halk bülten pdf 49 için tıklayınız
Transkript
halk bülten pdf 49 için tıklayınız
HALK insanca bir yaþam yolunda NÝ LTE BÜ 30 Mart 1972 Emperyalizme ve Ýþbirlikçilerine Karþý Bir Savaþ Manifestosudur Birleþen halk yenilmez! 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nde Cinsel, Ulusal, Sýnýfsal Sömürüye Son Demek Ýçin 8 Mart dünya emekçi kadýnlar günü yüzyýlý aþkýn bir süredir bütün dünyada emekçi kadýnlarýn birlik ve mücadele günü olarak kutlanýyor. Hak için, adalet için, eþitlik için, dünyanýn dört bir köþesinden kadýnlarýn sesi yükseliyor, bizim sesimiz yükseliyor. Kanla, emekle örülmüþ bir gündür 8 Sf:9 Mart. 8 Mart 1857 tarihinde Amerikalý emekçi Maltepe HKM ikinci kuruluþ kadýnlar, bize bugünü armaðan ettiler. Hayýldönümü etkinliði 25 Þubat 2007 yatlarýný ortaya koydular ve muhteþem bir Pazar gün yapýldý. mücadele gününü ortaya çýkardýlar. Þimdilerde, kadýnlarýn sesi biraz yükseSÝSTEMÝN lince, bir defalýðýna onlarýn “gönlünü almak” KARANLIK isteyen düzen þaklabanlarý, gericiler, emperyalizmin iþbirlikçileri, ellerinde çiçeklerle YÜZÜ bin türlü hokkabazlýk yapsalar da 8 Mart bizimdir, emekçi kadýnlarýndýr. 1 Mayýs nasýl Ýnsanýn Aþaðýlama “Bahar Bayramý” saçmalýðýna sýðmýyorsa, Yöntemi Olarak FUHUÞ Sf:10 8 Mart da sýradan bir “kadýn günü” sahtekârlýðýnýn çerçevesine sýðmýyor. Ýnsan bedeni üzerinden para kazan364 gün kadýnlarýn emeðini, iliðini sömak ve bunun yasalara baðlanmasý m ü r e n l e r, onlarý ikinci sýnýf kadýna yönelik bir aþaðýlamadýr... insan konumunda göreKAÐITHANE HALK KÜLTÜR MERKEZÝ rek köleleþtiTel: 0212 321 02 58 renler, 8 e-mail: [email protected] MALTEPE HKM 2. KURULUÞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLADI sa 1 7 yý 1 sf: 4 NEWROZ PÝROZ BE YAÞASIN NEWROZ sf: 6 Alanlardayýz YAÞASIN HALKLARIN KARDEÞLÝÐÝ Bizim Gücümüz Her Þeye Yeter Mart günü geldiðinde bir yandan sýrýtarak “kadýnlara saygý” belirtiyorlar, diðer yandan ise polis ordularýný kadýn mitinglerine yýðýyorlar, birkaç yýl önce Beyazýt’ta olduðu gibi onlarý yerlerde sürüklüyorlar. sosyalist barikat 26 Güç bizdedir. Bizim emekçi ellerimizdedir. Yalanlara son! Mücadele etmeyen hiçbir þey kazanamaz! Bugünkü düzenin hiçbir temsilcisi, kadýnlara hiçbir þey veremez. 8 Mart Bizim Günümüzdür Ýslami hareketin kadýnlara sunduðu þey, kölelikten 8 Mart, bizim günümüzdür! Emekçi kadýnlarýn gübaþka bir þey deðildir. Ýslami hareket ve bugün hükünüdür! 8 Mart, atölyelerde, evlerde yok pahasýna çalýþtýrý- mette olan yanar-döner iþbirlikçi dinciler, bir gün olsun lan, üç kuruþ için kanýný, iliðini ortaya koyarken hiçbir emekçi kadýnlarýn sorunlarýyla ilgilenmiþ deðillerdir. Kakaydý ve sosyal güvencesi olmayan, “iþçi”den bile sayýl- dýnlar, onlar için yoktur. Yalnýzca seçim zamanlarýnda bu büyük oy deposuna yönelik yaðcýlýk yaparlar; onun mayan emekçi kadýnlarýn günüdür. dýþýnda kadýnlara layýk gördükleri þey, Ortaçaðýn ka8 Mart, tarlalarda, bahçelerde yük hayvaný gibi kulranlýðýdýr, ev köleliðidir, çifte sömürüdür. lanýlan, hayata iliþkin hiçbir konuda en küçük bir söz Onlarla karþýt cephedeymiþ gibi görünen sözde “lahakký olmaksýzýn bir eþya gibi görülen kadýnlarýn günüik” ve “özgürlükçü” kesimler zaten emekçi kadýnlarýn býdür. rakýn sorunlarýný, yaþadýðýný bile bilmezler. Ne atölye8 Mart, “eve gelen kadýn” adý altýnda hiçbir yasal ler, ne kölelik ücretleri onlarýn ilgisini çekmez. “Yasalagüvenceye, hiçbir sosyal hakka sahip olmaksýzýn onur rýn kadýnlara tanýdýðý haklar”dan bol bol söz ederler akýrýcý koþullarda çalýþtýrýlan ev hizmetçilerinin günüdür. ma milyonlarca güvencesiz kadýn iþçi onlarýn defterin8 Mart, aileleri tarafýndan bir mal gibi alýnýp satýlan de yazýlý deðildir. Töre vahþeti üzerine acýklý manþetler ve sonra sözde “namus” adýna kurþunlanan, intihara atarlar, ama kapitalizmin iþsizliðe ve yoksulluða iten sürüklenen Güldünya’larýn günüdür. “töresi” üzerine tek bir sözcük bile söylemezler. 8 Mart, hiç durmadan yoksulluðu artýran, toplumsal Irkçý-faþist çeteler ise her þeyden önce kadýnlarýn yapýyý yozlaþtýran düzen tarafýndan fuhuþa zorlanan, ve bütün özgürlük mücadelelerinin düþmanýdýrlar. Ciinsan tüccarlarý tarafýndan bedeni alýnýp satýlan kadýn- nayet ve katliamdan baþka bir iþleri yoktur, zaten emlarýn günüdür. peryalist efendilerinden aldýklarý görev de budur. 8 Mart, ticarethaneye döndürülmüþ okullarda güçNutuklara son! bela okumaya çalýþýrken bir de ýrkçý-faþist çeFuhuþ konusunda söyledikleri yalandýr! telerin saldýrýsýna uðrayan öðrenci kadýnlarýn Serbest piyasa ekonomisi içersinde her günüdür. þeyin alýnýp satýlabileceðini 8 Mart, uyuþturucularla geleceðimizi zeborazanlarla ilan ehirleyen, çocuklarýmýzý ve hayatýmýzý yozlaþdenlerin kadýn bedetýrýp çürüten bu çamur deryasýna karþý duninin satýlmasý konuran kadýnlarýn mücadele günüdür. sunda söyleyebilecek8 Mart, emperyalizme, Ortadoðu’daki leri tek bir söz bile yokAmerikan iþgaline karþý yumruklarýmýzý tur. Bugünün dünya dühavaya kaldýrdýðýmýz, iþgalciler tarafýndan zeni, yalnýzca yetiþkin katledilen on binlerce kadýnýn acýsýný yükadýnlarýn deðil, çocuk reklerimizde duyduðumuz gündür. bedenlerinin bile satýþa 8 Mart, Siyonist Ýsrail’in iþgali altýnda çýkarýldýðý bir düzendir. yýllardýr zulme uðrayan, yerlerinden Bugün milyonlarca kýz ve yurtlarýndan edilmiþ, bir yandan kamperkek çocuk bedeni yoksul larda açlýk ve hastalýklarla boðuþurken, ülkelere özel turlar düzendiðer yandan ülkelerini savunmak için leyen patronlara satýlmakcanlarýný ortaya koyan kahraman Fitadýr ve bunlar BM raporlarýnda bile açýk açýk yazýllistin kadýnlarýyla dayanýþma günümaktadýr. dür. Sokak çeteleri ve uyuþ8 Mart, köyleri yakýlmýþ, kentlerin turucu konusunda söylevaroþlarýna sürülmüþ, özgürce kendikleri yalandýr! di kaderini tayin etme hakký gasp eBütün emekçi mahallelerini dilmiþ ve buna raðmen direnmekte Halk Kültür Merkezleri, bildirilerle bütün kumarla, uyuþturucularla zehirolan yiðit Kürt kadýnlarýnýn günüemekçi kadýnmarý 8 Mart’a çaðýrdý leyenler, emekçi çocuklarýný sodür. 8 Mart, en son marifetini Hrant Dink cinayetinde ortaya koyan ýrkçý-faþist çeESENLER HALK KÜLTÜR MERKEZÝ telere karþý halklarýn kardeþliði ve özgürlüðüTel: 0212 629 31 36 e-mail: [email protected] nü savunanlarýn günüdür. sa 2 7 yý 1 kak çetelerinin aðýna itenler onlardýr. Ayaða kalkmasýn diye, isyan etmesin diye kadýnlarýmýzýn, çocuklarýmýzýn beynini dumanla dolduranlar onlardýr. En küçük bir demokratik tepkiyi polis sürüleriyle boðmak için ellerinden gelenleri yapanlarýn yozlaþma ve uyuþturucularý önlemek için parmaklarýný bile oynatmadýðýný herkes bilir. Kardeþlik ve özgürlük konusunda söyledikleri yalandýr! Yýllardýr Kürt evlerini aðýtlarla dolduranlar, Ýncirlik’ten ve bütün üslerden havalanan Amerikan uçaklarýnýn Irak’lý kadýnlarý katletmesine suç ortaðý olanlar, çocuk katili Ýsrail’le anlaþma üzerine anlaþma yapanlar onlardýr. Faþist katilleri cinayetlerden sonra tebrik edip kollayanlar onlardýr. Kendi sözümüz var, onu söyleyeceðiz! 8 Mart, kendi sözümüzün çýðlýklara dönüþtüðü gündür! 8 Mart’ta alanlardayýz; baskýya, þiddete, sömürüye, yozlaþtýrma politikalarýna karþý kendi bayraðýmýzýn altýndayýz! Halk Kültür Merkezleri, bütün kadýnlarý alanlara çaðýrýyor. Halk Kültür Merkezleri, emekçi kadýnlarýn kendi evidir; onlarýn mücadele ve örgütlenme aracýdýr. Örgütsüz halk köle halktýr! Artýk Yalanlara Ýnanmýyoruz! Örgütsüz kadýn köledir! Artýk sokaklara çýkmak ve kendi doðru bildiðimizi haykýrmak istiyoruz! 8 Mart’ta alanlara! Bizler emekçi kadýnlarýz; dünyayý yaratan bizim ellerimizdir. 8 Mart’ta Halk Kültür ÇUKUROVA HALK KÜLTÜR MERKEZÝ Tel: 0322 363 18 37 e-mail: [email protected] sa 3 7 yý 1 sosyalist barikat 27 Merkezi saflarýna! 30 MART KIZILDERE Emperyalizme Karþý Bir Savaþ Manifestosu 30 Mart 1972 yaþadýðýmýz topraklarda emperyalizme ve iþbirlikçilerine karþý mücadelenin zirvelerinden biridir. 30 Mart 1972 günü, Kýzýldere'de katledilen Mahir Çayan, Ahmet Atasoy, Nihat Yýlmaz, Saffet Alp, Sebahattin Kurt, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ertan Saruhan, Sinan Kazým Özüdoðru, Hüdai Arýkan, Türkiye devriminin gerçek öncüleri ve yol açýcýlarýdýr. sosyalist barikat 28 Kýzýldere’ye Uzanan Yol 35 yýl önce Kýzýldere'de ne oldu? Tokat'ýn Niksar ilçesinin basit bir köyü olan Kýzýldere'yi bu kadar tarihsel bir olayýn merkezine yerleþtiren neydi? Nasýl oldu da, bütün kadrolarý ve önderleri katledilmiþ olan bir parti sonradan kendi küllerinden milyonlarca insaný þöyle ya da böyle etkileyen bir siyasi akým yarattý? Nasýl oldu da bu fiziksel yok oluþ, politik bir var oluþun temellerini oluþturdu ve Türkiye'nin yakýn tarihine damgasýný vurdu? Bu sorularýn yanýtý aslýnda Türkiye devrimci hareketinin tarihinin özeti gibidir. Çünkü Kýzýldere'ye giden irade, bu topraklarýn tarihi içersinde filizlenip büyüyen bir mücadelenin Mahir Çayan ve arkadaþlarýnýn þahsýnda cisimleþmesidir. 1960'larýn ortalarýndan itibaren geliþmeye baþlayan ve eski reformist kalýplarý parçalayan devrimci mücadele sürecin belli bir olgunluk noktasýnda partiye dönüþmüþ, Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi halklarýn öncüsü olarak doðmuþtur. Bu, boþ laflarla, yalnýzca yazýp çizerek kazanýlmýþ bir öncülük deðildir. Ýþin baþýndan itibaren hayatlarýný bu uðurda ortaya koyan Mahir Çayan ve arkadaþlarý bir düzen örgütü deðil bir savaþ örgütü yaratmýþ ve buna uygun davranmýþlardýr. Amerikan emperyalizmi ve iþbirlikçi oligarþiye karþý baþlattýklarý savaþ, kenardan köþeden, çizmeyi aþmamak için gayret eden bir düþük yoðunluklu mücadele deðildir. Onlarýn yaptýðý þey, tam cepheden ve merkezi olarak savaþ açmak ve kararlýlýkla sürdürmektir. Þimdilerde "ulusalcýlýk" adý altýnda en kötüsünden ve en ucuzundan faþist milliyetçilik örgütlenirken, dönüp THKP-C'nin mücadelesine baktýðýmýzda gerçek bir antiemperyalizmin ne olduðunu da görürüz. Mahir Çayan ve yoldaþlarýnýn hedefi, daha ilk baþtaki parti bildirisinde de ifade ettikleri gibi Amerikan emperyalizmi ve iþbirlikçileridir. Amerikan botlarýna ve TUSLOG gibi, Amerikan Haberler Merkezi gibi ajanlýk kurumlarýna eylemlerle baþlayan çizgi, nihayet Siyonist Ýsrail'in Türkiye'deki ajanlarýndan Baþkonsolos Efraim Elrom'a kadar uzanmýþ ve nihayet Kýzýldere öncesinde de Ünye Radar Üssünde dinleme ve casusluk faaliyeti yapan Ýngiliz ordusunun görevlilerine dek varmýþtýr. Bütün bu eylemler, bugün milliyetçilik edebiyatý yapan Amerikan iþbirlikçisi faþistlerin aklýnýn hayalinin yetiþmeyeceði eylemlerdir. Ve Mahir Çayan'la yoldaþlarý bütün bunlarý yaparken onlar üniversitelerde antiemperyalist öðrencileri öldürmekle, 6. Filo'yu Protesto mitinglerine saldýrýp katliamlar düzenlemekle meþguldürler! Son Deðil, Baþlangýç... Kýzýldere'yi bir son deðil baþlangýç yapan iþte bu kararlý ve tutarlý mücadele çizgisidir. Bol keseden atýp tutan deðil, bizzat kendi yaþamýný ortaya koyarak yürütülen bu mücadele çizgisi, Türkiye devrimci hareketinin tarihinde tam anlamýyla bir çýðýr açmýþ ve daha sonradan gelen binlerce devrimcinin yolunu aydýnlatmýþtýr. Denilebilir ki Mahir Çayan, kendisiyle ayný yýllarda dünyanýn dört bir köþesinde emperyalizme karþý elde silah savaþan diðer devrimci önderlerle ayný kumaþtan, ayný hamurdandýr. Bolivya'da Che Guevara, Nikaragua'da Carlos Fonseca, Ýran'da Bijan Cezani ve diðerleri… Bu, haklý olarak edinilmiþ bir halk kahramanlýðý sýfatýdýr. Bugün, aradan 35 yýl geçtikten sonra günümüze baktýðýmýzda, 1972 Mart'ýnda olup bitenlerin önemini kavramak daha kolaydýr. Aradan geçen zaman içersinde emperyalizme baðýmlýlýk ve iþbirlikçilik öyle bir noktaya gelmiþtir ki, emperyalizm artýk tam da Mahir Çayan'ýn o zamanlar dediði gibi "içimizdeki bir þey" olmuþtur. Üstelik artýk iþbirlikçilik, yüzsüzlük ve piþkinlik gibi özellikler de kazanmýþ ve ülkeyi yönetenler uþaklýk iliþkilerini gizlemeye bile gerek duymaz olmuþlardýr. 12 Eylül cuntasýnýn yapýldýðý gece "bizim çocuklar iþi becerdi" diyenler bizzat CIA yetkilileridir. Her seçimden önce ABD'ye gidip akýllar fikirler almak, Türkiye'de artýk bir siyaset geleneðidir ve üstelik yalnýzca politikacýlar deðil Genelkurmay Baþkanlarý bile ayný yoldan geçmektedir. Türkiye'nin son 50 yýlýnda ABD üniversitelerinde ABD bursuyla okumamýþ bir baþbakan yoktur; bu furyaya yetiþemeyenler de çocuklarýný okutuyorlar! NATO eðitimi almamýþ bir generalin de bu ülkede Genelkurmay baþkaný olma ihtimali yoktur. Dahasý, artýk bu ülkede "ben ülkemi pazarlamakla mükellefim" demek ve "gelin garantiniz benim" diyerek uluslar arasý þirketlerin iþ takipçiliðini bizzat yapmak baþbakanlarýn en temel niteliklerinden olmuþtur. Fýndýk fiyatlarýnda ortaðý olduðu Amerikan þirketini kollamak, Dünya Bankasý'nýn emirleriyle bazý tarým ürünlerinin ekimini yasaklamak, tarýma verilen desteði kesip üretici köylünün gýrtlaðýný kesmek, gizlenen iþler de deðildir. Siyonist Ýsrail kasaplarýyla anlaþma sa HALK KÜLTÜR MERKEZÝ DERNEÐÝ 4 7 yý 1 Tel: 0212 244 01 91 e-mail: [email protected] üstüne anlaþma yapmak, Amerikan emperyalizminin iþgal operasyonlarýna katýlmak için yanýp tutuþmak, bu olmadýðýnda da bütün havaalanlarýný savaþ uçaklarýna açmak yine hükümetlerin ve ordunun baþta gelen görevleridir. Bugün Kýzýldere’nin Anlamý Ýþte bugünün Türkiye'si böyle bir Türkiye'dir. Ve iþte böyle bir Türkiye'de Kýzýldere'yi anýyoruz. Onlarýn kahramanlýklarý böyle bir Türkiye manzarasý içinde bir kez daha anlam kazanýyor. Kýzýldere'de kerpiç bir evin damýndan emperyalizme ve iþbirlikçilerine meydan okuyan irade, bugün yeniden düþünüldüðünde muazzam bir önem arz ediyor. Kendileri için, kendi çýkarlarý için hiçbir þey istemeyen, yaþamlarýný ortaya koyarak halklarýn davasýný savunan bu insanlar, bugün emperyalizme tepki duyan, ona karþý savaþmak isteyen herkes için güçlü bir örnek oluþturuyorlar. Kýzýldere iþte bu yüzden bir son deðil, baþlangýçtýr. Kýzýldere iþte bu yüzden emperyalizme ve iþbirlikçilerine karþý bir savaþ manifestosudur. Türkiye'de emperyalizme karþý savaþmak isteyen herkes bu milat noktasýný ilk kilometre taþý olarak seçmek zorundadýr. Devrimci sosyalist hareket, bu manifestonun ve baþlangýcýn mirasçýsý ve takipçisidir. Devrimci sosyalist hareket, onlarýn açtýðý ýþýklý yoldan yürümekte kararlýdýr. Kýzýldere'yi unutmak bu topraklarýn havasýna suyuna ihanet etmekle eþdeðerdir. Yolumuz Kýzýldere'de Düþenlerin Yoludur Ya Özgür Vatan Ya Ölüm Kurtuluþa Kadar Savaþ Ulaþ'tan, Bedrettin'e ve Serpil'e.... Devrimci Kurtuluþ Mücadelemiz Sürüyor... KAÐITHANE Þubat ayýnda þehit düþen Ulaþ Bardakçý, Bedrettin Þýnnak ve Serpil Polat Yoldaþlar; Kaðýthane Halk Kültür Merkezi emekçilerinin 18 Þubat 2007 Pazar günü saat 16:00'da KHKM'de düzenlenledikleri etkinlikle anýldý. Etkinlik, farklý günlerde ve yýllarda, ama ayný ayýn içinde ve ayný partinin mücadelesinde þehit düþen yoldaþlarýmýz için yapýlan bir dakikalýk saygý duruþuyla baþladý. Ulaþ Bardakçý, Bedrettin Þýnnak ve Serpil Polat yoldaþlar hakkýnda yapýlan konuþmalardan sonra türküler söylendi ve Cephe Marþý’nýn hep bir aðýzdan okunmasýyla anmaya son verildi. MALTEPE Maltepe Halk Kültür Merkezi emekçileri, 19 Þubat 2007 Pazartesi günü saat 19:30'da Þubat ayýnda aramýzdan ayrýlan Ulaþ Bardakçý, Bedrettin Þýnnak ve Serpil Polat Yoldaþlarýn anmasýný gerçekleþtirdi. Anmaya HKM bünyesinde çalýþmalarýný sürdüren Grup Diyar da katýlarak, ezgilerini Ulaþ Bardakçý, Bedrettin Þýnnak ve Serpil Polat için seslendirdi. MHKM emekçilerinin hazýrladýðý þiir dinletisinin de yapýldýðý etkinlikte, þehit düþen yoldaþlarýmýzýn bizim için örnek alýnacak hayatlarý anlatýldý. Anma Cephe Marþýnýn okunmasýyla son buldu. AVCILAR Avcýlar HKM'de 24 Þubat 2007 cumartesi günü saat 17.00’da baþlayan etkinlikte öncelikle Serpil, Ulaþ ve Bedrettin yoldaþlar þahsýnda bir dakikalýk saygý duruþu yapýldý. Daha sonra söz alan bir HKM emekçisi 3 yoldaþ hakkýnda bir konuþma yaptý. 'Ben Ýhtilal' þiirinin ardýndan Ulaþ'a Aðit türküsü söylendi. Daha sonra Avcýlar HKM emekçisi bir arkadaþ Ulaþ, Serpil ve Bedrettin yoldaþlar ve Devrimci Sosyalist hareketimizin tarihi ile ilgili bir sunum yaptý. Ayrýca etkinliðe katýlanlardan bir kiþi de söz alarak, devrimci sosyalist hareketimiz ve þehit yoldaþlarýmýz hakkýnda kýsa bir konuþma yaptý. Yapýlan sunumun ardýndan etkinlik sona erdi. 18 Þubat 2007 günü yapýlan anma saygý duruþu ile baþladý ve konuþmalar yapýldý. Ulaþ, Bedrettin ve Serpil yoldaþlarýn kiþiliklerinin ve davaya sarýlmalarýnýn örnek alýnmasý gereken özellikler olduðu vurgulandý. Önder ve kurucu yoldaþlarýn yaþamlarý anlatýlarak anma sonlandýrýldý. MALTEPE HALK KÜLTÜR MERKEZÝ Tel: 0216 441 75 44 e-mail: [email protected] sa 5 7 yý 1 sosyalist barikat 29 DERSÝM Newroz Kutlu Olsun Newroz Kutlu Olsun Newroz Kutlu Olsun Newroz Piroz Be Newroz Piroz Be Newroz Piroz Be sosyalist barikat 30 Yine Newroz geliyor, ateþlerle, halaylarla… Yine Newroz geliyor ve inkârcýlar, imhacýlar daha þimdiden felaket tablolarý çizmeye baþladýlar bile. 21 Mart, ayný zamanda Dünya Irkçýlýkla Mücadele Günü olduðundan olsa gerek, bütün ýrkçýlar Newroz'dan pek gocunuyorlar. Ama Newroz'a söz geçmiyor yine de; her yýl bahar baþlangýcýnda çýkýp geliyor ve isyan ateþlerini körüklüyor. Newroz, Kürt halký baþta olmak üzere Ortadoðu halklarýnýn bayramýdýr. Newroz, aydýnlýk bir gelecek umudunun yüzyýllardýr sönmeyen ýþýðýdýr. *** Yine Newroz geliyor ve ýrkçýlar arasý komiklik yarýþmalarý baþlýyor. Artýk yumurta tokuþturanlar mý ararsýnýz, kýmýz içenler mi, örs üzerinde zor bela demir dövmeye çalýþarak gülünç duruma düþen bakanlar, milletvekilleri mi… Ne ararsanýz var! Newroz'un bir Türk bayramý olduðunu yüzyýllar sonra birdenbire keþfettiler! Daha düne kadar Türk tarihinde "yok" sayýlan bir bayram Kürtlerin demokratik hareketi yükselince birdenbire hatýrlanýverdi. Üstelik iþin daha da komik yaný, bu bayramýn "keþfedilmesi" de gerekmiyordu. Yüzlerce yýldýr, bütün Ortadoðu'da (ve muhtemelen Orta Asya dahil baþka yerlerde de) baharýn geliþi þöyle ya da böyle bir bayramdýr ve halklar bu bayramý kutlarlarken kimsenin fikrini sormaya da gerek duymamýþlardýr. Ama Newroz, Kürtler için özel bir anlam taþýr ve zaten oligarþinin temsilcileri asýl rahatsýz eden de zaten o özel anlamdýr. Newroz, Demirci Kawa'nýn ezilenlerin temsilcisi olarak ortaya çýkýp Zalim Dehak'ýn sarayýný baþýna yýktýðý gündür. Kürt halkýný zulüm altýnda inleten Dehak'ýn saltanatý, böylece Kawa'nýn öfkeli çekiciyle daðýlýp gitmiþ ve daðlarda özgürlük ateþleri yanmaya baþlamýþtýr. Bu yüzdendir ki Kürt halký, yüzlerce yýldýr sa her 21 Mart'ta daðlarda, ovalarda ve her yerde ateþler yakarak Kawa'nýn zaferini kutluyor. *** Bu yýlýn Newrozu bütün Ortadoðu halklarý ve özellikle Kürtler için son derece kritik koþullarda geliyor. Bugün bütün Ortadoðu kan ve ateþle yoðrulmakta, tarihin en aðýr koþullarý altýnda yaþamaktadýr. Amerikan emperyalizminin iþgali altýndaki Afganistan ve Irak'ýn yanýnda, Siyonist Ýsrail tarafýndan kana boyanan Filistin topraklarý, hem derin acýlar çekiyor, hem de direniþ destanlarý yazýyor. Öte yandan Kürt halký için ise durum daha da kritiktir. Bir yanda Güney'de 2003'ten bu yana Amerikan emperyalizminin iþgalinin yarattýðý durum vardýr. Ýþgal güçleriyle iþbirliðinden medet uman Güneyli Kürt liderler bu karmaþýk tablo içersinde bir fiili durum yaratmýþlardýr. Bu, bir yandan emperyalistlerden özgürlük dilemek gibi onursuz ve onursuz olduðu kadar da sonuçsuz bir durumu ortaya çýkarýrken, diðer yandan ise Kürt halkýnýn yüzlerce yýllýk haklý umutlarýný da canlandýrmaktadýr. Kuþkusuz Kürt ulusunun hiç yok olmayan umudu baðýmsýzlýk ve özgürlüktür ve bu umut her þeye raðmen ayaktadýr. Bu arada kendi Kürtlerine zulmetmekle yetinmeyen Türkiye oligarþisi Güney Kürdistan'a da tehditler yaðdýrmakta, ABD ile anlaþarak bölgedeki Kürt ulusal direniþini bitirmeyi amaçlamaktadýr. Bütün iliþkiler bugün son derece hassas dengeler arasýna sýkýþmýþ durumdadýr. Kuzey'de ise, Kürt ulusal hareketinin düzen içinde çözüm arayýþlarýna karþý Türkiye oligarþisinin yanýtý daha çok baský ve daha çok operasyon olmaktadýr. Geleneksel inkâr ve imha anlayýþý bir milimetre bile deðiþmemiþtir. Daha geçen yýl Diyarbakýr sokaklarýný kana bulayan sömürgeci oligarþi, en küçük bir 6 7 yý 1 AVCILAR HALK KÜLTÜR MERKEZÝ e-mail: [email protected] kýpýrdanýþý ayný biçimde boðmakta tereddüt etmemektedir. Ýstedikleri, tam ve kesin bir teslimiyet, onursuz bir razý oluþtur. Egemenlerin arasýnda çeþitli çeliþkiler olsa da en iyi anlaþtýklarý nokta budur: Kürt halkýnýn mücadelesini kolunu kanadýný kýrmak ve mücadele azmini bitirmek… Bu konuda duvarlara Kürtlere hakaret yazýlarý yazan kontra çeteleriyle en yumuþak görünen liberaller tamamen hemfikirdir. Ancak buna karþýn, Kürt halkýnýn ve özellikle de metropollere savrulmuþ olan yoksul Kürtlerin mücadele azmi, özgürlük isteði kýrýlamamýþtýr. Derin bir öfke gitgide birikmekte ve deðiþik yerlerde sýk sýk patlak vermektedir. Halkýn kendi kaderini tayin etme, kendi istediði biçimde yaþama isteði bütün engelleri aþýyor, bütün barikatlarý zorluyor. Kürt halký iþte bu koþullar altýnda yeni bir özgürlük bayramýna, Newroz'a hazýrlanýyor. Yeniden alanlara çýkmak, yeniden ateþler yakýp özgürlük ve baðýmsýzlýk isteðini dile getirmek Kürt halkýnýn en doðal isteðidir. Yumurta tokuþturucusu komik adamlar ne yaparlarsa yapsýnlar, Newroz bu amacýndan sapmamýþtýr, sapmayacaktýr. *** Bugün gelinen nokta kritiktir ve halklarýn kaderlerini derin baðlarla birbirine baðlamaktadýr. Bütün Ortadoðu ateþler içinde yanarken, kimsenin içine kapanarak bencillikle hareket etmesi mümkün deðildir. Bugün Demirci Kawa'nýn çekici bütün Ortadoðu emekçilerine gereklidir. Bölgenin tamamýnda büyük bir ateþ akmak, bütün emperyalist soyguncularý ve sömürgeci iþbirlikçilerini, zalimleri defetmek ve özgür, kardeþçe iliþkileri yeniden kurmak bütün Ortadoðu halklarýnýn ortak görevi haline gelmektedir. Kendi yollarýndan kendi siyasal örgütleniþleriyle yürüseler de bütün emekçi halklar yollarýný kesiþtirmek, zumla karþý devrimci bir dayanýþma yaratmak zorundadýrlar. Öte yandan, Türkiye cephesinde oligarþi tarafýndan beslenip büyütülen þovenizm, halklarýn mücadelesiyle püskürtülmelidir. Hrant Dink cinayeti düzen cephesindeki iç hesaplaþmalarla da ilgilidir belki ama asýl iþlevlerinden biri bütün emekçilere, ezilenlere gözdaðý vermek, sindirmektir. Bu koþullarda halklarýn kardeþliðini ve devrimci dayanýþmasýný öne çýkarmak, þovenizme karþý tereddütsüz bir mücadele yürütmek ve Newroz günü Kürdüyle, Türküyle, Ermenisiyle, Lazýyla, faþizmin karþýsýna dikilmek hayati bir sorun haline gelmiþtir. Kawa'nýn çekicini bütün katillerin tepesine indirmek, Dehaklarýn karþýsýna tek bir yürek gibi çýkmak hepimizin görevidir. Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði KALAN HALK KÜLTÜR MERKEZÝ TEL: 0428 212 26 85 e-mail: [email protected] sa 7 7 yý 1 sosyalist barikat 31 21 Mart günü alanlardayýz. 21 Mart günü, faþizme ve sömürgeciliðe karþý halklarýn kardeþliði için Newroz ateþlerinin baþýndayýz. 21 Mart günü, özgürlük isteðini bir kez daha haykýrmak, halklarýn gücünü ortaya koymak için alanlardayýz. Halk Kültür Merkezleri, emperyalizme, sömürgeciliðe ve faþizme karþý tereddütsüz, net bir tutumla yürüyor. Halk Kültür Merkezleri, uluslarýn kendi kaderlerini tayin etme hakkýnýn kararlý bir savunucusudur ve bundan hiçbir biçimde taviz vermemektedir. Halk Kültür Merkezleri, bütün uluslardan ve inanýþlardan bütün emekçileri Newroz alanlarýna çaðýrýyor. sosyalist barikat 32 HALEPÇE... SÖZÜN TÜKENDÝÐÝ YER... Halepçe... 16 Mart 1988... Umudun ve Özgürlüðün Bayramý Newroz’dan birkaç gün önce... Saddam þöyle emir veri yordu yardýmcýsýna: “Geriye dönüþsüz olsun; ki oradan çýkýp gitsinler...” “Geriye dönüþsüz” oldu gerçekten de, çoðu çocuk ve kadýn beþ binden fazla Kürt, bir daha hiç geri dönemediler! Sokaklar ceset doluydu Halepçe’de, çocuklarýný korumak isteyen anneler-babalar, kamyonet kasalarýnda öylece katýlýp kalmýþ çocuklar... BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan raporda, Irak'ýn silahlandýrýlmasýnda 1991 yýlýna deðin en çok ABD ve Alman þirketlerinin adý geçmekteydi. 80'den fazla Alman ve 75 Amerikan þirketi Irak'a çeþitli silahlarý satmýþtý. Irak, biyolojik silah programý için antraks maddesini bir Amerikan laboratuarýndan saðlamýþtý. Nükleer silah programýnýn önemli parçalarýný Amerikan enerji Bakanlýðýna baðlý Los Alamos ve Lawrence Livermore nükleer silah üretim atölyelerinden almýþtý. Bu teslimatlar, "Pentagon ya da Amerikan Ticaret, Enerji ve Tarým Bakanlýklarýnýn resmi izniyle yapýlýyordu." (Dw-World'de, Andreas Zumach, 10.1.2003). Kullanýlan silahlar ve kimyasal malzemeler ABD malýydý, hani þu Saddam’ýn boynuna dolanan ip gibi... Kürt halký unutmayacak... Ortadoðu unutmayacak... Demirci Kawa’nýn çekici bütün zalimlerin tepesine inene dek... BÝJÝ BRATÝYA GELAN sa 8 7 yý 1 YAÞASIN HALKLARIN KARDEÞLÝÐÝ Maltepe Halk Kültür Merkezi: Yýlda Ýnanç ve Kararlýlýkla… 2. AHKM'den Birinci Yýl Yemeði... Avcýlar Halk Kültür Merkezi; kuruluþunun birinci yýlýnda tüm dostlarýyla düzenlediði yemekte buluþtu. 17 Þubat 2007 Cumartesi günü, Avcýlar Sahilde bulunan Beygen Restoran’da düzenlenen yemek, saat 19:00 sularýnda baþladý. Avcýlar Halk Kültür Merkezi adýna tüm katýlýmcýlara yapýlan konuþmada AHKM'nin bundan bir yýl önce, emekçi halký örgütlemek, varoþlarda ki iþçi ve emekçilerle buluþmak için yola çýktýðýna deðinildi. ÖZGÜR ÜLKE, ÝNSANCA YAÞAM ÝÇÝN HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝNDE BÝRLEÞÝYORUZ sa Halk Kültür Merkezleri bünyesinde çalýþmalarýný yürüten Grup Diyar'ýn da sahne aldýðý gece, sýcak sohbetler, türküler, halaylar ve kafkas oyunlarýyla saat 23:00 sularýnda son buldu. 9 7 yý 1 sosyalist barikat 33 "Emperyalizme, Uyuþturucu, Çeteleþme ve Yozlaþmaya Karþý Özgür Ülke Ýnsanca Bir Yaþam Ýçin Halk Kültür Merkezleri'nde Birleþiyoruz" þiarýyla çalýþmalarý yürütülen Maltepe HKM ikinci kuruluþ yýldönümü etkinliði 25 Þubat 2007 Pazar günü, Ýstanbul Maltepe'de yapýldý. Atalar Serenad düðün salonunda saat 13:00'de selamlama konuþmasýyla etkinlik baþladý. Þubat ayýnda þehit düþen Ulaþ Bardakçý, Serpil Polat ve Bedrettin Þýnnak Yoldaþlarýn þahsýnda tüm devrim ve sosyalizm þehitleri için yapýlan bir dakikalýk saygý duruþunun ardýndan Halk Kültür Merkezleri Dönüm Sözcüsü Alev Çevik bir konuþma yaptý. Çevik, konuþmasýnda; emperyalizmin dünya halklarýna yönelik saldýrýsýna, iktidarlarýn iþbirlikçi tutumuna, halklara yozlaþtýrmak için yapýlan uyuþturucu, çeteleþme, fuhuþ vb. saldýrýlara yer verdi. Çevik; bütün emekçileri HKM saflarýnda mücadeleye çaðýrdý. Sonrasýnda, Maltepe Halk Kültür Merkezi Halk Oyunlarý Ekibi sahne aldý. Antep yöresinin oyunlarýný sergileyen halk oyunlarý ekibi, zýlgýtlarla ve alkýþlarla oyunlarýný bitirdi. Daha sonra, HKM Sinema Kolektifi'nin Betül Altýndal için hazýrladýðý film sunuldu ve Grup Diyar sahne aldý. Arapça ve Türkçe halk türkülerini seslendiren Grup Diyar, söylediði marþlarla geceyi renklendirdi. Bu arada Grup Diyar'ýn tutuklu solisti Kahraman Ay ve Ýsrail karþýtý eylemde tutuklanan Sevda Göktaþ mesajlarýyla etkinliði selamladýlar. Maltepe Halk Kültür Merkezi Kadýn Komisyonu üyesi yoldaþýn yaptýðý konuþmada, bütün emekçi kadýnlar, sýnýfsal, ulusal, cinsel sömürüye karþý, 4 Mart'ta Ýstanbul Kadýköy'de yapýlacak olan, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü kutlamasýna çaðrýldý. Bir kadýn emekçi Nazým Hikmet'in "Kadýnlarýmýz" adlý þiirini okudu. Ardýndan sahne alan MHKM Halk Korosu da halk türküleri seslendirdi. MHKM Tiyatro Topluluðu’nun oyununun konusu ise oligarþinin gecekondu mahallelerinde yaptýðý yýkýmlardý. En son olarak sahneye Hilmi Yarayýcý çýktý. Bütün kadýnlarýn 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Gününü Kutlayan ve bu etkinliði düzenleyen Halk Kültür Merkezi emekçilerine çalýþmalarýnda baþarýlan dileyen Hilmi Yarayýcý, türkü ve marþlarý seslendirdi. Yarayýcý'nýn dinletisinin sonlanmasýnýn ardýndan kapanýþ konuþmasýyla etkinlik sonlandýrýldý. Konuþmada; bütün emekçiler Halk Kültür Merkezi saflarýnda mücadele etmeye çaðýrýldý. sistemin karanlýk yüzü ÝNSANLIK ONURUNU AÞAÐILAMANIN EN KÝRLÝ YOLLARINDAN BÝRÝ: sosyalist barikat 34 FUHUÞ Bu sayýmýzdaki Sistemin Karanlýk Yüzü adlý köþemizi Dünya Emekçi Kadýnlar Günü dolayýsýyla kadýn bedeninin en iðrenç aþaðýlanmasý olan “fuhuþ”a ayýrdýk. Bu köþemizi yayýnlamaya baþladýðýmýzdan bu yana kapitalizmin insanlarýn yaþamýna soktuðu çirkeflikleri inceledik. Bundan sonra da bunlarý yazmaya devam edeceðiz. Ama bu sayýda özel olarak insanlýk için kara leke olarak varlýðýný sürdüren fuhuþu inceleyeceðiz. Özellikle, son yýllarda, fuhuþun yaygýnlaþmasý ve kapitalizmin fuhuþtan elde ettiði kâr, yazýmýzý daha önemli kýlýyor. Fuhuþ ve Gerçeklik Fuhuþun tarihi sýnýflý toplumlar tarihi kadar eskidir. Fakat insan bedeni üzerinden kâr edip para kazanmak ve bunun yasalara baðlanmasý tam anlamýyla ve tüm kurumlarýyla kapitalizm döneminde gerçekleþmiþtir. Bu konuyu açmadan fuhuþun sözlük anlamýna bakarsak, meslek ya da alýþkanlýk olarak para ya da baþka deðerler karþýlýðýnda genellikle eþ ya da arkadaþ dýþýndaki kiþilerle ve hemen hiç ayrým gözetmeksizin cinsel iliþkide bulunmadýr. Ancak bu taným olayýn gerçek anlamýný vermemekte, hatta fuhuþu sýradan bir olgu haline sokmaktadýr. Oysa fuhuþ, tamamen bilinçli bir þekilde yapýlan sömürünün ta kendisidir. Hayatýn her alanýnda kendine kâr alanlarý açan kapitalizm, kadýnlarý reklam ve ticari kar amaçlý cinsel bir obje görmesiyle fahiþeliði de sömürü alaný haline getirmiþtir. Bugün dünyada milyonlarca kadýn kapitalizmin bu sömürü çarký arasýnda ezilmektedir. BM raporlarýna göre dünyada satýlan kadýn ve çocuk sayýsý 1.7 milyondur. Ülkemizde ise genelevlerde kayýtlý olarak üç bin`den fazla kadýn fuhuþ yapmaktadýr. Yüz bin`den fazla kadýn ise kayýt dýþý fuhuþ yapmaktadýr. Fuhuþun kayýtlý yapýlmasý ve “sektör” olarak görülmesi; devlet ve mafya zincirinin bu organizasyonlar içindeki ortaklýðýný, pastadan aldýðý payýn büyüklüðünü göstermektedir. Fuhuþun Sebepleri Bilindiði gibi, kapitalizm eþitsizlikler düzenidir. Azýnlýðýn daha rahat bir yaþam sürmesi çoðunluðu sömürmesine baðlýdýr. Geçimini saðlayacak kadar ücret bile alamayan çoðunluða yaþatýlan hayat, yaþamýn içinde farklý anlamlarda karþýlýðýný bulur. Bu ekonomik durum insan kiþiliðinden tutalým da, en ufak insan iliþkisine bile nüfuz eder. Toplumu oluþturan bireyler birbirine benzemeye baþlar. Hayatta kalma mücadelesi artýk bir yarýþ kulvarýdýr. Herkes birbirinin sýrtýna basarak, birbirini ezerek bunu gerçekleþtirir. Kadýn ve erkeðe yüklenen misyonlar, kapitalizmin eþitsizlikler dünyasýný yansýtýr. Kadýný cinsel bir obje, çocuk yetiþtirme aracý ve ev iþlerini yapan, erkeðe hizmet eden bir meta olarak görmeye baþlamýþtýr. Bu da aile içi gizli köleliðin ortaya çýkýþý ve ilk özel mülkiyet olarak kadýnýn görülmesini ifade etmektedir. Ve böylece kadýnýn cehennemi baþlamýþ olur. Kadýn “özgürleþirken” erkek egemen sömürünün en köklü malzemesi haline gelir. Fabrikada, büroda, tarlada, aile içi yaþamda vb. yaþamýn sürdüðü her alanda kadýn artýk metadýr. Erkek egemen anlayýþ tarafýndan alýnýr, satýlýr. Fuhuþ da bunun en “meþrulaþtýrýlmýþ” halidir. Burada fuhuþun sebeplerini madde madde sýralarsak; - Yoksulluk; yoksulluðun zorla KADININ KURTULUÞU DEVRÝMDE, sokaða ittiði insanlar bir süre sonSOSYALÝZMDE ra zorla ve tehditle fuhuþun bir 10 sa 7 yý 1 parçasý haline geliyor. - Emperyalist iliþkiler ve militarizm; kadýnlar öteki ganimetler gibi el konulabilir olarak görüldüðünden, iþgal altýndaki ülkelerde tecavüz ve zorla fuhuþ çok yaygýndýr. - Aile içi fiziksel þiddet (vurma, dövme, yaralama, öldürme vb.) - Ekonomik istismar (kadýnýn çalýþmasýna, maaþýna, gelirine, mal varlýðýna el koymak vb) - Psikolojik istismar (baðýrmak, aþaðýlamak, hakimiyet kurmak, iþe yaramazmýþ gibi davranmak vb.) - Namus cinayetleri adý altýnda gerçekleþtirilen kadýnýn yaþam hakkýna yönelik ihlaller. - Yaþamýn her alanýnda ( iþ yerinde, okulda vs.) tecavüz, cinsel taciz, sarkýntýlýk, fuhuþa zorlama gibi fiziksel ve psikolojik þiddet. Rakamlarla Fuhuþ Bundan 3 yýl önce yapýlan bir araþtýrmaya göre, fuhuþ yaptýrýlan kadýnlarýn sayýsý 100 bini buluyor. Günümüzde ise bu rakamýn ikiye katlandýðýný söyleyebiliriz. Yine bu araþtýrmaya göre ülkemizde 56 genelevde 3 bin kadýn fuhuþ yapmaktadýr. Bugün fuhuþ yapma yaþý 7-8’lere kadar düþmüþtür. Ülkemize fuhuþ mafyasýnýn eline geçen para ilk belirlemelere göre 3-4 milyar dolarý bulmaktadýr. Kapitalizmin insan bedeni üzerinde saðladýðý kârýn sýnýrý yoktur. Dünyada bugün 1,7 milyon kadýn ve çocuk, fuhuþ yapmaya maruz býraktýrýlýrken, dünyanýn çeþitli merkezleri tarafýndan Asya’ya düzenlenen turlarda kadýn ve çocuk bedeni 1 dolara satýlýyor. Her yýl 50 bine yakýn kadýn ve çocuk hizmetçilik, fuhuþ vb. iþlerde çalýþtýrýlmak için ABD’ye getiriliyor. Örneðin 1996 yýlýnda, ABD baþta olmak üzere, dünyanýn çeþitli yerlerinden Tayland’ý fuhuþ için ziyaret eden 5 milyon kiþidir ve böylece fuhuþ turizminden elde edilen para da 26.2 milyar dolardýr. Bir baþka araþtýrmaya göre, fuhuþ, Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler’de gayrisafi milli hasýlanýn yüzde 2 ila 14’ünü oluþturuyor. ILO’ya göre, bu ülkelerde fuhuþ, artýk “ekonomik, sosyal ve siyasi yaþama entegre” olmuþtur. Japonya’da fuhuþ mafyasýnýn yýllýk kârý 83 milyar dolardýr. Hollanda’da ise ayný gelirin 1 milyar dolar olduðu söyleniyor. Almanya’da 400 bin kiþinin bedeni üzerinden para kazanýlýyor; her gün 1.2 milyon erkek fuhuþ alanýnda müþteri olarak yer alýyor ve bu kirli alanýn yýllýk cirosu 18 milyar dolardýr. Bu arada hayatýmýzýn bir parçasý olan Ýnternet üzerinden de fuhuþta çok büyük paralar dönmektedir. Ýnternet’in yüzde 70’ine yakýn bir kýsmýnýn seks içerikli olduðu sanýlýyor. Buradaki pazarýn yürütülüþ tarzý da kredi kartý üzerinden yapýlýyor. Kadýn vücudu üzerinden yapýlan sömürü ve kâr, kapitalizmin hüküm sürdüðü her yerde kanýksanýr olmuþtur. Bu sömürü biçimi topluma kabul ettirilerek “meþru” hale getirilmiþtir. Kapitalizmin insan bedeni üzerinden elde ettiði kâr, bu sistemin insanlýða yabancýlaþmýþ olduðunu gösterir. Kadýn bedeni üzerindeki bu sömürü artýk çirkef haline gelmiþtir. Devletiyle, mafyasýyla, çakalýyla, insanlýk onuru ayaklar altýna alýnmýþtýr. Bu durumda biz devrimcilerin iþi iki kat daha fazla zorlaþmýþtýr. Bütün insanlýðý fuhuþ üzerinden dönen ranta karþý örgütlemenin, fuhuþa hayýr demenin yollarýný bulmalýyýz. Bunun için 8 Martlar yetmemektedir. Ýnsanlýðýn onurunu teslim etmek de sadece ve sadece devrimin yapabileceði bir iþtir. FUHUÞ ÝNSANLIK SUÇUDUR 11 sa 7 yý 1 sosyalist barikat 35 Kapitalist Sömürüye Karþý Kadýn-Erkek Elele Kapitalizmin Acýmasýzlýðý ve Kadýn KARANLIKTA DANS er n Vo i Tr sosyalist barikat 36 ne ri se e r s th o ar Ca d M L , i .: rk av ö ön Bj , D Y .: ve n u olmadýðýný y O ene "Müzikaller hep mutlu sonla biter." anlayan, D Böyle biliriz. Ama eðer dans karanlýkta yapýlýyorsa, ýþýl ýþýl bir dünya kararmaya baþlýyorsa... Ve bu dünyadaki tek varlýðýnýz olan oðlunuzun dünyasý da zamanla kararacaksa, bu müzikal neþeyle ve mutlu sonla bitmeyebilir. Karanlýkta Dans; 1960 yýllarda Çekoslovakya'dan Amerika'ya göç eden Selma'nýn, fabrikada çalýþan iþçilerin, hayatýn her alanýný müzikalleþtiren bir kadýnýn ve onun yavaþ yavaþ kararmaya baþlayan dünyasýnýn film karelerine sýðdýrýlmýþ þekli... Filmin baþrolünde müzik ve sinema sanatçýsý Björk; gözleri yavaþ yavaþ görme yeteneðini kaybeden ve bu hastalýðý genetik bir þekilde oðlunda da bulunan bir annenin yaþamýný canlandýrýyor. Fabrikada makinalarýn ritmik seslerine kendini kaptýrýp, kendi iç dünyasýndaki hayalleriyle bütün iþçilere müzikal konseri veren, sürekli müzikalleri düþünen bir kadýn. Selma; kendinde baþlayan ve çocuðunda da ilerleyen süreçlerde ortaya çýkacak olan hastalýðýn engellenebildiðini, ancak yapýlmasý gereken tedavi için çok yüksek bir miktarýn gerekli olduðunu öðrenir. Her þeyini Çekoslovakya'da býrakarak Amerika'ya gelir. Burada bir polisin sahip olduðu arsa içinde bulunan yýkýk dökük bir karavanda çocuðuyla birlikte yaþamaya baþlar. Filmin bu baþlangýç sahnelerinden itibaren sorgulanmaya baþlanan Amerikan rüyasý, ortaya konulan ise bu rüyanýn sistemin devamlýlýðýna ve dizginsiz bir sömürüye hizmet ettiði. Selma; çalýþmaya baþladýðý andan itibaren aslýnda bir rüyanýn içinde çocuðunun ameliyatýnýn yapýlabilmesi için en temel gidelerin dýþýnda kesinlikle hiç bir harcama yapmayan, sürekli olarak para biriktirmeye çalýþan bir kadýn. Ve müzikal onun tutkusu, yaþamý... Ancak Selma'nýn gözleri gitgide görme yeteneðini kaybetmeye baþlamýþtýr. Ve çalýþtýðý fabrikada yaptýðý iþ, kesinlikle bir yoðunlaþma ve muazzam bir dikkat ister. Ama Selma paranýn hepsini toplayabilmek için çalýþmaya devam etmek zorundadýr. Fabrika buna izin vermez. Ve tüm bu duygular içinde yýkýk dökük karavanýna dönen Selma, burada karavanýn bulunduðu arazinin sahibi olan polis memuruna herþeyi anlatmaya baþlar. Burdan sonra, bütün annelik duygusu, bütün saygý, müzikal tutkusu ve hareketli kamera çekimleriyle bütünleþen filmin asýl konusu baþlamaktadýr. Sonuçta, hiç gücü kalmadýðý anda, yine hayallerinde canlanan müzikallerle idam sehpasýna yürüyen Selma, müzikalin belirlenmiþ sonunu deðiþtirir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü'nü kutlayacaðýmýz bu ayda, bu film, iþçi kadýnlarýn yaþadýðý sýnýfsal, cinsel sömürüyü gözlerimizin önüne sermesi, bütün sömürü biçimlerine farklý bir düþünce ve farklý bir çekimle yer vermesi nedeniyle izlenmeye deðer bir filmdir. 12 sa 7 yý 1 DEVRÝMCÝ SANAT VE KÜLTÜR ÝÇÝN HKM’LERDE ÖRGÜTLEN Devrimin özgürleþtirdiði kadýnlarý karþý-devrim köleleþtirir sandino’nun kýzlarý Sandino'nun Kýzlarý kitabý, Margaret Randall adlý ABD asýllý yazarýn röportajlarýndan oluþuyor. Uzun yýllar Küba'da yaþayan yazarýn 1979 Kasým'ýndan 1980 Ocak sonuna kadar yaptýðý söyleþilerden oluþan bu kitap, devrimden 4-5 ay sonraki günlerin ruh hali- YAZAR: MARGARET RANDALL YAYINEVÝ: METÝS YAYINEVÝ ni yansýtmasý açýsýndan da önemli. "19 Temmuz 1979'da, Sandinist Ulusal Kurtuluþ Cephesi (FSLN) önderliðindeki Nikaragua halký, hemen hemen yarým yüzyýldýr verdikleri mücadele Anastasio Somoza'nýn korkunç diktatörlüðünün alaþaðý edilmesiyle son bulduðunda, sesini bütün dünyaya duyuran bir zafer kazanýlmýþ oldu. Sandino'nun Kýzlarý, Somoza'yý bozguna uðratmak için verilen mücadelede erkek kardeþlerinin yanýnda yer alan, Nikaragualý iþçi, köylü, burjuva ve meslek kadýnlarýný anlatýyor. Bu kadýnlar bize, Somoza döneminde, Devrim sonrasýnda ve bugün özgür bir ülke kurmaya çalýþýrken sürdürdükleri yaþamý açýklýyorlar. Eski rejimin vahþetini, zorbanýn altedilmesiyle son bulan harekete katýlmalarýný dile getiriyorlar. Kiþisel korkularýndan ve yitirdiklerinden de söz etmekle birlikte, daha çok kadýn ve militan olarak zaferlerini anlatýyorlar." (sayfa: 3) Kitabýn ilk bölümü devrimci savaþýn son birkaç yýlýnda kurulan AMPRONAC (Ulusun Sorunlarýný Göðüsleyen Nikaragualý Kadýnlar Birliði) örgütünün geliþim sürecinden deðiþik kesitler veriyor. Devrimden sonra savaþýrken yaþamýný yitiren ilk kadýn FSLN üyesinin adýndan hareketle Luisa Amanda Espinosa Nikaragualý Kadýnlar Birliði adýný alan örgüt, kadýnlarýn toplumla tam ve eþit bir bütünleþmeye girmelerinin önündeki engellerin yýkýlmasýna öncülük etmek için kurulmuþ. Daha sonraki bölümlerdeki röportajlarda ise örgütlenen, savaþan ve bu savaþta bambaþka bir kimliðe kavuþan, bu yepyeni eþit ve özgür konumlarýný týrnaklarýyla söküp alan kadýnlarla tanýþýyoruz. Çok tanýdýk geliyor bazýlarý; bir devrim hareketinin nasýl potansiyelleri ortaya çýkarabildiðine tanýk oluyoruz bir kez daha. Bir kez daha çocuðuna sahip çýkmakla iþe baþlayan militanlarla karþýlaþýyoruz. Sýradan bir köylüden gerillalar çýkaran bir devrim ateþinin barýndýðý topraklarda açmýþ çiçekler sýralanýyor sayfalar boyunca. Direnen, savaþan kadýnlarýn güzelliðinde yeþeriyor umudun filizleri. Devrimin özgürleþtirdiði kadýnlarý karþý-devrim köleleþtirir. Bu kitabýn yazýlmasýndan yýllar sonra devrimle aldýðý iktidarý seçimle teslim eden FSLN, daha sonrasýnda esaslý bir ideolojik erozyona uðrayarak bugünuygun olarak) uzlaþtýðý katolik kilisesine verdiði tavizle kadýnlara kürtaj hakkýný kýsýtladý. Bu bile kadýnlarýn devrimden baþka bir kurtuluþu olmadýðýný ispatlaHKM’LER HER ZAMAN YANIBAÞINIZDA MÜCADELEDE maya yeter. 13 sa 7 yý 1 sosyalist barikat 37 lerde yeniden "seçimle" iktidara gelirken (iktidara geliþ biçimine de A RAF Önderlerinden Brigitte Mohnhaupt Serbest D A N. . . IN R YA N Ü H A L KL Alman Kýzýl Ordu Franksiyonu (RAF) örgütünün önderlerinden Brigitte Mohnhaupt hakkýnda þartlý tahliye kararý verildi. 1970'lý yýllarýn sonunda Federal Baþsavcý Sigfried Buback'ý cezalandýran örgüt timine üye olmak, Dresdner Bank Baþkaný Jürgen Ponto'yu cezalandýrmak ve Alman Ýþverenler Sendikasý Baþkaný Hans-Martin Schleyer'i esir alarak cezalandýrma eylemlerini organize etmek suçlamalarýyla 1985 yýlýnda yakalanarak tutuklanan Brigitte Mohnhaupt, 5 kez ömür boyu hapis cezasýna çarptýrýldý. 24 yýl hapis cezasý yatan Mohnhaupt; Stuttgart Yüksek Mahkemesinin verdiði þartlý tahliye ile Mart ayý içinde serbest býrakýlacak. Tahliye kararýnýn bu kadar uzun bir süre sonra verilmesinin sebebi; Mohnhaupt'un 'piþmanlýk belgesini' imzalamayý reddetmesinden kaynaklanýyor. Bilindiði gibi Alman Kýzýl Ordu Franksiyonu (RAF) 1990'larýn sonlarýna kadar eylemlerini ve varlýðýný sürdürmüþ, 1998 yýlýnda yayýnladýðý bir bildiriyle de örgütün daðýldýðýný halklara bildirmiþti. Örgütün kurucusu ve yöneticisi olan Andreas Baader ve Ulrike Meinhof ise ömür boyu hapsa mahkum edildikleri cezaevinde öldürülmüþtü. D Fidel Castro Ýyileþiyor Küba Devlet Baþkaný Fidel Castro'nun Durumu Ýyileþiyor. Uzun zamandan beri hasta olan Fidel Castro 2006 Temmuz ayýnda bütün yetkilerini kardeþi Raul Castro'ya devrederek ameliyat olmuþtu. O zamandan bu yana kamuoyunun önüne çýkmayan Fidel Castro'nun Venezüella Devlet Baþkaný ile çe kilmiþ görüntüleri Küba devlet televizyonu tarafýndan yayýnlandý. Uzun süredir görüntülenemeyen Fidel hakkýnda söylentilerin fazlaca çoðaldýðý, hatta Fidel’in kanser olduðu yönünde iddalarýn ortaya atýldýðý günlerde, Hugo Chavez'in de Fidel'in saðlýðýnýn iyi olmadýðýný söylemesi, karmaþýk bir durumu ortaya çýkarmýþtý. Ancak yayýnlanan görüntülerde Fidel'in halsiz olduðu ama eskisinden daha iyi durumda olduðu göze çarpýyor. Fidel'in doktoru, kanser söylentilerini yalanlarken, bütün dünya halklarý devrimci önder Fidel Castro'nun bir an önce iyileþmesini bekliyor Operasyonlara ve ABD Üslerine Karþý; sosyalist barikat 38 Ýtalyan Halký Sokaklarda Ýtalya halklarý; yoðunlaþan Kýzýl Tugaylar baskýnlarýna ve ABD üssünün geniþletilmesine karþý tepkilerini ortaya koyuyor. Ýtalya çapýnda Kýzýl Tugay'lara yönelik tutuklama furyasýnýn baþlamasý, yönetici konumundaki sendikacýlarýn operasyon kapsamýnda tutuklanmasý, evlere baskýnlar düzenlenmesi, devrimci güçler tarafýndan protesto edildi. Protestolarda "kim terörist" vurgusu yapýldý. Tutuklananlar sendikacýlar da olduðu için, Ýtalya Baþbakaný Prodi sendikalara, üyeleri konusundaki denetimlerde dikkatli olmasýný söylemesi, ULÝ Genel Sekreteri Luigi Angeletti tarafýndan, “kimse sendikacýlara ders veremez” sözleriyle yanýtlandý. Yapýlan bu operas yonlar ve ABD'nin Vicenza'daki üssünün büyütülmesine karþý 18 Þubat 2007 Pazar günü yaklaþýk 100 bin kiþinin katýlýmýyla gerçekleþen eylemde Prodi Hükümetine ve Amerikan emperyalizmine karþý öfke egemendi. 14 sa 7 yý 1 DÜNYA HALKLARININ KURTULUÞU SOSYALÝZMLE GELECEKTÝR Aþaðýdaki metin, bir bölge kadýn çalýþmasýnýn 8 Mart konulu toplantýsý için emekçi bir kadýn yoldaþ tarafýndan hazýrlanmýþ ve sunulmuþtur. YAÞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ! 8 MARTIMIZA ALANLARA ÇIKARAK SAHÝP ÇIKALIM 15 sa 7 yý 1 sosyalist barikat 39 Deðerli Emekçiler Sevgili Dostlar..! Hoþ geldiniz, Bu gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü kutlamak ve 8 Mart'ýn önemini anlamak için buradayýz. 8 Mart Bundan yaklaþýk 150 sene önce Amerika'da New York'lu kadýn iþçilerin, tekstil fabrikasýndan sokaða çýkmasýyla ve seslerin yükseltmesiyle baþladý. Tek istekleri, eþit iþe eþit ücret ve günde 16 saat olan iþgününün azaltýlmasý idi. Hayvan gibi çalýþtýrýlmak istemiyorlardý. Onlarýn tek istekleri ve amaçlarý insanca çalýþma þartlarý talep etmekti. Ama patronlarýn ve Amerika devletinin yanýtý hayvanca oldu. Fabrika kadýn iþçilerin içeride olmasýna raðmen ateþe verildi ve yüzlerde kadýn iþçi yakýlarak öldürüldü. Ancak emekçi kadýnlarýn mücadelesi devam etti. Yaklaþýk 50 yýl sonra, 8 Mart 1908'de bu kez Chicago'da kadýnlar yine sokaða çýktý. Bu defa talepleri daha da ileri idi. Artýk azýcýk iyileþtirmeler onlara yetmiyordu. Kadýnlarýn bu kez talepleri 8 saatlik iþ günü, oy hakký, kreþ ve çocuk emeðinin sömürülmemesiydi. Ama katil Amerika'nýn yanýtý yine gecikmedi. Sokaklarda haklarý için gösteri ve yürüyüþ yapan kadýnlarýn üstüne ateþ açýldý. Ve bir günde 140 kadýn iþçi öldürüldü, yüzlercesi tutuklandý, sürüklendi, dövüldü. Ölümler, gözaltýlar, dayaklar cesur ve onurlu kadýnlarý yýldýrmadý. 1910 yýlýnda toplanan 2. Uluslararasý Sosyalist Kadýn Konferansýnda Clara Zetkin'in önerisiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü olarak ilan edildi. Bu kadýnlar emeklerinin kavgasýný verirken kurþunlananlar, yakýlanlar, öldürülenler, emeðiyle geçinmeye çalýþan, savaþan kadýnlardý. 8 Mart'ýn tarihi, iþte böyle kanlý bir mücadele geçmiþine dayanýrken, bu kadar acý bedeller ödenmiþken, bu gün ülkemizde burjuvazi tarafýndan içi boþaltýlmaya çalýþýlýyor. Politikacý eþlerinin, elini sýcak sudan soðuk suya sokmayan, kendi evini bile toplamaktan aciz, iþlerini hizmetçilere yaptýran kadýnlarýn, sanki doðum günü, evlilik yýldönümü gibi 8 Mart kutlamasýný þahsen ben hazmedemiyorum. 8 Mart'ý yaratan ve bu uðurda þehit düþen emekçi kadýnlarýmýza ihanet sayýyorum. 8 Mart maskeli balolarda, eðlence mekanlarýnda ortaya çýkmadý. Yangýnlarda, kurþun sesleri arasýnda, iþkencelerde tarihe yazýldý. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü ezilen, hor görülen, Kürt illerinde töre cinayetlerine kurban giden, din olgusuyla sindirilip korkutulan, sokakta, iþyerinde, toplu taþýma araçlarýnda, hatta evinde bile cinsel tacize uðrayan, tv programlarýnda, gazetelerin arka sayfalarýnda cinsel obje olarak gösterilip sýrtýndan para kazanýlan, kadýn programlarýnda acýlarý üzerinden reytingler yapýlan kadýnlarýn günüdür. 8 Mart dünyaya getirdikleri çocuklarýna bile analýk edemeyecek hale getirilen, çocuklarýný istedikleri gibi okutamayan, hatta barakalarda, gecekondularda, çocuklarýna sýcacýk bir ortam yaratamayan, ciðerleri parça parça olan analarýn günüdür. Ýþ yerlerinde ahlaký ile çalýþmak isteyip de tacize uðrayan kýzlarýmýzýn ve kadýnlarýmýzýn artýk yeter deyip isyan ateþinin yaktýðý, insanca yaþam, iþ ve aþ talep ettikleri gündür. Yani bizim günümüzdür. Öyleyse 8 Mart'ýn; -Resmi tatil olmasý için -Medeni haklarýmýzý hayata geçirmek için -Ýnsanca yaþam hakký için -Ev iþlerinde, hiçbir sosyal hakký olmayan kadýn emekçilerimiz için, yani kendimiz için, gelin dostlar biz de meydanlara çýkalým. Çocuklarýmýza, geleceðin emekçi kadýnlarýna daha güzel, daha iyileþti rilmiþ, miras býrakmak için sesimizi yükseltelim, haykýralým. Yanan meþaleyi söndürmeyelim. 8 Mart’ýmýza sahip çýkalým. sosyalist barikat 40 Kalpazanlar veKahramanlar dünden yarýna mektuplar... Bugünlerde az kalsýn yine þu kalpazan çetesi baþýmýza bela oluyordu; hani þu Ýtler Vadisi diyorlar ya… Kaldýrýldý da ucuz kurtulduk diye sevinme sakýn, yakýnda daha beteri gelir ve ayrýca gelmesi de gerekmez, þu anda da televizyonlarda ondan daha kötüleri var. Peki ama ne bunlar dostum, ne anlatýyorlar bize? Teknik bir deyim olarak hani roman ve film karakterlerine "kahraman" denir ya, þu Polat'lar, Aras'lar filan, nasýl "kahraman"lardýr bunlar? Her þeyin sahtesi var artýk biliyorsun; peki "kahraman"ýn sahtesi olmaz mý? Bir bak þunlara hele sevgili dostum, þu kalpazanlara, þu somun pehlivanlarýna bir bak. Meðer biz Malkoçoðlu'nun Karamurat'ýn boþ yere günahýný almýþýz. Bir atýþta dokuz kfir haklayan o eski Cüneyt abiler meðer biraz da masal kahramanlarýymýþ. Daha doðrusu esasýnda onlar biraz komik olduklarý için çocukluðumuzun dünyasýndan geçip giderken geride öyle derin izler filan býrakmamýþlar. Ama þimdikiler hiç komik deðil! Her yanýndan tiksinti verici kokular sýzan katil çetelerini allayýp pullayýp bize "kahraman" diye satýyorlar. Birkaç kamera numarasý, birkaç yandan bakýþ… Sokakta görsen adam yerine koymayacaðýn tipler, çocuklarýmýzýn hayatýnda "örnek" alýnan "kahramanlar" haline geliyorlar. Üstelik yalnýzca öyle soyut bir özenme de deðil bu; gerçekten kendisini "vatan kurtarýcýsý" zannedenler de çýkýyor aradan. Ama ne kahramanlar! Þiþli'nin en iþlek caddesinde yüreðinden baþka bir silahý olmayan bir adama yaklaþýp ensesine ateþ etmek… Ýþte bütün yapabildikleri bu! Hayatlarýnda bir kez olsun emperyalist güçlerin temsilcilerinin burnunu kanatmayý akýllarýndan geçirmemiþlerdir. Hayatlarýnda bir kez olsun bir dava için hayatlarýný ortaya koymayý akýllarýndan geçirmemiþlerdir. Her zaman bilirler ki, abileri karakollarda onlarýn sýrtýný sývazlayacak, hatta iþi iyice abartýp hatýra fotoðrafý çektireceklerdir! Kürdün tepesine bin (binebilirsen tabi!), Ermeni'yi sokak ortasýnda kurþunla (bak bu biraz daha kolay oluyor!), rahipleri vur (bu en kolayý!) en küçük bir korunmasý olmayan kiliselerin duvarlarýna çatapat býrakýp tabanlarý yaðla (eh bu zaten serbest!) Ne büyük cesaret! Bu topraklar üzerinde Ýncirlik diye bir kasaba var örneðin! O kasabada Ortadoðu'nun ve hatta dünyanýn en önemli Amerikan üslerinden biri výzýr výzýr çalýþýyor. Kimsenin itirazý var mý? "Kahraman"larýmýz "uðruna ölürüz" dedikleri þu bayraðýn dalgalandýðý topraklarda ekonomiyi kimin yönettiðini, ekilecekleri-biçilecekleri kimin belirlediðini hiç akýllarýna getirirler mi? Kýzýldere, Tokat'ýn Niksar ilçesinin bir köyüdür. "Biz buraya dönmeye deðil ölmeye geldik" sözü, 30 Mart 1972'de orada, kerpiç bir evin çatýsýndan söylenmiþtir. "Biz burada þerefimizle bir kez ölüyoruz; sizler bizleri asanlar þerefsizliðinizle her gün öleceksiniz." Bu sözler de Ankara'da bir cezaevi avlusunda, idam sehpasýnýn üstünde söylenmiþtir. Ýlkini söyleyen, Mahir Çayan'dýr; ikincisi, Yusuf Aslan! Yönetmen "motor" diye emir verdiðinde rol keserek yamuk bakýþlar fýrlatmak, keramet dolu(!) laflar etmek, duvarlardan atlayýp saða sola kuru sýký ateþ etmek kolaydýr. "Filim icabý" kahramanlýklar özel bir cesaret de gerektirmez. Çekim biter, üstünüzü silkeleyip kahvenizi yudumlarsýnýz. Hepsi o kadar! Ama Kýzýldere öyle deðildir. CIA'sýndan MÝT'ine askerinden polisine binlerce silahlý adamýn kuþattýðý bir evde, çatýda dimdik durup "gelin de teslim alýn" demek, baþka bir þeydir. Boynunuzu ilmeðe uzatýrken dimdik durmak da baþka bir yetenektir ve böyle yetenekler, yalnýzca gerçek kahramanlarda vardýr. O gerçek kahramanlar da senaryo sayfalarýndan deðil, emekçi halklarýn baðrýndan, þu bizim çamurlu sokaklarýmýzdan çýkar. "Birçoklarý bana maceracý diyecekler" diye yazýyordu yýllar önce Che Guevara, "Evet öyleyim, ama postunu tehlikeye atan türden!" Ýþte tam da bunu anlatmak istiyorum sana dostum; postunu tehlikeye atmak, inandýðý þeyler için daha otuz yaþýna varmamýþken ölmeyi göze alabilmek... Kýzýldere'ye giden yolu bir düþünsene… Ýdam edilmek istenen üç arkadaþlarýný (Deniz, Yusuf, Hüseyin) kurtarmak için kendi hayatlarýný ortaya koyan þu insanlarý düþün. Daha ilk sorguda birbirlerini satan þu soytarýlarýn hangisiyle kýyaslayabilirsin onlarý? Nazilerin idam mangalarýnýn önünde kaya gibi dimdik duran partizanlarý bir düþün; gerçek mermilerle vuruluyordu onlar ve ölümleri de gerçekti. Derisi yüzülürken ah bile etmeyen eski Anadolu isyancýlarýný düþün; bu saray dalkavuklarýnýn çapý nedir ki onlarýn karþýsýnda? Sonuçta, bizim gerçek kahramanlarýmýz var sevgili dostum ve onlar olaðanüstü insanlar da deðiller. Her emekçinin, her onurlu insanýn içinde var olan cevherdir onlarý kahraman yapan. O cevher, hiç yitmedi ve yitmeyecek. Ve o cevher, gerçek bir köyde, gerçek bir evin çatýsýnda, gerçek bir insanýn sözlerinde kendisini ortaya koyar; ekranda deðil. Bunu unutma. Kendine iyi bak, umudunu diri tut. Gelecek, sen nasýl istiyorsan öyle gelecek. 16 sa 7 yý 1 Sosyalist BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi Sayý:49 / Mart 2007 Anka Yayýncýlýk Adýna Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü:Evrim Opuz Yönetim Yeri: Çakýraða Mah. Abdüllatif Paþa Sk. No: 4/5 Aksaray/Ýstanbul Tel/Fax: 0212 632 23 19
Benzer belgeler
halk bülten pdf 46 için tıklayınız
Dahasý, artýk bu ülkede "ben ülkemi pazarlamakla
mükellefim" demek ve "gelin garantiniz benim" diyerek
uluslar arasý þirketlerin iþ takipçiliðini bizzat yapmak
baþbakanlarýn en temel niteliklerinde...