ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması

Transkript

ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması
DEVRÝMÝ
HAZIRLAYAN ÇOK
YÖNLÜ GELÝÞMELER
D
ünyada halen belli yaygýnlýðý
olan ortalama sol anlayýþ,
dünya iþçi sýnýfý hareketinden sökülüp atýlmadan, devrimci iþçi hareketi, iç engellerle boðuþmak zorunda
kalacaktýr. Ortalama sol anlayýþý teþhir
etmek, dünya proletaryasýnýn yeni ve belirleyici bir devrimci ataða kalktýðý bir sýrada, çok daha büyük bir önem kazanmýþtýr.
Ortalama sol görüþ, tarihsel materyalizme dayanmaz, tarihsel deðildir; tarihsel olan sürekli deðiþim, alt-üst oluþ halindedir. Materyalizm biçim yönünden
daimi bir deðiþim içindedir; materyalizmin biçimi sürekli eskir. Materyalizmde
deðiþim mutlaktýr. Ortalama sol bilinç ise, bu deðiþimi, deðiþimin doðrultusunu,
temposunu ve sýçramalarý yansýtmýyor; o
halen, esli koþullarýn devam ediyormuþ
gibi teori yapýyor. Ayný zamanda metafizik bir anlayýþa dayanýr. Öznel olaný, nesnel olanýn yalnýzca bir yansýmasý olarak
görür; özne’nin, nesne üzerindeki etkisini,
diyalektik karþýlýklý etkileþimi kavrayamaz. Oysa ki, özne nesne’nin yalnýzca edilgen bir yansýmasý deðildir; nesne karþýsýnda aktiftir. Ýnsan aklý nesnel olan karþýsýnda faaldir. Ortalama sol, Marksist diyalektikten yoksun olarak teori yapar.
Proletaryanýn sýnýf mücadelesi, belli
bir tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik koþullarda verilir. Sýnýf mücadelesinin
yapýldýðý bu “belirli” koþullar sürekli deðiþim içindedir. Temeldeki bu deðiþim az
çok sýnýf mücadelesini de etkiler. Bu nedenle proletaryanýn politik hareketi; devamlý somut toplumsal koþullarýn bir çözümlemesini yapar. Bunu yapmadan, ne
zaman hangi mücadele biçiminin öne
çýktýðýný söylemez. Eðer insanlýk tarihi
yeni bir geliþme evresine girmiþse, iþçi
sýnýfý hareketini bütünsel olarak etkileyen
bu dönemin tüm yönleriyle çözümlenmesi zorunludur. Ýþçi sýnýfý hareketinin önünü apaçýk görmesi için bu somut çözümleme þarttýr. Ortalama sol anlayýþ, bu
“Yeni Evre”yi kavrayamadýðý için, tarihle, geliþmeyle sorunu var.
Ýçine girdiðimiz dönemin bir özelliði,
eðitim ve kültür düzeyinin belli bir yüksekliðidir. Yüzyýl önce, “kültürlü uluslar”ýn sayýsý çok azdý. Bunlar da geliþmiþ
kapitalist uluslardý. Bugün artýk her kýtada eðitimli ve kültürlü uluslar var. Kapitalist sýnýrlýlýða raðmen, kapitalizm zorunlu olarak kitleleri eðitti. Sadece eðitmekle kalmadý, çok yönlü eðitti. Kapitalist üretimin çeþitliliði ilkesi ve bilimselteknik ilerleme kaçýnýlmaz olarak insanýn
çok yönlü eðitimini getirdi. Getirmek zorundaydý, çünkü eðitim olmadan bilim ve
teknik geliþme olmazdý. Yine de, kapitalizmde bireyin çok yönlü geliþimi sýnýrlýdýr. Bu sorun, emekçi sýnýfýn durumu açýsýndan bakýnca, böyledir. Ýþçiler bir yandan üretimin çeþitliliði yasasý gereði, yeni üretimi karþýlayacak biçimde eðitilirler; öte yandan ekonomik konumlarý gereði “kültür” edinemezler. Eðitim ve kültür tekeli, ekonomik tekeli elinde bulunduran burjuvazinin elinde toplanýr. Tüm
bireylerin çok yönlü geliþimi ancak toplumsal ortak yaþamlý toplumlarda mümkündür. Çünkü her insan bunun olanaklarýna kavuþur. Fakat ondan önce burjuva
uluslar, kapitalizm çerçevesinde olabildiði kadar geliþim gösterirler. Kültürlü uluslarýn sayýsý bir hayli artmýþ bulunuyor.
Eðitim ve kültür düzeyinin yüksel49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
mesinin tarihteki anlamý nedir? Bunun
ilk ve temel anlamý tarihin hýzlanmasýdýr. Tarihin hýzlanmasý ise sýnýflý toplumun ömrünün kýsalmasý demektir. Tarihi kýsa tarih yaptýðý için de devrimci bir
öneme sahiptir. Her olguya, her olaya
kendi geri durumundan bakan ortalama
sol, iþçi kitlelerinin kapitalizm tarafýndan eðitilmesinin; dünyanýn deðiþtirilmesinde nasýl bir rol oynadýðýný anlayamýyor. Devrim çok zengin bir olaydýr;
sayýsýz çeliþki ve çatýþma tarafýndan
gündeme getirilir. Emekçilerin eðitilmesi ve yaþam koþullarýnýn bilincine varmalarý baþlý baþýna devrimci bir geliþmedir. Reformist ve oportünist görüþtekiler, kitleler devrime hazýr deðil derken, öncelikle yýðýnlarýn ulaþtýðý genel
düzeye gözlerini kapýyorlar. Oysa ki,
halk kitleleri onyýllarca süren sýnýf savaþýmýnda çok büyük bir birikim elde ettiler. Burjuvazi kültür ve sanat alanýnda,
felsefede, estetikte gerileme içindeyken;
buna karþý proletarya, sanatta, felsefede
vb. büyük bir geliþme gösterdi. Marksizmle donandý, yani devrimci bir dünya
görüþünü edindi. Marksizm dünyayý deðiþtirme gücüdür.
Komünizm yolunda, burjuvaziyi devirip, proletaryayý egemen sýnýf durumuna getirmek (proletarya diktatörlüðünü
gerçekleþtirmek) komünist partinin tarihi
görevidir. Burada komünist partinin rolü,
kitlelere öncülük etmek ve yönlendirmektir. Tarihi esas yapacak olan partinin
öncülüðünde halk kitleleridir. Tarih yapma eyleminde, partinin nicelik gücünü aþan bir halk kuvveti var. Tarih, yalnýz öncü ile yapýlmaz. Devrim büyük halk kitlelerin eseridir. Geniþ halk yýðýnlarý kapitalizmin kendisi tarafýndan eðitilir. Eðitim yalnýzca ekonomik mekanizmalar
yoluyla deðil, felsefi, sanatsal, estetik vb.
yollarla da olur. Onlar yaþamdan öðrenerek devrime hazýrlanýrlar. Yaþam ise sayýsýz çeliþki ve çizgiden oluþur. Yaþam
tek yanlý, dar deðildir; son derece zengin
ve çok yönlü etkiye tabidir. Halklarýn
zengin yaþamýný ve bunu etkileyen sayýsýz çizgileri gözönüne almadan kendi
dogmalarýný dayatmaya kalkanlar, sonuçta yýkýmdan kurtulamazlar. Üretimin çeþitliliði yasasý, toplumsal yaþamýn çeþitliliðini ve zenginliðini getirir. Ortaklaþa
mülkiyetli toplum bu yasayý daha ileri
götürür. Ortaklaþa yaþamda, bireysel yaþamýn çeþitliliði de artar, geniþler. Çað
3
deðiþtikçe, insanýn çaðdaþ gereksinmeler
denen gereksinmeleri de deðiþir, artar,
çeþitlenir. Emekçi kitleler, kapitalizmin
üretime koyduðu yapay yasaðý kaldýrmak, üretici güçlerin önündeki engelleri
kaldýrmak; onlarý toplumun ortaklaþa denetimine alarak, yaþamýn özgürce serpilip
geliþmesini saðlamak için bu devrime
katýlýrlar.
Ýçinde bulunduðumuz geliþme evresinin baþka bir özelliði de nüfusun kentlerde yoðunlaþmasýdýr. Kent nüfusunun
bu denli artmasýnýn tarih üzerinde etkisi
var. ABD’yi saymazsak (çünkü orada
hiçbir zaman gerçek anlamda köylülük
olmamýþtýr) bütün ülkelerde büyüyen
kent nüfusu, ayný zamanda burjuva toplumu devirmenin güçlü bir etkenidir.
Çünkü nüfusun kentlerde yoðunlaþmasý
demek, devrimin toplumsal gücünün de
bizzat kapitalizm tarafýndan buralarda bir
araya getirilmesi demektir. Kýr nüfusunun daðýnýklýðý karþýsýnda, kent nüfusunun yoðunluðunu düþünün. Devrim, harekete geçireceði nüfusu büyük kitleler
halinde birarada ve hazýr bulur. Kentler
olmasaydý sosyalizm olmazdý. Þimdi
kentler çok büyük, sosyalizm güçleri ise
daha bir yoðun ve birlikte. Kentler, ayný
zamanda, kent kültürünün zenginleþmesi
demektir. Bu demektir ki, sosyalizm, eðitimli bir nüfusu devralacaktýr. Sosyalizm,
eski toplumun kültürüne karþý ideolojik
bir mücadele verecek; öte yandan eðitimli bir kitleye dayanýlarak sosyalizm daha
rahat kurulacaktýr. Ama, bundan önce
kentlerin emekçi ve entelektüel küçük
burjuva kitlelerinin kazanýlmasý gerekiyor. Komünist parti, köylülüðe yaklaþtýðý
gibi, eðitimli kentli kitlelere yaklaþamaz.
Kentli kitleleri etkilemek ve harekete geçirmek için farklý bir yaklaþým gerektiði
açýktýr. Hiç þüphesiz, bilimsel komünizmi en iyi kavrayacak olan kentli emekçi
sýnýflardýr. Yeter ki, ona nasýl yaklaþacaðýmýzý bilelim.
Kapitalist üretimin geliþimiyle birlikte, bilimde, teknikte, doða bilimlerinde
büyük bir ilerleme kaydedildi. Büyük bir
bilgi birikimi var ve günlük yaþamýmýzýn
vazgeçilmez bir parçasý oldu. Bilimdeki
büyük geliþme -insan yaþamýný kolaylaþtýrmasý gerekirken-, kapitalizm altýnda,
nüfusun büyük çoðunluðunu egemenlik
altýnda, kölelik koþullarýnda tutmak, kafa
emeðinin kol emeði üzerindeki egemenliðini pekiþtirmek için kullanýlýyor. Bur-
4
juvazi bilimi kendi çýkarlarýnýn izin verdiði çerçevede geliþtirmek zorunda. Çünkü bilimin yardýmý olmadan emek ve doða güçleri üzerinde egemenliðini sürdüremez. Fakat bilim ve teknikteki ilerleme, emeðin ve üretimin toplumsal karakterini ilerlettiði için, ayný zamanda burjuva toplumun yýkýmýný saðlayan bir etkendir. Sosyalizm hazýr bir temel buluyor.
Proletarya kamu iktidarýna tüm toplum adýna el koyduðunda ve üretim araçlarýnýn
ortaklaþalýðýnda; kitleler içinde yaygýnlaþmýþ bilgi birikimi sayesinde, kamu faaliyetlerine en geniþ kitleyi katabilecektir.
Bilim ve teknikteki geliþme ve bilgili kitlelere dayanarak kamu hizmetleri çok basit hale gelecektir. Her insan çok rahatlýkla kamu faaliyetlerini yapabilecektir.
Üretim, üretim araçlarý ve emek kayýt iþleri (ki kayýt iþleri, muhasebe, sosyalizmde çok önemlidir) bilimsel geliþme ve eðitimli insanlar sayesinde çok basit hale
gelecektir. Yani, insanýn üretim süreci üstündeki ortak denetimi çok kolaylaþmýþ
olacaktýr. Demek ki, üretim sürecini toplumun ortak denetimine alacak maddi ve
teknik koþullara bugünden ulaþýlmýþtýr.
Sosyal çevre ve sosyal bir varlýk olarak insan sürekli bir deðiþim içindedir;
doða da öyle. Deðiþime uðramýþ doða,
toplumsal çevre ve deðiþime uðramýþ
sosyal insan -geliþmenin diyalektiði böyledir. Hiç kimse eski doðaya ve toplumsal koþullara dönemez. Birbirini izleyen
jeolojik çaðlar olduðu gibi; birbirini izleyen toplumsal çaðlar da var. Ve her toplumsal çað, kendi içinde ardýþýk evreler
izler. Biz Marksistler hem tarihin geliþimini, hem de her somut koþulun çözümlemesini yaparýz. Çünkü “tipik koþullar”
daima deðiþir. Eðer toplumcu gerçekçi
bir yazar, günümüzdeki iliþkileri anlatan
edebi bir çalýþma yaparsa, o zaman “tipik
koþullarda, tipik karakterleri” ortaya koymak durumunda. “Tipik karakteri” ancak
“tipik koþullar” içinde ve karþýlýklý etkileþim içinde verebilir. “Toplumcu gerçekçi sanat” bu bütünlük içinde verilebilir. Böyle bir sanatçý, “tipik koþullar”ýn
ne olduðunu çözümlemek zorunluluðuyla
karþý karþýya kalýr. O taktirde, günümüzün “tipik” özelliðinin, kapitalizmin çöküþ evresinde olduðunu, komünizmin
maddi ön koþullarýnýn olgunlaþtýðýný eski
sistemi her alanda baský altýna aldýðýný;
bunun burjuvazinin krizini derinleþtirdiðini vb. görür. “Tipik koþullar”da “tipik
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
karakter” olarak, örneðin proletaryayý ele
alýrsa, o zaman, tipik proleter karakter temelinde günümüz proleterlerinin, kapitalizmin ilk dönemlerinden, hatta emperyalizmin ilk dönemlerindeki proleterlerden
çok farklý konumda olduðunu kavrayacaktýr. Günümüz proletaryasýnýn, kapitalizmi yýkarak, komünizmi gerçekleþtirebilecek deneyim, bilgi, bilinç ve militanlýða sahip olduðunu anlayacak ve ortaya
koyacaktýr. Ayrý koþullarýn “tipik karakterleri” farklýdýr. Kafasý biraz olsun çalýþan herkes bunu anlayabilir. Bir insan ortalama sol anlayýþla körelmemiþse, tüm
bu gerçekleri kavrayabilir.
Özellikle Türkiye’deki ortalama sol,
ne zaman devrimci durumdan söz etsek
hemen þöyle der: “Ýyi ama biz devrimi
yapacak kadar güçlü-örgütlü deðiliz”.
Devrimci durumun her türlü örgütlenme
durumundan baðýmsýz olduðunu bir türlü
anlayamazlar. Yine, ne zaman emeðin genel ve somut kurtuluþ koþullarýndan, zorunluluðundan ve gerçekleþtirilmesinden
bahsetsek, hemen þöyle derler: “Ýyi ama,
biz proletaryanýn çoðunluðunu henüz örgütleyemedik, onu eðitemedik” vb. Emeðin kurtuluþ koþullarýnýn nesnel bir geliþmenin, maddi þartlarýn durumuyla ilintili
olduðunu, zorunluluðunun da çeliþkilerin
keskinleþmesinden ileri geldiðini; gerçekleþmesi içinse her zaman büyük bir
örgüt olmak gerekmediðini; proletarya
devrimlerinin tüm tarihinde, devrime öncülük eden komünist partilerin ve devrimci örgütlerin hep küçük olduðunu bir
türlü anlayamazlar. Yaþamdaki o çok
zengin geliþmeyi hiç göremezler. O yüzden yaþam, gözlerinin önünde akýp gider.
Oysa ki, proletaryanýn kurtuluþ koþullarý
yaþamýn çeliþkileri ve çok yönlü geliþmesi tarafýndan hazýrlanýr. Ayný koþullardýr ki, proletaryanýn kendisini de eðitir,
örgütler, birleþtirir. Yani tüm bunlar bizim dýþýmýzda olur. Eðer bunu anlayamazsak, yaþamýn arkasýndan bakar kalýrýz.
Baþka bir þeyi daha anlamalýyýz:
Burjuvazinin üretime ve sýnýf mücadelesine koyduðu yapay engeller; bu engellerin arkasýndaki proletaryanýn devrimci enerjisini ve öfkesini öylesine biriktirdi ki,
bu enerjinin harekete geçmesiyle kapitalizmin havaya uçmasý iþten bile deðil.
C.DAÐLI
ÖZELLEÞTÝRMELERÝN
UYANDIRDIÐI
GÝZÝL GÜÇ
Ýþçi sýnýfýnýn özelleþtirmelere karþý mücadelesi, kimilerini þaþkýnlýk ve budalalýða uðratacak kadar kavgacý,
direþken ve politiktir. Burjuvazinin liberal limanlarýna
çoktandýr demir atan bazý
Birgün gazetesi yazarlarý; iþçi sýnýfýnýn bu en iyi ücretlere ve sosyal haklara sahip
kesimlerinin inatçý kavgasýný,
“devrim” karþýsýnda kendi
ayrýcalýklarýný kaybetmemek
için verilen bürokratik bir
rant kavgasý olarak görmekte
sakýnca bulmuyorlar. Ve dahasý, bu kavgayý destekleyenleri de
iþçi kuyrukçuluðu ile damgalýyorlar. Burjuvazinin kuyruðuna
takýlanlarýn böylesi budalalýklarý gerçekten eðlenceli doðrusu.
Fakat biz, iþçi sýnýfýnýn kararlý her eyleminden ölürcesine korku duyan budalalarý bir kenara býrakalým ve gerçekten de asgari sefalet ücretiyle karþýlaþtýrýldýðýnda sefaletin en derin çukurunun üzerinde bir gelir elde eden iþçi sýnýfýnýn bu kesiminin, neden birdenbire bu denli kararlý, kavgacý ve yüksek politik seviyede bir mücadeleye giriþebildiðine bakalým.
Kýsa süre önce SEKA’da gördüðümüz bu inatçý ve kararlý
kavga, þimdi Seydiþehir, Erdemir ve Mersin liman iþçilerinin
ellerinde yükseliyor. Tekel, Telekom ve Tüpraþ iþçileri de benzer eylemlerle zaman zaman güçlerini gösteriyorlar.
Seydiþehir iþçileri Temmuz ayýnýn son günü, þehrin altýný
üstüne getirdiler. Ýþletme müdürünün, özelleþtirme ihalesini
kazanan þirketin arabalarýný yaktýlar. Buna karþýlýk, sermayenin devleti, asker ve polislerle, þehri adeta ablukaya aldý. Ýþçileri sindirmeyi amaçlayan bu tutum tam tersi sonuçlar verdi.
Seydiþehir iþçileri, devletin ve firma yetkililerinin tavýrlarýnýn
kendilerini daha çok tahrik ettiðini, bu tahriklerin sonucunda,
“kan bile dökülebileceði”ni dile getirdiler.
Ayný günlerde Erdemir iþçileri, özelleþtirme ihalesine katýlan Arcelar, Mittal gibi dev emperyalist tekellerin ve Rus þirketinin fabrikayý gezmesini engellemek için yollarý kapatýp,
fabrikayý abluka altýna aldýlar. Ýþçilerin öfkesi, “Erdemir’e gelmeyin, bizi katil etmeyin” sloganlarýyla ifade edildi. Mersin liman iþçileri ise, özelleþtirmelere engel olabilmek için gerekirse þehri tümüyle iþgal etmekten bahsediyorlardý.
Ýþçilerin bu öfkeli sözlerinin, suya yazýlmýþ ve boþ laf olduðunu kim iddia edebilir? Seydiþehir’de Temmuz sonunda
yaþanan olaylar, iþçi sýnýfýnýn bu en “tuzu kuru” kesimlerinin
nasýl da öfkeli bir ruh hali içinde olduklarýný göstermeye yeter
de artar.
Ýþbirlikçiler de Hedefte
Kararlý, inatçý ve öfkeli kavga, iþçi sýnýfýnýn politik sezgilerini uyandýrýyor. Özelleþtirmelere karþý yalnýzca ekonomiksendikal mücadele veremeyeceklerini yaþayarak gören iþçiler,
kavganýn politik düzeyini yükseltiyorlar. Burjuva sendikacýlarýn sýnýf tavrýný biliyorlar, konfederasyon merkezlerinden çok,
kendi güçlerine dayanýyorlar ve dahasý, yalnýzca sendikal ör-
gütlerle bu kavganýn verilemeyeceðini dile getiriyorlar.
Bu konuda en uyanýk olan
Mersin liman iþçileri, kurduklarý komitelerle sendikayý zorluyorlar. Mahalle birimleri oluþturarak halký örgütleyip, çevrelerinde topluyorlar. Bütün bunlar ancak
sendikal sýnýrlýlýðý aþan yüksek bir politik uyanýklýkla
yerine getirilebilir iþlerdir,
buna kuþku yok.
Özellikle vurgulamak
gerekir ki, bu politik uyanýþ,
doðada ve toplumdaki her geliþme gibi düz bir çizgi izlemiyor. Sendikal sýnýrlarý da aþan düzeyde bir politik uyanýþýn, iþçi sýnýfýný hemen sosyalist bilince taþýyacaðýný iddia edecek
kadar saf deðiliz. Tersine, iþçi sýnýfýnýn bu kesimi, özelleþtirmelere karþý politik temelde bir mücadelenin yürütülmesi gerektiðini kavradýðýnda, cebinde ne varsa ilk onu ortaya koydu
ve cebinde, üzerinde “ülkeyi satýyorlar” yazan yýpranmýþ bir
kaðýt paradan baþka bir þey çýkmadý.
Özelleþtirmeler karþýsýnda “ulusalcý-baðýmsýzlýkçý” temelde yürütülen mücadelenin sorunun iç iþleyiþini kavramaktan
ne denli uzak olduðunu birçok kez dile getirdik. Böyle bir söylem ve bu temelde bir mücadelenin, Türkiye’deki tekelci sermayenin emperyalizme baðýmlý ve iþbirlikçi karakterini sessizce geçiþtirdiðini ve kendisine hayali bir “ulusal sermaye-baðýmsýz devlet” ittifaký yarattýðýný söyledik. Bu çizgi, Leninistler dýþýnda, sosyalist hareketin geneline damgasýný vuruyor. Ýþte bu yüzden iþçi sýnýfý, elini cebine attýðýnda, politik cephaneliðinde ilk bulduðu þeyin bu ulusalcýlýk olmasý tesadüf deðil.
Fakat her zaman olduðu gibi kitle, dar kalýplara sýkýþmýþ
öncüsünü aþýyor. En son Erdemir iþçileri, “Yerlisini de, yabancýsýný da istemiyoruz” diyerek, Türkiye’de tekelci sermayenin
iþbirlikçi karakterini, bu zavallý öncülerden daha iyi kavradýðýný göstermiþ oldu. Bilindiði gibi Erdemir’in satýþý gündeme
geldiðinde, “Yabancýya gitmesin” diyerek, ticaret ve sanayi odalarýnýn liderliðinde yüzlerce “yerli” sermaye, bir konsorsiyum kurarak, ihale katýlacaklarýný ilan etmiþlerdi. Eskide kalan
ve yýpranan ne kadar söylem varsa, kavganýn ateþinde tuzlabuz oluyor.
Ýþçi sýnýfýnda belirginleþen bu ileri politik bilinç, bir yanda
tüm özel sermayeye karþý savaþ açarken, öbür yandan, fabrikalarýnýn ait olduðu devlet mülkiyetinin kapitalist niteliðini
görmezden gelmiþ olmuyor mu? Kuþkusuz böyle. Engels’in
sözlerini hatýrlarsak; “Modern devlet, biçimi ne olursa olsun,
özü itibarýyla kapitalist bir makinedir, kapitalistlerin devletidir,
soyut kolektif kapitalisttir. Ne kadar çok üretici gücü kendi
mülkiyetine geçirirse, o kadar çok somut kolektif kapitalist haline gelir, o kadar çok yurttaþý sömürür. Ýþçiler ücretli iþçi, proleter olarak kalýrlar. Sermaye iliþkisi ortadan kaldýrýlmaz, bilakis doruðuna týrmandýrýlýr.”
Bu açýdan, Türkiye’de devletin kapitalist niteliði oldukça
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
5
somuttur, elle tutulur bir olgudur. Tüpraþ, Erdemir, Telekom,
Türkiye’nin en kârlý sanayi iþletmeleri arasýnda ilk üç sýrayý
hiçbir “özel sektör” iþletmesine kaptýrmazlar. Bu durum, oralardaki artý-deðer sömürüsünün ne denli muazzam ölçülere
vardýðýna kanýttýr. Sermayenin iþtahýný asýl kabartan, sömürünün bu yoðunluðudur.
Öyleyse, iþçilerin, ileri bir politik bilince raðmen, kapitalist karakterdeki bir devlet mülkiyetini bu denli kararlý, inatçý
ve öfkeyle savunmaya geçmiþ olmasýnýn nedenlerine bakmalýyýz. Engels, yukarýda aktarýlan sözlerinin hemen arkasýndan;
“… Sermaye iliþkisi ortadan kaldýrýlmaz, bilakis doruðuna týrmandýrýr” diyor ve ekliyor, “Fakat dorukta tersine döner. Üretici güçler üzerindeki devlet mülkiyeti, çatýþmanýn çözümü deðildir, fakat biçimsel çareyi, çözümü yakalama biçimini içinde
saklar” Ýþte sanayi proletaryasýnýn bu kesimleri, özelleþtirmeye
karþý mücadelelerinde bu “biçimsel çare”yi, devlet mülkiyeti
içinde saklý olan bu “çözümü yakalama biçimini” sahipleniyorlar.
Mücadelenin Gizil Motoru
Sosyalist Biçimlenmedir
Sorunu teorik açýdan ele aldýðýmýzda, yani son tahliline
kadar götürdüðümüzde görüyoruz ki, iþçi sýnýfýnýn özelleþtirmeler karþýsýnda bu denli kararlý ve öfkeli bir mücadele vermesinin arkasýnda yatan neden, onun devlet mülkiyetinde biçimsel çareyi, çözümü yakalama biçimini görmüþ olmasýdýr.
Bu mücadele, her iþçinin ve emekçinin içinde gizil (potansiyel) halde bulunan, henüz uyuklayan, ama sertleþen kavgayla
birlikte hýzla açýða çýkan sosyalist bilincin varlýðýna iþaret ediyor.
Eðer bir toplum, geliþiminin son aþamasýna gelmiþ ve artýk onu aþacak olan yeni toplumu bekleme baþlamýþsa, yeni
toplumun ideolojisi ve söylemi her yerde filiz verir. Artýk Türkiye’de tekelci kapitalizm üretici güçleri öylesine bir geliþme
aþamasýna ulaþtýrmýþtýr ki, kapitalist üretim iliþkilerine her yerde bayrak açýyor. “…her türlü diðer yönetimini aþmýþ bulunan
üretici güçler”, toplumsal karakterinin tanýnmasý için bastýrý-
6
yor. Erdemir’in, Seydiþehir’in, Telekom’un iþçileri bu
teorik genellemeler yoluyla deðil, yaþamýn kendisinden
öðrenerek, üretici güçlerin en baþýnda gelen kendi emeklerine, bu emeðin aletlerine sahip çýkýyorlar.
Çünkü iþçiler defalarca gördüler ki, burjuvazi modern üretici güçleri yönetemiyor. Her yaþanan kriz, iþçilere bu gerçeði kanýtladý. Krizler sýrasýnda nice “özel
sektör” fabrikalarý kapandý, yüz binlerce iþçi sokaða atýldý. Oysa, devlet mülkiyetindeki bu dev iþletmeler,
krizler sýrasýnda devlet desteðinden, hazine yardýmlarýndan yararlanarak ayakta kaldýlar. Devlet hem iktisadi nedenlerle, hem de tam da böylesi kriz dönemlerinde en azýndan iþçi sýnýfýnýn bir kýsmýný hareketsiz býrakmak gibi politik nedenlerle, bu iþletmeleri koruma
altýna aldý. Böylece devlet, kendi eliyle biçimsel çareyi, henüz saklý olan çözümü yakalama biçimini açýða
çýkardý.
Yine iþçi sýnýfý yaþayarak gördü ki, birçok sosyal
haklarla donatýlmýþ emek-gücü, özelleþtirmeler yoluyla, iþsizlik cehenneminin savaþ alanýna sürülecektir. Geliþmiþ
emek gücü, bu üretici güç, sefaletle, iþ eziyetiyle, kölelikle,
cahillik ve ahlaki yozlaþma ile çürütülecektir. Ahlaki yozlaþma ve suç oranlarýnýn en düþük olduðu Seydiþehir, Ereðli gibi
proleter kentler, özelleþtirmelerle birlikte yozlaþma ve çürümenin merkezleri haline gelecektir. Bu kentlere hakim olan,
devlet iþletmelerinde hüküm süren görece “barýþçýl istikrar”,
yerini üretim anarþisinin, rekabetin ve acýmasýz emek köleliðinin yarattýðý cehenneme býrakacaktýr.
Telekom, Seydiþehir Alüminyum, Tekel, Tüpraþ, Erdemir
ya da dev limanlar, bugüne kadar sermayenin bir sömürü alaný
olmasýnýn yanýnda, çok önemli toplumsal gereksinmeleri karþýlýyorlardý. Ýþçiler þimdi, bu toplumsal gereksinmelerin, þu ya
da bu tekelci sermayenin elinde nasýl çar çur edileceðini kavrýyorlar. Bu yüzden, “Bizim davamýz ekmek davasý deðil, ülke
davasý” diyorlar.
Bütün bunlar iþçi sýnýfýnýn içinde gizil halde bulunan sosyalizm bilincini uyandýran geliþmelerdir. Çözümün yolunu
gösteren bizzat kapitalist geliþmenin kendisi oldu. Toplumsallaþmýþ üretim araçlarýný devlet mülkiyetinden yeniden özel tekel mülkü haline getirmeye çalýþmakla, doruðuna ulaþmýþ olan
çeliþkiyi alevlendirdi. Ýþçi sýnýfý, çözümün yolunu görmüþ olduðunu, özelleþtirmelere karþý verdiði kararlý savaþta kanýtladý.
Geriye yalnýzca tek bir adým kalýyor: “Proletarya devlet iktidarýný ele geçirir ve üretim araçlarýný önce devlet mülkiyetine çevirir.”
Tekellerin devleti, özelleþtirmelerden vazgeçemez. Çünkü
onun esas görevi, tekellerin sermaye birikimini hýzlandýrmaktýr. Bu görevi yerine getirmeyen, savsaklayan ya da azýcýk tereddüt gösteren her hükümet, anýnda alaþaðý edilir. AKP ya da
ondan sonra gelecek olan sermayenin her hükümeti, ayný özelleþtirme yolunu ýsrarla takip edeceði için, rahatlýkla söyleyebiliriz ki, bu kavga iþçi sýnýfýnýn en ileri sanayi sektöründe çalýþan bu kesimlerini sosyalizme kazandýracaktýr.
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
LÝNÇ GÝRÝÞÝMLERÝ
DEVRÝMÝ
Son süreçte yaþanan
toplumsal olaylara bütünlüklü bakýldýðýnda
yaklaþmakta olan bir
devrimin resmini görmek mümkündür. Tek
baþýna olaylarýn geliþim
hýzý bile, sýnýflar mücadelesinde yeni bir evreye girildiðini göstermektedir. Ve bundan
rahatsýz olan, huzuru kaçan yalnýzca ve yalnýzca sosyal reformistlerdir. Onlarý mutlu edecek olan þey, proletaryanýn ve ezilen halklarýn silahlarýný topraða gömmesi ve sömürüye, zulme,
aþaðýlanmalara sessizce boyun eðmesidir.
Ne yazýk ki (!) sýnýflar mücadelesinin yasalarý sosyal reformistlerin istemlerine göre þekillenmiyor. Bu günkü iç-savaþý
yaratan güçlü iktisadi ve toplumsal nedenler var. En son Trabzon’un Maçka ve Ýzmir’in Seferihisar ilçelerinde geliþen linç
giriþimleri daha önce yaptýðýmýz iç-savaþta yeni bir evreye girdiðimize dair tespitimizin doðrulandýðýný gösteriyor. Devlet,
gücünü her geçen gün daha fazla hissettiren devrime karþý saldýrýlarýný yoðunlaþtýrmýþ durumdadýr. Bazýlarý bunu, “90’lý yýllarýn konseptine dönüþ” olarak nitelendiriyor. Bu nitelendirme,
sürece anlama açýsýndan eksiklik taþýyor. Yaþanan olaylar 90’lý
yýllardakilerle benzerlikler taþýsa da bu sürecin çok daha þiddetli geçeceðini öngörmek gerekiyor. Bunun emperyalist-kapitalist
sistemin tüm dünya üzerinde yaþadýðý bunalýmla, Türkiye tekelci kapitalizminin yapýsal bunalýmýnýn günden güne derinleþmesiyle doðrudan baðlantýsý var. Daha doðrusu, bütün bu geliþmelere neden olan þey, zaten bunlardýr. Önümüzdeki süreçte
hem emperyalist-kapitalist sistemin hem de bununla baðlantýlý
olarak Türkiye tekelci kapitalizminin bunalýmýnýn derinleþeceði
düþünülürse, iç-savaþýn geliþiminin geçmiþ dönemleri aratacak
bir sertlik ve yoðunlukta olacaðý daha iyi görülüyor.
Her þeyden önce son geliþen olaylarda þunun açýklýkla tespit edilmesi gerekiyor: Devlet, sivil faþist tabanýný harekete geçirerek daha baþtan toplumu bir kutuplaþmaya itiyor. “Ya benim yanýmdasýn ya da karþýmdasýn” anlayýþýný tüm topluma dayatýyor. Bu, devlet açýsýndan iç-savaþýn yeni evresine hazýrlýklý
girmek anlamý taþýyor. Ancak her ne kadar devletin isteði bu olsa da, bunu baþaramadýðýný dahasý baþaramayacaðýný bir kayýt
olarak düþmek gerekiyor. Bunun en önemli nedeni, ne kadar tersi bir görünüm çizmeye çalýþsa da devletin devrimin baskýsý
karþýsýnda zor durumda olmasý ve güçsüzlüðüdür. Burjuvazinin
devrimin karþýsýnda kurduðu ittifakýn her an darmadaðýn olabilecek oluþudur. Devletin üst kademesinde oluþturulmaya çalýþýlan dengelerin kýrýlgan oluþu ve ilk büyük toplumsal kalkýþmada çeliþki ve çatlaklarýn büyüyeceðinin görülmesidir… Bunlarýn yaný sýra tüm olaylarýn devrimci yönde geliþmesi, devletin
zor, þiddet ve baský politikasýný aðýrlaþtýrmaktan baþka þansýnýn
olmamasý... Bütün bu olgular iç içe geçiyor ve bir bütünlük
gösteriyor.
Þimdi burada duralým ve önemli bir soruna deðinelim. Bu
“iç-savaþ” konusundaki yanlýþ kavrayýþtýr. Birçoklarý iç-savaþ-
tan bahsedildiðinde bunu halklar arasýnda bir savaþ olarak algýlýyor ya da öyle algýlamak istiyor ve bunun karþýsýna “iç-barýþ”ý
çýkarýyorlar. Oysa iç-savaþ, sýnýflar arasýndaki mücadelenin geldiði bir aþamayý vurgulamak için kullanýlýr ve kapitalizmin
geliþtiði bütün toplumlarda
proletarya ile burjuvazi arasýnda yaþanmasý zorunlu bir savaþý, ifade eder. Lenin’in sözleriyle söyleyecek olursak “…Ýç
savaþ, birbiri ardý sýra gelen,
birbiri üzerine yýðýlmýþ, artmýþ,
kýzýþmýþ, iktisadi ve siyasal çatýþmalardan sonra, iki sýnýf arasýnda silahlý çatýþma haline dönüþen sýnýf savaþýmýnýn en keskin
biçimidir” (Nisan Tezleri, sf.140) Þimdi buradan bakýlýnca son
süreçte yaþanan olaylar daha iyi anlaþýlacaktýr. Ve böyle bir savaþýmdan kaçmanýn imkansýzlýðý da anlaþýlacaktýr.
ENGELLEYEMEYECEK
Saldýrýlar Sadece Kürt Halkýna
Yönelik Deðildir
Tüm Ýþçilere ve Emekçi Halklara
Yöneliktir
Her ne kadar son süreçte yaþanýlanlar, devlet eliyle Kürt
Halkýna yönelik bir saldýrýnýn baþlatýldýðýný gösterir nitelikteyse
de saldýrýlar tüm iþçi ve emekçi halklara yöneliktir. Ancak belirtmek gerekir ki Ulusal Kurtuluþ Hareketi’nin son ateþkes kararýna kadar, savaþýmý yükseltiyor oluþu, okun sivri ucunun
Kürt Halkýna yönelmesine neden olmuþtu. Devlet, iþçi ve emekçilerin yaþadýðý aðýr yýkýmlardan Kürt halký sorumluymuþ gibi
yansýtmaya çalýþarak, hedef þaþýrtmaya ve tepkiler, Kürt Halkýna yönlendirmeye çalýþmýþtý. Bu þekilde Kürt Halkýný sindirmeyi ve iç-savaþta yanýna çekmeyi hedefliyordu; ama tüm saldýrýlarý ve þovenist kýþkýrtmalarý geri tepti. Birincisi, Türk ve Kürt
halklarýnýn yýllardýr bir arada yaþýyor oluþu ve ikincisi devrim için ayaða kalkmýþ bir halký devletin kendi yanýna çekme þansýnýn olmayýþý bu çabalardan eli boþ dönmesine yol açtý. Olaylar
tarafýndan defalarca kanýtlandý ki devlet, katliam politikasýndan
vazgeçerek baþka yollar deneyecek durumda deðildir. Baþbakanýn açýklamalarýnýn üzerine MGK toplantýsýnda bir bardak su içildiðini hepimiz biliyoruz. Kürt halkýný devrimci bir kalkýþmadan alýkoymak, öfkesini boþaltmak ve beklenti içinde býrakmak
için hükümet tarafýndan ileri sürülen görüþler devletin bir baþka
kademesinde resmi görüþe uyduruldu. Bu devletin, devrimin
baskýsýyla kendi içinde oluþan çeliþki ve çatýþmalara karþý her
zaman yaptýðý gibi sorunun üzerini örtme ve küllenmeye býrakma taktiðidir. Hassas dengeler üzerinde tepinmenin onlarý yýkýma götüreceðini hissediyorlar ve þimdilik devrim karþýsýndaki
ittifaklarýný koruyorlar.
Devletin olaylarýn geliþimi karþýsýnda nasýl tavýr aldýðýný ve
alacaðýný en iyi gösteren iki örnek Maçka ve Seferihisar’daki
linç giriþimleridir. Açýk ki, bu linç giriþimleri devletin sivil faþistler aracýlýðýyla örgütlediði eylemlerdir. Devlet bu þekilde
hem geliþen devrimi engellemeye çalýþýyor hem de sivil faþistleri daha organize bir hale getirerek, faþizmin kitle tabanýný geniþletmeye çabalýyor. Ama bu güne kadar defalarca görülmüþtür ki her ulusal baský her zaman uluslarýn baþkaldýrmasýna yol
açmýþtýr. Ve týpký diðer olaylarda olduðu gibi Maçka ve Seferi-
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
7
hisar’daki olaylar
Kürt halkýnýn öfkesini bilemekten
baþka bir sonuca
yol açmayacaktýr.
“Vatandaþ tepkisi”
adý altýnda yaratýlmaya çalýþýlan linç
histerisi geri tepecek ve devletin
kendisini vuran bir
silaha dönüþecektir.
Ancak bunun için
“linçler çözümü týkar” þeklindeki
yaklaþýmýn terk edilmesi gerekiyor. Devletin ulusal sorunu çözmekten çok ulusal
hareketi çözmek þeklinde bir politikasýnýn olduðu ortadadýr. Tüm iç ve dýþ geliþmeler bunu gösteriyor. Onlarýn en çok
korktuklarý, saldýrýlarýn bu derece yoðunlaþtýðý dönemde Kürt ve Türk halklarý arasýnda devrim ve iktidar için bir müca-
dele birliðinin kurulmasýdýr. Bunu engellemek için tün güçlerini seferber etmiþ
durumdalar. Elde ettikleri geçici soluklanma döneminde iþçi ve emekçilere saldýrýlarýný yoðunlaþtýrarak, bir yandan
Kürt Halký üzerinde oyalama, beklentiye
sokma taktiklerini sürdürürken bir yandan da özelleþtirmelere hýz vererek, iþçi
DAÐITIMCIMIZA FAÞÝST SALDIRI
Dergimiz okuru ve daðýtýmcýsý Nevzat Demir, kendisine yönelik 21 Aðustos’ta yapýlan saldýrý ile ilgili olarak, ÝHD’de basýn açýklamasý yaptý.
Nevzat Demir, yaptýðý basýn açýklamasýnda, kimliði belirsiz
dört kiþinin 21 Aðustos gecesi, saat 23.30 sularýnda Cemal Bey
Mahallesi Vasfi Rýza Zobu Ýlköðretim okulu yakýnlarýnda, yolda
yürürken saldýrýya uðradýðýný belirtti. Demir, Gülsuyu Mahallesinin Ýstanbul’un emekçi semtlerinden biri olduðu ifade ederek sözlerine þöyle devam etti:
“Burada yaþayan insanlar, toplumsal olaylara karþý duyarlý,
kapitalizmin saldýrýlarýna karþý direngendirler. Biz, Mücadele Birliði okurlarý olarak Gülsuyu halký ile birlikte sistemin saldýrýlarýna
karþý devrim ve iktidar için mücadeleyi yükseltmenin gayreti içindeyiz. Bölgede çalýþmalarýmýz son birkaç yýl gözle görülür geliþ-
8
ve emekçileri tam bir
cendereye alacaklardýr.
TELEKOM’un apar-topar, haraç-mezat satýlmasý bunun ilk örneðidir. Memurlarla istedikleri zam oranýnýn 1/3’ini bile vermemeleri bir
baþka örneðidir.
Tüm adýmlarýný
devrimin baskýsý altýnda
atan devlet, umudunu
faþist saldýrýlara, þovenist histeriye baðlamýþtýr. Ama bunun da bir
sonuç vermediðini ve vermeyeceðini, olaylarýn devrimci geliþiminin tüm engelleri aþacaðýný ve halklarýn mücadele birliðinin saðlanmasýnýn devrimci geliþmelerin önünü açacaðýný onlar da yaþayarak
göreceklerdir.
Devrim, ninnilerle beþikte uyutulmayacak kadar geliþkin ve ataktýr.
me kaydetti. Bu, sermaye sýnýfýnýn devletini ve onun harekete
geçirdiði sivil faþist tabaný önemli ölçüde rahatsýz etti. Bölgede
biz Mücadele Birliði okurlarýn saldýrýlar arttý.”
Ýki sene önce de kimliði belirsiz kiþiler tarafýndan bir araçtan üzerine ateþ açýldýðýný ve bu saldýrýdan kýl payý yara almadan kurtulduðunun altýný çizen Demir, açýklamasýný þu sözlerle
sürdürdü:
“3 gün önce yolda yürürken 4 kiþinin fiili saldýrýsýna uðradým.
Arkamdan birisi bir anda kolumu arkaya kývýrarak baþýma bastýrdý
ve beni yere yatýrdý. Sonra üç kiþi daha katýldý ve yerde beni tekmelemeye baþladýlar. Daha çok kaburgalarýma vuruyor ve ‘senin
aklýn hiç baþýna gelmeyecek mi? Kurþunu beynine yeseydin aklýn
baþýna gelirdi. Maltepe’deki olaylarý kimler yaptý?’ þeklinde konuþuyor ve küfrediyorlardý. ‘Maltepe’deki olaylar’ dedikleri, Ýstanbul
Ýndymedia adlý internet sitesinde yer alan, DETAK’a 26 Temmuz
tarihinde sivil faþistler tarafýndan Beþiktaþ ACM önünde yapýlan
saldýrýya karþýlýk Maltepe’de yapýldýðý iddia edilen cezalandýrmalardý.”
Demir, saldýrýyý yapanlarýn iki sene önce gerçekleþtirilen kurþunlamadan haberdar olduklarýný belirterek, saldýrýyý yapanlarýn
yüzlerinin açýk olduðunu fakat kendini tekmelerden korumaya çalýþtýðý için yüzlerin göremediðini kaydetti. Demir, sözlerine þu
cümlelerle son verdi:
“Saldýrýyý yapanlar 25-30 yaþlarýndaydýlar. Hepsi alt-üst siyah
giyimliydiler. Dördü de býyýksýzdý, ikisi zayýf, uzun boylu, ikisi
normal boy ve kilodaydý. Bana yerde epeyce vurduktan sonra hýzla uzaklaþtýlar. Saldýrýyý yapanlarýn amacý açýk: Bize gözdaðý vermek. Bölgede yaptýðýmýz çalýþmalarý engellemeye çalýþmak. Kimliklerini henüz tespit edemedik ama sivil polis olabilecekleri gibi,
sivil faþistler de olabilirler. Marx’ýn o ünlü sözü, bir kez daha doðrulanýyor, ‘Her devrim, karþýsýnda güçlü bir karþý devrimi örgütleyerek geliþiyor.’”
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
Kazanan Irak
Halklarý Ve Dünya
Devrimi Olacaktýr
I
rak’ta iþgale karþý süren halk savaþýnýn sürekli olarak güçlendiðini, iþgalcileri köþeye sýkýþtýrdýðýný bizzat
Pentagon ve CIA raporlarýndan öðrenebiliyoruz. Bush ve ekibinin kuyruðu dik tutma çabalarý bir yana, iþgalin en üst düzeydeki komutanlarý için bile, bu bir “kaybedilmeye
mahkum” savaþtýr.
Ýþgalciler yüzü aþan askeri üslerinden
dýþarý çýkamýyorlar, bu nedenle tüm iþgal gücünü dört büyük üsse indirmeyi istiyorlar.iþgalcilerin bir yetkilisinin sözleriyle: “Herkes
Irak’ta þu andaki duruma devam edilemeyeceðinde anlaþýyor. Ýsyancýlara karþý hücuma
geçmenin bir yolunu bulmak zorundayýz. Þu
anda savunmadayýz ve kaybediyoruz.” Kaybeden bir orduya kimse gönüllü yazýlmak istemiyor. ABD asker toplamakta güçlük çekiyor. ABD’de Irak iþgaline destek verenlerin
sayýsý giderek azalýyor ve çoðunluðu yitiriyor.
Bu savaþta iþgalci emperyalistleri neyin
beklediði çok açýk. Onlar þimdiden yenilgiyi
görüyorlar. Fakat bu yenilginin ortaya çýkaracaðý muazzam çöküþü göze alamadýklarý için, savaþý uzatmak ve yaygýnlaþtýrmaktan
baþka çareleri yok.
Peki ya Irak, onu nasýl bir gelecek bekliyor? Ýþgale karþý yürütülen savaþ nasýl biçimleniyor? Tüm dünyaya emperyalist medya
tekellerince sunulan haberlere bakýnca, Irak’ýn geleceði tümüyle gericilerin elinde gibi görünüyor. Fakat bu tekellerin asýl amacý,
Irak halklarýnýn savaþýný, dünyanýn geri kalanýndan izole etmek, dünyada süre giden antikapitalist mücadeleler ile iþgale karþý savaþýn
birleþmesini engellemektir. Bu amaçla iþgalciler, her gün onlarca sivilin ve çocuklarýn ölümüne yol açan bombalý saldýrýlarý bizzat
düzenliyorlar. Direniþe önderlik edenlerin aþýrý dinciler ve Saddam rejiminin kalýntýlarý
olduðuna dair her gün onlarca haber dinliyoruz. Bizim sosyal-reformistlerimiz de ayný
konuya büyük bir gayretle ortak oluyorlar.
Ýþgale karþý süren savaþýn niteliklerini
daha iyi anlamak için, Irak’ta sýnýf
savaþýmlarýnýn tarihine bakmak gerekiyor. Çünkü bugün savaþýn içindeki sýnýflar, genel karakterlerini,
söylem ve ideolojilerine, birbirlerine
karþý iliþkilerini ve tavýrlarýný, bu sýnýflar savaþý tarihi içinde biçimlendirdiler. Kuþkusuz iþgal, yeni güç
dengeleri yarattý. Fakat, Irak’ýn tarihini incelediðimize göreceðiz ki, bu
yeni güç dengeleri de eskisinin üzerinde kuruluyor.
Kanlý ve Þanlý
Bir Tarihi Miras
Emperyalizmin Ortadoðu halklarýna dair
imgesi; uygarlýðýn tamamen dýþýnda, cehalet
içinde yüzen ve kanlý diktatörlerine bir koyun
gibi boyun eðen topluluklardýr. Oysa Ortadoðu, modern sýnýflarýn birbirlerine karþý en
sert, en kanlý mücadelelerine sahne olmuþ,
dünya devrim hareketinin fýrtýna alanlarýndan
biri olmuþtur. Irak’ýn tarihi, buna örnektir. Bu
tarihi ele alýrken, þimdilik Kürt halkýný ve Irak tarafýndan ilhak edilen topraklarý bir kenara koyuyoruz.
Irak’ta Ýngiliz emperyalist iþgaline karþý
1920’de patlayan büyük halk ayaklanmasý,
bugün de etkisini sürdüren devrimci bir antiemperyalist miras yarattý. Kendi sýnýfýnýn
dünyadaki tarihsel çürüyüþü çoktan baþlamýþ
olan Irak burjuvalarý, bu ayaklanmalarý emperyalizmle, feodal monarþiyle uzlaþmalar
kurmak için kullandý. Mali yönden oldukça
zayýf, hiçbir yönetim deneyimi olmayan burjuvalar, ordu ve bürokrasi içinde kendilerine
baðlý kadrolar eðitmeye giriþtiler ve yönetimi
monarþiye býraktýlar. Ancak iþin rengi sonraki yýllarda deðiþti. Ýngiliz mandacýlýðýna ve
monarþiye karþý silahlý savaþým veren komünist partinin artan etkinliðine, 50’lerde yükselen Arap ulusçuluðunun radikalleþtirdiði küçük-burjuva kitleler de ekleniyordu. 1958’de
monarþiyi deviren askeri darbe, ayný zamanda Ýngiliz emperyalizmine de darbe vurdu.
Burjuva ve küçük burjuva radikallerin,
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
feodalizmi tasfiye etmek için iþçilere ihtiyacý
vardý. Bu nedenle Irak Komünist Partisi, 58
cuntasýnýn baþkaný General Kasým iktidarýnda
geniþ örgütlenme imkanlarýna kavuþtu. IKP,
Arap dünyasý ve Ortadoðu’nun en güçlü komünist partisi halini aldý. Bu durum, gerici
burjuvalarý endiþelendirse de, komünistlerin
hesabýný görmek için ilk giriþime ancak
1963’te baþlayabileceklerdi.
1963’teki darbeyle indirilen General Kasým’ýn yerine Baas’ýn gerici kadrolarý iktidarý
aldýlar. Ýktidarda kaldýklarý dokuz aylýk sürede tüm çabalarý IKP üzerinde terör estirmek
oldu. Binlerce komünist kadro katledildi veya hapsedildi. Terör dönemi gericilerin iktidarýný çok çabuk yýprattý. Dokuz aylýk terör
döneminin sonunda ýlýmlý lider Abdüsselam
Arif baþa geçti. Burjuvazi ülkede henüz tek
baþýna iktidarýný kurup koruyacak ekonomik
güce ve modern sanayi üretimine kavuþmamýþtý. Baþ düþmaný IKP’yi yeterince zayýflattýðýný düþündüðünde, hemen geri çekildi.
Burjuvazi, kamulaþtýrýlan petrolden elde edilen gelirle yaratýlan geniþ alt yapý ve modern
iþletmelerden birikim saðlayarak güçlenirken, tek baþýna iktidarý ele geçirmek için
Saddam’ýn 1978’deki darbesine kadar bekledi. Irak’ýn küçük-burjuvalarý, Arap ulusçuluðu temelinde, her dönem ordu ve bürokrasi içinde etkin bir güç oldu. Gerici burjuvalarla
birlikte Baas Partisi çatýsý altýnda birleþti.
Bölgede Ýsrail ve Suudi gericiliðine karþý mücadele etti. Filistin davasýný sahiplenerek anti-siyonist, anti-emperyalist söylemle kitleler
9
üzerinde politik bir etki yaratabiliyorlardý.
Gerici burjuvazinin tek baþýna kurmaya çalýþtýðý hegemonyayý bu politik söylemlerle
dengeliyorlardý. Bu nedenle Baas Partisi içinde bir çok hizbi bulunan küçük burjuva kesimler, Saddam’a baðlý ordu ve polis güçlerinin 1974-1977’de yürüttüðü komünist kýyýmýna karþý çýktýlar.
Burjuvazisi ve iþçi sýnýfý, küçük-burjuvalarýna göre zayýf kalan bu ülkede iktidar üzerine mücadele, her dönem çok sert ve kanlý
geçti. Ulusçu söylemin temelini oluþturan
küçük-burjuvazinin bu etkin gücü, IKP saflarýna da yansýdý. IKP, 1959’da elindeki bütün
silahlarý býrakýp, ulusçuluk temelinde gerici
burjuvaziye güven duyduðunda, ilk büyük
hatasýný iþlemiþti. Ýkinci büyük hatasý, gerici
burjuvazinin açýk terör dönemindeki saldýrýlarýna “iç savaþ çýkmasýn” kaygýsýyla yanýt
vermemesi oldu. Sonuç, IKP için tam bir felaketti. 50 binin üzerinde kadro, militan ve
sempatizanýný kurban vermiþti. Buna raðmen
IKP, küçük burjuvazinin baþýný çektiði ulusçuluktan kendini baðýmsýzlaþtýramadý. Ýran-Irak savaþý baþladýðýnda hapiste bulunan binlerce IKP’li, anavataný savunmak ve savaþa
katýlmak için Saddam’a af dilekçeleri yazdý.
Bu davranýþlarýndan, bugün bile övünçle söz
etmeye devam ediyorlar.
Oysa 1980’de Irak’ýn Ýran’a açtýðý savaþ, ABD’nin bölge politikasýnýn doðrudan
uzantýsýydý. Ýran’da gerçekleþen halk devrimi, gerici iktidarlarý ve ABD’nin bölge egemenliðini tehdit ediyordu. Saddam yönetimiyle iktidarý ele geçirmiþ olan gerici burjuvazi, bu fýrsattan yararlanarak kendini emperyalist dünyaya kanýtlama peþine düþtü. Eðer bunu baþarýrsa, emperyalist tekellerle iþbirliði temelinde çok daha güçlü bir sermaye
birikimi saðlayacaðýný umuyordu. Saddam ve
Baas Partisi de, küçük-burjuva radikalleri
parti içinden temizlerken düþtüðü zayýflýktan
bu sayede kurtulacaktý. Savaþýn finansmanýný
gerici Suudi yönetimi, askeri ve lojistik desteði ise emperyalistler üstlendi.
On yýl süren savaþ, Irak için bir yýkým
oldu. Her iki taraftan da 1 milyondan fazla
insan öldü. Gerici burjuvalar, savaþtan beklediklerini karþýlayamadýlar. Körfez’in kontrolünde Iraklý rakipler istemeyen Suudilerin
engellemeleri ve ABD’nin bütün dikkatini
Körfez’den Filistin’e çeviren 1.Ýntifada hareketi nedeniyle, savaþýn faturasý Irak burjuvalarýnýn sýrtýna kaldý. Hayal kýrýklýðý ve savaþýn yarattýðý yýkýmýn sebep olduðu bu kitlesel
hoþnutsuzlukla baþ baþa kalan gerici burjuvazi, bu durumdan bir an önce kurtulmak ve
faturayý tahsil etmek için Kuveyt’e girdi. Ýþgalin hemen öncesinde bu konuda Saddam’ý
cesaretlendiren ise, bizzat ABD Baðdat büyükelçisi olmuþtu. 1.Ýntifadanýn yarattýðý sarsýntýyý toparlayabilmek ve Doðu Avrupa kar-
10
þý-devrimlerinin rüzgarýný arkasýna alarak Yeni Dünya Düzeni söylemine istim vermek için ABD bu iþgali fýrsat olarak gördü.
ABD için on yýllýk savaþtan yýpranmýþ Irak ordusunu Kuveyt’ten çýkarmak zor olmadý. Ama hiç hesapta olmayan bir geliþme onu
sýnýrlarda durdurdu. Basra’da patlak veren
halk ayaklanmasý, kýsa sürede Kürdistan’a
dek yayýldý. Keçinin istemediði ot, burnunda
biter. Tam da devrimlerden kurtulduklarýný,
tarihin sonunu ilan etmeye hazýr olduklarý bir
zamanda, Irak’ta emekçiler ve ezilen halklar
ayaklanýyor, kentlerin yönetimini ele geçiriyordu. ABD, bu devrimi boðmasý için Saddam’a dolaylý destek verdi. Daðýnýk, örgütsüz ve tek bir karargahtan yoksun bu büyük
devrimci atýlým, Cumhuriyet Muhafýzlarý’nýn
top ve süngüleri altýnda ezildi. Bu aðýr yenilgi, Irak Devrimi’ni en az on yýl, onbeþ yýl geriye atmýþtý. 1990’larda yaþanan muazzam
yoksulluk ve en az 500 bin çocuðun ölümüne
yol açan sefalete raðmen, Iraklý emekçiler
yeniden ayaklanacak gücü toparlayamadýlar.
Emekçi Nitelik Belirginleþiyor
Bütün bu tarihi geliþmeler, iþgale karþý
sürdürülen halk savaþýnýn neden güçlü ulusçu
etkiler ve söylemler barýndýrdýðýný açýklýyor.
Dini kimlikli Sadr bile, islami söylemden
çok ulusçu söylemi ve anti-emperyalizmi öne
çýkarýyor. Uzun yýllar ordu, bürokrasi ve vergilerle beslenen küçük-burjuvazi çoðunluðu
oluþturmaya devam ediyor. Bölgede geçmiþten bu yana süren devrimci tehdit yüzünden
bir türlü ulusal pazarýný emperyalist dünya ile
bütünleþtiremeyen, bu nedenle hep güdük kalan üretimini büyük ölçeklere taþýyacak fýrsatý bulamayan burjuvazi; bunu ancak þimdi,
ABD iþgali sayesinde baþarmaya çalýþýyor.
Dev emperyalist tekeller, Iraklý burjuvalarla
yeni yeni þirketler kurarak iþbirlikçi konumlarýný saðlama alýyorlar. Ýþte bu nedenle bugün Iraklýlarýn direniþ savaþýnda, sýnýf olarak
burjuvalar yoktur.
Uzun yýllar Baas Partisi çatýsý altýnda
gerici burjuva sýnýfa hizmet eden bürokrasi,
iþgalle birlikte kaybettiði konumunu yeniden
kazanmaya, bu uðurda direniþi kullanmaya
çabalýyor. Baas’a yakýn olduðu bilinen Irak
Ýslam Ordusu ve Mücahidin Ordusu, Baþbakan Caferi’nin arabuluculuðu ile, iþgalci güçlerle uzlaþma yolunda ilerliyor. Bu gurubun
da direniþin dýþýnda kalmasýyla, savaþ büyük
oranda emekçilerin ellerinde biçimlenecektir.
Burjuvazi ve ona yakýn bürokrasinin iþgalle
iþbirliðine girmesi, direniþin halkçý niteliðini
de garantiye alan önemli geliþmelerdir. Bir
savaþta söylem ve ideolojinin etkisini yok
saymak mümkün deðil. Ancak savaþ, sýnýflar
üzerinden, onlarýn fiziki ve politik varlýk koþullarý üzerinden yürür. Bu nedenle her savaþ,
az ya da çok bir zaman içinde kendi temel
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
niteliði kadar, kendi söylemini de bu sýnýfsal
zemine oturtmak zorunda kalacaktýr.
Nitekim geliþmeler de bu yöndedir. Savaþçý gruplar yeni cephe örgütleri ve güçlü
askeri karargahlar kuruyorlarken, sendikalar
ve kitle örgütleri temsilcileri her geçen gün
daha cesur ve daha açýk ifadelerle savaþçý
gruplarý destekliyorlar. Savaþçý gruplar kitle
örgütlenmeleri aracýlýðýyla en geniþ halk yýðýnlarýný mücadelenin içine çekiyorlar.
IKP’nin 70’li yýllarýn sonunda kanla bastýrýlmasýndan bu yana gerici Baas iktidarý altýnda
darmadaðýn ve örgütsüz kalan emekçiler, savaþa kendi damgalarýný vurmaya baþlýyorlar.
Bu etkinin en belirgin göstergesi, direniþ
hareketi içinde bulunanlarýn, iþgal güçleriyle
iþbirlikçilerini deðil, sýradan halký terörize eden eylemleri kesin bir dille reddetmeleri,
Zerkavi gibi ajanlarýn ipliðini pazara çýkarmalarýdýr. Bu geliþme, Irak’taki direniþi mezhep ve milliyet kavgasýna çevirmeye çalýþan
emperyalistlerin oyununu bozuyor.
Diðer önemli geliþme, iþgale karþý iþçi
grevlerinin yaygýnlaþmasýdýr. Basra, Kerkük
ve Beyci gibi petrol endüstrisinin önde gelen
kentlerinde iþçiler, sabotajlar, grevler ve kitle
gösterileriyle iþgalcilere nefes aldýrmýyorlar.
Bu türden iþçi eylemleri nedeniyle Irak’ta
petrol üretimi %90 oranýnda düþmüþ durumda.
Ýþçi ve emekçi halkýn kendi istek ve özlemlerini, karakterlerini direniþ saflarýna taþýdýkça, direniþin politik çehresi deðiþime uðruyor. Örneðin Sünni bölgelerde kurulan örgütlerin bir araya gelmesiyle oluþan Birleþik
Vatan Partisi, Kürtlerin istek ve görüþlerine
destek verdiklerini açýklýyor. Onyýllar boyunca Baas gericiliði, Sünni Araplarý Kürtlere
karþý katý bir þovenizmle kýþkýrtmýþtý. Ancak
gerici burjuvazi ile ulusçu küçük-burjuvazi
arasýndaki tarihi baðlar Saddam yönetimi boyunca bozulmuþ, nihayet ABD iþgali ile tüm
köprüler atýlmýþtý. Küçük-burjuva ulusçuluðunun, burjuvazi ile baðlar kopunca, þovenizmden kurtulmasý daha kolay olacaktýr.
Halkçý niteliði gün geçtikçe daha çok öne çýkan Irak’ta iþgale karþý savaþ, bütün
dünyada süren anti-kapitalist kitle eylemlerinin ve emperyalist-kapitalist sisteme karþý ayaklanmanýn en önemli cephesi halini almýþ
bulunuyor. Çünkü halkýn savaþýnýn bu topraklarda zafer kazanmasý, etkileri bugünden
öngörülemeyecek kadar büyük sonuçlar yaratacaktýr. ABD, dünya egemenliðini tamamen elinden kaçýracak, çöküþü kaçýnýlmaz olacaktýr. Bunun ayný zamanda Ýsrail siyonizminin sonu ve Tunus’tan Yemen’e kadar uzanan bölgede devrimci altüst oluþlar anlamýna geleceði de açýktýr. Yemen’de geçen
hafta içinde yaþanan ayaklanma, bunun ilk iþareti sayýlabilir.
ÝHD PLATFORMU
ÜZERÝNE YA DA EÞYANIN DOÐASI
S
on günlerde ÝHD merkezli yeni bir platform gündem- nutkanlýkla sakatlanmýþ hafýzalarda kayýtlý deðilse de tarihin hade. Adý henüz konmamýþ olan platformun bileþenleri- fýzasýnda kayýtlýdýr. Dinci-gerici hareket, her zaman anti-emperne baktýðýmýzda bunun daha baþtan ölü doðmuþ bir
yalist olmaktan çok anti-komünist olmuþtur. Her zaman emperplatform olduðunu söylemekte sakýnca yoktur. Ortalama sol ha- yalizmin politikalarýna hizmet edecek þekilde Sovyetler Birliðireketin dinci-faþist çevrelerle bu tür platformlarda bir araya gel- ne, sosyalizme saldýrmayý bir görev addetmiþlerdir. Anti-komümekten duyduðu coþku ve heyecaný bilmiyor deðiliz. Ve bu konizm onlarýn doðalarýna iþlemiþtir. Karþý devrimin ihtiyaç duynuda bataklýða gitmekte olanlarýn ellerini uzunca bir süredir býduðu her anda ve her yerde bunu göstermekten çekinmeyecekrakmýþ olduðumuzu herkes biliyor ama görüþlerimizi bu vesilerdir. Ýnsana düþman bir ideolojinin savunucularý nasýl olur da
leyle bir kez daha aktarmak istedik.
insan haklarýný savunabilir? Sivas Katliamý’na alkýþ tutanlar,
ÝHD’nin kurmak istediði platformda Mazlum-Der gibi dingeçmiþte Maraþ ve Çorum katliamlarýný yapanlar nasýl olur da
ci-faþist örgütlenmeler de yer alýyor. Her þeyden önce be“mazlum” edebiyatý yapabilirler? Haydi onlar utanmalirtmek gerekir ki, Ýnsan Haklarý Derneði’nin çatýsý
dan, sýkýlmadan yapýyorlar diyelim, kendilerine
altýnda ya da onun öncülük ettiði bir çatý altýnda
devrimciyim, sosyalistim, aydýným diyenlerin
Dinci-faþist
dinci-faþistlerin bulunmasý eþyanýn doðasýna
nasýl olur da onlarla ayný platformda olmakharekete elini
aykýrýdýr. Mazlum-Der, bugüne kadar Türkitan yüzleri kýzarmaz.
veren ortalama sol,
ye Cumhuriyeti sýnýrlarý içinde iþlenmiþ
Türkiye ve Kürdistan’daki tüm dininsanlýk suçlarýnýn bir çoðunun altýnda
ci-gerici örgütlenmeler, devrim mücakolunu kurtaramamýþtýr.
imzasý bulunan gerici-faþist zihniyetin
delesinin, sosyalizm mücadelesinin,
Ortalama sol harekete
uzantýsýdýr. Ve hatta denilebilir ki bu
insanlýðýn özgürleþmesi mücadelesisoracak olursanýz dinci
anlayýþýn temsilcisidir. Mazlumnin önünde engeldirler. Onlarý olhareketin antiDer’in Sivas Katliamýný nasýl savunduklarýndan daha masum gösterduðu, katliamý gerçekleþtiren Sivas
meye çalýþmak kimsenin haddine
emperyalistliðinden dem
davasý sanýklarýnýn arkasýnda nasýl
olmamalýdýr. Bir karþý-devrim güvuracaktýr. Oysa dinci
cansiperane durduðu hafýzalardadýr.
cünü meþrulaþtýrmaya çalýþmak
hareket ne geçmiþte antiMazlum-Der tüm dünyanýn gözü ösuçtur. Bugüne kadar devrimci
nünde Sivas’ta gerçekleþtirilen inemperyalist oldu ne de günümüzde hareket bunlarýn karakteri konusanlýk suçunu sahiplenmiþtir. Nazisunda net görüþlere sahipti ama
böyledir. Bunlarýn Avrupa’ya,
lerin gaz odalarýnda Yahudileri katson süreçte bir çoðu hem kendi
Amerika’ya vb. karþý çýkýyor
letmesinden hiçbir farký olmayan
rotalarýný þaþýrdýlar hem de halkýn
olmalarý, emperyalizme karþý
Madýmak Oteli’nde insanlarýn diri dibilincinde muðlaklýk yarattýlar. Ýþçi
ri yakýlmasý bir insanlýk suçudur; inve emekçi halklarýmýz yýllardýr kartutarlý bir tavýr alýyor
sanlýða karþý iþlenmiþ bir suçtur. Bunu
þý saflarda gördüklerini yaný baþýnda
olmalarýndan deðildir.
savunanlarla ayný platformda bulunmak
görünce þaþýrdý, afalladý, anlamakta
Deyim yerindeyse
ise hem utanýlmasý gereken bir þeydir
güçlük çekti. Ve onlarýn deðiþtiðine dair
hem de insanlýða karþý iþlenmiþ suça ortak
söylenen þeyleri içine sindiremedi.
“gavura alerji”
olmaktýr. Ortalama sol hareket bunu gizlemek
Gericilikle her türlü uzlaþma ve girilen
duymalarýndandýr.
için Türkiye’deki dinci hareketin deðiþtiðini
her türlü iliþki, halklarýn demokratik tarihsel
propaganda ediyor. Bu doðru deðildir. Deðiþen bieðilime terstir. Bilimselliðe ve akla dayalý geliþrileri varsa o dinci-faþistler deðildir. Deðiþim, bu gerici
me eðilimine de terstir. Bunlarla yapýlan her türlü ittigüçlerde deðiþim olduðunu ileri sürenlerdedir. Ve bu deðiþim ifak, kendi ellerimizle gericiliði topluma maletmek anlamýna geleri doðru deðil geriye doðrudur. Dinci-faþist harekete elini velecektir. Kendine sosyalistim, devrimciyim diyenlerin, idealizren ortalama sol, kolunu kurtaramamýþtýr. Ortalama sol harekete me, metafizik anlayýþa prim vermesi demektir. Oysa asýl yapýlsoracak olursanýz dinci hareketin anti-emperyalistliðinden dem
masý gereken bunlara karþý ilkesel tutumdan en ufak taviz vervuracaktýr. Oysa dinci hareket ne geçmiþte anti-emperyalist oldu meden mücadeleyi sürdürmek, materyalist anlayýþýn toplumun
ne de günümüzde böyledir. Bunlarýn Avrupa’ya, Amerika’ya vb. derinliklerinde kök salmasý için propagandayý biran olsun elden
karþý çýkýyor olmalarý, emperyalizme karþý tutarlý bir tavýr alýyor býrakmamaktýr.
olmalarýndan deðildir. Deyim yerindeyse “gavura alerji” duymaDevrim davasýna zarar vermek isteyen herkes pragmatist bir
larýndandýr. Yani yabancý düþmanlýklarýndandýr. Yoksa geçmiþte tutum takýnarak bu çevrelerle iliþkisini devam ettirebilir ama hiç
emperyalizme karþý mücadele eden sosyalistlere, komünistlere
deðilse propaganda düzeyinde devrime ve sosyalizme inandýklakarþý nasýl savaþtýklarý unutulmuþ deðildir. 6. Filoya karþý eylem rýný söyleyenler, bu dinci-gericileri aralarýndan söküp atmalý ve
yapan Ýstanbul Üniversitesi öðrencilerine nasýl saldýrdýklarý usaflarda böylesi bir bozulmaya izin vermemelidir.
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
11
PROLETARYANIN DEVRÝMCÝ SINIF
PARTÝSÝ 16. MÜCADELE YILINDA
Deniz Gezmiþlerden bugüne;
THKO’dan TKEP/Leninist’e uzanan,
her günü, her aný mücadeleyle geçen bir
tarih… Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, TKEP/Leninist’in bütün bir tarihini
özetlemek gerekirse iþte böyle tanýmlayabiliriz. Daha sonralarý legalizm bataðýnda çözülüp giden ve günümüzde
kimsenin ne hatýrladýðý ne de andýðý unsurlardan yolunu ayýrdýðý 1 Eylül
1990’dan bu yana geçen 16 yýl,
TKEP/Leninist’in gerçek tarihinin sadece bir bölümüdür.
1 Eylül 1990, Parti’nin yeniden kuruluþ, yeniden diriliþ, onu bataklýða çekmek isteyenlere karþý devrimci Marksizm-leninizme, devrimci sýnýf partisi özelliklerine yeniden ve sýký sýkýya sarýlýþ
tarihidir. 1 Eylül 1990, Deniz Gezmiþlere, THKO’ya kadar uzanan tarihte bir
dönüm noktasý, bir yeniden doðum tarihidir. Aradan geçen 15 yýl, 1 Eylül’de
bir avuç komünistin attýðý adýmýn ne kadar yerinde, doðru ve devrimimiz açýsýndan tarihi deðerde olduðunu sayýsýz
kez göstermiþtir.
Bir büyük devrim, bir halk devrimi
Türkiye ve Kürdistan halklarýnýn kapýsýný çalýyor. Kapýnýn ardýndan duyulan
sesler bir devrimin ayak sesleridir. Ýki
ülke halklarýný derinden sarsacak, toplumu altüst edecek bir devrimin üstümüze
üstümüze geldiði koþullarda, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin, TKEP/Leninist’in varlýðý iki ülke proletaryasý açýsýndan gerçek bir þanstýr. Çünkü sadece
Leninist Parti, proletaryayý çok yönlü olarak iktidara hazýrlayabilir. Sadece bu
olgu bile, bundan 15 yýl önce atýlan ve
her gecen gün, her geçen yýl geliþtirilen
adýmýn tarihi önemini anlatmaya yeter.
12
Þüphesiz, TKEP/Leninist hiç bir zaman kendini geçmiþle, geçmiþin mirasýyla sýnýrlayan bir anlayýþa sahip olmadý. Parti, geçmiþin devrimci mirasýný aþarak geliþtirmeyi daha ilk günden bir
anlayýþ olarak benimsedi. Bu anlamda
geçmiþin mirasý, TKEP/Leninist’in teorik, politik, ideolojik geliþiminin önünde
engel; geliþimi sýnýrlayan bir kalýp deðil, daha ileri sýçramanýn, ileriye gitmenin eskiyi aþmanýn kaldýracý olmuþtur.
Bu gerçeði, TKEP/Leninist’in bütün ideolojik, politik, teorik çizgisinde somut
bir olgu olarak görmek mümkün.
Partiyi, “komünist” olma iddiasýndaki bütün öteki parti ve örgütlerden ayýran temel çizgilerden biri budur. Teorik, ideolojik geliþimlerini durdurmuþ,
dünün mirasýyla yetinen, dün söylenenlerle yola devam etmeye çalýþan parti ve
örgütler pratikte aynýlaþýr ve tek yumurta ikizi gibi birbirlerine benzemeye baþlarken, sadece TKEP/Leninist devrimci
marksizim-leninizme dayalý ideolojik
politik açýlýmlarý sonucu ayrý ve doðru
çizgide; proletaryanýn devrimci sýnýf
çizgisinde durabilmiþtir.
Bu sözlerimiz soyut bir iddiayý deðil, somut, gözle görülür, elle tutulur bir
olguyu ifade ediyor. Hýzla yaklaþmakta
olan ve sayýsýz belirtiyle karþýmýza çýkan devrime karþý tutum bu olgunun bir
kanýtýdýr. Toplumu derinden sarsan ani
geliþmeler her gün ve her yerde karþýmýza çýkýyor. Bir devrimin belirtilerinden baþka bir þey olmayan bu geliþmeler karþýsýnda sadece sosyal reformistlerin deðil oportünist parti ve örgütlerin
de tutumlarýný tek cümleyle özetleyecek
olursak: Devrimin varlýðýný yadsýmak,
geliþmeleri birbirinden yalýtýk, maddi
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
temelden yoksun ve tekil olaylar halinde deðerlendirmek. Týpký hýrsýzdan korkan ev sahibinin kendini avutmak için
“kedidir o kedi” deyip kafasýný yastýða
gömmesi gibi… Ancak gerçekler inatçýdýr. Politikada gerçeklere gözlerini kapayanlarýn varacaklarý yer ise politik iflastýr.
TKEP/Leninist, gerçeðe, gerçeðin
gözünün ta içine bakmaktan korkmayan
devrimci komünist bir parti olduðunu
tüm devrimci geliþmeler karþýsýndaki
tutumu ve politikasýyla göstermiþtir. Daha kuruluþunun ilk aþamasýnda, ilk aylarýnda ekonomik politik durumun devrimci karakterine iþaret etmiþ, devrimci
durumu tespit etmiþ ve böylesi koþullarda devrimci komünist partinin hedeflerinin, pratik politikasýnýn, bunlara uygun
sloganlarýn ne olmasý gerektiðini ortaya
koymuþtur.
Yaklaþan Devrimde
Partinin Önemi
Býrakalým daha öncesini sadece son
bir kaç aylýk zaman bile nasýl bir devrimci süreçten geçtiðimizi anlatmaya
yeter. Bizzat devletin tezgahladýðý linç
olaylarý; Genelkurmay Baþkaný’nýn,
devletin tepesindeki adamýn cephe çaðrýlarý, Kürt ulusunu “sözde vatandaþlar”
diye tanýmlamasý, birbirini izleyen iþçi
eylemleri, çatýþmalar, emekçi semtlerindeki halkýn direniþi ve bunlara karþý
burjuvalarýn tutumu… Bütün bu çeliþkiler, çatýþmalar, olaylar yýðýný bir tek
maddi temelden besleniyor: Kapitalizmin ekonomik ve politik krizi.
Burjuva sýnýfýn en önemli temsilcileri toplumun bir kesimini diðer kesimine karþý cephe kurmaya çaðýrýyor ve
linç ayinleri düzenliyorlarsa bu burjuva
sýnýfýn topluma egemen olamadýðýnýn,
yönetemediðinin itirafýndan baþka ne
anlama gelir! Burjuvazi, topluma ne
gerçek anlamda egemendir ne de yönetebiliyor. Düzeni ancak toplumun bir
kesimini arkasýna alýp diðer kesimine
karþý savaþ açarak, savaþarak ayakta tutabiliyor. Tekelci burjuva sýnýf uzun yýllardýr yönetemiyor ama savaþýyor ve tekelci kapitalist düzeni savaþla, süngülerin zoruyla sürdürebiliyor. Genelkurmay
Baþkaný cephe çaðrýlarý yaparken, düzen
yanlýsý herkesi ateþ hattýna sürme açýklamalarý yaparken bir gerçeði itiraf ediyor. “TSK” diyor Genelkurmay Baþkaný
“yýllardýr savaþýyor.” Bu sözler bir gerçeði ifade ediyor ama eksik. Sadece
TSK deðil, polis, MÝT ve sýkça ihtiyaç
duyulan sivil faþistler, kýsacasý düzen
yanlýsý tüm güçler yýllardýr ateþ hattýnda, iki ülke devriminin toplumsal ordusuna karþý savaþýyorlar.
Orta yerde toplumun bir kesiminin azýnlýk kesiminin- toplumun diðer kesimine -çoðunluk kesimine, yani emekçi
sýnýflara ve Kürt halkýna- karþý yaptýðý
bir savaþ var ve bu olgu düþman cephesinin en yetkili aðýzlarýndan çeþitli biçimlerde, bazen doðrudan, çoðunlukla
dolaylý biçimde itiraf ediliyor ama bizim sosyal reformist ve oportünistlere
sorarsanýz böyle bir savaþ yok.
Sosyal reformist parti ve örgütlerin
bu tutumu anlaþýlýr bir durumdur. Onlar,
devrimci durum ve iç savaþ olgusunu
kabul edemezler. Zira böyle bir kabul
ve buna uygun bir pratik burjuvaziyle
bütün köprülerin atýlmasý demektir. O
köprüler ki, varlýklarý ve yeniden kurulmalarý sosyal reformist parti ve örgütlerin varlýk nedenidir. Ortalama sol dediðimiz oportünist parti ve örgütlere gelince: Bunlar, bir yandan kendilerine
dünden miras kalan öðretide böyle kavramlar olmadýðý için, diðer yandan ve
daha önemlisi sosyal reformistlerle köprüleri atmamak için bu gerçek somut olgularýn varlýðýný kabule yanaþmýyorlar.
Sosyal reformistler burjuvazinin omuzlarýna, oportünistler sosyal reformistlerin omuzlarýna yaslanýyorlar.
Gerçek durum ise þudur: Türkiye ve
Kürdistan dünyada devrime en yakýn ülkeler arasýnda yer almaktalar. Uluslara-
rasý burjuvazinin öfkesini, kinini, düþmanlýðýný üzerimize çekmemizin; devrim güçlerinin ezilmesi söz konusu olduðunda Türk tekelci burjuvazisiyle yapýlan emperyalist dayanýþmanýn nedeni
budur. Kürdistan devrimi ve F Tipi zindanlar konusunda Türk burjuvazisinin
emperyalistlerden aldýðý sýnýrsýz destek
bu olguyu izaha yeter.
Uluslararasý burjuvazinin bu düþmana özgü ilgisine karþýlýk Türkiye ve
Kürdistan Devrimi, dünya proletarya
hareketinin ve tüm ilerici güçlerin ilgisini ve desteðini kazanmýþ durumdadýr.
Sosyal reformistler ve oportünistler bu
ilginin kendilerine olduðunu sanýyorlar,
gerçekte bu ilgi her gün yükselen bir
çizgi izleyen devrimin kendisinedir.
Sosyal reformist ve oportünistlerin dünya devrimci güçleri karþýsýnda “devrimci” görünmeye çalýþmalarý da bu gerçeði bir baþka yoldan kanýtlýyor. Çünkü,
onlar da biliyor ki, gördükleri ilginin nedeni Türkiye ve Kürdistan’ýn birleþik
devrimidir.
Türkiye ve Kürdistan’da bir devrimin zorunluluðu ekonomik ve politik
olgular tarafýndan öne çýkarýlmýþ; deðiþimin zorunluluðu kendisini binlerce
yolla ifade etmeye baþlamýþtýr. Ýki ülke
topraklarýnda yaþanan olaylarýn, ani geliþmelerin, alt üst oluþlarýn özet anlatýmý
ve anlamý budur. Emekçi kitleler ve
Kürt halký yaþamlarýnda tam bir deðiþiklik yapmak, kendilerini demir bir
mengene gibi sýkýþtýran koþullardan kurtulmak için çok çeþitli mücadele biçimlerine baþvuruyorlar.
Kapitalizm tüm emekçileri birleþtiriyor ve ayaklandýrýyor. Ulusal baský,
Kürt ulusunu büyük bir özgürlük savaþýna zorluyor. Koþullarýn ve mücadelenin etkisiyle her iki ülkede her gün yeni
yeni insanlar politik yaþama uyanýyor
ve harekete geçiyorlar. Bu uyanýþ devrimci kitle gösterilerine sokak eylemlerine ve devrimci çalýþmanýn öteki bütün
alanlarýna yansýyor.
Ýþte böyle koþullarda bütün bu olgularý gören, buna uygun politika üreten,
slogan ve hedefleriyle kitleleri yönlendiren devrimci bir komünist partinin
varlýðý yaþamsal bir önem kazanýr. Çünkü iþçi sýnýfý ve halk kitlelerini sadece
proletaryanýn devrimci sýnýf partisi dev49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
rime hazýrlayabilir; devrimde zaferin biricik teminatý ve bir devrimin baþlýca
belirtisi olan iktidarýn fethine yönlendirebilir. Ýþçi sýnýfý, tarihi devrimci misyonunu yerine getirmek için gereken teorik, politik ve örgütsel yeteneði ancak
Leninist Parti’yle, devrimci sýnýf partisiyle kazanabilir.
Parti Bayraðý Her Yere
Her Eyleme!
Tekelci kapitalizmin ekonomik ve
politik krizi, þimdiden sayýlarý onbinlerle ifade edilen kitleleri harekete geçirmiþ bulunuyor. Bu bir olgudur. Ama
devrimin sayýlarý on milyonlarý bulan
kitlelerin eylemiyle gerçekleþeceðini
düþündüðümüzde þunu söylemek gerekiyor: Harekete geçmiþ kitlelerin dýþýnda çok büyük bir potansiyel güç daha
harekete geçmeyi bekliyor.
Kadrolar, sempatizanlar ve taraftarlar hareket halindeki güçlerin yaný sýra
harekete geçmeyi bekleyen bu büyük
güçle de bað kurmak, onu harekete geçirmek, hareket halinde olanlarý örgütlüiktidar hedefli duruma getirmek göreviyle karþý karþýyalar. Böyle aðýr, geniþ,
kapsamlý bir görevin günlük, alýþýlmýþ
mücadele temposuyla yerine getirilemeyeceði açýk. Böyle bir görev ancak on
kat, yüz kat artmýþ bir enerjik çalýþmayla; gece gündüz, dur durak bilmeyen bir
anlayýþla yerine getirilebilir.
Parti’yi, Parti’nin sloganlarýný, politikalarýný her geliþme karþýsýndaki tavrýný hareket halindeki ve harekete geçmeyi bekleyen kitlelere taþýmak yaþamsal
önemdedir. Çünkü, savaþýma atýlmýþ ve
atýlmaya hazýr kitleler ne için savaþtýklarýný ve nasýl savaþacaklarýný bilmek isterler. Onlara bunu Leninist Parti’den
baþkasý öðretemez.
Devrim güncel mücadelenin hedefidir. Kürt halkýna, iþçilere, emekçilere
bütün iktidarý fethetmek için; Geçici
Devrim Hükümeti için savaþmalarý gerektiðini; yapacaklarý tüm özverilerin
dökecekleri kanýn bu hedefler için deðeceðini, onlara sadece Leninist Parti anlatabilir.
Þimdi her fabrikaya, her mahalleye,
her okula, her köye Parti bayraðýný götürmenin, geniþ kitleleri partiyle tanýþtýrmanýn zamanýdýr.
13
Zindanlarý Yýkacak
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Seni, Hepinizi Çok Seviyorum
Gebze M Tipi Zindanýnda bulunan Ölüm
Orucu savaþçýsý Serpil Cabadan, bugün Ölüm
Orucu eyleminin 66. gününde. Büyük bir kararlýlýk ve iradeyle eylemini sürdürüyor. Düþmana “Bunlar Komünden beri böyleler” dedirten bir iradedir bu. Serpilimiz, bütün bir
tarihin devrimci coþkusunu içinde duyarak,
“Þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlamak” için yürüyor. “Bu yürüyüþ hepimizin” diyor. Zindanda olsa bile asla yalnýz olmadýðýný biliyor. Ve
Muratça, Sibelce, Aysunca taþýyor bayraðý…
Son nefeslerinde dahi Leninizmi soluyan, yoldaþlarýna duyduklarý sonsuz güven ve kapitalizmin yýkýlacaðýna duyduklarý sonsuz inançla
yürüyen, zindan savaþlarýnda ölümsüzleþen
yoldaþlarýmýz gibi.
Tarihe Leninistçe ad koymak için…
14
Ölüm Orucu
savaþçýsý Serpil
Cabadan’ýn,
dýþarýdaki bir
yoldaþýna
yazdýðý,
20 Aðustos 2005
tarihli mektubundan…
49 Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
“… Sabah kalktýðýmdan beri
mektup-kart yazýyorum. Bir o mektuptan bir buna geçe geçe valla allak bullak oldum. Pek bir þey yazamazsam bana darýlma olur mu?
Mektuplar böyle toptan elimize geçince ve birçoðunun üzerinden de
fazla zaman geçmiþ olunca, bir de
biz bekletmeyelim dedik. Ama daha
geniþ bir zamanda daha uzun sohbetler yaparýz… En azýndan ben
her birinizle sohbet etmek, sizleri
satýrlarda da olsa biraz tanýmak ve
paylaþýlabilecek her duyguyu, düþünceyi, politik deðerlendirmeleri
paylaþmak istiyorum. Bu yolculuk
hepimizin… en az benim ne hissettiðim kadar, sizlerin de neler hissettiði, nasýl olduðu önemlidir benim
için… Seni, hepinizi çok seviyorum.”
CEZALAR BÝZÝ YILDIRAMAZ
24 Aðustos 2005 tarihinde Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi’nde TKEP/L davasýndan ’anayasal düzeni silah zoruyla deðiþtirmeye teþebbüs’ suçuyla yargýlanan Zuhal Sürücü ve Sedat Hayta’nýn mahkemeleri görüldü. Biz DETAK’lý aileler olarak destek vermek amacýyla
duruþmaya katýldýk. Duruþma sýrasýnda söz alan Zuhal Sürücü “ben sosyalistim, bu mahkeme de beni bundan dolayý yargýlýyor” dedi. Ve
mahkemenin vereceði kararýn kendisi için önemli olmadýðýný, çünkü asýl kararý verecek olanýn iþçi sýnýfý ve emekçi halklar olduðunu söyledi. Bu mahkeme salonunda daha önce yazýlý olan “Adalet mülkün temelidir” sözlerinin de her þeyi ifade ettiðini yani adaletin de mülkiyet
sahiplerinin mülkiyetini korumak için var olduðunu söyledi. Hakkýnda iddia edilen suçlamalarýn hiç birinin herhangi bir delile dayanmadýðýný ve en baþýndan beri bunlarýn hiç birini kabul etmediðini söyledi. “Kendi yasalarýnýza uymuþ olsaydýnýz ben 6 yýldýr hala yargýlanýyor
olmazdým” dedi mahkeme heyetine. “Mahkemeyi ne kadar ciddiye aldýðýnýz, þu anda mahkeme sýrasýnda uyumanýzdan belli, vereceðiniz
kararýn benim için hiçbir önemi yok” diye bitirdi. Daha sonra mahkemeye ara
verildi. Uzun bir beklemeden sonra mahkemenin müebbet hapis cezasý kararýný, Zuhal Sürücü’nün attýðý sloganlardan anladýk. Biz dýþarýda mahkeme sonucunu beklerken, mahkeme salonundan “Cezalar Bizleri Yýldýramaz”, “Yaþasýn
Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarýný ringe bindirilene kadar atmaya devam
etti. Biz de dýþarýda “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, Zindanlar Yýkýlsýn
Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” sloganlarýmýz ve alkýþlarla destek verdik.
Zuhal Sürücü, yaptýðý iddia edilen “yoðunluklu eylem”lerden dolayý 24
Kasým 1999’dan beri tutuklu bulunuyordu. Zuhal Sürücü, daha önce de 1996
yýlýnda, henüz 16 yaþýndayken gözaltýna alýnmýþ, yoðun iþkencelerden geçirilmiþ ve tutuklanarak Saðmalcýlar Cezaevi’ne konmuþtu. 1 yýl tutukluluktan
sonra, özgürlüðüne kavuþmuþtu.
DETAK
(Devrimci tutsak Aileleri Komiteleri)
Ölüm Orucu Eylemine
Bir Ses De Gülsuyu’ndan
GAZÝ’DE
17’LER ÝÇÝN ANMA
Devletin binbir türlü baskýsýna saldýrýlarýna, zindanlar sorununu yok
saymasýna ortalama solun eylemi býrakmasýna ve zindanlarda yaþanan sindirme politikasýna raðmen Ölüm Orucu büyük bir kararlýlýkla sürüyor. Kimi
ortalama sol dergilerde çýkan, Ölüm Orucu’nu karalayan, yenilginin teorisini yapan yazýlara en iyi cevabý yine tutsaklar veriyor. Ortalama sola inat,devrimci tutsaklar bedenlerini açlýða yatýrarak devletin zindanlar konusundaki politikalarýný boþa çýkarýyorlar; bedenlerini ölüme yatýracaklarýný ama asla teslim olmayacaklarýný tarihin defterine altýn harflerle kazýyorlar.
Bizler de Gülsuyu’nda bulunan Mücadele Birliði okurlarý olarak Gülsuyu Fatma Haným’a “Ölüm Orucu Sürüyor-Mücadele Birliði” yazýlý bir pankart astýk. 20 Aðustos günü saat 15.30 sularýnda astýðýmýz pankarta insanlarýn, özellikle araçla geçenlerin, dikkati yoðundu.
Kitleleri bilinçlendirme ve harekete geçirmek için çalýþmalarýmýz tüm
hýzýyla devam edecek.
Demokratik Haklar Birliði tarafýndan 14 Aðustos 2005 Pazar günü Gazi Cemevi’nde yapýlan anmada yüzlerce insan 17’leri andý. Yapýlan bu anmada açýk kürsü oluþturuldu ve herkes ölümsüzleþen
devrim savaþçýlarý ve sürdürülen mücadele ile ilgili
görüþlerini paylaþtý. Birçok insan o kürsüde faþizme
karþý olan kinini ve öfkesini dile getirdi. Analar
kürsüye çýkýp, savaþýn þiarýný haykýrdý. Daha sonra
halka yemek daðýtýldý. Ardýndan sahneye Grup
Munzur çýktý. Türküleri ve marþlarýyla tüm halký
coþturdular. Gözlerdeki o kinin sanki dýþarý vurumuydu söylenen parçalar.
Evet onlara ve onlar gibi bedenlerini topraða
düþüren devrim savaþçýlarýna sözümüzdür. Dökülen
kanlarýnýn hesabý sorulacak.
SERPÝL CABADAN YALNIZ DEÐÝLDÝR!
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
Gülsuyu’ndan Mücadele Birliði Okurlarý
ZAFERE KADAR
ANILARINI YAÞATACAÐIZ!
16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA
THKO’dan aldýðýmýz bayraðý 16. yýlýmýzda Leninist Parti’de dalgalandýrýyoruz.partimizin 16. yýlý dolayýsý ile Ýkitelli, Esenyurt ve Bayramtepe’de “THKO’dan TKEP/L’ye
TKEP/L’den Zafere” pullarýmýzý emekçilerin yoðun olduðu yerlere astýk.
Ýstanbul’dan Leninistler
NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberi yayýnlýyoruz
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
15
16. YILINDA
LENÝNÝST SAFLARA!
GAZÝ'DE AFÝÞ ÇALIÞMASI
Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý
Bizler Gazi Mahallesi’ndeki
Leninistler olarak, Leninist Parti’nin 1
Eylül’de 16. yýlýna giriþini kutlamak için
çalýþmalarýmýza bütün hýzýyla devam ediyoruz.
Yine Gazi Mahallesi’nde bu çalýþmalardan biri olan “16. Yýlýnda Leninist
Saflara” afiþini yaparken, yanýmýza kýrmýzý, Þahin marka bir oto yaklaþtý,
içerisinde 4 tane sivil polisin olduðu araç
aniden durdu. Daha sonra otomobilin
içerisindeki polisler hýzla üzerimize doðru
geldi. Biz ani bir manevrayla onlarý atlattýk. Etrafýmýzý çevirdikleri anlaþýlan sivil
araçlarla ablukayý daraltmaya çalýþtýlar.
Fakat atik davranmamýzdan dolayý bizleri
yakalayamadýlar.
Yaptýðýmýz sadece afiþ çalýþmasýndan
bu kadar korkuya kapýlan devlet güçlerinin, uygulayacaklarý baskýlar,
Leninistlerin yeni çalýþmalarýný durduramaz, engelleyemez.
Baskýlar Bizi Yýldýramaz!
BÜTÜN GÖZLERÝN
ÇEVRÝLÝ OLDUÐU YERDE
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý.
Sizlere Gazi Mahallesi’nden, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin 16. kuruluþ yýldönümü ile ilgili yapýlan çalýþmalardan haberdar etmek istiyoruz. Çevremizde
bulunan fabrikalarda, atölyelerde vb
çalýþan iþçileri çalýþmalarýmýza katýyoruz.
Ýþçi arkadaþlarla birlikte yürüttüðümüz
çalýþmalardan biri olan kuþlama eyleminde, Gazi Mahallesi, Karayollarý,
Küçükköy, Esentepe ve 50.Yýl mahallelerinde, emeklerinden baþka satacaðý
olmayan iþçilerin sömürüldüðü fabrikalara, tekstil atölyelerine ve Sanko
Sanayi Sitesi çevrelerine kuþlama sýrasýnda özellikle de fabrikalarda çalýþan iþçiler,
bir anda bizleri fark edip yoðun bir þekilde
alkýþladýlar.
Bu bizi müthiþ sevindirdi. Çalýþmalarýmýzýn insanlar arasýnda, özellikle de
iþçiler arasýnda ses getirmesi içimizi
coþkuyla doldurdu. Yeni çalýþmalara katýlmak için bize güç verdi.
16. Yýlýnda Leninist Saflara!
Dünya Emeðin Olacak!
Gazi Mahallesi’nden
Leninist Ýþçiler
Gazi’den Leninistler
LENÝNÝST PARTÝ’NÝN SESÝ
ESENYURT VE BAYRAMTEPE SOKAKLARINDA*
Kolektifimizin 16. yýlýný, tüm iþçi ve
emekçilere duyurmak amaçlý yaptýðýmýz
çalýþmalardan bir tanesi de duvarlara
þablonlarla yazdýðýmýz duvar yazýlarýdýr.
Gazi Mahallesi’nde tüm halkýn görebileceði merkezi yerlerdeki duraklara ve
duvarlara “16. yýlýnda Leninist Saflara
Mücadele Birliði” yazýlamalarý
yapýlmýþtýr.
Ýstanbul’dan
Leninistler
THKO’dan TKEP/L’ye TKEP/L’den ZAFERE
Partimizin 16. mücadele yýlýna girmeye hazýrlandýðý þu sýralarda,
çalýþmalarýmýz aralýksýz sürüyor. Kürt ve Türk emekçilerinin bir arada
yaþadýðý Esenyurt ve Bayramtepe halký arasýnda yýkýmlar ile birlikte
çalýþmalarýmýzý yoðunlaþtýrmýþ durumdayýz. Þimdi artýk buralarda, Leninist Parti’nin, “devrimin ve iktidarýn” sesi yankýlanmaktadýr.
16. yýlýmýz dolayýsýyla Bayramtepe ve Esenyurt’a “16. Yýlýnda Leninist Saflara” yazýlý afiþ, pul ve kuþlamalarýmýzý yaptýk. Emekçi halkýn
ilgisi ise görülmeye deðerdi. “Bizim çocuklar yine iþ baþýnda” diyor emekçi analarýmýz. Bayramtepe’de faþistlerin toplantý yaptýðý derneðin
duvarýna yapýlmýþ olan “Bayramtepe Faþist Odaklara Mezar Olacak
TKEP/Leninist” yazýlamasý ise, emekçi halkýn ilgisini çekti. Fabrikalarýn yoðun olduðu Esenyurt ise uzun bir süreden sonra Denizlerin yoldaþlarýný aðýrlamanýn gururunu ve sevincini yaþýyor…
ESENYURT VE BAYRAMTEPE EMEKÇÝ HALKI
16.YILINDA LENÝNÝST PARTÝ SAFLARINA!
15 Mücadele tarihini geride býrakýrken Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlardan aldýðýmýz bayraðý onurla ve onlara layýk olarak taþýyoruz.
THKO’nun geleneðini sürdürmek tabii ki kolay deðil. 33 yýllýk tarihte, tarihin akýþýna uymayanlar tarihin gerisine düþtüler; ona ayak uyduranlar da,
tarih yazdýlar. Agit, Tarýk, Murat, Aysun, Sibel tarih yazdýlar. Serpil yoldaþ
zindanlarda tarih yazmaya devam ediyor. Leninist Parti, savaþýmý sürdürüyor. 16. savaþ yýlýný da, zor, çetin, kavga dolu bir yýl olarak geçirecek; bayraðý yükseltecek, zafere doðru yürümeye devam edecek.
Bizler Parti’nin 16. yýlýný Bayramtepe’den selamladýk. Bayramtepe’deki birçok duvara Leninist Parti’nin imzasýný, sloganlarýný, parti amblemi orak-çekiç-yýldýzý büyük puntolarla resmettik.
“16. Yýlýnda Zafere, Partiye”, “Ya Devrim Ya Ölüm”, “Ev Yýkýmlarýna Karþý Devrime”, “Ölüm Orucu Sürüyor” yazýlamalarý Bayramtepe
Meydaný’na ve en iþlek yerlere yapýldý.
Orak-çekiç-yýldýzlý Partimizin amblemini büyücek bir duvara yaptýk.
Parti’nin 16 yýlýný selamladýk.
Bayramtepe’den Leninistler
..
Esenyurt ve Bayramtepe’den Leninistler
16
LENÝNÝSTLERDEN…
NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu yazýlarý haber niteliðinden dolayý
yayýmlýyoruz.
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
Merhaba Agit
Biz geldik; yoldaþlarýn. 12 yýl oldu sen bu ölümsüzlük yataðýna uzanalý. 12 yýlda kolektifimiz daha güçlendi, köklerini
daha bir saldý Türkiye ve Kürdistan topraklarýna. Bütün bunlarda senin emeðin, bitip tükenmeyen enerjin ve fedakarlýðýn var.
Bugün ölümsüzlük yataðýnýn baþýnda bulunan genç yoldaþlarýn,
senin eþsiz adanmýþlýðýný kendilerine örnek alýyorlar. Üzerinde
biten ayrýksý otlarý temizlemiþler güzelce, boyatmýþ olan bir fidanýn dibini açmýþlar; gül aðacý da daha bir gürleþmiþ bu sene.
Yoldaþlarýn sulamýþlar topraðýný. Ýçimden sözler, duygular
sökün ediyor, tutuyorum kendimi. “Agit
Yoldaþ Ölümsüzdür”
pankartý açýlýyor baþucunda, adeta seni
tüm rüzgarlardan korumak istercesine bir
yelken gibi göðsünü
kabartýyor. Saygý duruþundayýz yoldaþ,
baþucunda nöbet bekler gibi. Bir iþçi olarak yaþadýn sen. Emek
senin en büyük mutluluðundu ve bir iþçi olarak ölümsüzleþtin.
Ýþçi yoldaþlarýn var baþucunda; duygularý rüzgarla savruluyor:
“Ölenler dövüþerek öldüler / Güneþe gömüldüler / Vaktimiz yok
onlarýn matemini tutmaya / Akýn var güneþe
akýn / Güneþi
Zapdedeceðiz / Güneþin zaptý yakýn”. Þimdi genç bir kadýn yoldaþýn seni anlatýyor. Senin iþçi yüreðini, Kürdistanlý bir komünist olarak kolektifimizle tanýþmaný ve kuþatýldýðýn evde, düþmanýn iþkencehanelerinde boyun eðmeyiþini… Seni anlatýyoruz
Agit. Senin, söylediklerini yapma konusundaki inadýný. Kolektifin deðerlerini herþeyin baþýna koymaný, bir gerilla olarak yaþamýný, sevecenliðini, fedakarlýðýný, bilimsel düþünceye ve silahlara olan
merakýný. Bal yoðuran beyninin çalýþkanlýðýný, ulusal hareketten bizim saflarýmýza gelirken nasýl tartýþtýðýný, öðrenme tutkunu… cesaretini.
Sonra genç yoldaþlarýn þiirler okuyorlar; senin
adýnla güzelleþen þiirler… sonra “Sýra Neferi”
marþýný okuyoruz. Ve senin için bestelenmiþ marþý:
“Ýçimizde yaþar umut / Sevdamýzda yaþar kavga /
Barikatlarda Yaþar Bulut”. Ve yeniden sloganlar
yarýyor göðü.
Ýstanbul’da bir yaz akþamý… Senin baþucundayýz yoldaþ.
Her sene senin baþucunda olmaya, seni, devrim davasýnýn yenilmezliðini anlatmaya devam edeceðiz.
“Qui Vivra verra / Et çaira et çaira…”
Merhaba
Sevgili Dostlar
Sizlere yaþanan sessiz bir savaþtan söz etmek istiyorum.
Aslýnda savaþ sessiz deðil ama her köþe baþýnda silah sesleri duyulmadýðý için sessiz savaþ diye yazýyorum. Bu sessizliði bozan
bir ses var. O da her geçen gün artan, aç insanlarýn korkunç sesi.
Ýþte birkaç gün önce açýklanan resmi rakamlara göre ülkenin
son durumu: 894 bin aç, 19 milyon yoksul, 20 milyon dar gelirli… Tabii ki bu rakamlar kapitalistler tarafýndan tespit edilip açýklanýyor. Elbette ki, bu rakamlar gerçeði tam olarak yansýtmýyor. Savaþýn en þiddetli yaný bizim, yani iþçi sýnýfýnýn cephesinde
yaþanýyor. Baskýlar her geçen gün biraz daha artarak aðýrlýðýný hissettiriyor. Kapitalistler öylesine sýký tutuyorlar ki iþi, çalýþma sistemlerini yasallaþtýrarak iþçiyi tamamen kendi himayesine alýp, aç býrakarak kendisine muhtaç hale getiriyor. Ancak bu yasalarýn ve bu sistemin kendi sonlarýný da getireceðini burjuvazi bizden daha iyi biliyor.
Bir patron ve müdür arasýnda þöyle bir konuþma geçiyor;
Müdür: Bu hükümeti nasýl buluyorsunuz efendim?
Patron: bu hükümet her þeyi iyice karýþtýrdý. Yeni yasalar sözde iç güvenliði yasalarý, iþçiyi hepten isyana sürükler.
Durumu hiç iyi görmüyorum. Bu sessizlik iyiye iþaret deðil. Ýþsizler ordusu iyice çoðaldý.
Düþündüðü ve söylediði önce kendi baþýna geliyor. Bu konuþmadan kýsa bir süre sonra fabrikasýnda sendikal hareketin baþladýðý haberini alýyor.
Aslýnda iþçiler, sýnýfsal sezgileriyle birçok þeyi hissediyorlar. Ama kapitalizm yayýn organlarý ve esnek çalýþma denen
yoðun sömürü sistemi, iþçi sýnýfýnýn bu durumu (sessiz savaþ diye adlandýrdýðým) görmesini engelliyor.
Evet dostlar, iþte tam burada biz Leninistlerin devreye girmeli, iþçi arkadaþlarýmýzý elimizdeki yayýn organlarýmýzý
kullanarak bilinçlendirmeliyiz. Ve bir an evvel bu sessiz savaþý lehimize çevirmeliyiz.
Ýzmir’den Bir Leninist Ýþçi
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
17
GAZÝ HALKI YIKIMLARA KARÞI
MÜCADELEDE KARARLI
“Kentsel Dönüþüm Projesi” adý altýnda sürdürülen gecekondu yýkýmlarýna karþý, iþçi ve emekçiler sermaye sýnýfýna kitlesel olarak tepkilerini sürdürmeye devam ediyor. Yýkým politikalarýna karþý her geçen gün iþçi ve emekçiler daha da bütünleþerek eylemlerini sürdürüyorlar. Bu eylemlerden biride çoðunluðu iþçi ve emekçilerin oluþturduðu Gazi Mahallesi’nde gerçekleþti. Gazi Halk Platformu adý altýnda
tek yürek tek yumruk olan gazi halký yýkýmlara karþý kitlesel olarak
tepkilerini gösterdiler.
Gazi halký akþam saat 20.00’den önce heykel parkýnda toplandý.
Daha sonra saat 20.00’de düzenli bir kortej oluþturulup eyleme baþlandý. “Yýkýmlara Karþý Mücadeleye Gazi Halk Platformu” yazýlý
pankart açýldý ve meþalelerin yakýlmasýyla eylem baþladý. Heykel parkýnýn önünden baþlayan yürüyüþ cola fabrikasýnýn önünde bitirilmesi
planlanýyordu. Fakat eylemin coþkusu ve kararlýlýðý, kýsa zamanda etkisini gösterdi ve yaklaþýk 750 kiþiyle baþlayan eylem, kýsa zamanda
yaklaþýk 2.000 kiþiye ulaþtý. Eylem sýrasýnda yürünen yol, halk tarafýndan tamamen trafiðe kapatýldý. Eylem sýrasýnda sýk sýk “Evlerimizi
Yýkanlarýn Ýktidarýný Yýkacaðýz”, “Yýkýmlara Karþý Mücadeleye”,
“Halkýmýz Saflara Hesap Sormaya”, “Gazi Halký Direne Direne Kazanacak”, “Barýnma Hakkýmýz Alýnamaz”, “Yýkýmlar Devletin Direniþ
Bizimdir” þeklinde sloganlar atýldý. Sermaye sýnýfýna karþý tepkilerin
büyüyerek devam ettiði eylemde Þair Abay Lisesi’nin önüne kadar
“EMEÐÝMÝZ ONURUMUZDUR”
Gazi Mahallesi’nde 1.500 ev için yýkým kararý verilmiþ durumda. Burjuvazi bugüne kadar Gazi Mahallesi’ne sayýsýz akýnlar düzenledi. Devrimin bu mahallede boy atýp geliþmesini engellemek için denemedik yol býrakmayan devlet, çareyi Gazi
Mahallesi’ni toptan yýkmakta aramaktadýr. Devlet, ancak Gazi
Mahallesi’ni haritadan silerse ayaklanmanýn korkutucu anýlarýndan kurtulacaðýný düþünmektedir. Gazi Mahallesi’nde gerçekleþtirilmeye çalýþýlan yýkýmlarla ilgili, gecekondu sakinlerinden
biriyle yaptýðýmýz kýsa röportajý yayýnlýyoruz
Y.E.Mücadele Birliði: Kaç yýldan beri Gazi Mahallesinde
oturuyorsunuz?
Gecekondu Sakini: 20 yýldýr burada, gecekonduda yaþýyoruz, vergi veriyoruz.
Y.E.Mücadele Birliði:Yýkýmlar için ne düþünüyorsunuz?
Gecekondu Sakini: Bizlerden vergi alýyorlar. Biz evlerimizi yýkmalarýna izin vermeyeceðiz. Tapularýmýzý vermeleri gerekiyor. Yýkacak yer arýyorlarsa Sabancýlarýn villalarýný yýksýnlar.
Y.E.Mücadele Birliði: Devlet, gecekondular karþýlýðýnda
daire vereceði vaadinde bulunuyor. Bu konuda ne düþünüyorsunuz, sizce inandýrýcý mý?
Gecekondu Sakini: Devletin halka sunduðu tek þey göz boyamasýndan baþka bir þey deðildir, inanmýyoruz!
Y.E.Mücadele Birliði: Yýkým ekipleri geldiðinde ne yapacaksýnýz?
Gecekondu Sakini: Barikat kurmalýyýz, devrimcilerin bize
öncülük yapmasý gerekiyor. Biz yýllardýr bedel ödüyoruz. Yine
öderiz. Emeðimiz onurumuzdur. Halk olarak bizler hazýrýz. Gazi Mahallesi’nin halký onurludur.
Bir Gecekondu Sakini
18
yüründü. Bu arada basýn mensuplarýnýn eyleme olan ilgisi de gözlerden kaçmadý. Þair Abay Lisesi’nin önüne gelindiðinde herkesin düþüncesini özgürce söyleyeceði açýk kürsü oluþturuldu. Yapýlan konuþmalarda yýkýlan yoksul evlerinin yerine iþçi ve emekçilerin yararlanamayacaðý lüks villa ve oteller yapýlacaðýna deðinilerek;
“Zenginliklerine zenginlik, karlarýna kar katmak isteyen kapitalistler biz iþçi ve emekçilerin nerede barýnacaðýný düþünmüyorlar. Onlarýn tek düþündüðü þey bu yýkýmlardan sonra kazanacaklarý paradýr.
Sermaye sýnýfýnýn iþçi ve emekçilere yani hayatý üretenlere her yönüyle saldýrýyor. Katliamlar yapýyor, iþten atýyor, evlerimiz yýkýyor bizleri
ve özellikle gençliði uyuþturucuya, alkole, fuhuþa iterek boþ, düþünmeyen beyinler haline getirerek, kendi sömürü düzenini daha kolay
sürdürmeye çalýþýyor. Artýk yaþam önümüze ‘Ya Kanlý Savaþ Ya da
Yok Oluþ’ seçeneklerini sunuyor. Üçüncü bir seçeneðimiz yok. Bizler
de ya evlerimizin yýkýlmasýna müsaade edecek sokakta kalacaðýz, yada birlik ve beraberlik içinde yýkýmlara ve çürümüþ olan sistemin tüm
saldýrýlarýna karþý mücadele edeceðiz” denildi.
Yýkýmlara karþý mücadele kararý alan Gazi halký daha sonra yolu
trafiðe kapatarak halay çektiler. Halay çekildikten sonra, yaklaþýk iki
buçuk saat süren eylem sonra erdi.
EVÝMÝZÝ YIKANLARIN ÝKTÝDARINI YIKACAÐIZ!
KÜÇÜKÇEKMECE’DE
PANKART ASMA EYLEMÝ
Emekçi halklar direniyor. Defalarca devlet tarafýndan çeþitli baskýlara, devletin yok etme
politikalarýyla karþý karþýya kalan yoksul emekçi halklar, bu kez de yýkým tehdidi ile karþý
karþýyalar. Onlarýn diþinden, týrnaðýndan, yediðinden, içtiðinden kýsacasý yaþamýndan ayýrdýðý, biriktirdiði paralar ile yaptýklarý derme çatma gecekondularýný devlet yýkmak istiyor.
Bu saldýrýya þimdi de Bayramtepe, Ayazma, Hazine bölgesinde oturan emekçiler maruz
kalýyor.
Niye maruz kalýyorlar biliyor musunuz? Çünkü evleri Olimpiyat Stadý’ný çevreliyor.
Zenginlerin devleti, yabancý sermayedarlar oraya gelince kötü görüntüyle karþýlaþmasýnlar
diye insanlarýn yaþamýný hiçe sayýp, elektriðini kesiyor, onlarý karanlýkta býrakýyorlar. Ancak
bunlarýn çözüm olmadýðýný gören devlet, hem kendi ayýbýný örtmek hem de insanlarýn topraklarýný Türk, Kürt ve yabancý burjuvalara peþkeþ çekmek için, buralara oteller, konutlar
yapýp, insanlarý sömüren kan emicileri aðýrlamak için þimdi buralarý yýkmak istiyor.
Bayramtepe’de halk, barikatlar kurup ilk saldýrýyý püskürtmüþtü. Bayramtepe, Hazine,
Ayazma emekçileri yýllardýr tüm zorluklara raðmen Türk-Kürt emekçileri olarak hep bir arada yaþadý, halen de yaþýyor. Bayramtepe’de Ayazma’da düþmana karþý hep birlikte oldular. Biz Leninistler de barikatlardan bugüne hep yanlarýnda olduk. Onlara defalarca bu yýkýmlarýn devletin bir siyaseti olduðunu ve devletin zenginlerin, sermayenin devleti olduðunu anlattýk. Bu nedenlerle tüm bu saldýrýlarýn faþist burjuva devletin yýkýlmasý ile son bulacaðýný göstermek içinde 1 hafta içerisinde Hazine, Ayazma ve Bayramtepe’nin çeþitli yerlerine “Evimizi yýkan Sermayenin Ýktidarýný Yýkalým MÜCADELE BÝRLÝÐÝ” yazýlý pankartlarýmýzý astýk. Bir hafta asýlý kaldýlar. Halkýn yoðun ilgisini çekiyordu. En merkezi bölgelere
asýldý pankartlar. Evet emekçiler, K. Çekmece’nin ezilen yoksul Türk ve Kürt halklarý evimizi yýkan sermayeyi ancak onun iktidarýný yýkarak durdurabiliriz. Bu nedenle sizleri, 16.
savaþ ve mücadele yýlýna girmeye hazýrlanan Leninistler öncülüðünde Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliði aðýný örerek mücadele etmeye çaðýrýyoruz.
EVLERÝMÝZÝ YIKAN SERMAYENÝN ÝKTÝDARINI YIKALIM!
16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA
Bayramtepe’den Leninistler
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
K
uruluþlarýný “tarihin
düþ uykusundan uyanmasý” gibi
abartýlý tanýmlamalarla
ifade eden 78’liler
Vakfý, 2004 yýlý Aralýk
ayýndan beri “Darbeciler Yargýlansýn” baþlýklý bir kampanya yürütüyor.
Darbecilerin þahsýnda 12 Eylül’ü
yargýlamayý hedefleyen 78’ler Vakfý’ný oluþturan bileþenlere baktýðýmýzda, iddialarýnýn tersine 68’liler
Vakfý’ndan bir farklarýnýn olmadýðýný
görebiliyoruz. 68’liler Vakfý bugün
nasýl mücadele kaçkýnlarýnýn demir
attýklarý bir liman haline gelmiþse
78’liler Vakfý da “güçleri tükenip takati kesilenler”in, “bir yapýp üç bozarak akýllarý þaþanlar”ýn, “amip gibi
bölünenler”in toplandýklarý bir yer
haline gelmiþtir.
Kendilerini “özneler arasý özne”
olarak tanýmlayan 78’lilere bakýnca
insanýn aklýna ilk Marx’ýn o ünlü
“Bu kadar çok sesli türküde bir tek
yüreðin sesi eksik” sözü geliyor. Bugün kendilerini 78’liler olarak ifade
edenler býrakalým “özneler arasý özne” olmayý, “özne” olabilmeyi baþarabilmiþ deðiller. Þimdi arz-ý endam
ediyor oluþlarýnýn tek nedeni insan
aklýnýn unutkanlýkla sakatlanmýþ olmasýna duyduklarý güvendendir. Birilerinin çýkýp onlara eski mücadele
yoldaþlarý “ateþ çemberleri”nden geçerken kendilerinin nerede, ne yap-
S
cileri teþhir amaçlý yapmayý düþündükleri karikatür sergisinin engellenmesi üzerine temsilcilerin
yaptýðý konuþmada açýða
vuruyorlar: “Bir resim
sergisine bile böyle bir
týklarýný sormayacaðýný düþünmeleengel çýkarýlýrsa o zaman geçmiþteki
rindendir.
engelleri nasýl aþacaðýz, toplumsal
Bugün 78’liler Vakfý’ný oluþtubarýþý nasýl saðlayacaðýz?” diyor Ceranlar 12 Eylül’e karþý mücadeleyi
lalettin Can. Açýk ki 78’liler geçmisürdüremedikleri için devrimci safþin “pürüzleri”nden kurtularak “toplardan uzaklaþtýlar. Bu süre zarfýnda
lumsal barýþ”ý saðlamayý hayal edielbette tarihin akýþý durmadý; tarih
yorlar ve elbette nasýl kendileri kam“düþ uykusu”na dalmadý. Düþ uykuburlarýndan kurtulamýyorlarsa, geçsuna dalanlar, kendileriydi; etraflamiþin “pürüzleri”de öyle bir çýrpýda
rýnda olup bitene kayýtsýz, kapaðý ahalledilmiyor. Ve sistem yapýsý geretabildikleri yerlerde “nostalji” yapaði “yeni pürüzler” çýkarmaya devam
rak eylemsizliklerini yýllarca sürdürediyor.
düler. Pasifizm onlarýn temel çizgisi
Þunun çok açýk bir þekilde görüloldu. Yýllarca genç insanlar üzerinde
mesi gerekiyor: Faþizme karþý mücahayal kýrýklýðý yarattýlar. Onlara badele 78’lilerin anlayýþýyla deðil, devkanlar, kollarýný kaldýrmaya takati
rim mücadelesini her koþul altýnda
kalmamýþ yenik bir kuþaðý gördüler.
sürdürenlerin anlayýþýyla verilir.
Ve bugün, “78’liler Tükenmez” diye“Toplumsal barýþ”ý saðlamak amacýyrek yeniden arz-ý endam ediyorlar.
la yola çýkanlarýn sonu, hep sisteme
Elbette 78’liler bunu geçmiþ dönemin
yedeklenmek olmuþtur. Faþizme karciddi bir özeleþtirisini yaparak ve yeþý mücadeleyi kazanmak isteyen herni dönemde, dönemin devrimci kakes, “toplumsal barýþ” deðil ama
rakterine uygun bir mücadele anlayý“toplumsal devrim” anlayýþýyla yola
þýyla biçimlenerek yapmýyorlar. Onçýkmalý; günümüzün somut ve yakýcý
lar bunu daha çok “siyasal rant” elde
sorunu haline gelen devrimci iktidaetmek, sarsýlmýþ olan konumlarýnýn
rýn ele geçirilmesi için programýný
üzerini örtmek için yapýyorlar.
ortaya koymalýdýr. “Toplumsal ba“78’liler Vakfý’ný oluþturan birýþ”ý saðlayacak olan da “toplumsal
reyler asýl niyetlerini, geçen sene
devrim”den baþkasý deðildir.
Bodrum’da Kenan Evren’i ve darbe-
78’LÝLERÝN
GERÇEK ZÝHNÝYETÝ
on süreçte polis eliyle sivilfaþistlerin saldýrýlarý git
gide artmaya baþladý.
En son Beþiktaþ ACM
önünde Ölüm Oruçlarý
ile ilgili bir basýn açýlamasý yapan Leninistlere çevik kuvvetle birlikte Sarýyer Ülkü Ocaðýndan olan faþistlerin saldýrýsýndan sonra geçtiðimiz hafta da Gazi Osman Paþa’ya
baðlý olan Sultan Çiftliði’nde faþistlerin satýrlý-býçaklý saldýrýsýna uðrayan üç kürt genci yaralandý. Buna tepki gösteren yaklaþýk 2 bin kiþi faþist yuvasý olan ülkü ocaðýnýn önünde toplanarak faþistlerin yaptýklarýnýn cezasýz kalmayacaðýný haykýrdýlar. Kitleye çevik kuvvet gaz bombalarýyla
saldýrýp, daðýtmak istedi ancak faþizme karþý halkýn öfkesi
iyice doruðuna ulaþmýþtý
ve kitlede gaz bombalarýna karþý molotoflarla cevap verdi.Ülkü ocaðýndaki
faþistler polisin korumalýðýnda oradan kaçýrýldý.
Yaklaþýk 2 gün süren bu olaylar bize faþist saldýrýlar karþýsýnda halkýn kitlesel ve örgütlü þiddeti kullanmaya hazýr
olduðunu, faþizme anladýðý dilden cevap vereceklerini gösterdi. Bütün geliþmeler Leninistlerin öngörülerini doðrular
yönde. Devrimimiz, þiddetli bir iç-savaþýn sonunda zafere
ulaþacak. Þimdi yapýlmasý gereken baþta ruh halimiz olmak üzere tüm hazýrlýðýmýzý buna göre yapmaktýr.
FAÞÝSTLERE
ANLADIKLARI DÝLDEN CEVAP
FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA!
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
19
BÝR SEMT PAZARINDAN
ÝZLENÝMLER
Bir cuma günü, alýp pazar arabasýný, pazara gidiyorum.
Bu ilk pazara gidiþim deðildi, yaþananlar da ilk deðildi, biliyorum. Ama ben ilk kez, görmek için bakýyorum. Ýnsan
nasýl da kör adam rolü oynayabiliyormuþ, þimdi anlýyorum.
Ýnsan hayata gerçek gözle bakýnca sanki ameliyattan yeni
çýkmýþ, gözleri yeni açýlmýþ gibi oluyor. Ýnsanlar, yanýndaki
tezgahlarda konuþulanlarý duymayacak kadar saðýr ve insanlarýn elli bin lira için tezgahtan tezgaha koþtuðunu göremeyecek kadar kör olabiliyormuþ meðer. Ve burada aklýma
birbirinin peþi sýra Lenin’in iki sözü geliyor “Duymak istemeyenden daha kötü saðýr olamaz” diyor Ýlyiç. Bir de “Kör
olan bir çift göz, görmek istemeyen bir çift gözden daha
kör olamaz.”
Yaþananlar anlatmakla bitmez. Ama beni çok etkileyen
birkaç sahneyi sizlerle paylaþmak istiyorum.
Bir anneyle 5 yaþlarýndaki kýzý, ucuz takýlar satan tezgaha yanaþýyorlar. Çocuk takýlardan birinin fiyatýný soruyor.
1 YTL olduðunu öðrenince yalvarmaya, sonra aðlamaya
baþlýyor. Ancak annesi, “sana bir daha pazar yüzü göstermem” tehditleri savurarak onu koparýp alýyor naylon küpelerden. Çocuðun bakýþlarý yüreðimden bir þeyleri alýp götürüyor. Nemli bakýþlarý… Kim bilir, belki de ne çocuk ne de
annesi bir daha unutamayacaklar bu sahneyi.
Bir baþka tezgah, senaryo ayný, oyuncular farklý. Satýcý
baðýrýyor avazý çýktýðý kadar: “Ne alýrsan 1 milyon…” Bir
kadýn yanaþýyor tezgaha. Tezgahtarýn durmadan baðýrmasýna raðmen bayan birkaç ürünü alýp fiyatlarýný birkaç kez
soruyor: “Peki bu kaç para?” Adam dayanamayýp baðýrýyor: “Senin bir þey alacaðýn yok, býrak þunlarý.” Kadýn býrakýyor elindekileri “alýcam yavrum, alýcam da…” sözünü
tamamlamadan býrakýp gidiyor. Elinde pazar arabasý yok,
birkaç poþet içerisinde birkaç öðünlük sebze var.
Bunlarý bazý arkadaþlarla paylaþmak istedim; çünkü onlar, çocuklarýný bir þey isterler diye pazara bile götüremiyorlarmýþ. Meðer bu dram yýllardýr sürüyormuþ da ben yeni
izliyormuþum. Bu filmin oyuncularý, bu drama daha ne kadar devam ederler, bilmiyorum. Ancak bir þey anlaþýlýyor
ki, bu oyuncular yeni bir filmin stüdyosuna girmiþ bulunuyorlar!
FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR
HERÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Ýzmir’den Leninist Bir Ýþçi
20
Kaybedecek
Hiç Birþeyimiz Yok!
Ýnsan Gibi Yaþamak Ýçin
Ýnsanlýða Merhaba
Ýnsanlýðý günden güne yýkýma götüren çürümüþ sistem
nereye baksan, nereye gitsen tüm pisliðiyle önümüze çýkýyor. Tüm dünyayý her gün biraz daha uçuruma götüren kan
emiciler, kazandýkça hýrslanýyorlar. Tek düþündükleri þey
daha fazla kazanmak. Büyüklerin bir sözü vardýr: “Ölüme
yakýn karýnca kanatlanýrmýþ.”
Bir fabrikada çalýþýyorum. Benim çalýþtýðým bölümde
20’den fazla kadýn iþçi var. Hemen hemen hepimizde saðlýk
problemleri var. Sürekli bandýn baþýndan durmaktan bel aðrýlarý çekiyoruz. Ayaklarýmýz, bacaklarýmýz, her yerimiz tutuluyor. Üç kadýn iþçi guatr ameliyatý oldu, sularýn pisliðinden. Bir kadýn iþçi, 1 yýl içinde iki kez düþük yaptý aðýr kaldýrmaktan, dört kiþide hem boyun hem bel fýtýðý var. Bazý
kadýn iþçilerin bacaklarýnda varisler var.
Sabah 08.00’den akþam 17.30’a kadar, saða-sola bakmadan, sürekli bantlardan iþkence çekiyoruz. 09.30’da çay
saati. 10 dakika tüm ihtiyaçlar karþýlanýp çay içilecek. Yemek arasý yarým saat, yine koþuþturmaca. Bir de 14.30’da
çay molasý. Geriye kalan sekiz buçuk saatte de ayný þekilde
durup çalýþacak, tabii mesai olmazsa. Fazla mesai yapýlýnca
zaten karþýlýðý yok, “dinlendirme” diye bir þey var. Kan emici asalak patron ve uþaklarý bizleri istedikleri gibi sömürüyorlar. Hele çanak yalayýcýlar sipariþ geldiði zaman, “fazla mesailerinizi almaya çalýþacaðýz” deyip bizleri çalýþtýrýyorlar. Tam sipariþlerin hazýrlandýðý sýrada ise, “ücret yok
herkes sýrayla izin kullanacak” diyorlar. Aþaðýlýk uþak kendisi sene sonu nasýl olsa primini fazlasýyla alýyor. Bizler de
kapýnýn önünde kovulma korkusuyla hep susuyoruz. Yapýlan tüm haksýzlýklarý bildiðimiz halde susuyoruz. Bildiðim
bir þey daha var; “aç köpek fýrýn delermiþ” Bütün fýrýnlarýn
inþasý bize ait, her þeyi üretende bizleriz aç kalan yine bizler…
Tüm asalak patronlar þunu iyi bilsinler; her þeyi üreten
bizler, bir gün üretimi durdurabiliriz, ama asalaklýða alýþmýþ
biri hiçbir þey yapamaz. Ýþçi kardeþim daha ne bekliyorsun?
Ýnsan gibi yaþamak hepimizin hakký. Bizi yaþamdan kovanlara hala neden bu fýrsatý veriyoruz? Bir avuç asalaðý neden
sýrtýmýzda taþýyoruz? Biz ezilenler çoðunluðuz, olup biten
haksýzlýklarý göremeyecek kadar kör müyüz, korkak mýyýz?
Kaybedecek hiçbir þeyimiz yok! Ýnsan gibi yaþamak için insanlýða merhaba...
Ýzmir’den Bir Kadýn Ýþçi
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
AYIÞIÐI’NDA KONFERANS
SARIGAZÝ’DE BASIN AÇIKLAMASI
2004-2005 faaliyet dönemini deðerlendirmek, 2005-2006 faaliyet dönemine iliþkin önerileri ve kararlarý almak için, 19-22 Aðustos tarihlerinde
Ýstanbul Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir araya geldik. Ýstanbul, Antep, Ýzmir
Ayýþýðý’nýn yaný sýra konferansýmýza Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi de katýldý. Ayrýca
Antakya’da açýlmasý düþünülen Ayýþýðý þubesinin sorumlusu da aramýzdaydý.
Ýzmir, Antep ve Hatay’dan yola çýkan Ekin-Sanat emekçilerimizi aðýrlayabilmek için Taksim Ayýþýðý hummalý bir çalýþma içine girdi. Merkezimiz hazýr hale getirildi. Bizi dört günlük yoðun bir tempo bekliyordu, bunun farkýndaydýk. Bu bilinçle iþi ciddiye alarak, konferansýmýzýn baþarýsý için elimizden geleni yaptýk.
Aþaðýda yayýnlanacak olan konferans sonuç bildirgesine geçmeden
önce, þu anda mühürlü bulunan Sarýgazi Ekin Sanat Merkezinin basýn açýklamasýndan söz etmek istiyoruz.
Konferansýn üçüncü günü, sabahki oturumumuzu tamamladýktan sonra, saat 14.00’da yapýlacak olan basýn açýklamasýna gidebilmek için, konferansa katýlan tüm Ekin-Sanat emekçileriyle birlikte Sarýgazi’ye doðru yola çýktýk. Ekin-Sanat Merkezi’nin önünde toplandýktan
sonra önlüklerimizi giyerek Sarýgazi meydanýna doðru sloganlar, alkýþlar ve marþlar eþliðinde yürümeye baþladýk. Çevreden aldýðýmýz olumlu tepkiler daha da coþkulandýrdý hepimizi. Meydanda basýn açýklamamýzý okuduktan sonra, müzik grubumuz elemanlarýmýzýn söylediði marþlarýn yanýnda okunan þiirler ve daðýtýlan bildirilerle basýn açýklamamýz son buldu.
Açýklama sonunda, yeniden toplu olarak merkezin önüne doðru marþlar, sloganlar, alkýþlar eþliðinde yürüyüþe geçtik. “Kapýmýza mühür vurulabilir ama sanatýmýza, üretimlerimize asla mühür vuramazsýnýz” diyerek sokakta etkinliklerine devam eden Sarýgazi Ekin Sanat
Merkezi’nin her zaman yanýnda olacaðýz. Konferansýmýz bu doðrultuda bir kampanya örgütlenmesini karar altýna almýþtýr. Ýki saat boyunca
yapýlan etkinliðin ardýndan, konferansýmýza kaldýðýmýz yerden devam etmek için toplu olarak Taksim’e döndük.
Ayýþýðý Sanat Merkezi
AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ
II. EKÝN-SANAT KONFERANSI SONUÇ BÝLDÝRGESÝ
19-22 Aðustos 2005
“Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla Kavga Yaþamýn
Her Anýnda” diyerek Boðaziçi Ekin
Sanat Derneðinde (BESD) baþladýðýmýz 17 yýllýk ekin-sanat yürüyüþümüzü Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak
sürdürüyoruz. Ýnsanlýk tarihi boyunca yaratýlan, iþçilerin, emekçilerin
kültürü ve sanatýný araþtýrýyor, geliþtiriyor, üretiyor ve yayýyoruz.
“Sanat Neden Gereklidir ve
Toplumsal Mücadeledeki Yeri Nedir”, “Sanatta Öz-Biçim Sorununa
Nasýl Yaklaþmalýyýz” ve “Biz Sanat
Mücadelesinin Neresindeyiz” baþlýklarýndan
oluþan, bir yýllýk faaliyet raporlarýnýn sunulduðu, yeni döneme iliþkin önerilerin yapýldýðý konferansýmýz, dört günlük yoðun temponun ardýndan sona erdi.
Konferansýmýz, yenilerde kaybettiðimiz
Portekiz Komünist Partisi Genel Sekreteri,
ayný zamanda hepimizin yaþamýnda önemli
bir yere sahip olan “Yarýn Bizimdir Yoldaþlar” kitabýnýn bilinmeyen yazarý, bizim Manuel Tiago olarak tanýdýðýmýz Alvaro Cunhal þahsýnda, devrim ve sosyalizm mücadelesinin sanat cephesinde yer almýþ Lorcalarý49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005
mýz, Nazým Hikmetlerimiz, Vaptsarovlarýmýz, Nerudalarýmýz, Aragonlarýmýz, Adnan Yücellerimiz, Ruhi Sularýmýz, Ahmed Ariflerimiz, Enver
Gökçelerimiz, Pir Sultanlarýmýz, Mayakovskilerimiz, Gorkilerimiz, Ehrenburglarýmýz, Behrengilerimiz, Aysunlarýmýz, Sibellerimiz ve adýný burada sayamayacaðýmýz daha nice sanatçýlarýmýz için yapýlan saygý duruþuyla baþladý.
Konferansýmýz, “Sanat Neden
Gereklidir” sorusuna bir soruyla karþýlýk vererek baþlamayý uygun gördü.
“Çaðýmýz nasýl bir çaðdýr?” Ýçinden
geçmekte olduðumuz cað, yeni bir topluma,
sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünyaya geçiþ çaðýdýr. Ýnsanlýk bu geçiþ çaðýnda, çürüyen ve
yok olan emperyalist-kapitalist sisteme karþý
bir ayaklanýþ, kalkýþma içinde… her þeyin
metalaþtýrýldýðý, alýnýp-satýlýr hale geldiði,
hatta bunun bir erdem gibi sunulduðu bir
21
gütlemek, varolan sanat kurumlarý
dönemden geçiyoruz. Kapitalizve sanatçýlarýyla baðlantýlar kurmin ilk tarih sahnesine çýkmasýyla
mak,
baþlayan insanýn kendi emeðine
Sinema, fotoðraf, felsefe, reyabancýlaþmasýnýn bugün insanlýðý
sim, heykel, karikatür gibi sanatýn
hangi noktaya getirdiðini somut odiðer alanlarýnda bir an önce çalýþlarak yaþýyoruz. Ýnsanlar arasý iliþmalarýn baþlatýlmasý kararlarý alýnkinin çýkar iliþkisine dönüþtüðü, imýþtýr.
liþkilerin burjuva sanatçýlar taraBiz devrimci sanat emekçilerifýndan estetize edilerek yeniden ünin tüm bu görevlerin üstesinden
retildiði, doðaya yabancýlaþmanýn
gelebilmek için çok yönlü geliþimi
insanýn maddi koþullarýný yani yabir zorunluluktur. Konferansýmýz bu
þam koþullarýný yok edecek düzeeksikliði tespit ederek, önüne kadroye geldiði, bilimin bu yýkýmýn hizlarýn kültürel, felsefi ve sanatsal
metine sunulduðu yeni evrede
yönden geliþimini birincil görev okonferansýmýz çeþitli açýlýmlar yalarak koymuþtur. Marx’ýn dediði giparak yeni döneme hazýrlanmýþtýr.
bi “Sanattan zevk almak istiyorsak
II. Konferansýmýzýn hazýrlýk
Sanat Merkezleri, bir yýllýk çalýþmalarýný
sanat bilgisine sahip olmamýz gereçalýþmalarýnýn baþlamasýyla, konsergilediler
kir”. Biz de ekliyoruz, sanat alanýnferansa katýlacak tüm kurumlarýda mücadele etmek, bu alaný örgütmýzda ve çalýþanlarýmýzda oluþan
Bu kapsamda, müzik grubumuz Emeðe
lemek
ve
toplumcu gerçekçi sanat anlayýþýyistek, coþku ve çaba baþlý baþýna geliþtirici
Ezgi’nin önüne, bir yýl gibi kýsa bir sürede
la üretimler yapabilmek için sanat bilgisine
bir etki yarattý. Konferans konularýyla ilgili
elde ettiði baþarýyý geliþtirmesi, sürekli hale
sahip olmamýz bir zorunluluktur. Bu zorunolan konu baþlýklarý için hýzla araþtýrmaya
getirmesi ve grup olarak yetkinleþmesi göluluk gereði sanat tarihi ile ilgili araþtýrma
girildi. Bir yýllýk faaliyet raporlarý hazýrlandý rev olarak konulmuþtur. Geliþmenin somutyapmak tüm çalýþanlarýmýzýn önüne görev ove yeni döneme iliþkin öneriler oluþturuldu.
laþacaðý bir albüm çalýþmasý Emeðe Ezlarak konuldu.
Bir yýl boyunca yaptýðýmýz çalýþmalara toplu gi’den beklenendir.
2005-2006 yýlana dönük olarak belirlebir bakýþ eksik yönlerimizi görmeyi berabeTiyatro atölyelerimizin, bir yandan atölnen
faaliyet
önerileriyle bir yýllýk çalýþma
rinde getirdi. Konferansa katýlan çalýþanlarý- ye eðitim çalýþmalarýný yaparken, ayný zaprogramýz oluþturuldu. Bu program doðrulmýzýn ufku bir önceki yýla göre daha geniþmanda, somut bir oyun belirleyerek bu oyutusunda her birimimizin görevleri belirlendi.
lemiþti.
nu ulaþabileceðimiz her alana taþýmasý geBu doðrultuda,
Dünyadaki geliþmeler, politik süreç ve
rekmektedir. Oyun yazýmý konusunda ekipKlasik Rus Edebiyatý temel alýnarak, Ebize yüklediði sorumluluklar yýpratýcý bir
ler oluþturmasý ve sokak tiyatrosunun bir bikim Devrimi ve sanat araþtýrmalarýn yapýlçalýþmayý zorunlu kýldýðýndan, aramýzda ku- rim olarak atölye bünyesinde oluþturulmasý,
masý, panel, söyleþi gibi etkinliklerin düzenramadýðýmýz yakýn diyaloglar, bu dört gün i- yönünde görüþ birliðine varýldý.
lenmesi,
çinde güçlendi daha da kalýcý ve köklü iliþ“Sosyalizm büyük bir eserdir, bu da oToplumun en dinamik kesimi olan
nun ÖNSÖZ’üdür” anlayýþýyla yola çýkan
kilere dönüþtü. Yaratmaya çalýþtýðýmýz düngençliðin, bugün içinde bulunduðu apolitikkitap dizimiz ÖNSÖZ’ü daha geniþ kesimyanýn deðerlerini dört gün boyunca birlikte
leþme, çürüme ve yozlaþma, bunun nedenleyaþamaya çalýþtýk. Tam bir disiplin ve düzen lere ulaþtýrmak tüm alanlarýn, ama öncelikle ri ve nasýl aþýlacaðý konusunda çalýþmalar
ekin-sanat faaliyeti yürütenlerin görevidir.
içerisinde geçen konferansýmýz bu anlamda
yapmak, devrimci öðrenci gençliðin mücaDergimizin yakýn hedefi bu güne kadar geda sýnavýný vermiþtir. Konferans oturumlarý
dele tarihi ve sorunlarý üzerine durma,
bittikten sonra yaptýðýmýz sohbetler, sanatsal tirdiðimiz birikimlerimizi toplamak, geleceKavgamýzýn þairi, Komünist Nazým
ðe aktarmak, ekin-sanat alanýndaki teoriküretimlerimizin sunulmasý konferans kadar
Hikmet’le ilgili panel, söyleþi, þiir dinletileri
pratik alana öncülük etmek, ýþýk tutmak, gegeliþimimize katký sunmuþtur.
düzenlemek, sanat anlayýþý üzerine araþtýrKapitalizmin çürüme ve asalaklaþmada leceðin kültürüne katkýda bulunmaktýr.
malar yapmak,
Ayrýca üç ayda bir çýkan ÖNSÖZ’ün
ulaþmýþ olduðu yeni evre sürecinde sanatýn
Ýnsanlýðýn geleceðe doðru yaptýðý yürügünlük geliþmeleri yakalamada yeterli olanasýl bir çürümenin aracý haline getirildiði,
yüþe sanatýyla katýlan devrimci sanatçýlarýmayacaðý düþüncesinden yola çýkarak, etinsanlýðýn geliþimi önünde nasýl bir silaha
mýzýn araþtýrýlmasý, onlarla ilgili etkinliklekinlik haberlerimizin yer aldýðý, güncel gedönüþtürüldüðü hiçbir tartýþmaya yer býrakrin düzenlenmesi,
liþmelere cevap olabilecek ekin-sanat bültemayacak þekilde ortadadýr. Ýnsanlýðýn yüreEpik Tiyatro ve Bertolt Brecht hakkýnðinin kapitalizmin bencil, tüketici, yýkýcý de- ninin tüm þubelerimiz tarafýndan çýkarýlmada araþtýrmalarýn yanýnda somut üretimlerin
ðer yargýlarýyla doldurularak ele geçirilmesi- sý,
yapýlmasý,
Yeni Ýnsan Atölyesi oluþturularak, kapinin önüne geçmede sanata büyük görevler
Edebiyat günleri düzenleyerek, özelliktalizmin yarattýðý yabancýlaþmanýn üzerine
düþmektedir. Bu belirleme doðrultusunda
lede Türk Edebiyat ve Kürt Edebiyatý üzerigitmek,
bunun
için
sorgulayýcý,
deðiþtirici
konferansýmýz atölyelerinin önüne somut
ne araþtýrmalar yapmak,
görevler koymuþtur. Varolan atölyelerimizin gücüne baþvurarak eðitim süreci baþlatmak,
Tarihsel dönüþüme katkýsý olmuþ, bilim
Çaðýmýzýn iletiþim aracý olan, aramýzüretime dönük çalýþmalarý hýzlandýrmasý ve
insanlarýmýzýn hayatlarý, düþünceleri ve bubu çalýþmalarýmýzýn sýnýf mücadelesinin ihti- daki uzaklýklarý yakýn eden internetin daha
luþlarýyla ilgili çalýþmalar yapýlmasý,
yaçlarýna göre belirlenmesi kararý alýnmýþtýr. aktif bir þekilde kullanýlmasý, bunun için bir
Birçok sanatçý dostumuzun katledildiði
birimin oluþturulmasý,
Yeni toplumun yeni insanýnýn yaratýlmasýn2 Temmuz katliamý ile ilgili anma etkinlikUluslararasý iliþkilerin geliþtirilmesi ada ihtiyaç duyduðumuz silahý, yapacaðýmýz
leri düzenlemek bir yýllýk faaliyet önerileri
macýyla,
uluslararasý alanda faaliyetler örsanatsal üretimler bize kazandýracaktýr.
olarak sunulmuþtur.
22
49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

Benzer belgeler

kitleler sosyalizme yöneliyor

kitleler sosyalizme yöneliyor Fakat, Türkiye’nin ve Dünya’nýn ortalama sol hareketi bu devrimci geliþimi anlamýþ deðil. Emekçi kitleler yaþamlarý ve deneyimleriyle nasýl bir tarihsel sürece girildiðini iyi kavrýyorlar. Ýleri at...

Detaylı

devrimci sanat engellenemez!

devrimci sanat engellenemez! açýktýr. Hiç þüphesiz, bilimsel komünizmi en iyi kavrayacak olan kentli emekçi sýnýflardýr. Yeter ki, ona nasýl yaklaþacaðýmýzý bilelim. Kapitalist üretimin geliþimiyle birlikte, bilimde, teknikte,...

Detaylı

Bu nedenle sosyalistler, sadece işçilerin var olan

Bu nedenle sosyalistler, sadece işçilerin var olan Eðitim ve kültür düzeyinin yüksel49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

Detaylı

Tam sayfa faks yazdırma

Tam sayfa faks yazdırma kapitalist uluslardý. Bugün artýk her kýtada eðitimli ve kültürlü uluslar var. Kapitalist sýnýrlýlýða raðmen, kapitalizm zorunlu olarak kitleleri eðitti. Sadece eðitmekle kalmadý, çok yönlü eðitti....

Detaylı