edak haberler
Transkript
edak haberler
n eylül - ekim 2013 n yıl-1 n sayı - 06 n YAZ BİTİYOR n OKUL n EKLEM SAĞLIĞI EDAKTÜEL Yıl: 1 / Sayı: 06 / Eylül-Ekim 2013 İMTİYAZ SAHİBİ EDAK Adına ECZ. EMRE BACANAK [email protected] Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ECZ. AYŞEM JALE KIHTIR [email protected] Genel Yayın Koordinatörü MURAT SELÇUK [email protected] Genel Sağlık Editörü ECZ. MELTEM KORTEL INDEX 08 EDAK HABERLER 12 ALZHEIMER [email protected] Genel Sağlık Danışmanı DR. SEYFULLAH DAĞISTANLI [email protected] 20 ANGELINA JOLIE’NİN TIBBİ TERCİHİ Reklam Koordinatörü 46 ZAYIFLAMA ÜRÜNLERİ NASIL ETKİ GÖSTERİYOR? ET 58 KIRMIZI BİLMECESİ 62 TOPLULUK TEMELLİ TARIM 68 YERYÜZÜ CENNETİ: KO SAMUI ADASI E. NİHAN KAYMAZ [email protected] Editörler YEŞİM ERDEMİR ÖZNUR KAYHAN [email protected] [email protected] Art Director Sayfa Editörleri Genel Sağlık Dermatoloji Ekoloji Pedagoji Psikiyatri Seyahat Yemek Sinema SABRİ M. ARSLAN DR. MURAT ÖZIŞIK DR. VİLDAN ŞENGÖZ ECZ. AYTAÇ TOLGA TİMUR PED. ÜLKÜ KELDAL DR. İNCI VURAL MUSTAFA ANDIÇ IŞIK POLATER CEM KARAPOLAT 24 INFLUENZA A Bu Sayı Katkıda Bulunanlar Op. Dr. BURAK UĞRAŞ Uzm. Ecz. GÜRHAN ABUHANOĞLU Fitness Eğitmeni HAZAR ÇETINKALP Editoryal Hizmetler ve Grafik www.fortiks.com Yönetim ve İletişim EDAK Ecza Koop. S.S. İzmir Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak No:4 Işıkkent/İzmir (232) 488 19 19 [email protected] Baskı Metro Matbaacılık Yahya Kemal Beyatlı Cad. No: 94 BEGOS 3. Bölge 35400 Buca/İzmir (232) 290 33 11 Edaktüel Dergisi, EDAK Ecza Kooperatifi ücretsiz yerel süreli yayınıdır. İki ayda bir yayınlanır. Dergi tüm yayın hakları EDAK Ecza Koop.’a aittir. Yayınlanan yazı ve fotograflar tamamen veya kısmen dahi olsa izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz. Yayınlanan yazıların ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Edaktüel Dergisi basım ve meslek ilkelerine uymayı kabul ve taahhüt eder. 02 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 VE DAVETSİZ 30 SİNSİ BİR MİSAFİR: MANTAR ŞİMDİ OKULLU OLDUK 34 ÇEKEN 42 DİKKAT VÜCUTLAR! SİZİ 73 ECZACINIZ DİNLİYOR 76 MUD: BİR ARKANSAS MASALI 80 DİYALEKTİK başkandan Sevgili EDAKTÜEL okurları B ilgisayardan hemen sonra İnternet'in hayatımıza girmesiyle birlikte tüm dünyada son derece hızlı bir değişim sürecini yaşamaktayız. Gerek siyasi dengeler gerekse ekonomik dengeler özellikle son 25 yılda çok değişti. Bu değişimden pek tabi ki Türkiye de nasibini almaktadır. Özellikle de sağlık sektöründe yaşanan gelişmeler ve değişiklikler biz eczacıları ve hizmet verdiğimiz hastalarımızı yakından ilgilendirmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Ecz. Emre Bacanak EDAK Ecza Koop. Yönetim Kurulu Başkanı SAĞLIK KOOPERATİFLERİNİN KURULMASINA ONAY VERİLMESİ İLE “PARAN KADAR HİZMET ANLAYIŞI” DEĞİL HALK SAĞLIĞININ TEMEL ALINDIĞI BİR SAĞLIK HİZMETLERİ MODELİ UYGULANABİLECEK… 04 Sağlıkta dönüşüm programı; olumlu ya da olumsuz tüm etkileri ile birlikte sağlık sektörünün liberal ekonomik kurallara adaptasyonu şeklinde değerlendirilebilir. Bu dönüşüm programı, kamu kuruluşlarının bilinen ataletinden sıyrılması ve özel sektör normlarında hizmet kalitesinin arttırılması bakımından olumlu gelişmelere sahne olmuştur. Diğer taraftan tüm sağlık hizmetlerinin özel sektörün beklentisi olan ekonomik girdilere endekslenmesi bakımından bir takım yan etkileri de beraberinde getirecek gibi görünmektedir. Bu durum bir hükümet politikası ve tercihidir. Bu politikalar çerçevesinde; sağlık hizmetinin kalitesini arttırırken, diğer taraftan bahsettiğimiz yan etkilerden kurtulmak ve halk sağlığını korumak için de bir takım tamamlayıcı politikaların var olması son derece önemlidir. İşte tam bu noktada, Birleşmiş Milletler’ in 2012 yılını “Uluslararası Kooperatifçilik Yılı” ilan etmesi ve hemen ardından ülkemizde “Türkiye •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Kooperatifçilik Strateji Belgesi” çalışmalarının başlamasıyla son derece önemli ve umut verici gelişmeler oldu. Ama önemli olan bu politikaların bürokratik mercilerde ve sonraki aşamalarda finans sektöründe ve girişimcilerde hayat bulmasıdır. Geçtiğimiz günlerde ise bu konuda önemli bir gelişme daha oldu; Türkiye’deki tüm kooperatiflerden sorumlu olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI Türkiye’de yeni bir kooperatif türü olarak “Sağlık Kooperatiflerinin” kurulmasına izin verdiklerini açıkladı. Bunun anlamı şudur; Sağlık hizmetleri sektörü yavaş yavaş özel sektöre devrolurken büyük bir riski de beraberinde getirmektedir. Sermayedarlarının kâr maksimizasyonu anlayışı içinde günden güne “paran kadar hizmet anlayışı” noktasına gelerek pazarlama ağırlıklı bir sektöre dönüşebilir. Bu yan etkilerin bertaraf edilebilmesi için mutlak surette bir piyasa düzenleyicisine ihtiyaç bulunmaktadır. Piyasayı düzenleyen yani fayda/maliyet dengesini halkın lehine koruyan iki aktör bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi devlettir, diğeri ise yarı kamu kuruluşu sayılan kooperatiflerdir. İşte bu nedenle özellikle sağlık sektörü gibi tüm halkı ilgilendiren bir sektörde piyasa düzenlemesi hayati bir konudur. Sektörün devlet denetiminden özel sektöre devrolduğu bir noktada, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ikinci bir düzenleme mekanizmasını hayata geçirmeye çalışması ülkemiz için son derece önemli bir gelişmedir. Ancak bu durum sadece bir yolun açılması anlamına gelmektedir. başkandan Halk Sağlığının Temel Alındığı Sağlık Hizmetleri Modeli Önemli olan küçük sermayeli sağlık profesyonellerinin girişimciliği, ortaklığı ve paylaşmayı odak noktasına koyması ile açılan bu yolda ilerleyecek cesareti göstermesidir. Bir diğer önemli nokta ise devletin tüm kademelerinde sadece Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve bağlı müdürlüklerinde değil, Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklarda ve bağlı müdürlüklerinde bunun bir devlet politikası olduğu bilinmeli ve bu anlamda girişimcilerin önünün açılmasını sağlayacak finansal ve bürokratik engeller kaldırılmalıdır. Böylece sermaye gücü olmayan sağlık profesyonelleri küçük sermayelerini ortaklaştırarak çok doğru bir ekonomik yapılanmaya sahip olacaklardır. Kooperatif şirketler; ortaklık yapıları bakımından son derece insan odaklı, iş yapma biçimi bakımından ise kurumsallaşmaya son derece müsait organizasyonlardır. Patron şirketlerinin aksine karar mekanizmaları daha sağlıklı gerek çalışanlar gerek ortaklar gerekse halk için çok daha güvenilir bir modeldir. Böyle bir model, yani sağlık çalışanlarının sahibi olduğu dolayısıyla kâr maksimizasyonunun değil halk sağlığının temel alındığı bir sağlık hizmetleri modeli gelecekte sağlık sektöründeki birçok sorunun şimdiden önlemlerinin alınması bakımından çok önemli bir işlevi yerine getirecektir. Umuyorum ki bu konu ülkemizdeki birçok küçük sermayeli sağlıkçıyı harekete geçirecektir. Bizler de EDAK Ecza Kooperatifi olarak 35 yıllık kooperatifçilik tecrübemizle ülkemiz sağlığına ve kooperatifçiliğe katkı koymak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. KOOPERATİF ŞİRKETLER ORTAKLIK YAPILARI BAKIMINDAN SON DERECE İNSAN ODAKLI, İŞ YAPMA BİÇİMİ BAKIMINDAN İSE KURUMSALLAŞMAYA SON DERECE MÜSAİT ORGANİZASYONLARDIR. PATRON ŞİRKETLERİNİN AKSİNE KARAR MEKANİZMALARI DAHA SAĞLIKLI, GEREK ÇALIŞANLAR GEREK ORTAKLAR GEREKSE HALK İÇİN ÇOK DAHA GÜVENİLİR BİR MODELDİR. Sağlıkla kalın… •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 05 sunuş Itır saksısında artan koku, Denizlerde uğultular Ve işte dolgun bulutları ve akıllı toprağıyla sonbahar... (Nazım Hikmet Ran) B Ecz. Ayşem Jale Kıhtır EDAK Ecza Koop. Yönetim Kurulu Üyesi ir sonbaharı daha birlikte karşılıyoruz. Sonbaharın tüm hüznüne karşın yeni başlangıçların heyecanı var içimizde... Sonbaharda tatilin tadı da bir başka olur! Yazın tatilini değerlendiremeyenler için ayrı bir güzeldir Eylül... Sonbahar yeni başlangıçların zamanıdır, doğa çiçeklerini ve yapraklarını dökerken bizler yaşamlarımızda yeni başlangıçlara yelken açarız... Eylül ile birlikte okullar açılıyor. Birçok evde ilkokula başlama sevinci yaşanıyor, ilk çanta, ilk defter, ilk kitaplar alındı bile... Bizler de bu sayımızda 6. kez sizinle buluşuyor olmamıza rağmen, hala ilk günün heyecanını taşıyoruz... EDAKTÜEL’in 6.sayısında dopdolu bir dergi hazırladık sizler için; eklem sağlığı dosyası, okula başlıyoruz, sonbaharda bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendiririz gibi dosya konularımızın yanında alışveriş sepetimizde; kışa hazırlık ürünleri, medikal dosyamızda; sağlıklı öneriler vb. daha ilginizi çekeceğini umduğumuz birçok konuyu bu sayımızda bulabilirsiniz... Sonbaharı doya doya, yaşamak için... Ne demiş şair? Yaşamak şakaya gelmez Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiç bir şey Beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak… Sevgiyle kalın... 06 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 edak haberler EDAK FİDANLARI BÜYÜYOR! EDAK Ecza Koop. Kurucularından Ecz. N. Işık Boyacıgiller anısına Bornova Laka Deresi mevkiinde, 2001 ve 2003 yıllarında dikilen 2000 fidanlık koru büyüyor. İnsan ve çevre sağlığı için yeşil bitki örtüsünün korunması ve iyileştirilmesini hedefleyen EDAK, yeni ağaçlandırma projeleri hazırlıyor. “ 1995 yılında İzmir’de yaşanan sel felaketi bizim için dönüm oldu” diyen Ege Orman Vakfı Ağaçlandırma Uzmanı Orman Mühendisi Mesut Akbuğa bu bölgenin ağaçlandırma için özellikle seçildiğine dikkat çekti. Yağmur damlalarının ilk tepelere düştüğü noktalarda onları tutan bitki örtüsü ile ancak bu felaketlerin önüne geçilebileceğini söyleyen Akbuğa’nın ardından, EDAK Yönetim Kurulu Başkanı Emre Bacanak da yaptığı konuşmada “yeşil alanların artırılmasına var gücümüzle katkıda bulunmaya devam edeceğiz” dedi. EDAK, Ege Orman Vakfı ile 100 bin fidanlık yeni bir projeye hazırlanıyor. ‘ATIK PİL ’DE 2. OLDUK! EDAK, Firmalar/ Kurumlar kategorisinde katıldığı kampanyada ikiciliği elde ederken; kampanyaya destek veren tüm eczacılarına ve halkımıza teşekkür ediyor. 08 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 zmir Büyükşehir Belediyesi'nin TAP işbirliğiyle bu yıl 16.sını düzenlendiği 'Atık Pil Toplama Kampanyası'nda en başarılı okul, sivil toplum kurumu ve şirketlere ödülleri törenle verildi. Büyükşehir Belediyesi'nin 'çevre dostu' kampanyasında bu yıl rekor kırılarak 29,1 ton pil toplandı. Son 6 yıldır kampanyaya destek veren EDAK, 615 kg atık pille kendi kategorisinde bu sene ikinci oldu. Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği (TAP) işbirliği yapan EDAK Ecza Koop, sağlıklı doğal yaşam için “Atık pil toplama kampanyası’’ nı 2008 yılından bu yana ortak eczanelerinde sürdürmeye devam ediyor. Kampanyaya destek veren ortak eczanelerimizde bulunan atık pil toplama kutularına getirilen kullanılmış piller doğaya zarar vermeden imha ediliyor. Eczacılarımızın ve halkımızın desteği ile kampanya önümüzdeki dönemlerde de devam edecek. Siz de atık pillerinizi en yakın eczanenize getirmeyi unutmayın! İ edak haberler EDAK RAFI ANTALYA’DA EDAK Ecza Koop. ortaklarına sunduğu hizmetlere EDAK Rafı projesini de ekledi. Bu kapsamda hazırlanan “EDAK Rafı” 170 eczaneye yerleştirildi. E DAK eczanelerinin son tüketici gözünde farklılaşması ve bu farkındalığı artırıcı çalışmalara EDAK Rafı projesi ile bir adım daha atıldı. Proje kapsamında ilk olarak İzmir’de 90’ı aşkın eczaneye EDAK Rafı kurulumu yapıldı. Antalya bölgesi için de ilk etapta 30 eczaneye kurulumu yapılan EDAK Rafı ile avantajlı alım fırsatı EDAK markası altında tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Aydın, Manisa, Balıkesir, Muğla, Denizli bölgeleri eczanelerinin de katılımı ile EDAK Rafı kurulumu yapılan eczane sayısı 170’e ulaştı. EDAK SİZE İYİ BAKAR n EDAK Ecza Kooperatifi’nin “EDAK size iyi bakar” sloganıyla yılbaşından itibaren uygulamaya başladığı proje ile hasta ve son tüketiciye EDAK markası ile ulaşmayı hedefliyor. Rafların pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin EDAK tarafından yürütüleceği proje kapsamında özel olarak yaptırılan EDAK Rafları, EDAK Eczanelerinde yer alıyor. EDAK Raf ürünleri toplam 10-15 çeşit üründen oluşuyor ve iki ayda bir yenileniyor. “EDAK RAFI İLGİ ÇEKİYOR” Ecz. Melda Merey – Antalya n EDAK Rafı, profesyonel bir gözle hazırlanmış, gerek tüketiciye sağladığı fiyatlar gerekse eczanelerimize kattığı görsel zenginlik acısından ciddi çalışılmış ve oldukça ilgi gören bir raf, bir projedir. Bu proje aynı zamanda bizlere, SGK bağımlı reçete eczanesine dönüşen eczanelerimizde hasta ya da müşterilerle birebir iletişim kurma, onlara danışmanlık yapma olanağı sağlamıştır. Hızla değişkenlik gösteren eczacılık sektöründe, değişikliklere tek başımıza direnç gösteremiyoruz. Bunu ancak kooperatif çatısı altında hareket ederek sağlayabiliriz. EDAK Rafı da bu birlikte hareketin önemli bir adımıdır. Bu konuda EDAKTÜEL dergisini bir araç olarak iyi kullanmalı ve olabildiğince fazla sayıda kişiye ulaştırmalıyız. EDAKOM İZMİR TEKNOLOJİ ZİRVESİ’NDE Turkcell tarafından organize edilen, İzmir’in önde gelen firmalarının katılım sağladığı Teknoloji Zirvesi’nde EDAK’ın bilişim şirketi olan EDAKOM da yer aldı. E DAKOM Şirket Müdürü Taner Altan’ın “Mobil Teknolojilerle Fark Yaratan Şirketler” konulu söyleşide konuşmacı olarak katıldığı zirvede; EDAKOM, EDAK Ecza Kooperatifi ve ısı-nem takip sistemi olan Edakometri’nin tanıtımını yaparak sağlık sektöründe soğuk zincir ürünlerinin korunmasının önemine değinildi. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 09 edak haberler İZMİR’DEN TÜRKİYE’YE BİR İLK ENGELSİZ İLAÇ Görme ve işitme engelli hastaların ilaca ulaşmadaki engellerini kaldıracak Engelsiz İlaç Projesi’nin tanıtımı yapıldı. E DAK Ecza Kooperatifi, Çevreci Eczacılar Kooperatifi (ÇEKOOP), İzmir Kent Konseyi, Çağdaş Görmeyenler Derneği ve Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi iş birliğinde başlatılan proje, Kent Konseyi’nde düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Projeyle, görme engelli hastaların ilaç kullanımına yönelik yaşadığı sorunların en aza indirgenmesi amaçlandığı bilgisi verildi. İlk etapta 200 gönüllü eczanenin yer alacağı projede, yurtdışından getirilen özel bir aparat ile eczacılar, ilaçların üzerine kabartma yazıyla ilacın ismini, kullanım şeklini ve son kullanma tarihini yazacak. Böylece görme engellilere ilacın kullanımında kolaylık sağlanacak. Kabartmalı yazıyı bilmeyen görme engelliler için ise sesli kutu ücretsiz olarak verilecek. ÇEKOOP Başkanı Şule İlkkurşunlu, Türkiye’de ilk defa böyle bir projeyi hayata geçirdiklerini belirterek, “İzmir’den başlayan bu projenin, Atık İlaç Projesi’nde olduğu gibi tüm Türkiye’ye yayılacağını umut ediyorum. Engelsiz İlaç Projesi’nde yer alan cihazların devlet tarafından geri ödeme kapsamına alınmasını hedefliyoruz” dedi. EDAK Yönetim Kurulu Başkanı Emre Bacanak ise, “Kooperatif olarak sosyal sorumluluk projelerine destek veriyoruz” dedi. İzmir Kent Konseyi Başkanı Güman Kızıltan, konsey olarak bin sesli kutu alarak, 30 Ekim- 3 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenecek Engelsizmir Kongresi kapsamında gönüllü eczanelere dağıtmayı hedeflediklerini söyledi. EDAK MEDİKAL ÜRÜNLER İLE İLGİLİ EĞİTİMLERE DEVAM EDİYOR H epimizin her zaman ihtiyaç duyabileceği medikal ürünlere eczanelerimizden rahatlıkla ulaşabilmeniz için EDAK eczaneleri kendini yeniliyor. Eczacılarımız da var olan bilgilerini EDAK ve firmaların işbirliği ile gerçekleştirilen medikal ürün eğitimleri ile güncelliyor. Şimdiye kadar bu ürünler için ilk akla gelen medikal malzeme satan mağazalar olsa da hasta ve hasta yakınları açısından eczaneden, eczacının danışmanlığı ile alınan medikal ürünler daha cazip hale gelmeye başladı bile… Eğitime katılan eczacılara İsmail Karaismail’in Ortopedi Rehberi kitabı hediye edildi. 10 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 “Medikal ürünler eczanenizde!” sağlık gündemi BENİ UNUTMA! A lzheimer Hastalığı; hafızada, öğrenmede, konuşmada, akıl yürütmede, yargılamada, iletişimde kademeli olarak azalmaya ve davranış değişikliklerine yol açan ilerleyici bir beyin hastalığı. Halk arasında "bunama" diye adlandırılan demansın en sık nedeni. Hastalık oldukça yaygın. Hemen her 10 aileden birinde bir Alzheimer hastası mevcut. Bakım merkezleri varsa da, hastaların çoğu evde. Bakımları aile üyelerince gerçekleşiyor. Hastalığın henüz tam tedavisi yok. Araştırma Enstitüleri, ilaç firmaları kesin tedavi için çok büyük bütçelerle çalışmalarını sürdürüyor. B12 Vitamini ve Folik Asit; kanda homosistein adı verilen maddeyi baskılayarak unutkanlık, demans ve Alzheimer hastalığını önleyebilir. NICE MEVCUT TEDAVİLERİN YARARINI ONAYLADI n Şu an için ilerlemeyi geciktiren, yaşam konforunu nispeten artıran ilaçlar var. Daha önce bu tedavileri karşılamayı reddeden İngiliz Ulusal Klinik Mükemmelleştirme Enstitüsü (NICE), son klinik çalışmaları değerlendirerek erken dönemde de bu tedavileri onayladı. Kararda, hem tedavinin yararına ilişkin bilimsel kanıtlar, hem de erken dönemde tedaviye başlama maliyetinin hasta başına 500 Sterlin (yaklaşık 1250 TL) daha düşük çıkacağı hesabı etkili oldu. NICE, kararları pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’deki yetkililerce de tanınan saygın bir enstitü. Bu bakımdan bu son karar önemli ve hastalar için sevindirici. 12 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Dr.Seyfullah Dağıstanlı Hekim, toksikolog, ilaç eczacılığın eski bürokratı, sektörde yönetici, köşe yazarı ve fikir lideri. O, ilaç dâhil hayatın her öğesine farklı açılardan bakarak anlamaya çalışan bir meraklı. Onun ayırt edici özelliği; doğal olması, şablonlardan sıkılması. Çaydan, dostlarla derin sohbetlerden, bazen dalga geçmekten, çalışmayı eğlenceye çevirmekten ve hep ama hep analizden vazgeçemiyor. Hayallerinden gerçekleşenleri saymazsak diğerleri: İyi bir film yönetmek, piyanoda “Saraydan Kız Kaçırma”dan bir fragmanı hatasız çalmak, orijinal bir ilaca imza atmak, deniz kenarında ama ağaç gölgesinde boşa vakit geçirmek denebilir... sağlık gündemi ALZHEİMER HASTASINA YAKLAŞIM Hasta bakımı hasta yakınının sabırlı, anlayışlı, sevecen ve yaratıcı olmasını gerektirir. Alzheimer hastasının halen hoşlanmakta olduğu şeylere odaklanmak önemlidir. Hastanın ve yakınlarının hayatını kolaylaştıracak bazı hususları aşağıda bulabilirsiniz: HATIRLATMA ARAÇLARI NOTLAR, TALİMATLAR n Günlük programı, aranabilecek telefon numaralarını ve hastanın durumuna göre basit işlerin nasıl yapılabileceğini izah eden notlar, listeler hazırlanabilir. SAKİN YAŞAM n Huzurlu ve istikrarlı bir ev ortamının oluşturulması davranışsal sorunları azaltır. Yeni durumlar, gürültü, kalabalık, hatırlamaya zorlamak ya da zor bir işin yapılmasını istemek hastada huzursuzluk yaratır ve düşünme yetisi bozulur. GEZİNME n Hastanın tek başına evden çıkıp amaçsızca gezinmesi sık karşılaşılan bir sorun. Hasta ismi, iletişim kurulabilecek bir yakınının isim ve telefon numarası yazılı bir bileklik faydalı olabilir. Birlikte yapılan uzun günlük yürüyüşler, tek başına amaçsızca dolaşmayı azaltır. İLETİŞİM n Alzheimer hastasıyla konuşurken görebileceği bir yerde durmak ve dikkatini çekmek için ona dokunmak yararlı. Hastayla basit cümleler kullanarak yavaş bir tempoda konuşulmalı ve hasta yanıt vermeye zorlanmamalı. Bir seferde tek bir şey söylenmeli. Bir şey söylerken jestler ve nesneleri göstermek gibi ipuçları kullanılmalı. Sorular sormaktan ve zor seçimler yapmaya zorlamaktan kaçınılmalı. Aynı şekilde hastanın yanlışlarını ısrarlı şekilde düzeltmeye çalışmak, yanlış hatırlıyorsun demek, vefat etmiş yakınlarını sağ sanıyorsa bunu düzeltmeye çalışmak maalesef o travmaları yeniden yaşaması dışında bir işlev görmez. Onun için olduğu kadar, bakımını üstlenenlerin de yaşamını alt üst etmeyen herkes için en iyi senaryoyu bulmaya çabalamak en doğrusu olacaktır. GÜVENLİ ORTAM n Ev ortamı güvenli ve bildik bir hale getirilmeli. Ev dekorasyonunda değişiklikten kaçınılmalı. İlaçlar, alkollü içecekler, silahlar, zehirli maddeler, tehlikeli araçların durduğu dolaplar kilitli tutulmalı. Elektrik çarpmasını önlemek için elektrikli aletler banyoda tutulmamalı, yanıkları engellemek için su ısıtıcıları 50 derecenin üzerine çıkarılmamalı. EGZERSİZ n Alzheimer hastalarında egzersiz hem vücut sağlığı, hem de yakınlarıyla iletişim açısından yararlı. Aile ile birlikte geçirilen toplu yemek, hafif danslar, birlikte şarkı söyleme depresyonu azaltır, hareket becerilerinin korunmasını sağlar ve sakinleştirici etki yaratır. GECE YATMA DÜZENİ n Davranışlar genellikle geceleri kötüleşir. Sakinleştirici ve gürültüden uzak bir yatma düzeni önemli. Gece lambası yakılması yön bulmada yararlı olur. [email protected] •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 13 sağlıklı haberler MEME KANSERİ TARİHE KARIŞABİLİR n ‘Journal of Controlled Release’ dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre zehirli olmayan yeni bir ilacın nano dağılımla direkt kanser hücrelerini hedef aldığı, tümör yayılımını engellediği ve bağışıklık sistemini harekete geçirdiği belirtildi. ABD’de yapılan çalışmada ilacın verildiği farelerin yaşam süresinin büyük oranda uzadığı görüldü. Halen kullanılan ilaçlardan farklı olarak sağlıklı hücrelere zarar vermeyen ve toksik olmayan yeni ilaç için araştırmalar devam ediyor. EMZİRMEK ALZHEİMER’I ÖNLÜYOR n Cambridge Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre çocuklarını emziren kadınlarda Alzheimer riski, emzirmeyenlere oranla daha az. Alzheimer'ın beyindeki insülin direnciyle bağlantılı olduğu düşünülürse, gebelikte azalan insülin toleransının emzirme ile eski haline gelmesinin bu sonucu sağlayabileceği belirtiliyor. Ayrıca emziren annelerde artan progesteron ve östrojen hormonlarının Alzheimer riskinden koruyan faktörler olabileceğine dikkat çekiliyor. GERÇEK HÜCRELERLE KULAK ÜRETİLDİ n ABD Boston Massachusetts General Hospital’de insan hücrelerinden kopyalanarak kulak yapıldı. Laboratuvar ortamında yapılan kulak, titanyum bir kalıp içinde gerçek hücrelerin çoğalmasıyla elde ediliyor. Daha önce benzer bir yöntemle fareler üzerinde kulak üretmeyi başaran bilim insanları artık uzvunu kaybedenlere yönelik daha büyük adımlar atma peşindeler. 14 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 sağlıklı haberler KADINLAR İÇİN VİAGRA GELİYOR ESKİYEN ORGANLARIMIZ İZMİR’DE DEĞİŞTİRİLECEK n Kadınlarda cinsel isteği artırmak amacıyla kullanılacak olan ‘Lybrido’ adlı yeni bir ilacın hazırlık aşamasında son fazda olduğu duyuruldu. Uzun süredir erkeklerde kullanılan ancak kadın libidosunda ise çözüm üretilemeyen araştırmalarda neredeyse sona gelindi; Hollandalı bir firma bu sorunu çözdüğünü iddia eden bir ilaç geliştirdiklerini duyurdu. Araştırmacı Dr. Adriaan Tuiten sonuçların çok umut verici olduğunu belirterek, 2016 yılı sonunda ilacın Avrupa ve Amerika’da piyasaya verileceğini söyledi. Dr.Tuiten, hapların kadınlarda daha sık seks yapma isteği sağladığı gibi orgazm şanslarını da iyileştirdiğini iddia ediyor. n İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi ‘Rejeneratif Tıp’ Bilim Dalı kurmaya hazırlanıyor. Yaşlanma, hastalık veya travmaya bağlı zarar görmüş doku ve organların yenilenmesi için kurgulanan bu bilim dalı, kök hücre teknolojisi ile yeni doku transferleri üretilmesine olanak sağlayacak. Bu amaçla İzmir Üniversitesi Plastik Cerrahi ABD Başkanı Prof.Dr. Eray Copçu yönetiminde Tokyo Üniversitesi ile ortak çalışma başlatıldı. 2012 yılında kök hücre teknolojisi ile Nobel ödülü alan Japon bilim insanları, deneyimlerini İzmirli meslektaşları ile paylaşarak, önümüzdeki yıllarda bu alanda bilgi transferi yapmaya başlayacaklar. Kök hücre teknolojisi tüm dünyada geleceğin ‘sağlık mühendisliği’ olarak tarif ediliyor ve yaşamsal önemi bir yana ihtiyaç olan organların yeniden yapımı ve kanser dahil birçok hastalıkların tedavisine umut olarak görülüyor. TAKMA DİŞLER BİTİYOR MU? n Daha önce insan idrarında bulunan hücrelerden kök hücre elde eden Çinli bilim insanları şimdi de bu kök hücrelerden diş yapabileceklerini açıkladılar. İdrardan elde ettikleri ve diş için ayrıştırdıkları kök hücreleri farelere nakleden doktorlar diş yapısı oluşturmayı başardılar. Yeni yöntemle üretilebilecek doğal dişler, belki de önümüzdeki günlerde takma dişlerin sonunu getirebilir. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 15 sağlıklı haberler DANS VE MÜZİK PARKİNSON’A İYİ GELİYOR n Düzenli dans eden Parkinson hastalarında, hastalık belirtilerinin azaldığı iki ayrı üniversitenin çalışmaları ile ispatlandı. Washington Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada Parkinson hastaları bir yıl süre ile haftada iki gün, birer saatlik tango dersleri aldı. Dans edenlerin etmeyenlere göre denge, hareket ve konsantrasyonda daha ileri oldukları görüldü. Ayrıca yine benzer bir araştırma ABD California Üniversitesi’nde yapıldı; müzik dinlemenin ve dans etmenin, Parkinson hastalarının hareketlerini düzenlediği görüldü. Her iki çalışmada da dans, müzik ve ritim ile hareket etmenin, sosyalleşmeyle beraber beyni olumlu etkileyerek hastalık belirtilerini azalttığı ispat edildi. YAĞLI BALIK EKLEM İLTİHABINDAN KORUYOR n İsveç’te 10 yıl süren ve 32 bin kadının katılımı ile yapılan geniş kapsamlı bir çalışmanın sonuçları ‘Annals of the Rheumatic Diseases’ dergisinde yayınlandı. Çalışmaya göre haftada bir kez Omega-3 açısından yoğun yağlı balık tüketen kadınlarda, eklem iltihabı (Romatoid Artrit) riskinin % 35 azaldığı ispat edildi. Araştırmada haftada ikiden daha fazla kez balık yiyenlerde ise bu risk dramatik olarak %50 oranında azalıyor. Romatoid Artrit, ümmin sistemi etkileyerek eklemlerin iltihaplanmasına yol açarken, hareket kaybıyla beraber şiddetli ağrıya yol açıyor. Genellikle kadınlarda sıklıkla görülen sorun, daha çok 20-40 yaş grubunda ortaya çıkıyor. GAZLI VE ŞEKERLİ İÇECEKLER ÇOCUKLARI SALDIRGAN YAPIYOR! n Gazlı ve şekerli içecek tüketen çocuklara yönelik bir çalışma ‘Journal of Pediatrics’ dergisinde yayımlandı. ABD Columbia Üniversitesi bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre günde 4 adet gazlı ve şekerli hazır içeceklerden tüketen çocukların, tüketmeyenlere göre uyumsuzluk ve saldırgan davranışlar sergileme riskinin iki kat arttığını gözlemlendi. 5 yaşında 3 bin çocuk üzerinde test edilen çalışmaya göre gazlı ve şekerli içecekler ne kadar çok tüketilirse saldırgan davranışlar ve kavgacı mizaç bir o kadar artıyor. Bu tür içeceklerdeki doğal olmayan şeker ve kafeinin çocukların davranışlarını etkilediği düşünülüyor. 16 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 sağlıklı haberler AZ KAHVE DAHA UZUN YAŞATIYOR n ABD South Carolina Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya göre günde 4 fincan kahve içenlerin sayısının içmeyenlere göre 2 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Araştırma 17 yıl boyunca 20-87 yaş aralığındaki 43 bin kişi üzerinde sürdü. Günde 4 bardaktan fazla kahve içenlerin 55 yaşından önce ölme riskinin yüzde 56 oranında arttığı gözlemlendi. Kahvede bulunan uyarıcı kafein maddesinin fazla alındığında metabolizma üzerinde olumsuz etkilerinin bu sonucu doğurduğu düşünülüyor. ÖLÜMSÜZLÜĞE DOĞRU ADIM ADIM n Daha önce Güney Kore'de ilk defa insan embriyosu klonlanmış ve bu embriyodan kök hücre elde edilerek hastalıklara karşı kullanılması için çalışmalara başlanmıştı. Bu sefer de ABD'li doktorlar ilk kez klonlama yöntemiyle insan kök hücresi ürettiklerini duyurdular. Üretilen kök hücrelerden alınacak olan sağlıklı hücrelerin gelecekte sorunlu organların yerine geçmesi bekleniyor. Dr.Shoukhrat Mitalipov başkanlığındaki ekibin araştırması ‘Cell’ dergisinde yayımlandı. Genetik hücre klonlama yöntemi kanser, parkinson, multipl skleroz (MS), kalp hastalıkları ve omurilik yaralanmaları gibi birçok sorunu çözebilecek yöntem olarak görüldüğü gibi yaşam süresini de uzatabilecek değerler içeriyor. Ancak bilindiği üzere hem dini otoriteler hem de etik kuşkular insan klonlamaya halen şüpheci yaklaşıyorlar. YAZICIDAN ÇIKAN YEMEĞİ YİYECEĞİZ n Gelecekte üç boyutlu yazıcılarımıza mürekkep değil vitaminler, mineraller, karbonhidrat, protein tozu ve yağ kartuşları alıp yemek üretebileceğiz. Bu kartuşların içeriği ise daha çok böcek, çimen, yosun, ot ve doğada fazlasıyla bulunan diğer komponentlerden karşılanacak. Bilgisayarımızdan veya cep telefonumuzdan oluşturduğumuz bir menünün yazıcıdan çıkıp tabağımıza gelmesi geleneksel mutfağın sonu olsa da NASA bu konuda hayli iddialı biçimde yol almayı sürdürüyor. Besinlerin doğal yöntemlerle elde edilmesi elbette tercih sebebi hatta yapay gıdaların ve organik olmayan sebze, meyve ve protein kaynaklarının canlıların sağlığına olumsuz etkilerini maalesef kötü deneyimlerle öğrendiğimizi unutmayalım. İNSAN GİBİ DÜŞÜNEN ÇİPLER ÜRETİLİYOR n Bilim insanları İsviçre Zürih Üniversitesinde bir ilke imza atarak insan beyni gibi düşünebilen hafıza, karar alma ve karara varma gibi durumları değerlendirebilen yeni bir cip geliştirdiler. Bu yeni elektronik devreler insan beyni gibi çalışıyor, nöronlar gibi hareket ediyor. Araştırmayı yürüten Giacomo Indiveri, yeni nöromorfik çiplerin insan beyninin taklidi olduğunu ve aynı mantıkla hareket ederek kendi karar mekanizmalarını oluşturduğunu söyledi. Bu yeni elektronik yongalar, gelecekte hemen her eşyamıza takılarak olası çevresel durumlara göre karar alabilen konumlarda kullanılabilecek. Örneğin önümüzdeki yıllarda hava durumuna göre fiziksel veya duygusal refleks geliştirebilen bir ceketimiz veya bir cep telefonumuz olabilir… •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 17 uzman gözüyle Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Burak UĞRAŞ Angelina Jolie Her İki Memesini de Neden Aldırdı? M eme dokusunun yapısına bakarsak; süt üreten bezler, sütü taşıyan kanallar, bunların arasında yer alan yağ ve bağ dokularından oluştuğunu görürüz. Ayrıca meme dokusu içerisinde lenf sıvısını taşıyan kanallar da vardır. Bu kanallar; koltuk altı, köprücük kemiği üzeri ve iman tahtası denilen sternum kemiğinin sınırındaki lenf bezlerine boşalır. Lenf sisteminin görevi normal dokularda olmaması gereken yapılara cevap oluşturarak, koruma faktörlerini taşımaktır. NEDEN KANSER OLUNUYOR? n Kanser hastalığı, vücudumuzun hayatını devam ettirebilmek için kendisini yenilemesi sırasında (yaşam süresi dolan hücrelerin yerine yenilerinin oluşması sırasında) çoğalmayı kontrol eden faktörlerde oluşan bazı bozukluklar sebebiyle, hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması ile oluşur. Kanser hastalığı yenilenmenin olduğu tüm dokularda görülebilir. Bu kontrolden çıkan hücreler diğer dokulara yayılabilir. Meme kanserleri tüm dünyada kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden birisidir. Amerika Birleşik Devletlerinde her 8 kadından birisinde meme kanseri görülmektedir. Bu kadar sık görülen bir hastalığın korkusunu yaşayarak bir ömür geçirmek yerine dikkat edilecek bazı basit kontrollerle %85 oranında erken 20 tanı konulabilmekte ve yüksek yaşam süreleri ve organ koruma oranları elde edilebilmektedir. RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR? l Kadınlarda ağırlıklı görülür; erkeklerde oluşma oranı %1’dir. Yaş ilerledikçe risk artar. 70-74 yaş aralığında, 30-34 yaş grubuna göre risk yaklaşık 18 kat artmaktadır. l Anne tarafından birinci derece akrabalarda meme kanseri görülmesi önemli bir risk faktörüdür. Aynı ailede takip eden üç kuşakta ya da en az üç kişide meme kanseri öyküsü varsa genetik tarama testleri yapılmalıdır. l Âdetin 12 yaşından önce başlaması ya da menopozun gecikmesi, düzensiz hormonal ilaçların kullanılması riski arttırmaktadır. l Menopoz sonrası beş yıldan uzun hormonal ilaç kullanımı riski artırıcı faktördür. l Radyoterapi-radyasyona maruz kalma, meme kanseri oluşumunu tetikleyebilir. l Beslenme ve çevre faktörleri riski artırır. Yağ içeriği fazla beslenme, kilo alma; özellikle menopoz döneminde riski arttırmaktadır. Düzenli aktivite ve fizik egzersizler riski azaltmaktadır. l Kalıtsal faktörler görülme sıklığını artırır. Meme kanseri genleri BRCA-1 ve BRCA-2 genleri olan kişilerde 70 yaşına kadar %85 meme kanseri ve yumurtalık kanserleri gelişebilir. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 ERKEN TANI n Yine ABD istatistiklerine göre; 2,5 milyon tedavi görmüş kadın sağlıklı yaşamaktadır. Bu sağlıklı yaşama şartlarının sağlanmasında erken tanı en önemli etkendir. 1)Kendi kendini muayene Her kadın 20 yaşından sonra, adet başlangıcından 5-7 gün sonra düzenli olarak kendi kendini muayene etmelidir. Muayene esnasında gövdenin üzeri çıplak olmalı, ayna karşısında ayakta meme derisine ve dokusuna bakarak inceleme ile başlamalıdır. Aynada meme cildinde kabarıklık, çökme, deride kalınlaşma, portakal kabuğuna benzer pütürleşme var mı bakılmalıdır. Sonrasında memenin karşı tarafının eli, 2-3 ve 4. parmakları ile dairesel hareketlerle meme dokusu sıra ile muayene edilmelidir. Meme başının altı ve koltuk altı da muayeneye dâhil edilmelidir. İlk başlarda hastalar pek anlamasa da zamanla dokularına alışacak ve değişiklikleri erken dönemde fark edeceklerdir. Değişiklik ya da şüpheli bir lezyon fark edilirse, ailede meme kanseri riski varsa, doktor muayenesi yapılmalıdır. 2)Klinik meme muayenesi 20 yaşından sonra 1-3 yılda bir, 40 yaşından sonra her yıl doktor tarafından yapılmalıdır. Risk faktörlerine göre muayene sıklığı değişebilir. Mamografik tarama programları ile memede çıkabilecek hastalık odakları elle muayene ile fark edilebilecek seviyeye gelmeden 2 yıl önce mamografi ile tanınabilir. 40-50 yaş arası kanserler hızlı ilerleyebildiği için yılda bir önerilir. Meme dokusu yoğun olan kadınlarda tek başına mamografi duyarlılığı düşüktür. Bu nedenle USG ilave edilirse inceleme duyarlılığı %90 civarına yükselebilir. Kilo kontrolü ve fiziksel aktivite, kanserin engellenmesinde son derece önemlidir. uzman gözüyle Geçtiğimiz aylarda özellikle ünlü sanatçı Angelina Jolie’nin tıbbi tercihiyle her iki memesini de koruyucu mastektomi denilen yöntemle aldırması tartışma yarattı. Risk yüksekse; hasta yakın takibe mi alınmalı, yoksa memesi mi alınmalı? •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 21 uzman gözüyle MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS TEST YAŞ SIKLIK KENDİ KENDİNİ KONTROL 20 yaşından itibaren Her ay MAMOGRAFİ 40 yaş altı KLİNİK MEME MUAYENESİ Aile öyküsüne göre kalıtsal riski olan kişilerde mamografi ve MR incelemesi 25 yaşında başlanabilir 40 yaş ve üzeri Her yıl 20 yaş ve üzeri 1-3 yılda bir (Aile hikâyesi ve risk faktörlerine göre değişir) 40 yaş ve üzeri Her yıl Kalıtsal meme kanserleri n Geçtiğimiz aylarda özellikle ünlü sanatçı Angelina Jolie’nin her iki memesini cilt koruyucu mastektomi denilen yöntemle, yani meme cildini koruyarak meme içerisindeki bez ve kanal yapılarını aldırmasıyla profilaktik mastektomi çok tartışılmıştır. Sanatçının geçmişinde annesinin meme kanseri nedeniyle kaybedildiği ve teyzesinin meme kanseri nedeniyle ameliyat olduğunu görmekteyiz. Yapılan genetik taramalarda BRCA-1 ve BRCA-2 genlerini taşıdığı ve bu nedenle 70 yaşına kadar %85 ihtimalle meme kanseri, %45 ihtimalle yumurtalık kanseri gelişebileceği bilinmektedir. Bu genetik bozukluk olan kişilerde profilaktik mastektomi kişinin de isteği ön planda tutularak planlanabilir. Bu yöntemle estetik destekle bir görüntü kaybı yaşanmadan risk %1 civarına düşürülebilir. BRCA-1 ve BRCA-2 için tanı genetik test yapılarak konuluyor. Bu guruptaki kişilere 18 yaşından itibaren meme muayenesi, 25-35 yaşında mamografi, yıllık ya da altı aylık klinik meme muayenesi ve yıllık MR incelemesi öneriliyor. Bu kişilerin ayrıca 6 ayda bir yumurtalık kanseri için incelemelerini aksatmamaları gerekiyor. KENDİ KENDİNİZE MUAYENEDE DİKKAT! l Memede ya da koltuk altında ele gelen şişlikler l Meme başı akıntısı (tek taraflı, kanlı ya da şeffaf akıntı) l Meme başında içeri doğru çekilme l Meme derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma) l Meme cildinde kızarıklık veya yara l Meme cildinde ödem, şişlik veya içe doğru çekinti olması l Memede tek taraflı büyüme, şekil bozukluğu veya renk değişikliği l Bu belirtilerden biri veya birkaçı varsa doktorunuza başvurunuz 22 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 medikolojik BUNDAN 2500 YIL ÖNCE HİPOKRAT’IN ‘BULAŞICI ÖKSÜRÜK SALGINI’ DİYE TARİF ETTİĞİ, YILDIZLARIN TESİRİ İLE ORTAYA ÇIKTIĞI DÜŞÜNÜLEN GRİBE, İTALYANCA ‘TESİR’ ANLAMINA GELEN ‘İNFLUENZA’ ADI VERİLMİŞ. Grip aşısında virüsün kendisi değil onun antijenleri vardır. Aşı olduktan sonra ateş çıkması bağışıklık sisteminin tepkisinden kaynaklanır. 24 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Dr. Murat Özışık Doktor, fotoğrafçı, doğasever, baba ve eş. Tüm iklimleri sever ama en çok kızı İklim’i sever ve ilkbaharı özler eşi Çiçek’i özlediği gibi. Romantikken mantıklı, mantıklıyken romantik olabilmek için Cemal Süreya’dan ders alıyor. Çocukluğunun geçtiği Samsun’da fotoğraf ile tanışıyor. Üniversite yıllarında siyah beyaz ile tanışıp, uzman olarak atandığı Muş Bulanık ilçesinde insanın doğa ile bağlantısını fotoğraf karelerine taşıyor. Boynunda Littman’ıyla ya da Nikon’uyla dolaşırken görmeniz muhtemel. Çekinmeyiniz zaten en değerli aşısı güven. K ış geliyor! Soğuk havaların başlamasıyla gribal enfeksiyonların görülme sıklığı da artıyor. Hepimizin grip ya da soğuk algınlığı olarak bildiğimiz bu basit hastalığa son yıllarda hayvan isimleri de eklenince, bayağı bir korkar olduk. Kışın yakın arkadaşı n Biraz bu virüsten bahsedersek; influenza bir RNA virüsü olup A,B,C olarak adlandırılan 3 alt tipe sahiptir. İnsanlarda A ve B alt tipi hastalık yapar. Büyük salgınlardan, ölümlerden sorumlu olan ve başına hayvan isimleri eklediğimiz alt türü influenza A, standart gribe yol açan ise influenza B'dir. Bu virüs sanki Herakleitos'un ‘değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ sözünü şiar edinmiş gibi sürekli medikolojik değişime uğrar. İnfluenza B'nin dış yapısında nöraminidaz (N1,2) ve hemaglütinin (H1,H2iH3) adı verilen yapıları vardır. Bunlardan hemaglütinin, virüsün antijenik yapısından yani vücut için yabancı algılanmasından ve antikor oluşmasından sorumludur. İnfluenza A yapısında küçük değişiklikler yaparsa (tıbbi adı antijenik drift) epidemi denen belirli bir bölgeye özgü salgınlara neden olur. Büyük değişiklikler (antijenik shift) yaparsa pandemi denilen dünya çapında salgınlara yol açar. Yüzyılın grip salgınları dediğimiz ilk pandemi kaydı 1580 yılına dayanıyor. Bu hastalık aslında I. Dünya Savaşından önce halk sağlığı için tehdit kabul edilmiyordu. Ama 1918-1920 arasında, o zamanki ismiyle İspanyol Gribi salgınında, yaklaşık 20 milyon kişinin öldüğü düşünülüyor. Sonrasında 1957 yılında Asya Gribi ve 1968'de Hong Kong Gribi salgını yaklaşık 1,5 milyon insanın ölümüne neden oldu. Son beş yıl içinde kuş gribi, domuz gribi gibi influenza A pandemilerine şahit olduk. Hastalık milliyet, sınır tanımıyor n Aslında bu hastalığın salgınları neredeyse insanlık tarihi kadar eski. İlk tanımlayan da Hipokrat. Büyük salgın n Artık öyle bir dünyada yaşıyoruz ki 5 gün önce Hong Kong'da görülen bir hastalık, 5 gün sonra Türkiye, Amerika ve Avustralya'da ortaya çıkabiliyor. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 25 medikolojik AŞI GEREKLİ Mİ? Sıkışık ve bitişik nizam şehir hayatı, büyük alışveriş merkezleri, devasa hava limanları, klimalar ve dünyanın her yanına ulaşım kolaylığı virüsün yayılmasını hızlandırıyor. Buna bir de virüsün kanatlı hayvanlarda barınabilmesi eklenince büyük kuş göç yolları üzerinde bulunan ülkemiz için durum daha bir önem kazanıyor. Bence aslında John Lennon şarkısı gibi sınırların sadece kâğıt üzerinde olduğunun kanıtı bunlar. Hastalık milliyet, sınır vs. dinlemiyor; Schengen vize, pasaporta ihtiyacı yok. İnsanların aynı dünyayı, aynı oksijeni, aynı toprağı ve aynı kuşları paylaştığının kanıtı hepsi. Aynı hastalıkları da paylaşıyoruz. Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in ‘Epidemic’ filminde izlediğimiz bir sahneyi, Japon yazar Haruki Murakami'nin kitabında hissedebiliyoruz. Türkiye'de gereksiz kullandığımız su, çöpe attığımız ekmek, Bangladeş’teki selde erozyona uğrayan toprak, Sibirya'da vurulan kaplan, Brezilya’da tarım arazisi için kesilen orman hepsi kelebek etkisi misali şimdiki zamanı ve geleceğimizi değiştiriyor. Ama her nedense bunlar sadece bir hastalık veya bir felaketle yüzleştiğimiz zaman algımıza dahil oluyor. Bu dünyanın üzerinde yaşayan bizler dünyamızın daha sağlıklı ve yaşanabilir olması için söz sahibi olmalıyız. Bireysel yapabileceğimiz sağlık ve çevre korumacılığından başlayabilir, daha az tüketebiliriz. İnsanları mümkün olduğunca bilinçlendirebiliriz ve demokrasi sandıklarında bu dünyayı halk adına kirleten, sömüren ve çirkinleştirenlere oy vermeyerek tepkimizi gösterebiliriz. n Peki bunun dışında gripten korunmak için neler yapmamız gerekli, aşı olmamız gerekiyor mu, kimler aşı olmalı? Birinci kural; risk faktörü bulunan herkesin aşılanması. Bunun için siyasi otoritenin koruyucu hekimlik hizmeti gereği aşılama programları uygulaması gerekli. Yaşlılar ve çocuklar, astım, KOAH, hipertansiyon hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi diğer insanlara göre zayıflamış hastalıklara sahip olanlar ve bunlarla ilgili tedavi görenler, sağlık kuruluşlarında çalışanlar mutlaka aşılanmalı. Diğer sağlıklı insanlar ise yaşama ve çalışma ortamlarını sık sık havalandırmalı, ellerini iyi yıkamalı, iyi beslenmeli, salgın durumlarında yüksek insan yoğunluğunun bulunduğu yerlerden(alışveriş merkezleri, sinema, hastaneler) uzak durmalı. Aşı olmak ya da olmamak ise tamamen sizin seçiminiz, ama bütün mesele bu değil... *İmkânsızın Şarkısı, Haruki Murakami, Doğan Kitap 26 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 [email protected] Z YA 1 alısveris sepeti Y ! R O BİTİY 2 eni bir mevsimi karşılamak gerek, yenilenmeli! Usulca hazırlıklara başlama zamanı şimdi… Okullar açılıyor, işe dönüş zamanı, ıskaladıklarımızı yakalamak için son bir fırsat belki… Tatlı bir telaş sarıyor herkesi, biraz buruk olsa da daha çok ümitli… 4 SOLGAR Nero Nutrients 1 Nero Nutrients içerisinde Ginkgo Biloba, B vitaminleri ve C vitamini, 3 çeşit aminoasit, kolin ve lesitin yer alıyor. Fiyatı: 39,95 TL 3 ISIS Pharma Unitone 4 Krem 2 Yaz tatilinin enerjisini değil ama güneş lekelerini yüzünüzden silmeniz mümkün. Lumiskin’in yanı sıra formülde leke önleyici ve leke açıcı içerikler olan Glikolik Asit, Alfa Arbutin, Meyan Kökü ekstresi yer alıyor. Fiyatı: 97,50 TL (30 ml.) Natural Colors Organik Saç Boyası 3 Kimyasal içermeyen, tamamen bitki özleri ve doğal yağlardan oluşan ürünün içindeki E ve C vitaminleri saçın nem dengesini koruyarak, kurumasına ve matlaşmasına engel oluyor; saçlarınız parlaklık ve ışıltı kazanıyor. Fiyatı: 14,99 TL (60 ml.) 6 5 Tresan Yoğun Saç Bakım Maskesi 4 İçeriğindeki zeytinyağı, pantenol, E vitamini ile B3 vitamini karışımı saçı tekrar canlandırıp onarıyor ve koruma sağlıyor. Ürün, saça ipeksi parlaklık, yumuşaklık ve dolgunluk kazandırıyor. Fiyatı: 22,00 TL (225 ml.) Rosense Peeling Maske 5 Cildinizi derinlemesine temizleyerek tıkanmış gözenekleri açıyor ve cildinizin nefes almasını sağlıyor. İçerdiği papatya özü cildinizi dinlendiriyor, kayısı partikülleri ise cildi besleyerek arınmış bir görünüme kavuşturuyor. Fiyatı: 15,00 TL (75 ml.) 28 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 7 9 alısveris sepeti M. Asam Vücut Peelingi 6 Ürün içeriğinde; üzüm çekirdeği özü, E vitamini ve soğuk preslenmiş üzüm özü ile kaplanmış şeker kristalleri yanında bergamot, misket limonu, greyfurt ve yeşil çay yer alıyor. Ciltteki ölü hücreler peeling esnasında nazikçe ortadan kaldırılıyor ve cildinizdeki gözenekler tazelenerek temizleniyor. Fiyatı: 94,00 TL (600 ml.) 8 Herbaderm Yüz Beyazlatıcı Krem 7 Güneş ışınları ve cilt yaşlanması; melanin üretimini artırarak, koyu lekelere ya da yüzde bölgesel kararmalara neden oluyor. Ürün, ciltteki koyu lekeleri, güneş lekelerini, sivilce izlerini azaltmaya, koyu lekelerin rengini açarak cilt renginin homojen hale gelmesine yardımcı oluyor. Fiyatı: 25,00 TL (60 ml.) Solgar Male Multiple 13 10 8 Günlük ihtiyaç duyulan vitamin ve minerallerin yanında destekleyici bitki ekstreleri de barındıran ürünün içeriğinde 3 çeşit Ginseng, Saw Palmetto, ısırgan otu, soya izoflavonları, pygeum ve antioksidan özellikli likopen bulunuyor. Fiyatı: 59,95 TL (60 tablet) Dove Men Fresh Awake Duş Jeli Energy Dry Deodorant 9 Mevsim geçişinde yaşadığınız bahar yorgunluğunun etkisinden, sabahları yataktan kalkamama sendromundan en kısa sürede kurtulmanız, kısacası uyanmanız ve enerji toplamanız için erkeklere özel kişisel bakım ürünleri. Fiyatı: 8,00 TL (250 ml. duş jeli) 7,00 TL (deodorant) NIVEA T-Bölgesi Temizleyici Bantları 10 Sağlıklı görünen bir cilt için siyah noktaları ve pürüzleri temizleyerek duru, temiz bir görünüm kazandırıyor. Fiyatı: 18,50 TL Pharmaton Efervesan Tablet 12 11 11 Güne başlamanın ideal bir yolu! Ürün, Ginseng G115, 11 Vitamin ve 7 Mineral kombinasyonundan oluşuyor. Fiyatı: 29,99 TL (20 tablet) Dermokil Xtreme Maske 12 Ürün, sivilce, siyah nokta ve ölü hücreleri önlemeye yardımcı oluyor. Normal, akneli ve yağlı ciltler için kil mineralleri ile peeling etkisi gösteriyor. Fiyatı: 4,99 TL (15 ml.) Zdrovit Active Guarana Efervesan Tablet 13 Zdrovit Actve Guarana, vücudun doğal dengesine destek vitamin ve bitkisel ekstraktlardan oluşuyor. Guarana (bitkisel) diğer etken maddeler ile etkileşime girmeden stabilitesini koruyor. Fiyatı: 22 TL (24 tablet) •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 29 dermatolojik Sinsi ve Davetsiz Bir Misafir Mantar Yaz aylarında hava sıcaklığının artması, havuz ve deniz gibi ortamlarda daha çok vakit geçirilmesi mantara davetiye çıkarıyor. M antar hastalığının etkeni doğada yaygın olarak bulunur. Özellikle nemli ve ıslak ortamlarda yaşamayı tercih eder. Gözle görünmeyen mikroskobik canlılardır. Ortam uygun değilse ‘Spor’ denilen oluşumları yaparak aylarca kendisini koruyabilir. Havuz, deniz ortamı, vücudun aşırı terleme yapması sporların aktif hale dönmesini kolaylaştırır. Mantar etkenleri vücutta yerleştiği bölgeye göre farklı bulgular vererek kendini gösterir. Mantar enfeksiyonları genelde ayak parmak arası, ayak tırnağı, kasık, el ve saçlı deride enfeksiyon oluşturur. BULAŞMA n Genelde insandan insana direkt temasla olur. Hasta kişilerin kullandığı eşyaları kullanmak veya temas ettiği ortamlara cildin temas etmesi, etkenin alınmasına neden olur. Ortak kullanılan mekânlar, mantar sporlarının üremesi ve yayılması için çok uygundur. Bahçeyle uğraşanlarda görülen ve topraktan bulaşan özel mantar cinsleri de vardır. 30 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 BULAŞIR? IL S A N R MANTA l Aktif mantar enfeksiyonu olan kişinin oturduğu şezlongun, havlunun kullanılması l Mantarı olan kişinin kullandığı terlik veya sandaletin giyilmesi l Havuz kenarında yürüyerek, etkeni bırakan kişinin ardından geçilmesi l İyi temizlenmemiş cami halılarında üreyen mantar sporlarının insanlara taşınması l Evcil hayvanların topraktan veya diğer hayvanlardan aldıkları sporların tüyleri arasında üremesi ve etkenin insanlara geçmesi l Kışla, spor salonu, okul yatakhanesi gibi ortak kullanılan ortamların daha hızlı zemin hazırlaması l Ortak duş alınan yerlerin dezenfekte edilmeden kullanılması l Kuaförde tarak, makas, manikür, pedikür vb. malzemelerin dezenfekte edilmeden kullanımı Vildan Şengöz Tıp fakültesine girdiği 1990 senesinde tıbbın, klasik tedavilerin yanı sıra bitkisel tedaviler, karışımlar ve pozitif iletişimle de insanları iyi edeceğini hayal ederdi. En sonunda dermatolog olup bunları kendi adına yapabileceğini keşfetti. 2004 yılından beri cilt hastalıklarının tedavisinde en son bilimsel yaklaşımları, tamamlayıcı ve önleyici tıpla kombine ediyor. Dalmak, ata binmek, koşmak, yelken, bisiklete binmek ve dünyanın uzak köşelerine gidip oradaki hayatları görmek ona yasam enerjisi veriyor. Hayati ve insanlarla iletişim halinde olmayı seviyor. KLİNİK GÖRÜNÜMÜ n Mantar etkeninin vücutta tuttuğu yere göre gruplandırılır: SAÇ MANTARI; saçlı deride kaşıntılı veya kaşıntısız kuru kepeklenme yapabilir. Bazen saçlarda incelme ve seyrelme, dökülme olur. Bazı tiplerinde kafa derisinde yara, akıntı ve kalıcı saç dökülmesi olur. Özellikle çocukluk döneminde kalıcı kellik yapabilir. Saçlı deri mantarı çocukluk döneminde tanısı çok kolay atlanan bir hastalıktır. GÖVDE MANTARI; karın veya sırtta, bazen kasıkta kızarıklıklar ve parça parça pullanmalar şeklinde olabilir. Genelde aynı yerde sabit durur, bazen halka halka açılmalarla şekil değişikliği gösterebilir. Genelde kaşıntı eşlik etse de hiç kaşınmadan sadece kızarıklık şeklinde görülebilir. Kasık bölgesinde olunca şiddetli kaşıntı yapar. Ayrıca halk arasında ‘Samyeli’ olarak adlandırılan ve ciltte kahverengi lekeler şeklinde görülen durum da yüzeysel mantar enfeksiyonu olup, aşırı terlemeyi veya havuz- deniz ortamını fırsat bilen bir durumdur. dermatolojik AYAK VE EL MANTARI; sıklıkla önce ayakta başlar. Ayağın 4-5. parmak arası başladığı yerdir. Burada kızarıklık-yarılma hali veya yara görülebilir. Bazen sadece beyazımsı alan şeklinde olup kaşıntı, ağrı, yanma yapmadan aylarca durabilir. Buradan etrafa doğru kızarıklık yayılması, kaşıntı, pullanma söz konusu olur. Bazı ayak mantarı tiplerinde sadece pullanma ve aşırı kuruluk görüntüsü olur. Yara veya akıntı olmaz. Egzamayla çok sık karışır. Bu tür mantar enfeksiyonu olunca genelde kişinin elini ayağına değdirmesinden kaynaklanan el mantar enfeksiyonları da oluşur. Böyle bir durum olduğunda elde kızarıklıklar, kabarıklık, bazen sıvı toplayan kabarcıklar ortaya çıkar. Bu hastalık bulaşıcıdır. Hem başkasına hem de kişinin vücudunun başka yerlerine yayılabilir. TIRNAK MANTARI; en sık ayak başparmağında veya 5. parmak tırnağında görülür. Genelde kişinin ayak parmak arasında mantarı vardır ya da ayak tırnaklarında dolaşım sorunu yaratan dar ayakkabı giyme, tırnağın darbe alması gibi mantara zemin hazırlayan bir durum vardır. Pedikürde ortak kullanılan malzemeler, mantarı taşıyan kişinin ayakkabı veya terliğini giymek tırnak yatağına bu etkeni yerleştirebilir. Tırnak kenarından başlayıp günler içinde orta hatta doğru ilerleyen sarımsı yeşilimsi renk değişikliği, bazen kalınlaşma oluşur. Tırnak mantarı görüntü bozukluğu dışında sıkıntı yaratmaması nedeniyle kolay kolay doktora getirmez. Çok yavaş ilerler ve tedaviye de dirençlidir. Diğer tırnaklar da yavaş yavaş tutulmaya başlar. Hastalık aylar yıllar içinde ilerlediği için tedavinin baştan yapılması çok önemlidir. GENİTAL BÖLGE MANTARI; vajinal bölgede beyaz akıntı ile kızarıklık ve aşırı kaşınma ile belirti verir. Genital bölgenin uzun süre ıslak kalması, gebelik, şeker hastalığı, uzun süre antibiyotik kullanımı vajinal mantar enfeksiyonunun gelişmesine neden olan faktörlerdir. Bunların dışında bebeklerde dil üzerinde, yanak iç yüzlerinde ve damakta beyaz plaklar şeklinde görülen mantar enfeksiyonu da vardır. TANI NASIL KOYULUR? n Herhangi bir ilaç sürülmeden doktora gidildiğinde sadece muayene ile tanı konması genelde kolaydır. Sıklıkla egzamayla, alerjik deri döküntüleriyle karışır. Tanı koyarken aslında ideali mantar kazıntısının alınıp mikroskopla bakılmasıdır. Tırnakta etkeni yakalamak kolay değildir. Bazı durumlarda mantar bakısını kültüre göndermek gerekebilir. Rastgele birkaç gün kullanılacak kremler etkenin direnç kazanmasına neden olabilir. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 31 dermatolojik TEDAVİ n Hastalığın tanısı kesinleştikten sonra etkeni tamamen temizlemek için yaklaşık 6 hafta kadar takip gerekir. Ayak tırnak mantarında süre en az 3 aydır. Tedaviyi arada kesmek, hekime danışmadan başka ilaçları, özellikle kortizonlu preparatları sürmek etkeni güçlendirebilir. VÜCUDUMUZDA YAŞAYAN ORGANİZMALAR! MANTAR ENFEKSİYONU TANISI KOYMAK BAZEN ÇOK KOLAYDIR BAZEN DE YILLAR İÇİNDE SİNSİ ŞEKİLDE İLERLEYİP BAŞKA HASTALIKLARA DÖNEREK SORUN YARATABİLİR. 32 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 MANTAR ENFEKSİYONUNDAN KORUNMAK İÇİN n Havuz, sauna, hamam gibi ortak kullanılan ortamlarda kişinin kendi havlusunu kullanmaya dikkat etmesi gerekir. Ortak terlik kullanımı sakıncalıdır. Banyoda ve havuz kenarında yürürken terliksiz olmak mantarın deriye girişini kolaylaştırır. Şezlonglara otururken kişinin kendi havlusunu sermesi gerekir. Gövde, kasık ve genital bölge mantarında ıslak mayoyla kalmak veya sentetik içerikli kıyafetler giymek etkenin çoğalmasına zemin hazırlayacağından sık mayo değişimi ve pamuklu, terletmeyen, bol kıyafet giymek doğru olur. Saç mantarları kuaförlerden bulaşabilir. Ayrıca tırnak mantarları da ortak malzeme kullanımıyla geçebileceği için kuaför malzemelerinin dezenfeksiyonu önemlidir. Hastalık tespit edildiğinde aile bireyleri de mutlaka gözden geçirilmeli. Diğer bireylerde ve özellikle eşte benzer yakınmalar varsa tedaviye birlikte başlanmalıdır. www.vildansengoz.com pedaOmega 3 kaynağı ceviz ve balık, çocukların beyin-zekâ gelişimine destek olur. UZUN BİR YAZ TATİLİ SONRASI OKUL TELAŞI BAŞLADI. AİLELER DE EN AZ ÇOCUKLARI KADAR HEYECANLI. EĞİTİM SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİYLE, OKULA BAŞLAMA YAŞI ERKENE ÇEKİLİNCE, GEÇMİŞTEKİ TELAŞLI HAZIRLIKLAR YERİNİ ENDİŞE VE KAYGIYA BIRAKTI. 34 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Ülkü Keldal Pedagog, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı… Sanki bu iş için doğmuş biri… Normal ve farklı gelişen çocuklarla çalışıyor. Aile katılım çalışmaları ile ilgili seminerler hazırlıyor. Amaç; sağlıklı karakterli özgüven sahibi çocuklar yetiştirmek… Tiyatrocu, çocuk oyunları yazarı, dalgıç, dağcı ve iyi bir arkadaş... O kula başlama süreci çocuklar için farklı duygular içerebilir. Çocukların bilişsel gelişimi, dil gelişimi, motor gelişimi, öz bakım becerileri, sosyal ve duygusal gelişimleri beraber değerlendirilerek okula hazır olup olmadıklarına bakmak gerekmekte. Okula başlamanın heyecan verici olduğu kadar sancılı yönleri de var. Bir tarafta merak, heyecan, mutluluk gibi olumlu duygular yaşansa da; diğer yanda kaygı, korku ve huzursuzluk olabiliyor. İlk zamanlar okula gelmek isteyen çocuk diğer günlerde okula gitmek istemeyebiliyor. Bu sıkça yaşadığımız bir durum ve ailelerin aklına şu soru gelebilir; ‘okulun yeni açıldığı dönemlerde gelmekten keyif alıyordu. Şimdi ise istemiyor acaba okulda gözümüzden kaçan bir şey mi oldu?’ Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz; okula alışma sürecinden sonra artık öğrencinin sınıf kurallarını ve bununla beraber öğrenci sorumluluklarını yerine getirmesi istenebilir ve çocuk bunu reddetme sürecinde okula gelmek istemeyebilir. Bu durumlarda yumuşak geçişler yaparak çocuğun kurallara uyması, sorumluluklarını yerine getirmesi ve bunları keyifle pedagojik yapması sağlanabilir. Çocuğun okula alışamamasının diğer bir nedeni ise bağımlılıktır. Temeli çocuğun anneden ayrılma anksiyetesi yanı sıra anneye olan bağımlılığıdır. Çocuğu için endişe duymak her anne baba için geçerlidir. Okulun güvenliği, temizliği, öğretmenlerin ilgisi, çocuğunun beslenmesi, okuldaki başarısı gibi durumlar aile için endişe verici olsa da bunu olabildiğince çocuğa yansıtmamak gerekir. Okula alışma ve sevme döneminde neler yapabiliriz? ‘ Okul alışverişi birlikte yapılabilir. Sonuçta okula başlayan o ve onun tercihleri önemli. ‘ Çocuğunuz okul hakkında ne kadar çok şey bilirse, o kadar az korkar. Okul açılmadan çocuğunuza okulunu, sınıfını, öğretmenini ve arkadaşlarını tanıtmaya çalışın. ‘ Okulun düzenlediği oryantasyon programlarına mutlaka katılın. ‘ Okulun ilk günü mutlaka yanında olun ki kendini güvende hissetsin. Çocuğunuzla empati kurun, anlattıklarını dinleyin, söz hakkı verin. ‘ Çocuğunuz okula gitmek istemediğini ifade ettiğinde, net ama sevgi dolu ifadelerle okula gitmesi gerektiğini anlatın. Örneğin; ‘biz işe gitmek zorundayız, sorumluluklarımız var, senin de okula gitmen gerekiyor’ gibi. ‘ Çocuğunuzu okula bırakmayı bir ritüel haline getirmeyin. Uzun ayrılık süreçleri çocuğu daha çok gerer ve okula gitmeyi, sizden ayrılmayı reddeder. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 35 pedagojik Çocuğunuz okul anksiyetesinden dolayı bazı psikolojik sorunlar yaşayabilir n Çocuğunuzda anksiyete düzeyine bağlı olarak bazı psikosomatik belirtiler de görülebilir. Örneğin; baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, mide bozulması, yüksek ateş vs. Yetişkinlerin de bir olaya üzüldüklerinde veya kaygı duyduklarında bu tarz psikosomatik rahatsızlıklar yaşadıkları bilimsel bir gerçektir. Anne ve babanın, böyle bir durumla karşılaştıklarında telaşa kapılmamaları, okulla birlikte hareket ederek, tutarlı bir şekilde sorunu çözümlemeye çalışmaları uygun bir yaklaşım olur. Okuma yazmayı nasıl pekiştirebiliriz? n Çocuklarımızla birlikte biz de el yazısını tekrar öğreniyoruz ya da onlar bize öğretiyor. Bu aşamada çocuklarınıza ve öğretmenine destek olun. Çocuğunuz okulda öğrendiğini evde aynı gün içinde pekiştirmezse ertesi gün zorlanabilir. Çocuğunuzu yormadan çok kısa bir tekrar yaptırabilirsiniz. Okuma yazma öğreniminde bol tekrar öğrenmeyi olumlu pekiştirir. Okuma yazma çalışmalarını her zaman masa başında yapmak zorunda değilsiniz, bu çocuğunuzu sıkabilir. Bunun yerine alışveriş listesi yazıp okuyabilir, asansördeki düğmeleri sayabilir yani onu hayatın içine dâhil edebilirsiniz ki bu en hızlı öğrenme şeklidir ve asla yanıltmaz. Çocuklarımızın mutlu, dengeli, özgüveni yüksek, başarılı bireyler olarak yetişmelerini istiyoruz. Unutulmamalıdır ki, okula başlamaya hazır olan, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilen, okul-aile desteği ve sevgi ile yetişen çocuğun okul hayatı ve ileriki yaşamı olumlu etkilenecektir. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, “4+4+4” YASASI VE GENELGEYLE İLKOKULA BAŞLAYACAK 60-72 AYLIK ÇOCUKLARDA OLMASI GEREKEN GELİŞİM ÖZELLİKLERİNİ BELİRLEDİ. İŞTE O ÖZELLİKLERDEN BAZILARI; EKSİK İNSAN RESMİNİ KOL VE BACAK ÇİZEREK TAMAMLAMALI, TEK AYAKÜSTÜNDE 9-10 SANİYE DURMALI, TOPU 5-6 KEZ SEKTİRMELİ, AYAKKABILARINI BAĞLAMALI, EVİNİN ADRESİNİ, EBEVEYNİNİN TELEFON NUMARASINI SÖYLEMELİ, “KİM, NE, NE ZAMAN, NEREDE, NEDEN, NASIL?” GİBİ SORULARI YANITLAMALI… 36 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 [email protected] pedagojik Öğrenci gözüyle; şehir, okul gibi ortam değiştiren öğrencilerin içinde bulunduğu durum ve ortama alışmaları, yeni arkadaş edinme, sosyalleşme çabaları ve kaygılarını heyecana dönüştürme yolları… Yeni Bir Sayfaya Merhaba! Nazlı Pilavcı Doğduğunuz, büyüdüğünüz, her yerini karış karış bildiğiniz bir şehirden ayrılmak zorunda kaldınız mı? Ben kaldım. Bu, çok zor bir deneyim oldu benim için. İlk taşınacağımızı öğrendiğimde neredeyse yıkılmıştım. İzmir’e hiç mi hiç taşınmak istemiyordum. Arkadaşlarımı, dostlarımı, öğretmenlerimi, okulumu geride bırakıp yeni bir şehre taşınmak üzmüştü beni başlarda. İstanbul’dan taşınmadan önce, sosyal ağlarda gezinirken, İzmir’de oturan birkaç kişiyle karşılaşmıştım. Onlarla konuşurken, İzmir’in nasıl bir yer olduğu hakkında bir fikir oluşmuştu kafamda. Bir keresinde de, İzmir’e bir okulun sınavına girmek için gelmiştim. O zaman babam, annemle beni gezdirmişti ve İzmir hakkında fikirlerim daha da genişlemişti. Sanırım burada en çok zorlanacağım konu; arkadaşlık. Ben arkadaşlık konusunda şanslı insanlardan biri olduğumu düşünüyorum. Her zaman etrafımda beni mutlu eden arkadaşlarım oldu. Ayrı şehirlerde olsak da, birbirimizden asla ayrılmayacağımıza söz vermiştik ve hala da konuşuyoruz. Bana gerçek dostluğu gösterdikleri ve beni hiç yalnız bırakmadıkları için teşekkür ederim. Başlangıçta İzmir’de neredeyse hiç arkadaşım yoktu. Ama şans benden yana Okula Başlarken…/ Gizem Yılmaz Sınava girip çıktıktan sonra o büyük heyecan başlıyor hemen. Açıklanacağı gün se zirve yapıyor tabii. Beklemek zor! Gel zaman git zaman, derken sonuçlar açıklanıyor. Ben de Muğla Üniversitesi Tıbbi Tanıtım ve Pazarlama Bölümü’nü ekranda gördüğümde çok sevindim. Bir iki hafta sonra kayıt için gittiğimiz yer harikaydı. Çünkü benim bölüm binam Marmaris merkezdeydi. Cennet gibi bir yer burası, küçük ve çok sevimli... Kayıt olduktan sonra biraz dolaşıp, gezdik. Sıra kalacağım yeri ayarlamaya gelmişti. Bu konuda okul yardımcı oldu ve bir apartla anlaştık. Burası da çok hoştu. Zaten Marmaris’te yurt adına hiçbir yer yoktu. Kendimi şanslı hissediyorum; havuzlu bir apart otelim, merkezde istediğim bir okulum, tam önümde denizim vardı. İzmir’e geri döndük. On gün içinde hazırlandım ve Marmaris’e dönüş yaptım. İlk gün okula gittiğimde bütün önyargılarım, Hayata yeniden… Yasemin Varol Kastamonu Üniversitesi Araç Rafet Vergili Meslek Yüksek Okulunda Tıbbi Tanıtım ve Pazarlama Bölümünde okuyorum. Bir Egeli olarak Karadeniz’e alışmak, orada yaşamak bir hayli zor geldi ilk başta. Yeni bir ortam, yeni bir kültür, yeni bir yaşam tarzına alışmak elbette kolay olmuyor. Üniversiteye ilk başladığımda çok farklı duygular hissetmedim. Ailemden ve memleketimden ayrılmanın üzüntüsü daha baskındı, belki de onun için. Zamanla alışmaya başladım. Tek ben değildim ailesinden, arkadaşlarından, evinden uzak olan; birçok arkadaşım benimle aynı durumdaydı ve bunu bilmek beni biraz olsun telkin ediyordu. Haliyle üniversite ortamında sorun mutlaka olur gerek ev arkadaşlarınla, gerek okul arkadaşlarınla, gerekse çevreden kaynaklı. Bunlara benzer sorunlar yaşadım. Yaşadıklarım da oldu ve oturduğumuz sitede iki yeni arkadaş edindim. Ayrıca okullar başlayınca çevremin daha da genişleyeceğini ve değişeceğini de umuyorum. Diğer zorlandığım konulardan biri de; kesinlikle okul. İstanbul’daki okulumu çok seviyordum; her şeyi ile mükemmeldi bence. Ama içimden bir ses, bu sene gideceğim okulun da çok iyi olacağını söylüyor. Burada biraz yabancılık çekeceğim ama kendime güvenimle yeni okuluma da kısa sürede alışacağıma eminim. İzmir’i ilk geldiğim günden beri sevmiştim. Oturduğumuz semti de seviyorum ve her şeyin daha güzel olacağına eminim! Türkçe öğretmenim Oya Hoca’ma, eğer bir gün, bir yazı yazarsam ona ithaf edeceğime söz vermiştim. O da yazımı okuyacağına. Sözümü tutarak, bu yazımı biricik Oya Hoca’ma ithaf etmek istiyorum. korkularım da uçtu gitti. Hocalarımız çok iyiydi. Arkadaşlarım da aynı şekilde... Dersler başladığında biraz zorlandım; ilk kez tıbbi terminoloji, anatomi, mikrobiyoloji, fizyoloji, farmakoloji, fitofarmasötikler, hastalıklar bilgisi gibi derslerle karşı karşıya kaldım. Neyse ki bunu da çalışarak atlattım. Koca bir sene bitti ve artık ikinci sınıfım. Her şey çok güzeldi, tek dileğim bu sene de öyle olması… gördüklerim de beni o dönemler çok üzmüştü. Nasıl telkin oldum? En başta orada ebediyen kalıcı olmadığımı ve bunun bir süreç olduğunu düşündüm. Hayalimde hep sağlık sektöründe çalışmak vardı. Sağlığa merakımdan ve ilgimden dolayı bu mesleği seçmiştim ve nihayetinde istediğim bir bölümde okuyordum. Tabii sonraki zamanlar ne gösterir bilemiyorum... Hayat şu an bulunduğumuz yerden ve zamandan ibaret değil. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, hayatta herkes üniversite okumalı ve kendi ayakları üzerinde durabilmeli… •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 37 edaktüel dosya Yaz tatili bitti OKULLAR YUVALAR AÇILIYOR!!! TATİL, DENİZ, KUM, EĞLENCE VE DİNLENMENİN SONUNA GELİNDİĞİNDE, ÇOCUKLARI DERSLERİN BAŞLAYACAĞI TELAŞI SARSA DA ANNE BABALAR FARKLI KAYGILAR İÇERİSİNDE… YİNE HASTALIKLAR BAŞLAYACAK… ÖKSÜRÜK, HAPŞIRIK, BURUN AKINTISI, İŞTAHSIZLIK, HALSİZLİK, YÜKSEK ATEŞ… OKULA GÖNDERELİM Mİ, GÖNDERMEYELİM Mİ? ÖNLEM ALMAK MÜMKÜN MÜ? VE DAHA NİCE SORU… NEDEN HASTALIK MEVSİMİ? n Havaların soğuması ile birlikte özellikle viral enfeksiyonların artışı, düşük hijyen koşulları, el yıkamanın olması gerekenden daha az sıklıkta yapılması, okul ortamında sınıf havalandırmalarının yetersiz yapılması, çocuklarda enfeksiyon değiş tokuşu, yetersiz ve dengesiz beslenme vb. risk faktörlerini oluşturuyor. KORUMAK MÜMKÜN MÜ? n Çocuklara sözlerden önce davranışlarımızla örnek olduğumuzu düşünürsek; çocuklara el yıkama ve daha birçok alışkanlığı sağlayacak olan ebeveynlerdir. Çocuğa kişisel hijyenin önemi ve bunu nasıl sağlayabileceği konusunda yardımcı olunması, okulda kullanabileceği sıvı sabun, kâğıt havlu gibi malzemelerin temini gerekir. Yapılan araştırmalar; yetersiz uyuyan, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkatlerinin azaldığı, algı problemi yaşadıkları, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarısının düşük olduğunu gösteriyor… Bu nedenle sağlıklı beslenme ve sağlıklı uyku alışkanlığının olması da, çocuğun bağışıklık sisteminin kuvvetli olmasını sağlayacaktır. Doktorunuza ya da eczacınıza danışarak çocuğunuzun gelişme ve büyümesi için gerekli olacak besin destek takviyelerini, esansiyel multi-vitamin ve mineralleri almasını sağlayabilirsiniz. 38 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 edaktüel dosya Otacı Pastisin Çocuk Carlson Fish Oil Şurup n Ürün; bitkisel olup C vitaminli, karışık meyveli, 24 adet pastil içeriyor. • Fiyatı: 10,00 TL n Carlson Fish Oil Liquid limonlu tadıyla kolay içiliyor, çocuğunuzun günlük Omega-3 esansiyel yağ asidi ihtiyacını karşılıyor. İçeriğindeki DHA beynin normal gelişimi ile göz ve sinir sistemi gelişmesine yardımcı oluyor. • Fiyatı: 49,75 TL Bit Bit / Bit Tokası n İçeriğinde, Camphora Ağacından elde edilen camphre ve lavandula angustafolia maddeleri bulunan ürün, tamamen bitkisel içerikli olup bit ve benzer parazitleri insan bedeninden uzaklaştırıyor. Etkinliği açıldıktan sonra 6 aya kadar sürüyor. • Fiyatı: 2,75 TL Selin Juniors Sihirli Toplar Dura Nyt Şampuan + Losyon n Ürün, diğer ürünlerin aksine bitleri zehirlemek için böcek ilacı içermek yerine etkili formülasyonu sayesinde saç bitlerinin solunum yapmasını engelleyerek yaşamsal fonksiyonlarına son veriyor. Kötü koku yaymıyor ve renksiz, saçı ıslatmadan kuru saça uygulanabiliyor. • Fiyatı: 22,50 TL n El yıkamanın eğlenceli hali olarak tanımlanan “Selin Junior Sihirli Toplar” ellerini yıkarken sıkılan ve el yıkamayı sevmeyen çocuklara el yıkama alışkanlığı kazandırmayı amaçlıyor. Sıvı sabununun içindeki kapsüller su ile köpürtüldüğünde patlamaya başlıyor ve toplar köpüğe renk veriyor. Kızlar ve erkekler için pembe & mavi olmak üzere iki ayrı renkte sunuluyor. • Fiyatı: 6,50 TL Unimed Ultra Dezenfektan Mendil n Unimed Ultra Dezenfektan mendil yüzey ve ellerde bulunan patojen mikroorganizmaları kısa sürede yok etmeye yardımcı oluyor. • Fiyatı: 5,90 TL •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 39 edaktüel dosya Pfizer Multi-tabs Omega 3 Multivitaminli Balık Yağı Şurubu Marnys Propolmar Propolis ve Ekinezya Şurubu n Bal, propolis, ekinezya, arı sütü, C vitamini, çinko ve mentol içeriyor. Sıvı bir destek olmasından dolayı tüm yaş gruplarınca rahatlıkla kullanılabiliyor. • Fiyatı: 29,90 TL n Bal ile tatlandırılmış doğal portakal aromalı Balık Yağı (Omega 3 yağ asidi EPA ve DHA) ile birlikte A, B12, C, D, E vitamin desteği sağlıyor. • Fiyatı: 36,00 TL Sanitabant Disney Serisi n Çocuğunuzun en sevdiği kahramanlar yara bantlarında. Gözenekli, delikli ve su geçirmez taşıyıcıları cilt nemini geçiriyor ve cildin hava almasını sağlıyor. Hipoalerjenik yapışkanı uzun süreli bir yapışma sağlıyor; neme, tere ve suya dayanıklı. Zade Vital Çocuklar için Omega 3 Balık Yağı n EPA ve DHA barındıran balık yağı; içindeki DHA beynin normal gelişimi ile göz ve sinir sistemi gelişmesine yardımcı oluyor. Ürün kapsül formunda sunuluyor. Disney Deodorant - Cars / Disney Mini Koku - Prenses n Ürün anti alerjen, koruyucu ve petrol türevi ürün içermiyor. • Fiyatı: 8,90 TL. (150 ml. deodorant) 8,90 TL. (12 ml. mini koku) • Fiyatı: 28,00 TL (30 Kapsül) 49,00 TL (60 Kapsül) Signal Co-Pack n Okula giderken çantada taşımak için ideal; 16 ml. diş macunu ile çocuk fırçası içeriyor. Arabalı ve prensesli seçenekleri ile hem kız hem erkek çocuklara hitap ediyor. • Fiyatı: 4,90 TL. 40 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 spor Spor yapıyorsanız daha fazla vitamin-mineral ve proteine ihtiyacınız olduğunu unutmayınız. T A K K İ D EKEN Ç ! R A L T VÜCU B eğenilmek genetik olarak her iki cinsin doğasında var. Kadınlar erkeklere, erkekler de kadınlara kendini göstermek için önce fiziksel görüntülerini sıkı ve fit yapmak, bundan sonra da kıyafetler ve tamamlayıcı diğer aksesuarlarla düzgün ve alımlı olmayı yeğliyorlar. Bu arada her iki cins de doğadaki diğer canlılarda olduğu gibi kendi aralarında tatlı bir rekabeti de ortaya koyuyorlar çünkü içgüdüsel olarak üreme ve yaşamı sürdürme “tercih edilenlerle” oluyor… Beyninizden geçenleri duyar gibiyiz: “hayır ben beğenilmek için değil; sağlığım için spor yapıyorum” diyorsunuz. Haklısınız, sağlık için spor şart ve sağlıklı bireyler daha az rahatsızlanıyor ve daha uzun yaşıyorlar. Şu bir gerçek ki her iki yol da aynı yere çıkıyor; genetik iç mesajımız bizlere “yaşamak, sürdürmek ve tercih edilmek” için spor yapmamızı indüklüyor... 42 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 spor Erkeklerin en büyük hayali değil midir; şöyle geniş omuzlar, kaslı üçgen bir vücut, yağsız baklava dilimli karın… Sonra aynada kendinize bakarsınız, biraz moraliniz bozulur, bir şeyler yapmak istersiniz. Ancak ne yapacağınızı bilmediğiniz gibi, nasıl başlayacağınızı da kestiremezsiniz. Hatta kendi kendinize işi-gücü, zamanı bahane edip iç sesinizle “biraz diyet yaparsam, ben bu göbeği eritirim” dersiniz. İlk vurucu ateş, eşiniz veya kız arkadaşınızdan gelen “hayatım sen biraz fazla kilo mu aldın ne?” sözüdür. Sonra sizden daha fit olan bir arkadaşınızdan gelen “oğlum sen bu göbekle önünü görebiliyor musun?” gibi seviyesiz esprilere de muhatap olursunuz. Daha da ileride karşılaşacağınız dramatik olaylar sırasıyla daha iki sene önceki fotoğraflarınızda daha zayıf olduğunuzu fark etmeniz, geçen sene aldığınız ve henüz iki kere giydiğiniz pantolonunuzun kapanmaması veya en kötüsü de eşiniz ya da kız arkadaşınızın şu meşhur çikolata reklamlarındaki erkeklere bakışını yakalamanız olabilir… Tabii biraz gerçekçi olalım malzeme belli ise istediğiniz o reklamlardaki muhteşem vücuda sahip olmak biraz hayal olabilir ancak elbette bunlara yaklaşmak mümkün… Öncelikle bu hedefi yakalayabilmek için istikrarlı bir kararlılık lazım, sonra mangal partilerinden ve alkollü akşamlardan biraz feragat etmek gerekecek. Ayrıca beslenme sisteminizdeki değişikliğe karbonhidrat, şeker ve yağ azaltmayı da eklediğimizde işin teorik boyutunu tamamlamış oluyoruz. Bundan sonraki iş, elbette doğru egzersizleri yaparak vücudumuzu forma sokacak kardiyo ve ağırlık çalışmalarına kalıyor. Bunun için de konuyu uzmanlara bırakmak en güzeli… Unutmadan! Sakın ola ki özellikle internetten ve aktarlardan satılan, vücudunuzu kısa zamanda forma soktuğunu iddia eden o hayal ürünlerine kanmayın. En doğru bilgiyi eczacınız ve doktorunuzdan alabilirsiniz… Aynı sürede daha fazla verim n Sports International İzmir Fitness Eğitmeni Hazar Çetinkalp iyi bir vücuda sahip olmanın püf noktalarından en önemlisinin doğru antrenman yöntemleri olduğunu anlatıyor: ‘Artık durağan ve alışılmışın dışına çıkıp daha fazla hareketli antrenman yöntemleri tercih etme vakti geldi. Bugün, bu yöntemlerden en kısa sürede, en fazla kas grubuna hitap edebilen fonksiyonel ve süper set antrenman yöntemini aktaracağız. Seçeceğimiz egzersizlerde dikkat etmemiz gereken nokta, hareket süresince birden fazla kas grubunu devreye sokabiliyor olabilmektir. Böylece daha az sürede daha verimli bir çalışma yapmış olacağız. İyi bir karın bölgesine sahip olmak için karın egzersizlerinin dışında aldığımız ve verdiğimiz kalori dengesi önemlidir. Karın bölgesi yağlıysa yüzlerce mekik çekmenin pek bir anlamı kalmıyor, burada önemli olan yağ dokusunu azaltmamızdır. Bu noktada da devreye bacak egzersizleri ve kalori harcamanın önemi giriyor. Antrenmanlarda, egzersizlere mümkün olduğunca bacak kas grubunu eklemeye özen göstermeliyiz. Çünkü bacak egzersizleri daha fazla kuvvet uygulanmasını sağlar ve böylece antrenman esnasında daha fazla enerji harcanır. Bu da bize hem kuvvet çalışırken hem de fazla miktarda kalori harcamayı sağlayacaktır. Özellikle zıplama egzersizleri yoğun kalori harcamamızı sağlarken, karın kaslarımızın da sürekli halde çalışmasını gerçekleştirerek, sıkı bir bel ve karın kasları için müthiş bir avantaj sağlayacaktır. Egzersizleri uygularken dikkat etmemiz gerek noktalar; hareket esnasında karın ve bel kaslarımızın sürekli aktif olması için, egzersiz esnasında sürekli halde kasmalı ve doğru nefes alış verişi yapmalıyız. Hareketlerde zorlandığımız noktalarda (itiş hareketlerinde iterken, çekiş hareketlerinde çekerken) nefes vermeliyiz. Antrenman sonunda ve başında mutlaka streching yapmayı unutmamalı, antrenman başındaki streching’i dinamik, sonundaki streching’i ise statik şekilde uygulamalıyız.’ •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 43 spor Antrenman örneği warm up( ısınma) 15 dakika ip atlama / dinamik streching* 1 board jump / 3* 45 saniye (ayaklar omuz genişliğinde açık olacak şekilde board un üzerine sıçramamızı yapıyoruz ve tekrardan başlangıç pozisyonumuza geliyoruz) 3 squat + barbell shoulder press / 3* 15 tekrar (bar çene hizamızda dururken ayaklar omuz genişliğinde açık kalça arkada dizleri kırarak 90 derece olacak şekilde oturuyoruz ve kalkarken barı da yukarıya doğru kaldırıyoruz) 4 2 push up + barfix / 3* max tekrar ( eller açık pozisyonda şınav çekip hareketin devamında hemen sıçrayıp geniş açı barfiks çekiyoruz) lunge + hummer curl / 3* 15 tekrar (dumbeller elde ileriye adımlayarak iki diz de kırılacak ve 90 dereceye gelecek şekilde adımlayıp yürüyoruz ve aynı anda ellerimizdeki dumbel ile kollar sabit kalıp sadece dirsekten dumbel ı kaldırarak hummer curl hareketini uyguluyoruz) 5 triceps dips + lying knee raise / 3* max tekrar (ellerimizle dips aletine tutunurken, kollar geride kalacak şekilde dirsekten kendimizi aşağıya doğru salıp kendimizi tekrar kollar yardımıyla yukarıya kaldırıyoruz ve hemen devamında ellerle yukarıya asılıp ayaklar birleşik pozisyonda dizlerimizi yukarıya doğru kaldırıyoruz)* cooldown(soğuma) 5 dakika jog / statik streching* *Dinamik stretching; Antrenman başında ısınma evresinin verimli olması için stretching i hareketli yaptığımız esneme türüdür *Bu birleşik hareketler arasında dinlenme kesinlikle olmayacak. Aynı setteki iki hareket üst üste yapılmalı. Sadece setler arası 1 dakika ve hareketler arası 3 dakika dinlenme olmalı. *Statik stretching: Stretching yaparken sabit şekilde durarak vücudumuzu esnettiğimiz streching türüne statik streching denir. Antrenman sonunda uygulanması daha doğrudur çünkü vücut soğuma evresine geçecektir. 44 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 eczacı gözüyle Z ONLARCA KİLO VERDİREN MUCİZE İKSİRLERDEN VEYA BİR HAFTADA YAĞLARINIZI ERİTTİĞİNİ İDDİA EDEN MESAJLARDAN KAFANIZ MI KARIŞTI? İŞTE SİZE ZAYIFLAMA REHBERİ 46 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 ayıflama ve benzeri amaçla kullanılan ürünlerle ilgili, ülkemizde yasal düzenlemelerin yetersizliği, denetim eksikliği ve kullanım bilincinin doğru yerleşmemesi nedeniyle ciddi problemler görülebilmektedir. Bu problemleri bertaraf edebilecek en doğru seçenek, konusunda uzman ve bu işin eğitimini almış kişilerden yardım almaktır. Böylece daha doğru, daha amaca ulaşır, yan etkisiz ve daha bilinçli olarak bu ürünlere bakış açımızda bir pencere açabiliriz. Zayıflama için en basit temel kural; ne kadar yiyorsak yarıya düşürmek ve ne kadar hareket ediyorsak iki katına çıkarmaktır. Elbette bu arada yardımcı ürünler ile kilo vermeye yardımcı meyve sebzeler de kullanabiliriz. Asıl olan bütün bunların bir program dâhilinde ve mutlaka bir uzman gözetiminde yapılmasıdır. Türkiye piyasasında konuyla ilgili kimyasal ve doğal içeriklere sahip çok sayıda ürün bulunmaktadır. Ürün çeşitliğinin fazlalığı, bunların kendi içinde kombinasyonları oldukça kafa karıştıran bir hal almaktadır. Hatta işin TL pazarı büyük olunca kapkaç mantığı devreye girerek insan sağlığı hiçe sayılmaktadır. Örneğin: Sentetik ürünlerin yanına eklenen bitkisel ekstraktlar ile sanki doğal izlenimi yaratılmakta veya doğal olan içeriklerin yanına ruhsatlandırma sonrası gizlice sentetik maddeler konmaktadır… Zayıflama amaçlı birçok ürün kullanılabilir ve kullanılan bu ürünlerin her birinin farklı metabolizmik etkileri vardır. eczacı gözüyle Uzm. Ecz. Gürhan Abuhanoğlu ZAYIFLAMA ÜRÜNLERİ NASIL ETKİ GÖSTERİYOR? VÜCUTTAN FAZLA SUYU (ÖDEM) ATAN ÜRÜNLER BAĞIRSAK ÇALIŞTIRICI ÜRÜNLER n Bu ürünler genellikle zayıflama ürün formulasyonlarına yardımcı olarak giren ve tek başına da kullanılabilen Bromelain, Maydanoz, Kiraz Sapı gibi vücuttan (böbreklerden) su atılımını artıran ürünlerdir. n Bu ürünler ise bağırsak problemlerine ve kabızlık problemine bağlı olarak gelişen şişkinlik probleminin giderilmesini sağlarlar. Sinameki, drog ve bitkisel çayları, doğal bitkisel lifler bu ürünlere örnek gösterilebilir. YAĞ YAKICI ÜRÜNLER METABOLİZMA HIZLANDIRICI (TERMOJENİK) ÜRÜNLER n Genellikle zayıflama ürün formulasyonlarına girdiği gibi tek olarak da kullanılabilen L-Karnitin, CLA gibi vücuttaki yağ yakım miktarını sporla ya da sporsuz şekilde arttırabilen ürünlerdir. Sinefrin etken maddesinin yüksek dozlarda yağ parçalayıcı ve iştah azaltıcı etkileri tespit edilmesine karşılık, tansiyon yükseltici etkisi de bulunmaktadır. YAĞ EMİLİMİNİ ENGELLEYEN VE KOLAYCA DIŞKI YOLUYLA ATILIMINI SAĞLAYAN ÜRÜNLER n Metabolizmamızın çeşitli nedenlerle çalışma hızının düşmesine yönelik olarak kullanılan ürünler bu gurupta sayılabilir. Temel özellikleri; vücutta yakılan ya da açığa çıkan enerji miktarını artırarak karbonhidrat ve yağların yakımına katkıda bulunmalarıdır. Yeşil Çay, Kafein, Q Enzim Co10, Biber Ekstraktları, Biberiye, Kekik, Kakao, İyot ve iyot içeren doğal bitkisel ürünler örnektir. tarihinden itibaren sibutramin taşıyan zayıflama ürünlerinin taşıdığı yüksek risk nedeniyle kullanılması yasaklandı. MİKROBESLEYİCİ ÜRÜNLER n Bu ürünler içerdikleri yüksek vitamin, mineral, aminoasitlerle diyet döneminde vücudu zinde tutarken, bu eksiklikleri karşılanan vücudun dışarıdan bu besleyicilere ihtiyacını azaltarak, yeme isteğinde dolaylı bir azalmaya neden olmaktadırlar. Yosun ürünleri, Mikroyosunlar örnek olarak verilebilir. KAN ŞEKERİ DENGELEYEN ÜRÜNLER n Bazı ürünler vücudumuza alınan yağların sindirim sisteminde tutulumunu gerçekleştirerek, sindirilmeden feçes yoluyla vücuttan atılımını sağlarlar. Orlistat, Litramine bu etken maddelere örnektir. n Kan şekeri dengesinin bozukluğu ya da düzensizliğine bağlı sürekli atıştırma ve tatlı isteğinin bastırılması amaçlı kullanılırlar. Dut ekstresi, Tarçın ürünleri ve en iyi bilineni Krom (Krom Pikolinat) sayılabilir. TOKLUK HİSSİ VEREN ÜRÜNLER BEYİNDE DOYMA HİSSİ YARATAN ÜRÜNLER n Büyük çoğunluğu midede suyla ya da sıvılarla şişerek tokluk hissi yaratan ürünlerdir. Doğal lifleri içeren (Physillum v.b) tüm ürünler, Redusure bu amaçla kullanılır. n Doğal olmayan şekilde, beyindeki doyma sistemini etkileyerek yapay bir doyma hissi yaratarak etki gösterirler. En yaygın kullanılanı Sibutramin'dir. 21 Ocak 2010 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 47 eczacı gözüyle KARBONHİDRAT EMİLİMİNİ AZALTAN ÜRÜNLER n Bu guruptaki ürünler karbonhidrat sindirimi esnasında sindirim enzim etkinliğini ve besinlerden emilen kalori değerini azaltarak etki gösterir. Phaselite bu tür etken maddelere örnektir. TIBBİ CİHAZ STATÜSÜNDE OLAN ÜRÜNLER n Bu ürünler vücutla herhangi bir etkileşime girmeyip, tıbbi cihaz olarak gruplandırılan ürünlerdir. Tıbbi Cihaz Yönergesi AB93/42/EEC'ye göre etkinlikleri ve vücutla etkileşime girmedikleri onaylanmış ürünlerdir. Omtec19, Redusure, Litramine, Phaselite gibi patentli aktif içerikler ilaç olmadıkları halde ağızdan alınarak, vücutla etkileşime girmeden, mekanik yollarla tıbbi cihaz olarak (IIA Sınıfı) son zamanlarda daha çok tercih edilir duruma gelmiştir. Yoğurt, Badem, Kahve, Elma, Ispanak, Fasülye, Biber, Brokoli, Köri, Lahana, Salatalık, Tarçın, Yumurta, Ceviz, Sarımsak, Yulaf Ezmesi, Soya Sütü gibi ürünlerdir. YARDIMCI OLARAK KULLANILAN DİĞER DOĞAL GIDA TAKVİYELERİ VE DOĞAL ÇAYLAR n Tüm bu yukarıda anlatılan içten ve dıştan kullanılan ürünlere ek olarak kullanılan ya da bu sınıflandırmalara girmeyen bazı doğal gıda takviyeleri, bitkisel çaylar ve yardımcı maddeler de bulunmaktadır. Zayıflama Çayları, Elma Sirkesi, Mısır Püskülü vb. ürünler bu grupta sayılabilir. En önemlisi, bu ürünlerden hangisinin sizin için en uygun olduğuna bu konuda eğitim almış olan doktorunuz, diyetisyeniniz ya da eczacınız karar verebilir. VÜCUT DIŞINDAN KULLANILAN ÜRÜNLER n Bu ürünler ağızdan alınmadan dışarıdan sürülen, krem, jel vb. ürünlerdir. Ağızdan alınan zayıflama aktif maddelerinin bir kısmını içerebildikleri gibi, doğal bitkisel yağlar, doğal bitki ekstreleri de içerebilirler. Sıklıkla Kekik, Biberiye, Limon, Portakal, Lavanta v.b yağları içerirler. DOĞAL GIDA ÜRÜNLERİ n Bu ürünler beslenmemiz sırasında kolaylıkla alabileceğimiz ve zayıflamamıza katkı sağlayan ürünlerdir. Greyfurt, Yeşil Çay, 48 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 ZAYIFLAMA ÜRÜNLERİNE DİKKAT! 1- Yetkili makamlarca onaylanmamış ve ruhsatlanmamış hiçbir ürüne itibar etmeyin. 2- Doktorunuz, eczacınız ya da diyetisyeninizden profesyonel bir yardım almadan ürün seçimi yapmayın. 3- Özellikle internet kanalıyla satılan, kalitesi ve ürün güvenilirliği sağlık otoritelerince onaylanmamış hiçbir ürüne itibar etmeyin. 4- Ürünlerle ilgili reklamlardan, yorumlardan ziyade bu konuda bilimsel sonuçlara ve sağlık profesyonellerinin tavsiyelerine güvenin. 5- Aktarlardan satılan ürünlere itibar etmeyin; sağlığınızı bu işin eğitimini alanlara emanet edin. 6- Zayıflamanın tek ürün kullanımı ile değil de, diyet, egzersiz vb. desteği ile birlikte sağlıklı olacağını unutmayın. 7- Hiçbir ürünün ayda 5-10 kg vermeyi sağlamadığını, çok kısa sürede kilo vermenin sağlıklı olmadığı bilin. 8- Özellikle Tarım Bakanlığı’ndan ruhsatlı bazı ürünlerde yeterli denetim yapılamadığından ürünün prospektüs ya da kutu üzerinde yazan içerikleri ile gerçek içeriği arasında farklılıklar olabileceği ihtimalini unutmayın. 9- Konusunda profesyonel ve daha bilimsel yöntemlerle çalışan, güvenli firmaların ürünlerini tercih edin. 10- Zayıflamaya yardımcı yiyecekleri mutlaka diyetinize ekleyin. 11- Seçeceğiniz zayıflama ürününün doğal, sentetik madde içermeyen, onaylanmış içeriklere sahip, bilimsel destekli olmasına dikkat edin. 12- Kilo verme ürünlerinin etkinliğinin ve sonuçlarının kişiden kişiye değişebileceğini bilin. 13- Bitkisel bir ürünün ‘zararsız’ olduğu anlamına gelmediğini unutmayın. edaktuel dosya Oynamak ya da oynamamak İŞTE BÜTÜN MESELE BU! EKLEMLERİMİZ, KEMİKLERİMİZ GÜÇLÜ GÖRÜNSELER DE HASSAS DENGELERLE BİR ARADA DURUYOR VE ÇALIŞIYORLAR. ERKEN ÖNLEM ALINMASI VE ZAMANIN ETKİLERİNE YENİK DÜŞMEMESİ İÇİN ORTOPEDİSTLERİN DEYİMİYLE “ŞIKIR ŞIKIR” ÇALIŞMALARI ADINA, EKLEMLERİMİZİN BİZLERDEN BAZI İSTEKLERİ VAR… Z aman zaman hemen hepimizin kolu, bacağı veya beli ağrır. Genellikle bunun nedeni kilo almamız ve/veya yaşlanmamız; yani zamandır. Evet, hepimiz yaşlanıyoruz! Ve zaman ilerledikçe tüm organlarımız gibi eklemlerimiz de bundan etkileniyor. Eklem içi kıkırdaklar tahrip olmaya ve incelmeye başlıyor. Yenisi yapılamadığı için eklem sıvısı da azaldığından sorun zamanla katlanarak büyüyor. Kıkırdak dokusuna zarar veren yalnızca yaşlanmamız veya kilo almamız değil. Genç insanlarda da düşme, travma veya aşırı yük sonucu eklemler ve kıkırdak doku hasar görebiliyor. Ayrıca eklem dış ve iç yüzeylerinde “kireçlenme” oluşması ya da romatizmal sorunlar da eklemlerimizin alarm vermesine yol açabiliyor. Neye bağlı olursa olsun eklemlerle beraber onların etrafında olan kas, kemik, kıkırdak ve liflerde ortaya çıkan belirtiler çoğu zaman ağrı ve hareket kaybı olarak kendini belli ediyor. Eklem şikâyetleri her yaş grubunda görülebilmekle beraber kadınlarda erkeklere nazaran daha yüksek oranda seyrediyor. Öyle ki, her 10 eklem hastasından 9’u kadın ve sadece 1’i erkek. Oranın bu kadar yüksek olmasına özellikle kadınların menopoz sendromu, fazla kiloları ve hormonal kaynaklı sorunları neden oluyor. 50 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 EKLEM AĞRISINA YOL AÇANLAR 1. Yaşlılığa bağlı kemik ve kıkırdak kaybı 2. Menopoz 3. Aşırı kilolu olma 4. Nem ve dramatik ısı değişiklikleri 5. Soğuk hava 6. Proteinden zengin beslenme 7. Bilinçsiz spor, egzersiz 8. Eklemleri zorlayıcı hareketler 9. Ağır kaldırma 10. Düşme, çarpma, burkma 11. Bilinçsiz ilaç kullanma 12. Düzensiz beslenme 13. Uyku düzeni bozukluğu 14. Depresyon edaktuel dosya HAREKET, HAREKET, HAREKET n Bütün bu sorunlardan kurtulabilmek ve rahat hareket edebilmek için öncelikle sorunun teşhisi gerekiyor. Bunun için Fizik Tedavi Uzmanları, Ortopedistler ve İç Hastalıkları Uzmanına görünmek şart. Sorun teşhis edilmeden kaplıca kullanmamak, egzersiz yapmamak çok önemli. Ayrıca daha önceden kullandığınız ağrı kesicileri, kas gevşeticileri kontrolsüz ve devamlı kullanmak ciddi sorunlara yol açabiliyor. İlaçlarınızı doktorunuza danışmadan kullanmamanız, çözüme yönelik egzersizler, diyet programı ve kilo kontrolü sorunları bertaraf etmenizi sağlıyor. Tabii en önemli çözüm hareket etmekten geçiyor. Tüm eklemlerin günlük kısa kısa da olsa çalıştırılması, bu sorunların büyük bir çoğunluğunu atlatmanızı sağlıyor. Bunların yanında yine doktorunuza ve eczacınıza danışarak doğal yollardan elde edilen bazı destek tedaviler de deneyebilirsiniz. Örneğin: Glukozamin, Kondroitin kombinasyonları ve/veya bunlara eklenen Tip II Kollajenler ile MSM’li formlar sınırlı da olsa doku yenilenmesini sağlayarak ağrıyı azaltmaya yardımcı olabiliyor. Son zamanlarda çalışmaları artan eklem içi enjeksiyonla Hyarulonik Asit veya oral yolla Omega-3 ve Boswelia bitkisi ekstraktı da eklem sorunlarında kullanılıyor. Önemli olan galiba sorun oluştuktan sonra değil de oluşmadan önlem alabilmek; bunun için de tek yapılması gereken sağlıklı beslenme ve hareket olsa gerek. Yürümek, bisiklete binmek, dengeli spor yapmak, kilo almamak ve dengeli bir ruh hali bütün bunların üstesinden gelmeye yetip de artıyor bile… Atrilisse n Glukozamin sülfat ve Kondroitin sülfat, vücudumuzun bağ dokusunun iki temel taşıdır. Atrilisse tablet Glukozamin & Kondroitin içeren bir gıda takviyesi, Atrilisse jel krem ise eklemlere ve kaslara direkt uygulanan bir masaj jeli. • Fiyatı: 79,00 TL (90 Tablet+ 75 ml. Jel) Colamerim n Colamerium tablet, yüksek emilime sahip kalsiyum sağlıyor. Ürün içeriğinde; deniz alg’i kaynaklı kalsiyum, hidrolize balık kollajeni, kalsiyum emilimi için gerekli olan D vitamini, C vitamini ve çinko bulunuyor. • Fiyatı: 69,00 TL (30 tablet) •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 51 edaktuel dosya Chondurax n Chondurax Tablet Glukozamin, Kondroitin, MSM, Hyaluronik Asit ve Boswella Serrata içeriyor. Daha etkili bir sonuç için aromatik yağlarla zenginleştirilmiş Chondurax Jel Krem ile kullanılması öneriliyor. • Fiyatı: 68,50 TL (60Tablet) 34,00 TL (75 ml. jel) Jointace n Ürün, Glukozamin ve Kondroitin ile birlikte doğal onarıcı esansiyel yağların (Zencefil yağı, Okaliptüs yağı, Rezene yağı, Lavanta yağı, Karanfil yağı, Mentol, Portakal yağı) karışımından oluşuyor. • Fiyatı: 35,00 TL (75 ml.jel) Sunlife Calcium n Her bireyin günlük belli bir miktarda kalsiyuma ihtiyacı var. Sunlife Calcium efervesan tablet, limon aromalı tadıyla günlük kalsiyum ihtiyacını karşılıyor. • Fiyatı: 9,75 TL (20 efervesan tablet) UC-FLX n UC-FLX günde tek doz ağızdan alınan eklemlere özel besin desteği ve içerisinde doğallığı bozulmamış Tip II Kollajen bulunuyor. • Fiyatı: 87,40 TL (30 tablet) Protype II n Protype tablet, Tip II Kollajen + Glikozamin + Balık Yağını (Omega 3) birlikte sunan bir ürün. Ayrıca MSM ve BOSWELLIA içeriyor. • Fiyatı: 65,00 TL (60 tablet) 52 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Zdrovit Glucosamine Chonduraitin n Ürün, eklemlerin ihtiyacı olan Glukosamin, Kondroitin ve kuşburnu içeren gıda takviyesi olarak kullanılıyor. • Fiyatı: : 42,00 TL (30 efervesan tablet) medikal dosya SAĞLIK ŞAKAYA GELMEZ HANGİ YAŞTA OLURSAK OLALIM VÜCUDUMUZU DİNLEMEMİZ VE METABOLİZMAMIZIN VERDİĞİ SİNYALLERİ ALGILAMAMIZ ŞART. HELE HELE SİZ YA DA YAKINLARINIZ DÜZENLİ İLAÇ KULLANIYORSA VE/VEYA TANSİYON, ŞEKER, NEFES DARLIĞI, ASTIM GİBİ KRONİK HASTALIKLARI VARSA DAHA DA DİKKAT ETMEK GEREKİR. K ronik hastalıkların tedavisini doktorunuz düzenler ancak genellikle çoğu evde takip edilir. Yani her sabah açlık kan şekerinizin ölçülmesi, belirli saatlerde tansiyonunuza bakılması, inhaler ilaçların verilmesi, nebulüzatörden hava alınması vs. gibi uygulamalar yaparsınız. Bu uygulamaları birtakım cihazlar yapar ve bunların sonuçlarına göre tedaviniz düzenlenir. Herhangi bir sorun yaşamamak için cihazların kalitesine ve hangisinin sizin için uygun olduğuna karar verecek olan kişi yine bir sağlık danışmanı olmak zorunda. Bu cihazların ölçümlerinin güvenliğine ilişkin detay ise daha önceden sertifikalanmış kurumlar tarafından onaylandığına emin olmalısınız. Yaşamsal öneme sahip ve uzmanlık gerektiren medikal ürünlerin eczanelerden temin edilmesinin önemini hep vurguluyoruz. Sağlığınızın koruyucusu olan eczacılarınız, medikal ürünlerde de sizin en yakın sağlık danışmanınız. 56 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 medikal dosya Mesitaş Nebulizatör br-cn116 n Nebulizatör;ses dalgalarıyla (ultrasonik nebulizatör) veya basınçlı hava ( jet nebülizatör) ile sıvı haldeki ilaçları buhar haline getiren ve solunum yoluyla alınabilmesini sağlayan bir cihazdır. Nebulizatör ile küçük çocuklarda, ÖDİ’ye uyum sağlayamayan hastalarda ve ağır astımı olan hastalarda, ilaçların etkili bir şekilde uygulanması mümkün oluyor. 2,5 bar basınçlı, kompresörlü nebulizatör hızlı inhalasyona sahip. Her yaşa uyumlu küçük kasa dizaynına sahip ürün taşıma ve saklama çantasıyla beraber sunuluyor. Fiyatı: 59,50 TL Microlife BP A200 Afib Tam Otomatik Tansiyon Aleti n Atriyal fibrilasyonun teşhisinin önemi, çoğunlukla ölümle sonuçlanan inmeyi önlemektedir. Atriyal fibrilasyon ve hipertansiyon genellikle birbirleri ile ilintili risk faktörleridir ve kardiyovasküler hastalıkları önlemek için etkili bir şekilde izlenmeli ve tedavi edilmelidir. 200 hafızalı, ardışık 3 ölçümlemenin otomatik analizini yapan Microlife ile tansiyon ölçümü sırasında atriyal fibrilasyon teşhisi de yapılıyor. PM795 Tansiyon Aleti n Bilekten ölçer/konuşan tansiyon aletinin Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Arapça, Farsça ve İngilizce sesli yardım seçenekleri bulunuyor. Tansiyon ve nabız ölçer 2x60 hafızalı olup, 2 kişi için ölçüm yapıp izlenebiliyor. Osilometrik ölçüm teknolojisi ile zaman ve tarih göstergesi de bulunan ürün, hipertansiyon riski sınıflandırma göstergesi ve düzensiz nabız göstergesine (IHB) sahip. Accu- Chek Active n Kolay kullanıma yönelik tasarımı, 5 saniyede doğru sonuç, strip miyad uyarısı, kapiller özelliğine sahip kanı hızlıca emebilen ölçüm stripleri, açlık- tokluk kan şekeri işaretlemesiyle daha iyi bir glisemik kontrol sağlıyor. Tarih ve saat göstergesiyle birlikte 350 ölçümü hafızasında tutabiliyor ve kızılötesi bağlantı özelliği ile veriler PC'ye aktarılabiliyor. Aerochamber n PMDI inhalatörü, anti statik gövdeli, özel nefes gösterim valfi ve özel kullanım valfi olan ürün her yaş için yüze tam uyumlu maskeye sahip. BPA içermiyor, kolay temizlenebiliyor Roll Film Pedli n Ürün, kendinden yapışkanlı, steril, hipoallerjenik film taşıyıcılı yara peti. Su ve bakteriyi geçirmiyor, yaranın hava almasını sağlıyor. Banyo yapılmasını olanaklı kılan ürün, yaraya yapışmıyor, sızıntıyı absorbe ediyor. Şeffaf yapısı yara bölgesinin gözlemlenmesini sağlıyor. 3M Steri-Strip n 3M Steri-Strip Cerrahi Cilt Kapatma Sisteminin eşsiz, iç içe geçmeli tasarımı yara uçlarının hizalanmasının ve güvenli bir şekilde sabitlenmesinin cilt travmasına yol açmadan ve ayrıca anestezi kullanmadan hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleşmesini sağlıyor. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 57 gastronomik Protein vücudumuz için yapıtaşıdır; eksikliğinde anemi ve kas kaybı oluşabilir. H erkesin kafası kırmızı et konusunda ne kadar karışık farkında mısınız? Medya beslenme konusunu, beslenmeyle ilgili haberleri öylesine yoğun şekilde veriyor ki; insanlar şaşkın ve şüphe dolular. Kırmızı etle ilgili olarak; kolesterolü artırdığından, felç ve kalp krizi risklerini yükselttiğinden tutun, protein kaynağı olarak mutlaka tüketilmesi gerektiğine kadar birçok söylem mevcut. Hangisi doğru? n Son yıllarda yayınladığı kitaplarla dikkat çeken Prof. Dr. Canan Karatay, karbonhidrat yerine et ağırlıklı protein tüketmenin sağlık getireceğini belirtiyor ve bu diyetin kolesterol, damar sertliği, kalp krizi ve felç riskini azaltacağını öne sürüyor. Öte yandan, yine saygın bir bilim adamı, İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Dr. Murat Kınıkoğlu, “taş devri diyetine itirazım var” başlıklı yazısında şöyle söylüyor: ‘’Milyonlarca yıl taştan alet yapmayı bile beceremeyen insanların yiyeceklerinin çoğunun et olduğunu düşünmek zor. İlkel insan milyonlarca yıl boyunca bir avcıdan çok bir av oldu. Düşünün ki avda kullanılan ok başının tarihi yalnızca 15 bin yıl. Elinizde bir sopa ile dağ keçisinin veya bizon sürüsünün arasına dalın bakalım ne olacak, kim kimi avlayacak? İnsanoğlu evrimsel süreç içinde tabii ki et yedi ancak temelde etçil değil otçul bir canlıydı…” Yine beslenme konusunda son derece yoğun araştırmalar içinde olan Onkoloji Uzmanı Sn. Dr. Yavuz Dizdar’ın yayınlanmış yazılarından da bu zamanda et ve tavukların, üzerlerinde yapılan işlemlerden dolayı, sağlık için yararlı olmaktan çok patlamaya hazır bir bomba olarak nitelenebileceği sonucu çıkmakta. 58 Kırmızı E t Bilmece si •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Işık Polater Makina Mühendisliği eğitimi alıp, 20 yıl boyunca uluslararası tekstil alanında çalışıp, seyahat ederken; 2000 yılında vejetaryen beslenmeye geçmesi sebebiyle, kendisine pratik hazırlanacak ve lezzeti de eksik olmayan yemekler yapmaya başladı ve 2006 yılında bir yemek kitabı yazdı. Kitap önce İngiltere’de, sonra Türkiye’de, Avusturalya’da ve Brezilya’da yayınlandı. Yaratıcı oluşu ve rafine incelikleri yaşamaya ve yaşatmaya müsait olması bakımından yemek alanında çalışmaya başladı. Aynı zamanda gönüllü olarak meditasyon ve kişisel gelişim konularında rehberlik ile seminer ve atölye çalışmaları sunuyor. gastronomik Dünden bugüne beslenme alışkanlıklarımız n “Besin endüstrisi “ kavramı hayatımıza girmeden, mutfak alışverişi, yemek pişirme ve yeme adetleri ne kadar farklı imiş, hiç düşündünüz mü? Eski zamanlarda, yani insanlar her şeyin kıymetini iyi bilirken, global ekonomi ve tüketim toplumu alışkanlıkları dünyayı esir almamışken, yemek nimetken hem et tüketim miktarı çok azmış, hem de sıklığı... İnsanlar daha önceleri kendi yörelerinde, kendi emekleri ile yetiştirdikleri ne varsa, ne kadar varsa onu o kadar tüketiyorlardı. Dünya üzerinde 1930’lu yıllardan sonra karayolları ağlarının oluşması, frigo sistemli kamyonların üretilmesi daha yoğun besin sevkiyatını uzun mesafeler için mümkün kıldı ve düzen değişti! Yeni düzende, büyük çiftliklerde “mal” haline gelen hayvanların suni beslenmeleri, doğalarına aykırı ama onları şişiren, kilolandıran mısır ve soya yemlerinin sistemlerinde oluşturduğu hastalıkları bertaraf etmek için antibiyotikle yüklenmeleri, çeşitli ticari hilelerle yapısı bozulmuş et, besleyici olmak şöyle dursun, sağlığa zararlı olabilecek hale geldi. Amerika’da ve tüm dünyada, günümüzde obezite en yaygın ve yoğun sağlık problemi olarak yetkililerin ve ailelerin, aslında herkesin önünde duruyor. Fast food - junk food denilen yüksek endüstriyel ürünü düşünüp, uygulayan ve dünyaya yayanlar da Amerikalılar bu arada. Besin endüstrisini doğuran, yiyecek katkı maddelerini geliştiren ve dünyaya pazarlayan da batı dünyası. Artık modern, kocaman bir köy olmuş olan dünyada sınırlar bu anlamda da kalktı. Besin endüstrisi kuralları ve ürünleri her yerde... •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 59 gastronomik Küresel ısınmaya karşı daha az et tüketimi n New York Times yemek yazarı Mark Bitman’ın bir sunumunu izlemiştim. 20 dakikalık güzel konuşmasında Mark, kendisinin vejetaryen olmadığını ve muhtemelen de hayatının sonuna dek olamayacağını söyledi, fakat şunu vurguladı: Kesinlikle hepimiz daha az et tüketmeliyiz. Bu önerisini destekleyen gerekçeler ve gerçekler ise şöyleydi: l Dünyada 1950’den bu yana nüfus 2 katı arttı, buna karşılık et tüketimi 5 kat arttı. İnsanlar gereğinden çok daha fazla bir tüketim çılgınlığı içindeler. l Hayvan yemleri yetiştirmek üzere ayrılan tarlalarda insanların protein ihtiyacını büyük ölçüde gideren tahıl ve baklagiller yetiştirilecek olsa dünyada açlık kalmaz. l Küresel ısınma; sayıları arttırılan büyükbaş çiftlik hayvanlarının saldığı gaz (metan gazı) sebebiyle had safhada ve iklim değişimini getiren en büyük küresel tehdidi oluşturmakta. l Yeni nesiller, endüstriyel bir ürün olan suni “hamburger” nesli olmaktan dolayı sağlık tehdidi altındalar. İnsan vücudunun gereksinimi olan protein, 1 dilim ette mevcut 23 aminoasidin 23’ünü de bünyemize kattığımızda tamamlanıyor. O 1 dilim et; zor sindirilmesi, toksik bir madde olması ve bir canlının öldürülmesi vicdan yüküyle birlikte dâhil oluyor bünyeye. Gereksinilen 23 aminoasidin 15 tanesi insan vücudunda zaten üretiliyor olup, dışarıdan takviyesi gereken 8 adet aminoasit olduğu belirtiliyor kaynaklarda. Bu 8 aminoasidi, bitkisel kökenli protein kaynakları ( mercimek, kuru fasulye, nohut, soya fasulyesi…) hayvansal kökenli kaynaklar (yoğurt, kefir, süt, peynir…) ve ceviz, badem, fıstık gibi omega 3 kaynakları ile destekleyerek beslenme gereksinimini eksiksiz tamamlamak da mümkün. Sonuç olarak beslenme, sağlıklı yaşamı belirleyen en önemli faaliyet ve beslenme şeklimize kendimiz için karar vermek en doğal hakkımız ve kendimize karşı borcumuz... 60 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Pancarlı Salata MALZEMELER l 2 orta boy haşlanmış ve soyulmuş pancar l Kıvırcık yeşil salata l Birkaç sap roka l 1/2 çay kaşığı tuz l 1-2 çorba kaşığı elma sirkesi l 1-2 çorba kaşığı zeytinyağı YAPILIŞI Yıkayıp kuruttuğunuz salata ve roka yapraklarını elle veya bıçakla orta büyüklükte doğrayın. Küp küp doğradığınız haşlanmış pancarları ilave edin; zeytinyağı, tuz ve elma sirkesini ilave edip karıştırın ve servis edin. Meyve Soslu Kakuleli, Vanilyalı ve Limon Aromalı Muhallebi MALZEMELER l 1 lt. süt l 4 tepeleme çorba kaşığı un l 1 su bardağı toz şeker l 1/4 çay kaşığı saf vanilya tozu ( yoksa 1 paket toz vanilya karışımı) l 1 tatlı kaşığı toz kakule l 1’er adet elma, armut, şeftali, kayısı veya erik( asitli olmayan mevsim meyveleri) l 2 tatlı kaşığı pudra şekeri l 1 adet limon kabuğu rendesi l 1 çay kaşığı toz tarçın l 1-2 çorba kaşığı kuru üzüm YAPILIŞI n Mevsim meyvelerini ince dilimler şeklinde doğrayın; bir çelik sahana alıp, pudra şekerini ve toz tarçını meyve dilimleri üzerine serpin, kuru üzümü de ekleyip orta derecede pişirmeye başlayın. Kesinlikle kapak kullanmayın ve ara sıra pişmekte olan meyveleri karıştırın. Meyveler önce su salıp, sonra sularını çekeceklerdir. Kıvamlı bir sos haline gelince sahanı ateşten alın. n Muhallebiyi yapmak için; süt, un ve toz şekeri orta boy tencerede çırpma teli ile iyice çırpın; vanilya, toz kakule ve limon kabuğu rendesini de ekleyip, orta ateşte kıvama gelene kadar sürekli karıştırarak pişirin. n Muhallebiyi biraz dinlendirip ılınmasını sağladıktan sonra 3-4 dakika kadar mikserle çırpın. n Servis kâselerine eşit miktarda dağıtıp; meyve sosunu ekleyip, kâseler ılındıktan sonra; buzdolabında 30 dk. kadar soğutun. gastronomik Beğendili Mantar Sote BEĞENDİ İÇİN l 3-4 adet kemer patlıcan ya da 1 orta boy bostan patlıcan l 1 çorba kaşığı tereyağı l 1 çorba kaşığı zeytinyağı l 3 çorba kaşığı un l 1 çay kaşığı rendelenmiş muskat l 1 çay kaşığı tuz l 1/2 veya 1 çay kaşığı karabiber l 1 su bardağı süt MANTAR KAVURMA İÇİN l 400 gr. mantar l 2 çorba kaşığı zeytinyağı veya tereyağı l 2 yeşilbiber l 1 kırmızı kapya biber l 1 çay kaşığı karabiber l 1 çay kaşığı tuz l 1-2 tatlı kaşığı karışık domates biber salçası l Üzeri için maydanoz, dereotu, pul biber YAPILIŞI n Patlıcanları köz tepsisine ya da doğrudan ateş üzerine koyun; çevirerek közleyin. n Közlenmiş ve biraz dinlendirdiğiniz patlıcanı soyun, yoğun çekirdekli bölümleri çıkarın ve kuşbaşı kesin. n Tavaya tereyağını ve zeytinyağını koyun; 3 kaşık unu ilave edin ve sürekli karıştırın. Hafif renk değiştirip güzel kokmaya başladığında, tuz, karabiber ve toz muskat da ekleyip, yine çırpma teliyle karıştırın. Muskat, beğendiyi çok daha rafine bir lezzete taşıyacaktır. 1 bardak soğuk sütü de ekleyip, yine çırpma teliyle pürüzsüz hale gelinceye dek karıştırın. Kuşbaşı doğramış olduğunuz közlenmiş patlıcanları da ekleyin. İyice karıştırdıktan sonra kıvam size koyu gelirse, 1/2 çay bardağı kadar sıcak su ekleyebilirsiniz. Beğendiyi, çok hafif ateşte birkaç dakika karıştırarak pişirin ve dinlenmeye alın. YAPILIŞI et afiy n olsu n Mantarları kuru olarak tek tek soyun ve bıçakla temizleyin. Büyüklüklerine göre ikiye ya da dörde keserek doğrayın. n Yeşil ve kırmızıbiberleri yıkayıp, kurulayıp, mantarları kestiğiniz boyuta yakın doğrayın. n Tavaya zeytinyağı ya da tereyağını ya da ikisinin karışımını koyun. Öncelikle mantarları tavaya alın, karabiber ekleyerek yüksek ateşte sote etmeye başlayın. Tuzu şimdi koymayın, mantarları sulandırır ve lezzetinin içine mühürlenmesini engeller. n Yeşil ve kırmızı biberleri ekleyin, bir iki dakika sote edin, tuz, küp doğranmış domates ve salçayı ekleyip tavayı kısık ateşe getirin, tavanın kapağını kapayın ve mantarı pişmeye bırakın. Yaklaşık 10-15 dakika sonra mantar pişmiş olacaktır. Yemeği sunacağınız tabağa beğendiyi koyun, ortasını çukurlaştırın. Üzerine mantar soteyi yerleştirin. Tabağı maydanoz ve dereotu ile pul biber ve varsa cevizle süsleyin. Yemeği daha da leziz (ve maalesef kalorili!) kılmak gerekirse, üzerine kırmızıbiberli eritilmiş tereyağı da gezdirebilirsiniz. [email protected] •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 61 ekolojik Topluluk temelli TARIM 1 litre atık yağ 1 milyon litre suyu kirletebilir; kullandığınız yağları dökmeyiniz. 62 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 YENİDEN CANLANDIRILAN BİR BESİN TEDARİK ZİNCİRİ… DOMATESİ, BİBERİ, KABAK YA DA ZEYTİNİ, KISACA BİLDİĞİNİZ TÜM TARIMSAL ÜRÜNLERİ MARKETTEN DEĞİL DE DİREKT BAHÇEDEN, TARLADAN ALABİLDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜN. SİZE HAYAL GİBİ Mİ GELİYOR? PEK ÖYLE DEĞİL; BÜTÜN BUNLAR OLUYOR VE ÜSTELİK SADECE TARIMSAL ÜRÜNLERLE DE SINIRLI DEĞİL… Ecz. A. Tolga Timur Ekolojist, yayıncı, eczacı, evli ve 2 çocuk babası… İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Küçükyalı’daki eczanesinde eczacılık yapmaya başladı. Yeryüzü Derneği’nde ekoloji çalışmalarına katılıp, başta küresel iklim değişikliği, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve nükleer santraller olmak üzere, gezegenin geleceğini tehdit eden açgözlü girişimleri durdurmak için mücadele ediyor. ekolojik B ildiğimiz bazı sözcükler yan yana dizildiğinde, anlamını kavramakta güçlük çekebiliriz. Topluluk temelli tarım, tam da böyle bir örnek. Aslında güzel bir çiçeğin kokusu, kendimize açtığımız bir oksijen çadırı, ipeksi bir dokunuş, toplumsal bir yeniden anlamlandırma, harekete geçme, sahip çıkma. Geçen sayılarda anlatmaya çalıştığımız ekoköyler, takas şenlikleri, kompost teknikleri, permakültür uygulamaları, bunların her biri kendimize açtığımız, yeni yeni deneyimlediğimiz aykırı yollar. Sevgili Nietzsche'nin yazdığı gibi: “sınamalı insan kendisini, bağımsızlığa mı yazgılı, boyun eğmeye mi ?” BÜYÜK MARKETLER PARLAK DOMATESLERİ, İRİ YEŞİL ELMALARI VE ÇEKİRDEKSİZ KARPUZLARI RAFLARINA DİZİP, TALEBİ KOZMETİK YÖNÜNDE OLUŞTURUYORLAR. VARSIN BUNLARI YEMEK İSTEYENLER, ALSIN SOFRALARINA TAŞISINLAR. BİZ, BESİN DEĞERİ YÜKSEK GERÇEK GIDAYI TALEP EDİYORUZ. Gerçek gıda değil posa yediriyorlar n Topluluk temelli tarım yeni öğrendiğimiz bir kavram. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki köyler ve köylüler yıllar içinde eriyip, azalıyor, yok oluyor. Köylünün, yetiştirdiği ürünlerini değerinde satması gittikçe imkânsızlaşıyor. Ürünlerin besin değerinin değil, kozmetik görüntüsünün, albenisi olmasının önemi artıyor/arttı. Büyük marketler parlak domatesleri, iri yeşil elmaları ve çekirdeksiz karpuzları raflarına dizip, talebi kozmetik yönünde oluşturuyorlar. Varsın bunları yemek isteyenler, alsın sofralarına taşısınlar. Biz, besin değeri yüksek gerçek gıdayı talep ediyoruz. Bunları küçük köylü üreticilerden doğrudan alıp, değerini tam ödeyip, aradan aracıları ve onların kârlarını çıkarmak istiyoruz. Soframıza koyduğumuz domatesin, ıspanağın, portakalın özünde ne var? Bunların her biri önemli besin kaynaklarımız. Oysa yapılan pek çok araştırma, on yıllar içinde, bu besinlerin içerdikleri vitaminlerin, minerallerin değişik oranlarda düştüklerini, giderek besinden çok posa değeri taşımaya başladıklarını gösteriyor. En yalın olarak bunun iki nedeni var: İlki, geleneksel tohumlarımızı değil, hibrit tohumları ekiyoruz. İkincisi, bitkiyi esas olarak besleyen toprağı iyileştirmeyi bıraktık, tam aksine onu zehirliyoruz. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 63 ekolojik Yediğiniz gıdayı üreteni tanıyor musunuz? n Topluluk temelli tarımın en temel ilişkisi; köylü ile tüketicinin doğrudan iletişime geçmesi, ürünleri beraber seçmesi ve yetiştirme teknikleri üzerinde uzlaşmalarıdır. Tüketici bu hamleyle sözlüklerimize yeni giren bir sözcükle taçlanıyor: Türetici. Türetici, topluluk temelli tarım projesine katıldığı andan itibaren, üreticisi olan köylüyle tanışmış oluyor. Bu tanışıklık, her şeyden evvel güven temelinde bir alışveriş ilişkisinin doğmasını ve gelişmesini sağlıyor. Öyle ki, alışılmış bir alışverişte malı alır parasını ödersiniz. Oysa biz, yeri gelir ekim dikim zamanında köylünün ihtiyaçlarını karşılaması için ön ödeme dahi yaparız! Demek ki, daha birinci basamakta soframıza koyduğumuz peyniri, maydanozu kim üretti adıyla tanıyoruz. Dağıtım günlerinde kimisi gelip bize küçük sunumlar yapıyor; dağıtım bir minik foruma dönüşüyor. Kimi zaman bizler onu köyünde ziyaret ediyoruz. Tarlasını, bağını, bahçesini geziyor, bizim için yetişen ürünler hakkında yerinde bilgiler ediniyor, sofrasını paylaşıp aile fertleriyle tanışıyoruz. Bu köylüler, dekarlarca tarlalarda, kocaman traktörlerle, monokültür tarım yapmıyorlar. Sütünü aldığımız teyzenin iki ineği, cevizine ortak olduğumuz amcanın beş ceviz ağacı, balını yediğimiz karı kocanın on dört kovanı var. Hâsılı, kendisi için ürettiğinin fazlasını bize veriyor diyebiliriz. “Küçük güzeldir” diyor Schumacher. Topluluk temelli tarım bu küçüklüğe, doğrudan 64 ilişkiye, üretimi birlikte planlamaya ve dönüştürmeye işaret ediyor. Köylünün bu ilişkiden doğarak ürettiği besine biz gerçek gıda diyoruz. Akıllarımızı birbirimize sürterek diri kalıyoruz n İhtiyacımız olan gıdalarımızı tüketim birliği kurarak birlikte sipariş veriyoruz. Gerçek gıdalarımızın geldiği günler, bizim için eğlenceli bir şenlik demek. Evlerde yaptığımız şekersiz kekleri, soğuk çayları, limonataları, o gün gelen kaşar peynirlerini, sızma zeytinyağına bandığımız ev ekmeklerini afiyetle yerken; öte yandan gıda üzerine, tarım üzerine forumlar yapıp, öğrendiklerimizi paylaşıyoruz. Bu paylaşım, zihnimize dirilik ve reklam, dezenformasyon, ana akım bombardımanına karşı savunma gücü katıyor. Birimizin •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 göremediği bir yalanı, ötekinin anlatması imkânını doğuruyor. Çünkü ana akım sürekli atakta... Sosyal medyada, ana akım medyada, markette, sokak billboardlarında ve siyasilerin söylemlerinde atak aralıksız sürüyor. Zihnimizi diri tutmalıyız yoksa hiç şansımız kalmayacak. Kendi halimizde bu projemize devam ederken, Fransa'dan yeni gelen bir arkadaşımız bizi çok mutlu etti. Fransa'da topluluk temelli tarım projesine dahil olanların sayısı iki buçuk milyona ulaşmış! Kulaklarımıza inanamadık. Güzel memleketimizde kaç kişi benzer yöntemlerle besinini temin ediyor, bilmiyoruz. Ama size tavsiyemiz bu yazılanları onaylıyorsanız, en yakın arkadaşınıza anlatın ve onu ikna edebilirseniz, ikiniz kendi mahallenizde topluluk temelli projeyi uygulamaya başlayın. Unutmayın; en uzun yolculuklar bile, küçük bir adımla başlar. [email protected] yeni ürünler Nivea Duşta Vücut Kremi Nivea'nın yeni ürünü duşta vücut kremi ile duş sonrası tekrar bir vücut nemlendiricisi kullanmaya gerek kalmıyor. Deniz mineralleri içeren "Nemlendirici" ve badem yağı içeren "Besleyici" çeşitleri ile nemi ıslak cilde hapsediyor. • Fiyatı: 13,90 TL Elidor Ekspres Bakım Spreyi Argan ve babasu yağ özleri ile saçlarınızın bakımını yapıp, saça ihtiyacı olan nemi veriyor, elektriklenmeyi engelleyerek saçın kolay taranmasını sağlıyor, Ürünler taşınabilir formatı ile kullanım kolaylığı sağlıyor. • Fiyatı: 8,75 TL Dove Vücut Losyonu Herkes harika bir cilde sahip olmak ister. Dove losyon; normal, kuru ve ekstra kuru ciltlere yoğun besleyici yağ ve krem formülüyle pürüzsüz bir yumuşaklık sağlıyor. • Fiyatı: 12,90 TL Glena %3 Procapil Saç Spreyi - Şampuan - Egzama Şampuanı Signal Professional C Vitaminli Seri C Vitamini, dişleri sağlam bir şekilde diş etlerinde tutmak, doku tedavisi ve yara iyileşmesinde gereken hücreler arası bağı oluşturmak ve kuvvetlendirmek için vücudun ihtiyaç duyduğu bir vitamin. Signal Professional C Vitaminli diş macunu, dişlerin sağlıklı gelişimini destekliyor, antioksidan etki gösteriyor. Ürün sadece eczanelerde satılıyor. • Fiyatı: 13,50 TL Detan Anti-Mite Sprey Yatak, koltuk ve halı gibi yüzeylerde yaşayan mite'lar; alerjik astım, burun akıntısı ve egzama gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Detan Anti - Mite sprey etkisiyle mite'lar beslenmeyi reddediyor ve üreme döngüsü kesintiye uğrayarak hızla yok oluyor. Ürün uygulandıktan sonra 3 ay süreyle etkili. • Fiyatı: 34,90 TL 66 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Ürün, kök etrafında kollagen bariyer oluşturuyor ve saç kökünü uyarıyor. Glena Şampuan; içeriğindeki Procapil, Ginseng, Çinko, Sarımsak ekstraktı, Isırgan otu, Yeşilçay ile saç dökülmesini önlemeye yardımcı oluyor. Sağlıklı saç derisinin oluşumuna destek oluyor. Glena Egzama Şampuanı; egzamalı ve kuru ciltler için geliştirilmiş özel formülasyonu ile cildin yağ dengesini ayarlayarak uzun süre nemli kalmasını sağlıyor. Saçlı deride ve vücutta kullanım için uygun olan ürün, pH 5,5 değeri ile sabun ve alkali içermiyor. • Fiyatı: 59,50 TL (saç spreyi) 32,90 TL (şampuan) yeni ürünler Okey Prezervatif Sımsıkı Rezervuar uçlu, çapı azaltılarak daha iyi saran ve hissetmeyi arttıran yapılı, kayganlaştırıcı içeren, şeffaf prezervatif; hamilelik, HIV/AIDS hastalığı ve cinsel yolla bulaşan hastalık risklerini azaltıyor. • Fiyatı: 18,90 TL Hipp Organik Orman Meyveli Elma Püresi Tamamen olgunlaşmış, kolay sindirilebilen meyvelerden hazırlanan Hipp meyve püreleri, ek gıdalara geçiş dönemi için en uygun alternatiflerden. Ürün, elma ve orman meyveleri (çilek, ahududu, yabanmersini ve alıç) içeriyor. Koruyucu madde, renklendirici ve yapay aroma ve sofra şekeri içermeyen ürün GDO'suz tohumlardan yetiştirilen meyvelerden seçilmiş... • Fiyatı: 3,15 TL Otacı Argan Sabun Bileşiminde güzelliğin sırrı olarak bilinen Argan Yağı yanında Vitamin E, F,C, A, Omega 9, Esansiyel Yağ Asitleri, Naturel Organik Squalene, Steroller içeriyor. Cildi derinlemesine temizliyor, Organik Argan Yağı ve E Vitamini ile yumuşak ve pürüzsüz görünüm veriyor, bakım yaparak, sağlık kazandırıyor. • Fiyatı: 6,75 TL Septilex Pastil Kids Septilex pastil; ballı - limonlu - mentol, portakal - C vitamini, plus, mixed ve kids formlarına sahip. Ürün içeriğindeki A,C,D,E vitamini ve çinko ile çocuklara şekerden fazlasını sunuyor. Ayrıca alışılmışın dışında içeriğinde boswellia, çinko, ginger, vitamin C bulunuyor. • Fiyatı: 12,50 TL Huggies Kız ve Erkeklere Özel Bebek Bezleri Huggies'in yeni serileri olan "kızım için" ve "oğlum için" bezleri her bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu bölgelerde ekstra emicilik sağlıyor. Kızlar için emici bölge ortadayken, erkekler için ise ön bölgede. Ayrıca Huggies bebek bezlerinde yumuşak iç tabaka, ıslaklığı kilitleyen tabaka ve nefes alan dış yüzey ile 3’lü cilt koruma sistemi de mevcut. Otacı Argan El ve Tırnak Bakım Kremi Vitamin E, F,C, A, Omega 9, Esansiyel Yağ Asitleri, Naturel Organik Squalene, Steroller ve Antioksidan maddelerce zengin olan Argan cilt, tırnak ve saç bakımında yüzyıllardır kullanılmakta.. Ürün, Pantenol, Shea Yağı ve Hyaluronik Asit gibi güçlü ve etkili nemlendiriciler içeriyor. Uzun süre kalıcı nemlilik sağlıyor, cildi besliyor, pürüzsüz ve sağlıklı bir görünüm kazandırıyor, tırnakları güçlendiriyor. • Fiyatı: 13,50 TL Blefarit TTO Göz Şampuanı Özellikle göz çevresi, kaş ve kirpiklerin hijyenine özel bir şampuan. Hassas bölgedeki kepek, kir ve makyaj artıklarının temizliğine yardımcı oluyor. Paraben içermiyor. Blefari TTO şampuan kaş, kirpik gibi hassas bölgelere 3-5 dakika masaj yapılarak sonrasında durulanarak uygulanıyor. • Fiyatı: 29,50 TL •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 67 Dünyanın Yolcuları YERYÜZÜ CENNETİ KO SAMUI ADASI TAYLAND DEYİNCE GENELLİKLE BAYİ TOPLANTILARI VE BANGKOK VE PATTAYA’YI KAPSAYAN KIRMIZI IŞIKLI, BOL ŞATAFATLI GECE TURLARI AKLA GELİYOR. OYSA Kİ; BURALARA GİDENLER DE DAHİL OLMAK ÜZERE ÇOK AZ İNSAN BU ÜLKENİN KUZEYİNDE BULUNAN VE KÜLTÜR BAŞKENTİ SAYILAN CİHANG MAİ VE ÇEVRESİ YANI SIRA BEMBEYAZ KUMSALLARI VE EŞSİZ DOĞASI İLE GÜNEYDE BULUNAN ADALARINI BİLİYOR. Yurt dışına çıkmadan önce www.seyahatsagligi.gov.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz. 68 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Mustafa Andıç Kâşiflik tutkusu doğuşundan beri başına bela oldu. Arkadaşları çelik çomak oynarken, o TRT’nin siyah beyaz belgesellerinden dem vurdu hep. Belgesellerde gördüğü, kitaplarda okuduğu coğrafyaları bir de kendi gözleriyle keşfe koyuldu. Uzun zaman eğitimci olarak sınıflarını sırt çantasında getirdiği coğrafyalarla doldurdu. Bitmez tükenmez gezme tutkusu iyice kontrolden çıkınca, işi gücü bir kenara bırakıp hayalinin peşine düştü. Halen bir yandan henüz göremediği gizemli coğrafyalara yelken açarken, bir yandan da bu coğrafyaları yazıyor ve fotoğraflıyor. Dünyanın Yolcuları D Tapınakları ile ünlü Tayland ’ın her köşesi ilginç heykelle nde birbirind en re rastlamak mümkün ünya’da çok az ülke vardır ki turizme ve turiste karşı Tayland kadar sıcak ve hoşgörülü olsun… Hele hele ülkemizde ve Avrupa’da turizm sezonunun başladığı şu günlerde, Güney Doğu Asya’nın bu sıcak ülkesinin başkenti Bangkok’a adımınızı attığınız andan itibaren tıpkı iklimi gibi sıcacık insanlarıyla karşılaşırsınız. Eğer turist olarak değil de bir gezgin olarak buraya ayak basmışsanız, ilk olarak hava alanından bir araca atlayıp şehir merkezinde bulunan ve dünyanın dört bir yanından Güneydoğu Asya ülkelerine gezmeye gelenlerin mutlak uğrak yerleri olan Baglampu semtindeki Kao San Road’a gitmelisiniz. Her şeyin gezginlere yönelik olduğu bu caddede mütevazı bir otele yerleştikten sonra artık etrafı keşfetmeye çıkabilirsiniz. Buralara kadar gelenlere tavsiyem; bir gün içinde başkent Bangkok’un birkaç önemli noktasını bir tuk tuk vasıtasıyla hızlı bir şekilde gezip bitirmeli ve şehrin boğucu gürültüsünden kaçarak, ülkenin gerçek kalbinin attığı ya kuzey kesimlerinde ya da bembeyaz kumsalları, palmiye ağaçları ve birbirinden güzel konaklama yerlerinin bulunduğu güney sahillerinde soluğu almalarıdır. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 69 Dünyanın Yolcuları ‘DÜNYALARI BEN YARATTIM’ HİSSİ n Nitekim ben de öyle yaparak daha önce günlerce kaldığım başkentten bir akşam vakti ayrılıp bir turist otobüsüne binerek, yanıma aldığım favori tropikal meyvem olan rambutanlarımı yiyerek tam yol güneye gittim. Burada turistlerin rahatı o kadar detaylı düşünülmüş ki; otobüsün koltukları adeta tamamen yatak olabiliyor ve siz sabah uyandığınızda çoktan ülkenin güneyindeki sanayi kenti Sürattani’ye varmış oluyorsunuz. Oradan bir tekneye atlayıp iki saat Tayland Körfezi içinde yol aldığınızda ülkenin cennet mekân adalarından biri olan Ko Samui’ye ulaşıyorsunuz. Tayland Körfezinin renk cümbüşünden sonra turkuaz denizle birleşen bembeyaz kumlar, palmiye ağaçları altında müthiş günbatımları ve işte mavi yeşil bir dünyanın kapıları… Cennetten koparılmış bir parçada biraz erkence var olmanın getirdiği durum ile dünyaları ben yarattım hissine bile kapılmanız mümkün. Burası 2004 sonunda meydana 70 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Adada yeni yapılmış bir başka Budist tapın ağı Dünyanın Yolcuları DÜNYANIN EN SEKSİ ADALARINDAN… GEÇTİĞİMİZ YILLARDA FORBES DERGİSİ TARAFINDAN ‘DÜNYANIN EN SEKSİ ON ADASI’ LİSTESİNDE; BORA BORA, CAPRİ, KORSİKA, SEYŞELLER VE SANTORİNİ GİBİ ADALARLA BİRLİKTE KO SAMUİ ADASI DA YER ALMIŞTI. Samui’de gün batımı manzarası bir başka oluyor gelen büyük tsunami felaketinde yerle bir olan Phuket Adaları’na çok yakın olan bir ada olmasına rağmen karanın diğer tarafında kaldığı için hiçbir sorun yaşamayan bir ada. Zaten özellikle Phuket Adası tsunamiden sonra bir süre harabeye dönünce, karanın öbür tarafında olan Ko Samui’nin önemi biraz daha arttı ve turistler daha çok bu adayı tercih etmeye başladılar. NE ARARSAN VAR… n Adaya ayak bastığınızda, ilk defa geliyorsanız, elinize tutuşturulan broşürlerde bulunan onlarca sahilden birini seçmekte gerçekten çok zorluk çekiyorsunuz. Hangisini seçseniz gözünüz ve aklınız diğerinde kalıyor. Adanın uzunluğu 25 km, genişliği ise 21 km. Birbirinden güzel 80 tane plajı ve koyu var. Her birinin özelliği ayrı. Yani kısaca her türlü yaş grubuna, tercihe ve daha da güzeli her bütçeye göre uygun konaklama yerleri ve sahili mutlaka var. Adanın çevresinde küçük ve bakir adacıklar da var. Kuzeyinde ise kardeş ada denen Ko Pha Ngan Ada’sı bulunuyor. Ada turistler için çok cazip bir merkez olduğu için ortasında otantik bir hava alanı da bulunuyor. Son yıllarda adı daha çok ‘balayı çiftlerinin tercih ettikleri ada’ olarak geçiyor. Adanın kalbinin attığı yer çoğunlukla gençlerin tercih ettiği ve sabaha kadar yüksek volümlü müziklerin çalındığı eğlence yerlerinin bulunduğu Chaveng. Akşamları insanlar süslenip püslenip yol kenarlarına sıra sıra dizilmiş dünya mutfaklarında karınlarını doyuruyorlar. Bu sırada bir pikabın patlak hopörlerinden, büyük arenada her gece yapılan ve turistlerin de ilgisini çeken ‘kick box’ maçlarının reklamları yapılıyor. Yemek öncesi alışveriş vakti olduğu için adaya ve ülkeye özgü her türlü hediyelik eşyayı cadde boyu dükkânlarda görmek mümkün. Ülkede el emeği ucuz olduğu için fiyatlar da oldukça düşük sayılır. Hayır, ben alışveriş ya da gece hayatı ve gürültü istemiyorum diyorsanız başka koylar da var. Benim de her gittiğimde adanın (bu adaya balayı da dahil olmak üzere dört defa gittim) tercih ettiğim yeri La Mai bölgesi oluyor. Seyahatlerimde çok yıldızlı oteller yerine temiz ve ekonomik yerleri tercih ettiğim için kliması da bulunan pırıl pırıl bir odada haftalık 50 dolara hem de iki kişi kalıyorsam, insan daha ne ister ki? MASAJIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ n Tropikal bahçesi olan mütevazı ve şirin mekâna yerleşince bizdekilerin aksine tamamen bembeyaz sahili olan 6 km uzunluğundaki Lamai plajında soluğu alırsınız. Hemen bir palmiye ağacının altına yatıp kendinizi marifetle ellere teslim ediniz. Bir taraftan Thai masajının kaslarınızı •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 71 Dünyanın Yolcuları gevşetmesinin dayanılmaz hafifliğini yaşarken bir taraftan da hemen başınızın üzerindeki daldan koparılmış meyvelerden taze tropikal meyve suyunuzu yudumlayıp, bütün bir senenin yorgunluğunu da üzerinizden atıverirsiniz. Vücudunuza iyice yedirilmiş hindistan cevizi yağı hücrelerinizi yenilerken, siz de bu dinçliğe bir katkıda bulunarak, cam gibi deniz suyunda kulaç atabilirsiniz. Günün son saatlerinde güneş ufuk çizgisine doğru yaklaşmaya başlayınca, hemen yüksekçe bir mekâna çıkmak ve fotoğraf makinesinin deklanşörüyle uzunca bir süre halvet olmak gerekebilir. Zira palmiyeler arasından süzülen güneş ve gün batımı manzarası belleklerde derin bir hatırayı her daim canlı tutuyor. adada kalmalı. Burada insanın aklına en son gelebilecek şey sıkılmak olur her halde. Günlüğü iki ya da üç dolara bir motosiklet kiralayabilir ve adanın etrafındaki tüm plajları ve birbirinden ilginç yerleşim yerlerini gezebilirsiniz. Hatta adanın ortasında bulunan ve yüksekliği birkaç yüz metreyi bulan tropik ormanın içinde fillerle safariye çıkabilirsiniz. Turkuaz sularında dalış ya da kano keyfi yapabilirsiniz. ‘Peki, oralarda ne yer, içeriz’ diye sakın düşünmeyin. Bir kere en başından her türlü deniz ürünlerini, üstelik en taze ve en ucuz şekliyle NE YAPALIM, NE YİYELİM? n Bu cennet mekânlara kadar gelmişken ne yapıp etmeli ve en az bir hafta bu 72 Samui Ada sı’nda dev Budist tapınaklara rastlamak mümkün •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 bulabilirsiniz. ‘Hayır, deniz ürünleri istemem’ derseniz, problem yok, çoğunlukla haşlama türlerinden oluşan ve oldukça hafif sayılan yerli yemekleri de tercih edebilirsiniz. ‘O da olmaz’ derseniz her türlü fast food yiyecekler mevcut. Hatta biraz zorlarsanız, dönerciye bile rastlarsınız. Tayland dünyada Budizm dininin en etkili olduğu ülkelerden biri. Ülkenin dört bir yanında Budist tapınaklara rastlamak mümkün. Ko Samui Adası’ndaki Budha Heykeli de Asyalı turistlerin gözdesi… Tayland’a ve Ko Samui Adası’na gitmek için belirli bir mevsim yok. Ancak Avrupalılar genellikle kış mevsimi havalar soğuk olduğu için o dönemde sıcak olan ülkeyi tercih ediyorlar. Bu nedenle Tayland’ın yüksek sezonu bizim kış aylarına rastlıyor. Ancak ülkede yılın tamamı yaz mevsiminden oluşuyor. Yaz mevsimi Muson iklimi olduğu için biraz daha yağışlı. O nedenle yazın gidenler daha ucuza tatil yapabilirler. Bizden söylemesi... ı aj as m ai r gelinir de, Th [email protected] Buralara kada dönülür mü? yaptırmadan bilgi bankası Eklem sağlığımızı korumak için neler yapmalıyız? l Dengeli beslenilmelidir. l Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor içeren (et, süt, yumurta, yoğurt, peynir vs.) besinlerle birlikte D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi hastalığı oluşur.) l Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır. l Kemiklerin gelişmesi için yeterince güneş ışığı alınmalıdır. (D vitamininin görev yapabilmesi için) l Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir. l İskelet ve kasların gelişmesi için, yaşa uygun ve düzenli bir şekilde spor yapılmalıdır. l Aşırı kilolardan ve aşırı spordan kaçınılmalıdır. (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur.) l Ağır yük taşınmamalıdır. l Duruş ve oturuş biçimlerine dikkat edilmelidir. (Sandalyeye dik oturulmalı, kambur durulmamalı, dik yürünmelidir.) l Yük taşınırken veya kaldırılırken dengeli (iki elle) tutulmalıdır. Çanta tek omuzda taşınmamalıdır, yükler dizleri bükmeden kaldırılmamalıdır. l Kırık, çıkık ve burkulmalarda (kırıkçıya ve çıkıkçıya değil) doktora gidilmelidir. Ekinezya, bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılır mı? n Ekinezya, bağışıklık sistemini güçlendirir, doğrudan antiviral aktivite gerçekleştirerek, bakterilerin yayılmasını önler ve soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyonlarda semptomların hafifletilmesinde etkilidir. Doğum kontrol ilaçları içilen ilk ay etkiler mi? n Teorik olarak âdetin ilk günü başladığınız sürece, doğum kontrol hapları etkilerini gösterirler. Ama ilk ay ek bir yöntemle (prezervatif gibi) korunma önerilir. Bunun nedeni, ilk ay alışmakta zorluk çekildiğinden, hap içmek unutulabiliyor veya hap kullanımı tamamen bırakılabiliyor. •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 73 Ecz. Ayşem Jale Kıhtır bilgi bankası Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Mezunu. Aynı üniversitede Biyokimya Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisanslı. Mesleki dayanışmaya ve örgütlenmeye yürekten inandığından meslek örgütlerinde görev alıyor. İzmir Eczacı Odası Denetleme Kurulu Üyesi, ÇEKOOP Kurucu Üyesi ve 2010 yılından beri de dördüncü dönem EDAK Ecza Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi… Onu, Gazeteedak’ta “gündem” konulu yazılarından ve 1995 yılında açtığı eczanesini günümüze “dermokozmetik eczane” olarak geliştirdiği başarılı çalışmalarından tanıyoruz. Evli ve Can’ın annesi… Onun dinlenme biçimi bile başkaları için yorucu gelse de o bir çalışan, yönetici, eczacı, evlat, eş ve anne olarak her gün bir Oscar heykelciğini işten eve, evden işe götüren alçak gönüllü insanlardan… Doğum kontrol hapları kısırlık yapar mı? n Hayır… Doğum kontrol hapları sadece kullanıldığı süre boyunca sizin yumurtalıklarınızın aktif olmasını engelleyecektir. Çok uzun süre kullanımda bile, ilacı bıraktıktan en fazla 6 ay içinde tekrar eski yumurtlama düzeninize geri dönersiniz. Kimler mamografi çektirmeli? n Mamografi, memesinde sorun tespit edilen her yaştaki kadına ve herhangi bir sorunu olmayan 40 yaş ve üstü kadınlara (yaşa bağlı olarak belirli aralıklarla) çekilmelidir. Hangi kadın ne kadar aralıklarla çektirmeli? Risk durumu ve yaşa göre mamografi programı şu şekilde belirlenebilir: l Hiçbir risk faktörü olmayan kadınların, periyodik aralıklarla meme cerrahına muayene olarak, 40 yaşın üzerinde 2 yılda bir, 50 yaşın üzerinde yılda bir mamografi çektirmeleri gerekmektedir. l Uzak akrabasında kanser varlığı ya da erken adet görme ve geç menopoz gibi hafif risklere sahip kadınların, 40 yaşın üzerinde yılda bir mamografi çektirmeleri gerekmektedir. l Anne, kardeş, kız çocuk gibi birinci derece akrabasında kanser varlığı gibi ciddi bir risk söz konusu olan kadınların, 35 yaş üzerinde düzenli mamografi çektirmeleri gerekmektedir. l Birden fazla birinci derece akrabada iki taraflı kanser varlığı gibi çok ciddi bir riski bulunan kadınların, 25 yaş üzerinde düzenli mamografi çektirmeleri gerekmektedir. l Bir memesinde kanser öncüsü lezyon tespit edilmiş kadınların, 6 ayda bir düzenli mamografi çektirmeleri gerekmektedir. 74 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 bilgi bankası Kimler grip aşısı yaptıramaz? l 6 aydan küçük bebekler, l Yumurtaya karşı anaflaktik tarzda allerjisi olanlar, (yumurta yediğinde allerjik şoka girenler) l Hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar. (Ancak doktor tarafından kesin gerekli olduğu tespit edilirse grip aşısı olabilirler) Grip ve soğuk algınlığı arasındaki fark nedir l Soğuk algınlığında ateş çoğunlukla nadir iken, gripte ateş yüksek olup 38 derece veya üstüdür. l Soğuk algınlığında boğaz ağrısı bazen olurken, gripte boğaz ağrısı sıklıkla görülmektedir. l Soğuk algınlığında baş ağrısı nadir veya az görülürken, gripte genel baş ağrısı sıklıkla görülür. l Genel vücut ağrısı ve kas ağrısı gibi şikâyetler de soğuk algınlığında daha az görülürken, gripte daha sık görülür. l Yorgunluk hissi soğuk algınlığında hafifken, gripte ise uzun süreli ve ağır yorgunluk görülmektedir. l Burun tıkanıklığı; soğuk algınlığında sık görülürken, gripte ise burun tıkanıklığı sık değildir. l Hapşırık; aynı şekilde soğuk algınlığında sıkça görülürken, gripte nispeten nadirdir. l Öksürük; grip ve soğuk algınlığında farklı seyreden bir klinik bulgudur. Soğuk algınlığında öksürük nadir iken, gripte genellikle öksürük görülür. l Soğuk algınlığından kaynaklanan komplikasyonlar (sinüzit ve otit gibi) nispeten hafif iken gripte (zatürre ve bronşit gibi) kimi zaman ölümcül de olabilen ciddi komplikasyonlar görülmektedir. l Soğuk algınlığını önlemek için aşı yoktur. Ancak hepimizin bildiği gibi, grip aşısı ile önlem alınabilmektedir. Siz de sorularınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz… •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 75 sinematolojik BİR ARKANSAS MASALI Missisipi Nehri’nin etrafında geçen bu heyecanlı hikâyeyi izlerken kendinizi modern bir Tom Sawyer macerasının içindeymiş gibi hissedeceksiniz. 76 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Cem Karapolat Sinema-Televizyon okuyup, Kadıköy’ü mesken tutmuş beyaz perde ve çizgi roman aşığı… Aklı beş karış havada sessiz bir hayalperest olarak da biliniyor. Kaç yaşına geldi, bugün bile dünyayı kurtarıp kahraman olabilmek için dört gözle uzaylıların istilasını bekliyor. Onlar gelene kadar ise izlemekten ve okumaktan arta kalan vaktini, senaryo yazarak geçiriyor. Yazdığı bir senaryo ölmeden önce çizgi filme çekilirse, gözü arkada kalmayacak. sinematolojik G ökyüzünün altında anlatacak yeni bir şey yok diye çok doğru bir deyim vardır. Gerçekten binlerce yıl önce ateşin başında dinlediğimiz hikâyelerle, şimdi sinema salonlarında izlediklerimiz arasında geçen onca zamana rağmen değişen pek de bir şey yok. Biçimleri farklı ama aslında içerikleri aynı. Homeros'un Odyssea'sı, İskandinavların Beauwulf'u, Shakespeare'in Macbeth'i ve daha nice klasik eser her yıl değiştirilerek sürekli önümüze geliyor. Bizler de her defasında koşarak onları izlemeye gidiyoruz. Başarılı sanatçıların eserleri karşısında, sanki anlatılanlarla ilk kez karşılaşıyormuşçasına, gülüyor, ağlıyor, heyecanlanıyor ve korkuyoruz. Diğerleri ise tarih içinde unutulup gidiyor. Bu ay köşemi ayırdığım Mud, sinema tarihinin sayfalarına geçecek olmasa da, yönetmeninin yeteneğiyle bizlere bazı özel duyguları tekrar yaşatmayı başarabilen bir film. Bizlere bilmediğimiz bir hikâye sunmuyor, ama buna rağmen istediklerini elde etmeyi başarıyor. GENÇ BİR YETENEK n 2012 yapımı Mud’ın yönetmen koltuğunda Jeff Nichols oturuyor. Kendisi gelecek vaat eden genç bir yönetmen. Shotgun Stories ile birçok eleştirmenin dikkatini çekmiş; ikinci filmi Take Shelter katıldığı farklı festivallerden toplam 33 ödülle dönmüştü. Arkansas doğumlu Jeff Nichols doğup yaşadığı bölgenin hikâyelerini anlatmayı seven biri. The Hollywood Reporter’a verdiği bir röportajda bu tutumunda babasının çok önemli bir etkisi olduğundan bahsetmiş. Anlattığına göre Nichols lisedeyken New York’ta geçen bir mafya hikâyesi yazmaktadır. Onu gören babası, hayatında hiç New York’a gitmemiş Nicholas’a, yaşadığı Arkansas üzerine hikâyeler yazmasını öğütler. “O gün önümde yepyeni bir pencere açıldı. Aniden elimde dünyada kimsenin üzerine yazamayacağı çok ilginç bir şey olduğunu fark ettim. Çünkü orada sadece ben vardım.” diyor röportajında Nichols. 2007 yapımı Shotgun Stories, Arkansas’ın bir köyündeki babaları aynı iki kardeş gurubunun hesaplaşmalarını anlatıyordu. Oldukça düşük bir bütçeye çekilen film, Nicholes’ın dediğine göre, festivallerde dikkat çekmeyi ve yapımcı bulmayı hedefliyordu. Festivallerde çok büyük başarılar elde edememiş olsa da bu genç yönetmenin yeteneği gözlerden kaçmadı. 2011 yapımı Take Shelter ise Cannes’dan aldığı üç ödül ile yönetmene büyük bir başarı getirdi. İlk filmi gibi düşük bütçeyle çekilen film, Ohio’da yaşayan bir aile babasının yaklaşmakta olduğuna inandığı bir fırtınaya dair gördüğü kâbusları ve ailesini korumak için bir sığınak inşa etmeye çalışmasını konu alıyordu. Farklı senaryosu, usta yönetmenliği ve başarılı oyunculuklarıyla Take a Shelter 2011’in en çarpıcı festival filmlerinden biriydi. Nichols, son filmi Mud’da yine yetiştiği çevreden uzaklaşmıyor. Mud, Arkansas’lı iki çocuğun saklanan bir kanun kaçağına yardım etmesini konu alıyor. Kanun kaçağı Mud, çocukluk aşkı Juniper’a zarar verdiği için bir adamı öldürür. Peşindekilerden kaçmak için de çocukluğunun geçtiği Arkansas’ta Missisipi Nehri civarında bir adaya saklanır. Onunla şans eseri •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 77 sinematolojik karşılaşan Ellis ve Nickbone, Mud’ın hikâyesinden çok etkilenir ve ona Juniper ile kaçmaları için yardım etmeye başlar. Fakat Mud için Arkansas’tan kaçmak peşinde polis ve ödül avcıları varken çok da kolay olmayacaktır. Mud, yönetmenin önceki filmleri gibi aşk, bağlılık ve arkadaşlık üzerine kuvvetli bir dram filmi. Senaryo, izlemeye başladığınız ilk andan itibaren sizi avcunun içine alıyor. Missisipi Nehri’nin etrafında geçen bu heyecanlı hikâyeyi izlerken kendinizi modern bir Tom Sawyer macerasının içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Zaten Nichols, Guardian’a verdiği bir röportajda küçükken Mark Twain’den çok etkilendiğinden de bahsetmiş: “Tom Sawyer’ı ilk izlediğimde 13 yaşındaydım. O zaman fark ettim ki Mark Twain bir çocuk gibi hissetmenin ne demek olduğunu en ince ayrıntısına kadar anlatmış. Ben de eskiden yola çıkarak nehir üzerinde modern bir çocuğun nasıl yaşayabileceğini düşündüm.” NEFES ALAN KARAKTERLER n Mud, Nichols’un şu ana kadar çektiği en yüksek bütçeli ve ana akıma yakın duran filmi. Önceki filmlerinde az tanınan oyuncularla çalışmayı tercih eden yönetmenin yeni filminde yakından tanıdığımız iki yıldız oyuncu var: Kanun kaçağı Mud’ı Matthew McConaughey, onun çocukluk aşkı Juniper’i ise Oscar ödüllü Reese Witherspoon canlandırıyor. Onlara yardım eden iki çocuğu ise Tye Sheridan 78 ve Jacob Lofland oynamakta. Ayrıca Nichols’ın vazgeçilmez oyuncusu Michael Shannon’ı da yan rollerden birinde görmekteyiz. Filme katkısı olan bütün oyuncular rollerinin hakkını fazlasıyla vermiş. İzlediğimiz karakterler hikâyenin ilerlemesi için oradan oraya koşturan basit kuklalardan değil. Hepsi nefes alan, derinliği olan karakterler. Nichols’ın diğer filmlerinde de görebileceğiniz bu gerçekçilik belki de onun senaryo yazma yönteminde gizli. Nichols verdiği bir röportajda karakterlerine çok değer verdiğini ve önce onları oluşturup sonra hikâyeyi onların üzerine kurduğunu söylüyor. İyi yazılmış karakterler başarılı •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 oyunculukla birleşince de filmin seyirciyi ikna gücü katlanarak artmış ve zevkle izleyeceğiniz bir film ortaya çıkmış. Nichols’un büyüdüğü yerlerin hikâyesini anlatan bir yönetmen olduğundan bahsetmiştim, fakat son filmiyle bu yoldan biraz ayrılacak gibi gözüküyor. Nichols’un yeni projesinin ismi Midnight Special. Nichols bu proje hakkında fazla konuşmak istemiyor, ama John Carpenter’ın 80’lerde yaptığı Stardust’un bir benzeri olacağını söylemiş. Verdiği röportajlarda Steven Spielberg’e olan hayranlığını her zaman dile getiren Nichols’un tarzından oldukça farklı bu filmin altından nasıl kalkacağını göreceğiz. Her yaptığı filmle ününü biraz daha arttıran Nichols, bağımsız sinemadan uzaklaşıp Hollywood’a mı yakınlaşacak yoksa kendi tarzında yoluna devam mı edecek? Bu soruların cevaplarını vermek için hala erken, ama şu ana kadar yaptığı işlerin kendine has bir dokusu olduğu tartışılmaz. [email protected] sosyal sorumluluk Prof. Dr. Cevval Ulman Türkiye Spina Bifida Derneği Başkanı Birleş ve Paylaş! 24. Uluslararası IF Konferansı ve 10. Ulusal Spina Bifida Kongresi İzmir’de yapıldı. T ürkiye Spina Bifida Derneği, 27-29 Haziran 2013’te, İzmir’de ‘ Birleş ve Paylaş’ temalı 24. Uluslararası Spina Bifida ve Hidrosefali Konferansı ve 10. Ulusal Spina Bifida Kongresi’ni düzenledi. Spina Bifida ve Hidrosefali alanında en yeni gelişmeleri konu alan kongrede, 21 farklı ülkeden gelen katılımcılarla seminerler ve yuvarlak masa toplantıları yapıldı. Genç ve genç yetişkinler için eğitim ve kültür alanlarında çalıştayların bulunduğu kongre oldukça verimli geçti. Katılımcılar özellikle 2013-15 federasyon başkanı Prof. Dr. Margo Whiteford’un ‘Genetik ve Spina Bifida’ hakkındaki konuşmasını ve Dünya Un Zenginleştirme Federasyonu delegesinin ‘Unlara Folik Asid Ekleyerek Spina Bifidanın Önlenmesi’ konulu programını ilgiyle izledi. Ayrıca ‘Türkiye’deki Engellilerin Hak ve Kazanımları’, ‘Engellilik ile Ötekileştirme’ ve ‘Son 10 yılda Spina Bifida Tedavisindeki Yeni Gelişmeler’ başlıklı oturumlar da oldukça dikkat çekti. Yine kongre sırasında IF Federasyonunun ‘Kapasite Geliştirme ve Güzel Örnekler’ konulu çalıştayı, ‘Psikodrama Atölyesi’ ve ‘Engellilikte Cinsel İhtiyaçlar ve Sorunların Çözümü’ oturumları da yer aldı. Spina Bifida Federasyonu önceki dönem başkanı Pierre Mertens, Spina Bifidalı kızının doğumu ile yaşadıklarını bir babanın ağzından anlattığı ‘KELİMELER’ isimli kitabını imzaladı. Kitabın Türkçe basımı dernek merkezinden temin edilebilmekte. Spina Bifida hastası özellikle gençlerin bir araya gelip fikirlerini, duygularını ve rahatsızlıklarını dile getirmelerini teşvik etmek amacı ile özel bir sosyal program hazırlandı. Sosyal program içinde gelin hamamı, kına gecesi eğlencesi ve gala gecesi programları yanında tüplü dalış, plastik makyaj, otobüs ile İzmir turu ve ebru sanatının uygulamalı atölyesi bulunmaktaydı. Gençlerimiz dünya gençleri ile birlikte gönüllü olarak görev aldıkları kongrede çok başarılı bir organizasyona imza attılar. Kongre sonunda düzenlenen enternasyonal federasyon seçimi genel kuruluna Türkiye delegesi olarak katılan dernek ikinci başkanı Avukat Nurdan Anlı, Enternasyonal Federasyon Yönetim Kuruluna seçilerek, Türkiye’nin Spina Bifida ve Engellilik adına daha büyük başarılar kazanmasını sağlayacak bir adım attı. Katılımcılar, kongre bitiminde yeni dostluklar ve planlarla 2014 yılında Arjantin’de buluşmak üzere ülkelerine döndüler. Spina Bifida Derneği ile ilgili her türlü bilgi ve destek için; Adres: 858 sok.No:9/405 Konak /İZMİR / T. 0.232.4416567 / F. 0.232.4821858 //spinabifida.org.tr / [email protected] •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 79 mitolojik Diyalektik HAYVANLARI KURBAN ETMEYİ TANRIYA KARŞI BORÇ SAYDIĞIMIZ BUGÜNDEN ÇOK ÖNCE ATALARIMIZ, TANRILARA YALNIZCA HAYVAN DEĞİL, İNSAN DA KURBAN EDERLERDİ. O ZAMAN KURBANLAR DAHA ÇOK BAKİRELER VE ÇOCUKLARDI. 80 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 Öznur Kayhan Arkeolog, eskiçağ tarihçisi, yazar, gezgin, kitap kurdu bir optimist. Onun için en özel olan şey; düşünceleri. Okumayı, gezmeyi, tırmanmayı, dalmayı, yemeyi, içmeyi, kısaca yaşamayı çok seviyor. En büyük tutkusu Evliya Çelebi misali dünyayı gezmek. Hayatı; hem okuyarak hem de gezerek, öğrenmeye ve bilgilenmeye çalışıyor. Sokrates’in dediği gibi; bütün bildiğinin hiçbir şey bilmediği olduğunu düşünüyor. D iyalektik kavramı, başlangıçta tartışma sanatı ya da farklı yöntemlerle ikna etme sanatı anlamına geliyordu. Aslında Heraklitos'un "aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz" sözü diyalektiğin başlangıç halindeki tanımını gösteriyordu. Sokratik yöntemde diyalektik, bir fikirden içerdiği olumlu ve olumsuz bütün düşünceleri çıkarma yöntemiydi... Zenon, diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığını, evrende görülen çokluk ve çeşitliliğin de yanıltıcı olduğunu söyledi; tıpkı hareketin yanıltıcı bir görünüm olması gibi. Hegel ise ‘mutlak fikir’ in tez-antitez-sentez üçlü hareketiyle gerçekleşmesi ve anlaşılması yöntemi olarak değerlendirir diyalektiği. Marx, bu düşünüşün tam tersini savunur; çelişki dolayısıyla karşıtlık kavramıyla bağlantılı olarak açılım yapar. Marks maddenin hareketinin diyalektik iç çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansımasıdır der. Bugün kullandığımız anlamıyla en yakın tarifi Engels vermiştir: diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir' KURBANLIK KOYUN GİBİ BAKMAYALIM n Bütün bunları niye mi anlattım? Çünkü tarih boyunca "kurban" ve "bayram" gibi iki karşıt kavram nasıl yan yana gelmiş se, vahşet ile merhamet de yan yana ve her hâlükârda bu durum Marks’ı doğrular görünmekte… İnsanlar binlerce yıl öncesinden kalma kurban ritüelini canlı tutmaya çalışmasa ve kurban keserek iyilik yaptıklarına mitolojik inananlar o paraları hayır kurumlarına bağışlasalar, ya da gerçek ihtiyaç sahipleriyle paylaşsalar daha mı iyi olur? Peki, o halde nedir kurban ve ne zamandan beri kurban kesmek adettendir? ETME KURBAN OLAYIM n Kurban; (İbranice korban) Farsça’dan Türkçe’ye geçmiş; kök olarak anlamı yakınlaşma, kelime olarak anlamı ise dinsel ya da kutsal amaçlarla yok etme eylemi demek. Kurban keserek Tanrıların yanında yer almak insanlık tarihi boyunca tüm kültürlerde yer alıyor. Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, Aztek, Maya, Yunan ve Roma’da, İran ve İbrani dinlerinde; kurban sunma, bayram yapma geleneği var. Çok tanrıcılığı "puta tapmak" olarak niteleyen, birden fazla Tanrı’ya inananı en büyük günahkâr kabul eden, kendinden önceki Yahudi, Hıristiyan din kültürünün devamı sayılan Tek Tanrılı İslamiyet, çok tanrıcılıktan kalma bir inancı hala sürdürüyor. Tek farkla, Semavi Dinler ortaya çıktıktan sonra insan yerine hayvan kurban ediliyor. İslamiyet’e göre kurban kesmek, miladi takvimle 623’ te getirilmiş ve koşulları gene hadislerle konulmuştur. Kurban kesilmesi, hayvanın vasıfları ve kesme usulleri Sadece Kuran’da değil, Yahudilerin Kutsal Kitabında da ayrıntılı olarak yer alıyor. Buna rağmen, bugün ne Yahudilikte ne Hıristiyanlıkta kurban kalmış. Kudüs Tapınağı yıkıldıktan sonra Yahudiler kurban sunmayı bırakıyor. Hristiyanların inancına göre ise en son kurban, tüm insanlık için kurban edilen peygamberleri İsa. Dünyada Allah rızası için kesilen kurbanın, sahibini ahirette kıldan ince, kılıçtan keskin Sırat Köprüsü'nde sırtında taşıyacağına inanılıyor ve İslam’da kurban geleneği hâlâ sürüyor… TARİH BOYUNCA KURBAN RİTÜELLERİ l Totemik kültürde önce totemler, sonra insan ve zamanla hayvanlar yakılarak kurban ediliyordu. l En eskisine Pessinus’ta ve sonra Roma’da rastladığımız Kybele bayramları ve tanrıçaya tapınma törenleri tarihin en eski devirlerine dek uzanıyor. Bu törenlerde Kybele’nin başrahipleri de kanlı bir törenle kendilerini hadım ediyorlar.(Sünnet ritüelinin de ilk izleri olabilir mi?) Bu şöleni kurbanlara ayrılan gün takip ediyor. Çok doğurgan olduklarından genellikle dişi domuz ya da boğa, keçi kurban ediliyor… Kurban edilen domuzlar bütünüyle yakılıyor, en küçük parçası bile yenmiyor ki bu kutsal sayılan şeylerin tabulaşmasına sebep olmuş olmalı.( Kim bilir domuz eti yemenin günah sayılması belki de bu en eski gelenek yüzünden) l Sümerlerde ve daha birçok kültürde gördüğümüz kral ve kraliçe ile beraber öldürülerek gömülme olayı da kurban ritüelinin bir prototipi olarak düşünülebilir. Sümerlere ait Gılgamış Destanı ile Kuzey Kafkas Nart Destanlarında da tanrılar için kesilen kurbandan bahsediliyor. l Hititlerde, en yaygın görülen kurban ritüelini, adak ve kefaret kurbanları ile kral ve kraliçenin ölümünün hemen ardından yapılan sığır kurbanı ve içki törenleri almaktaydı… l Eski Mısır’da bakire kadın ve çocuklar Nil Nehri’ne bırakılarak •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 81 mitolojik kurban edilirlerdi. Herodot’un aktardığına göre pek sevilmeyen domuz da kurban tercihleriydi. l Eski Yunanda Şarap Tanrısı Dionysos törenlerinde de hayvan yerine bir insanın kurban edildiği söyleniyor. Yunanistan’daki bazı bölgeler ile Khios (Sakız) ve Tenedos (Bozcaada) söylencelerine göre; Dionysos'a, çocuk kurban etme töresi yerini daha sonraları keçi ve yeni doğmuş dana yavrusuna bırakıyor. Yine söylenceye göre; kurban edilecek çocuk, belli bir ailenin kadınlarından alınıyor. Her yıl yapılan şenlikte Dionysos rahibi elinde yalın bir kılıçla bu kadınları kovalıyor ve hangisini yakalarsa öldürme hakkına sahip oluyor. Bununla birlikte, insan kurban etme geleneğinin hayvan kurbanına dönüşmesi sürecinde kurban edilen hayvana bir insan gibi davranıldığı da olmuş. Örneğin Tenedos'taki seremonide; Dionysos’a kurban edilecek yeni doğmuş bir danaya potinler giydiriliyor, anne ineğe doğum halindeki bir kadına gösterilen özen gösteriliyor. l Gelelim Homeros’un meşhur Iliada’sına… Truva Savaşı'nda Menelaus, hem karısını kurtarmak hem de intikam almak için, kardeşi ve Argos kralı Agamemnon'un başkumandanlığında bir ordu topluyor. Gemilere biniyorlar ancak Rüzgâr Tanrısı yelkenleri doldurmuyor. Tanrılar rüzgâr vermek için Agamemnon'un kızı İphigenia'yı kurban etmesini istiyorlar. İphigenia kurban ediliyor. Başka bir anlatıya göre Artemis son anda bir dişi ceylan göndererek genç kızı kurtarıyor. 82 l Argonatlar ve Altın Post hikâyesine baktığımızda da yine bir kurban ritüeliyle karşılaşıyoruz. Yunanistan’da Athamas ve karısı Nephele iki çocukları ile mutlu bir şekilde yaşıyorlar. Ne var ki mutlu günler sona eriyor, Athamas başka bir kadını sevip karısından ayrılıyor. Yeni eş, ülkede meydana gelen kıtlığın çocuklar yüzünden çıktığı yalanını kâhinlere söyletiyor. Phriksos ile Helle isimli çocuklar tam kurban edilecekken, anneleri gökten altın postlu bir koç indiriyor ve onlara Kolkhis ülkesine doğru kaçmalarını öğütlüyor. l Roma kurban ritüellerinde, kurban edilen hayvanın bağırsaklarının ve karaciğerinin biçiminden kehanet yapıldığını biliyoruz. l Türklerin İslamiyet öncesi inancına göre en önemli kurban, at. O zaman Türkler diğer tüm göçebe toplumlar gibi, savaşta ve barışta devamlı at üzerindeler, atın hem etinden hem de sütünden yararlanıyorlar. Bu durumda Tanrı’ya sunulacak en değerli kurban da at oluyor tabii. Manas Destanında birçok yerde at kurbanı geçiyor. Eski Türk boylarında, savaşa katılmış olan er kişinin ölmesi durumunda atının kuyruğunun bağlanması/kesilmesi ve atıyla gömülmesi de adettenmiş. l Kutsal kitaplarda yer alan Ademoğlu Habil ile Kabil’in hikayesinde de Allah için yapılan kurban ritüelini görüyoruz. Kabil (Kain) kurbanının kabul görmemesinden dolayı öfkelenip ve Habil'i (Hain) öldürür. Tanrı da toprağı ve ilkdoğan Kabil’in •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 soyunu lanetler. l İsrailoğulları gelmeden önce de Kenan ülkesinde, yeni doğmuş ilk çocukların kurban edildiği biliniyor, böylece Tanrı’dan gelen yine Tanrı’ya dönmektedir. l İslam’ a göre; İbrahim rüyasında üç kez Tanrı’yı görüyor. Tanrı ondan oğlunu kesmesini istiyor. O da İsmail’i yere yatırıyor, tam kesecekken Tanrı Cebrail’ le bir koç gönderiyor ve İbrahim çocuk yerine koçu kesiyor. Tanrı ona "Ey İbrahim, sen rüyayı gerçekleştirdin, bu hiç kuşkusuz bir imtihandı, işte biz güzel düşünüp güzel davrananları, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız" diyor. (Saffat suresi, Ayet: 102-11) VELEDDALLİN AMİN n İnsanlık tarihinde geçmişte de var olan kurban ritüellerine bakışımız, umarım diyalektik düşünce sistemimizin kapılarını açar. Aslında “insan kurban etme” ilkelliğinden ‘hayvan kurban etme’ ye evrildiğimiz görülse de, tezatlar devam etmekte… Bayram; mutluluk, kardeşlik, birlik, beraberlik, yardımlaşma, paylaşma demekse; açlıktan, yoksulluktan, savaşlardan, vahşi emperyalist politikalardan ölen bunca insan varken bu bayram kime ve niye? Can Yücel ne demiş şiirinde, Bayram nedir ki dedim kendi kendime Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye… İyi Bayramlar [email protected] kültür sanat EN ÇOK İZLENEN OKUNAN 1. Cehennem / Dan Brown - Altın Kitaplar DİNLENEN 1.Macklemore / Can't Hold Us 2. Kardeşimin Hikâyesi Zülfü Livaneli - Doğan Kitap 2.Naughty Boy / La La La 3. Dönüş / Ayşe Kulin - Remzi Kitabevi 3.Selena Gomez / Come & Get it 4. Kaiken / Jean Cristophe Grange Doğan Kitap 4.Icona Pop / I Love It 5.Robin Thicke / Blurred Lines 5. Ejderhaların Dansı George R.R. Martin - Epsilon Yayınları 6.David Guetta / Play Hard 6. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri Gary Small - NTV Yayınları 7.Nelly Furtado / Waiting for The Night 7. Senden Önce Ben Jojo Moyes - Pegasus Yayıncılık 9.Italobrothers / This is Night Life 8.Inna / More Than Friends 10. Demi Lovato / Heart Attack 8. Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları 9. Tanrı’nın Unutulan Çocukları Craig Silvey – Martı Yayınları 10.Gezi Direnişi / Aykut Küçükkaya Emre Kongar - Cumhuriyet Kitapları 1. Uçaklar 3D 2. Şirinler 2 3. Percy Jackson: Canavarlar Denizi 4. Dabbe: Cin Çarpması 5. Elysium: Yeni Cennet 6. Büyükler 2 7. jOBS 8. Wolverine 9. Red 2 10.Şeytan Tohumu •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 83 kültür sanat Leyla The Band Nazan Öncel 27 Eylül 2013 21:00 / Bornova Âşık Veysel Rekreasyon Alanı, İzmir Türk Pop Müziğinin ‘Sokak Kızı’ lakabıyla andığı şarkıcı, söz yazarı ve besteci Nazan Öncel en güzel şarkılarını İzmirliler için söyleyecek. Çıkardığı her albüm sonrası dillerden düşmeyen şarkıları hit olan sanatçıya İskender Paydaş gibi müzisyenler de eşlik edecek. 06 Ekim 2013 20:00 İzmir Arena, İzmir Son dönemin sevilen dizisi Leyla ile Mecnun'un oyuncularından oluşan grup, İzmir Arena sahnesinde olacak. Ali Atay - Vokal Fırat İkisivri - Gitar Serkan Keskin - Bas gitar Sarp Aydınoğlu - Perküsyon Osman Sonant - Klavye Onur Ünlü - Davul Sarper Aksoy - Klarnet Aşk Kokusu Aşk ve Tango 22 Eylül 2013 / 20:00 / Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu, İzmir Cemal Hünal, Aslı Şahin ve Onur Şenay'ın oyunculuğunu üstlendiği oyun, kurallarla dolu olan hayatımızda nasıl yaşayabileceğimizi, benzer ve farklı yanlarımızı anlatıyor. Oyun, üç karakterin içinde olduğu romantik bir komedi. 28 Eylül 2013 21:00 / Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu, İzmir Tango; sokağın, başkaldırının, tutkunun ve direnişin müziği... Dünyanın her yerinde konserler veren Didem ve Sinem Balık, şimdi İzmir’de Türk ve Arjantin tangoların muhteşem ritmi ile sizleri büyüleyecek. Müjdat Gezen Tiyatrosu - 1881 1000 Feet’ ten Türkiye 27 Eylül 2013 / 21:00 / İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu, İzmir 1881... O gün Türk halkının kaderi değişti. Türkler, ümmetten millet olmaya geçmenin ilk nefesini duydular. Çünkü “Mustafa” doğmuştu! İzmir Heykel Çalıştayı 02 Eylül / 02 Ekim 2013 Uluslararası 2. İzmir Heykel Çalıştayı için jüri 394 başvuru arasından değerlendirme yaptı. Uluslararası İzmir Heykel Çalıştayının ikincisi İnciraltı`¬nda 2 Eylül’ de törenle başlıyor. 84 •Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013 10 - 28 Eylül 2013 İzmir Fransız Konsolosluğu 1992 yılında Türk Hava Yolları’nda Flight Dispatcher olarak çalışma hayatına atılan Alp Alper, okul yıllarında başlayan fotoğraf sanatı tutkusunu göklere taşıdı ve uluslararası fotoğraf projelerinde yer aldı. 6,5 yıl boyunca, 7000 yıllık tarihin izinde Anadolu’yu farklı bir açıyla bir kuş misali fotoğrafladı ve fotoğraflamaya devam ediyor. ‘1000 Feet’ten Türkiye’ Fotoğraf Sergisi şimdi İzmirli sanatseverlerle buluşuyor.
Benzer belgeler
PDF formatı için tıklayınız.
Editoryal Hizmetler ve Grafik
www.fortiks.com
Yönetim ve İletişim
EDAK Ecza Koop. S.S. İzmir
Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi
Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak No:4
Işıkkent/İzmir (232)...