Kurumsal - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
Transkript
Kurumsal - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2012 • Sayı: 6 hızla Sessiz kaldıkça sona yaklaşıyoruz TME 2023 E L Ş İ CUMHURİYETİN 1OO.YILINDA 21 ARALIK 2O12,İSTANBUL MS AL SOR Rİ RYE SORUMLULUK ZA KURU KURUMSAL UMLULU A P K Merhaba, KSS Türkiye dergisinin 6. ve yılın son sayısı. Bu dergi, en başında amaçladığı gibi kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramının vurgulanması ve bilinirliğinin artmasına katkı sağlamak adına çaba gösteriyor. Ne kadar çok işletmeye ulaşabilir ve yanımıza alabilirsek, yaptığımız işin o kadar anlamlı olacağına inanıyorum. Aynı inançla bizimle işbirliğinde olan tüm kişi ve kuruluşlara tekrar teşekkür etmek isterim. Yakın zamanda karşılaştığım bazı örnekler kurumsal sosyal sorumluluğun bileşenlerinden, ‘‘etik olmak’’ maddesi üzerinde fazlaca durulması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Kurumsal sosyal sorumluluk, süreklilik ve her yönüyle entegrasyon gerektiren bir uygulamalar bütünü. Birbiriyle örtüşmeyen söylem ve uygulamalar, ‘‘sorumlu işletme’’ tanımından uzak olmakla birlikte kurumsal itibarın da yerle bir olmasına sebeptir. KÜNYE Özel sektör denilen yapı artık çok büyük. Öyle ki; ülkelerin ekonomileri ve toplumsal değişimin yönlendiricisi haline geldi. Bu büyümenin sonuçlarından biri, toplumsal bilinç düzeyinin ve beklentilerin artması. Bir diğeri ise, şirketler açısından karlılık dışında başka şeylerin de konuşulması gerekliliği. Bugünün ortamında, sorumluluk üstlenmeyen yapıların yaşam sürelerinin, (tüm koşullar eşit ve normalken) çok da uzun olmayacağı öngörüsü oldukça yaygın. Dolayısıyla özel sektörün tavrı, insan odaklı olmaktan uzaklaşmak değil, ticari kaygılar ile etik sorumlulukları uyumlaştırmak olmalıdır. Bu sayıda tekstil sektöründe KSS konusuna özel olarak yer ayırdık. Konuyu, bu alanda aktif olarak çalışan isimlerle konuştuk. Tekstil, KSS bilincinin yerleşmesi ve uygulamaları noktasında, özellikle de çevre konusunda, yoğun olarak üzerinde durulması gereken bir sektör. Türkiye’de tekstil özelinde hali hazırda uygulanan iki önemli proje var. Bunlarla ilgili detayları da içerde bulacaksınız. Ocak’ta yeni yılın ilk sayısıyla buluşmak üzere… İyi okumalar. Sevgi ve Saygılarımla, D. Eylem Altıok İÇİNDEKİLER KSS Uygulamaları 14Borusan Mannesmann 18VİKO 20HSBC 23Arçelik 36Total Oil 37Nestle 38Lilly 39Argande Projesi 40İnci Akü 42UPS 45Deva Holding 46Philsa 47Tekfen 48IBM 49Panasonic 50Galleria www.facebook.com/KSSTurkiyeDergisi KSS Söyleşileri Makale 10Roche Süha Taşpolatoğlu 15Philips Burcu Aksoy 30TTGV Ferda Ulutaş 35Fair Labor Association Sabrina Bosson 29Özge Berber Ağtaş 33 Ali Ercan Özgür 34 Feride Doğan KSS Üniversite 9 Kadir Has Üniversitesi 39Bahçeşehir Üniversitesi STK 26İHKİB www.twitter.com/KSSTurkiyeDergi TÜRKİYE’NİN YETENEKLERİ KAYBOLUP GİTMEYECEK TTNET GENÇ YETENEKLERİN YANINDA TTNET’in “Yeteneğe Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek” projesiyle gençlerimiz yeteneklerini geliştiriyor. Bilişim sektörüyle tanışan gençler, aldıkları eğitimlerle iş hayatına hazırlanıyor. TTNET, Türk ekonomisine destek oluyor. TTNET’le her şey mümkün! www.ttnet.com.tr | 444 0 375 Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (TKSSD) olarak Amerikan Ticaret Odası Sosyal Sorumluluk Birimi olan “İş Dünyası Kurumsal Vatandaşlık Merkezi” (Business Civic Leadership Center) ile uzun vadeli bir işbirliğini imzalamanın heyecanı içindeyiz. 10 Ekim 2012 tarihinde Washington’da Amerika Ticaret Odası’nda imzaladığımız işbirliği neticesinde ortak Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) konferansları, eğitimleri, bölgesel danışmanlık hizmetleri ile birlikte birçok ortak proje geliştireceğiz. B izler için sevindirici bir diğer haber de dernek üyemiz Berkay Orhaner’den geldi. Üyemiz Ahi Evran Üniversitesi ve Atatürk Kültür Merkezi’nce düzenlenen Ahiliğe Genç Bakış Ulusal Öğrenci Sempozyumu’nda Ahilik ve Kurumsal Sorumluluk başlıklı makale ve sunumuyla sempozyumun birincisi seçildi. Berkay Orhaner çalışmasında ahilik ve kurumsal sorumluluk kavramının nasıl yeniden yan yana gelebileceğini anlattı. Bunların yanısıra tekstil sektöründe müşteri, tedarikçi şirketler ve tüketiciler arasında inovatif iletişim yolları kurmak için eğitim modülleri geliştirdiğimiz RESPECT projesinin üçüncü toplantısı 7-9 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Fair Labour Association liderliğinde yürütülen projenin bu toplantısında proje ortakları biraraya gelerek bu zamana kadar yapılan etkinlikleri analiz edeceğiz. Projenin tüm detaylarını, projenin internet sitesinden www.responsible-practices.eu takip edebilirsiniz. Ayrıca İngiltere’nin en büyük KSS kuruluşu olan BITC’nin ilk kez 18 Mayıs 2012 tarihinde dahil olduğumuz Çalışan Gönüllülüğü gününe gelecek yıl Mayıs 2013’te de katılıyoruz. Şirketlerin tüm çalışanları ile birlikte tecrübelerini ve becerilerini toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gönüllü olarak kullandığı Give & Gain - Çalışan Gönüllülüğü Günü için önümüzdeki aylarda sizlerle bilgileri paylaşacağız. 21 Aralık 2012’de düzenlenecek olan KSS Pazaryeri bünyesinde bu yıl iki önemli ödül daha vermenin mutluluğunu yaşıyoruz: İnsan Hakları Ödülü ve Avrupa KSS Ödülü. Hollanda Konsolosluğu desteğiyle yürüttüğümüz İşletmelerde İnsan Hakları projesinin bir parçası olarak Türkiye’de ilk defa şirketlere KSS ve İnsan Hakları üzerine yürüttükleri başarılı uygulamalardan dolayı ödül verilecek. Bunun yanında başlıca teması KSS: Ortaklık, İnovasyon ve Etki olan Avrupa KSS Ödülü’nde, şirketlerin en az bir kurumla yapacakları işbirliğinin topluma ve işletmeye olumlu etkisi ön plana çıkıyor. Büyük Şirket ve KOBi olmak üzere iki ödül verilecek olan bu ödüllendirmede Türkiye’de birinci olan şirketler doğrudan Avrupa birincisi seçilerek, Haziran 2013’te düzenlenecek olan Avrupa ödül törenine katılmaya hak kazanacaklar. Pazaryeri hakkında detaylı bilgiye internet sitemiz www.kssd.org adresinden ulaşabilir, pazaryerine başvurmak ve/veya dernek faaliyetleriyle ilgili daha fazla bilgi almak için bizlerle [email protected] adresinden bağlantı kurabilirsiniz. Farkında mısınız? Dokunuyoruz! SIZ DE “okumak her çocuğun hakkıdır” DIYORSANIZ; TOCEV yazıp 5944’e gönderin 5 TL bağışta bulunun! Haydi siz de dokunun! ISO 26000 Eğitimi - Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamalarını Geliştirme Kadir Has Üniversitesi, Yaşam Boyu Eğitim Merkezi, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliği ile “ISO 26000” Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamalarını Geliştirme eğitimi düzenliyor. Ş irketlerin sosyal, çevresel ve ekonomik anlamda sürdürülebilirlik uygulamalarını destekleyen bir kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) aracı olan ISO 26000, şirketlerin KSS uygulamalarını iş süreçlerine dahil etmeleri yardımcı oluyor. ISO 26000 KSS İçerik: 1. Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Tanımı ve Esasları 2. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Araçları 3. ISO 26000’nin Gerekçesi, Kapsama Alanı ve İlkeleri 4. Kurumsal Yönetim 5. İnsan Hakları ve Çalışan Hakları alanında en kapsayıcı standart olarak kabul edilmekte. 1 Kasım 2010’da yayınlanan ve şu anda 83 ülkede uygulanan ISO 26000, gönülllük esasına dayanmakta ve sadece şirketler için değil, tüm kurumlar için sosyal sorumluluk alanında bir rehber niteliği taşıyor. Eğitim, katılımcılara ISO 26000’nin mantıksal temelini, faaliyet alanına, kurumların iş süreçlerine nasıl dahil edilebileceğini öğretmeyi amaçlıyor. 6. 7. 8. 9. 10. Adil Ticaret Uygulamaları Tüketici Konuları Çevre Toplumsal Kalkınma ISO26000’in Kurum İçine Entegre Edilmesi Hedef Kitle: Şirketlerin KSS ve/veya Sürdürülebilirlik Yöneticileri, Kurumsal İletişim Departman Yöneticileri, İK Yöneticileri, kendini konu hakkında geliştirmek isteyen herkes. Tarih: 6-7 Aralık 2012 Yer: Kadir Has Üniversitesi, Yaşam Boyu Eğitim Merkezi, KSS Akademisi Eğitim Koordinatörü: Kadir Has Üniversitesi, Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Eğitim sonunda tüm katılımcılara Kadir Has Üniversitesi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi Sertifikası verilecektir. Son Başvuru Tarihi: 30 Kasım 2012 Detaylı Bilgi için E-mail: [email protected] Tel: 0212 533 65 32 - 1219 8 KS Üniv S ersi te Kadir Has Üniversitesi, Türkiye’nin ilk üniversite KSS raporunu yayınlandı “Her komşunun birbiri üzerinde hakkı vardır” düşüncesinden yola çıkan ve bulunduğu Cibali Bölgesi’nin sorunlarıyla yakından ilgilenen Kadir Has Üniversitesi, son iki yıldır da kurumsal sosyal sorumluluk konusunda çalışmalar yapıyor. Kadir Has Üniversitesi’nde KSS faaliyetleri, 2008 yılından bu yana yürütülüyor. K SS faaliyetlerinin üniversite kültürünün temel parçası haline gelmesini isteyen Khas, ilk KSS raporunu yayınladı. Bu rapor aynı zamanda Türkiye’de yayınlanan ilk üniversite KSS raporu özelliği taşıyor. Kadir Has Üniversitesi’nin 2010-2012 dönemindeki çalışmalarını kapsayan raporda paylaşılan bilgiler arasında çevre alanında yıllık karbon emisyon ölçümlemesine başlayan üniversitenin yıllık karbon salınımı ile üniversitenin ve öğrencilerinin çevreye verdikleri etki de yer alıyor. Rapora göre 2011 yılında karbon emisyonları ölçümleme ve yönetme girişiminde bulunan Kadir Has Üniversitesi’nin 2008-2010 yılları arasında tüm kampüslerinin tükettiği doğal gaz, mazot, benzin ve elektrik gibi birincil enerji kaynak tüketimlerinin ortamaları alınarak hesaplanan karbon ayakizi ölçümlerine göre yılda ortalama 1800 kton karbondioksit salınımı yapıyor. Bu kapsamda çevreye verilen zararı azaltmak için çalışmalara başlayan Üniversite, öğrencilerini bireysel karbon ayak izini hesaplatmaya teşvik etti. 2011-2012 Akademik Yılı’nda 2, 3 ve 4. sınıflardan olmak üzere 200 öğrenciye uygulanılan ve 15 sorudan oluşan anket soruları arasında öğrencilerin kullandıkları ulaşım araçları, yemek alışkanlıkları, çevre bilinci gibi temalar yer aldı. Anket sonuçlarına göre her öğrenci için 1 değil, ortalama 1,5 gezegene ve gezegenin verimli alanlarından 2,8 hektara ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Bu, öğrencilerin çevre bilincini arttırmaya yönelik uygulamaların arttırılmasına adına bir işaret olarak kabul edildi. Khas’ın KSS Çalışmaları K SS Raporunda öne çıkan konular, her Khas öğrencisine verilen KSS dersleri, Komşuluk Hakkı Paydaş Kurulu ve çevre alanında yapılan ölçümlemeler olarak sayılabilir. ⁕ Khas’da mühendislikten güzel sanatlara kadar bölüm ayırmaksızın her öğrenci, KSS derslerini alıyor. Öğrenciler ‘Dedemden Öğütler Seminerler Dizisi’ kapsamında 100 yılı aşkın süredir Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin temsilcileriyle tanışma imkanı bulurken, İstanbul’da yapılan sergi, film festivali gibi çeşitli KSS etkinliklerine katılımları teşvik ediliyor ve geliştirdikleri ortak KSS projeleriyle fark yaratıyorlar. ⁕ “Her komşunun birbiri üzerinde hakkı vardır” düşüncesinden yola çıkan Khas, Cibali semtinde yaşayan bölge halkının beklentilerine karşılık vermek ve karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmek için Cibali semti ile üniversite temsilcilerinin bir araya geldiği bir ‘Paydaş Kurulu’ oluşturdu. Yılda iki kez gerçekleştirilen toplantılarda Mahalle muhtarı, imamı, ilköğretim okul müdürü, esnafı gibi mahallenin önde gelenleri; rektör, üniversite idari ve akademik kadrosuyla buluşarak mahallenin sorunlarını ele alıp beraber fikir üretiyor. ⁕ ‘Etüt Ağabeyliği ve Ablalığı’; Komşuluk Hakkı projesi kapsamında bir eğitim-öğretim döneminde 100’den fazla Khas öğrencisi görev alarak 8 bin saatin üzerinde zamanlarını Cibali İlköğretim Okulu öğrencilerine etüt ağabeyliği ve ablalığı yapmaya ayırıyorlar. ⁕ Her yıl Cibali Bölgesi’nin ihtiyaçlarını karşılamak için bağış koşusu olarak düzenlenen ‘İyiliğe Koşu’nun sonuncusunda 15 bin TL gelir elde edildi. Akademik, idari ve Khas öğrencileri olmak üzere toplam 336 kişi yarışmaya katılarak bağışta bulundu. ⁕ Khas öğrencilerinin gönüllü olarak çıkarttığı Cibali Postası adlı üniversitenin mahalle gazetesiyle; Cibalileri üniversiteye, üniversiteyi Cibalililere tanıtmaya devam ediyor. Bölgedeki tüm yaşananlar Üniversite öğrencileri ve akademisyenlerle Cibali Postası ile paylaşılırken, Üniversite’de gerçekleşen etkinliklerden de bölge halkı bilgi sahibi oluyor. 9 KSS ri e leşil y ö S Süha Taşpolatoğlu: ‘‘Ana hedefimiz, ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getiren bir şirket olmak’’ Roche Türkiye Genel Müdürü Süha Taşpolatoğlu ile kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir marka olmak üzerine söyleştik. Kurumsal sosyal sorumluluğun (KSS) kuruluşunuza entegrasyonundan söz eder misiniz? Süha Taşpolatoğlu: Günümüzde kâr odaklı modellerin, şirketleri geleceğe taşımada çaresiz kaldığı bir gerçek. Şirketlerin varlıklarını sürdürmeleri için, içinde bulundukları topluma, sosyal, ekonomik ve çevresel olarak da samimiyetle fayda sağlama çabası içinde bulunmaları gerekiyor. " Yerel sürdürülebilirlik politikamızla kapsamlı bir sürdürülebilirlik stratejisi oluşturarak hedeflerimizi belirledik ve çeşitli aksiyonları hayata geçirdik. Roche olarak biz de faaliyet gösterdiğimiz sağlık alanında, kurumsal sosyal sorumluluğunun bilincinde bir şirket olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sürdürülebilirliğin, gelecek nesillerin devamı için hayati önem taşıdığına inanıyoruz. Bu anlayışla henüz çözümlenmemiş sağlık sorunları için yüksek kaliteli çözümler yaratmak, üretmek ve pazara sunmak için çalışıyoruz. Bu doğrultuda; kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı şirketimizin her birimine entegre olmuş durumda. Roche markasının itibarının nasıl yönetileceği ile ilgili bir kılavuz niteliği de taşıyan Stratejik Çerçeve, 2010 yılında lanse edilmesi ve şirket genelindeki farkındalık çalışmalarının başlatılmasıyla birlikte şirketimizde sürdürülebilirlik stratejisi için güçlü bir altyapı hazırlanmış oldu. Çalışanlarımızın tam anlamıyla katkı sunacağı bir modelleme oluşturmaya çalıştık. 2011’de başlattığımız bir takvimle itibar çalışmalarımızın odağında yer alan sürdürülebilirlik konusunda, yerel sürdürülebilirlik politikamızla kapsamlı bir sürdürülebilirlik stratejisi oluşturarak hedeflerimizi 10 belirledik ve çeşitli aksiyonları hayata geçirdik. Tüm departmanlardan çalışanlarımızın katılımıyla kurulan “Sürdürülebilirlik ve İletişim Komitesi”nin de katkılarıyla belirlediğimiz 3 ana alan etrafında çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu alanları; Roche’un çalışmak için en mükemmel işyeri olması, şirket politika ve süreçlerinin sürdürülebilirlik felsefesine uygun hale getirilmesi, ana mesajlarımızı paydaşlarımızı da dahil ederek iletmek ve sivil toplum katılımcılığını şirket kültürü olarak benimsemek olarak belirledik. Faaliyet gösterdiğimiz sağlık alanında bugünün ihtiyaçlarına çözüm üretmenin yanı sıra, sürdürülebilir kalkınmaya hizmet etmeyi de kurumsal vatandaşlık ve sosyal sorumluluk anlayışının vazgeçilmez bir parçası olarak görüyoruz. Roche, çalıştığı her ülkede toplumla ilişkileri iyi yönetmeyi esas alan, yerel ihtiyaç ve beklentilere cevap vermeye odaklanan, ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getiren bir şirket olmayı ana hedefi olarak görüyor. Tüm çalışmalarımızın ve sürdürülebilirlik stratejimizin temelinde bu yaklaşımımız yer alıyor. Roche, Türkiye’deki ilk “Kurumsal Sorumluluk Raporu”nu yayınladı ve Global Reporting Initiative (GRI) - Küresel Raporlama Girişimi tarafından B+ seviyede derecelendirildi. Raporun detaylarına, 2011 yılı uygulamalarına ilişkin bilgi verir misiniz? Süha Taşpolatoğlu: Roche Türkiye olarak da 2010 yılında stratejik düzeyde başlattığımız sürdürülebilirlik çalışmalarımız kapsamında, süreçlerimizde yaptığımız iyileştirme ve yeniliklerle “sorumlu şirket” olma vizyonuyla ilerliyoruz. Raporlamayı da kurumsal olarak iş yapış süreçlerimizi geliştirmede bir araç olarak görüyoruz. Dünya çapında kabul gören GRI (Global Reporting Initiative - Küresel Raporlama Girişimi) tarafından B+ seviyede derecelendirilen raporumuzda sorumlu yönetimin birçok alanına dokunan hedeflerimiz ve performansımız yer alıyor. Bu çerçevede; insan hakları, kadın çalışanlar, sera gazı emisyonlarının azaltılması, topluma katkı projeleri, ürün sorumluluğu, etik ilkeli yönetim, şeffaflık gibi başlıklarla tanımlanan performans göstergelerini Roche Türkiye hedefleri ile ilişkilendirdik. Bunlardan bazıları: Roche Global’in stratejik hedefleri kapsamında, önemli pozisyonlardaki kadın liderlerin sayısını en az %50 oranında artırma girişimi doğrultusunda üst düzeydeki kadın çalışan oranı yüksek olan Roche Türkiye, global düzeyde de dikkat çekti. Roche Türkiye’de çalışanların %38’i, yöneticilerin %43’ü kadındır, üst düzey yönetimde ise bu oran %60’tır. Çevresel zararı en aza indirme hedefimiz kapsamında 2011 yılında; 2009 yılına göre toplam enerji tüketimimizi %25, kişi başı enerji tüketimimizi %21 düşürdük. 2 yılda 27 adet aksiyon gerçekleştirerek bina kaynaklı enerji tüketimimizi %14,8 oranında azalttık ve sera gazı emisyon raporumuzu oluşturduk. Merkez bina elektrik tedariğinde sadece rüzgar enerjisiyle üretim yapan firmayı tercih ettik. Çevresel ve ekonomik anlamdaki olumsuz etkileri minimuma indirmek üzere tasarlanan “Mobil Çalışma Kültürü” projemiz sayesinde merkezi depolama ve promosyon malzemeleri için e-sipariş modülünü uygulamaya koyduk; video konferans sistemini yaygın bir iletişim aracı haline getirdik; tüm saha çalışanlarının tablet PC’ye geçişiyle kağıt sarfiyatını en aza indirdik. Karbon ayak izini azaltmak amacıyla, 2011 yılında Ege Orman Vakfı ile İzmir Seferihisar’da 6 bin 600 fidanlık “Roche Çalışanları Korusu” ve 10 bin fidanlık “Roche Ormanı” projelerini hayata geçirdik. “Kaç Dünyalık Yaşıyorsun?” isimli iPad uygulamasını geliştirdik. Bu uygulamayla, çalışanlarımızın yanı sıra, ana paydaşlarımız olan hekimler ve ecza depolarını da bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Uygulama, kişilerin gündelik hayatlarında aldıkları kararların dünya üzerindeki etkisini ortaya koyuyor. Hayata geçen projeler R oche, Türkiye’de bugüne kadar sağlıktan eğitime, hukuktan sosyal yardıma birçok alanda etkin projeler yürüttü. UNICEF’in çocuk gelişimine yönelik yürüttüğü kampanyalara 2006 yılından bu yana verilen destek, bu kapsamda düzenlenen bilinçlenme temalı çeşitli yarışma ve sergiler, tüm dünyada Roche çalışanlarının katıldığı ve ihtiyaç sahibi çocuklara destek olmayı amaçlayan “Roche Çocuklar İçin Yürüyor” projesi, “Mavi Bisiklet, Kanserde Erken Tanı İçin Yol Açık” kampanyası ve çalışanların oluşturduğu Roche Yaşam Takımı’nın yürüttüğü çalışmalar, bu konuda büyük başarı sağlayan projelerimiz arasında yer alıyor. Mavi Bisiklet kampanyası çerçevesinde, 6 yılda 10 binin üzerinde vatandaşımız kanser hastalarının mücadelesine pedal çevirerek destek vermiş oldu. 27 ilimizde yapılan kanser seminerleri ile de 2 bin 500’ün üzerinde vatandaşımız kanserde erken tanının önemi konusunda bilgi sahibi oldu. Roche çalışanlarının gönüllü katıldığı Yaşam Takımı ise kanserli çocuklara, depremzedelere, ihtiyaç sahibi öğrencilere yönelik sosyal sorumluluk çalışmaları gerçekleştiriyor. Diğer taraftan Roche Global’in sürdürülebilirlik konusuna verdiği önem bize yön gösteriyor. Küresel çapta ortak amaca hizmet eden çok başarılı çalışmalara da katkı sağlıyoruz. Roche Türkiye dünya çapında ihtiyacı olan çocukları desteklemek için 2003’ten beri tüm Roche çalışanlarının katılımıyla gerçekleşen “Roche Çocuklar için Yürüyor” projesine 2010’da dahil oldu. UNICEF Türkiye’nin “Her çocuğun yaşama en iyi şekilde başlama hakkı var” kampanyasına fayda sağladık. İhtiyaç duyulan yörelerde inşaatı bitmiş devlet anaokullarının hizmete girebilmesine destek verdik. Yürüyüş kapsamında, Roche çalışanlarının topladığı yardımlar ve şirketin de aynı orandaki kurumsal katkısıyla hem Afrika, Malavi’deki ihtiyacı olan çocuklara aydınlık bir gelecek sunuldu, hem de 2006’dan beri desteklenen UNICEF aracılığıyla Eskişehir, Vadişehir’deki Lamia Dayanç Anaokulu’nun iç teçhizatı ve düzenlemesi tamamlandı. Okulun tamamen Roche desteğiyle eğitime açılabilmesine katkıda bulunuldu. “Roche Çocuklar İçin Yürüyor” projesi, 2011’de de güçlenerek büyüdü. Roche, katılımıyla hem Malavi’de AIDS sebebiyle 12 anne ve babalarını kaybeden çocuklara yönelik yardım programlarına katkıda bulundu hem de UNICEF vasıtasıyla ihtiyaç duyulan yörelerdeki yatılı ilköğretim bölge okullarına (YİBO) destek verdi. 2012 yılında da “Roche Çocuklar İçin Yürüyor” projesinin Türkiye ayağı, 3. kez gerçekleştirildi. Haziran ayında gerçekleştirilen yürüyüş ile Roche Türkiye çalışanları, UNICEF Türkiye’nin “Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi” projesine bağışta bulundular ve geçen yıl olduğu gibi Malavi’deki çocuklara yardım ellerini uzatmış oldular. Kuruluşunuzun sürdürülebilirlik adına izlediği politikayı ve buna ilişkin faaliyetlerini anlatır mısınız? Süha Taşpolatoğlu: İnsan, toplum sağlığı ve hastaların tedaviye erişimini kolaylaştırma ana hedefiyle yola çıkan Roche’un sürdürülebilirlik stratejisinin temelinde, bugünün önemli hastalıklarının tedavisinin yanı sıra dünyanın en büyük Ar-Ge bütçeleri ile geleceğe odaklanma, yüksek teknolojiye yatırım, etik kurallar çerçevesinde şeffaf bir şirket yapısı oluşturma, hesap verebilir kurumsal yönetim anlayışı ve sürdürülebilir büyüme vizyonu yer alıyor. Roche’un sürdürülebilirlik stratejisi içinde paydaşların ihtiyaç ve beklentileri de önemli bir yer tutuyor. Bu çerçevede STK’lar ile işbirliklerimizi geliştirmeye özen gösteriyor, sağlık alanında toplumsal bilincin yükseltilmesine yönelik programlar geliştirip yürütüyoruz. Dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden biri olarak faaliyetlerimizin çevresel etkilerini azaltmak için koyduğumuz hedefler ve iyileştirme planlarının da sürdürülebilir bir geleceğin şekillenmesine ciddi katkılar sunduğunun farkındayız. İşte tüm bu değerler bizi biz yapan, Roche’u sürdürülebilirlik alanında en önemli uluslararası kriter olarak kabul edilen Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde üst üste 4 yıl sağlık sektöründe süper liderliğe taşıyan değerlerdir. Şirket çalışanlarımızın sürdürülebilirlik hedeflerini içselleştirmelerini, bu bakış açısını yaygınlaştırmalarını, hem iş hem özel yaşantılarında bu yaklaşımla hareket etmelerini hedefliyoruz. Böylelikle bir çarpan etkisi yaratılabileceğine ve sorumlu iş yapma anlayışının tüm sektörde yaygınlaştırılabileceğine inanıyoruz. Roche Türkiye aynı zamanda 105 ülkenin içinde bulunduğu CEMAI bölgesinde sürdürülebilirlik bilincinin yaygınlaştırılmasını ve bu konuda öncü bir ülke konumunda bulunmayı önemli bir hedef olarak görüyor. Bu hedefler kapsamında en önemli adımlarımızdan bir tanesi sürdürülebilirlik göstergeleri nezdinde iyileştirme çalışmaları yürütmek. Roche Türkiye olarak, hedef ve aksiyonları göstergelerle ilişkilendirilmiş ve uygulama çıktılarıyla entegre edilmiş olan ilk kurumsal sorumluluk raporumuzu tamamladık. Tüm paydaşlarla paylaştığımız bu rapor, Roche Türkiye’nin kurumsal yönetim anlayışı, sürdürülebilirlik hedefleri ve kurumsal sorumluluklarıyla ilgili 2011 yılı uygulamalarını içeriyor. Raporumuzda uluslararası raporlama standardı olan GRI (Global Reporting Initiative - Küresel Raporlama Girişimi) standartlarını baz aldık. Çalışmalarımızın doğası gereği çok az sayıda bastığımız, web ve iPad formatlarını da oluşturduğumuz raporumuz, GRI tarafından incelenerek B+ seviyesinde tescillendi. Sürdürülebilirlik stratejimizin yansıması niteliğinde olan bu ilk raporumuz sonrasında yolculuğumuz devam edecek ve sorumlu iş yapma anlayışı çerçevesinde uyum ve gelişme gösterilmesi gereken performans göstergelerini baz alarak iyileştirme planları yapacağız ve uygulamaya koyacağız. Global Roche bu konuya verdiği yüksek düzeyde önemle bize liderlik etmeye devam ederken, biz de kendi insiyatifimizle yürüttüğümüz pek çok yenilikçi uygulamayla sektörde öncü bir güç olmaya çalışacağız. Bundan sonrası için nasıl ilerlemeyi planlıyorsunuz? Süha Taşpolatoğlu: İçinde bulunduğu toplumla ilişkileri yöneten, kendi yerel değerleri olan, yerel ihtiyaç ve beklentilere karşılık veren, sorumluluk duygusuyla hareket eden bir şirketiz. Bundan sonrası için de sürdürülebilirlik hedeflerimizi büyüterek daha fazla değer yaratmaya kararlıyız. Dünyanın en çok ArGe yatırımı yapan şirketi olan Roche, sağlık alanında öncü çalışmalar gerçekleştirmeyi sürdürecek. Buna paralel olarak Roche Türkiye de yenilikçi uygulamalarla öncü ve örnek olmaya devam edecek. Gelecek için değer yaratmak, her zaman önceliğimiz olacak. Diğer taraftan Roche 2009 yılında beş yıllık kurumsal hedeflerini belirleyerek, ilerleme durumunu ölçebilmek için temel performans göstergelerini kullanmaya başladı. Roche’un 5 yıllık hedefleri arasında, 2014’ün sonuna kadar şirket içerisinde önemli konumlardaki kadınların oranını en az yüzde 50 artırmak gibi çeşitlilik hedefleri ve enerji tüketiminde yüzde 10’luk azalma ile enerji verimliliğinde artış sağlamak gibi çevresel hedefleri bulunuyor. Sürdürülebilir marka olmak/sürdürülebilir gelecek Roche için ne ifade ediyor? Süha Taşpolatoğlu: Tüm sektörlerde olduğu gibi, sağlık alanında da sürdürülebilirlik çok büyük önem taşıyor. Roche, sürdürülebilirliği, iş yapış Eklemek istedikleriniz süreçlerinin vazgeçilmez Şirket çalışanlarımızın Süha Taşpolatoğlu: bir unsuru olarak Roche, sürdürülebilirlik sürdürülebilirlik hedeflerini görüyor. Ürünlerimiz alanında en önemli ve hizmetlerimizle uluslararası kriter içselleştirmelerini, bu bakış hastalıkların olarak kabul edilen Dow açısını yaygınlaştırmalarını, önlenmesine, teşhisine Jones Sürdürülebilirlik ve tedavisine yardımcı Endeksi’nde, bu yıl 4. hem iş hem özel olarak insanlığın sağlık kez sağlık sektörünün yaşantılarında bu yaklaşımla ve yaşam kalitesini süper lideri seçildi. yükseltmek ana Sağlık sektöründeki hareket etmelerini hedefimiz. Bu amaçla, öncülüğümüzü açıkça hedefliyoruz. birey, toplum ve çevrenin ortaya koyan bu başarı, ihtiyaçlarını gözeterek, Roche’un sorumlu sorumluluk alan ve etik bir anlayışla çalışıyoruz. Artık iş uygulamaları ile uzun vadeli değer yaratma sadece kâr odaklı iş modelleri şirketleri geleceğe stratejisinin global anlamda en yetkin kurumu taşıyamıyor. Değerleri bulunan, paylaşma kültürüne tarafından onaylanması anlamına geliyor. Dow sahip şirketler uzun ömürlü olabiliyor. Doğa ile Jones Sürdürülebilirlik Endeksi, lider sürdürülebilir insan arasındaki denge bozulduğu için toplumların, şirketlerin performanslarını, en kapsamlı biçimde, bireylerin, şirketlerin ve kurumların davranışlarını çevresel, sosyal ve ekonomik performans açısından gözden geçirmesi, sorumluluklarını yerine getirmesi sınıfının en iyisi yaklaşımı temelinde izliyor Dow hayati önem taşıyor. Sürdürülebilirlik konusunu tüm Jones Sürdürülebilirlik Endeksi ‘nin bu yılki sektörler ve şirketler açısından vazgeçilmez görüyoruz. değerlendirmesinde, sürdürülebilir bir şirket olarak Roche’un bazı çalışmaları özellikle vurgulandı. Roche olarak sürdürülebilirlik anlayışımız Roche’un tıp alanında yeniliğe ve kişiye özel tedavi doğrultusundaki çalışma ve uygulamalarımızı, yaklaşımına odaklanması, sağlık bakımından etkinliği karşılık beklemeden toplumsal değer yaratmak için ele alan ve sağlık sonuçlarını iyileştiren stratejisi ön gerçekleştiriyoruz. Bununla birlikte bu faaliyetlerin plana çıktı. şirket faaliyetlerimize çok yönlü olumlu katkılarını da yaşıyoruz. Kaynakların verimli kullanımına ilişkin Geleceğin liderlerini yetiştirmeyi ve insan haklarına iyileştirmelerimiz, şirketimiz için önemli ölçüde saygıyı konu alan Roche programları, Roche’un, tasarruf sağlıyor. Çalışan memnuniyetine yönelik ilaçlarına ulaşabilen kişi sayısını artırmayı faaliyetlerimiz, performansımıza olumlu yansıyor. hedefleyen yaklaşımı ve gelişmekte olan ülkelerde Toplumsal değer yarattığımız sosyal sorumluluk farklı fiyatlandırma uygulaması da Dow Jones çalışmalarımız, tüketicilerle ve toplumla aramızdaki Sürdürülebilirlik Endeksi değerlendirmesinde öne çıkan bağa ve kurumsal itibarımıza güç katıyor. konular arasındaydı. " 13 U KSS ları ama l u g y Borusan Mannesmann Boru’dan çevresel sürdürülebilirliğe katkı Borusan Mannesmann Boru (BMB) enerji verimliliği alanında gerçekleştirdiği projelerle 2 gWs‘lık elektrik enerjisi ve 325.000 Sm³ doğalgaz tasarrufu sağlıyor. K urum kültürünün temelinde çevre ve doğaya saygılı bir üretim metodu olduğunu belirten BMB yetkilileri, şirketin, 2002 yılında Yalın 6 Sigma Yönetim Sistemi’ne geçerek bu vizyonunu tabana yayabileceği ve sonuçlarını ölçebileceği daha gerçekçi araçlara sahip olduğunu ve son yıllarda tüm üretim tesislerinde etkin kaynak kullanımı ve enerji verimliliği konusunda önemli çalışmalar yapıldığını ifade ediyor. Şirket, ilk olarak 2011 yılının Ocak ayında Gemlik fabrikasında “Endüstriyel Soğutma Sisteminde Enerji Tasarrufu Projesi”ni hayata geçirdi. Bir diğer uygulaması ise “Buhar Sisteminde Enerji Tasarrufu Projesi” oldu. Enerji verimliliği projeleri ile elektrik enerjisi ve doğalgaz tasarrufu “E ndüstriyel Soğutma Sisteminde Enerji Tasarrufu” projesinden önce, şirketin Gemlik fabrikasında üretim hatlarının soğutulma ihtiyacı yılın 12 ayı boyunca chiller cihazı yardımıyla karşılanıyordu. Bu da çok büyük miktarlarda enerji kullanıldığı anlamına geliyordu. Yaklaşık 20.000 TL’lik bir yatırım 14 sonucunda, soğutma yapılan noktaların revizyonu ve debi artırımları ile soğutma kulesi ve yer altı sularının kullanımına başlandı. Soğutma sisteminde gerçekleştirilen iyileştirmeler sonucunda yılda 2 gWs‘lık elektrik enerjisi tasarrufu elde edildi. Bu miktar fabrikanın toplam elektrik tüketiminin %2’sine ve 370 hanenin bir yıllık elektrik tüketimine karşılık geliyor. Proje ile beraber yıllık karbon salınımı da, 1180 ağacın karşılayabileceği 860 ton oranında azaltıldı. BMB, enerji verimliliği alanında gerçekleştirdiği bir başka projeyle buhar sisteminde enerji tasarrufu sağlamayı hedefledi. Proje, benzer üretim yapan birçok sanayi firmasına örnek olabilecek bir uygulama oldu. Gemlik fabrikasında, galvaniz hatları boru içi üfleme işlemi sırasında faydalanılan buhar enerjisini elde etmek için tüketilen doğalgaz miktarının, toplam fabrika tüketiminin yaklaşık %25’ini oluşturduğunu gören BMB, bu yönde bir iyileştirme projesi hazırlamaya karar verdi. Yaklaşık 10.000 TL’lik bir iyileştirme yatırımı ile buhar üretim sistemlerinin verimliliği artırıldı, baca gazı, izolasyon gibi kayıplar minimize edildi. Projeden oldukça tatmin edici sonuçlar elde edildi. Yapılan revizyonlar sayesinde 400 haneli bir yerleşim yerinin 1 yıllık tüketimine ve yıllık 863 ağacın karşılayabileceği 630 ton karbon salınımına eşit olan 325.000 Sm³ doğalgaz tasarrufu sağlandı. Söy KSS leşil e ri Burcu Aksoy: ‘‘Faydasına inandığımız projeler kurgulamaya çalışıyoruz’’ Philips Tüketici Ürünleri Halkla İlişkiler Müdürü Burcu Aksoy ile Avrasya Maratonu öncesinde Adım Adım oluşumu tarafından İstanbul Belgrad Ormanı’nda düzenlenen koşuda söyleştik. oldukça ses getiren, kullanıcıların hayatını büyük ölçüde kolaylaştıran ve temizlik konusundaki liderliğiyle dikkat çeken “Marathon” modeli elektrikli süpürgemizin “temizlik şampiyonu” algısını güçlendirme hedefi çerçevesinde ortaya çıktı. Sonrasında ise bu fikri, bir sosyal sorumluluk hareketi ile birlikte daha anlamlı kılmayı uygun bulduk. Philips Tüketici Ürünleri Departmanı çalışanları, Avrasya Maratonu organizasyonunda fiilen yer alacak. Bu projede ekibimizden 20 kişi profesyonel olarak koşuya katılacak. Ekibimizin geri kalanı da parkuru tamamlayarak bu özel organizasyondaki yerini alacak. Philips Tüketici Ürünleri olarak bu organizasyon çerçevesinde “Adım Adım” oluşumu ile birlikte bir sosyal sorumluluk kampanyasına da imza atıyoruz. Avrasya Maratonu’na katılan her çalışanımız için Philips Tüketici Ürünleri olarak belli bir miktar bağış gerçekleştireceğiz. Bu kapsamda “Adım Adım” oluşumu ile birlikte hareket ediyoruz. Philips ekibi, Avrasya Maratonu öncesi Adım Adım koşuna katılıyor. Neden burada olduğumuzu anlatır mısınız? Burcu Aksoy: Bu yıl, Philips’in elektrik süpürgesi ürün gamında 40’ıncı yılı. Diğer yandan “Marathon” modeli elektrikli süpürgemizle, torbasız elektrik süpürgesi kategorisinde altı senedir lideriz. Bu organizasyon isim olarak bizimle bire bir örtüştü. Yanı sıra, Philips olarak sosyal sorumluluk projelerini oldukça önemsiyoruz. Bu sebeple bugün Adım Adım’da biz de koşuyoruz. Devamında da Avrasya Maratonu’nda olacağız. Avrasya Maratonu’na katılma fikri, aslında pazarda Philips’in kurumsal sosyal sorumluluk yönüne bakarsak nasıl bir politika izleniyor? Burcu Aksoy: Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı bizim çok önemli. Bunu şirket stratejimizin bir parçası olarak görüyoruz ve KSS projeleri üretiyoruz. İnsanlar için fark yaratacak sağlık odaklı ürünler geliştiriyoruz. Global ve yerel anlamda geniş anne sağlık hizmetleri toplulukları ile iş ortaklığı yaparak, anne ve bebek sağlığı ile ilgili daha iyi sonuçlara geçmeyi sağlayacak yeni yollar keşfetmeye ve yeni yöntemler uygulamaya çalışıyoruz. Bu vizyonu dünyamıza özen gösterme meselesi olarak görüyoruz. Amerikan Akademisi Çocuk Bilimi uzmanları ile işbirliği içinde oluşturarak yayınladığımız ve emzirme ile ilgili profesyonel önerilerin yer aldığı “Emzirme Rehberi” ve sponsorluk yöntemiyle destek olduğumuz yerel ve global seminerler bu bakış açısına örnek teşkil eden projelerimiz arasında. 15 Bu kapsamda çok önemsediğimiz güncel bir çalışmamız var ki o da Türkiye’de bir ilk olan ‘‘AVENT Anne Okulu’’ projesi. “Philips AVENT Anne Okulu” kapsamındaki ilk eğitimimizi 20 Haziran’da gerçekleştirdik. Philips AVENT, annelerin hayatını kolaylaştırmaya odaklanan bir marka. Özellikle ilk kez doğum yapan yeni annelerin doğum sonrası yaşadığı zorlukları belirleyip, bu zorluklara çözümler getirmeyi amaçlayan bir bakış açısına sahibiz. Dolayısıyla dünyada ve Türkiye’de annelerin tavsiye ettiği bir numaralı markayız diyebiliriz. Bu projede annelere daha fazla nasıl yardımcı olabiliriz, onların hayatını nasıl daha fazla kolaylaştırabiliriz diye düşünerek, Philips AVENT Anne Okulu’nu açtık. Uzmanlık gerektiren farklı konularda ailelere en doğru bilgileri konularının gerçek uzmanları aracılığıyla ücretsiz olarak aktarmak, bu projedeki ana amacımızı oluşturuyor. Projenin ikinci fazında 15 Eylül’de gerçekleştirdiğimiz eğitim programıyla, dünya çapında son derece önemli bir kariyere sahip olan; “Psikolog”, “Yazar” ve “Eğitim Uzmanı” Aletha Solter, annelerimizle birlikte oldu. İçeriği kısaca özetlemek gerekirse; bebeğinizin neden ağladığını bir türlü çözemeyip de kendinizi güçsüz, kızgın, sinirli, yetersiz, çaresiz hissettiğinizde nasıl davranmanız neleri bilmeniz gerektiğini bu eğitimimizde sunduk. Ağlamanın işlevleri ve bu işlevler ekseninde bebeğinizle kuracağınız ilişki, bu seminerin konusunu oluşturuyor. " Bebeğiniz neden stres yaşıyor, travma kaynakları nelerdir, bu sinyalleri nasıl tanıyacak ve nasıl ayırt edeceksiniz, iyileştirici dokunuş/tutuş nedir, bebeğinizin, gerginliğini içinden atmasına nasıl yardım edersiniz gibi soruların cevapları Philips AVENT Anne Okulu’nun yine ücretsiz olarak gerçekleştirilen ikinci fazında katılımcı annelerle ve anne adaylarıyla paylaşıldı. fayda yaratacağına inandığımız projeler kurgulamaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönem için uygulamaya geçecek projeler var mı? Burcu Aksoy: KSS uygulamalarının sürekliliğinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla mevcut çalışmalarımız devam ediyor olacak. Planlanacak yeni projeler için de sürdürülebilir olmasına özen göstereceğiz. KSS’nin işletmeye katkısı konusunda neler söylersiniz? Burcu Aksoy: KSS faaliyetlerinin markalara olumlu etkileri mutlaka söz konusu oluyor. Fakat esas olarak kar amacı güdülmemesi gereken bir konu. KSS uygulamalarımızdan maddi bir beklentimiz bulunmuyor. Örneğin; verdiğimiz seminerlerin tamamı ücretsiz. Adım Adım için koşan her bir çalışanımız için de bir STK’ya belli miktarda bağışta bulunuyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmaları iletişimin daha farklı bir kanalıdır ve yapmaya çalıştığımız şey, tüketicimizle farklı alanlarda, başka bir şekilde bağlantı kurmak olarak özetlenebilir. Anne ve bebeksağlığı ile ilgili daha iyi sonuçlara geçmeyi sağlayacak yeni yollar keşfetmeye ve yeni yöntemler uygulamaya çalışıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerinizde neler belirleyici oluyor? Burcu Aksoy: Philips’in farklı kategorilerden oldukça farklılık gösteren bir hedef kitlesi var. Kadınlar ve hatta anneler de bu kitlenin önemli bir bölümünü oluşturuyor. AVENT Anne Okulu tamamen bu kitleye yönelikti. Avrasya Maratonu ise her kesimden katılımcının yer aldığı bir etkinlik. Bu bağlamda ürünümüzle de ilişkilendirerek destek verdiğimiz Adım Adım organizasyonunun, bizim için ayrı bir önemi var. Özetlemek gerekirse; sosyal sorumluluk konusunda Enerji verimliliği ve çevreci ürünlere bakışınız nasıl? Burcu Aksoy: Enerji verimliliği sorununu, çevreci ürünlerimizle ve bireylere, büyük sonuçları olabilecek basit ve işlevsel öneriler sunarak yönetmeye özen gösteriyoruz. Bu noktada Philips’in de temizlik, küçük ev aletleri, ses sistemleri alanlarında ortaya koyduğu birçok farklı ürün söz konusu. ETKİNLİKLER Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Eğitimi 16-17 Kasım / 23-24 Kasım 2012 - İTÜ Maslak Yerleşkesi Enerji Enstitüsü İstanbul Organizasyon: BMI(Business Management İnstitute) 21. Kalite Kongresi “Yaşanabilir Gelecek” 19-21 Kasım 2012 - İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Web: www.kalitekongresi.org Organizasyon: KalDer 17 U KSS ları ama l u g y VİKO Endüstriyel tesislerinin bulunduğu Sancaktepe’de, eğitime destek vermek amacıyla ‘Işığını Paylaş Öğretmenim’ temalı bir yarışma düzenledi. Yarışmaya katılan öğretmenler Sancaktepe eğitimi için projeler hazırladı. Projeler, hayata geçtiğinde Sancaktepe eğitimini aydınlatacak, eğitim kalitesinin yükselmesine katkı sağlayacak. V İKO, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda yerel kalkınmaya destek için ‘Aydınlık Sancaktepe İçin Eğitimde Yenileşim’ başlığı altında bugüne kadar pek çok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdi. Bu çerçevede düzenlenen ‘Işığını Paylaş Öğretmenim’ yarışması, Sancaktepe eğitimine destek vermek amacıyla hayata geçirildi. Yarışmaya, eğitim verdikleri çocukların hayatlarında bir fark yaratmak isteyen öğretmenlerin hazırladığı 28 proje katıldı. Finalde ise ön eleme sonucu belirlenen 5 proje yarıştı. Öğretmenlerin bu projeler hayata geçtiğinde, Sancaktepe eğitimi ve öğrencilerin geleceği adına önemli adımlar atılmış olacak. Jüri üyeliğini medyadan isimler yaptı V İKO’nun 14 yıldır hayata geçirdiği çok sayıdaki sosyal sorumluluk projesinden biri olan “Işığını Paylaş Öğretmenim” yarışmasının ödül töreni, 1 Kasım Perşembe günü gerçekleştirildi. Sancaktepe Belediyesi Genco Erkal Kültür Merkezi’nde coşkulu bir katılımla gerçekleştirilen törene, Sancaktepe İlçe Milli Eğitim 18 Müdürü ve VİKO Genel Müdürü ve yöneticilerinin yanı sıra, projeleriyle yarışmaya katılan okulların müdürleri, öğretmenler ve öğrencileri katıldı. Yarışmada, TV8 Eğitim ve Başarı Programı Yapımcı ve Sunucusu Ece Karaboncuk, Habertürk TV Eğitim ve Yaşam Programı Yapımcı ve Sunucusu Müge Arda, Hürriyet gazetesi Köşe Yazarı Özgür Bolat, Eğitim Uzmanı Arzu Atasoy, KSS Türkiye dergisi Yayın Koordinatörü D.Eylem Altıok da jüri üyeleriydi. VİKO öğretmenlerin yanında T örende bir konuşma yapan VİKO Kurumsal Sosyal Sorumluluk Başkanı Gülay Selki, VİKO’nun 14 yıldır sosyal sorumluluk projeleriyle yerel kalkınmaya destek verdiğini, bugün geldikleri noktadan gurur duyduklarını söyledi. Türkiye’nin aydınlık geleceği için en önemli anahtarın eğitim olduğunu vurgulayan Selki, ‘‘Bu açıdan bakıldığında öğretmenlerimizin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Onlar geleceğimizi belirleyen kişiler. Bizler de VİKO olarak, bu görevi yerine getirirken her zaman onların yanında olacağız’’ dedi. Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Mukadder Gürsoy da konuşmasında, “Eğitim gibi kısa vadede yarar sağlamayan bir alana, dolayısıyla da Türkiye’nin aydınlık geleceğine korkusuzca yatırım yapan VİKO yöneticilerine ışıklarını paylaştıkları için teşekkür ederim” dedi. Ödül alan projeler F inale kalan 5 projeyi hazırlayan öğretmenler tek tek sahne alarak proje sunumlarını yaptılar. Sunumların ardından yine VİKO’nun sosyal sorumluluk projelerinden biri olan Kartal Beyazay Rehabilitasyon Merkezi’nin ‘Yeteneğe Engel Yok Müzik Grubu’ndan Rabia Aydın ile Osman Emre Turan verdikleri müzik dinletisi ile yeteneğe gerçekten engel olmadığını bir kez daha gösterdiler. " saygı, yardımlaşma ve hoşgörü gibi ‘değerler eğitimini’ sınıf ortamında ve öğrencilerin evlerinde, aileleriyle birlikte, eğlenceli külfetsiz ve pratik bir şekilde edinmelerini sağlamayı hedefleyen ‘Kanatsız Melek’ projesi’ 2. olurken, 75. Yıl İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Selma Arslan’ nın hazırladığı‘Annem İngilizce Öğreniyor projesi 3. oldu. Selma Arslan’ın hazırladığı projede evrensel bir dil olan İngilizce’nin günlük diyaloglarını öğrenci ve velilere öğretebilmek için okulda meyve, yiyecek, kitap, oyuncak, kıyafet gibi çeşitli stantlar açıp, İngilizce konuşmaya imkan sağlanacak. ‘Özellere Özel Müzik’ projesiyle özel eğitim öğrencilerine yönelik müzik eğitimi ile onların hayatlarına ışık olmayı amaçlayan Hisar Yapı İlköğretim Okulu’ndan Hale Akyar Jüri Özel Ödülü’nü alırken, Kemal Türkler İlköğretim Okulu’ndan Yasemin Savaşır’ın karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı iletişimi kurmak, Türkçe’yi güzel kullanarak iletişim becerilerini arttırmak ve mektuplaşma geleneğini sürdürmek üzere hazırladığı 81 İl 81 Mektup’ projesi de mansiyona layık görüldü. ‘Küçük Adımlar Atölyesi’ ile öğrencilerin ilgi, yetenek ve değerlerini ortaya çıkarabilecek ve gelişimine imkan sağlayacak sosyal, sanatsal, bilimsel ve kültürel etkinliklerin yapılması amaçlanıyor. Finale kalan 5 projeyi değerlendiren jüri üyeleri, Sancaktepe İbni Sina İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Aynur Can, Çiğdem Özavcı, F. Betül Öznur, Nurhayat Karakoç ve Ümit Özçelik’in birlikte hazırladıkları ‘Küçük Adımlar Atölyesi’ projesini birincilikle ödüllendirdiler. Projede okullarda kurulacak ‘Küçük Adımlar Atölyesi’ ile öğrencilerin ilgi, yetenek ve değerlerini ortaya çıkarabilecek ve gelişimine imkan sağlayabilecek sosyal, sanatsal, bilimsel ve kültürel etkinliklerin yapılması amaçlanıyor. Yarışmada Hüseyin Tolgacan Sipahi İlköğretim Okulu’ndan Fatma Gültemel’in hazırladığı, sevgi, VİKO Genel Müdürü Nusret Kayhan Apaydın yaptığı konuşmada; projeye destek veren kişi ve kurumlara teşekkür ederken, projelerinin Sancaktepe eğitimine katkı sağlamasının ve geleceğimizi aydınlatmasının en büyük arzusu olduğunu belirtti. ETKİNLİKLER Sustainable Brands London '12 27-28 November 2012, London, UK Web: www.sustainablebrands.com/events/sblondon Organizasyon: Sustainable Brands 22nd IAVE World Volunteer Conference 10-12 December 2012, London, UK Web: http://iave.org/london2012/overview Organizasyon: International Association for Volunteer Effort 19 U KSS ları ama l u g y Evren Altıok: “HSBC, toplum, eğitim ve çevreye odaklı” HSBC Strateji&Planlama ve Kurumsal İletişim’den sorumlu Grup Başkanı Evren Altıok, HSBC’nin tüm paydaşlarına ve topluma karşı sorumlu, sürdürülebilirlik prensibine dayalı bir KSS stratejisi hedeflediğini söyledi. K uruluşun odaklandığı konuların toplum, eğitim ve çevre olarak üç ana başlıkta toplandığını belirten Evren Altıok, hayata geçen KSS uygulamalarını, hedef ve sonuçlarını ise şöyle anlattı: ‘‘Topluma destek alanındaki en temel çalışmamız 2007 yılında başlatmış olduğumuz Mikrokredi Programı oldu. Bu program, iş yapma arzusu olan ve başlangıç sermayesine ihtiyaç duyan, çalışabilir durumda olan fakat yetersiz maddi standartlardaki kişilere sağlanan teminatsız, kefilsiz bir finansal kaynak sistemidir. Esasen bu sistem, 1973 yılında Nobel ödüllü Muhammed Yunus tarafından ilk kez Bangladeş’te başlatılmış. Biz de Türkiye’deki yaygınlaşmasında TISVA (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı) ve MAYA ile projenin öncüsü olduk. Bugün 75’in üzerinde ile yayılmış, 50.000’in üzerinde üyesi olan, 2,5m TL’nin üzerinde aktif fon dönen bir sistem ve HSBC olarak bu sistemin işleyişine 2 Milyon USD fon ayırmış durumdayız. Eğitim alanında düzenli olarak desteklediğimiz öğrenci burslarımız var ki bunlar 2006’dan bu yana toplamda 8.000 öğrenciyi geçti. Bu alanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Darüşşafaka Cemiyeti, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ile işbirliği içerisindeydik ve bu sene bu gruba yeni bir vakıf daha eklemeyi hedefliyoruz. 20 Akıllı Para Yönetimi programı Ö ğrenci burslarının yanı sıra, destek verdiğimiz ve uyguladığımız çok sayıda program bulunuyor. Genç Başarı Vakfı ile yürüttüğümüz ‘‘Akıllı Para Yönetimi’’ programı oldukça önem verdiğimiz bir proje. 40’a yakın ülkede HSBC tarafından finanse edilen program, öğrencilerin kariyer arayışlarında ve kendilerini geliştirmelerinde doğru yolda ilerlemelerine, yaratıcı düşünce tarzını benimsemelerine yardımcı oluyor. 6 bölüm ve 6 haftadan oluşan bu programda gönüllüler, ilköğretim öğrencilerine paranın toplumdaki rolünü, dengeli para kullanımını, bir iş kurarak gelir elde etmeyi, girişimciliği ve bilinçli tüketici olmayı öğretiyor. Geçen sene bu eğitimden 234 öğrenciyi mezun ettik, bu seneki hedefimiz de 400 öğrencinin üzerine çıkmak. Ayrıca tamamen çalışanların gönüllülük prensibiyle oluşturduğu HSBC Gönüllüleri adında sosyal bir platformumuz var ve bu grup 2007 yılında başlayan Kardeş Okullar Projesiyle, 56 ilde 190’ın üzerinde okula destek sağladılar. Her sene okulların ihtiyaçları doğrultusunda tüm Anadolu’ya yayılmış şube ağımız üzerinden kitap, kırtasiye malzemesi, teknik ekipman, sınıf malzemeleri, bakım onarım ihtiyaçları vb.. gibi birçok alanda yardım yapmaktayız. 2012 yılı içerisinde sadece kırtasiye seti kampanyamız ile 19 okulda toplam 6953 öğrenciye ve teknolojik ekipman kampanyamız ile yaklaşık 19 bin öğrenciye ulaşıldı. taraftan tüm banka çalışanları tarafından da gururla destekleniyor ve alkışlanıyorlar. Çevresel uygulamalar Her oyun öncelikle İstanbul’daki premieri ile başlıyor ve ardından Türkiye geneli şube ağlarını kullanarak Anadolu turnesine çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda sırasıyla 2007’de “Yedi Kocalı Hürmüz”, 2008’de “Aşk Bu Mu, Sevda Bu Mu?”, 2009’da “Keşanlı Ali Destanı”, 2011’de “Artiz Mektebi” turneleri gerçekleşti ve bu sene de Shakespeare’in “12.Gece” oyunu sahne alıyor. Tüm oyuncu kadrosunun aktif HSBC çalışanları olduğu projede her oyun için gönüllüler profesyonel eğitmenler ve sahne yönetmeni tarafından yönlendiriliyorlar, mutlaka her oyunun bir kostümcüsü, makyajcısı, müzik direktörü, grafik tasarımcısı da oluyor. Ç evre konusunda HSBC Grubu olarak küresel çapta çok güçlü ve öncü bir kurum olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Biz de burada bazı küresel projelerin Türkiye uyarlamalarını yapmaya çalışıyoruz. Küresel İklim Şampiyonları programıyla birçok uluslararası çevre araştırmaları programında yer alıyoruz. WWF, Earthwach, Wateraid gibi küresel sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliklerimiz sürmekte. Genel Müdürlük binalarımız da Akıllı Bina Programı ile yönetilmekte. Çalışanlarımızı ise birçok farklı proje ile hem bilinçlendirmeyi hem de aktif olarak projelere aileleriyle dahil olmalarını sağlıyoruz. İklim değişikliği sorununun bilincinde olma ve bunun gelecekteki etkilerini en aza indirmek amaçlı şube ağlarımızı kullanarak yaptığımız Yeşil Şube Yarışması ile hem şube çalışanlarımızı enerji tasarrufuna teşvik ettik hem de karbon dengemizi koruma yönündeki çalışmalarımızı destekledik. Aynı şekilde tüm çalışanlarımızın yoğun katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ağaç dikimi ve kıyı temizliği çalışmalarımız birçok ilimizde devam ediyor. “Doğanın Pili Bitmesin” sloganıyla başlattığımız Atık Pil ve Elektronik atık toplama kampanyalarımız bulunuyor. Bu kapsamda elektronik atıkların büyümesine dur diyoruz ve pillerin geri dönüşüm sürecini destekliyoruz. Çalışan gönüllüler H SBC Gönüllüleri bünyesinde 2006 yılında, kişisel gelişim, sosyal aktivite ve çalışan motivasyonu amaçlı bir proje olarak kurulan HSBC Gönüllüleri Tiyatro Kulübü daha ilk senesinde gördüğü yoğun ilginin ardından projelerine sosyal sorumluluk boyutunu da ekleyerek bağış amaçlı fon yaratan bir sistem haline geldi. Projenin çalışanlara sağladığı bu çok yönlülük aynı şekilde katılımcılardaki çeşitlilikte de görünmekte. Birçok farklı işkolundan ve unvandan gönüllüler birleşerek her sene bir başka oyunu sahneye koyarak hem toplumsal bir amaca hizmet ediyor, hem de eğlenerek kişisel anlamda da gelişiyorlar. Diğer Yıllar geçtikçe kendi içinde gelişen ve daha çok ile yayılan proje bu sene bilet satışlarından elde ettiği gelirleri Umut Çocukları Derneği’ne bağışlayacak. Bu seneki tiyatronun ilk oyunu ardından ise dernek için “Kendine Yardım Atölyesi” kuruldu. Umut Çocukları atölyede eğitmenlerden aldıkları derslerle çeşitli ürünler dikiyor ve satıyorlar. Önceki yıllarda da Serçev, Lösev ve Bedensel Engelliler Derneği desteklenmişti. Son olarak geçen sene “Artiz Mektebi” adlı oyun 13 ilde, toplam 17 kez sahnelenmiş ve elde edilen 122.850 TL’lik gelir Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği’ne bağış olarak aktarılmıştı. Söz konusu miktar ile 400 adet tekerlekli sandalye alınmış ayrıca, eş zamanlı olarak, Girne Rehabilitasyon Merkezi Cheshire Home ve Kıbrıs Türk Çocuk Esirgeme Kurumu’na aktarılan bağışlarla toplam bağış tutarı 144,677 TL’ye ulaştı.’’ 2013 yılı için konsantrasyonlarının yine toplum, eğitim ve çevre alanlarında olacağını sözlerine ekleyen Evren Altıok: ‘‘Şimdiden eğitim alanında başvurduğumuz 2 ayrı yerel projemiz ile HSBC Grubu’nun 2013 Sosyal Sorumluluk bütçesinden yaklaşık 1 milyon dolarlık bir fonu ülkemize çekebilmeyi başardık. HSBC Grubu’nun 2012 yılından başlayarak dünya genelinde yürüttüğü ve 5 yıl için 100 milyon dolar fon ayırdığı “Su Programı” kapsamında ülkemize kaynak çekebilme çabalarımız ise sürüyor. Yeni seneyi, yeni projelerin heyecanıyla bekliyoruz’’ dedi. Sürdürülebilir kalkınma göstergeleri toplantısı yapıldı Türkiye İçin Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri Toplantısı, T.C. Kalkınma Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve WWFTürkiye ev sahipliğinde 4 Ekim’de Ankara’da gerçekleştirildi. T ürkiye için doğru sürdürülebilir kalkınma göstergelerinin tanımlanması ve izlenecek mekanizmaların belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen toplantıya yaklaşık 100 kişi katıldı. Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve WWF-Türkiye’nin sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarının paylaşıldığı toplantıda çevresel sürdürülebilirliği ölçülebilir kılan Ekolojik Ayak İzi hesaplaması, Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network, GFN) Başkanı Mathis Wackernagel tarafından anlatıldı. WWF-Türkiye toplantıda, Türkiye için ilk defa hesaplanan Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu’nun sonuçlarını paylaştı. Toplantının açılışında konuşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Mukim Temsilci Yardımcısı Matilda Dimovska, üç ay önce 193 üye ülkeden 40.000’i aşkın katılımcıyla gerçekleşen ve Rio+20 olarak bilinen 2012 BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nın ülkeler ve bireyler için önemini anlattı. Sürdürülebilir kalkınmaya BM üyesi ülkeler düzeyinde politik kararlılığın ortaya konduğunu ve çevrenin korunmasının yanında istihdam yaratılması, eşitsizliklerin giderilmesi ve yoksulluğun azaltılmasını içeren sürdürülebilir kalkınmanın en doğru seçenek olduğunu belirtti. Toplantıda Kalkınma Bakanlığı Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Daire Başkanı Dr. Sema Bayazıt, 1992 yılından bu yana geçen 20 yılda alınan kararlara, uluslararası mutabakatlara ve taahhütlere rağmen sürdürülebilir kalkınmanın, ulusal ve uluslararası ekonomi politikalarına yeterince dahil edilemediği ve uygulama konusunda yetersiz kalındığından, küresel anlamda istenilen refah düzeyine ulaşılamadığını ifade etti. Yoksulluğun, dezavantajlı olmanın bir kader olmaması gerektiğini vurgulayan Bayazıt, “Son yıllarda yaşanan ekonomik krizler, sosyal problemler, çevresel sorunlar karşısında dünya liderleri, Rio+20 Zirvesinde bu sorunlarla mücadelede politik kararlılıklarını tekrar vurguladı. Türkiye, Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde konferansa yönelik hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kapsamlı çalışmalar gerçekleştirdi. Konferansta alınan kararların en somutlarından biri, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin izleme süresinin dolacağı 2015 yılı sonrası için, daha kapsamlı ve duyarlı hedefler ile bu hedeflere yönelik gösterge setinin oluşturularak kalkınma gündeminin belirlenmesi olmuştur” dedi. WWF-Türkiye ve GFN işbirliğiyle ülkemiz için ilk defa hesaplanan Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu, doğal kaynakları arazi kullanım biçimlerine, tüketim kategorilerine ve gelir seviyelerine göre incelerken 2050 yılına yönelik senaryolar ışığında ekolojik limit aşımını durdurmak için çözüm önerileri sunuyor. Rapor, küresel ve bölgesel eğilimleri göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin durumunu inceleyen Rapor, ekolojik açığın kapatılmasına yönelik stratejik kararlar için bilimsel bir zemin oluşturuyor. WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem “Kamu, iş dünyası, medya ve sivil toplum temsilcileriyle oluşturulan tartışma ortamı Türkiye’deki sürdürülebilir kalkınmanın kapsamlı bir şekilde ölçülmesi için önemli bir adımdır” dedi. WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, Türkiye’nin sürdürülebilirlik trenini yakalaması için, Ekolojik Ayak İzi gibi, büyüme hızı dışındaki göstergeleri de kalkınma planlarına dahil etmesi gerektiğini, ancak doğru ve birbirini tamamlayan kalkınma göstergelerini kullanarak ve etkin doğal kaynak yönetimi politikalarıyla doğayla uyum içinde yaşayacağımız bir gelecek kurulabileceğini vurguladı. Uyg KSS ulam alar ı Arçelik çalışanları görme engelliler için kitap okuyor Arçelik A.Ş., Koç Holding’in 2006 yılından bu yana yürüttüğü “Ülkem İçin” projesinin 2012 - 2013 yılı uygulaması olan ‘Ülkem İçin Engel Tanımıyorum’ projesine görme engelliler için düzenlediği ‘Sizler için kitap okuyoruz’ gönüllü etkinliği ile destek veriyor. Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi (GETEM) işbirliğiyle yürütülen proje, görme engellileri sesli kütüphanede daha çok kitap ile buluşturmayı hedefliyor. B anlayışıyla ve toplumsal sorunların çözümünde örnek olma bilinciyle hareket edecektir. Tüm Arçelik ailesinin ‘engellilik’ konusunda toplumda bilinirliğin artırılması için katkı sağlayacağına ve bu önemli toplumsal görevi içtenlikle yerine getireceğine gönülden inanıyorum” dedi. “Ülkem İçin Engel Tanımıyorum” projesi ve Arçelik oğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi (GETEM) işbirliğiyle gerçekleştirilen proje kapsamında Arçelik çalışanları görme engelliler için gönüllü olarak kitap okuyor. T ‘Sizler için kitap okuyoruz’ adını taşıyan gönüllü projenin amacı görme engellileri sesli kütüphane ortamında daha çok kitap ile buluşturmak. Projenin pilot uygulaması ve ilk eğitim toplantısı, 30 gönüllü çalışanın katılımıyla Arçelik A.Ş.’nin Sütlüce Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Gönüllüler önce sesli kitap okuma teknikleri konusunda eğitim aldılar. Sonrasında, her bir gönüllü, bilgisayarlarına yüklenen özel bir program ve beraberinde kendilerine temin edilen mikrofonlu kulaklıklar ile deneme kayıtlarını gerçekleştirdi ve bu kayıtları GETEM ile paylaştı. Videoya alınan eğitimin, Arçelik intraneti - Arport üzerinden tüm Arçelik kampüslerine yaygınlaştırılması ve projeye daha fazla gönüllü katılımı amaçlanıyor. Arçelik A.Ş., “Ülkem için Engel Tanımıyorum” projesine, ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi (GETEM) ile görme engellilerin yararlanabileceği sesli kütüphane için “kitap okuma” çalışması ile destek verdi. Bunun yanı sıra, engellilerin yaşam kalitelerinin iyileşmesini desteklemek üzere çeşitli projeler de yürütüyor: Bu çerçevede, Alternatif Yaşam Derneği’nin (Ayder) desteğiyle 35 Arçelik A.Ş. çalışanının “Gönüllü Eğitmen Eğitimi” tamamlandı. Konuyla ilgili açıklama yapan Koç Holding A.Ş. Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu ‘Ülkem İçin Engel Tanımıyorum’ projesi kapsamında görme engelliler için başlattıkları ‘Sizler İçin Kitap Okuyoruz’ projesine Arçelik ailesinin gösterdiği ilgiden son derece memnun olduğunu, Sütlüce’de pilot çalışması gerçekleştirilen projeyi tüm Arçelik ofislerine yaymayı hedeflediklerini söyledi. Çakıroğlu, “Şirketimiz Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın vizyonu doğrultusunda her zaman olduğu gibi bu projede de sosyal sorumluluk ürkiye nüfusunun %12’si engelli bireylerden oluşuyor. “Ülkem için Engel Tanımıyorum” projesi; engelli bireylerin iş ve sosyal hayatlarındaki yaşam kalitelerinin iyileşmesine destek olmayı, engellilik konusunda toplumsal bilincin ve duyarlılığın oluşturulmasını sağlamayı hedefliyor. Gönüllü eğitmenler, Haziran - Eylül 2012 arasında tüm Arçelik A.Ş. kampüslerinde “engellilik” konusunda 1600 çalışana eğitim verdi. Çalışma ortamlarının engelli dostu haline dönüştürülmesi için ilk adım atıldı ve Çayırova kampüsünde gerekli düzenlemeler yapıldı. Arçelik A.Ş. ürünlerinin engelli dostu haline getirilmesi konusunda çalışmalar yürütülüyor. Arçelik A.Ş., engelli vatandaşların çalışabileceği işlerde kendilerine öncelik veriyor ve mesleki gelişimlerini sağlamak yönünde çaba gösteriyor. Bu çalışmalarıyla Arçelik A.Ş., SGK tarafından 2010’da en fazla engelli çalıştıran kurum ödülünü de aldı. 23 STK k, lu lu m ru o S l a y s o S l a s m Kuru iriyor ajandadan çıkıp gündeme g Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektöründeki KOBİ’ler için, Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler Zinciri Oluşturulması Ortak Programı çerçevesinde İHKİB önderliğinde hazırlanan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu sektörün gündemini belirleyecek. Rapora Aralık ayı itibari ile www.styleturkish.com/mdg-f-2067- sayfasından ulaşılabilinecek. T ürkiye’de küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin uluslararası rekabetini artırmak ve tekstil ve konfeksiyon sektöründe kurumsal sosyal sorumluluk bilincini ve insana yakışır iş olanaklarını teşvik etmek amacıyla hayata geçirilen “Türkiye’nin Tekstil Sektöründe KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler Zinciri Oluşturulması” başlıklı Birleşmiş Milletler Ortak Programı’nda sona yaklaşıldı. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İHKİB) koordinatörlüğünde ve aralarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun yer aldığı BM örgütleri desteğiyle yürütülen Ortak Programın en önemli hedeflerinden birisi ise küresel ve ulusal değer zincirine dahil olabilmelerini kolaylaştırmak amacıyla tekstil sektöründeki KOBİ’lerin uluslararası rekabet edebilirliğini arttırmak ve sosyal sorumlu üretim modelleri konusunda farkındalık yaratmak. 26 Binyıl Kalkınma Fonu tarafından finanse edilen Ortak Programda ana hedef ise Malatya, Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi tekstil sektörü açısından önemli bir potansiyele sahip iller. Hikmet Tanrıverdi: ‘‘Değişen dünyaya ayak uydurmak, kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin geliştirilmesiyle mümkün’’ İ HKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Ortak Program’ın en çok önemsediği disiplin başlıklarından birisinin kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: ‘‘Küresel bir krizden geçen dünyada küresel sermayenin yüzde 90’ını elinde bulunduran özel sektörün kalkınmada üstlendiği rolün çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun temel nedeni hem sosyal kalkınma hem de istihdam alanında özel sektörün getirdiği katma değerin yıllar geçtikçe daha etkili olmasıdır. Şirketlerin önemi artarken şirketlerin yaşam alanı olan pazarlar bu değişimden nasibini aldı. Geçtiğimiz binyılda sadece pazar vardı. Ürün yaratıcılığı, müşteri ihtiyaçları, uzmanlar ve profesyoneller vardı. Yeni binyılda ise artık salt kar odaklı pazar yok, sorumlu pazar ve sosyallik var. Bu süreçte girişimcilik, sosyal girişimcilik ve sosyal yatırımlar ile farklı bir boyut kazanıyor. Dünyada rıverdi İHKİB Başkanı Hikmet Tan ı olmayı hedefleyen Dünyanın ayrılmaz bir parças ayiinin kurumsal sosyal san Türk tekstil ve hazır giyim mekte bu hızlı değişim sorumluluk bilincini geliştir lüksü yoktur. sürecinin gerisinde kalma şirketler bu değişime nasıl uyum sağlıyor? Kurumsal Sosyal Sorumluluk kültürü ile artık şirketlerin birçoğu KSS Raporlaması, Çevre Etki Değerlendirme Raporları, Paydaş Toplantıları ve Raporları, Sosyal Bütçe, Sosyal Sorumluluk Kampanya ve Projeleri, Çevreye Duyarlı Tedarik Zinciri ve Uygulamaları, Karbon Ölçümlemeleri, Küresel İlkeler Sözleşmesi gibi birçok KSS uygulamasını kendi çalışma kültürüne adapte ediyor. Dünyanın ayrılmaz bir parçası olmayı hedefleyen Türk tekstil ve hazır giyim sanayiinin bu hızlı değişim sürecinin gerisinde kalma lüksü yoktur. Ortak Program çerçevesinde yürütülen tüm çalışmaların firmalarımızda bu bilincin geliştirilmesi adına çok olumlu sonuçlar getireceğine yürekten inanıyorum.’’ Diğer taraftan insan haklarının önemi ve değeri kavrandıkça, konuya yönelik gösterilen ilgi ve hassasiyetin de arttığını belirten Tanrıverdi, ‘‘Çalışan hakları ve memnuniyetinin artık müşteri memnuniyetinden de önde olduğunu görüyoruz. Paydaşlar, iş yaptıkları kurum ve kuruluşların her konuda hesap verebilir ve şeffaf olmasını bekliyor ve hatta kendilerini ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmak istiyor. Artık, şirketlerden sadece faaliyet gösterdikleri alanlarda neden oldukları olumsuz etkileri yok etmeleri değil, bulundukları çevreyi korumaları, geliştirmeleri, yerel halkın yaşam kalitesini artırmaları da bekleniyor. Tüm bunları birlikte düşündüğümüz esi Jale Tuncel İHKİB Yönetim Kurulu Üy biri olan KSS Durum Projenin önemli çıkılarından sektörüne ve im Raporu, tekstil ve hazır giy nda ışık tutmayı lığı baş S KS ilgili tüm aktörlere amaçlıyor. zaman ortaya kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramı çıkıyor’’ diye konuşuyor. İHKİB tarafından yürütülen Ortak Programın meyvelerini verdiğini ve özellikle Malatya ve Kahramanmaraş’taki tekstil ve hazırgiyime yönelik KOBİ’lerin kurumsal sosyal sorumluluk anlamında bilinçlendirildiğini vurgulayan Hikmet Tanriverdi, ‘‘Aralık ayı sonunda gerçekleştirmeyi planladığımız kapanış konferansında sunulacak Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu’nun Ekonomi Bakanlığı tarafından sektör için hazırlanan 2023 Tekstil ve Hazırgiyim Stratejisine ve Kalkınma Bakanlığı 10. Kalkınma Programına katkıda bulunarak gerek ulusal ölçekte gerekse de KOBİ’ler düzeyinde KSS bilincinin arttırılmasında etkin bir rol oynayacağını düşünüyorum’’ diyor. KSS Durum Raporu sektöre ışık tutacak O rtak Proje’de başından sonuna kadar etkin bir biçimde rol alan İHKİB Yönetim Kurulu Üyesi Jale Tuncel ise Ortak Program ve KSS Durum Raporu ile ilgili olarak şunları söylüyor: ‘‘Nihai hedefi KOBİ’lerimizin rekabet gücünü sürdürülebilir ağlar kurarak artırmak olan Ortak Program, çıktıları ile 2023 Sürdürülebilir İhracat Hedefimiz’e ulaşmak için atılması gereken adımlar konusunda ışık tutmaktadır. KOBİ’lerimizin uluslararası tedarik zincirlerinde kalıcı olmaları ve ihracatlarını artırmaları 27 için üretim ve iş süreçlerinde bilgiyi, teknolojiyi etkin olarak kullanmaları, paralel olarak tüm süreçlerde uluslararası standartları yakalamaları gerekmektedir. Hazırladığımız KSS Durum Raporu’nun amacı Türkiye’de faaliyet göstermekte olan tekstil ve hazır giyim üreticilerinin uluslararası rekabet güçlerini artırmalarına destek sağlamak ve küresel tedarik zincirlerine entegre olmaları sürecinde işletmelere, işbirliği içerisinde oldukları kurumlara ve politika belirleyicilere öneriler sunmaktır. Tekstil ve hazır giyim işletmelerinde çevre, sürdürülebilirlik ve bunun topluma etkileri konularında bilinç oluşması, yerel işbirliği kurumlarının konuyu sahiplenmesi ve politika düzeyinde planlama belgelerine katkı sağlaması ortak programın başarısının kritik unsurlarıydı.’’ İHKİB Yönetim Kurulu Üyesi Jale Tuncel, tekstil ve hazır giyim sektörüne ve ilgili tüm aktörlere KSS başlığında ışık tutmayı amaçlayan KSS Durum Raporu’nun içeriğinin, Programda yer alan pilot illerin ve bölgenin sosyo-ekonomik düzeyde, tekstil ve hazır 28 giyim sektörünün değerlendirilmesi, sektörde Kadın İstihdamı ve Çalışma Koşulları, Çevre Koşulları, Tedarik Zincirlerinde Sürdürülebilirlik konularının yanı sıra, Tekstil Sektöründe KSS Uygulama Örnekleri çalışmalarından oluştuğunu belirtiyor. İHKİB’in Birleşmiş Milletler Kuruluşları ile birlikte yürüttüğü kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki çalışmaların sadece Kurumsal Sosyal Sorumluluk Durum Raporu ile kısıtlı kalmadığını belirten Jale Tuncel şunları söylüyor: ‘‘ILO bölgede kapsamlı kurumsal sosyal sorumluluk ve çalışma standartları eğitimleri düzenledi. Ayrıca bir kısa film çalışmasına da imza attı. Söz konusu kısa filmde sektörün önemli temsilcilerinin görüşleri yansıtılarak, işveren ve işçi örgütleri ile yapılacak mülakatlara yer verildi. Filmin içeriği fabrika çekimleri ve işçi ve yönetici mülakatları ile zenginleştirildi. Benzer biçimde UNIDO da bölgede uluslararası markaları, ihracatçıları, ihracat yapmayan üreticileri bir araya getirerek bölgede çok ciddi eğitim ve danışmanlık çalışmalarının altına imza attı.’’ Mak Özge Berber Ağtaş ale ILO Türkiye Ofisi ILO ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sürdürülebilir kalkınma kavramının yükselmesi ile eş zamanlı olarak önem ve popülerlik kazanan kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bugüne kadar kabul ettiği sözleşmelerinin ve bildirgelerinin de özünde yer alan bir kavramdır. Dünyada çalışma barışını ve sosyal adaleti sağlamak üzere kurulan ve Birleşmiş Milletler çatısı altında bir ihtisas kuruluşu olarak faaliyet yürüten ILO açısından kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları, uluslararası çalışma standartlarının hayata geçirilmesi, insana yakışır iş çerçevesinin yaygınlaştıırlması ve sürdürülebilir bir insani kalkınmanın sağlanabilmesi için önemli bir araçtır. K urumsal sosyal sorumluluk alanı ile ilgili olarak uluslararası ölçekte kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi ve OECD Çokuluslu İşletmeler Genel İlkeleri’nin yanı sıra işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan üçlü yapısı içinde ILO’nun onayladığı önemli bildirgeler de bulunmaktadır. Bunlar arasında, Çokuluslu Şirketler ve Sosyal Politika ile İlgili İlkeler Üçlü Bildirgesi (1977), Çalışma Yaşamında Temel İlke ve Haklar Bildirgesi (1998) ve Adil Bir Küresellşeme için Sosyal Adalet (2008) bildirgeleri yer almaktadır. KSS alanında ILO’nun en temel politika metni olarak görülen Çokuluslu Şirketler ve Sosyal Politika ile İlgili İlkeler Üçlü Bildirgesi’nde özellikle çokuluslu şirketlerin ekonomik ve sosyal kalkınmaya sunduğu katkının altı çizilmektedir. Bu anlamda Bildirge, çokuluslu şirketlerin ekonomik ve sosyal refaha, yaşam ve çalışma standartlarının yükseltilmesine, insana yakışır istihdam olanaklarının yaratılmasına, sendikalaşma özgürlüğü dahil olmak üzere temel insan haklarının güvence altına alınmasına sunacağı katkılara dair yol gösterici tavsiyeler içermektedir. Çalışma Yaşamında Temel İlke ve Haklar Bildirgesi ise, örgütlenme özgürlüğünün sağlandığı, çocuk işçiliğinin ve zorla çalıştırmanın önlendiği, iş ve meslek alanında ayrımcılığın yasaklandığı insana yakışır iş gündeminin çerçevesini çizmektedir. Son olarak Adil Bir Küreselleşme İçin Sosyal Adalet Bildirgesi’nde, yoksulluğu ve sosya adaletsizlikleri gidermek, sosyal bütünleşmenin yanı sıra küresel ekonominin sürdürülebilirliğini sağlamak, tam istihdama ulaşmak, uluslararası çalışma standartlarını güvence altına almak için küresel ölçekte adil ve sürdürülebilir politikalara duyulan ihtiyaç tespit edilmektedir. Küresel ölçekte kabul gören bu uluslararası bildirgeler, gerek uluslararası gerekse de ulusal ölçekte kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarına yön gösterici niteliktedir. ‘‘Türkiye’nin Tekstil Sektöründe KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler Zinciri Oluşturulması’’ K urumsal sosyal sorumluluk çerçevesinden hareketle, Türkiye’de küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) uluslararası rekabetini artırmak ve tekstil ve konfeksiyon sektöründe insana yakışır iş olanaklarını teşvik etmek amacıyla, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ve ILO’nun yer aldığı BM örgütleri, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) işbirliği ile “Türkiye’nin Tekstil Sektöründe KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler Zinciri Oluşturulması” başlıklı BM Ortak Programını başlattı. 2012 yılının sonuna kadar Malatya, Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde yürütülecek olan Ortak Programın temel hedefi, küresel ve ulusal değer zincirine dahil olabilmelerini kolaylaştırmak amacıyla tekstil sektöründeki KOBİ’lerin uluslararası rekabet edebilirliğini artırmak ve kurumsal sosyal sorumluluk ilkeleri çerçevesinde sosyal sorumlu üretim modelleri konsunda farkındalık yaratmaktır. Bu program, bir yandan sorumlu üretim anlayışından hareketle verimliliği artırmayı ve KOBİ’lerin bu yöndeki kapasitelerini geliştirmeyi diğer taraftan ise ILO’nun insana yakışır iş yaklaşımından hareketle çalışma haklarının güvence altına alındığı çalışma ortamlarının yaratılması yönünde farkındalığı artırmayı hedeflemektedir. Ortak Program çerçevesinde ILO, kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerinin ve ILO’nun uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını desteklemek amacıyla çalışma hakları ve kadı istihdamı konusunda durum analizi raproları hazırlamış ve proje illerinde 1,000 aşkın işçi ve işverene çalışma yaşamında işbirliği, iş sağlığı ve güvenliği, toplumsal cisniyet eşitliği ve çalışma standartları konularında eğitimler düzenlemiştir. Yayınladığımız broşürler ve tekstil fimaları, işçiler ve sektörün temsilcileri ile yapılan röportajlardan hareketle hazırlanan “Tekstil Sektöründe İnsana Yakışır İş” konulu kısa film çalışması ile bu alandaki çalışmalarımızı daha fazla görünür kılmak ve kurumsal sosyal sorumuluk alanında yapacağımız yeni çalışmalarla farkındalık yaratmak hedefindeyiz. 29 KSS ri e leşil y ö S Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk ve çevre ayağında destek verdikleri, tekstil sektörünü bilinçlendirmeye yönelik uygulanan proje üzerine konuştuk. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan (TTGV) ve kurumsal sosyal sorumluluk odaklı çalışmalarından söz eder misiniz? Ferda Ulutaş: TTGV 1991 yılında, reel sektör-kamu işbirliği olarak kurulan bir vakıf. Amacı, inovasyon altyapısının geliştirilerek sanayicinin rekabet gücünün arttırılması. Burası, Türkiye’de ilk kez ArGe desteklerinin uygulandığı kurum. Aslında çevre konusu da kuruluşumuzdan bu yana faaliyetlerimizin ayrılmaz bir parçası. Vakıf, yürüttüğü projelerin yanı sıra, 2006 yılında çevre teknolojileri, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında destekler de vermeye başladı. Çalışmalarımızın temel yaklaşımı ise sürdürülebilirlik. Özellikle çevre ve ekonomi ayaklarını bir araya getiren; eko verimlilik, temiz üretim, sürdürülebilir üretim ve tüketim kavramlarına yoğunlaşarak söz konusu destekler verilmeye başlandı. Bu noktada sadece finansal destek sağlamak yeterli değil. Dolayısıyla çeşitli projeler de gündeme geldi. Son dönemde kurumsal sosyal sorumluluk konusunun daha çok altını çizmeye başladık. Örneğin, kaynak 30 kıtlığı ve sürdürülebilirlik konularındaki farkındalığı artırmaya çalışıyor, eğitimler veriyoruz ve bunların sanayici üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu görüyoruz. KSS, özel sektörün kendini ifade edilmesi açısından çok önemli bir kavram. Örnek olarak gösterdiğimiz güncel bir çalışmamız da var. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Şirketi’nin bir sosyal sorumluluk projesini yürütüyoruz. Özel sektöre verebildiğimiz hizmetler çerçevesinde sosyal sorumluluk projelerini özellikle vurguluyoruz. 2008-2011 arasında Birleşmiş Milletler Ortak Programı içinde yer aldık ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ile birlikte Seyhan Havzası’nın pilot bölge olarak belirlendiği Eko-verimlilik (Temiz Üretim) Programını yürüttük. Bu bizim için de önemli bir fırsat oldu. Bölgesel bir program gibi görünse de sürekli altını çizdiğimiz temiz üretim kavramını, ulusal bazda uygulama ve konuyu gündeme getirme şansımız oldu. Sonrasında da bağlantılı başka projeler de gündeme geldi. TTGV, kurumsal sosyal sorumluluk ilkeleri konusunda tekstil sektörün bilinçlendirilmesine yönelik uygulanan projenin içinde yer alıyor. Projenin sizin açınızdan işleyişini ve hedeflerini anlatır mısınız? Ferda Ulutaş: Bu da bir Birleşmiş Milletler Ortak Programı ve Birleşmiş Milletler’in insan hakları, çalışma koşulları, çevre ile ilgili ilkelerini göz önüne alarak, bunların tekstil sektöründe uygulanmasını içeriyor. TTGV bu projede UNIDO ile beraber çevre ile ilgili faaliyetleri yürütüyor. Tekstil sektörüne yönelik birkaç sene önce çıkmış bir strateji belgesi var. Burada sektörün emek yoğun bölümünün doğuya doğru kayması (Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya) öngörüldü. Proje, söz konusu stratejiyi de dikkate alarak, bölgede sektörün geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik oluşturuldu. Bu, uluslararası bazı kriterler ve Türkiye’nin tekstil sektörü üzerine öngörülerinin birleştirilmesiyle oluşturulan bir proje ve aynı zamanda bir bölgesel kalkınma projesi olarak da adlandırılabilir. Proje, çalışılan bölgedeki üreticilerin ulusal ve uluslararası tedarik zincirine entegre olabilmelerini sağlamayı hedefliyor. Bildiğiniz gibi sektör üzerindeki baskılar ve standartlar giderek artıyor. Daha önce sadece maliyetler ön plandayken, bugün sosyal ve çevresel konuları da konuşuyoruz. Projenin bu zamana kadar yürütülen bölümünde, kurumsal sosyal sorumluluk kilit kavram olarak ortaya çıkıyor. Kavramın sosyal ve çevresel ayakları ayrı odak noktaları şeklinde ele alındı, biz de TTGV olarak çevre ayağını detaylı olarak çalıştık. Planlanan sürece göre projenin neredeyse sonuna gelindi. Değerlendirmeleriniz nedir? Ferda Ulutaş: Projenin iki aşaması var diyebiliriz. İlk aşama, bir durum değerlendirme çalışmasıydı. Yapılacak olan, odaklandığımız bölgedeki firmaların çevre açısından durumunu tespit etmek, onları nereden nereye getirmeye çalışacağımızı anlamaktı. Bu firmaları bağımsız düşünmek mümkün değil. Çünkü tedarikçisi oldukları büyük firmalar, uluslararası markalar var ki bunlar da ayrı bir hedef grup. Bunun dışında da tekstil sektörüne odaklı bir takım kurumsal yapılar ve bunların, hem yasal hem finansal olarak sağladığı destekler var. Biz tüm bunları ayrı ayrı ele alarak kapsamlı bir değerlendirme çalışması yaptık. Yüz yüze görüşmelerimiz oldu. Sonuçlar da bilimsel yöntemlerle analiz edilerek bölgenin ve sektörün çevreyle ilgili genel profilini ortaya çıkardık. Tekstil dediğimizde oldukça geniş bir üretim ağından bahsediyoruz. Sosyal konular üzerinden gidince konfeksiyon ayağı daha aktif oluyor. Fakat çevre söz konusu olduğunda, ıslak işlem dediğimiz alana daha fazla yoğunlaşmak gerekiyor çünkü çevre etkisi bu kısımda daha fazla. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; bölgede genel atık yönetimi, atıkların bertarafı konusunda durum çok kötü değil. Fakat bizim istediğimiz, atığın baştan önlenmesi. Dolayısıyla buna yönelik neler yapılabileceğini tespit etmek ve anlatmak gerekiyor. Buna çalışırken referans olması adına tekstil yönünden daha gelişmiş olduğunu bildiğimiz bölgelerdeki firmalarla da benzer durum tespit çalışmaları yaptık. Sonucunda da, aradaki farkı daha net olarak gördük. Temiz üretim konusunun önemle üstünde durulması gerekliliğini raporumuzda da ortaya koyduk. Markalar daha efektif çalışmaya başladı K onunun uluslararası markalar kısmı da enteresan. Bu şirketler, KSS konusunda hali hazırda çalışıyorlar fakat bugüne kadar ağırlıkla sosyal konular üstünde durmuşlar. Son dönemde ise, çevre konusundaki çalışmalar artmaya başladı. Çevre konusuna artık olması gerektiği gibi yani daha teknik olarak bakmaya başladıklarını gördük. Gördüğümüz bir başka değişim de; bu şirketlerin konuya ‘tedarikçilerimizle beraber ne yapabiliriz’ şeklinde bakmaya başlamalarıdır. Bizimle işbirliği yaparak, tedarikçilerini nasıl destekleyebilecekleri üzerine çalışır duruma geldiler. Bunun yöntemi; eğitim çalışmaları, finansal destekler, proje üretmek olabilir. Birlikte aynı hedefe gidebilmek noktasında yaklaşımlarının artık daha farklı olduğunu gözlemledik. Kurumsal sosyal sorumluluk, sosyal konulara eğilme gerekliliğinin yanında, rekabet açısında da olmazsa olmaz bir konu ve bu noktada KSS’nin çevre ayağı daha da önemli bir hale geliyor. Temiz üretim zorunluluğu K urumsal ve yasal konular kısmında, tam da bu dönemde bir gelişme oldu. O da, tekstil sektörüyle ilgili bir tebliğ yayımlanmasıydı. İlk defa temiz üretimi konu eden bir tebliğ yayımlandı ve bu da tekstil sektörü için oldu. Buna göre, belli bir kapasitede ıslak işlem yapan firmalar, temiz üretim konusunu anlamak ve buna yönelik planlama yapmak durumundalar. Yüzeysel çözümler aramanın fayda getirmeyeceğini, sorunun derinlemesine ele alınıp net olarak çözülmesi gerektiğini algılatmak Türkiye’de çok kolay olmuyor. Tebliğin bu noktada faydası olabileceğini, doğru şekilde uygulanırsa temiz üretim anlayışını çevre yönetiminin bir parçası haline getirme konusunda etkili olabileceğini düşünüyorum. TTGV olarak daha önceki çalışmalarımızdan edindiğimiz ciddi bir birikim ve örnek olarak ortaya koyabileceğimiz temiz üretim uygulama projelerimiz de var. Örneğin, Bursa’da bir tekstil firmasında uyguladığımız su ve enerji tasarrufuna yönelik proje, üç ayda kendini geri ödedi. Sanayiciyi temiz üretim konusunda teşvik etmek açısından bundan daha iyi bir gerekçe olamaz sanıyorum. Biz öneriler getirirken tüm bunları dikkate aldık. Projenin uygulandığı bölgelerde birebir çalıştınız. Neler yapıldı ve şirketlerin tavrı nasıldı? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Ferda Ulutaş: O noktaya gelmek bile kolay olmadı. Söz konusu illerde çalıştaylar düzenlendi, bunlara firmaların katılımı, kurumsal sosyal sorumluluğun anlatılması ve anketler yapılması sağlandı fakat yeterince ilgi gördüğümüzü söyleyemem ki biz bu duruma alışkınız. Sonrasında ayrıca bir gayret gösterdik. Organize Sanayi Bölgeri ve Sanayi Odalarıyla işbirliği yaparak firmalarla birebir görüşmeye çalıştık. Anket sorularında ne demek istediğimizi bile özellikle anlatmak zorunda olduğumuz firmalar da oldu. İl bazında bakarsak Gaziantep nispeten daha 32 gelişmiş sanayiye sahip, Kahramanmaraş’ta da çok ilgili firmalar var. Mavi yakalılar önemli B izim çalışmamızda, durum tespitinin ardından eğitim ve danışmanlık kısmı geliyor. Bu anlamda, bölgedeki ihtiyaçlara yönelik eğitimler yapıldı, halen de devam ediyor. Eğitimler, yöneticiler, beyaz yakalılar, mavi yakalılar gibi farklı hedef kitlelere yönelik düzenlendi. Onlara bizim ve projenin bakış açısını anlatmaya çalıştık. Mavi yakalılara yönelik eğitimlerde de farklı bir sıkıntı yaşadık. Gittiğimiz 100 kişilik bir firmada ancak 15-20 kişilik katılımlar olduğunu gördük. Yöneticiler, uzman ve mühendislerin katılımı konusunda sıkıntı yaşanmıyordu fakat mavi yakalılar söz konusu olduğunda, 1-2 saatliğine de olsa makinaların boş kalacak olması sorun olarak karşımıza çıktı. Oysa ki, en önemlisi de üretimde çalışanların eğitimlere katılımıydı. Çünkü konu en çok onlarla ilgili. Mavi yakalı eğitimlerinde özellikle vurguladığımız bir konu vardı. Yurtdışındaki sendikaların temiz üretim konusundaki yaklaşımları. Bununla ilgili çok iyi örnekler var. Temiz üretimi özellikle teşvik eden, firmalarda uygulanma zorunluluğunu bir şart olarak ekleyen sendikalar var. Çünkü temiz üretim aynı zamanda çalışma koşullarını da iyileştiren bir durum. Mavi yakalıların bu nedenle de temiz üretime sahip çıkması gerekiyor. Bunların yanı sıra, sektörle bağlantısı olabilecek şirket ve kurumlara yönelik uzman eğitimleri de verildi. Çok önemli uluslararası markalar ile birlikte çalışmalarımız oldu; kendileri ve tedarikçileri için ayrıca eğitim programları da düzenledik. Uluslar arası markaların tedarikçiler üzerindeki etkisi önemli, çevre konusunda da önemli bir itici güç olabiliyorlar. Şu zamana kadar gerçekleştirdiğimiz eğitimlere toplamda 315 kişi katıldı. Katılımın %61’lik kısmı Kahramanmaraş‘tan %39’luk kısmı ise İstanbul bölgesindeki tekstil firmalarından sağlandı. Katılımcıların %74’ünü mavi yaka ve %24’ünü de beyaz yakalar oluşturdu. Cinsiyet dağılımlarına baktığımızda ise %74 oranında erkek çalışana ve %26 oranında da kadın çalışana ulaştık. Eğitimlere ek olarak UNIDO’nun, çevre yönetimiyle temiz üretimin entegre edildiği metodolojisine dayanarak, çalışılan bölgede, danışmanlık hizmeti de veriyoruz. Proje kapsamında örnek bir çalışma olarak bir işletmenin proseslerine bakıp, verilerini değerlendirerek çevresel anlamda iyileştirmek için hangi olanaklar olduğuna ve neler yapılabileceğine dair raporlar hazırlıyoruz. Bu şekilde durum değerlendirmenin ardından, gerekli eğitimlerin verilmesi ve uygulama noktasında danışmanlık hizmeti sağlayarak süreci tamamlamış oluyoruz. Mak ale Ali Ercan Özgür Tekstil Sektörü, Sosyal Sorumluluğa Uyum Süreci Geçiriyor Tekstil ve hazır giyim sektörü yoğun rekabet ve işgücüne dayandığı için üretim süreçlerinde “tedarik zincirleri” ve “fason üretim” yöntemleri fazlasıyla kullanılıyor. Üretim süreçlerinin, tedarik zincirleri de dahil olmak üzere “sosyal denetim”ler aracılığı ile şeffaf ve hesap verebilir düzeye yaklaşması ve bir rekabet avantajı sağlaması ile sosyal sorumlu üretim, yenilikçi ve önemli bir üretim yöntemi halini aldı. Y eni gelişen bu süreçte Türkiye’nin sahip olduğu üretim kapasitesi, coğrafi konum avantajı, tekstil ve hazır giyim sektöründeki bilgi birikimi ile sosyal sorumlu üretim yöntemlerinin yaygınlaşması ve teşviki önemli hale geldi. Son yıllarda özellikle tekstil üretimi için doğal olarak gelişen ve iyi bir üretim kümelenmesine dönüşen “Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya” kentlerine ve ilgili bölgeye yönelik birçok proje tekstil sektörü temelinde yapılıyor. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen bu projeler kapsamında önemli bir noktayı da kurumsal sosyal sorumluluk alıyor. Bununla birlikte tekstil sektörün sosyal sorumluluk alanındaki mevcut eksiklerinin nedenleri şu şekilde paylaşılmakta: ⁕ Çalışma sürelerinin bazı yerlerde on iki saat olması, ⁕ Uluslararası standartların uygulanma azlığı, ⁕ Kalifiye eleman bulma sorunu, ⁕ Müşterilerden gelen fiyat baskısı, ⁕ Kamu teşviklerinin azlığı, ⁕ Özellikle çalışanlara dair vergi yüklerinin varlığı, ⁕ İstihdam projelerinin üreticilerin ihtiyaçlarına yeterince cevap verememesi, ⁕ Sendikalara olumlu bakılmaması, ⁕ Pazarlama ve uluslararası işbirliklerinin sınırlı olması, ⁕ Çalışanların uzun yıllar asgari ücretten çalıştırılması ve motivasyon sorunu olması, ⁕ AR-GE konusundaki eksiklikler, ⁕ Bölgesel teşviklerde yaşanan sorunlar, ⁕ Sosyal sorumlu üretim süreçlerinin yeterince bilinmemesi ve uygulanmaması. Özellikle tekstil sektörü, kurumsal sosyal sorumluluğun “sosyal uygunluk denetimi” ve “code of conduct” (iş ahlakı) temelinde ele alındığı bir sektör olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda özellikle uluslararası büyük tekstil şirketlerinin tedarikçilerine ve kendi üretim süreçlerine yönelik getirdikleri standartlar önemlidir. Bu kapsamdaki iyi uygulamalar incelendiğinde, bu standartlara sahip şirketlere üretim yapan Türkiye’den tedarikçi firmaların ilgili standartlara uyum için gönüllü bir kurumsallaşma ve bir uyum süreci geçirdiği, bunun da sürdürüldüğü görülüyor. Rekabet avantajı da sağlayan bu uygulamalar ile en önemli kazancı çalışanlar ve çevre uygulamaları sağlamakta. Böylece, Türkiye’de tekstil üretimi yapan birçok şirketin belli bir standartta, üretim yapmayı ve çalışma koşullarını sağlamaya çalıştığı görülüyor. Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği olarak bizlerin de birçok araştırma yaptığı tekstil sektörü ve kurumsal sosyal sorumluluk konusu diğer sektörlere de örnek teşkil edecek biçimde öncü bir çalışma halini aldı. Bu açıdan kurumsal sosyal sorumluluk konusuna yeni girecek veya örnek uygulama arayan şirketlerin özellikle tekstil sektöründeki ‘code of conduct’ ve ‘sosyal denetim uygulamaları’na bakması önemli olacaktır. Fair Labor Association ile birlikte uyguladığımız “Respect Projesi” kapsamındaki bir araştırma tedarikçilerin, kurumsal sosyal sorumluluğu “sürdürülebilirlik temelinde ele alınması gereken bir kavram, çalışan koşullarını iyileştirme, yerel yasalara ve müşterinin sosyal standartlarına uyum” olarak gördüğünü gösterdi. Küçük çaplı bir işletmede dahi bu bilinci oluşturan tekstil sektörü bu açıdan sosyal sorumluluk için önemli bir itici güç oldu. Burada çıkan önemli sonuçlardan biri de, tüketicilerin tekstil markalarına yönelirken artık sosyal sorumlu bir üretim sürecinden geçip geçmediğini temel bir alım kriteri olarak gördüğüdür. Bu da bilinçlenen tüketiciye, daha kaliteli ve sosyal sorumlu üretime sahip ürünleri sunmanın rekabette belirleyici hale geldiğini gösteriyor. 33 Mak ale Feride Dogan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu yayınlamaya hazır mısınız? Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) uygulamaları için pek çok rehber ve enstrümanın bulunması şirketlerin KSS alanında gelişimleri için yararlı görülse de aynı zamanda bir kafa karışıklığına yol açtığı da muhakkak. Sayıca fazla olan bu KSS araçlarını, Avrupa Birliği’nin 2004 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre belli başlıklar altında toplayabiliriz: Şirketler, sektörel gruplar, ulusal ve uluslararası düzeyde yayınlanan etik kodlar, KSS yönetim standartları, raporlamalar, etiketlemeler ve sosyal sorumlu yatırımlar. B u araçların içinde şeffaflık ve sürdürülebilirlik performansı hakkında bilgi almak isteyen paydaşların sayısı arttıkça, şirketler KSS raporlamaları gittikçe önem kazanıyor ve her geçen gün KSS performansını ölçümleyen şirketlerin sayısı artıyor. Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumsal vatandaşlık, sürdürülebilirlik, finansal olmayan raporlama gibi pek çok farklı başlık altında yayınlanan raporlar kısaca şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim performanslarını içeriyor. 1990’lı yılların başında çevre, sonrasında sosyal, dönemin sonlarına doğru ise küresel raporlama girişiminin (GRI) doğması ile gerçek anlamda KSS raporları yayınlanmaya başladı. GRI dışında şirketler, dünyanın en büyük gönüllü girişimi olan Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne dahil olarak her yıl İlerleme raporu yayınlayarak ve 2010 yılında çıkan KSS Yönetim Standardı ISO 26000’ı baz alarak KSS raporlaması yapabiliyor. Şirketlerin ve diğer kurumların böylelikle uygulama seçenekleri artarken; ölçek, sektör, bulunduğu coğrafyaya bakılmaksızın belirlenen standartlar, karşılaştırma yapma açısından da büyük kolaylık sağlıyor. “Uygula, uygulayamıyorsan açıkla” K SS raporlamaları aynı zamanda KSS’yi kurum stratejilerine dahil etmek için önemli bir yönetim aracı olarak görülüyor. Sosyal ve çevresel bilgilerin şeffaflığı önem kazandıkça diğer aktörlerin de KSS raporlamalarına ilgisi giderek artıyor. Avrupa Komisyonu’nun bu alanda yaptığı çalışmalar buna gayet iyi bir örnek. Komisyon, raporlamayı yasal bir çerçeveyle zorunlu hale getiren ve “uygula, uygulayamıyorsan açıkla” politikasının esas alındığı bir çalışma yürütüyor. Aynı şekilde bazı hükümetlerin KSS raporlamalarını motive etmesi ve kanunlaştırması da gündemde. Örneğin, 2002 yılından beri Fransız Ticari Kanunu’nda listelenen şirketlerin bazı sosyal ve çevresel bilgileri yayınlamaları şart koşulurken Nisan 2012’de alınan bir karara göre istenilen bilgilerin niceliği arttırıldı. Buna göre 500 ve üzeri çalışanı olan ve 100 milyon euro ciroya sahip olan her şirketten GRI indikatörlerinden seçilen 40’ın üzerinde performans göstergesi hakkında raporlama yapması bekleniyor. Şirketler kendileriyle ilgili olmadıklarını düşündükleri performans göstergelerini, sebep göstererek açıklayabilir. Bunun dışında önemli ayrıntılardan biri ise paylaşılacak bilgilerin bağımsız kurumlar tarafından onaylanması şartı. Türkiye’de KSS raporları bu seviyede henüz sahiplenilmese de rapor yazan şirket sayısı her yıl artıyor. Ekim 2012 itibariyle Küresel İlkeler Sözleşmesi Bildirim raporu yayınlayan 93 şirket, GRI standartlarına göre yazılmış ise 52 rapor mevcut. Dünya’da GRI rapor sayısının 10 binin üzerinde olduğu düşünüldüğünde ve Türkiye’nin dünya ekonomisinin yaklaşık %1’i olduğu göz önüne alındığında, KSS raporlamalarının en azından iki katına çıkması gerekiyor. Raporlama yapan her şirketin de, KSS yaklaşımını iş süreçlerine dahil ettiği söylenemez. Raporlarda doğru performans göstergelerinin seçimi, hedeflerin konması, paydaş katılımının sağlanması ve özellikle bağımsız kurumlar tarafından raporların denetimden geçmesi büyük önem arzediyor. Ayrıca GRI, Küresel İlkeler Sözleşmesi gibi raporlama uygulamalarında standartların kesiştiği pek çok yer olsa da ve bu girişimler ortak çalışmalar geliştirseler de hala asimetrik talepler mevcut. KSS raporlarının kalitesinin daha da arttırılması için neler yapılabilir bunun üzerine de ayrıca düşünmek gerekiyor. Söy KSS leşil e ri RESPECT’in Türkiye uygulaması, giyim ve ayakkabı sektörlerine yönelik Türkiye’de özellikle son yıllarda tekstil sektörü için uygulanan kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) farkındalık ve eğitim çalışmaları, sektörde yer alan tedarikçi firmaları farklı bakış açıları geliştirerek, inovatif çözümler üretmeye teşvik ediyor. Tedarikçi firmaları, sorumlu girişimciliğe yönlendiren süreçlerin başında ise markaların sorumlu satın alma politikaları izlemesi ve tüketicilerin ürünleri seçerken sorumlu tercih yapmaları geliyor. RESPECT projesi tedarikçi firmalara ve satın alım süreçlerini iyileştirmesi ve çalışma standartlarına etkilerinin iyileştirilmesi için alıcı firmalara yaratıcı yöntemler ve araçlar geliştirmeyi amaçlıyor. Projenin Türkiye ayağı, giyim ve ayakkabı üretiminde sorumlu uygulamaları teşvik etmek amacıyla uygulanıyor. Kasım 2011’de başlayan ve Ekim 2013 yılına kadar sürmesi planlanan 2 yıllık pilot proje kapsamında, İsviçre, Fransa ve Belçika, Bulgaristan ve Türkiye’ye inovasyon transferi yapacak. Proje’nin ortakları ise şu şekilde: Fair Labor Association, New Age, Gibor Alfa (Türkiye), BILSP (Bulgaristan), ESCEM (Fransa), Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği, Limelight ve MAC-Team (Belçika). RESPECT projesinin 3. toplantısına katılmak üzere İstanbul’da bulunan Fair Labor Association (Adil Çalışma Örgütü) Proje Sorumlusu Sabrina Bosson ile bir söyleşi yaptık. RESPECT Projesi nedir? Nasıl işliyor? Sabrina Bosson: RESPECT, EU Leonardo Da Vinci Program ortak finansmanı ile yürütülen 2 yıllık bir projedir. Tükiye’yi de içine alan beş Avrupa ülkesi biraraya gelerek, paydaşlara yani tedarik zincirindeki değişimi yürüten alıcı-tedarikçilere yardım için, rehberlik materyal ve araçları geliştirmeyi amaçlıyor. Bu proje neden gerekliydi? Hedefi nedir? Sabrina Bosson: Dünyadaki tedarik zincirlerinin çoğunda KSS ile satınalma uygulamalarında işbirliği halen gerçekleştirilmiş değil. Paydaşlar mevcut boşlukları doldurmak için gereken bilgi ve pratik araçları çoğunlukla gözden kaçırıyorlar. RESPECT, alıcı ve tedarikçilere pratik araçlarla önerilerde bulunarak onlara nasıl daha sorumlu uygulamalara sahip olabileceklerini anlatıp bu boşlukları kapatmayı ve paydaşlar arası iletişimi geliştirmeyi hedefliyor. Türkiye’deki uygulama giyim ve ayakkabı sektörüne yönelik. Projenin Türkiye ayağı hakkında bilgi verir misiniz? Neden bu sektörler seçildi? Sabrina Bosson: Türkiye tekstil ve ayakkabı üretiminde büyük merkezlerden biri ve bu açıdan Türkiye’deki ilgili partnerleri programa dahil etme ihtiyacımız olduğu çok açıktı. KSS Türkiye, KSS alanındaki en büyük paydaşlardan biri ve Türk bir tedarikçiyle partner olmak pratik yaklaşımların inşası açısından bize yardım edecektir. Doğası gereği, tekstil ve ayakkabı sektörleri satın alma uygulamaları geliştirmeye en çok ihtiyaç duyulan sektörler. Yıl içinde birden çok oluşturulan koleksiyonlar, fiyat baskısı, sürekli değişen stiller vs. Bu sektörler aynı zamanda Adil Çalışma Örgütü’nün (Fair Labor Association) en çok uzman görüşü sunduğu sektörlerdir. Proje bir yılını doldurdu. Bugüne kadar neler yapıldı? Alınan sonuçlarla ilgili değerlendirmeniz nedir? Sabrina Bosson: Proje iyi ilerliyor ve somut sonuçlar elde etmeye başladık bile. İlk yılımızın neredeyse tamamını paydaşların ihtiyaçlarını anlamaya ve onlara uyabilecek, tasarlanmış en iyi cevapları sunmaya ayırdık. Özellikle tedarikçi basamağına odaklandık, şimdilerde eğitim sürecini tamamlamaya çalışıyoruz ve 2013 yılı başında içerik kullanılabilir olacak. Önümüzdeki dönemde nasıl ilerleyeceksiniz? Sabrina Bosson: Projenin ikinci bölümü daha çok alıcılar üzerine eğilmekte. Alıcılara daha sorumlu satın alma uygulamalarını öğretmek amacıyla kılavuzluk edilecek. Pilot seminerlerden elde edilen geri dönüş ve deneyimler, partnerlerin ilerde faydalanabileceği final modülüne entegre edilecek. 35 Sürdürülebilirlik Ödülü: ‘Kentsel Kalite için Diyalog’ ‘Kentsel Kalite için Diyalog’ sloganı ile yola çıkan ArkiPARC; 10-11 Nisan 2013 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. E tkinlik kapsamında düzenlenen ArkiPARC Ödülleri ile fiziksel çevrenin niteliğinin iyileştirilmesine katkı sağlayan kişi ve kurumların onurlandırılması amaçlanıyor. Bu kapsamda verilen Gayrimenkul Ödülleri’nin yanı sıra iki yeni ödül ArkiPARC Ödülleri kapsamında sahiplerini bulacak. Bunlardan biri olan Sürdürülebilirlik Ödülü’nün temel amacı; çevre ile ilgili sorumlulukları göz önünde bulunduran, nitelikli kentlerin üretilmesi için kente yapılan yatırım ve hizmetlere sürdürülebilirlik U KSS ları ama ygul çerçevesinde katkıda bulunan kişilere, kurumlara, projelere ve ürünlere teşvik sağlanması. Farkındalık yaratılmalı S ürdürülebilirlik Ödülü, çevre sorunlarına farkındalık yaratan ya da yenilikçi stratejileri ve çözümleri hayata geçirmek adına sürdürülebilirliğe önemli katkısı olan ve fiziksel çevre ile ilişkisi sağlanmış yatırım, hizmet veya ürünün kendisine ya da bunları hayata geçiren kişi veya kurumlara verilebilecek. Ödül, ‘taze fikir’ ve ‘kişi/ürün/hizmet/gayrimenkul/ kurum/tamamlanmış proje’ olarak iki ana kategoride verilecek. Son başvuru tarihi ise 31 Ocak 2013. “Total Eğitime Destek Projesi” sürüyor Total Oil Türkiye, hayata geçirdiği “Total Eğitime Destek Projesi” kapsamında Sakarya İli Karasu İlçesi Konacık Köyü İlkokulu tüm masrafları Total tarafından karşılanarak yenilendi. T otal’in TOÇEV ile birlikte Sakarya’da gerçekleştirdiği okul yenileme projesi Antalya, Kahramanmaraş ve Adana’dan sonraki dördüncü okul yenileme projesi oldu. Total, TOÇEV ile yenilediği bu dört okul dışında da bugüne kadar Samsun, Gaziantep, İzmir, Kocaeli ve Ankara illerinde olmak üzere beş okul daha yeniledi. TOÇEV’in “Yaşasın Okulumuz” projesine destek veren Total’in katkılarıyla okulun yenilenmesi tamamlanarak okul bambaşka bir çehreye kavuşturuldu ve burada öğrenim gören çocuklara sağlıklı ve çağdaş bir eğitim mekanı sağlandı. Üç derslikli, ana sınıfı dahil 70 öğrencinin öğrenim gördüğü okul binasının çatısı onarıldı, iç ve dış cephesi boyandı, elektrik tesisatı yenilendi ve zemin karoları değiştirildi. Bunun yanında tuvalet binasının fayansları elden geçirilip badanası yapıldı, sıhhi tesisatı 36 onarıldı, lavaboları ve kapıları yenilendi. Bahçe çevre düzenlemesi kapsamında kaldırım taşları yenilendi, ağaçlandırma yapıldı, okul giriş kapısı ve çocuk oyun parkı oluşturuldu. Okul öğretmenlerinin ve öğrencilerinin de bulunduğu törende konuşan Total Oil Türkiye İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Ayşe Ürgen “Total olarak eğitim alanında birçok proje yürütüyoruz. Bir yandan Renault ile birlikte ‘Sokakta İlk Adımlar’ projesi ile çocuklarımıza trafik eğitimi verirken diğer yandan ise ‘Total Eğitime Destek’ projesi ile birçok okulumuzun eksiklerini gideriyoruz. Sakarya dahil bugüne kadar toplam 9 ilde okul yeniledik. Son üç yılda olduğu gibi bu yıl da okul yenileme projemizi TOÇEV ile birlikte gerçekleştirdik. Emeği geçen herkesi gönülden kutluyor destekleri için teşekkür ediyorum. Total olarak önümüzdeki yıllarda da eğitime destek vermeye devam edeceğiz’’ dedi. Uyg KSS ulam alar ı Nestle’nin ‘Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’ Nestle, iki yılda bir düzenlenen ve bu sene Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde gerçekleştirilen Paylaşılan Değer Yaratma Forumu’nda 2012’nin ödüle layık görülen projesi belirlendi. Bu yıl ‘Nestle Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’nü Paraguay’dan gençler için eğitimi ve girişimciliği hedefleyen ‘Kendine Yeten Tarımsal Okul Projesi’ aldı. B eslenme, su ve kırsal kalkınma alanlarında projeleri olan tüm sivil toplum kuruluşları, birey ve işletmeler Nestle’nin Paylaşılan Değer Yaratma Danışma Kurulu’nun seçimi sonucunda 533 bin Dolar ile ödüllendiriliyor. Nestle’nin Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’nün sağladığı finansman Paraguay’da bu projeyi büyütmeye yardımcı olacak. Ödülden sağlanan kaynak, Paraguay’ın San Pedro şehrinde bu modeli yeniden yaratmak için kullanılacak. “Kendine Yeten Okullar” projesi ‘K endine Yeten Okul’ girişimi kapsamında, okul sınırları içinde gençlerin, işverenlerin ihtiyaç duyduğu becerileri öğrenebilecekleri mikro iş alanları yaratılıyor. Her okul, kâr amacı gütmeyen Paraguay’daki “Fundación Paraguaya de Cooperación y Desarrollo” kurumu ile hangi küçük işletmeleri kuracağını belirlemek üzere bir öğretim ve üretim iş planı oluşturuyor. Bu mikro iş alanları, tarımsal teknik yardımdan süt üretimine, çiftçilikten, organik bahçeciliğe, otel hizmetlerinden, arıcılığa ve tavuk yumurtası üretimine kadar çeşitlilik gösteriyor. Öğretmenler aynı zamanda kendi işlerini yürütme becerileri geliştirme konusunda da öğrencilere yardımcı oluyor. Kurulan bu işletmelerden elde edilen gelirler ise okulların devlet desteği olmadan kendilerine yetmelerini, maaş, okul idaresi ve bakımı gibi işletim masraflarını karşılamalarını mümkün kılıyor. “Fundación Paraguaya de Cooperación y Desarrollo” Vakfı liderliğindeki “Kendine Yeten Okullar” projesi bugüne kadar Paraguay’daki 500’ü aşkın öğrenciye ulaştı ve dünyanın farklı ülkelerinde de hayata geçirilmeye devam ediyor. İlk olarak 2003 yılında Escuela Agricola San Francisco’da uygulanan proje kapsamında okul beş yılı aşkın bir süre mali ihtiyaçlarını kendi karşıladı. Ülkedeki iki farklı okul da bu programı uygulamaya devam ediyor. Dünya genelinde ise Latin Amerika ve Afrika’daki 30 ülkede 50’yi aşkın okul bu projenin bir benzerini yürütüyor. Bu yıl Tanzanya ve Afrika’daki yaklaşık 25 okul da modeli uygulamaya başladı. Türkiye’de de kırsal kalkınma ve beslenme alanlarında projeler uygulanıyor T ürkiye’de kırsal kalkınma ve beslenme alanlarında iki proje uygulanıyor. TEMA Vakfı ile birlikte yürütülen “Fıstığımız Bol Olsun”, projesinin uygulama alanı olarak Gaziantep’te Yavuzeli ve Araban ilçeleri; Şanlıurfa’da Birecik ilçesi; Adıyaman’da ise Besni ilçesinin bulunduğu bölgeler belirlendi. Proje kapsamında uygulama alanında ikamet eden çiftçilere verilen uygulama tabanlı eğitim programıyla; Antep fıstığı yetiştiriciliğinde doğru ve uygun tarım teknikleri bölgede yaygınlaştırılarak bölgesel anlamda istihdam sağlanması amaçlanıyor. 3 yıl boyunca uygulama, akabinde de 5 yıllık bir izleme sürecinin dahil edileceği “Fıstığımız Bol Olsun” Projesi kapsamında Antep fıstığı meyve kalitesini artırmak ve yılda ortalama 3 kg olan ağaç başına düşen verimliliği 3 katına çıkartmak hedefleniyor. Bir diğeri ise; Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütülen “Beslenebilirim” projesi. Bakanlığın ve Nestle Türkiye işbirliğiyle ilkokul 3. sınıf öğrencileri, öğretmenler ve velilere yönelik olarak uygulanan “Beslenebilirim”, sağlıklı beslenme bilincine ve becerilerine sahip yeni nesiller yetişmesine ve beslenmeyle ilişkili hastalıkların önlenmesine katkıda bulunuyor. Proje, MEB TEGM Proje Değerlendirme Kriterleri çerçevesinde 2012-2013 eğitim öğretim yılında 10 ilde ve her bir ilden 5’er okul olmak üzere 50 okulda uygulanıyor. 37 U KSS ları ama l u g y Lilly çalışanları, sosyal hizmet görevi için dünyayı dolaşıyor Lilly’nin 220 gönüllü çalışanı “Sınır Ötesindeki Kalpler (Hearts Abroad)” Programı ile dünyanın yardıma muhtaç bölgelerinde sosyal hizmet projelerine destek vermeyi sürdürüyor. P rogram kapsamında Türkiye’yi temsil eden Lilly İlaç Tıbbi Satış Mümessili Türkün Uysal, Çin’de 15 gün boyunca anaokullarında öğretmenlik yaptı. Dünyanın en büyük on ilaç şirketi arasında yer alan Lilly’nin, çalışanların katılımına yönelik olarak 2011 yılında ilk kez hayata geçirdiği “Sınır Ötesindeki Kalpler (Hearts Abroad)” programı bu yıl da etki alanını genişleterek devam ediyor. Uluslararası yardım kuruluşu “Cross-Cultural Solutions (Kültürlerarası Çözümler)” ile yürütülen programda Lilly gönüllülerinin dünyanın yardıma muhtaç bölgelerinde 15 gün süreyle çeşitli sosyal hizmet görevlerini yürütmesi amaçlanıyor. Bu yıl, 1300’den fazla Lilly çalışanının başvurduğu programa 44 ülkeden seçilen 220 kişi arasında yer alan Lilly İlaç Tıbbi Satış Mümessili Türkün Uysal, Türkiye’yi temsilen Çin’in Xian şehrinde gönüllü olarak 15 gün süre ile görev yaptı. Uysal, “Bir Lilly çalışanı olarak, böyle bir projede yer almaktan büyük mutluluk duyuyorum. Sınır Ötesindeki Kalpler Programı, farklı kültürlere, ırklara, dinlere sahip insanların bir sosyal hizmet görevi çerçevesinde tek bir amaç için bir bütün olduklarının önemli bir göstergesi” dedi. Çin’deki görevi süresince anaokullarında öğretmenlik yapan Uysal,“Tamamen farklı kültürlere sahip bir ülkede, bir daha yaşamım boyunca bir araya gelme ihtimalim olmayan insanların hayatlarını iyileştirmek için çalışmış olmak benim için paha biçilemez bir deneyim oldu” dedi. Gönüllüler sosyal hizmet görevlisi gibi çalışıyor L illy’nin, 21. yüzyılda sağlık hizmetlerini global düzeyde daha ileri bir seviyeye çıkarma 38 doğrultusunda attığı adımlardan biri olan “Sınır Ötesindeki Kalpler” Programı’na katılmak için herhangi bir özel beceri ya da tıbbi uzmanlık aranmıyor. Çok farklı uzmanlık alanlarına ve tecrübeye sahip olan Lilly elçileri, sağlık hizmetleri ve diğer konularda, desteğe ihtiyacı olan insanlar ve topluluklarla kişisel ilişkiler kurarak birlikte çalışıyor. Çalışanların sosyal hizmet görevlisi olarak çalışacağı dört temel alan olarak sağlık hizmetleri, bakım, eğitim ve toplumsal gelişim belirlendi. Sağlık hizmetleri alanında görev yapacak çalışanlar, farklı ülkelerdeki yerel sağlık uzmanlarına destek olma ve birlikte çalışma imkanı buluyor. Yaşlı, bebek, çocuk ve engellilere bakım desteği sağlayan projelere katılan gönüllüler ise huzurevlerinde, kreş ve anaokullarında hizmet veriyorlar. Program kapsamında okullarda da çalışmalar yürüten Lilly çalışanları, öğretmenlerin desteklenmesi ve çocuklara dil eğitimi konusunda eğitimcilere yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca toplumsal gelişimi destekleyen projeler aracılığıyla da profesyonel beceri ve deneyimlerin paylaşılmasına, kadınların güçlendirilmesine yönelik çalışmaların hayata geçirilmesine de destek oluyorlar. Nisan ayında başlayan ve Ocak ayında sona erecek olan program çerçevesinde 220 Lilly çalışanı, Hindistan, Tayland, Tanzanya, Rusya Brezilya, Gana, Çin, Fas, Guatemala, Peru ve Kosta Rika’daki projelerde görev yapacak. Yaşadıkları deneyimleri şirket içinde bu program için kurulan bloglar ve diğer iletişim kanalları aracılığıyla paylaşma imkanı bulan Lilly elçileri, bu uygulama ile Lilly'nin günümüzde ve gelecekte insanların ihtiyaçlarını daha iyi nasıl karşılayabileceğine ilişkin fikir alışverişinde de bulunuyorlar. Uyg KSS ulam alar ı Markalaşan bir proje: Argande 2008 yılından bu yana UNDP ile geliştirilen ve dünyada halen benzeri yapılmamış bir sosyal sorumluluk projesi olan Argande, Güneydoğu Anadolu’daki kadınların sosyal ve ekonomik olarak güçlendirilmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP BKİ) ortaklığı ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (Sida) finansmanıyla Mayıs 2008’den beri uygulanıyor. Proje, “GAP Bölgesinde Kadının Güçlendirilmesinde Yenilikler Projesi”nin bir bölümü olarak, projeye dahil kadınlara sürdürülebilir geçim kaynağı oluşturmak amacıyla gerçekleştirildi. P roje kapsamında, Alex Akimoğlu, Banu Bora, Bihter Aida Pekin, Deniz Yeğin, Ezra&Tuba Çetin, Gamze Saraçoğlu, Günseli Türkay, Hakan Yıldırım, Mehtap Elaidi, Rana&Berna Canok, Rojin Aslı Polat, Özgür Masur, Simay Bülbül’ün yanı sıra her sezon yeni eklenen tasarımcılar oluşturdukları tasarımlarını Hatiçe Gökçe’nin koordinatörlüğünde sosyal sorumluluk çerçevesinde gönüllü olarak paylaşıyorlar. Argande koleksiyonlarını üretmek üzere Batman ve Mardin’de kurulan atölyelerde 200’ü aşkın kadına istihdam olanağı sağlandı. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ve İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nden (İTKİB) alınan destek ile kadınlara konfeksiyon üretimi konusunda eğitim ve sertifika verilirken, proje dahilindeki kadınların tamamı, dönemsel çalışanlar dahil olmak üzere sigortalı olarak çalışıyor. Argande ürünleri Mudo’nun 17 mağazasında satışa sunuluyor ve satıştan elde edilen tüm gelir projede çalışan kadınlara aktarılıyor. KS Üniv S ersi te Bahçeşehir Üniversitesi’nden ‘Sosyal Sorumluluk Okulu’ programı Program Koordinatörlüğü’nü Dr. Aylin Löle’nin yaptığı, Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde açılacak olan Sosyal Sorumluluk Okulu’nda, şirketlerin yöneticileri ders anlatacak. 17 Kasım’da başlayan ‘Sosyal Sorumluluk Okulu’ programında, Koç Holding, Limak Holding, Turkcell, Coca-Cola İçecek, Yıldız Holding, Avea, Teknosa, TNT Ekspres, Net Holding, Novartis ve Özel Sektör Gönülülleri Derneği’nin yetkileri, A’dan Z’ye başarılı bir sosyal sorumluluk projesinin ipuçlarını interaktif bir şekilde paylaşacak. Program, pazarlama iletişiminden kurumsal iletişime kadar bu alanda deneyim elde etmek isteyenler ile sivil toplum kuruluşlarında kariyer hedefleyenler ve akademik çalışmalar yapanlara hitap edecek. 39 U KSS ları ama l u g y İnci Akü, dönüştürdüğü teknenin kullanımını Dalyan Tekne Kooperatifi'ne devretti İnci Akü’nün teknoloji sponsoru olduğu, Dalyan Kanalı’ndaki gezi teknelerinin çevre dostu dönüşümünü sağlamak için sürdürülebilir çevre ve turizm hedefiyle 2007 yılında başlanan “Mavi Deniz Özgür Caretta” Projesi kapsamında dönüştürdüğü çevre dostu teknenin kullanımını, S.S. Dalyan Tekne Kooperatifi’ne devretti. İ nci Akü Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök, temsili tekneyi S.S. Dalyan Tekne Kooperatifi Başkanı Atilla Gültekin’e teslim etti. Kooperatife devredilen teknenin sezon boyunca yapacağı turlardan sağlanacak gelir, yeni teknelerin çevre dostu tur teknelerine dönüştürülebilmesi için oluşturulacak fona aktarılacak. Eşsiz bir doğa harikası T ürkiye’nin 15 Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden biri olan Dalyan’da, yerli ve yabancı ziyaretçiler kanalda seyreden gezi tekneleri sayesinde eşsiz doğa güzelliğini izleme fırsatı buluyor. Zengin biyoçeşitliliğe ve hassas bir ekosisteme sahip olan bölge, doğal olarak denizle buluşan 7 gölden biri olması, benzersiz İztuzu Plajı, Caretta Carettaları, Nil Kaplumbağaları, Mavi Yengeçleriyle eşsiz bir doğa harikası; Kaya Mezarları ve Kaunos Antik Kenti gibi tarihsel değerleriyle Türkiye’nin en önemli zenginliklerinden biri olarak öne çıkıyor. İnci Akü Ar-Ge faaliyetleri sonucu geliştirdiği özel aküler ile çevre dostu teknelerin mümkün olduğunu gösterdi. Dalyan’ın eşsiz güzelliklerini yaşamak isteyen yerli ve yabancı ziyaretçiler kanalda seyreden gezi teknelerini kullanıyorlar. Çoğunluğu dizel motorlu olan gezi teknelerinin sayısı yaz aylarında oldukça artıyor. Yöre halkı için önemli bir geçim kaynağına dönüşen tekne gezilerini, bölgenin hassas ekolojik dengesine ve doğal güzeliğine zarar vermeden yürütmek ve bölgedeki turizmi sürdürülebilir hale getirmek için 2007 yılında “Mavi Deniz Özgür Caretta” Projesi’ni hayata geçiren 40 İnci Akü, projenin teknoloji sponsoru olarak yürüttüğü Ar-Ge faaliyetleri sonucu geliştirdiği özel aküler ile çevre dostu teknelerin mümkün olduğunu gösterdi. Çevre dostu “Caretta Bot” İ nci Akü, “Mavi Deniz Özgür Caretta” Projesi kapsamında tüm maliyetini üstlendiği 4 yıllık ArGe çalışmaları sonucu, projenin teknoloji sponsoru olarak hem dizel motorlarınkine eş değer performans sağlayan, hem de yakıt giderlerini 10 kata kadar azaltan, ‘Enerjisini aküden alan Elektrikli Motorlu Tahrik Sistemi’ni geliştirdi ve patentini aldı. Tekne işletmecilerinin beklenti ve talepleriyle daha da geliştirilen teknelerin iki prototipi şu anda Dalyan Kanalı’nda kullanılıyor. Devir teslim töreninde konuşma yapan İnci Akü Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök “Mavi Deniz Özgür Caretta” projemizin tohumlarını 2007 yılında attık. Büyük emek verdiğimiz bu projemizin ilk meyvelerini geçen yıl itibariyle almaya başladık. Ar-Ge çalışmalarımızın sonunda Dalyan’da faaliyet gösteren teknelerde kullanılmak üzere enerjisini aküden alan elektrikli motorlu tekneleri geliştirdik ve patentini aldık. Geçtiğimiz yıllarda İnci Akü tarafından üretilen özel aküler ve kullanılan gelişmiş motorlarla çevre dostu “Caretta Bot”lara dönüştürdüğümüz iki tur teknesini Dalyan Kanalında suya indirdik” dedi. Gök, “Carettaların bir özelliği var, yumurtalarını sadece doğdukları yere bırakıyorlar. Biliyoruz ki; onlar tüm dünyayı dolaşıyorlar ama Dalyan’da yumurtluyor, yeni nesillerine burada can veriyorlar. İnci Akü ve İnci Holding olarak biz de Ege’de doğmuş ve büyümüş, bugün tüm dünyaya ihracat yapan, ürünleriyle tüm dünyayı dolaşan bir şirket olarak Ege’nin gelişimi için çalışıyoruz. Üretim amaçlı yatırımlarımızın yanı sıra “İnci Akü Ormanı” ve “Mavi Deniz Özgür Caretta” gibi sosyal sorumluluk projelerimizle de doğduğumuz bu bölgeye katkı sağlamayı amaçlıyoruz” diye konuştu. U KSS ları ama l u g y UPS, çevre projelerine 2 Milyon 200 bin dolar bütçe sağlıyor UPS, 1 Ekim’de başlayan yıllık Küresel Gönüllülük Ayı kapsamında, yaklaşık 400 bin çalışanını 195 bin saat çalışma sözü vererek içinde yaşadıkları toplumu daha sürdürülebilir bir çevreye kavuşturma çalışmalarına odaklanmaya teşvik ediyor. UPS, bu amacı desteklemek için çevre odaklı birçok organizasyona da 2 milyon 200 bin dolar ekstra bütçe sağlıyor. U PS Vakfı tarafından başlatılan Küresel Gönüllülük Ayı etkinliği, her iki yarımküreden gelen binlerce UPS çalışanını çeşitli gönüllü etkinliklere ve aktivitelere katılmaya yönlendiriyor. " UPS Vakfı ve yerel UPS çalışanları, dünya genelindeki 38 toplum kökenli çevre programına bu güne kadar yaklaşık 700 bin dolar katkıda bulundu. UPS Vakfı Başkanı Eduardo Martinez konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Şirketimiz, hizmet sağlayarak başkalarına yardımcı olma konusundaki kişisel ve ortak sorumluluğumuzun bilincinde olan bireylerden oluşuyor. Gerçekleştirilen aktivite ister ağaç dikme olsun, ister güvenli sürüş becerilerinin öğretilmesi olsun isterse de felaketler nedeniyle yıkıma uğrayan toplumlara yardım için gönüllü olmak olsun, UPS Vakfı, her zaman dünyayı hepimiz için daha iyi ve daha sürdürülebilir bir yer haline getirmek için çalışanlarımızı desteklemeye kararlı.” Küresel Gönüllülük Ayı boyunca dünya çapında gerçekleştirilen aktivitelerin bazıları şöyle: ⁕ Madrid, İspanya-Kar amacı gütmeyen bir çevre kuruluşu olan Reforesta ile birlikte ağaç dikme, ⁕ Miami, Amerika Birleşik Devletleri-Toplumsal rekreasyon alanlarında gerçekleştirilen ağaç dikme etkinliklerinde Miami Dade ilçesinin Park ve Rekreasyon Departmanı ile işbirliği yapılması, ⁕ Carlisle, İngiltere-Eden Valley Hospice’deki bahçenin güzelleştirilmesi ⁕ Port Elizabeth, Güney Afrika-Protea Çocuk Bakım Merkezi’nde açık hava oyun alanları oluşturma, ⁕ İstanbul, Türkiye-UPS Haluk Ündeğer İlköğretim Okulu’nun bahçesinin ağaçlandırılması ve güzelleştirilmesi. Ağaçlandırma için fon 2011 yılında yeni bir çevresel girişim başlatan UPS, bu girişim kapsamında ABD ve dünya genelindeki kentsel ve kırsal alanların ağaçlandırılması ve bu alanların korunup muhafaza edilmesine yardımcı olmak için bir fon oluşturdu. Belirli projelere finansal destek ve gönüllü çalışan temin edilmesini sağlayan UPS, bu girişimin kilit unsurlarından bir tanesini oluşturuyor. UPS Vakfı, bu ağaçlandırma girişimini desteklemek amacıyla Ekim ayında çeşitli kuruluşlara 2 milyon 200 bin dolar tutarında bağışta bulunuyor. Bu kuruluşlar: DonorsChoose.org, Earth Day Network (Dünya Günü Ağı), Keep America Beautiful, Inc., National Arbor Day Foundation (Ulusal Ağaç Dikme Günü Vakfı), National Council for Science and the Environment (Ulusal Bilim ve Çevre Kurulu), National Parks Foundation (Ulusal Parklar Vakfı), The Nature Conservancy (Doğa Koruma), Student Conservation Association (Öğrenci Koruma Birliği), The World Resources Institute (Dünya Kaynakları Enstitüsü) ve World Wildlife Fund Inc. (Dünya Vahşi Yaşam Fonu) yer alıyor. UPS Vakfı ve yerel UPS çalışanları, dünya genelindeki 38 toplum kökenli çevre programına bu güne kadar yaklaşık 700 bin dolar katkıda bulundu. Ağaçlandırma girişimi, UPS’in karbon emisyonunun azaltılması konusuna oldukça önem veren ticari faaliyetleri ile yakın ilişki içerisinde gerçekleştiriliyor. UPS Vakfı, çalışanları tarafından Çin, Kanada, Haiti, Hollanda, Norveç, Rusya, Uganda ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ağaç dikme girişimlerinin başlatılmasıyla dünya genelinde yürütülen ve 2013 yılı sonuna kadar 1 milyonun üzerinde ağaç dikilmesini hedefleyen gönüllü aktiviteleri desteklemeye yönelik bir yıl süreli bir çalışma başlatıyor. ETKİNLİKLER CSR Marketplace Ukraine 11 December 2012, Kiev, Ukraine Organizasyon: The Centre for CSR Development (Ukraine) CAP conseil's GRI training session 13-14 December 2012, Wavre, Belgium Web: http://www.capconseil.be/connaissance-savoir/cap-academy/global-reporting-initiative-gri/ Organizasyon: CAP conseil & HR2D 43 Abdi İbrahim, Van Gogh Alive sergisini Ankara’ya da taşıdı Abdi İbrahim’in 100.kuruluş yılında Türkiye’ye getirdiği Van Gogh Alive sergisinin Ankara ayağında, Abdi İbrahim Kurumsal İletişim Müdürü Yasemin Öngören ile konuştuk. Neden Van Gogh Alive? Yasemin Öngören: 100.yıl vesilesiyle iki önemli projeyi hayata geçirdik. Bunlardan biri; akılcı ilaç kullanımına yönelik Ocak ayında başlayan sosyal sorumluluk projemizdi. Ardından, Van Gogh Alive projesi İstanbul’da başladı. 6000 ziyaretçiyi ağırladı. Bu sayıyla, önemli bir başarıyı da yakaladı. Bu sergi ile en önemli amacımız, 100 yıllık bir ilaç firması olarak bütün paydaşlarımızla bir araya gelerek okazyonlar yaratmak ve onlarla bunu paylaşmaktı. Van Gogh Alive, sahip olduğu özellikler nedeniyle sanat, inovasyon ve teknolojiyi doğru şekilde harmanlayan bir proje. Dolayısıyla, Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını da aktaran bir proje. 44 Bu farklı formatlı sergiyi Ankaralılarla da buluşturduk. Bu bir dijital sanat sergisi. Sizin de deneyimlediğiniz gibi, Van Gogh’un hayatının son 10 yılında yapmış olduğu eserler yer alıyor. Bunlara klasik müzik eşlik ediyor. Aynı zamanda sanatçının bu resimleri hayata geçirirken yazdıklarını bir taraftan da okuyoruz. Birçok duyumuza aynı anda hitap ediyor olması çok etkileyici. Serginin İstanbul’da gördüğü ilgiyi Ankara’da da görmesini çok arzu ediyoruz. 3 Ocak’a kadar sergi açık olacak. Gündeminizde yeni KSS projeleri var mı? Yasemin Öngören: Akılcı ilaç projesi uzun soluklu bir proje ve önümüzdeki yıl da devam edecek. Farkındalığı arttırararak, paydaşlarımızla birlikte mümkün olduğunca fazla kesme ulaşmayı hedefliyoruz. Televizyondaki reklam filmlerinin dışında dijital mecraları kullanarak da projeyi tanıtmayı sürdüreceğiz. Uyg KSS ulam alar ı Deva Holding, sosyal sorumluluk projelerinde çalışanlarının da desteğini alıyor Deva Holding’ten yapılan açıklama da, insan sağlığının dünyanın neresinde olursa olsun vazgeçilmez önceliği olması prensibi ile hareket edildiği ve Holding’in geliştirdiği, hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile de fark yaratmayı amaçladığı ifade edildi. D eva Holding, sektörün geleceğine yatırım anlayışıyla, bir yandan tıp ve eczacılık fakültelerinde okuyan öğrencilere burs imkânı sağlarken bir yandan da geliştirdiği “Dev Adımlarla İntörn” projesi ile de Türkiye çapında iki binin üzerinde genç hekime ulaştı. Hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projelerinde çalışanlarının da desteğini almayı hedefleyen Deva Holding, bir başka proje olarak da merkez yönetim binası ve tüm bölge ofislerindeki çalışanlarının desteğiyle toplanan oyuncakları “Oyuncaklar Kimsesiz Kalmasın” projesi ile Bursa Uludağ Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerine bağlı pediatrik onkoloji kliniklerine dağıttı. Holding çalışanları, Türk Kızılay’ı ile yürütülen kan bağışı kampanyalarında da destek veriyor. 2010 yılında gerçekleşen yıl sonu toplantısında 120 üniteyi geçen bir kan bağışında bulunan Deva çalışanları, bu bağışı düzenli aralıklarla farklı lokasyonlarda tekrarlıyor. En son kampanya, Ekim ayında Çerkezköy Üretim Tesisi’nde gerçekleşti ve 104 ünite kan bağışı elde edildi. Ayrıca, geçtiğimiz yıl Pakistan’da yaşanan sel felaketinin ardından zarar görenlerin yaralarının sarılması için Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan ihtiyaç listesi doğrultusunda 1355 koliden oluşan 190 bin kutuyu aşkın ilaç bağışında bulunuldu. Holding yetkilileri, bugüne kadar hayata geçen sosyal sorumluluk projelerini topluma maksimum fayda sağlayacak şekilde kurguladıklarını, sonraki dönemlerde de toplumsal sorumluluk bilinciyle bu alandaki faaliyetlerini sürdüreceklerini ifade ettiler. 45 U KSS ları ama l u g y Philsa’nın çev r ec i uygulamaları Ege Bölgesi’nin en büyük uluslararası yatırımlarından olan Philsa’da, 2005 yılında başlatılan enerji tasarrufu, atık yönetimi ve geri dönüşüm çalışmaları devam ediyor. E nerji tasarrufu çalışmaları kapsamında Philsa Torbalı Fabrika’sında; → Su soğutması projesi, → İkinci sirkülasyon pompaları için değişken hız sürücüsü, → Kuru soğutma projesi, → Periyodik kule ve kondansatör soğutma temizliği, → Yumuşak su besleme kuleleri için soğutma, → Sirkülasyon pompaları için birincil ve ikincil izolasyonu, → Chiller otomasyon projesi, AHU pervaneleri hız kontrolü projeleri hayata geçirildi. Bütün bunların sonucunda, elektrik tüketimi 2004 yılına göre yıllık olarak 5,600,000 kilowatt saat azaltıldı. Yapılan iyileştirmelerle enerji tüketimi büyük ölçüde azaldı, buna bağlı olarak karbondioksit salımı da 2004 yılına göre yıllık yaklaşık 2,400,000 kg azaltılmış oldu. Philsa çalışanları çevrecilik bilinci ile enerji tüketimi azaltılmasında aktif rol oynuyor. atık toprak düzenleyici üretiminde katkı maddesi olarak kullanılarak geri kazanımı sağlandı. Daha önce geri kazandırılamayan atıklar da artık geri kazandırılabiliyor. 2012 yılının ilk iki ayında Philsa bünyesinde tarihi bir rekora imza atıldı. Üretim süreçlerinden kaynaklanan atıkların Ocak ayında %99,2’si, Şubat ayında ise %99,3’ü geri kazandırıldı. Eylül ayı sonu itibarıyla bu oran %99,57’ye ulaştı. Philsa ayrıca, üretim atıklarından organik gübre oluşumunu sağlayarak sürdürülebilir ve ekolojik tarıma destek oluyor. Philsa’da; üretim sonrasında ortaya çıkan tütün tozları, arıtma ve çimlerden oluşan atığın geri dönüşümü sağlanıyor. Kompost olarak adlandırılan yöntem sayesinde elde edilen gübreler; toprak verimliliğini artırma, toprak yapısını ve niteliğini iyileştirme özelliğiyle biliniyor. Bu yöntemle şu ana kadar 2012 yılında 658 ton organik Philsa, atık yönetimi çalışmaları ve enerji tüketimini önemli ölçüde azaltan çevre dostu uygulamaları ile otoritelerin de takdirini toplayarak birçok ödüle layık görüldü. 1997 yılında Çevreted Ödülü, 2004 yılında EBSO Çevre Dostu Beratı, 2007 yılında Yeni Asır - İzmir Büyükşehir Belediyesi Atık Pil Toplama Kampanyası Firmalar/Kurumlar Kategorisi birincilik ödülü, 2011 yılında ise Ege Bölgesi Sanayi Odası Çevre Teşvik Ödülü’nü aldı. 46 Bu çalışmalara ilave olarak Philsa, son üç yıldır arındırılmış yemek atıkları ve yemek fazlaları ile hayvan barınaklarındaki bakıma muhtaç hayvanların yiyecek ihtiyacını karşılıyor. Özel kaplar içinde, soğuk depolarda muhafaza edilen yemekler her hafta, 2500’den fazla hayvanın yaşadığı İzmir Şopen Gazi Hayvan Barınağı’na gönderiliyor. Philsa çalışanlarının inisiyatifinde 2008 yılında başlatılan proje kapsamında bugüne kadar toplam 105 ton yiyecek hayvan barınağına gönderildi. Uyg KSS ulam alar ı Tekfen, KSS projelerini şirketleri ve Vakfı kanalıyla yürütüyor Tekfen Grubu yetkilileri tarafından, sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde doğal kaynakların doğru kullanılması, çevrenin korunması ve toplumsal gelişmenin sağlanması konularına duyarlılıkla yaklaşıldığı ve kamu yararı gözeten projelerde çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla ortak faaliyetler gerçekleştirerek toplumsal ve çevresel koşulları iyileştirme çabalarına destek verildiği açıklaması yapıldı. T ekfen çatısı altında sosyal sorumluluk projeleri, gerek münferit olarak grup şirketleri yoluyla, gerekse Tekfen Vakfı yoluyla gerçekleştiriliyor. Kısaca Tekfen Vakfı olarak anılan Tekfen Eğitim, Sağlık, Kültür, Sanat ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak üzere Tekfen Holding’in ortakları, kurucu üyeleri ve grup şirketleri tarafından 12 Nisan 1999 yılında kuruldu ve 2004 yılında “Toplum Yararına Çalışan Kurum” statüsünü kazandı. Vakfın iki ana faaliyet alanı: Eğitim ve sanat E ğitim alanında Vakıf, her yıl Türkiye’de öğrenim gören ve maddi desteğe ihtiyaç duyan lise ve üniversite öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu veriyor. Burs verilen öğrenci sayısı bu yıl itibariyle 500 oldu. Tekfen Vakfı, bursiyerlerine ayrıca Tekfen Grup Şirketleri’nde, iş hayatına atıldıklarında ne istediklerini daha iyi bilen, donanımlı mezunlar olarak mesleklerine başlamaları için staj imkanı sağlıyor. Sanat alanında ise, temellerinin atıldığı 1992 yılından bu yana etkinliklerini sürdüren Tekfen Filarmoni Orkestrası, Karadeniz, Hazar, Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz bölgelerindeki 23 ülkeden müzisyenleri bir araya toplayarak üstlendiği, “Barış Elçiliği” görevini özgün projelerle bütünleyen bir kültür girişimi. Yılda birkaç kere bir araya gelen ve çoğu zaman kapsadığı coğrafyanın özgün enstrüman ve müziklerini de programına dahil eden Tekfen Filarmoni Orkestrası, bugüne kadar ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda konser verdi ve Türkiye’deki uluslararası katılımlı etkinliklerde sahne aldı. Orkestra, Şef Saim Akçıl yönetiminde, 2012 yılında bahar konserleri kapsamında, İş Sanat Kültür Merkezi’nde devlet sanatçısı ve usta piyanist Gülsin Onay’ı ağırladı. Bu sene kuruluşunun 20. yılı kutlayan Tekfen Filarmoni, 9 Haziran’da 40. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bir konser verdi. Senenin son konseri 1 Aralık’ta Lütfi Kırdar’da gerçekleşecek. Tekfen Filarmoni, 1 Aralık’ta genç yetenek Çinli keman virtüözü Ning Feng’i solist olarak ağırlayacak. Şirket yetkilileri, Tekfen Vakfı dışında, Tekfen çatısı altındaki grup şirketlerin de kendi faaliyet alanlarında uzun soluklu KSS projeleri yürüttüğünü ve toplumsal gelişmeye destek vermenin, olanakları ölçüsünde ülkenin tüm fert ve kuruluşları için topyekün bir sorumluluk olduğuna inandıklarını ifade ettiler. 47 U KSS ları ama l u g y gönüllüleri İzmir’deydi IBM’in Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanındaki en dikkat çeken girişimlerinden biri olan Kurumsal Hizmet Gücü için 15 kişilik bir ekip İzmir’de 3 hafta süreyle görev yaptı. Türkiye’deki proje ortağı Digital Opportunity Trust’ın katkılarıyla görevleri yürüten İzmir IBM ekibine İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Teknoloji Enstitüsü, Ege Bölgesi Sanayi Odası destek verdi. " IBM Kurumsal Hizmet Gücü, sosyal sorumluluk çerçevesinde oluşturulmuş üst düzey bir liderlik geliştirme programı IBM ’in şirket vizyonunda önemli bir yer tutan kurumsal sosyal sorumluluk projelerinden Kurumsal Hizmet Gücü (KHG) kapsamında Türkiye’ye gelen 15 IBM çalışanı üç hafta boyunca İzmir ve çevresinde gönüllü olarak çeşitli projelerde çalıştılar. 15 kişiden oluşan KHG ekibi 24 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında İzmir ve çevresinde İzmir Teknoloji Enstitüsü Teknoparkı (IZTEKGEB) için stratejik büyüme, İzmir Teknoloji Enstitüsü Teknoparkı (IZTEKGEB) İnovasyon Merkezi için iş süreçlerini geliştirme, bilgi toplumu için stratejik bir plan oluşturma ve genç girişimcilere sunulan teknik hizmetlerinin iyileştirilmesi için stratejik plan oluşturulması üzerine çalıştı. IBM Türk Genel Müdür Yardımcısı Murat Tozan, IBM Türk için İzmir’in yıllardır önemli bir merkez olduğundan bahsederken IBM’in kurumsal sosyal sorumluluk stratejisine ilişkin şunları söyledi: “Kurumsal Hizmet Gücü, uzmanlığımızı kullanarak öncülük etmeyi ve toplumsal gelişime katkıda bulunmayı hedefleyen 48 projelerimizden biridir. Sosyal sorumluluk çerçevesinde oluşturulmuş üst düzey bir liderlik geliştirme programı olan IBM Kurumsal Hizmet Gücü, çalışanlarına becerilerini ve deneyimlerini geliştirmek ve daha sonra uzmanlıklarını gerçek bir fark yaratmak için kullanma fırsatı sunar. Şu anda Kurumsal Hizmet Gücü çerçevesinde İzmir’de bulunan ekip bunun ülkemizdeki bir yansımasıdır. Umarız ki bu çalışmalar diğer tüm çalışmalarımızda olduğu gibi teknoloji ve iş dünyasının yakınlaşma sürecine katkı sağlar ve bugün ülkemizin en önemli ve örnek şehirlerinden İzmir ekonomisinin gelişimini teşvik eder.” 2009 yılından beri değişik ülkelerden Türkiye’ye gelen IBM çalışanları bugüne kadar Mersin, Gaziantep, Malatya, Kayseri ve Hatay’ın ardından İzmir’de değişik projelerde yer aldılar. Mersin, Gaziantep ve Malatya’daki çalışmalarından dolayı Özel Sektör Gönüllüler Derneği (ÖSGD) IBM’e 2010 yılı En Başarılı Gönüllülük Projesi kategorisinde ödül verdi. Uyg KSS ulam alar ı Panasonic Türkiye’nin “Çevreci Resimli Günlük” yarışması galibi Kyoto’da Panasonic’in tüm dünyada başlattığı “Okulumuz Yeşil!” eğitim programı kapsamında geçtiğimiz yıl Avrupa çapındaki okullar arasında düzenlenen Çevreci Resimli Günlük yarışmasının Türkiye birincisi, Balıkesir Altı Eylül İlköğretim Okulu öğrencisi Şeydanur Günaydın, yarışmanın global töreni için babasıyla birlikte Kyoto’ya gitti. P anasonic, tüm dünyada çevre bilincini genç nesillere aşılamayı hedefleyen, dünya çapında bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi olan “Okulumuz Yeşil!” (Eco Kids) eğitim programına İstanbul’dan 39, Balıkesir’den de 20 okulun katılımı ile Türkiye’de başlamıştı. Okulumuz Yeşil! programı kapsamında Avrupa çapında okullararası düzenlenen Çevreci Resimli Günlük yarışması, çocukların okuldaki çevre derslerinde neler öğrendiklerini ve çevreye dair düşüncelerini yazıyla ya da resimlerle, Panasonic’in dağıttığı günlüklere dökmelerini amaçladı. UNESCO’nun ortaklığıyla gerçekleştirilen Çevreci Resimli Günlük yarışması töreni bu yıl 6 Kasım’da, Dünya Mirası’nın 40. Yılı Kongre’si kapsamında, Japonya’nın Kyoto şehrinde gerçekleşti. Avrupa’nın dört bir yanından kendi ülkelerinde bu yarışmanın galibi olmuş çocuklar, velileriyle birlikte törene katıldı. UNESCO başkanı Irina Bokova’nın ve Panasonic Genel Müdürü Takumi Kajisha’nın konuşmalarıyla başlayan törene barış sanatçıları Sarah Brightman, Setsuko Klossowska de Rola ve Particia Velasquez de katıldı. Panasonic’in dünya çapında Çevreci Resimli Günlük yarışmasını düzenlediği ülkeler şunlar: Avusturya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Norveç, Polonya, Romanya, Slovakya, İspanya, Türkiye, Britanya, Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Singapur, Malezya, Endonezya, Vietnam, Hindistan, Filipinler, Yeni Zelanda, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Kuveyt, Suriye, Umman, Katar, İran, Irak, Pakistan, Angola, Kenya Nijerya, ABD, Brezilya, Şili, Panama, Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Kosta Rika, Guatemala, El Salvador, Peru, Meksika. 49 U KSS ları ama l u g y Galleria’da kitap toplama seferberliği Türkiye’nin ilk alışveriş merkezi Galleria, İstanbul’daki 10 okulun kütüphanesi için yürütülen kitap toplama kampanyasına ev sahipliği yaptı. G alleria, Doğa Koleji ve Türk Kütüphaneciler Derneği (TKD) ile birlikte “Bilgiye Uzanan Köprü” projesi kapsamında İstanbul’da belirlenen 10 okulun kütüphanesi için kitap toplama kampanyası başlattı. 30 Kasım’a kadar sürecek sosyal sorumluluk kampanyasında kitaplar Galleria içerisine kurulan standa teslim edilebilecek. “Bilgiye Uzanan Köprü” Projesi, ilk ve ortaöğretim kurumlarına modern kütüphaneler kazandırmak, öğrenci ve öğretmenlerin bilgiye kolayca ulaşmalarını sağlamak, öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi arasında imzalanan bir protokolle 2011 yılında uygulamaya konuldu. Galleria’daki kampanya, İstanbul’da belirlenen, imkânları kısıtlı 10 okulun kütüphanesine kitap sağlanmasını hedefliyor. 50
Benzer belgeler
15 • ISSN 2147-6179 - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
Roche Yaşam Takımı’nın yürüttüğü çalışmalar, bu
konuda büyük başarı sağlayan projelerimiz arasında
yer alıyor.
Mavi Bisiklet kampanyası çerçevesinde, 6 yılda 10
binin üzerinde vatandaşımız kanser h...
YATAY SEKTÖRDE ÇEVRESEL SORUM
değil, ticari kaygılar ile etik sorumlulukları uyumlaştırmak olmalıdır.
Bu sayıda tekstil sektöründe KSS konusuna özel olarak yer ayırdık.
Konuyu, bu alanda aktif olarak çalışan isimlerle konuştuk....