halk bülten pdf 46 için tıklayınız
Transkript
halk bülten pdf 46 için tıklayınız
HALK insanca bir yaþam yolunda NÝ LTE BÜ Birleþen halk yenilmez! 2007 Bütçesi Yine Bir Soygun Planý Olarak Hazýrlanýyor Onlarýn adý “KADIN” Sf: 6 Tam anlamýyla birer ev emekçisi olan bu kesimin adý: “eve gelen KADIN”dýr. Onlarýn adý kadýn... IMF ve Ýþbirlikçilerine Hayýr Herþeyi Devletten Beklememek Lazým Peki Ama Neden? Sf: 4 Biz, siz, onlar, hepimiz, bu topraklarda yaþayan herkes en az bir kere bu sözü duymuþuzdur... SÝSTEMÝN KARANLIK YÜZÜ YETÝÞTÝRME YURTLARI Sf: 10 Geçen sayýmýzda alt bir yapýlanma olarak yazdýðýmýz çetelerden sonra bu kez de konumuz mafya... Bugünlerde yine büyük havalarla tartýþmalar yapýlýyor, meclis komisyonlarý harýl harýl çalýþýyor, þatafatlý toplantýlarla 2007 bütçesi hazýrlanýyor! “Seçim bütçesi” mi olacakmýþ yoksa IMF kriterleri korunacak mýymýþ, çok bilmiþ medya maymunu ekonomistler uzun uzun yorumlar yapýyorlar… Neyi tartýþýyorlar peki? Halkýn sorunlarýný ve bu sorunlarýn nasýl çözüleceðini mi? Hayýr! Bütün tartýþma hep ayný kavramlar üzerinde dönüyor, anlamadýðýmýz, bizim somut hayatýmýzla ilgisi olmayan bir dilden konuþuyorlar: Ýstikrar, ödeme dengeleri, vs. vs… “Ekonominin dengelerinin bozulmamalý” diyor birileri örneðin. “Ýstikrar korunmalý”, diyor bir baþkasý… Nedir bu dengeler? Bilen var mý? Örneðin genç nüfusun yüzde yirmisinin düpedüz iþsiz olmasý bir denge midir? Her an kapýnýn önüne konulma endiþesi, kahvehanelerin dumanlý ortamý, eðitim düzeninin çökmüþ olmasý, fýndýk ya da tütün üreticisinin perperiþan olmasý, sokaklarýn sahipsiz çocuklarla dolu olmasý, fuhuþ dünyasýnýn alýp baþýný gitmesi, vs. vs. bir istikrar mýdýr? Kimin istikrarý bu? Kimin dengesi? Rakamlarýn birbirini tutmasý mýdýr denge? Bizim, emekçi insanlarýn hayatýnýn bir saniyesinde bile bir denge, bir istikrar var mý? Bizden, bizim hayatýmýzdan söz etmiyorlarsa eðer, bizim hayatýmýzýn düzene girmesini dert etmiyorlarsa, kimden ve neden söz ediyorlar? Ve en önemlisi de þu: Sözünü ettikleri “istikrar” ve “denge” bizim hayatýmýzla ilgili deðilse, niye ellerini cebimize sokup hiç durmadan paramýzý alýyorlar? Bütçe Hazýrlamak: Çok Zor Bir Ýþ mi? Peki nedir Ya da Kaðýthane Halk Kültür Merkezi Tel: 0212 321 02 58 e-mail: [email protected] sa 1 “istikrar” dedikleri? daha önce þöyle soralým; bütün bunlar gerçek mi? Yani bu adamlar aðýr uzman havalarýyla masalara oturup gerçekten de bir bütçe mi 4 yý 1 sosyalist barikat 25 Elinizi Cebimizden Çekin! hazýrlýyorlar? Daha açýkça soralým: Bu adamlar, bir masanýn etrafýna oturup “arkadaþlar halkýmýzýn þöyle þöyle ihtiyaçlarý var, bizim de elimizde þu kaynaklar ve þu potansiyeller var, ne yapabiliriz” diye bir tartýþma ve planlama mý yapýyorlar? Hayýr, hiç ilgisi yok! Peki, bir soru daha soralým: Bu uzmanlar ve hükümet üyeleri, bir Ocak ayýnda þeytana uyup masaya otursalar ve “arkadaþlar, halkýn sorunlarýný ve iþsizliði, vs. ortadan kaldýrmak için IMF borçlarýný ödemeyelim, savaþ harcamalarýný ve polise giden kaynaklarý en aza indirelim, halka daha iyi hizmet vermek için temel sektörleri kamulaþtýralým” deseler, kaç gün iktidarda kalýrlar? Bu sorunun da yanýtý belli olduðuna göre, masaya oturup ne yapýyorlar? Gayet açýk; kendilerine býrakýlmýþ olan ayrýntýlar alanýnda küçük küçük oyunlar oynuyorlar… Yani bu devletin içteki ve dýþtaki soygunculara borç ve borç faizi adý altýnda ödeyeceði miktarlar belli. Tarým ürünlerine verilecek fiyatlarýn sýnýrlarý IMF ve Dünya Bankasý tarafýndan çizilmiþ. Emekli aylýklarýndan, o yýlýn toplu sözleþme ölçütlerine, asgari ücrete kadar her þey tamamen IMF tarafýndan belirlenmiþ halde. Hastaneler, okullar zaten kaderine terk edilmiþ ve oraya fazladan bir kuruþ bile aktarmalarý yasak! Savunma Bakanlýðý’nýn, MÝT’in, Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn harcamalarýný kýsmak ise zaten akýllarýnýn ucundan bile geçemez, bu bütçeler üzerine bir tartýþma bile yapýlamaz. Peki ne kalýyor geriye? Geriye kalan þey belli: Önceden sýký sýkýya belirlenmiþ olan bütün bu temel politikalarý yazýlý hale getirip adýný da bütçe koyarak imzalamak… Okul çocuklarýna tarih dersinde öðretilen þu kapitülasyonlar ve düyun-u umumiye döneminden bunun hiçbir farký yoktur. Yani aslýnda bu iþbirlikçiler bize bir bütçe hazýrlamýyorlar. Hatta öyle ki, bazý yerleri boþ býrakýlmýþ bir form kaðýdý olsa ve her yýl sadece birkaç rakam deðiþtirip altýný imzalasalar da olur. sosyalist barikat 26 Bizim Kime Borcumuz Var? Peki ama borç dedikleri þey nedir? Biz, yani iþçiler, memurlar, küçük üreticiler, kimseden borç mu almýþýz da borç ödüyoruz? Hayýr. Ama hiç durmadan ayný þeyden, iç ve dýþ borç ödemelerinden söz ediliyor. Dýþ borç dedikleri belli. Emperyalist ülkeler ve þirketler borç ve kredi adý altýnda yüksek faizli bir soygun yapýyorlar. 2006 yýlý baþýnda bu miktar 170 milyar YTL’yi aþmýþ durumda. Öde öde bitmiyor, zaten bitmesi de istenmiyor; çünkü bu bir soygun aracý. Öyle ki sadece faizleri ödemek için yeni borç alýnýyor ve borçlar biriktikçe emperyalistlerin tahsildarý olan IMF durmadan yeni politikalar dayatýyor, bunlar aksatýldýðýnda da musluklarý kapatmakla tehdit ediyor. Bu borçlarýn çoðu bilinen anlamda devlet borcu da deðil. Aslýnda borçlarýn-kredilerin çoðunu özel þirketler ve özel bankalar alýyor. Ama sonra bu bankalar, þirketler, kiþiler dýþarýya borç ödeyemez hale geldiklerinde, alacaklý bankalarýn, firmalarýn ülkeleri doðrudan veya IMF aracýlýðý ile Türkiye’ye kredi açýyor. Devleti borçlandýrýyor. Türkiye’ye devlet borcu olarak giren dövizler sayesinde þirketler dýþarýya olan borçlarýný ödüyor. Para gene dýþarý çýkýyor... Bankalarýn, þirketlerin, kiþilerin borcu, devlet borcuna dönüþüyor. Ýç borç ise aslýnda tam olarak “iç borç” deðil. Çünkü devlete borç vererek kâr saðlayan iþbirlikçi þirketlerin çoðunun en sa Savaþ ve Rant Bütçesini Onaylamýyoruz!... Yerli ve yabancý sermayedarlara, savaþ tüccarlarýna rant saðlamak için hazýrlanan 2007 bütçesine karþý, Halk Ýçin Bütçe Platformu tarafýndan bir basýn açýklmasý yapýldý. 22 Kasým 2006 Çarþamba günü saat 11:30'da TMMOB'da toplanan Halk Ýçin Bütçe Platformu bileþenleri, bütçeye niçin karþý olduklarýný ve nasýl eylemlilikler gerçekleþtireceklerini basýna deklare ettiler. Açýklamada okunan basýn metninde; "Halk bu bütçeye hayýr diyor. Çünkü bu bütçe bizim canýmýzý yakýyor. Hastane kapýlarýnda sürünmek istemiyoruz. Çocuklarýmýzý çetelere, uyuþturucu bataklarýna deðil doðru dürüst eðitim alacaklarý okullara göndermek istiyoruz; öðretmenler doktorlar hemþireler insanca yaþam ücreti alarak çalýþabilsin; iþsizlere ya iþ yada gelir güvencesi verilsin istiyoruz. Üretici çifçi uluslar arasý tarým tekellerinin insafsýzlýðýna terk edilmesin istiyoruz. Bizlerin emeðiyle, ürettiðiyle oluþturulan bütçenin olanaklarý faizciye, rantçýya ve savaþa deðil halkýn temel haklarýnýn saðlanmasýna ayrýlsýn. Bu gerçekleþmesi son derece mümkün olan ve derhal yerine getirilmesi gereken bir hakkýn talebidir” denildi. Açýklamada, platformun 3 Aralýk 2006 günü Petrol-Ýþ Genel Merkez binasýnda bütün gün yapacaðý bütçe sempozyumunun ve bir referandum çalýþmasý yapýlacaðý bilgisi verilirken, basýn açýklamasý, gazetecilerin de bütçeye hayýr referandumuna katýlmasýyla son buldu. ESENLER Halk Kültür Merkezi 2 4 yý 1 Tel: 0212 508 94 53 e-mail: [email protected] büyük hissedarý yine emperyalist þirketler. Bu þirketlerin devlete attýðý faiz kazýðýyla kazandýklarý imalat sanayi yatýrýmlarýndan çok daha fazla. Yani tam anlamýyla paradan para kazanýyorlar ve hepimizi soyuyorlar. 2006’nýn ilk sekiz ayýnda devlet 108 milyar YTL iç borç ödemesi yaptýðý halde, yýl baþýnda 244 milyar YTL olan iç borç 251 milyar YTL’ye çýkýyor. Yani sekiz ayda borcun yüzde 43’ü kadar para ödendiðe halde borç azalmýyor, artýyor. Neden? Çünkü ödenen aslýnda çok yüksek olan faizlerin tutarýdýr. Peki ama bütün bunlardan bize ne? Elini cebimize sokup neyimiz var neyimiz yok hortumlayan devlet, bize, yani emekçilere ait olmayan bir borcu neden bizim paramýzla ödüyor? Devlete borç vererek semiren patronlarýn kasalarýný doldurmak için neden bizim maaþýmýzdan kesilen vergiler kullanýlýyor? Böyle yapýlýyor, çünkü devlet onlarýn, yani emperyalistlerin ve iþbirlikçi patronlarýn devletidir. Görevi de bizim sýrtýmýzdan aldýklarýný bütün bu asalaklar, soyguncular tayfasýna aktarmaktýr. Kimin Ýçin, Kime Karþý? Yani düpedüz bizi kandýrýyorlar! Bu bir bütçe deðildir; bu bir ucu bizim cebimizde olan bir hortumdan alýnterimizin hortumlanýp patronlarýn kasalarýna aktarýlmasý iþlemidir. Yoksa örneðin sosyalist bir planlamada bütçe hazýrlamanýn bir anlamý vardýr. Ýnsanlar oturup o ülkenin ihtiyaçlarýný ve kaynaklarýný, potansiyellerini karþý karþýya koyarlar ve bu tablo ile halkýn refahýnýn nasýl yükseltilebileceðini tartýþýrlar. Çünkü o ülke her þeyden önce baðýmsýzdýr, kendi kaynaklarýna hakimdir ve en önemlisi insaný her þeyin merkezine koyan bir sisteme sahiptir. Ama durum böyle deðilse, olan þey bellidir. Borçlar sabittir, IMF emirleri doðrultusunda tarým ürünleri fiyatlarýna kadar bütün ayrýntýlar baþtan belirlenmiþtir. Devletin baský aygýtlarýnýn güçlendirilmesi için ayrýlan kaynaklardan da bir kuruþ kesinti yapýlamaz; çünkü bu kadar haksýzlýk ve adaletsizliðin olduðu yerde mutlaka ayaklanma ihtimalleri vardýr ve hapishanelerin, polisin, ordunun güçlü olmasý gerekir. Ayrýca Kürtlere karþý yürütülen savaþ da zaten baþlý baþýna bir hortum haline dönüþmüþtür. Sonuç olarak çoðu Ýsrail ve ABD ile yapýlan uçak, tank, helikopter ihaleleri birbirini izler ve halkýn cebinden alýnan paranýn önemli bölümü bu alana aktarýlýr. Bütün bunlar böyleyse o zaman yapýlabilecekler artýk ortadadýr: Halkýn boðazýna sarýlmak! Ýþte “istikrar” lafýnýn gerçek anlamý da burada açýða çýkar. Bütün bu yukarýda saydýðýmýz alanlarda bir kýsýntý yapýlamýyorsa, geriye saðlýktan, eðitimden kesinti yapmak ve vergileri artýrmak kalýr. 1980’lerden beri sözü edilen “sýký para politikasý”nýn özü, halktan daha fazla vergi almak ve halk için bütçeden az para harcamaktan ibarettir. Ýþte bunun için son zamanlarda Maliye Bakaný Unakýtan’ýn cin fikirli “uzman”larý oturup halký nasýl daha fazla soyarýz diye yeni vergi biçimleri yumurtlamaya çalýþýyorlar. Hayvan kesiminden doðalgaz ve tüpgaza, kaynak sularýndan pansiyonlara, eðlenceden konutlara dek yeni yeni vergiler planladýklarý gibi eskilerini de artýrmaya çalýþýyorlar. Sonuç ise her zaman bellidir: Yoksullarýn daha yoksul, zenginlerin daha zengin olmasý, gelir daðýlýmý uçurumunun artmasý, iþsizliðin bir canavar gibi büyüyüp durmasý ve hayatýmýzýn, geleceðimizin karartýlmasý… Halk Ýçin Bütçe Mümkün müdür? Kalan Halk Kültür Merkezi Tel: 0428 212 26 85 e-mail: [email protected] sa 3 4 yý 1 Sokaða çýkýp bu ilk adýmý atmalýyýz. Soygunu ve zulmü durdurmak için! Cebimizdeki hortumu söküp atmak için! sosyalist barikat 27 Peki bütün bunlara karþýn, halk için gerçek bir bütçe yapmak mümkün müdür? Yani, hükümetin ve patronlarýn söyledikleri gibi bundan baþka bir alternatif gerçekten yok mudur? Elbette vardýr ve uygulanmasý da son derece basit ve mümkündür. Bu topraklardan emperyalistler ve iþbirlikçilerini defedersek ve bütün bu asalaklarýn elinde tuttuðu muazzam kaynaklara el koyarsak, bugün yoksulluk içinde kývranan bu ülkeden bir refah toplumu yaratmak mümkündür. Borç adý altýnda gerçekleþtirilen soygun bir kader deðildir ve tek bir darbede, “kimseye borcum yok ve ödemiyorum” demek de mümkündür. Esasen onca yýldýr topraklarýmýzýn bütün kaynaklarýný sömüren bu haydutlarýn bize borcu vardýr! Hýrsýzlarý, soyguncularý, emperyalizmin uþaklarýný musluðun baþýndan uzaklaþtýrdýðýnýzda ortaya çýkacak olan potansiyel ise olaðanüstü büyüklüktedir ve dürüst, demokratik bir halk yönetimi bu potansiyelle daðlarý yerinden oynatabilir. Ýþte o zaman, ancak o zaman, emekçi kitlelerin de katýldýðý, bizzat devleti yönettiði bir halk iktidarýnda demokratik bir biçimde halkýn ihtiyaçlarý ve kaynaklarýn nasýl kullanýlacaðý özgürce tartýþýlabilir ve bir planlama yapýlabilir. Bugün týp alanýna yapýlan harcama kâr getirmeyen verimsiz bir iþ gibi görülebilir ama biz böyle bir “verimlilik” anlayýþýný hiç umursamayýz. Bugün eðitimde herkes baþýnýn çaresine baksýn denebilir ama biz doðumdan itibaren her çocuðun eðitim ve saðlýk hakkýnýn tartýþmasýz olduðunu düþünürüz. Bugün çakýltaþý edebiyatýyla savaþ harcamalarý durmadan artýrýlabilir, ama biz halklarýn özgür ve kardeþçe iliþkisini ve uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný hayata geçiririz ve daðlardan gelen cenazelerin de, bu savaþtan saðlanan rantlarýn da bir günde önünü keseriz. Demokratik bir halk iktidarý bütün bunlarý yapabilir, bütün bunlar hayal deðildir. Önümüze kader gibi dayatýlan bugünkü soygun ve baský düzenini reddetmek, ona karþý mücadeleye giriþmek, böyle bir yeni düzen için atýlacak ilk adýmdýr. Herþeyi Devletten Beklememek Lazým sosyalist barikat 28 Peki ama Neden? Biz, siz, onlar, hepimiz, bu topraklarda yaþayan herkes, uzun yýllardýr hep ayný þeyi duyarýz: Her þeyi devletten beklememek lazým! Bir yerde eðitimden söz edilse, laf döner dolaþýr ayný yere getirilir: Her þeyi devletten beklememek lazým! Saðlýktan söz açýlsa ayný þey, trafik dense ayný; ortalýðý çöp götürse, kolera vursa, radyasyon kasýp kavursa, deprem çarpsa, sel yýksa, yine o laf: Her þeyi devletten beklememek lazým! Peki ama neden? Neden her þeyi devletten beklememeliyiz? Kimse bu soruyu sormuyor! Devlet niye var peki? Biz her ay istesek de istemesek de o kadar vergiyi neden otomatik olarak ödüyoruz? Yediðimizden içtiðimizden, bakkaldan aldýðýmýz her nesneden kesilen þu KDV vergileri nereye gidiyor? Emlak vergisinden çöpe, deprem vergisinden özel tüketim vergisine dek bir yýðýn parayý kim kullanýyor? En önemlisi de þu: Biz ondan bir þey istemeyeceksek, o niye bizim cebimize elini sokup haracýný alýyor? Peki, ne zaman çýktý bu laf, hatýrlayan var mý? Niye birdenbire her þeyin “devletten beklenmemesi” fikrine saplandýk kaldýk hep birlikte? Devlet diye bir kurum var ve bize ýsrarla bu kurumun hepimizin çýkarlarý için çalýþtýðý söyleniyor. “Allah devlete zeval vermesin” diyoruz ikide birde; devleti ayakta tutmaktan söz ediyoruz. Otogarlarda tantana yaratarak gidip asker oluyoruz, “bölücülere” çakýl taþý bile vermemek için 20 yaþýnda tabutlarýn içine giriyoruz. Bütün hayatýmýz boyunca þu kadarcýk bir faydasýný görmesek de olsun diyoruz, yine de devletimiz sað olsun var olsun… Yani o, hepimizin devleti! Öyle diyorlar ya! Hem Rahmi Koç’un ve Güler Sabancý’nýn, hem de konfeksiyon iþçisi Ahmet ve boyacý Mustafa’nýn! Onun karþýsýnda hepimiz eþitiz, hepimizden aldýðýný hepimize veriyor! Ama ne hikmetse hiç durmadan, þu ya da bu yolla bizden yüklü miktarda paralarý topladýðý halde bu azametli devletin hiçbir þeye gücü yetmiyor! O kadar ki, kendisine emanet edilmiþ üç tane yetim çocuða bile bakamýyor ve haftada bir bayat yemeklerle onlarý zehirleyip duruyor. Okullarda hizmetli ve hatta sözleþmeli öðretmen için ailelerden para toplanýyor. Üniversiteler harç adý altýnda topladýklarý haracý her yýl artýrýyorlar. Maliye Bakanlýðý ikide birde þu ya da bu ilacý “tasarruf” için sosyal güvence kapsamýndan çýkarýyor. Demiryollarý batmýþ halde, kamu fabrikalarý çöplüðe döndürülmüþ, kentlerin kenarlarý ve hatta orta yeri altyapýsýzlýktan kýrýlýyor, bu topraklarýn tarihsel mirasý olan eski eserler bakkaldan reçel çalar gibi çalýnýyor… Ve ön önemlisi, en vahim olaný da, göz göre göre koca bir deprem üstümüze üstümüze geliyor ve bütün bilim insanlarýnýn söylediði þey ayný: Devlet þatafatlý basýn toplantýlarý dýþýnda kýlýný kýpýrdatmýþ deðil! Bütün bunlar için ise bize hep ayný þey söyleniyor: “Devletin imkânlarý kýsýtlý.” Gerçekten öyle mi? Yani birileri gerçekten “halk için ne yapabiliriz arkadaþlar” diye masa baþýna oturuyor da ellerindeki para mý yetmiyor? Birileri gerçekten “þu deprem için ciddi bir þey yapalým” diyor da parasýzlýk mý bellerini büküyor? Ya da þöyle soralým: Örneðin Küba devletinin imkânlarý çok mu geniþ de bütün vatandaþlarýnýn mahalle hekimliðinden baþlayarak insanca bir saðlýk sisteminin içine almýþ ya da bütün çocuklarý tamamen ücretsiz oMALTEPE Halk Kültür Merkezi larak okutmakta? Tel: 0216 441 75 44 e-mail: [email protected] “Devletimizin sa 4 4 yý 1 *** Geçtiðimiz aylarda deprem konusunda yapýlan bir açýk oturumda sunucu þöyle diyordu: “Bizim vatandaþýmýz biraz tembel ve hazýrcýdýr. Bekliyor ki bir depremde evi yýkýlsýn ve devletten para sýzdýrsýn.” Hiç utanmýyorlar! Hiç yüzleri kýzarmýyor! Son beþ yýlda Miami’de kaç villa satýn alýnmýþ, kimmiþ bu caný tatlý yurttaþlarýmýz, hiç merak etmiyorlar; ama bizi devleti soymakla suçluyorlar. Artýk yeter! Artýk bütün bu yalanlara, hakaretlere karnýmýz tok! Býktýk hepsinden! Bütün bunlar kaderimiz deðil. Böyle yaþamaya mecbur ve mahkum deðiliz. Bütün bu hýrsýzlar, üçkaðýtçýlar, zorbalar sürüsü tarafýndan yönetilmek zorunda deðiliz. Bize ait, bizden baþka bir þey düþünmeyen, bizim tarafýmýzdan yönetilen ve denetlenen bir halk iktidarý hayal deðildir. Yeter ki, ayaða kalkalým ve kendi kaderimize el koyalým! Yeter ki, yalanlarýn sahtekârlýklarýn kapÇUKUROVA Halk Kültür Merkezi kara perdesini yýrtýp gözlerimizi aydýnlýða Tel: 0322 363 18 37 açalým! e-mail: [email protected] sa 5 4 yý 1 sosyalist barikat 29 imkânlarý kýsýtlý.” Neden kýsýtlý? Peki nereye gidiyor bu para? 2006 yýlýnýn ilk sekiz ayýnda devlet, iç ve dýþ borçlara tam 108 milyar YTL anapara ve faiz ödemesi yaptý. Bu ödemeye raðmen, yýl baþýnda 244 milyar YTL olan iç borç miktarý 251 milyar YTL’ye çýktý. Yani ödenen para aslýnda faizleri bile karþýlamýþ deðil. Dýþ borç miktarý ise 2006 yýlý baþýnda 170 milyar YTL olarak görünüyor… Peki kim bu iç ve dýþ borçlarýn muhataplarý? Bunlar meçhul þahýslar mý? Tabii ki deðil; örneðin resmi verilere göre 1999’da Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluþunun devlete borç vererek saðladýðý kârýn oraný bu þirketlerin toplam gelirlerinin yüzde 88’ini oluþturuyor. Bunlar, banka deðil, “sanayi” kuruluþlarý… Yani adam elindeki parayý sanayi yatýrýmýna yatýrmaktansa devlete faizle borç vermeyi daha kârlý buluyor! Ne güzel deðil mi? Dýþ borçlarýn muhatabý kim peki? Uluslararasý þirketler ve onlarýn jandarma baþçavuþu IMF… Bir türlü bitmiyor borçlar, biteceði de yok. Peki bunlar kimin borcu? Konfeksiyon iþçisi Ahmet’le boyacý Mustafa IMF’den borç mu almýþ? Biz niye ödüyoruz patronlarýn borcunu? Peki borsaya giren yabancý sermaye üzerindeki vergi tamamen kaldýrýlýyor da, bize her gün niye yeni yeni vergiler bindiriliyor? Devletin imkânlarý kýsýtlý da Ýsrail’den alýnan savaþ uçaklarýna nereden para bulunuyor? Son yirmi yýlda buharlaþýp giden 200 milyar dolarý kimler yalayýp yuttu? Devletin en çok gelir getiren petro-kimya tesislerini medya patronlarýna yok pahasýna neden sattýlar? Bütün bunlarý bir yana koyalým, sadece kan emici ilaç þirketlerine devlet her yýl kaç milyar dolar ödüyor? Bu muazzam tarým ülkesi þimdi neden buðday ve diðer ürünleri ithal ediyor? Kim istiyor bunun böyle olmasýný? Her þeyi devletten beklememek lazým! Ýyi, beklemeyelim o zaman. Ama sokaða çýkýp hakkýmýzý aradýðýmýzda kafamýza inen polis copu ne oluyor? Hiçbir þeye gücü yetmeyen, sahtekâr tüccarlar gibi hiç durmadan parasýzlýktan sýzlanan devlet yalnýzca bizi dövmek ve öldürmek için mi var? Her þeyi devletten beklememek lazým! Ýyi, boþaltýn sokaklarý o zaman. Üç tane memur sokaða çýkýp zam istediðinde niye bin tane polisle kuþatýyorsunuz ortalýðý? Peki bu ülkenin kaynaklarý mý sýnýrlý? Açalým önümüze bölge haritasýný ve bir bakalým; bu topraklar kadar avantajlý bir yer var mý koca Ortadoðu’da? Bu topraklardan emperyalistler ve yerli asalaklar defedilse ve gerçekten demokratik bir halk iktidarý kurulsa, insanlar aç mý kalýr? Bu soruyu yanýtlamak için ekonomi bilmek gerekmez, bu topraklarda trenle üç günlük yolculuk yapsanýz anlarsýnýz! sosyalist barikat 30 onlarýn adý “kadýn”... “kadýn”... “kadýn”... Kadýn sorunu ile ilgili sol yazýna baktýðýmýzda “ücretsiz ev emekçisi” tanýmýna çok sýk rastlarýz ki çok doðru bir tanýmlamadýr bu. Mevcut düzenin, kadýna biçtiði rolü örtbas etmek ve iþsiz sayýsýný düþük göstermek adýna kullandýklarý ‘ev hanýmý’ tanýmlamasýnýn yerine kullandýðýmýzda ne kadar anlamlý bir hal aldýðýný görürüz. Ki zaten günümüzün düzen erkeði de eþini-kýzýný çalýþtýrmamasýnýn nedeni sorulduðunda “o evinin hanýmý” diyerek kadýný “onore” eder görünür. Evde yapýlan temizlik, çocuk bakýmý, yemek vs… gibi iþler ise hiç iþten sayýlmaz. Ancak þu anda konumuz bu deðil. Konumuz “evinin hanýmý” denilen kesimlerin sýnýfsal farklýlýðýný ortaya koyan farklý bir sektörle ilgili. Bu sektör özellikle kendi evinde “evinin hanýmý”(!) olup kendi ev iþlerini yapan, ardýndan da “evinin hanýmý” olup da evinin iþini yapmayan evlere ev iþine giden “KADINLAR”la ilgili… Sýnýf farklýlýðýnýn bu kadar net görülebilecek baþka yeri yoktur belki… Sözü edilen iki kesim de ‘ev hanýmý’ tanýmlamasýndadýr. Ancak bir kesim, iþveren statüsünde olan burjuvaorta burjuva kadýndýr; diðer kesim ise burjuva kadýna emek gücünü satan emekçi kadýndýr. Bu öyle bir sistem ki týpký köleci sistemdeki veya biraz daha ileri geldiðimizde feodal sistemdeki farklý kadýn yapýlarýný hatýrlatýyor. Köleci sistemde köle sahibinin eþi olan kadýn evin iþlerini organize etmekten sorumludur. Bunun anlamý ev iþlerinde çalýþtýrdýklarý kölelerin çalýþtýrýlmasýnýn, sömürülmesinin organize edilmesidir. Feodal sisteme doðru geldiðimizde feodal beylerin hanýmlarýnýn benzeri özellikleri karþýmýza çýkýyor. Kale içlerinin gýdasýndan, erzakýndan ve kale içi diðer ayrýntýlardan feodal beyi kurtarmak iþi kadýnýndýr. Feodal kadýn, bu iþi yaparken serflerin eþlerini-kýzlarýný çalýþtýrmaktadýr. Orada sömürülmesi gerekenler onlardýr. Günümüze geldiðimizde durumun çok da deðiþmediðini görürüz. Burada burjuvalarýniþverenlerin evdeki rahatýný saðlamak, evdeki gereksiz ayrýntýlardan kurtarmak kadýnýn görevidir. Ancak bunu kendisi deðil ücret karþýlýðý emek gücünü satýn aldýðý ücretli ev emekçisine yaptýrýr. Nasýl ki köle beyinin karýsý köleleri çalýþtýrmaktan, feodal kadýn serfleri çalýþtýrmaktan sorumludur, burjuva kadýn da evinde ev emekçilerinden sorumludur. Ve mademki ücretini ödüyor her türlü iþi onlara yaptýrmak hakkýný kendinde bulabilmektedir. Günümüzde bu sektör o kadar geliþmiþtir ki, her emekçi mahallesinde ev iþine giden kadýnlara rastlayabiliriz. Ancak bu kadar geliþkin bir sektör olmasýna karþýlýk bu sektörün iþ yasalarýnda yeri yok. Tam anlamýyla birer ev emekçisi olan bu kesimin adý: “eve gelen KADIN”dýr. Onlarýn adý kadýn. Onlar, üzyýllardýr süregelen ilkel iþbölümünün en somut örnekleridir; kadýn çalýþacaksa bile ev iþinde çalýþmalýdýr… Bu anlamýyla onlarý kýnayan erkek yoktur. Hatta tam tersine ev ekonomisine katkýda (!) bulunduklarý için de alkýþlanýrlar. Toplumun azýmsanmayacak kesimini oluþturan bu “KADIN”larýn iþi sabah erken baþlar ve gittikleri evin iþi bitene kadar devam eder. Bu “KADIN”lar durmaksýzýn yer siler, yemek yapar, bulaþýk yýkar, yükseklik farký gözetmeksizin cam siler. Evin büyüklüðüne göre iþlerinin bitiþ zamaný deðiþse de genellikle akþamýn geç saatini bulur. Çünkü onlara artýk gündelikleri verilmiþtir ve ne kadar iþ varsa yapmalarý istenmektedir. Buna saatlerce ütü yapmak da dahildir, tuvalet temizlemek de. Veya ‘abla’ dedikleri iþverenlerinin köpeðini özel araçlarla veterinerlere götürmek de onlarýn iþidir. Tüm bu iþlerin karþýlýðýnda aldýklarý ücret günümüz Ýstanbul koþullarýnda sürekli ayný evde çalýþan açýsýndan aylýk 450-500 YTL civarýndadýr. Bunun dýþýnda ise günübirlik ve iþ bulduðunda iþe giden ücretli ev emekçileri bunun karþýlýðýnda yaklaþýk günlük 50-60 YTL almaktadýr. Ancak bu kesim daha zor koþullarda yaþamaktadýr. Çünkü çoðu gün iþ bulamamakta, iþ bulduklarýnda ise günlerin birikmiþ iþini yapmak zorunda býrakýlmaktadýrlar. Alýnan ücret evin büyüklüðüne göre deðiþse de genellikle ev küçükse de büyükse de harcanan zaman aynýdýr. Ancak bu “KADIN”larýn sigortalarý yoktur. Hiçbir sosyal güvenceleri yoktur. Örneðin cam silerken 7. kattan düþerse bunun sorumlusu sadece kendisidir ve tedavi masraflarýný kendisi AVCILAR HALK KÜLTÜR MERKEZÝ karþýlamak zorundaTel: 0212 590 75 31 dýr. Sigortasýz çalýþe-mail: [email protected] sa 6 4 yý 1 týklarý için de doðal olarak emeklilik haklarý da yoktur. Yukarýda belirttiðimiz gibi sektörleþen bu emek sömürüsüne yasalarda yer yok. Bu kesimin haklarýný koruyacak hiçbir iþ yasasý mevcut deðil. Var olan iþ yasalarýnýn iþçi haklarýný ne kadar koruduklarý ayrý tartýþma konusudur. Ancak burada söz konusu hiçbir kanunun olmamasýdýr. Ücretli ancak sosyal haklardan yoksun bu ev emekçilerinin bir de mesleki hastalýklarý gündemdedir. Özellikle 40’lý yaþlardan sonra bel-boyun fýtýðý, menüsküs, deri döküntüleri vs. birçok hastalýkla karþý karþýya kalmaktadýrlar. Ücretli ev emekçilerinin var olan düzende iþ ve yaþam koþullarýný kolaylaþtýracak talepler geliþtirmek ve gündemleþtirmek zorundayýz. Bu taleplerin baþýnda bu sektöre bir isim konmasý gelmektedir. “KADIN” tanýmlamasý onlarýn durumlarýný somutlamaktan uzaktýr. Bu sektörde çalýþan kesime “ücretli ev emekçisi” veya “temizlik emekçisi” tanýmý uygundur. En acil ikinci talep ise, var olan iþ yasalarýna bu sektörün iþlenilmesidir. Diðer önemli ve hayati talep ise ev emekçilerinin sosyal haklarýna yöneliktir. Bütün ücretli ev emekçileri için sigorta hakký talep edilmelidir. Ýþ saatleri, iþ bitene kadar deðil, yaptýklarý iþin aðýrlýðý dikkate alýnarak 6 saat olarak belirlenmelidir. En önemli taleplerden biri de örgütlenme haklarýnýn olmasý gerektiðidir. Bu sektörde çalýþanlarýn örgütlenerek bir sendika kurmalarý ve iþverene karþý birlikte mücadele etme haklarý talebini yükseltmek gerekir. Ulaþým ve yemek masraflarý karþýlanmalý, aldýklarý ücret geçimlerini karþýlayabilecek durumda olmalýdýr. Ücretli ev emekçilerinin özellikle günübirlik iþe gidenlerin iþ garantisinin saðlanmasý gerekmektedir. Ýkinci sýnýf insan muamelesi görmemeleri noktasýnda da mücadele edilmesi gerekmektedir. Ancak soruna baktýðýmýzda tüm sýnýflý toplumlarda farklý þekillerde bu sistemin iþlediðini görüyoruz. Evrim geçirerek bu durum günümüze kadar geldi. Ancak artýk evrilmeyi beklemenin zamaný geçti. Artýk bu ve bunun gibi emek-sermaye, emekçi-iþveren arasýndaki tüm sorunlarýn kaynaðý olan sýnýflý toplumun tamamen ortadan kalkmasýna yönelik mücadele etmenin zamaný geldi. Bu sorunun tek çözümü elbette ki sorunun kaynaðý olan sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýyla bu sektör de tamamen ortadan kalkacaktýr. Yaþanan deneyimlere baktýðýmýzda örneðin Küba’da bu sektörün sadece yabancýlara açýk olan otellerde ‘temizlik emekçisi’ ve ya ‘otel çalýþaný’ adý altýnda devam ettiðini, burada sadece kadýnlarýn deðil ayný zamanda erkeklerin de çalýþtýðýný ve bunun da aslýnda bir zorunluluk olduðunu görebiliriz. Zorunluluk þuradan kaynaklanmaktadýr, turizm sektörü Küba açýsýndan önemli bir gelir kaynaðý ve gelen turistlerin ihtiyaçlarýnýn giderilmesi gerekmektedir. Bu anlamýyla otel çalýþaný zorunluluktur. Ancak oradaki uygulama elbetteki kapitalist sistemdeki gibi deðildir. Oradaki temizlik emekçilerinin her türlü sosyal hakký, sendika hakký bulunmaktadýr. Ýþ saatleri bellidir ve yapacaklarý iþler de diðer emekçi kesimin yaptýðý iþlerden daha aðýr deðildir. En önemlisi kendini ikinci sýnýf olarak görmemektedirler, yani bir fabrikada çalýþan bir iþçiden ya da bir hastanedeki doktordan daha hakir deðildirler. Sonuç olarak, bir kez daha vurgularsak, kelimenin tam anlamýyla ücretli iþçi olduklarý halde hiçbir yasayla tanýmlanmamýþ olan bu kesim, devrimci hareketin ve genel olarak sýnýf hareketinin dikkatini yöneltmesi gereken bir kesimdir. Yasalarýn görmezden geldiðini bizim de görmezden gelmemiz doðru deðildir, sayýlarý tahmin edilemeyecek kadar kalabalýk olan bu emekçi katmanýný örgütlemek, görevlerimizden biri olmalýdýr. 8 Kasým günü Siyonist Ýsrail’in yaptýðý Beyt Hanun katliamý FHDD tarafýndan yapýlan bir eylemle lanetlendi. Eylem 11 Kasým günü saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde toplanan kitlenin yürüyüþe geçmesi ile baþladý. Taksim Tramvay Duraðýna doðru yürüyen kitle sürekli haykýrdýðý sloganlar ile halký Filistin ile dayanýþmaya çaðýrdý. Tramvay duraðýna gelindiðinde yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan Siyonist Ýsrail bayraðý yakýldý. Yapýlan açýklamada, ABD-AB emperyalizminin Ýsrail Siyonizminin ve iþbirlikçilerinin bu saldýrgan, katliamcý ve imhacý siyasetlerine karþý Ortadoðu halklarýnýn direniþini desteklenmesi gerektiði vurgulandý. Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði’nin düzenlediði eyleme HKM emekçilerinin de içinde bulunduðu birçok devrimci-demokrat kurum destek verdi. Eylemde sýk sýk “Katil Ýsrail Filistin’den Defol”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý haykýrýldý. HALK KÜLTÜR MERKEZÝ DERNEÐÝ Tel:Tel: 0212 244 01 91 e-mail: [email protected] sa 7 4 yý 1 sosyalist barikat 31 Filistin Siyonizme Mezar Olacak Emperyalist Savaþa Deðil, Halka Bütçe! Bileþenleri arasýnda Halk Kültür Merkezleri'nin de yer aldýðý HALK ÝÇÝN BÜTÇE PLATFORMU mecliste görüþülmekte olan 2007 bütçesine karþý "Halk Bütçesini Tartýþýyor" sempozyumu düzenledi. 3 Aralýk 2006 günü saat 13:00'da Petrol-Ýþ Genel Merkezi konferans salonunda baþlayan sempozyuma akademisyenler, dkö temsilcileri ve emekçi halktan katýlým oldu. Ýki oturumdan oluþan sempozyumun birinci bölümünde akademisyenler söz aldý. Sempozyuma konuþmacý olarak katýlan ve ilk söz alan Prof. Dr. Ýzzettin Önder varolan IMF politikalarýna deðindi. Konuþmasýnýn bir kýsmýný da özelleþtirmelere ayýran Ýzzettin Önder halkýn birlikte hareket etmesi gerektiðini belirtti. Ýkinci oturumda ilk olarak yazar Metin Yeðin söz aldý. Yeðin özellikle neoliberal politikalardan ve Latin Amerika ülkelerinde halklarýn yürüttüðü mücadelelerden söz etti. Daha sonra çeþitli iþ kollarýndan emekçiler söz aldý. Sempozyumda tüm emekçilerin yaný sýra Güzeltepe direniþçilerinden Turan Yavuz ve Gültepe de yaþayan romanlarýn adýna temsilci Cemil Atmaca söz aldý. Ýlk olarak söz alan Cemil Atmaca Gültepe'deki yýkýma ve romanlarýn aþaðýlanma politikalarýna deðindi. Teneke evlerde yaþadýklarýný ve hayatlarýný kaðýt toplama vb. iþlerle kazandýklarýný belirten Akmaca devletin kendilerini yozlaþma ve çürümenin kaynaðý olarak göstermeye çalýþtýðýný belirtti. Ayrýca bir gün önce soðuktan ölen Zeynep bebeðe de deðinen Atmaca çok þey deðil 70 metre kare ev istediklerini belirtti. Daha sonra söz alan Güzeltepe direniþçisi Turan Yavuz ise direniþ süreçlerini anlattý. Yavuz, direniþin daha da geliþtirilmesi ve halkýn birlik içinde mücadele etmesi gerektiðini vurguladý. HKM emekçilerinin de katýlým sergilediði sempozyumda ayrýca barýþ anneleri, eðitim sisteminin maðdurlarý öðrenci ve öðretmenler, engelli olduðu için devletin ikinci sýnýf insan muamelesi yaptýðý emekçiler ve birçok sektörden emekçiler konuþmacý olarak katýldýlar. Saat 18.00 civarýnda son bulan sempozyumun sonunda konuþma yapan platform temsilcisi, emekçileri "Halk Ýçin Bütçe" þiarýný haykýrmak üzere 10 Aralýk'ta yapýlacak miting için alanlara çaðýrdý. Karþý Omuz Omuza", "Sadaka Deðil Toplu Sözleþme", "IMF Uþaðý Hükümet Ýstifa", "IMF'ye Deðil Halka Bütçe", "Savaþa Deðil, Emekçiye Bütçe", "Genel Grev Genel Direniþ" "IMF'nin Ýmamý Kaça Sattýn Vataný", "Gün Gelecek, Devran Dönecek, AKP Halka Hesap Verecek" sloganlarý atýldý. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan referandum sonuçlarý açýklandý ve sandýklar açýlarak verilen kýrmýzý oylar yere dökülerek sergilendi. sosyalist barikat 32 Adana’da Bütçe Protestosu Adana KESK, TTB ve TMMOB'un çaðrýsý ile 2007 bütçesine yönelik referandum sonuçlarýnýn açýklandýðý bir eylem gerçekleþtirildi. 2 Aralýk 2006 Cumartesi günü saat 12.30'da Ýnönü Botanik Parký'nda biraraya gelen kitlenin arasýnda Adana'da bulunan "Halk Ýçin Bütçe Platformu" bileþenleri de vardý. Ýnönü Parký'nda yürüyüþe geçen kitle, Ýnönü Caddesi'nden yürüyerek Adana AKP Ýl Binasýnýn önüne geldi. Gerek yürüyüþ boyunca, gerekse de AKP önünde gerçekleþtirilen basýn açýklamasý sýrasýnda "Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk", "Faþizme sa HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ 8 4 yý 1 IMF ÝÇÝN DEÐÝL HALK ÝÇÝN BÜTÇE HALK KÜLTÜR MERKEZÝ DERNEÐÝ’NE “HIRSIZ” GÝRDÝ! Son aylarda devrimci yayýnlarýn bürolarýna ve devrimci kurumlara yönelik kuþkulu “gece ziyaretleri”ne bir yenisi eklendi. Taksim’de bulunan Halk Kültür Merkezi Derneði’ne bu sabah (22 Kasým 2006) gelen dernek çalýþanlarý kapýnýn kýrýlarak açýlmýþ olduðunu gördüler. Muhtemelen gece derneðe girenler çekmecelerdeki kaðýtlarý karýþtýrýp dernek binasýnda bulunan bilgisayarýn sadece kasasýný almýþlardý. Kamuoyunun bildiði gibi bu tür durumlar artýk son derece sýk olmaktadýr. Son aylarda Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði’ne defalarca girildiði ve üye defterlerinin alýndýðý, ayrýca diðer devrimci kurum ve dergilere de sýk sýk “hýrsýz”(!) girdiði bilinmektedir. Son derece açýkça bu iþler devlet tarafýndan organize edilmektedir. Halk Kültür Merkezleri, emekçi halkýn çýkarlarý ve talepleri doðrultusunda faaliyet gösteren, meþru ve açýk kurumlardýr. Halk Kültür Merkezleri, halkýn dayanýþma ve mücadele örgütleri olarak hiçbir baský karþýsýnda geri adým atmak, durduðu meþru mevziyi terk etmek durumunda deðildir. Eðer birileri bu tür yöntemlerle kararlýlýðýmýzý kýrmak, bizi yýldýrmak istiyorsa, bütün bu çaba boþunadýr. Halk Kültür Merkezleri dün olduðu gibi bundan sonra da mücadelesine tavizsiz biçimde mücadele edecek, emekçilerin çýkarlarýný savunmaktan bir an bile geri durmayacaktýr. 22 Kasým 2006 Halk Kültür Merkezi Derneði Çukurova Halk Kültür Merkezi, 25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele ve Dayanýþma Günü kapsamýnda bir etkinlik gerçekleþtirdi. 26 Kasým Pazar günü saat 14.00’te baþlayan etkinlikte ilk olarak “Karanlýkta Diyaloglar” adlý belgesel filmin gösterimi yapýldý. Ardýndan 25 Kasým ile ilgili bir sunum gerçekleþtirildi. Sunumda bu günün de týpký 8 Mart gibi gerçek içeriðinden uzaklaþtýrýlmaya çalýþýldýðýna, ortaya çýkýþ gerekçelerinin unutturulmaya çalýþýldýðýna vurgu yapýldý. 25 Kasýmýn, Dominik Cumhuriyeti’ndeki faþist cuntaya karþý mücadele veren üç kýz kardeþin polisçe kaçýrýlarak tecavüz edildikten sonra katledilmesine tepki olarak ortaya çýkan bir gün olduðu böylelikle anýmsatýldýktan sonra, günümüzde bu günün,sadece töre cinayetleri ya da aile içi þiddetle sýnýrlandýrýlmasýna yönelik yaklaþýmlar eleþtirildi ve devlet kaynaklý þiddete vurgu yapýldý. Ardýndan kadýnlara yönelik þiddet çeþitleri ve bunlarla mücadele araç ve yöntemleri üzerine bir sohbet baþladý. Katýlýmcýlarýn düþünceleri ve deneyimleri ile zenginleþtirilmeye çalýþýlan sohbette katýlýmcýlar, duygularýný, düþüncelerini ve umutlarýný paylaþtýlar. Örgütlü davranma hedefinin vurgulandýðý sohbette, çözümün sýnýf mücadelesinde olduðuna da deðinildi. Daha sonra müzik grubu sahne aldý ve seslendirdiði þarkýlara dinleyiciler de eþlik etti. Arada þiirlerin de okunduðu müzik dinletisi, halaylarla sona erdi. Çukurova Halk Kültür Merkezi, yeni dönemindeki bu ilk etkinliði ile yürüyüþüne yeni bir boyut eklemiþ oldu. HALK KÜLTÜR MERKEZlerÝ YAÞASIN DEVRÝMCÝ KURTULUÞ sa 9 4 yý 1 sosyalist barikat 33 Adana’da 25 Kasým Etkinliði sistemin karanlýk yüzü ÝNSANI DEÐERSÝZLEÞTÝREN DÜZENÝN EN KÖR NOKTASI: sosyalist barikat 34 YETÝÞTÝRME YURTLARI “Aðrý Erkek Yurdu’nda tecavüz skandalý”, “Yetiþtirme Yurdu çocuklarý firar etti”, “Yurtlar cezaevinden kötü”, “Kýz Yetiþtirme Yurdu’nun müdürü, geceleri denetim bahanesiyle kýzlarýn yatakhanesine giriyor, onlara cinsel tacizde bulunuyor, korkutmak için dövüyor…” Okuduklarýnýz yalnýzca son aylarýn gazete baþlýklarýdýr. Kimimizin içini burkan, kimimizi derin düþüncelere salan, kimimizin ise nefretini bileyen bu olaylar bize çok uzak diyarlarda deðil, devletin yetiþtirme yurtlarýnda yaþanýyor. Hemen yaný baþýmýzda genç bedenler tecavüze uðruyor, iþkence görüyor. Bunun hesabýný hiç kimse vermiyor. Göstermelik tutuklamalar da toplumun vicdanýný rahatlatmaya hizmet ediyor. Yetiþtirme Yurtlarý Ne Ýþe Yarar? Ülkemizde yetiþtirme yurtlarý Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na baðlýdýr. Yetiþtirme yurtlarýna geçmeden önce SHÇEK hakkýnda kýsa bir bilgi ile baþlayalým. SHÇEK; 24 Mayýs 1983 tarih ve 2828 sayýlý Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile Saðlýk ve Sosyal Yardým Bakanlýðýna baðlý olarak kurulan ve 02.04.1989 tarih ve 356 sayýlý KHK ile Baþbakanlýða baðlanan bir kamu kurumudur. Görevleri, kurumsal bazda sosyal hizmet faaliyetlerini hayata geçirmektir. Yani, yardýma ve(ya) bakýma muhtaç, bir diðer ifadeyle korunmaya muhtaç aile, çocuk, genç, özürlü, yaþlý, kadýn ve diðer muhtaç insanlara sosyal hizmetler götürmektir. Ülkemizde 1959’da çýkarýlan 7355 sayýlý Sosyal Hizmetler Enstitüsü Kurulmasýna Dair Kanun’un ilgili maddeleri uyarýnca, ilk kez sosyal eðitim veren Sosyal Hizmetler Akademisi, Saðlýk ve Sosyal Yardým Bakanlýðýna baðlý olarak, lise öðrenimi üzerine 4 yýllýk öðretim ve eðitim yapan yüksek bir öðrenim ve araþtýrma kurumu olarak 1961 yýlýnda hizmete açýlmýþtýr. Yetiþtirme Yurtlarý ise SHÇEK’e baðlý olarak çalýþýrlar. Görevleri, sözde 13-18 yaþ arasý çocuklarý korumak, bakmak ve bir iþ veya meslek sahibi yapmak ve topluma yararlý kiþiler olarak yetiþtirilmelerini saðlamakla görevli sosyal hizmet kuruluþlardýr. Ülkemizde 107 tane yetiþtirme yurdunda 9838 çocuða bakýlmaktadýr. Yani buzdaðýnýn býrakýn altýný, üstünün bir parçacýðý bile deðil. Tabii bu rakamlar artabilir veya azalabilir, ama bu kadarýný ele aldýðýmýzda bile safça düþünürsek eðer, 9838 insanýn en iyi þekilde yetiþtirildiðine, en iyi eðitimden geçirilerek psikolojilerini bozacak, hayatlarýný etkileyecek en ufak olumsuzluktan uzak olduklarýna inanabiliriz. Oysa bunun için altyapýnýn iyi olmasý, psikologundan ahçýsýna kadar, bütün kadrolarýn özenle seçilmeleri gerekir. Yetiþtirilme yurtlarýndan ayrýlan gencin hayata umutla bakmasý, yarýnýný kurmak için adýmlar atacaðý seviyeye gelmesi gerekir. Yine mevzuattan devam edersek, yukarýda sayýlan iþleri yapan kiþilere sosyal hizmet uzmanlarý denir. Sosyal Hizmet Uzmanlarý, sosyal hizmet hedeflerini gerçekleþtirmek maksadýyla sosyal hizmet kurumlarýnda istihdam edilirler. Görevleri, sosyal hayatta kendi baþýna ayakta kalamayan sosyal sorunlu kiþilerin, toplum hayatýna kazandýrýlmasýnda yardýmcý olmaktýr. Sosyal hizmet uzmanlarý, toplumda sosyal açýlardan özel olarak korunmasý, baHALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ kýlmasý veya eðitilmesi gereken TEMÝZ VE GÜVENLÝ BÝR GELECEK fertlerin sorunlarý ile yakýndan ilÝÇÝN TEK YOL SOSYALÝZM 10 sa 4 yý 1 gilenirler, onlara, sosyal uyum noktasýnda yardýmcý olurlar. Süslemeler ve Gerçek Buraya kadar her þey çok güzel. Allanýp pullanmýþ cümlelerle önümüze çýkan tablo toz pembe. Ülkeye hayýrlý evlat yetiþtirme derdi ile yanýp tutuþan “sosyal” bir devlet var gibi görünüyor. Oysa perdenin hepsini açmaya gerek yok, birazýný kaldýrsak bile altýnda olup bitenler mide bulandýracak düzeyde. Yazýnýn giriþindeki gazete manþetleri uzay boþluðunda yaþananlarý anlatmýyor. Bütün bunlar bu topraklarda yaþanýyor. Anne babalarýmýzýn izlediði, beddualar ettiði olaylar artýk tek tek skandallar olmanýn ötesine geçmiþ, sürekli bir gerçeklik olarak kanýksanmýþ durumda. Toplumun herhangi bir bireyinin kafasýnda, yetiþtirme yurdu kavramý artýk belli bir anlama geliyor. Önce suratlar ekþiyor, sonra veryansýn baþlýyor. Çoðunlukla yurtlarda çalýþanlar hedefe oturtuluyor ve sorun böyle hallediliyor. Hatta bazý durumlarda çocuklar bile suçlu bulunuyor. 2000 yýlýndan itibaren SHÇEK’e baðlý yetiþtirme yurtlarý ile yuvalarda barýnan çocuklardan 478’inin “taciz” kurbaný olduðu bizzat devlet tarafýndan piþkin bir þekilde açýklanýyor. Açýklamaya þöyle devam ediliyor, “Çocuklarýn maruz kaldýðý suçlarýn ‘rýzaen alýkoyma, tecavüze teþebbüs, cinsel taciz, fiili lavata, fiziksel istismar, fuhuþa teþvik, ýrza geçme”… Yani devlet, kendisini emanet edilmiþ olan binlerce çocuðu bakabilecek durumda olmadýðýný itiraf ediyor. Bütün bu rezaletleri açýklamak için baþvurulan bahane ise þu bilinen “devletimizin imkânlarý kýsýtlý” sözüdür. Hortumculara, soygunculara, uluslar arasý tekelleri milyarlarca dolarý akýtanlar, yoksullarýn sahipsiz çocuklarýný görmezden geliyorlar, üç kuruþluk ödenekleri bile kýsarak veriyorlar. Öyle ki, bu yurtlar barýndýrdýklarý çocuklarý zehirlemeden besleme yeteneðine bile sahip deðil. Üç günde bir gazetelere yansýyan “zehirlenme” vakalarý, bu son derece kýsýtlý ödeneklerin bile yerel yöneticiler tarafýndan nasýl ahlaksýzca “iç edildiðini” gösteriyor. Ayrýca bu yurtlarda normalde bir çalýþma uzmanýnýn 20 çocuðu takip etmesi gerekirken bu sayý 80-120’ye kadar çýkmaktadýr ki, sadece bu bile skandaldýr. Devlet bütçesini IMF’ye ayarlamaktan baþka bir marifetleri olmayanlar binlerce çocuðun geleceðini böyle karatmaktadýrlar. Örneðin Malatya’da yapýlan bir araþtýrmaya göre, yurtlarda kalan çocuklar yurt yerine cezaevini tercih etmektedir. Bu araþtýrmaya göre cezaevine giren çocuklarýn yüzde 80’inini yurtta kalan çocuklar oluþturuyor; çünkü çocuklar cezaevini daha sýcak buluyorlar! Ýzmir Urla Barboros Köyü dayak olayý, Mersin’de yetiþtirme yurdundan 9 erkek çocuðun kaçmasý, Aðrý’daki yetiþtirme yurdunda yaþanan tecavüz ve Malatya’daki dayak… Bu gibi olaylar uzatýlabilir. Fakat sonuç nettir. Emanet edildikleri yer, çocuklar için güvenli deðildir. Yetiþtirme yurtlarý çocuklar için batakhaneye dönüþmüþtür. Aile içi anlaþmazlýklar, bunun getirdiði psikoloji ve sokaklar… Hemen ertesinde ise güvenli olmayan çocuk yurtlarý… Böyle bir psikoloji yetiþen çocuklar… Tüm bunlarýn merkezinde asosyal bir devlet mekanizmasý. Paranýn insana tercih edildiði kapitalist sistem… Tüm bunlarýn ortak paydasý ise koskocaman bir bataklýktýr. Dönem dönem Avrupa özentisi çözümler (koruyucu aile) üretilse de, deðiþen pek fazla bir þey olmayacaktýr. Bu çirkef düzen sürdükçe, skandallar birbirini izleyecektir. Çünkü sorunun kökü derinlerdedir. Ancak sorunu yaratan asýl bataklýk, yani paradan baþka bir þeyi tanýmayan bu düzen deðiþtirildiðinde çocuklardan yaþlýlara dek toplumun bütün üyelerinin onurlu ve saðlýklý bir yaþam sürdürmeleri mümkün hale gelecektir. Üstelik bunun için olaðanüstü fikirlere de ihtiyaç yoktur. Hýrsýzlara akan kaynaklarýnýn çok azýnýn bile insaný merkeze alan bir mantýkla düzenlenmesi bunun için yeterlidir. Bu adýmlarý yavaþ attýðýmýz her dakika, yarýnlarýmýz tehlike altýndadýr HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ GENÇLÝK GELECEK, GELECEK SOSYALÝZM 11 sa 4 yý 1 sosyalist barikat 35 Çözümsüzlükten Nasýl Çýkýlabilir? A H A L KL Oaxaca Direnmeye Devam Ediyor! D A N. . . IN R YA N Ü Polis kuvvetlerinin geçen ay þehri iþgal edip barikat direniþiný kýrmasýndan bu yana Oaxaca’da çatýþmalar devam ediyor. 29 Kasým günü Oaxaca Halk Meclisi'nin (APPO) binlerce destekçisi hükümet konaðýndan 15 kilometre uzaklýktaki Oaxaca þehrine yürüdü. Yürüyüþçüler þehrin merkezine geldikten sonra, polisin 29 Ekim'den beri iþgal atýnda tutuðu merkezdeki alanýn etrafýnda çember oluþturdu. APPO, göstericilerden federal polisin kurduðu barikata bir blok mesafeden, 48 saat süreyle "barýþçýl" bir þekilde polis kampýný "kuþatmalarýný" istemiþti. Ama daha aradan bir saat bile geçmeden polisler bir göstericinin maden suyu dolu soðutucusuna cebren el koydu. Bu hareket göstericilerle polisleri karþý karþýya getirdi ve beþ saat sürecek ve sonunda silahlarýn kullanýldýðý, yüzlerce göserici ve yoldan geçenlerin yaralandýðý, en aþaðý 150 kiþinin tutuklandýðý çatýþmayý baþlattý. Polisin kendilerinden birini göz göre göre soymasýna öfkelenen göstericiler, polise taþ ve plastik borular kullanak molotof kokteylleri fýrlattý ve yavaþ yavaþ polis barikatýna doðru ilerlemeye baþladý. APPO'cular yaklaþýnca polis çok miktarda göz yaþartýcý bomba kullanarak onlarý geri çekilmeye zorladý. Çatýþma sokak boyunca iki saat kadar devam etti ve sonunda polis, gözyaþý bombasý ve sapanla cam bilye atarak ilerlemeye baþladý. Saat 8'e doðru federal polis göstericileri þehir merkezinden uzaklaþtýrabildi. Resmi ve sivil giysili federal polis bir çoðunu yan yollarda yakaladý ve coplarla dövdü ve kýsa mesafeden göz yaþartýcý bomba attý. Polis ayný zamanda ateþli silah da kullandý ve onlarca kiþiyi yaraladý. Doðrulanmayan raporlara göre üç kiþi hayatýný kaybetti ve cesetleri polis tarafýndan götürüldü. Bütün gece boyunca sivil polisler -günlerdir Oaxaca'da dokunulmazlýkla dolaþan paramiliterler gibiþehirdeki bütün hastaneleri dolaþýp yaralý gösterici aradý. Görgü tanýklarýna göre tabancalý adamlar hastane görevlilerini tehdit etti ve birkaç yaralýyý alýp beraberinde götürdü. Hospital General Hastanesi müdürü Dr. Felipe Gama adamlarýn hastaneye girip, silah elde koridorlarda dolaþtýðýný doðruladý ama adam kaçýrdýklarýný kabul etmedi. Karþýlýk olarak, göstericiler de birkaç hükümet binasýný ve özel iþ yerini ateþe verdi, þehir merkezindeki binalarýn camlarýný kýrdý. APPO sözcüsü bu hareketleri kýnadý ama insanlarýn, molotof kokteyli ve patlayýcý þiþeler ve sapan gibi eðreti silahlarla kendilerini savunmaya hakký olduðunu söyledi. Pazar sabahý polis þehirde devriye gezdi ve protestocularýn eski kamp yerlerini gözetledi. Bu arada yüzlerce protestocu bölgedeki evlerde saklanýyordu. D sosyalist barikat 36 Nikaragua’da Sandinistler Yeniden Ýktidara Geldi Nikaragua'da yapýlan baþkanRonald Reagan yönetiminin lýk seçimlerini Sandinista Partisi desteklediði devrim karþýtý (FSLN) lideri Daniel Ortega Kontralar, Ortega'nýn devrilmesi için saldýrýlarýna baþladýlar. kazandý. Venezuela lideri Hugo Daniel Ortega, 1985'te yapýlan Chavez bir açýklama yaparak, Ortega'nýn baþarýsýndan memseçimle devlet baþkanlýðýna seçilnuniyet duyduðunu bildirdi. di ve ayný yýl Reagan yönetimi 1979'da, 50 bin kiþinin Nikaragua'ya ticaret ambargosu uygulamaya baþladý. 30 bin öldüðü iç savaþýn ardýndan kiþinin öldüðü, Kontralarla olan Sandinista Ulusal Kurtuluþ Cephesi, Anastasio Somoza savaþý sona erdirmek için barýþ yönetimini devi- rerek iktidara planýný kabul etmelerinden sonra geldi. Ortega ve Sandinista hareketi, 1980'de, 1990'da seçimleri kaybetti. dönemin HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ ABD baþkaný YA SOSYALÝZM YA BARBARLIK 12 sa 4 yý 1 DÜN Y A H A L A R IN D A N LK Ýsrail Katliamlarýna Karþý Kurtuluþa Kadar Direniþ Gün geçmiyor ki Filistin topraklarýndan katliam haberi gelmesin... Dünyanýn efendileri hiçbir þey olmuyormuþ gibi, 5 duyu organýný da iþlemez hale getirmiþler. ABD emperyalizminin öncülüðünde Ýsrail katliam yaptýkça onlar daha duyarsýz hale geliyor. Halbuki, kendi çýkarlarýna ters düþen en ufak bir harekette baþlýyorlar demokrasi, insan haklarý havarisi kesilmeye. Fakat artýk kimse bu nutuklara inanmýyor. Baþta Filistin halký olmak üzere, dünya halklarý onlarý tanýyor. Bunun için Filistin halký onlardan medet ummayarak direniþi sürdürüyor. Geçtiðimiz günlerde Cebaliye mülteci kamplarýnda feda eylemi yapan Fatma Ömer en-Neccar da Filistin tarihine adýný yýldýzlý harflerle yazdýrdý. 57 yaþýndaki Fatma Ömer Neccar, eylemini Ýsrail cezaevlerinde tutuklu bulunan Filistinli mahpuslara ve Filistin Baþbakaný Ýsmail Haniye'ye adadýðýný açýkladý. Eylemden önce M-16 tüfeðiyle fotoðraf çektiren en-Neccar, 9 çocuk ve 41 torun sahibi. En-Neccar'ýn 31 yaþýndaki oðlu Fuat, annesiyle gurur duyduðunu açýklarken, Kýzý Fethiye de, annesinin eylemini anlatýrken, "Onlar (Ýsrail askerleri) evimizi yýktý. Benim oðlumu, onun torununu öldürdü. Bir diðer torun, bacaðý kesik tekerlekli sandalyede." sözleri dökülüveriyor dudaklarýndan... ... CHAVEZ YENÝDEN VE GERÝCÝ RAKÝPLERÝNÝ EZEREK... Venezuela Cumhurbaþkaný Hugo Chavez, yapýlan Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde zaferini ilan etti. Resmî sonuçlar Chavez'in yüzde 61 oy aldýðýný gösteriyor. Devrim için halktan bir süre daha isteyen Chavez, bu seçim zaferiyle 6 yýl daha Cumhurbaþkanlýðý görevini sürdürecek. Seçim sonrasýnda zafer konuþmasý yapan Chavez halka "Çok yaþa Venezuela! Çok yaþa Venezuela Çin'de 27 Kasým günü yaþanan maden kazalarýna bir halký! Ve çok yaþa sosyalist devrim!" diye seslendi. yenisi eklendi. Ülkenin kuzeydoðusundaki Heylongciang Seçime katýlým oraný geçtiðimiz seçimlere göre son eyaletinde bulunan kömür madeninde dün meydana derece yüksekti. Bu yüzden oy kullanma süresi gelen grizu patlamasýndan sonra 23 iþçinin cesedi uzatýldý. bulundu. Sonuçlarýn açýklanmasýndan sonra binlerce Ciþi þehrindeki ocakta meydana gelen patlama Venezuelalý sokaklarda sevinç gösterileri yaparken, sýrasýnda ocakta 40 iþçi bulunuyordu. 9 iþçi kaçmayý Chavez "Seçimler, sosyalist devrimin zaferidir" baþarýrken, 4 iþçi daha sonra kurtarýldý. Mahsur kalan 4 dedi. iþçiyi arama çalýþmalarýnýn ise sürdüðü bildirildi. Yetkililer kazanýn nedenini açýklarken, elektrik kesintisinden dolayý havalandýrma sisteminin bir süre çalýþmadýðýný, elektriðin gelmesinden sonra ocakta biriken gaz boþaltýlýrken patlama yaþandýðýný belirttiler. Dünyadaki maden kazalarýnda hayatýný kaybedenlerin yüzde 80'inin öldüðü Çin'de geçen yýl meydana gelen 3 bin 341 patlamada 5bin 986 madenci öldü. Halk Kültür MerkezLERÝ DÜNYA HALKLARININ KURTULUÞU ÝÇÝN SOSYALÝZM 13 sa 4 yý 1 sosyalist barikat 37 Çin’de Maden Kazalarý Katliam Gibi Bir Yýlmaz Güney Klasiði: YOL en ör çizilirken, diðer yandan her biri kendi dar evreninde sýkýþmýþ olan 5 kiþinin özgün dramlarý önümüze gelir. G u ðl il al ano H b Þe n, Ço a : . k Karakterler A tin ön k et ý evlerine r Y A cm 1982 yýlýnda dönüþte gelenek: T Ne . Cannes Film Festivalinde Costa yn n, lerle kiþisel O gü Gavras'ýn Kayýp filmiyle beraber Er özgürlükler f ri www.lahy.wordpress.com sosyalist barikat 38 Altýn Palmiye'yi paylaþan Yol, halen daha Türkiye sinemasýnýn yurtdýþýndaki en büyük baþarýsý olma özelliðini koruyor. Uzun süre Türkiye'de yasaklý olan Yol, Yýlmaz Güney Vakfý'nýn çabalarý sonucunda yaklaþýk beþ yýl önce Türkiye'de yeniden vizyona girmiþti. Yýlmaz Güney’in bütün senaryo hazýrlýklarýný cezaevinde yaptýðý ve çekimlerini adeta dýþardaymýþ gibi yine cezaevinden yönettiði film, politik sinemanýn en yetkin örneklerindendir. Yol, yarý açýk cezaevinden bir haftalýðýna izne çýkmýþ beþ mahkumun yol hikayesini anlatýr. Birbirinden baðýmsýz geliþen bu beþ ayrý hikayede mahkumlarýn geçtiði yollarýn iç içe anlatýlmasý sýrasýnda bir yandan devlet güçlerinin baskýsýnýn altý arasýndaki amansýz çeliþkinin arasýnda sýkýþmýþ bulur kendini. Her karakter kendi çözümünü bulmaya çalýþýr. Öyle ki, mahkumlar hapishane gibi kurumsal bir yasaklayýcýnýn dýþýna çýktýklarýnda da yaþadýklarý toplumun yasaklayýcýlarýyla mücadele etmek zorunda kalmýþlardýr. Öte yandan, dýþarda olmak, devletin baskýsýndan kurtulmak anlamýna da gelmemiþtir onlar için. Her köþede, her sahnede yine ayný baský atmosferi hakimdir. Yol, bu anlamýyla yaþadýðýmýz coðrafyanýn tek tek parçalar üzerinden anlatýlmýþ bütünlüklü bir hikayesidir. INTERNET DÜNYASINDAN... Latin Amerika Haber Yorum, son yýllarda dünyanýn bu bölgesinde yükselen toplumsal hareketten ilham alan, o yükseliþin ürünlerini kapsayan bir site. Kýtadaki anti-emperyalist hareketlerden seçimlere, toplumsal mücadelelerden kadýn hareketlerine, yerli örgütlenmelerinden ekolojiye dek bir dizi baþlýk sitede yer alýyor ve haberler/yorumlar az çok hýzlý bir biçimde güncelleniyor. Makaleler ve uzun yazýlar belki sitede çok yer almýyor ama haber portalý olarak bölgede olup bitenleri izlemek açýsýndan anlamlý. Kuþkusuz Latin Amerika bu tür çalýþmalarý ve daha kapsamlýlarýný hak ediyor... HALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ 14 sa 4 yý 1 DEVRÝMCÝ SANAT VE KÜLTÜR ÝÇÝN HKM’LERDE ÖRGÜTLEN! Avrupa birliði tartýþmalarýna taraflý bir kaynaK olarak Avrupa birliði ve çokkültüRcülük yalaný MÜCADELEDE 15 sa 4 yý 1 sosyalist barikat 39 YAZAR: Sibel Özbudun-Temel Demirer YAYINEVÝ: Ütopya Yayýnevi Yýllardýr Avrupa Birliði tartýþmalarý Türkiye'nin gündemine belli dönemlerde oturmaktadýr. Her zaman güncelliðini koruyan Türkiye'nin AB macerasý, insanlara geniþ bir tartýþma zemini açmaktadýr. AB'yi olumlayan ve karþý çýkan kesim arasýnda günlerce süren fikir çatýþmalarý yaþanmaktadýr. Sibel Özbudun ile Temel Demirer'in Ekim 2006'da çýkan "Avrupa Birliði ve Çokkültürcülük Yalaný" isimli kitabý, bu konuda bize yol gösteren bir çalýþmadýr. Avrupa Birliði hakkýnda birçok araþtýrmanýn yayýnlandýðý kitap, ayný zamanda bize zengin bir veri tabaný da sunmaktadýr. AB hakkýnda çeþitli bilgi dökümanlarýn verildiði makaleler, çeþitli istatistiklerle güçlendirilmiþ. Kitabýn ana taslaðýný, "AB Nedir, Kime Hizmet Eder?", "AB'nin Yapýsal Çeliþkileri", "Avrupa Sosyal Modeli (mi?)", "AB=Özgürlük, Demokrasi, Anti-militarizm, (deðil) mi?", "Demokratik AB mi?" vb. sorularýna verilen cevaplar okuyucuya geniþ bir zemin sunmaktadýr. Mesela, kitaptan yapacaðýmýz kýsa bir alýntý bile, þu ana söylediklerimizi daha iyi anlatmaktadýr. "… Savaþçý ya da militarist olmayan AB mi? Siz ne dediðinizin farkýnda mýsýnýz? Yanýtý rakamlarýn kesin diline býrakalým… Ýlki þu; çok demokratik bilinçli Avrupa'da -Eurobarametre verisine göre- 'en güvenilir kurum' sýralamasýnda birinci % 69'la ordudur, parlamentoya güven oraný ise % 38'i geçmektedir. Ýkincisi, AB üyesi ülkeler resmi rakamlara göre 2003 yýlýnda 28.3 milyar Euro'luk silah sattý. Ýþte AB'nin 2003 yýlý silah satýþýný konu alan raporundan önemli satýrbaþlarý: - 28.3 milyar Euroluk satýþ - Bu satýþýn 8.3 milyar Euroluk bölümü AB içinde oldu. - Ortadoðu ülkelerine 8.4 milyar Euroluk silah satýldý. - En fazla silahý 13 milyar 613 milyon Euro ile Fransa sattý. - Fransa'yý 4 milyar 864 milyon Euro ile Almanya, 4 milyar 488 milyon Euro ile Fransa izledi…" Kitapta AB konusunun dýþýnda, emperyalistlerin "çokkültürcülük" kavramýnýn içeriði hakkýnda yazýlar bulunmaktadýr. Mesela Almanya'nýn bu konudaki yaptýklarýna bakarsak "Göçmenlerin kuþaklar boyu ülkede kalmýþ olmasý, statülerinde bir deðiþikliði getirmez. Bu bakýmdan göçmenlere dönük politikalar, onlarýn asimile etmeye deðil, bir gün ülkelerine dönecekleri varsayýmýyla dil ve kültürlerini korumaya yöneliktir" Öz olarak, Temel Demirer ve Sibel Özbudun'un kitabýný, AB konusunda araþtýrma yapmak isteyenlere, iyi bir kaynak olarak önerebiliHALK KÜLTÜR MERKEZLERÝ riz. HER ZAMAN YANIBAÞINIZDA sosyalist barikat 40 Kötünün de Daha Kötüsü Var dünden yarýna mektuplar... Bugünlerde herkes birbirine ayný soruyor: “Ne oluyor böyle bize?” “Üçüncü sayfa haberi” diye bir þey vardý ya hani, artýk o sayfa dar geliyor herhalde. Atýk ilk sayfalarda, kocaman manþetlerle öne çýkarýlan dehþet verici hikayeler okuyoruz Sonra bir yandan “asalým asalým” çýðlýklarý yükseliyor; “bize verin bu þerefsizleri” diye haykýrýyor birileri, diðer yandan da bilmemkaç tarihinde çýkarýlmýþ bir af yasasý her gün piþirilip piþirilip önümüze getiriliyor. Sanki Türkiye’de af yasasý olmaksýzýn da yeterince suç iþlenmiyormuþ gibi… Kötülük, artýyor ve her geçen gün daha da korkunç görüntülerle hayatýmýzý kaplýyor sanki. Bir yandan da kötülük, þiddetini artýrdýkça korkunçluðunu yitiriyor, olaðan hayatýn bir parçasý haline geliyor; ardýndan daha da vahþi bir þey geldiðinde bir önceki azýcýk kabul edilebilir oluyor, kanýksanýyor. Örneðin son bebek tecavüzünden sonra sokakta þöyle diyor insanlar: “hadi büyük kýz olsa neyse, ama o daha bir bebek!” Kanýksama, alýþma… Ya da ne dersen de iþte; sonuçta “bundan daha kötüsü olmaz” cümlesi anlamýný yitiriyor, çünkü bu söz gerçek deðil. “Bu” dediðimiz her neyse, bir süre sonra ondan daha kötüsü çýkýp geliyor ve biz yeniden “bundan daha kötüsü olmaz” deyip yeni bir çukur derinliði belirliyoruz. Ve sonra o sýnýr da aþýlýyor ve sonra yeniden yeni bir korkunç tablo eskisini bastýrýp öne çýkýyor. Bu arada arka planda politik bir oyun da dönüyor. Sýradan insana, kadýnlara, bakkallara, çaycýlara, atölyedeki konfeksiyonculara korkunç hikayeler sunmak, onlarý dehþete düþürmek, biraz öfkelendirmek, biraz “nerde bu polis?” diye telaþa düþürmek, biraz da “iyi ki ben deðilim” duygusuyla rahatlatmak, her zaman iyi bir numaradýr! Hikaye ne kadar can yakýcý ise gözyaþý, öfke ve giderek mýzmýzlanma o kadar çoktur. Bir süre sonra, þu tiksinti verici kadýn programlarýnýn dramlarýyla bütün bunlar iç içe geçiyor ve her þey karmakarýþýk oluyor. Üstelik bütün bunlarý garip bir þaþkýnlýk ifadesiyle yapýyorlar. “Bize ne oluyor böyle” diye soruyorlar. Neden? Niye þaþýrýyorlar bu kadar? Nedir örneðin þu bebek tecavüzü olayýndaki tablo, kim bu insanlar? Uçurumun ta dibinde yaþayan, tümüyle çürümüþ, bütün insani niteliklerden kopmuþ çukur insanlarý… Daha önce hiç görmediniz mi bunlarý? Fuhuþla yeni mi karþýlaþýyorsunuz? Söz konusu bebek fenalaþýp hastaneye götürülmese ya da hastanede durum fark edilmese, bu izbede yaþananlardan kimin haberi olacaktý? “Asalým asalým” diye havalara zýplayanlar, bin bir tesadüfün bir araya gelmesi sonucunda bu haber medyada yer almasaydý, o gece yine kendi küçük küçük kovuklarýnda yaþamayý sürdürmeyecekler miydi? Bu memleketin cami avlularý ibadetten çok bebek býrakmak için kullanýlmaz mý? Bu memlekette çocuk fahiþelerin sayýsý kaç? Hiçbir hastane kayýtlarýna geçmeyen bebek ölümlerinin kaçý doðal ölümdür, kaç tanesi açýða çýkmamasý gereken bir sýrrýn kurbanýdýr? Bunlarý yeni mi öðreniyorsunuz? Nerede yaþýyorsunuz siz? Uçurumun dibindekilerle yeni mi karþýlaþýyorsunuz? Sokaklarda gözünüzü kapatýp geçtiðiniz kaç tane tükenmiþ hayat var, biliyor musunuz? Yetiþtirme yurtlarý diye bir þey var, hiç duymuyor musunuz? Yalnýzca gövdesi deðil, ruhu da sakatlanmadan oradan “yetiþen” kaç çocuk var? Ucuz laf yýðýnlarýný bir araya getirerek yeni linç dalgalarý yaratmak, sonra da bu dalgalarý “yasa-dýþý” olan herkese doðru, hatta bize kadar yaymak… Asýl dertleri bu iþte dostum; ne bebekleri düþünürler aslýnda, ne de gerçekten bu iþlere bir çözüm bulmayý. Yaptýklarý tek þey budur! Çözüm isteyen varsa dostum, gerçekten isteyen varsa, önce edebiyatý bir yana býrakacak! Çözüm elbette var! Olmaz olur mu? Paradan baþka bir þeyi önemsemeyen bugünkü düzeni yýk; göreceksin ki daha ertesi gün güneþin ýþýklarý bütün karanlýk kovuklara dek ulaþacaktýr. Iþýk! Sürekli ve bol ýþýk! Bütün karanlýklarý pýrýl pýrýl aydýnlatacak kadar ýþýk! Bu ýþýk devrimden baþka hangi kaynaktan doðabilir dostum, bizim dýþýmýzda gerçek bir ýþýk kaynaðý var mý bu topraklarda? Ne dersin? Bir de bu yanýndan bak bakalým þu kan-revan gazete sayfalarýna, sen baþka bir yol görebilecek misin? Bunu bir dene en azýndan… Umudunu diri tut, kendine iyi bak. Gelecek sen nasýl istiyorsan, öyle gelecek 16 sa 4 yý 1 Sosyalist BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi Sayý:46 /Aralýk 2006 Anka Yayýncýlýk Adýna Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Gönül Sonbahar Yönetim Yeri: Çakýraða Mah. Abdüllatif Paþa Sk. No: 4/5 Aksaray/Ýstanbul Tel/Fax: 0212 632 23 19
Benzer belgeler
halk bülten pdf 45 için tıklayınız
tarihin en büyük soygununu gerçekleþtirdiler! 20yýlda 200 milyar dolarý
KAPÝTALÝZM
Sf: 10 hortumlayýp, buharlaþtýrýp kaybettiler. Biz ekmeðimizi zor kazanýrken soyguncular kanýmýzý, iliðimizi sofra...
halk bülten pdf 49 için tıklayınız
Yoksa örneðin sosyalist bir planlamada bütçe hazýrlamanýn bir anlamý vardýr. Ýnsanlar oturup o ülkenin ihtiyaçlarýný ve kaynaklarýný, potansiyellerini karþý karþýya koyarlar ve bu tablo ile halkýn ...