir griyle boyuyor. Havanın aşırı sıcak olmadığı gündüz saatlerinde babunların ormandan çıkıp, yoldan geçen araçlardan yemek istediği Shai Hills Doğal Parkı sapağına geliyoruz. Burada ağaçlar yolun üzerine doğru eğilerek doğal bir tünel oluşturuyor. Tünelin sonunda patlayan şimşeklerin ardından yer gök inliyor adeta. Güçlü rüzgârla birlikte ürkütücü bir sahne bu aslında; itiraf edeyim. Şoför R. aşırı yağmurla yola fırlayan sayısız kurbağayı ezmemek için sürekli tetikte ve kamyoneti oldukça yavaş sürüyor ama nafile. Görüşü oldukça azaldığı için, yola devrilmiş iki koca ağacı bile son anda seçebiliyor. Dal ve yapraklardan oluşan bu doğal tünelde giderken lastik çok sayıda kurbağanın üzerinde hafifçe sekiyor ne yazık ki. Bir müddet sonra bir kamyonun arkasına takılıyoruz aynı yolda. Onun MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Dolayısıyla biz de ne yazık ki Ashaiman göbeğine 18:00’den önce varamıyoruz. Yaklaşık 35 kilometrelik Akra-Tema-Ashaiman yolu bu trafik içinde üç saat sürmüş oluyor. Hava kararıyor. Gündüz nemle yüklü, sıkıntılı havadan gök gürültüsü gelmeye başlıyor. Saniye saniye şiddetlenen rüzgâr da bir şeylere gebe. Akosombo’ya kadar sürecek olan bir buçuk saatlik yolumuzda yağmurlu bir fırtına bizi bekliyor. 37 Steward Genç şoförümüz R. bunu Akra’da ve dolayısıyla tüm Gana’da etkin olan elektrik kesintilerine bağlıyor. Gana’da elektrik sorunu her zaman vardı ama geçen sene az yağan yağmurlarla birlikte, ülkenin temel enerji kaynağı Akosombo barajını besleyen Volta Gölü’nün suları iyice çekildi. Altı türbin bulunan santralde en son geçen Şubat ayında üçüncü türbinin de su seviyesindeki azalma yüzünden kapatılması gerekti. Anlayacağınız, 1020 megavatlık santral şu anda yarı kapasitesiyle işliyor. Bundan dolayı da Akra ve diğer bütün şehirlere haftanın en az üç-dört gecesi elektrik verilemiyor. R. de gece elektrik olmadığından herkesin işini gücünü gündüzden bitirip, akşamları karanlık içinde kalan şehirde pek dolaşmak istemediğini söylüyor. Etrafımdaki cehennemî trafiğe bakıp ona hak veriyorum. çoğunun dile getirdiği bir önerme aslında. Başımızda bir obruni olsa bunlar olmaz. Gana’da yaşayan bir obruni olarak benim bu konudaki gözlemlerim ise çelişkilerle doluyken, Ganalılar bu çelişkilerle oldukça barışık bir şekilde yaşıyorlar. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, obruni ülkeye getirdiği iş imkânı, sermaye ve know-how dolayısıyla saygıyı hak ederken, yoksulluk ve belki de kökleri yüzlerce yıllık tarihe dayanan bir hınç duygusuyla aynı zamanda “sağılacak bir inek” olarak görülüyor. R. ile Akosombo’ya vardığımızda, akşam buluşmak için önceden sözleştiğim dostum Doktor A.’nın evine gidiyorum. Anlaşmamız üzerine o bana daha önceden hiç tatmadığım plantain2 keki yapacak, ben de biraları getirecektim. Hazırladığı kekin şeklini görünce gülmeden duramadım. “Doktor, ben de seni çok seviyorum. Ama daha sade bir kalıpla da gösterebilirdin sevgini.” MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 “Saçmalama,” dedi o da gülerek. “Evdeki diğer kek kalıbını eşim annesine vermiş.” Steward 38 yağmuru yararak yarattığı puslu tünel içinde yaklaşık bir on dakika boyunca görebildiğimiz tek şey iki arka farı oluyor. Önümüzü çok seçemediğimiz için girdiği her çukura onla senkronize bir şekilde giriyoruz. Sağımız, solumuz zifiri karanlık. Bütün bu karanlık ve yavaş ilerlemeden canı sıkılan R. sessizliği bozuyor: “Bunların hepsi Mr. Dumsor yüzünden. Bazen düşünmüyor değilim. Obruni1 yine işin başında olsaydı, yine de böyle sorunlar yaşar mıydık?” “Sen de mi ‘Başkan suçlu,’ diyorsun yani? Bay Mahama?” 1 “O değilse kim?” Son bir senedir artan elektrik kesintilerinden dolayı devlet başkanı John Dramani Mahama’ya halk tarafından “Mr. Dumsor” ismi takıldı. “Dumsor” yerel dilde “kapatmak” anlamına gelen “dum” ve “açmak” anlamına gelen “sor” kelimelerinden oluşmuş, alaycı bir ifade. Başkan Mahama’nın bu senenin Ocak ayında Almanya’ya yaptığı ziyarette Angela Merkel’e, “Elektrik sorunumuzdan dolayı halkım bana ‘Mr. Dumsor’ ismini taktı,” diye şikâyet ettiği biliniyor. R.’nin söyledikleri, Ganalıların bir- Günümün nasıl geçtiğini sorduğunda, mevzuyu R.’nin söylediklerine getirdim. Kendi ülkesini iştahla eleştirmekten keyif alan doktor da verip veriştirmeye başladı tabii ki yöneticilerine. Çok ilginçtir; onla bu tartışmalarımızda ben kendimi hep Afrika’yı savunurken bulurum. O ise Afrikalıların kaybetmeye mahkûm olduklarını ağzımdan kerpetenle almaya yeminliymiş gibidir. “Bak, Emre, R. tabii ki doğru söylüyor. Ben bir siyasetçi ya da bilim insanı değilim ama bu ülkenin enerji problemi eskiden beri var. Bu kadar zamandır bunun hakkında bir şey yapılmaması Ganalı yöneticilerin değil de kimin suçu? Geçen gün de Obruni: Gana’daki en popüler yerel dil olan Akan’da “Beyaz Adam.” Ganalılar, ırktan bağımsız olarak, kendileri gibi siyahî olmayan herkese bu isimle hitap ederler. 2 Muzun bir kültivarı olan ama muzun aksine, tatlı olmayan ve mutlaka pişirilerek ya da farklı bir işlemden geçirilerek yenen meyve. “Neden olacak, Afrikalı oldukları için! Alacakları avantaları beğenmiyorlardır da ondan. O yüzden ben de R. gibi düşünüyorum. Ülkenin kurucusu Kwame Nkrumah İngilizlerden bağımsızlığı alırken kesinlikle acele etti. Bizim obruniye ihtiyacımız var!” “Doktor, bu da aslında senin gibi samimi olduğum bir Ganalıya uzun zamandır sormak istediğim bir konu. Senle olan dostluğumuza dayanarak ve benden alınmayacağını bilerek soruyorum; lütfen açıklar “Obruni ‘beyaz adam’ demek.” “Bunu pek tabii ki biliyorum. Ama bir Ganalı bir obruni gördüğünde ne düşünür? Ne hisseder? Bu ülkede bulunduğum süre içinde buna dair çok farklı deneyimler yaşadığım ve buraya gelmeden önce de çok farklı fikirler duyduğum için hâlâ emin olamıyorum. Biliyorsun ki Ganalılar tarafından sürekli kazıklanmaktan iflâhım kesildi. Ama öbür yandan da mühendisliğimden dolayı bana nasıl saygı duyduklarını da biliyorum. Dostluk mevzusuna girmeme gerek yok. Ganalılar hayatımda tanığım en sıcakkanlı ve yardımsever insanlar. Ama bütün bunların hepsiyle net bir resim çizemiyorum kafamda.” A. yanıt vermeden önce neredeyse yarım dakika boyunca yüzüme bakarak gülümsedi. Konuştuğumuz konudan dolayı duyduğu öfkeden eser kalmamış halde, sakin bir tonla açıkladı: “Sevgili dostum, hislerini çok iyi anlıyorum ve takdir edersin ki senden önce tanıştığım birçok obruniden de benzer sorular işittim. Biliyorsun, bu ülkede büyük yoksulluk içinde yaşayan ve bir yandan da obruninin yaşadığı hayatı televizyonda izleyen milyonlarca insan var. Şu anda hangi kıtada bulunduğunu unutma. Dolayısıyla bu insanların seni ‘sağılacak inek’ gibi görmesi kaçınılmaz. Gana’nın geleceği için üzücü bir durum ama bu, gerçek. Öbür yandan Beyaz Adam’ın aslında Afrikalılar tarafından nasıl görüldüğüne dair çok komik bir ifadeyi de paylaşacağım seninle. Bize küçüklüğümüzde şöyle der- MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 “Neden müsaade etmiyorlarmış?” mısın? Bir Ganalı için obruni nedir?” 39 Steward ne duydum biliyor musun? Tema’da bir geri dönüşüm fabrikası kurmak isteyen bir İngiliz firmasına müsaade etmiyorlarmış. Bu ülkede ne kadar çöp biriktiğini, hatta dünyanın çöpünün buraya geldiğini biliyorsun.” lerdi: ‘Beyaz Adam muhteşemdir… Uçaklarıyla, arabalarıyla, büyük binalarıyla, tıbbıyla ve tüm icatlarıyla müthiştir… O yüzden Pazar sabahı kiliseye giderken yolda bir Beyaz Adam’ın yüzünü görürsen, kiliseye gitmene gerek kalmaz. Çünkü Beyaz Adam’ı görmek, Tanrı’yı görmek demek!’” MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Yüzümdeki şaşkınlık ifadesini görünce bastı kahkahayı. Ben de güldüm onunla birlikte. Steward 40 “Ne olursa olsun, doktor. Ganalı siyasetçilerin çıkarcılığına bakıp bütün bir kıta halkının umutsuz olduğunu kabul edemiyorum. Bireylere bakıp bütün bir ırkı kötülemek bir mantık hatası gibi geliyor bana. 300 yıl boyunca 100 milyona yakın sayıda insan köle olarak kaçırılmış bu kıtadan. Kaybedilen iş gücünü bir düşünsene. Başından böyle bir şey geçmiş bir kıtanın geri kalmamasından daha doğal ne olabilir? Jared Diamond isimli bir profesörün ‘Tüfek, Mikrop ve Çelik’ isimli çalışmasını okumanı tavsiye ederim. Medeniyetin Avrasya kıtasında gelişmesinin nedenini tamamen coğrafi nedenlere bağlıyor. O topraklar aynı iklim kuşağı üzerinde yatay bir şekilde uzandığı için ticaret ve kültür alışverişi tarihin başından beri birçok millet tarafından 3 sürdürülebilmiş. Latin Amerika ve Afrika’da ise iklim kuşaklarının dikey olarak aşılması gerektiği için bu imkân pek yoktu.” “İlginç bir fikir; bundan habersizdim,” diye yanıtladı Doktor. “Mutlaka okuyacağım.” “Hem Francis Allotey3 gibi Ganalı bilim insanlarını nasıl unutursun? Öyle bir adamın varlığı, gerekli imkânlar sunulduğunda herkesin bir yerlere gelebileceğin en büyük kanıtı.” “Peki sevgili dostum, sırf Mr. Allotey’ye bakarak bu kıta için umut olduğunu söylemek de benim az önce yaptığım mantık hatasının ay- nısı olmuyor mu?” Ne yalan söyleyeyim, o an A.’ya bir cevap veremedim açıkçası. O da, ben de sessiz kaldık bir süre. Sonra da konuyu değiştirdik zaten. Benim Siyahîleri, onun da obruniyi savunduğu bir tartışmamız daha berabere bitti o gece. X-ışını spektroskopisinde “Allotey Formalism” tekniğini türeten ve bu tekniği uzayda madde tetkikinde kullanılan Ganalı matematiksel fizikçi. RÖPORTAJ Aramıza Katılan yeni üyemiz Dekoratör Ali Nihat Papuçcuoğlu ile bir röportaj yapma fırsatımız oldu. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Kendinizden biraz bahseder misiniz? Steward 42 Gaziantep doğumluyum. Hem iç mimarlık (Mimar Sinan Üniversitesi) hem de iktisat (Anadolu Üniversitesi) bölümlerinden mezun oldum. Ofisim Nişantaşı’nda… Aynı zamanda 8 ülkede destinasyonum var. Hemen her sektörde gerek kurumsallaşmış ve gerekse marka firmaların mimarlık departmanı olarak hizmet vermekteyim. Aynı zamanda 25 farklı sektörde hizmet veren dergilerde “Dekoratörce Çözüm Ortağınız” adı altında makale yazarlığı yapmaktayım. Aynı zamanda felsefeye meraklı oluşumdan çevrem tarafından filozof dekoratör olarak bilinirim. marka ve çözüm danışmanlığı olarak hizmet veren tek kişiyim. Zaten üyesi olduğum dernek ve vakıflara da belirttiğim konularda hizmet vermekteyim. TÜYİB-DER ile ilişkiniz nasıl başladı? Çırağan Saryı’nda 2 yıl önce düzenlemiş olduğu bir çalıştayda tanıştım. Sayın Erol Bey’i ve dernek üyelerini o platformda tanıdım. Daha sonra diyaloğumuz devam etti ve dernek üyesi oldum. Geçtiğimiz günlerde de Levent Wyndham otelde yine derneğimizin düzenlemiş olduğu çalıştayda derneğin hem üyesi hem de mimari departmanı olarak sunumumu gerçekleştirdim. Uzman olduğunuz alan nedir? Yaptığınız hizmetleri ve faaliyet alanlarını açar mıBen her şeyden önce iyiyle, mükemmelle yetinmeyen sınız? bir insanım. Kendimi bildim bileli hep daha iyiyi, daha Sahibi bulunduğum firmam ile birlikte beş dalda hizmet vermekteyim. Bunlar; mimarlık, iç mimarlık, peyzaj, restorasyon ve endüstriyel tasarımdır. Bünyemde dallarında uzman hemen her sektörde çözüm ortaklarım var. Sanırım Avrupa’da ne benim firmam gibi bir firma, ne de benim gibi bir model yoktur. Zira belirtmiş olduğum tasarım parametrelerinin hemen her alanında hem proje, hem tasarım, hem uygulama, hem mükemmeli aramışımdır. Zaten sloganım da “More Then Perfect (Mükemmelden de Öte)”tir. Dolayısıyla mevcut altyapımı halen öğrendiğim donatılarla en üst seviyeye çıkarma gayretindeyim. Uzman olduğum alana gelince; ben proje, tasım ve uygulama uzmanıyım. Bir üniteden tutunda; bu bir marka olabilir, bu bir mekan olabilir, çok küçük veya çok büyük bir konsept de olabilir, tüm ayrıntılarıyla inceler ve olabilecek en Derneğin üyelerinin faaliyette bulunduğu otellerde yukarda saymış olduğum hizmetleri vereceğim. Bunu biraz daha açarsak sıfırdan yani yeniden bir otel oluşumundan (otel inşaatı) gerek mimari, iç mimari, peyzaj, mekanik, elektrik, restorasyon, endüstriyel tasarım ve tekstil, tefrişat, mefruşat konularında tek yetkili olarak hizmet vereceğim. Dernekte çalışma şekliniz nasıl olacak? Yukarıda anılan işlerle alakalı herhangi bir proje vuku bulduğunda önce derneğimize bir talep maili gelecek o mail bana ulaştıktan sonra ben gerekli irtibata ve diyaloğa geçeceğim. Ve yapacağım tüm çalışmalarda dernekle beraber hareket edip gereken stratejiyi uygulayacağım. Bu saydığınız işlerle alakalı olarak farkındalığınız, katkınız ne olacak? Her şeyden önce dalında uzman bir şahıs ve kadro, derneğin departmanı olarak nonstop hizmet verecektir. Ben filozof dekoratör olduğum kadar aynı zamanda ekonomist dekoratörüm. Dolayısıyla hangi segment veya hangi iş benden talep edilirse ben onunla alakalı gereken fizbl çalışmasını etüt ediyorum (olması gereken tüm ARGE’nin ve ÜR-Ge’nin birlikteliği). Dolayısıyla bizi tercih ettiklerinde olabilecek en iyi tasarıma en iyi kalite, fiyat ve zamanda sahip olacaklar. Çalışma modeliniz hakkında bilgi alabilir miyim? Gerek mail yoluyla ve gerekse diğer iletişim kanallarıyla bize ulaşıldığında biz randevuya icabet ederiz. “Face to face, see to see” görüşme- Peki, sizce bir otel nasıl tasarlanmalı? Öncelik ne olmalı? Ben buna başlık olarak kurgu konforu, senaryo konforu, düşünce konforu diyorum. Yani gerek yıldızlı gerekse de butik otellerde tasarımın boyutundan ziyade oradaki konforun adı benim için “Yaşam konforu”dur. Dolayısıyla oranın hitap edeceği kesim ve bulunduğu bölge ve otelin adı ve mekânın adı bizim için bir düşüncedir. Daha sonra bunu proje, tasarım ve kullanacağımız ürün ve ünitelerle kurgularız. Sonra bununla ilgili bir senaryo yazarız ve ortaya bir “Yaşam konforu” çıkar. Gerçi bu sayınıza yazdığım yazıda da değindim ama size de söyleyeyim: Benim her sektörel bazlı projelerde belli bir teslim sloganım vardır: Otelin dış cephesi öyle bir etki bırakılmalı ki müşteri onu ilk gördüğünde beğenmeli. Biz buna “Cepheyi teslim” diyoruz. Daha sonra içeri girip infodeske gelip oda rezervasyonunu yaptırırken hem giriş ambiyansına hem de lobinin ferahlık ve dizaynına vurulmalı. Biz buna “Girişe teslim” diyoruz. Odada kalacağı süre esnasında gerek odanın, gerek banyonun ve gerekse diğer alanların aynı şekilde birbirini izleyen gerek olarak ton consulton ve gerekse hijyenliği, fonksiyonelliği, estetiği bir arada yakalamalı. Biz buna “Konfora teslim” diyoruz. Ve oradan ayrılırken huzurlu, hoş, bir daha tekrar gelmek isterim ve gerçekten harika bir otel olgusu oluş- turulmalı. Biz buna “Markaya teslim” diyoruz. Ben bir işi kurgularken kesinlikle ben merkezli bakış açısıyla değil etnosentrik bakış açısıyla planlarım. Kendimi hem dekoratör olarak hem işletmeci hem müşteri, hem otel çalışanı ve hem de otel ziyaretçisi olarak görürüm. Kısaca benim farkındalığım hemen her alanda inovasyonu yakalamaya çalışmaktır. Biz buna “Innovable” diyoruz. Peki, temel felsefeniz nedir? Üç yaşam felsefem vardır. Birincisi Mevlana’nın sözü “Bilen bizi bilir, bilmeyen kendi gibi bilir”. İkincisi Fatih Sultan Mehmet’imizin sözü “Haddini bileceksin, hesabını bileceksin”. Üçüncüsü benim sözüm “Özünüzün, sözünüzün ve imzanızın arkasında duramıyorsanız adınızın ve itibarınızın bir kıymeti yoktur”. Son bir diyeceğiniz var mıdır? Rabbim herkesin gönlüne göre versin, saygıyla anılsınlar sevgiyle yaşasınlar. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Peki, derneğimizdeki mimari departman olarak verebileceğiniz hizmetler nelerdir? ler bizim için en etkin, en aktif yoldur. Her ne iş olacaksa olsun sözleşme yaparız ve her konuyla ilgili eğer proje gerekiyorsa üç boyutlu modelleme ile zenginleştire- rek sunum yaparız. Ya da aynı zamanda katalog ve numunelerle projeyi destekleriz. Çalışma sistemimiz ve iş yapma modelimizde ise her gün müşterimize bilgi maili geçeriz. İşin başında termin verip her gün için projenin aşamalarını bildiri bilgi maili geçeriz. 43 Steward üst seviyeden hem zaman hem de iktisadi manada çözümler üreterek sonuca ulaşırım. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Steward 46 T aksim Talimhane, İstanbul’da irili ufaklı, çok yıldızlı ya da butik birçok otele ev sahipliği yapıyor. Turistler açısından canlı yapısıyla odak merkezi olma durumunda. Bu sayımızda Taksim Talimhane’de bulunan meşhur Lares Park Hotel Genel Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda Satış Müdürü olan Sayın Nevzat Ateş ile röportajdaydık. Nevzat Bey, turizm sektöründe yılların verdiği deneyimin ilk görüşte hissedildiği, sektör hususundaki görüşleriyle de sadece bu deneyimin görünüşte kalmadığını anladığımız bir duayen. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 47 Steward Bizi kabul ettiniz, teşekkür ede- Ben bir yıl Point Grubu’nda çalıştım. üstlenmiş bulunuyorum. Açılışından beri de buradayım. Yani Lares Park Hotel gerçekten kenriz. 1999’dan beri buradayım. Önbüdini kanıtlamış bir otel. AnGeldiğiniz için biz de teşekkür ederoda başladım. Önbürodan sonra riz. Hoş geldiniz. talya’daki devam etmiyor idealim olan satış kısmına geçtim. Daha önce neredeydiniz Nevzat Şu anda Genel Müdür yardımcılığı- sanırım. Bey, nerede çalışıyordunuz? nın yanı sıra Satış Müdürlüğünü de Evet etmiyor. Onu başka bir gruba Nevzat Ateş: Benim eniştem orada çalışmıştı, bilmem tanır mısınız? Yılmaz Bakacak. Halamın kocası olur. Erol Aydın: Çamaşırhanede… Nevzat Ateş: Evet. Erol Aydın: Benim stewardımdı. Ben onun çamaşırhaneye geçmesine önayak olmuştum. Yılmaz sağ olsun çok iyi bir çalışanımızdı. Ama o dönemler turizm turizmdi. Nevzat Ateş: Çok farklıydı tabi. Siz bizlerden daha kıdemli, daha önceden adım atmışsınız sektöre, biz bile geçmişe dönüp baktığımızda diyoruz ki “O zamanların değeri, tadı tuzu farklıymış.” Şimdi sektöre hangi tarafından bakarsanız bakın tüm şartlar zorlaştı. Erol Aydın: Maalesef öyle. Bir kere pasta haddinden fazla bölünmeye başladı. Yani, iyiden daha iyi olamazsan sektörde zor barınırsın. Nevzat Ateş: İşin kötüsü, çok bilinçsiz yatırımcı oluştu. Sektörü bilmeyen yatırımcı var mesela. Adam madenci, tekstilci vs. sektörün ne olduğunu bilmeden gelip yatırım yapıyor, beklentileri çok farklı. Otelcilik yatırım olarak çok maliyetli bir yatırım. Yaptığı yatırımın karşılığının hemen kendisine döneceğini düşünüyor. Ama otel sektörü maalesef öyle değil. Bunun bir süreç meselesi olduğunu, sektör içinde kendisini kanıtlamasının zor ama elzem olduğunu bilmiyor. Şimdi neredeyse her köşe başı tabiri caizse “adım başı” bir otel olunca… Zaten İstanbul’un potansiyeli, turist kapasitesi, o oranda büyümedi. Otel sayısı çok fazla arttı, artıyor da… Bu, oteller arası hizmet rekabetini üst noktalara çıkardı. Buna muka- Erol Aydın: Buraya gelirken derneğimizin eski yerine baktım (Dolapdere Taksim Caddesi üzerindeydi). Bizi çıkarırlarken oradan “Çok yoğun bir renovasyon döneminin akabinde faaliyete geçirilecek. ” demişlerdi. Şimdi ufacık bir butik otele dönüşmüş. Nevzat Ateş: Öle yani, bizim bildiklerimiz isim oteller. Dört yıldız ve üstü otelleri, zincir otelleri duyuyoruz. Onun dışında bir de bilmediğimiz irili ufaklı bir sürü otel var ve her geçen gün yenileri ekleniyor bunlara. Butik otel var, apart var… Atıyorum iki kişilik, sektörden değil, reklamcı, geçenlerde konuşuluyordu “Tarlabaşı’nda bir bina vardı, kiraladık, bir de restorasyon yaptıracağız.” “E ne yapacaksınız sonra?” dedim “Satıcaz…” dedi. Düşünün şu cep telefonları sayesinde artık herkes ofis sahibi gibi oldu. Mailiniz de internet bağlantınız da burada. Buradan pat diye otel arıyor, buluyor, girip oda beğeniyor, rezervasyonunu da yapıyor, butik otelleri açan kişiler de bir takım applicationlar vasıtasıyla internete otellerini yükledikleri andan itibaren satışa başlayabiliyorlar. Erol Aydın: Az önce çok güzel bir noktaya değindiniz, tamam otel sayısı daha fazla olsun ama işi bilen kişiler tarafından bu yapılırsa elbette daha iyi olur. Kiminle rekabet ettiğini de bilirsin. Sizin de söylediğiniz gibi sektöründe işi yavaşlayan otelcilik sektörüne girmeye karar verebiliyor. Nevzat Ateş: Birçok yatırımcı böyle “gaza gelmiş” durumda ama piyasa şartlarını bilmeden balıklama dalıyorlar. Ama içerinin havasını bilmiyorlar, önce bu havayı biraz solumak gerekir diye düşünüyorum. Böyle olunca da eski satabilinen fiyatlardan bizler de satış yapamıyo- ruz doğal olarak. Ayrıca, bu kadar otele, o oranda kalifiye, yetişmiş eleman, personel, orta ve üst düzey yönetici de bulunamıyor. 5 yıldızlı bir otel açıyorsunuz, güzel yatırım yaptınız ama o otele asıl yıldızını verecek olan personeli, profesyonel ekibi bulamıyorsunuz. Herkes eksik kadro çalışmak durumunda kalıyor. Eksik kadro da beraberinde daha düşük hizmeti getirebiliyor. Erol Aydın: Ben diğer bölümlerin bağlı bulunduğu dernek başkanlarıyla bir araya geldim, dedim ki “Bakın, artık turizmdeki otel sayısı oldukça fazla. Bu otellere personel bulmak çok zor oluyor. Gelin, hep beraber kalifiye eleman yetiştirmenin yolunu açacak çözümler üretelim. Bize dernek olarak düşen neyse yapmaya hazırız” dedim. Nedenini bilemiyorum ama kimse yanaşmadı. Mesela “Bizim elemanımızın kalitesi bize yeter” diyen oldu. 2007 yılında fedakar arkadaşlarımla kendi derneğimizi kurduk, 2008 yılında resmi olarak aktif hale getirdik. Yaklaşık 5-6 senedir sektöre kalifiye eleman yetiştirilmesi için çaba sarf ediyoruz. 2013 yılına kadar Turizm Bakanlığı tarafından bile otellerde bir stewarding departmanının varlığı göz ardı ediliyordu. Biz, uğraşa uğraşa TUROB’la, Milli Eğitimle, Çalışma Bakanlığıyla yazışmalar sonrasında geçen sene bir yerlere varabildik. Düşünün siz yıllardır bu işin içindesiniz, sizin gibi üst düzey müdürlerin çoğalması kaliteyi kendiliğinden yükseltecek. Siz Alaattin Bey’in (Alaattin Akkaya – Lares Park Otel Steward Şefi) sorumlu olduğu bölümdeki kişilere değer verirseniz, onların şartlarını iyileştirirseniz çalışanların da çalışma isteği, motivasyonu üst seviyeye ulaşacak ve kendiliğinden kalite de artmış olacak. Nevzat Ateş: Doğru söylüyorsunuz. Bu bir zincirleme reaksiyon. Her halkanın birbirine ihtiyacı var. Sizin MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Erol Aydın: Ben de yaklaşık olarak 28 yıldır turizm sektörü içindeyim. Ben de sizin gibi iki yerde çalıştım. Tabi emekliliğimi aldım ben. İlk çalıştığım yer The Marmara, Etap Dönemi. 7,5 – 8 sene orada çalıştım. bil fiyatlar düşüyor doğal olarak. İster istemez olması gerekenin altında fiyatlarla üst düzey hizmet vermek gerekliliği kaçınılmaz oldu. 49 Steward devrettik. Yani grubumuzun tek oteli İstanbul Lares Park Otel. Alaattin Akkaya, Nevzat Ateş, Erol Aydın, Ertan Alanbay zaten; ben burada housekeepingin yonellik, oradaki standart yüksek- temizliğini satıyorum, F&B’nin ser- liği bizim satışımıza da yansıyor visini satıyorum, mutfağın ustaca haliyle. Ben hep bunu söylüyorum pişirilmiş yemeğini satıyorum, ön MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 bölümdeki başarı, oradaki profes- Steward 50 Standart French büronun güler yüzünü satıyorum, stewarding bölümünün hijyenini satıyorum… Siz istediğiniz kadar güzel yemek yapın ama onu servis eden kişi o güler yüzü, o nezaketi taşımıyorsa, o misafirperverliği göstermiyorsa o yemeğin hiçbir kıymeti değeri olmuyor maalesef. Dediğim gibi “Her departman birer halka ve bu halkalar birbirlerine ekli vaziyette.” Halkalardan biri gevşer ya da koparsa diğer halkalara da bu sirayet ediyor. Erol Aydın: 22 Mart 2014 tarihinde, bu Ceylan Otel’de yaklaşık 16 tane otel genel müdürünün katıldığı panele iştirak etmiştim. Orada da vurgulamaya çalıştığım şu oldu; özellikle otellerde yiyecek içecek kısmını oluşturan birimler olan “aşçılar, servis, steward” ayrıl- Nevzat Ateş: Çok hassas ve çok önemli bir iş yapıyoruz. Ben çok severek yapıyorum işimi. Erol Aydın: Yıllardır bu işin içinde olmanız ve konumunuz da bunun bir cevabı. Ayrıca öyle tanıdığımız elit üst düzey yöneticiler var ki bir iki sene yurt dışında mastır yapmış, gelmiş burada, yurt dışındaki olanakları, konsepti bulamayıp o konsepti burada uygulamaya çalışıyorlar. Elbette sen uygularsın de bu süreç meselesidir. Nesnel ve insan alt yapını tamamlamadan bu uygulamalar genelde başarılı olamıyor. Nevzat Ateş: Direk uygulamak olmaz tabi. Oradan gelip, burayı tanıyıp neyi empoze edebilirsin, neyi harmanlayabilirsin ona bakmak lazım. Var olana ne katabilirsin ona bakmak lazım. Tamam, yurtdışında okuyup, mastırını tamamladın ama gelip kopyalama şeklinde bir uygulamaya geçmek doğru bir yol olmaz. Her şey az ya da çok farklı. Mesela Talimhane’de yaklaşık artık 40-45 tane otel var ve bu bölgedeki otellerin yapılanması, işleyişi bile farklı, bölgesel olarak farklılıklar içeriyor sektör. Bu bölge dışından bir satış uzmanı geldiğinde bile üç gün sonra işleyişin nasıl olduğunu anlayabilmek için soruyor, danışıyor, “Burası bambaşkaymış!” diyebiliyor. Buranın işleyişi, buradaki dil çok farklı. Ben buradan Anadolu Yakası’ndaki ya da havaalanı bölgesindeki bir otele gitsem buradaki başarıyı orada devam ettiremem işleyişi anlamam için muhakkak bir süreç gerekecektir. Erol Aydın: Ben her zaman şunu savunuyorum; Talimhane’deki 4+1 yıldız otellerin, İstanbul’un gözdesi koydum, şu diyardan şu şu şu özelliklerde halı getirttim diyor. Hiçbir misafir halı, mermer, avize için oteli tercih etmez. Bunlar daha sonraki aşamada etkileyicidir. Otel o değerde sıraladığımız ürünlerle bezenmesin, o hizmeti, güler yüzü, o sıcaklığı otel içinde almışsa en önemli değer odur o misafir için. Nevzat Ateş: İnternetten memnuniyet oranlarına baktığımızda otelimizin memnuniyet oranları oldukça yüksek. Böbürlenmek gibi olmasın ama beş yıldızlı bir oteli denedikten sonra bizim oteli tercih edip çok memnun kalmış yorumlarla karşılaşabiliyoruz. Bunun da verdiğimiz hizmetin ne kadar iyi olduğunu belirten önemli bir gösterge olduğunu düşünüyorum. Erol Aydın: Bizim her sene bir çalıştayımız oluyor. Bu senekinde sizi aramızda göremedik. Otellere hizmet eden Türkiye’nin 26 firması katıldı. Erol Aydın: Bir defa merak ettiği için insanlar “x” bir otele gider. Oradan ayrılırken kendisini bağlayacak izlenimler çok önemli. Orada mutlu olursa bir sonraki konaklamasında da başka alternatif düşünmez. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyoruz ama en iyisi konaklayan kişinin memnuniyetidir. Nevzat Ateş: Kapıdan çıkan konuğumuzun memnun ayrılmış olması en büyük reklamımız bizim. Az önce de değindik bu sektörü bilmeyen yatırımcılar… Diyor ki ben şu özelliklere sahip bir avize taktım odalara, şuradaki meşhur mermeri Nevzat Ateş: Çok istedim ama iş yoğunluğumdan dolayı ziyaret edemedim. Bir dahaki çalıştayda olmak bana mutluluk verecek. Ama çok güzel bir çalışma gerçekten. Bu tarz faaliyetleri diğer sektörel derneklerde de görebilsek. Turizme sizin gibi böylesine profesyonel bakan insanların olması gurur verici. Bunlar sektörü daraltmaz, kalite katar, değer katar, bizleri geliştirir. Erol Aydın: Çok sevdiğim Hoosekeepeng Derneği Avrupa Başkan Yardımcısı Emir Hepoğlu ile bir görüşmemizde “Üye sayınız bizimkinin yarısı kadar olsa da etkinlikleriniz, derginiz hayranlık uyandırıyor bende. Nasıl bu kadar aktif olabiliyorsunuz!” diyor. Arkadaşlara da söylüyorum bizim tek yapmamız gereken özveriyle çalışmak diye. Gelin derneğimizde otu- MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Ön büro çok konforlu bir hizmet veriyor, gelen misafir salona geldiğinde istediğini bulamazsa maalesef genel memnuniyete olumsuz etki edecektir. olan birçok otelden hiçbir farkı yok. Tek farkı, alanlarının sıkışık olması. Benim burada hemen hemen gitmediğim otel kalmamıştır hizmeti çok üst düzey. Genel müdürüme bile “Sizin gitmeniz, görmeniz gereken oteller Taksim Talimhane’dedir. Gidin oradaki konsepte bakın” diyorum. 51 Deluxe Room Steward maz üçlüdür. Bu üçlü uyum içerisinde çalışamıyorsa başarı olmaz. Gezi Parkı olaylarından sonra soru işareti ile geçirdiğimiz bir yıl oldu. Bu olaylar sonrası ciddi bir darbe aldık Taksim otelleri olarak. Onun etkileri devam edecek mi, nasıl devam edecek… Onun için 2014 yılı bizim için bir toparlanma yılı oldu. Standart Twin ralım, konuşalım, kafanıza takılan ve operasyonun daha iyi olması için öneri ve görüşleriniz ne ise onları masaya yatıralım… Bir işi yaparken mutlaka yanlış da yapacağız, sizlerin de önerileriyle o konuda da yanlışımızı düzelteceğiz. Mehmet İlhan: Bir sektörde sivil toplum kuruluşları güçlü olursa o sektöre sizin de söylediğiniz gibi değer katacaktır. Güçlü sivil toplum kuruluşu, güçlü bilgi paylaşımını getirecektir beraberinde. Nevzat Ateş: 164 odamız yanında 10 adet de toplantı salonumuz var. Taksim’de olmamız sebebiyle daha çok gezi, turistik amaçlı gelenlere hizmet ediyoruz ama onun dışında şirketçe gelen misafirleri de ağırlıyoruz. Toplantı salonlarımızın olmasından dolayı yerli yabancı şirket eğitimleri, toplantıları için gelenler ile uluslararası fuar-kongre gruplarını da ağırlıyoruz. Mehmet İlhan: Bir de şunu merak ediyorum, geçen yılki Lares Park nasıl sizin kafanızda, nasıl geçti sizin için geçtiğimiz sezon? Nevzat Ateş: Geçen sene bizim için MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Nevzat Ateş: Bir kişinin fikriyle doğrusuyla yola çıkmaktansa birçok insanın bir araya gelip birçok gözün, birçok fikrin birliğiyle yola çıkmak daha değerlidir, o yolu kısaltır. Mehmet İlhan: Nevzat Bey, oteliniz kaç odalı? Mehmet İlhan: 2015’e de böyle başladınız yani. Nevzat Ateş: İstanbul çok büyük ve güzel bir şehir olmasına rağmen bu sektörden 12 ay boyunca ekmek yiyerek geçinemiyor henüz. Mesela ramazan ayı daha sakin geçiyor, aralık-ocak-şubat ayları olabildiğince sakin geçiyor. Yılda dört ay ciddi bir süre oluyor. Bu rekabet de düşük olan ayları çok daha geriye çekiyor. Kısa sürede bunları bir şekilde atlatmak gerekiyor. Bir de bu dış etmenler de çok etkiliyor sektörü. Örneğin Avrupa ve Amerika’daki İslam karşıtı propagandalardan dolayı Müslüman olarak görülen ülkeleri ziyaret etmekte daha temkinli davranış sergiliyorlar. Ama bunun yanında da Ortadoğu pazarından bize yoğun bir şekilde gelişler oluyor. Böylece dengelemeye çalışıyoruz. 52 Steward Az önce belirttiğin etmenler ki sektörün kendi içinde yarattığı bir kriz diyorum ben buna, bu da otel sayısının kontrolsüz bir şekilde artıyor olmasıdır. Şu anki en büyük sorun bu diye düşünüyorum ben. Tabi Talimhane’deki bir otel olmamızla ilintili değil bu, İstanbul’daki her otel bu sorunla başa çıkmaya çalışıyor. Sektör içerisinde olagelen bir düzen bir sistem vardı. O düzen değişim sürecinde belki de. Bir karışıklık, bir çalkantılı dönem geçiriyoruz. Rayına oturacak ama ne zaman, nasıl oturacak beklemedeyiz. Belki de dediğimiz gibi bu bilinçsiz oteller uzun vadede sektörde yer alamayacaklar, belki devam edemeyecekler ama şu an bizi olumsuz yönde etkiliyor. Bath Room Ama yine dediğim gibi şu an reka- Lares Restaurant Nevzat Ateş: Şartlar şu an buyken ve hala açılmaya devam edecekken, oteller, ilerisi biraz korkutuyor işin açıkçası. Erol Aydın: Ama turist sayısında artış olduğundan bahsediliyor Nevzat Bey… Büyük çoğunluğu İstanbul’a uğramayan turistlerin artık İstanbul’u görmeden gitmemeye başladığı bildiriliyor. Bu da İstanbul’un gelen tüm turistlere hitap edecek nitelikte olduğunu göstermiyor mu? Nevzat Ateş: O anlamda sıkıntı yok. İstanbul var olan otel kapasitesiyle, sayısıyla, hizmetiyle Uzakdoğu ya da Amerika veya Avrupa ve Ortadoğu’ya da hitap edebilecek, misafirleri mutlu ve memnun edebilecek Mutlu olmayı hakkeden bir ülkeyiz, umarım sektörümüzden gayrı ülkemizin önü açık olur. Tarih 8 Haziran 2015. Türkiye gerilimli bir seçim atmosferinden yeni çıkmış. Biz de bu arada biraz politika konuşuyoruz. Ve tekrar bir soruyla söyleşimizi bitiriyoruz. Mehmet İlhan: Nevzat Bey, he söyleşimizde sorarım “Gençlere, sektöre yeni girenlere önerileriniz nelerdir?” diye. Siz ne düşünüyorsunuz? Nevzat Ateş: Az önce de söyledim, hep eksik kadrolarla çalışıyoruz ve yetişmiş kalifiye eleman yok ya da yeterli değil. Ben şuradan gençleri gözlemliyorum, bilmiyorum genelleme yapmak doğru olur mu; atıyorum açık pozisyonumuza 100 tane başvuru oluyor, ben beş tanesini görüşmeye çağırıyorum, alternatifleri fazla olduğu için artık görüşmeye bile gelmiyorlar. O beş tanesinden bir tanesi görüşmeye gelirse mutlu oluyorum. Bir de hemen üst mertebeden işe başlamaları gerektiğini düşünerek gelenler oluyor. Ben hocalarının bu konuda okullarında bilgilendirme yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Başlangıç için eğitim “OK” ama asıl eğitim işe başladığınız andan itibaren başlıyor. Uygulama içindeki eğitim, süreç insana asıl değeri katıyor. Ama maalesef o arkadaşlar “hemen müdür olacağım, otelciliği ben götüreceğim, idare edeceğim” “gazıyla” geliyorlar veya o yanlış yönlendirilme ya da yanlış düşünceyle… O nedenle bu noktada hocalara iş düşüyor diye düşünüyorum. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Mehmet İlhan: Ben de ileriyi nasıl görüyorsunuz diye soracaktım, cevapladınız sanırım? kapasitede ve standartta. Ama dediğim gibi uluslararası ekonomik, siyasal durumların etkisiyle İstanbul’a gelen ya da gelecek olan potansiyel konuk oranları doğal olarak değişiyor. Ülke olarak da bir saat sonra çıkabilecek bir olay bizi, Taksim bölgesi otellerini direk etkiliyor. Çıkabilecek bir olayın medyaya ve dolayısıyla yurt dışına yansıması bizim önümüzü görmemizi ciddi anlamda etkiliyor. 53 Steward bet ortamında var olan otellerin yanı sıra çok yıldızlı otel inşaatları sürüyor. Bu nedenle “İleriye çok mu umutlu bakıyoruz?”; hayır, en azından kısa dönemde korkarak bakıyoruz. DALIŞ Merhabalar, Ben Cenk Moralıoğlu. Steward Dergisinin bir önceki sayısında sizlerle tanışmıştım. Ancak o sayıda benimle tanışma fırsatı bulamayanlar için tekrardan kısa bir tanıtım yapmayı uygun buldum. Dalış hayatıma 1993 yılında, gerek Türkiye’nin gerekse dünya dalış camiasında adı oldukça önemli yer tutan, büyük ustamız rahmetli Necat Coşkun’un himayesinde başladım. Ustamızın vefatından sonra daha farklı misyona ve görüş açısına sahip 300 Bar Dalış Merkezi’ne geçiş yaptım. Daha önce sevgili dalış eğitmenimiz Engin Kondul’un yazısıyla (23. sayı), temel anlamda Donanımlı Sportif Dalışa bir adım atmıştık. Geçen sayımızda da benim kaleme aldığım makalede sizlere Dalış Çeşitliliği ve Uzmanlıklar üzerine bilgi paylaşımlarımızı yapmıştık. Bu makalemizde sizlerle, geçen makalemde genel olarak üzerinde durduğumuz uzmanlıklardan birisi hakkında daha ayrıntılı bilgi paylaşımını gerçekleştireceğiz. Zenginleştirilmiş Hava Dalışı D iğer ve daha bilinen adıyla NITROKS. Burada hemen bir dipnot vermeyi uygun buluyorum. Nitroks; bir gaz değildir. Nitroks bir dalış çeşididir ve sadece içindeki oksijen miktarının arttırılması ile elde edilen hava ile gerçekleştirilir. Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) nedir? Genel anlatımıyla şudur: Normal dalışlarımızda kullandığımız hava, günlük hayatımızda soluduğumuz havanın kompresör aracılığıyla tüplere doldurduğumuz ve içerisinde %21 oranında oksijenin bulunduğu havadır. Eğer biz tüplerimizin içerisine %21’den daha fazla oksijen eklersek ve dalışlarımızı da bu yeni karışımlı hava ile gerçekleştirirsek işte o zaman Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışımızı yapmış oluruz. Peki, bu oranı nereye kadar artırabiliriz? MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Sportif anlamda bu oranı %40’a kadar artırabiliriz. Güzel. İyi de buna neden ihtiyaç duyuyoruz? “Güzelleşmek için, gençleşmek için” diyenlerinizi duyar gibiyim. Bir yere kadar yanlış değil elbet bu seslenişler. Evet, hücrelerimize daha fazla oksijenin gitmesiyle söz konusu gençleşme doğrudur ancak bunu yapmak için karada birçok kuruluş bulunmakta. Bizim yapmaktaki amacımız tamamen suyun altında elde edebileceğimiz kazanımlar. Steward 54 Cenk MORALIOĞLU Emniyet içerisinde dalış yapmak için ihtiyaç duyduğumuz prosedürlerin çoğu, içerikteki oksijenin yüzdesine bağlıdır. Yüksek miktarda oksijen, ekipmana bağlı olarak kolayca önlenebilecek önemli riskler içerir. Benzer bir şekilde, emniyetli sınırların ötesinde yüksek oksijen karışımları soluduğumuzda olabilecek oksijen zehirlenmesi de kolayca önlenebilecek bir risktir. Bu dalışı yapmak isteyen sizler de, diğer binlerce Nitroks Dalışı yapan ve hiçbir problemle karşılaşmayan Sportif Dalıcılar gibi bu riskleri nasıl idare edeceğinizi, 300 Bar Dalış Merkezi olarak sizlere sun- duğumuz Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kursu sayesinde öğrenebilir ve bu tecrübeyi yaşayabilirsiniz. 55 Steward Temel Dalış Eğitimi derslerinde öğrettiğimiz ilk derslerden birisi olan basınç altında soluduğumuz havanın etkilerinde, şu bilgiye rastlarsınız. Basınç altında soluduğunuzda, azot (nitrojen) vücutta çözünür. Ne kadar uzun süre ve ne kadar derine dalarsanız, o kadar azotu absorbe edersiniz. Makul sınırlar içinde kaldığınız sürece, yüzeye yükselip çıktığınızda, vücudunuz hiçbir zorluk olmaksızın normal solunum yoluyla fazla azotu (nitrojeni) dışarı atar. Ancak makul sınırları aşarsanız fazla azot (nitrojen) kabarcıklar meydana getirir ve dekompresyon (vurgun) hastalığı oluşabilir. Dalış sırasında normal havadan daha az azot (nitrojen) absorbe edebilmeniz için Zenginleştirilmiş Hava, oksijen ile birlikte soluduğunuz azotun bir kısmının yerini alır. Normal hava ile yapılan dalışlarda, soluduğumuz havanın %21’i oksijen, kalanı da %78 azot ve %1 diğer gazlardır ki biz burada hesaplamalarımızda kolaylık olması amacıyla bu sayıyı %21%79 şeklinde alırız. Haliyle solunan havanın MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Peki bu dalışı neden yapmalıyız? Öyle ya, bu dalış bize sıra dışı bir kazanım sağlaması gerekli ki biz de bu heyecana ve farklı dalış zevkine zaman ve enerji harcayalım. Aslına bakarsanız, özellikle sualtı fotoğrafçılığı, sualtı video çekimi veya sualtı arkeolojisi gibi suyun altında normalden daha uzun süreli kalacak aktiviteler yapıyorsanız, bu kalışların olumsuz etkilerini minimum seviyeye çekebilmek için bu kursu almalısınız. Çünkü oksijenin size sağladığı avantajlar vardır ve sizler de bu avantajları kullanırsınız. Nasıl mı? Şöyle bir açıklamayı size aktarabilirim: MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 içindeki oksijen miktarının arttırılması, aynı havanın içinde bulunması gereken azot (nitrojen) miktarını da azaltacaktır. Dalış sonrası kabarcık oluşumuna katkıda bulunmaması için Zenginleştirilmiş Hava ile sportif dalış sınırları içerisinde vücudumuz ekstra oksijen absorbe eder. Bu da hava ile yaptığımız dalışlardan daha fazla Dekosuz Limit anlamına gelir. Örnek verecek olursak; Steward 56 Normal hava ile (%21 Oksijenli) 18 metrede bir dalış gerçekleştireceğimiz zaman Dekosuz Limitimiz 56 dakikadır. Oysaki %32’lik Zenginleştirilmiş Hava Tüpü ile aynı derinlikte 95 dakika, %36’lık Zenginleştirilmiş Hava Tüpü ile de 125 dakika suyun altında zaman geçirebilirsiniz. Sınırları ne kadar genişletebildiğimizi siz de rahatlıkla bu örnekle birlikte görebilirsiniz. Ancak birçok doğru bilinen yanlış bilgi gibi, Zenginleştirilmiş Hava Dalışı ile ilgili yanlış bilinen bir gerçek vardır. Bunu özellikle sizlerle paylaşmak isterim: Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) Dalışı sayesinde, normal havayla yapılan dalışlardan daha DERİNE dalış yapamazsınız. Bu dalışla sadece inilen derinlikte daha UZUN süre kalabilirsiniz. Lütfen bu bilgiye önem veriniz. Aksine Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışında inebileceğiniz derinlik, normal havayla yapılanın daha azıdır. Nedenine gelince… Sizleri Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) Uzmanlık Dalışı kursumuza bekliyoruz :) Gelin sizlerle biraz bu dalışın tarihçesine bakalım. Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kullanımının Sportif Dalışlarda kullanılmasına başlandığı yıllarda ki bu 1990 yılının başlarıydı, güvenli mi değil mi sorusu soruluyordu. Dekompresyon limitlerini Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kullanarak uzatmak güvenli miydi? Ve bu güvenilir miydi? Bu soruların cevabı EVET’tir. Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks), Sportif dalışta göreceli olarak yeni olmasına rağmen, 50 yılı aşkın bir süredir askeri dalgıçlar ve araştırma dalgıçları, Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)’yı dekompresyonsuz limitlerini uzatabilmek amacıyla kullanmaktadır. Birleşik Devletler Donanması (USN) ve Britanya Kraliyet Donanması (BRN), 1940’larda Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) üzerinde çalışmışlar ve kullanmışlardır ve Birleşik Devletler Okyanus ve Atmosfer Araştırma (NOAA) kuruluşunun, araştırma dalgıçları tarafından kullanılan Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile 20 yılı aşkın bir tecrübesi vardır. Sportif dalgıçlar, Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile binlerce başarılı dalış gerçekleştirmişlerdir. Bu bilgi ve tecrübe ışığı altında, Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)’nın dekompresyonsuz limitlerinin en az normal havanınkiler kadar emniyetli olduğu söylenebilir. Şöyle bir benzetme yapmak istersek; bir alışveriş yapıyorsunuz ve 1. Oksijen Zehirlenmesi: Oksijen zehirlenmesi Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)’a özel, potansiyel tehlikelerin en ciddi olanıdır. Evet, tehlikelidir ancak her daim belirttiğimiz üzere eğitimlerimiz sırasında öğreneceklerinizin yanında kurallarına uyulduğunda çoğu güvenli oksijen ve derinlik limitleri dâhilinde kalmakla ilgilidir. 2. Özel Ekipman: Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)’daki yüksek oksijen içeriği ekipmanla ilgili endişelere neden olmaktadır. Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışı özelikle Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışı için ayrılmış bir tüp gerektirmektedir. Ayrıca oksijen analizörüne de ihtiyacınız olacaktır. 3. Bulunabilirlik: Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks), her sene giderek yaygınlaşarak çoğalıyor ancak dalış yapacağınız bölgeye gitmeden Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışını gaz karışımının ne olduğunu bilmeniz çok önemlidir. Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) tüpünü hava tüpü zannederek dalış yapmak ciddi tehlikeleri içerebilir. Uygun prosedürleri takip etmeniz bu sorunu etkili biçimde çözer. Eğitiminizin sonunda etkili prosedürleri öğreneceksiniz. Yanlış gaz karışımları ile dalmanın dekompresyon (vurgun) hastalığı veya oksijen zehirlenmesine sebep olacağını unutmayın. 5. Daha Karmaşık Dalış Planlaması: Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışları değişik karışımlı gazlar içerdiğinden planlama aşamasında birkaç daha fazla adıma ihtiyacı vardır. Dolayısıyla daha fazla hata payı vardır. Ancak Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalış hesaplayabilen bir dalış bilgisayarınız var ise bu ne zor ne de zaman alıcıdır. Tüp Haricindeki, Nitroks Ekip- MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Şunu bir defa daha dile getirmek isterim ki; kurallarına uygun bir şekilde kullanıldığında gerek normal hava gerekse de Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile yapılan dalışlarda etkileyici güvenlik rekorları vardır. Yeter ki her defasında özellikle üzerinde durduğumuz konu olan kurallara sorgusuz sualsiz uymak. Ki bu kurallar hem zor kurallar değildir hem de temel dalış kursunda ayrıntılı olarak sizlere anlatılır ve Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) Kursu dalışlarında da tekrarlanarak sizlere hatırlatılır. Zenginleştirilmiş Hava dalışla- kontrol etmelisiniz. rında dikkat edilmesi gereken 4. Uygun Gaz Karışımı ve KullaBeş önemli nokta vardır: nımı: Öğrendiğiniz gibi daldığınız 57 Steward karşılığını vermeden bir şey alamazsınız, Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile maruz kaldığınız azot miktarını azaltırken, oksijen miktarını çoğaltıyorsunuz. Oksijenin kendisi azottan daha tehlikeli olabilecek bir takım problemler içermektedir. Bu kurs sırasında öğreneceklerinizin çoğu, maruz kaldığınız oksijeni güvenli limitler dâhilinde tutma ile ilgilidir. Bu bilgiler ne daha zor ne de daha karışıktır fakat önemlidir. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 man Özellikleri Nelerdir? Steward 58 Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ve dalış ekipmanlarımız ile ilgili temel endişe konusu, yüksek oksijen (O2) içeriğidir. Yüksek oksijen içeren gaz karışımlarına maruz kalan bazı ekipmanlar hızla bozulabilir. Dalıcılar BCD, regülatör ve yedek hava kaynakları üzerinde herhangi bir değişim yapılmadan %40’a kadar Oksijen içeren Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) karışımları ile dalabilirler. %40’tan fazla oksijen içeren gaz karışımları dalışlarında ise tüp de dâhil olmak üzere özel olarak temizlenmiş ekipmanlar gerekmektedir. Yani ekipmanlar özel olarak oksijen uyumlu materyallerden yapılmalı ve uygun oksijen uyumlu yağlama maddeleriyle yağlanmalıdır. Sportif dalışlarda ise %40’tan fazla oksijen karışımı kullanılmaz. %40’dan fazla oksijen, kapalı devre solunum cihazlarında ve teknik dalışlarda kullanılmaktadır. Bazı SCUBA malzeme üreticileri ekipmanlarının Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışlarına uyumlu olmadığını belirtirler. Bazıları ise kullanabileceğini ancak özel bir servis gerektiğini belirtirler. Ekipmanlarınızın uyumlu olup olmadığını üretici firmanıza sorup talimatlarına uymalısınız. Yapılacak servis sırasında genellikle tavsiye edilen, oksijen uyumlu yağlama maddelerinin Oring’lerin ve diğer maddelerin gerektiği gibi kullanılmasıdır. Ekipmanlarınız yılda bir kez Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) uzmanı bir serviste temizletmeli ve bulaşmış olan yabancı maddelerden arınmasını sağlamalısınız. Peki bu kursu almaya karar verdiniz. Sualtında birbirinden güzel ve heyecan dolu dakikaları, limitleri dâhilinde uzatmaya yöneldiniz. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Nelere sahip olmalısınız? MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 PADI Open Water Diver veya TSSF/CMAS İki Yıldız Dalıcı veya başka bir organizasyondan alınmış eşdeğer bir sertifikasyona sahip olmalısınız. Eğer bahsi geçen bu sertifikalara sahip değilseniz en kısa zaman içerisinde bizimle, yani 300 Bar Dalış Merkezi ile temas kurmalı ve bu sertifikalara ait kursları almalısınız. Ancak hedefinizin Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kursu olduğunu baştan belirtiniz ki size sürprizler hazırlayabilelim. Steward 60 Kurs sonunda neleri öğrenmiş öğrenmeniz ve kullanımında kazan- tılı olan Sualtı Fotoğrafçılığı üzerine manız gereken pratiklerin tamamı olacak. Umarım ilginizi çekmişizdir. olacağınıza gelince de; Tüp içeriklerini analiz etmeyi Dalış tablosu ve bilgisayarı kullanarak Zenginleştirilmiş Hava Dalışı planlamayı, Dekompresyonsuz dalış zamanınızı güvenli bir şekilde artırmayı öğreneceksiniz. Burada sizlere vermiş olduğumuz bilgiler elbette kursun tamamında değildir. Dahası her zaman karşılıklı yapılan kurslar ve dalışlarda saklıdır. Her iki sistemde de (PADI ve TSSF/CMAS) merakınıza, ilginize ve macera sınırsızlığınıza uygun daha birçok farklı uzmanlık dalışları mevcuttur. İlerleyen dönemlerde sizlerle bu uzmanlıkları teker teker ele alacağız. Bir sonraki makalemiz, bu makalemizin konusu olan Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile bağlan- Sevdiklerinize dalışı öğretmenin ötesinde eğer daha özel dalışlar yapmasını, ama kurallarına uygun olarak önce kendi, sonra etrafındaki diğer dalıcı ve canlıların hayatlarını tehlikeye atmamasını sağlamak isterseniz ve dalışla ilgili merak ettiğiniz her konuda aşağıdaki iletişim bilgileri aracılığı ile bana ulaşabilirsiniz. [email protected] | [email protected] Steward 62 MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 DERSAADET’TE İŞRET MECLİSLERİ Yazan: Marquis d’Istanbulin Kıyım...S ıyım Sos o ... Yooğurmaa... Öğütücüü SETÜSTÜ Ü PA ARÇALAMA Maltepe Beyrut Nostalji Maltepe Beyrut Nostalji Marquis d’Istambulin Dersaadet, Miladî 21. Asırda H eyhad! Artık gramofon iğnesi de bulunamiör melmekedde! Bağdat Avenue civarında sormadık dükkân, aramadık yer bırakmadık! Yok yok yok! Suadiye’deki ata yadigârı, ahı gitmiş vahı kalmış ahşap konakta paslanmış ferforjelerden sarkan narin begonyalarım yeni bir mevsim dönüşünde Sabite Tur Gülerman Hanımefendi’yi taş plaktan dinlemezlerse emin olunuz müteessir olub boyunlarını bükerler. Kıyamam ben onlara. Şirket-i Hayriye vapuruna binip Çukurcuma’ya antikacı ve dahi sahaf ahbabım Muineddin Efendi’ye kadar uzanmam iktiza etti yine. Çukurcuma’da pek terakki etmiş! Bir alafrangalık, bir mondenlik ki sorma gitsin. Yenilenmiş bir konağın önünde cümle civan toplaşmış. Ne eder eylerler öylecene deyu merak etdim. Sordum. Lö Müze dö Linnosans’ı (Masumiyet Müzesi) gezeceklermiş. “Ahh zooo!” dedim Alaman keferesi gibin. Belli ki haşna fişne edecekler içeride. Bu müzeyi kuran zat-ı muhterem burada haşna fişne olursa kimsecikler karışmaya, bunu sevdanın kutsiyetine yora deyu izahat buyurmamışlar, tanzimde bulunmamışlar mıydı? İşte anladım izdihamın nedenini. Zati bu mülahaza son milli mefkûremiz olan, her aileye en az üç veled gayesine de muavenet etmektedir. Bu manada bakıldığında melmekede hayırlı olacağı da katidir. Vakıa bidayette bizler de birer kanı kaynayan civan iken az mı sinmiştik Yıldız Parkları’nda, Fethi Paşa Koruları’nda, Küçüksu Çayırları’nda, Büyükada Çamlıkları’nda çalı diplerine, sütre gerilerine?! Az mı kolalı gölmek, ütülü pantolon, cepken, mintan ziyan zebun etmişdik oralarda civan dilberlerin gülizarlarını bus’etmek uğruna?! Binanaleyh; zamaneye de helâl-i hoş olsun! Fekad artık İstambol’un eski güzide promenadlarında cevelan eylemek bize dar. Her bir yer kalaba. Akın akın ademoğlu kaynior. Her biri de öyle bir monden ve de alafranga ki vallahülazim beşer kendini Frenk diyarlarında zanneylior. Kaba saba veledlerin envaisi, avamın bin bir çeşidi, kefere mukallidi kıyafetler, monden haller ve dahi taklitcilik almış yürümüş. Gören sanır ki Attila İlhan’ın o menşur şiirindeki gibin bu şeherde artık her bir yerde Karantinalı Despina’lar cevelan eylior. Attığın her adımda ol meşhur kevaşenin Miralay Zarifu’yla İsplandid Palas’da Yunan Zırhlıları’na karşı halvet olduğu gibin bir manzara ila karşılaşiorsun. O denli tefessüh etmiş bir cemiyyed! Nevizade, Tomtom, Asmalımescit, Hacopulos, Balıkpazarı; Parmakkapı; Cihangir, Firuzağa hagisine baksan aynı. Her bir yerde Ücretsiz demo-tesst için: international@robot coupe.com international@robot-c oupe com alafranga, monden işret meclisleri, özenti publar, clubler, barlar, cafeler… Dedim ki Muineddin Efendi’ye: “Efendi Efendi; bu melmekedde adam gibin eski Dersaadet usulü; Osmanlı stili bir işret mekânı kalmamış mıdır? Bir Ayhan Işık meyhanesi kalmamış mıdır?!Her bir mekân Frenk keferesinin mukallitliğine mi soyunmuştur behemahal?!” “Kalmamış olur mu Marquis d’Istambulin; bittabi ki mevcuddur; lakin biraz uzaktadır imdi?!” deyu cevabladı beni Muineddin Efendi. “Vallahülazim Fizan’da da olsa gitmeye razıyım bu barbar kalabaları görmektense!” dedim Muineddin Efendi’ye bedbin. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 “Alors; gidelim o halde tutsuit!” dedi Muineddin Efendi ve dükkânın kepenklerini indirmeye koyuldu. Steward 64 Derekap gerisin geri Şirket-i Hayriyye vaporuna binip Kadıköyüne geçtik. Akabinde şimdilerde lando olmadığı içün Boston’cı otobosuna binip Adalar iskelesinde indik. Oradan da bir dolmuşla Maltepe cihetine intikal ettik. Dolmuştan indik ki; lakin o da ne; bir vakıtların fakür fukarasının, garip gurebasının, açaçık yatan gariban taifesinin mekânı Maltepe almış başını gitmiş. Hayretten donakaldım vallahülazim. Her Türk münevveri gibin Harbi Umumi’den bu yana Boston’cı’nın doğusuna geçmemiş idüm. Fekad böyle neler olmuş mirim buralarda. Adeta Cote d’Azur’da, Nice’de, St. Tropez’deki gibin fevkalade bir sahil tahkimi; mükemmel işret mekânları, şaşaalı dükkânlar; temayüz etmiş bir gençlik... Şaşkın şaşkaloz sual etdim Muineddin Efendi’ye: “Muineddin Efendi; Munineddin Efendi; burası benim bildiğim gariban mahallesi Maltepe olamaz; yanlış bir yere mi geldik? Adalara dolmuş mu kondu yoksam? Adalar, karalara mı bağlandı!” “Fekad no!” dedi Muineddin Efendi; “Bittabii ki burası Maltepe lakin Hüsnu Arkan Konseri “Lakin burası Londra’daki Covent Garden’dan da faik bir yer olmuş Muineddin Efendi. Hemi de Atina’daki Plaka’dan, Belgrad’daki Skadarlija’dan, Paris’deki Quartiet Latin’den…” “A bon! Beğendiğinize memnun oldum Marquis!” “Fekad bunca gözel meyhaneden hangisine gitmek münasip olacakdır Muineddin Efendi?” deyu sual eyledim şaşkın şaşkaloz. kanlılarının ve hatta en namlı ahu dilberlerin hepiceği her daim Beyrut’tadır!” dedi Muineddin Efendi. “Müstesna bir edip taifesi ve dahi rindlerin en önde gidenleri ve dahi asri zeman kabadayılarının, deli- “Hafazanallah; Beyrut şu lahza darül harb değil midir Muineddin Efendi?!” deyu sordum. 65 Steward Derekap kolumdan tutdu ve beni otoban denen o mel’un asrî zeman avenüsünden kazasız belasız geçirerek mahallenin içine götürdü. Lakin bir kez daha; o da ne? Adeta ‘Alice Harikalar Diyarında’yız. Kocaman, oyuncaklı bir meydan, geniş meyhanelerin bahçaları civan dilberler, eski zeman kabadayıları ve dahi ihtilalci bıyıkları bürünmüş kabadayılarla dolu. Rindler bahçalarda münhal masa bırakmamış, eğlence almış yürümüş, romanlar çalgı çengi taifesi ila masaları muhasara etmiş, bir eğlence, bir işret, bir ta’am ki sorma gitsin: MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 henüz bir şey görmüş değilsiniz Marquis; bir de iç mahalleye girip meyhaneler meydanına bakınız!” neddin Efendi?!” dedim meyus. “Bu da bir şey mi Mirim; bir de içeri girin bakın.” Ürkek adımlarla Beyrut meyhanesinin içine doğru yürüdüm. Merdivenli, oyuncaklı mükemmel, hoş bir bina, dömi klasik bir dekorasyon ve derinden gelen nadide musiki sesleri. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 “Azizim; münevverimiz yüzünü arada bir doğuya da döndürmelidir!” dedim Muineddin Efendi’ye. Steward 66 “Yanlış anladınız Marquis d’Istambulin. Bu Beyrut başka Beyrut: Buradaki meyhanelerin en namlısı. Bakın şuraya!” dedi ve eliyle bir dömi klasik binayı işaret etti. Fekad o da ne?! Öyle bir hasbahça ki sanki ademoğlu işret cennetine burada doluşmuş. Masadan masaya atılan laflar, şen kahkahalar, mezenin bin bir çeşidi, mevsim balıkları, lakerdalar, çirozlar, şerefe sesleriyle çınlayan sokaklar, yol boyu promenad eyleyen ahu ceylanlar, şuh dilberler… “O la laaaa!... Biz Maltepe’yi ihmal ederek böyle neleri kaçırior muşuz Mui- Dönüp baktım koca mekâna; Beyrut Beyrut olalı böyle saadet görmemiştir. İstambol İstambol olalı böyle işret meclisleri görmemiştir; adem adem olalı böyle rind meclisleri kurmamıştır. Böyle ahu dilberler cennet bahçalarında bile gezmemiştir… “Çok yaşa Beyrut!” dedim ağzımın içinde kendi kendime: “Vakıa bizi de müdavimlere yaz bundan kelli.” diye de ilave ettim. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 DEKORATÖRCE ÇÖZÜM ORTAĞINIZ S Steward 68 Ali Nihat PAPUÇCUOĞLU Dekoratör [email protected] ayın Steward Dergisi okuyucuları. Bendeniz bu sayıdan itibaren Dekoratörce gönül penceremden farklı, farkındalıklı ve çağcıl bakışlar sunacağım. Bu sayıdaki konumuz OTELDE TASARIM konforudur. Oteller gerek sezona hazırlanırken yapılan kısmı dokunuşlarda ve gerekse zeminden çatıya kadar değişim projeksiyonlarında dikkat edilmesi gereken olmazsa olmaz temel unsurlar vardır. Burada ana tema otelin adının Sizinle aynı dili konuşanı değil, Aynı LİSANI konuşanı da değil, Aynı KELİMELERİ ve aynı cümleleri seçenleri de değil Sizinle aynı YÜREĞİ, aynı KADERİ. Aynı NEFESİ bilenlerle cehenneme gidin, zira orasını cennete çevirirsiniz. Savaşa gidin, zira zaferle dönersiniz. İmkânsızlığa, inanılmazlığa, rakipsizliğe meydan okuyun, okuyun ki onlar sizi tanısa bile siz onlar asla... Alı Nihat PAPUÇCUOGLU kurgusunu anlayacak idealist ve dalında uzman mimarlık firması ile yola çıkılmasıdır. Dolayısıyla gerek otel sahibi, işletmecisi, genel müdürü kısaca üst düzey yönetim kurulu kendi mekânlarından beklentilerini, müşteri kitlelerini, hitap kesimlerini, bütçelerini, tarzlarını, düşüncelerini, beklentilerini ve tasarım surecini (yapılacak mimari ve diğer islerin kendileri için ne kadar bir sureyi kapsaması) işi yapacak profesyonel mimari grup firmasına aktarmasıdır. Burada mi- 69 Steward ve kurumsalının tam bir müzik Resitali gibi proje ve TASARIM konforu, kısaca otelde YAŞAM KONFORU gibi sunulması ve yasatılmasıdır. İşin temelinde iyi bir planlama, net bir proje ve doğru strateji yatar. Burada izlenecek çıkış noktası otelin MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Otellerde TASARIM ve KONFOR ken perfect bir hayranlık ve huzurlu ayrılmalı. Biz buna markaya teslim diyoruz. İste burada önemli olan, gerek national gerekse international bir otel mimarisini ve tasarımı Copy Face olarak (kopyalayarak) değil; kendini cepheden tekstiline, en ufak detayına kadar BUTİK & ÖZGÜN olduğunu her kesime projesinden uygulamasına kadar ifade etmektir. mari grup derken hem mimari ve iç mimari dekorasyon, endüstriyel tasarım, peyzaj ve restorasyon alanlarını ihtiva eden gruptan bahsediyorum. İzlenecek yol haritasına gelince: 1) Otel adının, kurumsalının senaryolaştırılmış kompozisyon yazılmalıdır. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 2) Mimari, statik, elektrik ve mekanik projelerinin çok iyi düşünülmüş bir şekilde çizilmesidir Steward 70 3) Tüm ana konsept ile alakalı uç boyutlu modelleme ve sunum dosyası, kullanılacak TUM ünite ve materyallerin görseli ile beraber listelenmesi ve terminin belirlenmesidir. 4) Kapsamlı ve ayrıntılı bir sözleşme yapılarak ise start verilmesidir. Yukarıda belirttiklerim otel mimarisinin temel doktrinleridir. Bu isin konfor, estetik ve butik kısmına gelince; 1) Proje etnosentrik (biz merkezli bakış açısı) felsefesi ile kurgulaması yani hem müşteri, ziyaretçi ve hem de işletmecinin bakış açıları- nın harmanlaması sonucu ortaya çıkan TASARIM kurgulamalı 2) Öyle bir cephe tasarlanmalı ki bakanın bir daha bakacağı ve mutlak içeriyi göreceği merak uyandıran bir cazibe olmasıdır. Biz buna cepheye teslim diyoruz. 3) Otelden içeriye girildiği zaman lobi ve enformasyon alanının büyüsüne kapılmalıdır. Biz buna girişe teslim diyoruz. 4)Asansör kapı ve kabin tasarımında oda kapısına gelinceye kadar FARKLI bir etki sunulmalı biz buna kapıya teslim diyoruz. 5) Odaya girildiğinde iç tasarımın ve banyo konforunun kombinasyonu konusunda hayranlık duyulmalı. Biz buna dekorasyona teslim diyoruz. 6) Daha sonra otelin tüm diğer alanlar ve ünitelerinin butik ve özgün bir şekilde farkındalığı yansıtılmalıdır. Biz buna konfora teslim diyoruz. 7) Sonuçta müşteri otelden ayrılır- Müşteri her alanda İNNOVASYONU hissetmelidir. Adını hatırlamasa bile konforunu ve tadını unutmamalıdır. Estetiği, rasyonelliği, işlevselliği, hijyeni ve mükemmelliği yakalamışsanız; her bir müşteri zaten reklam elçinizdir. BİZ BUNA YASAM KONFORU DİYORUZ. Karşınıza ne verirseniz; onu alırsınız. Neyi götürürseniz, onu getirirler. Nasıl bakarsanız, öyle görülürsünüz. Burada önemli olan tüm bu konforun RANTBL, EKONOMİK ve STABİL olması ile KALİTESİDİR. Değerli olanı ise kendinizi mükemmelden de öte anlatabilmenizdir. BELKİ EN İYİ OLAMAYABİLİRSİNİZ AMA EN İYİLER, SEÇKİNLER, SEÇİLMİŞLER NEDEN SİZİ TERCİH ETMESİN... Yaşam konforunu yüreğinde yaşayan ve yaşatanlara ithafen... Sevgiyle YASAYİN, saygıyla ANIL’IN Saygılarımla. TANITIM Horesu - Az Kâr, Çok Bereket Horesu Firması’nın sahibi Sayın Hıdır Öztürk ile sohbet etme fırsatı bulmuştuk. H aziran 2014 yılında restoran ve otel sektörüne hizmet vermeye başlayan Horesu, (Hotel Restaurant Supplier) Hıdır Özdemir otellerde şefleri ve gelen ziyaretçileri bakliyat, kuruyemiş ve çatal, kaşık, bıçak ekipmanları grubuyla ağırlıyor. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Horesu bünyesinde Reis bayiliği, Malatya Pazarı kuruyemiş bayiliği ve Kılıçlar Çatal Kaşık Madeni Eşya bayiliğini bulunduruyor. Mevcut ürünleriyle Steward 72 90 civarında otelde hizmet veren Horesu, İstanbul’daki 5 yıldızlı otelleri hedefliyor. Horesu Genel Müdürü Hıdır Özdemir, “İleriki yıllarda hizmet sektörünün öncülerinden olmak istiyoruz.” açıklamasında bulundu. Horesu’nun katıldığı üçüncü fuar özelliği de taşıyan ve TÜYİB-DER’in düzenlediği Levent Wyndham Hotel’deki çalıştayda Genel Müdür Özdemir, “Anadolu toprakları çok bereketli. Ürün gamımızda bulunan tüm ürünler yöresinden gelip hijyenik koşullarda ambalajlanıyor ve vakumlanıyor.” diyerek sergiledikleri siyah pirincin tohumlarını İtalya’dan getirterek Edirne İpsala’da yetiştirdikleHORESU da amacımız, hizmet ettiğimiz kurum ve kuruluşlara kaliteli, taze, doğru ürünle, doğru fiyatı, mükemmel hizmetle ve doğrulukla sunmak… rini belirtiyor. Aynı zamanda siyah pirincin yetiştirilmesinde gösterdiği çabalar nedeniyle ve Horesu’ya verdiği destekten dolayı Reis markasının kurucusu Mehmet Reis’e de çok teşekkür ediyor. Kılıçlar Çatal Kaşık Madeni Eşya bugün marka bilinirliği olan ürünlerinde 304 18/10 krom çelik kullanan kesinlikle paslanmaz üreten ve geleceğin markası olma yolunda ilerleyerek yatırım yapan Hüseyin Kılıç Bey’e de desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyor. Yine ürün portföylerinde bulunan siyez bulguru ise dünyada geneti- ğiyle oynanmayan tek ürün. Horesu Kuru yemiş – Kuru meyve – Kuru bakliyat – Pirinç yanı sıra dünyaca ünlü lokumları hindistancevizli, zerdeçallı, susamlı ve file bademli çeşitleri ile hem rulo hem de ince kesilmiş halde sunuyor. Antep fıstıklı, kivi, kayısı aromalı döner cezeryeleri de hiçbir katkı maddesi olmadan üretiliyor. Üretimde kullandıkları bakır kazanlar sayesinde 73 Steward Konseptimizdeki ürün gamımız; kuru meyve – kuru yemiş - Baharat-lokum ve bakliyat… Böyle bir beşibiryerde ile İstanbul’da yola çıktık… MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Alanımızda bizi tercih edenlere ürünlerini zamanında istedikleri kalitede istedikleri paketleme şekliyle teslim ediyoruz. de katılaştırıcı madde kullanmak zorunda kalmıyorlar. Özdemir, “Bakır kazanlar ısıyı her tarafa eşit ilettiği için ahşaba dökülürken kazandan ilk dökülen ile son döŞuan 80 otelle çalışıyoruz. Birinci hedefimiz ürün gamımızı çoğaltmak, İkincisi ise İstanbul’da 2015 in sonunda çalıştığımız kurum ve kuruluş sayılarını %100 arttırmak… MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Pazarlama politikamızda doğruluk ve güven bizim için çok önemli… Uzun soluklu düşünerek kaliteli sürdürülebilirlikle, kaliteli ortamlarda, Allah’ın izniyle çalışmalarımızı dürüstlükle sürdüreceğiz. Steward 74 Hıdır Özdemir Malatya Pazar’a yazdığı doğaçlama şiiri ile konuşmasını sonlandırdı. külen ürün arasında hiçbir fark olmuyor.” açıklamasında bulunarak “Kuruyemiş portföyümüzü daha ön plana çıkartmak istiyoruz” dedi. DOĞAÇLAMA Yaz bahardı, sakin sessizdi ansızın Dikkat kesildi yağmur oldu kar oldu Yağdı üstüme üstüme Çığ oldu Bir kardelen olduğumu hatırlattı bana Salkım söğüttüm bahçemde Üzüm oldum, asma oldum Sürgün verdim Bağ oldum Bağcı ile işin olmaz dedi bana Yürüdü önüm sıra bazen yanım sıra Omuz verdi Yürek verdi Hiç olmazda dizim kırdı yük verdi Gücümü hatırlattı bana Birlikte çalışmanın tadını Alın teri ile başarma şansını Sabır ile selametin hazzını Sizin ile yaşadım ellerinizden öperim. ŞİİR zaman makinesi zaman makinesi var zaten...kahinler..medyumlar..falcılar sürekli kullanırlar…..kahinlerinki uçak gibi.. geri vitesi yok…ileri ve çok hızlı …….falcılarınki sürat teknesine benziyor….geniş alanda ileri..geri manevra yapabiliyor……. . aslında her insanın vardır bir zaman makinesi… ..ama kontrolsüzdür…. bir görüntüyle.. bir mısrayla.. bir tınıyla.. bir kokuyla harekete geçer ….alır götürür……bazen...sıcak..dolu dolu bir sevda..…bazen… engizisyona taş çıkartan bir acı……bazen.. nerde olduğunu bilmediğin bir sızı……bazen.. buz kesen bir yalnızlık olur……………zamansızda durağın…. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Resimler: Soner Çakmak Steward 76 kuul ahmet bir çay bir sigara duman yoğun bir sistir kozmikte yörüngesi bilinmez ince belli bardağın Steward 77 MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 FOTOĞRAF Fotoğrafta Ortak Akıl Yazı: Figen Özkan Fotoğraflar: Prof. Sabit Kalfagil Gölgede yumuşak bir ışık ortamında kum taşıyan kadınların toprak zemindeki makul kontrastı yeterli belirginlik sağlıyor. Dizilişteki denge ve bütünlük yeterli MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Üstteki fotoğraf, zaman farkıyla aynı kişiler ama düzen yok, denge yok. Figürler üst üste, belirginlik yok. Farklı giysili iki figürün de eklenmesi olumsuzluğu arttırıyor. Steward 78 P rof.Sabit Kalfağil'in yeni yayınlanan "Fotoğrafta ortak Akıl" kitabını edinip, inceleyip, çok yararlandım. İlk aklıma gelen fotoğrafın bu kadar kolay üretilip, tüketildiği günümüz dünyasında hocamızın birikimlerinden yararlanmanın, bu fotoğraflara neler kazandırabileceği oldu. Kitabın adı dahi, özelde fotoğrafta, genelde yaşamın bütün alanların da insanlığın büyük kültür birikiminin hiç ihmal edilmemesi gerektiğinin belirlemesi. Yararlanıldığında çekilen fotoğraflardaki okunabilirliğin artmasına büyük katkı sağlayacak bu kitabı fotoğraf çekme nedeni ne olursa olsun bütün fotoğraf çeken kişilere önermek istiyorum. Bilin ki, arkadaşlarınızla eğlendiğiniz ortamlarda, tarihi veya turistik gezilerinizde, çocuğunuzun veya aile bireylerinizin özel günlerinde, belgelenmesini arzuladığınız ortamlarda, doğada çektiğiniz tüm fotoğraflar bu kitabı okuduktan sonra başka bir okunurluluğa ulaşacaktır. Sonuçlar hem sizin için, hem de fotoğraflarınızı izleyenler için daha anlaşılır ve anlamlı olacaktır. Kitap hem Sabit Kalfagil hocamızın bilgi birikimini bizlere aktarmakta, hem de insanoğlunun algı alışkanlıklarını, görme biçimlerini, ortak sezgi ve ortak doğru birikimlerini , "görecelik tuzağına düşmeden ", "bana göre veya kime göre?" yaklaşımlarını bertaraf edecek şekilde" ortaya koymaktadır. Kitaptaki yüzlerce belirlemeden seçilmiş birkaç örnek yaklaşımı sizlerle paylaşıyoruz. Hocamıza fotoğraf dünyamıza, bizlere verdiği emek için teşekkür ediyorum. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Pakistan Peşaver’de bir kazancı dükkânı. Sağdaki fotoğrafta elindeki kaptan kazana su boşaltma anı. Arkada sağ üstteki adamlar ona bakıyor. Alttaki fotoğraf aynı adamın geri dönüşünde yarı yoldaki durumunu gösteriyor. Arkası dönük olduğu ve kritik bir anı göstermediği için o fotoğrafta “Ne oluyor, bize ne gösteriyor?" sorusu yanıtsız kalıyor. Steward 79 Myanmar Inle Gölü’nde balıkçı. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Alttaki fotoğraftaki balıkçı, sandalın burnunda oturuyor. Fotoğrafçı biraz üstten bakıyor olmalı ki görüntü tamamen suya düşüyor. Diğer fotoğrafta balıkçı ayağa kalkmış. Fotoğrafçı olasılıkla oturmuş olmalı ki balıkçının belden yukarısıarka plandaki dağın üstüne düşüyor. Balıkçı ile aynı koyulukta. Hattı tamamen arkasını gösteren sepet bile okunaksız hale getiriyor. Bu kitapta hemen herkesin kabul edeceği kusurlu fotoğraflar ve onların doğru versiyonlarının yanı sıra, yeterince doğru fotoğraflarla güzele de ulaşma ipuçlarını bulacaksınız (Tanıtım Bülteninden) Steward 80 Prof. Sabit Kalfagil 276 s. / İstanbul, 2015 İlke Kitap TÜYİB-DER İftar Yemeği Lares Park Hotel’de düzenlediğimiz iftar yemeğine katılan tüm dostlarımıza teşekMAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 kür ederiz. Steward 81 KİTAP bilirsiniz. "Permakültür Bahçeleri kesinlikle bugüne kadar yazılmış en iyi permakültür kitabı ve bugüne kadar yazılmış en iyi bahçıvanlık kitabı olmaya da aday. Herkesin kütüphanesinde bulunmalı. Sharon Astyk Depletion and Abundance: Life on the New Home Front'un yazarı Permakültür Bahçeleri MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Yazar: Toby Hemenway Yayınevi: Yeni İnsan Yayınevi / Ekoloji Dizisi 288 sayfa / İstanbul, 2015 Steward 82 Permakültür Bahçeleri, hayal gücünüzü harekete geçirerek, permakültürün en temel mesajını okurlara ulaştırıyor: Doğaya karşı değil onunla birlikte çalışırsak daha güzel, daha bereketli ve daha bağışlayıcı bahçeler yaratabiliriz. Toby Hemenway'in gösterdiği gibi işbirliği içinde çalışabilen ve; Toprağın verimliliğini ve yapısını geliştirmek ve korumak, Peyzajın içinde suyu yakalamak ve sudan tasarruf etmek, Faydalı böcekler, hayvanlar ve insanlar için habitat sağlamak, Mevsimsel meyveler, yemişler ve diğer gıdalar üreten yenebilir bir "orman" yaratmak gibi çeşitli işlevler üstlenen bitkileri topluluklar şeklinde bir araya getirerek arka bahçenizde bir ekosistem yaratmak hem kolay hem de tatmin edici bir uğraştır. Bu gözden geçirilmiş ve güncellenmiş baskıya, yetiştirme alanları çok kısıtlı olan kentte ya da banliyöde yaşayan insanlar için özel olarak tasarlanmış, kentsel permakültür üzerine yeni bir bölüm de eklenmiştir. Elinizdeki bahçe ya da tarla ne büyüklükte olursa olsun permakültürün temel ilkelerini uygulayarak orayı daha çeşitli, daha doğal, daha üretken ve daha güzel hale getire- "Dünyaya geldiğimizde bize bir kullanma kılavuzu vermedikleri için arada bir bazı bilge kişilerin kılavuzlar yazması büyük bir hizmet. Permakültür Bahçeleri bunların en önemlilerinden biri ve geleceğin dünyası için kesinlikle ihtiyaç duyacağımız bir kitap." Bill McKibben Deep Economy ve Hope, Human and Wild'ın yazarı "Toby Hemenway'in Permakültür Bahçeleri adlı eseri uygulama ile vizyonerliği birleştiren, insanların rakibi değil parçası olduğu ekosistemleri güçlendirmek ve hayatta tutmak için Yeryüzü'nün simbiyotik topluluklarının doğal zekâsını kullanan bahçıvanlar ve peyzajcılar için tarihi bir dönüm noktası. Doğa ile uyum içinde nasıl yaşayabileceğimizi ve böyle yaşamak zorunda olduğumuzu gösteren muhteşem bir eser!" Paul Stamets Mycellium Running: How Mushrooms Can Help Save the World'ün yazarı "Permakültür bahçeleri artık geleceğe dair hayaller değiller. Buradalar ve yaşıyorlar. Permakültür Bahçeleri evlerinin bahçesini sağlıklı, sürüdürülebilir ve şifalı hale getirmek isteyen herkes için aydınlatıcı ve mutlaka okunması gereken bir kaynak." Robert Kourik Designing and Maintaining Your Edible Lanscape-Naturally'nin yazarı Permakültür Bahçeleri'nde o kadar büyük bir bilgelik var ki hakkını vermek için bir düzine köşe yazısı yazmam gerek. Cesur, etkileyici, doğayı kucaklayan ve tamamen mantıklı bir gelecek vizyonu. Justin Siskin Los Angeles Daily News yazarı Ege Kıyıları Assos'tan Knidos'a Yazar: Ümit Otan Yayınevi: Agora Kitap / Gezi Kitaplığı 270 sayfa / Nisan 2015 Daha önce "Aşkın Hüzünlü Kentleri" ve "Yunan Adaları - Adalar Denizi" adlı gezi kitaplarını yayınladı- ğımız Ümit Otan bu kitabında sizleri, Assos'tan Knidos'a kadar tüm Ege Kıyıları'nda keyifli yolculuklara bekliyor... (Tanıtım Bülteninden) “Yollarda, dağlarda, binlerce yıllık mekânlarda gezinirken, serin sularda yüzerken bir müzik çalar içinizde. Müzik durduğunda bir öykü “fışkırır” eskilerden bir yerlerden. Hiç olmadık yerlerde hiç olmadık bir fotoğraf gelir oturur önünüze… Gezdiklerimizi, gördüklerimizi hayallerimizle sarmaladığımız bir yolculuğa çıkacağız. “Assos’ta, Smyrna’da, Miletos’ta, Knidos’ta binlerce yıllık görkemli yapılara dokunurken, Goethe’nin sesi çınlayacak kulaklarımızda: ‘Taşlar seslenin bana, konuşun yüce saraylar…’ “Tüm Ege’yi gezecek zamanınız da bütçeniz de olmayabilir. Hiç olmazsa bir kısmında bizimle olun. Toprağa basalım, deniz kenarlarına çadırlar kurup yıldızları seyredelim. Çok yorulduğumuzu sanarak ne kadar dinlendiğimizi fark edelim.” (Ümit Otan, arka kapak) Geziograf Yazar: Kate Clow / Çeviri: Hüseyin Eryurt Yayınevi: Hil Yayınevi 272 sayfa / Şubat 2015 Türkiye'nin farklı bölgelerindeki yürüyüş yollarını doğaseverlerle buluşturan Kültür Rotaları Kitaplığı, beşinci kitabı olan Likya Yoluile Türkiye'nin ilk uzun mesafeli yürüyüş rotasını sizlere sunuyor. Likya kıyıları ve dağları dolaylarında gezinen ve 540 km uzunluğundaki Likya Yolu'nu anlatan bu kitap, arabasını ve rahat yaşamını bir kenara koyarak hem günümüzdeki hem de geçmişteki gerçek Türkiye'yi keşfetmek isteyen gezginler için hazırlandı. Beraberindeki haritayla, yanınızda rehberiniz olmadan rotada yürüyebilecek ve göreceğiniz tarihi yerleri keşfedip anlamak için gereken tüm bilgiye sahip olacaksınız.Tüm bu yol ve patikalar, sizleri son derece dostane bir kültürün orta yerindeki muhteşem dağlık arazilere bakan yepyeni tecrübelere çağırıyor. Elinizdeki rehber kitap; köy pansiyonculuğu, tarih, Likya, Ölüdeniz, doğa yürüyüşü, trekking, çadır, kamp, Kabak Vadisi, Kelebekler Vadisi, Sidyma, Antalya hakkındadır. 480 sayfa / İstanbul, 2015 Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor. 2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli'nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul'un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet'teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum patriği, ünlü gazeteciler, gazete patronları, televizyon "yıldızlar"ı, eski ve yeni zenginler, büyük işadamları… İstanbul'un yüzlerce yıldır yeraltında yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar. Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileri… Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı şiddet nedense aynı kalan bir şehir… (Tanıtım Bülteninden) MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Sadece yola çıkmakla da kalmayın... Mavi kürenin en ilginç yerlerini, yeşil rengin üzerine bir örtü gibi serildiği vadilerini, turkuaza boyanmış denizlerini, en el değmemiş topraklarını, güneydeki ateşini, kuzeydeki buzunu... Her köşesini keşfedin. Kızılderililerin evlerini gezin; pirinç tarlalarında dolaşın; otantik dansları seyredin; yöresel yemeklerini, egzotik kokteyllerini tadın... Ayak basmadık yer bırakmayın. Ancak öyle çıkacaktır dünyanın tadı... Öyle gelecektir gezginin keyfî... Sizlere dünyanın çeşitli köşelerinden bilgiler, tatlar, renkler getirdim. Okuyacağınız her sayfada, gezilerime siz de ortak olacaksınız. Yeni gideceğiniz rotaları belirlerken kitabım size bir kaynak, bir yol gösterici olacak. Arizona’da kızılderilileri ve kültürlerini, Punta Arenas’ta penguenleri ve yuvalarını, tangonun anavatanı Arjantin’de sokak dansçılarını, Alaska’da bir buzulun nasıl oluştuğunu, Bali’de sualtı yürüyüşünün nasıl yapıldığını, Norveç fiyortlarında Viking mitolojisini ve trol efsanelerini, Karayipler’de korsanlan, Ketchikan'de devasa yengeçlerin nasıl avlandığını, Maldivler’de turkuazın büyüsünü ve mercan resiflerini, Dubai’de çöl safarisini ve bedevi kamplarını, Avrupa’da tarihi ve dini keşfedeceksiniz. Gelin birlikte uzun bir yolculuğa çıkalım... Likya Yolu: Türkiye'nin İlk Uzun Konstantiniyye Oteli Mesafe Yazar: Zülfü Livaneli Yürüyüş Rotası Yayınevi: Doğan Kitap 83 Steward Yazar: Başak Kuytuoğlu Dizdar Yayınevi: Deniz Kültür 735 sayfa / Mayıs 2015 STEWARD BULMACASI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 15 Steward 84 Soldan Sağa 1. Camiamızda, eğitim denince ilk akla gelen ve Halen Okan Üniversitesi’nde Doç.Dr. ünvanıyla görev yapan fotoğraftaki kişi. 2. İlgi, gönül bağı – Bağlantı. 3. İç içe geçen veya birbiri üzerine gelen parçaları tutturmaya yarayan bir tür tahta veya metal çivi - Altmış dakikalık zaman dilimi - Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka. 4. Gerçeklerden, toplumsal etkileşimlerden kaçarak kendi yarattığı dünyada yaşayan kimse - Yunanistan devlet televizyonu. 5. İskambilde papaz - Sığır, hindi vb. etinden yapılan, genellikle dilimlenerek soğuk yenen bir yiyecek – Avrupa Parlamentosu kısa yazılışı. 6. Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet - Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka – Fizikte artı uç. 7. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman – Kaval biçiminde kamıştan yapılan bir üflemeli çalgı - Halter sporunda barın iki ucuna yerleştirilen ve ağırlığı oluşturan parça 8. Merkeze tam bağlı olmayarak bir beyin yönetimi altındaki ülke, emîrlik, beylik – Özellikle Tanzimat sonrasında büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan, Hristiyanlara verilen ad. 9. Nefis olma durumu – Soğanlı bir süs bitkisi. 10. Lekelemek işi 11. İse tutup karartmak 12. Bir yaşına kadar olan inek yavrusu – Yalnızca. 13. Bir kürk hayvanı, kakım – Bir nota – Tek veya çift oyuncuların raketle karşılıklı oynadıkları bir oyun, alan topu. 14. Lavanta çiçeğinin bir başka türü – Nikelin simgesi. 15. Delici kılıç – Başta, başlangıçta Yukarıdan Aşağıya 1. Bir çikolata çeşidinin halk arasındaki söyleniş biçimi – Kas. 2. Seçkin – Mikroskop camı - Sinir 3. cümlede varlıkların adları yerine kullanılabilen ve adların yerine getirdiği tüm işlevleri yerine getirebilen isim soylu kelime, adıl - Kahve ve çayda bulunan – Bir bağlaç 4. İnsan kaynakları kısaltması - Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab - Iraksamak işi, istibat. 5. Tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız - Örnek alınacak söz – Kayın birader 6. Eşek sesi – Yıpranmış hırpalanmış bir biçimde telleri, lifleri meydana çıkmış – Türk lirası. 7. Bir çevreye özgü söyleyiş özelliği – Bir tema etrafında oluşan. 8. 30,5 santimetrelik İngiliz uzunluk ölçüsü birimi – Kırılmış kemiklerin düzgün bir biçimde sarılabilmesi için kullanılan destek - Kentlileşmiş, kırsallıktan kutulmuş, uygar. 9. Türkiye plakası - Aldatma, düzen, tuzak, hile – Havadar. 10. Giysilerin buruşukluklarını gidermek için kullanılan araç – Eksik olan - Arkada, geride anlamlar veren önek - Akıllı, zeki, uyanık kimse. 11. Sır – Bir Türk matematikçi 12. Avrupa kıtasında Akdeniz'e uzanan bir yarımada - Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce 13. Kimyada “nadir toprak metalleri” olarak isimlendirilen metaller sınıfı. 14. Togo plakası - Çiçek tozu 15. İpucu, emare – 1000 kilogram Geçen Sayının Çözümleri Soldan Sağa 1. Vedat Başaran. 2. Ar – Perpa – Ve. 3. Hol – Amulet. 4. Ala – Makarna. 5. Manyas – Ta – Za. 6. Ey – Alakart – Az. 7. TDK – La – Tanrı. 8. EA – Nouma – 9. Nedret. 10. Nas. 11. Abbas – Kar. 12. Kor – Teori. 13. Steward Yukarıdan Aşağıya 1. Vahamet – Faks. 2. Erol Aydın – Bot 3. Lan – Bre 4. AP – Ya – Edna 5. Termal – Arasta 6. BR – Asal – Es – Er. 7. Apak – Kant – Kod. 8. Şamata – Nar. 9. Urartu – Rik. 10. LN – Tam. 11. Avea – Na. 12. Net – Zar. 13. Nazım. MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 * Soyisimlere göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Steward Şeflerimiz Alaattin AKKAYA Kemal ATAKULU Hasan ATEŞ Lares Park Hotel Ceylan İntercontinental Cevahir Otel İsmail AYDIN Silence Hotel İstanbul Hakan BOZKIR Hilton Garden İNN Ali BULUT Ali CEVAHİR Yaşar ÇINAR Büyük Kulüp Doubletree By Hilton Avcılar Tüyap Palas Hotel Ergün ÇOBAN Kenan DERDİYOK Hamit DÜLGAR Talih DÜLGAR Hyatt Taksim The Ritz Carlton Titanic Asya Radissons Blu Şişli Halis DOĞAN Hikmet EFİR Nur Ali ELMAS Tunay ERGÜL Martı Hotel MSA Steward Şefi BTA - Atatürk havalanı Steward 86 Crowne Plaza Asia Celal GÜL Şahin Hançer Divan City Mehmet GÖKÇE Seyfettin GÖZÜTOK Papillon Belvil Hotel BTA - Atatürk Havalimanı Divan Elmadağ Tamer HOPAL Sheraton Ataköy Yusuf İÇİN Murat İLANLI The Marmara Rıza İŞLEYEN Özcan TARIMCIOĞLU Abdurrahman KALAY Sabri KALKAN Ahmet KILINÇ Divan Asya Marmara Pera Polat Otel MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Le Meridien Hotel Steward 87 Metin Koç İlkay KURT Sefail KURTUL Sinan KURUL Hollyday Inn İstanbul Airport Hilton Bomonti Divan Gaziantep Wyndham Grand Levent Ali ÖZDEMİR Cakes & Bakes Ekrem ÖZDEMİR Kerem SÜRELİ Raffles Hotel istanbul Ali Ekber ŞAHİN Arif TAŞTAN Zikri YAKAR Ahmet YARDIM Müslüm YETİŞOĞLU Gürsel YILDIRIM The Plaza Hotel Gönen Hotels Hilton İstanbul İDO Deniz Yolları Rahmi ÖREN Kaya Ramada Plaza Haliç Kongre Merkezi Mehmet Ali ÖZTÜRK Marriott Hotel Şişli CVK Hotels Resort Park Bosphorus MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25 Hilton Kozyatağı Seyfettin AFACAN Shangri-La Hotel Bahattin AYDIN Shangri-Hotel Ahmet AYTEKİN Sheraton Maslak H. Ercüment TUNÇER Moda Deniz Kulübü Rıza SARI Green Park Hotel Mustafa Yıldırım Bayrampaşa Titanik Cevat Özkan Muhittin YURTSEVEN 88 Steward Mustafa HAN Conrad İstanbul Mustafa YILDIRIM Titanic Business Bayrampaşa Mürsel YILMAZ Sadık YILMAZ
Benzer belgeler
“Türk usulü” çözümler - III
otellerin başta genel müdürleri olmak üzere, yiyecek içecek müdürleri, aşçı başları, satın alma müdürleri ve steward şefleri ile
yeni eğilimler ve isteklerin kaynaştırılması konularında yakın temas...