Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha
Transkript
Sayı: 49 Ocak 2010 Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha güçlü ittifaklar Sivas ve Erzincan köyleri yenilendi Kadınlarla ilgili ilerleme şart Önemli başlangıç Kimi taraflarları hayal kırıklığına uğratsa da Kopenhag’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, ülkelerin salımları azaltmayı taahhüt ederek küresel sıcaklık ar tışını engellemek ve gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını hızlandırmak için kaynakları ar tırmak konusunda anlaşmalarıyla sona erdi. Ankara, Ocak 2010 BM tarihinde ilk defa bu kadar fazla devlet ve hükümet başkanın buluştuğu toplantıya 119 dünya lideri katıldı. “İklim değişikliği günümüzün en kalıcı liderlik sorunu” diyen BM Genel Sekreteri Ban Kimoon, dünya liderlerinin bu konunun üstüne gitmeye devam etmelerini istedi. Toplantıda dünya liderleri iklim değişikliği konusunda siyasi bir beyan niteliği taşıyan ve 2005’ten beri UNFCCC oturumlarında yapılan müzakereleri kapsayan Kopenhag Mutabakatı’na vardılar. Mutabakat, UNFCCC ve Kyoto Protokolü çerçevesinde düzenlenen müzakerelere siyasi bir yön vererek rehberlik yaparken etkili olabilecek bir takım operasyonel hususlar da barındırıyor. Kopenhag Mutabakatı’na göre gelişmiş ülkelerin toplam ya da ayrıştırılmış sayısallaştırılmış salım hedeflerini 2020 yılı için belirlemeleri ve bunu 31 Ocak 2010 tarihine kadar ilgili mutabakata eklenmek üzere bildirmeleri gerekiyor. Hedeflerde şeffalığı sağlamak amacıyla gelişmekte olan ülkelerin bazıları da, sera gazları salımlarını kısıtlamaya dönük çabalarını her iki yılda bir raporlamaya ve ayrıca gönüllü vaatlerini 31 Ocak 2010’a kadar belirlemeye söz verdiler. Genel Sekreter Ban Ki-moon iklim değişikliği anlaşmasını olumlu karşılayarak “Kopenhag Mutabakatı herkesin beklentilerini karşılayamamış olabilir, ama Taraflar Konferansı’nda alınan kararlar bir başlangıç, önemli bir başlangıç” dedi. Ban Ki-moon, Eylül ayında New York’ta gerçekleşen Liderler Zirvesi’nde belirlediği her dört kritere dair sonuçların elde edildiğine dikkat çekti. Ban Ki-moon’göre, “Tüm ülkeler küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutmak için ortak bir hedefe yönelik çalışmaya; pek çok hükümet salımları azaltmak veya kısıtlamak amacıyla önemli taahhütlerde bulunmaya; ülkelerin ormanları korumak için önemli ilerleme kaydederek, en fazla savunmasız olanların iklim değişikliğiyle mücadele etmesine yönelik kapsamlı destek vermeyi kabul ettiler”. Genel Sekreter, bu taahhütlerin yoksul ülkelerde kısa dönemli uyum ve azatlım önlemlerinin 30 milyon dolarlık taahhütlerle destekleneceğini söylerken, ileri hedeflere ulaşılması için 2020 yılına kadar 100 milyon doların ayrılması için de söz verildiğini dile getirdi. Mutabakat, aynı zamanda ulusal iklim değişikliği hedeflerini uluslararası bir anlaşmada toplamak için bir mekanizma görevi görüyor. Mutabakata bir ek aracılığıyla, gelişmiş ülkeler sera gazı azaltım hedefleri ve finansal tekliflerini listelemeyi seçebilirlerken, gelişmekte olan ülkeler de gözden geçirilebilecek ve izlenebilecek olan azaltım ve uyum projelerini kayda geçirebilirler. Ban Ki-moon bir yandan da Kopenhag Mutabakat’ını yasal yaptırımları olan bir anlaşmaya dönüştürmek için ilerlemeye ihtiyaç olduğunu kabul ederken, bunu gerçekleştirmek için dünya liderleriyle beraber çalışacağını açıkladı. Yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlaması ve bu etkileri azaltabilmesi için destek sağlamayı amaçlayan Kopenhag Yeşil İklim Fonu, ihtiyacı olanlara yardım sağlamak ve yeşil enerji projelerini başlatmak için en kısa zamanda devreye girecek. Hala yapılması gereken işler var Ülkeler tarafından sunulan halihazırdaki azaltma taahhütleri, bilimsel hedeflere ulaşamıyor. Nobel Barış Ödülü sahibi Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), bulguları sanayileşmiş ülkelerin 2020’ye kadar 1990 yılındaki salım düzeylerini yüzde 25- 40 arasında azaltmaları gerektiğini ve küresel ısınmanın kötü etkilerini önlemek için küresel salımların 2050’ye kadar yarıya inmesi gerektiğini gösteriyor. Genel Sekreter “Hala ciddi sonuçlarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, burada Kopenhag’da bir mutabakata varıldığından memnuniyet duysam da, bunun yalnızca başlangıç olduğunun farkındayım. İklim değişikliğini kökten çözmek için daha fazlasına ihtiyaç var, fakat doğru yolda bir adım atıldı” dedi. Fiili müzakerelere, kilit ülke veya ülke gruplarından 28 devlet başkanı katıldı. Oy birliği ile varılan mutabakat, ülkelerin anlaşmayla ilişkilendirilmeleri için de bir süreç yaratıyor. BM Genel Sekreter Yardımcısı Robert Orr, bazı delegeler tarafından mutabakatta bir çok hata olduğu düşünülse de, çoğu ülkenin mutabakatın iklim değişikliği müzakerelerini geliştireceğine inandığını dile getirdi. BM Çevre Programı (UNEP) direktörü Achim Steiner, anlaşmanın bazılarının beklediği gibi çığır açan bir atılım olmasa da, zaman zaman olası olarak görülse bile anlaşmanın bir geri adım olmadığını söyledi ve ekledi “Gelişmiş ülkelerin gayelerini sınayan test bir anlamda hemen gelecektir. Mutabakatta taahhüt edilen fonlar hızlı ve bahsedildiği seviyede sağlanmaya başlanırsa, yeni bir uluslararası iklim politikası doğmuş olabilir.” Steiner yeni mutabakatın büyük, küçük, yoksul ve zengin ülkelerin arasında çelişen ulusal ve ekonomik çıkarlar açısından bir uzlaşmayı temsil ettiğini vurguladı. “190 ülkenin daha işbirlikçi bir iklim politikasına aynı kapıdan girmesini sağlamak zor oldu ama nihayetinde bunun mümkün ve uygulanabilir olduğu görüldü. 19 Aralık 2009’un tehlikeli iklim değişikliğiyle savaşmak ve ormanlar gibi ekonomik önem taşıyan ekosistemlerin daha sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi için tarihi bir gün olup olmadığını ancak zaman gösterecektir” dedi. Teknolojiyi geliştirmek ve transferini sağlamak için harekete geçilmesinde hükümetler uyum ve azaltmayı destekleyecek yeni bir teknoloji mekanizması kurmayı amaçlıyorlar. UNFCCC Genel Sekreteri Yvo de Boer “Artık çalışmaya koyulmak ve harekete geçmek için elimizde somut bir program var, fakat bunun bir niyet mektubu niteliği taşıdığını ve yasal anlamda yapılması gerekenler konusunda kesin bir etkisi olmadığını açıkça belirtmeliyiz. Şimdiki sorun Kopenhag’da siyasal olarak vardığımız mutabakatı gerçek, ölçülebilir ve doğrulanabilir bir hale getirmek” dedi. Bir sonraki yıllık BM İklim Değişikliği Konferansı, 31 Mayıs – 11 Haziran arasında Almanya’nın Bonn kentinde düzenlenecek iki haftalık müzakere sürecini takiben 2010’un sonuna doğru Meksika’nın başkentinde gerçekleşecek. Kopenhag’da Türkiye Taraflar Konferansı süresinde Türk hükümeti de Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi taslağını tanıtmak için 14 Aralık 2009’da bir yan etkinlik düzenledi. Yan etkinlikte, UNDP Türkiye ofisi proje temsilcilerinin “Türk Hükümeti ve UNDP’nin İklim Değişikliği için Ortak Çabaları” başlıklı sunumunun yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Otomotiv Sanayicileri Derneği, Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), İngiltere-Türkiye Çevre Derneği ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin ortak sunumlarına da yer verildi. Etkinlikte ulusal karbon proje geliştiricilerinden bir temsilci de Türkiye’nin karbon menkul proje geliştirme potansiyeli ve kapasitesi konusunda görüşlerini bildirdi. Türk Hükümeti ve UNDP’nin iklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve uyum konusundaki ortak çabaları ulusal çevreci sivil toplum kuruluşları temsilcileri, İklim için Gençlik Girişimi, iş dünyasından temsilciler, uluslararası örgütler ve kuruluşlardan oluşan bir seyirciyle paylaşıldı. Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi taslağı kapsamında, enerji, ulaşım, sanayi, atık, toprak kullanımı, tarım ve ormancılık alanlarında azaltım, teknoloji geliştirme ve transfer etme, finans, eğitim, kapasite geliştirme ve kurumsal altyapı alanlarında da uyum tartışılan kısa, orta ve uzun vadeli hedefler arasında yer aldı. Ortak üstdüzey segment toplantısı sırasında,Türkiye’ye dair ulusal açıklama yapmak üzere konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin doğu Akdeniz’de yeralması nedeniyle, iklim değişikliğinin olumsuzluklarından etkilenmesinin daha olası olduğunu açıklarken “Türkiye ulusal azaltım ve uyum hedeflerini gerçekleştirmek için teknolojik ve finansal desteğe ihtiyaç duyan ülkelere bir örnektir. Buna ek olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için önemli önlemler aldık. Gerekli yasal düzenlemelerle birlikte yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini teşvik ettik. Amacımız Türkiye’nin hidro, rüzgar, güneş ve jeotermal enerjilerinden tam anlamıyla faydalanabilmesi” dedi. [BAGLANTILAR] Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler 13-20 Aralık tarihlerinde kültür turizmini ar tırmak ve turizm sektörünün kapasitesini geliştirmek için “Kars’ta Kültür Turizmi için İttifaklar ” BM Or tak Programı kapsamında İspanya’ya bir çalışma gezisi gerçekleştirildi. Ankara, Ocak 2010 İspanya’ya düzenlenen bir çalışma gezisi sonrası, Türkiye’nin en doğusunda yer alan Kars ilinde küçük bir lokanta işletmecisi olan Nuran Özyılmaz geleneksel menüsüne paella eklemeyi düşünmekle kalmadı, mandıracılık yapan İlhan Koçulu da İspanya’nın küçük bir şehrinin belediye başkanı ile mandıracılık ve ekolojik tarım hakkında fikir alışverişi yapmak için şimdiden irtibata geçti bile. Madrid’de başlayan gezide daha sonra ünlü Granada, popüler kayak merkezi Sierra Nevada, güzel liman şehri Malaga ve tarihi Segovia şehirleri gezildi. Bu şehirler son bir kaç yılda doğa ve kültür turizmi alanlarında sergiledikleri etkileyici gelişmelerden dolayı tercih edildiler. Katılımcılar arasında Kars Vali Yardımcısı, Sarıkamış ilçesi kaymakamı ve belediye başkanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan uzmanlar, BM Ortak Programı ekibinin üyeleri ve Karslı girişimciler yer aldı. Kars’ta Nuran Teyze olarak tanınan Nuran Özyılmaz, lokantasında Kars kazı gibi yerel mutfağın lezzetlerine yer veriyor. Nuran Teyze ilk yurtdışı gezisinde korumacılık ve muhafaza etme gibi ilkelerin Madrid şehrinde turizm sektörü ve ekonomiye olan etkilerini birebir gözlemleme şansı buldu. Edindiği izlenimlerden, bu ilkeleri Kars’da nasıl hayata geçirebileceğine dair fikirler edinirken geçmiş ve şimdiki zamanın birleşiminin İspanya’da turizmin başarısının anahtarı olduğu sonucuna vardı. 1990 yılında İspanya’yı ilk kez gören mandıracı ve ekolojik tarım meraklısı İlhan Koçulu dikkatle planlanan ve uygulanan bir turizm stratejisinin bir bölgenin potansiyelini geliştirmekte son derece önemli olduğunu belirtti. Koçulu aynı zamanda İspanya’yı Kars’ın yerel yetkilileriyle ziyaret etmenin özel ve kamu sektörleri arasında daha güçlü ve içten bir iletişim ve etkileşim sağlayan bir platform yarattığını kaydetti. Koçulu “BM Ortak Programı’nın hedefleri ve stratejisi artık benim için çok daha açık ve somut bir hale geldi. Ayrıca kendime ve Kars’a olan inancımı da tekrar kazandım” dedi. İspanya’ya düzenlenen çalışma gezisi, 35 senelik aile lokantasını işleten Göksel Kaygısız’ın da vizyonunu genişletti. Kaygısız, İspanya’nın en fazla mirasını koruma ve muhafaza etme yaklaşımlarından etkilendiğini söyledi. Granada’daki dünyaca ünlü El Hamra Sarayı'nı gezerken sarayın duvarlarının elle temizlendiğini görünce oldukça şaşırdığını dile getiren Kaygısız, bu durumun aklına Kars’ta ihmal edilen tarihi taş binaları getirdiğini belirtti. Kaygısız şimdi Kars’ta lokanta ve otel sahipleri tarafından sektöre özel bir dernek olan KARSOD adına hazırlayacağı raporu Kars’ın belediye başkanı ile paylaşmayı planlıyor. Çalışma gezisinin gündeminde yerel idareler ve turizm sektörünün temsilcileriyle toplantıların yanında uzmanlarla eğitim seansları da yer aldı. Katılımcılar, İspanya’nın çeşitli şehir ve kasabalarında uygulanan İspanyol turizm stratejilerini gözlemleme fırsatını yakalarken bir yandan da İspanyol turizm sektörü uzmanları ve yerel yönetim yetkililleriyle tecrübelerini paylaştılar. BM Ortak Progamı’nın İspanya’ya bir çalışma gezisi düzenlemesinin amaçlarından biri de Kars’ın kamu sektörü temsilcilerinin ve Kars Turizm Yönetim Kuruluşu’nun potansiyel üyelerinden oluşan yerel paydaşlarının bilgi ve tecrübelerini arttırmaktı. Çalışma gezisi süresince İspanyol yetkililer ve turizm sektörü temsilcileri İspanya’da başarılı olmuş Turizm Yönetim Kuruluşları hakkında kapsamlı bilgiler sunarken ulusal stratejiler ve yerel önceliklerin bu bağlamda nasıl değerlendirilebileceği konusunda da tecrübelerini paylaştılar. İspanya’ya düzenlenen çalışma gezisinin hemen ardından Ortak Program ekibi 23 Aralık’ta Kars’a giderek yerel medyaya 2009’da gerçekleştirilen Ortak Program’ın aktivitelerinin bir özetini sundu. 2010 yılında yapılacak aktiviteler de bu toplantıda tanıtılırken çalışma gezisi katılımcıları tecrübelerini ilk ağızdan anlattılar. “Kars’ta Kültür Turizmi için İttifaklar” BM Ortak programı Kars’ta turizm sektörünü geliştirmeyi ve yeni istihdam olanakları yaratmayı hedefliyor. Ekim’in ilk haftasında Kars’ta turizm ve hizmet sektörlerinde kapasite geliştirme ve eğitim programı geniş bir kitleye ulaşarak ekonomik ve kültürel gelişme olasılıkları oluşturdu. Taşbaşı, Çanaksu, Boğatepe, Doğruyol ve Hamamlı köylerinden gelen kadın ve erkekler Ortak Program tarafından bölgede ev pansiyonculuğu hakkında düzenlenen eğitim seminerlerine katılmak için bir araya geldiler. İspanya’ya düzenlenen çalışma gezisinin hemen ardından Ortak Program ekibi 23 Aralık’ta Kars’a giderek yerel medyaya 2009’da gerçekleştirilen Ortak Program’ın aktivitelerinin bir özetini sundu. 2010 yılında yapılacak aktiviteler de bu toplantıda tanıtılırken çalışma gezisi katılımcıları tecrübelerini ilk ağızdan anlattılar. Ortak program Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde kültürel sektörü hareketlendirmeyi amaçlarken Kars halkının gelirlerinin artmasına ve yerel düzeyde yoksulluğun azalmasına katkıda bulunmayı hedefliyor. “Kars’ta Kültür Turizmi için İttifaklar” ortak programı çoğulculuğu kabul ederek ve toplumsal uyumluluğu destekleyerek Kars halkı ile ülkenin geri kalanı arasındaki gelir eşitsizliğini azaltıp Kars’ta kültür turizmi sektörünü geliştirecek. Daha güçlü ittifaklar Daha güçlü ittifaklar ve koalisyonlar kurulmasının öneminin altını çizen GüneyGüney İşbirliği Uluslararası Günü, bu sene “Kapsamlı Or taklıklarla Yenilikçi Çözümler ” temasıyla 19 Aralık’ta kutlandı. Ankara, Ocak 2010 BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon bu günde verdiği mesajda güney ülkelerini işbirliklerini derinleştirmeye çağırırken, kuzey ülkelerinin de bu çabalara destek vermelerini istedi. Ban Ki-moon güney ülkelerinin giderek artan kurumsal, teknik ve finansal kapasitelerine dikkat çekerek “Güneygüney finansal akımları küresel ekonomik krizin etkilerini önlemekte kritik bir rol oynadı” dedi. Gelişmelere rağmen, gelişmekte olan ülkeler hala küresel krizin getirdiği açlık, işsizlik, AIDS ve diğer olumsuz etkilerle boğuşuyor. Bu durum da Güney-Güney ve üçgensel işbirliğinin gerçek potansiyelinin açığa çıkarılması için daha fazla bağlılığa ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor. Güney-Güney İşbirliğinde lider ülke konumunda olan Türkiye, yoksulluğun azaltılmasında küresel kalkınma gündemini şekillendirmede ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasında giderek daha önemli bir oyuncu haline geliyor. Türkiye son yıllarda kalkınma yardımlarında gelişmiş ülke standartlarını yakalamakla kalmadı aynı zamanda yükselen donör ülkeler arasında da sıklıkla anılmaya başlandı. UNDP, Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle yürüttüğü Güney-Güney İşbirliği projesinde Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)’nın kapasitesini arttırarak, Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliğinde oynadığı rolü güçlendirmeyi hedefliyor. UNDP TİKA’ya yardımların daha etkin kılınmasında 2005 yılında kabul edilen Paris Bildirgesi İlkeleri doğrultusunda Türkiye’nin Resmi Kalkınma Yardımları'nın (RKY) etkinliğini arttırma programlarının hazırlanması ve yürütülmesi konularında destek sağlıyor. 2006’da 601 milyon dolarken 2008’de 780 milyon dolara çıkan ve uluslararası kalkınma yardımlarında daha etkili olmakta kararlı olan Türkiye’nin resmi kalkınma yardımı katkıları, Brüt Milli Geliri’nin yaklaşık %0.1’ini oluşturuyor. 2008 yılında net kalkınma yardım miktarı 1.5 milyon dolarının üstünde seyrederken 2007 yılına göre miktarda %30’luk bir artış gerçekleşti. Yaklaşık 780 milyon dolarlık 2008 yılı resmi kalkınma yardımlarının tümü hibelerden meydana gelirken, bu miktarın 735.74 milyon doları ikili yardımlardan, 44.62 milyon doları da uluslararası örgütlerin sağladığı çok taraflı yardımlardan oluştu. Ülkenin resmi kalkınma yardımları Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni geçekleştirmeye odaklıyken, En az Gelişmiş Ülkeler de yardım sağlanacak öncelikli alanlardan biri. Şu anda odaklanılan coğrafi bölgeler arasında Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve Ortadoğu yer alsa da, TİKA özellikle Afrika olmak üzere diğer bölgelere verilen desteği arttırmak istiyor. Türkiye eğitim, sağlık, ekonomik ve toplumsal altyapı, ticaret, sanayi ve iletişim alanlarında projeleri hayata geçirerek Afganistan, Bosna Hersek, Kosova ve Sudan gibi ülkelerde insani krizlere giderek daha fazla cevap vermeye başladı. Örneğin TİKA’nın yürüttüğü Doğu ve Batı Afrika Ülkeleri için Tarımsal İşbirliği ve Eğitim Programı Türk uzmanların gittikleri ülkelerdeki yerel halka pratik eğitim vermelerini kapsıyor. Proje 2010 yılında devam edecek. Güney-Güney İşbirliği projesinin başlamasından bu yana UNDP ve TİKA tarafından platformlar oluşturarak tecrübelerin ve en iyi uygulamaların paylaşılmasını sağlamak için iki uluslararası konferans düzenlendi. 2008 yılında gerçekleşen “Kadın ve Demokratik Yönetişim” Uluslararası Konferansı’nda dünyanın her yerinden gelen hükümet ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler ve uzmanlar, kadınları güçlendirerek siyasete katılımlarını arttırılmasının yollarını tartıştılar. Yakın zamanda yapılan “Uluslararası e-Yönetişim: Deneyim Paylaşma e-Devlet’ten eYönetişim’e Kamu Yönetiminde e-Dönüşüm” konferansı ise e-Yönetişim hakkında pratik deneyimlerin ve proje uygulamalarının paylaşılmasıyla işbirliği olanaklarının belirlenmesi için ortak bir platform oluşturdu. Aralık ayında Antalya’da gerçekleşen konferansa Türkiye’den 300’ü aşkın üst düzey yetkili katılırken yedisi güçlü e-Yönetişim portföylerine sahip UNDP ülke ofisi olmak üzere 40’dan fazla ülkeden de temsiciler katıldı. Güney-Güney İşbirliği projesi kapsamında önem taşıyan diğer önemli bir girişim ise TİKA’nın kalkınma projeleri yürüttüğü ülkelere teknik yardım sağlamak amacıyla farklı bakanlıklarda görev yapan uzmanlardan oluşan bir uzman bilgi bankasının kurulması. Birçok alanda uzmanlaşmış yetkililer bir veritabanına kaydolarak uluslararası iletişim ağlarından faydalanbiliyor. Bu ağlar da uzmanların birbirleriyle deneyim ve bilgi paylaşmalarını sağlayarak kapasite gelilşimine yardımcı oluyor. Güney-Güney İşirliği projesinin uygulanmasıyla yükselen donor ülkeler arasında yer alan Türkiye, deneyimlerini ve “en iyi uygulamalarını” gelişmekte olan ülkelerle paylaşarak, Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasına katkıda bulunacak. 1975 yılında Buenos Aires Eylem Planı’nın (BAPA) bir parçası olarak başlatılan Güney-Güney İşbirliği (o zamanki adıyla Gelişmekte Olan Ülkelerde Teknik İşbirliği) ticareti geliştirip ekonomik büyüme konusunda için yeni yollar açtı. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde iletişim kurulmasına ve daha geniş kapsamlı ve etkili işbirliğinin teşvik edilmesine önayak oldu. Güney-Güney İşbirliği oldukça başarılı olsa da Genel Sekreter Ban Ki-Moon, bu işbirliğinin Kuzey-Güney işbirliğinin yerine geçemeyeceği konusunda uyarırken, daha fazla Kuzey-Güney ortaklıklarına ihtiyaç duyulduğuna da dikkat çekti. Sivas ve Erzincan köyleri yenilendi Sivas ve Erzincan köylerinde gerçekleştirilen altyapı ve bilinçlendirme hizmetleri sayesinde yerel halkın yaşam standardı yükseldi. Ankara, Ocak 2010 Yoksulluğun azlatılması amacıyla seçilen 14 köyde 2007 yılında başlatılan altyapı sistemlerinin inşaası tamamlanırken, bilinçlendirme faaliyetleri 2009 yılının sonunda 1589 kişiye ulaştı. Köy halkı tarafından öncellikli sorun olarak değerlendirilen atık sorunu, gelişmiş kanalizasyon sistemlerin inşası ile son buldu. Yaklaşık yedi milyon dolara mal olan 81 bin metre uzuğunluğudaki kanalizasyon hattından bugün ortalama 10 bin kişi yararlanıyor. Yerel halk da, düzenlenen toplantılar, dağıtılan el kitapları ve basın yayınları ve yeni bir web sitesi sayesinde köylerine yapılan yardım konusunda artık daha bilinçli. İnşaa edilen kanalizasyon sistemleri ile köylerdeki sağlık ve hijyen şartlarında önemli ölçüde iyileşmeler gözlemlendi. Sistemlerin inşaasının öncesinde birçok tehlikeli akıntıdan etkilenen çocukların ishal, sarılık ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanma riski, sistemin inşaasından sonra gözle görülür şekilde azaldı. Bunların yanında, köylerde yerleşim, yavaş yavaş kanalizasyon sistemlerinin bulunduğu alana doğru kaymaya başladı. Projeden sonra da uzun yıllar boyunca sistemlerin kullanılabilmesi için köylülerin sistemi korumaları ve sistemlerin gerekli bakımlarını yapmaları için eğitimler verildi. Yapılan faaliyetler ulusal bazda ihale yoluyla kazanan firmaya yaptırıldı ve Sivas Erzincan Kalkınma Projesi inşaat mühendisi tarafından sürekli yerinde kontrol edildi. Kullanıcıların hizmetine sunulduktan sonraki iki yılda da sistemler için gerekli bakım ve onarımlar proje tarafından yaptırıldı. Yerel halk bilgilendirildi Yerel halk, Sivas Erzincan Kalkınma Projesi (SEKP) dahilinde yararlanabileceği destekler hakkında ve kamu sektörü destek tedbirleri kapsamında sağlanan yardımlar konusunda çeşitli yollardan bilgilendirildi. 50 köyde köy toplantıları yapılarak 1222 kişiye proje kapsamında sağlanan destekler ile ilgili bilgi verildi. 2008 yılına kadar olan bütün SEKP faaliyetlerinin toplanıp derlendiği bir el kitabı yerel basın, yerel yönetimler, muhtarlıklar ve ilgili kurumlara dağıtıldı. Proje ofislerine gelen ziyaretçilere, proje hakkında detaylı bilgiler verilerek hem SEKP kapsamında hem de başka kurum ve kuruluşlar tarafından yapılabilecek yatırımlara dair SEKP Proje Yönetim Birimi tarafından danışmanlık hizmeti sağlandı. Tüm bu faaliyetlere katılımı arttırmak için SEKP tarafından yerel televizyon ve radyo kanallarının yanı sıra gazetelerde de duyuruldu. Yerel yönetimler, proje için satın alma teklifi verecek olan firmalar ve faydalanıcılar için kurulan www.sekp.org Internet sitesinden proje hakkında genel bilgilere, ihale duyurularına, genel duyurulara ve haberlere ulaşabilmek mümkün. Sitedeki ziyaretçi defteri linki ile kullanıcıların görüş ve önerileri alınırken, yaratılan forum proje çalışanları için sanal ortamda bilgi alış verişi yapma olanağı sağlıyor. Faaliyet ve değerlendirme raporu formlarıyla proje çalışanlarının yaptıkları faaliyetler bir veri tabanında depolanıyor. 2009’un sonunda SEKP kapsamında planlanan bilinçlendirme ve aracılık faaliyetlerinden hedeflenenden daha daha fazla kişiye ulaştı. SEKP proje illerindeki kırsal kesimde en çok tanınan projelerden birisi haline geldi. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yürütülen Sivas Erzincan Kalkınma Projesi, Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlayan en önemli yurtdışı kredili projelerden bir tanesi olarak ön plana çıkıyor. Projenin finansmanı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ve Uluslararası OPEC Kalkınma Fonu (OFID) tarafından karşılanmakta. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın teknik destek sağladığı proje, kırsal istihdam fırsatlarının genişletilmesi ve grup/ bireysel girişimlerin teşvik edilmesi yoluyla Sivas ve Erzincan illerinin kırsal kesimlerinde yaşayan halkın tarımsal ve hayvansal üretimlerini ve gelir düzeylerini arttırmayı hedefliyor. Bu hedeflere ulaşılmasıyla yaşam standartlarında iyileşme sonucu kırsal göçün önlenmesi ve doğal kaynakların korunmasıyla kırsal fakirliğin sürdürülebilir şekilde ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Ocak 2005’te yürürlüğe giren ve 7 yıl devam edecek olan Sivas Erzincan Kalkınma Projesi 30 Eylül 2012’de tamamlanacak. Kadınlarla ilgili ilerleme şart Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW ) kabulünün 30. yıldönümü 18 Aralık’ta kutlandı. Ankara, Ocak 2010 Kadınlara eşit hakların sağlanması Birleşmiş Milletler’in temel ilkelerinden biri olmasına rağmen Türkiye’nin önünde kadınlara eşitlik tanınması konusunda katetmesi gereken uzun bir yol var. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne uygun olarak Birleşmiş Milletler 18 Aralık’ta yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde Türkiye’nin önünde hala engeller olduğuna dikkat çekerken, sözleşmenin kabulünün üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesinin hükümetler ve sivil toplumlar için bir öncelik olmaya devam etmesi gerektiğinin altını çizdi. Türkiye sözleşmeyi 20 Aralık 1985’te ve İhtiyari Protokolü de 2002’de onaylayarak kadınlara bireysel şikayetlerini sunma hakkı tanıdı. O zamandan bu yana önemli gelişmeler kaydedildi. Bu gelişmelerden biri, T.C. Medeni Kanunu ve Anayasası’nın yeniden gözden geçirilerek kadın-erkek ayrımcılığı gözetmeme ilkesinin eklenmesi ve kadınların aile hayatında eşitliğin sağlanması oldu. Evlilikte tecavüzün ve iş yerlerinde tacizin suç sayılmasının yanı sıra 2002 yılında Türk Ceza Kanunu’na insan ticaretiyle ilgili maddelerin eklenmesi diğer önemli gelişmeler arasında yer aldı. Gelinen bu noktaya karşın, sözleşmenin hala tamamen uygulanamadığı belirli alanlar mevcut. Bu alanlar arasında kadınlara karşı şiddet, kadınların iş gücüne, siyasi ve kamusal hayata katılımı ve aile içi şiddete karşı mekanizmaların geliştirilmesi sıralanıyor. Ayrıca Kadın Sığınma Evleri’nin yeterli sayıda olmayışı ve kadınların iş gücüne katılım oranlarının son 20 yılda giderek azalması da endişe kaynağı oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan ve tüm BM örgütlerinin temsilcilerinden oluşan grubun eş başkanı Maruzio Busatti “Cinsiyet eşitliğine erişmek ve kadınları güçlendirmek kendi içinde bir hedef olmakla beraber daha sağlıklı, daha iyi eğitimli, daha huzurlu ve refah içinde yaşayan toplumlar kurmak için de şart. Kadınlar tamamen güçlendirildiğinde ve topluma katıldığında toplumun tümü bundan yararlanır. Cinsiyet eşitliği aynı zamanda Birleşmiş Milletler ajanslarının en iyi şekilde işlemesini sağlayan sinerjiyi yaratıyor” dedi. Birleşmiş Milletler özellikle Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı ve Cinsiyet Teması Grubu (UNGTG) gibi geniş bir yelpazeden oluşan bir çok projeyle Türkiye hükümetine cinsiyet eşitliği konusunda destek sağlıyor. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği tarafından kadın ve erkek arası eşitliğin gerçekleştirilmesi için bir temel oluşturulması amacıyla 18 Aralık 1979 tarihinde kabul edildi. Sözleşme kadınların siyasi ve kamusal hayatta, oy kullanabilme ve seçilebilme hakkı dahil, eğitim, sağlık ve istihdam alanlarında da eşit haklara ve eşit fırsatlara sahip olabilmesinin sağlanmasını öngörüyor. Sözleşme tarafları kadınların tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerinden faydalanmalarını sağlamak için yönetmelik ve geçici özel önlemler de dahil olmak üzere tüm gerekli önlemleri almayı kabul ediyorlar. Sözleşmeyi imzalayan veya kabul eden 186 ülkeyle CEDAW günümüzde en fazla kabul gören insan hakları araçlarından biri. Sözleşme tarafları yasal olarak sözleşmenin şartlarını yerine getirmekle yükümlü olmanın yanı sıra en az dört senede bir sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmek için aldıkları önlemler üzerine ulusal raporlar yayınlamayı taahhüt ediyorlar. UNDP’nin Ekim ayında yayımladığı 2009 İnsani Gelişme Raporu’nun Cinsiyeti Güçlendirme Ölçüsü Türkiye’de kadınlar ve erkekler arasında siyasete katılım ve gelirlerdeki eşitsizlik gibi bir dizi olumsuzluğu gözler önüne seriyor. 2007 yılı verilerine dayanan bu ölçüte göre, Türkiye’de kadınlar meclisin sadece yüzde dokuzunu oluştururken bakanlık pozisyonlarının yalnızca yüzde dördüne sahipler. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küme Destek Programı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın kurumsal kapasitesini geliştirmek için rekabetçilik ve yenilikçilik alanlarında tasarlanan ve uygulamaya konulan küme destek programının proje faaliyetleri 2010 yılında başlayacak. Ankara, Ocak 2010 Proje'nin En İyi Küme Destek Programlarının Uygulanması Konusunda Uluslarası İncelemeler başlıklı ilk faaliyetinin önümüzdeki aylarda gerçekleşmesi bekleniyor. Uluslararası kıyaslama çalışmaları, eğitim programları, saha çalışmaları ve çalışma gezilerinin yanında izleme ve değerlendirme araçları da geliştirilerek küme destek programının sosyoekonomik etkisinin değerlendirilmesi sonucunda, diğer hususların yanı sıra rekabetçiliğe, yenilikçilik kapasitesine, kadın girişimcilerin ve kadın işgücünün güçlendirilmesine, çevrenin korunmasına, sürdürülebilir kalkınmaya olan etkilerinin gözlenmesi amaçlanıyor. Kümeler birbirleri ile işbirliği ve rekabet içerisinde olan bağımsız firmalar ve ilişkili kuruluşlar tarafından oluşturulan coğrafi olarak bir veya birkaç bölgede yoğunlaşmış, belirli bir alanda uzmanlaşmış, ortak teknolojiler ve vasıflar ile birbirine bağlı grupları ifade ediyor. Şu anda, hem Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda hem de 2009 Yılı Programı’nda kümelerin ulusal ekonominin rekabetçiliğini arttırma konusundaki önemine atıfta bulunuluyor. 2009 Yılı Programı’nın 110 numaralı tedbiri ulusal kümelenme destek politikası ve mekanizmasının AB tarafından finanse edilmiş olan “Türkiye için Ulusal Kümelenme Politikasının Oluşturulması Projesi”nin çıktılarından da faydalanmak suretiyle geliştirileceğini ifade ederken bu konuda sorumlu kuruluş Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak belirlendi. “ UNDP, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na üç temel alanda destek sağlıyor: rekabetçi ve şeffaf bir küme seçim süreci de dâhil olmak üzere, bir küme destek programının tasarlanması için, başvuru elkitapları, değerlendirme rehberleri, ve ikincil (veya üçüncül) mevzuatın son taslakları gibi gerekli dokümantasyonun hazırlanması; STB personeline yönelik, kadın-erkek eşitliğin de teşvik edildiği eğitim programlarının geliştirilmesi ve eğitim verilmesi sonucunda STB’nin kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi ve son olarak izleme ve değerlendirme araçlarının değerlendirilerek, küme destek programının etkinliği ve uzun vadedeki sosyo-ekonomik etkisini ölçülmesi. UNDP ortaklığında yürütülen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küme Destek Programı, 2010 yılının Aralık ayında sona erecek. Gelişmek için Göç Sanal Fuarı 18 Aralık 2009’da kutlanan Uluslararası Göçmenler Günü’nde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon “Göç gerek göçmenler, gerekse göç alan ve veren toplumlar için olumlu ve güçlendirici bir deneyim olabilir ” dedi. Ankara, Ocak 2010 Göç ve gelişme arasında olumlu bağlantılar kuran Gelişme için Göç Sanal Fuarı’nın birincisi 2-3 Kasım 2009 tarihlerinde düzenlendi. Geleneksel fuarların aksine bu fuar dünyanın her yerinden insanların katıldığı sanal bir ortamda gerçekleşti. Sanal ziyaretçilere internet üzerinden sergilenen projeleri gezmenin yanı sıra uluslararası örgütlerden ve sivil toplum kuruluşlarından yetkili kişilere soru sorma olanağı tanıyan fuar, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Komisyonu’nun stratejik ortaklıklığından doğan Ortak Göç ve Kalkınma Girişimi (JMDI) tarafından organize edildi. Sanal fuarda, 60 farklı ülkede 50’den fazla sivil toplum kuruluşunun öncülüğünde gerçekleştirilen ve göçün gelişmeye olan yapıcı etkilerini konu alan girişimler sergileniyor. Sergi ayrıca kullancılara kendi göç ve gelişme projelerini de sanal ortamda paylaşma fırsatı sunuyor. Böylelikle göç ve gelişme arasındaki olumlu etkileşimin örneklerinden oluşan küresel göç ve gelişme projelerinin paylaşıldığı bir platform yaratıldı. Fuarda sunumların, konferans notlarının ve raporların ulaşılabileceği bir de kaynak bölümü var. Etkileşim bir yandan da girişime ait televizyon kanalı olan M4D TV, günlük bir blog ve küçük testlerlerle arttırılmaya çalışılıyor. Katılımcılar, M4D TV kanalı ile uluslararası örgütlerden ve sivil toplum kuruluşlarından yetkili kişilerin videolarını izleyebildikleri gibi onlara doğrudan soru yöneltebiliyor. Günlük blog da kullanıcılar için göç ve gelişme üzerine yorumlarını yazabildikleri veya tartışma ortamı oluşturabildikleri bir araç görevi görüyor. Ortak Göç ve Kalkınma Girişimi (JMDI), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Uluslarası Çalışma Örgütü (ILO) ve Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) 15 milyon Euro’luk bir bütçeyle göç ve gelişim arasında bağlantılar kurulmasına katkıda bulunmak isteyen sivil toplum kuruluşlarına ve yerel yetkililere destek olmayı amaçlıyor. Girişim bu desteği göç ve gelişme konusunda çalışan oyuncuları biraraya getirmek için ağlar kurarak, bu alanda yerel ve uluslarası düzeyde işe yarayan iyi örnekleri tanımlayarak ve göç ve gelişme konusunda politika oluşumlarını destekleyerek sağlıyor. Bu çerçeve içerisinde, Gelişme için Göç Sanal Fuarı girişimin amaçlarının hayata geçirilmesi için bir mekan oluşturuyor. Göçün insani gelişme sağlayan potansiyeli aynı zamanda UNDP’nin 2009 Küresel İnsani Gelişme Raporu’nun belkemiğini oluşturuyor. Engelleri aşmak: Göç ve insani gelişme göçün göçmen ailelerden göç alan ve veren topluluklara kadar herkese fayda sağlayabieceğini savunuyor. Rapor bu faydalara erişilebilmesi için Var olan giriş kanallarının daha fazla çalışana açılması, göçmenlerin temel insan haklarının güvence altına alınması, göçün işlem maliyetlerinin düşürülmesi, hem göç alan toplumlara hem de göçmenlere yarar sağlayacak işbirliğine dayalı çözümlerin bulunması, iç göçün kolaylaştırılması ve göç veren ülkelerde göçün kalkınma stratejilerine bir bileşen olarak eklenmesinden oluşan bir temel reform paketini ortaya koyuyor. Ronaldo ve Zidane'ın yoksulluğa karşı yeni takımı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iyi niyet elçileri olan futbol yıldızları Ronaldo ve Zinédine Zidane, diğer tanınmış futbolcular ile birlikte SLBenfica’ya karşı 25 Ocak 2010 tarihinde Lizbon’da bir dostluk maçı yapacak. Ankara, Ocak 2010 Küresel yoksulluğa karşı çıkmak için birlikte çalışmanın önemini hatırlatmak için oynanan maçların yedincisinde, Ronaldo ve Zidane ilk defa aynı tarafta mücadele edecek. Brezilya Corinthians takımında oynayan Ronaldo “Yoksulluğa karşı mücadelede kimse seyirci değil. Yalnızca birlikte çalışarak, aynı takımda, Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşabiliriz” dedi. 2015’e kadar ulaşılması gereken sekiz uluslararası kalkınma hedefinden oluşan Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDG), Birleşmiş Milletler üyesi olan 192 ülke ve 23’ten fazla uluslararası organizasyon tarafından kabul edildi. Bu hedefler aşırı yoksulluğun azaltılması, çocuk ölüm oranların düşürülmesi ve HIV/AIDS gibi salgınlarla mücadele edilmesini kapsıyor. 2006 yılında futbolu bırakmasına rağmen her yıl oynanan Yoksulluğa Karşı Maç’ta mücadele eden Zinedine Zidane, Ronaldo’nun söylediklerini destekleyerek “Sekiz golü kararlılık, irade ve ekip çalışmasıyla atmalıyız” dedi. Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasına beş kala yapılacak bu seneki maçın özel bir önem taşıdığını belirten UNDP Başkanı Helen Clark “Son derece önemli olan Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak insanların hayatını önemli ölçüde iyileştirmek demek” dedi. Clark, “Hedeflere ulaşmanın, güçlü ortaklıklar, yeterli kaynaklar; sağlam siyasi liderlik ve gelişme ile büyümenin her anlamda sürdürülebilirliğini sağlayan uzun vadeli bir strateji" gerektireceğini belirtti. SLBenfica Futbol Kulübü ve Benfica Vakfı’nın başkanı Luis Filipe Vieira “Kulüp böyle bir etkinlik için UNDP ile çalışmaktan memnuniyet duyuyor; futbol, insanları iyi bir neden için bir araya getirmenin harika bir yolu.”dedi. Maçtan elde edilen gelirin yarısı Angola ve Mozambik gibi Afrika’nın Portekiz’ce konuşulan ülkelerinde sosyal gelişim projelerini destekleyen SLBenfica Vakfı’na gidecek. Geriye kalan ise UNDP tarafından kalkınma projelerine katkı sağlamak için kullanılacak. Önceki altı maçta elde edilen gelirler, kadın işletmecilere destek sağlamaktan, sokak çocukları ve dezavantajlı kişiler için spor merkezlerinin inşasına kadar yoksullukla mücadele girişimlerini desteklemek için kullanıldı. Gelirler Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki projelere destek sağladı. Maç 25 Ocak 2010’da Estàdio da Luz, Lizbon’da oynanacak. 10€ olan bilet fiyatları SLBenfica maç biletlerinin satıldığı yerlerden veya 21 Aralık 2009’dan itibaren kulübün internet sitesinden temin edilebilecek. UNDP Türkiye'de iş fırsatları Yerel Kıdemli Uzman Uluslararası Kıdemli Uzman Ulusal Yasal Danışman İklim Değişikliğine Uyum Politikaları Konusunda Uluslararası Yasal Uzman Kısa Dönemli Uzmanlar Tüm ilanlar
Benzer belgeler
BASIN AÇIKLAMASI Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
portföylerine sahip UNDP ülke ofisi olmak üzere 40’dan fazla ülkeden de temsiciler katıldı.
Güney-Güney İşbirliği projesi kapsamında önem taşıyan diğer önemli bir girişim ise TİKA’nın kalkınma proj...
sosyal fayda zirvesi 2015 programını indirmek için tıklayın
arttırılmasının yollarını tartıştılar. Yakın zamanda yapılan “Uluslararası e-Yönetişim: Deneyim Paylaşma e-Devlet’ten eYönetişim’e Kamu Yönetiminde e-Dönüşüm” konferansı ise e-Yönetişim hakkında pr...
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş de
Güney-Güney İşbirliği projesinin başlamasından bu yana UNDP ve TİKA tarafından platformlar oluşturarak
tecrübelerin ve en iyi uygulamaların paylaşılmasını sağlamak için iki uluslararası konferans d...
`hayata artı katmaya` devam ediyor Genç eğitmenler yaşıtlarına
Antalya’da gerçekleşen konferansa Türkiye’den 300’ü aşkın üst düzey yetkili katılırken yedisi güçlü e-Yönetişim
portföylerine sahip UNDP ülke ofisi olmak üzere 40’dan fazla ülkeden de temsiciler ka...