dosya - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
Transkript
dosya - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
Mayýs 2006 Sahibi: Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Adýna Meftun GÜRDALLAR Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Fetiye KARA Yayýn Koordinatörü: Münür AYDIN Yayýna Hazýrlayanlar Murat Cem ERTÜRK (Çevre Mühendisleri Odasý), Bülent YILMAZ (Elektrik Mühendisleri Odasý), Süleyman BEKÝROÐLU (Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý, Rezan BULUT (Ýnþaat Mühendisleri Odasý), Aydýn ERDEMÝR (Jeofizik Mühendisleri Odasý), Nuran AÐCA (Jeoloji Mühendisleri Odasý), Kadir GÜZNAYDIN (Jeoloji Mühendisleri Odasý), Birgül ÇAKAR (Jeoloji Mühendisleri Odasý), Baran EROÐLU (Maden Mühendisleri Odasý), Bekir Birol ÖZDEMÝR (Makina Mühendisleri Odasý), Özden KAYA (Mimarlar Odasý), Gülþen TEKÝN (Þehir Plancýlarý Odasý) TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulunda Bulunan Odalar, Þubeler, Temsilcilikler Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Elektrik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Fizik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Gemi Mühendisleri Odasý Gemi Makinalarý Ýþletme Mühendisleri Odasý Gýda Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Ýç Mimarlar Odasý Ýstanbul Þube Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Jeofizik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Jeoloji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Maden Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Metalurji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Meteoroloji Mühendisleri Odasý Ýstanbul Temsilciliði Mimarlar Odasý Ýstanbul Þube Orman Mühendisleri Odasý Marmara Þubesi Petrol Mühendisleri Odasý Peyzaj Mimarlarý Odasý Ýstanbul Þube Þehir Plancýlarý Odasý Ýstanbul Þube Tekstil Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Ziraat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Basým Yeri: Yapým Matbaa T: 0 212 216 5150 Grafik Tasarým: Özgür Yaþam IÞIK TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Sekreterya: Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Ýpek Sokak No: 13 34433 Beyoðlu- ÝSTANBUL T: 0 212 252 9500 / 01 - 245 0363 F: 0 212 249 8674 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SUNUÞ Ýþçi Sýnýfýnýn birlik mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýsýn 120. yýlýný kutladýk. 1886 yýlýndan itibaren 120 yýldýr 1 Mayýs tüm dünyada kutlanmakta, Mühendis, Mimar ve Þehir Plancýlarý da kutlamalarda etkin olarak yer almaktadýr. Kadýköy Meydanýnýn da her zaman olduðu gibi meslektaþlarýmýz en öne saflarda yer alarak iþçi sýnýfý ile omuz omuza olduðunu bir kez daha göstermiþtir. Mayýs ayý içerisinde Danýþtay üyelerine yapýlan saldýrý 12 Eylül sonrasý eðitimde etkin olan Türk- Ýslam sentezinin ürünü olarak karþýmýzda durmaktadýr. Yargý erki içersinde yer alan bir avukatýn bu iþi yapmasý ise düþündürücüdür. Beyni uyuþturulan bu insanlar kendisi gibi yargý erkinde yer alan yargýçlarý gözünü kýrpmadan öldürülebilmektedir. Yani yargý kararýna karþý silah kullanýlmýþtýr. Eski filmin yeni versiyonu olarak bu olay tarihte yerini almýþtýr. Mayýs ayý içerisinde ÝTÜde Mühendislik Mimarlýk öðrencilerine gerici, faþist bir grup saldýrmýþ, öðrencileri adeta linç etmiþlerdir. ÝTÜ dýþýndan gelen bir gerici ve faþist grubun eylemine üniversite yönetimi ve polis seyirci kalmýþtýr. Ancak bilinmelidir ki devrimci demokrat ve yurtsever öðrenciler sahipsiz deðildir. Öðrencilere karþý yapýlan bu gerici ve faþist saldýrýlara karþý onlarla daima omuz omuza olacaðýz. Bildiðiniz gibi ocak ayýnda þube genel kurullarý ile baþlayan, oda genel kurullarý ile devam eden süreç mayýs ayýnda TMMOB Genel Kurulu ile sonlandý. Genel kurullarýmýzda üye, meslektaþ, meslek ve ülke sorunlarý ele alýndý. Odalarýmýzýn ve Birliðimizin önümüzdeki iki yýlda yapacaðý çalýþmalar belirlendi. Doðaldýr ki bu süreç Dergimizin sizlere ulaþtýrýlmasýný biraz geciktirdi. Yeni Yayýn Kurulumuz ile önümüzdeki sayýdan itibaren tanýþacaksýnýz. Dergimizin önümüzdeki süreçte çýkarmayý planladýðýmýz sayýlarýn dosya konularý þu þekilde; ·Türkiye sanayiinin durumu ·Mühendislik-mimarlýk eðitimi ·Eðitim ·Çevre ·Kent ·Bilim teknoloji Bu konularda okurlarýmýzýn katkýlarý dergimizin etkinleþmesini ve zenginleþmesini saðlayacaktýr. Bu sayýmýzda enerjinin kalkýnma ve gelecek ile iliþkisini inceledik. Enerji ihtiyacý sürekli artmakta, kaynaklar ise tükenmektedir. Bunun sonucunda ise geliþmiþ ülkeler, diðer ülkelerin enerji kaynaklarýna göz dikmekte hatta Irakta olduðu gibi iþgal etmektedir. Bu devletlerin þu anki rotasý ise Venezuella ve Ýrana çevrilmiþ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SUNUÞ bulunmaktadýr. Bu vahþi ve çað dýþý anlayýþa dünya halklarý geçit vermemelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn enerji içerisindeki payýnýn arttýrýlmasý yönündeki çabalar desteklenmelidir.Nükleer enerji pahalý ve öldürücüdür. Unutmayalým ki enerji insan içindir, insaný öldürmek için deðil!... Bu sayý ile birlikte, Yayýn Kurulumuz iki yýllýk çalýþma dönemini tamamlamýþ bulunuyor. Bir çok arkadaþýmýz yeni dönemde de görevine devam ederken, bazý arkadaþlarýmýz yeni dönemde bizlerle birlikte Yayýn Kurulu üyesi olarak bulunamayacaklar. Ama biliyoruz bu arkadaþlarýmýz gerek yazar olarak gerekse Yayýn Kurulunun deðerlendirme çalýþmalarýnda sürekli bizlerle birlikte olacaklar. Bu sayýmýzýn editörlüðünü Yayýn Kurulunun yeni üyelerinden Güler AYYILDIZ arkadaþýmýz gerçekleþtirdi. Kendisine özverili çalýþmalarý için teþekkür ediyoruz. Gelecek sayýda buluþmak dileðiyle, Münür AYDIN Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsý'na karþý milletvekillerine e-posta gönderildi... Emek Platformu Baþkanlar Kurulu'nun Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsý'na karþý aldýðý eylem kararlarý çerçevesinde, konu ile ilgili Emek Platformunun itirazlarýný içeren ve milletvekillerine faks ve e-posta yoluyla gönderilecek metin yayýmlandý. Aþaðýda milletvekillerine e-posta ve faksla gönderilen metni yayýmlýyoruz. Sayýn Milletvekili, Emek Platformu'nun Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsý ve Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarýlarý ile ilgili Görüþ ve Talepleri Emek Platformu olarak, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen "Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu" tasarýsý ile birlikte, "Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsý"na iliþkin olarak temel eleþtiri ve önerilerimiz söz konusudur. Söz konusu tasarýlarýn yasalaþmasý halinde, toplumun büyük bir kesiminde ciddi hak kayýplarý olacaðý gibi, ayný zamanda, devletimizin temel niteliklerinden olan "sosyal devlet" ilkesinden ciddi uzaklaþmalar olacaktýr. Emek Platformu olarak, söz konusu, tasarýlara iliþkin olarak hazýrladýðýmýz 29 maddelik eleþtiri ve deðiþiklik önerilerimizi Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'na iletmiþ bulunmaktayýz. Ayrýca önerilerimiz, Kasým 2005'de yapýlan Ekonomik ve Sosyal Konsey'de de görüþülmüþtür. Sunmuþ olduðumuz deðiþiklik önerilerinden salt teknik konularý ele alan küçük bir bölümü dikkate alýnmakla birlikte, tekliflerimizin önemli bir bölümünün dikkate alýnmamýþ olmasýný üzülerek ifade etmek istiyoruz. Emek Platformu Baþkanlar Kurulu üyeleri, yasa tasarýlarý ile ilgili eleþtiri ve önerilerini içeren bir raporu, 6-7 Þubat 2006 tarihlerinde, Adalet ve Kalkýnma Partisi baþta olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi'nin TBMM Grup Baþkan Vekillerine yaptýðýmýz ziyaretlerde iktidar ve muhalefet partilerinin Sayýn Grup Baþkan vekillerine sunduk. Yasa tasarýlarýna iliþkin eleþtiri ve önceliklerimizin geniþ kitlelerle paylaþýlmasý amacýyla bilgilendirme çalýþmasýný gerçekleþtirdik. Bu amaçla hazýrlanan afiþ, broþür ve el ilanlarý, tüm yurt sathýnda örgütlü olduðumuz sendika, þube ve iþyeri temsilciliklerine daðýtýlmýþtýr. Yerel ölçekte oluþturulan Emek Platformu bileþenleri, Emek Platformu Baþkanlar Kurulu'nun almýþ olduðu eylem programýna uygun olarak, tüm Türkiye'de il düzeyinde kamuoyunu bilgilendirme çalýþmalarý yürütülmüþtür. Bilgilendirme çalýþmalarýnýn ardýndan, Emek Platformu bileþenleriyle, tüm yurt çapýnda, uyarý eylemleri yapýlmýþtýr. Bu kapsamda, kitlesel basýn açýklamalarý, imza kampanyalarý ve il mitingleri geniþ katýlýmlý olarak düzenlenmiþtir. Ayrýca, baþlattýðýmýz imza kampanyalarýndan elde edilen dosyalar, TBMM Baþkanlýðýna sunulacaktýr. Söz konusu yasalarýn TBMM Genel Kurulunda görüþülmesi öncesinde, Emek Platformunu oluþturan örgütlerin ülke genelindeki milyonlarca üyelerinin eleþtiri, talep ve önerilerini, tarafýnýza aktarmak istiyoruz. Tasarýlara iliþkin eleþtiri ve önerilerimizi içeren belgeleri, e-posta adreslerinize iletilecektir. Durumu bilgilerinize arz eder, toplumun ihtiyaçlarýný dikkate alan bir genel saðlýk sigortasýnýn yasalaþmasý noktasýnda katkýlarýnýzý bekleriz. Emek Platformu Bileþeni TMMOB .........................Odasý-Þubesi-Temsilciliði Yönetim Kurulu Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN Serna-Seral Tekstil iþçileri olarak sendikal mücadelemize GREV çadýrýnda devam ediyoruz. 16 Eylül 2005 tarihinde greve çýktýk. Tüm arkadaþlarýmýz, eþlerimiz, çocuklarýmýz ile tek ses, tek vücut ve tek yumruk olarak insanca yaþanabilir bir ücret, sosyal haklar ve bu iþyerinde sendikalý ve toplu sözleþmeli çalýþmak için mücadele ediyoruz. Bu onurlu mücadelede dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz var. Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda olmaya çaðýrýyoruz. Serna-Seral Tekstil iþçileri geçtiðimiz yýl, düþük ücretlere, uzun çalýþma saatlerine ve aðýr çalýþma koþullarýna karþý Teksif Sendikasýnda örgütlendiler. 130 iþçinin çalýþtýðý iþletmede 80 iþçinin sendikaya üye olmasýnýn ardýndan patronun çeþitli baský ve saldýrýlarý yaþandý. Ancak iþçilerin kararlý duruþu sayesinde saldýrýlar püskürtüldü ve 16 Nisan günü toplu sözleþme görüþmeleri baþladý. Görüþmelerde bazý maddelerde anlaþma saðlanmasýna raðmen ücret alacaklarý ve sosyal yardým gibi konularda görüþmeler týkandý. Ýþçiler ücretlerin önce 470 milyona çýkartýlmasýný ve ardýndan da %30 zam yapýlmasýný istediler. Serna patronu ise asgari ücrete birinci yýl %3, ikinci yýl %5 zam yapmayý teklif etti. Serna patronunun bu tutumu karþýsýnda Teksif Sendikasý 21 Temmuz günü grev kararý aldý. Patron ise 25 Temmuz günü aldýðý lokavt kararýný 19 Eylül'de uygulayacaðýný resmen açýkladý. Bu geliþmeler doðrultusunda Serna-Seral iþçileri 16 Eylül 2005 tarihinde greve çýktýlar ayný gün yaptýklarý basýn açýklamasý ile emekten yana, sömürüye karþý olan herkesi direniþlerine destek olmaya çaðýrdýlar. Serna-Seral grevi, sadece ufak sayýlabilecek bir fabrikadaki tahammül sýnýrlarýný zorlayan çalýþma koþullarýna karþý bir tepkinin ötesinde çok daha genel bir karþý duruþu ifade ediyor. Emekçiler, yýllardýr çýkarýlan her yeni çalýþma ve sosyal güvenlik yasalarýyla giderek daralan bir cendereye sýkýþtýrýlýyor. Özelleþtirme ve taþeronlaþtýrma uygulamalarýyla dayatýlan iþsizlik ve sendikasýzlýk, tüm ücretli çalýþanlarý yoksulluða itiyor. Hükümetler deðiþiyor ama gelen her yeni hükümet çýkardýðý yasalarla sermayenin emeðe düþman tavrýný sergiliyor. Ardý ardýna gelen mezarda emeklilik, sosyal güvencesizlik yasalarý ve kamudaki özelleþtirme sürecinin önü alýnamýyor. Tüm emekçiler için Serna-Seral grevinin anlamý burada gizlidir. SernaSeral bugün emeðin gasp edilen haklarý için dün Sekada olduðu gibi tüm emekçiler adýna gösterilen tepkinin ifadesidir. TMMOB sermayeye karþý emekten yana olan gelenekleþmiþ tavrýný burada da gösterdi. Hak alma mücadelesindeki demokratik duyarlýlýðýyla Serna iþçilerinin destek çaðrýsýna kulak verdi. Bu doðrultuda, 13 Mart 2006 tarihli ÝKK Olaðan Toplantýsýnda, Serna- Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN Seral Tekstil iþçilerinin grevi nedeniyle destek ziyareti gerçekleþtirilmesine karar verildi. Direniþin 178. gününde TMMOB Ýstanbul Þubeleri olarak fabrika önünde kurulmuþ olan grev çadýrýný ziyaret ettik. Grev olaðanüstü yokluk, zorluk ve baský koþullarýnda sürmekteydi. Buna raðmen iþçiler birliklerinde aldýklarý güvenle, direniþi inatla sürdürüyorlardý. Uzun uzun sohbet ettik. Ýþlerinin çok zor olduðunu söylüyorlardý. Ama örgütlenerek güçlendiklerini, bilinçlendiklerini, haksýzlýklara karþý koyabilmeyi öðrendiklerini anlatýyorlardý. TMMOB gibi bir örgütün greve gösterdiði ilginin kamuoyu desteði açýsýndan kendileri için ne kadar deðerli olduðunu ifade ediyorlardý. varabilmiþ deðil. Emeðin yanýnda olan tüm güçleri, herkesi, direniþe destek olamaya çaðýrmaya devam ediyorlar. Biz buradan belki ekonomik taleplerimizi kazanamadan çýkacaðýz, belki de iþimize geri dönemeyeceðiz, ama bu direniþ bizi birbirimize kenetledi ve gücümüzün farkýna vardýk. En büyük kazanýmýmýz budur diyorlar. TMMOB bu güce elinden geldiðince destek olmuþ ve olmaya devam ediyor. Emekten yana olan herkesi de bu direniþe destek vermeye çaðýrýyor. Yaþasýn Serna/Seral Direniþi! Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý! Ayrýlýrken bizi teþekkürler, alkýþlar ve sloganlarla uðurladýlar. Onlara el sallarken gözlerimizde yaþlanan bakýþlar, emperyalist sermayenin kararttýðý koca ülkedeki bu ufacýk bir aydýnlýðý selamlýyordu. 202. günlerinde yani 5 Nisan 2006 tarihinde Kartalda düzenledikleri dayanýþma gecesine katýldýk. Gece, direniþin 202 gününü anlatan bir sinevizyon gösterisi ile baþlayýp, konuþmalar ve müzikleriyle destek vermeye gelen sanatçýlarýn þarkýlarýyla devam etti. Hem coþkulu hem de biraz yorgun olarak salondan ayrýldýk. Ayrýlýrken grevci arkadaþlar yine bizi teþekkürlerle uðurladýlar ve gelen gelmeyen tüm arkadaþlarýmýza selam söylediler. Serna-Seral iþçilerinin direniþi hala devam ediyor. Sendika ve iþveren yaklaþýk 250 gündür bir anlaþmaya Direniþin 178. gününde TMMOB Ýstanbul Þubeleri olarak fabrika önünde kurulmuþ olan grev çadýrýný ziyaret ettik. Grev olaðanüstü yokluk, zorluk ve baský koþullarýnda sürmekteydi. Buna raðmen iþçiler birliklerinde aldýklarý güvenle, direniþi inatla sürdürüyorlardý. Uzun uzun sohbet ettik. Ýþlerinin çok zor olduðunu söylüyorlardý. Ama örgütlenerek güçlendiklerini, bilinçlendiklerini, haksýzlýklara karþý koyabilmeyi öðrendiklerini anlatýyorlardý. TMMOB gibi bir örgütün greve gösterdiði ilginin kamuoyu desteði açýsýndan kendileri için ne kadar deðerli olduðunu ifade ediyorlardý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN SERNA/SERAL TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ ÝLE DAYANIÞMA Serna/Seral Tekstil iþçileri 2005 yýlýna sendikalaþma mücadelesi ile baþladýlar. Ýnsanca yaþayacak bir ücret ve daha iyi çalýþma koþullarý için 16 Eylül 2005 tarihinde grev kararý aldýlar. Grevi sürdüren iþçilerin þu sözlerine kulak verelim, Serna/Seral Tekstil iþçileri olarak sendikal mücadelemize GREV çadýrýnda devam ediyoruz. 16 Eylül 2005 tarihinde GREVE ÇIKTIK. Tüm arkadaþlarýmýz, eþlerimiz, çocuklarýmýz ile TEK SES, TEK VÜCUT ve TEK YUMRUK olarak insanca yaþanabilir bir ücret, sosyal haklar ve bu iþyerinde sendikalý ve toplu sözleþmeli çalýþmak için mücadele ediyoruz. Bu onurlu mücadelede dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz var. Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda olmaya çaðýrýyoruz. Bu doðrultuda, 13 Mart 2006 tarihli ÝKK Olaðan Toplantýsýnda, Serna/Seral Tekstil iþçilerinin 178 g ü n l ü k g r e v i n e d e n i y l e d e s t e k z i ya r e t i gerçekleþtirilmesine karar verildi. ÝKK olarak, iþçilere dayanýþma için, 2 Nisan 2006 Pazar günü ziyaret gerçekleþtirildi. Destek ziyaretinde, grevci iþçilerin mücadelesine destek olduðumuzu bir kez daha ifade ettik. TMMOB olarak destek verdiðimiz direniþteki Serna Seral iþçileri, 5 Nisanda bir dayanýþma gecesi düzenledi. Bin kiþinin katýldýðý gecede, Türkiye iþçi sýnýfýnýn mücadelesini anlatan sinevizyon gösterimi yapýldý. Serna/Seral iþçisi Altun Gökçin, dayanýþma gecesinde 202 gündür direniþte olduklarýna dikkat çekerek, 3 yýldýr alamadýðýmýz zam ve çalýþma koþullarýmýzýn düzeltilmesi için greve çýktýk. Biz iþimize geri dönmek istiyoruz, fakat sendikalý olarak. Grev bizim için bir okuldur. Ýþçilerin dayanýþmasýný ve milyonlarca olduðumuzu gördük. Bizden desteðini çekmeyen dostlarýmýza teþekkür ediyoruz dedi. Serna/Seral Tekstil iþçileri olarak sendikal mücadelemize GREV çadýrýnda devam ediyoruz. 16 Eylül 2005 tarihinde GREVE ÇIKTIK. Tüm arkadaþlarýmýz, eþlerimiz, çocuklarýmýz ile TEK SES, TEK VÜCUT ve TEK YUMRUK olarak insanca yaþanabilir bir ücret, sosyal haklar ve bu iþyerinde sendikalý ve toplu sözleþmeli çalýþmak için mücadele ediyoruz. Bu onurlu mücadelede dayanýþmaya, desteðe ihtiyacýmýz var. Dostlarýmýzý bizlerin yanýnda olmaya çaðýrýyoruz. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN Sinop'ta, "Nükleer Karþýtý Platform" tarafýndan düzenlenen Nükleere Hayýr mitingi yoðun ilgiyle karþýlandý. Sinop'a nükleer santral kurulmasý kararýný protesto etmek için Uður Mumcu Meydaný'nda yapýlan mitinge binlerce kiþi katýlýrken, çeþitli illerden gelen nükleer karþýtý sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve siyasi partiler de etkinliðe destek verdi. Sinop'ta, "Nükleer Karþýtý Platform" tarafýndan düzenlenen Nükleere Hayýr mitingi yoðun ilgiyle karþýlandý. Sinop'a nükleer santral kurulmasý kararýný protesto etmek için Uður Mumcu Meydaný'nda yapýlan mitinge binlerce kiþi katýlýrken, çeþitli illerden gelen nükleer karþýtý sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve siyasi partiler de etkinliðe destek verdi. Mitingde "Sinop Nükleer Karþýtý Platformu" adýna konuþan Hale Oðuz, 26 Nisan 1986'da "Çernobil felaketi"yle hem nükleer santralin ikinci yüzü, hem de Türkiye'yi idare edenlerin ikinci yüzü ile tanýþtýklarýný söyledi. Bu nedenle aðýr bir bedel ödendiðini kaydeden Oðuz, Bugün yeniden okunan bu masal, biz Sinoplularý ve tüm insan dostlarýný bir araya getirdi. Hiçbir nükleer güç ve hiçbir nükleer gücün rüþvet gücü, politik gücü, bilim adamlarý, basýný ve þirketleri, yaþama hakkýmýzý elimizden alamayacak dedi. Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO) Baþkaný Kemal Ulusaler de temiz ve güvenli enerji kaynaklarýna evet dediklerini kaydederek, Bu ülke, bu halk satýlýk deðil. Ülkenin karanlýkta kalacaðýný söylüyorlar. Yok böyle bir þey. Bu ülkenin sularý boþa akýyor, AKP bakýyor. Bu santralin Sinop ve Türkiye'de kurulamasýný engelleyeceðiz, izin vermeyeceðiz. Biz her zaman yanýnýzdayýz diye konuþtu. Eski Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakaný Yaþar Topçu ise Sinoplularýn yanýnda olduðunu belirterek, Haklý yolumuzdan bizi kimse ayýramayacaktýr dedi. Mitingde CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, DÝSK Genel Sekreteri Musa Çam, TMMOB Enerji Komisyon Baþkaný Cengiz Göltaþ, ODTÜ öðretim üyesi Prof. Dr. Ýnci Gökmen ve EMO Samsun Þube Baþkaný Suat Yýlmaz da kýsa birer konuþma yaparak mitinge destek verdi. MÝTÝNG ALANI Çok sayýda sivil toplum kuruluþu üyesinin katýldýðý miting renkli görüntülere sahne olurken, bazý vatandaþlar da giydikleri ilginç kýyafetlerle mitingde yerlerini aldý. Mitingde katýlýmcýlar Yaþadýðýnýz kente Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN sahip çýkýn, Alma Sinop'un ahýný, çýkar aheste aheste, Nükleer santral deðil, üniversite istiyoruz, yazýlý pankart ve döviz açarken, Nükleer biter, rüzgar bitmez, Nükleerci þirket ülkemizi terket gibi slogan attýlar. Uður Mumcu Meydaný'nda bazý çevreci kuruluþlarca kurulan stantlarda nükleer santral karþýtý broþürler daðýtýldý. Metin Bostancýoðlu, Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi öðretim üyesi Prof. Dr. Ýlyas Yýlmazer, çevre belediye baþkanlarý ve vatandaþlar katýldý. Miting sonrasýnda Sinop Tiyatro Kulübü, nükleer santral konulu kýsa bir oyun sahneledi. Meydanda oluþturulan sahnede ise çeþitli müzik gruplarý þarkýlarýný seslendirdi. Mitingi sýrasýnda, hazýrlanan platforma 6 yaþýndaki doðuþtan hidrosefali (beyinde su toplanmasý) hastalýðý bulunan Funda Bostan adlý çocuk çýkartýlarak, radyasyonunun bu tür hastalýklarý arttýracaðý ifade edildi. Çocuðun bundan sonra yapýlacak eylemlerde maskot olacaðý belirtildi. Öte yandan, yaklaþýk 60 balýkçý teknesi açtýklarý nükleer karþýtý pankartlarla mitinge denizden destek verdi. Mitinge, Ordu, Ýstanbul, Zonguldak, Samsun, Ankara, Mersin, Adana, Bursa, Kocaeli, Ýzmir, Trabzon ve Artvin illerinden çeþitli sivil toplum kuruluþlarýnýn yaný sýra eski Milli Eðitim Bakaný Bugün yeniden okunan bu masal, biz Sinoplularý ve tüm insan dostlarýný bir araya getirdi. Hiçbir nükleer güç ve hiçbir nükleer gücün rüþvet gücü, politik gücü, bilim adamlarý, basýný ve þirketleri, yaþama hakkýmýzý elimizden alamayacak. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN NÜKLEERE KARÞI ÝNSAN ZÝNCÝRÝ oranlarý yükseliyorken, bölge insanýnýn maðduriyetleri giderilmemiþken, yeni atom santrali kurma çabalarýna karþý mücadelemiz sürecektir. Çernobilin 26 Nisan Çarþamba günü TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu olarak içinde yer aldýðýmýz Nükleer Karþýtý Platformun gerçekleþtirdiði , hem Çernobilde ölenleri anmak, hem de hükümetin Akkuyu ve Sinopta nükleer santral kurma giriþimlerine karþý çýkmak için, Galatasaray Lisesi önünden Tünele ÝNSAN ZÝNCÝRÝ oluþturduk. 26 Nisan 1986da, Çernobil Nükleer Santralinde gerçekleþen patlamanýn üzerinden yirmi yýl geçti. Bu patlama, binlerce insanýn hayatýna, çevrenin büyük ölçüde tahrip edilmesine, ve bugün bile hala, bölgede yaþayan insanlarýn çeþitli sorunlar yaþamasýna neden oldu. Bugün Çernobilde ve ona yakýn bölgelerde hala, patlama sonucunda yayýlan radyasyon nedeniyle çocuklar sakat doðuyor, kanserden ölüm oraný dünyanýn her yerindekinden daha yüksek. Ve þimdi Ýktidar, tüm bu gerçeklere raðmen Akkuyu ve Sinopta nükleer santral açmaya çalýþýyor. Sinopta , Akkuyuda ve Türkiye genelinde nükleer santraller kurmayý planlýyorlar. Çernobilin etkileri hala sürüyorken, Karadeniz ve Trakya bölgesinde ölüm etkileri hala sürüyorken, Karadeniz ve Trakya bölgesinde ölüm oranlarý yükseliyorken, bölge insanýnýn maðduriyetleri giderilmemiþken, yeni atom santrali kurma çabalarýna karþý mücadelemiz sürecektir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN TMMOB Ýstanbul Bölge Toplantýsý 19 Nisan 2006 Çarþamba günü TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesinde yapýldý. Toplantý; TMMOB Baþkaný Mehmet Soðancý, TMMOB II. Baþkaný Oðuz Gündoðdu, TMMOB Mimarlar Odasý YK Üyesi Sabri Orcan ve TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Meftun Gürdallar yönetiminde gerçekleþtirildi. Ýstanbul Birimlerinin Yönetim Kurullarýnýn katýldýðý toplantýnýn gündemi Ýstanbulun Kentsel sorunlarý idi. Son dönemde Ýstanbul da hayata geçirilmeye çalýþýlan marmaray projesi, Galataport, Ýstanbulun trafiðine 116 çözüm, Haydarpaþa vb. kentsel dönüþüm adýyla gerçekleþtirilen çalýþmalar deðerlendirildi. Hayata geçirilmeye çalýþýlan projelerle ilgili her odamýz kendi meslek alaný ile ilgili deðerlendirmelerini ifade etti. Toplantýda, TMMOB Ýstanbul Kongresi gerçekleþtirilmesi kararý gelecek dönem yapýlacak çalýþmalar arasýnda yerini aldý. TMMOB Ýstanbul birimlerinden katýlan 50 yöneticimizden; TMMOB Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Cemal Gökçe, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Erol Celepsoy, TMMOB Mimarlar Odasý Ýstanbul Büyükkent Þubesinden Mücella Yapýcý, TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Tevfik Peker, TMMOB Þehir Plancýlarý Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Ahmet Turgut, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Murat Fýrat, TMMOB Gýda Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Ali Haydar Süslü, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Ahmet Atalýk, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þube Baþkaný Mehmet Ali Candaþ görüþlerini ifade edenler arasýnda idi. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN 1 Mayýs 2006 Pazartesi günü iþçi bayramýnda alandaydýk. TMMOB pankartý arkasýnda katýldýðýmýz 1 mayýsta iþ günü olmasýna inat katýlýmýmýz yoðundu. Ya k l a þ ý k 6 0 0 e ya k ý n ü ye m i z l e y ü r ü d ü k . kadýnlar, gençler, Eski Et Balýk kurumunun önünde saat 10:00 dan itibaren toplanmaya baþladýk. 12:00 ye doðru yürüyüþe geçtik. Yaþasýn 1 Mayýs, Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm, Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz, Kahrolsun ABD Emperyalizmi sloganlarý eþliðinde alana yürüdük. Ka r d e þ ç e b i r a ra d a ya þ a m a k i s t e ye n l e r, Diðer siyasi partiler, sendikalar, meslek odalarý ve sivil toplum örgütleri ile birlikte kutlanan kitlesel bir mayýsta yaklaþýk 30 bin kiþi talan ve yaðma düzenine karþý sesini yükseltti. Alanda sendikalarýn ve siyasi parti ve platformlarýn yoðun katýlýmý dikkat çekici idi. Her sene olduðu gibi bu senede 1 Mayýsý coþkuyla ve dayanýþma ile kutladýk. 1 Mayýs kürsüsünden ifade edilenler ise söyle; Irakta yaþanan iþgalin benzerini Ýranda yapmaya çalýþan ABD emperyalizmine öfke, Ýþçi sýnýfýna yapýlan saldýrýlar arasýnda yer alan saðlýk, eðitim alanýnda yapýlan özelleþtirmelerin durdurulmasý, Genel Saðlýk Sigortasý ve Sosyal Güvenlik Yasasýnýn amacý ve buna karþý yapýlmasýný gerekenler sýralandý. ÇAÐRIMIZ SÝZEDÝR! Aþaðýda Emek Platformunun 1 Mayýsa çaðrý metnini yayýnlýyoruz: Ýþgale, sermayenin küresel saldýrýlarýna, yoksulluða ve küresel sömürüye 'hayýr' diyenler, Eþit, özgür, adaletli ve demokratik bir Türkiye hedefleyenler, 120 yýldýr emekçilerin ve halkýn taleplerini 1 Mayýs'ta daha kararlý, daha güçlü ve daha kitlesel seslendirme çaðrýsýdýr. Barýþ, demokrasi ve birlik için dayanýþma ve ortak mücadele çaðrýsýdýr! Ve çaðrýmýz, tüm yetkilileredir; bu sese kulak verin çaðrýsýdýr. Ortadoðu halklarý zengin enerji kaynaklarýna sahip olmak suçmuþ gibi bedelini kan ve gözyaþý ile ödüyorlar. 1 MAYIS BÝRLÝK, MÜCADELE VE DAYANIÞMA GÜNÜ'NDE YÝNE ALANLARDAYIZ ! ABD emperyalizmi, dünya çapýnda egemenliðini güçlendirmek, enerji kaynaklarýna sahip olmak ve neo-liberal küreselleþmeyi saðlamak için zora, þiddete v e i þ g a l e b a þ v u r m a k t a n ç e k i n m i y o r. Ýþçiler, kamu emekçileri, emekliler, iþsizler, yoksullar, Afganistan, Filistin ve Irak kaynýyor; halklarýn yaþadýðý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN acýlar, insanlýk tarihine kara bir leke gibi düþüyor. ABD, þimdi de Suriye ve Ýran'ý hedef göstererek, bölgede yeni çatýþmalara zemin hazýrlýyor. ABD ve çýkar odaklarýnýn, Türkiye'yi çatýþma ortamýnýn bir taþeronu haline getirme oyunlarý sürüyor. Demokrasiden korkanlar, gerilim ve çatýþmadan rant saðlamak isteyenler, huzursuzluðu körükleyenler, halka ve emekçilere kirli bir senaryo yazýyorlar. Küresel sermayenin kýskacýndaki ülkemiz, her gün daha fazla iþsizliðe, yoksulluða ve güvencesizliðe sürükleniyor. Yýllardan beri ülke kaynaklarý, yaðma ve talan politikalarýyla uluslararasý sermayeye açýlýyor. Özelleþtirme politikalarýyla fabrikalar kapatýlýyor ya da sermayeye peþkeþ çekiliyor. Devleti küçültme adý altýnda baþta eðitim, saðlýk ve sosyal güvenlik olmak üzere, kamu hizmetleri tasfiye edilmek, paralý hale g e t i r i l m e k i s t e n i y o r. Saðlýmýz küresel sermaye tekellerine peþkeþ çekiliyor. Getirilen yasa ile, prim borcu olanlarýn saðlýk hizmeti almasý zorlaþýyor. isteniyor. Hem yasalar, hem de uygulamalar temel hak ve özgürlüklere iliþkin sorunlara kaynaklýk ediyor. Özgürlükçü, baðýmsýz, demokratik ve barýþ içinde yaþayan bir Türkiye talebimiz devam ediyor. DEÐÝÞTÝREBÝLÝRÝZ ! ÇÖZÜM ELÝMÝZDE; Eþitlikçi, özgürlükçü, baðýmsýz ve demokratik bir Türkiye hayal deðil! 1 Mayýs'ta, Mücadelemizi, birliðimizi ve dayanýþmamýzý güçlendirerek, alanlarý doldurarak, haklý taleplerimizi bir kez daha savunacaðýz: - Ülkemizde ve bölgemizde barýþ ve kardeþlik g ü ç l e n d i r i l m e l i d i r. Sorunlarýn diyalog ve barýþçýl çözümü için, bütün taraflar sorumlu d a v r a n m a l ý d ý r. - Her alanda tam bir demokratikleþme saðlanmalý, demokratik hukuk devleti önündeki yasal ve uygulamadan kaynaklý engeller k a l d ý r ý l m a l ý d ý r. Emekli maaþlarý düþürülüyor. Ekonomiye IMF yön veriyor, hükümet emekçilerin ve halkýn taleplerini dikkate almýyor. Giderek artan borçlarla tarým can çekiþiyor, esnaf kan aðlýyor, emekliler çile çekiyor, ücretler geriletiliyor, sosyal haklarýmýza yönelik saldýrýlar devam ediyor. Daha fazla sömürmek için örgütsüz ve güvencesiz bir çalýþma yaþamý isteniyor. Büyüyen ekonomik tahribatla birlikte demokratikleþme sorunlarý da sürüyor. 12 Eylül hukuku varlýðýný sürdürürken, demokratik hukuk devleti olmanýn gerektirdiði köklü adýmlar atýlmýyor. Hak ve özgürlüklere iliþkin taleplerin önü kesilmek - Örgütlenme ve düþünce özgürlüðünün önündeki engeller kaldýrýlmalýdýr. Herkesin düþüncesini özgürce ifade edebilme, yaþama, çalýþma ve eðitim özgürlüðü geniþletilmelidir. Siyasetin katýlýmcý ve çoðulcu bir yapýya kavuþabilmesinin ve örgütlü toplumun yolu açýlmalýdýr. - Sendikal hak ve özgürlükler önündeki tüm engeller, bütün anti-demokratik hükümler kaldýrýlmalý, demokratik bir çalýþma düzeni kurulmalýdýr. - Kamu emekçilerinin toplu sözleþmeli ve grevli sendikal hak ve özgürlükleri ile siyaset yapma haklarýnýn önündeki engeller kaldýrýlmalý, kamu emekçilerine yönelik baský ve sürgün politikalarýndan vazgeçilmelidir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN - IMF ile yapýlan bütün anlaþmalar iptal edilmeli, borçlar yeniden yapýlandýrýlmalýdýr. Ekonomik tercihler üretimi, yatýrýmý ve istihdamý esas almalýdýr. - Özelleþtirmeler ve kamu hizmetlerinin küçültülmesi giriþimleri derhal durdurulmalý, eðitim, saðlýk ve sosyal g ü v e n l i ð e a y r ý l a n p a y l a r a r t ý r ý l m a l ý d ý r. - Reform adý altýnda emeklilik ve saðlýk haklarýný ticarileþtirme, emekli yaþýný ve prim ödeme sürelerini artýrma, emekli aylýklarýný düþürme giriþimlerinden vazgeçilmelidir. - Kayýtdýþý ekonomi kayýt altýna alýnmalý; asgari ücret insanca yaþayacak bir düzeyde belirlenerek, vergi dýþý býrakýlmalýdýr. Kamu çalýþanlarýna yönelik tek yanlý ücret politikalarýndan vazgeçilmelidir. Adil bir vergi reformu derhal yapýlmalýdýr. - ADALET, BARIÞ VE ÖZGÜRLÜK - EÞÝT PAYLAÞIM, - ÝÞ, GELÝR VE ÝSTÝHDAM GÜVENCESÝ - PARASIZ SAÐLIK, PARASIZ EÐÝTÝM - VE 1 MAYIS'IN RESMÝ TATÝL OLMASI ÝÇÝN ALANLARDAYIZ. YAÞASIN 1 MAYIS YAÞASIN ÝÞÇÝ SINIFININ BÝRLÝK MÜCADELE VE DAYANIÞMASI EMEK PLATFORMU 1 Mayýs 2006 - Çocuk iþçiliði ve istismarýna son verilmeli, çalýþma yaþamýndaki her türlü ayrýmcýlýða son verilmelidir. Özürlülere hayatýn her alanýna daha fazla katýlma olanaðý yaratýlmalýdýr. Emek Platformu, son dönemde týrmanma eðiliminde olan, terör ve þiddet olaylarýný ve ülkede yükselen gerilimi kaygý ile takip etmektedir. Emek Platformu, kimden gelirse gelsin, terör ve þiddete karþýdýr. Þiddet ve þiddetin yarattýðý gerilim, toplumu sarsmakta, toplumda öfke ve nefret duygularýný yaygýnlaþtýrmakta ve linç giriþimlerinin týrmanmasýna neden olmaktadýr. Silahlarýn konuþtuðu yerde demokratik çözümler gündeme gelemez. Herkesin, tartýþmalara þiddetten uzak, özgür bir zeminde ve özgür bir zihinle katýlmasý gerekmektedir. Çok yönlü, acil ve öncelikli çözümler üretmek, herkesin onurlu bir yaþam sürme özgürlüðünü saðlayacak siyasi çözümlere ve yaklaþýmlara ihtiyaç vardýr. Kitlelerin sindirilmesi için yaygýnlaþtýrýlan korkunun ve paranoyanýn egemen olduðu çözümler yerine, hukukun, demokrasinin ve özgüvenin etkin olduðu saðlýklý çözümlere ihtiyaç vardýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü nedeniyle 4 Mart 2006 Cumartesi günü Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesinde gerçekleþtirilen panelde; - Dünya ve Kadýn Hareketi - Kent, Kadýn ve Þiddet - Mühendislik Tarihinde Kadýn ve Kadýn Mühendislerin Sorunlarý - Cumhuriyetten Günümüze Kadýnlarýn Ýþ Yaþamýndaki Hukuksal Haklarý tartýþýldý. Saydam Gösteriminin ardýndan müzik dinletisinin de gerçekleþtirildiði panelde kadýnlar yaþadýklarý sorunlarý paylaþtý ve avukat Saniye Can Eserden bilgilendirme talebinde bulundular. Panelde Türkiye ve Dünyada kadýnlarýn yaþadýðý sorunlar ve sorunlarýn toplumsal bir dönüþümle çözülebileceðine vurgu yapýldý. Cins ayrýmcýlýðýnýn görüldüðü ülkemizde kadýnýn karþýlaþtýðý problemleri aþmanýn yollarý ve hukuksal zeminde neler yapýldýðý tartýþýldý. Kadýnýn toplumsal olarak ataerkil bir yapý içerisinde geliþiminin izlerini atmasýnýn zorluðuna vurgu yapýlan panelde, eðitimli ya da eðitimsiz kadýnýn kimliðine iþlemiþ olan kadýnsal sorumluluklardan arýnmasýnýn bu sistem içinde mümkün olamayacaðýna, toplumda köklü bir deðiþimin yapýlmasý gerekliliðine vurgu yapýldý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN BARIÞ PANAYIRI 11-17 Mart tarihleri arasýnda, bir hafta boyunca Kadýköy Ýskele Meydanýnda düzenlenen Barýþ Panayýrýný 15 binden fazla insan ziyaret etti. Panayýr çadýrýnýn kurulduðu Kadýköy Beþiktaþ Ýskele Meydanýnýn hareketliliði etkinlikte yansýmasýný bulmuþ görünüyordu. Binlerce insanýn uðramadan geçemediði panayýrda Irakta Ýþgal Yýkýmlarýnýn etkileri, söyleþi ve etkinliklerle anlatýldý, renkli bir dünyanýn mümkün olduðu gösterilmeye çalýþýldý. Ýþgale ortak olmamak için insanlar mücadeleye davet edildiler. Irak Ýþgalinin 3.yýlýnda 100 bin insanýn öldüðü, bir çoðunun þiddete maruz kaldýðý topraklarda yaþananlarýn bir insanlýk ayýbý olduðunun hatýrladýðý etkinlik yoðun ilgi gördü Þiddet ve ölümün yaþandýðý topraklarda çocuklarýn da ölümünün yoðun gerçekleþtiði, Irakta çocuklar ölmesin, þeker de yiyebilsinler þiarý ile; çocuklar için þekerler, oyun alanlarý, korku tünelleri hazýrlanmýþtý. Panayýr açýlýþ konuþmasýný Görkem Yeltan yaptý. Açýlýþta, Barýþ Akarsunun verdiði konserin yaný sýra Mustafa Alabora, Memet Ali Alabora gibi sanatçýlar da açýlýþa katýlarak destek verdiler. TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu olarak destek verdiðimiz Barýþ Panayýrýnda, Mazlum-Der, Yaba Yayýnevi, Gelecek Dergisi, Birgün Gazetesi, Kalkedon kitabevi, Z Yayýnlarý, Toplumsal Araþtýrmalar ve Kültür Ýçin Vakýf, Irak Dünya Mahkemesi, 78liler Vakfý, Yeþiller, Greenpeace, Barýþarock standlarý açýldý. Panayýr boyunca, Nadire Mater, Nevin Sungur, Ayþe Berktay, Hilal Küey, Dilaver Demirað, Ragýp Duran, Þenol Karakaþ, 78liler Vakfýndan aktivistlerin, Abdurrahman Dilipak, Hilal Atýcý, Aslýhan Tümer ve Memet Ali Alaboranýn konuþmacý olarak katýldýðý bir dizi söyleþi düzenlendi. Söyleþi baþlýklarý þöyle; Savaþ ve Medya, Biz Bu Savaþý Durdurabiliriz, Savaþ, sanallýk, Medya, Mazlum-Der Savaþa Karþý, Nükleer silahlanmaya Hayýr, Darbeciler yargýlansýn, Ýþgal tanýklýklarý. Sürekli bir hareketliliðin yaþandýðý panayýrda çadýrýn açýk kaldýðý bir hafta boyunca, Barýþ Akarsu, Þenol-Oktay, Ömer-Þenol, Taksav çocuk sanatçýlar, Kara Güneþ, Moðollardan Taner Öngür gibi sanatçýlar çadýr konserleri verdiler. Mahþeri Cümbüþ Tiyatro Topluluðu doðaçlama bir oyun sergiledi. Tiyatro Bahane, bir tiyatro gösterisi yaptý. Curcunabazlar grubu iki gün boyunca Panayýr alanýný renklendirdi. Panayýr boyunca slogan atölyesi, pankart ve döviz atölyesi, marakas atölyesi gibi etkinliklerle 18 Mart Irakta Ýþgale Son, ABD Evine Döne mitingine hazýrlýk yapýldý. TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu olarak açtýðýmýz stantta, Irakta Ýþgale karþý olduðumuzu ifade etmemizin yaný sýra ülke gündeminde iþçi sýnýfýna saldýrý anlamýna gelen Sosyal Güvenlik ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýna karþý hazýrlamýþ olduðumuz imza metni, bildiri daðýtýmýný da gerçekleþtirdik. Irakta Ýþgale Son, Sermaye sýnýfýnýn saldýrýlarýna Son demek için mücadelemiz sürecek. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN BASIN AÇIKLAMASI 18 Mayýs 2006 günü Danýþtay 2. Dairesinde yapýlan saldýrýnýn ardýndan Ýstanbul Meslek Odalarý ile birlikte yaþanan durumu kýnayan bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasý metnini aþaðýda yayýnlýyoruz; DANIÞTAYA YAPILAN SALDIRIYI ÞÝDDETLE KINIYORUZ Yasama, Yürütme ve Yargý bütünlüðünden uzaklaþan bir yönetimin sorumluluk içinde olmayan açýklamalarýyla ilgili bir sonucu hep birlikte yaþýyoruz. Bir yandan yargý kararlarýna karþý çýkarken diðer yandan yasama organlarýna yürütmenin önündeki engeldir açýklamalarý yargý ve yasamayý hedef göstermelerinin de genel bir sonucu Danýþtay 2. Dairesinde yapýlan saldýrýdýr. Bizler emekten, halktan ve demokrasiden yana olan meslek örgütleri olarak bu saldýrýyý þiddetle kýnarken yitirilen Danýþtay üyesinin yakýnlarýna baþsaðlýðý diliyor, çalýþanlara da geçmiþ olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu tür olaylar ülkemizin içine sürüklenmek istediði kaos ve karanlýða dair ciddi iþaretler sunmaktadýr. Bir yandan emperyalist ülkelerin Türkiyeyi sürüklemek istediði mecra, diðer yandan yaratýlan milliyetçi þoven dalga ve bunlarla bütünlenen gerici akýmlarýn diri tutulma çabalarý, ekonomik sosyal sorunlarla boðuþan Türkiyenin siyasal durumunu özetlemektedir. Bugün baðýmsýz yargý organý Danýþtaya yapýlan saldýrý, bir yanýyla demokrasi ve laiklik karþýtý gerici akýmlarýn cüretinin ulaþtýðý boyutu göstermekte, bir yanýyla da baðýmsýz Danýþtaya yapýlan siyasi baský ve eleþtirilerden feyz almaktadýr. Ülkemizin refaha ve demokrasiye ihtiyacý vardýr. Üniversitelerde öðrencilere yapýlan saldýrýlar, Cumhuriyet Gazetesine atýlan bombalar, linç giriþimleri ve Danýþtaya yapýlan saldýrýnýn yaþamý kaosa sürükleme amacýný taþýdýðý açýktýr. Saldýrýlarýn aydýnlatýlmasý toplum için hayati önem arz etmektedir. Siyasal iktidar bu saldýrýyý aydýnlatmadýðý durumda baþta kendisi olmak üzere tüm toplum aðýr bedel ödeyecektir. TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu Ýstanbul Tabip Odasý Ýstanbul Diþ Hekimleri Odasý Ýstanbul Eczacý Odasý Ýstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müþavirler Odasý Ýstanbul Veteriner Hekimler Odasý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN SOSYAL GÜVENLÝK VE GENEL SAÐLIK SÝGORTASI YASA TASARILARINA KARÞI AKP ÝL BÝNASINA YÜRÜDÜK KESK, DÝSK, TÜRK-ÝÞ, ÝTO ve TMMOB Ýstanbul Birimlerinin çaðrýsýyla; Genel Saðlýk Sigortasý ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarýlarý Meclis Genel Kurulunda görüþülmektedir. Bu Yasa Tasarýlarýna karþý 8 Nisan ve 15 Nisan 2006 tarihlerinde Çaðlayan Meydanýnda (Parkta) toplanýlarak AKP Ýl Binasýna yüründü. Sendika, siyasi partiler ve meslek odalarýnýn yoðun katýlýmýyla 8 Nisanda gerçekleþtirilen yürüyüþte yaklaþýk 400 kiþi, 15 Nisan günü gerçekleþtirilen yürüyüþte 600 kiþi AKP Ýl Binasýna yürüdü. Yürüyüþ, GSS ve Sosyal Güvenlik Yasasýna karþý sloganlar ve dövizler eþliðinde gerçekleþtirildi. Sosyal Güvenlik ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýnýn Mecliste görüþülmesini engellemek amacýyla gerçekleþtirilen eyleme katýlým ve destek güçlü oldu. AKP Ýl Binasý önünde oturma eylemi gerçekleþtirildi. Oturma eyleminin ardýndan 8 Nisan ve 12 Nisan tarihlerinde yapýlan basýn açýklamalarýný yayýnlýyoruz: 8 Nisan 2006 Demokrasi Var Denilen Yerde Halkýn Ýradesinin Üzerinde Hiçbir Ýrade Olamaz! SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK VE GENEL SAÐLIK(SIZLIK) SÝGORTASI TASARISI DERHAL GERÝ ÇEKÝLMELÝDÝR! AKP Hükümeti Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS) Yasa Tasarýsýný geçtiðimiz hafta TBMM Genel Kuruluna gönderdi. Parlamento, bu gayri insani Tasarýyý kabul ederse; * Emeklilik yaþý 68e, prim ödeme gün sayýsý 9.000e çýkarýlacak, * Son altý yýlda 14 kat artmýþ olan prim tavaný % 33 daha yükseltilecek, * Emekli maaþlarý ise % 23 ile % 33 arasýnda düþürülecek. Parlamento, bu gayri ahlaki Tasarýyý kabul ederse; * Aylýk geliri 127 YTLden fazla olan herkesten 64 ile 431 YTL arasýnda GSS vergisi alýnacak, * GSS vergisini ödeyemeyenler saðlýk hizmetinden mahrum býrakýlacak, * Prim borcu olan esnafýn malýna, dükkanýna; çiftçinin pamuðuna, tütününe, üzümüne, buðdayýna el konulacak. Parlamento, bu gayri vicdani Tasarýyý kabul ederse; * Saðlýk hizmetleri temel teminat paketi ile sýnýrlanacak, * Kamu saðlýk kurumlarý yok edilip, vatandaþlar özel hastane patronlarýnýn insafýna terk edilecek, * Parasý olan parasý kadar saðlýk hizmeti alabilecek. Demokratik rejimlerde halkýn oylarýyla seçilenlerin hürmet etmesi gereken tek güç halkýn iradesidir. Bu büyük iradenin yerine baþka bazý güç odaklarýný koyarak saðlýk ve gelecek hakkýný sýnýrlamaya/ortadan kaldýrmaya çalýþmak aþaðýlayýcý ve küçük düþürücü bir davranýþtýr. Nitekim, 19 Aðustos 1999 depreminden hemen sonra Mezarda Emeklilik Yasasýný salt Meclisteki çoðunluklarýna dayanarak TBMMden geçiren siyasi partilerin hazin sonu hepimizin hatýrýndadýr. AKP Hükümetinin IMF direktifleri doðrultusunda hazýrladýðý Sosyal Güven(siz)lik ve Genel Saðlýk(sýzlýk) Sigortasý Tasarýsý da ülkemiz gerçekleriyle baðdaþmamakta ve halkýmýz tarafýndan hiçbir þekilde kabul edilmemektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN 27 Mart-1 Nisan tarihleri arasýnda emek, meslek ve emekten yana örgütlerle birlikte düzenlediðimiz Referandum 2006 bu gerçeði tartýþmasýz biçimde ortaya çýkardý. Türkiye genelinde kurulan 2.892 sandýkta Referanduma katýlan 2.241.738 vatandaþýmýzýn % 99,4ü (2.258.592) HAYIR oyu kullanarak SSGSS Yasa Tasarýsýný Meclisten önce sandýða gömdü. TBMMdeki bütün siyasi partiler ve milletvekillerine, bu nedenle, bir kez daha çaðrýda bulunuyoruz: Halkýmýzýn özgür iradesiyle deðil, Washingtondaki IMF Ýcra Direktörleri Kurulunun direktifleriyle hazýrlanan SSGSS Yasa Tasarýsý derhal geri çekilmelidir. TÜRKÝYE DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ SENDÝKALARI KONFEDERASYONU KESK ÝSTANBUL ÞUBELER PLATFORMU TMMOB ÝSTANBUL ÝL KOORDÝNASYON KURULU ÝSTANBUL TABÝP ODASI --------------15 Nisan 2006 Sosyal Güven(siz)lik Ve Genel Saðlýk(sýzlýk) Sigortasý Yasalarý IMF'nin Gözetiminde TBMM'den Geçiyor TÜRKÝYE 830 MÝLYON $ ÝÇÝN BU ONURSUZLUÐU HAK ETMÝYOR Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Kanun Tasarýsý geçtiðimiz hafta TBMM'de jet hýzýyla kabul edildi. Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS) Kanun Tasarýsý'nýn da önümüzdeki hafta ayný yöntemle TBMM'den geçirileceði açýklandý. Baþta Baþbakan ve Çalýþma Bakaný olmak üzere Hükümet yetkilileri düzenlemeleri "reform" olarak kabul ettirmeye çalýþýyorlar. Oysa her iki tasarýyla yapýlmaya çalýþýlan tam aksi yöndedir. Ýþte gerçekler: 1- Sosyal güvenlik kurumlarýnýn tek çatý altýnda birleþtirilmesinin çalýþanlar açýsýndan getirdiði hiçbir kazaným yoktur. "Tek çatý" dünyanýn hiçbir ülkesinde sihirli bir deðnek iþlevi görmediði gibi birçok ülkede birden çok çatý altýndaki sosyal güvenlik kurumlarý baþarýlý olarak çalýþmaktadýr. Sosyal güvenlik sistemlerinde önemli olan "çatý" deðil, o çatýnýn altýndaki kapsamdýr. Mevcut tasarýlar ise sosyal güvenlik hakký þemsiyesini geniþletmek bir yana, daha da daraltmaktadýr. 2- Tasarýyla emeklilik yaþýnýn yükseltilmediðini söylemek tamamen gerçek dýþýdýr. SSGSS Tasarýsý'nýn 28. maddesi ile daha 1999'da kadýnlar için 58, erkekler için 60'a yükseltilmiþ olan emeklilik yaþý, þimdi de 65'e çýkartýlmaktadýr. "Emeklilik yaþý 2036'dan itibaren yükseltilecek" savunmasýnýn da hiçbir haklýlýðý yoktur. Tasarýyý hazýrlayanlarý bilmeyiz ama, bizler 2036'dan sonra bu topraklarda yaþayacak olanlarýn da bizim çocuklarýmýz olacaðýný biliyoruz. 3- Bundan sadece altý buçuk yýl önce 5.000'den 7.000 güne çýkarýlmýþ olan prim ödeme gün sayýsý Tasarýnýn 28. maddesi ile 9.000 güne çýkartýlmaktadýr. Bu durumda, ülkemizdeki yaklaþýk bir milyon geçici iþçilerin tam maaþa hak kazanabilmesi için her yýl 120 gün iþ bulabiliyorsa 95 yaþýný, her yýl 90 gün iþ bulabiliyorsa 120 yaþýný bitirene kadar beklemesi gerekecektir. 4- Tasarý'nýn 82. maddesi ile son altý buçuk yýlda 14 kat artmýþ olan prim tavaný % 33 daha yükseltilmektedir. Böylece 1999'dan bu yana yapýlan artýþ oraný % 1.796 olmaktadýr. 5- Tasarýnýn emeklilik açýsýndan getirdiði en büyük kayýp ise zaten açlýk sýnýrýnýn altýnda olan emekli maaþlarýnýn 29. madde ile daha da düþürülmesidir. Yirmi beþ yýllýk sigortalýlýk üzerinden halen Emekli Sandýðý'nda % 3, SSK ve Bað-Kur'da % 2,6 olan yýllýk maaþ baðlama oraný 2015 yýlýna kadar % 2,5'e, daha sonra ise % 2'ye düþürülmektedir. Böylece, nihai olarak; kamu çalýþanlarýnýn emekli maaþlarýn % 33, SSK ve Bað-Kur'lularýn emekli maaþlarý ise % 23 düþürülerek "tek çatý" altýnda toplanmaktadýr. Üstelik, bu düþüþler halen çalýþmakta olup henüz emekliliðe h a k k a z a n m a m ý þ h e r k e s i e t k i l e y e c e k t i r. 6- Hükümet çevrelerinin, basýna yansýyan "18 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN yaþa kadar tedavi ücretsiz", "çocuklarýn saðlýk giderleri devletten" türünden iddialarý tamamen gerçek dýþýdýr. Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil Kart kapsamýndaki sigortalýlarýn çocuklarý halen de prim ödemeden saðlýk hizmetlerinden yararlanmaktadýr ve durumlarýnda hiçbir deðiþiklik olmayacaktýr. Yapýlan tek deðiþiklik bu kapsam dýþýnda olup da 18 yaþýndan küçük olan çocuklarýn Genel Saðlýk Sigortasý (GSS) kapsamýna alýnmasýdýr. Ancak GSS kapsamýnda olmak saðlýk hizmetlerini ücretsiz almak anlamýna gelmemektedir. Tasarý'nýn 69. maddesine göre sadece Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'na göre korunma, bakým ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanan çocuklar saðlýk kurumlarýnda ücretsiz bakýlacaklardýr. Tasarý'nýn 68. maddesine göre ise diðer bütün çocuklar hekim ve diþ hekimi muayenesi; ortez, protez, iyileþtirme araç ve gereçleri ile kullanacaklarý ilaçlar için para ödemek zorundadýrlar. altýna alýnmasýný yeni bir düzenleme gibi sunmak tam bir aldatmacadýr. Mevcut sosyal güvenlik kurumlarýyla ilgili düzenlemeler zaten bu hükmü içermektedir. 7- Hem GSS'nin bütün toplumu kapsayacaðýný söyleyip, hem de 18 yaþ altý bütün çocuklarýn GSS'yle birlikte saðlýk güvencesine kavuþacaðýný söylemek kendi içinde çeliþmektedir. Eðer GSS, gerçekten bütün yetiþkin insanlarý kapsayacaksa onlarýn 18 yaþ altýndaki çocuklarý da doðal olarak kapsam altýnda olacaktýr. Oysa bütün pembe propagandalarýn aksine GSS'nin nüfusun yetiþkin ve yaþlý kesiminin önemli bir bölümünü kapsam dýþýnda býrakacaðý bu düzenlemeyle itiraf edilmektedir. 12- Tasarý yasalaþtýktan sonra herkesin istediði her hastaneye gidebileceði iddiasý yanýltýcýdýr. Tasarý'nýn 73. maddesine göre sözleþmesiz saðlýk kurumlarýnda tedavi gören sigortalýlara, eðer sevk zincirine uyarlarsa belirlenen bedelin % 70'i, uymazlarsa % 50'si ödenecektir. Faturanýn kalan bölümünün tamamý ise hastalar tarafýndan ödenecektir. 8- Tasarý ile; a-nüfusun % 19'unu oluþturan iþsizler, b-sayýlarý 5 milyonu bulan kayýt dýþý çalýþanlar, c-Esnaf ve sanatkârlar ile çiftçilerden primini ödeyemeyecek durumda olanlar, d-aylýk geliri 127 YTL olup da prim ödeme gücü olmayan yoksullar hem emeklilik hem de saðlýk hakkýndan mahrum býrakýlmaktadýr. 9- Bu Tasarý yasalaþýrsa GSS primini ödeyemeyen esnafýn malýna, dükkanýna; çiftçinin pamuðuna, tütününe, üzümüne, buðdayýna el konulacaðý Tasarý'nýn 88. maddesinde açýk olarak hüküm altýna alýnmýþtýr. 10- Tasarý ile tüp bebek tedavisinin kapsam 11- Tasarý'nýn 63. maddesine göre finansmaný saðlanacak saðlýk hizmetlerinin teþhis ve tedavi yöntemleri ile türlerini, miktarlarýný ve sürelerini belirlemeye Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir. 72. maddeye göre de saðlýk hizmetlerinin ödenecek bedelleri maliyet-etkililik ve GSS bütçesi gibi kriterler dikkate alýnarak Kurum tarafýndan belirlenecektir. Öte yandan, AKP Hükümeti'nin Haziran 2003 tarihli resmi politika belgesi olan Saðlýkta "Dönüþüm" Programý'nda saðlýk hizmetlerinde temel teminat paketi belirleneceði; bu paketin dýþýnda hizmet ihtiyacý olanlarýn özel sigortacýlýða özendirileceði açýk olarak belirtilmiþtir. Böylece saðlýk hizmetleri sýnýrlandýrýlmakta ve parasý olanýn parasý kadar alabilmesi öngörülmektedir. 13- Halen Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil Kart'lý hastalardan saðlýk hizmeti sunumu sýrasýnda herhangi bir þekilde ücret alýnmasý yasa dýþýdýr. Oysa bu Tasarý'nýn 73. maddesi ile Türkiye'de sosyal güvenlik mevzuatýna ilk defa "fark ödemesi" girmektedir. Böylece bugün devlet memuru ve SSK'lýlardan özel hastanelerde "fark ücreti" adý altýnda alýnan ve hiçbir yasal dayanaðý olmayan "býçak parasý" yasallaþtýrýlmakta ve suç olmaktan çýkarýlmaktadýr. 14- Tasarý'nýn 73. maddesine göre GSS kapsamýnda saðlanacak saðlýk hizmetleri kamu veya özel saðlýk kuruluþlarýndan satýn alýnacaktýr. Saðlýkta "Dönüþüm" Programý'na göre ise Saðlýk Bakanlýðý artýk saðlýk hizmeti sunmaktan çekilecek; sadece planlama yapan stratejik bir örgüt yapýsýna dönüsecektir. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan da çeþitli konuþmalarýnda devletin saðlýk hizmeti üretmeyeceðini, bunun yerine Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN özel saðlýk sektöründen satýn alacaðýný ifade etmiþtir. Bütün bunlar saðlýk hizmetlerinin kamusal bir hizmet olmaktan çýkarýlýp özelleþtirileceðini ve piyasanýn vahþi koþullarýna terk edileceðini açýk olarak ortaya koymaktadýr. verdiði bu ipoteðin karþýlýðý olarak halkýn taleplerini ve iradesini hiçe saymaktadýr. Tasarýlarýn parlamentoda bile tartýþýlmasýna izin verilmemekte, Meclis'in boþ sýralarýnda oturan sýnýrlý sayýda milletvekilinin oylarýyla kabul edilmektedir. Sonuç olarak; bu Tasarýlar Türkiye gerçeði ile hiçbir þekilde baðdaþmamakta ve çalýþanlarýn saðlýk ve sosyal güvenlik haklarý için hiçbir kazaným getirmemektedir. IMF, üçüncü stand-by gözden geçirme görüþmelerinin baþlamasý ve 830 milyon dolarlýk kredinin serbest býrakýlmasý için bu tasarýlarýn TBMM'de kabul edilmesini þart koþmaktadýr. Nitekim, "KORKU DAÐLARI BEKLER" misali bugünlerde Türkiye'ye gönderdiði gözlemcisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama çalýþmalarýný yakýndan izlemekte, adeta vesayet altýna almaktadýr. Tam tersine; emeklilik yaþý, prim ödeme gün sayýsý ve prim tavaný yükseltilerek emekli olabilmek daha da zorlaþtýrýlmakta, imkânsýz hale getirilmektedir. Emekli maaþlarýnýn düþürülmesiyle de zaten yaþamlarýný güçlükle sürdürmekte olan emeklilerin hayatý daha da zorlaþtýrýlmaktadýr. Öte yandan, adýnda her ne kadar "Genel" ifadesi olsa da yapýlan düzenlemeler bütün toplumu saðlýk güvencesine kavuþturmaktan uzaktýr. Getirilen saðlýk sigortasý "Genel" Saðlýk Sigortasý (GSS) bile deðil; gerek kapsam, gerekse içerik açýsýndan ancak "Sýnýrlý" Saðlýk Sigortasý (SSS) ya da "Asgari" Saðlýk Sigortasý (ASS) olarak adlandýrýlabilir. Bu düzenlemenin bütün amacý saðlýk hizmetlerini piyasaya açarak özelleþtirmek; saðlýk hizmetlerine ulaþýmý paraya endeksli hale getirmektir. Dünyanýn birçok ülkesinde sosyal güvenlikle ilgili daha küçük deðiþiklik önerileri bile referanduma sunulmakta ve ancak toplum onay verirse gerçekleþtirilmektedir. 27 Mart-1 Nisan 2006 tarihleri arasýnda Türkiye genelinde 2.892 sandýkta düzenlenen Referandum 2006'ya katýlan 2.241.738 vatandaþýmýzýn % 99,4'ü (2.258.592) HAYIR oyu kullanarak bu Tasarýlarý sandýða gömmüþtür. Toplumun hiçbir þekilde onay vermediði açýk olan bu Tasarýlar, ne yazýk ki, bugünlerde yangýndan mal kaçýrýrcasýna TBMM'den geçirilmektedir. Çünkü, AKP Hükümeti IMF Ýcra Direktörleri Kurulu'na verdiði 24 Kasým 2005 tarihli ikinci Niyet Mektubu'nda mevcut Tasarýlarýn TBMM'nin bu çalýþma döneminde yasalaþacaðýný taahhüt etmiþtir. Þimdi de IMF'ye Bu ülkenin insanlarý olarak bu aþaðýlayýcý, bu küçük düþürücü durumu ve bu onursuzluðu hiçbir þekilde hak etmiyoruz. Bizler; "Herkese Saðlýk, Güvenli Gelecek" talepleriyle üç buçuk aydýr yürüttüðümüz etkinliklerle görüþlerimizi kamuoyu ve toplumla paylaþtýk. SSGSS Tasarýsý'nýn Meclis'te görüþüleceði önümüzdeki hafta da yapacaðýmýz kitlesel eylemlerle sadece örgütlü üyelerimizin deðil, bütün saðlýk ve sosyal güvenlik maðdurlarýnýn sesi olacaðýz. Emeðine, geleceðine, saðlýðýna ve onuruna sahip çýkan bütün emekçileri, bütün sendikalarý, bütün meslek örgütlerini, bütün toplumsal hareketleri, bütün siyasi partileri, bütün aydýnlarý ve bütün yurttaþlarýmýzý bizlere destek vererek kulaklarý IMF direktiflerinden baþka hiçbir þeyi duymayan, gözleri IMF'den gelecek kredilerden baþka hiçbir þeyi görmeyenlerin yüzlerine Türkiye'nin 830 milyon $ için bu onursuzluðu hak etmediðini haykýrmaya davet ediyoruz. DÝSK ÝSTANBUL ÞUBELERÝ TÜRK-ÝÞ ÝSTANBUL ÞUBELERÝ KESK ÝSTANBUL ÞUBELER PLATFORMU TMMOB ÝSTANBUL ÝL KOORDÝNASYON KURULU ÝSTANBUL TABÝP ODASI Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN 1 ÞUBAT 2006 GÜNÜ SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK VE GENEL SAÐLIK(SIZ)LIK SÝGORTASI YASA TASARILARINA KARÞI CERRAHPAÞA HASTANESÝNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI AKP Hükümeti IMFye verdiði Niyet Mektubuyla Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarýsýný 2006 Ocak ayý sonuna kadar, Sosyal Sigortalar Ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsýný da 2006 Þubat ayý ortasýna kadar yasalaþtýracaðýný taahhüt etti. Söz konusu kanun tasarýlarý emeklilik yaþýnýn dünyanýn hiçbir ülkesinde olmadýðý kadar yükseltilmesinden emekli maaþlarýnýn düþürülmesine; aylýk geliri 127 YTLnin üzerinde olan bütün vatandaþlardan zorunlu Genel $aðlýk $igortasý vergisi toplanmasýndan saðlýk hizmetlerinin piyasaya terk edilmesine kadar bir dizi hak kayýplarýný öngörüyor. Ýstanbuldaki emek örgütlerinin yöneticileri ve aktivistleri olarak; saðlýk ve sosyal güvenlik haklarýmýza yönelik bu saldýrýya karþý Herkese Saðlýk, Güvenli Gelecek Hakký talebiyle yürüteceðimiz birleþik mücadeleyi deðerlendirmek için 21 Ocak 2006 PetrolÝþ Genel Merkezi Toplantý Salonunda biraraya gelindi. Yaklaþýk 600 üyenin katýlýmýyla gerçekleþen toplantýda eylem takvimi ve içeriði planlandý. Bu Yasa Tasarýsýna karþý Emek Platformu Ýstanbul Bileþenleri olarak bir dizi eylem gerçekleþtirildi. 19 OCAK 2006 GÜNÜ SOSYAL GÜVEN(SÝZ)LÝK VE GENEL SAÐLIK(SIZ)LIK SÝGORTASI YASA TASARILARINA KARÞI GALATASARAY POSTANESÝ ÖNÜNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASININ ARDINDAN TAKSÝM MEYDANINA YAPILAN YÜRÜYÜÞ 18 Ocak 2006 günü Sosyal Güven(siz)lik ve Genel Saðlý(sýzlýk) Sigortasý Yasa Tasarýsýna karþý Ýstanbul Tabip Odasý, Ýstanbul Eczacý Odasý, Ýstanbul Diþ Hekimleri Odasý, KESK Ýstanbul Þubeler Platformu, TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu, TÜRK-ÝÞ Ýstanbul Þubeleri, Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasýnýn çaðrýsýyla 1500 kiþinin katýldýðý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý Galatasaray Postanesi önünde yapýldý. Taksime kadar yürünerek hazýrlanmýþ olan bildiriler daðýtýldý. - 4 Þubat 2006 günü Sosyal Güvensizlik ve Genel Saðlýksýzlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýna Karþý Kadýköy Ýskele Meydanýnda Kitlesel Basýn Açýklamasý yapýldý. - 21 Ocak 2006 günü Sosyal Güvensizlik ve Genel Saðlýksýzlýk Sigortasý Yasa Tasarýlarýna Karþý PetrolÝþ Toplantý Salonunda Bölge Toplantýsý yapýldý. - 18 Þubat 2006 Cumartesi günü Kartal ve Bakýrköy deki imza standlarýnýn açýlýþý kitlesel basýn açýklamalarýyla yapýldý. - 24-25-26 Þubat tarihlerinde Kartal, Bakýrköy, Mecidiyeköy, Gaziosmanpaþa ve Kadýköyde geniþ katýlýmlý bölgesel toplantýlar yapýldý - 24 Þubat-7 Mart 2006 tarihleri arasýnda Ýstanbulda 12 yerde standlar açýldý. Taksim ve Kartal Standlarýnýn sorumluluðunu TMMOB olarak üstlendik. 15 gün boyunca standlar açýk kaldý. - 27 Mart 2006 tarihinde referandum 2006 baþlýðýyla Ýstanbulda 27 yerde sandýklar açýldý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ ÝKKDAN Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ iKKDAN 27 Mart 2006 günü TMMOB Ýstanbul Birimleri Genel Kurullarýnýn ardýndan Yönetim Kurullarý ilk ortak toplantýlarýný gerçekleþtirdi. Toplantýya TMMOBye baðlý Ýstanbuldaki 21 birimden 86 Yönetim Kurulu Üyesi katýldý. Toplantýda TMMOB Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulunun 2004-2006 yýllarý arasýnda yapmýþ olduðu çalýþmalarýn özet sunumu ÝKK Sekreteri Meftun Gürdallar tarafýndan gerçekleþtirildi. Dönem boyunca 56 toplantý gerçekleþtiren kurulun destek verdiði çalýþmalar, toplumsal tepkinin ifade edildiði mitingler, basýn açýklamalarý, gündemle baðlantý olarak gerçekleþtirilen paneller, basýlmýþ olan yayýnlar, kent, ülke, meslek ve meslektaþ sorunlarýnýn tartýþýldýðý paneller, forumlar ve yapýlan diðer çalýþmalar kýsaca aktarýldý. Sunumunun ardýndan TMMOB Ýstanbul Birimlerini Baþkanlarý ve Yönetim Kurulu Üyeleri, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yeþil, EMO Ýst. Þb. Baþkaný Erol Celepsoy, Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýst. Þb. Baþkaný Cemal Gökçe, Mimarlar Odasý Ýst. Þb. Baþkaný Eyüp Muhcu, Makina Mühendisleri Odasý Ýst. Þb. Baþkaný Tevfik Peker, Þehir Plancýlarý Odasý Ýst. Þb. Baþkaný Ahmet Turgut, Maden Müh. Odasý Ýst. Þb. YK Üyesi Tayfun Mater, Kimya Müh. Odasý Ýstanbul Þb. YK Üyesi Haþmet Camcý, Jeoloji Müh. Odasý Ýstanbul Þb. YK Üyesi söz aldýlar. 2004-2006 döneminde yapýlan ÝKK Çalýþmalarýný deðerlendirip, yapýlmasý gereken çalýþmalar hakkýnda önerilerilerde bulundular. 27 Mart 2006 günü TMMOB Ýstanbul Birimleri Genel Kurullarýnýn ardýndan Yönetim Kurullarý ilk ortak toplantýlarýný gerçekleþtirdi. Toplantýya TMMOBye baðlý Ýstanbuldaki 21 birimden 86 Yönetim Kurulu Üyesi katýldý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN BASIN AÇIKLAMASI Ankara, 17 Mayýs 2006 BASINA VE KAMUOYUNA DANIÞTAYA YAPILAN SALDIRIYI LANETLÝYORUZ. Bugün Danýþtay 2.Dairesine yapýlan saldýrý ile uzun zamandan bu yana toplumda týrmandýrýlmaya çalýþýlan gerginlik, artýk cinayet giriþimine dönüþmüþtür. Danýþtaya yapýlan saldýrýyý þiddetle kýnýyoruz. Bu saldýrýnýn arkasýndaki nedenler bir an önce aydýnlatýlmalýdýr. Görevi gereði bu ve benzeri saldýrýlarýn nedenlerini çözmesi gerekip de gereðini yapmayanlar, bulunduklarý yerleri terk etmelidirler. Danýþtay 2.Dairesi üyelerine yapýlan saldýrý, sýradan ve adli bir olay deðildir. Toplumu korkutmayý, yýldýrmayý ve demokrasiden uzaklaþtýrmayý amaçlayan, demokratik kurumlarýn hedef alýndýðýný gösteren bir saldýrýdýr. Siyasal iktidara çaðrýmýz þudur: Danýþtay 2.Daire üyelerine yapýlan bu saldýrý, toplumun belleðinden kolay silinebilecek bir olay deðildir. Çünkü, yargý kararlarýný uygulamayan üst kamu görevlilerinin yargýlanmasýnýn önünü açan bu Daireye yapýlan saldýrýnýn amacý tarafýmýzdan kolayca anlaþýlabilecek bir durumdur. Bu nedenle, siyasal iktidar bu saldýrganýn arkasýndaki güçleri açýða çýkarmakla yükümlüdür. Ülkemizin refaha ve demokrasiye ihtiyacý vardýr. Üniversitelerde öðrencilere yapýlan saldýrýlar, Cumhuriyet Gazetesine atýlan bombalar, linç giriþimleri ve Danýþtaya yapýlan saldýrýnýn yaþamý kaosa sürükleme amacýný taþýdýðý açýktýr. Saldýrýlarýn aydýnlatýlmasý toplum için hayati önem arz etmektedir. Siyasal iktidar bu saldýrýyý aydýnlatmadýðý durumda baþta kendisi olmak üzere tüm toplum aðýr bedel ödeyecektir. Mehmet Soðancý TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN BASIN AÇIKLAMASI SÝYASAL ÝKTÝDARIN SAÐLIKTA DÖNÜÞÜM PROGRAMI SÖZÜ ÝLE HAZIRLADIÐI YASA TASARILARI KABUL EDÝLEMEZ ÞEKÝLDEDÝR. BÝZ SAÐLIKTA ve SOSYAL GÜVENLÝKTE GERÇEK REFORM ÝSTÝYORUZ. Saðlýk hizmetinden anýnda, eþit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her bir yurttaþýn en temel hakkýdýr. Bunun yerine getirilmesi ise devletin en temel görevidir. Ancak ülkemizdeki var olan sosyal güvenlik ve saðlýk sistemiyle, bu haktan her bir yurttaþýn eþit olarak yararlanabildiðini söylemek olanaklý deðildir. Çünkü, ülkemizde sosyal güvenlik özelde saðlýk hakkýna finansman sorunu olarak bakýldýðýndan halkýn saðlýk ihtiyacýna bütçeden uygun bir pay ayrýlmamaktadýr. Saðlýk bütçesinde yapýlan kýsýtlamalar ve sosyal güvenlik kuruluþlarýna yapýlan politik müdahalelerle, saðlýk hizmetleri adým adým zaten paralý hale getirilmiþtir. Ýþsizliðin yoðun olduðu ülkemizde nüfusun önemli bir bölümü saðlýk güvencesinden yoksundur. Pirim ödeyemeyen ve yeþil kart alamayan yurttaþlarýn hiçbir sosyal güvenlik ve saðlýk güvencesi bulunmamaktadýr. Bugün, gelir durumu ne olursa olsun her bir yurttaþýn doðumdan ölüme kadar gerek koruyucu saðlýk, gerekse tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anýnda ulaþabilmeleri ve eþit olarak yararlanabilmesinin önünün açýlmasý doðrultusunda gerçek bir reforma ihtiyaç olduðu açýktýr. TMMOB, herkese eþit, ücretsiz saðlýk hizmetinin saðlanmasý için sosyal güvenlik ve saðlýk sisteminde köklü deðiþikliklere ihtiyaç olduðunu sürekli dile getirmiþtir. Sosyal Güvenlik sisteminde gerçek bir reform yapýlmasý gerekirken, Siyasal Ýktidar, tam aksine sadece parasý olanýn saðlýk hizmetlerinden yararlanmasýný öngören, emeklilik hakkýný ortadan kaldýran Genel Saðlýk Sigortasý, Emeklilik Sigortasý, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Primsiz Ödemeler Kanunu adý altýnda dört tane tasarý hazýrlayarak Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulunun gündemine taþýmýþtýr. Bu yasa tasarýlarý, sosyal güvenlik konusunu bütçe üzerinde bir yük olarak gören ve Devletin bu alandan tamamen çekilmesini öngören bir yaklaþýmla hazýrlanmýþtýr. Bu yaklaþým, yasa tasarýlarýnýn temel felsefesini ortaya koyduðundan bu yasa tasarýlarýný bir reform olarak görmek olanaklý deðildir. Hükümetin Hazýrladýðý Sosyal Güvenlik Reformu Neler Getiriyor? 1.Saðlýk hak olmaktan çýkarýlýyor. AKP hükümeti, saðlýkta dönüþüm programý adý altýnda yasal düzenlemelerle saðlýk hizmetlerini tamamen paralý hale getirmek için saðlýk hakkýný sorgulamaktadýr. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsýnýn 27. maddesinde, Bu Kanun kapsamýndaki saðlýk yardýmlarýndan yararlanan sigortalý ve bakmakla yükümlü olduðu kiþiler saðlýklarýný korumaktan asli olarak sorumludur biçiminde yapýlan düzenleme, saðlýk hakkýný bir hak olarak görmeyen anlayýþýn ürünüdür. Saðlýðýný korumak bireye bir yükümlülük olarak getirildiði durumda bu yükümlülüðü yerine getirmeyen sorumludur anlayýþý, devletin en temel yükümlülüðünden vazgeçtiðinin ifadesidir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN Genel Saðlýk Sigortasý Kanun Tasarýsýnýn 1. maddesi, Bu kanunun amacý, tüm nüfusu kapsayan genel saðlýk sigortasýný kurmak, kiþileri saðlýk riskleri ve saðlýk harcamalarý yönünden güvence altýna almak üzere, ifadesinden sonra gelen saðlanacak saðlýk yardýmlarý, bu yardýmlardan yararlanma þartlarý, finansman ve saðlýk yardýmlarýný karþýlama konusundaki düzenlemeler, saðlýk hakkýný hak olmaktan çýkaran düzenlemelerdir. Hastalýk sigortasýndan yapýlan tüm saðlýk yardýmlarý, mal ve hizmet biçiminde görünüm kazanan nesnel yardýmlardýr. Bunlarýn para olarak karþýlýklarýnýn istenmesi olanaklý deðilken, yeni tasarý, sigortalýlara her evrede katýlým payýný zorunlu kýlmaktadýr. Þu an yürürlükteki Sosyal Sigortalar Kanunun 33. maddesi gereðince ayakta yapýlan tedavilerde ilaç bedelinin %20si sigortalýya ödettirilirken, Tasarýnýn 16. maddesi bu oraný %50ye kadar yükseltmektedir. Bu katýlým payýný belirleyecek objektif bir kriter de bulunmamaktadýr. Asgari ücret düzeyinde bir katýlým payý öngören Kanun tasarýsýnýn saðlýk hakkýna bir hak olarak bakmadýðýnýn somut ifadesidir. Yine Tasarýnýn 17. maddesi saðlýk yardýmlarýndan yararlanabilmek için bir sevk zinciri öngörmektedir. Aile hekimliðini birinci basamak olarak niteleyen yasa tasarýsý, bu basamaðý atlayarak saðlýk yardýmlarýndan yararlanýlmasý durumunda saðlýk giderlerini sigortalýdan tahsil etmektedir. Saðlýk hizmeti, yardým deðil, hak anlayýþý ile sunulmasý gereken bir hizmettir. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa tasarýsý, saðlýk hakký yerine kýsmi bir saðlýk yardýmý öngördüðünden sosyal devlet felsefesine aykýrýdýr. 2. Hastaya müþteri yaklaþýmý getiriliyor. Saðlýk hizmetlerinin finansmanýna iliþkin tüm ülkelerde uygulanan birkaç yöntem vardýr. Ya özel sigorta sistemlerini, ya kamu sigortacýlýðýný önereceksiniz ya da genel vergilerle çözümlenecek. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa tasarýsý, aslýnda bir yanýyla son derece yetersiz, minimum kamu sigortacýlýðýný getirirken, özel sigortacýlýðýn da önünü açan bir sistemdir. Genel Saðlýk Sigortasýnýn temel mantýðýnda saðlýk bir hak anlayýþýyla ele alýnmadýðýndan, saðlýk hizmetinin bunu tüketen müþteriler tarafýndan ödenmesi gerekliliði vardýr. Böylece de ödeme süresince yerine getirilen bir hizmet olarak deðerlendirilmekte, bir tüketim malzemesi olarak görülmektedir. Genel Saðlýk Sigortasý ile saðlýk hizmetinin satýn alma sözleþmeleri yoluyla yürütülecek, saðlýk bütünüyle alýnýp-satýlan bir ticari bir iþleme dönüþtürülecektedir. Saðlýðýn yani yaþamýn ticari bir anlayýþa indirilip kar amaçlý saðlýk iþletmeleri aracýlýyla yürütülmesi son derecede tehlikeli ve suistimallere açýktýr. Tasarý bu haliyle yasalaþýrsa saðlýk hizmetleri, piyasanýn kaosuna teslim edilecektir. 3. Genel Saðlýk Sigortasý ile nasýl bir sigortacýlýk getirilmektedir? Saðlýk sigortasýnda, saðlýk hizmetinden yararlananlara çeþitli paketler öngörülmektedir. Ne kadar ödemede bulunabilirseniz, yararlanacaðýnýz hizmet o kadar zengin, ne kadar az öderseniz o kadar dar kapsamlýdýr. Yasa tasarýsý, saðlýðý bir hak olmaktan çýkarýp, yararlananlarý müþteri olarak gördüðünden, saðlýk hizmeti, piyasanýn herhangi bir unsuru haline dönüþmekte ve doðal olarak bunun sonucu o piyasanýn mekanizmalarýna, kar anlayýþýna, tabii olacaktýr. Genel Saðlýk Sigortasý adý altýna tartýþýlan mesele aslýnda salt bir sigortafinansman tartýþmasý deðildir. Ayný zamanda saðlýk hizmetinin nasýl organize edileceðini, bu organizasyonda Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN saðlýk hizmetinin nasýl, kimlerce verileceðini ve hekimin, saðlýk personelinin hangi niteliklerle eðitileceðini içeren bir sistem getirilmektedir. 4. Genel Saðlýk Sigortasýndaki Prim Sistemi neyi getiriyor? Ülkemizdeki saðlýk hizmetleri Emekli Sandýðý, SSK, Bað-Kur ve Yeþil Kart aracýlýðýyla, kiþisel prim ve devlet katkýlarýyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalýdýr. Karma sistemdeki sosyal güvenlik kuruluþlarýna devletin yapmasý gereken ödemeler sosyal güvenlik kuruluþlarýnýn açýðý, dahasý bütçenin kara deliði olarak ifade edilmektedir. IMFnin AKP hükümeti ile yapacaðý 3 yýllýk anlaþmanýn temel þartlarýndan birisi bütçede açýk, hatta kara delik olarak tanýmlanan sosyal güvenlik harcamalarýnýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Yani devletin vatandaþýna karþý yapmakla yükümlü olduðu görevlerinden kendisini kurtarmasý, dahasý da kendi görevini vatandaþýn sýrtýna yýkmaktadýr. Hasta olan öder mantýðý doðrultusunda Asgari yaþam standardýnýn üzerinde olan herkes primli sisteme geçmek zorundadýr. Nedir asgari yaþam standardý? Genel Saðlýk Sigortasý Yasa taslaðýnda bu açýk ifade edilmiyor. Ancak bunun asgari ücretin 1/3 kadar, yani yaklaþýk ayda 120 milyondan fazla kazancý olanlarý kapsadýðý düþünülmektedir. Herkes zorunlu olarak prim ödeyecektir. AKP hükümeti eliyle daha da kararlýlýkla uygulanan IMF politikalarý sonucunda - asgari ücretin düþük olarak belirlenmesi, emekli ücretlerinin, tarýmda taban fiyatlarýnýn düþük tutulmasýna baðlý olarak asgari ücretliler, çiftçiler, emekliler yoksullaþtýrýlmýþtýr. Bunun sonucu toplumda yoksulluk hem yaygýnlaþmýþ hem de daha da derinleþmiþ dolayýsýyla da hastalanma, saðlýk hizmeti alma sýklýðý daha da artmýþtýr. Saðlýk hizmetine daha çok ve sýk ihtiyaç duyan az gelirlilerden, yoksullardan, yýllýk saðlýk hizmeti alma sýklýðýna göre prim ödeme oranlarý her yýl yeniden belirlenecektir. Ayrýca yoksullarýn yararlandýðý yeþil kart sahiplerinden bazýlarýnýn bu haktan haksýz olarak yararlanmasý örneklenerek, yeþil kartlarýn önemli bir kýsmý prim ödeme zorunda olanlar kategorisine sokulacaktýr. Yeþil kartýn iptali ve yeniden taraflý bir þekilde daðýtýlmasý gerçekleþtirilecektir. Þu anda yeþil kartlý 13 milyon kiþi pratik olarak çok daha aþaðýlara çekilerek devlet yoksullar üzerinden tasarrufa gitmiþ olacaktýr. 5. Genel Saðlýk Sigortasý daha fazla ödeme daha az saðlýk hizmeti demektir. Genel Saðlýk Sigortasýna ödenen saðlýk primleri ile ancak Genel Saðlýk Kurumunca belirlenmiþ bazý saðlýk hizmeti için ödeme yapýlacaktýr. Masraflý olduðu için sigortayý zarara sokmayacak bazý koruyucu saðlýk hizmetleri ile bazý hastalýklarýn, bazý ameliyatlarýn, bazý tahlil ve tetkiklerin karþýlanacaðý minimum hizmet temelli bir sistem getirilmektedir. Þu anda neleri, yani hangi hastalýklarý kapsayacaðýný bilmediðimiz bir düzenleme öngörülmektedir. Ancak dünya örneklerinden bildiðimiz gibi, ekonomik gerekçelerle daraltýlmýþ hizmet sunumu anlayýþý zaman içinde yine ekonomik gerekçelerle üstlenilen hizmetlerin daha da daraltýlabileceði öngörüsü üzerine kurulmaktadýr. Kalp hastalarý, kanser hastalarý, diyaliz hastalarý, diyabet hastalarý gibi sürekli tedavi gören ve tedavi masraflarý fazla olan hastalýklar kapsam dýþý tutularak, bunlar için tamamlayýcý sigortacýlýk getirilecektir. Böylece ancak tamamlayýcý sigortasý olanlarýn bir süre için güvencesi olacaktýr. Ancak özel tamamlayýcý sigortalar bu tür Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN hastalara yapýlacak ödemelerin yüksekliði nedeniyle bu masraflý hastalarýn primlerini çok yükseltecekler yada tamamlayýcý sigortaya bile kabul etmeyebileceklerdir. Kýsacasý tamamen kiþisel ekonomik güce cevap verecek, bir saðlýk hizmeti anlayýþýnýn egemen olacaðý, yaþamýný devam ettirme talebinin serbestçe pazarlanacaðý bir düzen oluþturulmaktadýr. Belirlenen bu minimum hizmetin üzerinde ve daha kapsamlý saðlýk hizmetine gereksinimi olanlara tamamlayýcý sigorta öngörülmektedir. Bu durum gelir düzeyleri birbirinden farklý olan toplumsal kesimler arasýndaki eþitsizlikleri daha da pekiþtirecektir. Kýsaca zaten saðlýkta varolan eþitsizliklerin artarak ve derinleþerek sürdürülmesi tercih edilmektedir. 6- Katký Payý adý altýnda cepten ödeme yapma zorunluluðu getiriyor. Genel Saðlýk Sigortasý ile birlikte, sigortalý kiþilerin bu gün sadece ilaç alýrken verdiði katký payýný anlayýþý artýk, sadece ilaçta deðil, hekim muayenesi, tahlil ve tetkikler ile ayaktan tedavi giderleri için de yapýlacaktýr. Katký payýnýn, saðlýk hizmetinin sunumu esnasýnda peþin olarak alýnmasý ön görülmektedir. Bu katký payý bu gün sadece ilaçta %20 olarak ödenirken, GSS ile birlikte bu oran %50ye kadar ulaþacaktýr. Asgari ücretin son derece düþük olarak belirlendiði günümüzde,asgari ücretle çalýþan düþük gelirli iþçiler, ilaç için gereken %20 katký payýný dahi ödemekte zorlanýrken, hatta ilaç alýmýndan vazgeçmek zorunda kalýrken, bu katký payýný yükseltmek ve yaygýnlaþtýrmak asgari ücret alan milyonlarca kiþinin saðlýk hizmetine ulaþýmýný ortadan kaldýrabilecektir. Kýsaca sigortalý olmak saðlýk hizmeti almanýn hiçbir þekilde garantisini oluþturmamaktadýr. Eðer katký payýný anýnda peþin olarak ödeme olanaðý yoksa bir saðlýk kuruluþundan içeri girmek mümkün olamayacaktýr. Yeni tasarý ile saðlýk kuruluþunda rehin kalmalar, senet vermelerde rekorlara ulaþýlabilecektir. 7. Yasa tasarýlarý yürütmeye geniþ yetki vermektedir. Genel Saðlýk Sigortasý Yasa tasarýsýnýn her maddesi ya bir ya da iki uygulama yönetmeliði öngörmektedir. Tasarýnýn 8. maddesinde, Bedeli ödenecek her türlü saðlýk yardýmlarýnýn cins ve miktarý, kullaným süreleri Kurumca belirlenir ve tebliðlerle duyurulur denilmektedir. Yine ayný maddenin son fýkrasý, Kurumun kullanacaðý yetkilerin uygulama ve kriterleri ile diðer hususlar yönetmeliklerle belirlenir þeklindedir.Yurtdýþý tedavilerde,acil týbbi müdahaleyi gerektiren durumlar, sevk zincirine iliþkin uygulama esaslarý, saðlýk yardýmlarýný fiyatlandýrma, saðlýk hizmeti satýn alma sözleþmelerinin hazýrlama ve ödenmesi, gibi durumlar hep yönetmelik düzenlemesine býrakýlmýþtýr. Yönetmelik düzenlemesine býrakýlmayan ve Kurumca belirlenir gibi ifadelerde ise idarecilere geniþ takdir hakký tanýndýðý görülmektedir. Örneðin, saðlýk giderlerine %0-%50 arasýnda katýlým payýný takdir hakký, hekimin tavsiyesine uymama iddiasýnda bu sorumluluða aykýrý davranýldýðýný kanýtlayacak ve %50 oranýnda masraf ödenmesine karar verecek makam somut olarak düzenlenmemiþtir. Ýdareye uygulama ve esaslarýn belirlenmesi konusunda geniþ takdir hakký verilmesi, hukuk devleti ilkesiyle çeliþmektedir. Ayný zamanda Ýdarenin yasallýðý ilkesine de aykýrýdýr. 8. Saðlýk çalýþanlarýnýn iþ güvencesi ortadan kalkýyor. Ýnsanlara saðlýk hizmetini verebildikleri para ölçüsünde saðlýk iþletmeleri olarak tanýmlanan þirket ve kuruluþlarla Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN ticari iliþki saðlanmasýný öngörmektedir. Bu saðlýk iþletmeleri de doðal olarak karýný artýrmak için giderleri azaltacak, gelirleri yükseltecek bir çalýþmayý esas alacaktýr. Baþta hekimler olmak üzere burada çalýþan tüm saðlýk çalýþanlarý taþeron usulü veya sözleþmeli personel olacak, iþ güvencesi kalmayacaktýr. Hekimler, iþini kaybetmemek için de mesleki bilgisini hastanýn yararýndan çok saðlýk iþletmesinin daha fazla kar etmesi amacýyla kullanmak talepleriyle karþý karþýya kalabilecektir. Gereksiz týbbi giriþimler, tahlil ve incelemeler için baský ortamý oluþturulabilecektir. Saðlýk çalýþanlarý, iþ mi, etik kurallar mý ikilemiyle karþý karþýya býrakýlmaktadýr. 9. Saðlýkta Dönüþüm Programýsöylemi ile kamuoyu yanýltýlýyor . Kamuoyu yanýltýlýyor. Biz bütün Sosyal Güvenlik Kurumlarýný tek çatý altýnda toplayacaðýz ve herkese eþit saðlýk hizmeti sunacaðýz söylemiyle, tek çatý altýnda eþitlemeyi saðlýkta en az hizmet sunumu ve emeklilikte de yüksek emeklilik yaþý, artan gün sayýsý, düþük emeklilik aylýðý üzerinden yapýlmaktadýr. Ülkemizin zenginliðinin deðil yoksulluðunun yoksul ve az gelirliler arasýnda paylaþtýrýldýðý bir sistem getirilmektedir. 10. Eþitsizlik yasal güvence altýna alýnýyor. Sosyal devletin sosyal olma vasfý zayýflatýldý, tahrip edildi. Þimdi de bütünüyle ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlýyor. Saðlýk olsun, sosyal güvenliðin diðer unsurlarý, emeklilik vb olsun, bunlar bir toplumun ortak sorunu olmaktan çýkarýlýyor. Bütünüyle piyasanýn vahþi ortamýna terk ediliyor. Ayakta durabilenin maddi gücü, yani parasý olanlarýn- saðlýk hizmetine ulaþabilecekleri, emekliliðinde de kendisini güvence altýna alabileceði bir sistem kuruluyor. Türkiyede var olan eþitsizlikler göz önüne alýndýðýnda, bu eþitsizliklerin giderilmesi yerine eþitsizlikler meþrulaþtýrýlýyor. 11. Mezarda emeklilik getiriliyor. Saðlýk ve emeklilik sistemlerinin ayrýþmasýný zorunlu kýlan bu düzenlemeyle, emeklilik sistemi yeniden ele alýnmaktadýr. Bu alanda yapýlmak istenen de, emeklilik yaþýnýn 70 yaþa, prim gün sayýsýnýn da 9 000 güne çýkartýlmasýdýr. Emeklilik aylýk baðlama oraný ise %70lerden % 35e düþürülmektedir. Ayrýca da, malullük ve ölüm aylýðý hak edebilmek de zorlaþtýrýlýyor. Kýsacasý kazanýlmýþ haklarý budayarak emeklilik fonlarýnýn sermaye piyasalarýna aktarýmý için gerekli düzenlemenin yapýlmasý amaçlanmaktadýr. Ülkemizdeki yoksulluk, iþsizlik vb. insan yaþam süresini doðrudan etkileyen olumsuz koþullar nedeniyle emeklilik yaþýný artýrmayý gerektirecek bir ömür düzeyi Türkiyede geçerli deðildir. Kaldý ki, iþ güvencesinin olmadýðý ülkemizde hiç kimsenin öngörülen pirim gün sayýsýný doldurmasý olanaklý deðildir. Bu düzenleme ile emekli olabilmek çalýþanlar için bir hayal olmaktan öte bir anlam taþýmamaktadýr. SONUÇ OLARAK: Çocuklarýmýz ÝMF ve Dünya Bankasýna borçlu olarak doðmaktadýr. Bu yasa tasarýlarý ile borçlu olarak doðan çocuklarýmýzýn çalýþarak emekli olmasý ise hayaldir. IMF ve Dünya Bankasýnýn programýný hayata geçirmek için çocuklarýmýzýn hayatýndan tasarruf yapýlmaya çalýþýlmaktadýr. Çocuklarýmýza onurlu ve saðlýklý bir ortamda yaþanabilir bir ülke býrakmak IMFye olan borçla kýyaslanamayacak kadar kutsal ve asla vazgeçemeyeceðimiz bir görevdir. Sosyal güvenlik hakký temel bir insan hakký olup, yaþama hakký ile sýký sýkýya baðlýdýr. Bu nedenle, siyasal Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN iktidar bu hakkýn özüne aykýrý düzenlemeler içeren yasa tasarýlarýný geri çekmeli ve Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulunun ülkemiz gerçeðine uygun sosyal güvenlik alanýnda önerdiði köklü deðiþiklikleri içeren yasal düzenlemelerin önünü açmalýdýr. Mehmet SOÐANCI TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN BASIN AÇIKLAMASI Bir grup emek ve meslek örgütü ile demokratik kitle örgütü tarafýndan oluþturulan Nükleer Karþýtý Platform, Çernobil Nükleer Santralý'nda meydana gelen kazanýn 20. yýlýnda basýn açýklamasý yaptý. Aþaðýda basýn açýklamasýný yayýnlýyoruz: TÜRKÝYE'NÝN NÜKLEER ÇÖPLÜK OLMASINA ÝZÝN VERMEYECEÐÝZ! Bugün Çernobil Nükleer Santralý'nda meydana gelen kazanýn 20. yýldönümü. 26 Nisan 1986'da meydana gelen kaza ile yaþamýný yitiren insanlar, kullanýlamayan binlerce kilometre tarým alanlarý, kirlenen yeraltý sularý ve sonuçlarý uzun yýllara yayýlmýþ bir yaþam. Çernobil faciasýnýn ardýndan yayýnlanan 5 bin civarýndaki týbbi araþtýrmada kazadan sonra bölgedeki kanser oranýnýn 20 kat, sakat bebek doðumlarýnýn 2.5 kat, tüberküloz hastalýðýna yakalana sýklýðýnýn ise 10 kat arttýðý belirtiliyor. Kazanýn ardýndan geçen 20 yýllýk süre içinde bölgede yaþayan insanlarýn vücutlarýnda hücre ölümü, baðýþýklýk sisteminde yetersizlikler ve genetik yapýnýn bozulmasý ile orantýlý olarak kanser oluþumunun hýzlandýðý araþtýrma sonuçlarý olarak dünya kamuoyuna yansýdý. Tüm dünya bu kaza ile birlikte nükleer enerji santrallarýný yeniden sorgularken, birçok ülkede mevcut santrallarýn kapatýlmasý ve yeni nükleer enerji santralý yapýlmamasý yönünde kararlar alýnýrken, AKP Hükümeti gerçekleri yansýtmayan talep tahminlerine dayanarak yarattýðý enerjide kriz senaryolarýyla nükleer santrallarý bu topluma dayatmaktadýr. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan'ýn Sinop'ta 1800 megavatlýk bir santral kurulacaðýný açýklamasý ve Enerji Bakaný Hilmi Güler'in þirketlerle/lobilerle görüþmeye baþlamasý, bilimsel veriler ve toplumsal duyarlýlýklarla biraraya gelen biz meslek odalarý, sendikalar ve duyarlý demokratik kitle örgütlerini üzerimize düþen sorumluluðun gereði olarak tavýr almaya zorlamýþtýr. Nükleer santral kurulmasý çabalarý, yaratýlan tek yanlý bilgilendirme ve kandýrmaca ortamý içerisinde bir oldu-bitti anlayýþý içerisinde kabul ettirilmeye çalýþýlmaktadýr. NÜKLEER SANTRAL ÝSTEMÝYORUZ! AKP Hükümeti'nin nükleer santral kurulmasý için öne sürdüðü "gerekçelerin" hiçbiri doðru ve kabul edilebilir deðildir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye'de özellikle son 20 yýlda, ülke çýkarlarý doðrultusunda enerji sektörü karar-destek sistemleri oluþturulmayarak, rant üzerine kurulu kýsa vadeli enerji yatýrýmlarý desteklenerek, rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneþ gibi yenilenebilir ve temiz enerji seçenekleri görmezden gelinmiþtir. Ayrýca ülkemiz su potansiyeli açýsýndan çok þanslýdýr ve 2005 yýlý itibariyle sadece yüzde Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN 2 5 . 1 ' l i k b i r k ý s m ý d e ð e r l e n d i r i l m e k t e d i r. Ülkemizde enerji tasarrufu ve verimliliði konularýnda da ciddi bir çalýþma ve organizasyon eksikliði vardýr. Bilimsel çalýþmalar göstermiþtir ki, ülkedeki yüzde 30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yüzde 15'lik bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, sadece bilinçlenme ve planlama ile kazanýlabilecek bir haldedir. Bunun yanýnda, resmi rakamlara göre elektrik daðýtým þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný yüzde 20'leri bulmaktadýr. Bu hükümet, aynen kendinden önceki hükümetler gibi, özelleþtirme politikalarý ile enerji sistemlerini piyasanýn insafýna býrakmýþtýr. Bütün bu kaynaklar dikkate alýndýðýnda ve gerekli yatýrýmlar yapýldýðýnda görülecektir ki, merkezi planlama ve kamusal bir anlayýþla oluþturulmuþ bir enerji politikasý ile bu ülke hiçbir zaman enerjisiz kalmaz. Öz kaynaklar açýsýndan elektrik enerjisi potansiyelimiz, 115-120 bin megavat kurulu güç ile üretilebilecek olan 482 ile 569 milyar kilovatsaattir. Türkiye'nin kendi potansiyelini deðerlendirmesi durumunda bile önümüzdeki 30 yýllýk sürecin talebini karþýlayabilecek kaynaðý mevcuttur. Nükleer santrallar ayný zamanda temiz ve güvenilir bir enerji kaynaðý da deðildir. Dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallarýn en önemli sorunlarýndan biri olan radyoaktif atýklar, çözümsüz ve yalnýzca bugünü deðil, geleceðimizi de tehdit altýnda býrakacaktýr. Henüz dünyanýn hiçbir bölgesinde, nükleer atýklarýn saklanmasý için lisanslý, son depolama alaný bulunmamaktadýr. Bu atýklarýn getireceði milyarlarca dolarlýk ek maliyetler, nükleer santral taraftarlarýnca hiç dile getirilmemektedir. Sadece Çernobil'de deðil, Japonya'da da son 9 yýlda meydana gelen kazalar, nükleer santrallarýn güvenlik sorununun "eski teknoloji" masalýyla açýklanamayacaðýnýn en açýk göstergesidir. Çernobil nükleer santralýnda yaþanan facianýn 20. yýldönümünde AKP Hükümeti'ni bir kez daha uyarýyoruz: Nükleer lobinin dayatmalarý ile ülkemiz insaný ve yaþam alanlarýmýzýn tehdit altýnda býrakýlmasýna sessiz kalmayacaðýz. AKP Hükümeti'ni, nükleer maceradan bir an önce vazgeçerek, insan ve doðaya duyarlý temiz enerji kaynaklarýna yönelmeye, ülkenin öz kaynaklarýný kamusal bir hizmet anlayýþý ile planlama kavramý içinde deðerlendirmeye ve özelleþtirme uygulamalarýna derhal son vermeye çaðýrýyoruz. Nükleer enerji dünyada terk edilmektedir ve Türkiye'nin nükleer enerjiye ihtiyacý yoktur.Bu tamamen nükleer lobilerin daralan pazarlarýna yer açmak ve atýklarýna depo bulmak ihtiyacýndan kaynaklanmaktadýr.Türkiye'yi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer lobilerin pazarýçöplüðü yapmaya kimsenin hakký yoktur. Nükleer santrallar ucuz bir enerji kaynaðý deðildir. Hem kurulum, hem üretim-iþletim, hem de güvenlik maliyetleri çok yüksektir. 3540 yýllýk ekonomik ömürleri içinde sýkça arýza yapmaktadýrlar. Uzun (ortalama 15 yýl) yapým süreleri göz önüne alýndýðýnda acil bir enerji ihtiyacýna çözüm olamazlar. NE SÝNOP'TA NE DE ÜLKEMÝZÝN HERHANGÝ BÝR YERÝNDE NÜKLEER SANTRAL ÝSTEMÝYORUZ! NÜKLEER KARÞITI PLATFORM SEKRETERYASI ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN TMMOB adýna Elektrik Mühendisleri Odasýnca organize edilen 5. Enerji Sempozyumu 21-23 Aralýk 2005 tarihleri arasýnda Ankarada yapýldý. Küreselleþmenin Enerji Sektöründe Yapýsal Deðiþim Programý ve Enerji Politikalarý ana baþlýðý altýnda üç günlük sürede dünyadaki geliþmeleri de dikkate alarak Türkiyenin enerji politikalarý tartýþýldý. Küresel sermayenin açýk, tek pazar hedefiyle örtüþen, sadece sermayenin deðil bir anlamda hukukun da küreselleþtiði ve yine ulusal yürütmenin dýþýnda özerk kurullarca þekillendirilen bir küresel enerji politikasýna entegre olmaya çalýþan garabet bir enerji piyasasý Bir yandan iktidarý bir yaðmalama aracý gibi görüp ülke varlýklarýný talan eden siyasiler, diðer yandan siyasilerle iç içe bu talana ortak olan sermaye sahipleri ve bu ikili yapýnýn deðirmenine su taþýyan bürokratteknokrat-medya-akademisyen ayaðý.. Ýþte bu üçlü sac ayaðý üzerinde oturtulmaya çalýþýlan dünü karanlýk, geleceði bulanýk enerji politikalarý. Bu resmini çizmeye çalýþtýðýmýz enerji gerçeði sempozyumu içerisinde deðerlendirilirken ülke potansiyeli de ortaya konarak geleceði net görebilme, net kýlabilme açýsýndan sunulan her bildirinin ayrý bir önemi vardý. Açýlýþ bildirisi olarak Steve Thomasýn hazýrlayýp sunduðu AB Gaz ve Elektrik Direktifleri baþlýklý bildiri bir taraftan AB enerji piyasalarýnýn oluþumunu direktiflerle birlikte anlatýrken, diðer taraftan da enerji alanýndaki serbestleþme ve özelleþtirmelerin sonuçlarýna vurgu yapmakta idi. Özellikle küçük tüketici için fiyatlardaki artýþ, istihdamda yaþanan sorunlar ve tekelleþme olgusu üzerinde durulmasý gereken bölümlerdi. Bir diðer deyiþle David Hall bize perþembenin geliþini çarþambadan göstermiþti. Geliþmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye için enerji tüketimi, dünya ortalamalarý üzerinde bir artýþ trendi izleyeceði görüntüsünü vermektedir. Sýnýrlý kaynaklara sahip olan Dünyamýz, sýnýrsýz büyüme hedefi güden ve doðal döngülere ters düþen endüstriyel etkinlikler nedeniyle bir ekolojik yok oluþa sürüklenmektedir.Yaþam zincirinin son halkasýný oluþturan insan dahil, tüm canlý ve cansýz doða büyük bir kirlenme ve bozulma sürecini yaþamaktadýr. Bir yandan sýnýrlý kaynaklarý, tehlikeli atýklar üreterek, büyük bir hýzla ve verimsizce tüketirken, bir yandan da nükleer tehlike ve küresel iklim felaketleri gibi tehditler oluþturulan geleneksel enerji teknolojileri, bu vahim tabloda yerini alýrken, enerji verimliliði ve doðayla uyumlu, sonsuz yenilenebilir enerji kaynaklarý ise bu süreçte bir umut olarak ortaya çýkmaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN Bu sistemler, dünyanýn bir çok ülkesinde yapýldýðý gibi Türkiyede de resmi planlama ve somut hedeflerle desteklenmek zorundadýr. Bir yandan; Dünya Bankasýnýn dayattýðý yapýsal uyum düzenlemeleri ile bölgedeki enerji kaynaklarýnýn yakýnlýk, diðer yandan AB ile iliþkiler, enerji sektöründe uluslararasý unsurlarýn aðýrlýðýný arttýrýrken, bu dýþ faktörler karþýsýnda ulusal ihtiyaçlarý öne çýkan politika ve programlar daha da önem kazanmaktadýr. Türkiyede enerji sektöründe enerji kaynaklarý, finansman, teknoloji alanlarýnda zaten var olan baðýmlýlýk iliþkileri yeni gündeme gelen düzenlemelerle niteliksel bir dönüþüm geçirecek doðrudan ulus ötesi þirketlere ve tekellere baðýmlýlýk haline gelme riski ile karþý karþýyadýr.Yap-Ýþlet-Devret ve Yap-Ýþlet gibi finansman modelleri ve iþletme hakký devriyle yapýlan özelleþtirmeler ve tahkim yasalarýyla, bir kamu hizmeti olan enerji alaný Danýþtayýn, ulusal yargýnýn denetimi dýþýna çýkarýlmýþ, çok uluslu þirketlerin insafýna terk edilmiþtir. Kongre kapsamýnda sunulan bildiriler, yapýlan tartýþmalar ve gerçekleþen paneller sonunda tespit edilen sonuç ve öneriler þunlardýr: Görünen o ki; geçmiþte ve günümüzde yaþananlardan ders çýkartmak, merkezi ve stratejik bir planlama ile geleceði kurgulamak gerekmektedir. Ülkenin enerji konusunda geleceði; günü ve kendini kurtarma peþinde olan siyasi karar vericilere, kendini doðasý gereði küresel sermayenin uygulayýcýsý olarak gören EPDK yöneticilerine, sadece kendi çýkarlarý penceresinden bakan belirli enerji kaynaklarý üzerinde örgütlenen üretici derneklerine, OSB Yöneticilerine, nükleer lobilere býrakýlmayacak derecede önem arz etmektedir. Kamunun sanayi ,ekonomi, ulaþým, tarým, çevre, dýþiþleri birimleri ile üniversitelerin ilgili birimleri, elbetteki TMMOB baþta olmak üzere demokratik kitle örgütleri ve emek örgütleri ile bir araya gelerek IMF, DB gibi küresel sermaye kurumlarý dýþýnda(her bakýmdan) ülkeye özgün, ülke koþullarýný gören bir noktadan bakýþla merkezi ve stratejik bir planlamaya gidilmelidir. Bu planlama üretim sürecinden daðýtým sürecine kadar süreklilik ve bütünlük göstermeli ve kamu eliyle doðal tekel yapýsý içinde deðerlendirilmelidir. Ve yine bu plan ve p rogram gelecek hükümetleri de baðlamalýdýr. Kömür ve petrol aramalarýna önem verilmeli, kaynak ayrýlmalýdýr. Enerji kaynaklarýna yönelik Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ TMMOBDEN potansiyelimiz gerçekçi bir yaklaþýmla ortaya konulmalýdýr. Jeotermal potansiyelimiz özellikle sanayi, konut, tarým ve turizmde ýsýl deðer bakýmýndan ivedilikle deðerlendirilmelidir. Talep tahminleri geliþmiþ ülkelerin modellerine göre deðil ülkemiz özgün koþullarýna göre geliþtirilecek modellere göre yapýlmalýdýr. Rüzgar, biomas-biokütle ve güneþe yönelik gelecek kurgusu mutlaka yapýlmalý, toplam elektrik enerjisi içindeki paylarý süreç içerisinde arttýrýlmalýdýr. Özellikle 2030lu yýllar ve sonrasý için önem kazanacak olan güneþ enerjisine yönelik þimdiden bütçeden AR-GE çalýþmalarý için pay ayrýlmalýdýr. Yýllar itibariyle ithal enerji kaynaklarýna baðýmlýlýk aþaðý çekilmeli, yeni doðalgaz kontratlarý yapýlmamalýdýr. uygulanmasý, denetlenmesi ve çevrenin korunmasý katýlýmcýðý teþvik eden þeffaf yönetimler gerektirmektedir. Teknik ve ekonomik fizibilite, çevre etki deðerlendirme, teknoloji seçimi, yatýrým, iþletme aþamalarý ve tüketici bilincinin yükseltilmesi için her seviyede kadrolarýn yetiþtirilmesi ve sürekli eðitimi þarttýr. Çevre koruma ve enerji tasarrufu bilinci geliþtirme amaçlý araþtýrmageliþtirme çalýþmalarýna aðýrlýk verilmelidir. Enerji Sempozyumunun bu saptamalar, bu talep ve öngörülerle kamuoyunda gerektiði yeri almýþ olduðu inancýndayýz. 6. Enerji Sempozyumunun yine bu talep ve öngörüler doðrultusunda enerji alanýnda olumlu adýmlarýn atýlmýþ olduðu bir ortamda gerçekleþmesi umuduyla Verimlilik, etkin kullaným ve tasarruf enerji projeksiyonlarý içerisinde yer almamalýdýr. Kayýp kaçaklar OECD ortalamalarýna çekilmelidir. Özkaynaklarýn (finansman kaynaklarý ve rezervler) en iyi þekilde deðerlendirilmesi temel kriter alýnarak, ülke düzerinde enerjinin öncelik ve gereksinimlerinin tartýþýlýp, Ulusal enerji plan ve politikalarý belirlenmelidir. Konuyla ilgili tüm taraflarýn temsil edildiði Ulusal enerji yapýlanmasý oluþturulmalýdýr. Enerji üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Ülkemizde güneþ, rüzgar, jeotermal, biogaz, biokütle, hidrojen vd enerji kaynaklarýnýn, þu an yeterince deðerlendirilemeyen mevcut potansiyelleri, verimli bir þekilde deðerlendirilmeli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn desteklenmesi için yerel düzenlemeler bir an önce yaþama geçirilmelidir. Bu a l a n d a u l u s a l t e k n o l o j i o l u þ t u r u l m a l ý d ý r. Tüketim ve üretim projeksiyonlarý saðlýklý saptanmalý ve nesnel ölçütlerle modeller geliþtirilmelidir. Enerji güvenliðini saðlayacak politikalarýn geliþtirilerek Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA: ENERJÝ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Murat SOYDAN - Derya KOÇOÐLU Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi Üyesi Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Sekreter Üyesi Enerji Yollarý Kapýþmasý, Ortadoðu ve Hazar Enerji, yüzyýlý aþkýn bir süredir olduðu gibi önümüzdeki onyýllarda da emperyalist rekabet ve hegemonya kapýþmasýnda temel unsur olacaktýr. Yüzyýl kadar önce kömür ve petrol, günümüzde petrol ve doðalgaz enerji kaynaklarý üzerinde en fazla egemenlik kurmuþ sermaye güçlerinin kapýþmalarý savaþlara yol açmaktadýr. Tarih boyunca hammadde kaynaklarýný elinde tutma yarýþýný sürdüren sermaye güçlerinin savaþlara yol açan bu iradesi silah üretimini de içine almýþtýr. Ýþte bu doðrultuda dünyanýn petrol ve doðalgaz kaynaklarýna sahip en büyük tekelleri ayný zamanda silah sanayiini de elinde tutmaktadýr. Enerji yollarý kapýþmasýndan neyin kastedildiðini daha iyi anlamak için öncelikle Ortadoðuya bakýlabilir. Önceleri Yakýndoðu olarak adlandýrýlan bu bölge için Avrupa merkez yaklaþýmla, batýlýlarýn Ortadoðu demekteki ýsrarlarý, gene son yýllarda Güneybatý Asya þeklinde yeniden kavramlaþtýrmaya gitmeleri, bölge üzerindeki stratejik hareketlenmeler ve eksen deðiþikliklerini de iþaret etmektedir. Bugünkü Basra Körfezi merkezli bir bölge olan Ortadoðu1, jeostratejik, jeokültürel ve jeokonomik yaklaþým çerçevesinde dünya hakimiyetinin en vazgeçilmez alanýdýr 2 . Medeniyetlerin yayýlmasýnda tarihin baþlangýcýndan itibaren kavþak noktasý olan bölge dünya tarihini en çok etkileyen deðiþim ve geliþmelerin beþiði olmuþtur. Bölge, Osmanlý hakimiyeti içinde bir süre istikrar ve sukünet dönemi yaþasa da 19. yüzyýlýn son çeyreðinde petrolün bulunmasýyla baþlayan ve halen süren, orada yaþayan halklara büyük acýlar yaþatan savaþlarýn, enerji yollarý kapýþmasýnýn merkezi olmuþtu. Musul'da petrol 1889'da bulunmuþtu. Bölgede hakimiyet Osmanlýlardan Ýngilizlere kayarken diðer emperyalistler de gelecek yüzyýlda petrol ve güç iliþkisinin önemini kavramýþ, gözlerini buraya dikmiþlerdi. Bölge bir yandan petrol iþletme hakký üzerinden sömürgeleþtirilirken diðer yandan rakip emperyalistlerin alana sokulmamasý kapýþmasýna sahne oluyordu. 1. Dünya savaþý bu sahnelerde ve 1 ABDli birçok yazara göre Fastan Pakistana dek uzanan geniþ alana Ortadoðu denmektedir. 2 Ortadoðu kavramý ise ilk defa jeopolitikçi Mahan tarafýndan Arabistan ile Hint Yarýmadalarý arasýnda kalan ve deniz stratejisi için büyük önem taþýyan bölge için kullanýlmýþtýr. (Ahmet Davutoðlu,Stratejik Derinlik, Sayfa 130) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ana temalarda baþladý ve sürdü. Bölgedeki parçalý yapý sürekli kargaþa halinde tutularak egemenlik kurulmaya çalýþýldý. Ýngiltere'den sonra baþrole geçen Amerika'da sürekli etnik ve dinsel ayrýmcýlýðý bölge halklarý arasýnda körükleyerek egemenliðini saðlamaya çabaladý. Petrol Dick Cheney'in son zamanlarda yeniden vurguladýðý üzere ABD'nin dýþ-iliþkilerinde o zaman da diðer bütün mallardan daha önemli yer tutuyordu ve 2. Dünya savaþý sonrasýnda bu yönelim en büyük petrol rezervlerine sahip ülke konumundaki Suudi Arabistan'ýn Karþýlýklý Yardým Antlaþmasý3na alýnmasýný getirdi. ABD Suudi petrol kaynaklarýný iþleten ARAMCO þirketinin çýkarlarýný koruyan bir kalkan görevini üstlenirken savaþýn sonu göründüðünde petrol iþletmesi Amerikan nüfuzu altýna girmiþti4. ARAMCO'nun hisseleri bugün ABD petrol þirketleri Texaco Oil, New Jersey Oil ve California Standart Oil arasýnda paylaþýlmýþtýr. Bu þirketler Exxon Mobil þirketlerinin kollarýdýr. Ortadoðu bölgesinde, Hazar ve Azeri petrollerini de içine alan geniþ bölgedeki petrol kaynaklarýnýn hakimiyetinde Ýngiliz-Fransýz tekelleri de (Shell, Elf gibi) 19.yüzyýlýn sömürgecilik avantajlarýný kullanmýþtýr. Bu petrol havzalarýndaki güç denklemlerinin baþ aktörleri ekonomik egemenliklerini, siyasi yapýlaþmalarý belirlemekte kullanýrlar ve siyasi güç yoðunlaþmasý da yaratýrlar5. ABD Bush dönemi yönetiminde söz sahibi olanlarýn, yukarýda bahsedilen tekeller ve onlarýn kollarýnda danýþmanlýk, yatýrýmcýlýk vb. iliþkileri bulunmaktadýr. Kazakistan Petrolleri Danýþmanlýk Kurulu üyeliði, Halliburton Enerji firmasý eski yöneticiliði özgeçmiþi bulunacak denli konuyla yakýnlýðý bulunan, zamanýnda ABD Savunma Bakanlýðý yapmýþ, þimdiki ABD Baþkan Yardýmcýsý Dick Cheney'in de vurguladýðý þekilde ABD'nin petrol ve doðalgaza ithalat ihtiyacý %50'leri aþmaktadýr ve 2020 yýlýnda %68'lere varacaðý öngörülmektedir. Bu hesaptan yola çýkarak petrol ve doðalgaz kaynaklarýna ABD'nin engelsiz eriþimi ABD için yaþamsaldýr. Bu sözleri ABD'deki ve her bir ülkede onun güdümündeki yerel basýnýn ve piyasanýn dilinde enerji kaynaklarýnýn ABD'nin ulusal çýkarlarý doðrultusunda eriþime açýk kalmasý biçiminde okuyabilirsiniz. Halklarýn dilinde ABDnin Ortadoðu petrolleri üzerindeki hakimiyetini geniþletme isteði, Iraka saldýrmasýnda en büyük etken olmuþtur. bunun ne anlama geldiði ise Irak örneðine bakýlarak anlaþýlabilir. ABDnin Ortadoðu petrolleri üzerindeki hakimiyetini geniþletme isteði, Iraka saldýrmasýnda en büyük etken olmuþtur. Bu denetim ihtiyacý bir yanýyla yukarýda bahsedildiði gibi petrol ithalatýna olan baðýmlýlýðý diðer yanýyla da Asya Pasifik ülkelerinin 3 Lead Lease Aid 4 Savaþýn sonunda, ABDnin Suudilere yönelik hamlesiyle Ýngilizler bu alanda saha dýþýna doðru kaydýrýlmaya çalýþýldý. ABDnin o zamanki baþkaný Roosevelt 1945in baþlarýnda Suudi Kralý Ýbn-i Suudu yatýnda aðýrlarken, bir yandan Araplara danýþmadan Filistin politikasýný deðiþtirmeyeceðine dair güvence veriyor diðer yandan da petrol iþletmelerinin ABD nufüsuna girmesini saðlýyordu. 5 Örneðin CIA 1953 yýlýnda Ýranda, petrol endüstrisini ulusallaþtýran hükümetin devrilmesini saðladý. Yine yakýn zamanda Venezüellada ve deðiþik yönleriyle Ýranda tezgahlanan farklý oyunlar deðildir. 6 Japon ekonomisinin % 80 civarý Ortadoðu petrollerine baðlýdýr. Çin 2004te günde 7 milyon varil petrol tüketirken bunun ancak yarýsýna yakýnýný kendi üretebilirken bu durum her yýl artan enerji ihtiyacýyla hýzla ithalat yönünde artma eðilimindedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Böylece dünya çapýnda petrol fiyatlarýný, üretim hacmini, petrol boru hatlarýný, güzergahlarýný, enerji koridorlarýný, yeni yatýrýmlarý belli ölçüde belirleyecek güce kavuþmuþtur. Ortadoðu üzerindeki bu etkileyici konumuyla buranýn petrollerine baðýmlý AB ülkeleri, Çin, Japonya ve Hindistanýn can damarlarýnýn ABDnin elinde olmasý anlamýna gelmektedir. Bu güç denkleminde ABDnin aykýrý sesler çýkaran Ýraný çevreleme (containment) çabalarý ve diðer taraftan Rusyanýn, Çin ve Venezüellanýn Ýranla yakýnlaþma çabalarý bölgedeki kapýþmanýn petrol alýmýna iliþkin güncel yönüdür7. (Çin, Japonya, Güney Kore ve Hindistan) muazzam bir ekonomik büyüme göstermeleri, bölge petrollerine gittikçe artan yaþamsal ihtiyaçlarýdýr6. Bu ülkelerden özellikle Çinin son yýllarda Ortadoðu ve çevresine doðru yoðunlaþmasý, buradaki ülkelerle karþýlýklý nükleer-silah teknolojisi anlaþmalarý ve petrol imtiyazlarý geliþtirmeleri ABDyi ürkütmüþtür. Tüm bu ülkelerin, dünyadaki diðer rezervlerin tükenmesi ile birlikte gittikçe daha fazla Ortadoðu petrollerine artan baðýmlýlýðý hegemonya mücadelesinde burayý esas halka haline getirmiþtir. Irakýn silah gücüne de dayanarak Petrol Ýhraç Eden Ülkeler (OPEC) üzerindeki aðýrlýðýný arttýrmaya, fiyatlarý tek baþýna yükseltecek konuma gelmeye baþladýðý noktada ABD Iraka savaþ açmýþtýr. 1. ve 2. Körfez savaþlarýyla Irak önce devre dýþý býrakýlmýþ, sonra da Suudiler üzerindeki etkisiyle birlikte ABD, OPEC üzerinde hiçbir ülkenin kazanamadýðý nüfuza ulaþmýþtýr. Resme daha baþka bir perspektiften bakýldýðýnda þunlar da göze batar: Wall Street Journal, yeni petrol üslerinin Afrika ve Hazar petrollerinin güvence altýna alýnmasýnýn planlandýðýndan bahsetmektedir. Güvence altýna alýnan bölgelerde, Soros'un perde arkasýndan yönlendirdiði, ABDnin çevreleme stratejileriyle, domino taþlarý gibi sýrayla turunculaþmýþ devletlere gelecekte nasýl bir güvence sunulmaktadýr? Petrol kaynaklarýna alternatif arayan ABD Emperyalizmi, Ortadoðunun yanýnda ve Hazar Havzasýna gözünü dikmiþtir. ABD Enerji Bakanlýðýnýn verilerine göre, Hazar bölgesindeki Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistanýn petrol rezervlerini 18-34 milyar varildir. Olasý rezervler de hesaba katýldýðýnda, Hazar Bölgesinin 260 milyar varil gibi önemli bir potansiyele sahip olduðu görülmektedir. Bu miktar, bugünkü dünya rezervlerinin % 25ine karþýlýk gelmektedir8. Diðer bazý kaynaklara göre ise, Hazar bölgesinde tahminen 40 milyar varil petrol rezervi vardýr. Ancak önümüzdeki yýllarda sürdürülecek araþtýrmalar sonucunda keþfedilecek yeni enerji yataklarý ile bu rakamýn 100 ile 200 milyar varil civarýnda bir seviyeye çýkmasý beklenmektedir. Bu baðlamda Hazar Bölgesi Rusya, Çin, ABD ve AB emperyalistlerinin birbirleriyle kapýþtýklarý alan durumundadýr. Rusyanýn ihracat gelirlerinin % 45ini, devlet bütçesi gelirlerinin de % 39unu enerji sektörü tek baþýna 7 Irakta olduðu gibi ayný senaryo ile Ýrana yönelik en zorlayýcý savaþ nedeni olarak kitle imha silahý ya da nükleer bomba yapma yolunda olduðu üzerinde yayýnlar yapýlmakta, kamuoyu baskýsý oluþturulmaya çalýþýlmakta ancak hiçbir kanýt bulunamamaktadýr. Kaldý ki ayný bölgede kama vazifesi gören Ýsrailin ve ABDnin binlerce nükleer silahý vardýr. 8 Doðalgaz rezervlerinin ise 16-19 trilyon metre küp ( dünya rezervlerinin % 11-12si ) olduðu tahmin edilmektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA saðlamaktadýr. Rusyanýn en önemli gelir kaynaðý olan enerji sektörü, Rus emperyalizminin dýþ politikasýný da belirleyen temel faktörlerden biridir. Tüm Dünya doðalgaz rezervlerinin % 32.9una, petrolün % 5ine sahip olan Rusyanýn ayný zamanda Hazar Bölgesindeki boru hatlarýnýn ezici çoðunluðu üzerinde de büyük bir hakimiyeti vardýr. SSCBnin planlý ekonomisi çerçevesinde mevcut boru hatlarý cumhuriyetler arasý iþbölümü ve baðýmlýlýk ilkesine göre düzenlenmiþ olduðundan, Hazar Bölgesi ülkelerinin ihracat imkanlarý sýnýrlýdýr ve ihracatý aðýrlýklý olarak Rusyanýn Karadeniz Limaný olan Novorossiyskden yapýlmaktadýr. Boru hatlarýnýn kendi ülke sýnýrlarýndan geçmesinin avantajýyla Rusya, Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistandan ucuza gaz ve petrol alýp, yüksek fiyata satabilmekte, hatýrý sayýlýr bir gelir elde edebilmektedir. Tabii Rus emperyalizmi bu avantajlý konumunun devamýný istemekte ve kendi topraklarýndan geçmeyen boru hatlarýnýn yapýmýna engel olmaya çalýþmaktadýr. Bölgede bir yandan siyasi üstünlüðünü korumak bir yandan da yeni pazarlar açmak için; bölge rejimlerine silah satma ve ucuz iþgücü üzerinden karlarýný maksimize etme, iþbirlikçi devletleri denetim altýna alarak sermaye ve meta ihracýna alan açma, enerji kaynaklarýna hakim olma politikalarýný gütmektedir. Hegemonyasýný tehdit eden bir durum karþýsýnda Rusya, geçtiðimiz aylarda Ukraynaya yaptýðý gibi, vanalarý kapatabilmektedir. Tüm sanayisi doðalgazla üretim yapan ve tükettiði gazýn %80ini Rusyadan temin eden Ukrayna, enerji ihtiyacýný çeþitlendirme ve ABD emperyalizmi ile olan yakýnlaþmasýnýn karþýlýðýný geçtiðimiz kýþ yaþadýðý gaz kriziyle ödedi. Rusya Avrupaya sattýðý gazýn %80lik bölümünü boru hatlarýyla Avrupaya açýlan kapýsý olan Ukrayna üzerinden iletmektedir. Avrupa Birliði (AB) ülkeleri gaz tüketiminin beþte birini petrol tüketiminin ise altýda birini Rusyadan karþýlamaktadýr 9 . AB ülkeleri, enerji alýmlarýný çeþitlendirmek, ve diðer emperyalist odaklara olan baðýmlýlýktan kurtulmak, Kuzey Amerika petrollerinin tükenmesi ve Venezüellanýn petrolü kýsma tehdidine alternatif oluþturmak için Hazar kaynaklarýna ihtiyaç duymaktadýr. Bu noktada Hazar petrollerinin Rusya üzerinden deðil de, geçtiðimiz aylarda açýlan BaküTiflis- Ceyhan (BTC) boru hattý ile Türkiye ve Gürcistan üzerinden pazara ulaþmasý Avrupa Birliði ülkeleri için önem taþýyor. BTCden sonra öne çýkan projelerden biri de Türkiye ile AB arasýnda en büyük doðalgaz boru hattý projesi olarak bilinen Nabucco Projesidir. 2010-2020 yýllarý arasýnda hayata geçirilmesi planlanan projeye göre, Türkiye üzerinden Avrupa'ya artan miktarlarda Hazar ve Ortadoðu (Ýran, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Mýsýr ve Suriye) gazý taþýnmasý amaçlanýyor. Proje ile Bulgaristan'dan baþlayýp Romanya ve Macaristan güzergahýný izleyerek Avusturya'ya ulaþýlmasý planlanýyor. Irakýn silah gücüne de dayanarak Petrol Ýhraç Eden Ülkeler (OPEC) üzerindeki aðýrlýðýný arttýrmaya, fiyatlarý tek baþýna yükseltecek konuma gelmeye baþladýðý noktada ABD Iraka savaþ açmýþtýr. 1. ve 2. Körfez savaþlarýyla Irak önce devre dýþý býrakýlmýþ, sonra da Suudiler üzerindeki etkisiyle birlikte ABD, OPEC üzerinde hiçbir ülkenin kazanamadýðý nüfuza ulaþmýþtýr. Böylece dünya çapýnda petrol fiyatlarýný, üretim hacmini, petrol boru hatlarýný, güzergahlarýný, enerji koridorlarýný, yeni yatýrýmlarý belli ölçüde belirleyecek güce kavuþmuþtur. 9 Rusya ayrýca, Slovakya ve Finlandiyanýn % 100lük, Litvanyanýn % 84lük, Yunanistan % 81lik, Avusturya % 74lük, Almanya % 39luk, Ýtalyanýn %30luk, Fransanýn % 26lýk gaz ihtiyacýný da karþýlamaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Bugüne kadar Hazar ve Asya petrolleriyle ilgili Rusyanýn inisiyatifi de zorlanarak hayata geçirilen sadece iki proje var. Biri Türkiyenin ABD ile birlikte kullandýðý yýllýk 50 milyon/varil kapasiteli BTC petrol boru hattý, diðeri ise Kazakistan-Çin petrol boru hattý. Enerji ihtiyacýnýn yaklaþýk %60ýný Ortadoðudan saðlayan Çin, ABDnin Iraký iþgalinin ardýndan enerji kaynaklarýný çeþitlendirme politikasýný daha açýk ifade etmeye baþladý. Çinin bugünkü petrol açýðý ise günlük 3 milyon varildir. Büyüyen ekonomisiyle petrol açýðý daha da artacak olan ve ABDnin Irak iþgalinden sonra Ortadoðu petrollerine baðýmlýlýðýný asgariye indirmeye çabalayan Çin, yönünü Hazara çevirmektedir. Bu kapsamda Çin-Kazakistan arasýnda inþasý yapýlan boru hattýyla enerji teminini çeþitlendirmeyi amaçlamýþ ve Kazakistan gibi Orta Asyanýn önemli bir ülkesinde siyasal etkiye zemin hazýrlamaya niyetlenmiþtir. Bir kara ülkesi olan Kazakistan için enerji ihraç hatlarýnýn çeþitlendirilmesi hayati öneme sahiptir. Çine açýlan bu kapý, Kazakistanýn petrol ve doðal gazýnýn %70ini sattýðý Rusyaya olan ekonomik baðýmlýlýðýný az da olsa dengelemesi açýsýndan anlamlýdýr. Amerikanýn bölgede giderek etkinlik kazanmasý karþýsýnda Rusya ve Çin, kurduklarý ortaklýk ve Þanghay Ýþbirliði Örgütü (ÞÝÖ) ile Orta Asyadaki zengin petrol ve doðal gaz kaynaklarý üzerinde kontrol saðlamayý amaçlýyor. Ayný zamanda militarist bir kimliðe büründürülen ÞÝÖ, ABDye verdiði Avrasyadan Çekil ültimatomu ile ABDye bölgede istediði gibi cirit atamayacaðý mesajýný vermektedir. Ortadoðu ve Sibiryadan sonra dünyanýn üçüncü büyük enerji havzasý olan Hazar Havzasýna 11 Eylül sonrasý Afganistana saldýrarak yerleþen ABD emperyalizmi, enerji kaynaklarýný çeþitlendirmeyi, bu kaynaklara doðrudan ulaþmayý, Rusyanýn mevcut boru hatlarý ve enerji kaynaklarý üzerindeki hegemonyasýný kýrmayý amaçlamaktadýr. Bu amaçla Hazar petrollerinin Afganistan üzerinden Hint Denizine oradan da uluslararasý pazarlara taþýnmasý planýnýn kendi beslemesi Taliban rejiminin denetiminin dýþýna çýkmasý ABDnin planlarýný deðiþtirmesine neden olmuþtur. Ýranla yaþadýðý gerginlik nedeniyle buradan da boru hattý geçirmesi mümkün olmayan ABD, diðer seçeneklerden çok daha pahalý olmasýna raðmen BTC boru hattý projesine destek vermiþ ve enerji yolarýna doðrudan ulaþma konusunda bir adým öne geçmiþtir. Afganistan ve Ýranla bu tür sorunlar yaþayan ABD, bölgede kendisiyle iþbirliði içinde hareket edecek rejimlerin iktidara gelmesi için çaba gösteriyor. Bunu kimi yerlerde, Afganistan ve Irakta olduðu gibi iþgallerle, kimi yerlerde de Gürcistan ve Ukraynada olduðu gibi turuncu devrimlerle gerçekleþtiriyor. Gürcistan ve Ukrayna ayný zamanda Azerbaycan ve Moldova ile birlikte, Hazarýn çevrelenmesi için ABD tarafýndan oluþturulan GUAM adlý birliðin üyeleri. GUAM ile Rusyanýn bölgedeki hakimiyetini kýrmayý amaçlayan ABD, GUAMdan istediði sonucu alamayýnca Gürcistan ve Ukrayna önderliðinde kurduðu Demokratik Tercih Milletleri Topluluðu (DTMT) ile kendine yeni bir kanal açma peþindedir. Dünya enerji ve su havzalarýnda yeniden paylaþým savaþlarýnýn 21. yüzyýlda da temel egemenlik eksenini oluþturacaðý çok aþikardýr. Kara ve deniz baðlantýlarý açýsýndan ve doðu-batý ve kuzey-güney geçiþ koridorlarýnýn, Kafkas petrol havzasý, Mezopotamya su havzasý, Basra Körfezi petrol havzasý merkezinde bulunmasýyla en avantajlý konumlardan birine sahip olan Türkiye, yakýn deniz havzasý olarak Karadeniz ve Hazar havzasýndaki enerji politikalarýnýn belirlenmesinde ve petrol ve su havzalarýný birleþtiren Dünya enerji ve su havzalarýnda yeniden paylaþým savaþlarýnýn 21. yüzyýlda da temel egemenlik eksenini oluþturacaðý çok aþikardýr. Ortadoðu politikalarýnýn yeni stratejik projeksiyonlarýnda yukarýda özetlendiði þekilde sürekli devre dýþý kalmanýn ezikliðini yaþamaktadýr. Özellikle Ortadoðu denilen bu coðrafyada tarihsel derinliðine ve jeokültürel yapýya yakýnlýðýna raðmen hemen hiç etkisi bulunmasýndan kaygýlananlar baþrol olmasa bile yan rollerle nemalanacaklarý hamlelerin düþünü görüp, Büyük Ortadoðu Projesini desteklediklerini söyleyerek pay kapmaya çalýþýyorlar. Bu güç denklemlerinde önümüzdeki dönem çatýþmalarý artýrmasý beklenen su sorunu ve tarým havzalarý konusu, özellikle Ortadoðunun ezilen haklarýna ve tarým emekçilerine karþý yýkýcý bir silah olarak Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kullanýlabilir. Emperyalistlerin oluk oluk akýttýðý kaynaklarla askeri, teknolojik ve ekonomik alanda ciddi bir güç haline gelen ve ABDnin bölgedeki merkez üssü konumundaki Ýsrail ile stratejik iþbirliðini, çok sýkýntý çektiði su kaynaklarý konusu üzerinden, Türkiyenin GAP kozu ile birlikte tahmin edilenden daha yoðun biçimde sürdürdüðü görülmektedir. Bu çerçevede, GAP planýnda Ýsrailin su kaynaklarý ihtiyaçlarýnýn gözetilmesi, karþýlýðýnda askeri-silah teknolojisinde Ýsrail ile yakýnlaþma ya da son yýllardaki Türkiye Ýsrail ticari hacmindeki sýçramalý geliþimi, Ýsrail iþadamlarýna çok deðerli ve kar getiren KÝTlerin ihalesiz özel anlaþmalarla verilebilmesi, üst düzey gece görüþmeleri görülebilir. Yine bu çerçevede enerji koridorlarýnýn belirlenmesinde de Ýsrailin etkisi görülmekte, Rusyadan Ankaraya kadar gelen Mavi Akým boru hattýnýn Ýsraile kadar uzatýlmasý planlanmaktadýr. KAYNAKÇA 1. Putting Energy in the Spotlight, BP Statistical Review of World Energy 2005 2. Zinn H., Amerika Birleþik Devletleri Halklarýnýn Tarihi, Ýmge Kitabevi, 2005 3. Davutoðlu A., Stratejik Derinlik-Türkiyenin Uluslararasý Konumu, Küre Yayýnlarý, 18.Baský, 2004 4. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada Ölçü Dergisi, Enerji Nereye, Nisan 2003 5. Ufuk Çizgisi, 15 günlük siyasi dergi, , Gaz Sýkýþmasý, Sayý 30, 17 Ocak 2006 6. TMMOB Türkiye IV. Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabý, Sempozyum Tartýþmalarý eklenerek hazýrlanmýþ 2. Baský, 2003 Emperyalist ülkelerin gerek Hazar Bölgesindeki, gerekse Ortadoðudaki enerji kapýþmalarý önümüzdeki günlerde de süreceðe benzer. Bu kapýþmadan en zararlý çýkanlar ise sahip olduklarý yeraltý zenginlik kaynaklarýna raðmen yoksulluk içinde yaþayan bölge halklarýdýr. Ama bu süreçte oluþan militarizm ve haydutluk ekseninde güç kullanýmýnýn kuralsýzlaþmasýyla oluþan güç dengelerinin, baþ aktörlerin dahi kendileri aleyhine bozulmasý sürecinin de yaþanabileceði bilinmelidir. Unutulmamalýdýr ki, bölgedeki deðiþimler ve eksen kaymalarý, ihtiyacýný sezinleyebildikleri ve geliþtirebildikleri ölçüde ezilen uluslarýn dayanýþmasý açýsýndan da birbirlerini ve dünyayý çok yüksek etkileme gücüne sahiptir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Prof. Dr. Hasan SAYGIN Sürdürülebilir Geliþme Politikalarýnda Enerjinin Rolü Geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin günümüzdeki en önemli hedefi, sürdürülebilir geliþmenin saðlanmasýdýr. Enerji, sürdürülebilir geliþmenin ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarýnýn tümü ile yakýndan ilgili ve ayný zamanda iç ve dýþ politikanýn da son derece önemli bir parametresidir. Dünyadaki son geliþmelerin açýkça ortaya koyduðu gibi, enerji arz güvenliðinin saðlanmasý Dünya politikalarýný günümüzde geçmiþte olduðundan çok daha fazla etkilemektedir. Günümüzün enerji kaynaklarýnýn ve teknolojilerinin sunduðu olanaklarla tek boyutlu yaklaþýmlarla belirlenen enerji politikalarýnýn sürdürülebilir bir enerji geleceði açýsýndan olanaksýzlýðý açýktýr. Ekonomik, sosyal ve çevresel bir çok farklý boyutu olan enerji ile ilgili problemleri gereðinden fazla basite indirgeyerek, indirgemeci veya tek boyutlu yaklaþýmlarla ele alarak çözümlemek mümkün deðildir. Makul bir çözüm için ancak konuyu farklý boyutlardan kaynaklanan karmaþýklýðý ile deðerlendiren bir yaklaþým yardýmcý olabilir. Bu nedenle, enerji ile ilgili problemlerin bütünsel bir çerçeve içinde ele alýnarak farklý boyutlara iliþkin sorunlarýn tümüne hitap eden optimum bir çözüm bulunmasý zorunludur. Bu baðlamda, Dünyada enerji arz güvenliðinin saðlanmasý için kýsa, orta ve uzun vadede çözümler aranmaktadýr. Sürdürülebilir geliþme, çevresel, ekonomik ve sosyal geliþmeyi eþ zamanlý olarak saðlayacak devlet politikalarýný gerektirmektedir. Ayný zamanda hem enerji hem de çevre güvenliðini mümkün olan en düþük maliyet ile saðlayacak enerji strateji ve politikalarýnýn oluþturulmasý elzemdir. Enerji güvenliðini teminat altýna almanýn en önemli yolu çeþitliliðin saðlanmasýdýr. Çeþitliliðin saðlanmasý, enerji Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kaynaklarýnýn ve teknolojilerinin yanýsýra arz mekanizmalarýnýn (yerli ve ithal arzýn, þebeke üretiminin ve yerel üretimin dengelenmesi), arzý saðlayan ülkelerin ve enerji hatlarýnýn çesitlendirilmesi olmak üzere bir kaç farklý yolla gerçekleþtirilmektedir. Sürdürülebilir geliþmenin saðlanmasý için, ülkelerin ve/veya bölgelerin özgül koþullarýna en uygun enerji karýþýmý, jeopolitik unsurlar da göz ardý edilmeksizin bu baðlamda belirlenmektedir. Dünya enerji politikalarýnda düþük karbon ekonomisinin saðlanmasý doðrultusunda radikal bir deðiþime doðru giderken küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliði kapsamýnda deðerlendirildiðinde, nükleer enerji oldukça cazip bir seçenek olarak gözükmektedir. Nükleer Enerjinin Sürdürülebilir Enerji Politikalarýndaki Rolü Giderek serbestleþmekte olan küresel enerji piyasalarýnda çeþitli enerji kaynaklarýnýn birlikte kullanýldýðý enerji karýþýmýný oluþturan bileþenler ve karýþým içerisindeki oranlarý ekonomik, çevresel, teknolojik ve politik ölçütlere göre belirlenmektedir. Kaynaklardan optimum düzeyde faydalanýlmasý, toplam maliyetin azaltýlmasý, çevre üzerindeki olumsuz etkilerin minimuma indirgenmesi, teknolojinin ispatlanmýþ ve güvenilir olmasýnýn yanýsýra ulusal ve küresel politikalarýn gereklerini saðlamasý en önemli ölçütlerdir. Tüm enerji seçenekleri için geçerli olan bu ölçütler küresel enerji karýþýmýnýn geleceðini ve izlenecek stratejileri belirlemektedir. Küresel enerji politikalarýnýn belirlenmesinde ekolojik dengeyi tehdit eden çevre kirliliði ve küresel iklim deðiþikliklerinin hafifletilmesi, özellikle Avrupa Birliði Ülkelerinde enerji politikalarýnýn sürdürülebilirliðinin saðlanmasýnda giderek artan bir önem kazanmýþtýr. Enerji sektörünün küresel sera gazý yayýnýmýna katkýsý toplam yayýnýmýn yaklaþýk %50sini, elektrik üretiminin neden olduðu yayýným ise toplam yayýnýmýn yaklaþýk %25ini oluþturmaktadýr. Bu nedenle, çevresel etkenler içerisinde özellikle düþük karbon ekonomisinin saðlanmasý tartýþmalarýn önemli kilit noktalarýndan birini oluþturmaktadýr. Dünya enerji politikalarýnda düþük karbon ekonomisinin saðlanmasý doðrultusunda radikal bir deðiþime doðru giderken küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliði kapsamýnda deðerlendirildiðinde, nükleer enerji oldukça cazip bir seçenek olarak gözükmektedir. Nükleer santrallerde, enerji yakýt malzemesini oluþturan elementin çekirdeklerinin nötronlarla etkileþmesi sonucu meydana gelen fisyon reaksiyonlarý sonucu elde edildiðinden, yakýtýn yanmasý için fosil yakýtlarda olduðu gibi oksijen deðil nötronlar kullanýlmaktadýr. Bu nedenle, gerek biyosferin en önemli elementlerinden biri olan oksijenin tüketilmemesi, gerekse biyosfer üzerindeki zararlý etkileri olan karbondioksit yayýnýmýnýn oldukça düþük olmasý nedeniyle nükleer teknoloji bu baðlamda temiz bir teknolojidir. Nükleer santraller hidroelektrik santrallerden sonra en az karbondioksit yayýmlayan seçenektir ve onu sýrasýyla rüzgar ve fotovoltaik güç santralleri takip etmektedir. Nükleer enerjinin yanýsýra enerji baðýmsýzlýðý ve küresel ýsýnmaya iliþkin problemlerin çoðuna hitap eden bir diðer seçenek olan yeni yenilenebilir enerji (rüzgar, güneþ, ticari biyokütle gibi) teknolojilerinin hala demonstrasyon aþamasýnda olmasýna ve görece olarak küçük ölçekte enerji üretimine olanak saðlamasýna karþýn, nükleer enerjinin fosil yakýtlý enerji teknolojileri ile rekabet gücüne sahip büyük ölçekte enerji üretebilen geliþmiþ bir teknoloji olmasý önemli bir avantajdýr. Ancak, çevre boyutuna iliþkin olarak küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliði boyutunda saðladýðý önemli avantajlara raðmen, mevcut nükleer güç teknolojisine (fisyon teknolojisi) yönelik kuþkularýn ve nükleer enerjinin geleceðine iliþkin önemli belirsizliklerin doðmasýna neden olan ciddi problemleri bulunmaktadýr. Bu nedenle, Dünyada geleceðin enerji politikalarýndaki yerinin belirlenmesi için nükleer teknoloji sürdürülebilir geliþme gündeminde yer alan ölçütlere göre yeniden çok yönlü deðerlendirmelere maruz býrakýlmaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA konusudur. Bunlardan birisi, yalnýzca nükleer reaktörlerden kaynaklanan radyolojik risklerle ilgilidir. Diðeri ise, sera gazý yayýnýmýnýn önlenmesinde nükleer enerjinin diðer enerji seçenekleri ile karþýlaþtýrýlarak deðerlendirilmesidir. Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden çevreye ve insan saðlýðýna yönelik ciddi potansiyel riskler nedeniyle, nükleer enerjinin günümüzdeki en önemli problemi kullanýlmýþ yakýtlardan kaynaklanan radyoaktif atýk sorunudur. Nükleer güç santrallerinin çevre üzerinde birbirine zýt etkileri söz konusudur. Nükleer Enerjinin Problemleri Enerji, bilim ve teknolojinin toplumun farklý ve çoðu zaman zýt çýkarlarýna hitap eden sorunlarýn tümüne yanýt veren çözümler getirmesi gereken alanlardan biridir. Tüm enerji seçeneklerinde olduðu gibi, saðlýklý bir karara varýlabilmesi için, nükleer enerji seçeneði de çevresel, ekonomik, teknolojik, ulusal, küresel, politik ve stratejik çok boyutlu deðerlendirmelere tabi tutularak bütünsel bir yaklaþýmla deðerlendirilmelidir. Bu baðlamda, günümüz teknolojisi kapsamýnda nükleer enerji seçeneðine eþlik eden sorunlar aþaðýda farklý boyutlarýyla genel olarak deðerlendirilmiþtir. Çevresel Deðerlendirmeler Son yýllarda çevresel faktörler enerji politikalarýnda giderek daha aðýrlýklý bir yer iþgal etmeye baþlamýþtýr. Günümüzde nükleer güç teknolojisinin çevre üzerindeki etkilerinin deðerlendirilmesinde iki farklý yaklaþým söz Yalnýzca küresel ýsýnmaya katkýsý açýsýndan deðerlendirildiðinde, nükleer enerji çevre ile uyumlu, temiz bir enerji teknolojisi olarak görünmektedir. Ancak, bu kuþkusuz küresel ýsýnma boyutunu öne çýkaran, tek boyutlu dolayýsýyla eksik bir yaklaþýmdýr. Deðerlendirmelerde bilimsel yöntemin gerektirdiði nesnelliðin saðlanmasý için, konunun farklý boyutlarýyla eksiksiz olarak deðerlendirilmesi ve bilgi akýþýnýn tam olmasý zorunludur. Bütün olarak deðerlendirildiðinde, nükleer santrallerde üretilen kullanýlmýþ yakýtlardan kaynaklanan radyoaktif atýk sorunu ve tam bir iþletme güvenliðinin saðlanamamasýndan kaynaklanan kaza riskinden doðabilecek potansiyel tehlikelerin yaratabileceði ciddi negatif etkilerin, küresel ýsýnma ile ilgili pozitif katkýyý dengelemesi (en azýndan) nedeniyle, nükleer teknolojinin çevre ile uyumlu bir teknoloji olarak nitelendirilmesi günümüzde ne yazýk ki mümkün deðildir. Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden çevreye ve insan saðlýðýna yönelik ciddi potansiyel riskler nedeniyle, nükleer enerjinin günümüzdeki en önemli problemi kullanýlmýþ yakýtlardan kaynaklanan radyoaktif atýk sorunudur. Nükleer güç santrallerinin çevre üzerinde birbirine zýt etkileri söz konusudur. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Nükleer Enerjinin geliþiminin, 70li yýllarda umulduðu þekilde gerçekleþmedigi açýktýr. Bunun en önemli sebebi, yukarýda ifade edilen güvenliðe iliþkin risklerin yanýsýra, bu riskleri görece olarak azaltarak güvenliði iyileþtirilen sistemlerin eklenmesinin nükleer enerjinin maliyetini daha da arttýrarak ekonomik rekabet gücünü azaltmasýdýr. Baþlangýçta öngörülenin aksine, nükleer reaktörlerden çýkan atýklarýn nihai depolanmasý için hala kalýcý bir çözüm bulunamamýþtýr. Bu nedenle, özellikle TMI ve Çernobil kazalarý ile yaþanan deneyimlerin ve çevre faktörünün giderek önem kazanmasýyla geliþen yeni kavrayýþ, nükleer teknolojiye eþlik eden atýk sorunu ve iþletme güvenliðine iliþkin kuþku ve kaygýlarýn giderek daha da büyümesine neden olmuþtur. Santrallerde veya ara depolarda bekletilen ve miktarý giderek artan kullanýlmýþ yakýtlarýn bertarafýna iliþkin sorunlarýn giderek daha iyi kavranmasýyla, küresel bir nitelik taþýyan nükleer atýk probleminin ayýrdýna tam olarak ancak günümüzde varýlabilmiþtir. Daha öncede ifade edildigi gibi, nükleer güç santralleri kýrk yýlý aþan bir süredir ticari kullanýmda olmasýna karþýn, radyoaktif atýklarýn depolanmasýna yönelik kalýcý bir çözüm henüz üretilebilmiþ deðildir. Kullanýlmýþ yakýtlar santrallerin içinde ya da dýþ ara depolama tesislerinde bekletilmektedir. Tablo 1 ve Tablo 2de kullanýlmýþ yakýtlarýn içerdiði baþlýca radyoizoplar ve yarýömürlerine iliþkin veriler görülmektedir. Bu verilerden de anlaþýlabilecegi üzere, nihai depolarýn yapýsal ve konumsal özellikleri radyoaktif atýklarýn binlerce yýl güvenle saklanmasýný Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA garantileyecek koþullarý saðlamalýdýr. Bugüne deðin, atýk sorununa nihai çözümü jeolojik oluþumlarda depolamanýn saðlayacaðý varsayýlmýþ ve birikmiþ atýk sorunu ile karþý karþýya olan ülkeler uzun süreli depolama için uygun özellikteki jeolojik formasyonlarýn bulunduðu yerleri tespit etmiþlerdir. Ancak, özel olarak tasarlanmýþ muhafazalar icinde saklanan radyoaktif atýklarýn binlerce yýl depolanmasý için, sismik olarak stabil ve geçirgenliði düþük jeolojik yapýlarý oyarak yüzlerce metre derinlikte maðaralar açmak da kuþkusuz ucuz bir yöntem deðildir. Ek olarak, bu yöntem atýklarý fiziksel olarak ortadan kaldýrmadýðý için plutonyum gibi önemli atýklarýn ele geçirilmesini ve kullanýlmasýný önlemek için bu atýk depolarýnýn binlerce yýl sürekli olarak korunmasý zorunludur. Uzun süreli depolama için belirlenen jeolojik formasyonlara gömülmesine yönelik projeler sürdürülmesine raðmen, bu uzun süreli depolarýn güvenlik analizi ve lisanslama çalýþmalarý henüz tamamlanmýþ deðildir. Uzun süreli depolama bir yana, kýsa dönemde yakýt idaresine iliþkin yöntemler dahi hala tartýþýlmaktadýr. enerji kullanýmý ve kullanýlmýþ yakýt miktarýna iliþkin veriler 1995 yýlý itibarýyla verilmiþtir. Günümüzde 350 GWe kurulu sivil kapasiteye sahip Dünya nükleer enerji parký, yýlda 10,000 ton civarýnda kullanýlmýþ yakýt üretmektedir. Günümüzde birikmiþ kullanýlmýþ yakýt miktarý 200,000 tonu aþmýþ bulunmaktadýr. Özellikle, ABD gibi Dünyanýn en geniþ nükleer parkýna sahip ülkelerde kullanýlmýþ yakýtlarýn depolanmasý aciliyeti giderek artan bir soruna dönüþmektedir. Bu sorun çözüme baðlanmadýðý takdirde bazý reaktörler sýrf bu nedenle dahi kapatýlmak zorunda kalabilecektir. Çünkü, bu reaktörlerin hiç biri çalýþma ömürleri boyunca üretecekleri yakýt miktarýnýn tümünü muhafaza edebilecek kapasitede deðildir. Ancak, hala kalýcý depolamaya iliþkin çalýþmalarýn sonuçlanmasý beklenirken soðutma havuzlarýndan çýkarýlan kullanýlmýþ yakýtlarýn getirdiði yükü hafifletmek için Tablo 3de, OECD ülkelerindeki nükleer Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA daha da arttýrýlmasý durumunda sorunun son derece büyüyeceði ortadadýr. Sonuç olarak ifade etmek gerekirse; nükleer fisyon teknolojisine dayanan nükleer enerji seçeneðinin kamuoyunda yaygýn kabul görmesini zorlaþtýran ve geliþimini engelleyen en önemli problemleri özellikle çevre boyutu ile yakýndan ilgilidir ve; Kullanýlmýþ yakýtlarýn depolanmasýna kalýcý bir çözüm bulunamamýþ olmasýndan kaynaklanan radyoaktif atýk sorunu, Ýþletme güvenliðini mutlak þekilde garantileyecek teknolojik geliþmenin saðlanamamýþ olmasýndan kaynaklanan kaza riski, þeklinde özetlenebilir. Ekonomik Deðerlendirmeler hangi ara depolama yöntemlerinin kullanýlacaðý tartýþýlmaktadýr. Sorunun daha kolay kavranmasýna yardýmcý olacak bir örnek vermek gerekirse, ABD reaktörlerinin ürettiði kullanýlmýþ yakýt miktarý günümüzde 40,000 MT (metrik ton) tonu aþmýþ bulunmakta ve bu yakýtlar halen reaktörlerde muhafaza edilmektedir. ABDde þu anda iþletimde bulunan lisanslý 103 reaktör çalýþma ömürlerini tamamladýðýnda ise bu oran 80,000 MTa ulaþacaktýr. Bu noktada, bu miktarýn planlanan nükleer atýk depolarýnýn kapasitesi ile karþýlaþtýrýlmasý bu mertebelerdeki kullanýlmýþ yakýtýn ne anlama geldiðini anlamamýz için yardýmcý olacaktýr. ABD´deki kullanýlmýþ yakýtlarý nihai olarak depolanmasý için belirlenen Yucca Daðý´ndaki depolama tesisinin maksimum kapasitesi 70,000 ton, maliyeti ise 15 milyon dolardýr. Bu tablo, kullanýlmýs yakýtlardan kaynaklanan yüksek seviyeli radyoaktif atýklarýn yeraltýndaki derin depolara gömülmesine iliþkin seçeneðin de yalnýzca önümüzdeki 25 yýl içerisinde nükleer güçten çekilmenin saðlanmasý halinde gerçekçi oldugunu açýkça ortaya koymaktadýr. Bunun için Yucca Daðý´ndaki gibi yalnýzca bir kaç tesis gereklidir. Ancak, karbon yayýnýmýnýn azaltýlmasý için nükleer enerjinin enerji karýþýmýndaki payýnýn Karmaþýk teknolojileri gerektiren nükleer enerji fazlasýyla sermaye yönelimli ve sermaye maliyeti yüksek bir endüstridir. Nükleer elektriðin ekonomik rekabet gücü sermaye maliyetinin (faiz oranlarý) yanýsýra ikame edildiði enerji kaynaklarýndan (doðal gaz, petrol, kömür) elde edilen elektriðin kWh fiyatýna ve söz konusu piyasadaki önemine baðlýdýr. Ayrýca ölçek ekonomisinden faydalanabilmek için büyük ölçekte optimizasyon gerektirdiðinden, elektrik þebekesindeki oraný belirli bir seviyenin altýnda olduðunda nükleer enerji ekonomik bir seçenek deðildir. Diðer enerji kaynaklarýna göre daha uzun vadeli yatýrýmlarý gerektirmesi ve geri dönüþ süresinin uzun olmasý da nükleer enerji için özellikle elektrik piyasasýnýn serbest rekabete açýldýðý günümüz koþullarýnda önemli bir dezavantaj teþkil etmektedir. Ýþletme güvenliðini iyileþtiren sistemlerin eklenmesiyle çaðýn ölçütlerine görece olarak daha uygun hale getirilen fisyon reaktörlerinin, diðer enerji teknolojileri ile rekabet edebilecek hale gelmeleri için ekonomik olarak çok daha iyileþtirilmeleri gerekmektedir. Güvenliði iyileþtirilmiþ nükleer santraller 1,700-3,100 $/kWe olan maliyetleri ile, özellikle gaz arzý için gereken altyapýnýn olduðu yerlerde günümüzün birleþik çevrimli gaz santralleri rekabet edebilecek güçte Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA deðildir. Bugünkü koþullarda, birleþik çevrimli gaz santralleri genellikle en ucuz seçeneði teþkil etmektedir. Sermaye yoðun deðildir (maliyeti aðýrlýklý olarak yakýtla ilgilidir ve sermaye maliyeti üretim maliyetinin yalnýzca %25-30unu oluþturmaktadýr). Planlama dahil iki yýl olan kurulma süresi ve geri dönüþ süresi görece olarak çok daha kýsadýr. Bu nedenle, Birleþik Çevrimli Gaz Santralleri, 1990lardan beri özel sektörün ticari Karmaþýk teknolojileri gerektiren nükleer enerji fazlasýyla sermaye yönelimli ve sermaye maliyeti yüksek bir endüstridir. Nükleer elektriðin ekonomik rekabet gücü sermaye maliyetinin (faiz oranlarý) yanýsýra ikame edildiði enerji kaynaklarýndan (doðal gaz, petrol, kömür) elde edilen elektriðin kWh fiyatýna ve söz konusu piyasadaki önemine baðlýdýr. bazda ciddi olarak ilgilendiði neredeyse tek teknolojidir. Bilindiði gibi, Dünyada elektrik piyasasýnýn giderek artan oranda serbestleþtirilmesine yönelik politikalar ve buna uygun yasal düzenlemeler gerçekleþtirilmektedir. Bu, enerji yatýrýmlarýna iliþkin nihai kararý özel sektördeki yatýrýmcýlarýn vereceði anlamýna gelmektedir. Bu çerçevede, özel sektör tarafýndan nükleer teknolojiye yatýrým yapýlmasýnýn saðlanmasý için, nükleer gücün pazar fiyatý bazýnda alternatiflerine göre daha cazip hale getirilmesi ve bunun için de hükümetlerin özelde nükleer enerjiye ya da genel olarak karbon yayýnýmý düþük seçeneklere yönelik olarak uygulayacaðý teþvikler kapsamýnda, nükleer enerjiyi yatýrýmcý için çekici hale getirmesi gereklidir. Bu durumun serbestleþtirme çabalarý ile ne ölçüde baðdaþacaðý ise kuþkuludur (Burada serbestleþtirme ile ilgili olarak sadece konjoktürel bir tespit yapýlmakta olunup, yapýlan bugünün ekonomipolitiðinin tespitinden öte bir þey deðildir). Sonuç olarak özetlemek gerekirse, ekonomik olarak deðerlendirildiðinde günümüzün nükleer teknolojisinin ekonomik olarak da hala önemli zaafiyetleri mevcuttur. Teknolojik Deðerlendirmeler Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden problemleri ortadan kaldýracak potansiyel teknolojik geliþme, nükleer enerjinin geleceðini belirleyen anahtar unsurdur. Nükleer güç reaktörlerinin teknolojik evrimi, ilk reaktör prototiplerini kapsayan I. Kuþak, günümüzde iþletimde olan reaktör tiplerinin çok büyük bir kýsmýný temsil eden II. Kuþak, TMI ve Çernobil kazasýndan sonra 1980leri ve 1990larýn baþýný kapsayan dönemde kamu-özel sektör iþbirliði ile geliþtirilen ileri hafif sulu reaktör teknolojisini temsil eden III. Kuþak ve günümüzde hedeflenen devrimsel tasarýmlarý temsil eden IV. Kuþak Reaktörler olmak üzere 4 farklý tasarým kuþaðý ile temsil edilmektedir. Nükleer enerji için beklenen potansiyel teknolojik geliþme doðrudan reaktörlerin kendisi ile ilgilidir. Ýleri nükleer teknolojilerin temel misyonu; - Radyoaktif atýk sorununu ortadan kaldýran, - Güvenilirliði çok yüksek (Pasif güvenlik sistemine sahip) - Silahlanmaya karþý dirençli - Ekonomik rekabet gücü yüksek - Kamuoyunun o¬nayýný yüzde yüz saðlayacak bir teknolojinin geliþtirilmesidir. Günümüzde, güvenlik, atýk ve nükleer silahlarýn yaygýnlaþmasýna iliþkin sorunlarýn çözülmesine olanak saðlayacak yenilikçi reaktör tasarýmlarýna ve yakýt çevrimlerine yönelik çeþitli kavramlar üzerinde çalýþýlmaktadýr. Bunlardan baþlýcalarý genel olarak; - Kritikaltý olarak tasarlanan reaktör kalbindeki nötrön sayýsýnýn bir hýzlandýrýcýdan elde edilen yüksek enerjili parçacýklarla bombardýman edilen hedef malzemenin bir hýzlandýrýcýdan elde edilen yüksek enerjili parçacýklarla bombardýman edilerek yeðinliði yüksek bir nötron kaynaðýna dönüþtürülmesiyle coðaltýlmasýný ve bazý uzun ömürlü radyoaktif ve/veya toksik elementlerin de kararlý ya da daha kýsa ömürlü ve Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA daha az tehlikeli radyoizotoplara dönüþtürülerek yakýlmasýný saðlayan hýzlandýrýcý ile sürülen sistemler (Accelerator Driven Systems-ADS); - Kullanýlmýþ yakýtlar için radyoaktif atýk miktarýnýn önemli ölçüde azalmasýna olanak saðlayan susuz yeniden iþleme yöntemleri; - Uranyum tabanlý yakýt çevrimlerine nazaran çok daha düþük miktarda uzun yarý ömürlü radyoizotop ihtiva etmesinin yanýsýra, kullanýlmýþ yakýt akýþ miktarýný da azaltarak reaktörün çalýþma ömrü süresince yeniden yakýt yükleme iþleminden kurtulmayý saðlayabilecek uzun ömürlü (10-20 yýl) reaktör kalbi tasarýmý için önemli bir potansiyel teþkil eden Toryum-Uranyum 233 bazlý yakýt çevrimi; - Yapýsal özellikleri nedeniyle bilgisayar veya insan kontrolüne gereksinim göstermeyen, iþletim esnasýnda gerçekleþen doðal fenomenlere ve bunlarýn temelinde yatan fizik yasalarýna baðlý olarak kendiliðinden güvenliliði saðlayan pasif güvenlik özelliklerine dayanan reaktör tasarýmlarý; Mevcut nükleer güç teknolojisine eþlik eden problemleri ortadan kaldýracak potansiyel teknolojik geliþme, nükleer enerjinin geleceðini belirleyen anahtar unsurdur. - Nükleer silah yapýmýnda kullanýlabilecek maddeleri yakacak veya ele geçirilmesini zorlaþtýracak þekilde tasarlanan nükleer silahlanmaya karþý dirençli reaktör ve yakýt çevrimi kavramlarý; þeklinde ifade edilebilir. ABDde üzerinde çalýþýlmakta olan Entegre Hýzlý Reaktörler ile Rusyada geliþtirilmekte olan Kuru Yeniden Ýþleme Yöntemleri kuple kullanýlan Hýzlý Reaktörlere iliþkin yeni tasarýmlarýn yukarýda belirtilen kavramlarýn tümüne etkin olarak hitap edeceði ileri sürülmektedir. Bu kavramsal tasarýmlarýn ve yöntemlerin geliþtirilmesi ile nükleer teknolojinin radyoaktif atýk ve iþletme güvenliðine iliþkin sorunlarý kýsmen çözümlenmiþ veya azaltýlmýþ olacaktýr. Ancak, tam bir çözüm için daha kökten, devrimsel nitelikte bir teknolojik deðiþimin gerektiði açýktýr. Sonuç olarak, gelecekteki ticari kullaným olasýlýklarý bakýmýndan deðerlendirildiðinde, çeþitli yenilikçi reaktör tasarýmlarýnýn ve yakýt çevrimlerinin nükleer fisyon teknolojisinde 2020 yýlýndan itibaren önemli deðiþimlerin gerçekleþmesi beklenmektedir. Nükleer füzyon reaktörlerinin ticarileþmesine iliþkin olarak, ise 2050 yýlýndan öncesine kadar önemli bir ilerleme kaydedilemeyeceði öngörülmektedir. Nükleer Enerjinin Dünyadaki Durumunun Deðerlendirilmesi ve Ülkemiz Ýçin Çýkarýlacak Sonuç Nükleer enerji küresel düzeyde enerji üretiminde halen %16lýk bir paya sahiptir. Dünyada iþletimde bulunan toplam 443 reaktörün 146sý Avrupa Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Birliðinde, 125i Kuzey Amerikada, 92si Asyada ve 67si Doðu Avrupa Ülkelerinde bulunmaktadýr. Ancak, Uluslararasý Enerji Ajansý ( IEA) tarafýndan sunulan verilere göre 2030 yýlýna kadar nükleer enerjinin dünyanýn enerji dengesindeki rolü belirgin bir þekilde azalacaktýr. Nükleer güç üretiminin içinde bulunduðumuz on yýlýn sonuna doðru en yüksek deðerine ulaþacaðý, ardýndan kademeli olarak azalacaðý öngörülmektedir. Nükleer enerjinin Dünyanýn birincil enerji arzýnda halen %7 olan payý 2010a kadar aþaðý yukarý korunmakla birlikte 2030da bu oranýn %5e inmesi beklenmektedir. Nükleer enerjinin 2000 yýlý itibarýyla %17 olan toplam elektrik üretimindeki payý daha da hýzlý azalarak 2030da %9a düþecektir. Günümüzde iþletimde bulunan reaktörlerden %40ýnýn 2030a kadar emekliye ayrýlacaðý dikkate alýndýðýnda, nükleer güç üretimindeki en büyük azalmanýn Kuzey Amerika ve Avrupada gerçekleþeceði açýktýr. Geçiþ ülkelerinde kurulmasý planlanan az sayýda nükleer santral emekliye ayrýlan santrallerinin neden olduðu azalmayý karþýlayacak düzeyde olmadýðýndan bu ülkelerdeki nükleer kapasite de azalacaktýr. Litvanya, Slovakya ve Bulgaristan Avrupa Birliðinin Standartlarýna uymayan eski teknoloji ürünü reaktörlerini on yýl içerisinde kapatmak üzere Avrupa Birliði ile anlaþmaya varmýþ olup, bu ülkelerin 2030 yýlýna kadar mevcut santrallerinin dörtte üçünü emekliye ayýrmasý gerekmektedir. Rusya bölgedeki en iddialý nükleer programa sahiptir, ancak kurulmasý planlanan yeni santralleri finanse etmesi oldukça zor gözükmektedir. Bu durumda, nükleer güç kullanýmýnýn yalnýzca Japonya, Kore, Çin ve Hindistan gibi büyük çoðunluðu Asyada yer alan az sayýda ülkede artmasý beklenmekle birlikte, adý geçen son iki ülkede de nükleer enerjinin 2030 yýlýna kadar marjinal bir kaynak olarak kalacaðý öngörülmektedir. Nükleer enerjinin geleceðine iliþkin olarak çizilen bu tablonun sebebi, yukarýda ifade edilen sorunlarýnýn henüz çözümlenememiþ olmasý nedeniyle, Dünya genelinde nükleer enerjinin geleceðinin belirsizliði hususunda bir konsensus oluþmuþ bulunmasý ve Kuzey Amerika ve Avrupa Birliði Ülkelerinde yeni nükleer santrallerin kurulmasýna yönelik bir gündemin söz konusu olmamasýdýr. Avrupa Birliði baðlamýnda deðerlendirildiðinde, 70´li yýllarda enerji baðýmsýzlýðýna yönelik kaygýlarla nükleer enerjiye büyük yatýrýmlar yapmýþ bulunan Avrupa Birliðinde yer alan 15 Ülkeden 7sinin enerji karýþýmýnda nükleer enerjiye farklý oranlarda olmakla birlikte önemli ölçüde yer vermiþ olduklarý görülmektedir. 2000 yýlý verileriyle deðerlendirildiðinde nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payý Fransada %78, Belçikada %60.1, Almanyada %35, Ýspanya ve Fillandyada %30, Ýngilterede %28.6, Hollandada %3.1dir. Ancak, Avrupa Birliðinde, nükleer kapasiteye sahip olan 8 üye ülkeden 5i moratoryum veya nükleer enerjiden tümüyle vazgeçme kararý almýþ bulunmaktadýr. Fransa, Ýngiltere ve Finlandiyanýn ise nükleer enerjiyi durdurma kararý almamakla birlikte, Finlandiya dýþýndaki ülkelerde, önümüzdeki yýllarda yeni nükleer santral kurulma olasýlýðý bulunmamamaktadýr. Nükleer enerjinin günümüzdeki durumu ve Avrupa Birliðinin enerji arzýndaki rolü, Avrupa Komisyonu tarafýndan Kasým 2000de yayýmlanan ve Avrupa Parlamentosu tarafýndan onaylanan, Avrupa Birliðinde enerji arz güvenliðinin saðlanmasý için ortak bir stratejinin oluþturulmasýna yönelik Yeþil Bildiride de (Green Paper) deðerlendirilmiþtir. Nükleer enerjinin orta ve uzun dönemde tamamen tasfiyesi Avrupa Birliðinin elektrik üretiminin %35inin daha yenilenebilir ve konvansiyonel enerji kaynaklarýndan karþýlanmasýnýn gerektiði anlamýna gelmektedir. Nükleer seçenek bu nedenle benimseyen ülkeler için halen açýk tutulmakla birlikte, söz konusu Yeþil Bildirinin yayýmlanmasýnýn ardýndan baþlatýlan yoðun tartýþmalarda varýlan temel sonuç, nükleer enerjinin Avrupa Birliðindeki geleceðinin belirsiz olduðudur. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Günümüzde Avrupa Ülkelerini nükleer enerjiden tümüyle vazgeçmekten alýkoyan en önemli nedenler, bu ülkelerde kiþi baþýna enerji tüketiminin buna baðlý olarak da CO2 yayýnýmýnýn çok yüksek olmasý nedeniyle Kyoto protokolüne iliþkin taahütlerdir. Geçmiþte yapýlan büyük yatýrýmlar sebebi ile nükleer enerjiden hýzlý bir çekilmenin getireceði aðýr ekonomik ve teknolojik yük ise diðer bir önemli sebeptir. Enerji baðýmsýzlýðýna iliþkin kaygýlar bir ölçüde devam etmekle birlikte, üye ülkelerin bazýlarýnda %80e ulaþan ithalata baðýmlýlýðýnýn kaçýnýlmaz ve dýþa baðýmlýlýðýn doðru bir þekilde idaresinin baðýmlýlýðýn düzeyinden daha önemli olduðu konusunda fikir birliðine varýlmýþtýr. Avrupa Birliðinin günümüzdeki yaklaþýmý, enerji arz güvenliðinin yalnýzca dýþa baðýmlýlýðý azaltma ve yerli üretimin desteklenmesi þeklinde algýlanmasýnýn yüzeysel ve yanlýþ olacaðý, konuyu enerji baðýmsýzlýðýndan çok enerji güvenliði temelinde ele alýnmasý gerektiðidir. Avrupa Komisyonu, arz güvenliðinin saðlanmasý için gerek arzý gerekse geçiþi saðlayan ülkelerle iyi iliþkiler kurulmasýna ve enerji alýþveriþinin getireceði karþýlýklý baðýmlýlýk temelinde, baðýmlýlýða iliþkin risklerin idare edilebilirliðine dayanan bir çözümün benimsendiðini belirtmektedir. Nükleer enerjinin orta ve uzun dönemde tamamen tasfiyesi Avrupa Birliðinin elektrik üretiminin %35inin daha yenilenebilir ve konvansiyonel enerji kaynaklarýndan karþýlanmasýnýn gerektiði anlamýna gelmektedir. Nükleer seçenek bu nedenle benimseyen ülkeler için halen açýk tutulmakla birlikte, söz konusu Yeþil Bildirinin yayýmlanmasýnýn ardýndan baþlatýlan yoðun tartýþmalarda varýlan temel sonuç, nükleer enerjinin Avrupa Birliðindeki geleceðinin belirsiz olduðudur. Özet olarak, Dünya genelindeki duruma paralel olarak Avrupa Birliðinde nükleer enerjinin gelecekteki rolünün; Nükleer atýk idaresine iliþkin sorunlarýn çözümlenmesine, Yeni Kuþak Nükleer Reaktörlerin Ekonomik Olarak Sürdürülebilirliðine, Özellikle Avrupa Birliðine aday ülkelerde olmak üzere Doðu Avrupadaki Reaktörlerin Güvenliðinin Saðlanmasýna, Küresel ýsýnma ile mücadele politikalarýnýn baþarýsýna, Nükleer Silahlarýn Yaygýnlaþmasýnýn Önlenmesine iliþkin yöntemlerin etkinliðine, baðlý olduðu açýk olarak ifade edilmektedir. Sonuç olarak, yukarýdaki bilgilerin ýþýðýnda deðerlendirildiðinde varolan sorunlarýn büyüklüðü nedeniyle nükleer enerjiye ilk adýmý atmak için uygun bir zaman aralýðýnda bulunmadýðýmýz açýkça ortadadýr. Böyle bir belirsizlik ortamýnda Ülkemizde nükleer santral kurulmasýna yönelik bir karar verilmesi icin bilimsel, teknolojik, ekonomik ve etik olarak geçerli herhangi bir sebep bulunmamaktadýr. Bu baðlamdaki ekonomik ve teknolojik kapasitesi son derece sýnýrlý olan Ülkemizde, bu doðrultuda atýlacak zamansýz bir adýmýn getireceði yük kaldýramayacaðýmýz kadar aðýr olabilir. Bu hususta, nükleer mühendislik alanýnda çalýþan bilim insanlarýna düþen en önemli görevler, nükleer teknolojinin var olan problemlerini ortadan kaldýracak yeni teknolojilerin geliþtirilmesi için yürütülen çalýþmalara bilimsel çalýþmalarýyla katkýda bulunmanýn yanýsýra, bu alandaki her türlü geliþmeyi dikkatle analiz ederek kamuoyuna eksiksiz ve nesnel bilgi akýþýný saðlamaktýr. Referanslar [1]Saygýn, H.,Sürdürülebilir Geliþme ve Nükleer Enerji, Enerji Dergisi, Eylül 2004. [2]Derek M. Taylor, Nuclear´s Role in Europe`s Energy Future SMI conference on Nuclear Power in London, UK, January 2002. [3]Fernando De Estaban,The Future of Nuclear Energy in European Union, Speech made to a group of senior representatives from nuclear utilities in the context of European Strategic Exchange, Brussels, 23rd May 2002. [4]Hewlett G. James,De-regulated electric power markets and operating nuclear powerplants: the case of British energy, Energy Policy, 2004 (Article in press). [5]MacKerron, G. ,Nuclear power and characteristics of ´ordinariness´-the case of UK energy policy, Energy Policy, Vol. 32, pp. 1957-1965, 2004. [6]Macfarlane, A.,The problem of used nuclear fuel: lessons for interim solutins from a comparative cost analysis, Energy Policy, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Vol: 29, pp. 1379-1389, 2001. [22]De Esteban, F., The Future of Nuclear Energy in Eurepean [7]Nifenecker H., David, S. at al.,Basics of accelerator driven Union, Background paper for a speech made to a group of senior subcritical reactors, Nuclear Instruments & Methods in Physics representatives from nuclear utilities in the context of a Eurepean Research, Section A., Vol. 463, pp. 428-467, 2001. startegic exchange, brussells, May, 2002. [8]Taczanowski, S.,Transmutation of nuclear waste in acceleratordriven subcritical systems, Applied Energy, Vol.75, pp. 97-117, (2003). [9]Chwaszczewski, S., Slowinski, B.,Transmutation of radioactive waste, Applied Energy, Vol. 75, pp. 87-96, (2003). [10]International energy Agency, Toward a Sustainable Energy Future, OECD/IEA, 2001. [11]Marcus, G. H., Considering The Next Generation of Nuclear Power Plants, Progress in Nuclear Energy, Vol. 37, No.1-4, 2000. [12]Mourogov, V. M., Role of Nuclear energy for Sustainable Development, Progress in Nuclear Energy, Vol. 37, No.1-4, 2000. [13]Percebois, J., The Peaceful Uses of Nuclear Energy: Technologies of the Front and Back-ends of the Fuel Cycle, Energy Policy, Vol. 31, 2003. [14]Romerio, F., The Risks of the Nuclear Policies, Energy Policy, 26 83), 1998. [15]Sims R.E.H. at al, Carbon emission and mitigation cost comparison between fossil fuel, nuclear and renewable energy resources for electrycity generation, Energy Policy, Vol. 31, 2003. [16]International Energy Agency, World Energy Outlook, 2002. [17]European Commission, Green Paper, Towards a European Strategy for the Security of Energy Supply, European Communities, 2001. [18]Commission Staff Working Paper, Progress Report on the Response to the Green Paper, a European Strategy for the Security of Energy Supply, December 2000-October 2001, Commission of the European Communities, Brussels, 3.12.2001, SEC(2001). [19]Final Report on the Green Paper, Towards a European Strategy for the Security of Energy Supply, Commission of the European Communities, Brussels, 26.6.2002, COM(2002),321 Final. [20]Taylor D. M., Situation and Perspective for Nuclear Energy in Europe, Paper given at conference celebrating 100th anniversary of birth of Enrico Fermi, held in Pisa, Italy, October 2001. [21]Taylor, D. M., Nuclears Role in Europes Energy Future, Paper prepared for SMI conference on Nuclear Power in London, UK, January 2002. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Cengiz GÖLTAÞ 23. Dönem EMO Baþkaný Kalkýnma, E Kalkýnma, Enerji ve Gelecek I. GÝRÝÞ Günümüzde gerek dünya gerekse bölgeler ve ulusdevletler bazýnda enerji politikalarýna iliþkin yapýlan ortak bir deðerlendirme vardýr. Enerjinin kalkýnma ve sanayileþmede temel unsur olduðu belirtilerek, ülkelerin geliþmiþlik ölçülerinden biri olarak kiþi baþýna düþen elektrik enerjisi miktarý gösterilir. Böyle bir kabul üzerinden yapýlan her deðerlendirmede, enerji kaynaklarý ve üretim politikalarý sürekli bir ihtiyaç üzerinden ele alýndýðýndan enerji sorunu, kaynaklarýn daðýlýmý ve hangi güçlerin denetiminde olduðunun yanýsýra, planlamadan yatýrýmlara dek ekonomik ve teknik boyutlarý öne çýkarýlarak tartýþýlýr. Oysa yaþadýðýmýz yüzyýlýn ilk çeyreðinde sorunu sadece geliþme dinamiði içinde ele almanýn ne kadar yanýltýcý olduðuna dair en güçlü itirazý, küresel kapitalizmin karar vericilerine olduðu kadar kaynaklarý sömürülen yoksul ülkelere de doðanýn kendisi gösteriyor. 21.Yüzyýlda enerji kaynaklarýný kontrol etmek adýna ülke politikalarýnýn uluslararasý sermayenin talepleri doðrultusunda yönlendirildiði, bu yönlendirmede yaþanan krizlere darbeler, savaþlar ve iþgaller ile müdahale edildiði bir dönemde arzýn hangi önceliklere göre belirlendiði, enerji gereksiniminin sanýldýðý gibi sonsuz mu olduðu ve enerjinin eþitsiz kullanýlmasýndan sorumlu olanlarýn yarattýðý tüketim çýlgýnlýðýnýn gezegeni nereye sürüklediði öncelikle sorgulanmalýdýr. Bu bildiride, çaðýmýza egemen olan kalkýnma anlayýþý ile enerji kaynaklarýnýn sorumsuzca yok edilmesinin yarattýðý sonuçlara ana baþlýklar ile deðinilerek, ne için, nereye kadar ve neye raðmen üretim sorularýna insan ve doðanýn metalaþtýrýlmadýðý yeni bir uygarlýk Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kavramý ekseninde genel kabulleri sorgulayan bir pencereden bakýlmaya çalýþýlmýþtýr. II. KÜRESEL KAPÝTALÝZMÝN ÜRETÝM EKONOMÝSÝ Bugün, kapitalizmin genel iktisat politikasý içerisinde ihtiyaçlarýn sürekli geliþtiði ve sýnýrý olmadýðý konusundaki yaklaþýmýný sorgulamadan ne enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna, ne de üretim ve tüketim politikalarýna yeni bir yaklaþým geliþtirmek olanaksýzdýr. Üretimi, insan ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý temelinde bir kullaným deðeri yerine, yeni pazar alanlarý ve azami karlar elde etmek olarak gören kalkýnma modellerinin son yarým yüzyýllýk dönemde insanlýðýn ortak sorunlarýný çözmek bir yana daha da büyüttüðünü artýk hemen her kesim kabul etmek zorunda kalýyor. Bilimsel ve teknolojik geliþmelerin hýzla arttýðý, iletiþim teknolojilerindeki geliþmenin, sermayenin yeniden üretimi ve pazar için sýnýrsýz olanaklar saðladýðý bir çaðda kapitalizmin küresel kalkýnma modeli ironik bir þekilde inanýlmaz toplumsal ve ekolojik problemler yarattý. II. Dünya Savaþýnýn ardýndan gündeme gelen kalkýnma görüþünün temelleri 1 - 22 Temmuz 1944 tarihleri arasýnda ABDnin Bretton Woods kentinde düzenlenen konferansa 45 ülkenin katýlmasý ile atýlýr. Avrupanýn savaþ sonrasý yeniden inþasýný finanse etmek ve dünya ölçeðinde istikrarlý bir ekonomik büyüme ve sosyal refah saðlanmasý gerekçesi ile düzenlenen konferansta Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasýnýn kurulmasý kararlaþtýrýlýr. Dünya Bankasýna üye olmanýn ilk koþulu olarak da IMFye katýlmak zorunlu kýlýnýr. Bu, savaþ sonrasý maddi kaynak arayan ülkeleri Dünya Bankasýndan alacaklarý yardým karþýlýðý IMFye dahil etmek için düþünülmüþ bir gerekçedir. II. Dünya Savaþýnýn ardýndan gündeme gelen kalkýnma görüþünün temelleri 1 - 22 Temmuz 1944 tarihleri arasýnda ABDnin Bretton Woods kentinde düzenlenen konferansa 45 ülkenin katýlmasý ile atýlýr. Avrupanýn savaþ sonrasý yeniden inþasýný finanse etmek ve dünya ölçeðinde istikrarlý bir ekonomik büyüme ve sosyal refah saðlanmasý gerekçesi ile düzenlenen konferansta Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasýnýn kurulmasý kararlaþtýrýlýr. Dünya Bankasýna üye olmanýn ilk koþulu olarak da IMFye katýlmak zorunlu kýlýnýr. Bu, savaþ sonrasý maddi kaynak arayan ülkeleri Dünya Bankasýndan alacaklarý yardým karþýlýðý IMFye dahil etmek için düþünülmüþ bir gerekçedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Uluslararasý ticaretin engellerle karþýlaþmadan geliþmesi için ekonomik dalgalanmalarý durdurmak, kapitalist sistemi düþtüðü krizlerden kurtarmak Bretton Woods sisteminin özüydü. Sistem ödemeler dengesi açýk veren ülkeye yardým etmek, kýsa dönemde borçlandýrarak açýðý kapatmak ve bu yolla ekonomiyi tehlikeden kurtarmak üzere iþliyordu. IMF ve Dünya Bankasýnýn kuruluþundan bir süre sonra 1950de Uluslararasý Kalkýnma Bankasý (IDA) kurulur. IDAnýn kuruluþ amacý az geliþmiþ ve yoksul ülkelere borç verecek kurumlarýn sayýsýný arttýrmaktýr. 1950 sonlarýnda IMF ve Dünya Bankasýnýn kredileri çeþitlenirken Uluslararasý Kalkýnma Bankasýda düþük faizli borç veren bir kuruluþ olarak þekillendirilir. IMF ve Dünya Bankasýnýn kredileri ise proje yardýmlarý, program yardýmlarý þekline dönüþtürülür. IMF daha önce yaptýðý proje yardýmlarýyla borç verdiði ülkenin yatýrým yapacaðý alanlarý belirliyor, ülke üzerinde kýsmi bir denetim kurabiliyor ancak yine de ekonomisini bütçesini tümüyle denetleyemiyordu. Program yardýmlarý bu sorunu çözmede yeni bir yaklaþým olarak borç verilen ülkenin ekonomisi üzerinde tümüyle söz sahibi olunmasýný saðladý. Çünkü bu tür yardýmlarla borcun verilmesi ülkenin yýllýk ekonomik programýna IMFnin vereceði onaya baðlanýyordu. IMF hükümetlerin ekonomi programlarýný, bütçelerini alýyor, gözden geçiriyor, düzeltmesini istediði bölümleri düzelttiriyor ondan sonra kredi vermeye razý oluyordu. Bu yöntem geliþtirilerek az geliþmiþ ya da yoksul ülkelerin hükümetleri tarafýndan IMFye kendi programlarýný anlattýklarý bir Niyet Mektubu yazmalarý adet haline geldi. IMF hükümetlerin niyetlerini uygun bulursa yeni stand-by anlaþmasýna onay veriyordu. IMF görünüþte dýþ borçlarýný ödeyemeyen ülkelere yeni borçlar vererek borçlarýn ödenmesini saðlýyordu. Ancak borçla borcun ödenmesi ülkelerin daha fazla ve sürekli olarak borçlanmasý ve yeni borçlar almak için de tüm yaptýrýmlarý kabul etmek zorunda kalmasý sonucunu da doðurmaktaydý. Bu yolla yürütülen kalkýnma programlarý sonucunda IMF ile anlaþan yoksul ülkelerin 1973te 150 milyar dolar olan borcu 1980lerde 800 milyar dolara 1996da ise 1.770 milyar dolara yükseldi. Bu hýzlý borçlanma uluslararasý sermayenin çýkarlarýna uygun olarak baðýmlýlýðýn daha da artmasý demekti. Bu baðýmlýlýðýn sürdürülebilir olmasý için yeni olanaklarýn saðlanmasý da kapitalizmin kendi istikrarý için kaçýnýlmazdý. Bu çerçevede borç vadesi geldiðinde ödeme yapamayan ülkelere bir kolaylýk daha gösteriliyordu. Borç vadesi belli tavizler-yatýrým kolaylýklarý karþýlýðýnda ertelenirken, ertelenen borç, biriken faiziyle birlikte bir dahaki vadede az geliþmiþ ve yoksul ülkelerin gýrtlaðýna yapýþma gerekçesi oluyordu. Doðal olarak baðýmlýlaþmayý pekiþtiren bu kýsýr döngü sürekli artarak devam edip giderken IMF tarafýndan ileri sürülen tedavi metotlarýnýn kalkýnma yerine dünyada daha çok fakirleþme, açlýk, kýtlýk ve savaþlarý arttýrdýðý, tüm yeraltý ve yerüstü zenginliklerinin tüketim ideolojisi uðruna yok edildiði, ekolojik dengenin bozulmasýyla dünyanýn bir felakete sürüklendiði gerçeðini gizleyemiyordu. Sermayenin geniþletilmiþ yeniden üretimi için sýnýrsýz büyüme üzerine kurulan bir kalkýnmacý yaklaþým sadece ülkeler ya da bölgelerarasýnda eþitsiz geliþme yaratmamýþ, doðayla insan arasýndaki iliþkiyi de tahrip etmiþtir. Öyleyse Pazarý ve tüketimi devamlý kýlacak egemenlik ve sömürü iliþkilerini meþrulaþtýracak yeni bir kavrama ihtiyaç vardý. Bu nedenle son yýllarda kalkýnma kavramý tek baþýna kullanýlmayan önüne sürdürülebilir sözcüðü ilave edilerek tanýmlanan yeni bir ekonomi anlayýþý olarak sunulmalýydý Küresel kapitalizmin son elli yýla damgasýný vuran egemen kalkýnma ideolojisinin özündeki eþitsizlik iliþkisi korunarak, sermaye birikiminin arttýrýlmasý ve yeni pazar alanlarýnýn yaratýlmasý için doðaya daha saygýlý, kaynaklarý koruyan bir tarzda üretim modeli olarak sürdürülebilir kalkýnma tezinin ele alýndýðý Rio Zirvesi gerçekleþtirildi. 1992 Haziranýnda Rio de Janerioda tüm dünya ülkelerinin katýldýðý Yeryüzü Zirvesine geliþmiþ ülkeler ile az geliþmiþ ve yoksul ülkelerin çatýþan öncelikleri damgasýný vurmuþtu. Sanayileþmiþ merkez Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ekonomileriyle az geliþmiþ çevre ekonomilerinin sürdürülebilir kalkýnmaya bakýþlarý da doðal olarak birbirinden çok farklýydý. Az geliþmiþ ülkelerde yoksulluk, açlýk, nüfus artýþý, dengesiz toprak daðýlýmý, doðal kaynaklarýn tüketimi öne çýkarken, geliþmiþ zengin ülkeler açýsýndan endüstriyel kirlenme, katý atýklardaki artýþ ve sýnýrsýz tüketim olgusu ön plandaydý. Söz konusu sorunlarýn açýklanmasý doðal olarak geliþmiþ ülkeler açýsýndan yaþananlarýn sanayileþme ve kalkýnma sonrasýna ait sorunlar olarak ele alýnmasýný, az geliþmiþ ülkeler açýsýndan ise yaþanan sorunlarýn belirli bir geliþme aþamasýndan sonra ortadan kalkabilecek niteliðe sahip olduðunun iddia edilmesiydi. Sürdürülebilir kalkýnma kavramýna geliþmiþ merkez ülkelerin yüklediði anlam ile (geliþmenin korunmasý), yoksul çevre ülkelerin yüklediði anlamýn (geliþmenin saðlanmasý) yarattýðý çeliþki karþýsýnda söz konusu zirvenin dünyanýn bütünü için ciddi bir çözüm üretemeyeceði açýktý. Aslýnda bu gerçekliði Ekonomik Büyümenin Sýnýrlarý kitabýnda Dennis Meadows ve arkadaþlarýnca çevresel krizlerin önlenmesi için ekonomik büyümenin yavaþlatýlmasý gerektiði, bunun anlamýnýn ise az geliþmiþ ülkelerde eðer Batý benzeri bir büyüme görülürse dünyanýn bunu kaldýramayacaðý biçiminde ifade edilirken, Maserovic ve Pastelin Roma Kulübüne yazdýðý Dönüm Noktasýnda Ýnsanlýk adlý bir baþka çalýþmada; Dünyanýn kültür, gelenek ve ekonomik geliþmeden kaynaklanan farklarla deðerlendirilebileceði, birbirleriyle karþýlýklý etkileþim halinde olan bölgeler sistemi olarak görülmesi gerektiði fikri vardýr. Bütün dünyayý kapsayan çözüm, farklýlaþtýrýlmýþ büyümenin gerçekleþtirilmesidir. Farklýlaþtýrýlmýþ büyümenin anlamý ise, az geliþmiþ ülkelerin geliþmiþ ülkelere benzer bir büyüme yolu izlemesine dünya kaynaklarýnýn elvermeyeceðinin altýnýn çizilmesidir. Sonuç olarak 1992 Rio Zirvesi, sürdürülebilir kalkýnma adý altýnda, mevcut eþitsizliðin sürmesini dayatan yaþam biçimi ve üretim iliþkilerinden hiçbir taviz verilmeden devam edilmesinden baþka bir sonuç doðurmadý. Böylelikle sermayenin üretim ve tüketim çýlgýnlýðýný kutsayan kalkýnma mantýðý deðiþmezken doðal kaynaklara saygýlý bir ekonomik büyüme söylemi ile sürdürülebilir kalkýnma, maksimum kar hedefi için kaynaklarýn sürdürülebilirliði anlayýþýna dönüþmüþtür. Rio Zirvesinden 3 yýl sonra bu kez Yoksullukla Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA mücadele stratejisinin geliþtirilmesi adýna Kopenhagda Birleþmiþ Milletler tarafýndan Toplumsal Kalkýnma Dünya Zirvesi gerçekleþtirilir. Zirve, yoksulluðun yok edilmesini insanlýðýn etik, sosyal ve siyasal bir problemi olarak kabul eder. Ancak, küresel piyasa sisteminin içinde toplumsal adalet ve kalkýnmanýn saðlanmasý için öngörülen þey, sadece geliþmiþ ülkelerden az geliþmiþ-yoksul ülkelere resmi kalkýnma yardýmlarýnýn aktarýlmasý olarak sýnýrlandýrýlmýþtý. Oysa, zirvede alýnan kararlara raðmen yoksul ülkelerin kalkýndýrýlmasýna yönelik yardýmlarýn gerçekleþmeyeceðine dair en somut sonuç ise, geliþmiþ devletlerin son 30 yýl içindeki yaklaþýmlarý olduðu kadar, ABDnin hemen resmi kalkýnma yardýmlarýnýn aktarýlmasýný öngören taahhütlere çekince koymasýndan anlaþýlmýþtý. Diðer yandan, Dünya Bankasý Yoksulluða Saldýrý ismini verdiði 2000/2001 Raporunda, yoksul ülkelerin kalkýnmasýnýn önündeki en büyük engeli reformlarýn yeterince baþarýlý yürütülememesi olarak görüyordu. Azgeliþmiþ ülkelerde devletin piyasaya müdahalesi yerine özel teþebbüsün, kamu mülkiyeti yerine özel mülkiyetin, ulusal endüstriler yerine yabancý üretimci ve yatýrýmcýlarla rekabetin yaratýlamamasýndan dolayý yoksulluðun yenilemediðini ileri sürüyordu. Rio ve Kopenhagda gerçekleþtirilen zirvelerde alýnan kararlarýn uygulanmayýp, tersine zengin ülkelerin yoksul ülkelerin borçlarýný azaltmak taahhüdünü yerine getirmek bir yana, toplam borçlarýn o döneme göre üçte bir oranýnda arttýðýnýn görülmesi üzerine son dönemde yeni bir zirve yapýlmasýna ihtiyaç duyuldu. Güney Afrika Cumhuriyetinin Johannesburg þehrinde, 26 Aðustos 4 Eylül 2002 tarihleri arasýnda bu kez Dünya Sürdürülebilir Kalkýnma Zirvesi gerçekleþtirilir. Zirvede ele alýnan en önemli konu yoksulluk olmasýna raðmen geçmiþte alýnan kararlarýn uygulanmamasý, zirvenin inandýrýcýlýðýný baþta kaybettirmiþti. Çok uluslu þirketlerin sponsorluðunda ve zengin devletlerin güvencesi altýnda yapýlan zirveye ait bir dizi toplantýda, yoksul ülkelerin borçlarýnýn bir kýsmýnýn silinmesi karþýlýðýnda ne gibi tavizlerin alýnacaðý tartýþýlýyor, yoksulluðun gerekçesinin yeterince liberalleþememek olduðu yönündeki tezler akademik gerekçelerle ifade ediliyordu. Zirvede, yoksulluðu yenmek adýna, istihdam, büyüme, ekonomik reform, rekabet ve sosyal bütünleþme adý altýnda tartýþýlan þeylerin özeti, çalýþanlarýn iþ yaþamýnýn þirketlerin karýný arttýrmak için daha da kuralsýzlaþtýrýlmasý, þirketleri yatýrým yapmaya teþvik edecek, sermaye vergilerinin azaltýlmasý ya da þirketlerin sosyal güvenlik sistemine istihdam ettikleri iþçiler için ödedikleri katkýlarýn azaltýlmasý ve istihdamýn ancak büyümeyi teþvik edecek bir temelde ele alýnarak, bunun için de serbest rekabet iþleyiþi önündeki engellerin kaldýrýlmasý baþlýca tartýþýlan konulardý. Sonuç olarak yapýlan dünya zirveleri, kongreler, komisyonlar, raporlar çoðaldýkça yoksul ülkelerin borçlarý da çoðalýyordu. Kalkýnma ya da Sürdürülebilir Kalkýnma adý altýnda deðiþen hiçbir þey olmazken, yoksulluðu azaltma adýna daha serbest ekonomi ve açýk piyasalardan söz ediliyordu. Bu ise küresel kapitalizmin kendisine daha geniþ yatýrým alanlarýný ifade eden, az geliþmiþ ülkelerin altyapý ve sosyal hizmet sektörlerinin (enerji, iletiþim, madenler vb.) paylaþýlmasýndan baþka bir þey deðildi. Bugün merkez sermayenin birikimini arttýrmak adýna, doðal kaynaklar, madenler, SÝT alanlarý, tarýmsal araziler, içme sularý ve ormanlarýn yok edildiði, küresel ýsýnma ve çölleþme ile radyoaktif sýzýntýlarýn sürdüðü, genetik çeþitliliðin bozulduðu ve canlý türlerinin giderek azaldýðý bir dönemi yaþýyoruz. Sürdürülebilir Kalkýnmanýn kapitalizmin üretim anlayýþýný deðiþtirmediðine iliþkin bir baþka örnek de sera gazlarýnýn emisyonunu kontrol etme yönündeki uluslararasý çabalarýn uðradýðý baþarýsýzlýktýr. Ýklim deðiþikliðinin esas nedeni olan sera gazý salýnýmlarýnýn yüzde 80i OECD ülkelerinden kaynaklanmaktadýr. 1990-2000 Yýllarý arasýnda OECD ülkelerinde sera gazý salýnýmlarý yüzde 8, ABDnin ise yüzde 14 artmýþtýr. Buna raðmen, 2008-2012 yýllarý arasýnda sera gazý salýnýmlarýnýn 1990 yýlý seviyesinin yüzde 5.2 altýna çekilmesini öngören KYOTO PROTOKOLÜ Amerika tarafýndan bilinçli olarak imzalanmamaktadýr. Yine, Dünya Kalkýnma Raporu, yaný baþýmýzdaki ekolojik felaketin esas sorumlularýnýn doðayý kirleten zengin ülkeler olduðunu gösteriyor. Rapora göre ABD þu anda fosil yakýt kullanýmýndan kiþi baþýna yýlda 5,6 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ton karbondioksit emisyonu üretiyor. Almanya 2,8 ton, nükleer enerji aðýrlýklý üretimiyle Fransada kiþi baþýna 1,8 ton gaz açýða çýkýyor. Batý Avrupanýn geliþmiþ kapitalist ülkelerinde (önceki adýyla G-7) kiþi baþýna yýlda 3,8 ton karbondioksit açýða çýkmaktadýr. Buna karþýn dünyanýn geri kalanýnda fosil yakýt kullanýmýndan 0,7 ton karbondioksit açýða çýkýyor. Bu durum belli sayýda geliþmiþ ülkenin dünyanýn geri kalanýndan yaklaþýk dört kat daha fazla enerji tükettiðini gösteriyor. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin Genel Enerji Kaynaklarý isimli yayýnýnda, bugün dünya ölçeðinde yaygýn olarak kullanýlan fosil yakýtlardan petrol, doðalgaz ve kömürün üretim ve tüketim istatistikleri, kimler için kalkýnma ve ne için enerji sorularýna en çarpýcý yanýtý oluþturuyor. Bugün küresel kapitalizmin insanlýðýn temel sorunlarýna çözüm üretemeyeceði, halen dünya nüfusunun %20sinin toplam enerjinin %60ýný, geliþmekte olan yaklaþýk 5 milyarlýk nüfusun ise enerjinin %40ýný tükettiði, yaklaþýk 1.6 milyar insanýn ticari enerjiye ulaþým olanaðýnýn bulunmadýðý koþullarýn son 50 yýlda geliþtirilen kalkýnma modellerinin bir sonucu olmasýndan açýkça görülmektedir. III. SÜRDÜRÜLEBÝLÝR KALKINMADA SONUN BAÞLANGICI Sorunun sadece tüketilen enerji ile sýnýrlý olmadýðý, bugün egemen kalkýnma ideolojisinin neyi ne kadar insanlýk adýna baþardýðý uluslararasý kuruluþlarca hazýrlanan deðiþik raporlarda altý çizilen örneklerden de görülmektedir. Birleþmiþ Milletler 2000 Ýnsani Geliþme Raporuna göre; dünyada yaþayan 6 milyar insanýn 2,8 milyarý günde 2 dolar, 1,2 milyarý ise 1 dolara yaþamlarýný sürdürmeye çalýþmaktadýrlar. Diðer bir ifadeyle dünya nüfusunun %67si yoksuldur. Dünyanýn en fakir 61 ülkenin dünya toplam gelirinden aldýklarý pay sadece %6 kadardýr. Az geliþmiþ 43 ülkede yaþayan 582 milyon insanýn toplam gelirleri ise, sadece 146 milyar dolarý ancak bulmaktadýr. Oysa dünya nüfusunun altýda biri toplam dünya gelirinin %78ine sahiptir. Dünya zenginlerinin sahip olduklarý servet, ülkelere meydan okumaktadýr. Dünyada en zengin 200 kiþi, toplam 1 trilyon dolara ulaþýyor. BM Uluslararasý Çocuk Fonu (UNICEF)in araþtýrmasýna göre geliþmemiþ ülkelerde doðan çocuklarýn yaklaþýk yarýsý 5 yaþýna gelmeden ölüyor. Geliþmekte olan ülkelerde her yýl 600 binden fazla kadýn, hamilelikte veya doðum sýrasýnda ölüyor. Birleþmiþ Milletler Çevre Programýnýn 2002 yýlýnda yayýnladýðý 3. Küresel Çevre Raporuna göre baþta Afrika ve Asya Kýtalarýnda yaþayanlar olmak üzere dünyada 1,1 milyar insan güvenli içme suyu, 2,4 Milyar insan ise arýtma hizmetlerinden yoksundur. Her yýl atmosfere 22 milyon ton karbon gazý karýþýyor ve sera etkisi yaratarak atmosferin ýsýnmasýna neden oluyor. 28 Kasým -9 Aralýk 2005 yýlýnda Kanadada yapýlacak BM Ýklim Deðiþikliði Çerçeve Sözleþmesi 11. Taraflar Konferansýnda ele alýnmak üzere 10 Avrupa ülkesinden bir grup bilim adamýnýn hazýrladýðý rapora göre, Güney Kutbundaki en derin buz katmanýnda yapýlan incelemede karbondioksit oranýnýn rekor düzeye ulaþtýðý, bu düzeyin 650 bin yýllýk dönem içinde ulaþtýðý en yüksek orandan %27 daha fazla olduðu belirtiliyor. Ayný rapora göre ortalama küresel sýcaklýk son 5 yýlda normalden 100 kat hýzlý artýþ göstermiþtir. Dünya nüfusunun %20si dünya zenginliðinin %80inden fazlasýna el koyarken yenilenemez enerjinin %80i, temiz içme suyunun %40ý da ayný %20 tarafýndan kullanýlýyor. Her yýl 17 milyon hektar orman alaný yok oluyor ve bugünkü tüketim düzeyi devam ederse petrol rezervinin 50, doðalgaz rezervinin ise 70 yýl içinde tükeneceði tahmin ediliyor. Ayný rapora göre (BM 3. Küresel Çevre Raporu) bitki ve hayvan türlerinin giderek soyunun tükendiði, çölleþmenin arttýðý, genetik çeþitliliðin yitirildiði, gýdalarýmýzýn kimyasallarla dolduðu, ve denizlerin kirlendiði bir yüzyýlýn baþýndayýz. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA IV. SONUÇ .Son aðaç yýkýlýp, son nehir kirletilip, son balýkta tutulduktan sonra paranýn yenmediðini anlayacaksýnýz (Kýzýldereli Atasözü) Bugün kalkýnma adýna dünyanýn ulaþtýðý sonu görmek yeterli olmuyor. Þimdi her zamankinden daha fazla kimilerinin adýna kalkýnma kimilerinin ise geliþme dediði son 50 yýla hükmeden barbarlýk projesine karþý sürdürülebilir bir yaþamý ve geleceði savunmak gerekiyor. Sermayenin ihtiyaçlarýna deðil aklýn egemenliðine uygun bir yaþamý insanlýðýn ortak geleceði yapmak için insaný ve doðayý metalaþtýrmayan yeni bir uygarlýk projesine ihtiyacýmýz var. Ekonominin insanlýðýn ortak gereksinimlerine hizmet ettiði, üretimin kullaným deðeri olarak toplumsal ihtiyaçlara göre belirlendiði bir yaþamda nasýl bir kalkýnma sorusuna, nasýl bir gelecek, nasýl bir toplumsal yaþam ve dünya özlüyoruz ekseninde yurttaþlarýn aktif katýlýmý ve denetimi ile yanýt vermek mümkündür. Bu yanýtý vermekte geciktiðimiz her an doða baþýna gelenlerin hesabýný ayrýmsýz bir yakýcýlýkta sormaya hazýr. Ama bilinmesi gereken bu hesabýn altýnda sadece dünyayý kirletenler kalmayacak. Aksine baþka bir dünya ve baþka bir yaþamý savunanlar da bu ekolojik felaketten payýna düþeni alacaktýr. Son söz olarak, insan ve doða sömürüsüne karþý özgür, demokratik bir dünya için, kalkýnma ve ekonomiyi; insanýn temel ihtiyaçlarýndan ödün vermeksizin, sosyal güvenliðini esas alan, doðayla uyumlu teknolojilerin geliþtirildiði, karar alma süreçlerinde yurttaþlarýn aktif katýlým ve denetiminin saðlandýðý, enerjinin ise ekolojik evrimi koruyan, sosyal bir hak olarak herkesin eþit olarak yararlandýðý, yenilenebilir kaynaklar ile üretilen bir tarzda ele almak en baþta çocuklarýmýza karþý sorumluluðumuz olmalýdýr. YARARLANILAN KAYNAKLAR - Dünya Enerji Konseyi TMK 1998 Enerji Ýstatistikleri - Yok etme gücü yaratma gücü / Murray Bookchýn - Marxtan Ekososyalizme /Michael Löwy - Sürdürülebilemez kalkýnma / Özgür Üniversite Forumu - Ekoloji Ýnsan ve Toplum / Birikim 57-58 - Ekonomik Büyümenin Sýnýrlarý /Dennis Meadows - Dönüm Noktasýndaki Ýnsanlýk (Roma Klübüne 2.Rapor) /Mesarovic, Mihajlo,Petsel Eduard - Küreselleþme /Prf. Dr.Türkel Minibaþ - 2004-2005 Kalkýnma Ýktisatý Ders Notlarý / Prf.Dr. Türkel Minibaþ - Küresel Yoksulluk ve Küresel Þiddet Kýskacýnda Ýnsan Haklarý / Yasemin Özdek Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Cengiz GÖLTAÞ 23. Dönem EMO Baþkaný Dünya ve özellikle bölgemizin, küresel sermaye ve ç o k u l u s l u þ i r ke t l e r t a ra f ý n d a n y e n i d e n yapýlandýrýlmasýnda enerji baþat bir konuma yerleþtirilmiþtir. Günümüzde sosyal devlet anlayýþý yok edilip tüm kamusal alan, sermayenin ve piyasanýn insafýna býrakýlmaktadýr. Bu amaçla iç hukuk dahil kurumsal yapýlarýn üzerinden küresel sermayenin silindiri geçirilmektedir. Diðer yandan emperyalistler arasý pazar paylaþým savaþýnýn ve enerji koridorlarýnýn kontrolü amacýyla askeri müdahaleler ve saldýrýlar gerçekleþtirilmektedir. Tüm dünyanýn, her türlü kýsýtlamadan ve toplumsal engellerden uzak, tek bir pazar halinde yeniden örgütlenmesi süreci, ayný zamanda her türlü yanlýþ bilgilendirmenin ve yönlendirmenin iþletildiði bir süreçtir. Temel kandýrmaca, halkýn sosyal-kültürel ve ekonomik haklarýnýn yok edilmesi, talan edilmesi anlamýna gelen ÖZELLEÞTÝRME uygulamalarý üzerinde yoðunlaþmaktadýr. Bu yýpratýcý süreç, serbestleþme olarak lanse edilip, dinamik bir ekonominin ve modern toplumun olmazsa olmaz koþulu olarak sunulmaktadýr. Neo-liberal politikalar ve özelleþtirme uygulamalarýyla halklarýn kandýrýlmýþ olduðu kanýtlarýyla ortada dururken, bugün iþsiz kalan nükleer lobilerin yeni pazar arayýþlarýnda gözlerini baþta Türkiye olmak üzere Bölgeye diktikleri görülmektedir. Bu yolla nükleer santral giriþimiyle enerjide yeni kandýrmacalar devreye sokulmak Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA istenmektedir. Geliþmiþ ülkeler enerjide baðýmlýlýk oranýný hýzla aþaðý çekip, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yönelirken, iþlevini tamamlamýþ enerji teknolojilerini de geri býraktýrýlmýþ çevre ülkelere aktarmaktadýrlar. Nükleer enerji santrallarý da bunlardan biridir. Bugünlerde Türkiyede yeniden gündeme getirilen nükleer santral kurma hazýrlýklarý, enerji ihtiyacýndan kaynaklý tartýþmalar olarak ifade edilse de, nükleer enerji santrallarý siyasal bir tercih olarak dayatýlmaktadýr. 1- NÜKLEER ENERJÝ KABUSU Nükleer teknoloji, elektrik üretim teknolojilerinden birisidir. 1986 Çernobil faciasýna kadar sorunsuz ve güvenli olduðu gibi sorgulanmaz bir bakýþ hakimken, facia sonunda bu teknoloji ile ilgili her þeyin bir yanýlsama olduðu anlaþýldý. 1970lerde altýn çaðýný yaþayan ve sayaçsýz enerji vaatleriyle insanlýðý ve uygarlýðý kurtaracaðý söylenen nükleer teknolojiden bugün insanlýk kurtulma mücadelesi veriyor. Dünyada fiyatýnýn tespit edilmesi imkansýz olan tek ürün nükleer santrallerin ürettiði elektriktir. Bu imkansýzlýk nükleer enerjiye iliþkin en büyük ve en tartýþmalý konulardan biri olan nükleer atýkla ilgilidir. Günümüzde nükleer atýktan nasýl kurtulunacaðý yalnýzca bugünü deðil, geleceðimizi de tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Henüz dünyanýn hiçbir bölgesinde, nükleer atýklarýn saklanmasý için lisanslý, son depolama alaný bulunmamaktadýr. Bu atýklarýn getireceði milyarlarca dolarlýk ek maliyetler, nükleer taraftarlarýnca hiç dile getirilmemektedir. Reaktörlerde yakýt olarak nükleer çubuklar kullanýlýr. Reaktörlerin radyoaktif zararlý atýklarýnýn yüzde 99u bu nükleer çubuklardýr. Tükenmiþ nükleer çubuklar binlerce yýl radyoaktif olmaya devam ederler. Bugüne kadar tükenmiþ çubuklardan kurtulmak için kalýcý bir yöntem bulunamadý. Her nükleer reaktör kendi tükettiði çubuklarý geçici olarak muhafaza ediyor. Sorunun en önemli bir baþka boyutu da dünya ölçeðinde meydana gelen Nükleer Santral kazalarýdýr. Nükleer santral yandaþlarýnýn öne sürdükleri gibi dünyada yalnýzca 3 önemli nükleer santral kazasý yaþanmadý. En büyükleri olan 1957 Windscale(Ýngiltere), 1979 Three Mile Island(ABD) ve 1986 Çernobil(SCCB) felaketi dýþýnda, her an Çernobil felaketine dönüþebilecek büyüklükte yüzlerce kaza yaþandý. Sadece ABDde, bugüne kadar Nükleer Denetleme Komisyonunun (NRC) kayýtlarýna göre, felakete yol açabilecek derecede 169 kaza olmuþtur. Japonyada 1992 yýlýnda tam 20 tane önemli kaza rapor edilmiþtir. 1992 yýlýnda Rusya, uluslar arasý kuruluþlara 205 kaza rapor etmek zorunda kalmýþtýr. Ýngilterede ise gizlenen ve sonra ortaya çýkarýlan 17 ciddi nükleer kaza yaþanmýþtýr. 2- NÜKLEER SANTRAL KAZALARI 1952 NRX Chalk River/Kanada Deneme Reaktörü Çekirdek Erimesi, Ýnfilak. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 1955 EBR 1, Idaho Faals/ABD Hýzlý Üretken Deneme Reak. Kýsmi Çekirdek Erimesi. 1981 Tsuruga/Japonya Nükleer Santral Kazasý. 1983 Ra-2 Buenes Aires Araþtýrma Reaktörü Kazasý. 1957 Rock Flats /Colorado/ABD Reaktörde Patlama. 1957 Windscale-1/Ýngiltere Askeri Amaçlý Reaktör Yangýn, 1.5*1015 Bg Radyasyon Kaçaðý. 1986 Çernobil 4/Ukrayna 1000 MW Basýnçlý Su Soðutmalý Grafit Reak. Güç Patlama, Yangýn. Yakýtýn % 70i Dünyaya Yayýldý. 1958 Urallar bölgesi/SSCB Nükleer Kaza. 1986 Hamm Federal Almanya Nükleer Reaktör Kazasý. 1958 Vinca/Yugoslavya Deneme Reaktörü. Çekirdeðin Aþýrý Isýnmasý. 6 Bilim Adamý Radyasyona Maruz Kaldý, 1i Öldü. 1987 Trawsfynydd/Ýngiltere 200 MW Gaz Soðutmalý Reaktör Türbin Bölmesinde Gaz Patlamasý. 1961 SL 1, Idaho Falls/ABD Askeri Deneme Reak. Patlama. 3 Ýþçi Öldü. 1966 Enrico Fermi /ABD Hýzlý Üretken, Deneme Reaktörü. Çekirdek Erimesi. 1969 St. Laurent/Fransa 400 MW Gaz Soðutmalý R. Kýsmi Çekirdek Erimesi. 1972 Wuergassen/Almanya 640 MW Kaynar Sulu Reaktör. Bir Yüksek Basýnç Sübabýnýn Çalýþmamasý, Radyoaktif Buhar Kaçaðý. (1050 ton). 1989 Ýstanbul Çekmece Araþtýrma Reaktörü Yangýn (1.5 Saatte Söndürüldü.) 1989 Vandellos-1/Ýspanya 480 MW Gaz Soðutmalý Reaktör. Yangýn. 1991 Mihama-2 Japonya 500 MW Basýnçlý Su Reaktörü. Bir Boru Hattýnýn Kopmasý Radyoaktif Buhar Kaçaðý. 1992 Sosnowy Bor/Rusya 1000 MW Basýnçlý Su Soðutmalý Reaktör Bir Yakýt Elemaný Kanalýnýn Kopmasý, 1010 Bg Kaçak. 1995 Monju Hýzlý Üretken Reaktör Kazasý/Japonya 1975 Tsuruga-1/Japonya 340 MW Kaynar Su Reaktörü. Bir Boru Hattýnda Sýzýntý, 37 Ýþçi Radyasyona Maruz Kaldý. 1975 Leningrad-1/ SSCB 380 MW Basýnçlý Su Soðutmalý R. Kýsmi Çekirdek Erimesi, 5.5*1016 Bg Radyasyon Sýzýntýsý. 1977 Bohunice A-1/Slovakya 100 MW Gaz Soðutmalý Reaktör. Çekirdeðin Aþýrý Isýnmasý 4*1012 Bg Radyasyon Sýzýntýsý. 1978 Brunsbüttel/Almanya 770 MW Kaynar Su Reaktörü. Bir Buhar Hattýnýn Kopmasý. 1.5*1014 Bg Radyasyon Sýzýntýsý. 1979 Three Miles Island/USA 880 MW Basýnçlý Su Reak. Çekirdek Erimesi, 5*1017 Bg Asil Gaz ve 6*1011 Bg Iyot-131 Kaçaðý. 1995 Tsuruga/Japonya Soðutma Sisteminden Kaynaklanan Sýzýntý. 1997 Tsuruga/Japonya Reaktörde Çalýþan 35 Ýþçi Radyasyona Maruz Kaldý. 1997 Tokaimura/Japonya 2000 Çelik Varil Ýçinde Bekletilen Atýklarda Sýzýntý Meydana Geldi. 1997 Tokyo/Japonya Uranyum Zenginleþtirme Laboratuarýnda Yangýn Çýktý. 1997 Tokyo/Japonya Tokyo Elektrik Firmasýna Ait Bir Baþka Reaktörde Radyasyon Sýzýntýsý Meydana Geldi. 1998 Tokyo/Japonya Reaktör, Soðutma Pompasýnýn Bozulmasý Sonucunda Kapatýldý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 1999 Tokaimura/Japonya Radyasyon Sýzýntýsý Meydana Geldi. 49 Ýþçi Yüksek Radyasyona Maruz Kaldý. 310 Bin Kiþi Evlerinden Dýþarý Çýkarýlmadý. -Danimarka, Yunanistan, Ýrlanda, Lüksemburg, Avusturya ve Portekiz enerji üretimleri için nükleer teknolojiyi kullanmýyorlar. 1999 Wolsung/G. Kore 22 Ýþçi Yüksek Radyasyona Maruz Kaldý. 4- TÜRKÝYENÝN NÜKLEER ENERJÝ SERÜVENÝ 3-DÜNYA NÜKLEER ENERJÝ SANTRALLERINDAN VAZGEÇÝYOR -Kanada ve Amerikada 1978, Almanyada 1982 yýlýndan bu yana nükleer santral sipariþi yok. -Fransa 1997 Yýlýndan itibaren 2010 yýlýna kadar nükleer programýný askýya aldý -Avusturya yapýmý 1978 yýlýnda biten Zwentendorf Nükleer santralini referandum sonucu hiç çalýþtýrmadan kapattý -Filipinlerde Batan Nükleer santrali yapýlan binlerce mühendislik hatasý ve güvenlik nedeniyle iþletmeye alýnmadý -Brezilya yapýmý bitmekte olan ikinci santralinden ve 1.1 milyar dolar harcadýðý üçüncü nükleer santralinden vazgeçti. -Ýsveç, 1980 yýlýnda yapýlan referandum sonucunda 2010 yýlýnda elektriðin yüzde 46sýný elde ettiði tüm nükleer santrallerini kapatma kararý aldý. -Ýtalya kasým 1987de yapýlan referandum sonucu nükleer enerji santrallerinden vazgeçti ve yüzde 70 bitmiþ olan Montalto di Castro dahil 4 nükleer santralini kapattý. -Almanya 1991de bitirilen SNR-300 Kalkar santralini ve Hanau MOX tesisini hiç iþletmeden kapattý. Türkiyede nükleer enerji santralý konusu ilk olarak 1970li yýllarýn baþýnda gündeme gelmiþ ve 1976 yýlýnda Mersin Akkuyu bölgesi için yer lisansý onayý alýnmýþtý. Geçen 35 yýllýk süre içerinde nükleer lobilerin santral kurma giriþimleri dönem dönem yoðunlaþarak devam etmiþ ve bilim insanlarýnýn, meslek odalarýnýn, çevre kuruluþlarýnýn haklý itirazlarý ile iktidarlar geri adým atmak zorunda kalmýþlardý. Nükleer santral kurulmasýna yönelik ikinci bir giriþim de 1995 yýlýnda Nükleer santral kurmazsak 2 yýl içinde karanlýkta kalacaðýz söylemleriyle nükleer lobi çabalarýna hýz vermiþ ve Akkuyuya nükleer santral kurmaya yönelik ihalenin 15 Ekim 1999da sonlandýrýlacaðý açýklanmýþtý. Halkýmýza dönük sistemli yanlýþ yönlendirme çabalarýnýn bir devamý olarak, çok güvenli olduðu söylenen nükleer enerji santrallarýna yönelik beklenmedik bir þey olmuþ ve Japonyada Takaimura radyasyon kazasý olmuþtu. Bu kazadan sonra giderek artan toplumsal muhalefet sonucunda bu proje rafa kaldýrýlmýþtý. Geldiðimiz noktada, AKP Hükümetinin de geleceðimizi tehdit eden bu büyük yanlýþa yöneldiði görülmektedir. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðanýn Sinopta 1800 megavatlýk nükleer santral kurulmasý kararý alýndýðýný açýklamasý ve ardýndan Enerji Bakanlýðýnýn þirketlerle/lobilerle görüþmeye baþlamasý konunun etraflýca tekrar tartýþýlmasý gereðini doðurmuþtur. 5- NÜKLEER SANTRALLARA ÝHTÝYAÇ YOKTUR! -Ýspanya 1984 yýlýnda yüzde 92si bitirilen Lemoniz 1-2 ve Valdecaballeros 1-2 santrallerini kapattý. Türkiyede mevcut hükümetin nükleer santral gerekliliðine iliþkin ortaya koyduðu 4 temel argüman da gerçeklerden uzaktýr. -ABD 1984 yýlýnda bitmiþ olan Shoreham santralini iþletmeye almadan kapattý. Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-1) 2020 yýlýnda ülkemizde enerji ihtiyacý, tüm öz Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kaynaklarýmýzý kullansak karþýlanamayacaktýr. dahi Bu argüman doðru deðildir. Ülkemizde 1980lerle birlikte merkezi planlama ve kamusal ihtiyaçlara göre enerji politikasý oluþturma anlayýþý terk edilerek, enerji alanýnýn piyasanýn insafýna býrakýlmasý hedeflenmiþtir. Hükümetin verilerine göre bugün yüzde 39 olan öz kaynak oranýmýz, 2010da yüzde 29a, 2020de yüzde 25e düþecektir. Oysa devamlý vurguladýðýmýz gibi merkezi planlama ve kamusal bir anlayýþla oluþturulacak Enerji Planlamasý ile, þu an kullanmadýðýmýz öz kaynaklarýmýz deðerlendirilebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðýnýn, 1980lerden itibaren yaptýðý talep tahminlerinin hiçbirisi tutmamýþ, yüzde 50leri aþan sapmalar yaþanmýþtýr. Bunun en yalýn örneði, geçmiþte abartýlý talep tahminleriyle yapýlan alým garantili doðalgaz anlaþmalarý sonucu kamunun milyarlarca dolar zarara uðratýlmýþ olmasýdýr. Türkiyenin halihazýrda SANAYÝLEÞME ve ENERJÝ planlamasý yoktur. Ayrýca ülke ekonomimizin istikrarsýz ve dýþ etkilere açýk olmasý nedeniyle geliþmiþ ülkelerde uygulanan talep tahminlerinin model alýnmasý da her zaman yanýltýcý olmaktadýr. Oysa yýllardýr Elektrik Mühendisleri Odasýnýn talep tahminleri ufak sapmalarla devamlý doðru çýkmýþtýr. Bu tahminlere bakýlýrsa ve ülkemizin öz kaynaklarý doðru ve planlý bir þekilde kullanýlýrsa 2030 yýlýnda dahi elektrik enerjisi talebi karþýlanacak düzeydedir. Öz kaynaklar açýsýndan potansiyelimiz; hidrolik, kömür, rüzgar, jeotermal, güneþ ve diðer yenilenebilir enerji kaynaklarý dikkate alýndýðýnda 482 ile 569 milyar kilovatsaattir. Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-2)Türkiye enerjide dýþa baðýmlýdýr. Öyleyse dýþa baðýmlýlýkta kaynak çeþitlenmesine gidilmeli ve halihazýrdaki doðalgaza baðýmlýlýk azaltýlmalýdýr. Bu argümanýn kendisi teslimiyetçiliðin itirafýdýr. Evet doðalgaza baðýmlýlýk azaltýlmalýdýr. Ancak Türkiyenin yerli kaynaklarýnýn 3te 1i deðerlendirilmemiþken, neden pahalý, tehlikeli bir teknoloji çözüm olarak sunulmaktadýr? Ülkemiz, rüzgar, güneþ, jeotermal, biyogaz, hidrojen vs. gibi yenilenebilir enerji kaynaklarý açýsýndan son derece þanslýdýr. Oysa siyasal iktidarlar bu konuda hiçbir yatýrým, Araþtýrma-Geliþtirme (ARGE) faaliyeti yapmamaktadýr. Ülkemiz, su potansiyeli açýsýndan önemli bir kaynaða sahiptir ve 2005 itibariyle sadece yüzde 25.1lik bir kýsmý deðerlendirilmektedir. Ülkemizde enerji tasarrufu ve verimliliði konularýnda ciddi bir çalýþma ve organizasyon eksikliði vardýr. Bilimsel çalýþmalar göstermiþtir ki, ülkedeki yüzde 30lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yüzde 15lik bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, sadece bilinçlenme ve planlama ile kazanýlabilecek bir haldedir. Ayrýca resmi rakamlara göre elektrik daðýtým þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný yüzde 20leri bulmaktadýr. AKP Hükümeti, aynen kendinden önceki hükümetler gibi, özelleþtirme politikalarý ile enerji sistemlerini piyasanýn insafýna býrakmýþtýr ve sonuç olarak buralara yapýlacak planlý yatýrýmlarla çok ekonomik bir þekilde çözülebilecek bu sorun, nükleer Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA santral kurma giriþimleriyle derinleþtirilmektedir. NÜKLEER ENERJÝ TEHLÝKELÝDÝR YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ GÜVENLÝDÝR Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-3) Türkiye nükleer teknolojiye sahip olmalýdýr. Bu argüman da yanýltýcý bir argümandýr. Teknoloji sahipliði çok kompleks , pek çok yönü olan bir tartýþmadýr ve dinamikleri uluslararasý iþ bölümü ve hiyerarþi ile belirlenmektedir. Tüm mühendisliði ve teknik detaylarýný yurtdýþýndan almak durumunda kalacaðýmýz, deyim yerindeyse göbekten ulus aþýrý tekellere baðýmlý olacaðýmýz bir proje ile teknoloji sahipliði mümkün deðildir. Dahasý Ulusal Ýnnovasyon ve ARGE politikamýz olmadan, teknoloji sahipliði bir hayaldir. Ayrýca, bu ifadeden kast edilen nükleer silahlara sahip olmaksa, hem bunun için nükleer enerji santralýna ihtiyaç yoktur, hem de tüm insanlýk adýna telafi edilemez zararlar doðuracak bir silahlanma ve felaket yoluna ülkemizi sokmaya kimsenin hakký yoktur. Nükleer silahlanma insanlýðý ve dünyayý yok edebilecek büyük bir tehdittir. Ayrýca nükleer teknoloji büyük bir gizlilik ve güvenlik önlemleri altýnda çalýþmasý gereken, demokrasi ve insan haklarýný kýsýtlayýcý ve tehdit edici bir teknolojidir. Nükleer Santral Kurma Gerekçesi-4) Nükleer enerji ucuz, temiz ve güvenlidir. Nükleer teknoloji ucuz deðildir. Hem kurulum, hem üretim-iþletim hem de güvenlik maliyetleri çok yüksektir. 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri içinde sýkça arýza yapmaktadýrlar. Ayrýca uzun (ortalama 15-25 yýl) yapým süreleri göz önüne alýndýðýnda acil bir enerji ihtiyacýna çözüm olamazlar. Nükleer enerji temiz ve güvenli deðildir. Bu nedenle dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallar güvenlik ve özellikle atýk sorununu çözememiþlerdir. Dünyanýn henüz hiçbir bölgesinde nükleer atýklarýn saklanmasý için lisanslý bir depolama alaný bulunmamaktadýr. Bu atýklar milyarlarca dolarlýk ek maliyet getirmesinin yanýnda, çevre açýsýndan çok ciddi bir tehdittir. ABD ve AB ülkeleri, atýklar için muazzam paralar harcamakta veya ahlaksýzca baþta Hindistan olmak üzere azgeliþmiþ ülkeleri nükleer çöplük olarak kullanmaktadýr. Türkiye de bu ülkelerden biridir. Bütün bunlara ek olarak Türkiye gibi deprem kuþaðýnda olan, güvenlik kültürünün yerleþmediði, siyasal iktidarlarýn bilim adamlarý ve meslek odalarýný hiçe sayar politikalarla günü kurtarmaya çalýþtýðý bir ülkede nükleer enerji santralleri ekstra tehlike kaynaðý olacaktýr. Tüm dünya ilk yatýrým ve iþletim maliyetleri çok yüksek, 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri boyunca sýkça arýza ve güvenlik sorunlarý yaþayan, atýk sorunlarýna çözüm bulunamadýðý bu pahalý enerji üretiminden vazgeçerken, deprem kuþaðýnda olan ve Çernobil kazasýnda radyosyonlu çaylarý, fýndýklarý sorumsuzca yediren Marmara Depreminde, Ýkitellide ve yakýn zamanda hýzlý tren adý altýnda yaþanan Pamukova tren faciasýnda, son olarak Tuzlada ortaya çýkan zehirli variller örneðinde olduðu gibi yönetim ve iþletme krizleri yaþayan Türkiyede NÜKLEER SANTRAL KURULAMAZ . NÜKLEER ENERJÝ BAÐIMLIDIR 6- Sonuç olarak; Hatada ýsrar etmenin anlamý yoktur. Çernobil Faciasýnýn 20. yýlýnda Nükleer lobinin dayatmalarý ile ülkemiz insaný ve yaþam alanlarýmýzýn tehdit altýnda býrakýlmasýna sessiz kalmayacaðýz. Türkiyenin öz kaynaklarý kamusal bir hizmet anlayýþý ile planlama kavramý içinde çevreye uyumlu teknolojilere yatýrým yapýlarak devreye alýndýðýnda Türkiye hiçbir zaman enerjisiz kalmayacaktýr. Önemli olan enerji politikalarýnda önceliklerin, özelleþtirme mantýðý içinde IMF, Dünya Bankasý ve benzeri Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kuruluþlarýn direktiflerine ve dünyada iþsiz kalan nükleer lobilerin yeni pazar arayýþlarýna göre deðil, ülkenin bu alanda ortak aklýný ve iradesini yansýtacak meslek odalarý, üniversiteler ve sendikalarýn çalýþmalarýný dikkate alan bir yönetim anlayýþý ile belirlenmesidir. Nükleer enerji dünyada terk edilmektedir ve Türkiyenin nükleer enerjiye ihtiyacý yoktur. Bu tamamen nükleer lobilerin daralan pazarlarýna yer açmak ve atýklarýna depo bulmak ihtiyacýndan kaynaklanmaktadýr. Türkiyeyi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer lobilerin pazarý-çöplüðü yapmaya kimsenin hakký yoktur. NÜKLEER ENERJÝ SANTRALLARINA HAYIR! 7- TALEPLERÝMÝZ VE ÖNERÝLERÝMÝZ · Sinoptaki nükleer enerji santralý çalýþmalarýna derhal son verilmelidir. · Enerji alanýndaki ÖZELLEÞTÝRME politikalarýndan vazgeçilmeli; merkezi planlama ve kamusal bir anlayýþla alan yeniden yapýlanmalýdýr. 20 yýldýr ihmal edilen ve kaderine terk edilen kamu kurumlarýna yatýrým yapýlmalý, üretim, iletim ve daðýtýmda bozulan merkezi yapý yeniden oluþturulmalýdýr. · Türkiyenin oldukça zengin olduðu rüzgar, güneþ, jeotermal, biyokütle, hidrojen gibi yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna dair araþtýrma-geliþtirme çalýþmalarý, proje ve yatýrýmlar için kaynak ayrýlmalýdýr. · Enerji tasarrufu ve verimliliði alanlarýnda bilimsel çalýþmalarla desteklenen merkezi projeler geliþtirilmelidir. Yine bu çerçevede elektrik daðýtým þebekelerindeki kayýp-kaçak oraný, yüzde 20lerden OECD seviyeleri olan ortalama yüzde 6lara çekilmelidir. EMO Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Cengiz Göltaþ tarafýndan 47 Mayýs 2006 tarihlerinde Atinada gerçekleþtirilen 4. Avrupa Sosyal Forumu'nda sunulmuþtur. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA GÝRÝÞ: Özellikle 19. ve 20. yüzyýlda hýzla geliþen enerji kaynaklarýnýn önemi; uluslararasý güçler için vazgeçilmezliðini korumaktadýr. Dün olduðu gibi bugün de, emperyal güçler; teknoloji, enerji, su ve petrol kaynaklarýnýn paylaþým ve denetimi için birbirleriyle kýyasýya mücadele ediyorlar. Bilindiði gibi dünyadaki fosil enerji kaynaklarý sýnýrlýdýr. Enerji kaynaklarýný ellerinde tutmak isteyen baþta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler, enerji ve doðal kaynaklarý kontrol edebilmek için az geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelere ekonomik, siyasi ve askeri alanda müdahale etmekte, iþgal politikalarýna baþvurmaktadýr. Bunun son örnekleri deðiþik gerekçelerle yapýlan Afganistan ve Irak iþgalleridir. 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren sanayileþmiþ ülkelerde enerji üretimi-dönüþümü-tüketimi kaynaklý çevre kirliliði (baþta fosil yakýtlarýn yanmasý sonucu oluþan kirletici gazlar uçucu kül emisyonu) etkisini göstermiþ ve enerji çevre ile birlikte ele alýnmaya baþlanmýþtýr. Bu nedenle özellikle geliþmiþ ülkelerde, çevreyi daha az kirleten enerji kaynaklarýna yönelim artmýþtýr. Dünya ölçeðinde fosil enerji kaynaklarýyla birlikte yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýný daha etkin kullanma yönünde çalýþmalar sürmekle birlikte; fosil enerji kaynaðý olan Doðal Gaza talep de hýzlý bir þekilde artýþ göstermektedir. Bu talep artýþý ülkemizde geliþmiþ ülkelere göre daha yoðun ve dýþa daha çok baðýmlý bir biçimde yaþanmaktadýr. Yapýlan çalýþmalar ve öngörülere göre, 2004 yýlýnda 22.108 milyon m³ olan Doðal Gaz tüketimi 2005 yýlýnda % 21,5 artýþla 26.865 milyon m³'e ulaþmýþtýr. Tüketimin 2006 yýlýnda % 36,2 artýþla 30.100 milyon m³'e, 2010 yýlýnda % 90,3 artýþla 1 TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Türkiyenin Doðal Gaz Temin ve Tüketim Politikalarýnýn Deðerlendirilmesi Raporu Mart 2006dan özetlenmiþtir. Raporun tamamýný www.mmo.org.tr adresinde bulabilirsiniz Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 42.076 milyon m³'e, 2020 yýlýnda ise % 176,4 artýþla 61.042 milyon m³'e ulaþmasý öngörülmektedir. Hýzla artan talebin en büyük bileþenini, elektrik enerjisi üretimi için Doðal Gaz tüketimi oluþturmaktadýr. Geleneksel olarak enerji kaynaklarýný ikiye ayýrabiliriz. Bunlardan ilki kaynaðýndan çýktýðý gibi tüketilen kömür, Doðal Gaz ve petrol gibi kaynaklar olup birincil (primer) enerji kaynaðý olarak tanýmlanmaktadýr. Birincil enerji kaynaðýnýn dönüþümünden elde edilen elektrik, kok, havagazý vb. enerji kaynaklarý olup, i k i n c i l ( s e ko n d e r ) e n e r j i k ay n a ð ý o l a ra k adlandýrýlmaktadýr. Dünyadaki enerji türlerinin kökeni olarak güneþ enerjisi gösterilmekte, diðer enerjiler ise güneþ enerjisi kökenli, dönüþüm enerjileri olarak tanýmlanmaktadýr. Tüm yenilenebilir enerjiler ve hatta fosil yakýtlar enerjilerini güneþten almaktadýr. Enerji kaynaklarýný üç ana baþlýkta toplamak mümkündür. Birincisi yerin altýnda kalan bitkilerin ve canlýlarýn bataklýk alanlarda birikmesi sonucu oluþan tabakalarýn deðiþime uðramasýyla meydana gelen Fosil Yakýtlardýr. Ýkincisi potansiyeli mevcut olan ve teknolojik geliþmelere baðlý olarak kullanýmý artan Yeni enerji kaynaklarýdýr. Üçüncüsü ise tükenmeyen, eksilmeyen Yenilenebilir enerji kaynaklarýdýr. Doðal Gaz fosil yakýtlar içerisinde yer almaktadýr. Doðal Gaz, organik maddelerin yeryüzünün alt katmanlarýnda milyonlarca yýl süren doðal dönüþümü sonucunda oluþmuþ olup kaynaðýndan çýkarýldýðý haliyle, herhangi bir iþlemden geçirilmeksizin kullanýlabilmektedir. Temel olarak metan (CH4) (% 90 ve üzeri) ve daha düþük oranlarda etan (C2H6), propan (C3H8) ve daha aðýr hidrokarbonlarý içeren Doðal Gaz, düþük oranlarda azot (N2), oksijen (O2), karbon dioksit (CO2), kükürtlü bileþikler ve su gibi safsýzlýklar içerebilir. En önemli özelliði temiz bir yakýt olmasý ve çevreyi kirletmemesidir. Gaz halinde olmasý nedeniyle hava ile daha iyi bir karýþým oluþturarak kolay yanar, tam yandýðýnda mavi bir alev oluþturur. Gaz halinde olmasý nedeniyle daha hassas kontrol edilebilme olanaðý bulunmaktadýr. Doðal Gaz renksiz, kokusuz, zehirli olmayan ve havadan hafiftir. Kokusuz olmasý nedeniyle sýzýntýsý fark edilemeyeceðinden, özel olarak kokulandýrýlmaktadýr. Doðal Gaz, diðer fosil enerji kaynaklarýna göre çevreye daha uyumlu, havayý kirletmeyen, doðaya zarar vermeyen bir enerji kaynaðýdýr. Doðal Gaz, yandýðý zaman havayý kirletici kükürt oksitleri ve karbon tanecikleri gibi atýk maddeler meydana getirmemektedir. Dünyada kullanýmý hýzla yaygýnlaþan Doðal Gaz, yüksek ýsýl deðeri ve diðer nitelikleriyle önemli ölçüde tercih edilmektedir. Doðal Gaz atmosferik basýnçta yaklaþýk olarak 164 0Cnin altýnda soðutulduðu zaman sývýlaþmakta ve hacmi 600 kere daha küçülmektedir. Sývý hale gelen Doðal Gaz Sývýlaþtýrýlmýþ Doðal Gaz (LNG-Liquified Natural Gas ) olarak adlandýrýlýr. Sývýlaþtýrma sýrasýnda kirleticiler uzaklaþtýrýldýðýndan LNG Doðal Gaz ile kýyaslandýðýnda daha temizdir. Sývýlaþtýrýlan Doðal Gaz özel tanklarda depolanabilir ve taþýnabilir. Ülkemize ithal edilen Doðal Gazýn yaklaþýk % 18,7si LNG olarak Cezayir ve Nijeryadan gelmektedir. Doðal Gazýn kompresörler ile basýnçlandýrýlarak sýkýþtýrýlmýþ haline ise Sýkýþtýrýlmýþ Doðal Gaz (Compressed Natural Gas-CNG) denir. Yakma esnasýnda otomatik kontrole daha uygun olmasý nedeni ile enerji tasarrufu saðlamaktadýr. Hava ile karýþtýrýldýðýnda yanma limitleri hacimce % 5 ile Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA % 15 arasýndadýr. Doðal Gazýn yanmasý için hava ile karýþýmýnýn uygun bir oranda olmasý gerekmektedir. En iyi yanma karýþýmý % 9 Doðal Gaz ve % 91 havadýr. Doðal Gazýn tutuþma sýcaklýðý 650°Cdir. Tam yanma anýnda mavi bir alevle yanar. Doðal Gaz karbonmonoksit (CO) içermediðinden zehirleyici deðildir. Ancak havadan daha hafif bir gaz olduðundan sýzma halinde kapalý alanlarda yukarýlarda toplanýr. Çok miktarda bulunduðu zaman ortamda oksijen azalacaðýndan ölümlere neden olabilir. Bu nedenle Doðal Gaz kullanýlan ortamlarýn mutlaka havalandýrýlmasý gerekmektedir. Doðal Gaz, konutlarda baþlýca ýsýtma ve soðutma, sýcak su elde etme, piþirme amaçlý kullanýlýr. Küçük sanayi atölye ve fýrýnlarda üretim amaçlý olarak kullanýlýr. Demir-çelik, çimento, kimya sanayinde, cam ve kiremit imalatýnda da yararlanýlan Doðal Gaz, tekstil sektörü için de önemli bir enerji kaynaðýdýr. Otomobil ve araçlarda CNG olarak kullanýmý da yaygýnlaþmaktadýr. Türkiyede 2005 yýlý içinde Doðal Gazýn % 57,4ü elektrik üretimine ayrýlmýþ ve elektrik ihtiyacýnýn % 45i Doðal Gazla çalýþan santrallerde üretilmiþtir. Yine 2005 yýlýnda 554 milyon m3 Doðal Gaz gübre üretiminde hammadde olarak doðrudan kullanýlmýþtýr. Dünyada Doðal Gazýn gübre üretiminin yaný sýra hammadde olarak kullanýldýðý baþka sektörler de mevcuttur. tapýnaðýnda yüzyýllardan beri yanmakta olan Doðal Gaz alevlerini tespit etmiþti. Avrupada 1659da Ýngilterede bulunan Doðal Gaz 1790da yaygýn kullanýma girdi. Sokaklarýn ve evlerin aydýnlatýlmasýnda, içten yanmalý motorlarýn çalýþtýrýlmasýnda büyük ölçüde Doðal Gazdan yararlanýldý. 1920lerde boru hattý taþýmacýlýðý yöntemlerinin uygulamaya konulmasýyla hýzla artan Doðal Gaz kullanýmý, özellikle II. Dünya Savaþýndan sonra sürekli olarak geliþti. Milattan önceki yüzyýllarda da bilinen ve kullanýlan petrol ve Doðal Gaz, özellikle petrol, içten patlamalý motorlarýn icadýndan sonra, sanayi devrimiyle birlikte ekonomik ve stratejik bir madde haline geldi. Teknolojik geliþmeyle birlikte kullanýmý da artan Doðal Gaz, çevresel faktörlerin de etkisiyle, petrolden daha fazla kullanýlma eðilimine girdi. Yine 2005 yýlýnda 554 milyon m3 Doðal Gaz gübre üretiminde hammadde olarak doðrudan kullanýlmýþtýr. Dünyada Doðal Gazýn gübre üretiminin yaný sýra hammadde olarak kullanýldýðý baþka sektörler de mevcuttur. Rezervler, Üretim ve Tüketim DÜNYADA DURUM Dünyada tüketilen birincil enerjinin büyük çoðunluðu petrol (% 37), Doðal Gaz (% 24) ve kömürdür(% 27). Stratejik bir birincil enerji kaynaðý olarak, dünyada ve ülkemizde kullanýmý hýzla yayýlmakta olan Doðal Gaz, diðer fosil enerji kaynaklarýnýn yerini hýzlý bir þekilde almaktadýr. M.Ö.50de Romada Uesta Tapýnaðýndaki aþk tanrýçasý heykelinin Doðal Gazdan elde edilen sürekli alev ile aydýnlatýldýðý bilinmektedir. M.S.150de Çin Sichuanda tuzun çökertilmesi iþleminde, yakýt olarak kullanýlmak için yeraltý rezervuarlarýndan sýzan Doðal Gazýn bambu borularla taþýndýðý kayýtlara geçmiþtir. Marco Polo, gezileri sýrasýnda Baküdeki Zoroastrian ateþ Dünyada Doðal Gaz çok eski yýllardan beri kullanýlmakla beraber popüler hale gelmesi 1960lý yýllara dayanmaktadýr. Uluslararasý Enerji Ajansýnýn yaptýðý çalýþmalara göre, her yýl ortalama % 1,6 oranýnda artarak dünyadaki Doðal Gaz tüketiminin 2020 yýlýnda 4,72 trilyon m³e ulaþacaðý tahmin edilmektedir.2 2 EPDK Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Dünyanýn deðiþik bölgelerinde çýkarýlan petrolün rezerv olarak aðýrlýklý bir kýsmý ülkemizin komþu olduðu bölgelerde bulunmaktadýr. 2004 yýlý sonu itibariyle rezerv sýralamasýnda 262,7 milyar varille (% 22) Suudi Arabistan baþý çekmekte, onu 132,5 milyar varille Ýran(% 11,1), 115 milyar varille (% 9,7) Irak, 99 milyar varille (% 8,3) Kuveyt ve diðer petrol ihracatçýsý ülkeler izlemektedir. Genel olarak ifade edilirse, komþularýmýz, dünyadaki mevcut bilinen rezervin yaklaþýk % 75ine sahiptir. Dünyada bilinen toplam petrol rezervi 1.188,6 milyar varil olup, bu rezervin yaklaþýk 50 yýl sonra tükeneceði tahmin edilmektedir. 2004 yýlý itibarýyla dünyada Doðal Gaz üretimi 2692 milyar m3, tüketimi ise 2689 milyar m3 olarak gerçekleþmiþtir. 2004 sonu itibariyle varlýðý kanýtlanmýþ dünya Doðal Gaz rezervleri 179,53 trilyon m3 olarak tahmin edilmektedir. Mevcut rezerv ve üretim trendine göre (Rezerv/Üretim) dünya Doðal Gaz rezervleri için öngörülen ömür yaklaþýk 67 yýldýr. Dünyada Doðal Gazýnömrüne yönelik olarak yapýlan bölgesel tahminler Grafik 1de yer almaktadýr. Petrol rezervi yönünden zengin olan ülkelerin, ayný zamanda Doðal Gaz rezervi yönünden de zengin olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Ancak Doðal Gaz kaynaklarýnýn bölgesel daðýlýmýna bakýldýðýnda rezervlerin petrole göre daha geniþ bir alana daðýldýðý görülmektedir. Ortadoðu bölgesi, dünyadaki petrol rezervlerinin % 62sine sahip olduðu halde, Doðal Gaz rezervlerinin % 40,6sýna sahip bulunmaktadýr. Ortadoðu bölgesi dünyanýn birinci büyük Doðal Gaz rezerv alanýdýr. Ýran, Katar ve Birleþik Arap Emirlikleri önemli rezervlere sahiptir. Avrupa ve Avrasya bölgesi ise dünyanýn ikinci büyük Doðal Gaz rezerv alanýdýr. Baþta Rusya Federasyonu olmak üzere, eski SSCBde bulunan Doðal Gaz rezervleri, toplam dünya Doðal Gaz rezervlerinin yaklaþýk % 32,6sýný oluþturmaktadýr. Bu ülkelerdeki toplam Doðal Gaz rezervlerinin yaklaþýk % 85i de Grafik 1: Dünya Doðal Gaz Rezervlerinin Ömürleri (Yýl) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Rusya Federasyonunda bulunmaktadýr. Orta Asya Cumhuriyetleri arasýnda en büyük Doðal Gaz rezervlerine ve yýllýk üretim kapasitesine sahip olan ülke Türkmenistandýr. Türkmenistanýn tespit edilen toplam Doðal Gaz rezervleri yaklaþýk 2,9 trilyon m3 civarýndadýr. Özbekistan ve Kazakistan zengin Doðal Gaz rezervleriyle dikkat çekmektedir. Rusya Federasyonu dünya Doðal Gaz ticaretinde hakim durumdadýr. Rusya 198,2 milyar m3 olan toplam Doðal Gaz ihraç miktarýnýn 118,9 milyar m3ünü Avrupa ülkelerine ihraç etmektedir. Azerbaycan Doðal Gaz rezervlerinin 396707,9 milyar m3 olduðu tahmin edilmektedir. 2020 yýlýna kadar Eski Sovyet Cumhuriyetlerinin tüketiminin yýllýk % 2,1, diðer Doðu Avrupa Ülkelerinin ise % 5,6 oranýnda artmasý beklenmektedir. Batý Avrupa gaz rezervleri, dünya rezervlerinin % 5inden azdýr. Bu rezervler Hollanda, Norveç, Polonya ve Ýngilterede yer almaktadýr. Avrupanýn gaz ihtiyacýnýn 1/3ü, bölge dýþýndaki eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerine dahil ülkeler ile Cezayirden saðlanmaktadýr. Batý Avrupa gaz talebinin yýlda % 2,9 oranýnda artarak 2020 yýlýna kadar 733 milyar m3e çýkacaðý beklenmektedir. Doðal Gaz piyasasýnda Ýtalya ve Ýspanya da geliþme gösteren ülkeler arasýndadýr. Ýtalya, Libya Doðal Gazýnýn deniz altýndan boru hattý ile ülkesine ithali konusunda anlaþmaya varmýþtýr. Anlaþmaya göre, 2003 yýlýndan itibaren yýlda 7,4 milyar m 3 Doðal Gazýn ithalatý öngörülmektedir. Asya ve Latin Amerikada 2010 yýlý itibarýyla yeni gaz þebekelerinin ortaya çýkacaðý, geleneksel petrol ihracatçýsý ülkelerden Endonezya, Meksika ve Ýranýn gaz ihracatýnda yoðunlaþacaðý ve bir senaryoya göre de Doðal Gazýn petrol ile rekabete gireceði öngörülmektedir. Tüketimi hýzla artan Doðal Gazýn enerji kaynaklarý içindeki payý da bu nedenle yükselmektedir. 2020 yýlýna kadar Doðal Gaz tüketiminin 4,72 trilyon m 3 e yükselmesi beklenmektedir. Doðal Gazýn elektrik üretiminde kullanýmý yýllar itibarýyla artan bir seyir izlemektedir. ABD ayrýca, ucuzlamasý nedeniyle sývýlaþtýrýlmýþ Doðal Gaz ithaline de aðýrlýk vermeye baþlamýþtýr. Ýthalat genellikle Cezayirden yapýlmaktadýr. Ýçinde bulunduðumuz yýllarda 2,3 milyar m3 olan bu ithalatýn 2020 de 11 milyar m3e ulaþmasý beklenmektedir. Orta ve Güney Amerika bölgesindeki gaz rezervleri dünya rezervlerinin % 4üne karþýlýk gelmekte olup, oldukça az seviyededir. Bu nedenle, 2020 yýlýnda tüketimin % 5 oranýnda artmasý beklenmektedir. Bölgedeki en büyük geliþme Brezilyada yaþanmaktadýr. Asyada Doðal Gaz tüketiminin 2020 yýlýna kadar, yýllýk % 5,6 oranýnda artarak 891 milyar m3e ulaþmasý beklenmektedir. Japonya dünyadaki en büyük ve önemli sývý Doðal Gaz ithalatçýsý konumundadýr. Endonezya ve Malezya Japonyaya sývý gaz ihracat yapan ülkeler arasýndadýr. Avustralyanýn Doðal Gaz rezervi 2,46 trilyon m3 civarýndadýr. Avustralya Doðal Gaz tüketicisi olmayýp bunun yanýnda sývý Doðal Gaz ihraç etmektedir.3 Çin ve Hindistan bölgelerindeki tüketimlerin % 15ini gerçekleþtirmekte olup taleplerinde ciddi artýþlar 3 TC Baþbakanlýk DTM Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA beklenmektedir. Ayrýca Rusya Doðal Gazýnýn Ýran üzerinden Hindistana ulaþtýrýlmasý yönünde çalýþmalar baþlatýlmýþtýr. Hindistan dünyanýn enerji üreten en büyük ülkelerden biridir. 2005 yýlýnda Hindistanýn enerji üretim amacýyla kullandýðý Doðal Gaz ihtiyacýnýn % 60 oranýnda artacaðý belirtilmektedir. Afrikadaki rezervler dünyadaki toplam rezervlerin yaklaþýk % 8i civarýndadýr. Afrikanýn gaz tüketiminin % 70i ile üretimin % 80inden fazlasý Cezayir ve Mýsýr tarafýndan gerçekleþtirilmektedir. Cezayir üretiminin % 70ini boru hattý ve sývýlaþtýrýlmýþ Doðal Gaz tankerleri ile ihraç etmektedir. Dünya Doðal Gaz rezervleri ile üretim ve tüketim tablolarýna baktýðýmýzda rezervler konusunda Asya ve Ortadoðunun dünya Doðal Gazýnýn büyük bölümünü barýndýrdýðýný açýkça görmekteyiz. Doðal Gaz tüketiminde ise geliþmiþ ülkelerdeki tüketimin fazlalýðý açýkça görülmektedir. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya bölgesinde bulunan geliþmiþ ülkeler, dünya tüketiminin % 70ini gerçekleþtirmektedirler. Bu bölgelerdeki tüketim artýþýnýn nedenleri arasýnda, diðer fosil Tablo 1: 2004 Yýlý Dünya Doðal Gaz Rezervi, Tüketimi ve Üretiminin Bölgelere Göre Daðýlýmý4 (Milyar m3) Grafik 2: 2004 Yýlý Dünya Doðal Gaz Rezervi, Tüketimi ve Üretiminin Bölgelere Göre Karþýlaþtýrýlmasý (Milyar m3) 4 BP Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA yakýtlarýn çevreye vermiþ olduðu zararlar ile Doðal Gazýn hem çevreye daha az zarar vermesi, hem de taþýnabilir oluþu ile kolay kullanýmý sayýlabilir. Sonuç olarak dünyada Doðal Gaz kullanýmýnýn önümüzdeki 20 yýlda artacaðý, tüketim artýþýnýn özellikle geliþmekte olan ülkelerde olacaðý, Doðal Gazýn elektrik üretiminde kullanýlacaðý ve ülkelerin ithal ve ihraç kaynaklarýný çeþitlendirmedeki çalýþmalarýnýn yoðunluk kazanacaðý anlaþýlmaktadýr. Dünyada Doðal Gaz Fiyatlarý Yýllara göre Doðal Gaz, LNG, Ham Petrol fiyatlarýný karþýlaþtýrdýðýmýzda aþaðýdaki tablo karþýmýza çýkmaktadýr. Aþaðýdaki tabloyu incelediðimizde rafineri maliyetleri de düþünüldüðünde birim enerji maliyeti açýsýndan Doðal Gazýn petrolden daha ucuz bir enerji kaynaðý olduðu görülmektedir. Gerek ekonomikliði, gerekse de petrole göre çevreye daha az zararlý bir yakýt olmasýndan dolayý dünyada Doðal Gaz tüketimi ve Doðal Gaz uygulamalarý hýzla artmaktadýr Doðal Gazýn Taþýtlarda Kullanýmý Son yýllarda Doðal Gaz teknolojik geliþmelerle birlikte araçlarda da yakýt olarak kullanýlmaya baþlanmýþtýr. Özellikle toplu taþým araçlarýnda kullanýlan petrol ürünlerinin çevreye vermiþ olduðu zarar göz önüne alýndýðýnda alternatif bir yakýt olarak yaygýnlaþmasý da söz konusu olabilecektir. Bireysel araç kullanýmýnda özellikle son yýllarda yaþanan hýzlý yükseliþ daha ekonomik alternatif yakýtlara yönelimi hýzlandýrmýþ ve bu alanda firmalarýn AR-GE yatýrýmlarý artmaya baþlamýþtýr. 2004 yýlý itibarýyla aþaðýdaki tablodan da göreceðimiz gibi bugün çok yaygýn olmayan Doðal Gazlý araçlarýn yaygýnlaþmasýnýn önünde herhangi bir engel bulunmamaktadýr. Doðal Gaz dolum istasyonlarýnýn yaygýnlaþmasý Doðal Gazlý araçlarýn yaygýnlaþmasýný da saðlayabilecektir. Tablo 2: LNG-Doðal Gaz-Ham Petrol Fiyatlarý5 5 BP Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Doðal Gaz depolama amaçlý kullanýlmakta olduðu görülmektedir. Doðal Gaz Depolarý Dünyada Doðal Gaz yeraltý stoklarý, fiyat hareketlerinden etkilenmemek, gaz kullanýmýnda kesintiyi önlemek ve arz-talep dengesini saðlamak amacýyla Doðal Gaz talebinin az olduðu yaz aylarýnda depolama yapýlarak saðlanmaktadýr. Ýhtiyacýn az olduðu yaz aylarýnda depolanan Doðal Gaz, ihtiyacýn çok olduðu kýþ aylarýnda özellikle akþam saatlerinde tüketiciler tarafýndan kullanýlmak üzere devreye sokulmaktadýr. Dünyanýn en fazla gaz tüketen bölgelerinin baþýnda Avrupa yer almaktadýr. Uluslararasý Enerji Ajansýnýn 2001 yýlý verilerine göre; Fransa tüketiminin %31i, Ýtalya %25i, Almanya %12si, Ýspanya %7si, Ýngiltere %5i, Belçika %4ü oranýnda depolama kapasitesine sahiptir. Avrupadaki en büyük Doðal Gaz tedarikçilerinden gaz de Franceýn toplam 9,9 milyar m3lük depolama kapasitesi, Alman Ruhrgas þirketinin 12 yeraltý depolama tesisinin kapasitesi ise 5,2 milyar m3tür. Doðal Gazýn nerelerde depolanabileceði incelendiðinde; - Ýþlevi bitmiþ Doðal Gaz ve petrol yataklarýnýn, - Yeraltýndaki kaya tuzu yataklarýnýn tatlý suyla eritilmesi ile elde edilen boþluklarýn, - Kapasitesi sýnýrlý olarak inþa edilen çelik tanklar veya basýnçlý çelik depolarýn, - Tespit edilebilmiþ yeraltý tabii boþluklarýn, - Ýzolasyon ve sýzdýrmazlýk saðlanmýþ, terkedilmiþ yeraltý maden yataklarýnýn Sonuç olarak dünyada Doðal Gaz kullanýmýnýn önümüzdeki 20 yýlda artacaðý, tüketim artýþýnýn özellikle geliþmekte olan ülkelerde olacaðý, Doðal Gazýn elektrik üretiminde kullanýlacaðý ve ülkelerin ithal ve ihraç kaynaklarýný çeþitlendirmedeki çalýþmalarýnýn yoðunluk kazanacaðý anlaþýlmaktadýr. Tablo 6: Dünyada Doðal Gazlý Araç ve Dolum Ýstasyonlarý6 6 OÝDER (Oto Doðalgaz Ýstasyonlarý Derneði) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA TÜRKÝYEDE DOÐAL GAZ BOTAÞ 15 Aðustos 1974 tarihinde Irak petrolünün Ceyhana taþýnmasýný gerçekleþtirmek üzere, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðýna (TPAO) Baðlý Ortaklýk olarak kurulmuþtur. Faaliyetlerini 1995 yýlýna kadar bu konumda sürdüren BOTAÞ, ayný yýl Kamu Ýktisadi Teþekkülü olarak yeniden yapýlandýrýlmýþtýr. Faaliyetlerine boru hattý yoluyla ham petrol taþýmacýlýðý ile baþlayan BOTAÞ, 1987 yýlýndan itibaren Doðal Gaz taþýmacýlýðý ve ticareti ile iþ kapsamýný geniþletmiþ; hizmet fonksiyonlarýnýn yaný sýra, ticari bir hüviyet de kazanmýþtýr. Ülkemizde yurt içi kaynaklardan Doðal Gaz üretimiyle ilgili ilk uygulamalar, TPAO bünyesinde 1976da gerçekleþmiþtir. 1980li yýllarýn ilk yarýsýnda ise BOTAÞ tarafýndan Doðal Gaz talep tahmini ve Doðal Gaz temin planlamasýyla ilgili ilk çalýþmalar yapýlmýþtýr. 9 Þubat 1990 tarih ve 397 Sayýlý, Doðal Gazýn Kullanýmý ile ilgili Kanun Hükmünde Kararname ile Doðal Gazýn ithali, daðýtýmý (þehir içi daðýtýmý hariç), satýþý ve fiyatlandýrýlmasýnda tekel konumuna getirilen BOTAÞýn, 2 Mayýs 2001 tarihinde yasalaþan 4646 Sayýlý Doðal Gaz Piyasasý Kanunu ile bu konumu sona ermiþtir. 18 Eylül 1984 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliði Hükümeti arasýnda Doðal Gaz nakline iliþkin bir anlaþmanýn imzalanmasý ile Doðal Gaz ithalatý ilk kez ülkemizin gündemine girmiþtir. Enerji arz kaynaklarýnýn çeþitlendirilmesi amacýyla 14 Þubat 1986da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliði ile imzalanan, yýlda 6 milyar m³ gaz alýmýna yönelik anlaþma ile Türkiye, 1987de Doðal Gaz kullanmaya baþlamýþtýr. Doðal Gaz ithalinde kaynak çeþitlemesi kapsamýnda, 1994 yýlýnda Cezayirden LNG alýmýna baþlanmýþ, bunu 1999 yýlýnda Nijerya ile yapýlan alým anlaþmasý ve spot alýmlar izlemiþtir. BOTAÞ, LNG olarak deniz yoluyla taþýnan gazý Marmara Ereðlisinde bulunan ve 685.000 m³/saat enjeksiyon kapasitesine sahip gazlaþtýrma terminalinde iþleme sokarak ana iletim hattýna enjekte etmektedir. Tablo 4: Dünya Doðal Gaz Depolama Alanlarý (2001 Milyar m3) Doðal Gazýn talep noktalarýna ulaþtýrýlmasý için yapýlmýþ olan yatýrým planlarý adým adým g e r ç e k l e þ t i r i l m e k t e d i r. B u g ü n Bulgaristan sýnýrýndan ülkemize giren ve 1988 yýlýndan bu yana iþletilmekte olan 842 kmlik Ana Hattýn yaný sýra Doðu Anadolu Doðal Gaz Ana Ýletim Hattý da tamamlanarak 2001 yýlýnýn sonunda iþletmeye alýnmýþtýr. Ana Hat Karadenizden gelen Samsun-Ankara Hattý ile Ankarada birleþtirilmiþtir. Ege Bölgesinde son kullanýcý noktasý olarak belirlenen Ýzmire Karacabey üzerinden ulaþan hat ile birlikte Konyadan da bir baðlantý hattýnýn yapýlmasý ile Batý Anadolu ana iletim þebekesinin Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA tamamlanmasý öngörülmüþtür. Konya-SeydiþehirIsparta-Denizli güzergahý ile Nazilliye ulaþan mevcut hat, ihale aþamasýnda olan Nazilli-Ýzmir Hattýnýn yapýmýnýn sonuçlanmasýyla Ýzmire ulaþacaktýr. Güney ve Güneydoðu Anadolu bölgesini sisteme baðlayacak olan hatlarýn da ihaleleri yapýlmýþtýr. olan baðýmlýlýðýn azaltýlmasý ve döviz kaybýnýn önlenmesi için önemli bir kaynaktýr. Yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz gerekmektedir. Rezervler, Üretim ve Tüketim Ülkemizde görünür Doðal Gaz rezervleri ve fiili üretimi sýnýrlýdýr. Ancak TPAO son zamanlarda arama ve üretim faaliyetlerine önem vermeye baþlamýþtýr. Ancak bu çalýþmalarýn yeterli olmadýðý bilinmektedir. Halen Türkiyede enerji ihtiyacýnýn büyük bir çoðunluðu aðýrlýklý olarak fosil yakýt kaynaklarýndan saðlanmaktadýr. 2003 yýlý itibarýyla enerji tüketimimizin sadece % 28,3ü yerli kaynaklarla karþýlanabilmiþtir. Ülkemizde bu gidiþatý deðiþtirecek bir politika izlenmemekte, enerjide dýþa baðýmlýlýk sürekli olarak artmaktadýr. Bu baðýmlýlýðýn bir göstergesi 2005 yýlý kurulu güç üretim iliþkisine baktýðýmýzda ortaya çýkmaktadýr. Ülkemizde kurulu güç yýllara göre artmasýna karþýn gerek yenilenebilir gerekse fosil enerji kaynaklarýmýz yeterince kullanýlmamaktadýr. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yatýrýmýn düþüklüðü, ülkemizi yýllardýr DTÖ, DB ve IMF politikalarýna mahkum etmekte ve sanayinin en önemli girdisi olan enerji konusunda emperyalist tekellere baðýmlý kýlmaktadýr. EÝEÝ Genel Müdürlüðü tarafýndan yapýlan uzun vadeli projeksiyonlarda dýþa baðýmlýlýk oranýnýn 2010da % 71, 2015de % 68 ve 2020 yýlý için % 70ler seviyesinde olacaðý tahmin edilmektedir. Tüm bu yatýrýmsýzlýk ve politikasýzlýk enerji maliyetlerini artýrmakta ve Türkiyenin enerji ve enerji kaynaklarý ithalatçýsý olma konumunu artýrmaktadýr. Özellikle güneþ, jeotermal ve rüzgar kaynaklarýndan enerji elde etmek için gerekli üretim ve ekipmanlarýn büyük bir çoðunluðunun ülkemizde üretimi vardýr. Bu konuda yeterli ve deneyimli mühendis ve teknik elemana sahip olan ülkemizde ulusal ve kamusal çýkarlarý gözeten bir enerji politikasýna ne kadar çok ihtiyaç olduðu açýktýr. Yerli Enerji Kaynaklarý Ülkemiz çok zengin linyit ve kömür kaynaklarýna sahiptir. 2004 yýlý Türkiye Taþkömürü Kurumu (TTK) verilerine göre 5 iþletmede 1,344 milyar ton rezerv mevcuttur. Ancak TTK, yýllýk olarak bu rezervin sadece 2-2,5 milyon tonundan üretim gerçekleþtirmektedir. 1974 yýlýnda 8.544.927 ton olan tüvenan kömür üretimi yýllardýr gerekli yatýrýmlarýn yapýlmayýþý nedeni ile 2004 yýlýnda ¼ oranýnda azalarak 1.884.65 ton olarak gerçekleþmiþtir. Yine ülkemizin yaklaþýk 9,3 milyar tonluk linyit rezervlerinden yýllýk 50 milyon ton üretim yapýlmaktadýr. Mevcut linyit rezervinin % 30u Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ), % 45i Elektrik Üretim Anonim Þirketi (EÜAÞ), geri kalaný özel sektör ile Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüðüne ait ruhsatlý sahalarda bulunmaktadýr. 2,5 milyar tonluk rezervi ile ülke linyit rezervlerinin % 30luk bölümünü elinde bulunduran TKÝ, ülke üretiminin % 60ýný (yaklaþýk 30 milyon ton) gerçekleþtirmektedir. 7 Oysaki ülkemiz açýsýndan yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn ulaþmýþ olduðu potansiyel yurdumuzun içinde bulunduðu enerji darboðazýnýn aþýlmasý, petrole 7 Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 5: 2003 Yýlý Sonu Ýtibarýyla Türkiyedeki Doðal Gaz Rezervleri (m3)8 (*) Ýspatlanmýþ, Muhtemel ve Mümkün Rezervler Toplamýdýr. Grafik 3: Yýllar Ýtibarýyla Türkiyede Doðal Gaz Üretimi Daðýlýmý (m3)9) Tablo 6: Türkiye Kurulu Gücünün Yýllar Ýtibariyle Geliþimi (MW)10 8 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu 9 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu 10Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 7: Ülkemizin Kömür, Doðal Gaz ve Petrol Ürünlerinin Yýllara Göre Ýthalatý11 Tablo 8: Türkiyede Saha Bazýnda Doðal Gaz Üretimi (m3)12 11 PÝGM 2003 yýlý faaliyet raporu 12 T.C. Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý www.foreigntrade.gov.tr Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 2004 yýlý itibarýyla tüketilen petrolün sadece % 8,6sý yerli üretim olup, ülkemizin ihtiyaç duyduðu ve ithal edilen % 91,4lük petrol için 9 milyar dolara yakýn yýllýk ödeme yapýlmaktadýr. 13 Gerçekleþtirilen kömür tüketiminin % 90ý ise yerli üretimdir. Yerli kömür kaynaklarý yeterince deðerlendirilmezken, yýllýk 1,5 milyar dolara yakýn tutarlar kömür ithalatýna harcanmaktadýr. Türkiye enerji sektöründe bu tüketim potansiyeli ile birlikte, yerli üretimin düþüklüðü ve yeraltý/yerüstü kaynaklarýmýzýn yeterince kullanýlmamasýndan dolayý gelecekte de dýþa baðýmlý olacaktýr. Ülkemizdeki birincil enerji kaynaklarýna göre termik santrallerin kurulu güç bakýmýndan karþýlaþtýrýlmasýný (Tablo 9) incelediðimizde bu kaygýnýn ne kadar haklý olduðu görülmektedir. Dünyanýn pahalý elektrik kullanan ülkelerinden biri olan ülkemizde, elektrik fiyatlarýný düþürme iddiasýnda olan hükümetlerin bu imkaný kullanmamalarý manidardýr. Oysa Doðal Gazla çalýþan ve gaz temin ve üretilen elektriðe alým garantisi verilen Doðal Gaz santralleri ile ilgili anlaþmalar yeniden görüþme konusu yapýlabilir ve bu anlaþmalardaki ülke çýkarlarýna aykýrý hükümler ile alým garantileri iptal edilebilir ise Doðal Gazýn elektrik üretimi içindeki son derece çarpýk yükseklikteki payý düþecek, yerli kaynak olan linyite dayalý elektrik üretim yatýrýmlarý atýl durumdan kurtarýlacak, elektrik fiyatlarý düþürülebilecek, istihdam ve katma deðer artacak ve elektrik enerjisinde daha saðlýklý bir Enerji Güvenliði tesis edilebilecektir. Bugüne deðin, özel sektör tarafýndan yerli kömüre dayalý olarak Tufanbeylide 320 MW, Ýstanbulda 12 MW olmak üzere yalnýzca 2 santral için EPDKdan lisans alýnmýþtýr. Ayrýca Silopide asfaltite dayalý 110 MW bir termik santral için de lisans alýnmýþtýr. Yerli linyite dayalý santrallerin bakým, onarým, iyileþtirme ve tevsii için gerekli kaynaklar ayrýlmaz iken, yüksek elektrik alým fiyatlarýyla alým garantisi verilen ve YapÝþlet esasýyla kurulan Doðal Gaz yakýtlý bazý santrallerin kuruluþ ve iþleyiþlerindeki usulsüzlük iddialarý basýna da yansýyan Devlet Denetleme Kurulu raporunda ayrýntýlý bir þekilde yer almýþtýr. Öte yanda, yerli linyit yataklarý atýl dururken, Adanada ithal kömüre dayalý 1.516 MW termik santralin Yap-Ýþlet esasý ve üretilen elektriðe alým garantisiyle, uluslararasý bir tekel tarafýndan kurulmasý teþvik edilmiþtir. 2005 yýlý içerisinde Türkiye toplam elektrik üretiminin %5,4ünü oluþturan 8,6 milyar KWh elektrik ithal kömür kullanýlarak bu santralde üretilmiþtir. Doðal Gaz temin ve ürettiði elektriðe alým garantisi verilen Yap-Ýþlet esaslý santrallerin, TETAÞ tarafýndan yürütülen sözleþmeleri Danýþtay tarafýndan iptal edilmiþtir. Yargý kararlarýnýn uygulanmasý anayasal bir zorunluluk olduðu halde, siyasi iktidar hukukun dýþýna çýkmakta, birçok idari yargý kararýnda olduðu gibi bu kararý da uygulamamaktadýr. Odamýz, Elektrik Mühendisleri Odasý ve TMMOBnin yýllardýr dile getirdiði, Ýzlenen yanlýþ politikalar nedeniyle, Türkiyenin pahalý elektrik üreten Doðal Gaz santrallerine mahkum edildiði gerçeði, bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný ve Baþbakan tarafýndan da ifade edilmektedir. Eðer siyasal iktidar bu doðru tesbite içtenlikle katýlmakta ise, yapmasý gereken, timsah gözyaþlarý dökmek deðil, Danýþtay kararlarýný uygulamak ve Doðal Gaz yakýtlý santrallere verilen pahalý elektrik alým ve gaz temin garantileri vb. ayrýcalýklarý iptal etmektir. Doðal Gaz Kullanýmý Doðal Gaz kullanýmýný tüm ülkeye yaygýnlaþtýrmak amacýyla, Doðal Gaz daðýtým þebekesi bulunmayan þehirlerin þehir içi Doðal Gaz daðýtým lisansý ihale çalýþmalarý EPDK tarafýndan sürdürülmektedir. 1980li yýllarda Doðal Gaz teminine yönelik olarak yapýlan planlama ve anlaþmalarda, yýllýk olarak Rusyadan azami 6 milyar m³, Cezayirden de LNG olarak tankerlerle 2 milyar m³ olmak üzere toplam 8 milyar m³ Doðal Gaz 13 Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr , Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý (TPAO) - www.tpao.gov.tr Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ithalatý öngörülmekteydi. Bugün konuþulan tüketim miktarlarýnýn çok gerisinde kalan bu kabuller, boru hattý tasarýmýnda ve Marmara Ereðlisi LNG Terminalinin kapasite seçiminde etkin olmuþtur. Alternatif birçok yakýta göre ucuzluðu, kullaným kolaylýðý, stoklama sorununun olmayýþý vb. üstünlükleri Doðal Gaza talebi hýzla artýrmýþtýr. Doðal Gazýn ilk kullanýma baþlandýðý 1987 yýlýnda 522 milyon m³ düzeyinde olan Doðal Gaz tüketimi, 18 yýl içinde 51,5 kat artýþla 2005te 26.865 milyon m³e ulaþmýþtýr. Türkiyenin son 15 yýldaki Doðal Gaz tüketimi Grafik 5te verilmiþtir. Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretiminde ve Doðal Gaz kullanýmýna yeni geçecek çok sayýda kent ve sanayide daha yaygýn bir biçimde kullanýmýnýn planlanmasýndan ötürü, önümüzdeki yýllarda Doðal Gaz talebinin hýzlý bir þekilde artmasý beklenmektedir. Türkiyenin 2004-2020 dönemi Doðal Gaz talep tahmini Tablo 10da verilmiþtir. Doðal Gaz tüketim artýþýndaki en büyük etmen, elektrik enerjisi üretiminin yaygýn bir biçimde Doðal Gaza dayandýrýlmasýdýr. Elektrik enerjisi üretiminin büyük ölçüde Doðal Gaza dayandýrýlmasýna yönelik uygulanmakta olan politikalara karþý, Odamýz ve Elektrik Mühendisleri Odasýnýn yönelttiði öneri ve eleþtirilere kulak verilmemiþtir. TMMOB ve baðlý Odalar ile Devlet Planlama Teþkilatýnýn gaz talep tahminlerinin abartýldýðý, Doðal Gaza dayalý yeni enerji santrallerine ihtiyaç olmadýðý yolundaki uyarýlarý da dikkate alýnmamýþtýr. 1999da 2010 yýlý için 34.224 milyon m3 Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretiminde kullanýmý öngörülmüþken, bu rakam 2001 yýlýnda sektörel talep tahminlerinde 25.413 milyon m3e düþürülmüþtür. 2005 yýlýnda ise elektrik üretiminde kullanýlan Doðal Gaz kullanýmý 15.435 milyon m3 olarak gerçekleþmiþtir. Odamýz, Elektrik Mühendisleri Odasý ve TMMOBnin yýllardýr dile getirdiði, Ýzlenen yanlýþ politikalar nedeniyle, Türkiyenin pahalý elektrik üreten Doðal Gaz santrallerine mahkum edildiði gerçeði, bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný ve Baþbakan tarafýndan da ifade edilmektedir. Eðer siyasal iktidar bu doðru tesbite içtenlikle katýlmakta ise, yapmasý gereken, timsah gözyaþlarý dökmek deðil, Danýþtay kararlarýný uygulamak ve Doðal Gaz yakýtlý santrallere verilen pahalý elektrik alým ve gaz temin garantileri vb. ayrýcalýklarý iptal etmektir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Grafik 4: Türkiyenin 2005 Yýlý Kurulu Gücünün Kaynaklara Göre Detay Daðýlýmý (MW)14 Tablo 9: Ülkemizdeki Termik Santrallerin Kurulu Güç Bakýmýndan Karþýlaþtýrýlmasý15 Tablo 10: Doðal Gaz Talep Tahmin ve Doðal Gaz Ýhracat Miktarlarý (Milyon m3)16 Not :TEÝAÞýn Ýlave Elektrik Üretimi Ýçin Doðal Gaz Talepleri ve Ýç Tüketim Dahil Edilmiþtir. 14 Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr 15 Maden Mühendisleri Odasý / Ahmet SARDAR 16 BOTAÞ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Grafik 5: Türkiyenin Yýllara Göre Doðal Gaz Tüketimi Daðýlýmý (Milyon m3)17 Tablo 11: Kontrata Baðlanmýþ Arz Miktarlarý (Milyon m3)18 (*) Doðal Gaz alýmý belirsizliðini korumaktadýr. (**) Yýllýk kontrat miktarlarý gaz teslimatlarýnýn baþlangýç tarihine göre deðiþebilecektir. 17 BOTAÞ 18 BOTAÞ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 12: Yýllar Ýtibarýyla Doðal Gaz ve LNG Alým Miktarlarý19 Dünyanýn pahalý elektrik kullanan ülkelerinden biri olan ülkemizde, elektrik fiyatlarýný düþürme iddiasýnda olan hükümetlerin bu imkaný kullanmamalarý manidardýr. Oysa Doðal Gazla çalýþan ve gaz temin ve üretilen elektriðe alým garantisi verilen Doðal Gaz santralleri ile ilgili anlaþmalar yeniden görüþme konusu yapýlabilir ve bu anlaþmalardaki ülke çýkarlarýna aykýrý hükümler ile alým garantileri iptal edilebilir ise Doðal Gazýn elektrik üretimi içindeki son derece çarpýk yükseklikteki payý düþecek, yerli kaynak olan linyite dayalý elektrik üretim yatýrýmlarý atýl durumdan kurtarýlacak, elektrik fiyatlarý düþürülebilecek, istihdam ve katma deðer artacak ve elektrik enerjisinde daha saðlýklý bir Enerji Güvenliði tesis edilebilecektir. 19 BOTAÞ Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Doðal Gaz Ticareti 2005 yýlý sonu itibariyle Rusya Federasyonu Batý Hattýndan 12.857 milyon m³, yine Rusya Federasyonundan Mavi Akým kapsamýnda, 4.969 milyon m³, Nijeryadan 1.030 milyon m³ ve Cezayirden 3.851 milyon m³, Doðal Gaz eþdeðeri LNG ve Ýrandan 4.322 milyon m³ olmak üzere, toplam 27.029 milyon m³ gaz ithal edilmiþ olup, Doðal Gaz satýþ miktarý 26.865 milyon m³ olmuþtur. Satýþlarýn sektörel daðýlýmý ise aþaðýdaki gibidir: Tablo 13: Yýllar Ýtibarýyla Doðal Gaz Satýþ Miktarlarý Grafik 6: 2005 Yýlý Türkiye Doðal Gaz Tüketiminin Sektörlere Göre Daðýlýmý (Milyon m3) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Yukarýdaki rakamlar herhangi bir yoruma gerek býrakmayacak kadar açýktýr. 1990lý yýllarýn sonunda ve 2000li yýllarýn baþýnda dönemin BOTAÞ yönetimlerince yapýlan ve dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý yetkilileri ve siyasal iktidarlarca da uygun bulunan Doðal Gaz talep analizlerinde, talep tahminleri kasýtlý olarak abartýlmýþtýr. Türkiye, bu çarpýk ve abartýlmýþ talep tahminleri esas alýnarak ihtiyaç ve tüketebileceðinin çok üzerinde Doðal Gaz ithalatýný öngören alým sözleþmelerinin altýna imza atmýþtýr. Odamýzýn 1999 yýlýnda TMMOB II. Enerji Sempozyumuna sunduðu bildiride þu deðerlendirme yapýlmýþtý. Doðal Gaz tüketiminin 1997 yýlýna göre 2000 yýlýnda 2,11 kat, 2010 yýlýnda 5,79 kat, 2020 yýlýnda 8,72 kat artýþýnýn planlanmasýndaki en büyük etmen elektrik enerjisi üretiminin çok yaygýn bir biçimde Doðal Gaza dayandýrýlmasýdýr. Sektörel tüketimlerin daðýtýmýnda elektrik enerjisinin üretiminde kullanýlacak Doðal Gaz tüketiminin toplam tüketim içinde 1998de % 54 olan payýnýn, 2005 yýlýnda % 64e yükselmesi, 2020 yýlýnda ise % 68,5e ulaþmasý öngörülmektedir. Bu tablonun vurguladýðý husus, sektörel tüketim içinde konut ve gübre sektörlerinin tüketiminin önümüzdeki yýllar içinde paylarýnýn azalacaðý, sanayinin ayný düzeyde kalacaðý ve elektrik enerjisinin payýnýn ise daha da artacaðý þeklindedir. 19982020 dönemi için bu sektörel talep tahmininde 7,98 kat artmasýna karþýn elektrik enerjisi üretimi için Doðal Gaz talebi 10,54 kat artmaktadýr. Elektrik enerjisinin en büyük tüketicisi olan sanayinin Doðal Gaz talebinin % 30unun üzerinde olan bir elektrik enerjisi üretim amaçlý Doðal Gaz talep tahmininin mantýðý anlaþýlamamaktadýr. Doðal Gazýn toplam enerji içindeki payýnýn beþte birlerden dörtte birlere doðru artmasýnýn yaný sýra toplam elektrik enerjisi içinde Doðal Gaz payýnýn üçte bir mertebesine yükselmesine yönelik karar ve uygulamalarýn ne denli saðlýklý olduðu oldukça tartýþmalýdýr. Tebliðin sözlü sunuþunda da, BOTAÞýn talep tahminlerinin dayandýðý esaslarýn ve kabullerin BOTAÞ dýþýnda konuyla ilgili taraflarca bilinmediði hususu da belirtilmiþti. 2001 Aralýðýndaki TMMOB II. Enerji Sempozyumuna Tablo 14: BOTAÞýn 199920012004 Doðal Gaz Talep Tahminlerinin Karþýlaþtýrýlmasý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Odamýz adýna sunulan bildiride ise, BOTAÞýn 2001 yýlýndaki Doðal Gaz talep tahminlerinde yaptýðý deðiþiklikler irdelenmiþ ve þöyle denilmiþti. BOTAÞýn güncel talep tahminindeki deðiþiklikler anlamlýdýr. Ancak iki yýl içinde sanayinin sektörel tüketim oranlarý içindeki payýnýn ayný kalmasý öngörüsünden iki katýna çýkmasý öngörüsüne nasýl ulaþýlmýþtýr? Tüketimlerin sektörel daðýlýmýnda, elektrik enerjisinin üretiminde kullanýlacak Doðal Gaz tüketiminin toplam tüketim içinde 2002de % 67 olan payýnýn; 2005 yýlýnda % 50; 2010 yýlýnda ise % 46 düzeyinde olmasý öngörülmektedir. Doðal Gaz tüketimi içinde elektrik enerjisi üretimi için kullanýlacak Doðal Gazýn payý 2002de % 67, 2003de % 64 oranlarýnda olmasý ve bu hatalý politikalar sonucu, elektrik enerjisi içinde Doðal Gaz payýnýn % 45lere kadar varmasý gaz ve enerji sektöründeki çarpýk politikalarý ortaya koymaktadýr. Dünyanýn diðer ülkelerinde Doðal Gaz kullanýmý içinde elektrik enerjisi üretimi bu denli yüksek bir öncelik almamaktadýr. En önemli Doðal Gaz üreticilerinden olan Rusyada bu oran %14, elektrik üretimi hidroliðe dayalý olan Norveçte sýfýrdýr. Sonuçta ithal bir enerji kaynaðý olan Doðal Gazýn elektrik enerjisi üretimi içindeki payýnýn bu denli yükselmesi rasyonel deðildir. Enerji sektöründe kamu yatýrýmlarýnýn hýzla artan elektrik enerjisi talebini karþýlamama olasýlýðý söz konusu olabilir. Ancak, varýlan bu noktanýn sorumlularýnýn ortaya çýkarýlmasý gerekmektedir. Enerji sektöründe kamu yatýrýmlarýnýn gecikmesi ve yetersizliði hep kamu kaynaklarýnýn sýnýrlýlýðý gerekçesine baðlanmaktadýr. Oysa bu gerekçe geçersizdir. Sorun saðlýklý kýsa ve uzun vadeli bir enerji planlamasýnýn ve bu planlamaya uygun yatýrýmlarýn zamanýnda yapýlmamasýndan, mevcut enerji üretim tesislerinin yönetim ve denetiminde yeterli eþgüdüm olmamasýndan kaynaklanmaktadýr. Eðer Türkiyede otoyollar için kaynak bulunulabilmiþ ve hala bulunabiliyor ise ve vergi gelirlerinin tamamýna yakýn bir bölümü çok küçük bir rant kesimine faiz olarak ödeniyorsa, enerji yatýrýmlarý için kaynak bulunmasý da mümkündür. Faiz dýþý fazlanýn yarýya düþürülmesiyle kamu yatýrýmlarý için gerekli kaynak bulunabilir. Oysa enerji alanýndaki yetersiz planlama çalýþmalarý ve kamunun sürekli olarak kötülenmesi, özel sektörün ise olumlanmasý anlayýþý sonucunda kamu yatýrýmlarý, son yýllarda ciddi bir biçimde ihmal edilmiþtir. Esas itibariyle, bütün siyasal iktidarlarca kamu kaynaklarýnýn yetersizliði vb. gerekçelerle, Dünya Bankasý, IMF ve bugün AB politikalarý doðrultusunda yatýrýmlarýn kamu tarafýndan deðil, özel sektör aracýlýðýyla yapýlmasý anlayýþý temel politika olarak benimsenmiþ ve uygulanmýþtýr. IMF, Dünya Bankasý ve AB yasalarýndan olan 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý Yasasýnda, Elektrik Üretim Anonim Þirketi, özel sektör üretim yatýrýmlarýný dikkate almak suretiyle EPDK onaylý üretim kapasite projeksiyonu uyarýnca, gerektiðinde yeni üretim tesisleri kurabilir, kiralayabilir ve iþletebilir denilmektedir. Bu madde açýk seçik biçimde önceliðin özel sektör yatýrýmlarýnda olduðunu, kamu yatýrýmlarýnýn ancak özel sektör yatýrýmlarýnýn yetersiz olmasý halinde gündeme gelebileceðini söylemektedir. Elektrik enerjisi üretimi amaçlý kamu yatýrýmlarýnýn aksamasý, gerilemesi ve gecikmesinin temel nedeni budur. Sorun enerji üretiminde kamusal planlamayý, kamusal üretimi ve yerli kaynak kullanýmýný reddeden özelleþtirme politikalarýndan kaynaklanmaktadýr. Ayrýca kamuda insanca yaþamaya elvermeyen ücret politikalarýnýn yaný sýra mesleki bilgi ve becerisini ülke ve halk çýkarlarý doðrultusunda kullanmaya çalýþan yurtsever teknik elemanlara yönelik baský ve sürgün politikalarýnýn, kamunun nitelikli insan kaynaklarýný aþýndýrdýðý da belirtilmelidir. Kamu yatýrýmlarý, siyasal iktidarlarca yandaþ müteahhit ve þirketlerin zengin edileceði alanlar olarak görülmüþtür. Bugüne deðin ithal Doðal Gaza dayalý elektrik enerjisi üretim tesisleri hýzla teþvik edilmiþtir. Yurtiçi hidrolik kaynaklardan daha yüksek bir verimle yararlanýlmasýna yönelik kamusal politika ve uygulamalar yetersiz kalmýþtýr. Bugün ise, kamu bu alandan tümüyle geri çekilmekte ve hidrolik esaslý enerji üretim tesisleri de artýk yerli - yabancý sermaye þirketleri tarafýndan kurulmaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Enerji üretimi ile ilgili kamu kuruluþlarý, önce TEKin ikiye daha sonra TEAÞýn üçe bölünmesi örneðinde olduðu gibi hýzla bölünmekte ve küçülmektedir. Daha önce iþletme hakký devredilen 620 MW linyit 30 MW akarsu olmak üzere toplam 650 MWlýk kamu santralinin yaný sýra, sektördeki kamu elektrik üretim kuruluþu olan EÜAÞa ait santrallerin özelleþtirilmesi için de hazýrlýk yapýlmaktadýr. TEAÞýn bazý üretim tesisleri ise özelleþtirilmektedir. Öte yandan kentsel elektrik daðýtým þebekelerinin Ýþletme Hakký Devri yöntemiyle özel þirketlere devredilmesi öngörülmüþtü. Elektrik Mühendisleri Odasý vd. kesimlerin sürdürdüðü hukuk mücadelesi ile bu devirlerin gerçekleþmesi þimdilik engellenmiþtir. Ancak þimdi Dünya Bankasý, IMF vb. uluslararasý örgütler Ýþletme Hakký Devrinden daha da geriye gidilmesini ve kamu mülkiyetini ortadan kaldýracak olan Varlýk Satýþý yoluyla kentsel elektrik daðýtým þebekelerinin ulus ötesi þirketlere satýþýný þart koþmaktadýr. Bugün, neredeyse tamamý ithal edilen bir enerji kaynaðý olan Doðal Gazýn tüketimi içinde % 57,4lýk bir payla elektrik enerjisi üretimi baþta gelmektedir. Yapýmýna 80li yýllarda baþlanan 1.200 MWlýk Hamitabat ve 1.350 MWlýk Ambarlý santralini, daha sonraki yýllarda Marmara Ereðlisinde iki tane 500 MWlýk fiyat ve alým garantisi verilen YÝD (Yap Ýþlet Devret) santrali ve Bursadaki 1.430 MWlýk Doðal Gaza dayalý birleþik ýsý ve güç üretim tesisleri yatýrýmlarý, Doðal Gazýn aðýrlýklý olarak elektrik enerjisi üretimi için kullanýlmasý eðilimini güçlendirmiþtir. Bu santralleri, Yap-Ýþlet esaslý, gaz temin ve üretilen elektriði alým garantisiyle teþvik edilen Enka-Intergenin Adapazarý 2.510 MW, Ýzmir 1.540 MW, Tractabelin Ankara 700 MW Doðal Gaz santralleri izlemiþtir. Doðal Gaza dayalý enerji santrallerinin yaný sýra, özel sektörün her gün sayýsý artan kojenerasyon, oto prodüktör enerji tesisleri yatýrýmlarý da, Doðal Gaz tüketiminde elektrik enerjisi üretiminin baþrolde olacaðýna iþaret etmektedir. 2004 yýlý içinde toplam kurulu gücün 4.380,4 MW kapasite ile % 11,9unu otoprodüktörler oluþturmuþtur. Otoprodüktör tesislerinin kapasitesi içinde yalnýzca Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn payý 837,5 MW ile % 19,1, sývý + Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn payý ise 1.276,6 MW ile % 29,1dir. Yalnýz Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn 2004 üretimi içindeki payý 8.393 GWh ile % 22,4, sývý + Doðal Gaz yakýtlý olanlarýn ise 9.498,4 GWh ile % 33,2dir. 2005 yýlý içinde 160.000 GWh toplam elektrik üretiminin 27.460 GWh ile % 17,1i ENKAnýn Doðal Gaz santrallerinde, % 3,4ü ise 5.500 GWh ile BAYMÝNA Ankara Doðal Gaz çevrim santrallerinden saðlanmýþtýr. Doðal Gaz Alým Sözleþmelerinin Devri 2002 yýlýnda IMF ve Dünya Bankasý direktifleri doðrultusunda 15 günde 15 yasa aceleciliði ile çýkarýlan yasalardan biri olan 4646 sayýlý Doðal Gaz Piyasasý Yasasýna göre 2009 yýlýna kadar BOTAÞýn alým sözleþmelerinin her yýl % 10unun ihale yoluyla özel kuruluþlara devredilmesi öngörülmektedir. Devirlerle ilgili olarak BOTAÞ 04.11.2004 tarihinde bir ihale duyurusu yapmýþtýr. Buna göre toplam ithalatýn 16 milyar m3lük bölümü, her biri 250 m3lük 48 parça, ihale duyurusunun terminolojisi ile 48 lot olarak devir edilecektir. Her bir parçanýn devir bedeli 500.000 USDden daha aþaðýda olmamak üzere ihalede belirlenecek ve en yüksek devir bedelini veren firma devir hakkýný alacaktýr. Böylece Doðal Gaz ithalatýndaki BOTAÞ tekeli özel sektöre ve piyasaya devredilmiþ olacaktýr. BOTAÞýn bu þekilde çýktýðý ihaleler, gaz satan ülkelerin BOTAÞla yaptýklarý satýþ anlaþmalarýný üçüncü kiþilere devretmede isteksiz olmalarý nedeni ile birkaç kez ertelenmiþtir. 2005 Haziranýnda, TBMM tatile girmeden hýzla görüþülen ve yasalaþan torba ve çorba bir yasa paketine yapýlan bir ekleme ile Doðal Gaz alým sözleþmeleri devir ihalelerine girecek þirketlerin sözleþmeyi devredecek gaz þirketinden onay almalarý zorunluluðu getirilmiþtir. Böylece BOTAÞýn ihalelerini ancak gaz sözleþmelerini devretmeleri söz konusu olan GAZPROM, NIGC, SONATRAC ve Nijeryadaki gaz þirketinin uygun göreceði þirketlerin katýlýmýna imkan tanýmýþtýr. Sonuçta GAZPROMun devredeceði Rusya Batý Hattý gaz sözleþmeleri devir ihalesine yalnýzca GAZPROMun uygun gördüðü 4 firma Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA katýlýrken, sözleþmelerin bir LOTu SHELL, üç LOTu yine GAZPROM baðlantýlý BOSPHORUS GAZ, on LOTu ise Doðal Gaz sektöründe malzeme temini ve mühendislik hizmetlerinde faaliyet gösteren AKFELSANKO baðlantýlý ENERCO, beþ LOTu ise AVRASYA Enerji firmasý tarafýndan üstlenilmiþtir. Sözleþmelerin devri için BOTAÞ GAZPROM ve ihaleyi kazanan þirketler arasýnda görüþmeler sürmektedir. 2002 yýlýnda çýkarýlan yasaya göre Doðal Gaz alým anlaþmalarýnýn 7 yýl içerisinde piyasaya devri, AB ülkelerinde bile örneði zor görülen çok hýzlý bir özelleþtirme-liberalleþtirme uygulamasýdýr. Yalnýzca gaz satan þirketlerin onayladýðý ve doðrudan ve/veya dolaylý yoldan denetleyebildikleri tercihe þayan þirketlerin katýlabildiði Doðal Gaz alým sözleþmelerinin devri uygulamasý son bulmalýdýr. Gaz temin programlarý bir dizi teknik parametrelerinin yaný sýra, politik parametreleri de içermektedir. Gaz temin anlaþmalarý ve programlarýnýn çok ciddi bir stratejik çalýþma olarak ele alýnmasý gerekmektedir. Yukarýdaki veriler Rusyadan 30 milyar, Ýrandan 10 milyar, Cezayirden 4 milyar, Nijeryadan 1,2, toplam 45,2 milyar m3 Doðal Gazýn mevcut yatýrýmlarla alýnabileceðini göstermektedir. Talep ve tüketimin öngörülen alým miktarlarý kadar artmamasý durumunda Türkiye almadýðý gaz için al veya öde anlaþmalarý uyarýnca para ödemek zorunda kalabilecektir. Son Doðal Gaz krizinde görüldüðü üzere, ihracatçý ülkeler çeþitli gerekçelerle Türkiyeye yönelik gaz sevkiyatýný sýnýrlayabilmektedir. sanayi kuruluþlarýna, organize sanayi bölgelerine ve kentlere baðlayacak baðlantý hatlarý ve basýnç düþürme istasyonlarý yapýlmadýðý için, bu bölgelerde gaz kullanýmý iki üç yýl gecikmiþ, yapýlan ana hatlar atýl kalmýþtýr. Bugün BOTAÞýn bu tür yatýrýmlarý eþ zamanlý planlamaya ve yapmaya yönelmesi olumludur. Tablo 15de, BOTAÞýn ana iletim-daðýtým hatlarýný ve bu hatlardan gaz alan ve alacak kentleri göstermektedir. EPDK, Doðal Gazýn geldiði ve ulaþacaðý kentlerde, Kentsel Doðal Gaz Daðýtým Lisanslarýný ihale etmektedir. Ýhalelerde birim hizmet ve amortisman bedeli olarak en düþük bedeli teklif eden þirketlere, 30 yýllýk süreyle ihale kapsamý kentte(kentlerde) kentsel Doðal Gaz daðýtým lisansý verilmektedir. Ýhaleyi kazanan þirketler, 3 ay içinde lisans bölgeleri için temel mühendislik yaklaþýmlarýný ve fizibilite çalýþmalarýný EPDK inceleme ve onayýna sunmak ve lisans görüþmelerini sonuçlandýrmakla yükümlüdür. Güzergah üzerindeki kentler gazý getirecek olan Ana Boru Hattýnýn yapýmý ile eþ zamanlý olarak, Branþman Hatlarýnýn ve basýnç düþürme istasyonlarýnýn yapýmýnýn da planlanmasý ve bu yatýrýmlarýn gerçekleþmesi zorunludur. Lisansý alan þirketin, lisans tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde yatýrým çalýþmalarýna baþlamasý ve en geç 18 ay içinde tüketicilere gazý ulaþtýrmasý gerekmektedir. Lisans sahibi þirket, 5 yýl içinde, lisans sýnýrlarý içindeki imarlý bölgelerdeki tüm tüketicilere, ekonomik olmak kaydýyla gazý getirmekle yükümlüdür. Lisansýn ilk 8 yýlý içinde, þirket, satýn aldýðý gaz bedeline birim hizmet ve amortisman bedeli olarak ihalede bildirdiði fiyattan fazla bir fiyat ekleyemez. Bugüne deðin sonuçlanan kentsel Doðal Gaz daðýtým lisans ihalelerinde çýkan birim hizmet ve amortisman bedeller 00,037 YTL arasýndadýr. Bir kaç Doðal Gaz daðýtým lisans ihalesinde ise ihaleye giren þirketler bazýlarý birim hizmet ve amortisman bedelini sýfýra indirtmiþ ve Trakya Bölgesi ihalesinde olduðu gibi 180 dolar olan abone baðlantý bedelini de eksiltmeye sokarak, bedelsiz olarak uygulayacaklarýný bildirmiþlerdir. Ancak sonuçlanan ihalelerin çoðunluðunda abone baðlantý bedeli indirime konu olmamýþ ve 180 dolar olarak uygulanmýþtýr. Geçtiðimiz yýllarda bu planlama yapýlmamýþ, örneðin, Ýran gazýný taþýyan hattýn Kayseri, Konya ve Seydiþehire ulaþmasýna karþýn, bu yüksek basýnçlý hat, bölgedeki Kentsel Doðal Gaz daðýtým þirketlerinin tümü için geçerli olacak, ülke çapýnda zorunlu uygulamasý olan Ýç Tesisat, Servis hattý, Þebeke Yapým ve Endüstriyel Doðal Gaz Daðýtýmý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 23: BOTAÞýn 199920012004 Doðal Gaz Talep Tahminlerinin Karþýlaþtýrýlmasý Tablo 15: Türkiye Doðal Gaz Hatlarýnýn Þehirlere Göre Daðýlýmý ve Doðal Gaz Kullanýmý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tesis Doðal Gaz Dönüþüm þartnameleri yoktur. Bu durumda, her kent ve þirketin uygulamalarý farklý olabilmektedir. Bu düzensizliðin bir an önce giderilmesi ve ülke çapýnda geçerli olacak yapým þartnameleri ve uygulama birliðinin tesis zorunludur. Doðal Gaz fiyatlarý petrol fiyatlarýna endekslidir. Petrol fiyatlarýndaki týrmanýþýn sürmesi halinde Doðal Gaz fiyatlarý da artacaktýr. Artýþ tüm ülkelerde yaþanmaktadýr. Nitekim Ýngilterede son olarak Mart ayýndan geçerli olmak üzere Doðal Gaz fiyatlarý %20 oranýnda artacaktýr. Doðal Gaz Fiyatlarý Doðal Gaz Depolarý Rusya ve Ukrayna arasýnda Doðal Gaz fiyatlarý konusunda baþlayan gerginlik ortamýnda, GAZPROM yetkililerinin Türkiyeye uygulanan Doðal Gaz satýþ fiyatýnýn 260 USD/1000 m 3 olduðu yolundaki açýklamasý, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný tarafýndan yalanlandý. Ancak Türkiyenin Doðal Gaz alým fiyatlarýnýn kesin olarak ne olduðu ticari sýr gerekçesiyle, hiç bir zaman yetkililerce açýklanmadý. BOTAÞýn Doðal Gaz daðýtým þirketlerine satýþ fiyatý 2005 yýlý içinde 0,288212 YTL/m3 den %31 artýþla 0,377512 YTLye yükselmiþtir. Zaman gazetesinde 01.02.2006 tarihinde yayýnlanan bir habere göre, Türkiyenin 1000 m3 Doðal Gaz için Rusyaya ödediði fiyat 243 dolar, Ýrana 236 dolardýr. Bu rakamlara BOTAÞýn iletim, daðýtým ve iþletme masraflarý eklenecektir. Kentsel Doðal Gaz daðýtým þirketleri BOTAÞtan satýn aldýklarý fiyata birim hizmet ve amortisman bedelini eklemektedir. Bu rakam EPDKnýn lisans ihalelerini kazanan þirketler için 0-0,037000 YTL mertebesindedir. Ancak bu rakam EPDK kararýyla ayrýcalýklý statüdeki þirketler olan ÝGDAÞ için 0,059947, EGO için 0,058019 YTL, ÝZGAZ, AGDAÞ ve BAHÇEÞEHÝRGAZ için 0,069649 YTLdir. Bu þirketler üretici fiyat endeksindeki artýþlarý bu rakamlara ekleyebilmektedirler. Daha önce özelleþtirilen BURSAGAZ ve ESGAZ için ise bu rakam sabittir ve 2,5 cent/m3, yaklaþýk 0,033000 YTLdir. Bu rakamlara ayrýca 0,021000 YTL Özel Tüketim vergisi ve %18 KDV eklenmektedir. Türkiyenin Rusyadan aldýðý gazýn fiyatýndaki olasý artýþýn, BOTAÞýn Doðal Gaz satýþ fiyatlarýna yansýmasý kaçýnýlmazdýr. Enerji tüketiminde Doðal Gaza, Doðal Gazda da büyük ölçüde Rusyaya baðýmlý hale gelen Türkiye, acil ihtiyaçta devreye girecek depolama tesislerine sahip bulunmamaktadýr. Türkiye gibi büyük bir Doðal Gaz tüketicisi konumundaki ülkenin, kýþ aylarýný hala sýfýr depo ile geçirmesi ciddi eksikliktir. Yapýlan açýklamalara göre, Doðal Gaz tüketiminin 2010da 40 milyar m3, 2020de ise yaklaþýk 45 milyar m3e yükseleceði beklenmektedir. Bu yoðun talebin sürekli olarak karþýlanmasýna yönelik gazýn ithali, daðýtýmý ve depolanmasý konularýnýn önemi artmýþtýr. Bir taraftan kaynak çeþitlendirilmesi saðlanýrken, bir taraftan da Doðal Gaz yeraltý depolama projelerine hýz verilmelidir. Depolamada en yaygýn uygulama eski gaz sahalarýnýn kullanýmýdýr. Depolamaya uygun koþullarý taþýdýðý belirlenen Silivrideki Kuzey Marmara ve Deðirmenköy gaz sahasýnýn bu amaçla kullanýlmasýna karar verilmiþtir. Proje TPAO ile BOTAÞ arasýnda 21 Temmuz 1999 tarihinde imzalanan Doðal Gaz Depolama ve Yeniden Üretim Hizmetleri Anlaþmasý kapsamýnda TPAO tarafýndan yürütülmektedir. Depolama tesislerinin 2006 yaz aylarýnda devreye alýnmasý hedeflenmiþtir. Böylece TPAO tarafýndan iþletilecek olan ve toplam 1,6 milyar m 3 gaz depolama kapasitesine sahip, Türkiyenin biri denizde, diðeri karada ilk yeraltý gaz depolama projesi gerçekleþtirilmiþ olacaktýr. 2001 yýlýnda yürürlüðe giren Doðal Gaz Piyasasý Kanununda Doðal Gaz depolama gerekliliði de yer almaktadýr. Geliþmiþ ülkelerde yýllýk tüketimin en az % 10unun depolandýðý göz önüne alýndýðýnda, günümüzde asgari 2,5 milyar m3lük Doðal Gaz deposuna ihtiyacýmýz olduðu söylenebilir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA sürecek olan bu projenin ilk aþamasýnýn 2010, ikinci aþamasýnýn 2013, son aþamasýnýn ise 2016 yýlýnda tamamlanmasý beklenmektedir. Her bir aþamada 350 milyon m3 Doðal Gaz depolanacak olan projeyle yýlda yaklaþýk 1 milyar m3 Doðal Gaz depolanabilecektir. Ülkemizin gelecekteki yüksek Doðal Gaz talebini dikkate aldýðýmýzda Silivri ve Tuz Gölü dýþýnda Doðal Gaz deposu olarak kullanýlabilecek alternatiflerin bir an önce araþtýrýlmasýnda yarar bulunmaktadýr. Dünyada uygulanmakta olan tükenmiþ petrol sahalarýnýn Doðal Gaz deposu þekline dönüþtürülmesi konusunun da incelenmesi uygun olacaktýr. Bu itibarla, ülkede halen hemen hemen tamamý ithal edilen Doðal Gazýn, mevsimsel, günlük ve saatlik taleplerini düzenlemek ve önümüzdeki yýllarda ortaya çýkacak olan Doðal Gaz arz açýðýna çözüm getirmek üzere bir diðer depolama projesi olan Tuz Gölü Depolama Projesi de gündemdedir. Türkiyenin ikinci Doðal Gaz depolama tesisi, bölgede yeraltýnda geçirimsiz tabakalar bulunmasý nedeniyle AksaraySultanhaný yakýnlarýnda, geçirgen olmayan tuz kütlelerinin yoðun olarak bulunduðu alana, yerin yaklaþýk 700 metre altýna tatlý su basýlarak tuz yataklarýnýn eritilmesi ile elde edilen büyük maðaralar olarak inþa edilecektir. Fizibilite ve temel mühendislik ihalesi 2000 yýlýnda yapýlmasýna karþýn, bu proje yýllarca sürüncemede kalmýþ ve ancak 2005te sonuçlanmýþtýr. Proje, Dünya Bankasýndan temin edilen 325 milyon dolarlýk krediyle gerçekleþtirilecektir. Þimdi, bu projeyle ilgili olarak detay mühendislik ve yapým sürecinde kontrolluk hizmeti verecek firmalarýn seçimi için ihaleye çýkýlmýþtýr. Bu ihalenin sonuçlanmasý, mühendislik-müþavirlik firmasýnýn seçimi ve detay mühendislik çalýþmalarýnýn sonuçlanmasýndan sonra, üç paket halinde çýkýlmasý öngörülen yapým ihaleleri aþamasýna gelinecektir. Bu durumda en erken 2007 yýlýnda yapýmýna baþlanabilecek ve yapýmý 10 yýl Ülkemize ithal edilen Doðal Gazýn 2005 yýlý itibarýyla yaklaþýk % 18i LNG olarak Cezayir ve Nijeryadan gelmektedir. LNG sývýlaþtýrýlmýþ bir Doðal Gazdýr. Ýthal edilen LNG, BOTAÞýn Marmara Ereðlisinde mevcut 685.000 m3/saat kapasiteli Doðal Gaz enjeksiyon kapasiteli ithal terminalinde depolandýktan sonra kullanýma sunulmaktadýr. Sývýlaþtýrýlan Doðal Gaz özel tanklarda depolanabilmekte ve taþýnabilmektedir. Avrupada da LNG ihtiyacýnýn artacaðý göz önüne alýndýðýnda, Türkiye üzerinden, Güneydeki üçüncü ülke pazarlarýna Doðal Gaz sevkiyatýný saðlayacak projeler kapsamýnda, Akdeniz kýyýsýnda (Ceyhan) LNG terminalinin kurulmasýna yönelik çalýþmalar yapýlmalýdýr. Ülkemizde gerçekleþtirilecek ve Doðal Gaz açýðýna çözüm getirecek Doðal Gaz depolama tesisleri projelerinin bir an önce iþletmeye alýnmasý için çalýþmalarýn hýzlandýrýlmasý kaçýnýlmaz gözükmektedir. SONUÇ ve ÖNERÝLER 1. Doðal Gazla ilgili kurumlar çalýþmalarýnda þeffaflaþmalý, bilgilerin yaygýnlaþmasý, herkesçe eriþilebilir ve kullanýlabilir olmasý saðlanmalýdýr. Doðal Gaz temin politikalarýnýn belirlenmesinde kapalý kapýlar ardýndaki gizli diplomasi yerine, ilgili tüm kesimlerin katýlacaðý ulusal strateji belirlenmesi çabalarýna aðýrlýk verilmelidir. 2. Ýthal edilen ve dýþa baðýmlý bir enerji kaynaðý olan Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Doðal Gazýn sektörel kullaným öncelikleri tartýþmaya açýlmalýdýr. Bu anlamda, ulusal düzeyde tartýþmalar yapacak, stratejiyi belirleyecek yetkili kuruluþ olarak, oluþum, yönetim ve denetiminde Doðal Gazla ilgili tüm kesimlerin temsil edildiði Doðal Gaz Enstitüsünün oluþturulmasý ve bu Enstitünün alt kollarýnýn bir an önce çalýþmaya baþlamasý zorunludur. 3. Mevcut Doðal Gaz alým sözleþmeleri takrir-i müzakere konusu yapýlmalý, anlaþmalarda fiyat, alýnmayan gazýn bedelinin ödenmesi, ödemelerin nakit olarak yapýlmasý, gazýn üçüncü ülkelere satýlmasýnýn önlenmesi vb. Türkiye aleyhine þartlar iptal edilmelidir. 4. Satýn alýnan gaz bedellerinin mal ve hizmet ihracýyla ödenmesi saðlanmalýdýr. 5. Gaz teslimatlarýnda ihracatçý ülkelerden kaynaklanan eksiklikler ve aksamalar tazminat konusu olmalýdýr. Ýhracatçý ülkelerin günlük, aylýk, yýllýk satýþ miktarlarýný taahhüt etmeleri saðlanmalýdýr. 6. BOTAÞýn yürüttüðü fazla gaz arzýný Yunanistan üzerinden Ýtalyaya, Bulgaristan, Romanya Macaristan, Avusturya üzerinden Orta Avrupaya ulaþtýrmayý öngören projeler desteklenmelidir. 7. Doðal Gazda Rusyaya baðýmlýlýðýn azaltýlmasýna yönelik çalýþmalar yürütülmeli, arz kaynaklarýnýn çeþitlendirilmesi saðlanmalýdýr. Doðal Gaz temininde Rusyaya olan baðýmlýlýk mutlaka azaltýlmalýdýr. 8. Azerbaycandan yapýlacak gaz ithalatýnýn artýrýlma imkanlarý araþtýrýlmalýdýr. Türkmenistandan ve Mýsýrdan ülkemize doðru boru hattý tesisi çalýþmalarýna aðýrlýk verilmelidir. Doðal Gaz ithal edilecek ülkelere Irakýn eklenmesine çalýþýlmalýdýr. 9. Kýsa vadede Rusya ve Ýrandan kaynaklanabilecek herhangi bir gaz kýsýntýsýna karþý Cezayir ve Nijeryadan LNG ithalatýnda artýþ imkanlarý araþtýrýlmalý, uluslararasý spot piyasadan LNG alýmý programlanmalýdýr. 10. Yerli Doðal Gaz üretiminin artýrýlmasýna çalýþýlmalýdýr. Zonguldak taþkömürü sahalarýndaki metanýn ticari olarak kullaným imkanlarý saðlanmalýdýr. TPAOnun Karadenizdeki ve ülkenin bütünündeki Doðal Gaz ve petrol arama çalýþmalarý desteklenmelidir. TPAOnun ürettiði petrol ve Doðal Gazdan elde ettiði gelirleri, yeni arama çalýþmalarýna harcamasýna imkan veren yasal düzenlemeler yapýlmalýdýr. Zonguldak taþ kömürü sahalarýnda olduðu bildirilen kaynaklarýn araþtýrýlmasý sonuçlandýrýlmalý ve bir an önce üretime geçilmelidir. 11. BOTAÞýn mevcut Doðal Gaz sözleþmelerinin özel kuruluþlara devrine son verilmelidir. 12. Doðal Gaz ithalatý ile ülke ihtiyaçlarý arasýnda bir açýk söz konusu olduðunda, kentlerin ve sanayinin gazý kesilmemeli, Doðal Gaz yakýtlý elektrik üretim santrallerine verilen gazda kesinti yapýlmalýdýr. 13. Silivri Yeraltý Doðal Gaz Depolama Tesisi yatýrýmý bir an önce iþletmeye alýnmalý; 2000 yýlýndan beri sürüncemede kalan Tuz Gölü Depolama Tesislerinin projesi tamamlanarak yatýrýmýna ivedilikle baþlanmalý, yeni Doðal Gaz depolama alanlarý araþtýrýlmalýdýr. 14. Alým garantisi verilen Doðal Gaz yakýtlý Yap-Ýþlet santrallerine verilen gaz temin ve elektrik alým garantilerini iptal eden Danýþtay kararý ivedilikle uygulanmalýdýr. 15. Doðal Gazla ilgili politika ve önceliklerin belirlenmesinde etkin konumda olacak Enerji Piyasasý Kurumunun çalýþmalarýna Meslek Odalarýnýn düzenli katkýsý saðlanmalýdýr. 16. Kentsel daðýtým þebekelerinde, bina servis baðlantýlarýnda, bina iç tesisatlarýnda, gazýn yýllardýr kullanýldýðý kentlerdeki uygulamalar ve deneyimin ýþýðýnda, bütün ülke çapýnda geçerli ve zorunlu olacak: - Ulusal kentsel gaz daðýtým þebekesi tasarým ve yapým standartlarý ve þartnameleri, - Ulusal bina servis baðlantý standartlarý ve þartnameleri, - Ulusal bina iç tesisat standartlarý ve þartnameleri, - Ulusal endüstriyel tesis Doðal Gaz dönüþüm standartlarý ve þartnameleri, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA EPDK koordinasyonunda gaz þirketleri, meslek odalarýve uzmanlýk örgütlerinin katýlýmýyla hazýrlanmalý ve bir an önce uygulamaya konulmalýdýr. 17. Genel olarak enerji planlamasý, özel olarak elektrik enerjisi ve Doðal Gaz üretimi ve tüketimi planlamasýnda, politika ve önceliklerin tartýþýlýp, yeniden belirleneceði geniþ katýlýmlý bir platform oluþturulmalýdýr. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinde ilgili tüm taraflar temsil edilmeli ve bu kuruluþa Ulusal Enerji Enstitüsü kimliði verilmelidir. 18. Elektrik enerjisi üretiminde yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Elektrik üretimi içinde Doðal Gazýn payý mutlaka düþürülmelidir. 19. Elektrik enerjisi üretiminde ülke ölçeðinde geçerli olacak bir Master Plan uygulanmalýdýr. 20. Doðal Gaza baðýmlý enerji politikalarýndan bir an önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýza yatýrýmlar yapýlmalýdýr. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýz ülke ihtiyacýnýn büyük bir bölümünü karþýlayacak potansiyeldedir. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz saðlanmalýdýr. Yenilenebilir Enerji Yasasý uyarýnca gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr. 21. Termik santrallerimizde gerekli bakým, onarým, iyileþtirme, kapasite artýrýmý çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý çevre kirliliðini önleyecek önlemler alýnmalý, bu santraller tam kapasitede çalýþtýrýlmalýdýr. 2006 Ocak ayý itibarýyla EÜAÞa baðlý toplam 6.081 MW kapasiteli kömür yakýtlý termik santralin yalnýzca 3.236 MWlýk bölümü kullanýlabilir durumdadýr. 150 MWlýk güç revizyonda, 1.665 MW güç arýzada, 160 MW güç bakýmdadýr. 870 MW güç ise soðuk yedek olarak atýl durumdadýr. Revizyon, bakým ve onarým çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý, atýl durumdaki kapasiteler devreye alýnmalý, kömüre dayalý termik santrallerin emre amadeliði yükseltilmelidir. Öte yanda kamu kaynaklarý kullanýlarak rehabilite edilen santrallerin özelleþtirilmesi uygulamasýna son verilmelidir. 22. Mevcut hidrolik santraller, tam kapasitede çalýþtýrýlmalý, yapým sürecinde gerekli kaynaklar aktarýlarak hýzla sonuçlandýrýlmasý saðlanmalýdýr. EPDK lisans verdiði santrallerin yapým çalýþmalarýnýn öngörülen süre içinde sonuçlanýp sonuçlanmadýðýný denetlemelidir. Hali hazýrdaki hidrolik potansiyelin 2004 Türkiye üretiminin yarýsýna denk düþen kullanýlmayan kapasitesi devreye alýnmalýdýr. EÝEÝnin küçük sularý da dikkate alan ve hidrolik potansiyelin 190 milyar Kwhe ulaþtýðýný belirleyen çalýþmalarý göz önüne alýnmalýdýr. 23. Kurulu gücümüzdeki atýl potansiyelin puant saatlerde deðerlendirilmesi ve rüzgar/güneþ gibi deðiþken kaynaklardan daha çok yararlanýlmasý amacýyla pompajlý hidro elektrik santral uygulamalarý baþlatýlmalýdýr. Böylece, farklý yüksekliklerdeki rezervuarlar arasýnda suyu taþýyarak pik saatlerdeki talebi karþýlamak için elektrik depolamaya imkan veren bir üretim uygulamasý mümkün olabilecektir. 24. Rüzgar enerjisi potansiyelinin tamamýndan yararlanýlmasý amacýyla teknik ve ekonomik sorunlarý, çözümleri ve yol haritalarýný ortaya koyan bir Rüzgar Enerjisi Stratejisi Planý hazýrlanmalýdýr. 10.000 MW kapasitenin devreye girmesine çalýþýlmalýdýr. 25. Jeotermal kaynaklarýn daha fazla deðerlendirilmesine yönelik olarak, Jeotermal Yasa Tasarýsý, TMMOBnin görüþleri doðrultusundaki deðiþiklikleri içerecek þekilde yasalaþmalýdýr. Jeotermal kaynaklý elektrik üretimi için mevcut 500 MW kapasite deðerlendirilmelidir. Jeotermal su kaynaklarý deðerlendirilerek on binlerce evin jeotermal sýcak su ile ýsýtýlmasý saðlanmalýdýr. 26. Petrol ithalatýný azaltacak, yerli yaðlý tohum tarýmýný geliþtirecek, kýrsal kesimin sosyo ekonomik yapýsýný ve yerel sanayii olumlu yönde geliþtirecek yerli biyo yakýt üretimi ve kullanýmý desteklenmelidir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 27. Bol güneþ alan ülkemizde güneþ kolektörlerinin tüm binalarda kullanýmýnýn zorunlu hale getirilmesi ve desteklenmesi ile binalarýn sýcak su ihtiyacýnýn önemli bir bölümü güneþ enerjisi ile karþýlanmalýdýr. 6.Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi(EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr 28. Enerjinin etkin kullanýlmasý, verimliliðinin artýrýlmasý, maliyetlerin düþürülmesi ve tasarrufun saðlanmasý için Enerji Verimliliði Yasasý bir an önce çýkarýlmalýdýr. 9.Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý (TPAO) - www.tpao.gov.tr 29. Binalarda mimari tasarým, ýsýtma/soðutma ihtiyaçlarý ve ekipmanlarý, yalýtým ihtiyaçlarý ve malzemeleri, elektrik tesisatý ve aydýnlatma konularýnda normlarý, standartlarý, asgari performans kriterlerini ve prosedürleri kapsayan Enerji Verimliliði Yapý Kodu Yönetmeliði; EÝEÝ, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý ve Meslek Odalarýnýn katýlýmýyla hazýrlanarak yürürlüðe koyulmalýdýr. 7.Türkiye Taþkömürü Kurumu (TTK) - www.taskomuru.gov.tr 8.Türkiye Kömür Ýþletmeleri Kurumu (TKÝ) - www.tki.gov.tr 10.T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý (ETKB) www.enerji.gov.tr, 11.Türkiye Elektrik Üretim Ýletim Anonim Þirketi(TEAÞ) www.teias.gov.tr 12.Boru Hatlarý ile Petrol Taþýma Anonim Þirketi (BOTAÞ)www.botas.gov.tr 30. Kojenerasyon uygulamalarýyla ilgili ülke düzeyinde geçerli olacak uygulama kodlarý ve standartlarý bir an önce yürürlüðe koyulmalýdýr. 31. Elektrik iletim ve daðýtým hatlarýnda iletim kayýplarýný azaltacak yatýrýmlar hýzla yapýlmalýdýr. Genel olarak enerji tasarrufunu saðlayýcý politika ve zorunlu uygulamalar yürürlüðe konulmalýdýr. 32. Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanýmýný reddeden, bu alandaki yatýrýmlarýn aksama, gerileme ve gecikmesinin temel nedenini oluþturan özelleþtirme uygulamalarýndan vazgeçilmelidir. KAYNAKÇA 1.Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr 2.TC Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý (DTM) www.foreigntrade.gov.tr 3.BP- www.bp.com.tr 4.Oto Doðal Gaz Ýstasyonlarý Derneði (OÝDER)- www.odider.org Doðal Gaza baðýmlý enerji politikalarýndan bir an önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýza yatýrýmlar yapýlmalýdýr. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýz ülke ihtiyacýnýn büyük bir bölümünü karþýlayacak potansiyeldedir. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz saðlanmalýdýr. Yenilenebilir Enerji Yasasý uyarýnca gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr. 5.Petrol Ýþleri Genel Müdürlüðü (PÝGM) 2003 yýlý faaliyet raporuwww.pigm.gov.tr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA TMMOB ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI 40. OLAÐAN GENEL KURUL ENERJÝ KOMÝSYONU RAPORU SUNUÞ: Bu rapor; TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý 40. Olaðan Genel Kurul Enerji Komisyonunca, 39. Olaðan Genel Kurulda sunulan raporun ve son iki yýllýk geliþmelerin ýþýðýnda tüm þubelerimizin katýlýmý ile hazýrlanmýþtýr. Enerji Sektörü özellikle 1980li yýllar itibariyle finanskapital zorbanýn Yeni Dünya Düzeni adý altýnda Dünyayý yeniden biçimlendirmek üzere ortaya koyduðu özelleþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarýnýn etkisine girmiþtir. Küreselleþen sermaye Dünya Bankasý ve IMF aracýlýðýyla borç çevrimini saðlamak ve istikrarý oluþturma adý altýnda serbestleþmeyi ve özelleþtirmeyi olmazsa olmaz þart olarak koþmaktadýr. Ayný yapý serbest piyasa ekonomisini tesis edip devletin müdahaleci yapýsýný kýrar ve küçültürken ayný zamanda ayak baðý olarak gördükleri ulus- devleti sanayi devrimi döneminden bu yana daima çýkarlarý doðrultusunda kullana gelmiþtir. Sözün özü, sermaye sanayi devriminden son 30 yýla kadar Devlet aracýlýðýyla baþta ulaþým, iletiþim, enerji, hammadde ve insan unsur olmak üzere gerekli alt yapýyý oluþturdu. Gelinen noktada artýk daha fazlasýna ihtiyaç vardýr: Küreselleþmenin bir alt baþlýðý, serbest piyasa gereði serbestleþtirme ve özelleþtirme.. Özelleþtirme basit bir mülkiyet veya yönetim transferinin ötesinde, bütün bir iktisadi ve siyasal organizasyonu, serbest piyasa mekanizmasýna göre iþleyen yapýya kavuþturmak ve bunun için gerekli dönüþümü saðlamak olarak ifade edebiliriz. Ýþte bu rapor enerjide özellikle serbestleþtirme, özelleþtirme dönemini kapsayan son 25 yýlýn bir analizi, gelinen durum ve gelecek projeksiyonunu içermektedir. ELEKTRÝK ENERJÝSÝ ALANINDA DÜNYADAKÝ DURUM 11 Eylül sonrasýnda dünya enerji gündeminin en önemli maddesi enerji sunu güvenliðinin saðlanmasý olunca, denize çýkýþý bulunmayan veya sorunlu denizlere açýlan hidrokarbon zengini ülkelerde yer alan kaynaklarýn boru hatlarý yoluyla temel tüketici piyasalara ulaþtýrýlmasý için sürdürülen mücadele de su yüzüne çýkmaktadýr. ABD özellikle Batýnýn enerji sunu kesintileri karþýsýnda tek dengeleyici rezerv alaný konumunda olan,ancak fiziki ve ekonomik ömrünü 10-15 yýl içinde tamamlayacaðý tahmin edilen Kuzey Denizi rezervlerine, uzun zamandýr aramakta olduðu ikame kaynaklarýný Orta Asya ve Hazar Bölgesinde bulmuþtur. SSCBnin daðýlmasýndan sonra, ABDnin sürükleyici hamleleri ekseninde yürütülen Batý enerji diplomasisi, ilk önce Hazarýn enerji kaynaklarýný güvence altýna alacak üretim-paylaþým anlaþmalarýnýn tamamlanmasý üzerinde yoðunlaþmýþ; bu bölgedeki temel üreticilerle 20-30 yýllýk iþ birliði olanaklarý imza altýna alýndýktan, yani Batýnýn 15 yýllýk bir plan dahilinde tedrici olarak Kuzey Denizi kaynaklarý yerine geçireceði Hazar rezervleri son koz olarak masaya sürüldükten sonra, ABD, bu kez Orta Doðu kaynaklarýný yeni bir düzene kavuþturmak için kollarý sývamýþtýr. Bu süreçte, ABD tarafýndan týpký petrol krizlerinde olduðu gibi enerji unsuru ile tekrar tasarlanan dünya ekonomisine gönüllü olarak görev almak istemeyen enerji zengini ülkelere ise sadece Büyük veya Geniþletilmiþ Orta Doðu Projesinin hiç de zengin sayýlmayacak menüsünden seçim yapma fýrsatý tanýnacaðý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA anlaþýlmaktadýr. Her seferinde demokrasi getirme söylemi ile pazarlanan bu menünün, Atlantikten Çine kadar uzanan geniþ bir diyete zorlayacaðý anlaþýlmaktadýr. Cenk Palanýn bu saptamalarýna ek olarak ABDnin geliþmekte olan uzak doðu ile enerji kaynaklarýnýn arasýnda yangýn koridorlarý oluþturmak ve enerji kaynaklarýnýn denetimi ile enerji yollarýný güvence altýna almak amacýyla önce Afganistana ardýndan Iraka giren ABD bölgeye yönelik projelerini adým adým hayata geçirmekte olduðunu söyleyebiliriz. ABD Ulusal Güvenlik Komisyonu'nun 15 Eylül 1999 tarihli 21. yüzyýl ilk çeyreði için oluþmakta olan küresel güvenlik ortamý birinci safha raporunun sonuç bildirgesinde þu saptama da dikkat çekicidir; Enerji çok büyük stratejik öneme sahip olmaya devam edecektir. Önümüzdeki 25 yýl süresinin önemli bölümünde enerji büyük stratejik öneme sahip olmaya devam ederken, yine geliþmekte olan, geliþmekte olan ekonomiler, özellikle Asyadakiler hýzlý bir biçimde büyüdükçe fosil türü yakýtlara talepleri de artacaktýr. Önümüzdeki 20 yýlda ABDnin dýþ enerji kaynaklarýna baðýmlýlýðý da artacaktýr. Dünya petrol piyasasýnýn istikrarý, Ýran Körfezi'nden kesintisiz petrol teminine baðlý olmaya ve fosil türü yakýt rezervleri jeopolitik önemini korumaya devam edecektir saptamasý aslýnda dikkat çekicidir. hala Rusya Federasyonu ile güven sorunu yaþamaktadýr. Özellikle son aylar içerisinde Ukrayna ve Beyaz Rusya arasýnda yaþananlar, Rusya çýkýþlý doðalgazýn özellikle Ukrayna ile Beyaz Rusya arasýnda fiyatlar bakýmýndan korkunç farklýlýklarýn olmasý, Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasýnda hem fiyat üzerinden hem de siyasi açýdan sorunlarýn yaþanmasýnýn, Avrupaya gaz aktarýmýnda, ki bu ülkenin yüzde 30 payý vardýr, pek çok sýkýntýlarý gündeme getirilebileceði de görülmektedir. Bütün bunlarý yan yana koyarsak Türkiyeye verilen önem daha da ön plana çýkmýþ olmaktadýr. Dolayýsýyla, petrol ve doðalgaz için önemli bir alternatif güzergah, geçiþ yolu Türkiyedir. Ülkemiz hem öz kaynaklarýn kullanýmýnda, hem de enerjide uluslararasý geçiþ yolu olma noktasýnda baðýmsýzlýðý esas alan politikalar oluþturmak ve izlemek zorundadýr. Petrol konusunda son sözü Ýngilterenin 1920li yýllarda Donanma Bakaný Volter Longun sözleriyle söylemiþ olalým. Þöyle diyor Long, Bu geniþ ölçüde petrole yönelik bir savaþtýr. Geleceðin savaþlarý tamamen bu amaca yönelik olacaktýr. Bismarkýn Kan ve demir' özdeyiþi, artýk 'Kan ve petrol' þeklinde ifade edilecektir. Evet, 85 yýldýr da bu böyle olmaya devam etmektedir. Öte yandan içinde bulunduðumuz coðrafya su kaynaklarý bakýmýndan da son derece önemlidir. Özellikle Fýrat ve Dicle Havzasý üzerinde yürütülen pazarlýklar, Irak ve Suriyenin ötesinde Avrupa Birliði müzakere sürecine kadar da uzanmaktadýr. Diðer yandan unutmamak gerekir ki, bu coðrafya bazýlarýnca vaat edilmiþ topraklar içerisinde de gösterilmektedir. ABD, Japonya ve pek çok ülkenin yaný sýra Avrupa Birliði içinde önümüzdeki yýllar enerjiye baðýmlýlýðýnýn artacaðý yýllar olacaktýr. Avrupa Birliði günümüzde Dünya elektrik enerjisi üretimi ise yaklaþýk olarak %64 ü fosil yakýtlardan, % 16sý nükleer ve % 20si yenilenebilir enerji kaynaklarýndan saðlanmaktadýr. Bu gün global enerji tüketimindeki payý % 38 civarýnda olan petrolün bu egemenliðini gelecekte de sürdüreceði net olarak görülmektedir. Önümüzdeki 25 yýllýk süreçte de dünya enerjisinin % 38-40 ýný yine petrol saðlayacaktýr. Bu süreçte payý ve önemi giderek artacak olan diðer bir enerji kaynaðý da doðal gaz olacaktýr. Yine önümüzdeki 25 yýl içerisinde doðal gazýn dünya toplam enerji kullanýmýndaki payý % 28 civarýnda olacaktýr. Ancak sýnýr aþan doðal gaz boru hatlarý, jeopolitik faktörler de dikkate alýndýðýnda sorun yaratabilecek potansiyele sahiptir. Fiyatlar Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA konusunda da politik faktörler söz konusu olmaktadýr. Bütün bu belirsizliklere ve risklere raðmen doðal gaza yönelim eðilimi bulunmaktadýr. Kömür bu gün için dünya enerji talebinin % 12,6 sýný karþýlamakta olup gelecekte de ayný durumunu koruyacaðý görülmektedir. Ulusal ve bölgesel özelliðinden ve taþýnma, depolanma kullanma kolaylýðýna ek olarak düþük maliyetleri,fiyat istikrarý ile güvenilir ve tercih edilebilir bir kaynak olmaya devam edecektir. Yaratmýþ olduðu çevre sorunu giderek önem arz etmekte olup temiz kömür ve CO2 tutma teknolojilerinin geliþtirilmesi konusundaki çabalarýyla kazanmakta ise de kýsa zaman da çözülebileceði beklenmemektedir.Hidrolik kaynaklar dünyada geneline yayýlmýþtýr.Yaklaþýk 150 ülkede hidroelektrik potansiyel bulunmaktadýr. Ve ekonomik yapýlabilir hidroelektrik potansiyelin yaklaþýk % 70i henüz deðerlendirilmemiþtir. Bu gün için, hidroelektrik enerji dünyada üretilen toplam elektrik enerjisinin yaklaþýk % 20sini saðlamaktadýr. Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan rüzgar, dünyada elektrik enerjisine en kolay ve çabuk dönüþtürülebilen bir enerjidir. Rüzgar enerjisinden elektrik enerjisine dönüþüm,yenilenebilir enerji teknolojilerinin en ileri ve ticari uygulamasý mevcut olanýdýr. Dünya teknik rüzgar potansiyeli 53.000TWh./yýl olarak tespit edilmiþtir. Dünyada rüzgar enerjisi kurulu gücü ise yaklaþýk 42.000 MW.olup bunun % 75lik payý Avrupaya aittir. Güneþin tüm yüzeyinden yayýlan enerjinin ancak iki milyarda biri yeryüzüne gelmektedir. Buna raðmen bir yýlda yeryüzüne gelen enerji,dünya enerji tüketiminin milyonlarca katýdýr. Dünyadaki güneþ pili kurulu gücü 1312 MW. olup en büyük pay % 48,6 ile Japonyaya aittir. Bunu % 21 ile Almanya ve % 16 ile ABD izlemektedirler. Biyokütle enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarý içerisinde büyük bir potansiyele sahip olup,sürekli enerji saðlayabilen bir kaynaktýr. Biyokütle enerjisinin kolay depolanabilir olmasý diðer yenilenebilirlere göre avantaj saðlar. 1990 yýlý verilerine göre dünya enerjisinin % 15 i biyokütleden saðlanmaktadýr. Fotosentez olayý ile birlikte enerji içeriði yaklaþýk olarak 3.1021 J/yýl olan organik madde meydana gelir. Bu deðer dünya enerji tüketiminin yaklaþýk 10 katý enerjiye karþýlýk gelmektedir. Dünyada biyokütleden elde edilebilecek yýllýk enerji, 1.120.000 MW.ý samandan, 500.000 MWý hayvan atýklarýndan, 1.360.000 MW.ý orman atýklarýndan, 2.400.000 MW.ý çöplerden ve 17.700.000 MW.ý þeker kamýþý, odunsu bitkiler gibi enerji tarlalarýndan olmak üzere yaklaþýk toplam 23.100.000 MW. gibi büyük bir potansiyele sahiptir. Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan jeotermal enerji ile sürekli güç üretilebilmektedir. Jeotermel enerji, 510 MW. güçte küçük santraller halinde kurulmaya ve geliþtirilmeye uygun olmasý, uzun dönemde hava deðiþikliklerinden ve kullanýcýlardan etkilenmemesi, fosil yakýtlarýn fiyat dalgalanmalarýndan baðýmsýzlýðý, fiyatýnýn kömürlü termik santraller ve doðal gaza dayalý termik santrllere göre düþük olmasý, kapalý sistemlerde yaydýðý emisyon deðerinin sýfýr olmasý nedeniyle çevre etkilerini göz önüne aldýðýmýzda çok önemli bir enerji kaynaðý olmaktadýr. Dünyada jeotermal elektrik üretiminde ABD, Filipinler, Ýtalya, Meksika ve Endonezya ilk beþ sýrayý almaktadýrlar.Dünya jeotermal ýsý ve kaplýca uygulamalarýnda ise Çin, Japonya, ABD, Ýzlanda ve Türkiye potansiyel olarak ilk beþ ülke içinde yer almaktadýrlar. Nükleer enerji santralleri ise dünya toplam elektrik enerji içinde % 16 pay ile yer almaktadýrlar. Uluslararasý Enerji Ajansýnýn öngörülerine göre bu oran 2030 lu yýllarda % 9a düþecektir. Nükleer santraller ilk kuruluþ maliyetlerinin çok yüksek olmasý ve atýklar sorununa kalýcý çözüm bulunamamýþ olmasý nedeni ile giderek kullanýmdan çýkartýlmaktadýr. ÜLKEMÝZDEKÝ DURUM 1980lere Nasýl Gelindi ? Cumhuruyetin ilanýndan 1930 lu yýllara kadar iletiþim, haberleþme, ulaþým gibi enerji faaliyetleri de Osmanlý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA döneminden kalma imtiyazlý þirketlerin kontrolunda idi. Uygulamaya konmasý düþünülen Ulusal Politikalara 1930 Dünya krizini lehlerinde kullanmaya çalýþan imtiyazlý þirketlerin bu tutumu karþýsýnda hýz verildi. Türkiye ulusal enerji politikalarýna varlýk ve anlam kazandýran Etibank, Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi, Maden Tetkik Arama gibi devlet kurumlarý o yýllarda ( 1935 1940 ) kuruldu. Daha sonralarý Devlet Su Ýþleri, Türkiye Kömür Ýþletmeleri, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý da bu portföyün içerisinde yer aldý. 1953 1. Enerji Ýstiþare Kongresine kadar Etibankýn kömür havzalarýnda kurup iþlettiði küçük kapasiteli kömür santralleri, Ýller Bankasýnýn kurup iþlettiði yine küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ile, bir çok sanayi kuruluþunun ve belediyelerin iþlettiði dizel santraller sayesinde kentlerin elektrik gereksinimi giderilmeye çalýþýlýyordu. 1. Enerji Ýstiþare Kongresinde ; - Küçük güçlü yerel dizel santraller yerine daha büyük güçlü bölgesel kömür ve hidrolik santraller kurulmasýna, - Kentlerin birbirinden izole elektriklendirilmeleri yerine, ülke çapýnda kurulacak enterkonnekte þebekeye baðlanacak bölge santralleri ile tüm ülkenin elektriklendirilmesinin saðlanmasýna, milyar kWhe) artýþ gösterebilmiþtir. 19802005 Özelleþtirme ve Serbestleþtirme Süreci Özelleþtirme ile ilgili ilk kapsamlý düzenleme 1994 yýlýnda 4046 sayýlý yasa ile yapýlmýþtýr. Yine bu yasa ile özelleþtirme mevzuatýnda ilk kez özelleþtirme ilkeleri tespit edilmiþtir. Bunlarýn içerisinde en önemlisi özelleþtirme uygulamalarýndan elde edilecek gelirlerin g e n e l b ü t ç e h a r c a m a v e ya t ý r ý m l a r ý n d a kullanýlmamasýdýr. 1993 Yýlýnda çýkartýlan 513 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname ile TEAÞ ve TEDAÞ ünvanlarý ile Ýktisadi Devlet Teþekkülü statüsünde iki ayrý þirket olarak yeniden örgütlenmiþ, 513 sayýlý KHK 22 Þubat 1994 tarihinde 3974 sayýlý yasaya dönüþtürülmüþtür. 3974 sayýlý yasa ve 3291 sayýlý özelleþtirme yasasýna eklenen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý ile enerji alanýnda faaliyet gösteren ÝDTlerin bu yasaya dayanarak veya diðer yasalarýn, özel sektörün yeni enerji üretim, iletim ve daðýtým tesisleri kurma ve iþletmelerini veya mevcutlarýn iþletme haklarýný devir almalarýný öngören hükümlere göre, üçüncü kiþilerle - Bütün bu amaca ulaþmak için çeþitli kuruluþlarca yürütülen elektriklendirme faaliyetlerinin tek elde, Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) bünyesinde toplanmasýna, karar verilmiþtir. Ancak bu kararlarýn hayata geçmesi zaman almýþ olup, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý 1963 yýlýnda, Türkiye Elektrik Kurumu ise 1970 yýlýnda oluþturulabilmiþlerdir. Böylece elektrik üretim,iletim ve daðýtýmý bir kamu tekeli olarak merkezileþmiþtir. Türkiye Elektrik Kurumunun faaliyet gösterdiði 20 yýllýk süre içerisinde (1990a kadar) elektrik enerjisi üretimi 1970 yýlýna göre 7,2 kat ( 8,6 milyar kwhten 57,2 milyar kwhe ) artarken, 1990 yýlýndan günümüze özelleþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarýnýn olduðu dönemde ancak 2,8 kat (57,2 milyar kWhten, 162 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA yapacaklarý sözleþmeler,özel hukuk hükümlerine tabi olup, imtiyaz teþkil etmezler þeklindeki düzenlemeler ile söz konusu sözleþmelerin, özel hukuk hükümlerine tabi olmasý saðlanmýþtýr. Ancak Anayasa Mahkemesi bu maddeyi anayasaya aykýrý bularak iptal etmiþtir. TEAÞ ve TEDAÞ tarafýndan iþletilen tesislerin mülkiyet devri ile özelleþtirilmesi, Anayasaya aykýrý görülmesi nedeniyle mümkün olmamýþ, sadece 3096 ve 4046 sayýlý Yasalar uyarýnca iþletme hakký devri yöntemiyle özelleþtirme yolu açýk kalmýþtýr. 4046 sayýlý yasa YapÝþlet-Devret modeli çerçevesinde yaptýrýlacak yatýrým ve hizmetler arasýndan çýkarýlan elektrik üretim, iletim, daðýtým ve ticareti konusu 21 Aralýk1999 tarih ve 4493 sayýlý yasa ile tekrar bu kapsama alýnmýþ, böylece YÝD yöntemi de özelleþtirme araçlarýndan biri olmuþtur. Anayasanýn mevcut hükümleri karþýsýnda söz konusu sorunlarýn yasa ve KHK düzeyindeki düzenlemelerle giderilemeyeceðinin ortaya çýkmasý üzerine, 1999 yýlýnda çýkarýlan 4446 sayýlý yasa ile anayasa deðiþikliðine gidilerek, devletleþtirmeyle ilgili 47. idarenin eylem ve iþlemlerine karþý yargý denetimine iliþkin 125. ve Danýþtayýn oluþum ve yetkilerini içeren 155. maddeleri yeniden düzenlenmiþtir. 13 Aðustos 1999 tarihinde kabul edilen ve 14 Aðustos 1999 tarih v 23786 sayýlý Resmi Gazetede yayýmlanarak yürürlüðe giren 4446 sayýlý yasa ile Anayasanýn 47. maddesinin kenar baþlýðý devletleþtirme ve özelleþtirme þeklinde deðiþtirilerek, bu maddeye 2. fýkrasýndan sonra; Devletin, kamu iktisadi teþebbüsleri ve diðer kamu tüzel kiþilerinin mülkiyetinde bulunan iþletme ve varlýklarýn özelleþtirmesine iliþkin esas ve usuller kanunla gösterilir. Devlet, kamu iktisadi teþebbüsleri ve diðer kamu tüzel kiþileri tarafýndan yürütülen yatýrým ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleþmeleri ile gerçek kiþilere yaptýrýlabileceði veya devredilebileceði kanunla belirlenir hükmü Anayasanýn 125. maddesinin 1.fýkrasýnýn sonuna; Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz þart ve sözleþmelerinde bunlardan doðan uyuþmazlýklarýn milli veya milletlerarasý tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir hükmü eklenmiþtir. Anayasanýn 155.maddesini 2. fýkrasý ise; Danýþtay, davalarý görmek, Baþbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarýlarý, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz þart ve sözleþmeleri hakkýnda iki ay içinde düþüncesini bildirmek, tüzük tasarýlarýný incelemek,idari uyuþmazlýklarý çözmek ve kanunla gösterilen diðer iþleri yapmakla görevlidir þeklinde deðiþtirilmiþtir. Söz konusu düzenlemeler ile Anayasaya ilk kez özelleþtirme kavramý girerken, Kamu hizmetlerinin özel sözleþmelerle yaptýrabilmesine ve kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz þart ve sözleþmelerinden kaynaklanabilecek uyuþmazlýklarýn, uluslararasý tahkim yoluyla çözülmesine olanak saðlanmýþ, Danýþtayýn görevleri arasýnda bulunan imtiyaz þart ve sözleþmelerindeki inceleme yetkisi görüþ bildirmeye dönüþtürülmüþtür. Söz konusu Anayasa deðiþikliði ve diðer yasal düzenlemelerden önce, kamu hizmeti olarak nitelendirilen hizmetlerin, özel kuruluþlara yaptýrýlabilmesi, ancak idari sözleþmeler ile mümkündü. Ýmtiyaz sözleþmeleri olarak tanýmlanan bu sözleþmeler ise Danýþtay incelemesine tabii idi ve çýkabilecek anlaþmazlýklarýn yönetsel yargý (Danýþtay Ýdari Mahkemeleri ) tarafýndan yönetim hukukuna göre çözülmesi söz konusu idi. 02 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetede yayýmlanarak yürürlüðe giren 2001/2026 sayýlý Bakanlar Kurulu kararýyla ; Türkiye Elektrik Ýletim A.Þ. (TEÝAÞ), Elektrik Üretim A.Þ. (EÜAÞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Þ. ( TETAÞ ) unvanlý üç ayrý iktisadi devlet teþekkülü olarak yeniden teþkilatlandýrýlmýþtýr. Avrupa Birliði Elektrik Mevzuatý ile uyum sürecinde 20 Þubat 2001 tarih ve 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý Yasasý ile rekabet ortamýnda özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek bir elektrik enerjisi piyasasý oluþturulmasý ve bu piyasada baðýmsýz bir düzenleme ve denetimin saðlanmasý için yeni bir yapý; Elektrik Piyasasý Düzenleme Kurumu ve Kurulu oluþturulmuþtur. Bu yasa; elektrik üretim, iletim ve daðýtýmý, toptan satýþý, perakende satýþ hizmeti, ithalat ve ihracatý ile bu faaliyetlerle iliþkili tüm gerçek ve tüzel kiþilerin hak ve yükümlülüklerini EPDKnýn kurulmasý ile çalýþma usul ve esaslarýný ve elektrik üretim ve daðýtým varlýklarýnýn özelleþtirilmesinde izlenecek usulleri kapsamaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Benzer bir þekilde doðal gaz piyasasýnda faaliyet gösteren BOTAÞ, 08 Þubat 2001 tarih ve 95/6526 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý ile ÝDT olmuþtur. 18 Nisan 2001 tarih ve 4646 sayýlý Doðal Gaz Piyasasý Kanunu ile piyasada baðýmsýz bir düzenleme ve denetim saðlanmasý amaçlanmýþtýr. Daha sonra ayný amaçla Petrol ve LPG Piyasa düzenleme yasalarý peþ peþe çýkartýlmýþtýr. 4646 Sayýlý Yasanýn geçici 2. maddesi uyarýnca, BOTAÞ 2009 yýlýndan itibaren yeniden yapýlanarak sadece iletim konusuyla sýnýrlý faaliyet gösterecektir. Enerjide Somut Özelleþtirme Örnekleri : AKTAÞ ve ÇEAÞ Resmi Gazetenin 07 Eylül 1989 tarih ve 20275 sayýlý nüshasýnda yayýnlanan 89/14393 sayýlý Bakanlar Kurulu kararý ile AKTAÞ Elektrik A.Þ. Ýstanbulun Anadolu Yakasýnda Elektrik Daðýtým ve Ticareti Hizmetlerine Ýliþkin imtiyaz sözleþmesi imzalamak sureti ile görevlendirilmiþtir. Görevlendirmeye konu iþlem, 3096 sayýlý TEK dýþýndaki kuruluþlarýn elektrik üretimi, iletimi, daðýtýmý ve ticareti ile görevlendirilmesi hakkýnda kanunun 5. maddesi çerçevesinde, yapýlmýþ bir iþlemdir. Bakanlar Kurulunun görevlendirmesi sonrasý, önce þirket ile ETKB arasýnda 24.11.1989 tarihli Görev Verme Sözleþmesi imzalanmýþ,ardýndan da þirket ile TEK arasýnda 30.3.1990 tarihinde Ýþletme Hakký Devri Sözleþmesi , 01.7.1990 tarihinde Elektrik Satýþ Anlaþmasý (ESA) imzalanmýþtýr. 1993 yýlýnda Danýþtay sözleþmeyi iptal etmiþ, ancak dönemin iktidarý 1995 yýlýna kadar yasa dýþý bir þekilde AKTAÞýn faaliyetine göz yummuþtur. Bu dönemde Elektrik Mühendisleri Odasýnca verilen hukuksal mücadele sonuç vermiþ ve AKTAÞýn uygulamalarý ve yaþanan usulsüzlüklere iliþkin Elektrik mühendisleri Odasýnýn haklýlýðý ortaya çýkmýþ olup Ýstanbul Anadolu yakasý elektrik daðýtýmýnýn iþletmesini tekrar TEDAÞ üstlenmiþtir. Özelleþtirme, Serbestleþtirme Ve Sonuçlarý Serbestleþtirme ve özelleþtirme uygulamalarýnda gerçek amaç; ulus devletin dolayýsýyla toplumun refahý ve gönenci olmayýp çok uluslu þirketlerin ve bunlarla iþbirliði içinde olan sermeyenin refahý ve gönencinin saðlanmasý ve geliþimlerinin önündeki tüm engellerin kaldýrýlmasýdýr. Kamu iþletmelerinin zarar etmesinde sorun mülkiyet deðil, kamu iþletmelerinin yönetiliþ biçimidir. Kaldý ki,veðitim, saðlýk sosyal güvenlik,enerji,ulaþým ve iletiþim gibi yurttaþlarýn yaþam kalitesini yükseltecek, insan olmaktan kaynaklanan asgari ihtiyaçlarýný karþýlayacak alanlardaki iþletmelerde kapitalizmin temel dürtüsü olan karlýlýk asla dikkate alýnmamalýdýr. Dolayýsýyla bu grupta yer alan iþletmeler tek tek karlýlýklarý bakýmýndan deðil, ekonominin, toplumsal üretimin geneli bakýmýndan oynadýklarý role göre deðerlendirilmelidirler. Yapýlarý gereði, pazar güçleri ve mekanizmalarý, düzenlenmemiþ olarak býrakýldýðý takdirde, daha fazla gelir eþitsizliðine, servetin birilerinin elinde yoðunlaþmasýna ve zenginin daha zengin,yoksulun daha yoksul olduðu ve orta sýnýfýn giderek küçüldüðü bir sosyal kutuplaþmaya neden olduðu þekilde iþlemektedir. Hep söylene gelen ucuzluk ve kalite ise sadece büyük iþletmeler için söz konusu olmuþ halk için tam aksine pahalýlýk gündeme gelmiþtir. Yolsuzluk ve yozlaþma gibi ahlak dýþý davranýþlar mülkiyetin kamunun elinde toplanmasý ile herhangi bir þekilde iliþkilendirilemez. Olsa olsa ekonomik ve politik yapýlanmada adil bir paylaþýmýn olmamasýndan ve ülke eðitim programlarýndaki zaaftan kaynaklanabilir. 2005 yýl sonu itibariyle özeleþtirmelerle gerçekleþen toplam gelir tutarý 25,8 milyar dolardýr. Türkiyenin yalnýzca 2001 yýlýnda 25 milyar dolarlýk dýþ borç servisini yerine getirmekle yükümlü olduðu, TMSFye devredilen bankalarýn maliyetinin 15 milyar dolar civarýnda olduðu düþünülürse özelleþtirme iþlemlerinin esas itibariyle bir rant daðýtma mekanizmasý olduðu ortaya çýkmaktadýr. KÝTler özellikle doksanlý yýllarýn baþýndan itibaren bilinçli olarak ciddi dar boðaza sokulmuþtur. Ancak ne kadar ilginçtir ki, doksanlý yýllarýn ortalarýnda KÝTlerin istihdam hacmi on yýl öncesine göre % 13,8 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA oranýnda gerilemiþ ve KÝT yatýrýmlarýnýn toplam yatýrýmlar içindeki payý %38.4ten %5.3e çekilmiþ olmasýna karþýn KÝTlerin yarattýðý katma deðer büyümeyi sürdürmüþ, KÝT alt sektörünün GSYH içindeki payý %12.8den ancak % 10.9a gerilemiþtir. Þaþýrtýcý olan bir bulgu da KÝTlerin sanayi sektörünün % 4.8 oranýnda büyümesi yatýrýmlarda etkinliðin artmýþ olduðunu kanýtlamaktadýr. Bütün bu gerçekler ortada iken ülkemizde özelleþtirmenin finans kapital zorbanýn küreselleþtirme stratejilerine eklemlenmeden de öte yaðma ve talana dönüþtüðünün örnekleri alt alta sýralamakla tükenmemektedir. Küreselleþme süreci ile birlikte dünyada ve Türkiyede de özelleþtirme uygulamalarý 1980li yýllardan bu güne deðin ivme kazanarak süre gelmektedir. Avrupa Birliði Direktifleri doðrultusunda AB içinde her ne kadar ortak bir düzenleme söz konusu deðilse de parça parça her ülke kendi özel konumunu dikkate alarak özelleþtirmeleri uygulamaktadýr. Fransada EDF, Ýngilterede CGEB, Ýtalyada ENEL, Ýspanyada GESA, Türkiyede TEK yirmi yýl öncesine kadar ülkelerinde elektrik sektöründe birer kamu tekelleri idiler.Fransada EDF direnmeye devam eder durumda iken Avusturya,Kanada, Ýsviçre gibi ülkelerde bu hala böyle. Bu hizmeti kamu-özel ortaklýðý ile belli oranlarda yürüten Belçika ve ABD gibi ülkelerde mevcut elektrik sektöründe en büyük özelleþtirmelerden biri Ýngilterede yaþanmýþtýr. Ancak yinede düzenleyici bir kamu ofisi mevcuttur. Bu ofis gerektiðinde kýsýtlamalarda bulunabilmektedir. Ayrýca Ýngilterede enterkonnekte sistem özelleþtirmeden sonra isteme göre üretimi ve arzý düzenleyen bir üst holdinge, Ulusal Ýletiþim Þirketine verilmiþtir. Ýletim tesisleri ve hizmeti ise kamu elindedir. Yetkili müþteri diye tanýmlanan yaklaþýk 5000 civarýnda 1 MW. üzerinde tüketim gücü olan alýcýlarýn daðýtým þirketini seçme olanaðý vardýr. Bunlarýn dýþýndaki gerçek tüketicilerin haklarý ise, sýký denetim altýnda uygulanan hizmet standartlarý yönetmeliði ile korunmaktadýr. Bu yönetimin tüketici yönünden uygulanabilmesi için çok geliþmiþ bilgisayar aðýna gereksinim göstermekte denetimi ise þeffaflýk saðlanarak sürdürülebilmektedir. Düzgün bir þekilde düzenlenen tekel konumundaki bir elektrik sisteminde, firmalar tüketici sýnýflarý arasýnda ayrýmcýlýða gitmemektedir. Çünkü tekel olarak bütün tüketicilere elektrik tedarik etme zorunluluðu vardýr. Ancak buradan da tekelci bir yapýda maliyetlerin daha etkin daðýtýldýðý sonucu da çýkarýlmamalýdýr. Ama rekabetçi piyasa modeli de her zaman avantajlý olmamaktadýr. Rekabetçi yapýnýn tüketicilere yüklediði bir takým ek maliyetler vardýr. Elektrik sektöründe özellikle bu maliyetler daha yüksektir ve rekabetçi piyasa modelinden elde edilen faydalarýn bu maliyetleri ne ölçüde karþýladýðý henüz netlik kazanmýþ deðildir. Örneðin Ýngilterede 1994 yýlýnda 50.000 tüketici (100 kW. tan fazla elektrik enerjisi tüketen) sayaçlama, veri süreçleme ile ilgili ciddi sayýlabilecek bir takým sorunlara raðmen tedarikçisini serbestçe seçmeye hak kazanmýþ ve sorunlar büyük ölçüde giderilmiþtir. 1988 yýlýnda ise tüm tüketiciler serbest tüketici ilan edilmiþtir. Ancak büyük ve orta ölçekli tüketicilerde olduðu gibi bu durum küçük ölçekli tüketicilere fayda getirmemiþtir. Düzenleyici Kurumun görevi en azýndan 2001 yýlýna kadar tüketiciler arasýnda ayrým yapýlmasýný engellemek olsa da maliyetlerin büyük bir kýsmýnýn küçük tüketicilere yansýtýldýðý görülmektedir. 1997 yýlýnda küçük tüketicilerin seçme serbestisinin henüz olmadýðý dönemde, Düzenleyici Kurum bu tüketicilerin üretim için diðer tüketicilere nazaran %30 daha fazla ödediklerini belirtmiþtir. Perakende satýþ firmalarý sistematik olarak pahalý alýmlarýný serbest olmayan tüketicilerin pazarýna sunmakta, ucuz alýmlarý ise rekabetçi piyasaya sunmaktadýr. Öte yandan az sayýda olan entegre yapýdaki firmalarýn stratejisi fiyatlarý yüksek tutarak, fiyat rekabetine yol açmamaktýr. Toptan elektrik satýþ fiyatý 1999 yýlýndan beri %35 oranýnda düþüþ göstermiþ olsa da bu fiyat indirimi küçük tüketicilere yansýmamýþtýr. Büyük tüketiciler için fiyatlar %22 oranýnda düþerken, küçük tüketiciler için fiyatlar % 8 oranýnda artmýþtýr. Elektrik sektöründe gerçekleþtirilen veya gerçekleþtirilmeye çalýþýlan özelleþtirme politikalarý özellikle geliþmekte olan ülkelerde baþarýlý olamamýþtýr; örneðin Sowetoda (G.Afrika) abonelerin %61 i artan elektrik faturalarýný ödeyemediklerinden elektrik baðlantýlarýný kapattýrmak zorunda kalmýþlardýr. Bir Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA zamanlar ucuz elektrik ülkesi Brezilya uluslar arasý elektrik þirketlerinin elinde 2001 yýlýnda elektrik kesintileri ile karþý karþýya kalmýþtýr.Özelleþtirmeyi takiben Rio de Janerioda elektrik fiyatlarý % 400 artmýþ, sektörde çalýþanlarýn %40ý iþlerini kaybetmiþtir. 1998 Avrupa Ýstihdam Raporunda, son on yýlda diðer sektörler arasýnda en fazla gaz ve elektrik sektöründe istihdamda azalma olduðu belirtilmiþtir. Buna göre 1990 ve 1998 yýllarý arasýnda elektrik ve gaz sektöründe 250.000 kiþi iþten çýkartýlmýþtýr. Son ILO Raporuna göre, 1990dan beri, tüm Batý Avrupa enerji sektöründeki iþ kaybýnýn yarýsý Ýngilterede görülmektedir. Bu rapora göre 1990-95 yýllarý arasýnda Batý Avrupa enerji sektöründe 156.000-212.000 arasý kiþi iþten çýkartýlmýþtýr. Bu verilerde bize özelleþtirme sürecinin istihdamda azalmaya yol açtýðý çok açýk bir biçimde göstermektedir. Rekabet söylemlerine gelince; Ýngiltere örneðine devam edersek, serbestleþme baþlangýcýnda mevcut 12 bölgesel elektrik þirketinin daha sonra birleþme ve satýn almalar sonucunda 5 farklý þirketin kontrolüne geçmiþtir. Sektördeki yoðunlaþma rekabetin aksine hakim piyasa gücünün doðmasýna neden olabilmektedir. Enerji sektöründeki serbestleþmenin en önemli sonuçlarýndan biri de rekabetin saðlanmasý yerine küçük ve orta ölçekli bir çok firmanýn sektörden çekilmesi olmuþtur. Bu gün AB yedi kardeþler olarak nitelenen ; EdF (Fransa), Eon ve RWE (Almanya), Vattenfall ( Alman, Ýsveç Ort.), Endesa ( Ýspanya),Electrobel ( Belçika) ve ENEL ( Ýtalya) halen Avrupa piyasasýnýn %71ini kontrol etmektedirler. Bu tekelleþme ile ; maliyet azaltýcý çabalarýn baskýsýný azalmakta,tüketici tercihleri kýsýtlanmakta, yeni üretim kapasitesi yatýrýmlarý sýnýrlanmakta, sektöre yeni giriþler engellenmektedir. Liberal piyasanýn getirdiði önemli risklerden biride merkezi planlama görevinin piyasa aktörlerine býrakýlmýþ olmasýdýr. Kaliforniya örneði unutulmamalýdýr. Türkiye Enerji Yapýlanmasýnda Elektrik Enejisinin Yeri ve Potansiyel Durumu Ülkemiz enerji kaynaklarý açýsýndan linyit, su, rüzgar, güneþ ve jeotermel çeþitliliðine sahiptir. Linyit rezervlerimiz 9,3 milyar ton olup sektörün en önemli sorunlarýndan biri, özellikle son 15 yýlda yeterli arama çalýþmalarýnýn yapýlamamýþ olmasýdýr. Taþkömürü rezervlerimiz ise 1,3 milyar tondur. Toplam 9,3 milyar ton linyit rezervinin ancak 3 milyar tonu projelendirilip iþletmeye alýnmýþtýr. Yýllýk 72 milyon ton üretimin 60 milyon tonu elektrik üretiminde kullanýlmaktadýr. 2006 yýlý kurulu gücümüzün kömüre dayalý kýsmýnýn 8.150 MW. olmasý beklenmektedir. Bu kurulu gücün 1210 MW.lýk kýsmý ithal kömüre dayalý üretim yapan Sugözü Termik Santralýdýr. Ülkemiz hidrolelektrik potansiyeli 127 TWh.tir (teknik). DSÝ 2000 yýlý çalýþmalarý sonucu 163 Twh olarak tahmin edilmekte olup diðer bir tahmin ise 192 Twh olarak belirtilmektedir. Teknik Yapýlabilir Hidrolik Potansiyelin Brüt Hidrolik potansiyele oraný (TYHP/BHP) 216 milyar kWh. Teknik ve 433 milyar kWh. Brüt kabulüne göre; % 50dir. Bu oran Arjantinde %76, Ýsveçte % 65, Kanadada % 74, Brezilyada % 57, Ýspanyada % 51, Ýtalyada % 46, Norveçte %36 ve Ýsviçrede % 30dur. Yine ekonomik yapýlabilir potansiyeli, teknik yapýlabilir potansiyele oraný (127 milyar kwh ve 216 milyar kwh kabule göre...) % 59dur oysa bu oran Avrupada % 76dýr. Bu gün bir çok ülkede TYHP, deðiþen dünya þartlarý içinde ekonomik yapýlabilir potansiyelin yerini almýþtýr. Enerji stratejilerinin belirlenmesi açýsýndan TYHPin saðlýklý ve doðruya yakýn seçilmesinde büyük yararlar bulunmaktadýr. Bu gün için iþletmede olan 136 santralin kurulu gücü 12620 MW. tir. Bu gün toplam hidroelektrik potansiyelimizin 127 milyar kWh kabule göre % 35,6sýný, 192 milyar kWh kabule göre ise % 23,6 sýný deðerlendirebilmekteyiz. Halen iþletmede olan 136 hidroelektrik santralimiz bulunurken bu sayý Ýspanya için 1200 adettir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Türkiye Elektrik Enejisi Mevcut Durumu Ülkemiz 2005 yýl sonu itibariyle elektrik enerjisi mevcut durumu ise; Tablo (1) TEÝAÞ yük tevzi Tablo (2) TEÝAÞ yük tevzi Tablolardan da görüleceði üzere 2005 yýlýnda Türkiye elektrik enerjisi kurulu gücü ; 38.902, 1 MW.týr. Bu kurulu gücün üretime yönelik toplam kapasitesi ise; 213 milyar kwh.olup gerçekleþtirlmiþ olan üretim; 173,1 milyar kWh.tir. Buna karþýlýk, Türkiye toplam tüketimi; 160,33 milyar kwh. olarak gerçekleþmiþtir. Görüleceði üzere üretilen toplam elektrik enerjisinin 67,805 milyar kwh.i (%40ý) kamu, 105,2 milyar kWh.i (%60ý) özel sektör tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir. Mevcut durumda kamu elindeki kurulu güç, 20.956 MW. (%54) olup özel sektör elindeki kurulu güç ise;17.946 MW. (%46) týr. fazlalýðýný göstermektedir. Genel olarak kurulu gücün, pik güç talebinin en az % 2025 üzerinde olmasý gerekliliði varsayýlýr. Bu varsayýma göre 25.000 MW.lýk pik güce karþýlýk gelen kurulu gücün 30.50031.500 MW.civarýnda olmasý gerekmektedir. Dolayýsýyla bu gün için sunu fazlalýðý; 8.000 MW. civarýndadýr (yaklaþýk % 20). Bu durum özellikle günümüzde Yi ve YÝD santrallerine yönelik kamu aleyhinde iþleyen sözleþmeler, alým garantileri söz konusu iken oldukça kaygý vericidir. Diðer yandan üretim içerisinde doðal gazýn payý hýzla artmaktadýr. 1990 yýlýnda % 17,7,1995 yýlýnda % 19,2,2000 yýlýnda % 37 ve 2005 yýlýnda % 43,8 e yükselmiþtir. Elektrik üretiminde bir kaynaða bu derece baðýmlýlýk son derece risklidir. Nitekim Geçtiðimiz günlerde bunun sancýlarýný hepimiz yaþadýk. Bütün bu yaþananlar bir kez daha enerjide planlamanýn önemini vurgulamaktadýr. Potansiyelin ve talep tahminlerinin en küçük sapma ile doðru bir þekilde yapýlmasýnýn da gerekliliði ortadadýr. Kurulu güçteki bu durum bu gün için belirgin bir sunu 2000 li yýllarýn baþýnda doðalgaz anlaþmalarýndan ötürü alým garantili doðalgaz santrallerinin devrede tutulmasý ve Kamu termik santralleri ile Hidroelektrik Santrallerin sýkça devre dýþýnda býrakýlmasý hem yüksek oranda arz fazlasýný gündeme getirdi hem de kamu zararlarýna neden oldu. Ýçinde bulunduðumuz günlere gelinceye kadar özelleþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarý nedeni ile kamu yeni yatýrýmlara ve yenileþtirme çalýþmalarýna yönelmedi. EPDK ise toplam 13.000 MW.lýk lisans baþvurusunun ancak 5.850 MWlýk kýsmýna lisans verdi. Özel sektör ise aldýðý bu 5.850 MWlýk lisansýn ancak 700 MW.lýk kýsmýný tamamlayarak üretime soktu. Görülen o ki bu gidiþle yakýn gelecekte bu gün %20ler seviyesinde olan sunu fazlasý hýzla sýfýrlanacak ve enerji açýðý ile karþý karþýya kalacaðýz. Güneydoðu Anadolu Bölgesinin genel enerji yapýsýna bakýldýðýnda, bölgenin enerji üretimi açýsýndan çoðunluðunun yenilenebilir önemli kaynaklara sahip olduðu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin % 39,84ü, petrol kaynaklarýnýn % 95i, deðerlendirilebilir önemli miktarda jeotermal, linyit ve asfaltit kaynaklarýnýn yanýnda güneþ ve rüzgar enerjisi potansiyeli de düþünüldüðünde, enerji ve su Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kaynaklarý açýsýndan oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. Buna raðmen, elektrik enerjisi kullanýmýnda tüketiciler açýsýndan Türkiyenin en ciddi problemlerinin yaþandýðý bölge olmasý özelliðini taþýmasýnýn yaný sýra, bu kaynaklarýn kullanýlmasý suretiyle yaratýlan ulusal katma deðerden de eþitsiz pay almaktadýr. GAP projesi çok yönlü bir proje olup Güneydoðu Anadolu Bölgesinde bir çok alanda geliþmeyi hedefleyen entegre bir projedir. Ancak enerji alanýnda %80e yakýn gerçekleþme oraný tarýmsal sulama alanýnda %14lere yakýn gerçekleþme oraný ile karþýlaþtýrýldýðýnda entegre projenin hedeflerinin tutturulamadýðý görülmektedir. Cumhuriyetin kuruluþundan bu yana ihmal edilen bölgenin, üretilen milli hasýladan aldýðý payýn düþüklüðü, yatýrýmsýzlýk ve diðer sosyokültürel sorunlarýn yaný sýra kimliklerin inkar edilmesi vb. sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge geliþimini engellemiþtir. Petrol kaynaklarýnýn gelirlerinin yarýsýnýn, petrolün çýkarýldýðý illerin özel idarelerine aktarýlmasý ile ilgili yasa tasarýsýna benzer þekilde, bölge enerji üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP projesinin tamamlanmasýnda kullanýlmasý gibi yasal düzenlemelere gidilerek eþitsiz geliþimin bölge lehine düzeltilmesine katký koyacak politikalar geliþtirilmelidir. Son 20 yýla yayýlan çatýþmalý süreçte, bölgenin ve ülkenin önemli kaynaklarý heba olmuþ, süreç içerisinde güvenlik gerekçesiyle boþaltýlan binlerce köyden göç etmek zorunda kalarak, üretimden kopartýlan ve sayýlarý milyonlarla ifade edilen insan topluluklarý kentlerin varoþlarýnda açlýkla, sefaletle ve çok zor yaþam koþullarýyla mücadele etmek zorunda býrakýlmýþlardýr. Yoðun göç alan bölge kentlerindeki nüfusun önemli bir bölümünün açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamasý ve elektrik birim fiyatlarýnýn yüksek olmasý, halkýn bir kýsmýný kaçak enerji kullanýmýna itmiþtir. Ülkemiz; bu koþullarda yaþamak zorunda býraktýðý insanlarýný, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teþvik etmemek için çözümler üretmelidir. YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarý kullanýmýnýn % 60ý biyokütle (% 47 odun,% 13 hayvan ve bitki atýklarý), %29 hidrolik ve % 11ini diðer yenilenebilirler ( rüzgar, güneþ, jeotermal vb.) oluþturmaktadýr. Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan rüzgar ile ilgili potansiyel tespit çalýþmalarý ve Türkiye rüzgar atlasýna yönelik çalýþmalarýn ancak Batý Anadolu ayaðý tamamlanabilmiþtir. Ülkemiz rüzgar potansiyeli karada ve denizde olmak üzere 25.000 MW. olduðu tahmin edilmektedir. Bu gün için bu potansiyelin ancak 22 MWý deðerlendirilebilmiþtir. 2005 yýlý rüzgara dayalý elektrik enerjisi üretimi ise 56 milyon kWh. Olarak gerçekleþmiþtir. Oysa 20.000 MW.potansiyele sahip Almanya bu potansiyelinin 16.600 MW.lýk kýsmýný deðerlendirdiði bilinmektedir. Türkiye güneþ enerjisi yönünden oldukça zengin bir ülkedir. Türkiyenin ortalama yýllýk toplam güneþlenme süresi 2.640 saat (günlük otalama 7,2 saat) olup ,ortalama ýþýným þiddeti 1.131 kWh/m.2-yýl olduðu tespit edilmiþtir. Türkiye ýsýsal güneþ enerjisi üretimi açýsýndan Çin, ABD ve Japonyadan sonra dünyada dördüncü sýrada yer almaktadýr. Ancak elektrik enerjisi üretimine ve doðrudan klimalandýrmaya yönelik önemli bir çalýþma bulunmamaktadýr. Ülkemizde biyokütleden ( hayvansal atýk kaynaklý ) 2,8 3,9 milyar m.3 biyogaz üretilebileceði tespit edilmiþtir. Bu potansiyelin yýllýk elektrik enerjisi Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA cinsinden deðeri 24,5 milyar kwh.dir. Ülkemizde toplam biyogaz miktarý 1,67 milyar m. 3 /yýldýr. Fermantör içi sýcaklýðýn 18 0C olmasý ve optimum fermantör sýcaklýðýnda çalýþýlmasý durumunda bu potansiyelin 2,2 3,3 milyar m3/yýl arasýnda olmasý teorik olarak olasý görülmektedir. Bu da 2,4 milyon ton taþ kömürü eþdeðeri bir enerjiye karþýlýk gelmektedir. Bu günler itibariyle EPDKdan alýnmýþ lisanslarýn üretime dönüþmesi halinde Ülkemizde biyogaz ve çöp gazýndan üretilecek elektrik enerjisinin toplam kurulu gücü; 21,58 MW.a çýkabilecektir. Toplam üretim ise; 157,5 milyon kWh.i bulabilecektir. Yine Türkiye bu gün 450.000 ton/yýl biyodizel üretim kapasitesine ulaþmýþ bulunmaktadýr. Ülkemiz jeotermal enerji potansiyeli açýsýndan dünyadaki zengin ülkeler arasýnda yer almaktadýr. Türkiyede toplam 1000 civarýndan sýcak ve mineralli su kaynaðý ve jeotermal akýþkan çýkan kuyu noktasý vardýr. Biline jeotermal alanlarýmýzýn % 95i ýsýtmaya, % 5lik bir kýsmý ise elektrik enerjisi üretmeye uygundur. Halen 20,4 MW. brüt kurulu güce sahip bulnmaktayýz. Türkiye jeotermal enerji ile kýsa vadede 500.000 konutun ýsýtýlmasýný saðlýyabileck bir potansiyele sahiptir. Þu anda jeotermal potansiyelimizin ancak % 2sini deðerlendirebilmiþ durumdayýz. Türkiyede dalga enerjisi ölçümlerini yapacak ilk rasathane 2005 yýlýnda Karadeniz Ereðlide denize indirilmiþtir. Ýki yýl sürecek olan ölçümler ile Karadenizin dalga haritasý çýkarýlacaktýr. Turizm, balýkçýlýk ve kýyý tesisleri dýþýndaki kullanýma uygun 1/5lik kýsýmdan yaklaþýk yaklaþýk 18,5 milyar kWh./yýl dalga enerjisi elde edilebileceði hesaplanmýþtýr. Hidroelektrik gibi yenilenebilir ve temiz enerji kaynaðýmýzýn Teorik Kapasitesi: 433.000 GWh/Yýl, Ekonomik Kapasitesi:129.388 GWh/Yýl (Ekonomik Kapasitenin; Ýþletmede: 45.299 GWh/2004 yýlý, %35, Ýnþa Halinde : 10.636 GWh/Yýl, % 8, Çeþitli Proje Aþamasýnda :73.453 GWh/2004 yýlý, %57) iken 2004 yýlýnda toplam 152.000 GWh elektrik enerjisi tüketildiði dikkate alýnýrsa hali hazýr ekonomik HES kapasitemizin toplam tüketimimizin %85ini karþýlayabileceði, Teorik Kapasitenin ise 2004 yýlý toplam tüketiminin 2.8 katý olduðu hesaplanmýþtýr. Yýllýk büyümeye baðlý olarak tüketim artýþlarý dikkate alýndýðýnda öncelikle HES potansiyelinin deðerlendirilmesi gerektiði görülmektedir. 2005 yýlýnda Türkiyede üretilen elektrik enerjisinin yaklaþýk % 45 inin döviz ödenerek ve bazý ülkelerin tek taraflý inisiyatifine baðlý sözleþmelerle, yaþanan son doðalgaz kesintileri bu konunun ne k a d a r ö n e m l i o l d u ð u n u g ö s t e r m e k t e d i r. KAYIP-KAÇAKLAR Kayýp ve Kaçak oranlarýnýn ayrý baþlýklar olarak ifade edilmesi ile ilgili ODAmýzýn ýsrarlý taleplerine raðmen Kaynak: TEÝAÞ WEB sayfasý ilgili kuruluþlar ilgisiz bu iki baþlýðý bir arada ifade etmeye devam etmektedirler. Kayýp, sisteme yapýlacak yatýrým, bu yatýrým için ayrýlan kaynak ve bu konudaki politikalarla ilgilidir. Kaçaklarýn ise ülkemizde önemli ekonomik ve sosyal boyutu bulunmaktadýr. Deðerli üyemiz Hasan BALIKÇIyý öldürmekten çekinmeyen, daha çok kar etme hýrsý ile kaçak elektrik kullanan sanayi ve ticarethaneleri bu konu dýþýnda tutarsak, kaçak kullanýmýn ekonomik ve sosyal boyutunu irdelemek gerekmektedir. DÝEnin web sitesinde, seçilmiþ 28 geliþmiþ ve geliþmekte olan ülke arasýnda yapýlmýþ olan gelir ve harcamanýn gelir gruplarý içindeki (%) payýna göre yapýlmýþ bir istatistiki çalýþma bulunmaktadýr. Bu çalýþmaya bakýldýðýnda Türkiye, en düþük %10luk gelir gurubu bazýnda Meksikadan sonra en kötü durumdaki ülkedir. Türkiyede %10luk alt gelir gurubu, tüm gelirin veya harcamanýn sadece %1,9unu harcamaktadýr (Meksikada %1.0, A.B.D.de %1.9). En yüksek %20lik gelir gurubu harcamasýna Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA baktýðýmýzda, bu sýralama yine deðiþmemektedir. Bu %20lik gelir grubu, tüm gelirin %50,1ini harcamaktadýr. (En yüksek Meksika %59.1, 2.Türkiye %50.1, 3. ise yine A.B.D. %45.8) DÝE, gelir daðýlýmýný, en fakirden en zengin gruba kadar olmak üzere %20lik dilimler halinde 5 kategoride incelenmektedir. DÝEnin ülkemiz ile ilgili yaptýðý araþtýrma sonuçlarýna baktýðýmýzda, gelir daðýlýmýnýn çarpýklýðý açýkça görülmektedir. En yüksek günlük harcama ile en düþük harcama arasýndaki fark 13 kata kadar çýkmaktadýr. Kiþi baþý günlük harcama (YTL/kiþi)nýn, en düþük %20 nüfus dilimi bazýndaki daðýlýmýna baktýðýmýzda; 1,7 YTL/kiþi-gün ile en düþük miktar olan Doðu Anadolu Bölgesi (Malatya, Elazýð, Bingöl, Tunceli, Van, Muþ, Bitlis ve Hakkari), arkasýndan 1,9 YTL/kiþigün ile Güney Doðu Anadolu Bölgesi (Gaziantep, Adýyaman, Kilis, Þanlýurfa, Diyarbakýr, Mardin, Batman, Þýrnak ve Siirt) arkasýndan da 2,0 YTL/kiþi-gün ile Doðu Karadeniz Bölgesi (Erzurum, Erzincan, Bayburt, Aðrý, Kars, Iðdýr ve Ardahan) gelmektedir. Türkiye Elektrik Enerjisi Þebeke Kayýplarýnýn Yýllar Ýtibariyle Geliþimi Yýllara göre þebeke kayýplarýnýn geliþimine baktýðýmýzda, iletim kayýplarýnda azalma olurken, daðýtým kayýplarýnda artan bir eðimle yükselme meydana gelmiþtir. Türkiyede kaçak enerji kullanýmý sadece belirli bölgeye mal edilmemeli, kayýp kaçak olarak ifade edilen oranlarýn ifade ettiði büyüklükler matematiksel büyüklük olarak deðil, oransal büyüklük olarak kullanýlmalýdýr. Kaçak kullaným yada elektrik çalýnmasý deðiþik oranlarla ülkenin geliþmiþ bölgeleri dahil, tamamýnda mevcuttur. Kaçak elektrik kullanýmýnýn ekonomik, sosyal ve adli boyutu dikkate alýnarak nedenleri araþtýrýlmalý, bilimsel sonuçlarý üzerinden, çözüm yoluna gidilmelidir. Özellikle TEDAÞ sistemlerindeki kayýp-kaçak oranýnýn bazý illerde %72.5 lere kadar çýkarken bazý illerimizde %6.3 lere kadar düþük olmasý, çok büyük boyutlarda suistimal olduðunu ve maalesef bu çirkin çarkýn içinde bazý kamu görevlilerinin de olduðu kamuoyunca bilinmektedir. Buna karþýlýk bu çýkar çarkýnýn içine girmeyen ve ülkesi için büyük riskler alarak bu soygunu önlemeye çalýþan bazý vatansever kamu görevlileri, bu onurlu davranýþlarýný hayatlarýyla ödemiþlerdir. 2004 yýlý elektrik enerji tüketimine göre yapýlan bir hesaba göre, kayýp kaçaðýn bedeli; 152.000 GWh * 8.25 cent/kWh ( Ort. Satýþ fiyatý )* %15 ( %22 Ort. kayýp kaçak oraný - % 7 kabul edilebilir oran ) = 1.85x106 $/Yýl olarak hesaplanmýþtýr. Tüm bu yanlýþ enerji politikalarý sonucu, kiþi baþýna milli gelire göre Türkiyenin hem konutlarda hem sanayide dünyanýn en pahalý enerjisini kullandýðý (Türkiyede Sanayi:8.05 cent/kWh, Konut ort:8.5 cent/kWh, ABD de Sanayi:4.27 cent/kWh, Sanayi:8.50 cent/kWh), bu nedenle ;Türk sanayiinin dünyada rekabet gücünün gittikçe zayýfladýðý, Türkiye dýþ dünyadan yatýrým beklerken yerli sanayinin Bulgaristan ve Çin gibi ülkelere kaymakta olduðu, dolayýsýyla iþsizliðin daha da arttýðý ve artacaðý görülmektedir. NÜKLEER ENERJÝ : Bugünlerde yeniden gündeme getirilen nükleer santral kurma hazýrlýklarý, ülkemizin enerji ihtiyacýndan kaynaklý tartýþmalar olarak ifade edilse de, nükleer Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA enerjinin siyasal bir tercih olarak dayatýldýðýný yakýn tarihimizden çok iyi bilinmektedir. Ülkemizde Nükleer Santral konusu ilk olarak 1970li yýllarýn baþýnda gündeme getirilmiþ ve 1976 yýlýnda Akkuyu için yer lisansý onayý alýnmýþtý. Diðer bir giriþim de 1996 yýlýnda Hükümetin kamuoyundan gizleyerek Resmi Gazetede Muhtelif Malzeme Satýn Alýnacaktýr ilanýyla baþlayan ve yolsuzluk soruþturmalarý ile devam eden traji-komik çabalar olarak belleklerimize yer etti. Geçen 35 yýllýk süre içinde nükleer lobilerin santral kurma giriþimleri dönem dönem yoðunlaþarak devam etse de mýzrak çuvala sýðmamýþ, ülkemizin mevcut enerji kaynaklarýnýn etkin ve verimli kullanýlmasý yönünde bilim insanlarýnýn, çevre ve meslek kuruluþlarýnýn haklý itirazlarý, nükleer santralin yarattýðý çevresel, teknik ve mali sorunlar ile atýklar ve güvenlik kavramlarý üzerinden dünyada yaþanan örnekler toplumsal duyarlýlýklarý arttýrmýþ ve dönemin iktidarlarý geri adým atmak zorunda kalmýþlardý. Nükleer Santral tartýþmalarý geçmiþten bugüne hep ayný senaryo ile gündeme getirildi. Mevcut kaynaklarýmýzýn yetersiz olduðu, nükleer santral kurulmasý yönünde adýmlar atýlmaz ise mevcut talebin karþýlanamayacaðý ve enerji krizinin kaçýnýlmaz olduðu ýsrarla vurgulandý. Nükleer Santral kurulmasýný gündeme getiren uluslar arasý sermayenin yerli sözcülerince toplumsal tepkileri güçsüz kýlacak önemli bir gerekçe yaratýlmalýydý. Bu nedenle Eðer Nükleer Santral yapýlmazsa karanlýkta kalacaðýz söylemi her tartýþmanýn önüne bilinçli olarak konuldu. Uluslar arasý nükleer lobilerin baskýlarýna kimi milliyetçi-islamcý reflekslerle, kimi ise yolsuzluklarla beslenen neo-liberal politikalarla evet diyen kesimlerin beklentileri farklý da olsa buluþtuklarý yer ülkemizi sonu olmayan bir felaketin içine sürüklemek olacaktýr. Þimdi Nükleer Santrali yeniden enerji krizinin çözümü olarak öne süren Hükümet, 35 yýldýr karanlýkta kalma senaryolarý ile kamuoyuna söylenen yalanlara raðmen ülkemizin karanlýkta kalmadýðýný, bundan sonra da nükleer santral olmadan karanlýkta kalýnmayacaðýný bile bile toplumu kandýrmaya hazýrlanýyor. 1990 Yýlýndan bu yana elektrik enerjisi üretiminde kullanýlan kaynaklar ve oranlarýný gösteren tablo, enerji sektöründe yaþanan politikasýzlýðýn en açýk ve çarpýcý belgesidir. Bugün bu tablonun sorumlusu olan sað siyasal iktidarlar, ülkemizin en yaþamsal hizmet alanýnda IMF ve DB gibi kuruluþlarýn direktiflerine uygun olarak sermayeye karlý alanlar yaratmak adýna kendi doðal kaynaklarýmýzý yok saymýþlar, neo-liberal politikalarýn uygulanmasý için sektörün merkezi yapýsýný tahrip etmiþler, bu yolla Türkiyeyi bir yandan enerji alanýnda daha dýþa baðýmlý hale getirirken milyarlarca dolar z a ra ra u ð ra t ý l m a s ý n a n e d e n o l m u þ l a r d ý r. Tüm dünya ilk yatýrým ve iþletim maliyetleri çok yüksek, 35-40 yýllýk ekonomik ömürleri boyunca sýkça arýza ve güvenlik sorunlarý yaþayan, atýk sorunlarýna çözüm bulunamayaný bu pahalý enerji üretiminden vazgeçerken, deprem kuþaðýnda olan ve Çernobil kazasýnda radyosyonlu çaylarý, fýndýklarý sorumsuzca yediren Marmara Depreminde, Ýkitellide ve yakýn zamanda hýzlý tren adý altýnda yaþanan Pamukova tren faciasýnda yönetim ve iþletme krizleri yaþayan Türkiyede NÜKLEER SANTRAL KURULAMAZ . Çevresel faktörler, yüksek maliyetler (Nükleer; Kuruluþ maliyeti:2000 $/KW, Ýþletme+Yakýt: 1.78 cent/kWh, HES Kuruluþ maliyeti :1200-1500 $/kW, Ýþletme: 0.20.5 cent/kWh) ve dýþa baðýmlýlýk dýþýnda, karþý çýkýlmasýnda en önemli nedenlerden biri olan yenilenebilir yeterli kaynaklarýmýz varken, dünyada demode olmuþ nükleer teknoloji ürünü santrallarýn Türkiyeye pazarlanmasýna karþý çýkýlmasý gerekmektedir. Ülkemize nükleer santral satmak isteyenlerin Ýranla girdiði büyük hesaplaþmanýn nedenlerini iyi analiz etmek gerekmektedir Gerek kuruluþ, gerek hammadde, gerek iþletme gerekse atýk saklama sorunlarý ve yeterli yenilenebilir kaynaklara sahip olmamýz nedeniyle tamamen dýþa baðýmlý nükleer santrallara karþý olmakla, nükleer alanda bilimsel geliþmeyi desteklemenin ayrý þeyler olduðunu önemle vurgulamak gerekmektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA SONUÇ : Devletin, yeni yatýrýmlar yapmayarak ve elindeki enerji santrallarýný da özelleþtirerek çýkmakta olduðu enerji sektöründe, DSÝ ve EPDK tarafýndan yürütülen HES projelerinin özel sektör yatýrýmlarýna açýlmasý prosedürünün yavaþ iþlemesi, zaten uzun olan yatýrým süresini daha da uzatmakta ve HES yatýrýmlarýný geciktirmektedir. Dolayýsýyla tüketim artýþýna paralel yeni enerji yatýrýmlarý yapýlmadýðý taktirde ufukta enerji krizlerinin olduðu, bu nedenle þimdiden belli lobilerin ve tröstlerin tek çare olarak nükleer santrallar olduðu fikrini yavaþ yavaþ kamuoyuna empoze etmeye baþladýðý görülmektedir. Türkiyenin, üretilen tüm elektrik enerjisinin 2004 yýlýnda %39u, 2005 yýlýnda yaklaþýk %45i doðalgazdan üretilerek, al ya da öde gibi ve gaz tedarikçilerinin tek taraflý inisiyatiflerine býrakýlmýþ doðalgaz sözleþmeleri ve uluslararasý tahkim kýskacýnda, enerjide tamamen dýþa baðýmlý hale getirildiði ve bu kýskaçtan uzun yýllar kurtulamayacaðý anlaþýlmaktadýr. Norveç gibi dünyanýn 4. büyük doðalgaz ihracatçýsý bir ülke bile, ürettiði elektrik enerjisinin %99.5 ini HESden elde ederken, Avrupanýn 2. HES potansiyeline sahip Türkiyenin, ürettiði elektrik enerjisinin %45ini doðalgazdan üretmesinin hesapsýz, bilinçsiz ve kasýtlý enerji politikalarýnýn sonucu olduðu görülmüþtür. Bilimsel çalýþmalar ýþýðýnda ülkemizde % 30'lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yaklaþýk % 10~15'lik bir bölümü hiçbir harcama gerektirmeyen, yalnýzca bilinçlendirme, yönlendirme çalýþmalarý ile kazanýlabilecek bir oran/büyüklük olarak önümüzde durmaktadýr. Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi Genel Müdürlüðü tarafýndan yapýlan çalýþmalar sonucu, sanayi, bina ve ulaþým sektörlerinde yýllýk enerji tasarrufu potansiyelinin yaklaþýk 3 milyar dolar olduðu tespit edilmiþtir. Bugün resmi açýklamalara göre elektrik daðýtým þebekelerindeki kayýp ve kaçak oraný yüzde 20leri bulmaktadýr. Baþka bir deyiþle üretilen elektrik enerjisinin beþte biri bakým onarým ve yenileme yapýlmadýðýndan tüketime sunulmadan yok olmaktadýr. Kayýp ve kaçaklarýn azaltýlmasýna yönelik yapýlacak yatýrýmlarla bu oranýn AB ülkelerinin ortalamasý olan yüzde 6lar seviyesine çekilmesi mümkündür. Bu sayede yüzde 15ler seviyesinde yapýlacak bir tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanýmý bu denli lüks bir tüketim olmaktan çýkacak hem de nükleer santral macerasýnýn gerekçeleri ortadan kalkacaktýr. ÖNERÝLER: Enerji verimliliði ve tasarrufu konusunda hiçbir adým atýlmamasý kaynak israfýnýn yaný sýra yurttaþlarý pahalý elektriðe mahkum etmek anlamýna gelmektedir. Enerji tasarrufu ; enerjinin akýllýca kullanýþý ile kayýplarýn en aza indirilmesi, ayný enerji ile daha çok iþ yapýlmasý veya ayný iþ için daha az enerji kullanýlmasý anlamýný taþýmaktadýr. Uzun dönemde yapýlacak planlama ile sanayiden tarýma her alanda enerji tasarrufu saðlayacak teknolojilere destek verme, güneþ, jeotermal, biyokütle, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýlmasýnýn teþvik edilmesi gelecek için enerji politikalarýnýn esas yaklaþýmý olmak zorundadýr. EMO 40. OLAÐAN GENEL KURULU ENERJÝ KOMÝSYONU Kemal ULUSALER Necati ÝPEK Mustafa KADIOÐLU Remzi ÇINAR Suat TEKELÝ Nedim TÜZÜN Yüksel YAVUZ Nurettin DEMÝRCÝOÐLU Mehmet BAYRAK Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Güler AYYILDIZ - Ersoy BEY TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Yedek Üyesi TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Denetleme Kurulu Yedek Üyesi ENERJÝDE ÖZELLEÞTÝRME Giriþ: yasa ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yasal altyapýsý oluþturulmuþtur. Devletin tüm toplumsal görevlerinden soyutlanarak, ulaþým, saðlýk, eðitim, sosyal güvenlik, enerji gibi alanlarýn yerli ve yabancý tekellere yeni bir kar alaný olarak sunulmasý þeklinde tarifleyebileceðimiz özelleþtirme; küreselleþmenin, DTÖ, DB, IMF gibi uluslararasý finans kuruluþlarýnýn ve çok uluslu tekellerin dayattýðý yeniden yapýlanma programý kapsamýnda tüm dünyada ve Türkiyede eþzamanlý gündeme getirilmiþtir. Neoliberallerin jargonunda devletin küçültülmesi, kamu harcamalarýnýn kýsýlmasý diye adlandýrýlan özelleþtirme politikalarýnýn özünü sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldýrýlarak, sermayenin koþulsuz, serbest dolaþýmýna olanak saðlayacak þekilde kamusal alanlarýn daraltýlmasý, kamu denetiminin yok edilmesi, bir anlamýyla sosyal yaþamýn tasfiyesi oluþturmaktadýr.1 Ülkemizde özelleþtirme uygulamalarý, serbest piyasa rejiminin ve yeniden yapýlanma sürecinin sorunlarýnýn giderek artmasýna baðlý olarak bir dayatma biçiminde gündeme gelmiþ ve 1983te baþlayýp günümüze kadar uzanan süreci kapsayan zaman aralýðýnda çýkarýlan Serbest piyasa ekonomisine geçiþle birlikte uygulanmaya baþlanan ekonomik ve siyasal politikalar sonucunda enerji sektöründe de özelleþtirme, ticarileþtirme ve serbestleþtirme uygulamalarý öne çýkartýlmýþ, doðal kaynaklarýn toplumsal çýkarlar gözetilerek etkin ve verimli kullanýlmasýna yönelik kamusal politikalarýn izlenmesi yerine enerji sektörü yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiþtir. 2 Günümüzde, enerji üretimi ve paylaþýmý, emperyalist güç ve tekeller arasýndaki iliþkide belirleyici bir role sahiptir. Ülkemize de yüklenen rol, ülkenin enerji politikalarý oluþturulurken diðer tüm alanlarda olduðu gibi küreselleþme politikalarýna uyum çerçevesinde sermayenin akýþkanlýðýný kolaylaþtýrýcý bir rota izlemesidir. Elektrik Sektöründe Yaþanan Özelleþtirmeler: Ülkemizde 1970 yýlýnda kurulan Türkiye Elektrik 1 1984te 2983 sayýlý yasa, 1986da 3291 sayýlý yasa ve 1994 yýlýnda 4046 sayýlý Özelleþtirme Yasasý çýkarýlmýþtýr. 2 Peki toplumsal çýkarlar mý, yoksa ? Sanayileþmede ve özellikle enerji sektöründeki stratejik planlamalarda önceliðin toplumsal yaþamý ya da daha açýk bir ifadeyle toplumun büyük kesimini oluþturan emekçi halký kucaklayan politikalar olmasýný beklemek çok mu safdillik oluyor? Bu beklenti üzerine soruyu/yanýtý daha iyi anlamak için TMMOB Demokrasi Kurultayý Sonuç Bildirgesinden uzunca bir alýntýya tahammül gösterelim: Ekonomi, kalkýnma, sanayileþme tüm insanlýk için olmalýdýr. Toplumun ekonominin gereðine göre yönetilmesi anlayýþý kabul edilemez. Ýnsanlýk, kendisi için iyi olmayan ekonomik yapýya müdahale etme ve kendisi için iyi olduðunu düþündüðü ekonomik yapýyý gerçekleþtirme hakkýna sahiptir . Ekonomi, sosyal üretimde insanlarýn kendi aralarýnda kurduklarý iliþkilerin, yani sosyal üretim iliþkilerinin geliþme yasalarýný ortaya koyar. Bu anlamda insan faaliyetlerinin temel sorunlarý ele alýndýðýnda ve üretim tarzýnýn gerçek içeriði ortaya konulduðunda, sömürünün nedenleri açýklanabilir ve buna son vermenin ancak örgütlenme ile mümkün olduðu kabul görülür. Dolayýsýyla, ekonomi toplumla ve sýnýflarla birlikte ele alýnmalýdýr. Kalkýnma (ya da Sürdürülebilir kalkýnma-bn), günümüzde çaðdaþlaþma ve modernleþme kavramlarý iþe eþanlamlý kullanýlmaktadýr. Ancak, bu kavram bütün ülkeler ya da sýnýflar için ayný anlamý ifade etmemektedir. Azgeliþmiþ ülkeler açýsýndan bu kavram emperyalizm ideolojik bir dayatýlmasýdýr. Çünkü, kalkýnma onlara kapitalistleþme olarak sunulmaktadýr. GSMHda artýþ saðlanmasý, büyümenin gerçekleþmesi söz konusuysa sorun olmadýðý iddia edilmektedir. Oysa, gerçek bir kalkýnmadan söz edebilmek için, toplumda egemen sýnýflarýn deðil, çoðunluðun refah düzeyinin daha yükselmesi gerekir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Kurumu (TEK) ile elektrik alanýnda merkezi yapýnýn oluþumuna baþlanmýþ, bu yapýya 1982 yýlýnda belediyelerdeki kent içi elektrik daðýtýmýnýn da eklenmesiyle bütünlüklü bir yapý oluþturulmuþtur. Enerji sektörünün özelleþtirilmesinde, sektörün idari olarak yeniden yapýlandýrýlmasý, diðer bir deyiþle TEKin bölünüp, küçültülerek iþlevsizleþtirilmesi yolu izlenmiþtir. 1984 yýlýnda çýkarýlan 3096 sayýlý yasa ile enerji iþ kolundaki özelleþtirmelerde ilk yasal düzenleme saðlanmýþtýr.3 Sözkonusu yasa ile TEK dýþýndaki kuruluþlara elektrik üretimi, iletimi, daðýtýmý ve ticareti yetkisi verilmiþtir. TEK'in TEAÞ ve TEDAÞ olarak ikiye bölünerek özelleþtirilmeye baþlanmasýnýn ardýndan, Dünya Bankasý'nýn verdiði kredinin ön þartý olan, TEAÞ'ýn yeni parçalara bölünmesi iþlemi gerçekleþtirilmiþtir. 8 Ekim 2000 tarihli 2000/1312 sayýlý Bakanlar Kurulu kararý ile TEAÞ, "Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEIAÞ)", "Elektrik Üretim Anonim Þirketi (EUAÞ)" ve "Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Þirketi (TEÝAÞ)" olarak üçe ayrýlmýþtýr.4 Böylece sektörün merkezi planlamayý gerektiren bütünlüklü yapýsý bozulmuþ, sektörde yolsuzluk ve talana yol açan uygulamalarýn önü açýlmýþtýr. Enerji iþ kolunda yapýlan ilk özelleþtirme uygulamasý, Ýstanbul'un Anadolu yakasý elektrik daðýtýmýnýn AKTAÞ A.Þ.'ye devredilmesi olmuþtur. 1989 yýlýnda AKTAÞ A.Þ. elektrik daðýtýmý konusunda görevlendirilmiþ ve 1990 yýlýnda kendisiyle bir sözleþme imzalanmýþtýr. Ýmzalanan bu sözleþme EMO tarafýndan açýlan dava sonucu Danýþtay tarafýndan 1993 yýlýnda iptal edilmiþ fa k a t A K TA Þ A . Þ . 1 9 9 5 y ý l ý n d a ye n i d e n görevlendirilerek sözleþmesiz olarak çalýþmaya devam etmiþtir. AKTAÞ ile 1998 yýlýnda yapýlan ikinci sözleþme tarihine kadar AKTAÞ yasa dýþý bir þekilde çalýþtýrýlmýþtýr. AKTAÞ, kamuya ödemek zorunda olduðu kilovat saat ücretlerini sürekli olarak eksik hesaplamýþ, iþçi statüsüne geçirilen çalýþanlardan 400ünü iþsiz býrakmýþtýr. Þirket, ayrýca kayýp-kaçak oranýný yüksek göstererek aslýnda daðýtýmýný yaptýðý elektriðin parasýný da hesabýna geçirerek 100 trilyon lira haksýz kazanç elde etmiþtir. 1994 yýlýnda, 3996 sayýlý Bazý Yatýrým ve Hizmetlerin Yap-Ýþlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptýrýlmasý hakkýnda Kanun çýkarýlmýþ ve bu yasa daha sonra 4047 sayýlý yasa ile deðiþtirilerek 3096 sayýlý yasaya atýfta bulunulmuþ ve elektrik sektöründe YÝD modeline yönelinmiþtir.5 Daha sonra 1996 yýlýnda 8269 sayýlý Bakanlar Kurulu Kararý ile YÝD modelinin yapýlan iþletmelerin belli bir süre iþletilip sonradan kamuya devredilmesini öngören devret kýsmý atýlarak Yap Ýþlet (YÝ) modeline yönelinmiþtir. Bu model aleyhine EMO tarafýndan açýlan dava Þubat 1997de yürütmeyi durdurmayla sonuçlanmasýna raðmen, Enerji Bakanlýðý, hukuku yok sayarak ihale süreçlerini devam ettirmiþtir. Konuyla ilgili olarak dönemin ilgili bakanlarý hakkýnda açýlan Meclis soruþturmalarý Yüce Divanla sonuçlanmýþtýr. Ulusal hukukun özelleþtirmelerin önüne set olmasýný engellemek amacýyla, Anayasanýn 47, 125 ve 155. maddeleri deðiþtirilerek Danýþtayýn denetim görevi, görüþ bildirmeye indirgenmiþ, iç hukuk sistemi yerine uluslararasý tahkimi getirmek üzere gerekli deðiþiklikler yapýlmýþtýr. Yine 2001 yýlýnda, AB Elektrik Mevzuatý ile uyum sürecinde 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý Yasasý ile özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek bir 3 YÝD modeline iliþkin ilk yasal düzenleme 4/12/1984 tarih ve 3096 sayýlý Türkiye Elektrik Kurumu Dýþýndaki Kuruluþlarýn Elektrik Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkýnda Kanunla enerji sektöründe yapýlmýþtýr. (DPT Yayýn No: 2659) 4 Dünya Bankasý ile sektörü yeniden yapýlandýrmayý hedefleyen Sektörel Uyarlanma Kredileri kapsamýnda; 1983de TEK Ýletim Tesisleri Projesi, 1987de Enerji Sektörü Uyum Ýkrazý, 1992de TEK Yeniden Yapýlandýrma Projesi, 1994de Sektörel Program Doðrultusunda Özelleþtirmenin Alyapýsýný Oluþturma, 1995de TEAÞ ve TEDAÞýn Yeniden Yapýlanma Projesi, 1998de TEAÞ Ýkraz Anlaþmasý, 1997 ve 1998de Projenin Uygulanmasý ve Hedeflere Ulaþýlmasýnýn Ýzlenmesini Mümkün Kýlacak Politika ve Prosedürleri Oluþturma anlaþmalarý yapýlmýþtýr. 5 YÝD modeli, tekellere kaynak yaratmanýn bir örneði olarak, devletin üretilen elektriði satýn alma güvencesi, iþletmelerin yatýrým için aldýðý dýþ borçlara Hazine garantisi, hammadde garantisi, elektrik satýþ fiyatlarýnýn dünya fiyatlarýnýn üzerinde olacaðý vb. garantlerle risksiz kar güvencesi sunmaktaydý. 1984te uygulamaya sokulan YÝD modeli, 10 yýl içinde fiyaskoyla sonuçlanmýþ; sadece 2 santral iþletmeye açýlabilmiþtir(Aksu ve Kýsýk) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA elektrik piyasasý oluþturulmasý ve bu piyasada baðýmsýz bir düzenleme ve denetimin saðlanmasý amacýyla Elektrik Piyasasý Kurumu ve Kurulu oluþturulmuþtur. Bu yasa, elektrik üretim, iletim ve daðýtýmý, toptan satýþý, perakende satýþ hizmeti, ithalat ve ihracatý ile bu faaliyetlerle iliþkili tüm gerçek ve tüzel kiþilerin hak ve hükümlülüklerini EPDKnýn kurulmasý ile çalýþma usul ve esaslarýný ve elektrik üretim ve daðýtým varlýklarýnýn özelleþtirilmesinde izlenecek usulleri kapsamaktadýr. Geçtiðimiz günlerde (Mayýs 2006) Meclis'ten geçen ''Elektrik Daðýtým Yasasý'' na göre, tüm Türkiye'de TEDAÞa baðlý elektrik daðýtýmý yapan 20 baðlý ortaklýðýn hisse satýþý yoluyla özelleþtirilmesine karar verilmiþtir. Bu özelleþtirmeyle, TEDAÞ'ýn 2004 yýlýnda 10,5 milyar YTL elektrik geliri üzerinden elde ettiði 1,8 milyar YTL kârý özel sektöre aktarýlacak. Tüm Türkiye'de, elektriði özel sektörün daðýtmasýný öngören yasaya göre ortaklýklarý alan özel sektör, yapacaðý kamulaþtýrma giderleri ile diðer giderleri, elektrik faturalarý aracýlýðýyla tüketicilere yansýtacak. Baþtan beri özelleþtirmenin en önemli gerekçeleri arasýnda gösterilen ''kayýp kaçaðýn en alt düzeye indirilmesi'' ni, yapacaðý sübvansiyonla yine devlet üstlenecek. Yasayla þirketlerin geliri de garanti altýna alýnacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý ile yap-iþlet-devret sözleþmesi yapmýþ olan fakat iþletmeye girmeden sözleþmelerini sonlandýrmýþ veya sonlandýracak þirketlere, tesislerin kurulu olduðu Hazine arazileri ihalesiz olarak satýlacak. Özel sektöre kýsmi vergi istisnasý da gelecek. yaygýnlaþmasýyla birlikte, bu iþletmelerin kendi aralarýnda yasadýþý karteller oluþturarak kamunun büyük sanayi müþterilerini çalmalarý ve bütün bu nedenlerden dolayý oluþan yatýrým eksikliklerinin yol açtýðý kayýp-kaçak oranlarý, konutlarýn elektrik faturalarýnýn kabarmasýna yol açmakta ve Türkiyenin, sanayi ve konut elektriðini en pahalýya kullanan ülkeler arasýnda yer almasýna neden olmaktadýr. Türkiyenin 90lý yýllarýn ikinci yarýsýnda týrmanan doðalgaz baðýmlýlýðý, bir yandan doðalgaza dayalý elektrik santrallerinin yapým süresinin kýsalýðý, baþlangýç ve üretim maliyetinin düþüklüðü ve tüketim bölgelerinde kurulabilir olma özelliði nedeniyle, elektrik üretimindeki özelleþtirmenin ana sürükleyicisi olmuþtur. Diðer yandan doðalgaz daðýtýmý, boru hattý ve giderek BOTAÞ tarafýndan yapýlan doðalgaz satýn alma anlaþmalarýnýn mülkiyet devri gibi diðer devasa yaðma alanlarýyla birlikte, enerji alanýnda yaþanan özel tekelleþmenin baþlýca kaynaklarýndan birisi haline gelmiþtir. Siyasi tarihimize 15 günde 15 yasa olarak geçmiþ yasalardan biri olan Doðalgaz Piyasasý Yasasý (02.05.2001) ile doðalgaz sektöründe kamu tekeli ortadan kaldýrýlarak, kamusal planlama terk edilmiþ; doðalgazla ilgili üretim, iletim, daðýtým, toptan satýþ,depolama, ithalat hizmetlerinin herbirinin ayrý özel þirketler eliyle yapýlacaðý özelleþtirme süreci baþlatýlmýþtýr. Bu yasayla BOTAÞýn pazar payýnýn % 20ye düþürülmesi planlanýrken, Ankara, Ýstanbul, Ýzmir gibi kentlerde doðalgaz daðýtýmý konusunda faaliyet gösteren EGO, ÝGDAÞ, ÝZDAÞ gibi belediye kuruluþlarýnýn da özelleþtirilmesi gündeme getirilmiþtir. Doðalgaz Sektöründe Yaþanan Özelleþtirmeler: Mobil Santraller: Türkiye ýsýnmak için ithal kömüre ve doðalgaza; elektrik üretimi içinse yüzde 45lere varan oranlarda yine doðalgaza baðýmlý duruma getirilmiþtir. Doðalgaz baðýmlýlýðýndaki bu yüksek oran, elektrik birim fiyatlarýnýn doðalgaza paralel biçimde sürekli artmasýna neden olmaktadýr. Ayrýca toplam elektrik enerjisi üretiminin % 40ý doðalgaz temin ve ürettiði elektriði alým garantisi verilen 5 adet özel sektör santralinden saðlanmaktadýr. Doðalgaza dayalý sanayi elektriði üreten, otoprodüktör denilen özel iþletmelerin 2000 yýlýnda enerji krizi olacaðý gerekçe gösterilerek mobil (yüzer-gezer) santraller gündeme getirilmiþtir. 5 Ekim 2000 de yayýmlanan KHK ile, EÜAÞýn tespit edeceði güçte çalýþacak yüzer-gezer elektrik santrallerini, Hazine ve DPT izni olmaksýzýn, belirlenen firmadan ihaleye çýkýlmaksýzýn davet usulü ile yurtiçinden ve yurtdýþýndan uygun bedelle kiralayabileceði ve hizmet alýmý yoluyla iþletebileceði hükmedilmiþtir. Bu doðrultuda kalorifer yakýtý olarak Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA bile kullanýlmasý yasaklanmýþ olan 6 nolu fuel-oille çalýþan mobil santrallerin kurulabilmesi için Çevresel Etki Deðerlendirilmesi (ÇED) Yönetmeliðine Anayasaya bile aykýrý nitelikte olan geçici bir madde eklenerek hukuk delinmiþ, insan ve çevre saðlýðýna dair elde edilmiþ bütün haklar ve çevresel deðerler yok sayýlmýþtýr. Bu çerçevede, mülkiyeti özel sektöre ait, 16 adet mobil santral EÜAÞ tarafýndan kiralanmýþ, beþ yýla varan sürelerle sözleþmeler imzalanmýþtýr. Bu çerçevede yüklenici firmalara, kira ve yakýt bedelinden oluþan hizmet bedeli ödenmesi kararlaþtýrýlmýþtýr. Santrallerle yapýlan 'kiralama ve hizmet alýmý sözleþmesi'nde elektriðin tamamýný EÜAÞýn almak zorunda olduðu ve yüklenicinin EÜAÞ dýþýnda müþteriye enerji satmasýnýn mümkün olmadýðý belirtilmiþtir. Fakat daha sonra Enerji Bakanlýðý, pahalý elektrik üreten mobil santralleri ya hiç çalýþtýrmamýþ ya da düþük kapasiteyle çalýþtýrmýþtýr. Ancak devlet, yapmýþ olduðu sözleþmeler gereði, para cezasý ödemek zorunda kalmýþtýr. Buna göre, devlet, Samsun 1 ve Samsun 2 santrallerine 2 sene boyunca hiç elektrik üretmemesine raðmen milyonlarca dolar ödemiþtir. Devletin ödemiþ olduðu para miktarý, Samsun 1 santralý için kilovatsaat baþýna 2,25 cent, Samsun 2 santralý için ise kilovatsaat baþýna 2,090 cent kira bedeli olmak üzere yýlda toplam 40,8 milyon dolara ulaþmýþtýr. Devletin milyonlarca dolarýnýn çöpe gittiði birçok özelleþtirme serüveninde yaþanan yolsuzluk olaylarý burada da baþ göstermiþ ve dönemin Enerji Bakanlarý Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan mobil santrallerle ilgili olarak Yüce Divan'a gönderilmiþtir. Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý: AB ülkeleri dýþýnda sadece Cezayir ve Türkiyenin imzalamýþ olduðu "Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý" baþka bir deyiþle "Avrupa Enerji Þartý ülkemiz enerji politikalarýnýn belirlenmesinde temel bir rol üstlenmektedir. 1991 yýlýnda Laheyde imzalanmýþ olan bu anlaþmaya göre, Avrupa enerji gereksinimini saðlamak üzere dört ana güzergah belirlenmiþtir. Bu güzergahlardan gelecek enerji ile Avrupa Enerji Pazarý oluþturulacak ve enerji fiyatlarý da Avrupa sermayesinin kontrolünde olacaktýr. Bu hatlardan ilki Kuzey Avrupa'yý ve Britanya Adasý'ný beslemek üzere öngörülen Kuzey Denizi enerji kaynaklarýný Avrupa'ya taþýyan hattýr. Ýkinci hat Rusya enerji kaynaklarýný (petrol ve doðalgaz) Orta Avrupa'ya taþýyan hatlardýr. Üçüncü hat Kuzey Afrika enerji kaynaklarýný taþýyacak olan Magrip hattý, dördüncü hat ise Ortadoðu ve Orta Asya enerji kaynaklarýný Avrupa'ya taþýmasý düþünülen hattýr. Bu hattýn Anadolu'dan geçmesi ise zorunluluktur. Avrupa ülkeleri belirlenen bu hatlarýn güvenliðini, hatlarýn kontrollerinin kendi sermayelerinde olmasýnda görmektedir. Bu amaçla iletim hatlarýnýn geçeceði ülkeleri enerji sektörlerini özelleþtirmeye zorlamaktadýr. Avrupa Enerji Güvenliði Anlaþmasý koþullarýna göre, taraf ülke sermayeleri yatýrým yaptýklarý ülke topraklarýnda belirli ayrýcalýklar alacaklardýr. Bu anlaþmalarda ise yatýrým yapýlan ülke hukuku deðil, Avrupada belirlenmiþ hukuk kurallarý geçerlidir. Ülke içinde yaptýklarý yatýrýmlardan doðan karlarýný koþulsuz olarak yurt dýþýna (kendi ülkelerine) transfer edebileceklerdir. Ýletim hattýnýn geçtiði ülke hat kira bedeli tespit hakkýný Avrupa enerji marketine devredecektir. Uyuþmazlýk konularýnda ise Avrupa mahkemeleri yetkili olacaktýr. Enerjide Özelleþtirmeye Bir Örnek: TÜPRAÞ Türkiyenin en büyük sanayi kuruluþu olan TÜPRAÞ, Avrupanýn 5. büyük rafineri þirketi, bölgemizin en geliþmiþ rafinerisi ve ülkemizin ise tek rafineri þirketidir. TÜPRAÞ 2004 yýlýnda, 16,1 milyar dolar ciro, 491 milyon dolar net dönem kârý gerçekleþtirerek ülke ekonomisine 8,2 milyar dolar katký saðlamýþtýr. 27,6 milyon ton/yýl ham petrol iþleme kapasitesi ile Türkiyede rafineri sektöründe faaliyetlerini yürüten TÜPRAÞ ayný zamanda Türkiyenin tek lastik ve sentetik kauçuk hammaddesi üreten 153 bin ton/yýl kapasiteli Körfez Petrokimya ve Rafinerisine ve Deniz Ýþletmeciliði ve Tankerciliði A.Þ.nin (DÝTAÞ) % 80lik kýsmýna sahiptir. Yeniden kurulma deðeri 7,5-8 milyar dolar, piyasa deðeri 3,5-4 milyar dolar olan TÜPRAÞýn petrol ürünleri üretimindeki ortalama verimi, % 92,5 düzeyine ulaþmýþtýr. Geçtiðimiz Eylül ayýna kadar %51i kamu mülkiyetinde olan TÜPRAÞ, toplam 27,6 milyon ton/yýl ham petrol iþleme kapasiteli Ýzmit, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Ýzmir/Aliaða, Kýrýkkale ve Batmanda kurulu 4 rafinerisiyle 2004 yýlýnda, toplam 24,5 milyon ton ham petrol iþleyerek % 88,8 kapasite kullaným oraný gerçekleþtirmiþtir. Özelleþtirme Ýdaresi Baþkanlýðý (ÖÝB), elinde kalan yüzde 51 oranýndaki TÜPRAÞ hissesini, tek alýcýya satmak için ihaleye çýkmýþ ve bu hisseyi, 4,1 milyar dolara, 12 Eylül 2005 tarihinde, Koç-Shell ortaklýðýna satmýþtýr. Petrol-Ýþ Sendikasýnýn bu özelleþtirmeye karþý açmýþ olduðu yürütmeyi durdurma ve iptal davalarýnýn sonucu beklenmeksizin, adeta yangýndan mal kaçýrýrcasýna, TÜPRAÞýn devir iþlemleri gerçekleþtirilerek hukuksal çözümsüzlük ortamý yaratýlmýþtýr. Danýþtay'ýn 2 Þubat 2006'da verdiði yürütmeyi durdurma ve 30 Mart 2006ya kadar kamuya iadesi kararýna raðmen, TÜPRAÞýn çok uluslu TÜPRAÞ için bu bahsettiklerimiz, özelleþtirme üzerine bugüne kadar yapýlanlar da gösteriyor ki; özelleþtirmeler, yerli ve yabancý sermayeye ulusal kaynaklarýn akýtýlmasý (siz yaðmalanmasý, peþkeþ çekilmesi olarak okuyun) için yapýlmýþtýr. Daha önce de dile getirdiðimiz gibi, kapitalizmin içinden geçmekte olduðu, baþýný uluslararasý finans kuruluþlarý ve çok uluslu tekellerin çektiði küreselleþme sürecinde, esas olan sermayenin azami karý önündeki her türlü engelin kaldýrýlarak sermayenin serbest dolaþýmý nýn saðlanmasýdýr. bir tekel olan KOÇ/SHELL ortaklýðýnýn elinde kalmasý, bu özelleþtirmeyi açýk bir biçimde yasadýþý gaspa dönüþmüþtür. Bu süreçte devir iþleminin yapýlmýþ olmasýnýn, yargý kararýnýn uygulanmasýný imkansýz kýldýðý yönünde kamuoyuna yanýltýcý bilgiler verilmiþtir. Anayasanýn 138. maddesi ile 2577 Sayýlý Ýdari Yargýlama Usul Kanununun 28. maddesi hükümleri gereði, yürütmenin durdurulmasý kararýnýn aynen ve geciktirilmeksizin yerine getirilmesi bir zorunluluk iken, sermayenin çýkarlarý gözetilerek, idari yargý denetiminin iþlevsizleþtirildiði bir tutum izlenmiþtir. 8 Mayýs 2006da Danýþtay 13. Dairesi, Petrol Ýþ Sendikasý'nýn TÜPRAÞ'ýn yüzde 51'lik hissesinin özelleþtirilmesine olanak tanýyan dört iþlemin iptali istemiyle açtýðý davayý, esastan sonuçlandýrarak, TÜPRAÞ'ýn yüzde 51'lik hissesinin özelleþtirilmesine iliþkin Özelleþtirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararý, ihale ilaný, ihale þartnamesi ve satýþa iliþkin ihale komisyonu kararýnýn iptal istemini reddetmiþtir. 13. Daire'nin ihale þartnamesinin iptal isteminin reddine iliþkin kararýnýn gerekçesinde, devletin iktisadi faaliyetlerinin azaltýlmasý amacýyla rafinaj faaliyetlerinden çekildiðinin göz önüne alýnmasý gerektiði kaydedilmiþtir. TÜPRAÞ için bu bahsettiklerimiz, özelleþtirme üzerine bugüne kadar yapýlanlar da gösteriyor ki; özelleþtirmeler, yerli ve yabancý sermayeye ulusal kaynaklarýn akýtýlmasý (siz yaðmalanmasý, peþkeþ çekilmesi olarak okuyun) için yapýlmýþtýr. Daha önce de dile getirdiðimiz gibi, kapitalizmin içinden geçmekte olduðu, baþýný uluslararasý finans kuruluþlarý ve çok uluslu tekellerin çektiði küreselleþme sürecinde, esas olan sermayenin azami karý önündeki her türlü engelin kaldýrýlarak sermayenin serbest dolaþýmý nýn saðlanmasýdýr. Sonsöz yerine: Yaþamsal bir öneme sahip olan enerji, ticari bir mal deðil, toplumsal bir hizmettir. Bunun tam aksi bir tutumla hayata geçirilmeye çalýþýlan özelleþtirmeler, özellikle tüketici için fiyatlarda artýþ, istihdam ve diðer sorunlarý (KÝTlerde iþten çýkarmalar, taþeronlaþtýrma, özelleþtirilen iþletmelerde en temel çevre ve iþ güvenlik önlemlerinin dahi alýnmamasý gibi) beraberinde getirmektedir. Enerjide özelleþtirmelerin, enerji kaynaklarýnýn tekellerin kontrolüne devretmenin uluslar için nasýl bir yýkým anlamýna geldiði ABDnin arka bahçesi olarak gördüðü Latin Amerikadaki canlý örneklerden görülebilir. ABD tarafýndan Üretim Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Paylaþým Anlaþmasý6na zorlanan birçok Latin Amerika ülkesi, dünyanýn gelir daðýlýmý en bozuk ülkeleri içinde yer almaktadýr. Ülkemizde büyük karlar getiren, her yýl en büyük sanayi kuruluþlarýnýn en tepesinde sayýlan iþletmeler tekeller tarafýndan bir lokmada yutulurken, son zamanlarda Latin Amerikada sürecin tersine döndüðü örneklere rastlamak mümkün. 70lerde Þilidekine benzer komplolar tezgahlanan ve bunlarý atlatan Chavez özellikle petrol kaynaklarýnýn, Venezuellada Bolivarcýlýk yorumuyla yabancý tekelleri kaldýrýp kaynaklarý kamulaþtýrarak bölgede örnek olmaya baþlamýþtýr. Chavezin yolundan Moraleste Bolivyada benzer þekilde bundan böyle doðal kaynaklarýnýn yaðmalanamayacaðýný söyleyerek Enerji sektörünü ulusallaþtýracaðýný açýklamýþtýr. Üretim toplumsal ihtiyaçlar içindir. Karþýlandýkça geliþen ihtiyaçlar, insani-toplumsal geliþmenin motoru olur. Toplumsal ihtiyaçlarýn dibe bastýrýlmasýna yarayan özelleþtirmeler, sadece kamusal alanýn tasfiyesi deðil, ayný zamanda emekçi halkýn kuþaklar boyu biriktirdiði kazanýmlarýn, toplumsal güç ve aðýrlýk oluþturma alanlarýnýn parçalanmasý ve sadece bugünün deðil geleceðin de karartýlmasý demektir. KAYNAKÇA: 1. 20. Yýlýnda Türkiyede Özelleþtirme Gerçeði Sempozyumu Bildiriler Kitabý, TMMOB, 26-27 Mayýs 2005 2. Sürekli Kriz ve Ýstikrar Politikalarýnýn Kýskacýndaki Türkiye (19232001), TMMOB, Mart 2001 3. Özelleþtirme Gerçekleri, TMMOB MMO, MMO/2006/419 4. Ülkemizin En Büyük sanayi Kuruluþu TÜPRAÞ, Petrol-Ýþ Yayýnlarý 84 5. Ek ve Deðiþikliklerle YÝD, YÝ ve Kamu Hizmeti Mevzuatý, DPT Yayýn No: 2659, Kasým 2002 6. TMMOB Demokrasi Kurultayý Sonuç Bildirgesi, 21 Mayýs 1998 Üretim toplumsal ihtiyaçlar içindir. Karþýlandýkça geliþen ihtiyaçlar, insani-toplumsal geliþmenin motoru olur. Toplumsal ihtiyaçlarýn dibe bastýrýlmasýna yarayan özelleþtirmeler, sadece kamusal alanýn tasfiyesi deðil, ayný zamanda emekçi halkýn kuþaklar boyu biriktirdiði kazanýmlarýn, toplumsal güç ve aðýrlýk oluþturma alanlarýnýn parçalanmasý ve sadece bugünün deðil geleceðin de karartýlmasý demektir. 6 Production Sharing Agreement Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Fetiye KARA Kimya Mühendisi ENERJÝDE YOLSUZLUK: BEYAZ ENERJÝ, MAVÝ AKIM, ÇEAÞ, KEPEZ VE BÝLMEDÝKLERÝMÝZ ENERJÝDE YOLSUZLUK: BEYAZ ENERJÝ, MAVÝ AKIM, ÇEAÞ, KEPEZ VE BÝLMEDÝKLERÝMÝZ Enerji Bakaný Hilmi Güler, enerji sektöründe 12-13 yýldýr yapýlan yolsuzluklarýn 25-40 milyar dolar arasýnda olduðunu, ancak etkilerinin çok daha yüksek miktarlarý bulduðunu bildirdi. Þirketlerle görüþüldüðünü ve bazýlarýnýn olumlu yaklaþýmda bulunduðuna iþaret eden Bakan Güler, bunun bir süreç olduðuna iþaret ederek, ''Çeaþ'a, Kepez'e neler oldu, izlediniz. Bunlar sadece 2 þirket deðil, bankalara kadar giden bir süreç baþladý'' dedi. Bazý YÝD projelerinde mukavelelerin insaf sýnýrlarýný zorladýðýný, yatýrým geri dönme miktarý dünyada yüzde 4-5 iken, Türkiye'de 15-16'yý bulduðunu anlatan Güler, bu sözleþmelerde yüzde 40-50'yi aþtýðýný söyledi. YÝD projelerinde ''el koyma''nýn söz konusu olmadýðýný, hisselerin satýn alýnmasý olabileceðini ifade eden Güler, ancak bunu doðru bulmayan uzmanlarýn da bulunduðunu, tesislerin, yýpranmýþ ve deðeri düþmüþ bir þekilde devralýnacaðýný kaydetti. Bakan Hilmi Gülerin açýklamalarý son dönemde uygulanan enerji politikalarýnýn yanlýþýný özetler gibi. Avrupada, Ýngilterede örnekleri görüldüðü gibi enerji sektöründeki özelleþtirmeler sonucunda daha ucuz deðil daha pahalý enerji kullanýmýnýn ortaya çýktýðýný, arz güvenliðinin saðlanamadýðýný, YÝD ve YÝ politikalarýnýn sonucunda, enerji sektöründe özelleþtirmelerin önü açýlmýþ ve elektrik üretimi, daðýtýmýný piyasa koþullarýna terk etmenin hezimeti yaþanýr olmuþtur. 2001 yýlýnda su yüzüne çýkan yolsuzluklar özelleþtirmeler ile yapýlan ihalelerdeki usulsüzlükler, iþlemler sýrasýnda yapýlan hileler ile enerji ihtiyacýmýz bir rant alaný haline getirilmiþtir. Mavi Akým, Beyaz Enerji, ÇEAÞ, KEPEZ ve diðerleri yýllardýr yukarda da ifade ettiðimiz gibi bu vurgunlar, iddia olmaktan çýkmýþ ve dönemin bürokratlarýný Yüce Divanlýk yapmýþ olaylardýr. Örneklerden bir kaçýný hatýrlarsak; Mavi Akým: Mavi Akým Projesi GASPROM deyince hiç þüphesiz akla Mesut Yýlmaz geliyor. SamsunAnkara doðalgaz boru hattý ihalesiz olarak OHS Konsorsiyumu'na verilen Mavi Akým Projesinde rüþvet, haksýz kazanç saðlayarak devleti zarara uðratmak gibi yolsuzluklar yumaðý içinden, BOTAÞ Genel Müdürü, Yönetim Kurulu Üyeleri, Bakanlar ve ardýndan dönemin Baþbakaný çýktý. Beyaz Enerji: 2001 yýlýnýn ilk günlerinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný Cumhur Ersümer, bakanlýktaki yedi bürokratý görevden aldý. Aralarýnda TEAÞ Genel Müdürü, Yardýmcýsý ve diðerleri. Görevden alýnma gerekçeleri ise; Konya Yeþilhisar iletim hattý ihalesinde 4 trilyonluk yolsuzluk yapýldýðýnýn ortaya çýkarýlmasý idi. Beyaz enerji operasyonunda; rüþvet karþýlýðýnda enerji ihalesi vermek, ihaleye fesat karýþtýrmak, usulsüzlük, yolsuzluklar açýða çýktý. Operasyonun boyutu geniþledikçe yolsuzluk iddialarýna Bakandan askere bir çok kiþinin adý karýþtý. Bürokratlar rüþvet aldýklarýný kabul ederken dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanýnýn da Ýhaleyi yönlendirmekle Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA suçladýlar. Meclise Ersümer hakkýnda verilen gensoru önergesi meclisteki oylama ile reddedildi. Bakan olaylardan sonra istifa etmek zorunda kaldý. ÇEAÞ : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðýnýn Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik arasýnda imzalanan imtiyaz sözleþmelerinin fesh edilmesi ve iþletilen tesislere el konmasý. Çukurova Elektrik A.Þ. Seyhan Barajý üzerinde Seyhan Hidroelektrik Santralini iþletmek üzere; elektrik üretim, daðýtým ve iletim konusunda imtiyaz hakký verildi. Bilindiði üzere, ÇEAÞ halka açýk anonim bir þirketti, %51 i TEKe , %49u ise diðer kuruluþlara aitti. %51 lik hisse çeþitli oyunlarla %1112lere düþürülmüþ ve 1993 yýlýnda Uzan ailesine, Rumeli Grubuna satýlarak tamamen özelleþtirilmiþtir. ÇEAÞýn içi boþaltýlmýþ hiçbir yatýrým yapmamýþ ve ETKB ye sözleþmenin gereðini yerine getirmediði için yapmasý gereken ödemeyi dahi yapmamýþtýr. Þirketin içinin boþaltýlmasýnýn ardýndan ÇEAÞ a el konulmuþtur. KEPEZ : 1956 yýlnda Antalya ve civarýnda KEPEZ Elektrik A.Þ. yetkili kýlýnmýþtýr. 1993 yýlýnda kadar sorunsuz bir þekilde iþlevlerini yerine getiren þirket, hisselerin Uzanlarýn eline geçmesi ile ciddi anlamda hiçbir yatýrým yapmamýþtý. ÇEAÞ da yaþanan benzer bir süreç KEPEZde de yaþanmýþtýr. ÇEAÞ ve KEPEZ de yaþanan süreç kamu kurumlarýnýn özelleþtirilerek içlerinin boþaltýldýðýna ve amacý dýþýnda sermayeye kaynak aktarýmý konusunda hizmet verdiðine çarpýcý örnekler olarak deðerlendirilmelidir. Yüce Divana sevk edilen bakanlara yönelik suçlamalara ve savunmalara bazý örnekler þöyle; Sizin de baþýnýza gelebilir' Cumhur Ersümer'in dosyasý Mavi Akým: Ýhale ve sözleþmede, görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat karýþtýrmak, Kýrklareli Doðalgaz Projesi: Hukuki ve fiili engellere raðmen projede ýsrar ederek yetkisini aþmak ve görevini kötüye kullanmak, Turusgaz Anlaþmasý: Botaþ ile Turusgaz arasýnda bir yýl için imzalanan 8 milyar metreküplük gaz alým anlaþmasýnýn ayrýlmaz parçasý niteliðinde bir ek mektup imzalayarak, ilk anlaþmadaki fiyat formülünü deðiþtirmek suretiyle, 257 milyon 895 bin dolar zarara sebebiyet vermek, anlaþma süresini 23 yýla çýkararak Turusgaz'a çýkar saðlamak, anlaþma ile ek mektubu TBMM'den gizlemek, Botaþ'a mal alýmý: Botaþ'a mal ve hizmet alýmýnda usulsüzlük, Yakýt farký: Elektrik Enerjisi Fonu'ndan 117 milyon 302 bin dolar yakýt farký ödenmesine neden olmak, Doðalgaz boru hattý: Doðubeyazýt-Erzurum Doðalgaz Boru Hattý'nda 40 milyon 209 bin dolar zarara yol açmak, Yap-iþlet projeleri: Yap-iþlet ihalelerinde firmalar lehine haksýz kazanç saðlamak, Çayýrhan Termik Santralý: Takdir yetkisini amacý dýþýnda kullanmak, Rüzgâr santrallarý: Bozcaada ve Alaçatý Rüzgâr Enerji Santralý sözleþmelerinde usulsüzlük, Hidroelektrik santralleri: Dinar Hidroelektrik Santralý'ndaki usulsüz iþlemler, Çal Hidroelektrik Santralý'nda kamunun 775 bin dolar zarara uðramasýna sebep olmak, Yamula Santralý'nda iþletme süresinin 20 yýla çýkarýlmasý ve fiyat artýþýnda yasal prosedüre u y m a m a k , I l g ý n S a n t ra l ý ' n d a a n l a þ m a l a r tamamlanmadan firmaya yasadýþý yer teslimi yapmak, TEDAÞ: Ýþletme hakký devir ihalelerinde, dönemin bürokratlarý, görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karýþtýrma suçlarýndan yargýlanmalarýna raðmen, bakan olmasý dolayýsýyla soruþturma kapsamý dýþýnda tutulmasý, Nükleer santral ihalesi: Ýhaleye doðrudan müdahil olmak, Aktaþ: Aktaþ ve Kayseri Elektrik A.Þ. þirketleriyle ilgili olarak, kamuyu ciddî boyutta zarara uðratmak, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ÇEAÞ/Kepez: ÇEAÞ ve Kepez þirketleriyle ilgili olarak k a m u y u c i d d i b o y u tt a z a ra ra u ð ra t m a k , Çayýrhan Termik Santralý: Takdir yetkisini amacý dýþýnda kullanmak, Bartýn Mobil Santralý: Ýhalenin gerçekleþtirilmesi ve santralýn Samsun'a naklinde usulsüzlük, Aksu Elektrik þirketine ait hisse senetlerinin çalýþanlara bedelsiz olarak verilmesi ve 15 günde ÝMKB'de 10 kat deðer kazanmasý olayýndaki sorumluluðu, Otoprodüktör santrallar: Arz fazlasý olduðu halde 39 proje için otoprodüktör sözleþmesi imzalanmak, DSÝ ihaleleri: Devlet Su Ýþleri'nin baraj ve sulama þebekesi ihalelerinde yüzde 696'ya varan keþif artýþlarýyla kamuyu zarara uðratmak, ÇEAÞ/Kepez: ÇEAÞ ve Kepez'le ilgili kamuyu ciddi boyutta zarara uðratmak, Baraj ve sulama ihaleleri: Koruluk Barajý ihalesi ve yapýmýnda usulsüzlük, Bakýrçay sol sahil sulamasý inþaatýnda usulsüzlük, Baklan Ovasý dördüncü kýsým ana kanal inþaatýnda usulsüzlük, Erzurum Ýçme Suyu Projesi'nde yüzde 336 oranýnda keþif artýþý vermek. Cumhur Ersümerin Savunmasý; Hakkýndaki isnatlarýn çeliþkilerle dolu olduðunu savunan Ersümer, bakanlýk yaptýðý 18 ayda davetiyeli iþ yapmadýðýný belirterek þunlarý söyledi: "Hakkýmda verilecek karar siyasi olmaktan öte hukuki olacaktýr. Bu nedenle vereceðiniz oy vicdanlarýnýza kalmýþtýr. Bugün bana yapýlacak haksýzlýk, hiç istemem ama bir gün baþýnýza gelebilir." Eski Enerji Bakanlarýndan Zeki Çakan'a yönelik suçlamalar Kýrklareli Doðalgaz Projesi: 8 milyar metreküplük doðalgaz alýmýnda 120 milyon 714 bin dolar zarara yol açmak, Turusgaz Anlaþmasý: 7.5 milyar metreküplük Turusgaz anlaþmasýnda 58 milyon 266 bin dolardan vazgeçmek, Mavi Akým: Ýptal koþullarý oluþtuðu halde anlaþmayý iptal etmeyerek, ülke ve kurumu büyük ödemelerle karþý karþýya býrakacak risk yaratmak, Aktaþ: Aktaþ ve Kayseri Elektrik A.Þ. þirketleriyle ilgili olarak, kamuyu ciddi boyutta zarara uðratmak, DSÝ ihaleleri: Devlet Su Ýþleri'nin baraj ve sulama þebekesi ihalelerinde yüzde 696'ya varan keþif artýþlarýyla kamuyu zarara uðratmak, Atasu Barajý ve Hidroelektrik Santralý inþaatýnda usulsüzlük, Bakýrçay sol sahil sulamasý inþaatýnda usulsüzlük, Batý Iðdýr Ovasý yenileme inþaatýnda sözleþme kapsamýna ilave iþler alýnmasýný saðlamak, Yukarý Harran Ovasý sulama inþaatýnda usulsüzlük, Erzurum Ýçme Suyu Projesi'nde yüzde 336.85 keþif artýþý vermek. Zeki Çakannýn savunmasý ise þöyle; Çakan ise Mavi Akým'ýn feshedilmeme gerekçesini anlattýðý savunmasýnda "Türkiye gazsýz kalabilirdi" dedi ve þöyle konuþtu: "Doðalgaz fiyatýný vermem gerekiyor, belki vermemem gerekiyor, ama Mavi Akým 2002 Nisan fiyatýný veriyorum. Cezayir 115 dolar, Ýran 109 dolar, Turusgaz 109 dolar, 6 milyar metreküp Rus gazý 98 dolar, Mavi Akým 90 dolar, Türkiye'nin aldýðý en ucuz gaz. Türkiye'nin aldýðý en ucuz gazý BOTAÞ iptal edecek de BOTAÞ'a sormayacaklar mý? Bu sene 18 milyar metreküp gaz çeken þimdiki dönemde bunu nasýl iptal edecekler? Bunu nasýl iptal etmediniz diye bu soru nasýl yöneltiliyor bana veya bürokratlara?" "Meclis'te bilgiye dayalý yaptýðým konuþmada gösterdiðim belgeler açýk ve netken, tamamen siyasi karar neticesinde olay deðerlendirildi. Hakkýmda iki isnat vardý. Birincisi, kanuni bütün makamlardan geçmiþ olan verdiðim olurlar. Ýkincisi, denetim görevini yerine getirmemem. Oysa ÇEAÞ ve Kepez için 25 kiþilik denetim ekibi kurmuþum, Aktaþ'a el koymuþum. 1 katrilyon 300 trilyon mahsuplaþma iþlemi nedeniyle Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Kayseri Elektrik ve Aktaþ'ý mahkemeye vermiþim. 40 trilyon mahkeme masrafý yatýrýlmýþ. Yüce Türk milleti önünde yaptýðým tüm icraatlarýn hesabýný her yerde vermeye hazýrým. Hesap vermek benim için iftihar vesilesidir. Ama hesap soranlarýn bir gün nasýl hesap vereceklerini de merak ediyoruz. Bu karar çok büyük bir haksýzlýktýr. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletine ve yargýya sonuna kadar güveniyorum. Yargýnýn adaleti tecelli ettireceðine kesinlikle inanýyorum." Bu yolsuzluklarýn; sonuçta enerji politikalarýndaki tercihlerin sonucu olduðuna parmak basýp, 1980li yýllardan beri ülkemizde sürmekte olan neo-liberal politikalarla iliþkilendirmek doðru olacaktýr. Yeni Dünya Düzeni 1980li yýllarýn baþýndan beri az geliþmiþ ülke ekonomilerini yapýsal uyum ve istikrar adýna neoliberal yýkým ve yeniden yapýlandýrma sürecine sokmuþtur. Bu sürecin en önemli özelliði ulus devletlerin kamusal alanlarýnýn (sosyal yanlarýnýn) tasfiyesi ve küresel sermayenin sýnýrsýz yayýlmacýlýðýna hazýr hale getirilmesidir. Bu operasyonu; dünya ölçeðinde ve ülkemiz özelinde 1980lerden beri ekonomik ve siyasi dayatmalarýyla gerçekleþtiren IMF ve Dünya Bankasý politikalarýnýn sonucudur. Dünyada Reagan, Theatcher ve ülkemizde Özallý yýllar kamusal alanlarýn boþaltýlýp, özelleþtirme politikalarýnýn uygulamaya konulduðu yýllar oldu. Özalýn ilk özelleþtirme giriþimi de sektörümüze iliþkin çýkardýðý 04.12.1984 tarih ve 3096 sayýlý TEK dýþýndaki kuruluþlarýn Elektrik Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkýnda Kanun ve bu kanun uyarýnca çýkarýlan uygulama yönetmelikleriyle olmuþtur. Böylece enerji sektöründe özelleþtirmelerin yolu açýlarak, kamu finansman sýkýntýsý gerekçesi arkasýnda özel sektöre faaliyette bulunma olanaðý tanýnmýþtýr. 3096 sayýlý yasayla TEKin tekel konumu ortadan kalkmýþ, enerji alaný imtiyazlý bir alan olarak nitelenip, görevli þirketle imtiyaz sözleþmesi yapýlmasýnýn yolu açýlmýþtýr. Enerji alanýndaki ilk özelleþtirme Aktaþla 1998de yapýlan imtiyaz sözleþmesi ile hayata geçmiþtir. Fakat ilgili odalarýmýzca verilen mücadele sonucunda Anadolu Yakasýnýn Elektrik Daðýtým Ýþletmesi TEDAÞa geri dönmüþ, böylece sektörün ilk özelleþtirme uygulamasý fiyaskoyla sonuçlanmýþtýr. Bu yolsuzluklarýn; sonuçta enerji politikalarýndaki tercihlerin sonucu olduðuna parmak basýp, 1980li yýllardan beri ülkemizde sürmekte olan neo-liberal politikalarla iliþkilendirmek doðru olacaktýr. Yeni Dünya Düzeni 1980li yýllarýn baþýndan beri az geliþmiþ ülke ekonomilerini yapýsal uyum ve istikrar adýna neo-liberal yýkým ve yeniden yapýlandýrma sürecine sokmuþtur. Bu sürecin en önemli özelliði ulus devletlerin kamusal alanlarýnýn (sosyal yanlarýnýn) tasfiyesi ve küresel sermayenin sýnýrsýz yayýlmacýlýðýna hazýr hale getirilmesidir. Bu operasyonu; dünya ölçeðinde ve ülkemiz özelinde 1980lerden beri ekonomik ve siyasi dayatmalarýyla gerçekleþtiren IMF ve Dünya Bankasý politikalarýnýn sonucudur. Enerji sektörünün özelleþtirilmesinin yolu sektörün idari olarak yeniden yapýlandýrýlmasýndan, bir diðer deyimle TEKin bölünüp, küçültülerek iþlevsizleþtirilmesinden geçiyordu. Bu operasyon 1993 yýlýnda TEKin TEAÞ ve TEDAÞ olarak ikiye bölünmesiyle baþlatýlmýþ ve böylece daðýtým þirketlerine bölünen TEDAÞýn satýþýnýn önü açýlmaya çalýþýlmýþtýr. Bununla da yetinilmemiþ 2001de Dünya Bankasýnýn verdiði kredilerin ön þartý olarak TEAÞýn; Türkiye Elektrik Ýletim A.Þ (TEÝAÞ), Elektrik Üretim Anonim Þirketi (EÜAÞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Þirketi( TETAÞ) olarak üçe ayrýldýðý görülmüþtür. Böylece sektörün merkezi planlamayý gerektiren bütünlüklü Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA yapýsý bozularak sonuçlarý bugün karþýmýza yolsuzluk ve kaos olarak çýkan dönemin kapýsý aralanmýþtýr. 1994 yýlýnda 3996 sayýlý yasayla yap iþlet devret (YÝD) modeli getirildi. 1996 yýlýndaysa bu modelden vazgeçilerek 8269 sayýlý yasayla artýk yapýlan iþletmelerin belli bir süre iþletilip sonradan kamuya devredilmesini öngören devret bölümü atýlýp, yap iþlet (YÝ) modeline geçildi. Bir yýðýn hukuki ve idari düzenlemelerle birlikte deðiþen uygulamalar sonucu imtiyaz sözleþmelerinden vazgeçilip özel hukuk sözleþmelerine geçilmiþtir. Kendisi þirket statüsünde olduðu için tüm sözleþmeler TEAÞ tarafýndan yapýlmýþ, böylece ticari þirketler arasýnda baðýtlandýðý için bu sözleþmelerin özel hukuk sözleþmesi olmasýna yasal olanak tanýnmýþtýr. Bakanlýk adýna TEAÞla özel þirketler arasýnda baðýtlanan sözleþmelerin tümüne gizlilik hükmü konmuþtur. Böylece kamu aleyhine yapýlan düzenlemelerin ilgili kurum ve kuruluþlar ile kamuoyu tarafýndan öðrenilmesi olanaðý ticari sýr kavramýyla ortadan kaldýrýlmýþtýr. Üstelik YÝD modeliyle yapýlan santrallarýn hiç biri için ilana çýkýlmamýþ, baþka þirketlerden teklif alýnmamýþ ve ihale yapýlmamýþtýr. Bütün sürecin ilgili bakan, bürokrat ve þirket arasýnda yaþanmasý gibi bir pratiðin dünyanýn hiçbir yerinde uygulamasý yoktur. Santrallarýn kurulacaðý yerlerin arz-talep dengesi göz önüne alýnarak belirlenmesi Bakanlýk adýna TEAÞ tarafýndan yapýlmamýþ, firmalara býrakýlmýþtýr. Arz talep dengesini dikkate alýnmadan yer seçiminin firmalar tarafýndan yapýlmasý sonucu bazý bölgelerde santrallarýn kurulu gücü, talebin çok üzerine çýkmýþtýr. Bunun doðal sonucu olarak yeni iletim hatlarý tesis edilmiþ, bu da enerji maliyetlerini arttýran bir faktör olmuþtur. Özel þirketlerin ilgili yönetmelik hükümlerine aykýrý olarak düzenlediði hatalý fizibilite raporlarýna dayanarak proje kabulleri yapýlmýþtýr. Firmalar projeleri fizibilite raporlarýnda verdikleri ilk teklif fiyatýndan da düþük bedellere mal ettikleri halde, özellikle doðalgaz santrallarýnda yýllýk %4-%5 eskalasyon talep ederek almýþlardýr. Bu dönemde enerji üretim iþlerine, kuruluþ nedeni farklý alanlarda faaliyet alaný olan þirketler de girmiþ, hiçbir teknik altyapýsý, sektöre iliþkin hiçbir deneyimi olmayan bu firmalar ve diðerleriyle, klasik al-ver iliþkisi içinde 3096 sayýlý kanun hükümlerine a y k ý r ý o l a ra k s ö z l e þ m e l e r i m z a l a n m ý þ t ý r. Tamamen özelleþtirme mantýðýyla uygulanan politikalar sonucu ülkede enerji ihtiyacý tamamen dýþa baðýmlý ve sermayeye açýk bir pazar durumuna getirilmiþtir. Son dönemde yaþanan doðalgaz baðýmlýlýðý güncel bir örnek olarak önümüzde durmaktadýr. Doðalgaz talebi suni bir ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkmýþ durumdadýr. Þöyle açýklarsak; BOTAÞýn 1993 yýlýnda yaptýðý talep tahminine göre 2010 yýlýnda doðalgaz talep tahmini 11141 milyon m³, 2006 yýlýnda yaptýðý doðalgaz talep tahminine göre ise; 2010 yýlýnda 44034 milyon m³ olarak doðalgaza ihtiyacýmýz olduðu görünmektedir. Bu kadar doðalgazý tabii ki ucuz Türkmen gazý ile karþýlamak mümkün deðildi ve yapýlan Mavi Akým anlaþmasý ile enerji krizine çözüm bulundu. Sonuç Olarak Yapýlan Doðalgaz Anlaþmalarýnda: Alým garantisi anlamýna gelen al ya da öde yöntemi uygulanmýþ, Bu anlaþmalar kapsamýnda uygulanan fiyat formülu daha sonra ülke aleyhine yükseltilmiþ, Mavi akým hattý ihalesiz olarak OHS Konsorsiyumuna benzer iþlere göre pahalýya verilmiþ, Doðalgaz çevrim santrallarýna gaz verilmemesi halinde yüksek ceza ödenmesine karþýlýk, Rusyanýn doðal gaz saðlayamamasý halinde bu cezalarý Rus tarafýna yansýtýlmamýþtýr. Yapýlan pahalý, gereksiz, tek kaynak Rusyaya baðýmlý doðalgaz anlaþmalarýyla alýnan gazýn tüketilmesi için enerji üretiminde doðalgazýn payý %45'e çýkartýlacak kadar doðalgaz çevrim santrallarý yapýmý teþvik edilmiþ, yukarýda açýklandýðý gibi bu santrallarý yapan firmalara olaðanüstü rantlar saðlanmýþ, bu sözleþmelerde kamu aleyhine hükümlere karþý güvence oluþturan ulusal hukukun yerine tahkim getirilmiþtir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 1- BOTAÞ tarafýndan 1993 yýlýnda yapýlan doðalgaz talep tahmin çalýþmasý tablosu (milyon m³) Tablo 2 - BOTAÞ tarafýndan 2006 yýlý için yapýlan Doðal Gaz Talep Tahmin ve Doðal Gaz Ýhracat Miktarlarý (milyon m3) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý Diyarbakýr Þubesi tarafýndan 2-3 Aralýk 2005 tarihlerinde Diyarbakýr'da gerçekleþtirilen Güneydoðu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu'nun sonuç bildirgesi Forum Yürütme Kurulu, sunulan bildiriler, yapýlan tartýþma ve katýlýmcýlarýn katkýlarý ile sürdürülen panel ve deðerlendirmeleri eksen alarak, forum sonuç bildirgesini kamuoyu ve ilgililerin bilgisine sunmayý kararlaþtýrmýþtýr. 1.Güneydoðu Anadolu Bölgesi'nin genel enerji yapýsýna bakýldýðýnda, bölgenin enerji üretimi açýsýndan çoðunluðunun yenilenebilir önemli kaynaklara sahip olduðu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin % 39.84'ünü, petrol kaynaklarýnýn % 95'ini karþýlamaktadýr, deðerlendirilebilir önemli miktarda jeotermal, linyit ve asfaltit kaynaklarýnýn yanýnda güneþ ve rüzgar enerjisi potansiyeli de düþünüldüðünde, enerji ve su kaynaklarý açýsýndan oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. Buna raðmen, elektrik enerjisi kullanýmýnda tüketiciler açýsýndan Türkiye'nin en ciddi problemlerinin yaþandýðý bölge olmasý özelliðini taþýmasýnýn yaný sýra, bu kaynaklarýn kullanýlmasý suretiyle yaratýlan ulusal katma deðerden de eþitsiz pay almaktadýr. 2.Cumhuriyet'in kuruluþundan bu yana ihmal edilen bölgenin, üretilen milli hasýladan aldýðý payýn düþüklüðü, yatýrýmsýzlýk ve diðer sosyokültürel sorunlarýn yaný sýra kimliklerin inkar edilmesi vb. sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge geliþimini engellemiþtir. Petrol kaynaklarýnýn gelirlerinin yarýsýnýn, petrolün çýkarýldýðý illerin özel idarelerine aktarýlmasý ile ilgili yasa tasarýsýna benzer þekilde, bölge enerji üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP projesinin tamamlanmasýnda kullanýlmasý gibi yasal düzenlemelere gidilerek eþitsiz geliþimin bölge lehine düzeltilmesine katký koyacak politikalar geliþtirilmelidir. 3.Bölgenin elektrik enerji sisteminde kullanýlan teçhizatýn önemli bir bölümü ekonomik ömrünü tamamlamýþtýr. Kýsmen iletim hatlarý olmak üzere, özellikle daðýtým hatlarýnýn yetersiz ve eski olmasý, taþýnan enerjinin hat kapasitelerine göre yüksek olmasý, hat teknik kayýplarýný ülke ortalamasýnýn üzerine çýkartmaktadýr. Bakým ve onarým çalýþmalarý için gerekli olan iþgücü ve yatýrým kaynaðý yaratýlmalý, daðýtým hatlarý kesinlikle yenilenmeli, bölgede aþýrý yükselen teknik kayýplarýn düþürülmesi saðlanmalýdýr. 4.TEDAÞ'ýn özelleþtirme beklentisiyle üzerine düþen görevleri yerine getir(e)memesi, yatýrýmlarýn gecik(tiril)mesi ve mevcut hatlarýn yenilenmemesi sonucu, Diyarbakýr baþta olmak üzere bölge kentlerinde elektrik enerji alt yapýsý can çekiþmektedir! Yaþanan sorunlar dikkate alýnarak bir an önce elektrik altyapýsý yatýrýmlarýnda pozitif ayrýmcýlýk uygulanmalýdýr. 5.Küreselleþme rüzgarý ile özelleþtirmenin yaygýnlaþtýrýlmasýnýn kamu yararý kavramýný tehdit ettiði ülkemizde; özellikle bölge baþta olmak üzere enerji sektöründe faaliyet gösteren bütün kurumlar nitelikli personel, araç ve gereç sýkýntýsý çekmektedir. 6.Bölgenin sürgün yeri olarak görülmesi personel sýkýntýsý yaþanmasýnda diðer bir etkendir. Siyasetin Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kamu hizmeti üreten kurumlar üzerindeki gölgesi ile idari kadrolar sürekli deðiþtirilmekte, adeta vardiya usulü idarecilik yöntemleri ile kurumlar iþlevsiz ve verimsiz hale getirilmektedir. Personel politikalarý gözden geçirilmeli, nitelikli istihdam saðlanmasý ve kurumlarý iþlemez hale düþüren uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir. 7.Tüketici açýsýndan elektrik enerjisinde kalite oldukça önemli bir kavramdýr. Bölgede özellikle kýþ aylarýnda ayný gün içerisinde çok sýk ve uzun süreli elektrik kesintileri yaþanmakta ve bu durum kullanýcýlarýn elektrikli cihazlarýna zarar vererek tüketicilerin maðduriyetine neden olmaktadýr. Elektrik enerjisi sektöründeki hizmet kuruluþlarý, kullanýcýya kaliteli elektrik enerjisi sunabilmek için gerekli çalýþmalarý yapmalý, kamu adýna denetim yapacak baðýmsýz yapýlar desteklenmelidir. Bu konuda yasal düzenlemeler, standartlar taraflarýn katký ve katýlýmý ile tamamlanmalýdýr. 8.Bölgede çözüm bekleyen çok ciddi enerji problemleri varken bütün sorunlarýn kaynaðý olarak kaçak elektrik kullanýmýnýn gösterilmesi sorunlarý çözmekten uzaktýr. Bu yanlýþ anlayýþýn bir politika olarak benimsendiði görülmektedir. Asli görevleri vatandaþa hizmet olan kamu kurumlarýnýn, kaçak elektrik kullanýmýnýn yüksekliðini öne sürerek, yürütmeleri gereken hizmetleri aksatmalarý kamusal hizmet anlayýþýna aykýrýdýr. Yýllarca; kurumsal denetimin yapýl(a)mamasý, usulsüz ya da kaçak enerji kullanýmýnýn önemli boyutlara ulaþmasýna neden olmuþtur. 9.TEDAÞ tarafýndan açýklanan kayýp-kaçak rakamlarýnýn birlikte kullanýlmasý ve bütün rakamlarýn kamuoyuna kaçak enerji olarak sunulmasý mühendislik açýsýndan teknik bir yaklaþým deðildir. Daðýtým hatlarý, trafolar, v.b. teçhizatlarda oluþan teknik kayýplarýn kaçak kavramýndan farklý kullanýlarak, ülke genelinde ve bölgede tespitinin saðlýklý yapýlmasý için net ölçümler yapýlmalý, ülke enerji sistemine maliyetinin belirlenmesi için çalýþmalar yapýlmalýdýr. 10.Bazý basýn organlarýnda, Türkiye'de kaçak enerji kullanýmý sadece bölgeye mal edilmeye çalýþýlmakta, kayýp kaçak olarak ifade edilen oranlarýn ifade ettiði büyüklükler matematiksel büyüklük olarak deðil, oransal büyüklük olarak kullanýlmaktadýr. Bu kesinlikle kabul edilemeyecek bir kavramdýr. Kaçak kullaným yada elektrik çalýnmasý deðiþik oranlarla ülkenin geliþmiþ bölgeleri dahil, tamamýnda mevcuttur. Kaçak elektrik kullanýmýnýn ekonomik, sosyal ve adli boyutu dikkate alýnarak nedenleri araþtýrýlmalý, bilimsel sonuçlarý üzerinden, çözüm yoluna gidilmelidir. 11.Forum katýlýmcýlarý; ülkenin neresinde olursa olsun kaçak elektrik kullanýmýný bir kazanç biçimi ya da doðal bir hak haline getiren, kamu kaynaklarýný sömüren anlayýþla mücadele edilmesi gerektiðini vurgulamýþlardýr. 12.Bölgede enerji tüketimi, özellikle yaz aylarýnda tarýmsal sulama ve kýþ aylarýnda ise meskenlerde ýsýnma amaçlý olarak kullanýlmasý nedeniyle yüksek deðerlere çýkmaktadýr. Halkýn enerji kullanýmý konusunda bilinçlendirilmesi ve enerji tasarrufunun bir yaþam biçimi haline getirilmesi için tüm kurumlar üzerine düþen sorumluluðu yerine getirmelidir. 13.Son 20 yýla yayýlan çatýþmalý süreçte, bölgenin ve ülkenin önemli kaynaklarý heba olmuþ, süreç içerisinde güvenlik gerekçesiyle boþaltýlan binlerce köyden göç etmek zorunda kalarak, üretimden kopartýlan ve sayýlarý milyonlarla ifade edilen insan topluluklarý kentlerin varoþlarýnda açlýkla, sefaletle ve çok zor yaþam koþullarýyla mücadele etmek zorunda býrakýlmýþlardýr. Yoðun göç alan bölge kentlerindeki nüfusun önemli bir bölümünün açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamasý ve elektrik birim fiyatlarýnýn yüksek olmasý, halkýn bir kýsmýný kaçak enerji kullanýmýna itmiþtir. Ülkemiz; bu koþullarda yaþamak zorunda býraktýðý insanlarýný, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teþvik e t m e m e k i ç i n ç ö z ü m l e r ü r e t m e l i d i r. "ELEKTRÝK ENERJÝSÝ KULLANMAK BÝR ÝNSAN HAKKIDIR!" 14.Anayasamýzýn 5. maddesinde geçen; "insanýn maddi ve manevi varlýðýnýn geliþmesi için gerekli Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA þartlarý hazýrlamaya çalýþmak, devletin temel amaç ve görevleri arasýndadýr" ilkesinden hareketle; saðlýk sektöründe yeþil kart uygulamasýna benzer bir metotla Türkiye genelinde açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamla mücadele eden, iþsiz ve yoksul kesimler için özel indirimli tarife uygulamasý veya ayda 150 kWh'a kadar elektrik tüketiminden bedel alýnmamasý sosyal devlet anlayýþýnýn tesisi için büyük önem arz etmektedir. 15.Elektrikle ýsýnmayý önlemek için ekonomik sýkýntý yaþayan kiþi ve ailelere yakacak yardýmýnýn yapýlmasý, bölgede yaygýn olarak kullanýlabilecek güneþ enerjisi sistemlerinden faydalanýlmasý için devlet teþviklerinin verilmesi, ya da alt yapýsý tamamlanacak yerleþimlerde, toplu ýsý merkezlerinin kurulmasý gibi benzeri önerilerin dikkate alýnacaðý uygulamalarýn politika olarak benimsenmesi yaþanan ekonomik ve sosyal kayýplarý azaltacaktýr. 16.GAP kapsamýnda tarýmsal sulama alanýndaki projelerin gerçekleþme oraný %13'ler civarýndadýr. Projenin gecikmesi nedeniyle çiftçiler; tarýmsal arazileri kendi olanaklarý ile kuyular açýp tesisler kurmak suretiyle, elektrik enerjisi kullanarak sulamaktadýrlar. Sulama kanallarýnýn bölge genelinde tesis edilmesi ile, bir yandan üreticinin gelir düzeyinin artmasý saðlanacak, diðer yandan sulama amaçlý harcanan elektrik enerjisine aktarýlan kaynaklarýn gereksiz tüketimi önlenebilecektir. Ülke ekonomisine büyük katkýlar saðlayacak olan GAP kapsamýndaki sulama kanallarýnýn ivedilikle tamamlanmasý için gerekli kaynak yaratýlmasý bir an evvel saðlanmalýdýr. 17.Ülke genelinde bir dönem için tüm uyarýlarýmýza karþýn plansýzlýðýn yarattýðý sorunlarýn çözümü için (günübirlik) çözüm olarak sunulan, ve özellikle bölgede yaygýn olarak kurulan mobil santrallere, yaklaþýk 1 milyar $ ülke kaynaðý aktarýlmýþtýr. Bu santrallerin literatürde en fazla 10 MW gücünde ve acil durum santralleri olarak tanýmlanmasýna raðmen kapasiteleri çok yüksek deðerlere çýkarýlarak ve çevre mevzuatýndan muaf tutularak devreye sokulmuþlardýr. Mevcut durumda bir kýsmýnýn sözleþmesi bittiði halde sökülüp taþýnmamýþ, aksine çoðu yeni piyasa yapýsýna uygun lisanslar alarak, durumlarýnda deðiþiklik yapmadan üretim yapmaya devam etmektedirler. Bu santraller ya sökülüp alýnmalý, ya da mevzuatlara uygun çalýþma þekline getirilerek hem fiyatlarý indirilmeli hem de çevreye olumsuz etkileri önlenmelidir. 18.Enerji hayatýmýzýn vazgeçilmez bir parçasýdýr. Ancak, enerjiyi üretirken geçmiþ ve geleceðimizin vazgeçilmez deðerleri olan tarihi ve doðal zenginliklerimiz tahrip edilmemelidir. Ekolojik dengeye zarar verebilecek modeller yerine çevre dostu üretim modelleri gündeme getirilmelidir. Yapýmý gündemde olan Ilýsu barajý ile sadece bölgenin deðil, insanlýðýn en önemli tarihi deðerlerinden antik Hasankeyf Kenti sular altýnda kalacaktýr. Ayrýca, Munzur ve Zap nehirleri üzerinde yapýlmasý planlanan barajlarla da doða harikasý vadiler yok olacaktýr. Doða ve kültür varlýklarýnýn insanlýðýn ortak mirasý olduðu gerçeðinden hareketle kurtarýlmasý için alternatif çalýþmalar geliþtirilmelidir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 19.Geliþmiþ ülkelerin çimento, demir-çelik gibi yüksek enerji gerektiren ve çevreyi kirleten sektörlerini, geliþmekte olan ve az geliþmiþ olan ülkelere kaydýrdýklarý gözlenmektedir. Bu durum ülkemiz gibi geliþmekte olan ülkeler için yabancý sermayenin yatýrýmý gibi gözükürken, aslýnda ülkenin enerji kaynaklarýný kullanmada ve çevrenin korunmasýnda büyük olumsuzluklara neden olmaktadýr. Ülkemizin ileri teknoloji barýndýran, sektörlerde sürdürülebilir bir kalkýnma politikasý ile geliþmesine yönelik planlama anlayýþý geliþtirilmeli, bilim ve mühendisliðin kamu yararý eksenli çalýþmalarý deðerlendirilmelidir. Enerjiyi yoðun kullanarak, kirli üretim yapan katma deðeri düþük üretim sektörü yerine, bilgi yoðun üretim teknolojilerine yatýrým yapýlmasý özendirilmeli ve desteklenmelidir. Ülkenin enerji politikalarý geliþtirilirken, geliþimine aðýrlýk verilecek sektörlerin belirlenmesi bu açýdan oldukça önemli olacaktýr. 20.Ülke enerji politikalarý oluþturulurken planlamada birliðin saðlanmasý, gerçekçi ve saðlýklý projeksiyonlarýn ortaya konulmasý son derece önemlidir. Zaman zaman "bilinen nedenlerle savunulan" nükleer eneri santralleri yerine yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýlmasýna yönelik projeksiyonlara yönelinmelidir. Doða ve insan yaþamýný tehdit etmeyen yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik çalýþmalar, ülkemizi nükleer tehlikelerden korurken, nükleer hammaddeler açýsýndan da dýþa baðýmlýlýðýmýzý önleyecektir. Bu nedenle öncelikle öz kaynaklarýmýza dayalý modellerin seçilmesi ve mevcut potansiyelimizin deðerlendirilmesi gerekmektedir. toplumsal dengeleri tehdit etmektedir. 23.Enerji sektörü stratejik öneme sahip tekel olarak kamu hizmeti niteliði çerçevesinde kar, rant beklenti ve siyasal baskýlarýndan uzak sürdürülmesi gereken bir sektördür. Bu özellikleri nedeniyle planlama anlayýþýnýn hakim olduðu merkezi yapýlanmaya gidilmeli, özelleþtirme uygulamalarýna son verilerek, koordinasyon, yetiþmiþ insan gücü, ekonomik kaynak ve ileri teknoloji politikalarýyla güçlendirilmiþ, "kamu kontrolünde"; toplumun çalýþanlar, tüketiciler dahil tüm örgütlü kesimlerinin temsil ve karar süreçlerine etki edebildiði "kamusal denetime" açýk bir yapý oluþturulmalýdýr. 24.Katýlýmcýlar ve Elektrik Mühendisleri Odasý temsilcileri forum içeriðinde tespit edilen gerçekler ýþýðýnda yapýlacak çalýþmalarýn takipçisi olacaklarýný, yapýlan çalýþmalar hakkýnda kamuoyunu bilgilendirme sorumluluklarýný yerine getireceklerini, mühendislik mesleðini toplum yararýna kullanma kararlýlýklarýný bir kez daha ifade etmiþlerdir. GÜNEYDOÐU ANADOLU BÖLGESÝ ENERJÝ FORUMU 2005 Yürütme Kurulu 21.Kamu personeli olduðunu göz ardý ederek, siyasi iktidarlarýn bir parçasý gibi hareket etme eðilimini gelenek haline getiren bazý enerji bürokratlarýnýn bu davranýþ biçiminin kabul edilemez olduðunu katýlýmcýlar önemli bulmuþlardýr. 22.Elektrik enerjisi fiyatýnýn diðer ülkelere göre yüksek olmasý sanayi üretim girdilerinin düþürülmesi ve tüketicinin yaþam düzeyinin yükseltilmesi önünde önemli bir engel olarak durmaktadýr. Girdi maliyetlerinin artmasý istihdamý da olumsuz etkilemektedir. Kiþi baþýna milli gelirden alýnan paydaki ülke genelindeki düþüklük bir yana, bölgeler arasý eþitsiz daðýlým Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Prof. Dr. Tolga YARMAN TÜRKÝYENÝN, KÜRESEL ENERJÝ STRATEJÝLERÝ KARÞISINDA, JEOSTRATEJÝK VE JEOPOLÝTÝK KONUMU Tarafýmdan istenen; þu baþlýðýn çaðrýþtýrdýðý çerçevedeki, düþüncelerimi, ifade etmektir: Türkiyenin, küresel enerji stratejileri karþýsýnda, jeostratejik ve jeopolitik konumu, nedir? Çalýþmayý, Türkiyenin enerji stratejisi ne olmalýdýr?, ana perspektifi altýnda yapmam, beklenmektedir. Strateji sözcüðünü, burada, hevesler, güdüler ve eðilimlere dönük olarak, imkânlar tahtýnda geliþtirilen, olmaktaysa, gizlilik dereceli, temel tasarýmlar demeti anlamýnda olarak, düþünmek yerinde olur. O halde ilk sorunun iþaret ettiði enerji stratejileri deyimini, bilhassa yakýnýmýzdaki enerji kaynaklarýna dönük olarak, çeþitli dünya odaklarýnca, bu coðrafya zemininde þekillenmiþ olacak, hevesler, güdüler ve eðilimlere dönük olarak geliþtirilen, gizli veya örtülü, temel tasarýmlar demeti, olarak düþünmemiz yerinde olacaktýr. Burada meþruiyet ilkesini aramak, ne yazýk ki, günümüz dünyasýnda gitgide daha çok belirginleþtiði ve aþaðýda ele alacaðýmýz þekliyle, abestir. Küresel sözcüðünü, dünya çapýnda olarak, anlamak, uygun olacaktýr. Jeostratejik konum demek, coðrafî kilit özelliklerin, iþaret ettiði konum, demektir. Jeopolitik konum demek ise, söz konusu coðrafya tabiatýyla uyumlu olarak, çeþitli dünya odaklarýnca geliþtirilmiþ olacak politikalarýn iþaret ettiði, ilk bakýþta aþikâr olmayabilecek ve enine boyuna çözümlenmeyi gerektiren, konumdur. Öyleyse, açmamýz istenen konuyu kestirmeden, þöyle ifade etmek, yerinde olacaktýr: Çeþitli dünya odaklarý, yakýnýmýzda ya da daha az yakýnýmýzda bulunan enerji havzalarýndan kapmak istedikleri paylar itibariyle, çekiþirlerken, ülkemiz coðrafyasýný karþýlýklý olarak nasýl deðerlendiriyorlar, enerjinin teknik zemininde, bu coðrafyaya özgü, gizli ya da örtülü, hangi siyasalarý geliþtirip, bize, birbirlerine ve bölge ülkelerine karþý yürürlüðe koyuyorlar? Soruyu, diðer yandan, Türkiyenin enerji stratejisi ne olmalýdýr?, sorusuna cevap aramak üzere ele almam, istenmiþ bulunmaktadýr. Nedir ki, daha da temelde, bu soruyu baþlý baþýna deþmek ve enerji meselemizden de öte, soruya verilecek cevaba göre, Türkiyenin, özellikle enerji baðlamýnda, üstümüzde oynanan oyunlara karþý stratejisi, ne olmalýdýr?, sorusunun cevabýný, verebilecek þekilde açmak, gerekecektir. Aslýnda, bu sorudan, enerji sözcuðü Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA düþülürse, anlam derinliðinin artacaðýna, dikkat ediliyordur. Konuya yaklaþýmda önemli olan; esasýn, olabildiðince ayrýntýdan soyutlanýp, ortaya çýkartýlmasýdýr. Bu çerçevede; mevcut verilerin ýþýðýnda, temel gördüðüm olgularý; o arada, kural niteliðinde ortaya gelen geliþmeleri ve çýkartsamalarý, teoremler ve stratejiler olarak toplayýp, dikkate getirmeye çalýþýyorum. ORTA DOÐUDA VE ORTA ASYADA ENERJÝ ÜRETÝMÝ VE ENERJÝ GÝZÝLLERÝ Olgu: Dünya petrol üretiminin yaklaþýk yarýsý, gizillerinin ise yuvarlak üçte ikisi, Orta Doðudadýr. Olgu: Bu tabloya, ayrýca, Azerbeycan, Türkmenistan, Kazakistan, keza Özbekistan doðalgazý ve petrolü, eklenmek durumundadýr. Olgu: Kuzey, Doðu, Güney Doðu ve Güney çevremiz, yani en az üç tarafýmýz, hemen baþtan aþaðý petrol ve doðal gaz doludur; ayný zamanda faal bulunan petrol ve doðal gaz üretim alanlarýyla kaplýdýr. Olgu: Bir bakýma, Dünya petrol ve doðal gaz, gizilleri ile üretiminin hemen neredeyse tümü, Orta Doðu ve Asyada, demek ki yanýbaþýmýzda, ya da iþte biraz daha ötemizde yer almaktadýr. Yansýtmak istediðimiz resim, iþte bu kadar cesimdir. ÇEVREMÝZDEKÝ YA DA BÜNYEMÝZDEKÝ ENERJÝ NAKÝL HATLARI VE YOLLARI Olgu: Kuzeyimizde, taa Sibiryadan, Avrupaya, keza Trakyamýzdan yurdumuza, þimdilerde ise, Karadeniz altýndan Anadoluya, doðal gaz verilmektedir. aþamasýndadýr. Olgu: Ýrandan Yumurtalýka, Iraktan gelen boru hattýna paralel olarak, doðal gaz boru hattýnýn devreye girmesi, söz konusudur. Olgu: Topraklarýmýz üzerinden Türkmenistan doðal gazýnýn, Kazakistan petrolünün, o arada Katar doðal gazýnýn, keza Suriye ve Mýsýr doðal gazlarýnýn, Avrupaya verilmesi, gündemdedir. Olgu: Ülkemiz üzerinden gerçekleþecek Orta Asya kaynaklý enerjinin nakline, alternatif yol, Karadenizin Kuzeyinden geçirilebilecek yoldur. Olgu: Baþka bir alternatif ise, enerjinin boru hattýyla Doðu Karadeniz aðzýna kadar nakledildikten sonra, Batýya, buradan, deniz taþýmacýðýyla nakledilmesini kapsayan, yoldur. Olgu: Bu yol mecburen, iþaret ettiði tüm tehlikeler ortada olarak, Ýstanbul ve Çanakkale Boðazlarýndan geçmek durumundadýr. Olgu: Ülkemiz üzerinden gerçekleþecek Orta Asya kaynaklý enerjinin nakline, bir diðer alternatif, Güneyden, Akdeniz Kapýmýza kadar, boruyla uzanýp, Batýya, buradan, yine deniz taþýmacýlýðýyla, devam edecek yoldur. Olgu: Bu son yol, bizim açýmýzdan, Boðazlarýmýzdan geçirilmesi düþünülen yola oranla aþikâr, çok daha uygundur. Olgu: Ne ki, iþte, her bir seçenek, ayrý ayrý, kimine daha uygun gelirken, kimilerine daha az menfaat bahþetmekte, hatta kimilerinin menfaatini ciddi olarak baltalayabilmektedir; ya da tersten bakarsak, kimine menfaat saðlarken, kimilerine daha az menfaat bahþetmekte, hatta kimilerine tehlikeler musallat edebiliyor olmaktadýr. Olgu: Iraktan, Doðu Akdenizdeki kapýmýz olan Yumurtalýka, petrol verilmektedir. Olgu: Ülkemiz her hal-u kârda, çeþit çeþit enerji kervanlarýnýn seyrine zemin olacak, yeni bir ipek yolu olma özelliðini, kesbedegitmektedir . (Çeþit Çeþit Olgu: Bakü Ceyhan boru hattý, iþletmeye geçme Enerji Kervanlarýnýn Geçeceði Yeni Bir Ýpek Yolu: Türkiye, Ulusal Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA üretebilecek ve bunu borularla Avrupaya sevkedebilecektir; (Türkiyede Güneþ Enerjisi Cumhuriyet, Strateji, Nisan 2002.) DOÐU ANADOLUDAKÝ SU GÝZÝLÝMÝZ 4-7 Kasým 1984. , Türkiyede Güneþ Enerjisinden Yararlanma Ýmkânlarý, Çaðrýlý Bildiri, Türkiyenin Enerji Sorununa Ekonomik Yaklaþým, Türkiye Ekonomi Kurumu, 18 Ocak 1985, Ankara.) Bu noktada dikkatimizi, Doðu Anadolu Bölgemizdeki su gizillerimize ve hidroelektrik üretim imkânlarýmýza çevirmemiz gereði, çaðrýþmaktadýr. Olgu: Ülkemizin su gizillerinin, o arada hidroelektrik üretim imkânlarýnýn, önemli bir bölümü, Doðumuzdaki ve Güney Doðumuzdaki petrol ve doðal gaz havzalarýyla, kolkola gibidir. Olgu: O arada, buradaki suyumuz, yalnýz bizim için deðil, bilhassa Güney Komþularýmýz için de hayatidir. ORTA DOÐU VE ORTA ASYADAN, ENERJÝYÝ, BATIYA, ELEKTRÝK ENERJÝSÝ OLARAK NAKLETME, FÝKRÝ Olgu: Avrupaya, topraklarýmýz üzerinden, Orta Doðu ve Orta Asya kaynaklý enerjiyi kara ya da deniz taþýmacilýðýyla nakletmek yerine, tüketim mevkilerinde, özellikle elektrik enerjisi üretmek için kullanýlacak ham enerji yerine, elektriði doðrudan, enerji havzalarýnýn yanýbaþýnda kurulacak elektrik santrallerinde üretip, ülkemiz üzerinden Avrupaya, yüksek gerilim hatlarýyla nakletmek de, söz konusudur. Olgu: Bu yaklaþým, ülkemiz odaklý sayýlabilecek, Orta Doðu ve Kuzey Afrikayý kapsayýp, Avrupaya uzanacak bir yüksek gerilim þebekesinin tesisini, beraberinde getirmektedir. TÜRKÝYEDE GÜNEÞ ENERJÝSÝ VE ÜLKEMÝZDEN AVRUPAYA GÜNEÞ ENERJÝSÝ ÝHRACI, FÝKRÝ Olgu: Diðer yandan, Türkiye topraklarý, bütün Akdeniz ülkelerinin aldýðýndan iki kat daha fazla güneþ enerjisi almaktadýr. Türkiye bu açýdan bir güneþ cenneti olup, ileride bu yolla, örneðin hidrojen gazý Avrupaya dönük olarak, Türkiyeye alternatif güneþ enerjisi kaynaðý, bir tek Kuzey Afrikadýr. Olgu: Türkiyede, güneþ enerjisinden hareketle, hidrojen gazý üretip, bunu elektrik ihtiyacýna dönük olarak, Avrupaya sevketmenin bir alternatifi; elektriði burada, Orta Doðu ve Orta Asya enerji havzalarýna dönük olarak ifade ettiðimiz gibi, yine doðrudan, bu sefer, hidrojen gazýndan hareketle üretip, Avrupaya yüksek gerilim hatlarýyla taþýmaktýr. Olgu: Bu açýdan Türkiye, þimdiki petrol zengini ülkelerden çok farklý olmayabilecek bir çizgide, güneþ zengini bir ülke olabilecektir. Arap ülkeleri de elbette güneþ enerjisi açýsýndan zengindirler; ancak bu alanda, aþikâr, Batýya yakýnlýðý itibariyle coðrafî ayrýcalýk en önce, Türkiyenindir. Olgu: Kaldý ki, ileride Arap ülkelerinde güneþ enerjisinden hareketle üretilebilecek hidrojen gazý ya da hidrojen elektriði, Batýya, en öndeki bir seçenek olarak, yine ülkemiz üzerinden verilmek durumundadýr. FOSÝL KAYNAKLAR MUHAKKAK BÝTECEKTÝR. Olgu: Petrol ve doðal gaz kaynaklarý sonludur ve muhakkak bitecektir. Olgu: Ne zaman bitecektir, çeþitli kestirimler bulunmasýna raðmen, sorunun cevabý tam bilinemeyecektir. 1970lerin sonlarýndan bugünlere bakýldýðýnda, söz konusu kaynaklarýn tükenmeye yakýn gelmesi gerekmektedir. Ama öyle olmamýþtýr. Yine de içinde olduðumuz yüzyýlýn ortalarýnda petrol ve doðal gazdan yana beklentilerin önemli ölçüde tavsamýþ olacaðý kestirilebilir. Olgu: Kestirim, ne kadar doðruysa, aþaðýda ayrýntýlandýrýlacak olduðu þekliyle, enerji kaynaklarýnýn, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA bize ve bölgemize, neredeyse çepeçevre havzalar kuruyuncaya kadar, ne yazýk ki hemen hiç rahat vermeyeceði yazgýsýný beraberinde getirdiði de, o kadar doðrudur. MEVCUT TÜKETÝM ALIÞKANLIKLARI, DÜNYA ÝKLÝMÝNÝ TEHDÝT ETMEKTEDÝR. Olgu: Petrol tüketimi de, doðal gaz tüketimi de, baþta ise kömür tüketimi atmosferin fevkalade kýrýlgan dengelerini hýrpalamakta, Dünya üstündeki yaþamý son toplamda tehdit etmektedir. Olgu: Ne hazindir ki, bu olgu, ABD baþta olmak üzere, egemenleri, þimdilik olsun, çok fazla ilgilendiriyor görünmemektedir. Olgu: Yine de petrol ve doðal gaz tükendikten sonra, baþvurulabileceði öngörülen Dünya kömür gizilleri, bu çerçevede, demek ki ilk bakýþta sanýldýðýnýn tersine, çok raðbette olmayabilecektir. Olgu: Bu demek deðildir ki, bizimki gibi ülkeler, eðer kömür gizilleri varsa, buralardan, imkân nisbetinde yaralanmamalýdýrlar (tersine yararlanmalýdýrlar). Olgu: Her hal-u kârda kömür tüketimi, karbondioksit ifrazatý sebebiyle iklim deðiþikliðine yol açmasý bir tarafa, katiyen sorunsuz deðildir. Olgu: Kömür madenciliði bir defa gayet meþakkatlidir. Yanma, karbondioksit yaný sýra, azot ve kükürt gazlarýný beraberinde getirmektedir. Olgu: Bu gazlar ise, atmosferde suyla birleþince, baþýmýza asit yaðmurlarý olarak inmektedir. Olgu: Yanma süreci, ayrýca çevreye çok zarar vermektedir. Söz geliþi Yataðan Santralinin yuvarlak on kilometrelik çevresi tanýnmaz haldedir. Olgu: Atmosfer dengelerinin hýrpalanmasý açýsýndan, doðal gaz da, karbondioksit ifrazatý sebebiyle, kömürle tamamen ayný olumsuzluk kefesindedir ve belki, iþ, kaynaklarýn tamamýyla tükenmesi raddesine dahi varmadan, devre dýþý býrakýlmak zorunda olacaktýr. ATMOSFERÝN ISINAGÝTMESÝ, TÜRKÝYEYÝ BÝR YANDAN OLUMLU, ÖBÜR YANDAN ÝSE OLUMSUZ ETKÝLEYEBÝLECEKTÝR. Olgu: Bu çerçevede, atmosfer ýsýnmakta, Sýcak Kuþak, Kuzeye kaymaktadýr. Buna baðlý olarak, Akdeniz Bölgesi kuraklaþabilecektir. Olgu: Bu durumda Türkiye, bir anlamda daha fazla güneþ enerjisi alabilecek, bundan, açýklayageldiðimiz doðrultuda, ilâve bir yarar saðlayabilecek, ama ayný bir ölçüde, Doðudaki su gizilimiz, bilhassa Güney Çevremizde, daha da çok iþtah kabartabilecektir. TÜRKÝYENÝN JEOSTRATEJÝK KONUMU Açýklanagelinenlerin ýþýðýnda, Türkiyenin küresel enerji stratejileri karþýsýndaki jeostratejik konumu belirginleþmektedir. Jeostrateji: Güncel enerji meselesine dönük olarak, Türkiyenin jeostratejik konumu, baþlýca þu ögelerle, karþýmýza gelmektedir. i) Çepeçevre petrol ve doðal gaz kaynaklarýna yakýn olmak; bu baðlamda, kaynaklara eriþimin, bir zeminini oluþturmak. ii) Ayný doðrultuda, söz konusu kaynaklarýn, o karadan, o denizden, ya da o havadan, Batýya nakline dönük tesis edilecek baþlýca yollarýn üzerinde olmak, ya da alternatif yollarýn dibinde bulunmak. iii) Kaynaklarýn tükeneyazmasý çerçevesinde ortaya çýkacak, esasen çoktan çýkmýþ olduðu teslim edilebilecek çatýþmalarýn, sýcak savaþ sahnesine, biteviye çekilmek istenecek, olmak. iv) Ayný baðlamda, kaynaklar üzerindeki Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA müessiriyetimizin azaltýlmak istenecek olmasýna dönük olarak, ülkemizin daraltýlacak hatta parçalanmak istenecek olmasý yönündeki saldýrýlara muhatap olmak. v) Doðudaki su gizilimiz ve hidroelektrik üretim imkânlarýmýza dönük, zaten mevcut, kabul edilebilir, ya da þer heveslere hedef bulunmak. vi) Bilhassa Dünyanýn ýsýnmasýna baðlý olarak, söz konusu su imkânlarýmýzýn, üzerindeki þer heveslerin þiddetlenebilecek olmasýna, ister istemez muhatap durmak. vii) Güneþ enerjisi deposu olmak, bu çerçevede ileride hidrojen gazý üretebilecek olup, bunu ham olarak, yahut burada elekriðe çevirerek, sevkedebilecek bir ihraç merkezi olmak. Bu tablo, haliyle, üzerimizde dönen ve dönecek, o arada dönebilecek olan enva-i cins dolabý, yani Türkiyenin jeopolitik konumunu, oldukça berrak iþaret ediyor. Yine de o noktaya gelmeden, yarýnlarýn bizi nasýl beklediðine bakalým ve Türkiyenin küresel enerji stratejileri karþýsýndaki jeopolitik konumunu, olabilecek en geniþ bir çerçevede çözümlemeye çalýþalým. GELECEK: BÝLHASSA AVRUPANIN, ENERJÝ AÇISINDAN KURAK OLMASINA BAÐLI OLARAK GELÝÞEN STRATEJÝLER Dünya, açýklayageldiðimiz yapýsal özellikleri yaþarken, hesapta hiç olmayan yeni bir enerji kaynaðýný, kesfetti: enerji tasarrufu, ya da daha iyi bir deyiþle, enerji verimliliði Söz konusu bilinçlemeyi dolaylý olsun, saðlayan, 1973 ve 1979 petrol krizleridir. Bu krizler sonucunda, Batý dört ayaklý bir strateji izledi. Bu durumu kýsaca çerçeveleyelim. deðildir; onun için baþta Avrupanýn kendisini buradan çözmek istemesi, temel bir stratejik yöneliþ olmuþtur. Strateji: Batýlý, bilhassa enerji fakiri ülkeler, Orta Doðuya baðýmlýlýklarýný azaltmak üzere, 1970lerde, özellikle 1973 ve 1979 petrol krizlerinden sonra, nükleer enerji üretimine baþvurmuþlardýr. Bu yönde ayrýca, çok yol almýþlardýr. Strateji: Ayný þekilde, saðlanacak katký ne kadar cuzi olursa olsun, baþta güneþ enerjisi ve rüzgâr enerjisi olmak üzere, çeþitli alýþýlmamýþ enerji seçeneklerini gündeme almýþlar, bunlarýn uygulanmasýna dönük teþvikleri yürürlüðe koymuþlardýr. Strateji: O arada teknoloji zemininde, enerji v e r i m l i l i ð i t e d b i r l e r i n e y ü k l e n m i þ l e r d i r. ENERJÝ VERÝMLÝLÝÐÝ: DÜNYA, ENERJÝYÝ MEÐER, YUVARLAK BÝRE ÝKÝ, ÝSRAF ETMEKTEYMÝÞ!.. Olgu: Bu çerçevededir ki, dolaylý olarak olsun, Dünya, yapagitmekte olduðu her þeyi, o güne kadar kullandýðý enerjinin hepsi hepsi, yarýsýný kullanmak suretiyle, gerçekleþtirebileceðini idrak etmiþtir. (Energy, Nuclear Energy, Alternatives, Politics: A Critical Wholeness Analysis, Çaðrýlý Bildiri, International Chernobyl Seminar, 23 26 Nisan 2000, Demek ki o aþamaya kadar meðer, Ayý balý bol bulduðunda, nasýl orasýna burasýna sürerse, aynen öyle, israf edegitmektedir. Ceremo, Kiev, Ukrayna.) Olgu: Baþka bir deyiþle, enerji verimliliði çalýþmalarý, mevcut enerji olanaklarýný, bire karþý, pratikçe ikiyle çarparken, o evreye kadar yapýlan tüm enerji talep tahminlerini alt üst etmiþtir. 1980lerden bugünlere dönük olarak bakýldýðýnda, Dünyanýn, üstelik koca koca uluslararasý kurumlar tarafýndan öngörüldüðü kadar çok enerjiye ihtiyacý olmadýðý, ortaya çýkmýþtýr. Strateji: Bilhassa Avrupa ve Japonya, enerji açýsýndan kuraktýr ve enerji ithal etmek zorundanýr. Buralara enerji, özelikle Orta Doðudan gelir. Ama burasý bilhassa soðuk savaþ sýrasýnda, hiç tekin bir yer Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 21. YÜZYILDA, HAFSALA DIÞI SAYILACAK KADAR, ÝPTÝDAÎ VE VAHÞÝ BÝR ENERJÝ SAVAÞI Olgu: Böylesi bir ferahlamaya karþýn, Asrýn Beyefendi Egemenleri; sözde medeniyetin, insan haklarýnýn ve hukukun üstünlüðünün doruk deðerler kýlýndýðý düzleme yükseldiði bir çaðda, her halde hafsala dýþý sayýlacak kadar iptidaî ve vahþi bir enerji savaþýnýn girdabýnda, kendi aralarýnda da, baþkalarýyla da, boðuþmaya gömülegitmektedirler. Olgu: Gerçekte, örneðin ABDnin üç yýl kadar önce Iraka yaptýðý müdahale, burada, keza Dünyanýn, Vietnamdan baþlayarak, baþka yerlerindeki gerçek hevesleriyle ilgili ipuçlarýný kesin çizgileriyle belirginleþtirmiþtir. Olgu: Durum, Avrupadan baþlayarak, diðer güç odaklarý açýsýndan pek farklý deðildir. demektir. Teorem: Benim olan onundur. Onun olansa Þaþýrmayalým Yine onundur. Teorem: Çeþit çeþit ideolojik söylemler, özlerinde hangi yüce deðerleri bulunduruyor olurlarsa olsunlar, arkalarýndan hangi samimi kitleleleri sürüklüyor bulunurlarsa bulunsunlar, egemenlerin aðýzlarýnda son toplamda, palavradýr. Teorem: Esas olan, üstelik devletler katýnda, örgütlü haydutluktur. Teorem: Yakýn ya da uzak tarihteki, mazlumlara yapýlmýþ her saldýrý, tam da, böyledir. Teorem: Bu çerçevede, Saddam elbette bir felakettir; ne ki onu besleyip büyüten Batýlý felâket mimarlarýnýn yanýnda, miniyatür bir felâket, kalmaktadýr. HAYATIN ÝÇÝNDEN GELEN TEOREMLER Bu itibarla, hayatýn içinden gelen þu teoremler, dikkat çekici sayýlacaktýr. (Deðiþen Dünya Düzeni ve Türk Savunma Sanayi, Çaðrýlý Bildiri, Yeni Güvenlik Anlayýþý Çerçevesinde Türkiyenin Güvenlik Ýhtiyaçlarý Ne Þekilde Karþýlanabilir?, Sempozyum, Genelkurmay Baþkanlýðý Harp Akademileri Komutanlýðý, 13 - 14 Mart 2003.) Teorem: Enerjinin ya da diðer can alýcý harhangi bir metanýn olduðu yerde, muhakkak siyaset vardýr. Hatta kirli siyaset vardýr. Hatta hatta, kanlý siyaset vardýr. Teorem: Demek ki enerji meselesi, bir tek, alan verilerinden, laboratuvar deneylerinden, matematiksel modellerden, o arada talep tahminlerinden, kýsaca teknik ve teknolojiden, hiç mi hiç ibaret deðildir. Teorem: Birilerinin derdi, yalnýzca kendi meselelerini çözmek deðildir. Ayný zamanda, öteki herkesi mümkün mertebe, çözümsüz býrakmak, bu çerçevede kendine olabildiðince, tabi kýlmaktýr. Teorem: Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için, hiç bir biçimde deðildir; hepimiz sadece ve sadece, birimiz içindir. Böyle olmazsa kýyamet kapýda, Bu aþamada, günümüzde Dünya sahnesindeki baþ aktör olan ABDnin durumuna eðilmek yerinde olacaktýr. ABD Olgu: ABDnin enerji kaynaklarý, vardýr; teknolojik olanaklarý ayrýca, üst bir düzeydedir. Olgu: Bunula beraber, ABD, Orta Doðunun enerji kaynaklarýna tebelleþ olmuþtur. Olgu: Çünkü, olaylarýn arkasýnda, önemli bir ölçüde, ancak, hiç bir biçimde telaffuz edilmeyen, aþaðýda çerçevelediðimiz temel strateji, var gibi, durmaktadýr. ABDNÝN STRATEJÝSÝ: EN ÖNCE, OPEC PETROLÜ KURUTULMALIDIR. Strateji: ABD þöyle bir çeyrek yüzyýldýr, en önce OPEC (Organization of Petroleum Exporting Countries) petrolünü tüketmeyi istemektedir. Bu stratejinin kurgusu, görülebildiði kadarýyla, aþaðýdaki gibidir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ii) Bu arada Dünya kaynaklarýnýn tasarrafunda, yalnýzca en büyük payý almayý istememekte, bu kaynaklardan, rakiplerine, özellikle de Avrupaya ve Japonyaya yönelecek paylarý, azami derecede kontrol altýnda tutmayý istemektedir. Mübah olsun olmasýn, mümkün her yolu deneyerek, emeline ulaþabilirse, bu ABD açýsýndan, aþikâr bir üstünlük unsurudur. iii) Dünya kaynaklarý tükenmiþ olarak, kendi kaynaklarýný tasarruf edebilecek olmasý da, ABD açýsýndan tabiatýyla, bir üstünlük unsurudur. iv) ABD, yeni teknolojileri, Dünya kaynaklarý belirgin ölçüde tükenmeden harekete geçirmek, istememektedir. Böylelikle, dýþarýda onun, bunun elinde koz olarak kalmýþ olabilecek, hiç bir diþe d o k u n u r m e t a b ý ra k m a m ý þ o l a b i l e c e k t i r. v) Ayný zamanda dýþarýda kalmýþ, ama iyice seyrelmiþ klasik kaynaklarýn fiatý zaten yükselmiþ olacak, bu suretle yeni teknolojiler rakipsiz bir biçimde, pazar hakimiyeti tesis edebileceklerdir. ABD, TEK BÝR KAPALI KUTUDAN ÝBARET OLARAK DUÞÜNÜLMEMELÝDÝR AB DE Bu noktada, aþaðýdaki temel olgularý anýmsamak, yerinde olur. Olgu: ABD, tek bir kapalý kutudan ibaret deðildir; oradaki iç dinamiklerin çýkarlarý tek bir ABD mefkûresinde kesiþiyor deðildir. Bilhassa büyük bir servete sahip küçük bir kitleyle, küçük servete sahip ama büyük kitle, birbirlerini siyasî olarak tartagitmektedirler. Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasýndaki iktidar dönüþümleri tam da iþte böyle tahlil olunmak yerinde olur. Þu da var ki, büyük servete sahip küçük kitle egemenliðini gitgide arttýrmaktadýr. Bu kitle çoðunlukla, enerji þirketleri, silâh þirketleri, iletiþim þirketleri, medya þirketleri, ileri teknoloji þirketleri ve inþaat þirketlerinin sahiplerinden oluþmaktadýr. Söz konusu küçük kitle, medya organlarý vasýtasýyla içeride kamuoyunu, giderek sandýðý ve seçim sonuçlarýný kontrol edebilmektedir; Dünya üzerinde, her ne pahasýna olursa olsun, hükümranlýk kurmak isteyen kitle, iþte bu kitledir. (An Analysis of the Political Reasons Hindering a Relatively Fast Development of Hydrogen Energy Use, ISJAEE (International Scientific Journal For Alternative Energy and Echology), 9, 2005.) Olgu: Bu geliþme, ayný derecede olmasa bile, AB için de geçerlidir. Evvelce kendi aralarýnda egemenlik savaþýna tutuþmuþ bulunan Avrupa Efendileri, ancak güçlerini bir araya getirebilirlerse, kendi üzerlerindeki ABD hegemonya eðilimiyle baþ edebileceklerini, idrak etmiþlerdir. Olgu: Ayný çerçevede, Dünyanýn paylaþýmýnda ABD ile rekabet edebilmenin yolu, bugün artýk kendi aralarýnda birleþmekten geçmektedir. Olgu: Þu da var ki iþte, ABnin egemenleri týpký ABDde olduðu gibi, ne yazýk ki geniþ halk yýðýnlarý deðildir. Olgu: ABdeki yapý, süratle, ABDdeki yapýya dönüþebilecektir. Bu durumda ABde de, büyük servet küçük bir kitlenin eline geçecek gibi durmaktadýr. Bu alanda Ýsveç ve Danimarkadan baþlayarak, Ýþçi Sendikalarýnýn tepkileri gündemdedir.(Trade Unions Oppose EU, UK&Ireland News, 24 Ocak 2004.) Olgu: Bu geliþme Avrupada, beklenin tersine, ama tam da ABDdeki gibi, gelir daðýlýmýndaki bozukluðu azdýrarak, demokrasiyi zaafa uðratabilecektir. Bu noktada, gerek ABD gerek Avrupa açýsýndan, ayrýca hemen her yerdeki, evrimsel ya da devrimsel tüm iktidar deðiþimlerinin arkasýndaki, demin özellikle ABDde Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasýndaki iktidar dönüþümlerinde çalýþtýðýný iþaret ettiðimiz süreci, temel bir teorem niteliðinde, açýkça belirtmekte, yarar olacaktýr. Bu teoreme, Siyasette Tahtaravalli Teoremi, diyoruz. Tahtaravalli Teoremi, malum, tahtaravallinin bir tarafýna oturmuþ aðýrlýkla, karþý tarafýna oturmuþ aðýrlýðýn, bunlarýn tahtaravallinin mesnet noktasýna olan uzaklýklarý cinsinden, dengede durmalarý koþulunu, betimleyen teoremdir. Kýsacasý, büyük ve küçük olmak üzere iki aðýrlýðýmýz varsa Bunlar, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Büyük Aðýrlýk mesnet noktasýna, Küçük Aðýrlýðýn mesnet noktasýna olan uzaklýðýna oranla, daha yakýn oturmuþsa, dengede olabilirler. Büyük Aðýrlýðýn mesnet noktasýna uzaklýðýna, Kýsa Kol diyelim. Küçük Aðýrlýðýn mesnet noktasýna uzaklýðýna ise, Uzun Kol diyelim. Buna göre bilinen Tahtaravalli Teoremi þudur: [Büyük Aðýrlik x Kýsa Kol] = [Küçük Aðýrlýk x Uzun Kol] ise, aðýrlýklar dengededir. Bir yetiþkinle bir çocuk, parkta, tahtaravalliye, bu teoremi yürürlüðe geçirecek þekilde otururlarsa, bir aþaðý bir yukarý, tahtaravallinin tadýný, karþýlýklý olarak çýkarabilirler. SÝYASETTE TAHTARAVALLÝ TEOREMÝ (Seçim Sonuçlarý: Siyasette Tahtaravalli Teoremi, Cumhuriyet, 9 Kasým 2002.) Bilinen Tahtaravalli Teoremi, kalýpsal olarak, ilginç þekilde, siyasi dengelere dönük olarak da çalýþýyor. Ýktidardaki, ister istemez küçük ve fakat geniþ olanaklara sahip kitleyi, bu kitlenin öyle ya da böyle daralttýðý, küçük olanaklara sahip büyük kitle, pekâlâ tartabilmektedir. Bir defa (hilesiz, hurdasýz ise), demokratik seçim mekanizmasý, muhakkak böyle çalýþýyor. Ayrýca tarihteki, hemen tüm iktidar deðiþiklikleri de böyle oluyor. Bu çerçevede Büyük Kitlenin elindeki toplam olanaklara kestirmeden, Küçük Servet diyelim. Ýktidardaki Küçük Kitlenin elindeki toplam olanaklara ise, kestirmeden Büyük Servet diyelim. O zaman aþaðýdaki düsturu ifade edebiliriz. Teorem: [Büyük Kitle x Küçük Servet] = [Küçük Kitle x Büyük Servet], eþitliði varsa, söz konusu iki kitle arasýnda toplumsal denge tesis olmaktadýr. Kuçük Kitle daha da büyük bir servete sahip olursa, dengeyi, Büyük Kitleyi baský altýna alarak, lehine çevirebilmektedir. Ya da tersi, Büyük Kitle, toplam nisbeten daha sýnýrlý imkânlarýna raðmen, daha da büyüyebilirse, o zaman iktidardaki büyük olanaklara sahip, Küçük Kitleyi, alaþaðý edebilmektedir. Bu teoremi gündeme getirmemizin sebebi; dengenin, küçük kitlenin gitgide daha büyük servete konmasý, ya da iþte büyük kitlenin yoksullaþýrken, daha da kalabalýklaþmasý, sonucu bozulmasýyla, sosyal dengesizliklerin artacak olmasý, bu durumda ise, Demokratik Mekanizmalarýn beklendiði gibi çalýþabilemeyecek olmasýdýr. Nitekim oylar, bu durumda bilhassa medya organlarý vasýtasýyla kolayca yönlendirilebildiðinden, ya da kestirmeden söylersek, satýn alýnabilecek olduðundan, Demokratik Mekanizmalar, gerçekten çalýþmaz olabilmektedir. Bir defa ABDde iþte, demin deðindiðimiz doðrultuda böyle bir süreç yaþanmaktadýr. Diðer bir yandan ise, þu düstur ayný kökten beslenip, þekillenmektedir. Teorem: Varsýl, küçük küçük, kitlelerin orada burada, mezvi olarak, uç vermesi ise, son toplamda, büyük servetler arasýnda, bilinen hükümranlýk çatýþmalarýna yol açmaktadýr. ABD VE AB ARASINDA, NÝHAÝ EGEMENLÝK KAVGASI Olgu: Böylesi bir çizgi yakýn geçmiþe kadar fiili olarak var olan Fransa ile Almanyanýn düþmanlýðý gibi, son toplamda, ABD ve AB arasýnda, nihai egemenlik kavgalarýna yol açabilecek gibi durmaktadýr. Olgu: O kadar böyledir ki, nasýl ki, daha Birinci Dünya Savaþý, ana bir veçhesi itibariyle; önemi daha o zaman çoktan anlaþýlmýþ olan Orta Doðuya uzanmada, Osmanlý Devleti üzerinden, Almanya ile Fransa ve Ýngilterenin, Rusya destekli kapýþmalarý demek olarak yorumlanmak yerinde olacaksa, bugün Orta Doðu kaynaklarýna dönük olarak, ABD ve AB iþte tam da böyle saflaþmaktadýrlar. Olgu: Bu tesbite bir ve yalnýzca bir cümle daha ekleyecek olursak, o da þudur; ABD Orta Doðudan, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA AByi kovmuþtur. bilhassa Fransa ve Almaya ile, baþta Avrupa üzerinde oluþan ticaret gerginlikleri, ortaya çýkmaktadýr. Olgu: ABnin, Iraka ABDnin müdahalesine karþý çýkmasý, esas bundandýr; yoksa müdahalenin uluslararasý tabandaki gayrý meþruiyeti, ABnin m ü d a h a l e y e m u h a l e f e t i n d e , b a h a n e d i r. ÇEKÝÇ GÜÇ VE ÝRAKTAN BAÞLAYARAK, KÜRT DEVLETÝ TASAVVURU Olgu: Çekiç Güçün, gayet dostane bir yaklaþýmla PKKyý sindirmek için tesis edildiðini düþünenlerimiz çokça olsa da, bu fevkalâde ilginç konseptin, iþte yaklaþýk on beþ yýl kadar önce, Güney Doðu sýnýrýmýza yerleþtirilmesi, daha o günlerden bugünlere dönük derin bir planlamanýn ürünüdür. Bölgedeki Mutasavver Kürt Devletini de Hiç kuþku yok, 1991deki Körfez Savaþý da Sonraki müdahaleler de En son Irak çýkartmasý da Bütün bu olaylarýn gerisinde derin bir planlamanýn bulunduðu, artýk iyice belirginleþmiþ olmalýdýr. Olgu: Planlamalar var demek, bunlar yüzde yüz baþarýya ulaþacaktýr, demek tabii deðildir. Yer yer baþarýsýzlýkla sonuçlanan planlar oluyor demek ise, uzun vadeli planlar yapýlmamakta demek hiç deðildir. Konuya bir parça daha ayrýntýlý yaklaþmak, bizim açýmýzdan hayatidir. DÜNYA GÜÇ ODAKLARININ ÝKÝLÝ YA DA ÇOKLU, KENDÝ ARALARINDAKÝ ÇATIÞMALARI, BÝR BÝÇÝMDE, AMA MUHAKKAK BÖLGEMÝZDE, DAHA DA ÖZELDE ÜLKEMÝZ ÜZERÝNDE, ÝZDÜÞÜMLER VERMEKTEDÝR.s Olgu: Avrupada, Fransa-Ýngiltere-Almanya üçgeninin her üç kenarý da; bu üç ülke, AB çatýsýnýn temel direðini oluþturmakla birlikte, bilinen tarihi nedenlerle, keza, AB içinde son toplamda, kimin lider olarak öne çýkacaðýna iliþkin çekiþmelerin meydan verdiði rüzgârlarla, hâlâ daha gerginlikler sergilemektedir. Olgu: Baþka bir yandan, baþta Japonya, öndeki Uzak Doðu üreticileri ile, Avrupa devlerinin, öncelikle Avrupa üzerinde oluþan, ticaret gerginliklerinden söz etmek yerinde olur. Olgu: Son olarak ise, ABD ile, yine baþta Japonya, öndeki Uzak Doðu üreticilerinin, bilhassa Avrupa pazarlarý üzerindeki rekabet çatýþmalarý, çözümlememizde anýlmak yerinde olacaktýr. Olgu: Bir defa bütün bu zýtlýklarýn, öyle ya da böyle, ülkemiz üzerindeki izdüþümlerini hissetmemek, mümkün görünmemektedir. BATI DÜNYASI, ORTA DOÐU VE BÝZ: TEMEL TEOREM Öyleyse, ülkemize dönük hemen her çözümlemede þu temel teorem, hatýrlanmak yerinde olacaktr: Teorem: Yerel özelliklerimiz saklý olarak, Japonya dahil, Batýlýlarýn bilhassa Avrupa zemininde yaþadýklarý gerginliler ve çekiþmeler, bölgemize ve bize, bire bir, örtülü örtüsüz, daha þiddetli ya da daha az þiddetli, ama muhakkak, yansýmaktadýr. Bu alanda, þimdilik baþarýya ulaþmýþ gibi duran ABDnin bölgeye dönük stratejisini ve baðýl siyasasý ile harekâtýný demek ki, þu temel basamaklarda olarak, özetleyebiliriz. ABDNÝN BÖLGEYE DÖNÜK KADEMELÝ STRATEJÝSÝ, SÝYASASI VE HAREKÂTI ÝTÝBARÝYLE, MAKSAT ÞÝMDÝLÝK OLSUN, ÖNEMLÝ ÖLÇÜDE HASIL OLMUÞTUR. i) ABDnin bölgemize dönük ana hedefi, her ne pahasýna olursa olsun, buradaki enerji kaynaklarýna vaziyet etmektir. Baðýl siyasa ve eylem, önemli ölçüde baþarýlmýþtýr. Olgu: Diðer bir yandan ABDnin, bu ülkelerden Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ii) Bunun için bölgenin gerektiðince istikrarsýzlaþtýrýlmasý istenir; güçlü güçsüzleþtirilmelidir, halk mümkün mertebe yandaþ kýlýnmalýdýr. Güçlü, öncelikle Türkiyedir; her halde, epey bir güçsüzleþtirilmiþtir; acýlarla dolu muhasebemiz ortadadýr. Halk, bilhassa Yöre Kürtleridir; önemli bir ölçüde ABD tarafýna çekilmiþtir. iii) Çekiç Güç; Güney Doðumuzu; Kuzey Irak, taa o zamandan, Saddamýn þirretinden kopartýlarak, asýl bugünlere dönük olarak biçimlendirmek üzere, kurulmuþ olmalýdýr. iv) Çekiç Güç kurulurken, korkulur ki, Türkiyeye, Bu konsept, kökte, Kuzey Iraktaki PKK faaliyetine müsaade etmemek üzere hayata geçirilmektedir þeklinde bir izlenim, verilmek, baþarýlmýþ olunsun. v) Oysa hal iþte, hiç böyle görünmemektedir; Çekiç Güçün ana misyonu, adýna ister Kuzey Irakta bir Kürt Devleti kurma giriþimi densin, ister Iraký dilimleme giriþimi densin, ne denirse densin, þu var ki esas olarak, Kuzey Irakýn bir defa, enerji kaynaklarý itibariyle, ileriye (bugünlere) dönük olarak, zapt-u rapt altýna alýnmasýdýr. vi) ABDnin, yahut herhangi bir güç odaðýnýn, stratejisini uygularken, ana fikri gizlemek üzere (ikircikli olduðu için, bir büyük devlete yakýþýyor olmamakla birlikte, ancak) askeri strateji ýþýðýnda, elbette anlaþýlýr bir çizgide olarak, kukla, ne ki ikna edici olabilecek bir takým maksatlarý ileriye sürdüðü, hatýrlansa, çok yeridir. vii) Bu açýdan örneðin Karanlýklar Prensi adýyla maruf, ABD Savunma Eski Bakaný Yardýmcýsýnýn, Türkiyeyi Iraka, oraya demokrasi ve özgürlük götürmek üzere, müdahaleye azmettirmeye çalýþýrken, ana haber bültenlerimize kadar uzanýp, müdahaleye dönük direncimizi kýrmak üzere ve gayet sakin, ayný zamanda ürperti salýp zihinlerimize kývrým kývrým girmeyi amaçlayan, hiç kuþku yok, fevkalâde usta, ama konuyu bir parça bilen açýsýndan, buram buram kandýrmaca kokan bir üslupla, Ýyi ama, ya Iraktaki, en baþta da ülkenizi tehdit eden kitle imha silâhlarý, onlarý yok etmek üzere, bizimle beraber olmanýz gerekmez mi?, türünden tafralarla, sözüm ona dost ve hamiyet yüklü söylevler vererek, bizi çoktan kurulmuþ olacak tezgâha getirmek için, dil üstüne dil döktüðü, hatýrlardan uzak tutulmamalýdýr. Ayný üsluba, üç yýl kadar önce burada, (J. Kangal (Pentagon, ABD), Kamuoyuna Açýk Konuþma, Yeni Güvenlik Anlayýþý Çerçevesinde Türkiyenin Güvenlik Ýhtiyaçlarý Ne Þekilde Karþýlanabilir?, Sempozyum, Harp Akademileri Komutanlýðý, 13 - 14 Mart 2003. *Tolga Yarmannýn Harp Akademileri Komutanlýpýnda düzenlenen bize alenî olarak taþeronluk görevi biçen ve öneren, Pentagon Temsilcisi, Danýþman Profesörün aðzýndan tanýk olduðumuz, hususu da hatýrlardan uzak tutulmamalýdýr. Sempozyum da yaptýðý konuþma metninden düzenlenmiþtir.) viii) Ýngiltere ise, bu harekâtta, ABDnin yanýndaki, tek Avrupa ülkesidir. ix) Þu geliþme dahi, ABD ile ABnin, esas itibariyle Kýta Avrupasýnýn, kendi aralarýnda sürdürdükleri çatýþmanýn, hangi boyuta vardýðýný göstermeye, yetmektedir. x) Söz konusu stratejinin bir bacaðý Çekiç Güç marifetiyle, Kuzey Irakýn kontrol edilip, iyice vaziyet altýna alýnmasý ise, öteki bir bacaðý neticede, Irakýn öyle ya da böyle bölünmesi ve iþgal edilmesidir ki, maksat, bugünki aþamada, önemli bir ölçüde hasýl olmuþtur. xi) Stratejinin Öteki Bacaklarý elbette, yürürlükte olmalýdýr. xii) Bunlarýn baþýnda Suriyeye ve Ýrana vaziyet edilmesine iliþkin eylem planlarý gelmelidir. xiii) Türkiyenin kontrol altýnda tutulmasý ise, stratejinin kaçýnýlmaz bir parçasý olmalýdýr. xiv) ABD, bölge petrolleri üzerinde kuracaðý kontrolü devam ettirebilmek üzere, burada, ister istemez önlemler geliþirtirmek zorundadýr. xv) ABDnin, bölgede yaptýðýný yapabilmedeki en önemli etken, þüphe yok ki, Rusya Federasyonunun güçsüz düþmesi, olmalýdýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA xvi) Nedir ki, ayný baðlamda, Rusya Federasyonu, ABDyi, Orta Doðuda bataklýða çekmek, en hafifinden, onu burada tartmak istemiþ olmalýdýr. xvii) Ýranýn nükleer giriþimleri çerçevesinde, Rusya Federasyonunun, hafiften olsun diþlerini göstermesi, hem meydanýn boþ olmadýðýný, hem de ABDnin çok ileriye gittiðini ifade ediyor olmaklýðý itibariyle, çarpýcý sayýlacaktýr. xviii) Olaya dönük, Çin Halk Cumhutiyetinin duruþu, daha uzaktan olmakla beraber, dikkat çekici, ayný bir tavýrlý çizgide seyretmektedir. xix) ABD bölgede, ufaktan Rusya Federasyonunun ve Çin Halk Cumhutiyetinin kaþlarýnýn çatýldýðýný görmüþ olmaktadýr; buna baðlý olarak, zaten stratejik hedef planlamasýnda mevcut olacak bir çerçevede, iki stratejik açýlým gerçekleþtirecektir. xx) Birincisi, Iraktaki hükümranlýk alanýný, Kuzeye, Rusyaya doðru geniþletecektir ki, ABD bunun gereðini zaten, öteden beri ince ince yapmaktadýr. Þimdilerde, Kafkaslar da, bilhassa da Azerbeycanda, Çeçenistanda, Ermenistanda, örtülü ya da örtüsüz, her hal-u kârda belirgin ölçüde dahli ya da varlýðý vardýr. Yetmez; Ýraný kuþatmasý gerekir. Bu çerçevede Ýsrail, Kuzey Irak, giderek (adý konsun, ya da konmasýn, ne fark eder), burada yer alacak Kürt Devleti ve Kafkasya taþlarý saðlamlaþtýrýlarak, o arada belki yeni çekiç güçlerin tesisi suretiyle, bunlarýn arasýnda, gerekli köprünün tesis edilmesi, gündeme getirilecek olmalýdýr. Türkiye bu alanda ne yazýk ki, çok yönlü, çok baský altýnda kalacaktýr. xxi) ABDnin Bölgemizdeki þehvetini tatmin etmede, gündemindeki ikinci stratejik açýlým, Çin Halk Cumhuriyetinin muhalefetini ve tepkisini (bu ülkedeki menfaatlerine olabildiðice halel getirmeden), etkisiz kýlmak üzere gerçekleþtireceði harekâtý içermektedir ki, bunun da gereðini Afganistaný iþgalinden bu yana yapagelmektedir. Ana fikir, Çin Halk Cumhuriyetinin Batýsýna bir duvar çekmek olmalýdýr. Böylelikle hem bu ülkenin, Orta Doðudaki etkisi azaltýlýp iyice kontrol altýna alýnmýþ olunabilecek, hem de Ýran Doðudan da kuþatýlmýþ olabilecektir. xxii) Ýranýn nükleer faaliyet surdurduðü, teknik olarak kesine yakýndýr. Ancak, ABDnin Ýrana müdahale etmek istemedeki temel sebebi bu deðildir; nükleer faaliyet, bahanedir. Çünkü, ne olmuþ, yani, evvelce Ýsraile Batýlý eller tarafýndan, plütonyum nasýl verildiyse, Ýrana da, Rusya Federasyonu yahut da Çin Halk Cumhuriyeti tarafýndan hepsi hepsi birkaç on kilo plütonyum, pekâlâ verilebilir. Ýsrailin; inþa halindeyken üstüne bomba yaðdýrdýðý küçük nükleer reaktör, Ýraka, Fransa tarafýndan verilmiþtir. Ayrýca Irak nükleer bombaya sahip olmaya, o evrede hiç yakýn deðildir. Ancak, söz konusu geliþme, Iraký bombalayýp tedip etmek ve güçsüzleþtirmek için, harika bir bahanedir ve Irak, bombalanmýþtýr. Gak demiþtir bombalanmýþtýr, guk demiþtir bombalanmýþtýr. Þimdi Ýran bu durumdadýr. Buraya, havadan, her fýrsatta döþeme yapýlmak üzere, çok muhtemelen fýrsatlar kollanmaktadýr. Ýran cebren ne ne kadar hýrpalansa, rejim o kadar sarsýlacaktýr; Ýran daha rahat kontrol altýna alýnabilecektir; hatta belki Þahlý günler geri gelebilecektir. xxiii) Bütün bunlar, böyledir de, ABD açýsýndan muhakkak baþarýlý olacak mýdýr? Tabii bilinmez; ayrýca sonunda akamet kesin olsa gerektir. Ancak o zamana kadar, yakýn geçmiþteki örneklerin iþaret ettiði gibi, alýnmak istenenler, bilhassa (demin açýkladýðýmýz þekliyle), ABDdeki büyük servete sahip küçük kitle tarafýndan, fazlasýyla, alýnmýþ olabilecektir. Meselenin özü de budur zaten. Bu aþamada Türkiyemize de, benzer þablonlarla bakmak yerinde olacaktýr. HANGÝ TÜRKÝYE? KÝMÝN TÜRKÝYESÝ? Baþlýk, elbette itici. Bu satýrlarýn yazarýnýn düþünce yapýsý, nedir ki okurun, malûmudur. Yazar için, millilik, açýk bir deyiþle, ulusal dayanýþma, tarihimizin bir gereðidir. Soyut deðildir; bu topraklarda oturmamýzýn baþ bir sosyal ve siyasî aparatýdýr. Yazarýn, diðer bir yandan, hiç bir biçimde feda edemeyeceði, akademik namustur; o nedenle Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA gerçekleri ele almaktan kaçamayýz. Geliþmeler, gitgide millilik vasfýmýza, zarar verici niteliktedir. Birincisi, ulusal dayanýþma, ulus bünyesinde eðer soyal adalet kurumsallaþabilmiþse, vardýr; yoksa, lâfta vardýr. Ýkinci olarak þu husus hatýrlansa çok yeridir. Son seçimlerde, hiç hesapta olmayan, yeni bir parti, genç bir holding patronu tarafýndan kurulmuþ, bu parti kýsa sürede, seçime girmiþ ve yüzde yedi kadar bir oy alabilmeyi baþarmýþtýr. Partinin genç genel baþkanýna, bir televizyon söyleþisinde, seçimde kaç para bozduðu sorulduðunda, sükûnetle ve bir anlamda, zikre deðmez bir meblaðdan söz edercesine (2002 itibariyle), otuz trilyon (yani otuz bin milyar TL), demiþtir. Beyana dönük vazedilebilecek güvenlik payýyla, yuvarlak otuz milyon dolar, deyiverelim. eylemek suretiyle, iktidarýn, ayrýca kim isterse (talipliler çok olunca yalnýz, bunlarýn kendi aralarýnda para yarýþtýracaklarý hususu akýlda tutulacak olarak), kaça satýn alýnabileceði, ortadadýr. Kim oturmuþ da siyaset borsalarýný incelemiþtir? Tüm dürüst gayretler ve yöneliþleri tenzih etsek de, genelde acaba, kaça milletvekili olunuyor, delegeler kaça memnun edilebiliyor, hemen her kesimde, ilçe kongreleri, il kongreleri, büyük kongreler kaça alýnýyor, kaça genel baþkan olunuyor, þöyle akademik olarak bir incelense, çok büyüleyici laboratuvar manazaralarýyla karþý karþýya gelinmesi, inanýn, çok olasýdýr Bu durumda, ne yazýk ki, Hangi Türkiye?, Kimin Türkiyesi?, sorularý, ciddi ölçüde, anlam kazanmaktadýr. Bunun beþ katý, yüz elli milyon dolar eder; yüzde yedinin beþ katý ise, yüzde otuz beþ eder ki Ülkemizde o halde (yüzde otuz beþ oyla, hatta anayasayý deðiþtirecek çoðunluðu dahi, elde etmek mümkün olduðuna göre), yüz elli milyon dolara, olmadý iki yüz, yahut iki yüz elli milyon dolara, olsun olsun üç yüz milyon dolara (bu doðrultuda oy veren yurttaþlarýmýzýn davranýþlarýna saygýda kusura düþmememiz gereðinin bilincinde olduðumuz, bu arada söz konusu resmi meydana getiren sosyopolitik özelliklerin incelenmesi hususlarý tabii, saklý olarak, ama iþte son toplamda, yine de), iktidar satýn alýnabilmektedir. Pek çok alanda olduðu gibi, enerjide de millilik deðil, milli strateji deðil, esas itibariyle, bunlarla çatýþma halinde olan dar çýkar gruplarýnýn çýkarlarýnýn ön planda olduðu, artýk iyice bir görülse, çok yeridir. Þimdi bunun neresi, ya da ne kadarý millidir? ilgili olarak günün enerji bakaný, bu satýrlarýn yazarý, keza anýlan gazete hakkýnda, kiþilik haklarýna saldýrýda bulunulduðu, bu çerçevede toplum önünde küçük düþürüldüðü iddiasý ile, tazminat davasý açmýþ, ancak daha bakanlýk görevi devam etmekteyken, davayý kaybetmiþtir. Baþka bir deyiþle mahkeme, bu satýrlar yazarýnýn demecinin teknik bir tesbitten ibaret olduðunu hükme, baðlamýþtýr (Ankara 2. Asliye Hukuk, Esas 2000/762, Karar 2001/244). O ara enerjide yolsuzluklara dönük olarak, Cumhuriyet Tarihimizde, benzeri olmayan bir çizgide, çok sayýda kovuþturma ve tutuklamayla birlikte, Jandarma Fezlekesinin gündeme Bu satýrlarýn yazarýnýn demokrasiye baðlýlýðý okurun bilgisinde olacaktýr. Nedir ki, iþte, biraz para, biraz medya gücü sayesinde, seçim mitinglerinde birbirinden pahalý konserler düzenleyip, etli pilav ve tulumba tatlýsý daðýtarak, karný doyurulmuþ garibana, kürsüden, çift taraflý prompter (elektronik ekran) sayesinde, kalabalýða farkettirmeden okunabilen söylev metnini, samimi ya da gayrý samimi, fark etmez, hafiften tiyatro ile, hepsi hepsi on, on beþ dakikada, göz ucuyla kýraat O bakýmdan, Türkiyenin enerji stratejisi ne olmalýdýr? sorusu, ne denli içtenlikle sorulmuþ olursa olsun, günümüzde, artýk ister istemez, Hangi Türkiyenin?, Kimin Türkiyesinin?, yani Bu ülkede yaþayan, tam olarak hangi çýkar gruplarýnýn? sorularýný, beraberinde mecburen getirmektedir. Bu olgu o kadar böyledir ki, bu satýrlarýn yazarý, bir demecinde, (26 Haziran 2000, Milliyet. Söz konusu beyanatla oturduðu, hatýrlanabilecektir.) günün enerji bakaný için (akademik ölçütlere fevkalâde duyarlý bir çizgide, kýlý kýrk yararak, böyle olduðu ise, iþte dip notta belirtildiði þekliyle mahkeme kararý ile sübut bulmuþ olarak), þöyle demiþtir: Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA - Çoðunklukla ne yaptýðýný bilmiyor. Muhakkak birilerinin çýkarlarý doðrultusunda davranýyor. Bu ayýp deðildir. Demokrasilerde çýkarlar örgütlenir. Ama bu olgunun saklanmasý, yahut, sözde paravan milli s ö y l e m l e r i n a r k a s ý n a g i z l e n m e s i a y ý p t ý r. Kimse, kendi çýkarýný, milli menfaatimizmiþ gibi gösterme hakkýna sahip deðildir. Kiþisel çýkarlar, milli menfaatlemizle, bunlarýn iyice tanýmlanmasý gereði saklý olarak, örtüþebilir, örtüþmeye de bilir. Enerji dünyasýnda ise, iþte doðal gaz baðlantýlarýndan otoprodüktörlere, yüzer gezer santrallerden nükleer ihalelerine, yatýrým önceliklerinin eþe dosta göre belirlenmesinden gayrý samimi ya da vukuf özürlü bir üslupla sahnelenen Elektrik kesintileri kapýmýzda türü çýðýrtkanlýklara varýncaya kadar, yaþanan olaylar sergilemektedir ki, çoðu kez hiç örtüþmemektedir. Bu satýrlar yazarýnýn o günlerde sýkça ifade ettiði gibi, bir defa: - Ülkemizde, bilhassa söz konusu evrede, sýk sýk gündeme gelen elektrik kesintilerine karþýn, enerjimiz yeterdir, enerji sorunu yoktur, enerji yönetim sorunu, vardýr. Bugün de böyledir; oysa bu hususu, daha o zaman Dünya Bankasý, Enerji Bakanlýðýna yolladýðý mektupta, üstelik bizim açýmýzdan çok incitici sayýlacak bir üslupla, ifade etmektedir; 9 Kasým 1999 tarihli, bu mektubun ayrýntýsý, EK Adadýr. SONUÇ : Ülkemiz enerji açýsýndan çok yönlü yeni bir ipek yolu özelliklerini, gitgide daha belirgin olarak kesbetmektedir. Bu geliþme hem iyidir, hem kötüdür. Ýyidir, çünkü, karadan, denizden, ya da havadan, öyle ya da böyle ülkemizden geçecek, boy boy, enva-i cins enerji kervanlarý, geçmiþteki ipek yolu kervanlarýndan pek farklý olmayacak biçimde, topraklarýmýza zenginlikler getirmek durumundadýrlar Kötüdür, çünkü, ülkemiz üzerinde bugüne kadar oynanan oyunlar bu kez, enerji zemininde olarak, bunaltýcý derecede pekiþebilecektir. Türkiye; böyle bir geliþme sürecinde en önce topraklarýnda sosyal adaletle toplumsal barýþý; zedelenemeyecek biçimde, tesis edebilmelidir. Sosyal adalet ve toplumsal barýþ, asla vazgeçemeyeceðimiz, en temel hedeflerimiz olmalýdýr. Globalleþme, bir boyutu itibariyle, ne yazýk ki, devletler boyunda, hatta uluslararasý, örgütlü bir haydutluk olarak karþýmýza gelebilmektedir. Lamý cimi yok, bu savý ne yazýk ki destekleyen geliþmeler ortada, hatta yanýbaþýmýzdadýr. Türkiye, en çok kendi içindeki huzurdan, bu çerçevede kökleþecek ulusal dayanýþmasýndan, destek alarak, Bölgemize, keza Dünyaya, gerçekçi ve kiþilikli bakabilmeli, ona göre davranabilmelidir. Bizim, bizden baþka dostumuz yoktur. Bu çerçevede millilik vasfýmýzý, dünya ne kadar globalleþirse globalleþsin, güçlendirmemiz gereði, öne çýkmaktadýr. Türkiyenin, ABD ya da AB, ya da baþkaca global bir güç odaðýndan birini, bir diðerine yeðlemek için bir sebebi yoktur. Hepsine eþit mesafede durmamýz, özellikle Cumhuriyet Tarihimizin pýrýltýlý sayfalarýnýn bize öðrettiði bir düsturdur. Baþka bir deyiþle, Türkiye bugüne kadar, kendisine, sadece bir ileri karakol, bir gözetleme ve dinleme mevkii, bir üs, bir zýplama platformu, olarak bakmýþ bir ABD ile, kendisine hep ikircikli yaklaþmýþ bir ABye, keza, Soðuk Savaþ yýllarýnda, ne yaþanmýþ olursa olsun, bugünkü Rusya Federasyonuna, o arada, irili ufaklý öteki odaklara, belli bir akýlcýlýk, kararlýlýk ve ahenk içinde, eþit uzaklýkta durmayý, o arada Bölgede ve Dünyada mazlumlarla dayanýþma açýlýmlarý geliþtirmeyi, baþarabilmelidir. Çünkü, baðýmsýzlýk karakterimizdir. bizim Baþka türlü davranmak bize hiç yakýþmýyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Þu saydýklarýmýz, atla deve deðildir; ne ki, eðer sýralayageldiðimiz hedeflere ulaþabilirsek, iþte esas o zaman jeostratejimizin doðasýndaki kilit özelliklerin keyfini, öteki türlü olacaðýna oranla, daha çok çýkartabiliriz; bu bölgede yerinden hiç bir biçimde kýmýldatýlamayacak, güçlü bir ülke oluruz. Pekiyi, þu özlemleri, hangi Türkiye için yükseltmiþ oluyoruz?.. Ona da siz cevap verin artýk!.. Unutmayýn yalnýz, vereceðiniz cevap, karakterinizin yansýmasý olacaktýr. EK A (Yazarýn, Nükleer Tezgâhýn Perde Arkasý baþlýklý , 13 Enerji Bakanlýðý, halka, sözde ucuz enerji veriyor. Ama sonra gidip bunu, hazineye, yani son toplamda yine halka ödetiyor. Enerji Bakanlýðý bu arada, halkýn cebinden, yüksek fiyatla elektrik satýn aldýðý üreticileri, abad ediyor. Ve bunu, verdiði krediyi doðru düzgün geri alamayacaðýndan tedirgin olduðu için, Dünya Bankasý eleþtiriyor. Dünya Bankasý, bize bu çerçevede, Türkiye açýsýndan gerçekte çok incitici bir üslupla, bir dizi, önlemler reçetesi öneriyor. Yedek Enerji Fazlanýz var! Anlaþmasý Ýmzalanmamýþ Projelerden Vazgeçin! Þubat 2000de, Cumhuriyette yayýnlanan yazýsýndan, alýntý) Önlemlerin baþýnda þu geliyor: DÜNYA BANKASININ ENERJI BAKANLIÐINA YAZDIÐI UYARI YAZISI Söylediklerimizi .. Dünya Bankasýnýn, 9 Kasým 1999da, Enerji Bakanlýðýnýn en üst kademesine, hem de gayet rencide edici bir dille yazmasý; traji komik olmak bir yana, burada ortaya koymak istediðimiz savýn, .. bir kanýtýný oluþturmaktadýr. Dünya Bankasýnýn, Enerji Bakanlýðýnýn en üst kademesine yolladýðý yazý; Dünya Bankasýnýn Türkiyeye, daha doðrusu Enerji Bakanlýðýmýza, elektrik þebekemizin iyileþtirilmesi için verdiði kredinin geri ödenmesine iliþkin yaptýrýmlarýn gereðini, yerine getiremeyeceðimizden duyduðu, endiþe çerçevesinde, kaleme alýnmýþtýr. Bu yazý, söz konusu çerçevede, Enerji Bakanlýðýmýzýn müsvedde vari politikalarýný, hemen neredeyse baþtan sona, eleþtiri yaðmuruna tutmaktadýr. Buradaki, bizce en çarpýcý nokta; Enerji Bakanlýðýnýn, kimi özel elektrik üreticilerimizden, yüksek fiyatla aldýðý elektriði, TEDAÞa, yani elektrik resmi daðýtým kuruluþumuza, ucuza vermesinin, aradaki farkýn ise hazineden, yani halkýn cebinden kapatýlmasýnýn, sorgulama konusu, yapýlmasýdýr. .. Türkiyenin hal-i hazýrda, kurulu elektrik kapasitesinde hayli bir yedek fazlasý olduðundan, anlaþmasý imzalanmamýþ ilave projelerden sarf-ý nazar edilmesi Gerçekten de, bugün kurulu kapasitemiz 26 bin megawatt, yani yuvarlak 26 Keban Barajý kadar. Biz bunun en çok, o da yýlda ancak bir yarým saat kadar, 18ini kullanýyoruz. Dünya Bankasý, bizim, dilimizde tüy bitercesine söylediðimizi söylüyor. Senin yedek fazlan var, bugün için ilave yatýrýmlara ihtiyacýn yok, bu aþamada yeni yatýrýmlardan kaçýn! diyor. Enerji tüketimimiz dünya ortalamasýnýn altýndaymýþ, yoksa, karanlýkta kalýnýrmýþ, nükleer zorunluymuþ... Demek ki, bunlar doðru deðil! ..... Ne pekiyi bunlar? .. Örtülü bir siyasetin sahnelemesinde baþvurulan motifler. Dünya Bankasý daha da ileriye giderek, bizi uyarýyor: Böyle gidersen benden sana kredi yok!, diyor. Buna karþý bizim geliþtirdiðimiz siyasi manevra ise, .. oyun içinde oyun içeriyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Enerji Bakanýlýðýný bugün deruhte eden siyasi anlayýþ, hangisi? Özellerden yüksek fiyatla elektrik alma yani, onlarý gözetme anlayýþý; yani, .. bu güçlü özellerin siyaseti. .. Açýk demokrasilerde; özgür giriþim, yarýþmacý ekonomi, ihale, piyasa oylamasý, dolayýsýyla, böylesi bir oylamanýn baþarý ölçüsü demek olan, kazanç; gayet muteber kavramlar ve kurumlardýr. Bunlara dönük bir diyeceðimiz yok. .. Nedir ki demokrasilerde, olmazsa olmaz, bir kural daha var: hangisini derseniz deyin, açýklýk, saydamlýk, þeffaflýk. Kapalýlýk, gayrý samimiyet, riya, hile, aldatmaca... Bunlar halka, baþta da seçmene dönük saygýsýzlýk, hatta istismar unsurlarýdýrlar ki; demokrasileri; tekellerin, giderekse onlarýn güdümünde oluþacak faþizm eðilimlerinin, yol açacaðý, dejenerasyon girdaplarýnda, öðütür; ya da ayný ölçüde nahoþ olarak, toplumsal patlamalar noktasýna sýkýþtýrýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ B. Birol ÖZDEMÝR TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Üyesi YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI* GÝRÝÞ: Enerjiyi kýsaca bir cismin veya bir sistemin iþ yapabilme yeteneði olarak tanýmlayabiliriz. Baþlýca enerji çeþitleri kimyasal enerji, ýsý enerjisi, elektrik enerjisi ve mekanik enerji olarak sýralanmaktadýr. Bu enerjiler enerji dönüþüm sistemleriyle birbirlerine dönüþebilmektedirler. Geleneksel olarak enerji kaynaklarýný ikiye ayýrabiliriz. Bunlardan ilki kaynaðýndan çýktýðý gibi tüketilen kömür, doðal gaz ve petrol gibi kaynaklar olup birincil (primer) enerji kaynaðý olarak tanýmlanmaktadýr. Birincil enerji kaynaðýnýn dönüþümünden elde edilen elektrik, kok, havagazý vb. enerji kaynaklarý ise ikincil (sekonder) enerji kaynaðý olarak adlandýrýlmaktadýr. Dünyadaki enerji türlerinin kökeni olarak güneþ enerjisi gösterilmekte, diðer enerjiler ise güneþ enerjisi kökenli, dönüþüm enerjileri olarak tanýmlanmaktadýr. Tüm yenilenebilir enerjiler ve hatta fosil yakýtlar enerjilerini güneþten almaktadýr. Enerji kaynaklarýný üç ana baþlýkta toplamak mümkündür. Birincisi yerin altýnda kalan bitkilerin ve canlýlarýn bataklýk alanlarda YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI DOSYA birikmesi sonucu oluþan tabakalarýn deðiþime uðramasýyla meydana gelen Fosil Yakýtlardýr. Ýkincisi potansiyeli mevcut olan ve teknolojik geliþmelere baðlý olarak kullanýmý artan Yeni enerji kaynaklarýdýr. Üçüncüsü ise tükenmeyen, eksilmeyen Yenilenebilir enerji kaynaklarýdýr. Bilinen enerji kaynaklarýna alternatif yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarý olarak, - Hidroelektrik Enerji, Güneþ Enerjisi, Rüzgar Enerjisi, Jeotermal Enerji, Dalga Enerjisi, Gel-Git Enerjisi, Okyanus Isýsý Enerjisi, Hidrojen Enerjisi, Biyokütle ve Biyogaz Enerjisi bulunmaktadýr. Dünya enerji kaynaklarý içerisindeki en büyük pay fosil yakýtlara (kömür, petrol, doðal gaz) aittir. Alternatif enerji kaynaklarý konusunda yapýlan çok ciddi çalýþma ve araþtýrmalara raðmen fosil yakýtlarýn toplam dünya * TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Enerji Politikalarý, Yerli, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý Raporu Nisan 2006dan kýsaltýlarak alýnmýþtýr. Raporun tümüne www.mmo.org.tr adresinden ulaþabilirsiniz. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA enerji tüketimi içerisindeki payý % 85-90 oranýnda yer almaktadýr. Günümüzde kullandýðýmýz ikincil enerjinin büyük bir kýsmý da petrol, kömür ve doðal gaz gibi fosil yakýtlardan elde edilmektedir. Ancak bu yakýtlarýn rezervlerinin sýnýrlý ve tükenmek üzere olduðu artýk bilimsel çalýþmalarla da ýspatlanmýþ olup, yeni enerji kaynaklarýna yönelimler artmaktadýr. KÜRESELLEÞME SÜRECÝ ve ENERJÝ POLÝTÝKALARI 21. yüzyýla kapitalist sistemin iþleyiþini belirleyen sömürü iliþkisinin küreselleþme adý altýnda yeniden tanýmlandýðý bir süreç olarak girildi. Kapitalist küreselleþme süreci ticari, mali ve sanayi sermayenin faaliyet alanlarýnýn önceki çerçevelerini ve ulusal sýnýrlarý aþarak çok uluslu þirketlerin egemenliðinde dünya çapýnda yeni düzenlemelerin yapýlmasýyla karakterize olmaktadýr. Bu dönemi, uluslararasý sermayenin teknoloji ve enerji alanýnda bir egemenlik mücadelesi veya uluslararasý rekabet ve hegemonya mücadelesinin bir parçasý olarak da tanýmlamak mümkündür. Bugün dünya ölçeðinde küreselleþme sürecinin temel aktörleri olan emperyalist ülkelerin uluslararasý sermayeye yeni sömürü alanlarý açmak üzere, geliþmekte olan ülkelere kendi programlarýný dayattýklarý bir dönem yaþanmaktadýr. Bu programlar ile az geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde ulusdevlet yapýlanmasý geriletilmekte, kamusal varlýklar özelleþtirme, küçültme, kapatma yoluyla iþlevsizleþtirilmektedir. Borç yükü altýndaki geliþmekte olan ülkelere, Dünya Bankasý (DB), Uluslararasý Para Fonu (IMF), AB, OECD vb. tarafýndan dayatýlan politikalarla, ulusal düzenlemeler küresel piyasa kurallarýna baðýmlý kýlýnmaktadýr. Egemen güçler, uluslararasý sermayenin önündeki engelleri kaldýrmak amacýyla neo liberal politikalar doðrultusunda devleti yeniden yapýlandýrmakta ve özelleþtirme politikalarýyla süreç yeniden biçimlendirilmektedir. Uluslararasý sermayenin bir aracý olan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)'nün bünyesinde gerçekleþtirilmekte olan ve ülkemizin de imzaladýðý Hizmet Ticareti Genel Anlaþmasý (GATS), enerji de dahil olmak üzere birçok kamusal alanýn ticarileþtirilmesi ve piyasa iliþkilerine açýlmasýný öngörmektedir. Kapitalizmin derin ekonomik krizi sonucu, ürün fazlasý oluþumu ve kâr getiren alanlarýn küçülmesi, sermayeyi insanlarýn en çok gereksinim duyduklarý enerji (su, petrol, doðal gaz vb.), eðitim ve saðlýk gibi kamusal hizmetleri yeni yatýrým alanlarý olarak ticarileþtirmeye yöneltmektedir. Uluslararasý Tahkim, Çok Taraflý Yatýrým Garantisi Ajansý (MÝGA) ve Çok Taraflý Yatýrým Anlaþmasý (MAI) yoluyla emperyalist ülkelere çeþitli ayrýcalýklarýn saðlanmasý ile diðer birçok alan gibi enerji alaný da uluslararasý sermayenin denetimine açýlarak piyasa gerekleri doðrultusunda þekillendirilmeye çalýþýlmaktadýr. Günümüzde emperyalist güçler arasý iliþkide, enerji ve enerji kaynaklarýnýn en önde gelen etkenlerden biri olduðu açýktýr. Önümüzdeki 20-30 yýl içinde uluslararasý iliþkilerde, Amerika Birleþik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliði (AB),Japonya, Rusya, Çin ve Hindistan dýþ politikalarýnda öncelikler listesi içinde enerji jeopolitiðinin aðýrlýðýnýn giderek artacaðý görülmektedir. DÜNYADA ENERJÝNÝN GENEL DURUMU Dünya ölçeðinde kullanmakta olduðumuz enerjinin çoðu petrol, kömür ve doðal gaz gibi fosil yakýtlardan elde edilmekte olup bu kaynaklarýn rezervlerinin de sýnýrlý olduðu yapýlan araþtýrmalarla belirlenmiþtir. Dünyamýzdaki petrol rezervlerinin 40-45 yýl, doðal gaz rezervlerinin Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 60-67 yýl ve kömür rezervlerinin 240-250 yýl sonra tükeneceði bilim insanlarý tarafýndan ifade edilmektedir. Yeni aramalarla bulunan ve bugüne deðin ekonomik olmadýðý gerekçesiyle deðerlendirilmeyen sahalarýn kullanýma açýlmasý vb. geliþmeler de olsa; mevcut rezervlerin sonuna doðru yaklaþýlmaktadýr. Ayrýca fosil yakýtlarýn sera gazý olarak bilinen CO2 gazýný yaydýðý için küresel iklim deðiþikliklerine neden olduðu da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle fosil yakýtlardan üretilen enerjinin gerçek maliyetini bulmak için uzun dönemde meydana gelebilecek çevre etkisi ve insan saðlýðý üzerine olan etkilerini de göz önüne almak gerekmektedir. Günümüzde birincil enerji üretiminin çok büyük bir oraný fosil yakýtlarla karþýlanmaktadýr. 2004 yýlýnda dünya birincil enerji üretiminde fosil kaynaklarýn payýnýn % 87, yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn (yenilenebilir + hidrolik + diðer) payýnýn % 6 ve nükleer enerji payýnýn %7 olduðunu görmekteyiz. (Grafik 1) ýsýtýlmaktadýr. - Biyodizel ve etanol üretiminin toplamý ise 33,3 milyar litre/yýl olarak gerçekleþmektedir. (Tablo 1) Dünya fosil enerji kaynaklarýnýn belirli sürelerde Grafik 1: 2004 Yýlý Dünya Birincil Enerji Üretimi ve Fosil Yakýtlarýn Kalan Ömürleri (Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri 2004ten Yararlanýlarak Hazýrlanmýþtýr. www.iea.org) Dünya birincil enerji tüketimini incelediðimizde de fosil yakýtlarýn oranýnýn % 80lerde olduðunu görmekteyiz. Bu orana biyokütle enerjisini de katýnca yeni ve yenilenebilir enerjinin payýnýn çok düþük olduðu baþka bir gerçeklik olarak karþýmýza çýkmaktadýr. tükenecek olmasý ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn enerji ihtiyaçlarýný karþýlayacak düzeyde olmamasýndan 2005 yýlý yenilenebilir enerji kaynaklarýndan enerji üretim kapasitesi; - Elektrik santrallerinde 880 GW - Isýtma amaçlý 325 GWthdýr. Bunlarýn yanýnda, - Güneþ ve Jeotermal Tablo 1: 2005 Yýlý Ýtibariyle Dünya Yenilenebilir Enerji Üretim Kapasitesi (Renewable kaynaklardan 42 milyon ev Energy World, Vol.8. Num. 6, Nov.- Dec. 2005) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kaynaklý olarak yukarýda ifade edildiði gibi emperyalist güçlerin belirli bölgelerde yer alan fosil yakýtlarýn kontrol altýnda tutulabilmesi için gizli-açýk savaþlarla iþgaller gerçekleþtirdiði bilinmektedir. Fosil yakýtlarýn çevre ve insan saðlýðý açýsýndan yarattýðý olumsuzluklar her geçen gün artmaktadýr. Fosil yakýtlar yakýldýðýnda sera gazýnýn açýða çýkmasýna neden olmaktadýr. Sera gazlarýnýn en belirleyici olaný ise karbondioksit (CO2) ve metan gazýdýr. Bunlarýn yanýnda kükürt, partikül madde, azotoksit (NO), kurum ve kül gibi atýklarýn da çevreyi aþýrý derecede kirlettiði bilinmektedir. Bu gerçekten hareketle insanoðlunun geleceði açýsýndan yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn bulunmasý ve sürekliliðinin saðlanmasý ihtiyaç olmaktan çýkarak yaþamsal bir zorunluluk halini almaktadýr. Uluslararasý Enerji Ajansý verilerine göre 2004 yýlý dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaþýk olarak %64,5i fosil yakýtlar (% 38,7 kömür, % 18,3 doðal gaz, % 7,5 petrol), % 7si nükleer enerji, % 15,5i hidrolik enerji ve % 13ü diðer yenilenebilir enerji k a y n a k l a r ý n d a n gerçekleþmektedir. Ýçinde bulunduðumuz yüzyýlýn özellikle ilk yarýsýnda elektrik enerjisi üretiminde fosil yakýtlarýn baskýnlýðýný korumasý beklenmektedir. Beklenen en önemli deðiþiklik, doðal gazýn fosil yakýt tüketimi içindeki payýnýn artmasýdýr. (Grafik 2) Dünyada bir çok ülke, fosil enerji kaynaklarýna artan baðýmlýlýðý azaltmak ve sera gazlarýnýn etkisi ile oluþan iklim deðiþikliðini yavaþlatmak amacýyla, yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn geliþtirilmesine önem vermektedirler. Örneðin Avrupa Birliði, Kyoto Protokolü baðlamýnda; 2008-2012 döneminde seragazý emisyonlarýnýn 1990 yýlý seviyesine göre % 8 (336 milyon ton CO2 eþdeðer) (www.eurelectric.org Web Sitesinde Energy wisdom Programme (EWP) Global Report) azaltýlmasý konusunda baðlayýcý bir yükümlülüðe girmiþtir. Bu nedenle AB, 2010 yýlýnda brüt genel enerji tüketiminin %12sinin yenilenebilir kaynaklardan karþýlanmasý konusunda çalýþmalar yapmaktadýr. (http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/country_pr ofiles/2004_0547_sec_country_profiles_en..pdf) Avrupada bu hedefe ulaþmak üzere yenilenebilir kaynaklarýn elektrik enerjisi brüt talebi içindeki payýnýn 2010 yýlýnda %22ye çýkarýlmasý öngörülmektedir. TÜRKÝYEDE ENERJÝNÝN GENEL DURUMU Ülkemizde uzun yýllardýr uluslararasý sermaye kuruluþlarý olan DB, DTÖ, Ekonomik Ýþbirliði ve Kalkýnma Teþkilatý (OECD), Avrupa Birliði (AB) ve IMF gibi kuruluþlarýn istekleri doðrultusunda izlenen politikalar uygulanmaktadýr. Özellikle 1980li yýllarda serbest piyasa ekonomisine geçiþle birlikte uygulanan ekonomik ve siyasal politikalar sonucunda ortaya Grafik 2: 2004 yýlý Dünya Elektrik Enerjisi Üretiminde Kullanýlan Yakýtlarýn Daðýlýmý Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri 2004ten Yararlanýlarak Hazýrlanmýþtýr. - www.iea.org Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA çýkan durum, diðer geliþmekte olan ülkelerde olduðu gibi daha fazla iþsizlik, yoksulluk ve açlýkla birlikte artan dýþa baðýmlýlýk olmuþtur. Bu politikalar sonucunda ulusal ve kamusal bir enerji politikasý uygulanamamakta, doðal kaynaklarýmýz etkin, verimli ve yeterli bir þekilde kullanýlamamakta ve enerji sektöründe özelleþtirme, ticarileþtirme, serbestleþtirme uygulamalarý öne çýkarýlmaktadýr. Enerji alanýnda yeterli yatýrým yapýlmamasý sonucu gündeme getirilen yap iþlet devret gibi uygulamalarla gerçekleþtirilen yatýrým ve iþletme hakký devirleri ihalelerinin hemen hemen tamamý uluslararasý büyük sermayenin eline geçmektedir. Bu da enerji alanýnda ülkemiz sanayisinin geliþmesinin önünde bir engel oluþturmakta, ulusal kaynaklarýmýzýn emperyalist tekellerce kullanýlmasý anlamýna gelmektedir. Ayrýca enerji alanýnda gerçekleþtirilen ve gerçekleþtirilmesi hedeflenen özelleþtirme politikalarý sonucu enerji güvenliðinin arz talep dengesinin korunabilmesi güçleþecektir. Oysa ki yapýlacak olan planlama ile enerji kamusal bir alan olarak kalabilir ve bu alanda uluslararasý sermaye ile rekabet edilebilecek bir duruma gelinerek ulusal sanayi ve ekonomiye büyük katkýlar yapýlabilir. Bugüne deðin izlenen politikalar sonucunda, ülkemiz enerji ihtiyacýný kendi öz kaynaklarýndan deðil dýþardan satýn alarak karþýlayan bir duruma gelmiþtir. Bu anlayýþ ülkemizi dýþa baðýmlý bir hale getirmekte ve ulusal kaynaklarýmýzýn uluslararasý sermayeye aktarýlmasý anlamýna gelmektedir. potansiyeli 31.500 MWdir. Ülkemizde 4.500 MWlýk Jeotermal elektrik potansiyelinin ancak 500 MWlýk bölümü üretilebilir niteliktedir. Baþka bir deyiþle jeotermal elektrik enerjisi teknik potansiyeli 500 MWtýr. Ancak 2005 yýlý itibarýyla Denizlide kurulu olan Jeotermal enerji santrali kapasitesi 20 MW gücündedir. Güneþ enerjisi bakýmýndan da ülkemiz geniþ avantajlara sahip olmasýna raðmen bu alanda gerekli yatýrým ve politikalar geliþtirilmemiþtir. Yine dünyada rüzgar teknolojisi son derece geliþmiþ olup özellikle Amerikada yapýlan araþtýrmalar sonucunda rüzgar maliyetlerinin, kömür ve gaz ile rekabet edebilir noktaya geldiði öne sürülmektedir. Yapýlan araþtýrmalar sonucunda ülkemizde rüzgar potansiyelinin oldukça yüksek olduðu EÝEÝ ve Devlet Meteoroloji Ýþleri (DMÝ) Genel Müdürlüðü tarafýndan tespit edilmiþtir. Ancak Türkiyenin rüzgar enerjisi bakýmýndan Ýngiltereden sonra dünyanýn en büyük potansiyeline sahip olmasýna karþýn bu alanda yapýlan yatýrým yok denecek kadar azdýr. Tüm bu yatýrýmsýzlýk ve politikasýzlýk enerji maliyetlerini artýrmakta ve Türkiyenin enerji ve enerji kaynaklarý ithalatçýsý olma konumunu pekiþtirmektedir. Aþaðýda yer alan Tablo 3 ile Grafik 3de de görüleceði gibi ülkemizde kurulu gücün yýllara göre arttýðýný Ülkemiz, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarý ile enerji ihtiyacýnýn önemli bir kýsmýný karþýlayabilecek bir potansiyele sahip olmasýna karþýn bu kaynaklar ya hiç kullanýlmamakta ya da potansiyelin çok altýnda deðerlendirilmektedir. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarý açýsýndan oldukça zengin olan ülkemizde, Grafik 3: Türkiyenin 2005 Yýlý Kurulu Gücünün Kaynaklara Göre yüzey sýcaklýðý 40°Cnin üzerinde olmak Detay Daðýlýmý (MW) üzere 140 adet Jeotermal saha vardýr. Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - , Türkiye Ýstatistik Kurumu Türkiyenin bu sahalarda brüt teorik ýsýl (TUÝK) - www.die.gov.tr Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tablo 3: Türkiye Kurulu Gücünün Yýllar Ýtibariyle Geliþimi (MW) Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr görmekteyiz. Bu Tablo ve grafiklerden de görüleceði gibi gerek yenilenebilir, gerekse fosil enerji kaynaklarýmýzýn yeterince kullanýlmadýðý görülmektedir. 2004 yýlý EÝEÝ verilerine göre Türkiyede hidrolik enerji kaynaðýnda kurulu güç 12.618 MW (% 35,46), üretim ise 45.300 GWh (% 32,2); rüzgar + jeotermal enerji kaynaklarýnda kurulu güç 35,1 MW (% 1,14), üretim ise 150 GWh (% 0,001); diðer enerji kaynaklarýnda ise kurulu güç 22.925,2 MW (% 64,4), üretim 95.280,5 GWh (% 74,76) dýr. (Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi (EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr ) 2004 yýlý toplam elektrik enerjisi üretimi ise 150.698 GWh olup, bunun 104.464 GWhi (%74,2) termik, 151 GWhi jeotermal ve rüzgar (%0,1), 46.084 GWHi (%24,9) hidroelektrik santrallerden saðlanmýþtýr. Üretilen 150.698 milyar KWh elektrik enerjisinin yaklaþýk % 20si kayýp ve kaçaktýr. Tüketilen 120,558 milyar KWhlýk elektrik enerjisinin % 45,81i sanayide, % 22,93ü konutlarda, % 12,63ü ticarethanelerde, % 3,2si genel aydýnlatmada, % 4,46sý resmi dairelerde ve % 10,97si ise diðer tüketici gruplarýnda gerçekleþmiþtir. (Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK) 2004 Yýlý Raporu www.die.gov.tr) 2005 yýlý sonu itibariyle Türkiyenin toplam kurulu gücü 38.790,70MW olup, bunun 25.850,80 MW ý termik, 33,9 MW ý jeotermal ve rüzgar, 12.906 MW ý hidrolik santrallere aittir. 2005 yýlý toplam elektrik enerjisi üretimi ise 162.142 GWh olup, bunun %74ü termik, %0,1i jeotermal ve rüzgar ve %25,9 hidroelektrik santrallerden saðlanmýþtýr. (TEÝAÞ ve EÜAÞ Verilerinden Yararlanýlarak Hesaplanmýþtýr.) Avrupa elektrik üretimi içindeki yenilenebilir enerjinin payýný artýrmayý planlar ve buna uygun politikalarý hayata geçirirken, Türkiyede ise tam tersi politikalar izlenerek hidrolik potansiyelimiz göz ardý edilmektedir. TEÝAÞ tarafýndan yayýnlanan veriler ve Orta ve Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Planlama Çalýþmasýna göre, hidroelektriðin tüm elektrik üretimi içindeki payý 2020 yýlýnda % 16,6ya düþerken, ithal yakýtla üretilen elektriðin payý ayný dönemde % 65e ulaþmaktadýr. (Türkiye Elektrik Üretim Ýletim Anonim Þirketi(TEAÞ) - www.teias.gov.tr ) Gelecekteki enerji talebinin en uygun kompozisyonla ve enerji politikalarýmýzla uyumlu bir þekilde karþýlanabilmesi için devam etmekte olan yatýrýmlarýn zamanýnda tamamlanmasý gerekmektedir. Bir araþtýrmaya göre devam eden yatýrýmlara ilave 20052020 arasýnda 128,5 milyar dolarlýk yatýrým yapýlmasý gerekmektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 20052020 döneminde ortalama yýllýk %7,9 artacaðý kabul edilen enerji talebinin yedekle birlikte karþýlanmasý için 7.385 MWlýk inþa halinde ve lisans almýþ projelerin dýþýnda; - 20052010 yýlýnda ilave kapasite olarak plandan gelen: Doðal Gaz 2.800 MW, Hidrolik 542 MW, Rüzgar 500 MW, toplam 3.842 MW - 20112015 yýlýnda; Linyit 4.520 MW, Doðal Gaz 6.000 MW, Hidrolik 6811 MW, Rüzgar 625 MW, Nükleer 4.500 MW, toplam 22.456 MW, - 20162020 yýlýnda ise; Linyit 5.520 MW, Taþ Kömürü 1.200 MW, Ýthal Kömür 4.500 MW, Doðal Gaz 5.450 MW, Hidrolik 7.782 MW, Rüzgar 625 MW, toplam 25.077 MW olmak üzere toplam 51.375 MW ilave kapasitenin sisteme eklenmesi öngörülmektedir. YENÝLENEBÝLÝR ENERJÝ KAYNAKLARI Dünyada Genel Durum Kömür, petrol, doðal gaz gibi fosil enerji kaynaklarýnýn dünyadaki rezervlerinin oldukça sýnýrlý olduðu, bu kaynaklarýn gelecekte tükenmesinin kaçýnýlmazlýðý dýþýndaki baþka bir boyut ise, özellikle fosil yakýtlarýn yanmasýyla açýða çýkan gazlarýn oluþturduðu sera etkisi sonucunda küresel ýsýnmaya baðlý iklim deðiþikliklerinin insanlýðýn ve doðal yaþamýn geleceðini tehdit etmesidir. Buna karþýn yenilenebilir enerji kaynaðý olarak tanýmlanan güneþ enerjisi, jeotermal enerji, hidroelektrik enerji, biyo-enerji, hidrojen, dalga veya okyanus enerjisi ve rüzgar enerjisi, enerjilerini direkt veya endirekt olarak güneþten almakta ve dolayýsýyla da sürekli olarak yenilendiklerinden tükenmemektedirler. (Tablo 4) Uluslararasý Enerji Ajansý 2004 verilerine göre, yenilenebilir enerji kaynaklarý (biyokütle, hidroelektrik, güneþ, rüzgar, jeotermal vd.) küresel ölçekte Toplam Birincil Enerji Tüketiminin (TPES) % 13,5unu karþýlamýþtýr. Tablo 4: Enerji Üretim Sistemlerinin Çevresel Etkileri Açýsýndan Kýyaslamasý (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 1990-2004 yýllarý arasýnda küresel ölçekte Toplam Birincil Enerji Tüketimi yýllýk % 1,4 oranýnda artýþ göstermesine raðmen, modern yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmý (güneþ, rüzgar) bu sürede yýllýk % 19,1 modern biyokütle kaynaklarýnýn kullanýmý (kentsel çöp, biyogaz) yýllýk % 7,6, jeotermal enerji ise yýllýk % 2,3 oranýnda artmýþtýr. Küresel elektrik üretiminin % 18,1i yenilenebilir enerji kaynaklarýndan saðlanmýþtýr. Yine ayný yýllarda jeotermal, güneþ ve rüzgar enerjileri küresel elektrik üretiminin % 0,6sýný oluþturmuþtur. Rüzgar enerjisi bu alandaki en önemli geliþmelerin arasýnda yer almaktadýr. Rüzgar enerjisinde tüm dünyada kurulu güç 2003 yýlýnda bir önceki yýla göre % 26 artmýþ olup, 2004 yýlýnda toplam kurulu güç 40.000 MWa ulaþmýþtýr. Bu alanda en büyük yatýrýmlarý sýrasýyla Almanya 14.609 MW (% 37), ABD (6.370 MW, % 16), Ýspanya (6.202 MW, % 16), Danimarka (3.110 MW, % 8) ve Hindistan (2.110 MW, % 5) yapmýþtýr. (Uluslararasý Enerji Ajansý) Türkiyede Durum Türkiyede 1990 yýlýnda 23 TWh olan yenilenebilir kaynaklý üretim 58 TWh olan toplam elektrik üretiminin % 40ýna karþýlýk gelirken, 2003 yýlýnda % 53 artýþla 35 TWhe yükselen yenilenebilir enerji kaynaklý üretimi ayný dönemde % 144 artýþla 141 TWh olarak gerçekleþen toplam üretimin % 25ini karþýlayabilmiþtir. Ülkemizde yenilenebilir kaynaklarýn % 99unu hidrolik oluþturduðundan yenilenebilir için verilen tüm deðerler temelde hidrolik enerjiyi yansýtmaktadýr. Öte yanda, 2003 yýlýnda talebin % 25i (35 TWh) yenilenebilirden karþýlanýrken, 2010 yýlýnda talebin % 26sý (62 TWh) ve 2020 yýlýnda % 24ünün (118 TWh) yenilenebilir enerjilerden karþýlanacaðý öngörülmektedir. Brüt elektrik tüketiminde hidroliðin ve rüzgarýn payý 2003 yýlýnda sýrasýyla % 25 (35 TWh) ve % 0,04 (0,06 TWh) olarak gerçekleþirken, 2010 yýlýnda hidrolik % 24 (57 TWh) ve rüzgar % 2 (5 TWh), 2020 yýlýnda ise % 22 (110 TWh) ve % 2 (8 TWh) olacaðý tahmin edilmektedir. Türkiyenin 1990-2003 dönemleri brüt elektrik talebinin ortalama yýllýk artýþý % 7,3 olarak gerçekleþmiþtir. 2003-2010 dönemlerinde ortalama yýllýk artýþ oranýnýn % 8 olacaðý, 2010-2020 dönemlerinde ise % 7,5 olacaðý planlanmaktadýr. 2003 yýlýnda 141 TWh olarak gerçekleþen elektrik tüketiminin, 2003 yýlýna göre 2010 yýlýnda % 71 artarak 242 TWhe ve 2020 yýlýnda ise % 254 artarak 500 TWhe çýkacaðý planlanmaktadýr. Talebi karþýlayabilmek için 1990 yýlýnda 16.318 MW olan toplam kurulu güç 2003 yýlýnda % 118 artarak 35.587 MWe çýkmýþtýr. 2003-2010 döneminde talebin karþýlanmasý için Türkiyede yýlda ortalama 1.900 MW, 2010-2020 arasýnda ortalama 4.700 MW ilave kapasitenin iþletmeye girmesi öngörülmektedir. Baþka bir deyiþle talepteki yüksek artýþý güvenilir bir þekilde karþýlayabilmek amacýyla 2003 yýlýnda 35.587 MW olan toplam kurulu gücün 2010 yýlýnda 48.816 MWa ve 2020 yýlýnda ise 96.348 MWa çýkarýlmasý gerekmektedir. Türkiyede brüt elektrik talebinde yüksek bir artýþ olmuþtur ve bu artýþýn daha da artacaðý beklenmektedir. 2003 yýlý yenilenebilir enerji kaynaklarýndan hidrolik 12.579 MW, rüzgar 19 MW ve jeotermal 15 MW kurulu güce sahiptir. 2003 yýlýnda yenilenebilir enerjilerin toplam kurulu güçteki % 35 (12.613 MW) olan payý, planlama dönemi boyunca fazla deðiþmeyerek, 2010 yýlýnda % 37 (18.234 MW) ve 2020 yýlýnda ise % 35 (34.076 MW) civarýnda kalacaðý tahmin edilmektedir. Yenilenebilir enerji içinde en büyük pay yine hidroliðe ait olacak ve 2003 yýlýnda hidroliðin toplamdaki payý % 35 (12.579 MW) olarak gerçekleþirken, bu oran 2010 ve 2020 yýllarýnda sýrasýyla % 34 (16.446 MW) ve % 32 (31.038 MW) dolaylarýnda olacaktýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Rüzgarýn ise 2003 yýlýnda % 0,1 (19 MW) olan payý çok hýzlý artarak 2010 yýlýnda 1.788 MW (% 4,1) ve 2020 yýlýnda 3.038 MW (% 3) olacaktýr. Bu rakamlardan da görüleceði gibi yenilenebilir enerjilerin tüketimdeki payý fazla deðiþmemektedir. 2003 yýlýnda talebin % 25i (35 TWh) yenilenebilirden karþýlanýrken, 2010 yýlýnda talebin % 26sý (62 TWh) ve 2020 yýlýnda % 24ü (118 TWh) yenilenebilirden karþýlanmaktadýr. Brüt elektrik tüketiminde hidrolik ve rüzgarýn payý 2003 yýlýnda sýrasýyla % 25 (35 TWh) ve % 0.04 (0.06 TWh) olarak gerçekleþirken, 2010 ve 2020 yýllarýnda bu sýra deðiþmeyerek, 2010 yýlýnda hidrolik % 24 (57 TWh) ve rüzgar % 2 (5 TWh), 2020 yýlýnda ise % 22 (110 TWh) ve % 2 (8 TWh) olacaðý tahmin edilmektedir.(Tablo 5-6) ETKBnin 2010 yýlýna kadar devreye alýnmasýný öngördüðü 109,9 milyar KWhlýk hidrolik güç, bugün varlýðý tespit edilen 129,9 milyar KWhlýk kapasitenin bile gerisindedir. Bilim insanlarý, DSÝ içindeki bir çok mühendis, EÝEÝ ve hidrolik santral yatýrýmý yapan bazý özel þirketler, Türkiyenin gerçek hidrolik enerji kapasitesinin küçük sular üzerinde kurulacak hidroelektrik santraller ile, 190 milyon KWha ulaþacaðýný söylemektedir. ETKB analizlerinde dikkate alýnmayan bu 80 milyar KWhlýk üretim kapasitesi, yatýrýmý planlanan pahalý ve riskli nükleer santrallerde gerçekleþtirilmesi ön görülen üretimin üç katýna yakýndýr. Ayný þekilde, ETKB öngörülerine göre, Türkiyenin mevcut 10.000 MWlik rüzgara dayalý elektrik enerjisi üretim kapasitesinin 2020 yýlýna kadar yalnýzca 3.019 MWlik kýsmýnýn deðerlendirilmesi öngörülmektedir. Oysa kalan 7.000 MWlik kapasite deðerlendirilse, kurulmasý öngörülen nükleer santral üretimlerinin %60ýna yakýn bir bölümü rüzgar enerjisinden karþýlanabilir. Türkiye baþta hidrolik olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarý bakýmýndan þanslý bir konumda bulunmaktadýr. Ortalama yaðýþlý koþullarda elektrik enerjisi üretiminde kullanýlabilir toplam hidrolik potansiyel 36.355 MW veya 129,9 milyar KWh/yýl karþýlýðý olup, 2003 yýlý sonu itibariyle 12.578 MW (45 milyar KWh, % 35) kapasite iþletmede, 3.254 MW (11 milyar KWh, % 8) kapasite inþa halinde veya EPDKdan lisans almýþ projelerdir. Geriye kalan kullanýlabilir 20.523 MW veya 73 milyar KWh/yýl (73 milyar KWh, % 57) potansiyel aday hidrolik potansiyel Tablo 5: Türkiye'nin Kurulu Gücü Öngörüsü (MW) Türkiye Elektrik Üretimi Tablosunda Verilen Kaynaklar ve Bilgiler Kullanýlarak Hazýrlanmýþtýr. Tablo 6: Türkiye'nin Elektrik Enerjisi Üretimi Öngörüsü (GWh) Türkiye Elektrik Üretimi Tablosunda Verilen Bilgiler ve Kaynaklar Kullanýlarak Hazýrlanmýþtýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA olarak deðerlendirilmektedir. Bugünkü teknik koþullarda 10 metre yükseklikteki ortalama 6 m/s hýzda, yýlda 2.800 saat kullanma süresi ile kurulabilecek ekonomik rüzgar potansiyeli 10.000 MW yani 28 milyar KWh (88.000 MW teknik potansiyel) düzeyindedir. Bu ekonomik potansiyelin yýllýk çalýþma saati en kötü rüzgar koþulunda (güvenilir üretim) 1.400 saate kadar düþerek ancak 14 milyar KWh üretim gerçekleþtirebileceði düþünülmektedir. Rüzgar potansiyeli bakýmýndan zengin olan yörelerimiz baþta Ege, Marmara ve Doðu Akdeniz olmak üzere kýyýlarýmýzdýr. Türkiyenin jeotermal brüt teorik ýsý potansiyelinin 31.500 MW, teknik ýsý potansiyelinin 7.500 MW ve kullanýlabilir ýsý potansiyelinin de 2.843 MW olduðu belirtilmektedir. Kullanýlabilir potansiyelle saðlanabilecek olan enerji 1.800 BTEP/yýl kadardýr. Kanýtlanmýþ jeotermal elektrik teknik potansiyeli 500 MW kadardýr. Türkiyede klasik biyokütle enerjinin teknik potansiyeli 10.000 BTEP/yýl ve kullanýlabilir potansiyeli 7.000 BTEP/yýl kadardýr. Genelde ticari karakterde olmayan klasik biyokütlenin yerine modern biyokütlenin kullanýlmasý uygun olup, modern biyokütle teknik potansiyeli 40.000 BTEP/yýl, kullanýlabilir potansiyeli 25.000 BTEP/yýl düzeyindedir. Hububat bitkileri baþta olmak üzere çeþitli bitkilerden elde edilen bitkisel artýðýn kuru bazda hesaplanan toplam miktarý 55-70 milyon ton olmakla birlikte, elektrik santralleri dahil olmak üzere çeþitli yerlerde kullanýlabilecek biyo-kütle yakýt miktarý 37-48 milyon ton düzeyinde olup saðlanabilecek enerji 14.80019.000 BTEP/yýl dýr. Türkiyenin 144 milyar KWhlik hidrolik, 25-50 milyar KWhlik rüzgar, 3 milyar KWhlik jeotermal potansiyeli kullanýlmayý beklemektedir. Bu potansiyellere güneþ, biyoenerji ve diðerlerini de eklersek Türkiyedeki potansiyel gücün ne kadar yüksek olduðu ortaya çýkacaktýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA MTEP (Ekonomik) Jeotermal 5,5 MTEP (Teknik Potansiyel) Güneþ 80,0 MTEP (Teknik Potansiyel) Biyokütle 6,0 MTEP (Teknik Potansiyel) olarak belirlenmiþtir. (Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi(EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr) (Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanýr) Türkiye güneþ kuþaðý içerisinde bulunan bir ülke olup, güneþ enerjisince zengindir. Bölgelere göre yýllýk toplam güneþlenme süresi 2.993-1.971 h/yýl arasýnda deðiþirken, enerji yoðunluðu 1.460-1.120 KWh/m2yýl sýnýrlarýndadýr. Türkiyenin tüm yüzeyine karþýlýk gelen güneþ gücü brüt olarak 111.500 GW kadardýr. Ancak teknik potansiyel 1.400 GW olup, kullanýlabilir potansiyel 116 GW olarak hesaplanmaktadýr. (Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanýr) Güneþ enerjisinin teknik olarak deðerlendirilmesi güneþ pilleri ve güneþ kolektörleriyle gerçekleþmektedir. Güneþ pilleri pahalý olduðundan dolayý ekonomik olarak kullanýlabilir deðildir. Güneþ kolektörleri vasýtasýyla güneþten su ýsýtmak amacýyla 350 bin tep faydalanýlmaktadýr. Teknik potansiyel olarak evlerin çatýlarýnda bu miktarýn 5 katý yer bulunmaktadýr. Ülkemizde EÝEÝ Genel Müdürlüðü verilerine göre Türkiyenin yenilenebilir enerji kaynaklarý potansiyeli; Hidroli 7,5 MTEP (Ekonomik Potansiyel) Rüzgar 19,0 MTEP (Teknik Potansiyel), >2,5 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ yenilenebilir Türkiyenin 144 milyar KWhlik hidrolik, 25-50 milyar KWhlik rüzgar, 3 milyar KWhlik jeotermal potansiyeli kullanýlmayý beklemektedir. Bu potansiyellere güneþ, biyoenerji ve diðerlerini de eklersek Türkiyedeki potansiyel gücün ne kadar yüksek olduðu ortaya çýkacaktýr. yenilenebilir Türkiyede hayvanlardan elde edilebilecek atýk miktarý 10,8 milyon ton kuru madde/yýl olup, 1 ton hayvan gübresinden saðlanacak biyogaz 200 m3 olup biyogaz p o t a n s i ye l i i s e 1 . 1 1 7 BT E P / y ý l k a d a r d ý r. Türkiyenin çöp toplamý 21 milyon ton/yýl düzeyinde biyo enerji potansiyeli 7.150 BTEP/yýl kadardýr. Ülkemizde odun ve tezek biçiminde klasik biyokütle kullanýmý olmasýna karþýn, enerji ormanlarý ve enerji tarýmý ürünlerinin özel tekniklerle deðerlendirilmesine iliþkin modern biyo-kütle kullanýmý yoktur. Deniz kökenli yenilenebilir enerjiler; deniz dalga enerjisi, deniz sýcaklýk gradyant enerjisi, deniz akýntýlarý enerjisi (boðazlarda) ve gel-git (med-cezir) enerjisidir. Türkiyede gel-git enerjisi olanaðý yoktur. Ülkemiz için sözkonusu enerji grubu içerisinde deniz dalga enerjisi ve boðazlarda deniz akýntýlarý enerjisi vardýr. Türkiye kýyýlarýnýn beþte birinden yararlanýlarak saðlanabilecek dalga enerjisi teknik potansiyeli 9.000 MW güç ve 18 TWh/yýl enerji düzeyindedir. DOSYA SONUÇ VE ÖNERÝLER: Enerji toplumsal yaþamýn baþlangýcýndan itibaren insan ve toplum yaþamý için vazgeçilmezdir. Geliþen teknoloji ve artan enerji ihtiyacý ile birlikte; geleneksel enerji kaynaklarý toplumun enerji ihtiyacýný karþýlamada yetersiz kalmakta ve yine bu enerji kaynaklarý doðal yaþam ve çevreye onulmaz zararlar vermektedir. Toplumsal yaþamýn merkezinde yer alan ve kamusal bir hizmet olan enerjiye yönelik ihtiyacýn belirlenmesi, karþýlanmasý, iletilmesi kýsacasý enerjide planlama yapýlmasý kaçýnýlmaz bir zorunluluktur. TMMOB Makina Mühendisleri Odasý, ülke ve toplum yararý doðrultusunda Türkiyenin enerji politikalarýnýn belirlenmesinde yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn araþtýrýlmasý, teknolojilerinin geliþtirilmesi ve kullanýlmasý konusunda üyelerinin ve konunun uzmanlarýnýn birikimlerini sunabileceði, tartýþabileceði, çözüm önerileri üretebileceði çeþitli platformlar oluþturmaktadýr. Bu ortam ve çalýþmalarda ortaya çýkan saptama ve önerilerden hareketle yerli, yeni ve yenilenebilir enerji politikalarýna iliþkin önerilerimiz genel taraflarýyla aþaðýda sunulmaktadýr. 1. Ülkemizde enerji sektöründe 20 yýldýr uygulana gelen politikalarla toplumsal ihtiyaçlar ve bunlarýn karþýlanabilirliliði arasýndaki açý her geçen gün daha da artmaktadýr. Ýzlenen özelleþtirme politikalarý sermayenin azami kâr hýrsýný tatmin etme iþlevi görmektedir. Bu nedenle enerjinin toplumsal bir hizmet alaný olduðu bilinciyle sektördeki tüm özelleþtirmeler durdurulmalý, verilen tüm imtiyazlar iptal edilmelidir. TBMMye sunulan Sayýþtay Raporunda açýk seçik þekilde belirtildiði üzere, Türkiye aleyhine milyarlarca dolara ulaþan yükler getiren ayrýcalýklý elektrik üretim anlaþmalarý iptal edilmeli, ülkenin uðradýðý zararlar faizleriyle birlikte, bu þirketlerden tahsil edilmelidir. 2. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alýnmak þartýyla, enerji sektörünün gerek stratejik önemi gerekse kaynaklarýn rasyonel kullanýmý açýsýndan düzenleme, planlama, eþgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açýsýndan merkezi bir yapýya ihtiyacý vardýr. Enerji sektörüne yönelik politikalarýn belirlenmesinde toplumun tüm kesimlerinin ve konunun tüm taraflarýnýn görüþleri alýnmalý ve söz konusu merkezi yapý özerk bir statüde olmalýdýr. Genel olarak enerji planlamasý, özel olarak elektrik enerjisi ve doðal gaz üretimi ve tüketimi planlamasýnda, politika ve önceliklerin tartýþýlýp, yeniden belirleneceði geniþ katýlýmlý bir platform oluþturulmalýdýr. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinde ilgili tüm taraflar temsil edilmeli ve bu kuruluþa Ulusal Enerji Enstitüsü kimliði verilmelidir. 3. Türkiyenin enerji envanteri çýkarýlmalýdýr. Elektrik enerjisi üretiminde ulusal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Elektrik enerjisi üretiminde ülke ölçeðinde geçerli olacak bir Master Plan uygulanmalýdýr. 4. Elektrik enerjisi projeleri yüksek maliyetli yatýrýmlardýr. Bu nedenle enerji kaynaðý/ yakýt temini, elektrik üretim tesisi, gerekli iletim ve daðýtým tesislerinin inþasý bir bütünlük içinde ele alýnmalý ve tüm yatýrým aþamalarý bir plan dahilinde eþgüdüm içinde gerçekleþtirilmelidir. 5. Ulusal elektrik sisteminin ve enerji sektörünün öncelikli temel gereksinimlerinin doðru saptanmasýyla kýsa ve uzun erimli enerji yatýrýmlarýnýn zamanýnda gerçekleþmesine dönük uygun politikalar ve kurumsal düzenlemeler yaþama geçirilmelidir. 6. Arz yaratma ve/veya arz kaybýnýn önlenmesi ile genel hedeflerin birbirlerine uyumlu olarak ve dünya koþullarýnýn göz önüne alýnacaðý kýsa, orta ve uzun dönem ulusal makro-ekonomik planlara ve enerji politikalarýna uygunluðu saðlanmalýdýr. Arz güvenilirliði dünya ve ülke içi boyutlarý ile çok iyi incelenmeli ve tanýmlanmalýdýr. 7. Elektrik üretim sisteminde arz güvenilirliðinin saðlanabilmesi için çeþitli kriterler belirlenmiþtir. Bu kriterler dikkate alýnarak arz planlamasý yapýldýðýnda elektrik enerjisi talebinin karþýlanmasýnda hidrolik santrallerde gelen su miktarýnda düþüþ, santrallerde arýza gibi nedenler ile üretim kaybý olduðunda herhangi bir darboðazla karþýlaþýlmamasý için gerekli kapasite Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ilaveleri tespit edilmeli, eksik veya atýl kapasite kurulmasý önlenmelidir. Eksik ve atýl kapasitelerin ülke ekonomisine olumsuz maliyeti ile karþýlaþmamak için uzun dönemde doðru talep tahminlerine dayalý arz planlamalarý yapýlmalý ve lisans verilirken bu planlamanýn gerekleri dikkate alýnmalý ve verilen lisanslarýn yatýrým gerçekleþmeleri sýký bir þekilde denetlenmelidir. Yatýrýmý gerçekleþmeyen lisanslar iptal edilmelidir. 8. Enerji sektörünün iþleyiþi ve arz güvenilirliði çok iyi izlenmeli; öz kaynaklarýmýza olanaklar çerçevesinde öncelik verilmeli, ulusal kaynak aramalarý önemle sürdürülmelidir. Hidrolik ve linyit gibi yerli kaynaklarýmýz ve yenilenebilir enerji uygulamalarýnýn geliþtirilmesi ve üretim yapabilmeleri için destek ve teþvikler formüle edilmelidir. Elektrik enerjisi üretiminde yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Elektrik üretimi içinde doðal gazýn payý mutlaka düþürülmelidir. 9. Sanayi politikalarý çerçevesinde, enerji, ekonomi ve çevre arasýnda bir denge kurulmalý ve enerji politikalarýna çevre faktörünün içsel bir unsur olarak entegrasyonu saðlanmalýdýr. Enerji ve çevre politikalarý ülkemizin kendi ulusal öncelikleri ve özgün koþullarýna göre þekillendirilmelidir. Doðayý ve çevreyi kirleten enerji üretiminde vergi zorunluluðu getirilmeli, bu parasal birikim bir fonda toplanarak, yenilenebilir ve temiz enerji teknolojileri için kullanýlmalýdýr. 10. Doðal gaza baðýmlý enerji politikalarýndan bir an önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýza yatýrýmlar yapýlmalýdýr. Yenilenebilir enerji kaynaklarýndan ülkemizde güneþ, rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklarýnýn þu an yeterince deðerlendirilemeyen ve ülke ihtiyacýnýn büyük bir bölümünü karþýlayacak mevcut potansiyelleri, verimli bir þekilde deðerlendirilmelidir. Toplam enerji tüketimi içinde, diðer yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn payýný artýrýcý önlemler alýnmalýdýr. 11. Enerji tesislerinin projelendirilmesi ve mühendislik hizmetleri ülkemiz mühendislerince saðlanmalýdýr. Böylece maliyetler düþerek finansman ihtiyacý azalacak ve Türkiyede istihdamýn artýþýna katkýda bulunulacaktýr. 12. Yenilenebilir enerji kaynaklarý ile ilgili olarak, doðru ve akýlcý bir þekilde, teknik ve kullanýlabilir potansiyelin kýsa vadede belirlenmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik yatýrýmlar teþvik edilmeli, AR-GE projeleri desteklenmelidir. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerji k ay n a k l a r ý n ý n k u l l a n ý m ý n ý n ö z e n d i r i l m e s i , yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz saðlanmalýdýr. Yenilenebilir Enerji Yasasý uyarýnca gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr. 13. Olasý jeolojik alanlarda en son arama teknikleri ile kömür rezerv tespit çalýþmalarý yapýlmalý ve bilinen rezervlerin etütlerinin tamamlanarak iþletme projelerine geçilmesi saðlanmalýdýr. 14. Ülkemizin kalori deðeri düþük, kükürt içeriði yüksek linyitlerinin deðerlendirilmesi açýsýndan, yakýt olarak linyitin kullanýldýðý termik santrallerde akýþkan yataklý kazan teknolojilerine geçilmelidir. Yine SO2 emisyonunun yönetmeliklerle de belirlenen sýnýr deðerlerinin üzerine çýkýlmamasý yönünde termik santrallerde baca gazý desülfürüzasyon tesisleri kurulmalý ve sürekli devrede tutulmalýdýr. Ayrýca temiz yakma için linyit kömürleri ile bitümlü þist vb. malzemelerin karýþtýrýlarak yakýlmasýna yönelik teknolojik geliþmeler takip edilerek hayata geçirilmelidir. 15. Termik santrallerimizde gerekli bakým, onarým, iyileþtirme, kapasite artýrýmý çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý çevre kirliliðini önleyecek önlemler alýnmalý, bu santraller tam kapasitede çalýþtýrýlmalýdýr. 2006 Ocak ayý itibarýyla EÜAÞa baðlý toplam 6.081 MW kapasiteli kömür yakýtlý termik santralin yalnýzca 3.236 MWlýk bölümü kullanýlabilir durumdadýr. 150 MWlýk güç revizyonda, 1.665 MW güç arýzada, 160 MW güç bakýmdadýr. 870 MW güç ise soðuk yedek olarak atýl durumdadýr. Revizyon, bakým ve onarým Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA çalýþmalarý hýzla sonuçlandýrýlmalý, atýl durumdaki kapasiteler devreye alýnmalý, kömüre dayalý termik santrallerin emre amadeliði yükseltilmelidir. Öte yanda kamu kaynaklarý kullanýlarak rehabilite edilen santrallerin özelleþtirilmesi uygulamasýna son verilmelidir. 16. Türkiyenin elektrik üretiminde baþta doðal gaz olmak üzere ithal kaynaklarýn payý çok yükselmiþtir. En önemli yerli kaynak olan hidrolik enerjiden yararlanma düzeyinin yeterli olmadýðý ülkemizde, ulusal enerji politika ve stratejileri oluþturularak, sektörün yerli kaynaklar üretimi ve tüketimi doðrultusunda yönlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü, hidroelektrik, yerli ve yenilenebilir bir kaynak olarak stratejik özelliði ile enerji alanýndaki baðýmlýlýðý azaltacaktýr. Türkiyenin önemli, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaðý olan hidroelektriðin, yukarýda açýklanan karakteristik ve faydalarý da göz önüne alýnarak bir an önce geliþtirilmesi ve bu amaçla yeni HESlerin yapýmýna destek verilmesi, teþvik edilmesi gerekmektedir. Hidrolik potansiyelimizin % 34ü kullanýlmakta, geri kalan bölümü atýl durumda olup ve DSÝ Genel Müdürlüðü hesaplarýna göre her yýl 4 milyar dolar boþa akmaktadýr. Su potansiyelinin en etkin ve en hýzlý þekilde kullanýlabilir hale getirilmesi için politikalar geliþtirilmelidir. 17. Mevcut hidrolik santraller, tam kapasitede çalýþtýrýlmalý, yapým sürecinde gerekli kaynaklar aktarýlarak hýzla sonuçlandýrýlmasý saðlanmalýdýr. EPDK lisans verdiði santrallerin yapým çalýþmalarýnýn öngörülen süre içinde sonuçlanýp sonuçlanmadýðýný denetlemelidir. Hali hazýrdaki hidrolik potansiyelin 2004 Türkiye üretiminin yarýsýna denk düþen kullanýlmayan kapasitesi devreye alýnmalýdýr. EÝEÝnin küçük sularý da dikkate alan ve hidrolik potansiyelin 190 milyar KWhe ulaþtýðýný belirleyen çalýþmalarý göz önüne alýnmalýdýr. Kurulu gücümüzdeki atýl potansiyelin puant saatlerde deðerlendirilmesi ve rüzgar/ güneþ gibi deðiþken kaynaklardan daha çok yararlanýlmasý amacýyla pompajlý hidroelektrik santral uygulamalarý baþlatýlmalýdýr. Böylece, farklý yüksekliklerdeki rezervuarlar arasýnda suyu taþýyarak pik saatlerdeki talebi karþýlamak için elektrik depolamaya imkan veren bir üretim uygulamasý mümkün olabilecektir. 18. Rüzgar enerjisi potansiyelinin tamamýndan yararlanýlmasý amacýyla teknik ve ekonomik sorunlarý, çözümleri ve yol haritalarýný ortaya koyan bir Rüzgar Enerjisi Stratejisi Planý hazýrlanmalýdýr. 20.000 MW kapasitenin devreye girmesine çalýþýlmalýdýr. Çevre dostu ve iþletme maliyeti düþük olan rüzgar enerjisinde dünyadaki geliþmelere paralel olarak ülkemiz potansiyelini maksimum düzeyde deðerlendirme yönünde ayrýntýlý fizibilite çalýþmalarý yapýlmalý, bu konuda geliþmiþ teknolojilerle yatýrým olanaklarý saðlanmalýdýr. 19. Mevcut potansiyelinin % 2,97sinden yararlanýlan jeotermal enerjinin tümüyle kullanýlmasýna dönük yatýrýmlar yapýlmalý, araþtýrma ve kullanýmla ilgili yasal düzenlemeler yapýlmalýdýr. Bu çerçevede arama ve iþletmeyi koordine edecek bir yapý oluþturulmalýdýr. Jeotermal kaynaklarýn daha fazla deðerlendirilmesine yönelik olarak, Jeotermal Yasa Tasarýsý, TMMOBnin görüþleri doðrultusundaki deðiþiklikleri içerecek þekilde yasalaþmalýdýr. Jeotermal kaynaklý elektrik üretimi için mevcut 500 MW kapasite deðerlendirilmelidir. Jeotermal su kaynaklarý deðerlendirilerek on binlerce evin jeotermal sýcak su ile ýsýtýlmasý saðlanmalýdýr. 20. Güneþ enerjisinden yararlanma konusunda teþvik edici politika oluþturulmalý, 2010 sonrasýnda kuruluþ maliyetleri düþeceði bilinen fotovoltaik pillerin yerli üretimi için AR-GE çalýþmalarýna baþlanýlmalýdýr. Bina çatýlarýnda güneþ enerjili piller kullanýlmasý teþvik edilmelidir. 21. Güneþ enerjisinden yararlanma olanaklarý yönünden dünyanýn en þanslý ülkelerinden biri olan ülkemizde güneþ enerjili sýcak su sistemlerinin yaygýnlaþmasý ile güneþ kolektörleri kullanýmý teþvik edilmeli ve zorunlu tutulmalýdýr. Nüfusun ve enerji tüketiminin yoðun olduðu büyük kentlerde yerel yönetimlerle iþbirliði yapýlarak güneþ kolektörlerinin yaygýn kullanýmý konusunda çalýþmalar yapýlmalýdýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 22. Konutlarda tüketilen enerjinin % 80i ýsýnmaya harcanmaktadýr. Bu nedenle güneþ mimarisi önemsenerek uygulanmalý, öncelikle büyük þehirlerden baþlanarak yeni yapýlmakta olan binalarda yönlendirme ve yalýtýma büyük önem verilmeli, ek maliyet getirmeden % 30lara varan ýsý kazancý saðlayan mimari özellikler kullanýlmalýdýr. Bu konuda ilgili meslek odalarý ile iþbirliði yapýlarak bilinçlendirme kampanyalarý düzenlenmelidir. Kýrsal alanlarda piþirme amaçlý kullanýlan güneþ ocaklarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý için çalýþmalar yapýlmalýdýr. Bol güneþ alan ülkemizde güneþ kolektörlerinin tüm binalarda kullanýmýnýn zorunlu hale getirilmesi ve desteklenmesi ile binalarýn sýcak su ihtiyacýnýn önemli bir bölümü güneþ enerjisi ile karþýlanmalýdýr. 23. Petrol ithalatýný azaltacak, yerli yaðlý tohum tarýmýný geliþtirecek, kýrsal kesimin sosyo ekonomik yapýsýný ve yerel sanayi olumlu yönde geliþtirecek yerli biyo yakýt üretimi ve kullanýmý desteklenmelidir. Türkiyede taþýmacýlýkta ve askeri taþýtlarda kullanýlan biyodizel veya dizel-biyodizel karýþýmý yakýtýn üretimi ve kullanýmý çeþitli yasal teþviklerle desteklenmelidir. 24. Yurt dýþýndan tohum ve biyomotorin giriþi engellenmeli ve yurt içi üretim desteklenmelidir. Bu uygulamada biyomotorin ve tohumlarýn deðiþik isimler altýnda (örneðin kanola, kolza; biyodizel, yað asidi metil etil esteri, yað asidi etil esteri gibi) ülkemize giriþ yapýlmasýný engelleyecek düzenlemelerin yapýlmasý gereklidir. Yað oraný yüksek, maliyeti düþük, alternatif tarýmsal hammadde araþtýrmalarý yapýlmalýdýr. Þeker Fabrikalarýndaki alkol üretim teknolojileri rehabilite edilmelidir. Tam kapasite ile çalýþmayan Þeker Fabrikalarý modifiye edilerek biyoetanol üretim tesislerine dönüþtürülmelidir. Yeni tesislerin kurulmasý teþvik edilmeli, desteklenmelidir. Potansiyel biyogaz üreticilerine yakýtýn tanýtýmý yapýlmalýdýr. Orta ve büyük ölçekli tesisler desteklenmelidir. artýrýlmasý çalýþmalarýnýn sistematik bir þekilde baþlatýlmasý ile CO 2 emisyonunun azaltýlmasý hedeflenmelidir. Odun ile ýsýnmanýn yaygýn olduðu ülkemizde ormanlarýn kurtarýlmasý için enerji ormanlarý uygulamalarý gündeme getirilmelidir. Ekolojik tahribata yol açmayan biyokütle enerjisinin üretimi, yakýtýn türü, kullanýmý konularýnda standartlaþmaya gidilmeli, bu yönde kýsa, orta ve uzun erimli enerji planlamalarý yapýlmalýdýr. 26. Üç tarafý denizlerle çevrili olan ülkemizde, ilk yatýrýmýndan ve bakým giderlerinden baþka gideri olmayan, birincil enerjiye bedel ödenmeyen, doðaya herhangi bir kirletici býrakmayan, ucuz, temiz, çevreci ve çok büyük bir enerji kaynaðý olan dalga enerjisinin deðerlendirilmesi için çalýþmalar ve yatýrýmlar yapýlmalýdýr. 27. Teknolojik yenilenmesini ve sanayi üretim sürecini hýzlandýrmak ve geliþtirmek zorunda olan Türkiye, ilk 10 yýlda hidrojen enerjisine geçiþ için bütün yasal ve hukuki zeminleri hazýrlamalý ve bu ikincil enerji kaynaðýný temin edeceði birincil sistemleri kurmalýdýr. Daha sonraki aþamada ise bu yakýtýn daha verimli depolanabilmesi ve taþýnabilmesi için alternatif olarak önerilen hidrür üretim sistemlerini geliþtirmeli ve borlu yakýt çözeltilerini piyasaya sunacak teknolojiyi hazýrlamalýdýr. Bu teknolojiler elektrik enerjisine dönüþüm için gerekli yakýt hücre sistemleri ile entegre olmalýdýr. 28. Enerjinin etkin kullanýlmasý, verimliliðinin artýrýlmasý, maliyetlerin düþürülmesi ve tasarrufun saðlanmasý için Enerji Verimliliði Yasasý bir an önce çýkarýlmalýdýr. 29. Binalarda mimari tasarým, ýsýtma/soðutma ihtiyaçlarý ve ekipmanlarý, yalýtým ihtiyaçlarý ve malzemeleri, elektrik tesisatý ve aydýnlatma konularýnda normlarý, standartlarý, asgari performans kriterlerini ve prosedürleri kapsayan Enerji verimliliði Yapý Kodu Yönetmeliði; EÝEÝ, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý ve Meslek Odalarýnýn katýlýmýyla hazýrlanarak yürürlüðe koyulmalýdýr. 25. Ülkemizde emisyon emen alanlarýn ormanlarýn Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 30. Genel olarak enerji tasarrufunu saðlayýcý politika ve zorunlu uygulamalar yürürlüðe konulmalýdýr. Elektrikte % 25leri aþan kayýp ve kaçak oranýný azaltacak yatýrýmlar hýzla yapýlmalýdýr. Enerji tüketiminde tasarrufu teþvik edici uygulamalara gidilmelidir. Tasarruf ve verimlilik konularýnda gerekli hukuksal düzenlemeler yapýlmalýdýr. 31. Enerji santralleri konusunda ülkemize uygun teknoloji geliþtirilmeli, projelendirme ve tasarým konularýna destek verilmelidir. Ülkemizde yeterli ve donanýmlý teknik eleman ve iþ gücü bulunmasýna raðmen projelendirme ve tasarým konularýnda yabancý firmalara büyük bedeller ödendiði, özellikle hidroelektrik enerji santrallerinin elektromekanik teçhizat bedelinin % 18 ile % 26 arasý bir bedelin proje ve tasarým ücreti olarak yabancý firmalara ödendiði gözetilerek enerji yatýrýmlarýndaki rakamlara göre bu tutarlar milyarlarca dolarla ifade edilebilir. Bu durumun aþýlmasý için üniversite ve sanayi iþbirliði ile proje-tasarým konularýnda çalýþýlmalý, gerekli mali destek devlet tarafýndan saðlanmalý, yatýrýmlarda yerli sanayinin oraný artýrýlmalýdýr. Enerji üretimine dönük elektromekanik sanayi kuruluþlarýnda proje geliþtirilmeli, teknik hizmetler ve tasarým konularýna önem verilmelidir. Üretilen projelerin sonuçlarýnýn irdelenebilmesi açýsýndan üniversitelerle birlikte deney laboratuvarlarý kurulmalýdýr. Ülkemizdeki elektromekanik imalatlarýn uluslararasý standartlara uygunluk testlerini yapabilecek bölgesel laboratuvarlar kurulmalýdýr. Bu konuda AR-GE çalýþma gruplarý oluþturulmalý, üniversitelerle iþbirliði içinde projeler üretilmelidir. Seçilecek olan hedef ürünler için oluþturulacak AR-GEye imalatçý kârlarýndan ayrýlacak bir fon ile kaynak temini saðlanmalýdýr. Onaylý üretici þartnamesi ve akredite olmuþ özerk laboratuvarlar vasýtasý le de kalite yönünden ilerleme saðlanmalýdýr. 32. Kojenerasyon uygulamalarý için mümkün lduðunca yüksek verim alacak þekilde ýsý/elektrik dengesinin oluþtuðu tasarýmlar amaçlanmalý, kombine çevrim gibi verim artýþý saðlayan ve geliþmekte olan teknolojiler yakýndan takip edilmelidir. Kojenerasyon uygulamalarý konusunda ülke düzeyinde geçerli olacak uygulama kodlarý ve standartlar getirilmelidir. 33. Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanýmýný reddeden, bu alandaki yatýrýmlarýn aksama, gerileme ve gecikmesinin temel nedenini oluþturan özelleþtirme uygulamalarýndan vazgeçilmelidir. KAYNAKÇA 1.www.eurelectric.org, A Quantitative Assessment of Direct Support Schemes for Renewable, January 2004 ve http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/country_pr ofiles/2004_0547_sec_country_profiles_en.pdf) 2. Ayla TUTUÞ / DEK Türk Milli Komitesi YK Üyesi / TMMOB Enerji Çalýþma Gurubu Üyesi 3. BP Statistical Review of World Energy, June 2005 4. Devlet Planlama Teþkilatý 5. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) - www.wecankara.edu.tr 6. Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi (EÝEÝ) Genel Müdürlüðü - www.eie.gov.tr 7. Elektrik Mühendisleri Odasý www.emeo.org.tr 8. Elektrik Üretim Anonim Þirketi (EÜAÞ) www.euas.gov.tr 9. Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumu (EPDK) www.epdk.org.tr 10. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar Enerjisi Araþtýrma Merkezi 11. http://europa.eu.int/comm/energy/res/documents/ country_profiles/2004_0547_sec_country_profiles_en..pdf 12. IEA istatistikleri 13. Makina Mühendisleri Odasý TESKON 2003 www.mmo.org.tr 14. MMO Ýstanbul Þube Ölçü Dergisi 15. Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR 16. Renewable Energy World 17. T.C. Baþbakanlýk Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý www.foreigntrade.gov.tr 18. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý (ETKB) www.enerji.gov.tr 19. TMMOB Enerji Sempozyumu 2005 20. Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði (TMMOB) 21.Türkiye Elektrik Daðýtým Anonim Þirketi (TEDAÞ) istatistikleri - www.tedas.gov.tr 22. Türkiye Elektrik Ýletim Anonim Þirketi (TEÝAÞ) - www.teias.gov.tr 23. Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK)- www.dei.gov.tr 24. Uluslararasý Enerji Ajansý (IEA) Ýstatistikleri 2004 - www.iea.org Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ENERJÝNÝN GÜVENÝLÝRLÝÐÝ ve SÜRDÜRÜLEBÝLÝRLÝÐÝ: YERLÝ KAYNAKLAR ÖNCELÝÐÝ A.Ekrem YÜCE1; Erdoðan KAYMAKÇI2; Tayfun MATER1; Baran EROÐLU1 1: Maden Müh.Odasý, Ýstanbul Þube; 2:Maden Müh.Odasý, Zonguldak Þube ÖZET Ýnsan yaþamýnýn sürdürülmesi için vazgeçilmez bir gereksinim olan olan enerji, ekonomik geliþmiþliðin de bir ölçütü olarak kullanýlmaktadýr. Dünya ortalamasýnýn altýnda kiþi baþý enerji tüketim deðerine (2150 kWsa/kiþi) sahip olan ülkemizin, yýllýk enerji gereksinimi, dünya ortalamasýnýn (%2,4), 3 kat fazlasý ile (%7,5) artmaktadýr. 2005 yýlýnda 161 milyar kWsa. olarak gerçekleþen enerji tüketimimiz, 2020 yýlýnda 400 milyar kWsa. deðerini aþacaðý tahmin edilmektedir. Günümüzde enerji tüketimimizin % 40ý ithal doðal gaz kaynaklarýndan karþýlanmaktadýr. Bu oranýn 20 yýl içinde %70lere çýkmasý planlanmaktadýr. Ülkemizin baðýmsýzlýðýný ve güvenliðini tehlikeye atacak yanlýþ enerji politikalarýnýn terk edilerek, yerli kaynaklara dönük, istihdam yaratýcý, akýlcý enerji çeþitliliðini öngören yeni politikalarýn oluþturulmasý zorunluluðu bulunmaktadýr. sürdürülebilirliðinin saðlanmasýnda temel parametreler olmaktadýr. Ulusal enerji politikalarý ve uygulamalarýnda günümüzde yaþanan çarpýk geliþim; bizi giderek daha çok dýþa baðýmlý hale dönüþtürmektedir. Enerji kaynaklarýmýz ve kullanýmýnda madenciliðimizi doðrudan ilgilendiren mühendislik verileri de ne yazýk ki güvenli bir ekonomik geleceði anlatmamaktadýr. Dünyadaki geliþmeler yakýndan incelendiðinde, kömür madenciliði ve enerji üretimi arasýndaki baðýn çok güçlü olduðu ve enerji üretiminde bu fosil kaynaklarýn kullanýmýnýn önem ve önceliði açýkça görülmektedir. Dünya enerji kaynaklarý, üretim ve tüketim trendleri, günümüzde fosil yakýtlarýnýn hala öncelikli kaynaklar 1. GENEL Ýnsan yaþamýnýn ve endüstriyel faaliyetlerin vazgeçilemez bir gereksinimi olan enerji, güvenilir kaynak temini, kaynaklarýn en etkin ve optimal maliyetlerle üretimi ve kullanýma sunulmasý gibi temel ekonomik kurallar dizgesi içinde üretilmelidir. Diðer yandan yerli kaynaklarýn öncelikli ve zorunlu kullanýmý ise, ulusal ekonominin gözardý edilemez direnç noktalarýndan en önemlisini oluþturmaktadýr. Bu amaçla ekonomik planlarda KAYNAK, PLANLAMA, OPTÝMÝZASYON gibi kavramlar geliþmenin içinde olduðunu göstermektedir. Enerji temininde kaynak çeþitlendirme yaklaþýmý yanlýþ olmamakla birlikte, yerli kaynaklardan yana öncelikli bir dengenin korunmasý, ayný zamanda ulusal güvenlik açýsýndan da önem taþýmaktadýr. Kömür rezervleri açýsýndan, Dünyanýn bir çok ülkesinde Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA iþletilebilir önemli büyüklüklerde rezervler bulunmaktadýr. Dünya taþkömürü ve linyit kömürü rezervlerinin petrol ve doðalgaz ile karþýlaþtýrmalý bir deðerlendirmesi Çizelge 1de verilmektedir. Dünya toplam kömür rezervlerinin % 51i antrasit ve bitümlü kömür, %49u ise linyit ve alt bitümlü kömürler grubundadýr. Linyit ve alt bitümlü kömür rezervlerinin %73.4ü dört ülkede (Almanya %8.9; eski SSCB %27.5; ABD %28.1 ve Avustralya %8.9) yeralmaktadýr. Antrasit ve bitümlü kömür rezervlerinin ise %87.6sý altý ülkede (Eski SSCB %19.1; Çin %12.2; Hindistan- % 14.3; ABD % 21.9; G.Afrika Cumhuriyeti %10.9 ve Avustralya %9.3) toplanmýþtýr. Günümüzde dünya enerji gereksiniminin %84ü kömür, petrol ve doðal gaz gibi fosil yakýtlardan geri kalaný da baþta hidrolik ve nükleer enerji olmak üzere diðer kaynaklardan karþýlanmaktadýr. Dünya kömür rezervinin 984 milyar ton olduðu, bunun 519 milyar tonunun taþkömürü ve geri kalanýnýn da linyit rezervlerinden oluþtuðu bilinmektedir. Bu rezerv miktarý içinde Türkiyenin payý %0,4dür. Dünya kömür rezervlerinin günümüz üretim seviyeleri göz önüne alýndýðýnda, bu yakýtýn daha uzun yýllar kullanýlabileceði ortaya çýkmaktadýr. Fosil yakýtlarýn Dünyada bilinen rezerv daðýlýmlarý; %68 kömür, %18 petrol ve %14 doðal gazdýr. Rezervin çokluðu kömürün uzun vadeli yeterliliðini de beraberinde getirmektedir. Mevcut üretim seviyeleri ile dünya kömür rezervlerinin 200 yýlý aþkýn bir sürede tüketilebileceðini göstermektedir. Nitekim, Dünya enerji üretiminde, 1997 yýlýnda % 42 olan kömür payýnýn, 2020 yýlýnda % 48e yükseleceði tahmin edilmektedir. Ayrýca komþumuz Yunanistanda halen elektrik enerjisinin % 70i kömürden üretilmektedir. Çeþitli Dünya ülkelerinin elektrik enerjisi üretiminde baþlýca kaynak olarak kullandýðý kömürün, elektrik üretimindeki paylarýna iliþkin bir deðerlendirme Çizelge 2de verilmektedir. Diðer yandan, görünür petrol ve doðal gaz rezervlerinin kullanýlabilme sürelerinin mevcut üretim seviyeleri göz önüne alýndýðýnda sýrasýyla 40 ve 60 yýl olduðu Çizelge 1. Dünya Fosil Yakýt Rezervleri Çizelge 2. Dünya Ülkeleri Kömürden Elektrik Üretimi Paylarý Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ tahmin edilmektedir. Bu b i l g i l e r d e n h a r e ke t l e Dünyanýn 21. yüzyýldaki en önemli ve güvenilir enerji kaynaðýnýn yine kömür olacaðý açýktýr (Arýoðlu, Yýlmaz 1997, 2002, Ersoy, Ünal, 2002). 2002 yýlýnda dünya kömür üretimi 3,9 milyar ton olarak gerçekleþmiþ; Çin, ABD ve Hindistan bu üretimde ilk üç sýrayý DOSYA Þekil 1. Dünya Primer Enerji Tüketiminde Kaynaklarýn Oransal Daðýlýmý Þekil 2. Dünya Toplam Elektrik Üretimininde Kaynaklarýn Oransal Daðýlýmý paylaþmýþlardýr. Dünya kömür tüketimi de ayný seviyede kalmýþ yani üretildiði kadar tüketilmiþtir. 2001 yýlý fosil yakýt tüketimleri içinde petrol %44 ile aðýrlýðýný korurken bunu %29 ile kömür ve %27 ile doðal gaz izlemiþtir. Günümüzde dünya primer enerji tüketiminde, enerji kaynaklarýnýn oransal daðýlýmý Þekil 1de; Dünya toplam elektrik üretiminde kaynaklarýn oransallýðý Þekil 2de verilmektedir. Her iki veri, çeþitli enerji kaynaklarý içinde bir fosil yakýt olarak kömürün vazgeçilemezliðini ve önceliðini açýkça ifade etmektedir. Dünyada ulusal kaynaklarýný geri plana atýp dýþ kaynaklara yönelen, hemen hemen hiçbir ülke görmek olasý deðildir. Ancak bu konuda ülkemizde ciddi bir sorun yaþanmakta, enerjiden, sanayiye, hatta ýsýnmaya kadar kaynak kullanýmýnda giderek yabancýlaþtýrýlan ve ithale yönlenmiþ bir politika izlenmektedir. Bunun sonucu kamu kaynaklarý, atýl kapasitelere düþürülmekte, yenilenme ve geliþtirme yatýrýmlarý hýzla düþürülmekte, dolayýsýyla iþletmelerin ekonomik verimlilikleri azalmakta, sonucunda ise kaynaklarýn verimsizliðinden söz edilir hale gelinmektedir (Arýoðlu, Yýlmaz 1997, 2002, Yüce, Mater, Eroðlu 2003). 2. VERÝLERLE ENERJÝ KAYNAKLARININ DURUMU Sanayileþmenin en önemli göstergelerinden birisi enerji tüketimi olup, enerji hammadde kaynaklarýnýn deðerlendirme, kullaným politikalarý da bu açýdan önem taþýmaktadýr. Enerji de önemli kavramlar olarak, yerli olmasý, güvenilir ve uzun vadeli kaynak oluþturmasý, üretim ve kullaným verimlilikleri, konunun doðru çözümlenmesinde süregelen tartýþma konularýný oluþturmaktadýr. Ülkemizde de bu konu tartýþmalarýn odaðýnda olup, ne yazýk ki uzun erimli politik kararlar ve uygulamalarý görülmemektedir. Türkiye enerji kaynaklarýna göre kullaným oranlarýnýn bir deðerlendirmesi Þekil 3de verilmektedir. Özellikle yerli kömür ve hidrolik kaynaklarýmýzýn önceliði yerine, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ithal doðalgaz kaynaðýnýn 1999lu yýllardan baþlayarak nasýl hýzlý bir oranla kullanýma sokulduðu gerçeði bu þekilden açýkça anlaþýlmaktadýr (Yüce, Mater, Eroðlu, 2003). Türkiye enerji kurulu güçleri, yýllýk fiili enerji üretim deðerleri ve kaynaklarýn kullaným oranlarý toplu olarak Çizelge 3de verilmiþtir. 2005 yýlý itibariyle yýllýk 161 milyar kWsa enerji üretiminde, kömür ve hidrolik paylarý % 27 mertebelerinde býraktýrýlmýþ iken, doðalgazýn kullaným oraný % 41ler seviyesine ulaþmýþtýr. Bu grafikte görülen çarpýcý bir durum ise, kapasite kullaným oranlarýdýr. Hidrolikteki yüksek kapasite oraný son yýllarda yaþanan doðalgaz krizinin bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Yerli kaynaklar olarak hidrolik ve termik kaynaklardan elektrik üretimi Þekil 3. 1990-2003 Arasý Enerji Hammaddelerinin Kullaným Oranlarý Çizelge 3. Türkiye 2005 Yýlý Enerji Kurulu Güçleri ve Yýllýk Enerji Üretimi Deðerleri Þekil 4. Hidrolik ve Termik Santral Kaynaklarý Elektrik Üretimi Deðerleri Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA deðerleri Þekil 4de verilmiþtir. Doðalgaz anlaþmalarýyla ithal baðýmlý enerji planlamalarý ve uygulamalarý sonucu kömür ve hidrolik kaynaklarýmýzýn atýllaþtýrýlmasýnýn 1995li yýllardan itibaren baþladýðý ilgili grafik üzerinde net olarak görülmektedir. 2030lu yýllara kadar talep tahminleri ise Çizelge 5de verilmiþtir. Türkiye 2.150 kWsa kiþi baþý elektrik tüketimi ile dünya ortalamasýnýn altýnda; geliþmiþ ülkeler deðerinin ise (8.900 kWsa/kiþi) hemen hemen dörtte birisi kadar olmaktadýr. Tercihler konusunda enerji üretimindeki birim maliyetler dikkate alýndýðýnda ise (Çizelge 4); birim maliyetin hemen hemen % 90ýný oluþturan doðalgaz yakýt alýmýyla, yurtdýþýna büyük oranlarda nasýl kaynak transferi yapýldýðýný somut olarak anlatmaktadýr. Türkiye enerji talep oranýnýn, gelecek 20-25 yýllýk süreçte % 6-7,5 mertebelerinde olacaðý belirtilmektedir. Bu deðerlendirme, gelecekte enerji planlamasý (plansýzlýðý) açýsýndan konunun Türkiye için ne denli önemli ve sýkýntýlý olduðunu vurgulamaktadýr. Benzer þekilde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðýnýn 2013 yýlýna kadar arz-talep dengesine iliþkin bir deðerlendirmesi Þekil 6da verilmiþtir. Enerji arz talep iliþkisi deðerlendirmesinde; 2008 yýlýnýn üretim ve azami taleple eþitleneceði, 2010 yýlýnda ise üretimin asgari talepin altýnda kalacaðý ve ilerleyen yýllarda üretim deðerleri açýsýndan Ülkemizde bir yandan enerji kaynaklarý tartýþýlýrken, öte yandan gereksinim, kiþi baþýna tüketim ve yýllýk enerji talep tahminleri geleceðe iliþkin kaygýlarý daha da arttýrmaktadýr. 2005 yýlý itibariyle kiþi baþýna elektrik tüketimi deðerleri mukayeseli olarak Þekil 5de; Çizelge 4. 1 kWsa Elektrik Üretiminde Birim Maliyet Girdileri (cent/kWsa) Þekil 4. Hidrolik ve Termik Santral Kaynaklarý Elektrik Üretimi Deðerleri Çizelge 5. Elektrik Enerjisi Talebinde 2030a Kadar Yýllýk Artýþ Tahminleri Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA sýkýntýlarýn yaþanacaðý belirtilmektedir. Ýþte bu nokta; özellikle nükleer kaynak tercihi için hazýrlanan senaryolarý meþrulaþtýran bir yaklaþým olarak algýlanmaktadýr. 2005) Türkiye ulusal güvenliðini saðlamak ve ekonomik büyümesini sürdürebilmek için yerel kaynaklarýna önem vermek zorundadýr. Doðalgaz ve petrol Þekil 6. Türkiye Enerji Arz-Talep Dengesi (ETKB-2002) 3. DEÐERLENDÝRME Enerji baðlamýnda, dünyada baþ döndürücü geliþmeler, küreselleþme ve sonuçlarý, ülkemizin konumu, yerli kaynaklarýmýz; Ulusal Bir Planlama kapsamýnda hýzla gözden geçirilmeli, uzun soluklu politikalar uygulamaya alýnmalý, yerli kaynaklarýmýzýn önemi, önceliði ve etkin kullanýmý, dönemsel deðiþimlerden etkilenmeyecek biçimde saðlanmalýdýr. Rezerv miktarýnýn fazlalýðýnýn yanýnda yaygýn ve güvenilir olmasýyla kömür halen dünyanýn ve ülkemizin en önemli enerji kaynaklarýndan biridir. Enerji hammaddeleri çeþitlendirmesi uygun bir politik tercih gibi düþünülmesine karþýn, yerli kaynaklarýndan yeterli miktarlarda faydalanmak yerine kaynaðý dýþarýda enerji politikalarýna yönelmenin bedeli aðýr ve aþýlmaz krizlere neden olmaktadýr. Halihazýrda % 40lara varan ve 10 yýllýk bir gelecekte % 70leri geçecek kaynaðý dýþarýda bir doðalgaz baðlantýsý ve saplantýsý ile Ulusal E n e r j i Po l i t i k a s ý n d a n s ö z e t m e o l a n a ð ý görülmemektedir. Yirmi beþ yýl ortalama ömürlü yapýlmýþ olan doðalgaz anlaþmalarýndan hukuki olarak kurtulmanýn yollarý aranmalý, en azýndan yerli kaynaklarýmýzýn kullaným oranlarýný doðalgaz kullaným seviyelerinin altýna düþürmeyen gerçek anlamda Ulusal Enerji Politikasýnýn tesisi saðlanmalýdýr (Torun, rezervimiz az miktarda - yetersiz olduðu için ve dünyada bu kaynaklarda meydana gelebilecek krizlere müdahale þansý olmadýðý için, fosil yakýt olarak tek ve önemli kaynaðý olan kömüre ve hidrolik kaynak olarak suya önem ve öncelik vererek bu konularda gerekli iyileþtirmeleri hýzla gerçekleþtirmelidir. Kömür dýþýnda en önemli ve vazgeçilemez ikinci kaynaðýmýz hidrolik kaynaklarýmýz olup, mevcut koþullarda irili ufaklý 10.500 MW toplam kapasiteli potansiyelden hýzla yararlanmak için gerekli öncelikler derhal yürürlüðe alýnmalýdýr Neojen havzalardaki kömür aramalarý büyük ölçüde tamamlanan ancak detay aramalarýn yapýlmasý ihtiyacýnýn da devam ettiði linyit sahalarýmýzdaki toplam rezervin yaklaþýk %65inin termik santral amaçlý üretilmesi mümkündür. Neojen sahalardaki aramalar detay olarak tamamlanmalýdýr. Ekonomik olarak iþletilebilecek ve termik santrallarda elektrik üretimine yönelik deðerlendirilebilecek büyük miktarda rezerv mevcuttur. Bu rezervin kullanýmýna yönelik çalýþmalar zaman geçirilmeden yürürlüðe sokulmalýdýr. Türkiyede toplam kömür rezervinin %88,5ini oluþturan linyit kömürü rezervinin yaklaþýk %85i görünür rezerv kategorisindedir. 1990 yýlýna kadar 1.484.000 metre sondajlý arama yapýlmýþ olmasýna Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Þekil 7. Yýllar Bazýnda Termik Santral Kapasiteleri ve Fiili Üretim Seviyeleri (Torun 2005) raðmen, 1990 yýlýndan günümüze kadar çok sýnýrlý miktarda sondajlý arama gerçekleþtirilmiþtir. Bu durum son yýllarda aramalara ne kadar önem verildiðinin (?) göstergesidir. Enerjide liberal politikalarýn sonucu, yerli kaynaklarýmýzýn kullanýldýðý santrallardaki elektrik üretiminden vazgeçilmesi olmuþtur (Þekil 7). Enerjide liberalleþme, hidrolik santrallerin yanýnda yerli kömürlerimizle çalýþan termik santrallarýn da üretim seviyelerinin her geçen yýl çarpýcý bir þekilde düþürülmesine neden olmuþtur. Dünyanýn hiçbir yerinde hiçbir kurumun, kapasitesinin yarýsýnda çalýþarak karlý ya da verimli olmasý mümkün deðildir. Ancak, uygulanan politikalar ile Türkiye her geçen gün elindeki deðerlerini de yitirmektedir. Türkiye linyit rezervlerinin yaklaþýk %40ýný oluþturan Elbistan Linyit Havzasýnda, halen iþletilmekte olan Elbistan açýk iþletmesi rezervlerinin dýþýnda, ekonomik olarak üretilebilecek 3 milyar tona yakýn linyit rezervi bulunmakta olup, bu rakam toplam 7.000 MW gücünde termik santrallara karþýlýk gelmekte, bu nedenle Elbistan Linyit Havzasý termik santral amaçlý deðerlendirilmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin sanayileþme temelleri Zonguldak ilinde atýlmýþtýr. Havzanýn iki ucuna yapýlan iki demir-çelik fabrikasý (Kardemir ve Erdemir), baþkente doðrudan baðlanan demiryollarý, en aðýr yükü en ucuza taþýyan limaný ile Emeðin Kenti Zonguldak büyümeye ve büyüdükçe de ülke sanayisinin lokomotifi olarak Cumhuriyeti güçlendirmeye baþlamýþtýr. Zonguldak; havzada kömürün bulunmasýndan bu güne yaklaþýk 350 milyon tondan fazla satýlabilir taþkömürü üretmiþ ve daima Türkiyenin sanayileþme hamlelerinin itici gücü olmuþtur. 1980li yýllara kadar ülkemiz taþkömürü ihtiyacýnýn tamamýna yakýnýný karþýlayan ve demir-çelik sektörümüzün bugünkü duruma gelmesini saðlayan havza; termik elektrik santralleri ile ülke sanayinin elektrik gereksinimini; kok üretimi ile yine sanayinin naftalinden gübreye ana hammadde gereksinimlerini de karþýlamaya çalýþmýþtýr. Bu tarihten sonra uygulamaya konulan ve tüm dünyayý etkileyen özelleþtirme politikalarý sonucunda gözden çýkarýlarak kaderine terk edilmiþtir. Bu süreçte yeni hiçbir yatýrým hamlesi düþünülmeyen taþkömürü havzasýnýn üretiminin hangi rakamlara düþebileceði sanki önceden kestirilmiþtir. Kuruma bir yandan zorunlu emeklilik yoluyla iþçi azaltma programý uygulanmýþ, bir yandan üretimi arttýrýcý yeni yatýrýmlar yapýlmamýþ bir yandan da konsantre olunuyor adý altýnda birtakým ocaklar kapatýlmýþ üstelik bütün bunlar Kurumun tek kurtuluþ yolu olarak kamuoyuna sunulmaya çalýþýlmýþtýr. Ucuz ithal kömür varken niye bu zararý çekelim düþüncesiyle kendi hammaddesini deðerlendirmekten uzaklaþan bir politikanýn ülkemiz ekonomisine hem bugün hem de gelecekte ciddi zararlar vereceði muhakkaktýr. Son iki yýl içerisinde uluslararasý kömür pazarýnda yaþanan geliþmeler bunun böyle olacaðýnýn bir göstergesidir. Tedarik güçlükleri ve aþýrý yükselen kömür fiyatlarý yerli üretimin önemini bir kez daha ön plana çýkarmýþtý Dünyada hemen her tür kömürden enerji üretimi gerçekleþtirilmektedir. Önemli olan kullanýlacak yakma sistemleri ve uygulanacak teknolojidir. Günümüzde kömürden çevreye duyarlý temiz yakýt eldesini gerçekleþtirmek son derece yaygýnlaþmakta olup, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA linyitten onlarca kullanýlabilir ürün üretebilen, ülke petrol gereksiniminin % 60ýný kömürden elde edebilen bir Güney Afrika örneði dikkate alýndýðýnda, yerli linyit kaynaklarýmýza verilmesi gereken önem açýkca ortaya çýkmaktadýr. Enerji iletim ve daðýtým hatlarýnda mevcut % 20lere varan kayýp kaçak oranlarýnýn uygun deðerlere çekilmesi önemli bir enerji tasarrufu saðlayacaktýr. Ancak ulusal ölçekte enerji kaynaklarý, üretimi, ve tüketimi deðerleri; sadece kaynak bazýnda deðerlendirilmemelidir. Enerji kullaným gereksinimi, bireysel birim enerji kullanýmýna karþýlýk, bireysel ekonomiye katký oraný, ortalama kalkýnmýþlýk ve gelir düzeyleri ile ilintili olarak deðerlendirilmeli ve yorumlanmalýdýr. Aþýrý göç ve metropol kentlerde yýðýþýmýn ekonomik neden ve sorunlarýný çözemeden, enerji üretim ve tüketimine doðru yaklaþma olanaðý olamayacaktýr. Termik ve hidrolik enerji kaynaklarý dýþýnda; mühendislik verileri ve optimal üretim ölçekleri ile genel enerji üretimine katký saðlayabilecek jeotermal, rüzgar, güneþ ve bio kaynaklarý gerektiði ve hakettiði ölçülerde ulusal enerji envanteri içine alýnmasý gerekmektedir. Nükleer enerji ve düþüncesi; günümüzde siyasi iradenin ortaya attýðý, kendi kendine tartýþtýðý ve kendi baþýna karar verdiði bir enerji kaynaðý olarak; mevcut durumda doðru bir tercih ve çözüm yolu deðildir. Teknik, ekonomik, sosyal ve çevresel ölçütleri ile, nükleer enerji Türkiyenin gündemine girmemelidir. Yakýn gelecekte kurulmasý planlanan 3 adet nükleer santralýn üreteceði enerjinin daha fazlasýnýn, en güvenilir biçimde mevcut kaynaklarýn rehabilitasyonu, rasyonel kullanýmý ve yerli-yeni kaynaklarýn kullanýma açýlmasý ile gerçekleþtirilebileceði düþünülmektedir. - enerji üretim kaynaklarýndan efektif yararlanma seviyesi ile son derece ilintili olup, sorunun doðru çözümünde anahtar kavramlar olarak düþünülmektedir. Yerli bir kaynak olan kömür ise; tüm enerji kaynaklarý arasýnda; kalkýnmanýn ve enerjinin sürdürülebilirliðini ve güvenliðini saðlayýcý en önemli kaynak olarak vazgeçilemez olup, hidrolik kaynaklarýmýzla birlikte, enerji planlamalarýnda önceliðini korumak zorundadýr. Bu kaynaklarýmýza ilave olarak yenilenebilir kaynaklarýmýzdan da optimal ölçeklerle yararlanmak suretiyle, nükleer enerji bugün için ülke gündeminden düþürülmelidir. KAYNAKLAR Arýoðlu, E. Yýlmaz, A.O. (1997), Doðalgaz ve Konutlarda Enerji Tasarrufu, TMMOB, Maden Mühendisleri Odasý, Ýstanbul Þubesi, Çalýþma Raporu No:4, Temmuz, Ýstanbul. Arýoðlu, E. Yýlmaz, A.O. (2002) Ülkemiz Madencilik Enerji Sektörünün Deðerlendirilmesi, TMMOB, Maden Müh.Odasý, Ýstanbul Þubesi, Yayýnlanmýþ Rapor, 76 sayfa, Kasým, Ýstanbul. Ersoy, M. Ünal, V. (2002) Türkiyenin Linyit Kaynaklarýnýn Termik Santral Amaçlý Deðerlendirilme Olanaklarý, TKÝ Genel Müdürlüðü, Ankara. Torun, M. (2005) Neo-liberal politikalarýn Türkiye Madencilik Sektörüne Etkileri, ÝTÜ Maden Fakültesi Seminer Notlarý, Mayýs, Ýstanbul. Yüce, A.E. Mater, T. Eroðlu B. (2003) Sayýlarla Enerji Kaynaklarý ve Enerji:Enerjinin Koptuðu Nokta, Ölçü; Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada, TMMOB, Ýstanbul ÝKK Yayýný, Nisan, Ýstanbul 4. SONUÇ Günümüzde enerjinin önemi; - birim tüketime karþýn efektif birim üretim, - yerli kaynaklarýn optimal düzeyde kullaným önceliði, - enerjide arz güvenliði, Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA TMMOB Makina Mühendisleri Odasý, enerji alanýna yönelik kaynaklarýmýzýn kamu çýkarlarý doðrultusunda kullanýmýný savunmaktadýr. Bu amaçla düzenlenen sempozyumda sunulan görüþ ve deðerlendirmeler ýþýðýnda aþaðýdaki sonuç bildirgesi kamuoyunun ilgisine sunulmaktadýr. Enerji sanayinin, üretimin, geliþmenin ve insan yaþamýnýn en temel girdilerinden biridir. Gerek dünyada gerekse ülkemizde nüfus artýþýna, sanayi ve teknolojideki geliþmelere paralel olarak enerji tüketimi hýzla artýþ göstermektedir. Enerji ayný zamanda jeopolitik ve stratejik bir konuma da sahiptir. Küresel güçler 20. yüzyýlda olduðu gibi 21. yüzyýlda da enerji koridorlarýný kendi kontrolleri altýna almak için uluslararasý hukuka aykýrý yalan ve bahanelerle savaþ ve iþgal yollarýna baþvurmaktadýrlar. Öte yandan dünya çapýnda geleneksel enerji kaynaklarý olan fosil yakýtlarýn rezervleri azalmaktadýr. Fosil kökenli yakýt rezervlerinin azalmasý ile artan çevre kirliliði ve doðanýn tahrip edilmesi nedeniyle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yönelim bir zorunluluk haline gelmiþtir. Ülkemizde son 20 yýldýr ulusal çýkarlarýmýza dayalý planlama anlayýþýndan vazgeçilerek, enerji sektörü serbest piyasa iþleyiþine býrakýlmýþ, yapýlan düzenlemeler sonucunda ülkemizde daha pahalý enerji kullanýmýna yol açýlmýþtýr. Yerli ve yabancý sermaye için yeni bir ticari alan olarak düzenlenen enerji sektörü, bu yaklaþým sonucunda bugün usulsüzlük ve yolsuzluklarla çalkalanmaktadýr. Ülkemizde düþük maliyetli enerji temin sorunu bulunmaktadýr. Bir çok ülke enerjiyi ucuza üretmenin yolunu ararken ülkemizde pahalý üretim modelleri tartýþýlmaktadýr. Pahalý enerji ise sanayi maliyetlerini artýrmakta, rekabet þansý düþük olan yerli üretimi daha da güçsüz kýlmaktadýr. Halen kullanýlmakta olan petrol, ithal kömür, doðalgaz gibi dýþa baðýmlý enerji kaynaklarýnýn orta ve uzun vadede artan enerji gereksinimimizi yüksek maliyetlere raðmen karþýlamadýðý ve karþýlayamayacaðý açýktýr. Buna karþýlýk nükleer enerji gibi çok büyük maliyetler ödenerek alýnacak dýþa baðýmlý teknolojiye dayalý kýsa vadeli çözümler çevre sorunlarý yaratmasýnýn yaný sýra, ekonomik kaynaklarýmýzýn israf edilmesi anlamýna gelmektedir. Oysa ki ülkemizde çok zengin yenilenebilir enerji kaynaklarý bulunmaktadýr. Türkiyenin birincil enerji kaynaklarý tüketiminin ancak % 35i yerli kaynaklardan Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA karþýlanmaktadýr. Hidroelektrik enerji kaynaklarýnýn yalnýzca % 35i deðerlendirilmekte; jeotermal kaynak zenginliði açýsýndanpotansiyeli dünya ortalamasýnýn üzerinde olan ülkemizde toplam potansiyelin ancak % 2.97si kullanýlmakta. Ayný þekilde rüzgar enerjisi potansiyeli de yüksek olan ülkemiz ekonomik potansiyelinin ancak % 15i deðerlendirilmektedir. Türkiyenin yenilenebilir enerji kaynaklarý potansiyeli yaklaþýk 200 MTEP (milyon ton eþdeðer petrol) olarak tahmin edilmekte; güneþ enerjisi ise 80.0 MTEP teknik potansiyel ile en yüksek oranda bulunmakta ancak bu zengin kaynak deðerlendirilmemektedir. Yüzdelerle ifade etmek gerekirse, Türkiyedeki hidrolik kaynaðýn % 65i (% 8lik bir oran ise inþa halindedir); rüzgar potansiyelinin %85i; jeotermal potansiyelinin %95i; sýnýrsýz enerji kaynaðý olan ve Doðu Karadeniz hariç her bölgemizin sahip olduðu güneþ enerjisi kullanýlmamaktadýr. Oysa ki güneþ enerjisi dünyada olduðu gibi ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynaklarý içinde en temel kaynaklarýndan biridir. Bu belirlemelerden hareketle aþaðýdaki önerilerin ülke ve toplum yararlarý doðrultusunda hayata geçirilmesi gerektiðini, bütün birikimimizle gerekli katkýlarý sunacaðýmýzý kamuoyuna duyururuz. 1. Ülkemizin dýþa baðýmlýlýðýný azaltacak bir Ulusal Enerji Programý, ilgili tüm taraflarýn katýlýmýyla ivedilikle oluþturulmalý; bu programda enerji üretiminde yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. 2. Türkiyenin enerji planlamasýnda güneþ, rüzgar, biyogaz, jeotermal ve diðer yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýna yönelik belirlenecek kýsa, orta ve uzun dönemli makro hedeflerin yaþama geçirilmesine iliþkin yasal düzenlemeler bir an önce yapýlmalýdýr. 3. Bu düzenlemelerde üniversitelerin, TMMOB ve baðlý meslek odalarýnýn, sanayinin, sektör derneklerinin görüþ ve önerileri mutlaka alýnmalý; uygulama, denetim, izleme süreçlerinde konunun tüm taraflarý etkin kýlýnmalý ve merkezi bir eþgüdüm saðlanmalýdýr. 4. Enerjinin kamusal, toplumsal bir hizmet ve toplumun refahýnýn yükseltilmesinin temel girdilerinden biri olduðu bilinciyle sektördeki tüm özelleþtirmeler durdurulmalý, verilen tüm imtiyazlar geri alýnmalýdýr. 5. Stratejik öneme sahip, kamu hizmeti niteliði taþýyan enerji sektöründe ulusal çýkarlarýmýzýn gözetildiði kamusal denetim ilkeleri doðrultusunda makro planlama, eþgüdüm ve denetlemeye dayalý bir yeniden yapýlanmaya gidilmelidir. 6. Enerji politikalarýnýn oluþturulmasýnda çevre faktörü göz ardý edilmemelidir. 7. Petrol ve doðalgazda dýþa baðýmlýlýðý azaltacak her türlü önlem alýnmalý. Bu kaynaklar baþka alternatiflerin bulunmadýðý durumlarda kullanýlmalýdýr. Dýþardan temin edilen petrol ve doðalgaz dýþýndaki kaynaklar çeþitlendirilmelidir. 8. Kömür, hidroelektrik gibi ulusal kaynaklarýn kullanýlmasýna önem verilmeli, yeni ve yenilenebilir enerji alanýnda ulusal teknolojilerimizi oluþturmaya yönelik AR-GE çalýþmalarý eþgüdüm içinde planlanmalý, oda-üniversite-sanayi iþbirliði ve araþtýrma kuruluþlarý bu yönde desteklenmelidir. 9. Kentsel planlama ve mimaride tüm yapýlarda enerji tasarrufu saðlayacak ve güneþ enerjisinden daha fazla yararlanacak þekilde, güneþ-mimari-teknoloji iliþkisinin planlama ve tasarým aþamasýnda dikkate alýnmasý saðlanmalýdýr. Konutlarda tüketilen enerjinin % 80inin ýsýnmaya harcandýðý gözetilerek güneþ mimarisi önemsenerek uygulanmalý; öncelikle büyükþehirlerden baþlanarak, yeni yapýlan binalarda yönlendirme ve yalýtýma önem verilmeli, ek maliyet getirmeden %30lara varan ýsý kazancý saðlayan mimari özellikler kullanýlmalýdýr. Binalarda güneþ enerjisi kaynaklý mekanik, tesisat projeleri hazýrlanýp onaylatýlmadan yapý kullanma izni verilmemeli, imar mevzuatýnda bu yönde deðiþiklikler yapýlmalýdýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA 10. Enerji verimliliðini saðlayýcý politika ve zorunlu ölçütler ivedilikle uygulamaya sokulmalýdýr. 11. Güneþ enerjisinden daha fazla yararlanma ve yaygýn kullanýmý konusunda sürekliliði olan üretimi teþvik politikalarý oluþturulmalý ve hayata geçirilmelidir. 12. Güneþ, jeotermal ve rüzgar kaynaklarýndan enerji elde etmek için gerekli üretim ve ekipmanlarýn büyük bir çoðunluðunun ülkemizde üretiminin ülkemizde bulunduðu gözetilerek bu kapasite mutlaka geliþtirilmelidir. 13. Güneþ enerjisi sýcak su sistemleri ve ýsýtma sistemine destek olarak güneþ enerjisi potansiyelinin yüksek olduðu, Güneydoðu Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgelerinde öncelikli olarak yeni yapýlmakta olan binalarda kullanýlmasýnýn zorunlu tutulmasýna yönelik yasal düzenleme bir an önce yapýlmalýdýr. Bu bölgelerde güneþ enerjisinden sýcak su elde edilmesi projeleri yapý tesisat projelerinin eki olarak istenmelidir. 14. Son zamanlarda geliþmiþ ülkeler tarafýndan otomobilden uzay teknolojisine kadar çok geniþ bir alanda kullanýlmaya baþlayan fotovoltaik (PV / güneþ pili) teknolojisinin Türkiyede uygulanabilirliðinin artýrýlmasý, bu sistemlerin geliþtirilmesi ve üretiminin saðlanmasý için üniversitelerin, AR-GE kuruluþlarýnýn, meslek odalarýnýn, sanayi kuruluþlarýnýn vb. kuruluþlarýn yürüttüðü çalýþmalara yeterli kaynak ayrýlmalý ve bu ko n u d a m e r ke z i e þ g ü d ü m s a ð l a n m a l ý d ý r. yönetmelikler düzenlenmelidir. 17. Mühendis, tekniker ve teknisyenler için güneþ enerjisi sistemlerinin proje, imalat ve uygulama aþamalarýný içeren eðitim çalýþmalarý düzenlenmeli ve belgelendirilmelidir. 18. Yerli, yeni ve yenilenebilir enerjiye yönelimi geliþtirmek ve enerji tasarrufuna yönelik toplumsal bilinç oluþturmak amacýyla kitle iletiþim araçlarýndan yayýnlar yapýlmalý, yayýn faaliyetleri geliþtirilmeli, ilk ve orta öðretimde özendirici bilgiler ders kitaplarýna konulmalý, okullarda ve üniversitelerde öðrencilerin bu alanda bilinçlendirilmesini saðlayacak proje yarýþmalarý düzenlenmeli, konferans, söyleþi, panel vb. etkinlikler artýrýlmalýdýr. 19. Ülkemizin güneþ enerjisi potansiyelinin yüksek olduðu bölgelerde güneþ enerjisinin farklý kullaným alanlarýný halka göstermek ve tanýtmak amacýyla, ilgili bütün kurum ve kuruluþlarýn katlarýyla tüm enerjisini güneþten alan örnek güneþ enerjili bilim evleri yapýlarak bu konuda kamuoyunun ilgisi çekilmelidir. TMMOB MAKÝNA MÜHENDÝSLERÝ ODASI 15. Gerek bireysel, gerekse toplu fotovoltaik enerji üretimi ve kullanýmýný özendirip yaygýnlaþtýrmak için, kullanýcýlarýn maliyetini düþürecek teþvik sistemleri oluþturulmalýdýr. Kullanýcýlara verilecek teþvikler, yalnýzca kýsa dönemli mevcut enerji kullaným ve alt yapý maliyetlerini deðil, uzun dönemde bu alandaki bilimsel ve teknolojik geliþmelerin getireceði lisans ve kullaným haklarýnýn ulusal ve kamusal yararlar doðrultusunda ekonomiye saðlayacaðý doðrudan ve dolaylý katkýlarý da dikkate alýnarak düzenlenmelidir. 16. Sýcak iklim bölgelerimizde soðutma ve iklimlendirme amaçlý sistemlerde güneþ enerjisi kullanýmý teþvik edilerek yaygýnlaþtýrýlmalý ve ilgili Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA YEKS 2005/Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý/ Enerji Yönetimi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi (03-04 Haziran/Kayseri) Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý/Enerji Yönetimi Sempozyumu, 03-04 Haziran 2005 tarihinde TMMOB Makina Mühendisleri Odasý adýna Kayseri Þubesi sekreteryalýðýnda Kayseride gerçekleþtirilmiþtir. Sempozyumda, 8 oturumda toplam 41 adet bildiri ile birlikte 20 adet poster bildiri sunulmuþtur. Sunulan tüm bildiriler, kitaplaþtýrýlarak katýlýmcýlar ve kamuoyunun bilgisine sunulmuþtur. Bu bildirilerin yaný sýra, çaðrýlý konuþmacý Dünya Hidrojen Enerjisi Derneði Baþkaný Prof. Dr. Nejat Veziroðlunun, 21. Yüzyýlýn Enerjisi: Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiyenin Anahtar Rolü baþlýklý sunumu ve Ulusal, Kamusal Enerji Politikalarý Iþýðýnda Enerji Yönetimi konulu panelde ortaya çýkan görüþ ve deðerlendirmelerin ýþýðýnda, aþaðýdaki sonuç bildirgesinin kamuoyunun ilgisine sunulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. Bilim ve teknolojinin hýzla geliþtiði günümüzde, en önemli konularýn baþýnda; geçen yüzyýlda olduðu gibi yine enerji gelmektedir. Küreselleþen güçlerin egemenliðindeki dünyada, ulus ötesi sermaye guruplarý teknoloji, enerji, su ve petrol kaynaklarýnýn sahipliði ve denetimi için birbirleriyle kýyasýya mücadele etmektedir. ABD ve Ýngiltere, Birleþmiþ Milletlere raðmen dünyanýn en büyük ikinci petrol rezervine sahip Iraký, enerji kaynaklarýný da içeren emperyal bir siyasetin parçasý olarak iþgal etmiþtir. Bu politikanýn bir devamý olarak, ABD kökenli Büyük Ortadoðu Projesi (BOP) ve Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi (GOP) yönelimleriyle, Ortadoðudan Afrika ve Kafkasyaya, Afganistan üzerinden Orta Asyaya ulaþan geniþ bir coðrafyada; enerji, petrol ve su kaynaklarýnýn egemenliðine dayalý uzun vadeli stratejik mücadele ve çatýþmalarýn altyapýsý oluþturulmaktadýr. Tüm bu geliþmeler yanýnda emperyal ülkeler, bir yandan Irak savaþýnda olduðu gibi zengin enerji kaynaklarýna sahip bölgelerin denetimini ele geçirmeye çalýþýrken, diðer yandan tükenebilir enerji kaynaklarý yerine yenilenebilir enerji kaynaklarýna yönelmektedirler. Geliþmekte olan ve az geliþmiþ ülkelerin fosil kaynaklarý ise, uluslararasý tekeller tarafýndan istila edilerek tüm çevresel etkilerde göz ardý edilerek iþletilmektedir. Enerji, sanayiinin, üretimin, geliþmenin ve kalkýnmanýn en temel girdisi olup, gerek dünyada gerekse ülkemizde nüfus artýþýna, sanayileþmeye ve teknolojik geliþmelere paralel olarak enerji tüketimi artmaktadýr. Buna karþýlýk geleneksel enerji kaynaklarý olan fosil yakýtlarýn rezervleri ise gittikçe azalmaktadýr. Günümüzde dünya enerji gereksiniminin % 80i fosil yakýtlarca karþýlanmaktadýr. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin ömrü 40 yýl, doðal gazýn 61 yýl, kömürün Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ise 227 yýl olarak tahmin edilmektedir. Bir yandan fosil yakýt rezervlerinin azalmasý, diðer yandan artan çevre kirliliði ve doðanýn tahribi; etkili kalkýnma hamleleri için çevre dostu yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yönelmeyi zorunlu kýlmaktadýr. Ülkemizde ise her alanda olduðu gibi enerji sektöründe de tam bir daðýnýklýk ve plansýzlýk yaþanmaktadýr. Özellikle son otuz yýldýr DTÖ/DB/IMF programlarý kapsamýnda uygulanan özelleþtirmeci politikalarla, enerji üretim ve daðýtýmýnýn her þeyden önce bir kamu hizmeti olduðu ve bu hizmetin herkese gereksinimi ölçüsünde ve ucuz bir þekilde saðlamasý gerektiði fikri reddedilmiþ; diðer kamusal alanlarda olduðu gibi enerji sektörü de, yerli ve yabancý sermaye için yeni bir ticari alan olarak örgütlenmiþtir. Yenilenebilir enerji kaynaklarýna iliþkin ülkemizdeki durum genel hatlarýyla þöyledir: Ülkemizin bu gün itibarýyla ETKB verilerine göre 128 Milyar kWh/yýl civarýnda hidroelektrik potansiyeli vardýr. Hidroelektrik enerji kaynaklarýmýzýn yalnýzca % 35i deðerlendirilmektedir. Bu düþük kapasite ile bile elektrik enerjisinin yaklaþýk %30-40ý hidroelektrik santrallerden karþýlanmaktadýr. Jeotermal kaynak zenginliði açýsýndan ülkemiz dünya sýralamasýnda 5. sýradadýr. Jeotermal enerjiden elde edilen elektrik üretimi içerisinde ise ülkemiz 14. sýrada, jeotermal enerjinin doðrudan kullanýmýnda ise 7. sýradadýr. Mevcut durumda toplam potansiyelimizin (31.500 MW) ancak % 2.97si kullanýlmaktadýr. Ülkemiz 3.500 km kýyý þeridi, sürekli ve düzenli olarak rüzgar alan bölgeleri ile Avrupanýn rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek ülkeleri arasýnda yer almaktadýr. (Ülkenin teknik potansiyeli 88.000 MWdýr) Ancak ülkemiz bu potansiyeli de yeterince deðerlendirememektedir. Yýllýk ortalama toplam güneþlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ýþýným þiddeti 1.311 kWh/m2- yýl (günlük toplam 3,6 kWh/m2) olan ülkemiz, güneþ enerjisi potansiyeli bakýmýndan oldukça zengin bir ülkedir. Ancak bu kaynak da yeterince deðerlendirilmemektedir. Türkiye jeotermal, rüzgar ve güneþ enerjisi alanlarýnda ciddi potansiyellere sahip olmakla birlikte, ne bu alanlara ne de biogaz, biokütle, dalga ve hidrojen enerjisindeki potansiyellerin deðerlendirilmesine yönelik yeterli AR-GE ve yatýrýmlar yapýlmamaktadýr. Ülkemizin yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli, 34.730 MW hidroelektrik, 4.500 MW jeotermal, 88.000 MW rüzgar olmak üzere toplam 127.230 MWdýr. Tüm ülkeler enerjilerini ucuza üretmenin yolunu ararken ülkemizde pahalý üretim modelleri geliþmektedir. Bu politikalarla ülkemizin enerji kaynaklarý itibariyle ithalat baðýmlýlýðý giderek artmýþ ve kontrol edilemez boyutlara ulaþmýþtýr. Ülkemizde birincil enerji kaynaklarý tüketiminin ancak % 35i yerli kaynaklardan karþýlanabilir hale gelmiþtir. Sonuç olarak; bugün ülkemizde mevcut ekonomik HÝDROLÝK kaynaklý 128 Milyar kWh enerji potansiyelimizin %57i; RÜZGARDA 10 bin MW ekonomik potansiyelimizin %85i; JEOTERMAL kaynak potansiyelimizin %95i; sýnýrsýz enerji kaynaðý olan ve ülkemizin her bölgesinin sahip olduðu GÜNEÞ enerjisi kullanýlmamaktadýr. Bugün yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn özendirilmesi, yaygýnlaþtýrýlmasý ve bu kaynaklarýn kullanýmý ile elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluþturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarýn yerli üretim koþullarýnýn oluþturulmasý ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaþmamýz gerekmektedir. Bu belirlemelerden hareketle aþaðýdaki önerilerin ülke ve toplum yararlarý doðrultusunda hayata geçirilmesi gerektiðini,TMMOB Makina Mühendisleri Odasý olarak, bu yönde tüm birikimimizle gerekli katkýlarý sunacaðýmýzý kamuoyuna duyururuz. - Ülkemiz dýþa baðýmlý enerji politikalarýndan Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA vazgeçmelidir. Enerji antlaþmalarý ülke çýkarlarý lehine yeniden düzenlenmelidir. - Elektrik enerjisi üretiminde ulusal ve kamusal kaynaklar ile yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna aðýrlýk verilmelidir. Özel olarak elektrik enerjisi üretiminde genel olarak tüm enerji kaynaklarýnýn temin ve kullanýmýnda, ülke ölçeðinde geçerli olacak bir Master Plan uygulamasýna geçilmelidir. - Hidrojen enerjisinin en önemli baðlayýcý ve en uygun sentetik yakýt olduðu gözetilerek ülkemizin su kaynaklarý bakýmýndan avantajý da deðerlendirilerek, hidrojen enerjisine geçiþ hýzlandýrýlmalýdýr. - Otomotiv sanayiinde geleceðin yakýtý olan hidrojen yakýtýnýn kullanýlmasý ile ilgili olarak AR-GE çalýþmalarýna baþlanmalý, hidrojen kullanacak içten yanmalý ve yakýt pillerinin geliþtirilmesi, depolama ve daðýtým sistemleri üzerine AR-GE (ABD, AB ve Uzak Doðudaki benzer sanayilere paralel olarak) faaliyetleri yoðunlaþtýrýlmalýdýr. - Yakýt teknolojilerinde kilit bir önem taþýyacak olan BOR potansiyelimizi katma deðere dönüþtürecek politikalar üretilmeli, mevcut çalýþmalar desteklenmelidir. - Güneþ enerjisiden yararlanma konusunda yol gösterici ve teþvik edici politikalar uygulanmalý, 2010 yýlýndan itibaren maliyetlerinin düþeceði bildirilen fotovoltaik piller konusunda AR-GE çalýþmalarý arttýrýlmalýdýr. - Biodizel üretimine ve kullanýmýna yönelik çalýþmalara önem verilmelidir. Üretilen biodizelin EN-14214 standartlarýna uygunluðu ilgili kurumlarca denetlenmelidir. Üreticiden tüketiciye kadar olan arz güvenirliliði saðlayacak gerekli düzenlemeler yapýlmalýdýr. - Yeni güç taleplerinin yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklardan saðlanmasýna yönelik planlamalara öncelik verilmelidir. - Yeni ve Yenilenebilir Ulusal ve Kamusal Bir Enerji Politikasý ivedilikle oluþturulmalý, bu amaçla öncelikle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn desteklenmesi için yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. - Bu çerçevede, Mayýs 2005te kabul edilen Yenilenebilir Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda, TMMOBye baðlý ilgili Odalarýn görüþü alýnarak, yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn özendirilmesine, yaygýnlaþtýrýlmasýna, dýþa baðýmlýlýðýn azaltýlmasýna ve yerli üretim ortamýnýn yaratýlmasýna olanak saðlayacak þekilde düzenlemeler yapýlmalýdýr. - AB uygulamalarýnda 2010 yýlýnda toplam enerjinin % 12sinin yenilenebilir enerji kaynaklarýndan karþýlanmasý, toplam elektrik tüketiminin % 22sinin yenilenebilir enerji kaynaklarýna dayandýrýlmasý hedeflenmektedir. TMMOB ve Odalarca gündeme getirilen, Odamýzca TBMMnin Enerji Komisyonuna iletilen ve yasanýn TBMM Genel Kurulunda görüþülmesi esnasýnda bir deðiþiklik önergesiyle gündeme getirilen % 12lik hedefin yasa kapsamýna alýnmasý yönünde çalýþmalar yapýlmalýdýr. Benzer bir þekilde, yasa yenilenebilir enerji tesislerinin ihtiyacý olan makina ve ekipmanlarýn en az % 45inin yurt içinden teminini öngören ve yerli sanayii geliþtirecek yönde düzenlenmelidir. - Enerji Verimliliði Kanun Tasarýsýna yönelik yasama süreçlerinde, TBMM ve ilgili kurumlar, TMMOB ve ilgili baðlý Odalarýn görüþlerini alarak yasa ve mevzuatlara yansýtmalýdýr. TMMOBye baðlý ilgili Odalarýn görüþü alýnarak, yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn kullanýmýnýn ö z e n d i r i l m e s i n e , yaygýnlaþtýrýlmasýna, dýþa baðýmlýlýðýn azaltýlmasýna ve yerli üretim ortamýnýn yaratýlmasýna olanak saðlayacak þekilde düzenlemeler yapýlmalýdýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Tolga ÜSTÜN TMMOB Çevre Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi YK Üyesi Enerji ve Çevre Geçtiðimiz yüzyýl içerisinde enerji kullaným miktarý, toplumlarýn kalkýnmýþlýk ve refah seviyesinin tespitinde en belirleyici etken olarak görüldü. Bir ülke ya da toplum ne kadar çok enerji kullanýyorsa o kadar geliþmiþtir, refah içinde yaþýyordur düþüncesi hakimdi. Uzaydan, gece çekilen uydu fotoðraflarýnda, ABD, Batý Avrupa Ülkeleri ve Japonya gibi geliþmiþ ülkeler üzerinde göz alýcý parýltýnýn görülmesi, bunun yanýsýra daha az geliþmiþ ülkelere doðru gidildikçe bu parýltýnýn azalmasý yukarýdaki düþünceyi pekiþtirir nitelikte idi. Ancak geçen yüzyýlýn son çeyreðinden baþlayarak 21. yüzyýlýn baþlarýný yaþadýðýmýz günümüze kadarki sürede, iþe bu kadar basit bir bakýþ açýsý ile yaklaþýlamayacaðý, artan enerji kullanýmý artan refah düzeyi doðru orantý formülünün artýk geçerli olamayacaðý anlaþýlmýþtýr. Çünkü yoðun enerji kullanýmý, hýzla artan çevre kirliliði ve çeþitli çevresel sorunlar þeklinde insanlara geri dönmeye baþlamýþ, yukarýda verilen enerji-refah doðru orantýsý, ters orantýya dönüþmüþtür. Artýk refahýn tanýmýnda, temiz hava solumak, temiz içme ve kullanma suyu kaynaklarýna ulaþým imkaný vb. çevresel konular, diðer etkenlerin önüne geçerek birinci sýraya oturmuþtur. Þimdi elimizde bir deðil üç orantý formülü vardýr. artan enerji kullanýmý artan refah düzeyi artan enerji kullanýmý artan çevresel problemler artan çevresel problemler azalan refah düzeyi Yukarýdaki orantý formüllerinden, artan enerji kullanýmýnýn refah düzeyini artýrmasý, fakat ayný zamanda çevresel problemlere neden olduðu için refah düzeyini düþürmesi gibi çeliþkili bir durum olduðu görülmektedir. Bu çeliþkili durumdan en az zarar ve en fazla fayda ile çýkmak için, 80li yýllarýn sonunda Sürdürülebilir Kalkýnma (Sustainable Development) olgusu ortaya atýlmýþtýr. Buna göre, kalkýnma hýzý doðal kaynaklarýn ve çevrenin izin verdiði ölçüde olmalýdýr. Baþka bir deyiþle Sürdürülebilir Kalkýnma; Kaynaklarýn Tüketilmesi < Kaynaklarýn Oluþturulmasý (kendini yenilemesi) þeklinde formülleþtirilebilir. Burada amaçlanan, adýndan da anlaþýlacaðý gibi- çevreyi yok etmek pahasýna geliþme anlayýþýný sona erdirip, çevresel kalitenin korunduðu uzun vadeli bir geliþmenin saðlanmasýdýr. Günümüze gelindiðinde, dünyanýn içinde bulunduðu çevresel koþullara bakarak sürdürülebilir kalkýnma ilkelerinin olmasý gerektiði kadar pratiðe dökülememiþ olduðu kolayca görülebilmektedir. Doðal kaynaklar hýzla tüketilir, hava, su ve toprak kirletilirken, uzun vadeli geliþmeden sözetmek ne yazýk ki mümkün olamamaktadýr. Ýnsanoðlunun engel tanýmayan hýrsý, ortak aklýn ve bilimin önüne geçerek sürdürülebilir kalkýnma dengesini kaynaklarýn tüketilmesi yönünde tutmaktadýr. Artýk Sürdürülebilir Yaþam söylemleri ortaya atýlmaya baþlanmýþtýr. Ne kadar acýdýr ki; kalkýnmayý sürdürmeyi beceremeyen insanlýk, þimdi de yaþamýný sürdürüp sürdüremeyeceðinden þüphelenir hale gelmiþtir. Oluþan çevresel problemler dünyadaki yaþamý tehdit eder bir hal almýþtýr. Ýnsan yaþamýnda enerji kullanýmý, toprakta yetiþen Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA bir tarým ürününün vücutta enerjiye dönüþtürülmesinden baþlayarak, sanayide onlarca MWlýk elektrik enerjisi kullanýmýna kadar giden bir yelpaze içinde yer alýr. Isýnma, ulaþtýrma ve endüstriyel amaçlý enerji kullanýmý baþlýca tüketim kalemlerini oluþturmaktadýr. Dünyadaki enerji gereksiniminin yaklaþýk %80i fosil yakýtlardan (kömür, petrol, doðal gaz) karþýlanmaktadýr. Kaba bir tanýmla, fosil yakýtlarýn yakýlmasý ile çeþitli formlarda (elektrik, ýsý, hareket vb.) enerji elde edilmektedir. Enerjinin çevre ile problemli iliþkisi burada baþlamaktadýr. Fosil yakýtlarýn yakýlmasý esnasýnda çevreye (havaya) yüksek miktarlarda kirletici madde emisyonu verilmektedir. Bu maddelerden baþlýcalarý, Kükürtdiosit (SO2), Azot Oksitler (NOx) ve Karbonmonoksit (CO) olarak bilinirler. Bunun yanýsýra özellikle kömürün yakýlmasý esnasýnda oluþan Partiküler Madde (toz) önemli bir kirletici olarak havaya verilmektedir. Fosil yakýtlarýn yakýlmasýndan oluþan kirletici maddeler yanma bölgesi yakýnýndaki kirlenen havayý soluyan canlýlarda akut ve kronik solunum yollarý hastalýklarýna neden olurken, partiküler maddenin çökmesi, kükürtdioksit ve azotoksitlerin asit yaðmurlarý oluþturmasý ile daha geniþ bir alandaki flora ve faunayý olumsuz etkilemektedir. Fosil yakýtlarýn kullanýmýndan ortaya çýkan yanma ürünlerinin küresel ölçekte de etkisinin olduðu son yýllarda tespit edilmiþtir. Bu, Ýngilizcesi Greenhouse Effect olarak bilinen Sera Etkisi ve buna baðlý Ýklim Deðiþikliði tehlikesidir. Endüstriyel faaliyetler ve enerji kullanýmý sonucu atmosfere verilen sera gazlarý, yeryüzünden yansýyan güneþ ýþýnlarýnýn uzay boþluðuna çýkmasýný engelleyici bir ortam oluþturarak, gerekenden daha fazla güneþ ýþýnýnýn atmosfer içinde kalmasýna neden olmaktadýr. Bu da atmosferdeki havanýn ýsýnmasýna yol açmaktadýr. Yapýlan bilimsel çalýþmalar ýþýðýnda oluþturulan, geleceðe yönelik model ve senaryolara göre sera etkisi nedeni ile önümüzdeki 100 yýl içerisinde; - Kutuplardaki buzullarýn erimesi ile okyanus akýntýlarýnýn yavaþlamasý ve bu nedenle iklim deðiþiklikleri - Deniz suyu seviyesinde yükselme - Tarýmsal arazilerin azalmasý - Su kaynaklarýnda azalma gibi sonuçlarýn görüleceði bildirilmektedir. *Kaynak: IPPC TAR (2001) Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Yukarýdaki tablodan, karbondioksitin küresel ýsýnmaya potansiyel katkýsý 1 birim alýnarak, diðer sera gazlarýnýn küresel ýsýnmaya katkýlarý 100 yýllýk zaman dilimi için göreceli olarak verilmiþtir. Karbondioksitin birim miktarýnýn sera etkisine katkýsý diðerleri ile karþýlaþtýrýldýðýnda en az olsa da, 1750den 2000 yýlýna kadar geçen sürede toplam sera etkisine %60 oranýnda katký saðladýðý hesaplanmýþtýr. Buradan görüldüðü gibi karbondiksit, diðer sera gazlarýna göre daha baskýndýr. Bunu nedeni atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunun diðer sera gazlarýna oranla çok fazla olmasýdýr. Bu tablodan yola çýkarak, Aralýk 1997 tarihinde dünyadaki CO2 emisyonunun %55ini veren 55 ülkenin altýna imza koyduðu Kyoto Protokolü oluþturulmuþtur. Kyoto Protokolüne göre bu ülkeler 1990 yýlýnda ürettikleri sera gazlarýný 2008 - 2012 yýllarý arasýnda %5 oranýnda düþüreceklerdir. Avrupa Birliði bu hedefi kendisi için %8 olarak koymuþtur. Aþaðýdaki tabloda fosil yakýt ile çalýþan elektrik üretim santrallarýnýn karþýlaþtýrmalý olarak kirletici madde ve CO2 emiyon deðerleri verilmektedir. Buradan anlaþýlan kömürden, akaryakýta ve doðalgaza doðru gidildikçe oluþan çevresel kirliliðin azaldýðý yönündedir. Dünyada üretilen elektrik enerjisinin yaklaþýk %16sý nükleer enerjiden elde edilmektedir. Nükleer enerji santrallarýnda en yaygýn kullanýlan yakýt olan zenginleþtirilmiþ uranyumun 1 kgý yaklaþýk 6 milyon litre benzine eþit miktarda enerji içerir. Kullanýmý sýrasýnda, sera gazý ve diðer kirletici gaz ve tozlarýn oluþmamasý nükleer enerji hanesinde birer artý gibi görünmesine raðmen, iþletme güvenliði problemleri ve radyoaktif atýklarýn bertafýna yönelik henüz tam anlamýyla çözüme ulaþtýrýlamamýþ konularýn olmasý, toplumlarý nükleer enerjiye karþý mesafeli durmaya itmiþtir. 1986 yýlýnda yaþanan Çernobil nükleer faciasý ve dünyadaki diðer benzeri kazalar bu tavrýn haklýlýðýný ortaya koymaktadýr. Teknolojinin ilerlemesi nükleer enerjiyi belki ileride güvenle kullanýlabilecek bir enerji kaynaðý olarak karþýmýza çýkarabilir, ancak günümüzdeki mevcut problemli haliyle kullanýmý ile alýnan risk, edinilen faydadan daha büyüktür. Bu çerçevede, dünya kendisine yeni alternatifler oluþturmak zorundadýr. Fosil yakýtlarýn yanma teknolojileri geliþtirilerek emisyon miktarlarýný azaltma yolu ile çevreye daha duyarlý hale getirme çalýþmalarý baþlatýlmýþtýr. Özellikle düþük kalorili kömürün saðlýklý bir þekilde yakýlmasýný saðlayacak akýþkan yatak teknolojisi ve kömürün içindeki yanýcý gazý alarak yakan Gazlaþtýrma Teknolojisi ile ilgili çalýþmalar tamamlanarak uygulanabilir hale gelmiþtir. Biokütleden, tarýmsal ve endüstriyel atýklardan enerji elde edilmesi de gittikçe yayýlmaktadýr. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarý olarak bilinen Hidrolik, Rüzgar, Güneþ ve Jeotermal enerji kaynaklarýna verilen önem gittikçe artmaktadýr. Ancak bu yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn her alanda son Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kullanýma uygun olmamasý gibi bir problem de ortada durmaktadýr. Bunun için bir ara enerji taþýyýcýya gereksinim vardýr. Elektrik enerjisinin yanýsýra, son yýllarda teknolojisi oldukça geliþen ve gelecek için umut veren Hidrojen ideal bir enerji taþýyýcý olabilmektedir. Hidrojen sudan üretilebileceði gibi, hidrojenden enerji üretiiminde de son ürün sudur. Alevli yanma ile elde edilen enerji esnasýnda oluþan bir miktar azotoksitler (NOx) haricinde hidrojen temiz bir enerji tipidir. Ayrýca depolanabilme ve boru hattý ya da tankerlerle uzak mesafelere taþýnabilme özelliði ile de oldukça kullanýþlýdýr. Ancak enerji taþýyýcýsý olarak hidrojen kullanýmýnýn henüz çözümlenmemiþ bir takým dezavantajlarý da vardýr. Bunlar, maliyet, yaygýn kullaným için alt yapý eksikliði ve taþýma, depolama ve kullaným emniyetidir. Bütün bu alternatiflerinin yanýsýra, yaþlý dünyamýzdaki doðal kaynaklarýn optimum kullanýmýný saðlayacak, verimli enerji kullanýmý ve enerji tasarrufu tedbirleri de temiz ve yaþanabilir bir çevre için oldukça önemlidir. Kaynaklar; 1. Intergovernmental Panel on Climate Change, Third Assessment Report, 2001 2. TUBÝTAK, Vizyon 2003 Projesi Enerji ve Çevre Teknolojileri Strateji Grubu, Enerji Ve Çevre Teknolojileri Stratejisi, Ankara, 2004 Karbondioksitin birim miktarýnýn sera etkisine katkýsý diðerleri ile karþýlaþtýrýldýðýnda en az olsa da, 1750den 2000 yýlýna kadar geçen sürede toplam sera etkisine %60 oranýnda katký saðladýðý hesaplanmýþtýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Türkiye Öncelikle Enerjinin Etkin Kullanýmýný Gerçekleþtirmeli Doç. Dr. Tanay Sýdký UYAR, Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü Eðitimsen Ýstanbul 6 Noulu Üniversiteler Þubesi Baþkaný Daha önce doðal çevrede yaþamakta olan insanlar þehirlerde biraraya gelince fosil yakýtlarý yakmaya baþlamýþlardýr. Petrol, kömür ve doðalgaz gibi fosil yakýtlar her sabah doðan güneþin bize saðladýðý ve içinde yaþadýðýmýz atmosferi yaþanmaz hale getirmektedir. Birleþmiþ Milletlerin kararlarý doðrultusunda Kyoto Protokolü üzerinde mutabakat saðlanmýþ ve endüstrileþmiþ ülkeler, fosil yakýtlara olan baðýmlýlýðý azaltýp daha baþka çözümler aramaya baþlamýþlar ve petrol krizi sonrasýnda olduðu gibi panik halinde enerjinin etkin kullanýmýna yönelmiþlerdir. Umut baðlanýlan bir diðer enerji üretim biçimi ise 1970'lerden itibaren petrolün yerini alacaðý düþünülen nükleer enerjiydi. Ancak nükleer enerji santrallarý çözüm yerine pek çok yeni sorun yarattý. Yeryüzünde son elli yýldýr enerji üreten nükleer santraller on binlerce yýl insanlýðý meþgul edecek çöp ve atýk ürettiler. Nükleer santrallarýn beþikten mezara maliyetlerinin çok yüksek olduðu anlaþýldý. Þimdi bu santrallarýn nasýl bertaraf edileceði ve ortaya çýkan bedelin kim tarafýndan ödeneceði veya kime ödettirileceði üzerinde planlar yapýlmaktadýr. ABD'de 1978 den bugüne kadar tek bir nükleer santral sipariþi olmamýþtýr. 1978 den önce yapýlmýþ 100 santral sipariþi de iptal edilmiþtir. Almanya'da nükleer santrallarýn tamamýnýn kapatýlmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. Bugüne kadar nükleer santral kurmuþ her ülke çöplerini koyacak yer aramaktadýr. Son zamanlarda Istanbul'da gömülü olarak bulunan ve daha önce Sinop'ta kýyýya vuran zehirli variller ve Ýskenderun Körfezinde Ýspanya'ya geriye gönderilmesin diye batýrýlan zehir yüklü gemiler gibi nükleer atýklarýn da Türkiye'de depolanmasýnýn planlandýðý anlaþýlmaktadýr. Doðalgaz, kömür, petrol ve nükleer gibi geçmiþin sorunlu teknolojilerini terketme hazýrlýðýndaki endüstrileþmiþ ülkeler bu teknolojileri ihracat kredileri ile standardý düþük ülkelere yollayýp, bu güne kadar yaptýklarý yanlýþlarýn bedelini kendi ülkelerinin vatandaþlarý yerine baþka ülkelerin vatandaþlarýna ödettiriyorlar. Bize düþen ülkemizi bu küresel saldýrýdan korumaktýr. Ýlk adým olarak ülkemizde fosil ve nükleer enerji kaynaklarýna baðýmlý enerji üretiminden ve politikalarýndan hemen vazgeçilmelidir. Fosil ve nükleer enerjiden uzak durulabilmesi için, baþta enerjinin etkin kullanýmý olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarýmýzýn tümüyle hemen þimdi deðerlendirilmesi gerekmektedir. Endüstrileþmiþ ülkelerin eskilerini ve terk ettikleri teknolojileri ülkemize tahkim ve hazine garantisi ile ithal etmek doðru deðildir. Endüstrileþmiþ ülkeler petrol kriziyle birlikte zorunlu olarak öncelikle enerjinin etkin kullanýmýna geçtiler ve bu çabalarýný bugüne kadar kesintisiz sürdürdüler. Enerjinin etkin kullanýmýna, yani daha az enerjiyle daha çok ürün elde etmeye, daha az kaynak kullanarak daha çok elektrik üreten santral kurmaya, daha az kömür yakýp daha çok ýsý üreten kazanlar geliþtirmeye, daha az elektrik kullanýp daha çok ýþýk veren ampul imalatýna önem verdiler. 4 ile 10 misli daha az enerji tüketen ampuller, buzdolaplarý vb ürünleri geliþtirip kendi pazarlarýna sürdüler. Daha fazla enerji tüketen ürünler ise endüstrileþmiþ ülkelerden, standartýmýz elverdiði gerekçesiyle, bizim gibi ülkelere pazarlanmaktadýr. Türkiye'de yenilenebilir enerjinin kullaným oraný bilerek Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA düþük tutulmaktadýr. Kamu görevlileri ve karar vericiler kömür, petrol, doðalgaz ve nükleer enerji kullanýmýný sürdürüp yaygýnlaþtýrmayý kendilerinin görevi olarak görmektedir. Yenilenebilir enerji kullaným payýnýn çok düþük olduðu söylenerek, bu tür enerjilerin önemsenmemesi telkin edilmektedir. Güneþ enerjisinin bu tür bir deðerlendirmeyi hak etmediði kanýsýndayým. Her sabah býkmadan doðan güneþ Atmosferin içinde yaþamý mümkün kýlan asýl enerji kaynaðýdýr. Güneþ her sabah doðarak atmosferin içini -60° C den ortalama +16°C ye ýsýtarak insanlarýn atmosfer içindeki yaþamýný kolaylaþtýrmakta ve sürdürülebilir kýlmaktadýr. Halen yeryüzünde yaygýn olarak tüketilen kömür, petrol, nükleer enerji kaynaklarý sadece güneþin eksik býraktýðý teferruat enerjiyi saðlamaktadýr. Böylesine önemli bir kaynaðý yani güneþi önemsememek haksýzlýk sayýlýr. Bu tavýr yeni doðmuþ bir çocuðu ufaktýr diye hayattan silmeye benzemektedir. Halbuki o ufak birey geleceði temsil ettiðinden, büyüyüp güçlenmesi için elinden tutulmalýdýr. Çocuðuna yaþam veren ana babalar zaten temel iþlevlerini bitirip ölmeye yatmaktadýrlar. Yenilenebilir bir enerji kaynaðýnýn kullanýmýnýn mümkün olabilmesi kaynaðýn yeterliliðine, bu kaynaðý deðerlendirecek teknolojinin varlýðýna ve ülke karar vericilerinin bu kaynaða saygý duyup sahip çýkmasýna baðlýdýr. Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarý bol olarak bulunmaktadýr. Bu kaynaklarý elektrik ve ýsýya çevirebilecek teknoloji endüstrileþmiþ ülkeler tarafýndan son on yýlda geliþtirilmiþtir. Ülkemizde sorun karar vericilerin yenilenebilir enerji kullanýmýnýn iyi bir þey olduðunu ve desteklenmesi gerektiðini kabul etmemesidir. Ýnsanlar diðer canlýlardan farklý olarak faaliyetlerini ve enerji üretimlerini doðal çevreye uyumlu olarak gerçekleþtirmezlerse, diðer canlýlarla birlikte gelecek nesilleri tehlikeye atmaktadýrlar. Ýnsanlar olmadýðý zaman, konut ve fabrika gibi yatýrýmlar da olmayacaðý için doða da kendini kýsa zamanda yenileyebilecektir. Bu çabasýnda doðanýn destekcisi olmak için doðal çevrede enerji üretimi tek çözüm olarak ortaya çýkmýþtýr. Yenilenebilir enerjilerin bu görev için yeterli olup olmadýðýnný anlamak için önce yenilenebilir enerjinin ne olduðu Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA açýklanmalýdýr. Her sabah doðan güneþ ýsý ve ýþýðýný atmosferin içine vermektedir. Ulaþtýðý her yerde de sýcak su, buhar ve elektrik üretebilmektedir. Türkiye'ye her yýl 20 milyon insan gelerek güneþlenmektedir. Avrupa 500 bin çatýsýný güneþ piliyle kaplýyorlarsa ve bunu yapmak içinkWh baþýna 55 Avro sent geri ödeme yapýyorsa Türkiye 20 Avro sent ödeyertek 5 milyon konutunun elektriðini hemen þimdi güneþten saðlayabilir. Özetle üç misli daha az destekle ayný etkiyi saðlayabilir. Türkiye'de tüketilen elektriðinin tamamýný rüzgardan karþýlayacak bir teknik rüzgar potansiyeli bulunmaktadýr. Kendi ülkemizde olan bir kaynak. Dünya buna yöneliyor. Bunu karar vericilere kanýtlamamýz gerekiyor. Herkesin terk ettiði sistemler yerine bizim için iyi olanýn yapýlmasýný talep etmek zorundayýz. Rüzgar Güç santrallarýnýn üretimlerini karþýlaþtýrdýðýmýzda Almanya'daki rüzgar santralý 20 birim enerji üretirken, Hadýmköy'deki 25, Çeþme'de ki yüzde 30, Bozcaada'daki yüzde 40 ve Marmara Adasýndaki yüzde 46 üretebiliyor. Yani Türkiye'nin rüzgar teknik potansiyeli Avrupa'ya göre iki misli fazla. Ayný sistem ile Türkiye'de iki misli elektrik üretilebilmektedir. Güneþle sýcak su, buhar, elektrik üretecek teknolojiler 1980 yýlýndan beri geliþiyor. Barselona kenti elektriðini ve sýcak suyunu tamamen bundan karþýlýyor. Amerika 1 milyon çatýsýný güneþ piliyle kaplýyor. Rüzgarda kaynak ve teknoloji elveriþli durumda. Artýk tek bir rüzgar türbini ile 20 bin kiþinin elektriði üretilebilmektedir. Rüzgar türbinlerinin yatýrým maliyeti kW kapasite baþýna 1000 avrodur. 1000 MW kapasite kurulursa rüzgar santralin maliyeti 1 milyar avrodur. Bunun dýþýnda yakýt dahil baþka bir ödeme bulunmamaktadýr. Nükleer santrallarda ayný kapasite için 2,5 milyar avro yatýrým yanýsýra iþletme sýrasýnda yakýt dahil pek çok kalemde harcama yapýlmasý gerekmektedir. Yaklaþýk 3 milyar avro güvenlik ve alt yapý yatýrýmlarý için gerekmektedir. Ýþletme maliyeti ve sonrasýnda santralýn berterafý da eklendiðinde toplam maliyet 8 milyar avroyu aþmaktadýr. Jeotermal enerji kaynaklarýmýzla 5 milyon konutumuzu hemen ýsýtabiliriz. Doðalgaz ve benzeri fosil yakýtlara kesinlikle gerek bulunmamaktadýr. Hidrolikte zaten potansiyelimiz bellidir. Biyokütle kaynaklarý ülkemizde bolca bulunmaktadýr. Biyokütle yakma teknolojisi geliþmiþ durumdadýr. Enerji ile ilgili yapýlan uzun vadeli tahkim anlaþmalarý, ya satýn al ya da öde doðal gaz anlaþmalarý, kömür ve petrol kullanýmýna bizi mahkum eden diðer anlaþmalarýn hepsi uzun vadeli olarak yenilenebilir enerjinin kullanýmýný engellemektedir. Bunlarýn baðlayýcýlýklarýný kaldýrýp ülkemizde bolca bulunan kendi kaynaklarýmýza yönelmemiz gerekmektedir. Enerji ile ilgili yapýlan uzun vadeli tahkim anlaþmalarý, ya satýn al ya da öde doðal gaz anlaþmalarý, kömür ve petrol kullanýmýna bizi mahkum eden diðer anlaþmalarýn hepsi uzun vadeli olarak yenilenebilir enerjinin kullanýmýný engellemektedir. Bunlarýn baðlayýcýlýklarýný kaldýrýp ülkemizde bolca bulunan kendi kaynaklarýmýza yönelmemiz gerekmektedir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA CRUDE DESÝGNS-The Rip-off of Iraqs oil wealth (PETROLDE YENÝ TERTÝPLER IRAK HALKININ HALKININ PETROL PETROL ZENGÝNLÝKLERÝNÝ ZENGÝNLÝKLERÝNÝ YAÐMALAMA) YAÐMALAMA) IRAK (PETROLDE YENÝ TERTÝPLER CRUDE DESÝGNS-The Rip-off of Iraqs oil wealth Uluslararasý petrol tekellerinin faaliyetlerini izleyen baðýmsýz araþtýrma çevrelerinden birisi olan Ýngiltere merkezli Carbonweb (www.carbonweb.org) internet sitesinde yayýnlanan bu rapor bize uluslararasý petrol tekellerin girdikleri ülkelerde sahip olduklarý petrol imtiyazlarýný hangi þartlar ve dayatmalar çerçevesinde elde ettiklerini açýk bir þekilde ortaya koyuyor. Yani petrol ve doðalgaz açýsýndan önemli kaynaklara sahip olan, fakat büyük yatýrým sermayesi olmayan ülkelere giren bu yabancý doðrudan yatýrýmlarýnýn hangi þartlar ve çýkarlar açýsýndan bu ülkelerle müzakereler yaptýklarýný, yapýlan anlaþmalardaki þartlarýn nasýl uluslararasý kamuoyu ve kuruluþlar tarafýndan gizlendiðini ortaya çýkarýyor. Rapor bu alanda son derece deneyimli uluslararasý düzeyde tanýnan uzman ve hukukçularýn görüþ ve deðerlendirmeleriyle de destekleniyor. Ayrýca raporun bir diðer özelliði de bu tip sözleþmelerin var olduðu ülkelerdeki sözleþme örnekleriyle zenginleþtirilmiþ olmasý. Irak raporu yedi bölümden oluþuyor. Ýlk bölümde Anglo-Amerikan (Ýngiliz ve ABDli) firmalarýnýn Körfez bölgesindeki geçmiþten bu güne faaliyetleri ve bu bölgeye dönük tarihsel ilgilerinin arkasýndaki çýkarlarý anlatýlýyor. Raporun bu giriþ bölümünde Ýngilterenin 1918 yýlýndaki Savaþ Hükümetinin Bakaný olan Sir Maurice Hankeyin meclisteki konuþmasý bu tarihsel ilginin de en önemli kaydý olarak yer alýyor. Burada bakan Petrol bir sonraki savaþta kömürün yerini alacak ya da en azýndan onun kadar önemli olacaktýr. Bizim kontrol edeceðimiz en büyük petrol rezervleri Ýran ve Mezopotamyada bulunmaktadýr. Bu petrol alanlarýný kontrol altýna almak Ýngilterenin birincil derecedeki savaþ gereði ve hedefidir... sözleri raporun devamýnda yer alan bir çok geliþmenin de baþlangýcý oluyor. Raporun bu bölümünde II. Dünya Savaþýndan sonra Ýngilterenin Orta Doðu petrolleri, onun müttefiki olan ABDnin ise baþta Suudi Arabistan petrolleri olmak üzere bölge üzerindeki denetimlerinin tarihsel adýmlarý ve olaylarý da yer alýyor. Daha sonra Orta Doðunun önemi ve enerji alanýnda tüm dikkatleri çekmesinin gerekçesi olarak bölgenin petrol rezervleri ile ilgili sayýsal bilgilere geniþ bir þekilde yer veriliyor. 1999 yýlýnda Londrada yapýlan Petrol Haftasýnda (IP Week) o dönem Halliburton firmasýnýn CEOsu olan Irak iþgalinin mimarlarýndan Dick Cheneyin 2010 yýlýnda Amerika olarak bugünkü mevcut ihtiyacýmýzýn üstüne 50 milyon varil günlük petrol ihtiyacý ortaya çýkmaktadýr. Bu kadar petrol nereden gelecek ? Bugün dünyanýn bir çok bölgesi büyük petrol imkanlarý sunmaktadýr, fakat dünya petrollerinin üçte ikisinin bulunduðu Orta Doðu en ucuz petrol çýkarma maliyetleriyle en büyük imkaný saðlayacak bölgedir... ifadesi bugünlere nasýl gelindiðini ve Orta Doðuya yönelik ABD planlarýný teþhir etmek için önemli bir kanýt olarak raporda yer alýyor. Bölümün devamýnda hem ABD ve hem de Ýngiliz devletinin Enerji Güvenliði ile ilgili strateji belgeleri ve politikalarýna göz atýlarak, bu devletlerin Irak iþgalinden çok önce Orta Doðu petrollerinin kendi çýkar ve yaþam alanlarý olduðuna dair kararlar aldýklarý kanýtlanýyor. Sadece bu kararla yetinilmeyip Ortadoðu ve çevresindeki enerji bölgelerindeki kontrolün daha da geliþtirilmesine iliþkin alýnan kararlarýn bu devletler için rakiplerine karþý dünya hakimiyetlerini korumak için yaþamsal önemde olduðuna dair siyasetleri belgeleriyle açýklanýyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Raporun deþifre ettiði diðer bir gerçeklik ise Yabancý Sermaye Yatýrýmlarý diye moda deyimle dünyadaki liberal ve serbest rekabet politikalarýnýn erdemi haline getirilen yalanlarýn hangi niyet ve zorbalýklarýn aracýsý olduðu. Iraký iþgal eden bu ülkelerin yatýrým uzmanlarýnýn Irakýn petrol endüstrisi üzerine yaptýklarý çalýþmalarda, tahrip ederek yýkýma uðrattýklarý petrol sanayinin savaþ öncesi duruma (3.5 milyon varil/gün) gelmesi için 4 milyar USD, 5 milyon varil/gün üretim için ise ilave olarak 25 milyar USD yatýrýma gerek olacaðýný belirtmeleri. Bu uzmanlar bunun ancak Yabancý Sermaye Yatýrýmlarýyla olacaðýný, yani bir anlamda Irak petrollerinin Özelleþtirileceðinini de uluslararasý piyasalara ilan ediyorlar. Bu model bir anlamda sözle uslanmayanýn kötekle iyice yýkýma uðratýlacaðý, peþinden de yýkýlanýn yeniden inþa edilmesinde kurallarý artýk köteði atanlarýn elinde olacaðýný gösteriyor. Bunun adý da serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi oluyor. Raporun ikinci bölümünde Irak için önerilen Özelleþtirme modelinin ayrýntýlarý anlatýlýyor. Burada izlenen yöntemin uluslararasý petrol piyasalarýnýn ortak dili olan Üretim Paylaþýmý Sözleþmeleri (Product Sharing Agreemets-PSA) olduðu ifade ediliyor. Irakýn kurulduðu günden bugüne deðin tarihçesi içinde petrolün durumu bu bölümde irdeleniyor. Bu süreç genel olarak 60lý ve 70li yýllarda Ortadoðuda yer alan diðer ülkelerdeki geliþmeler içinde ele alýnýyor. Petrol üzerindeki batý oyunlarý, petrollerin millileþtirilmelerinin siyasi iklimi ve diðer olaylar kýsa kýsa bu bölümde yer alýyor. Petrolün millileþtirildiði ülkelere yabancý doðrudan yatýrým olarak yeniden yönelen petrol tekellerinin PSA anlaþmalarýný kullandýklarý, bu anlaþmalarýn arkasýndaki uzun vadeli dayatmalarla bir nevi bu millileþtirilen petroller üzerinde yeniden hakimiyet kurduklarý ifade ediliyor. PSAda petrolün sahibi devlet iken, petrol için yatýrým yapan ve çýkararak uluslararasý piyasalara satan petrol firmasý yaptýðý yatýrým ve riskinin çok yüksek bedellerle faturalandýrarak buna karþýn sadece belli oranlarda sabit vergiler ödeyerek uzun süreli imtiyazlar elde ediyor. Üçüncü bölüm geniþ bir þekilde raporun da konusu olan iþgal sonrasý Irakta planlanan Özelleþtirme çalýþmalarýna ayrýlýyor. Ýþgal sonrasý batýnýn iþbirlikçisi konumundaki Iraklý çevrelerle bu uluslararasý petrol tekellerinin Irak içindeki faaliyetleri ve arka arkaya kurdurulan kukla Irak hükümetleriyle ileride imzalayacaklarý PSA sözleþmelerine iliþkin bugüne kadar yaptýklarý lobi çalýþmalarý, bu çalýþmalarýn uluslararasý düzeydeki etkileri ve firmalarýn gelecekteki beklentileri anlatýlýyor. Bu çalýþmalarda tekellerin 3 önemli konuda beklentileri olduðu ve bu niyetleri için kukla hükümetlerden yasal altyapýnýn oluþturulmasýný beklediði ifade ediliyor. Bu firmalarýn dayattýðý PSA sözleþmeleri ; - Çok uzun yýllarý kapsayacak ve petrollerin bu süreçte kendileri tarafýndan kontrolünü garanti edecek þekilde olmakta, - Yüksek düzeyde kar saðlayacak içerikte hazýrlanmakta, - En az 25 yada 40 yýl üzerinden yapýlacaðýndan, bu zaman dilimde iktidara gelebilecek hükümetler tarafýndan deðiþtirilemeyecek kurallara, þartlara ve her þeyden önemlisi baþlangýçta belirlenecek vergi oranlarýna ve hükümlere sahip olmasý talep edilmektedir. Bu bölümde üyelerinin üçte birini uluslararasý petrol firmalarýnýn ve çok uluslu dev tekellerin kurduðu ITICin (Uluslararasý Vergi ve Yatýrým Merkezi) Irak için 2004 yýlýnda hazýrladýðý rapor ifade ediliyor. Uluslararasý emperyalizmin dünya çapýndaki Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA yatýrýmlarýnýn herhangi bir ticari yaptýrýmýndan korunmasýný saðlayan bu kuruluþun hazýrladýðý raporda Irak hükümetinin ülkesini yeniden kalkýndýrmasý için var olan kaynaklarýný baþka alanlara (eðitim, saðlýk, altyapý, güvenlik vs) harcamasý, petrol endüstrisi için yabancý sermayenin teþvik edilerek uzun süreli PSA anlaþmalarýnýn Irakýn kalkýnmasý için tek geçerli yol olacaðý belirtiliyor. Ayrýca rapordan anlaþýldýðý gibi bu örgüt bu kararý alarak bunu hayata geçirecek yasal kýlýflarý da BM düzeyinde oluþturmuþ durumda. Yani PSA sözleþmeleriyle Özelleþtirilen petrollerle Irak bir an önce kalkýndýrýlýyor, yani diðer anlamda göz yaþartýcý bir fedakarlýk örneðiyle Iraka dönük insani yardým çalýþmalarý baþlatýlýyor. Irakta daha fazla insan ölmemesi ve ülkenin düzlüðe çýkmasý için petrollerin yaðmalanmasýndan baþka bir yol maalesef !!! bulunmuyor. Bu bölümde yine Irak petrollerinin 1972 yýlýndan beri kamunun elinde olduðu, sadece Irakýn deðil Orta Doðudaki diðer ülkelerde de anayasal olarak petrollerin devlet kontrolünde bulunduðu ifade ediliyor. Ayrýca Venezüella, Birleþik Arap Emirlikleri ve sosyalizmin yýkýlýþýndan sonra Rusyada (özellikle 1990 yýlýndan sonra) petrol alanýnda uluslararasý tekellerin buralardaki batýcý hükümetlerle yaptýðý PSA anlaþmalarýyla petrol ve doðal kaynaklar üzerinde belli kontrollere sahip olmalarýna karþý bu ülke kamuoylarýnda büyük bir muhalefet olduðu, günümüzde bu imtiyazlarýn da yavaþ yavaþ devletleþtirildiði belirtilerek dünyadaki bu geliþmeler ýþýðýnda Iraka dayatýlan PSA sözleþmelerinin uluslararasý hukuk açýsýndan da hiçbir meþruiyet taþýyamayacaðý, bu kararlarý veren kukla Irak hükümetlerinin bu açýdan çok zor durumda kalacaðý kanýtlarýyla raporda yer alýyor. Raporun dördüncü bölümünde Washintondan Baðdata Irak Petrollerinin Geleceði baþlýðý altýnda Irak petrollerinin yaðmalanmasýna iliþkin ABD ve Ýngiliz devletinin planlarý geniþ bir þekilde ifade ediliyor. Bölümün giriþinde iþgalden önce Nisan 2002de Irak petrollerinin geleceðine iliþkin ABD ve Ýngilterede bu konuda 17 çalýþma grubunun kurulduðu, bu çalýþmalara þimdi kukla Irak hükümetlerinde yer alan bir çok þahsýn da katýlarak devlet düzeyinde adýmlarýn planlandýðý ifade ediliyor. Ýþin en önemli yaný iþgalden sonra kurulan hükümetin Petrol Bakaný olan Ibrahim Bahr al-Uloumun da bu çalýþmalarda yer almasý. Bu toplantýlarýn Aralýk 2003e kadar sürdüðü ve bir çok raporun yayýmlanarak devlet baþkanlarýna uygulanmasý için sunulduðu ifþa ediliyor. Bu raporlarýn birinde PSA modeli önerilirken, petrollerin Irak devletinin mülkiyetinde görüneceði, fakat bu anlaþmalarla petrolün kullaným haklarýnýn ve geleceðinin firmalarda olacaðý, gelecekte herhangi bir hükümetin bu kullaným hakkýna karþý çýkarabileceði yasal giriþimlerden koruyacak bir garanti içermesi karar altýna alýnýyor. Yine bu sözleþmenin yatýrýmý yapacak firmalarýn katýlýmý ve görüþü doðrultusunda yapýlmasý, en önemlisi yüksek bir karý garanti edecek bir kar daðýlým oranýna sahip olmasýnýn çerçevesinin çizilmesi isteniyor. Ayrýca herhangi bir þekilde düþecek petrol fiyatlarý karþýsýnda bu tekellerin karlarýnýn düþmeyerek hükümetin gelirinin düþmesi isteniyor. Raporun bu bölümünde iþgal sonrasý Irakta kurulan hükümetler sýrasýnda yapýlanlar detaylý olarak anlatýlýyor. Ýþgalden sonra kurulan geçici hükümetin en organize olduðu yer Petrol Bakanlýðý. Bu arada ABD ve Ýngilterenin Baðdat büyükelçiliklerinde daha önce yapýlan petrol toplantýlarýnýn batýlý uzmanlarý görevli olarak çeþitli yerlere atanýyor. Ayný zamanda bir çok uzmaný Irak Petrol bakanlýðýnýn yeniden yapýlanmasý sürecinde danýþman veya uzman olarak görüyoruz. Hem bu dönemde hem de Haziran 2004 yýlýnda yapýlan sözde seçimle kurulmuþ Iyad Alawinin Baþbakanlýðý döneminde atanan petrol bakanlarý daha önce de ifade edildiði gibi iþgal öncesi batýnýn eðitiminden geçirilmiþ kiþilerden oluþuyor. Ýþgalden sonra Irakýn sahip olduðu toplam 80 petrol üretim bölgesinin 17 tanesi fiili olarak üretim yaparken, hükümet üretim dýþý kalan 63 alanýn özel firmalar PSA kapsamýnda devir edileceðinin palanlarýný yapýyor. Bakanýn önceliðin baþta ABDli sonrasýnda Avrupalý firmalara vereceði açýklamasý ise planýn içeriðini ortaya koyuyor. 2005 seçimlerinden sonra iktidara gelen Ýbrahin al-Jaafari döneminde ise Irak anayasasý yapýlma çalýþmalarý hýzlanýyor. Bu dönemde kukla petrol bakanlarý yanýnda anayasanýn enerjiye iliþkin tüm detaylarý kurulan Enerji Komitesine býrakýlýyor. Bunun baþýnda ise batýnýn en sadýk kuklalarýndan Ahmet Çelebi var. Ekim 2005te kabul edilen anayasada petrollerin geleceðine iliþkin ibareler batýlý firmalarýn Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA yaðmasýna açýk ve belirsiz bir anlatýmla geçiriliyor. Burada Irak petrollerinden Irak halkýnýn en büyük düzeyde yararlanmasý için en modern tekniklerin kullanýlmasý, serbest pazar ekonomisinin gereði içinde petrollerin deðerlendirilmesi gibi içi boþ laflarla özelleþtirilmesi gerçeði gizleniyor. Bu anayasanýn gizlediði diðer bir gerçek ise Irakýn parçalanmasýný içeren anayasanýn bütününün petrollerinde Federal Bölge Hükümetlerinin alanýna býrakýlmýþ olmasý. Zaten kýsa bir süre sonra Kürt bölgesi hükümeti kendi bölgesindeki petrol arama ve çýkarma imtiyazýný Kanada merkezli Heritage adlý firmaya yaptýðý PSA anlaþmasýyla devrediyor. Bu ayný zamanda PSA anlaþmalarýnýn meþrutiyetini ve önünün açýldýðýný da ortaya koyuyor. Raporun yaptýðý hesaplamayla Irakýn bilinen 80 üretim bölgesinden faaliyette olan 17 bölge toplam 115 milyar varil olan Irak rezervinin 40 milyar varilini oluþturuyor. Bu alanlar halen Irak devletinin kontrolünde. Eðer iþletilmeyen 63 bölgenin PSA sözleþmeleriyle devri düþünüldüðünde mevcut durumda Irak petrollerinin % 64ü tekellerin eline geçiyor. Bu arada Irakta tespiti mümkün görünen 100 milyar yeni rezervin de gelecek dönemlerde bu PSA anlaþmalarý gereði bu petrol tekelleri tarafýndan aranýp çýkarýlarak iþletilmesi söz konusu olduðunda petrollerin % 81i bunlarýn eline geçiyor. Bulunacak rezervler 200 milyar varil olduðunda ise tekellerin hakimiyeti % 87ye ulaþýyor. lehine önemli oranda sýnýrlandýrdýðý da vurgulanýyor. Irak için yapýlan modelleme sadece üretim rakamlarý bilinen 12 üretim bölgesi için yapýlýyor. PSA sözleþmelerinin 25 veya 40 yýl yapýldýðý gerçeðinden hareketle sadece petrol fiyatýnýn varilde 40 $ olduðu düþünüldüðünde Irakýn kaybýnýn 74 ila 194 milyar dolar olacaðý ifade ediliyor. Bu kayýp önümüzdeki 30 yýlda sýradan bir Irak yurttaþýnýn sahip olacaðý kiþi baþýna 2800 veya 7400 dolardan mahrum býrakýlmasý anlamýna geliyor. Irakta PSA anlaþmalarýna soyunan tekellerin sözcülüðünü yapan ITICýn raporunda yapacaklarý doðrudan yatýrýmlarla Irak hükümetini yýllýk 2.5 milyar dolar petrol alanlarýna yatýrýmdan kurtaracaklarý ifade edilirken, rapor bu miktarýn yanlýþ olduðunu, bu tekellerin alacaklarý krediler yanýnda yatýrýmýn kazanca dönüþümünde ortaya çýkacak net gelir öngörüleriyle iddialarýnýn tersine örneðin 8.5 milyar dolar yapýlacak yatýrýma karþýn yýllýk % 12 faizle Irakýn 16 ila 43 milyar dolar yitireceðini, kazananýn tekeller olacaðýný, bu anlaþmalar yürürlükte olduðu ve fiyatlar yükseldiði sürece Irakýn gelirinin düþeceði, tekellerin yükseleceðini gösteriyor. Fiyatlarýn önümüzdeki dönemde Çin, Hindistan gibi çok büyük bir hýzla büyüyen devletlerin talebiyle arttýðý bir süreçte varil baþýna fiyat öngörülerinin artmasýyla çok daha büyüyeceði öngörülüyor. Fiyatlarýn varil baþýna 50 dolar olmasýnda Irakýn 94 ila 250 milyar dolar Raporun beþinci bölümünde PSA sözleþmelerinin Irak halkýna maliyeti analiz ediliyor. Konunun baþýnda bu tip anlaþmalarla kaybedilen iki temel konu þöyle sýralanýyor ; - Irak halkýnýn geleceðine ait olan milyarlarca dolar tutarýnda gelir - Irak halkýna ait petroller üzerinde demokratik ve anayasal kontrol PSA modellemeleri yapýlýrken Irakýn petrol bilgileri yanýnda PSA anlaþmalarýnýn deðiþik içerikle yapýldýðý Libya, Rusya ve Umman gibi ülkeler ele alýnýyor. Tabi bu ülkelerden özellikle Libyada kamu kontrolünün ve sýnýrlayýcý devlet kontrolünün de sözleþmeyi kamu Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA * Bu çalýþmada kredi faizi % 12 alýnmýþtýr. Fakat bu genel olarak uluslararasý piyasada þirketlere dönük genel oran olarak kabul edilebilir. Oysa devletler yatýrým kredilerini bu oranlarýn çok altýnda alabilmektedirler. Böyle olduðunda kamu gelirleri faiz yükünün azalmasýndan dolayý daha çoðalacaktýr. ABDde kamu kurumlarý hesaplamalarýnda bu oranlarý yýllýk % 7 olarak almaktadýr. Diðer taraftan ekonomistler kamu yatýrýmýnda geri dönüþüm oranýný 0 almaktadýrlar. Çünkü burada ileriye dönük önemli bir gelir yaratma aracý ve yeni kuþaklara büyük bir ekonomik potansiyel devir edilmiþ olacaktýr. Diðer yandan Irakta petrol çýkarma maliyetlerinin dünyadaki en ucuz maliyetlerden biri olmasýyla bu alana yatýrým yapacak tekellerin yatýrým geri dönüþ oranlarýnýn açýkladýklarý gibi deðil çok büyük olacaðýdýr. Raporda yapýlan çalýþmada uluslararasý piyasada genel olarak bu firmalarýn yatýrým geri dönüþ oranýný (IRR) % 12 olarak kabul etmelerine raðmen, Irakta, PSA anlaþmalarýyla ortalama % 42den % 62ye ulaþacaklarý gösterilmektedir. Yine bu küçük veya büyük rezerve sahip alanlarda deðiþmektedir. Büyük rezerve sahip iþletme alanlarýnda bu IRR % 98 den % 163 gibi çok büyük oranlara çýktýðý yapýlan tablosal çalýþmalarla gösterilmektedir. Rapor bu detaylarýn ardýndan PSA sözleþmeleriyle imtiyazlarýn devir edilmesi ortaya çýkan olumsuz sonuçlar þöyle sýralanmaktadýr ; 1- Minimum 25 veya 40 yýllýk bazda yapýlan PSA anlaþmalarý daha sonra gelecek hükümetlerin yapacaklarý deðiþiklikleri þimdiden engellemektedir. 2- Devletlerin kendi doðal zenginliði olan petrol üzerindeki kontrollerini ve kullanýmýný engellemektedir. 3- Devletlerin petrol alanýnda yeni yasa yapmasýný engellediði gibi, firmalarýn kazançlarýna dönük herhangi bir kamu giriþimini engellemektedir. 4- Bu sözleþmeler devletler ve PSA sahibi firmalar arasýndaki herhangi bir anlaþmazlýkta ulusal yargý yerine uluslararasý düzeyde bu konudaki ticari hükümler veren mahkemeleri tanýmaktadýr. Buralarda kararlar toplum yararýna deðil sadece iþin ve ticaretin yararýna ele alýnmaktadýr. Raporun bu bölümünün sonunda yapýlan PSA anlaþmalarýnýn anlaþýlma ve yorumlanma zorluklarý ifade edilmektedir. Bazen binlerce sayfa tutan ve son derece teknik ve hukuki metinlere sahip olan bu anlaþmalarýn içinde bir çok olumsuz ayrýntýyý barýndýrdýðý ifade edilmektedir. Genel olarak ülkelerde yatýrým yapan firmalarla devletlerin tercihi olan anlaþmalar yapýlan üretimin sonucunda elde edilen gelirin artan fiyatlardan bazen baðýmsýz veya bazen de baðýmlý olarak paylaþýlmasý ve devletin tüm üretim süreçlerinde hakimiyeti üzerine kurulurken, PSA tercihinde firmalarýn üretim artýþý ve yaptýklarý yatýrým oranlarýna baðlý olarak son derece ayrýntýlý hale gelen paylaþým adýmlarýný ortaya çýkararak kendi yatýrým Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA risk ve geri dönüþ oranlarýný gelirin üzerinde hakim kýlmasýdýr. Burada devletler üretim alanlarýnda denetim yetkisine sahip olamadýklarýndan ortaya çýkan sözleþmelerin her yönden takibi de zorlaþmaktadýr. Bu konuda raporda çeþitli örnekler anlatýlmaktadýr. En bariz örnek Rusyadaki Sakhalin II üretim alanýnda Shellin önderliðinde kurulan konsorsiyum ile Rusya devletinin yaptýðý PSA anlaþmasýnýn yarattýðý sýkýntýlar bilgi olarak verilmektedir. Raporun altýncý bölümünde ise PSA sözleþmelerine karþý Irakýn yapabileceði kendi yararýna olacak alternatif yatýrým modelleri hakkýnda öneriler verilmektedir. Burada Uluslararasý Enerji Ajansýnýn verilerine göre dünyadaki petrol rezervlerinin sadece % 12sinde PSA modeli olduðu, % 67sinin ise devlet kuruluþlarý tarafýndan iþletildiði belirtilerek, PSA modelinin tek seçenek olmadýðý kanýtlanmaktadýr. Irak için bu modelin ýsrarý bölge uygulamasýna aykýrý olduðu gibi petrolün % 51ini kontrol eden Iraka komþu S. Arabistan, Kuveyt ve Ýranda uygulanmadýðý, yine Birleþik Arap Emirlikleri, Venezüella ve Rusyayý dahil ettiðimizde dünya petrol rezervlerinin % 72sine sahip bu ülkelerde de yabancý firmalarýn bulunduðu, fakat yapýlan anlaþmalarýn devletin kontrolü altýnda bulunduðu, sadece 1990lardan sonra bir kýsým PSA anlaþmasý olan Rusyada ise trendin bu anlaþmalarýn bir daha yapýlmamasý lehinde olduðudur. PSA teslimiyetine karþý Irak için önerilen modeller þöyledir ; - Hükümet bütçesinden petrol alanlarýna direk yatýrým - Hükümetin veya ulusal petrol kuruluþunun bankalardan veya uluslararasý borç veren kuruluþlardan kendi adýna müzakere yaparak borç almasý - PSA yerine yatýrým için davet edilecek yabancý firmalarla devletin her düzeyde kontrolünü gerektirecek daha esnek ve eþitliði saðlayacak anlaþmalar Birinci öneri için ifade edilen Irak için petrol çýkarma maliyetlerinin petrolün jeolojisi gereði diðer ülkelere göre son derece ucuz olmasý ve hemen paraya çevrilebilir olmasý, hükümetin yatýrýmýn geri dönüþ hýzýný son derece verimli kýlmaktadýr. Ayrýca bunun kademeli yapýlmasý da henüz yeniden faaliyete geçirilemeyen üretim alanlarý için çok büyük bir kayýp yaratmamaktadýr. Bu þekilde Irakýn yýllýk 30 milyar dolar olan bütçesinden üç yýl için 2.5-3 milyar dolar kaynak ayýrmasý, daha önce PSA modellerinde görüldüðü gibi % 42 ila % 162 geri dönüþ hýzý yaratacaðýndan ekonomik olarak son derece verimlidir. Ýkinci öneri için Irakýn üreteceði petrol gelirlerine dayalý olarak bankalardan veya daha kalkýnmacý gerekçelerle daha ucuza belli süreler için ucuz maliyetli DBden veya diðer uluslar arasý kuruluþlardan para almasý mümkün görünmektedir. Yine Irak petrol gelirlerinin devamlýlýðý ve petrol fiyatlarýnda gelecek öngörüsü ile Irakýn uluslar arasý piyasaya devlet bonolarý çýkarmasý mümkün görünmektedir. Bu konuda uzmanlarýn Irakýn % 10 faizle 20 yýl ödemeli 3 milyar USD borç alabileceði ve bunun için ödenecek yýllýk tutarýn 352 milyon USD olacaðýný belirtiyorlar. Bu rakam da yatýrým, taþýma ve üretim maliyetleri dahil günlük varil baþýna 1.6 dolar yapýyor. Bunun Irak petrol firmasýna FOB maliyeti 3.5 $/varil. 35 $/varile satýldýðý düþünülen bir petrol için bunun ödenebilme imkanlarý açýk görülüyor. Artan petrol fiyatlarýyla bu senaryo tartýþmasýz verimli hale geliyor. Üçüncü öneride bugün Irakýn komþularý olan S. Arabistan ve Kuveytten örnekler veriliyor. Burada bu ülkelerin petrol alanlarýnda yabancý firmalarý kullandýðý, bunlarla yapýlan anlaþmalarda sadece petrol alanlarýnda sabit yatýrýmlar yaptýrarak petrolün tamamýyla kendisi tarafýndan satýldýðý esnek ve geri alýnabilen sözleþmeler ortaya çýktýðý belirtiliyor. Burada yabancý firmalar yatýrýmlarý karþýlýðý sabit kazanç ve geri dönüþ verilmekte, artan petrol gelirleri devlette kalmakta, bu firmalar gerektiðinde geri yollanabilmektedir. Yine buna benzer farklý sözleþmelerin tarif edildiði bu bölümde uluslararasý düzeyde aðýrlýkta olan bu tip anlaþmalarýn PSAya göre artýk her ülkede kabul gördüðü, özellikle petrol firmalarýnýn ise bunlarý kabul etmek durumunda kaldýklarý ifade ediliyor. Cezayir, Ýran, Saddam dönemi Irakta yapýlan Risk Servisini Düzenleyen Sözleþme, Geri Alýnabilir Sözleþme ve Yatýrým ve Üretim Sözleþmeleri gibi örnekler detaylarýyla birlikte örnekleniyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Raporun Sonuç bölümünde ise yapýlan çalýþmanýn özeti verilerek yeniden PSAnýn yaratacaðý sonuçlara karþý Irakýn bir çok alternatif modeli olduðu ve yukarýdaki yapýlan öneriler tekrar sýralanýyor. Raporun ekinde bir PSA sözleþmesinin çalýþma modeli yanýnda yine uluslararasý petrol þirketlerinin yatýrým ve üretim anlaþmalarýnda kullandýklarý ekonomik terimler ve kabulleri açýklanýyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Nilgün ERCAN Kimya Mühendisi - TMMOB Enerji Çalýþma Grubu Üyesi sermaye birikim rejiminin ve küreselleþmenin gerekleri olarak ortaya çýkarken, çevre ülkelere, borç veren ülkelerin ve kurumlarýn dayatmasýyla yaygýnlaþtýrýlmýþtýr. Ülke içinden de geleceðini uluslararasý sermaye ile bütünleþmekte gören büyük sermaye kesimleri söz konusu politikalarýn temel destekçisi olmuþ, bu durumu bir modernizasyon olarak kabul eden ve/veya sermayeyi çekebilmenin yolu olarak gören bürokrat ve teknokrat kesimlerden de destekçileri çýkmýþtýr. Bilindiði üzere liberalizasyon uygulamalarýnýn etkisi görülen sektörlerden biri de enerji, özellikle geçmiþte kamu tekeli altýnda yönetilen elektrik enerjisi sektörü olmuþtur. Liberalleþme programlarýnýn göreceli olarak daha erken tarihlerde yaþama geçirildiði ülkelerdeki deneyimler, bu uygulamalarýn sonuçlarýný görebilmeyi artýk mümkün kýlmaktadýr. Bu yazýda, kýsaca konunun geçmiþi aktarýlarak, piyasa uygulamalarý sonucunda ortaya çýkan sorunlarýn, sosyal ve iktisadi geliþme açýsýndan son derece önemli olan elektrik enerjisi sektörüne olan etkileri üzerinde durulmaya çalýþýlacaktýr. Yapýsal Uyum Dünya ekonomik sisteminin 1970li yýllarda girdiði krizden, yeni bir sermaye birikim rejimi ile çýkýlmaya çalýþýlmýþtýr. Emek-sermaye arasýndaki güç iliþkileri yeniden düzenlenmiþ, yeniden yapýlandýrma süreci sadece ekonomi ile sýnýrlý olmamýþ, siyasal, ideolojik, yönetsel alanlarda da etkili olmuþtur. Bu politikalara baðlý olarak 1980li yýllarda pek çok ülkede ekonomik ve sosyal alanlarda yapýsal uyum temel konu haline gelmiþtir. Ekonominin yönetiminde piyasa güçlerine ve mekanizmalarýna dayanan, kuralsýzlaþtýrma ve özelleþtirmeler yoluyla kamunun iktisadi ve sosyal alanlardaki yerini geriye çeken, devletin sistem içindeki rolünü deðiþtiren yapýsal uyum programlarý, geliþmiþ ülkelerde daha çok yeni Bilindiði gibi, liberalizasyon politika ve uygulamalarýnýn kendini gösterdiði alanlardan biri de enerji sektörü olmuþtur. 1980li yýllara gelindiðinde enerji sektörü tek ülke içinde de farklýlýklar gösterebilmekteydi. Örneðin göreceli olarak petrol arama, rafinasyonu, daðýtýmý özel sektör aðýrlýklý iken, elektrik üretim ve daðýtýmý ulusal kuruluþlarýn elinde idi. Bu nedenle kamu tekellerinin çözülmesi giriþimleri de özellikle elektrik sektöründe öne çýkmýþtýr. Eðer ülkemizde neoliberal politikalarýn enerji sektöründeki etkilerini aþamalý olarak incelemek gerekirse, bu aþamalarý 2001 yýlýnda piyasa yasalarýnýn yayýnlanmasý ve Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulunun oluþturulmasýndan önceki ve sonraki dönemler olarak ele almak uygun olabilir. Ýlk dönemin önemli unsurlarý arasýnda, doðrudan enerjiye yönelik olmamakla birlikte Dünya Bankasý tarafýndan Türkiyeye 1980li yýllarýn baþýnda verilen 1.6 milyar dolar tutarýndaki beþ yapýsal uyum kredisini, 1987 yýlýnda enerji sektörünün yapýsal düzenlenmesine yönelik olarak verilen 325 milyon dolar tutarýnda sektörel bazdaki krediyi saymak gerekebilir. Bu kredi ile enerji sektöründeki kuruluþlarýn mali yapýlarýnýn baðýmsýz mali denetçiler tarafýndan izlenmesi koþul olarak getirilmiþtir. Ayrýca 1991 tarihinde TEKin Yeniden Yapýlandýrýlmasý için, iþletme yönetiminin ve finans yönetiminin geliþtirilmesine yönelik 300 milyon dolar tutarýndaki kredi verilerek özelleþtirme sürecine hazýrlýk yapýlmýþtýr. Bu arada Dünya Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Bankasýnýn özelleþtirme sürecine geçiþ için önerdiði, sektördeki üretim, iletim ve daðýtým faaliyetlerinin birbirinden ayrýþtýrýlmasýnýn bir adýmý olarak 1993 yýlýnda TEK, Türkiye Elektrik Üretim Ýletim A.Þ. (TEAÞ) ve Türkiye Elektrik Daðýtým A. Þ. (TEDAÞ) olarak ikiye bölünmüþtür. Benzer þekilde de 1998 yýlýnda verilen 270 milyon dolarlýk Ulusal Ýletim Þebekesi Proje kredisi ile de iletimin ayrýlmasý ve sektördeki yeniden yapýlandýrmanýn hazýrlýðý yapýlmýþtýr. Elektrik sektöründeki özelleþtirmelere yönelik yasal düzenlemelerin baþlangýcý olarak 1984 yýlýnda TEK Dýþýndaki Kuruluþlarýn Elektrik Üretimi, Ýletimi, Daðýtýmý ve Ticareti ile Görevlendirilmesi hakkýnda Yasa yayýnlanmýþtýr. Söz konusu yasa sonrasýnda elektrik sektöründe özelleþtirmeye yönelik çok sayýda düzenleme yapýlmýþ, bir bölümü Anayasa mahkemesince iptal edilmiþtir. Bu süreçte önemli adýmlar olarak, 1999 tarihinde yapýlan Anayasa deðiþiklikleri ile Anayasaya ilk kez özelleþtirme kavramýnýn girmesi, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz sözleþmelerinden kaynaklanabilecek uyuþmazlýklarýn uluslararasý tahkim yoluyla çözülmesine olanak saðlanmasý, Danýþtayýn görevleri arasýnda bulunan imtiyaz sözleþmelerindeki inceleme yetkisinin, görüþ bildirmeye dönüþtürülmesi sayýlabilir. Yasal düzenlemeler alanýnda bu adýmlar atýlýrken, uygulamada da Yap-Ýþlet-Devret (YÝD), Yap-Ýþlet (YÝ), ve Ýþletme Hakký Devri (ÝHD) sözleþmeleri ile otoprodüktör uygulamalarý gündeme getirilmiþtir. Gerek sözleþme fiyatlarýnýn yüksekliði gerekse uzun süreli alým-fiyat garantileri nedeniyle, bugün de etkileri devam eden bu sözleþmelerin çoðu Beyaz Enerji davasý sonrasýnda Sayýþtayýn, Devlet Denetleme Kurulunun raporlarýna konu olmuþtur. Yolsuzluklarýn Sebepleri, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarýnýn Araþtýrýlarak Alýnmasý Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacýyla Kurulan Meclis Araþtýrmasý Komisyonunun Raporunda enerji sektöründeki yap-iþlet-devret ve yap-iþlet ve iþletme hakký devri uygulamalarý ve doðal gaz sözleþmeleri ile ilgili iddialar bulunmaktadýr. Alým ve fiyat garantisi verilen özel sektör santrallarýndan alýnan elektriðin fiyatý kamu santrallarýnýn ürettiði elektriðe göre pahalý olup, fiyat farký oraný Yap-ÝþletDevret santrallarýnda yaklaþýk 3 katýna çýkmaktadýr. Ülkemizdeki ekonomik kriz sonrasýnda belirgin biçimde ortaya çýkan kurulu güç fazlasý nedeniyle al ya da öde garantili özel sektör santrallarýna öncelik tanýnmýþ, elektrik fiyatý düþük olan kamu santrallarý kapasitesinin altýnda çalýþtýrýlýrken özel sektör santrallarýnýn ürettiði yüksek fiyatlý elektrik satýn alýnmýþtýr. Benzer bir durum doðal gaz alým anlaþmalarýnda görülmüþ, Türkiyenin ihtiyacýnýn üzerindeki miktarlarda al ya da öde prensibine dayalý doðal gaz alým anlaþmalarý yapýlmýþtýr. Bunlarýn yaný sýra söz konusu dönemin uygulamalarý ile baðlantýlý olarak, kamu yatýrýmlarýnýn geciktirilmesi, kamu kuruluþlarýnýn geriletilmesi gibi daha birçok sorunu saymak da mümkündür. Bu durumda 2001den önceki ilk aþamayý, etkileri günümüzde de devam etmek üzere, ülkemizdeki elektrik sektöründeki kamu örgütlenmesinin daðýtýlmasý ve kamu kaynaklarýnýn yaðmalanmasý olarak nitelendirmek herhalde yanlýþ olmayacaktýr. Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu/Kurumunun oluþturulduðu ve sektörün piyasa kurallarýna göre iþleyeceði savlanan 2001 yýlý sonrasýndaki durumu Gerek sözleþme fiyatlarýnýn yüksekliði gerekse uzun süreli alým-fiyat garantileri nedeniyle, bugün de etkileri devam eden bu sözleþmelerin çoðu Beyaz Enerji davasý sonrasýnda Sayýþtayýn, Devlet Denetleme Kurulunun raporlarýna konu olmuþtur. Yolsuzluklarýn Sebepleri, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarýnýn Araþtýrýlarak Alýnmasý Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacýyla Kurulan Meclis Araþtýrmasý Komisyonunun Raporunda enerji sektöründeki yap-iþlet-devret ve yap-iþlet ve iþletme hakký devri uygulamalarý ve doðal gaz sözleþmeleri ile ilgili iddialar bulunmaktadýr. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA irdeleyebilmek için ise, piyasa uygulamalarý sonucunda dünyada ortaya çýkan sorunlarý ele almak oldukça yararlý olacaktýr. Liberalizasyon Uygulamalarýnýn Sonuçlarý Günümüzde çeþitli ülkelerin elektrik sektöründeki liberalizasyon uygulamalarýnýn sonuçlarý artýk ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Ortaya çýkan olumsuzluklarýn bir bölümü piyasa yanlýsý kesimlerce de kabul edilmekte, ancak çözüm yine piyasa uygulamalarýnda ve modellerinde aranmaktadýr. Piyasa uygulamalarý sonucunda ortaya çýkan sorunlar, doðal tekel niteliðindeki ve merkezi olarak planlanmasý gereken elektrik sektörünün piyasa koþullarýnda neden etkin olarak yönetilemeyeceðinin de göstergeleridir: - Sektördeki en temel sorun yatýrým yetersizliði, dolayýsýyla arz güvenilirliði konusundaki belirsizliktir. Konuyu detaylandýrmadan önce elektriðin bazý özellikleri üzerinde durmakta yarar vardýr: Elektrik, ticari koþullarda kolay depolanabilen bir enerji türü deðildir. Ayrýca elektrik talebinin fiyatlar karþýsýndaki esnekliði azdýr. Elektrik fiyatlarýnýn artmasý, tipik piyasa beklentisinde olduðu gibi, talebi düþürmemektedir. Ayrýca talep kurulu gücün tamamýnýn iþletilmesini zorunlu kýldýðýnda, herhangi bir talep artýþý durumunda piyasaya derhal yeni arz kapasitesinin sunulmasý olanaklarý yok ya da kýsýtlýdýr. Sektördeki liberalizasyon uygulamalarýndan sonra yatýrýmlar istendiði þekilde geliþmemektedir. Uluslar arasý Enerji Ajansýnýn (UEA) Dünya Enerji Yatýrým Görünümü 2003 adlý yayýnýnda bugüne kadar OECD ülkelerinde enerji yatýrýmlarýnda bir sorun olmadýðý, ancak artýk bu ülkelerde de yatýrýmlarýn geleceði konusunda kaygýlar oluþtuðu belirtilmiþtir. Gerçi, tahmin edileceði üzere UEA piyasa politikalarýnýn uygulanmasýnda kararlý davranýlmasý, sermayeye yeterli güvence verilmesi yoluyla çözüm saðlanacaðý fikrindedir, ancak bu sorunun sermaye ye ait yapýsal bir durumdan ileri geldiði gözardý edilmektedir. Geliþmiþ ülkelerde bile durum böyle iken, elektrik talebi göreceli olarak hýzla artan, yatýrýmlar için sermaye yetersizliði baþlýca sorun olarak getirilen, makroekonomik istikrarsýzlýk içinde olan, piyasa koþullarýna göre sermaye açýsýndan daha yüksek risk taþýdýðý kabul edilen geliþmekte olan ülkelerde daha da olumsuz bir durumun yaþanacaðý açýktýr. Neoliberal politikalara göre teorik olarak rekabetçi elektrik piyasalarý üretim kapasitelerinde optimum yatýrýmý saðlayacaktýr. Buna karþýlýk, Kaliforniya, Ýsveç, Brezilya, Yeni Zelanda ve Ýtalyadaki elektrik kesintileri, piyasa uygulamalarý sonucunda, kamusal enerji ihtiyacýný, istikrarlý bir þekilde ve uygun fiyatlarla karþýlayabilecek bir yapýnýn oluþabileceðine dair kuþkularý önemli ölçüde arttýrmýþtýr. - Arzýn güvenilirliði açýsýndan, üretim alanýnda belirli bir ölçüde kapasite fazlasý olmasý gerekmektedir. Halbuki liberalleþmiþ piyasa, toplumsal açýdan optimum olan bir kurulu güç düzeyinin altýnda kalma eðilimindedir. Bu da kar etmek isteyen sermaye açýsýndan anlaþýlabilir bir durumdur. Zira fazla yatýrým yatýrýmcý açýsýndan tamamen kayýp anlamýna gelmektedir. Bunun yanýnda her bir özel üreticinin riskten kaçýnarak yatýrým yapmamasý halinde, üreticiler pazar paylarýný kaybetmeyecekler, ek olarak gereken üretim kapasitesinin altýnda olma halinde daha sýk Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ve uzun kesintiler dolayýsýyla daha sýk ve uzun fiyat sýçramalarý olacak ve bu þekilde daha fazla getiri saðlayacaklardýr. Buradan da anlaþýlacaðý üzere yatýrým düzeyinin gerekenden az olmasý üretim firmalarý için daha fazla kar demektir. Buna karþýlýk gerekenden az yatýrýmýn ortaya çýkaracaðý toplumsal maliyetler özel yatýrýmcýnýn dikkate alacaðý bir konu deðildir. - Yatýrým yetersizliði halinde ortaya çýkabilecek fiyat sýçramalarý karþýsýnda tüketiciyi korumak için fiyatlara bir sýnýr getirilmesi gerekmektedir. Bu durum tahmin edileceði üzere sermaye sahipleri açýsýndan istenen bir durum olmamakta, yatýrým yapmalarý için ek bir risk teþkil etmekte, ayrýca bu sýnýrýn hangi kriterlere göre belirleneceði konusunda sorun çýkmaktadýr. - Ortaya çýkan bir baþka sorun da bilgi yetersizliði olarak görülmektedir. Üretim þirketleri puant yük santrallarýnýn hangi sýklýkta iþletmede olacaðýný, bu þekilde yatýrýmlarýnýn geri dönüþünü , toplam elektrik üretim kapasitesinin gelecekteki geliþmesine dair tahminleri bilmek istemektedir. Buna karþýlýk piyasa uygulamalarý sonucunda birbirini takip eden veri serileri artýk pek de mümkün olmamaktadýr. Diðer yandan geçmiþ talep serileri kimi zaman (mesela teknolojik geliþmelere baðlý olarak) geleceðe iliþkin veri teþkil etme özelliðini yitirebilmektedir. Bu durum risk almak istemeyen yatýrýmcý için caydýrýcý olabilmektedir. Yatýrýmcý talep artýþýný ve arz yetersizliðini görene kadar yatýrýmýný ertelemekte, bunun sonucunda yatýrýmlarýn zamanýnda yapýlmamasý, elektrik kýsýntýlarý, fiyat artýþlarý türü sorunlar ortaya çýkmaktadýr. - Sektörde kendiliðinden rekabetin oluþmasý mümkün olmadýðýndan bir dizi düzenleme yapýlmakta, piyasada çýkan birçok soruna baðlý olarak söz konusu düzenlemelerde de revizyona gidilmektedir. Örneðin elektrik fiyatlarýnýn yükselmesi durumunda doðal olarak siyasetçi sorumlu tutulmakta, bu nedenle tüketiciyi korumak için fiyat sýnýrlamalarý getirilmekte, ya da fiyat üst sýnýrlarýnýn indirilmesi gibi uygulamalara gidilmektedir. Bunlar sermaye kesimlerince ekonomiye siyasal müdahaleler olarak nitelendirilmekte ve özel yatýrýmcý açýsýndan çekince teþkil etmektedir. - Geçtiðimiz yýl Aralýk ayýnda yapýlan TMMOB V. E n e r j i Sempozyumunda y e r a l a n Uluslararasý Kamu Hizmetleri (PSI) Araþtýrma Birimi adýna sunulan b i l d i r i d e , Ýngilterede piyasa uygulamalarý s o n u c u n d a þirketlerin maliyetleri düþürmek üzere eðitim ve Ar-Ge harcamalarýndan kýsýntý yaptýklarý, bunlarýn yanýnda taþeronlaþma, istihdam azalmasý gibi sorunlarýn da öne çýktýðý belirtilmiþtir. Son 15 yýl içinde Ýngilterede istihdam yarý yarýya düþmüþtür. En ciddi düþüþ 1/30 seviyesi ile Almanyada olmuþtur. - Piyasanýn oluþturulmasýnýn ve sürdürülebilmesinin de önemli maliyetleri olmaktadýr. Ayný bildiride Ýngilterede son beþ yýlda bu iþ için bir milyar E u r o h a r c a m a y a p ý l d ý ð ý b e l i r t i l m i þ t i r. - Piyasa uygulamalarý sonucunda büyük tüketiciler için fiyatlar düþerken küçük tüketici için kýsa ve orta vadede fiyatlarýn ucuzlamasý yönündeki beklentilerin gerçekçi olmadýðý sürekli belirtilmektedir. - Tüketicinin tedarikçi firmayý deðiþtirmesi yönündeki Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA eðilimlerin de kýsýtlý olduðu ortaya çýkmaktadýr. Liberalleþmeye en erken baþlayan Ýngilterede tüketicilerin % 60ýnýn tedarikçi firmalarýný hiç deðiþtirmedikleri görülmektedir. Tüketiciler arasýnda yapýlan araþtýrmalarda tedarikçi deðiþtirmenin maliyetli bir iþlem olduðu, tüketici açýsýndan tedarikçi firmayý deðiþtirmemenin daha rasyonel bir davranýþ þekli olduðu anlaþýlmaktadýr. - Sektörde rekabet yerine tekelleþme ortaya çýkmaktadýr. Halen Avrupada yedi þirket Avrupada elektrik üretiminin büyük bölümünü kontrol etmektedir: EdF (Fransa), E.ON (Almanya), RWE (Almanya), ENEL (Ýtalya), Vattenfall (Ýsveç) , Endesa (Ýspanya) ve Electrabel (Belçika) þirketleri.. Bu þirketler kendi ülkeleri dýþýndaki Avrupa ülkelerinde de kurulu güce sahiptir. TMMOB V. Enerji Sempozyumunda Kamu Hizmetleri Uluslararasý (PSI) Araþtýrma Birimi (PSIRU) adýna yapýlan sunuþta yer alan önemli hususlarýn altýný bir kez daha çizmekte yarar vardýr. Öncelikle toptan elektrik piyasalarýnda faaliyet gösteren üretim þirketlerinin amacý, fiyatlarýn düþmesi deðil, yaptýklarý yatýrýmýn en kýsa zamanda geri dönmesidir. Bu nedenle rekabetin azalmasý firmalarýn lehinedir. Yapýya bakýldýðýnda üretim ile tedarik arasýnda dikey entegrasyonun aðýrlýk kazandýðý görülmektedir. Örneðin Ýngilterede piyasanýn % 60 kadarlýk bir bölümü dikey olarak entegredir. Bu durum toptan elektrik piyasasýnýn fiilen iþlemediði anlamýna gelmektedir. Alman E.On þirketi dikey entegrasyonu þirket stratejisinin merkez unsurlarýndan biri haline getirdiðini bildirmiþtir. Ýngilterede baðýmsýz elektrik üreticileri, yani dikey entegre olmamýþ üreticiler iflas etmiþtir. Dikey yapýsý olmayan bir þirket, piyasayý kontrol eden þirketlerin kontrolü altýnda olmaya mahkum olmaktadýr. Bu durum elektrik üreticilerinin kendi aralarýnda kartel oluþturma ve fiyatlarý yukarý çekme riskini de doðurmaktadýr. Nitekim Ýtalya ve Ýspanyada toptan elektrik piyasasýnda þirketler arasýnda gizli anlaþmalar yapýldýðýna iliþkin iddia ve araþtýrmalar vardýr. Ýngiltere'de özellikle son iki yýlda doðalgaz fiyatlarýnda yüzde 40'lara varan artýþlar tespit edilmiþ, Avrupa Komisyonu bazý þirketler hakkýnda fiyat artýrýmý saðlamak amacýyla arzý engelledikleri için soruþturma açýldýðýný belirtmiþtir. Bilindiði üzere, Türkiyede elektrik sektöründeki piyasa uygulamalarýnýn önemli bir adýmý olarak 20.02.2001 tarihinde Elektrik Piyasasý Kanunu (EPK), 18.04.2001 tarihinde Doðal Gaz Piyasasý Kanunu (DPK) çýkarýlmýþtýr. Bu düzenlemelerle önce elektrik ve doðal gaz alanýnýn, daha sonra petrol ve LPG piyasalarýnýn düzenlenmesi amacýyla Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumu oluþturulmuþtur. Düzenleme kurullarý/kurumlarýnýn görünürdeki amacý, söz konusu sektörlerin siyasi otorite den baðýmsýz, ekonominin ve piyasanýn gerekliliklerine göre düzenlenmesidir. Geniþ yetkilerle donatýlmýþ olan bu yapýlar, esas itibariyle uluslararasý piyasalarýn kurallarýný yerine getirmek üzere oluþturulmuþtur. EPDKnýn düzenleyici iþlevleri ana Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA hatlarýyla lisans verme, tarifelerin belirlenmesi, piyasanýn izlenmesi ve eriþim uzlaþmazlýklarýnýn çözümlenmesidir. Piyasada elektrik sektöründe üretim, iletim, daðýtým, toptan satýþ ve perakendecilik alanlarýnda faaliyet gösterebilmek için EPDKdan lisans almak gerekmektedir. EPDK tarafýndan yapýlan yasal düzenlemelerle elektrik sektöründe piyasa uygulamasýna geçildiði, ABye uyum konusunda yeterli adýmlarýn atýldýðý izlenimi verilirken piyasanýn iþlerlik kazandýðýný, özel sektör yatýrýmlarýnýn geliþtiðini söylemek mümkün deðildir. Özel þirketler piyasanýn iþlerlik kazanmamasýnýn nedeni olarak kamunun sektördeki aðýrlýðýný gerekçe olarak göstermektedir. Buna karþýlýk özel sektörle yapýlmýþ olan fiyat ve alým garantili sözleþmeler zaten talebin önemli bir bölümünü karþýlar hale gelmiþ, hatta yukarýda belirtildiði gibi kamu santrallarý bu nedenle önemli ölçüde iþletmeden alýkonulmuþtur. Liberalizasyon uygulamalarý altýnda sektörü iþler halde tutabilmek amacýyla 17 Mart 2004 tarihinde YPK kararý olarak Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleþtirme Strateji Belgesi yayýnlanmýþtýr. Bu belgede, - Maliyet esaslý tarife yerine ulusal tarifenin bir süre daha uygulanmasý, - 21 daðýtým bölgesi oluþturularak bunlarýn 2006 yýlý sonuna kadar 4046 sayýlý yasaya göre özelleþtirilmesi, - Geçiþ döneminde EÜAÞde sadece bazý hidrolik santrallarýn býrakýlmasý, üretim santrallarýnýn 2006 yýlýnýn ikinci yarýsýnda özelleþtirme sürecinin baþlatýlmasý, - Lisans almýþ üretim þirketlerinin tesislerini öngörülen sürede tamamlama durumlarýnýn EPDK tarafýndan izlenerek ETKBye bildirilmesi, - Serbest tüketici sýnýrýnýn 7,8 GWh olarak 2009 yýlýna kadar sabit tutulmasý, - Kaynak çeþitliliðinin saðlanmasý ve planlanabilmesi, yerli kaynaklardan elektrik üretilmesi ve arz güvenliðinin saðlanmasý için ETKB ve DPTnin gerekli düzenlemeleri yapmasý gibi hususlar bulunmaktadýr. Bu belge bile liberalleþme yanlýsý kesimler tarafýndan Bakanlýðýn ve kamu yönetiminin, piyasa uygulamalarýnýn temsilcisi olarak görülen EPDKya müdahalesi olarak kabul edilmiþtir. EPDK tarafýndan verilen üretim lisanslarýnýn bolluðuna karþýlýk üretim tesislerin yapýlma durumunun beklendiði þekilde geliþmediði artýk ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Nitekim DPT tarafýndan ETKBye gönderilen yazýda, Elektrik Piyasasý Kanununun amaçlarýna ulaþamadýðý, özel þirketlere üretim, daðýtým ve perakende faaliyetlerinin tümünün verilerek, piyasanýn serbestleþmesi hedefinin aksine bölgesel elektrik tekelleri doðmasýna yol açýldýðý vurgulanarak, bu yanlýþ yapýlanmanýn temel nedeni olarak, Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumunun (EPDK) çok sayýda lisans vermesine karþýn, bunlarýn büyük bir bölümünün yatýrýma dönüþmemesi gösterilmiþ, buna karþýlýk kamu kuruluþlarýnca arz açýðýný kapatacak tedbirler alýnmadýðýna dikkat ç e k i l m i þ t i r. Dünyadaki yaþanan süreçten de görüldüðü üzere geliþmiþ ülkelerde dahi piyasa uygulamalarý sonucunda yatýrýmlar riske girmiþ görünmektedir. Elektrik sektöründe piyasa uygulamalarýnýn sonuçlarý yatýrýmarz yetersizliði, yatýrýmlarýn zamanýnda yapýlmamasý, bunun sonucunda ani fiyat sýçramalarý, elektriksiz kalma, sistem oturmalarý, sektörde geleceðe iliþkin belirsizlik, puant yüklerinin nasýl karþýlanacaðý, vb bir dizi sorundur. Neoliberal politikalarýn sözcüsü durumundaki kurumlar tarafýndan bunun çözümü için sermayeyi çekecek önlemlerin alýnmasý, siyasal ve ekonomik istikrar saðlanarak sermayeye gerekli güvenin verilmesi gibi öneriler getirilmekte, sorunlar piyasa modelleri ile aþýlmaya çalýþýlmaktadýr. Rekabete dayalý piyasa yaratmak iddiasýyla kamu tekelinin önce üretim-iletim-daðýtým olarak ayrýþtýrýlýp, sonra yok edildiði/ edilmeye çalýþýldýðý sektörde, piyasa uygulamalarý sonucunda özel firmalar bazýnda faaliyetler arasý entegrasyon ve tekelleþme eðilimleri aðýrlýk kazanmaya baþlamýþtýr. Bir yandan da rekabete kesinlikle uygun olmayan bir alanda kaynak harcanarak piyasa tasarýmlarý yapýlmakta, yeni kurumlar oluþturulmakta, piyasa uygulamalarýnýn her açýdan önemli toplumsal maliyetleri olmaktadýr. Bu durumda piyasa uygulamalarýnýn her aþamasýnda sorulmasý gereken soru Kamu tekelinin neden yok edildiði Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA olmalýdýr. Sanýyoruz bu soruya, Kaynaklarýn kamudan özel sektöre ve çevre ülkelerden merkez ülkelere aktarýlmasý ndan baþka verilecek bir cevap bulunmamaktadýr. 2005te þunlarý söylemiþtir: Yakýn zamanda bir nükleer santral inþa etmeyeceðiz. Aksi takdirde (Borç veren kuruluþlara atýfta bulunarak) Standard& Poors ve Moodys ile benim finansal yetkilim kalp krizi geçirebilirler. Özel Sektör Yatýrýmý Olarak Nükleer Santral Piyasa uygulamalarý sürecinde elektrik sektöründeki özel sermaye yatýrýmlarýnýn yetersizliðinden söz ederken akla gelen bir konu da, hükümetin nükleer santral kurulmasý yönündeki kararý ve nükleer santral yatýrýmýnýn özel sektör tarafýndan yapýlmasý yönündeki giriþimleridir. Nükleer santralýn güvenlik, atýklar, maliyetler, teknolojik dýþa baðýmlýlýk, proje yönetimi gibi gerek dünyada çözülmemiþ sorunlarý gerekse ülkemiz özelinde ortaya çýkacak ilave sorun alanlarýnýn yanýnda özel sektör yatýrýmý olarak yaptýrýlmaya çalýþýlmasý da ayrýca üzerinde durulmasý gereken bir konudur. Piyasa uygulamalarýnýn geçerli olduðu enerji sektöründe nükleer santralýn nasýl yapýlacaðý, dünyada bizzat nükleer santral kurulmasýndan yana olan kesimlerin de cevap bulmaya çalýþtýklarý bir konudur. Zira bilindiði üzere söz konusu santrallar yüksek maliyetleri, uzun ve belirsiz yatýrým süreleri, lisanslama süreçleri gibi nedenlerle özellik gösteren yatýrýmlardýr. Nitekim ABDde 1970li yýllardan beri nükleer santral sipariþi olmamasýnýn temel nedeni ekonomiktir. Enerji sektöründe piyasa uygulamasýna geçen ülkelerden Ýngiltere, piyasa koþullarýnda nükleer santralýn rekabet edemeyeceði fikrindedir. Finlandiyada yapýlmakta olan nükleer santralýn sipariþ eden þirketin ortaklarý ise Finlandiyadaki bazý sanayi ve enerji kuruluþlarýdýr. Firma nükleer santraldan üretilecek elektriði kendi iç ihtiyacý için tüketecek olup, bir diðer deyiþle kurulacak nükleer santralýn müþterisi hazýrdýr. ABDde Bush yönetiminin nükleer enerjiyi yeniden canlandýrma programýnda özel þirketlere teþvik verme giriþimleri gündeme gelmiþtir. Ancak orada bile bunun yakýn zamanda nükleer santral yapýmý ile sonuçlanacaðýna dair ciddi kuþkular vardýr. Örneðin, bu firmalardan Dominionun tepe yöneticisi Mayýs Firmalarýn gerçekten nükleer santral inþa etmeye mi niyetlendikleri, yoksa gelecek ek teþviklerin ve pazar garantilerinin umudu ile hükümet teþviklerinden yararlanmaya mý çalýþtýklarý açýk deðildir. Ülkemizde ise geçmiþte özel sektör ancak uzun süreli fiyat ve alým garantilerini alarak, nükleer santrallara göre yatýrým maliyetleri çok düþük, yatýrým süreleri çok kýsa olan doðal gaz kombine çevrim santrallarýna yatýrým yapmýþ, linyite dayalý santrallarý inþa etmeye dahi giriþmemiþtir. Bu gerçekler ortada iken nükleer santral yatýrýmýnýn piyasa koþullarýnda özel sektör tarafýndan yapýlmasýný beklemek ciddiye alýnacak bir durum deðildir. Diðer yandan ayný konuda kamuözel ortaklýðý telaffuz edilmektedir. Bunun anlamý da ancak tüm risklerin kamuda olduðu, özel sektöre bol teþvik ve desteklerin verildiði bir modelin tasarlanmasý olacaktýr. Nükleer santrallar ile ilgili olarak yapýlacak diðer sorgulamalarýn yanýnda, bu kez de kamu kaynaklarýnýn nükleer santral gerekçesiyle ziyan edilmesine, birtakým sermaye gruplarýna aktarýlmasýna karþý dikkatli olunmasý gerekmektedir. Kaynaklar: 1-TMMOB V.Enerji Sempozyumu Bildiri Kitabý(Tartýþmalar eklenerek hazýrlanmýþ ikinci baský),2005 2-Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Elektrik Enerjisi Sektörü Raporu, Aralýk 2004 3-World Energy Investment Outlook 2003, IEA 4- The Instability of Competitive Energy - Only Research Symposium European Electricity Markets, The Hague, September 2003 5-Nuclear Energy Agency, Government and Nuclear Energy, OECD 2004 6- Nuclear Issues Public Series, The Economics of Nuclear Power, S.Thomas, Heinrich Böll Foundation, 2005 Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA L. Tufan ERDOÐAN Petrol-Jeoloji Yüksek Mühendisi BÜYÜK ORTADOÐU PROJESÝ ÇERÇEVESÝNDE PETROLÜN YENÝDEN DAÐILIMI GÝRÝÞ: Exxon Mobilin günümüzde en büyük rakibi artýk Royal Dutch Shell deðil, Çin H. C., Güney Kore ve Hindistan ulusal petrol þirketleri. 2003 yýlýndan günümüze deðin el deðiþtiren petrol ve gaz rezervlerinin yarýdan fazlasý ulusal petrol þirketlerine geçti. 2005 yýlýnda ulusal petrol þirketleri, kendi sýnýrlarý dýþýnda 15 büyük petrol ve gaz sahasý elde ettiler. Bu rakam 2000 yýlýnda sadece 2 idi. 2003-2005 yýllarý arasýnda baþta Sinopec olmak üzere Çin ulusal petrol þirketleri, Azerbeycanýn kara petrol sahalarýnýn birçoðunu aldýlar. 2005 yýlýnda, Nijeryanýn en verimli petrol sahalarýný almak için gayret eden gerek Chevron ve gerekse Exxon Mobil þirketleri, bunlarý Güney Kore ulusal petrol þirketlerine kaptýrdýlar. Ýçinde bulunduðumuz 2006 yýlýnda, Çin ulusal petrol þirketi CNOOC yine Nijeryada çok uluslu þirketlerin verebildiði paranýn çok üstüne çýkarak 2,3 milyar dolar karþýlýðýnda bir petrol sahasý aldý. Hindistan ulusal petrol þirketi ONGC, son birkaç yýldýr gerek Hazar bölgesi ve gerekse Irak petrol sahalarý için son derece aktif. Norveçin ulusal petrol þirketi Statoil, Rusyanýn arktik bölgesindeki dev Shtokman gaz sahasýný bu yýl içerisinde Gazpromla birlikte iþletmeye hazýrlanýyor. Büyük rezerv sahibi petrol üreticisi ülkeler, devletlerarasý iliþkilere önem veriyor ve kendi ulusal petrol þirketleri ile bu tür yabancý ulusal petrol þirketlerinin ortaklýk yapmalarýný tercih ediyorlar. Büyük petrol tekellerini denetleyen saldýrgan ülkelerle genelde sorunlar yaþayan üretici ülkeler, baþka ülkelerle kuracaklarý devletlerarasý ekonomik iliþkilerin, politik destek olarak geri döneceðinin bilincindeler. Yine 2005 yýlýnda, Brezilya ulusal petrol þirketi PetroBras, Venezuellanýn büyük deniz gaz sahasý Mariscalý Shelle raðmen elde etti. Ne ilginçtir ki, çokuluslu petrol þirketlerinin baþýný çeken BPnin Baþkaný John Brown, 2005 yýlý Kasým ayýnda Singapurda yaptýðý konuþmada þu sözleri söylemek zorunda kaldý: Ayný yýl, Çin ulusal petrol þirketi Sinopec, Petrokazakhstan þirketini satýn alarak, sadece bu anlaþma ile Kazak toplam petrol üretiminin %12sini eline geçirdi. Enerji bir ulusal güvenlik sorunudur. Bu nedenle, devletler ve bu devletlerin kurduðu ulusal petrol þirketleri daha çok uzun bir süre iþin içerisinde yer alacaklardýr. Yine 2005 yýlýnda, Kore ulusal petrol þirketi KNOC, Nijeryanýn deniz petrol ve gaz sahalarýný, dev çok uluslu petrol þirketlerine raðmen elde etti. Çokuluslu petrol þirketlerinin en büyük destekçisi olan, dýþ politikasýnýnýn saldýrganlýðýný onlarýn çýkarlarýna göre saptayan ve kendisini küreselleþme, yani vahþi özelleþtirmenin jandarmasý gören ABDde bile iþler Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA göründüðü kadar serbest piyasa koþullarý ile yürümüyor. 2005 yýlýnda Chevron þirketinin Unocal þirketini 17,8 milyar dolara satýn almasý bunun en güzel örneði. Bu rakam, Chevronun daha önce verdiðinden tam 1,4 milyar dolar daha fazla. Bunun nedeni, Çin ulusal petrol þirketinin Unocalý satýn almak için vermek istediði 18,5 milyar dolarlýk teklif idi. Chevronun fiyatýný arttýrmasýna raðmen yine de bu rakamýn altýnda kalarak Unocalý satýn alabilmesinin nedeni, ABD Kongresinin Unocalýn Çine satýlmasýný engellemesi oldu. Tüm dünyaya, ulusal þirketlerinizi satacaksýnýz diye baský yapan, kan döken ABD ve paralelindeki AB, kendi ülkelerindeki özel þirketlerin satýþý söz konusu olduðunda bile devlet olarak karýþabiliyor ve serbest piyasaya, yani kendi küreselleþmelerine en sert sýnýrlamalarý getiriyorlar. Ülkemizde olan biten ise, tabii küreselleþmenin en vahþi þekilde uygulanmasý ve tüm ulusal kuruluþlarýmýzýn uluslararasý sermayeye haraç-mezat satýlmasý. Hem de en küçük bir ulusal kaygý taþýmadan, ulusal güvenlik tasasý olmaksýzýn, ulusal kuruluþlarýmýzýn diðer ülkelerde yapabileceði anlaþmalarýn pozitif politik sonuçlarýný da tamamen gözardý ederek. Bu küreselleþme rezilliðini icatedenlerin kendi ülkelerindeki korumacýlýðý görmeyen gözler tarafýndan yönetilmek ne acý! Küreselleþmenin bölgemizdeki vurucu gücü Büyük Ortadoðu Projesi. Ülkemizi yönetenler, bu projenin ortaðý olduðunu söylemekten çekinmiyor. Kanla hayata geçirilen bu iðrenç projenin, bölgemiz enerji kaynaklarýný tümüyle ABD ve Ýsrailin denetimine býrakacaðýnýn bilinci içerisinde bir ortaklýktan bahsediyorsak, ortada altýndan kalkamayacaklarý ve bunun aðýrlýðý ile ezilecekleri çok ciddi bir sorun var demektir. YÖNETENLERÝN VURDUMDUYMAZLIÐI BOPUN TEMELÝDÝR: Enerji sektöründe uluslararasý ve ulusal planlar, 4-5 yýllýk seçim süreleri gözönüne alýnarak, ya da seçim yatýrýmlarý, kiþisel çýkarlar gözetilerek yapýlmaz. Onlarca yýl sonrasý için, hatta bir yüzyýlý þekillendirecek, gereðinde dünya siyasal coðrafyasýný deðiþtirecek þekilde yapýlýr; birileri tarafýndan yapýlýyor da. Enerji planlarýnda en kýsa süre, denetim altýnda tutulan rezervlerin tüketilmesi sürecidir. Bu nedenle, þark tipi politikacýnýn seçimden seçime yönlendirdiðini sandýðý politikalar, dünya enerji politikalarýný kavrayabilecek, uzun vadede ülke çýkarlarýný, hatta baðýmsýzlýðýný koruyabilecek basiretten uzak kalýr. 21. Yüzyýlýn dünya enerji haritasý daha 1940lý, 50li yýllarda çizilirken, bunun mürekkebinin de bol miktarda insan kaný olduðu çok açýkken baþýmýzda bulunan bu ufuksuzluk, bu haritanýn gereklerinin uygulandýðý günümüzde de ayný vurdumduymazlýkla, hatta iþbirlikçilikle sürüp gidiyor. Dünya petrol rezervlerinin en önemli bölümünün Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA bulunduðu bölgemizde bugün varolan ve yarýn daha da geniþleyerek büyümesi olasý olan kan gölünün sýnýrlarý, bugün stratejik ortak olmakla övündüðümüz emperyalizmin Büyük Ortadoðu Projesi (BOP)dir. Bu projenin en önemli adýmý, tüm dünya petrol rezervlerinin, bulunduklarý ülke halklarýnýn deðil, emperyalizmin tekeli altýna alýnmasý, daðýlýmýnýn yine ayný güç tarafýndan denetlenmesidir. Herþeyde olduðu gibi önlem, önce tanýmaktan, yani bilgilenmekten geçer. HAYFA LÝMANI BATIYA AÇILAN YENÝ ROTTERDAM OLUYOR: Kerkük-Hayfa (KHP) ve Musul-Hayfa (MHP) petrol boru hatlarý 55 yýldýr çalýþýr durumda deðil. ABDnin Iraký iþgali ile yeniden gündeme gelen boru hatlarýnda, Aðustos 2003 tarihinde ABDnin onayý ile, Ýsrail tarafýndan çalýþmalara, tahrip olmuþ yerlerinin onarýmýna baþlandý. Hatta Ýsrail, bu iþler için Türk müteahhit þirketlerine de baþvurdu. Bu durum o zamanki gazetelerimizde memnuniyetle karþýlandý. Bu petrol boru hatlarý tamir edildiðinde, Ýsrailin Hayfa limanýna günde 5 milyon varil petrol taþýyacaklar. Irakýn þu anda hedeflediði petrol üretiminin günde en çok 3 milyon varil olmasý düþünüldüðünde, sadece Kuzey Iraka bu denli yüksek kapasiteli hatlarýn BTC: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattý; CAP: Ceyhan-Aþkelon Petrol Boru Hattý; SCP: Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattý; KYP: Kerkük-Yumurtalýk Petrol Boru Hattý; TIP: Trans-Ýsrail Petrol Boru Hattý; AHP: Aþkelon-Hayfa Petrol Boru Hattý; KHP: Kerkük-Hayfa Petrol Boru Hattý; MHP: Musul-Hayfa Petrol Boru Hattý; TAP: Trans-Arabistan Petrol Boru Hattý; RHP: Rumeyla-Hayfa Petrol Boru Hattý yapýlmasý, gelecek 15-20 yýlda hiçbir þeyin þansa býrakýlmadýðýnýn en iyi kanýtý. Bu hatlarýn kýsa sürede devreye girmesi ile, günlük kapasitesi 1 milyon varil olan ve ABDnin meþhur Halliburton-KellogBrown&Root þirketi tarafýndan korunmasýna raðmen neredeyse günaþýrý bombalanan Kerkük-Yumurtalýk (KYP) petrol boru hattýnýn hiçbir gereði kalmayacak. Dakika: 1, Türkiye kalesine gol: 1. Tüm Ortadoðunun yeniden þekillendirilmesi projesi olan Ýsrail-ABD kaynaklý Büyük Ortadoðu Projesinde, tabii Irakýn güneyindeki dev petrol sahalarý ve Suudi Arabistan petrolleri de unutulmuyor. Ýkinci Dünya Paylaþým Savaþý sonlarýnda, Suudi petrollerini Akdenize taþýmak için, ABD ordusunun inanýlmaz desteði ile yapýlan Trans-Arabistan (TAP) petrol boru hattý, uzun süredir kapalý. Bir ucu Lübnana, bir ucu da Ýsrailin iþgali altýndaki Golan Tepelerinden Hayfaya giden bu hattýn onarýlarak yeniden hayata geçirilmesi çalýþmalarýna baþlandý bile. Bu hat, günde 2 milyon varil Suudi petrolünü Ýsrailin Hayfa limanýna taþýyacak. Bu hatta, Irak güneyindeki dev petrol sahalarýný baðlayacak ve günlük Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA kapasitesi 1 milyon varil olacak eklenti (RumeylaHayfa petrol boru hattý, RHP) boru hattýnýn da kýsa sürede tamamlanmasý ile Trans-Arabistan (TAP) hattý, Hayfaya günde toplam 3 milyon varil Güney Irak ve Suudi petrolü taþýyabilecek. Bu sýralarda Ýsrail kaynaklý haritalarda, Hayfanýn adýnýn altýna Yeni Rotterdam yazýlmasý boþuna deðil. Ortadoðu petrollerinin Akdenize, yani Batýya bu þekilde tümüyle Ýsrail denetiminde açýlmasý Büyük Ortadoðu Projesinin ilk perdesi. AÞKELON LÝMANI DOÐUYA AÇILAN YENÝ ROTTERDAM OLUYOR: Birinci perdede Ortadoðu petrollerinin denetimi saðlandýktan sonra Büyük Ortadoðu Projesinin ikinci perdesi, Rus ve Hazar petrollerinin denetimine yönelik. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýnýn dayandýðý Azerbeycandaki uluslararasý AIOC konsorsiyumunun Azeri-Çýralý-Güneþli sahalarýnýn üretimi günlük 360.000 varili buldu. Bunun günde 100.000 varillik bölümü Azpetrolün Sangaçal terminalinden demiryolu ile Gürcistanýn Karadenizdeki Batum limanýna gönderiliyor. Günlük 146.000 varili Bakü-Supsa petrol boru hattýna veriliyor. 82.000 varillik bir kýsmý da, hergün Bakü-Novorosissysk petrol boru hattý ile yine Karadenize çýkýyor. Kalýyor geriye günlük 32.000 varil. Günlük kapasitesi 1 milyon varil olan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna giren iþte bu 32.000 varil! Bu nedenledir ki aylardýr doldurulan hattaki petrol daha yeni sýnýrýmýza ulaþabildi ve en az 2-3 ay daha dolacak ki Ceyhana varabilsin. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna Kazakistanýn daha uzun yýllar verebileceði ciddi boyutlarda petrol yok. Hazar Denizinde yeni bulunan sahalarýnýn geliþmesi durumunda bile buranýn petrolü, Çin H.C.nin yapmaya soyunduðu iki adet 3.000er kilometrelik boru hatlarý sayesinde batýya deðil, doðuya taþýnacak. Kazakistanýn þu anda mevcut ve yapmakta olduðu boru hatlarýnýn toplam kapasitesi, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattýna çok uzun bir zaman petrol verilebilmesinin boþ bir hayal olduðunu ortaya koyuyor. Bütün bunlar ortada iken, baþta BP olmak üzere tüm konsorsiyum þirketlerinin son ana dek geri zekalýlýk olarak adlandýrdýklarý bu BTC hattý neden yapýldý? Daha da önemlisi, ABD neden bu projeyi ciddi þekilde destekleyip, konsorsiyum þirketlerine hattýn yapýlmasý için baský yaptý? Tabii ki bu hattýn bir þekilde dolmasý Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýna Kazakistanýn daha uzun yýllar verebileceði ciddi boyutlarda petrol yok. Hazar Denizinde yeni bulunan sahalarýnýn geliþmesi durumunda bile buranýn petrolü, Çin H.C.nin yapmaya soyunduðu iki adet 3.000er kilometrelik boru hatlarý sayesinde batýya deðil, doðuya taþýnacak. Kazakistanýn þu anda mevcut ve yapmakta olduðu boru hatlarýnýn toplam kapasitesi, Bakü-TiflisCeyhan (BTC) hattýna çok uzun bir zaman petrol verilebilmesinin boþ bir hayal olduðunu ortaya koyuyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA için bir planý vardý ve bu plan Büyük Ortadoðu Projesinin ikinci perdesini oluþturuyordu. Türk-Ýsrail Enerji Çalýþma Grubu ilk toplantýsýný 910 Ekim 2005 tarihlerinde Ankarada yaptý. Ýþbirliðinin ilk yazýlý belgesi de Enerji Bakanlýðý müsteþar yardýmcýmýz ve Ýsrail Enerji Bakanlýðý müsteþarý tarafýndan imzalandý. Ýþbirliði çerçevesi 11 Ekim 2005 tarihinde Enerji Bakanýmýz ile Ýsrail Enerji ve Altyapý Bakaný tarafýndan düzenlenen basýn toplantýsýnda açýklandý. Buna göre, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýndan Akdenize akacak petrol, Ýsrailin güneyindeki Aþkelon limanýna ya tankerlerle, ya da kýyý boyunca denizde yapýlacak bir boru hattý ile, yani Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý ile taþýnacaktý. Rusya uzun süredir BTC petrol boru hattýna karþý çýkmýyor. Hatta Putinin açýklamalarýna göre BTCde iþbirliði bile öneriyor. Zaten Putinin 28-29 Nisan 2005, Baþbakanýmýzýn da 1-2 Mayýs 2005 tarihlerindeki Ýsrail temaslarýnda bu konu görüþülmüþtü. Ayný konu Erdoðan ve Putinin 17-18 Temmuz 2005te Soçideki görüþmelerinde de gündeme gelmiþti. Daha sonra Enerji Bakanýmýzýn Ýsrail seyahati ile de iyice pekiþtirilmiþti. Rusya, dolmasý mümkün görülmeyen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattýný kendi petrolü ile dolduracak. 11 Ekim 2005te bizim bakan ile Ýsrailli bakanýn yaptýklarý ortak basýn toplantýsýnýn bir diðer konusu da, Rus petrollerinin ve Rusyadan geçen Kazak petrollerinin bir kýsmýnýn Samsun-Ceyhan arasýnda yapýlacak ve günlük kapasitesi 2 milyon varil olacak bir boru hattýna (SCP) verilmesindeki görüþ birliði idi. Artýk böylece, gerek Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve gerekse Samsun-Ceyhan (SCP) petrol boru hatlarýndan gelecek Hazar ve Rus petrolleri, Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý yolu ile Ýsraile gidebilecekti. Dakika: 2, Türkiye kalesine gol: 2. TVlerde Ceyhanýn bir Rotterdam olacaðýný hiç sýkýlmadan söyleyebilen, ama buna karþýn Ceyhana BTC ve SCP petrol boru hatlarý ile taþýnacak petrolün, Ceyhanda hiç vakit geçirmeden CAP boru hattý ile Ýsraile gitmesi için anlaþmalar yapan yetkililerimiz, acaba gerçekten ne yaptýklarýnýn, kendi ayaðýmýza nasýl kurþun sýktýklarýnýn farkýndalar mý? Tabii ki farkýndalar! Ýsrail ve ABD tarafýndan daha 1940lý yýllarda planlanýp, günümüzde sahneye konan Büyük Orta Doðu Projesine biz de dahiliz diye sýk sýk açýklama yaptýklarýna göre, son derece bilinçli olarak, yani taammüden, iþin içindeler. Daha önce, ABD neden Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattýnýn yapýmý için onca ter döktü, diye sormuþtuk. Ayrýntýya gerek kaldý mý? ABDnin, dolayýsý ile Ýsrailin bu iþten çýkarý ortada. Pekiyi, Rusyanýn Bakü-Tiflis-Ceyhaný (BTC) doldurup, Samsun-Ceyhaný (SCP) desteklemekte ve bunlardan geçecek petrolünü Ceyhan-Apþeron hattý (CAP) ile Ýsraile göndermekte ne çýkarý olabilir? Yýllar önce Ýran tarafýndan yapýlan ve Ýsrailin Kýzýl Denizdeki Eylat limanýndan, Akdenizdeki Aþkelon limanýna Ýran petrolünü taþýyan Trans-Ýsrail (TÝP) petrol boru hattý, yine uzun süredir kullaným dýþý idi. Ýsrail son iki yýldýr bu hattýn kapasitesini günlük 3 milyon varile çýkartarak, pompa yönünü terse çevirdi. Yani TÝP petrol boru hattý artýk, Ýsrailin Akdeniz limaný Aþkelondan Kýzýl Deniz limaný Eylata, Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý ile gelecek Hazar ve Rus petrollerini taþýmaya hazýr. Bu yolla da bakalým bir taþla kaç BOP kuþu vurulmuþ olacak? Rus petrollerinin en büyük sorunu, tarihi boyunca doðu denizlerine açýlamamasý idi. Yani Rus petrollerini Japonya, Çin H.C., Hindistan gibi dev pazarlara taþýyacak bir doðu boru hattý yoktu ve böyle bir hattýn yapýlabilmesi de müthiþ masraflý idi. Bu nedenledir ki bu doðu pazarý tümüyle Körfez ülkeleri, yani Ortadoðu petrollerinin tekelinde idi. Samsun-Ceyhan (SCP) ve Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hatlarýndan geçerek, Ceyhan-Aþkelon (CAP) ve Aþkelon-Eylat (TÝP) hatlarý sayesinde Kýzýl Denize, yani doðu denizlerine açýlmak Rus petrolleri için artýk mümkün. Ruslar memnun. Ýsrail-ABD çok daha memnun. Ýlk kez doðu denizlerinde Ortadoðu petrollerine çok güçlü bir rakip doðuyor. Günde 3 milyon varil petrolün bu pazara girmesi, Arap Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA ülkelerinin tekellerindeki bu pazarý allak-bullak edecek. Artýk Ortadoðu ülkeleri, Japonya, Çin H.C., Hindistan gibi petrol süngerlerine tek baþlarýna, istedikleri miktar ve fiyatta petrol satamayacaklar. Bu sularda artýk Rus petrolleri büyük rakipleri oluyor. Tabii ki Ýsrailin denetiminde! Hem de ne müthiþ bir denetim! Ýsrail, Aþkelon-Hayfa arasýnda çok önceden tamamladýðý ve günlük kapasitesi en az 1 milyon varil olan Aþkelon-Hayfa (AHP) petrol boru hattýný kullanarak, Kýzýl Denize açýlmasýna izin verdiði Rus petrollerinin miktarýný da çok rahat denetleyebilecek. TÝP hattýnda arýza var, Rus petrolleri Hayfaya, yani batý pazarlarýna; TÝP hattýnda sorun yok, Rus petrolleri doðu pazarlarýna. Böylece Hazar ve Rus petrolleri de büyük ölçüde Ýsrail ve ABDnin denetimine geçmiþ, insafýna býrakýlmýþ oluyor. Bir-iki petrol boru hattý ile, gerektiðinde Araplarý, Ýranlýlarý, gerektiðinde Ruslarý ve Hazar uluslarýný terbiye edebilmek, Büyük Ortadoðu Projesinin bu ikinci perdesinin çok baþarýlý oyunu. Ýþin trajikomik tarafý, bu iþten herkesin memnun olmasý. BÝZE NE OLUYOR? Musul-Hayfa (MHP) ve Kerkük-Hayfa (KHP) petrol boru hatlarý ile Kerkük-Yumurtalýk (KYP) hattýný ve bunun gelirini kaybedecek olan, Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý ile Samsun-Ceyhan (SCP) ve Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hatlarýnýn Ceyhan limanýný batýya açýlan petrol penceresi yapmalarý olanaðýndan, yani bir sürü paradan olacak ülkemizin, Büyük Ortadoðu Projesinin destekçisi, þakþakçýsý olmanýn altýndan kalkabileceðine inanan ulusunu seven biri olabilir mi? Yöneticilerimizin ve onlardan gelen tüm dezenformasyonu en küçük bir araþtýrmaya gerek görmeksizin halka iletmeyi görev sayan medyamýzýn söylediðine göre, Samsun-Ceyhan (SCP) ve BaküTiflis-Ceyhan (BTC) boru hatlarý, Boðazlarýmýzdaki tehlikeli tanker trafiðine çare oluþturacakmýþ! Boðazlardan geçen petrollerin batýya, Samsun-Ceyhan ya da BTCden geçenlerin ise doðuya gideceði gerçeðini aslýnda bizim BOPçular çok iyi bilirler, ama buna raðmen bu dezenformasyon kampanyasýný da yürütmeyi sürdürürler. Nazým Hikmetin dediði gibi, dilim varmýyor söylemeye ama, sen de pek safsýn be þeker kardeþim; ne diyorlarsa yiyorsun! Adamlar da haklý sayýlýr yani. Onlarý alýþtýran sensin aslýnda. Tüm bu boru hatlarý sadece petrol taþýmýyorlar. Geldikleri, geçtikleri ülkelere, gerisin geriye ABDÝsrail politikalarý pompalýyorlar. Bu boru hatlarý, bu yolla pompalanan siyasal iktidarlarla imzalanan BTC Ev Sahibi Antlaþmasý gibi antlaþmalarla çok açýk ortaya konduðu gibi, sadece petrol taþýmak amacýyla yapýlmýyor. Bunlar ülkemiz ve ülkemiz gibi konumunu kavrayamamýþ, politikalarýný oluþturamamýþ ülkelerde baðýmsýz birer devlet oluþturuyorlar. Coðrafyalarý ve uluslarýn kaderini deðiþtiriyorlar. Musul-Hayfa (MHP) ve Kerkük-Hayfa (KHP) petrol boru hatlarý ile KerkükYumurtalýk (KYP) hattýný ve bunun gelirini kaybedecek olan, Ceyhan-Aþkelon (CAP) petrol boru hattý ile SamsunCeyhan (SCP) ve Bakü-TiflisCeyhan (BTC) petrol boru hatlarýnýn Ceyhan limanýný batýya açýlan petrol penceresi yapmalarý olanaðýndan, yani bir sürü paradan olacak ülkemizin, Büyük Ortadoðu Projesinin destekçisi, þakþakçýsý olmanýn altýndan kalkabileceðine inanan ulusunu seven biri olabilir mi? Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Bir oyun oynuyorlar. Oyun oynamadýklarý üzerine bir oyun oynuyorlar.1 ABDNÝN ENERJÝ (YA DA PETROL) SAVAÞLARI Temel DEMÝRER Noam Chomskyinin, Þimdi medya Bushun Iraka demokrasi götürme misyonu nedeniyle Iraký iþgal ettiðimizi söylüyor. Batýnýn ezberi bu. Ama baþka yerlerde insanlar bu ezberi kabul etmiyor. Örneðin Bush, Washingtonda kutsal misyonunu açýkladýðý sýrada Baðdatta bir anket yapýldý. Ýnsanlara ABDnin Iraký neden iþgal ettiði soruldu. Ankete katýlanlarýn sadece yüzde 1i Iraka demokrasi getirilmesi yanýtýný verdi. Yüzde 5, Iraklýlara yardým etmek için yanýtýný verirken geri kalanlarýn verdiði yanýt, bizim komplo teorisi yapmak suçlamasýyla karþýlaþmamak için söylemeye çekindiðimiz, fakat beyni normal çalýþan herkesin bildiði bir þeydi: ABD ve Ýngiltere, Irakýn büyük enerji kaynaklarýnýn kontrolünü ele geçirmek ve dünyanýn en önemli enerji kaynaklarý bölgesindeki hâkimiyetlerini güçlendirmek amacýyla Iraký iþgal etti, saptamasý; ABDnin Ortadoðuya müdahalesinin (enerji koridorlarý ya da petrol savaþýnýn) nedenlerini gayet iyi özetler... Kriz içerisindeki ABD emperyalizmi i-) güçsüz olduðu ve ii-) emperyalistler arasý çeliþkide hegemonyasýný kaybetmemek için savaþmak (saldýrmak) zorunda olduðu kesitte; emperyalizmin müdahalesi ne Afganistan ile sýnýrlýdýr; ne de Irak ile sona erecektir... Enerji koridorlarý ya da petrol savaþlarýyla bütün bir Ortadoðu ve Avrasyayý ilgilendiren ABD saldýrganlýðýnýn yeni duraðý Ýran (ile Suriye) olacaktýr... 1 R. D. Laing, Yaþantýmýn Politikasý. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Iraktan sonra bu mümkün mü? sorusuna gelince: Emperyalizmin saldýrý stratejisi karaya oturup, iflas ettikçe, ABD daha da saldýrganlaþmak zorundadýr ve saldýrganlaþmaktadýr da... emperyalizminin doðasý ile enerji koridorlarý ya da petrol savaþlarýna olan gereksinimdir... Bu noktada ABD emperyalizminin kendiliðinden ya da realistleriyle geri adým atmasý beklenmemelidir... Ömer Taþpýnarýn, ABDde hep ayný þeyler yaþanýyor. Ýdealist baþkanlar idealleri için savaþa girmekten çekinmiyor. Ancak halk savaþlardan býkýnca yerlerine gelen realist baþkanlar bu maceralara bir son veriyor;2 ya d a S o n e r Ç a ð a t ay ý n , Pentagon bürokrasisinde etkin olan idealistler hâlâ Ortadoðuda siyasi deðiþimin aciliyetine vurgu yapýyor; bölgede gerçeklerin görülmesi gerektiðini düþünen realistlerin aðýrlýðý artýyor, 3 türünden beklentilere verilebilecek tek yanýt þudur: ABD emperyalizmi için saldýrganlýk ya da militarist birikim, içinde debelendiði krizi bastýrabilmenin tek yoludur... Bush yönetimi için sýra, nükleer silah peþinde koþmakla suçlayýp Ýranda rejim deðiþikliði için 85 milyon dolarlýk bütçe talep ettiði Ýrandadýr... Kaldý ki; The Economistin de baþyazýsýnda belirttiði gibi, Desteðini yitiren Bush gidici olsa da, býraktýðý izler derin. Ülke içinde ve dýþýndaki geri döndürülemez hamleleri, bir sonraki baþkanýn da siyasetini belirleyecek... Ülke dýþýnda ise Iraktaki felakete göz yumulmuþ olsa bile, bir þeylerin Bush doktrinini ayakta tutacaðý kesin. Müstakbel baþkanlar Ortadoðuyu demokratikleþtirmek adýna önleyici saldýrýlara can atmayabilir. Ama ABD terörist gruplarla kitle imha silahlarý arasýndaki bað ihtimaline aþýrý hassas olmaya devam edecek. Radikal Ýslâm ile mücadele yürütmeye devam edecek. Dünyanýn polisi olmayý sürdürecek. Bushun haleflerini bekleyen en büyük zorluk ise dýþ politikasýný ortadan kaldýrmak deðil, onu iyileþtirip daha etkince uygulamak olacaktýr...4 Bunun nedeni Bushdan baðýmsýz olarak, bizatihi ABD ***** ABDnin Ýran ile ilgilenmesinin ve olasý müdahalenin asýl nedeni, küresel enerji dengeleri ve Ýranýn bu dengeler içindeki önemli yeridir. Ýran, enerji zengini bir ülkedir. Ýran, 125 milyar varil petrol rezervine (dünyadaki kanýtlanmýþ rezervlerin yaklaþýk yüzde 10u) ve 155 milyar varil petrole eþdeðer (940 trilyon feet küp) doðalgaz rezervine sahiptir (dünyadaki rezervlerinin yüzde 15i). Ýranýn enerji rezervlerinin toplamý, 280 milyar varil petrole eþdeðerdir ve Ýran, Suudi Arabistandan sonra en zengin enerji kaynaklarýna sahip ülkedir. Ýranda günde yaklaþýk 4 milyon varil petrol üretilmektedir ve üretim kapasitesini 3 milyon varil artýrma potansiyeli mevcuttur. Petrol üretimini artýrma yeteneði ile de Ýran, küresel enerji dengeleri içinde önemli bir ülkedir. ABDnin asýl amacý, Ýrandaki rejimi deðiþtirmek, kendisine yakýn bir yönetimi iþbaþýna getirerek Ýran 2 Ömer Taþpýnar, ABD Yine Realizme Dönüyor, Radikal, 28 Kasým 2005, s.11. 3 Soner Çaðaptay, Realistlere Karþý Ýdealistler, Radikal, 7 Ocak 2006, s.9. 4 Bush Sevilmese de Mirasý Kalýcý, The Economist, 16 Mart 2006. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA enerjisini ABD þirketlerine açmak ve Ýran enerjisinin Hindistana ve özellikle de Çine kontrol dýþý akýþýný önlemektir. Ayrýca ABD, Ýranda rejimi deðiþtirerek ve kendisine yakýn yönetimi iþbaþýna getirerek, Ýranýn jeostratejik konumuyla, Körfez Bölgesi, enerji zengini Körfez ülkeleri ve her gün küresel pazarlara 20 milyon varil petrol çýkýþý saðlayan Hürmüz Boðazý üzerinde oluþturduðu potansiyel etkiyi yok etmek, Körfez Bölgesinin güvenliðini saðlamak ve bölgede çýkarlarýna uygun dengeleri oluþturmak istemektedir. XXI. yüzyýlýn yükselen gücü Çin deyince eklemeden geçmeyelim: Çin in hýzlý büyümesi enerji gereksiniminde büyük artýþa neden oluyor. 2004 yýlýnda 250 milyon tonluk petrol ihtiyacýný karþýlamak için toplam 100 milyon tonun üzerinde ithalat yapmak zorunda kalmýþ... Çinin yýllardýr gerçekleþtirdiði büyüme, sermayenin enerji ihtiyacýný da artýrýyor. Bu ihtiyacýn giderilmesi doðrultusunda adýmlar, görmezden gelinemez bir hâle geldi. 1990larýn ortalarýnda, ilk kez net bir petrol ithalatçýsý hâline gelen Çinin uluslararasý petrol pastasýndan aldýðý payý artýrma çabasý, emperyalist güçler arasýndaki kaynak savaþlarýna yeni bir boyut getiriyor. Resmi verilere göre 10 yýl önce Çin, toplam petrol ihtiyacýnýn yüzde 6sýný ithal etmekteydi. Bu oran, bugün yüzde 33 civarýnda. 2020 itibarýyla, yüzde 60a yükselmesi bekleniyor. Çin, petrol ithalatýnda Japonyayý geçerek, ABDnin ardýndan dünyanýn en büyük ikinci ithalatçýsý hâline geldi. Çin, zengin enerji kaynaklarýna sahip olmasýna raðmen bunlar süratle artan tüketimi karþýlamaya yeterli deðil. Günde 3.5 milyon varil petrol üreten Çin, gereksiniminin neredeyse yüzde 40ýný ithal ediyor. Önümüzdeki dönemde 2030a kadar petrol ithal gereksiniminin günlük 10 milyon varile ulaþacaðý (ki bugünkü ABDnin toplam ithalatý. Suudi Arabistanin günlük petrol üretiminden de 2 milyon varil fazla) öngörülüyor... ***** Olup biten, Büyük Oyun diye anýlan eski(meyen) bir hikâyedir:... 11 Eylülden bu yana, ABD Ýmparatorluðunun ya bizden yanasýn ya da karþýmýzdasýn dayatmasýyla devreye soktuðu yeni yayýlmacýlýk/ sömürgecilik saldýrganlýðý; Pentagon þefi Donald Rumsfeldin, Terörle mücadelenin bir nesil boyu çatýþma anlamýna geldiðini söyleyip, dönemi Soðuk Savaþa benzettiði; Bushun, ABDnin Ýslâmcý faþizm tehdidi altýnda olduðunu öne sürdüðü; ABD Stratejik Komutanlýðýnýn (STRATCOM), dünya çapýnda belirlenebilecek hedeflere nükleer veya konvansiyonel silahlarla hýzla saldýrý düzenleme kapasitesine ulaþtýðýný ilan ettiði bir Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA paranoyanýn ürünüdür... geçemezsiniz... Çünkü... Söz konusu güzergâhta denilebilir ki, ABD, terörle küresel savaþ içinde olduðunu söylüyor. Bu söylem, aslýnda yeni dünya savaþýnýn veya Medeniyetler Çatýþmasýnýn bir baþka ifadesini oluþturuyor. ABD, Avrasyanýn enerji kaynaklarýný kontrol etmek istiyor. ABD küresel enerji güvenliði için Ortadoðu coðrafyasýný geniþletmek, haritasýný deðiþtirmek, bu coðrafyada yer alan 22 iki ülkeyi, bu amaca yetecek gücü olmasa da þekillendirmek istiyor. Günümüzde küresel mücadele Avrasya egemenliðine dayandýrýlýyor. Bunun yolu da Kafkaslar, Ortadoðu ve Orta Asyaya hâkim olmaktan geçiyor. Bu bölge dünya enerji kaynaklarýnýn yüzde 75ine sahip... Bu coðrafyaya hâkim olmak isteyen ABD, Afganistan ve Irakta zorlansa da, savaþý týrmandýrýp, yaygýnlaþtýrarak, Ýraný acil gündem maddesi kýlýyor... ***** Söz konusu sorunun tarihsel arka planýný biraz daha detaylandýrýrsak: Ýran Ýslâm Devrimi ve hemen arkasýndan baþlayan Ýran-Irak Savaþý, dünya pazarlarýndan günde 4 milyon varil petrolün çekilmesine yol açtý. Yeniden panik havasý yaþanmaya baþlandý. Amerika, Ýran petrollerinin yeni yönetimin eline geçmesinden büyük rahatsýzlýk duymuþtu. Ayný tarihlerde Sovyetlerin Afganistaný iþgali de Basra Körfezi üzerinde bir tehdit unsuru olarak görülmüþtür. Baþkan Carter, Petrolün Körfez bölgesinden Batýya akýþý için gerekli bütün önlemler alýnacaktýr, derken; bu amaçla da bir Birleþik Hýzlý Harekât Gücü oluþturdu. 1983 yýlýnda Baþkan Reagan bu gücün düzeyini daha da yükselterek ona Merkezi Komutanlýk adýný verdi. Birinci Körfez Savaþý sýrasýnda Amerika, bölgedeki petrol kaynaklarýnýn kendisine hasým bir gücün elinde bulunmasýnýn sakýncalarýný dile getirmeye baþlamýþtý. O zaman Baþkan olan baba Bush þöyle diyordu: Dünyanýn büyük petrol rezervleri Saddam Hüseyinin eline düþerse, iþimiz, yaþam biçimimiz, bizim ve bütün dünyadaki dostumuz olan ülkelerin özgürlüðü zarara uðrar. ABD söz konusu olduðunda, Ortadoðu/ Avrasya ya da enerji (petrol) deyip geçemezsiniz... Bilmem biliyor musunuz? ABD, dünya petrolünün yüzde 25ini, dünya benzin üretiminin de yüzde 40ýný tüketiyor... Ayrýca 2000 yýlýndan 2005e petrol fiyatlarý üçe katlandý. Günümüzde petrol üreten ülkelerin günlük kazancýnýn toplamý 2 milyar dolar. Bir varilin fiyatý ortalama olarak 20 dolardan 60 dolara yükseldi. 1990larda petrolden edindiði kazançta düþüþ yaþayan Suudi Arabistanda ise petrol fiyatlarý yüzde 40 yükseldi... Ve bir þey daha: Irak iþgalinden önce petrolün varilinin 25, 2003te 26, 2004te 42 dolar olduðunu anýmsayalým. Petrolün varili daha 45 dolar iken Exxon Mobil 25, Shell 18, BP 16 milyar dolar kazanç saðlamýþlardý... Evet, evet Ortadoðu/ Avrasyada enerji (petrol) deyip ***** Baþkan George Bush, 8 Aðustos 1990 tarihli televizyon konuþmasýnda, CENTCOM birliklerinin Suudi Arabistanda konuþlanmasýnýn gerekçelerini anlatýrken de þunlarý diyordu: Ülkemiz tükettiði petrolün hemen hemen yarýsýný ithal ediyor ve ekonomik baðýmsýzlýðýna yönelik büyük bir tehditle karþý karþýya gelebilir. Suudi Arabistanýn egemen baðýmsýzlýðý ABD açýsýndan hayati önem taþýmaktadýr. Ayný tarihlerde Savunma Bakaný olan Dick Cheney de Kongrede þunlarý söylüyordu: Eðer Saddam Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA Kuveyti iþgal edip orada güçlü bir askeri birlik konuþlandýrýrsa dünya enerji politikasýný istediði gibi yönlendirecek duruma gelir. Bu da ona bizim ekonomimiz üzerinde söz sahibi olma olanaðý verir. 1997 yýlýnda Kongrenin ilgili alt komitesine bir brifing veren General Binford Peay, Dünyanýn petrol rezervlerinin yüzde 65i Körfez bölgesindedir. Amerika ihtiyacýnýn yüzde 20sini, Avrupa yüzde 43ünü, Japonya da yüzde 68ini buradan karþýlýyor. Uluslararasý toplumun bu kaynaklara özgürce ulaþabilmesi gereklidir, diyordu.5 ABDnin 2003 yýlýnýn baþlarýnda Iraka yaptýðý askeri müdahale sýrasýnda kitle tahrip silahlarýndan, Irakýn saldýrý niyetlerinden çok söz edildi ama bu müdahalenin petrole iliþkin boyutu ile ilgili deðerlendirmeler ön plana pek çýkartýlmadý. Oysa petrol boyutu düþünülmeden Amerikanýn Iraký iþgal operasyonunun gerçek boyutunu anlamak mümkün deðildir. Örneðin Bush, daha Irak harekâtýndan çok önce, 2001in Mayýsýndaki konuþmasýnda, Eðer harekete geçmezsek ülkemiz yabancý ham petrole giderek daha fazla baðýmlý hâle gelecek ve ulusal enerji güvenliðimizin bir bölümünü, bizden farklý ulusal çýkarlar peþinde koþan yabancý ülkelerin eline teslim etmiþ olacaðýz, diye haykýrýyordu. Yani ABD emperyalizmi için hassas nesne olan enerji (petrol), müthiþ bir kapýþma eksenini oluþturmaktýr... Gerçekten de Kuzey ülkelerinin Ortadoðudaki petrole baðýmlýlýðý hýzla artarken; bugün Amerikanýn toplam enerji ihtiyacýnýn yaklaþýk yüzde 40ý petrolden saðlanýyor. Amerika dünya nüfusunun yüzde 5ini oluþturmasýna raðmen dünya petrolünün yüzde 25ini tüketiyor. Bu tüketim hýzla artýyor. Amerikanýn günlük petrol tüketimi 2001 yýlýnda 19.7 milyon varil iken 2025 yýlýnda 28.3 milyon varile yükselecek. Yerel üretim ise 5.7 milyon varilden 4.6 milyona inecek. Zira Amerikanýn evvelce 345 milyar varil olarak tahmin edilen rezervlerinin önemli bir bölümü tüketildi. 1972 yýlýndan beri yerel petrol üretiminde sürekli düþüþ yaþanýyor. 2025 yýlýnda ulaþýlacak tüketim düzeyini karþýlamak için Amerika, günde 10 milyon varil petrol daha ithal etmek zorunda kalacak. ABDnin ithal petrole baðýmlýlýðý 2001 yýlýnda yüzde 58 iken 2025 yýlýnda yüzde 70e yükselecek... Böyle olunca da ABDnin enerji (petrol) koridorlarýna müdahalesi hep gündem maddesi olarak kalacak; ta ki, ABD emperyalizmi yenilene dek... ***** Bunu söyleyen ABDnin her dört yýlda bir hazýrladýðý yeni Savunma Gözden Geçirme Raporu (QDR 2005)... Söz konusu belge medeniyetler çatýþmasýnýn þiddetlenerek süreceðine, belirsizliklerle birlikte, dünyanýn kaotik bir sürece sürüklenebileceðine dikkat çekiliyor... 1972 yýlýndan beri yerel petrol üretiminde sürekli düþüþ yaþanýyor. 2025 yýlýnda ulaþýlacak tüketim düzeyini karþýlamak için Amerika, günde 10 milyon varil petrol daha ithal etmek zorunda kalacak. ABDnin ithal petrole baðýmlýlýðý 2001 yýlýnda yüzde 58 iken 2025 yýlýnda yüzde 70e yükselecek... Böyle olunca da ABDnin enerji (petrol) koridorlarýna müdahalesi hep gündem maddesi olarak kalacak; ta ki, ABD emperyalizmi yenilene dek... Özetle Bush yönetimi, yeni stratejik tehditleri öne 5 Micheal Klare, Blood and Oil, London: Penguin Books, 2004, s.49. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ DOSYA sürerek askeri harcamalarýný artýrýyor... Ortadoðu/ Avrasyadaki müdahalesini daha da güçlendirmenin yollarýný arýyor... Yaðmacý, gaspçý ve kýyýcý özelliklerle tanýmlanan ABD imparatorluðunun hâl-i hazýrdaki küresel hegemonyasý, kapitalist sisteme içkin yapýsal zaaflardan muaf deðildir... ABDnin emperyalist kapitalizmi, içkin yapýsal zaaflarýnýn üstesinden, ancak saldýrganlýk dozajýný arttýrarak gelebilmeyi ummaktadýr... Bu durum, mevcut ya da müstakbel ABD yönetimlerinin idealist ya da realist siyasal hatlar izlemesinden baðýmsýzdýr... Afganistan ve Iraký talan eden ve yakýn gelecekte Ýrana yönelmesi olasýlýðý yüksek ABD saldýrganlýðý, ABDnin giderek büyüyen carî açýðý ve artan enerji açýðýný kapatma, dünyanýn enerji zengini bölgelerini denetim alma çabalarýyla ilintilidir. Bu ise gezegenimizi giderek kýrýlganlaþtýran bir gidiþattýr... Ancak, ABD bu yöneliþinde rakipsiz deðildir... Özetin özeti: ABDnin enerji (petrol) savaþý yani Ortadoðu/ Avrasyaya yönelik saldýrganlýk ve iþgal; ABDnin ve diðer uluslararasý tekellerin, petrol ve silah tekellerinin çýkarlarýndan, ABDnin petrol rezervleri ve taþýma yollarý üzerindeki egemenliðinden hareketle dünya egemenliði kurma hedeflerinden ayrý ele alýnamaz... 4 Nisan 2006, Ankara Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ GEÇMÝÞ ZAMAN OLUR KÝ Timur AKÇALI Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý, Ýstanbul Þubesi YK Üyesi Tarih 26 Nisan 1986 ÇERNOBÝL (Ölümün adý!)* Dünyanýn en büyük çevre felaketlerinden biri olan Çernobil nükleer kazasý Ukraynanýn Kiev kenti yakýnlarýndaki Çernobil Nükleer Santralinde 26 Nisan 1986 yýlýnda meydana geldi. Nükleer kaza sonrasýnda atmosfere büyük miktarda radyoaktif bulut yayýldý. Kazanýn nedenleri aradan 20 yýl geçtikten sonra Rus generaller tarafýndan da açýkça ifade edilmeye baþlandý. Kazanýn tamamen insan hatasý ürünü olduðu açýklandý. Çernobil Nükleer Santralý çevresinde kurtarma operasyonlarý komutaný olarak görev yapan General Nikolay Tarakanov Çernobil faciasý eski Sovyet yöneticilerince iþlenen bir insanlýk suçudur dedi ve Çernobil santrali yöneticilerinin reaktörlerde gerçekleþtirdikleri akýlsýz denemelerin 4. reaktörde patlamaya neden olduðunu ifade etti. Kaza ilk anda halktan gizlenmeye çalýþýlmýþ; ama iki gün sonra radyoaktif bulutlarýn Ýsveç'e ulaþmasýyla tüm dünya bu korkunç kazadan haberdar olmuþtu. Resmi verilere göre patlamada ilk aþamada 31 kiþi ölmüþtü. Gayri resmi verilere göre ise 1986 - 1990 yýllarý arasýnda 25 binden fazla kiþi radyasyon yüzünden yaþamýný yitirdi. Bilindiði gibi Çernobil kazasýndan 20 yýl geçmesine raðmen halen 1,5 milyon Rus vatandaþý radyasyonu yüksek tehlikeli bölgelerde yaþamaya devam ediyor. Resmi rakamlara göre ise þimdiye kadar 187 bini Çernobil kurtarma operasyonlarýna katýlan vatandaþlardan oluþmak üzere 637 bin Rus vatandaþýnýn çeþitli radyasyon hastalýklarýna yakalandýðý ve bunlardan 75 bin kiþinin kansere yakalanma riski altýnda olduðu belirtiliyor. Çernobilin bilançosu aðýr oldu. Üç milyon çocuðun tedavi görmesi gerekiyor, 3 milyon yetiþkinse Çernobil maðduru. Sakat doðumlar ve büyüme bozukluklarý Ukraynada %230 ve Beyaz Rusyada ise %180 arttý. Çöken baðýþýklýk sistemleri nedeniyle genelde ölümcül olmayan hastalýklarýn yol açtýðý ölümler o kadar arttý ki, bugün Ukraynada ölüm oranlarý, doðum oranlarýný aþmýþ durumda. Üstelik bu felaketin etkileri zaman geçtikçe azalmýyor bile: 7 milyon 100 bin kiþinin gelecekte ciddi saðlýk sorunlarý yaþamasý bekleniyor. Yayýlan radyoaktif bulutun yaptýðý hareket mevcut atmosferik koþullar ve hakim rüzgar yönünden kaynaklanmaktaydý. Bulutun geçtiði sýrada etkisi altýndaki ülkelerde yaðýþ olmasý durumu o ülkenin radyoaktif bulaþmaya maruz kalmasýndaki en önemli nedeni teþkil etmektedir. Bundan dolayýdýr ki, bulutun üzerinde seyrettiði tarihlerde Trakya ve Doðu Karadeniz bölgelerinde yaðýþ alan yerlerde, özellikle Karadeniz Bölgesinin fýndýk, tütün ve çay üretimi yapýlan bir kýsým alanlarýnda yaðýþ almasý sebebiyle Çernobil reaktöründen kaynaklanan radyoaktivitenin etkisini aðýrlýklý olarak hissetti. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve yetkililer, Çernobil felaketinin Türkiye üzerindeki etki ve sonuçlarýna iliþkin gerçekleri, üniversitelerdeki bilimsel araþtýrmalarýn sansürlenmesiyle sistemli bir biçimde halktan gizledi; böylece tonlarca radyasyonlu çay, fýndýk, vb. besinin tüketilmesine göz yumdu. Bu konuda baþlatýlmak istenen tüm meclis soruþturmalarý örtbas edildi. Bugün, düzenli veri toplanamamasý ve bilgilerin çarpýtýlmasý sonucu gelinen nokta ortada. Karadeniz'de kanser artýk hayatýn ne yazýk ki olaðan bir parçasý * Greenpeace, sinopbizim, mynet.com sitelerinden derlenmiþtir. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÜLTÜR SANAT 2 Mayýs 2006... Yeni Melek Gösteri Merkezi... Salon dolu... 1500 kiþi var salonda... Ýðne atsan yere düþmez... En ön sýrada az sonra sahneden sizi kucaklýyorum diye seslenecek olan 1919 doðumlu yazar, senarist Vedat Türkali oturuyor... Ezel Akay, Semir Aslanyürek, Muzaffer Hiçdurmaz, Aytaç Arman, Barýþ Pirhasan, Sýdýka Su ve bir çok tanýdýk ve dost yüz görünüyor sýralarda... Sahnede Derya Alabora, Nasýl unutabiliriz ki Madeni diyor, salon kararýyor ve perdede görüntüler beliriyor... Maden, tanýdýk sahneler... Sanki zaman durmuþ, 1978den bugüne dek onca yýlda, madenlerde hiç birþey deðiþmemiþ... Sahne yeniden aydýnlandýðýnda, iki güzel insan... Maden filminin yönetmeni Yavuz Özkan ve bakmayýn Maden Mühendisi ve Sendika Baþkaný olduðuna, maden iþçisidir o diye anýlan Çetin Uygur. Çetin Uygur 28 yýl gecikmiþ bir teþekkürü etmenin mutluluðunu yaþadýðýný söylüyor, Yavuz Özkana iþçi sinemasýna katkýlarý nedeniyle teþekkür plaketini verirken. Ve diyor ki: Maden filmini köy köy dolaþtýrdýk. Filmi ilk gösterdiðimizde iþçiler filmi kahkahalarla izliyordu. Bak lan bu bizim sandukacýya benziyor! Bir diðeri ise bak lan bu müyendis ayný bizimkine benziyor diyor ve gülüyorlardý. Ayný filmi ikinci kez izlediklerinde ise bu defa hiç ses çýkmýyordu. Sessizce hallerini seyrediyor ve düþünüyorlardý. Ýþçilerin eþleri filmin bitiminde diyorlardý ki: Bu filmi bizim heriflere de gösterin de adam olsunlar. soluduklarý kötü hava da eklenince yer üstünde 1012 saat uyumak zorundadýrlar. Dolayýsý ile onlar býrakýn okumayý, düþünmeyi bile gündemlerinden çýkarmýþlardýr. 1978 yýlýnda Maden filmi onlara bir baþlangýç adýmý idi, onlarýn sýnýfsal anlamdaki geliþmelerinin ilk adýmý, ilk alfabesi idi. 28 yýl sonra filmin yönetmeni Yavuz Özkana teþekkür etme þansýný buldum ve teþekkür ederim. Görüntünün gücünü bu kadar vurucu bir þekilde baþka ne anlatabilir ki? Muhalif siyasi hareketlerin marjinalleþtiði, milliyetçiliðin ulusalcýlýk adý altýnda hortladýðý, kültür, sanat ve edebiyat tartýþmalarýnýn cýlýzlaþtýðý, sinema izlemenin ya da roman okumanýn hoþça/boþça zaman geçirme pratiðine indirgendiði günümüzde, sinemanýn, sanatýn sadece dünyayý anlama ve anlatma çabasýný deðil, ayný zamanda da onu dönüþtürme çabasýný içerebileceðini unuttuk. Türkiyede iþçi filmleri unutuldu. Karanlýkta Uyananlar, Güneþli Bataklýk, Maden unutuldu. Bizler Dünyada yýllardýr iþçi filmleri yapýldýðýný unuttuk. Maden iþçilerinin yer altýnda soluduklarý gaza, dýþarda Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÜLTÜR SANAT 1. Uluslararasý Ýþçi Filmleri Festivali tüm Türkiyeye iþçi filmlerini hatýrlatma çabasý olarak 1-7 Mayýs tarihlerinde Ýstanbul ve Ankarada gerçekleþti. Ücretsiz yapýlan gösterimlerde Sinema salonlarý tamamen doluydu. 3 gün içinde 4700 kiþi Ýstanbulda , 3300 kiþi Ankarada 20 ülkeden 40 filmi izledi. Latin Amerikada kapatýlan fabrikalarýný iþgal eden ve üretimi yeniden baþlatan iþçileri izledi; Güney Afrikada Barýnma Hakký Mücadelesi veren özelleþtirmelere direnen halký izledi; ABDde yoksullaþan iþçi sýnýfýný izledi; Meksikadaki öðretmenlerin 25 yýlýk mücadelesini izledi; Ýspanyol Telekomunun özelleþtirilmesine direnenleri; Güney Korede Demiryolu iþçilerinin mücadelesini; Çindeki iþçileri; Kolombiya coca cola iþçilerinin direniþini izledi. Ýsrailde son 5 yýlda iþsiz kalan 35000 arap inþaat iþçisinin mücadelesini, Metin Yeðinin Latin Amerikada fabrikalarýný iþgal eden Patronsuzlarýný ilk defa festivalde izledi. Kýsacasý dünyanýn dört bir yanýndan neo-liberalizme karþý direniþ öykülerini izledi. hazýrlýklarýna þimdiden baþladý. Not: Vedat Türkali, Çetin Uygur ve Yavuz Özkanýn konuþmalarýný www.festival.sendika.org adresinden izleyebilirsiniz. Avusturyadan, Ýrandan, ABDden, Ýngiltereden, Güney Afrikadan, Güney Koreden, Ýsrailden 15 konuk, iþçi lideri, yapýmcý, yönetmen, internet aktivisti, sendika aktivisti, belgesel filmlere gönül vermiþ, iþçi mücadelesi açýsýndan görüntünün birleþtirici gücüne inanmýþ 15 yoldaþ festival süresince etkinliklere katýldýlar. Makina Mühendisleri Odasýnda gerçekleþtirilen panele Güney Afrikadan film yapýmcýsý ve üniversite öðretim üyesi Fazel Khan, film festivallerini 1994 yýlýnda ABDde baþlatan Steve Zeltzer, Ýngiltere Liverpool liman iþçileri grevinin internet üzerinden dayanýþma aðýný oluþturanlardan Chris Bailey, Güney Kore Emek Haberleri Üretiminden Jungmi Park ve Türkiyeden sendika.org temsilcisi Önder Özdemir konuþmacý olarak katýldý. Ýnternet üzerinden TV ve radyo yayýncýlýðý olanaklarý ve dünyadaki deneyimleri paylaþýldý. Dünyanýn dört bir yanýndan gelen dostlarla Tuzla Mito Radyatör ve Serna-Seral Tekstil grevleri ziyaret edildi. Halkevleri, Sendika.org, Disk Basýn-iþ ve Disk Sinesenin örgütleyicilerinin içinde olduðu, Ýstanbul ÝKKnýn ve birçok kurumun katkýda bulunduðu 1. Uluslararasý Ýþçi Filmleri Festivali birincisinden aldýðý güçle ikincisinin Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI Trajedi bu ülkeye gelen petrolün yüzde sekseninin ABD ve Meksikada üretilmesine karþýlýk, sadece yüzde ikisinin Ýngiliz bayraðý altýndaki topraklarda çýkarýlmasýdýr... Size söz veririm ki, hükümet ve benim baþýnda bulunduðum idare, petrolün ve daha çok petrolün Ýngiliz bayraðý tarafýndan kontrol edilmesinin yaþamsal öneminin farkýndadýr. Yeryüzünde petrol aramaya açýk olup da, petrol aramadýðýmýz tek bir yer bile yoktur. Petrolün kaynaðýndan tüketicisine kadar Ýngiliz Hükümeti tarafýndan kontrol edebileceði tüm petrol kaynaklarýný ele geçirmek için büyük çaba sarf etmekteyiz (12 Mart 1920de Ýngiliz Petrol Ýþlerinden sorumlu bakan Sir Hamar Greenwoodun meclisteki konuþmasýndan, sayfa 267-268). Kapitalist-emperyalist sistemin merkezinde petrol endüstrisi en önemli yeri tutar. Ahtapot kollarýný her yana uzatan petrol tekelleri, ayrýca dünya banka sistemini de denetler. Ekonomik baðýmsýzlýða sahip, petrol güçlerinin denetiminde pay sahibi bir ülkeler kuþaðýnýn yaratýlmasýna; ABD ve Ýngiltere, tüm askeri, politik, ekonomik kapasitelerini seferber ederek engel olurlar. Anglo-Sakson petrol tekelleri, Avrupayý enerji açýsýndan köleleþtirdiler. Avrupa sisteminin can damarýný oluþturan petrol, çaðdaþ motorizasyon ve endüstrileþme açýsýndan bir prangaya dönüþmüþtür. Bir savaþtan daha etkili sonuçlar bu köleleþtirme aracý, II. Dünya Savaþý sonrasý, ABD hegemonyasýnýn Avrupa üzerindeki en etkili silahý oluyordu. Petrol sayesinde, temel enerji kaynaklarýna egemen olan ABD tekelleri, gizli kolonileþtirme ile üretici ülkeleri kontrol altýna aldýlar. Petrol ile baðlantýlý alanlarda üretim yapan, ikincil endüstriler üzerindeki baský da ayrýca not edilmelidir. II. Dünya Savaþýnýn temel amaçlarý arasýnda, Sovyet petrolünü tekellerin yaðmasýna açma da vardý. Soðuk Savaþ ise petrol diplomasisi ve askeri stratejisine dayalý olarak yürütüldü. ABD, bir yandan Avrupalý kapitalistemperyalist ülkelere hegemonyasýný petrolü de kullanarak kabul ettirirken, Orta Doðu baþta olmak üzere büyük bir üsler, donanmalar, ikili askeri anlaþmalar kuþaðý kuruyordu (sayfa 431) Araþtýrmacý yazar Suat Parlarýn kapsamlý bir çalýþmasý olan Barbarlýðýn Kaynaðý Petrol ABDnin Iraký iþgalinin hemen sonrasýnda yayýnlandýðýndan ilk bulunuþundan günümüze kadar petrol ve petrol etrafýnda cereyan Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI eden emperyalist siyasetleri derinlikli olarak analiz ediyor. Petrolün bulunuþu ayný zamanda yeni dünyanýn (ABD) ortaya çýkýþ ve yükseliþ dönemine denk düþmektedir. Bundan sonraki dönemde ABD ve Ýngilterenin ortak çýkarlarýnýn ifadesi olan AngloSakson emperyalizminin petrol ve enerji siyasetleri, bu saldýrgan siyasetle iç içe zorla dayatýlan askeri ve diplomasi oyunlarýnýn hangi hedef ve araçlarla tasarlandýðýný bu çalýþmada tüm detaylarýyla okuyucu görüyor. Böylelikle bu çalýþma bir anlamda okuyucunun önüne önemli bir tarih kronolojisi de getirmiþ oluyor. Endüstrileþme çaðýnýn itici gücü olan petrolün öncelikli olarak emperyalist devletlerin savaþ gücünün geliþtirilmesinde kullanýlmasý, ayný zamanda dünyanýn petrol kaynaklarý üzerindeki hakimiyet mücadelesi yapan emperyalistler arasý paylaþým mücadelesini ve buna baðlý silahlanmayý hýzlandýrmýþtýr. Enerji kaynaklarý ve baþta petrol üzerindeki hakimiyet mücadelesinin insanlýða yýkýmý getiren I. ve II. Dünya Savaþlarýnýn da nedeni olduðu, yazarýn bu konudaki tutarlý ve birbirini takip eden tahlilleriyle okuyucuya sunuluyor. Emperyalizmin Hasta Adam durumuna getirdiði Osmanlýnýn çok geniþ bir coðrafyaya sahip olmasý ve bu coðrafyada muazzam büyüklükte petrol kaynaklarý üzerinde oluþu, I. Dünya Savaþýný bir anlamda RusFransýz-Ýtalyan ve Ýngiliz emperyalist bloðunun (Ýtilaf devletleri) Osmanlýyý parçalama, petrollerin denetimini ele geçirme savaþý olduðunu tarihimizden iyi biliyoruz. Bu parçalama ve kolonileþtirme ayný zamanda Orta Doðuda demokrasi ve etnik milliyetçilik oyunlarýnýn da hangi amaçlar için bu emperyalist devletler tarafýndan sahneye konulduðunu gözler önüne seriyor. II. Dünya Savaþý ise yine yazarýn tanýmlamasý ve tahliliyle Sovyetler Birliðinin petrol kaynaklarýnýn talan edilmesi amacý taþýdýðý yine dönemin belgeleri ýþýðýnda okuyucunun bilgisine sunuluyor. Kitabýn ilgi çeken bölümlerinden birisi de ülkemizdeki Milli Petrol mücadelesinin baþlangýç dönemi olan 1960lý yýllardaki siyasal ve toplumsal geliþmelerdir. 60tan sonra kurulan TPAOnun o dönemdeki genel müdürü olan Kimya Mühendisi Ýhsan Topaloðlunun o güne deðin ülkemizde hala yabancý tekellerin denetimindeki petrol arama ve çýkarma imtiyazlarýna karþý milli petrol davasý için aydýnlardan ve gençlikten yardým talep etmesi önemli bir ulusal aydýnlanma ve toparlanýþýn da fitilini ateþliyor. Böylelikle dönemin gençlik örgütleri olan üniversite talebe birliklerinin mücadeleleri ve TMTFnin ülkemizde ilk kez büyük çapta yaptýðý afiþleme ve yazýlama çalýþmasýyla kon ulusal baðýmsýzlýk ve anti-emperyalizm açýsýndan gündeme geliyor. Milli Petrol, Petrol Millileþtirilecektir ve Kahrolsun Emperyalizm yazýlarý ve afiþleri her yeri kaplýyor. Bu ayný zamanda ülkemizde, ilk bu çapta bir yazýlama ve afiþleme çalýþmasýnýn da öncüsü oluyor. Yani bir anlamda halký bilgilendirmek için duvarlar halkýn gerçek gazeteleri durumuna geliyor, basýndaki bilgi tekellerinin alternatifi böylelikle yaratýlmýþ oluyor. Dönemin TPAO hukuk müþaviri Prof. Dr. Muammer Aksoy gençlik ve toplum içinde milli petrol meselesinin kavranmasýnda çok önemli savunmalar ve mücadeleler yapýyor. 1965ten sonra ülkemizde geliþen anti-emperyalist mücadelede milli petrol davasýnýn çok geniþ kitlelerce benimsenmesi önemli bir rol oynuyor. Bu süreç 47den bu yana Truman-Eisenhower Doktrinleri, Marshall Yardýmý, Baðdat Paktý, CENTO, Bretton Woods Anlaþmasý ve N ATO ü y e l i ð i y l e A B D e m p e r ya l i z m i n sömürgeleþtirilmesine teslim edilmiþ ülkemizde gittikçe yükselen ve 68ten sonra kitleselleþen Solun da bir nevi devrimci eðitimi haline geliyor. Petrolün tarih sahnesine çýkýþý ayný zamanda emperyalizm çaðýný baþlattýðýndan Petro-Politik günümüz ezen-ezilen devletleri þekline bürünen mücadelenin de merkezinde olmaya devam ediyor. ABD emperyalizminin Afganistan iþgalinin arkasýndan Irak petrollerini yaðmalama saldýrýsý Geniþletilmiþ Ortadoðu, Afrika ve Asya Planýnýn da ilk sonuçlarý olarak karþýmýza çýkýyor. Bu saldýrýlarýn Ýran ve Suriyeye dönük ikinci ayaðýnýn bugünlerde çokça gündeme gelmesi Petro-Politikin emperyalizm ortadan kalkmadýkça devam edeceðini, halklarýn daha büyük ýzdýraplar çekeceðini gösteriyor. Tabi bu emperyalist saldýrý da kendi karþýtý olarak onu dizginleyen geniþ bir anti-emperyalist, halkçý bir yükseliþi ve yurtseverliði de yaratýyor. Bu yükseliþin sonuçlarý olarak iktidara gelen baðýmsýzlýkçý iktidarlarýn ilk yaptýklarý uygulamalarýn baþýnda ülkelerinin petrol, doðal gaz ve diðer enerji kaynaklarýný yaðmalayan emperyalist tekelleri ülke dýþýna çýkararak tüm doðal kaynaklarýný Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI millileþtirmeleri geliyor. Bu uygulamalar, baðýmsýzlýk ile enerji kaynaklarýna hakimiyet arasýndaki iliþkinin önceliðini ve önemini de ortaya koyuyor. Yazar kitabýn önsözünde günümüzde emperyalizm ile enerji kaynaklarý arasýndaki durumu þöyle ifade ediyor ; Zincirlerinden boþalmýþ global emperyalizm ve onun önderi ABD, sýnýrsýz bir barbarlýðýn kapýlarýný açýyor. ABD ordusunun petrol alanlarýný doðrudan denetimi altýna aldýðý, bölge ülkelerini silahsýzlandýrdýðý bir askeri düzen, Orta Doðuya yerleþtirilmeye çalýþýlan Pax-Americananýn ilk adýmlarý sayýlýyor. Siyonist proje ile uyuþan genel bir Lübnanlaþtýrma modeli temelinde, küçük devletler mozaiðine dönüþtürülecek Orta Doðunun, kompradorlaþmayý kabulleneceði varsayýmýndan yola çýkýlýyor. Ýsrailin, emperyalist sermaye ile yerli iþbirlikçi egemenlik düzenleri arasýnda aracý rolünü üstlendiði böylesi bir köleliðe; Araplarýn, Ýranlýlarýn, Kürtler ve Türklerin boyun eðeceklerini düþünmek ise, emperyalist barbarlýðýn tüm beþeri birikimle baðlantýsýný kopardýðýný bir kez daha kanýtlýyor. Kompradorlaþma, koyu bir sefalet, çürümüþ sosyal düzenler, merhamet ve adaletten arýndýrýlmýþ din, serbest piyasayý ilahi bir güce dönüþtüren yozlaþma temelinde Latin Amerikayý ABDye yakýn, Tanrýya uzak kýlan düzen Orta Doðuya yerleþtirilmek isteniyor. Emperyalist politik, ekonomik, askeri siyasetlerin simgeleri olan Latin Amerikanlaþma ve Lübnanlaþma Irakta kanlý yüzünü sergiliyor...... Emperyalizmin Hasta Adam durumuna getirdiði Osmanlýnýn çok geniþ bir coðrafyaya sahip olmasý ve bu coðrafyada muazzam büyüklükte petrol kaynaklarý üzerinde oluþu, I. Dünya Savaþýný bir anlamda Rus-Fransýz-Ýtalyan ve Ýngiliz emperyalist bloðunun (Ýtilaf devletleri) Osmanlýyý parçalama, petrollerin denetimini ele geçirme savaþý olduðunu tarihimizden iyi biliyoruz. Bu parçalama ve kolonileþtirme ayný zamanda Orta Doðuda demokrasi ve etnik milliyetçilik oyunlarýnýn da hangi amaçlar için bu emperyalist devletler tarafýndan sahneye konulduðunu gözler önüne seriyor. II. Dünya Savaþý ise; yine yazarýn tanýmlamasý ve tahliliyle Sovyetler Birliðinin petrol kaynaklarýnýn talan edilmesi amacý taþýdýðý, yine dönemin belgeleri ýþýðýnda okuyucunun bilgisine sunuluyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI Suudi petrol þeyhlerine olan baðýmlýlýðýný azaltmayý hedefleyen ABD, yýllardýr enerji kaynaklarýný çeþitlendirme politikasý izliyor. Bu strateji, istikrarsýz Orta Doðu dýþýnda kalan petrol kaynaklarýnýn güvenliðini ve denetimin altýnda olmasýný saðlamayý amaçlýyor. ABD Baþkaný Clinton döneminin Enerji Bakaný Bill Richardson, Hazar bölgesinin bu stratejiye nasýl uygun olduðunu açýklamýþtý : Bu, Amerikanýn dünya çapýnda petrol ve doðalgaz kaynaklarýný çeþitlendirmesini öngören enerji güvenliðiyle ilgilidir. Bu politika, ayný zamanda, bizim deðerlerimizi paylaþmayan kimselerin stratejik saldýrýlarýný önlemeyi öngörür. Biz yeni baðýmsýz ülkeleri Batýya yönlendirmeye çalýþýyoruz. Bu ülkelerin Batýnýn siyasi ve ticari çýkarlarýna baðýmlý olduklarýný görmek istiyoruz. Diðer yönlere sapmalarýný istemiyoruz. Hazar bölgesine ciddi siyasi yatýrým yaptýk, dolayýsýyla boru hattý haritamýzýn ve izlediðimiz politikanýn doðru olduðunu görmek bizim için son derece önemli. Richarsonun sözünü ettiði boru hattý haritasý, Yeni Büyük Oyunun en tartýþmalý unsurlarýndan birisidir ve son 10 yýlda Kafkaslarda ve Orta Asyada sonu belli olmayan çatýþmalara ve savaþlara yol açmýþtýr. Hazar Denizi tamamen kara ile kuþatýlmýþ vaziyette. Petrol kuyularýyla, tankerlerin ham petrolü piyasaya sürebilecekleri en yakýn açýk deniz limaný arasýnda binlerce kilometre vardýr. Endüstrileþmiþ dünyanýn göbek baðý olan boru hatlarýnýn yapýlmasý gerekiyor. Ama hangi güzergaha ??? (syf.8) Kitap, ABDde yaþayan Alman asýllý olan gazeteci Lutz Klevemanýn, ABDnin Afganistan ve Irak iþgali sonrasý bölgeye yaptýðý gezilerin notlarýný içeriyor. Kleveman bölgedeki hakimiyet mücadelesi yapan uluslararasý güçlerin doðalgaz ve petrol kaynaklarýný yaðmalama, bölgeyi istikrarsýzlaþtýrma siyesetlerini, bu siyasetlerin bölge ülkelerinde yarattýðý yýkýmlarý, bölge halklarýnýn yaþadýklarýný bir gazeteci gözüyle okuyucuya aktarýyor. Kleveman gözlemlerini aktarýrken Sovyetler Birliðinin daðýlmasýndan sonra bölgede baðýmsýzlýðýný kazanan ülkelerde iktidara gelen ve hala iktidarda olan kesimlerin bu Büyük Oyunda ki rollerini de inceliyor. Sosyalist dönemden yeni kapitalist sürece hýzlý bir þekilde geçen bu kesimlerin enerji oyunlarýndan nasýl beslendikleri, batýlý firmalarla ve devletlerle girdikleri iliþkiler kitabýn deðiþik bölümlerinde dile getiriliyor. Kleveman kitabýna Azerbeycanýn baþkenti Bakü ile baþlýyor. Kafkaslardaki enerji yolu olarak adlandýrdýðý güzergahta sýrasýyla Gürcistan, Çeçenistan, Kazakistan, Çin, Ýran, Türkmenistan, Özbekistan, Kýrgýzistan, Afganistan ve Pakistan kitabýn konusu haline geliyor. Kitabýn tek tek bölge ülkelerine dönük gözlem ve notlar içermesi okuyucu için ayrý bir ilgi kazandýrýyor. Bir siyasal ve politik analiz olmasa da, sadece bir gazeteci gözüyle irdelenen konular bir çok bakýmdan yetersiz ve katýlmadýðýmýz gözlemler, sonuçlar taþýsa da, Kleveman yine de Büyük Oyun olarak isimlendirdiði çaðýmýz enerji paylaþým savaþýnýn kaynaðýný kitaba yazdýðý Sönsöz de okuyucuya yeniden ifade etme gereði duyuyor. Mart 2003ün sonlarýnda, petrol üzerine oynanan yeni bir Büyük Oyundaki en son savaþ olarak Amerikan askerleri Iraký iþgal etti. Kuzeye ilerleyip Saddam Hüseyin rejimini iktidardan devirmeden önce güneydeki geniþ petrol sahalarýný ele geçirdiler çabucak. Nihai sonucu nasýl olursa olsun, Irak Savaþýnýn tüm bölge çapýnda büyük sonuçlarý olacak ve bu sonuçlar Amerikanýn terör karþýtý savaþýndaki zafer umutlarýný suya düþürecek. Görünüþte Iraký sahip olduðu iddia edilen kitle imha silahlarýndan temizlemek üzere açýlmýþ olan Irakýn Özgürlüðü Harekatý, þu gerçeði gözardý etti : Orta Asyadaki petrol sahalarý ve boru hatlarý üzerine oynanan bu Yeni Büyük Oyun, dünyanýn kalan petrol ve doðalgaz rezervleri üzerine gelecekte yapýlacak savaþlarýn bir habercisi sadece. (syf. 290) Fakat herþeye karþýn Klevemanýn cesur ifadelerive anlaþýlýr portrelerle dolu olan kitabý okuyucu için farklý bir görüþ zenginliði ve analizi kazandýrýyor. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI 1888 yýlý, Türkiyede iki karþýt akýmýn etkili olacaðý otuz yýllýk bir dönemin baþlangýcýdýr. Bir yanda yaþlý ve genç Türkler ülkelerine yeni bir siyasi ve iktisadi canlýlýk vermek için ellerinden geleni yapýyorlar; öbür yandan da gittikçe büyüyen Balkan milliyetçiliði, Avrupa emperyalizminin sonu gelmeyen baskýlarý, ülkeyi çökertiyordu. Birinci Dünya Savaþýnýn sonunda, Sultan Süleymanýn büyük imparatorluðundan yanlýzca bir yýkýntý kalmýþtý. Bu otuz yýlýn tarihi daha çok Avrupalý kapitalistlerin Asya Türkiyesinde ayrýcalýklar elde etmek için yaptýklarý mücadeleler, Avrupalý diplomatlarýn Türk maliyesini, yaþamsal ulaþým yollarýný ve hatta Osmanlý Ýmparatorluðunun yönetim mekanizmasýný kontrol etmek için çevirdikleri entrikalarla ilgilidir. Kapitalistlerin iktisadi kaygýlarý ile devlet adamlarýnýn politik ve stratejik kaygýlarýnýn ayný noktada buluþmalarý, Türkiyeyi emperyalist çatýþmalarýn dünyadaki en büyük arenalarýndan biri durumuna getirmiþtir. Türkiyenin topraklarý ve doðal zenginliði diplomasý kozlarý olmuþ, siyaset masalarýnda bakanlar manevralar çevirmiþler, insanlýðýn en güzel çiçekleri, hayatlarýný Mezopotamya çöllerinde, Gelibolu yarlarýnda, Flandr ovalarýnda savaþarak, bunlar için kaybetmiþlerdir. Baðdat Demiryolunun hikayesini anlatmak, bu otuz yýl içinde Türkiye tarihinin en önemli tek olayý üzerinde durmak olacaktýr. (syf. 16-17) ABDdeki Columbia Üniversitesinde Tarih Kürsüsü Profesörü olan Edward Mead Earlenýn 1923 yýlýnda kaleme aldýðý kitap yazarýn da yukarýdaki ifadesinden anlaþýldýðý gibi Osmanlý Ýmparatorluðunun son 30 yýlýný mercek altýna alýyor. Her ne kadar kitap 1903- 1923 yýllarýnýn kronolojisine daha fazla yer vermiþ olsa da, asýl aðýrlýðý Ýmparatorluðun daðýlma ve parçalanma sürecinin baþlangýcý sayýlan Abdülhamit saltanatýnýn (1876-1909) baþlangýç döneminden itibaren ele alýyor, devamýnda da olaylarý ve saltanat üzerindeki Avrupalý emperyalist devletlerin paylaþým kavgalarýný tek tek ele alarak inceliyor. Olgularý ele alýþýndaki tarihsel maddeci ve materyalist tutumuyla emperyalizm olgusunu iþin merkezine koyan yazar, Avrupa kapitalizminin emperyalizm Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ KÝTAP TANITIMI çaðýnda Doðuya uzanýþýný, bunun arka planýný ve Doðunun zenginliklerini yaðmalama ile kendi geleceklerini rakip emperyalist devletler karþýsýnda garanti altýna alma arasýndaki iliþkileri olaylarýyla birlikte okuyucuya sunuyor. Baðdat Demiryolu emperyalist Avrupa için rekabetin, ardýndan da I. Dünya Savaþýnýn en önemli aracý haline gelmektedir. Petrollerin bulunuþu ve Avrupanýn merkezinden Petrolün merkezine giden bu güzergah birbirine rakip Avrupalý kapitalist devletlerin rekabet ve mücadelesine sahne olmaktadýr. 1800lü yýllarýn sonuna rakiplerine kýyasla büyük hammadde kaynaklarý yetersiz sömürgeleriyle giren Almanyanýn Osmanlýyý sömürgeleþtirme siyaseti ve yakýnlýðý, ayný zamanda Ýngiltere, Rusya ve Fransanýn Kafkaslar, Asya, Orta doðu ve Hindistan üzerindeki egemenliðine ve daha da yayýlma amaçlarýna en büyük set olacaðýndan, bu devletlerin büyük öfkesini çekecek, o güne deðin kendi aralarýndaki rekabeti býrakarak Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlý Ýmparatorluðu arasýndaki ittifaka karþý güçlü bir bloðu da yaratacaktýr. Almanlarýn Berlin-Baðdat demiryolunu bir an önce tamamlayarak açma planý, Almanlar için Osmanlýnýn bir an önce Alman kolonisi haline getirilmesiyle rakiplerin Doðuda ki üstünlüðüne son vermeyi saðlayacaktýr. Osmanlý ise yaklaþan savaþýn merkezinde Osmanlý topraklarýnýn parçalanmasýný gördüðünden bir an önce yapýlacak demiryolu ile kendini savunma imkanlarýný tamamlamak isteyecektir. Fakat geliþmeler Osmanlýnýn öngördüðü þekilde gitmeyecek, Hasta Adam emperyalist devlerin yaðmasýndan ve rekabet mücadelesinden parçalanmýþ ve daðýlmýþ olarak çýkacaktýr. Yazarýn da belirttiði gibi I. Dünya Savaþý bir nevi Osmanlýyý Parçalama Savaþý olma özelliði taþýyacaktýr. Yazar bu deðerlendirmesini þöyle aktarmaktadýr. olmadýklarýný göstermiþlerdir. Yabancýlarýn, ülkenin idari baðýmsýzlýðýna askýntý olmalarýný önleyememiþler, imparatorluðun sýnýrlarýný yabancý istilasýna karþý savunamamýþlardýr. Bu koþullar altýnda Osmanlý Ýmparatorluðunun Batý uluslarýnýn emperyalizminin aðýna düþmesini beklemek bir kehanet deðildi. Türkiyenin stratejik önemi, askeri uzmanlar için bir problemdi. Siyasi dengesizliði, yabancýlarýn, iþadamlarýnýn mali çýkarlarý ve imparatorluk kurucularýnýn stratejik yararlarý, Türkiyenin içiþlerine karýþmalarý için birer gerekçeydi. Böylece, Baðdat Demiryolunun geçtiði topraklar bir uluslar arasý tehlike bölgesi olmuþtu." Ýlgiyle okunacaðýný ve tarihimize iliþkin yabancý bir uzmanýn kendi cephesinden vurgularýný tahlil etmek için önemli bir kaynak kitap. Osmanlý Ýmparatorluðunun coðrafi durumu ve iktisadi zenginliði, yabancý sömürüsüne hedef olmayabilirdi. Sultan hükümeti iç ayaklanmalara ve yabancý entrikalarýna karþý koyabilecek kadar güçlü olabilseydi, Türkiye emperyalizmin bir problemi durumuna gelmezdi. Fakat Abdülhamit ve ondan sonra gelen Genç Türkler, geniþ ve deðiþik halklarýn yaþadýðý bir imparatorluðu yönetecek yetenekte Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ 29 NÝSAN 2006 SÝNOP NÜKLEER KARÞITI EYLEM NÜKLEER SANTRALLE ÝLGÝLÝ SÝNOP HALKI ÝLE SÖYLEÞÝ *Ölçü Dergisi için söyleþi yapýlmasýna katký koyan arkadaþlarýmýz Gonca Genç, Ýbrahim Kýlýç, Adem Çoþkun, Aysel Demirci ve Fetiye Karaya teþekkür ederiz. muydu Sinopta da? Emine Güven: Tabii olmaz olur mu? Ölçü: Çoçuklarýnýz var mý? Emine Güven: Evet iki kýzým var. Ölçü: Onlar Nükleer Santral konusunda ne düþünüyorlar? Emine Güven: Onlarda istemiyorlar. Ölçü: Merhaba, mesleðiniz sanýyorum mantýcýlýk. Burada mantý yapýyorsunuz. Emine Sönmez (41 yaþ, mantýcý): evet. Ölçü: burada neden bulunduðumuzu tahmin ediyorsunuzdur, Sinopa yapýlmaya çalýþýlan nükleer santralle hayýr demek için buradayýz. Siz bu konuda ne düþünüyorsunuz? Emine Güven: olmasýn istiyorum. Ölçü: Neden olmamasý gerektiðini düþünüyorsunuz? Emine Güven: Saðlýða zararlýymýþ, saðlýk olmayýnca olmuyor. Ölçü: Nükleer ile ilgili ne düþünüyorsunuz? Nuran Turan (68 yaþ, Emekli Öðretmen): Beni konuþturursan ben bu hükümeti mahvederim. Onlar bu ülkeye ne verdi de , ne istiyorlar. Yemek yerken benim gözyaþlarým akýyor. Bunlar buraya bize nükleer kuracaðýz diye uðraþýyorlar, bizim 19-20-17 yaþýndan tut, 29 yaþýndan ölen gençlerimiz var. Bunun hesabýný soracaðýz. Sakallýyken o þýhlarýn ellerini öperken Müslümanlýk taslýyorlardý. Sakallarý kesilince fabrikatör oldular. Belediye Baþkaný oldular, çocuklarýna iyi eðitimler aldýrýyorlar, buradaki gençlere üniversite yapmýyorlar. Bizim gençlerimiz genç deðil mi? Nerde gariban varsa kullanýrlar. Ispanak pýrasa ile karnýmýz doyuyor bizim. Unakýtan buraya yumurta fabrikasýný kursunda, iþçiler nükleer de deðil de orada çalýþsýn. Ne iþi var nükleerin bu güzelim þehirde. Ölçü: Bu konuda Sinop halký ne düþünüyor? Emine Güven: Halk istemiyor. Ölçü: Çernobil den kaynaklanan rahatsýzlýklar olmuþ 68 yaþýndayým. Ayda 600 YTL para alýyorum. Geçinemiyorum. Kafeteryaya bir iki gelecekte geçineceðiz. Sürekli vergi istiyorlar. Stopaj mýdýr nedir? Bizden ne vergi alýyorsunuz. Biz emekli Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ öðretmeniz. Atatürkçü öðretmeniz. Atatürk hep vatan için çalýþtý. Bir dikili aðacý yoktu. Sizde onun gibi yapýn. Adýný anmýyorsunuz. Hastayýz diye bayramlarda yatýyorsunuz. 23 Nisana bile katýlmadýnýz. Filiz Fýrat (42 yaþýnda Halkla iliþkiler mezunu, üç dil biliyor) Memleketimiz çok güzel fakat, sanayimiz de kapandý. Ýþsizlik var. Turizm var, o da iki ay sürüyor. Fakat bu konuda da gereken çalýþmalar hükümetçe yapýlmýyor. Nükleer belasýný baþýmýza sardýlar. Ölçü: Nükleer santrale Sinop Halkýnýn bir kýsmý karþý deðil gibi bir þeyler söyleniyor? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen) Bizler karþýyýz, Sinop halký karþý. Evet karþý olmayanlar baþý baðlý hanýmlar. AKP partili arkadaþlarýmýz iþten atýlma korkusuyla yanýmýzda görünmüyorlar fakat bizi arkadan içten içten destekliyorlar. Sinop hiç kimsenin tapulu malý deðil. Miting alanýnda söylediler ya Ferman Padiþahýnsa Sinop bizimdir. Hakikaten ben Sinoplu deðilim fakar Sinop çok önemli. Türkiyenin en uç noktasý. sorarsanýz ben Türkiyede bir hükümetin olduðunu bile kabul etmiyorum. Nükleer Santarli gelsin kursun bizler, hayvanlarý, insanlarý yok eden bu hükümeti ne yaparýz biliyorlar mý? Keþke elimde öyle imkan olsa ki bazý þeyleri geri çevirebilsek ama hem yaþým geldi, hem Çernobilden sonra saðlýðým bozuldu. Hem de yaþanan bu olumsuz þeyle maalesef bizi stresten strese soktu. Sinop kimsenin tapulu malý deðil. Aydýn da Antalya da Bodrum da topraðýný santim santim yabancýlara satarken utanmýyorlar. Ölçü: Sizce neden Nükleer Santrali Sinopa kuruyorlar? Gülden Taþ: Sinoptan daha güzel yer mi bulacaklar. Ege yi, Akdenizi mahvettiler. Türkiyeyi satýyorlar, gençler, Türkiye elimizden gidiyor. Geçen Perþembe günü genç bir müzik öðretmenin peþine takýldýk, pazara gittik, 10 senedir Sinopta yaþýyorum ama orayý bilmiyorum. Orda bir beyefendi kendisi Yunanlý. Ne dedi biliyor musunuz? Siz Türkiyeyi milim milim koruyacaðýz diye uðraþmayýn, biz Antalyada Fransýz Tatil Köyü kurduk. Ýþte Yunan Tatil Köyü kurduk. Bodrumda Fransýz Tatil Köyü kurduk. Böyle giderse tüm Türkiyeyi satýn alacaðýz. Ben öyle bir sinirlendim Ölçü: Sinop halký nükleere karþý diyorsunuz öylemi? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen) Ne demek karþý diyorsunuz? Bu soru bile olamaz. Biz kesinlikle karþýyýz. Sizinle gelirim, 100 kapý gezelim eðer bir kiþi hayýr derse ben Sinopu terk ediyorum. Bir tek dairem var, býrakýp gidiyorum. Ben Sinoplu deðilim fakat Sinoplular için söylüyorum hepside bu iþe karþý, dediðim gibi sadece AKPliler tarafsýz duruyor. Onlarda bizimle beraber ama ne yapsýnlar, iþlerinden mi olsunlar. Beraber oturup aðlýyoruz beraber oturup düþünüyoruz. Kimse Çernobili unutmadý caným. Annem gýrtlak kanseri. Çernobil den sonra Karadeniz de ne gençler, kimler neler gitti. Býrakýn Sinopu bütün Türkiyenin Sinopta böyle bir þeyin kurulmasýna evet diyeceðini zannetmiyorum, meydaný gördünüz. Ben aðladým orda. Aðladým buraya öðle geldim. Bana ki. Biz satmýyoruz, baþýmýzdakileri kiraladýnýz onlardan kiraya alýyorsunuz ama biz sizden geri almasýnýz da biliriz. Öyle gençlik yetiþtiriyoruz ki sakýn bir kez daha bu cümleleri sarfetme dedim. Yemin ediyorum, döndüm dolaþtým tekrar oraya gittim ama onu orda bulsan vallahi de billahi de dövecektim. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ Ölçü: Mitinge dýþardan katýlým konusunda ne düþünüyorsunuz? Gülden Taþ: Dýþardan katýlýmda iyi. Ýnternette 30 bin tane öðrencinin nükleere karþý imzasý var. Ölçü: Siz Sinoptaki Platformun Temsilcilerinden misiniz? Gülden Taþ: Hayýr benim hiçbir þeyle alakam yok ama gönüllü olarak eþim 70 yaþýnda ben 60 yaþýnda ikimiz çalýþýyoruz. Türkiyeyi de biliyoruz, yurtdýþýný da biliyoruz fakat Sinop kadar güzel bir yer görmedik. Ölçü: Sinop ilk santral yeri ama ardýndan baþka illerde de kurulacaðýný Enerji Bakanýmýz Sn. Hilmi Güler açýkladý. Gülden Taþ: AKP liler ve size iþ vereceðiz diye kandýrýlan bir avuç insan nükleer santrale evet diyor. Bunlar bir elin parmaklarý kadar yok bunlar. Sinop ta iþ sahasý kuracaklarsa Sinop halkýna iþ vereceklerse, ben 68 de Sinoptaydým bir Þiþecam vardý. Bir Söksa vardý toplam iki fabrika. O günden bugüne kadar tek bir yatýrým yapýlmadýðý gibi o fabrikalar açýlýyor kapanýyor, bir sürekliliði de yok. Kardeþim Sinopta öyle bir rüzgar var ki. Çeþme Alaçatý da. Rüzgar Santrali var. Eðer hakikaten Sinopa iþ yapacaksa Sinopluya iþ verecekse, enerji için bu rezaleti göze alýyorsa, Radarýn(Kapatýlan ABD üssü) olduðu yere; gitsin oraya, gitsin Ak limana, istediði rüzgar santralini kursun. Buranýn bir gün doðusu var bin tane santrale bedel, Türkiyeye de yeter. Erselekte bir çaðlayanýmýz var. Burasý doða harikasý bir yer. O çaðlayandan elektrik üretsinler, oradan saðlasýnlar enerjiyi. Hollandanýn yaptýðý gibi, kül tablasý kadar bir aleti atýversin suyun içine, al sana elektrik enerjisi. Niye bu þekilde Sinopu mahfetmeye uðraþýyorlar. Herkes Radar gibi olacak zannediyor. Radar da bizim mühendisimiz mi çalýþtý. Þoförü, bulaþýkçýsý bizden di. Ölçü: Nükleer Santrali Radarýn olduðu yere mi kuracaklar? Nuran Turan (68 yaþ, Emekli Öðretmen) : Ben Hollanda da yaþadým. Aslýnda 78 de emekli oldum Hollanda ya gittim. Hollanda da nükleer santral vardý kaldýrdýlar. Danimarka da vardý kaldýrdýlar. Hepsini söktüler, bu hükümet uþak, eyvallah eyvallah. Göze gireceðim diye, tamam efendim, evet efendimle iþi götürüyor. Avrupa Birliði diyor, nerde gireceðiz. Avrupa Birliðine girebilmek için iþsizlik sorununu çözdü mü yok, AB verir mi iþsizlik parasý sanýyorlar. Bu ne yapýyor iþten çýkarýyor. Ýþsizlik hat safa da. Ýnsanlar aç, sefil. Ýnsanlar açlýktan, iþsizlikten yozlaþmýþ. Kültür yozlaþmasý yaþýyoruz. Bunlara baksýn önce. Nükleer santral kuracaðýna. Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Hamsilosa kuracaklar. Orayý görmek lazým. Yemyeþil çam aðaçlarý. Osmanlýnýn gemilerini sakladýðý yer. Mahvedecekler orayý. Halkada size iþ vereceðin diyorlar ya nükleer santrale kaç tane atom mühendisi yerleþtirecekler? Türkiyede kaç tane atom mühendisi var da çalýþýp da iþ yapacak. Nükleer atýklarý temizlettirmek için Sinopun tertemiz insanlarýný kullanacaklar, baþka bir þey deðil. O da üç kiþi, beþ kiþi. Onlar aptal deðiller çok akýllýlar. Gelecekler kendi kadrolarýyla, Sinopta ki insanlara da o pisliklerini atýklarýný temizlettirecekler, ama Sinoplu bu aldatmacaya kanmaz. Hala Radarýn pisliðini temizliyorlar. Ne iþ beklentimiz var, ne aþ beklentimiz var devletten, kendi karýnlarýný doyuruyorlar ya doysunlar. Yetmiþ milyon açmýþ kimin umurunda. Ama Sinop herkesin umurunda. Aç durulur ama oksijensiz, doðasýz durulmaz. Sinopta her þey doðal. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ Buraya ulaþým zorluðu varmýþ, bu durum bizim hatamýz deðil. Bugüne kadar gelmiþ geçmiþ bunlar gibi sorumsuz hükümetlerin hatasý. Sinopa sahip çýkýlmazsa Sinopun verimsizliðinden ya da halkýnýn cehaletinden deðil, devletin iktidarýndaki hükümetlerin acizliðinden. Ölçü: Peki bunu durdurmak için halk ne yapýyor? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Halk ne mi yapýyor? Onlar santrali kursunlar biz gidip oturacaðýz santrale. Önce bizi atomla yok edecekler Vietnam gibi, ondan sonra o santral kurulacak. Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Ülkemize sahip çýkalým. Eðer topun önüne atýlacak birileri varsa biz yaþlýlar hepimiz hazýrýz. Ama siz gençler lütfen arkamýzdan gelin. Sað, sol demiyorum sadece ülkenize sahip çýkýn. Ölçü: Þeyhli köyünde Ýtalyan zehirli atýklarýnýn depolandýðý bir alan varmýþ, bu konuda neler biliyorsunuz? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Evet. Maalesef o köyde aðaçlar tepeden aþaðýya kuruyor. Sahilde atýklarýn gömüldüðü yerde toprakta hiçbir þey bitmiyor. Köylü köyünde ekip yerken þimdi gidip pazardan alýyor. Ölçü: Hiç yeþil alan göremedik Þeyhli köyünde? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Göremezsiniz ki. Aðaçlar kuruyor. Neden oldu? Hem Çernobil yaptý, hem de atýklarý gömdüler, toprak emdi, toprak emdikten sonrada ot çýkmýyor, býrakýn sebzeyi. Ayný olay Alaçam da olmuþtu. Orada da fareler istila etti. Bir haným oturmuþ aðlýyordu Alaçam da. ne oldu dedim? Oðlum hayattayken bu asmayý dikmiþti, iki yýl oldu oðlum öleli dedi, ben bugün tutup o asmayý kökünden kestim, nasýl aðlamam oðlumu kendi elimle öldürmüþ gibi hissediyorum dedi. Kesmeseydiniz dedim. Nasýl kesmem dedi. Sahile vuran varillerden fareler yayýldý dedi. Asmaya çýkýp eve giriyorlar, çocuklarýmýn kulaklarýný yiyecekler dedi. Torunlarýmý korumak adýna kesmek zorunda kaldým dedi. Ölçü: Kanser vakalarý Sinopta görülüyor mu? Gülden Taþ (60 yaþýnda, emekli öðretmen): Artvinden Karadenizin diðer ucuna kadar. Çernobilin sýnýrý mý oldu? Artvinden Tekirdaða kadar, Anadoluya Yozgata kadar geldi. Çok sevdiðim arkadaþlarým troit kanseri. Soruyorum size, yoktu önce neden oldu? Çernobil den sonra oldu bu. Yeðenim, mekaný cennet olsun. 83 doðumluydu, liseyi bitirdi. Çernobil patlamasý sýrasýnda gemide idi; kan kanseri dendi. Böyle çok örnek var. Bunun nesi istensin. Peki hocam, o zaman da bu memleketin Baþbakaný deðil miydi, çay içen. Ýþte böyle bir devletiz. Daha ben bu hükümetin devletin neyine güveneyim. Yavaþ yavaþ Türkiyeyi satýyorlar. Ölçü: Yüksel Bey; bu mitingi desteklemek üzere burada bulunuyoruz. Sizin Sinoptaki nükleer karþýtý platformun kurucularýndan olduðunuz söylendi. Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Çernobilin verdiði zararlar göz önünde insanlar bunu bilerek görerek niye evet desin bu iþe. Sinop halký çok tepkili. Miting için binlerce toplandý. Bu kadar kalabalýk Sinop gibi bir yerde toplanmaz. Dýþardan da katýlým fazla demek ki; sadece Sinop halký deðil, tüm Türkiye istemiyor bu santrali. Sinopun yerlisi deðilim, Platformun kurucularýndan deðilim fakat çok yardýmcý olduk. Ýmza kampanyasý için açýlan standlar da bekledik. Ýmza topladýk. Yardýmcý olduk. 5 gün standa biz bekledik. Tahmin ediyorum ki; 4000nin üzerinde imza topladýk, sadece 5 gün boyunca bizim topladýklarýmýz. Ölçü: Sinopun nüfusu kaç? Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): tahmin ediyorum ki 40 bin vardýr. Ölçü: Kanser vakalarýna halkýn tepkisi ne oldu. Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Çernobil olayýnýn sonucu olduðunu her kes biliyor bu sebeple biz bu santrali istemiyoruz. Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ Ölçü: Ýþ sahasý yaratýlacaðý söylentileri konusunda ne diyorsunuz? Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Radara rüzgar enerjisi santrali kursun. Ýþ sahasýný öðle kursun. Burada propaganda yaptýlar en az 3000 kiþiye iþ veriyoruz diye. Çoçuk olsa inanmaz. Ýþsizlik var ama gençlerde istemiyorlar. Ölçü: Santrali tam olarak nereye kuracaklar? Yüksel Özzengin (69 yaþ, emekli): Sahilde Hamsilosa kuracaklar. Orada ki aðaçlarý kesiyorlar. Neymiþ en uç nokta olduðu için orayý tercih etmiþler. Komiktir birisi de bir þey söyledi: Rusyayý gözlemek için bu santrali kuruyorlarmýþ. Adam uydudan zaten her tarafý gözlüyor ne alakasý var. Halký kandýracaklar ya. Ölçü: Nükleer santrale karþýsýnýz deðil mi? neden? Vural Uluþ (60 yaþ, emekli baþ komiser): Fabrikalarýn atýðýný çözmüþ deðiliz. Nükleer santralin atýðýný nereye gömeceðiz. Mümkün deðil. Baþaramayýz. Onun için karþýyýz. Bu iþin artýlarýný ve eksilerini biliyor musunuz? Milyon dolarlýk bir yatýrýmlarýndan bahsediliyorlar. En son teknolojiyle yapýlacaðýný inansam bu iþe karþý olmam. Bilgili deðiliz bu konuda fazla aslýnda. Atýklarý kýrk sene bela. Soðutulacakmýþ, bilmem nereye konacakmýþ. ABD az geliþmiþ ülkelere satýyormuþ, peki biz ne yapacaðýz. Atýk sorun. Aslýnda Türkiyenin nükleer santrale ihtiyacý yok. Niye yok? Bizim her tarafýmýz akarsu, su. Ölçü: Türkiyenin gerçekten daha fazla enerjiye ihtiyacý yok. Vural Uluþ (60 yaþ, emekli baþ komiser): Madem bu kadar gerekli idi, bu zamana kadar niye yapmadýk? Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ tepki verebilen bir halk yok açýkcasý. Desteklerle çok iyi oldu. Destek olursa ancak sesimizi duyurabiliriz. Nufüs az, göç veren bir yer burasý. Sonuçta Belediye Baþkaný AKPli. Kazalarda da AKPliler var. Kalabalýk olursa belki engellenebilir. Ölçü: Ýþ istihdamý saðlanacaðý konusunda ne düþünüyorsunuz? Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Fabrikalar kapandý. Sinop gözden çýkarýlalý on, on beþ sene oldu. Yeni yatýrým yapýlmýyor. Kandýrmaca her þey. Sinopun baþýna talih kuþu konmuþtur. Diye bir hava estiriliyor. Biz ABD ye baðýmlý bir ülkeyiz daha fazla baðlamak için. Ýki profosörü karþý karþýya koyuyor. Ýkisi de farklý þey söylüyor. Birinde yanlýþ var o zaman. Bizim gençliðimizde böyle bir þey yoktu. Kanser vakalarý %1 ise þu anda %80 e ulaþtý. Fabrikanýn atýðýný bahçelere gömüyoruz. Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Sinopa nükleer santral kurulmasýný tabii ki istemiyoruz. Ayrýca hayvanlarý koruma derneði olarak istemiyoruz. Orada çok büyük bir ormanlýk alan yok edilecek. Hayvanlarýn doðal hayatý yabani hayvanlar, kuþlar, hepsi ölecek. Ayrýca çok büyük tehlike. Ö l ç ü : E ko l o j i k d e n g e n i n b o z u l m a s ý n d a n çekiniyorsunuz, Sinoplunun çekindiði þeyler neler baþka? Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Çernobil olayýnýn görüntülerini biliyoruz yýllardýr. Santralin bacalarýndan çýkacak dumandan etkileneceðiz öncelikle. Deniz suyu ýsýnacak. balýklar ölecek. Sinopun en büyük geçim kaynaðý balýkçýlýk. En ufak bir sýzma santralden hepimizin ölümü demektir. Balýk türünün yok olmasý demektir. Ölçü: Halkýn giriþimleri ne bu konuda? Nurten Þahin (50 yaþ, emekli): Kendi kendine Haldun Akar (35 yaþ, eczacý kalfasý): Sinopu sildiler. Telekomu ekarde ediyorlar. Memur þehri olduk. iþimiz yok. Ýþletmelerimiz kapattýlar neymiþ yol yokmuþ. Sinopun geçim kaynaðý balýkçýlýk. Santralle bunu yok edecekler. Radar, Þiþecam kapandý. Üniversite açýn, fabrika açýn. Sinopu bitirdiler. Santrale, 15t mühendis ve 45 de teknik eleman alacaklarmýþ. Söylenti olan 3000 kiþi alýnacaðý bir aldatmaca. Sinopun sahili hiçbir yerde yok. Sinopun özelliði turizm, balýkçýlýk. Bu santralle tüm geçim kaynaklarýmýz yok edilecek. Nurkan Durak (41 yaþ, kamu çalýþaný): Türkiye bu konuda çok duyarsýz. Çernobilin etkisini biz hissediyoruz. Burada kurulacak olan santrallerden tüm Türkiye etkilenecek. Kanser vakalarý sadece Sinopla sýnýrla kalmayacak. Hemen hemen hergün insanlara kanser teþhisi konuyor. Geçen gün buraya yabancý biri geldi, burada ne kadar sela okunuyor dedi. Bizim için artýk normal oldu. Kanýksadýk. Burada herkes birbirini tanýr, insanlarý sýcak kanlýdýr. Ordu, Trabzon böyle deðildir. Burasý çok moderndir. Batýk cenneti burasý. Tarihi eserler var. Burada çalýþmalar yapýlýyor. Erkan Asýl (30 yaþ, Ýtfaiye memuru): Sinopa böyle bir þey olmasýný istemiyoruz. Hepimiz karþýyýz. Ýki çoçuðum var ve ben onlarý geleceðini Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ SÖYLEÞÝ düþünüyorum. Saðlýðýný düþünüyorum. Onlarýn baþýna gelecek bir þey beni çok üzer. Onlarýn saðlýklý büyümesini istiyorum. Ölçü: Nükleer Santralle ilgili ne düþünüyorsunuz? düþünüyor musunuz? Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Baþka þekilde ortadan kaldýrýlabilir bu iþsizlik. Nitelikli insanlar çalýþacak. Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Dünya ülkelerinin vazgeçtiði bir þeyin Sinopa kurulmasýna karþýyýz tabii ki. Sadece Sinop deðil Türkiyeye kurulmasýna karþýyýz. Çernobili unutmadýk, Karadenizde bir çok etkisi var. En azýndan öðrenciler bilinçli onu biliyoruz ve hayýr diyoruz. Sonuna kadar hayýr diyoruz. Ýsmini vermek istemedi (Dokumacý): Sinoplu olarak hepimiz karþýyýz. Ýstemiyoruz. Tedirginiz. Karadeniz de yaþanan þeyleri biliyoruz. Baþka bir enerji kaynaklarý kullanmalý. Ayþegül Güneþ (18 yaþ, Öðrenci): Ben tamamen karþý deðilim aslýnda nükleer santrale. Çünkü elimizdeki kaynaklar tükenebilir kaynaklar ve bu sonuçta nükleer santral bir þekilde kurulacak ve eðer bunlarýn önlemi alýnýrsa gerekli olduðunu düþünüyorum. Ben bu sebeplerle karþý deðilim. Ýsmini vermek istemedi(Dokumacý):Ben toplantýlara katýlmýyorum ama katýlan arkadaþlarla karþýlaþtýðýmýzla konuþuyoruz. Karþý olduðumu söylüyorum. Üniversitede oðlum var oda karþý. Ýstihdam saðlansan da saðlýðýmýz olmadýktan sonra. Ölçü: Sinop rüzgarlý bir þehir neden rüzgar enerjisi deðil de, nükleer santral? Ölçü: Halk bu konuya tepkisini nasýl dillendiriyor? Ailemden çok kiþiyi kaybettim. Burada da niye kuruyorsunuz! Ayþegül Güneþ (18 yaþ, Öðrenci): öncelikle rüzgar enerjisi ile nükleer enerji ayný verimliliðe sahip deðil. Yani ayný enerjiyi saðlayamýyoruz. Sonuçta nükleer enerjiden daha fazla enerji saðlýyoruz. Ölçü: Peki baþka getirileri ve götürüleri konusunda ne düþünüyorsunuz? Esra Arayel(19 yaþ, Öðrenci): Ben zararlý diyorum. Sonuçta bomba ile yaþamak gibi bir þey olacak. Bombanýn yanýnda patlayacak gibi yaþamak var, nükleer santralde ayný þey. Ölçü: Sinopta öðrenciler kendi aralarýnda bu konuyu konuþuyorlar mý? Esra Arayel (19 yaþ, Öðrenci): Evet. Arkadaþlarýmýz da karþýlar. Ufak bir sýzýntý ile bütün Türkiyeyi mahvedecek durumda. Benim tanýdýklarýmýn hepsi bilinçli. Ölçü: Öðrenci olarak bu santralde iþ bulabileceðinizi Mühendislikte, Mimarlýkta ve Planlamada ÖLÇÜ
Benzer belgeler
Kaim: “14 Mart Tıp Bayramı`nı kutladı
saðlýðýmýzý ciddi þekilde yok ediyorlar.
Antibiyotik uygulamasýnýn son 10 yýlda
giderek arttýðýný ve her alana yayýldýðýný
görüyoruz. Devletin bu iþle ilgili çok
ciddi tedbir almasý gerekir ve son ...