18 SAYI - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
Transkript
18 SAYI - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
Derneðimize katkýlarýnýz için: ÝÞ Bankasý Muðla Þubesi 3600 1036210 [email protected] Yýl: 3 Sayý: 18 Kasým 2010 Ücretsizdir Nail V. Çakýrhan 100. Yýlýnda Anýldý Gazeteci, þair, uluslararasý ödüllü mimar ve restoratör Nail Vahdeti Çakýrhan, 1910 yýlýnda Ula'da doðdu. Lise son sýnýfta yazdýðý bir þiir nedeniyle, hakkýnda dava açýldý. Ýstanbul Týp Fakültesi'nde baþladýðý eðitimini yarýda býrakýp, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Bu mesleði de benimsemeyince, Edebiyat Fakültesi'ne girdi. 1930'da Nazým Hikmet ile birlikte '1+1=Bir' adlý ortak þiir kitabýný çýkardý. 1934 yýlýnda gittiði Sovyetler Birliði'nden 1937'de yurda döndü. 1938'de arkeolog Halet Çambel ile evlendi. Mimarlýk kariyerine ilk adýmýný, Halet Çambel' in kazý çalýþmalarýna katýldýðý Karatepe'de attý. Karatepe çýplak beton açýk hava müzesini, müteahhit iþi býrakýnca, kendisi inþa etti. Saðlýðý için, doktorlarýn tavsiyesi üzerine, 1970'te Akyaka'ya yerleþti. Burada geleneksel mimariyi, günümüz þartlarýyla buluþturan, çevre ve doðayla bütünleþtiren bir ev inþaatý gerçekleþtirdi. Bugün Akyaka Evleri diye bilinen ekolü oluþturdu. Beton yerine ahþap evler inþa ederek çevreye saygýlý mimariye öncülük etmesi, Nail Çakýrhan’a 1983'te, dünyanýn en saygýn mimarlýk ödüllerinden Aða Han Mimarlýk Ödülü'nü getirdi. Mimarlýk eðitimi almamýþ biri olarak bu ödülü almasý, mimarlýk dünyasýnda alaylý- mektepli tartýþmasý baþlattý. Sanatçý, 10 Ekim 2008'de Akyaka'da kolon kanseri nedeniyle hayatýný kaybetti. “Gelenekten Çaðdaþa Akyaka – Gökova Mimarisi Nail V. Çakýrhan Günleri”; Derneðimiz, Akyaka Belediyesi ve Yücelen Tesislerinin geleneksel hale getirdiði, bu yýl 5. si düzenlenen Nail Çakýrhan Günleri, 9 – 10 Ekim 2010 tarihinde yapýldý. Her sene olduðu gibi, Akyaka Belediye Baþkaný Ahmet Çalca ve Yücelen Otel’in sahibi Hamdi Yücel Gürsoy, bu etkinlikte desteklerini, katkýlarýný eksik etmediler. Devamý sayfa 2'de Nail Çakýrhan'a “Onursal Doktor” Unvaný Devrim Gazetesi 50. Yýlýný Kutladý *09-10 Ekim 2010 tarihinde yapýlan Nail Çakýrhan etkinlikleri esnasýnda, Akyaka Kültür ve Sanat Derneði Yönetim Kurulu Baþkaný Sayýn Aydýn Turunç'un, Muðla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayýn Þener Oktik'e, sözlü öneri üzerine, Sayýn Rektör'ün “geç bile kalýndý” demesi ve teklifin Üniversite Senatosunca oybirliðiyle, “Nail Çakýrhan'a “Onursal Doktor” ünvaný verilmesinin kabulü, hepimizi sevindirdi. *Rektörlüðün organize ettiði muhteþem ve anlamlý bir törenle, “Onursal Doktor” unvanýnýn, merhum Nail Çakýrhan'ýn 72 yýllýk eþi ve savaþ arkadaþý Arkeolog Prof. Dr. Sayýn Halet Çambel'e verilmesi, hem gözleri yaþarttý, hem de gönülleri ferahlattý. *Bir asýrlýk ömrü doludizgin yaþayan Nail Çakýrhan'ýn, T.C. Muðla Üniversitesi “Onursal Doktor” unvanýyla taçlandýrýlmasý ve bu büyük ödülün eþi Prof. Dr. Halet Çambel'e sunumu, bize bir kez daha, Cumhuriyet Sevdalýsý olmanýn gururunu yaþattý. *Bu “Vefa Borcu”nun ödenmesinde öncülük eden ve emeði geçen tüm katýlýmcýlarý kutluyor ve yürekten alkýþlýyoruz. Kadir Tavan/AKSD EVET / HAYIR Oktay Akbal Nail Çakýrhan'ýn 100. Yaþýný Andýk... Nail V. yüz yaþýnda... Birkaç yýl kalmýþtý. 95'e geldiðinde bir kutlama yapýlacaktý. Ýstemedi. “Yüze geleyim sonra” dedi.Ama gelemedi! Ama biz gelmiþ saydýk... Ýçimizdeydi, aramýzdaydý þiirleriyle, yapýtlarýyla. En baþta da unutulmaz anýlarýyla. Akyaka artýk uluslararasý bir köy oldu, daha doðrusu köyden çýktý, küçük bir kent oldu. Her yaz, ilkyaz, sonyaz, hatta kýþ mevsimlerinde yabancý turistlerden geçilmez. Ama Akyaka'yý Akyaka yapan kim? Bir köy kendiliðinden deðiþmez, güzelleþmez. Bir öncü, bir yol gösterici gerek. Akyaka'yý Nail V. yarattý. Ulalý Nail V... önce þiirleriyle, sonra da mimarlýk sanatýnýn etkinliðiyle deðiþik bir güzellik kattý bu köye... O kadar ki sýnýrlarý aþtý yarattýðý güzellik, ta Aða Han'a kadar gitti. Mimar olmayan, gerçek bir mimar Nail Çakýrhan, Aða Han Ödülü'nü aldý. Birçok mimarýn þaþkýnlýðýna karþýn!.. Öðrenimsiz mimar mý olurmuþ dediler, eski komünist, eski solcu, eski mahkûm Nail'i çekemediler. Ama unuttular koskoca Mimar Sinan'ýn mimarlýðýný, Nail V'nin de ikinci bir Mimar Sinan olduðunu... *** 9 Ekim Nail Çakýrhan'ýn yüzüncü doðum yýldönümüydü. Akyaka'nýn sanata, kültüre, güzelliðe tutkun insanlarý, Belediye Baþkaný Ahmet Çalca, Kültür Sanat Derneði Baþkaný Aydýn Turunç ve Yücelen Oteli'nin, Yücelen Hastanesi'nin kurucusu ve Nail'in yakýn dostu Hamdi Yücel Gürsoy'un giriþimiyle büyük bir anma töreni gerçekleþtirildi. Çakýrhan'ýn sanatý konusunda, Yüksek Mimar Oktay Ekinci, Prof. Dr. Þadan Gökovalý, Devrim gazetesi sahibi Ünal Türkeþ ve Ertuðrul Aladað, Melih Güneþ gibi genç mimarlar tarafýndan aydýnlatýcý konuþmalar yapýldý. Devamý sayfa 2'de Devrim Gazetesi 50’nci yýlýný imzalarýný attýlar. Hüsniye Yenikeçeci, kutladý. Türkiye Gazeteciler derneðimiz adýna gazeteyi imzaladý. Panel ve Konfederasyonu Genel Baþkaný ve sunumlar sonrasý, kokteyle geçildi. 50. yaþ Ýzmir Gazeteciler Cemiyeti Baþkaný günü pastasý konuklarla birlikte kesildi. Muðla Devrim gazetesi ilkeleri ve güçlü Atilla Sertel, Basýn Yayýn Enformasyon çizgisi ile ayakta kalmanýn baþarýsýný gösteren Genel Müdür Yardýmcýsý Emin Çukur, birAnadolu Basýný örneðidir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski Ünal Türkeþ þahsýnda, bütün Devrim baþkanlarýndan ve Milliyet Gazetesi Gazetesi çalýþanlarýný ve emekçilerini köþe yazarlarýndan Nail Güreli ve kutlarýz. dönemin Cumhurbaþkaný Danýþmaný ve Gazeteci Can Pulak gibi isimler katýldý. AKS Derneði olarak bu tarihi günde Yönetim Akyaka Kültür Sanat Derneði üyeleri Ula Kurulundan Hüsniye Yenikeçeci, Devrim Kaymakamý Sayýn Erol Karaömeroðlu'nu makamýnda Bayar, Nilgün Alayat, ziyaret ederek, yeni görevinde baþarýlar dilediler. Sýcak sohbet havasýnda geçen görüþmede, derneðin üyemiz, Kadir Tavan, Fikret Uzunhasan ve yaptýðý çalýþmalar ve kütüphane hakkýnda bilgilendirme yapýlarak Sayýn kaymakamý derneðe davet ettiler. yayýn kurulu baþkanýmýz Sayýn kaymakam, ziyaretten memnuniyetini dile HüseyinArslan katýldý. Katýlan konuklar, o getirerek en kýsa sürede derneðimizi ziyaret edeceðini, günün gazetesine hatýra dernek çalýþmalarýna destek olacaðýný belirttiler. Kaymakamý makamýnda ziyaret ettik Atamýzý Andýk Ülkemizin dört bir yanýnda olduðu gibi beldemizde de Atamýzý andýk. “Kurtuluþ Savaþý”nýn eþsiz komutaný Cumhuriyetimizin kurucusu “Devrimci Deha”yý, aramýzdan ayrýlýþýnýn 72. yýlýnda andýk, Belediye Baþkanlýðý, kurum temsilci-leri, geleceðimizin ýþýðý öðrencilerimiz, belde halký ve dernek temsilcilerimizin katýldýðý törende, Ýstiklal Marþý eþliðinde yarýya indirilen bayraðýmýz, bir kez daha Atatürk ve silah arkadaþlarýnýn önünde saygýyla dalgalandý. Kadir Tavan/AKSD Yeniyýlda yeni umutlarýnýzýn da yeþermesi dileðiyle ... Saðlýk, mutluluk, baþarý dileriz... Sayfa 2 NAÝL ÇAKIRHAN 100 YAÞINDA… Ýki sene önce, hemen hemen bu günlerde aramýzdan ayrýlmak konusunda acele etmemiþ olsaydý, kendisinin de bize söz verdiði gibi 100. yaþ gününü hep birlikte kutlayacaktýk, Nail Çakýrhan, Halet Çambel, Akyakalýlar, Ulalýlar, Muðlalýlar ve tüm Türkiye'den sevenleri… Evet sözünde durmadý… Kimbilir belki oðlu Rudik'i göresi geldi… Önceki seneydi: 11 Ekim 2008… Onu yitirdik… Oðluna, Rudik'in yanýna gitti. Hamdi Yücel Gürsoy aðabeyimiz anlatýyor : Ýstanbul'a son ziyaretine gittiðinde, Evinde hasta yataðýnda yatarken yaný baþýna gelip, “Nail Aðabey, “Akyaka'da yeni bir yer aldým, nasýl yaparýz þu evleri bir bakalým seninle” diyor… Yataðýndan doðruluyor Nail Çakýrhan… Ýçeriye sesleniyor… “Þu kareli defterimi getirin,bir de kalem…” Koluna giriyor Hamdi Bey, birlikte salona, koltuða geçiyorlar… Kareli defter, kalem geliyor… Ve baþlýyor Nail Çakýrhan yeni evlerin tasarýmlarýný yapmaya... Yaþ, 98… Kulaðý duymuyor, gözü de artýk iyi görmüyor… Ve yürüyemiyor… Ama deðil mi ki, Akyaka'ya bir ev yapýlacak, yeni bir mekan tasarlanacak, iþte bu görevden kaçýnýlamaz… Bilenler bilir, böyle bir kiþiydi Nail Çakýrhan… Gönlü yüce… Çalýþkan… Doðru bildiði sözü dilinden, beri benzer çeri-çöpü gözünden sakýnmaz, yürekli ve onurlu bir kiþiydi Nail Çakýrhan… ……………………………. Geçen yüzyýlýn baþlarýnda, Muðla vilayetinin, Ula kazasýnda doðmuþtu… Yýl 1910… 98 yýl, dünyanýn dört bir ucunda at koþturmuþ, insan için, insanlýk için çabalamýþ, iþçiden yana, emekten yana mücadele etmiþ, þiir yazmýþ, yazý yazmýþ, mahpus yatmýþ, kendisi için bir “gemicik” istememiþ bir aðabeyimizdir Nail Çakýrhan… O bir düþün adamý, o bir savaþçý, o bir þair, o bir seven kiþi, o bir mimardýr… 98 yýllýk yaþamýnda o, yoðun, tutkulu sevgiler yaþadý... Tutkuyu ve sevmeyi öðrendi... Dayanýlmasý zor acýlar çekti, sýkýntýlar yaþadý... Polis soruþturmalarýndan geçti, iþkence gördü, mahpushanelerde dolaþtý... Çok uzaklardaki biricik oðlunun ölümünü duydu... Acýyý öðrendi... Ayrýlýðý yaþadý... Hasretliði, özlemi öðrendi... Dostluðu, arkadaþlýðý yaþadý... Uzun bir yolu hayat arkadaþýyla ele-ele yürüdü... Yoldaþlýðý öðrendi... Kendini bildi bileli hep çalýþtý... Çok çalýþtý... Çalýþmayý öðrendi... Aç kaldý, iþsiz kaldý... Gazetecilik, kitapçýlýk, iþçilik, muhasebecilik, þairlik, inþaatçýlýk, yaptý... O, hep emekten, üretmekten, toplumdan yanaydý... Üretmeyi, varetmeyi öðrendi... Önüne býraktýklarý yarým iþi tamamlamak için harcý, kireci, betonu anlamaya çalýþtý. Okudu, çok okudu... “Ýnþaatçýlýk öyle okumayla öðrenilmez, her okuyan inþaatçý, mimar olmaz” diyenler oldu... Harç kardý, beton attý, yapý yaptý... Bina kurmayý öðrendi... 60'ýndan sonra yeni, yepyeni bir meslek edindi... Mimar oldu... Mimarlýk eðitimi yoktu... Diplomasý da... “Diplomasýz mimar olmaz” dediler... Araþtýrdý, inceledi, gözledi, yaþadýðý evi, çocukluðunu düþündü, hayaller kurdu, hayallerinde evler yaptý... Hayal etmeyi öðrendi... Sonra, döndü kendi mahallesine, hayalindeki çocukluk evini yapmaya Sayfa 1'den Devam Zeliha Berksoy'un Nail V'nin þiirlerinden en güzellerini okumasý da, Selçuk Ýnaç'ýn Çakýrhan'ýn yaþamýný bir tiyatro oyunu gibi sahnelemesi de, toplantýya ayrý bir renk kattý. *** Bir insan ölmekle yok olmaz. Nail Çakýrhan bunu kanýtladý. *** Bizler için baþka bir güzellik de Çakýrhan'ýn sevgili eþi Halet Çembel'in Adana'dan, AKS ETKÝNLÝKLERÝ koyuldu... Üç göz oda, önü bahçe... Bir ev yaptý... Mimarlýðý öðrendi... Görenler kendi haline býrakmadýlar... Projeler çizdirdiler... Evler, binalar yaptý... Çatýlar çattý... Bir dünyalýk beklentisi, bir çýkar hesabý olmadan çalýþtý... Ödül aldý... Yýl 1983'tü… Taa, bir yerlerden getirip Uluslararasý “Aða Han Mimarlýk Ödülü” nü verdiler... Kýzanlarý, sevenleri, eleþtirenleri oldu, alkýþlayanlarý da... Ama o sevinemedi... Susmayý öðrendi... Hasýlý Nail Çakýrhan'ýn bu uzun ömrü hep öðrenmekle ve çalýþmakla geçti… x x x O, ülkemizde pek çok “ilk”e emek verdi, bir kültür sayfasý açtý. “Geleneksel Anadolu mimarisi” ni günümüze taþýdý. Yörenin taþý, topraðý, aðacý, ustasý ve geleneksel mimarisi ile bir kent projesi gerçekleþtirdi... Ülkemizde ilk kez birinin çizgisinde yeniden, sýfýrdan bir yerleþim kuruldu... Ölçüleri, boyutlarý, kurallarý benimsendi... Belki de ilk kez, böyle halktan, bizden birinin büstü dikildi... “Komünisttir, tehlikelidir” diye peþine adam takanlar, gün geldi, kuzulu kapýsýndan baþlarýný eðerek geçip, ziyaretine geldiler... Þiþinmedi, þýmarmadý, alçakgönüllülüðünden geri durmadý... Magazin sayfalarýna adýný yazdýrýp, mankenlerle düþüp kalkmaya heveslenmedi... O bizim, aðabeyimiz, amcamýz, büyüðümüz oldu... Hem de yol gösterenimiz... O bir halk adamý, bir halk mimarý, bir dünya kiþisidir. Yani, o, Nail Çakýrhan'dýr... Nam-ý diðer 5. Nail... Bir baþka deyiþle Nail Vahdetî... Hangi namýyla anýlýrsa anýlsýn o, bugün, yani Milattan Sonra 2010 yýlýnda 100 yaþýnda… O hala, oradan, Rudik'in yanýndan, bir yandan sevenleri, dostlarý ve yakýnlarýyla yarenlik etmekte, bir yandan da yaþadýklarýný, gördüklerini, duyduklarýný þöyle bir süzgeçten geçirip, belki bize de bir yararý olur diye, anlatarak, yazdýrarak, göstererek bizlere devretmektedir... Aslýnda, O bir usta... O bir dülger, O bir duvarcý, sývacý, marangoz... O bir bilge... Hem öðretmen, hem öðrenci... Duygu yüklü bir þair... Daha doðrusu O bir ozan... O bir aþýktýr... O, sanki bir masal kahramanýdýr... Masal dedimse, Bakmayýn masalýn dile geliþine. O bilinmez düþmana kýlýç sallayan, Yel deðirmenlerine kafa tutan elalemden biri deðil... O dostu da bilen, düþmaný da... Ýyiyi de gören, zalimi de... O, uðruna can verilen, Yoluna kafa konulan, Bir insanlýk yolunun cengaveridir... Yalýn ayak, Yalýn bilek, Yalýn yürek, Yalýn kýlýç bir eylem adamýdýr o... Uçurtmadan atý, rüzgardan kanadý, Periler ülkesinden, Devler ülkesine, Devler ülkesinden, Periler ülkesine Doludizgin at koþturan bir Keleoðlan, Bir karaoðlan, bir delioðlan... Hem de, yüreði kavi “Bizim Oðlan”dýr o... SELÇUK ÝNAÇ / 2010AKYAKA Karatepe'deki uðraþlarýný býrakýp Akyaka'ya gelmesiydi. Prof. Dr. Halet Çembel ileri yaþýna karþýn hâlâ bilimsel, toplumsal çalýþmalarýný sürdürmektedir. Yaþamýný yararlý çalýþmalara adamýþ sayýsý çok az insanlarýmýzdan biridir. Yýllardan beri Nail'le birlikte yarattýklarý Karatepe'de yaþamýný sürdürüyor... *** Güzel bir kutlama oldu. Nail Çakýrhan aramýzda gibiydi. Halet Çambel ile birlikte olmak da bizler için büyük bir sevinç oldu. (Cumhuriyet Gazetesi 14.10.2010) Nail V. Çakýrhan 100. Yýlýnda Anýldý Sayfa 1'den devam Etkinliðinin ilk gününde büyük ustanýn kabri ziyaret edildi. Yücelen Otel’in bahçesinde bulunan büstüne kýrmýzý karanfiller býrakarak, saygý duruþu yapýldý. Dernek Baþkanýmýz Aydýn Turunç küçük bir konuþma yaptý. Tiyatro sanatçýsý Zeliha Berksoy mezarý baþýnda ve büstünün önünde Nail Çakýrhan'ýn þiirlerini okudu. Nail Çakýrhan'ýn son 30 yýllýk arkadaþý olan Yücelen Otel sahibi Hamdi Yücel Gürsoy da dostluklarýný, Çakýrhan'ýn Akyaka'yý kendi elleriyle yarattýðýný anlattý. Çakýrhan'ýn þiirleri okunurken, eþi Halet Çambel duygusal anlar yaþadý. Etkinliðe Ula Kaymakamý Erol Karaömeroðlu, Yüksek Mimar Yazar Oktay Ekinci, Araþtýrmacý Yazar Prof. Dr. Þadan Gökovalý, Gazeteci Yazar Ünal Türkeþ, Yüksek Mimar Yazar Ertuðrul Aladað, Yüksek Mimar, Küratör Melih Güneþ, Muðla Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Þener Oktik, eþi Prof.Dr.Nurgün Oktik, Çakýrhan'ýn eþi Prof. Dr.Halet Çambel, yakýnlarý, sevenleri katýldý. Akyaka Belediye Baþkaný Ahmet Çalca, Nail Çakýrhan'ýn öðretilerini, baþarýlarýný ve yaþam tarzýný gençlere aktarmayý hedeflediklerini kaydetti. Çalca, "Nail Çakýrhan beldemizde yeni bir mimari tarz oluþturdu. Edebiyat ve þiir alanýnda öncü olan bir aydýndýr. Onunla büyük gurur duyuyoruz. Her yýl onu anarak gelecek nesillere aktaracaðýz" dedi. Ula Belediye Baþkaný Nadi Þenkal, Nail Çakýrhan'ýn Ula doðumlu olduðunu hatýrlattý. Þenkal, "Böyle büyük bir aydýnýn Ula’mýzdan çýkmasý bizi mutlu ediyor. O ölmedi eserleriyle yaþýyor. " diye konuþtu. Büstü önündeki bu konuþmalar sonrasý, Nail Çakýrhan Paneli yapýldý. Panelde, Oktay Ekinci, Türkiye’de Akyaka’nýn doðayý koruyarak, mimarý yapýsýyla örnek bir belde olduðunu vurguladý. Panel de Nail Çakýrhan’ýn azim ve kararlýlýðý, þiirleri, hayata ve insana yaklaþýmý anlatýldý.Panelde Dernek Baþkanýmýz, Aydýn Turunç, Muðla Üniversitesi Rektörü Þener Oktik'e, Nail Çakýrhan'a Fahri doktora verilmesini önerdi.Sayýn Oktik destek alkýþlarý sonrasý, bu konuyla bizzat ilgileneceðinin sözünü verdi. Panel sonrasý fotoðraf Sanatçýsý Reha Günay’ýn fotoðraflarýyla, Geleneksel mimarinin Þairi Nail V. Çakýrhan ile ilgili Anýlar Sergisi Açýlýþ Kokteyli ve Sergi Gezisi yapýldý. Sergi sonrasý, Selçuk Ýnaç’ýn yazdýðý, þairin o güzel dizeleri, Musander Oyuncularý’nýn oynadýðý, “Dolu Dizgin” sahne gösterisi ile can buldu. Büyük bir keyif ve alkýþla taçlanan “Dolu Dizgin” sahne gösterisi ile ilk gün etkinliði son buldu. N A Ý L Ç A K I R H A N SOKAKLARINDA GENÇLER BULUÞUYOR Ýkinci gün Nail Çakýrhan sokaklarýnda Gençler buluþuyor etkinlikleri, Akyaka Belediye Baþkaný Ahmet Çalca’nýn açýlýþ konuþmasý ile baþladý. Akyaka Cahit Belkýs Güneyman Ýlköðretim Okulu, Gökova Beldesi Salih Güneyman Ýlköðretim Okulu, Kýzýlyaka Ýlköðretim Okulu’nun öðrencileri, Resim Öðretmeni Gül Gökovalý ve Meral Kurnaz’ýn rehberliðinde Azmak Boyu Sokak’ta resimler yaptýlar. Satranç öðretmeni Fahri Can Kaya rehberliðinde bir grup öðrenci satranç oynadý. Akyaka Belediyesi’nin katkýlarý ile kadýnlar, yöre yemekleri yaptýlar. Fotoðraf sanatçýsý Tevfik Ekici, Azmak Boyu Sokak’ta Akyaka fotoðraflarý sergisi açtý. Gökova Beldesi KültürSanat ve Spor Derneði yönetim kurulu ve üyelerinin yoðun katýlýmý, hem etkinliði þenlendirdi hem de dayanýþma duygusunu pekiþtirdi. Azmak boyundaki Vira Vira Restaurant’ta da saat 14.00 te ‘Nail Çakýrhan….Gölgeler, Ýzler… konulu bir söyleþi yapýldý. Söyleþiye; Prof. Þadan Gökovalý, Gazeteci-Yazar Ünal Türkeþ, Mimar (Moderatör) Rukiye Uslu, Ahþap ustasý Mehmet Þahin, Ahþap ustasý Þakir Köroðlu katýldýlar. Konuþmacýlar Nail Çakýrhan’ýn ustalýðýný ve anýlarýný katýlýmcýlarla paylaþtýlar. Söyleþi sonunda Akyaka Belediye Baþkaný Ahmet Çalca, Akyaka’nýn tanýnmasý ve kalkýnmasýna hizmeti olmuþ Mümin Usta’nýn anýsýna, ailesine plaket verdi. Resim ve satranç etkinliklerinde dereceye girenlere, coþkuyla, madalyalarý verildi. Katýlan herkese katýlým belgesi verildi. Müzik öðretmeni Semra Karaosmanoðlu’nun, Gökova ve Akyaka’da uzun süredir yetiþtirdiði öðrencilerinin gitar dinletisi ile ikinci gün etkinliði de son buldu. Nail Çakýrhan Anma Günleri’nin, önümüzdeki senelerde Nail Çakýrhan Þenlikleri’ne dönüþmesi konusunda Belediye Baþkanýmýz Ahmet Çalca ile anlaþtýk. Geçen sene ikinci gün kutlamalarý Ýlköðretim Okulu bahçesinde yapýlmýþtý. Bu sene Akyaka Sokak’larýna taþýnmasýnda emeði geçen derneðimiz üyelerine, her zaman olduðu gibi katký ve destekleri için Akyaka Belediye Baþkaný Ahmet Çalca'ya ve Yücelen Otel Sahibi Hamdi Yücel Gürsoy’a teþekkür ederiz. Hüseyin Arslan/AKSD AKS ETKÝNLÝKLERÝ Sayfa 3 Akyaka’ya Iþýk Tutanlar Mümin Özkurt (1922 – 21.12.1971) Selanik iline baðlý Kayalar ilçesinde doðdu. Aile 1926 yýlýnda Türkiye'ye göç etti. Atatürk kendilerini Tokat ili Niksar ilçesi Karabaðlar beldesinde iskan etti. Aile buradan Erzincan'a gider. Mümin Usta Tokat'ta edindiði mutfak ustalýðýný Erzincan'da sürdürür. Aile 1939 büyük Erzincan depreminde her þeyini kaybeder. Ýzmir'e gelirler. Ýzmir Basmane lokantalarý Mümin Özkurt'un ustalýk döneminin baþlangýcýdýr. Askerliðini 1942-1946 yýllarý arasýnda Edremit'te yapar. Askerliðini Tümen Generalinin Baþ Aþçýsý olarak bitirir. Askerlik terhisinde Edremit Belediyesinden Akçay'daki Büyük Gazinoyu kiralar. Demokrat Partinin kuruluþ hazýrlýklarý hýzlanmýþtýr. Parti Genel Baþkaný Celal Bayar partililerle birlikte sýk sýk Mümin Ustanýn gazinosunda buluþur. Izgara ürünleri ve mezeleriyle Celal Bayar'ýn dikkatini çeker. Ustaya sýk sýk iltifatlar eder. Dönemin tüm parti ve devlet büyükleri Mümin Ustanýn Akçay Gazinosunda aðýrlanýr. Kira bitiminde sözleþmeyi yenilemeyen Edremit Belediyesi Mümin Ustayý kaybeder. Mümin Usta 1952 yýlýnda Muðla'ya gelir. Muðla'da Þehir Lokantasýný kiralar. 1964'te Zeybek Sinemasýnýn yanýndaki Karasalkým Lokantasýný açar. 1965 yýlýnda Çýnar Restoraný açar. Ölümü bu restoranýn iþlettiði günlerdedir. 1962 yýlýnda Akyaka sahili Direklerüstü Gazinosunu kurar. Burada Muðla'lýlarý denize ve deniz ürünlerine alýþtýrdý. Her hafta Perþembe günleri Marmaris'ten gelen turist kafileleri Akyaka Lokantasýnýn önünü Panayýr gibi doldururlardý. Mümin Usta etlerin kasaptan alýnmasýndan yemek haline getirilmesine kadar günde 3-4 kuzu, 1 dana doðrardý. Çok iyilikseverdi. Muðla ve Akyaka garibanlarýný lokantasýnda çalýþtýrýr, kalan yemekleri ihtiyaç sahibi ailelere gönderirdi. Yusuf, Fahriye, Feriye ve Yeþim adlarýnda 4 evlat babasýydý. Muðla'daki lokantalarý kardeþi Ahmet ve eniþtesi Emin ile çalýþtýrdý. Þevket Akýncý (1911- 28.06.1973) Ula'lý Gölcüklüoðlu Hacý Yusuf ailesindendir. Babasý Hacý Halil Aða Ula, Gökova ve Gölcük tarlalarýnda geniþ çapta tütüncülük yaptý. Oðlu Þevket'i Ýzmir Kýzýlçullu Amerikan Kolejinde okuttu. Babasýnýn 1930'da ölmesiyle bütün iþlerini devraldý. Tütüncülüðün yaný sýra Kýzýlyaka Çakallýk'ta manganez, Armutçuk'ta krom, Kýzýlyaka Kocairiler'de Mermer, Ula Çiçekli Ýncirlik Kýzýldere'de Linyit Ocaklarý iþletti. Gökova Ovasýndaki Çýtlýk Çiftliðinin yaný sýra bugün Akyaka Beldesinin Pazar yerinden Yücelen Tesislerine doðru uzayýp geniþleyen yüz dönümü aþkýn arazisinde tarým ve narenciye iþleriyle uðraþtý. Akyaka çiftliðini bölüm bölüm satarak çocuklarý Ayþe Sumru Noyan ile Halil Akýncý'nýn en iyi þekilde öðrenim görmelerini saðladý. 1946 Demokrasi hareketinde, Ýzmir Amerikan Kolejinden arkadaþý Adnan Menderes'in yanýnda yer aldý. DP'nin Ula Belde Baþkaný oldu. Belde Baþkaný iken 1955'te Ula'yý ilçe statüsüne kavuþturdu. Annesi Gülayþe Ula'lý Kerimler ve Muðla'lý Kürkütçüler ailesindendir. 1940'lý yýllarda Düðerek'li Hafýz Mehmet Efendi kýzý ve Muðla Belediye Baþkaný Dr. Osman Gürün'ün halasý Halise Gürün ile evlendi. Kýzý Ayþe Sumru Noyan uzun yýllar Dýþ Ýþleri Bakanlýðýnda Büyükelçi olarak çalýþtý. Oðlu Halil Akýncý Moskova Büyükelçiliðinden emekli oldu. Ölümünün 100.yýlýnda Osman Hamdi Bey anýldý Akyaka Kültür Sanat Derneði, 8 Kasým 2010 günü, Muðla-Yataðan ilçesine baðlý Turgut Beldesindeki Osman Hamdi Resimleri sergisinin açýlýþýna davetli idi. Derneðin yeni bir üyesi olarak ben de bu geziye katýldým… UNESCO'nun “Osman Hamdi Bey Yýlý” ilan ettiði 2010 yýlýnda, Kültür ve Sanatlar Genel Müdürlüðü'nün katkýlarýyla, 2007 yýlýnda restorasyonu biten Turgut Beldesi, Osman Hamdi Bey Konaðýnda 8-26 Kasým tarihleri arasýnda sergilenecek olan Osman Hamdi Bey'in önemli eserlerini, böyle anlamlý bir yerde görmek, gerçekten çok heyecan vericiydi. Zira Osman Hamdi Bey 1860 yýlýnda hukuk öðrenimi için gittiði Paris'ten, öðreniminin yaný sýra, koltuðunun altýnda döneminin ünlü ressamlarýndan dersler alarak, hatýrý sayýlýr bir sanat birikimiyle dönmüþ. 1881'de Müze-i Hümayun (Ýmparatorluk Müzesi) Müdürlüðüne atanmýþ. Bu göreviyle Türk Müzeciliðini çaðdaþ bir döneme taþýmýþ, 1883 yýlýnda da Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisini ve Ýstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurmuþ, müdürlüklerini üstlenmiþ, en önemlisi de, bugün dünyanýn birçok ünlü müzesinde görerek içimizi sýzlatan Anadolu eserlerinin yurt dýþýna çýkarýlma yasaðýný getiren “Âsâr-ý Atika Nizamnamesi (yasasýný)” çýkartarak, yürürlüðe sokmuþtur. Gene, geziye katýlanlarý, Osman Hamdi Bey'in, zamanýn Osmanlý topraklarý içinde, ilk arkeoloji kazýsýný Turgut Beldesindeki Lagina'da baþlatmasýný öðrenmek, çok heyecanlandýrdý. Sergi açýlýþý ve Osman Hamdi Bey'in baþlýca ünlü resimlerini (reprodüksiyonlarýný) gördükten sonra, kazýlara devam edilen Lagina'yý gezme olanaðýný da bulduk. Lagina antik dönemde, gene Yataðan'a baðlý bugünkü Eskihisar'da kurulmuþ Stratonikeia'nýn dini merkezi idi. Antik çað coðrafyacýsý ve gezgini Strabon'a göre, çok güzel yapýlarla donatýlmýþtý. Yapýlan kazýlardan ele geçirilen sikkelerden, Stratonikeia sikkelerinin, kentin Rodos'tan baðýmsýzlýðýný kazandýðý M.Ö. 167'den itibaren basýlmaya baþlandýðýný ve Gallienus (253-268) zamanýna deðin devam ettiði anlaþýlmaktadýr. Boþaltýlan Eskihisar Köyünde, ayaklarýmýzýn altýnda yatan (uyuyan) bir þehri hissede hissede gezerek, orada kazý yapan ekipteki bir arkeoloji öðrencisinden, sur duvarlarýný, anýtsal çeþmesini, þehrin giriþ kapýsýný ve devamýnda sütunlu cadde, gymnasion, bouleuterion, hamam, tapýnak, su kanallarý ve neredeyse bugünkü gibi ayakta duran tiyatrosunu görerek bilgi aldýk. Ayrýca, þehrin giriþ kapýsýnýn karþýsýndaki üzeri aðaçlarla kaplý yamaçta, topraðýn altýnda olduðu bilinen nekropol alaný, sanki ortaya çýkmýþ, yüzyýllardan kalan sýrlarý fýsýldýyorlardý kulaklarýmýza. Bir ara, yakýn tarihte boþaltýlan Eskihisar köyünün Arnavut kaldýrýmlý yollarýnda yürürken çok hüzünlendim. Hala büyükçe bir evin bahçe duvarlarý, iþlemeli ahþap kapýsý ve kapýda açýlmýþ bir delikten içeri baktýðýmda, eve doðru çýkan muhteþem mermer merdivenlerden, önünde iþlemeli önlüðü, baþýný ucu oyalý çeldirme yazma ile baðlanmýþ, iki yana doðru uzanmýþ, uzun örgülü, sarý saçlý bir rum kadýný, elinde tepsideki kadehlerden bize þarap ikram etmek üzere, eteklerini hýþýrdatarak indiðini hisseder gibi oldum… Ne de olsa, bað bozumu, sarý sonbahar… Neyse Osman Hamdi Bey'in kazýlarýný baþlattýðý Lagina da, iþte dünyanýn en büyük antik mermer kentlerinden Stratonikeia'ya baðlý ve gene dünyanýn en büyük antik dini merkezlerinden biri olan Hekate Kutsal Alanýdýr… Turgut'ta korumaya alýnan 1000 yýllýk zeytin aðacý, Stratonikeia-Lagina arasýndaki kutsal yol üzerindeki 2500 yýllýk dünyanýn en eski zeytinyaðý iþliði, seramik ve dokuma atölyeleri kadar anlamlýydý… TeþekkürlerAKSD… Birlikte daha nice geziler dileðiyle… Þenay Gökova Aydýn Sayfa 4 24 Kasým Öðretmenler Gününü Kutluyoruz Anadolu’da bir köy öðretmeni ÇOCUK VE GENÇ Ula ilçesi kapsamýnda Atatürk ve Cumhuriyet konulu resim ve þiir yarýþmasýnda derece alan öðrencilerimizi kutluyoruz, baþarýlarýnýn devamýný diliyoruz Kalbimin Orta Yerinde Cumhuriyet Ecem Aksoy 8/A 263 Akyaka Cahit Belkýs Güneyman Ýlköðretim Okulu Bundan 20 yýl önce Anadolu'nun bir kasabasýnda korkuyla bir sýnýfa girmiþ ve o harika, bilgiye aç gözlerle karþýlaþtýðýmda, hiç yapmayý istemediðim bu meslek için yaratýlmýþ olduðumu anlamýþtým. Daha sonra uzun bir süre Ýstanbul'da çalýþtým ve sonunda da birçok Ýstanbul'lunun hayalini gerçekleþtirdim. Bu gün Ege'nin bir sahil kasabasýnda Akyaka'da yaþýyorum ve Çýtlýk Ý.Ö.O. da yetkili müdür öðretmen olarak çalýþýyorum. Muðla'nýn Ula ilçesine baðlý Çýtlýk Köyü, Gökova Körfezinde denize 7 km uzaklýkta tarým ve hayvancýlýkla geçinen bir köy. Okulda 1. 2. 3. sýnýflar bir arada eðitim görüyor. Ayrýca ana sýnýfý mevcut. Ýstanbul'dan gelip, okulu ilk gördüðümde, açýkçasý bendeki hayal kýrýklýðý oldu. Bu zamanda Türkiye'nin en batýsýnda, medeniyetin beþiðinde, birleþtirilmiþ sýnýf eðitimi yapan bir okul ve ben 20 yýldan sonra 1.2.ve 3. sýnýflarý bir arada okutacaktým. Sosyal paylaþým sitelerinden böyle okullarda eðitim yapan öðretmenlerin yaþadýklarý sýkýntýlarý okudum ve açýkçasý ürktüm. Ancak bu durum benim ülkemin bir gerçeði ise bana düþen görev içinde bulunduðum koþullar ne olursa olsun yapabileceðimin en iyisini yapmaktýr diye düþündüm. Kaldý ki insan isterse her þeyi yapabilir. Aðustos ayýndaydýk ve eðitim gönüllüsü eþimle beraber kollarý sývadýk. Ýþe okulun fiziki koþullarýný iyileþtirerek baþladýk çünkü bana göre iyi bir eðitim güzel bir ortamda baþlar. Binanýn beton olan zeminini kalebodurla kaplattýk. Ýç ve dýþ cephe boyasýný yapýp kýrýk kapýlarý restore ettik. Sýnýflardaki dolaplarý ve öðretmen masalarýný yeniledik. Okuma alýþkanlýðý kazandýrabilmek için sýnýf kitaplýðýna, seviyeye uygun, renkli güncel ve eðlenceli kitaplar koyduk. Ana sýnýfýnýn halýlarýný deðiþtirip kýrýk dökük ne varsa tamir ettirdik. Müdür odasýný sil baþtan yeni büro mobilyalarýyla restore ettik. Binanýn elektrik tesisatýný yeniledik. Atatürk büstünü Ona yakýþacak þekilde yeniden þekillendirdik. Bahçeye oyun parký kurduk. Camlarýmýza perdeler ve sineklikler taktýk. Okul merdivenlerini mermerle kaplattýk. Sýnýfýmýza projeksiyon taktýrarak bilgisayar destekli eðitimi baþlattýk. Ana bina ve ana sýnýfýna uydu baðlantýsý yaparak medyadan da yararlanma ortamý oluþturduk. Bu arada çalýþmalarýmýz esnasýnda maddi manevi katkýlarýyla yanýmýzda olan dostlarýmýza teþekkür ediyoruz. Kapatýlacaðý beklentisi ile okuldan soðuyan veliler için okulumuzu yeniden cazibe merkezi haline getirdiðimizi düþünüyorum. Aslýnda insanlar þimdilik þaþkýnlýkla bizi izliyor. Ama yakýnda trene onlarda binecek ve bu yolda beraber yürüyeceðiz. Çocuklarýmýz her þeyimizdir ve gelecek onlarýndýr. Tertemiz teknoloji ile donatýlmýþ bir okulda, eðlenceyi, bilgiyi, sevgiyi, müziði, dansý, sinemayý, interneti sunuyorsanýz bir çocuða, o çocuðun koþarak okula gelmemesi ve öðrenmeyi sevmemesi için hiçbir sebep yok. Ben sanýldýðýnýn aksine birleþtirilmiþ sýnýflarda da zeki öðrencilerin son derece baþarýlý olabileceðini hatta bir üst sýnýfýn müfredatýný takip edebileceðini, üst sýnýflardaki öðrencilerin de eksikliklerini tamamlayabileceklerini düþünüyorum..Nitekim benim miniklerim arasýnda pýrýl pýrýl öðrenme heyecanýyla dolu yýldýzlar var. Sevgi her þeyden güçlü bir öðreticidir ve ben onlarý çok seviyorum. Selma Karaalp / Çýtlýk Ý.Ö.O. 24 Kasým Öðretmenler Gününde, Yönetim Kurulu Üyelerimiz, okulumuza giderek öðretmenlerin Öðretmenler Gününü kutlamýþtýr. 29 Ekim 1923 günü Atatürk Cumhuriyeti kurdu bizlere Demokrasi hakimdi artýk Türk'ün elinde, güvenle. Ulusumuz o gün bir anlam kazanmýþtý Atamýzýn emeðiyle, Sanki bize “Bu ülke ancak Türk'ündür!” dercesine. Bulutlara yükseldi dalgalandý Türk Bayraklarý Yüreðimiz kabardý, o þanlý bayraðý görünce “Bu ulus sizindir!” dercesine. Gelsin Alman'ý, Fransýz'ý görsün bu vataný, Kimler sahiplenmiþ bu ülkeyi, görsün bu baðý. Baðýrýyordu, yýrtýnýyordu sanki yükseklerde “Ben buradayým, bu ulusun bayraðýyým!” dercesine Sað ol Atam, sað ol! Bu bayram bizim bayramýmýz Kýyamete kadar sürer gider, Kalbimin ortasýndaki kutlu Cumhuriyet! 29 EKÝM CUMHURÝYET BAYRAMI Yýl 1918. Altý yüz yýllýk Osmanlý Devleti; bilimde, teknolojide geri kalmanýn, dünya devletleriyle yarýþamamanýn bedelini aðýr bir biçimde ödemiþtir. Ülkenin dört yaný iþgal altýndadýr. Yönetim iþgalcilere boyun eðmiþtir. Fakat özgürlük tutkunu bir ulus, baþýndakilerin teslimiyetine uymamýþ ve var olmanýn kavgasýna baþlamýþtýr. Yýllarýn yücesinden þöyle bir seyran edelim, bir avuç topraðýma çöreklenmek için yürümüþ selamsýz sabahsýz, destursuz girmiþ memleketime yedi çeþit Frenk askeri, uðursuz bir hava çökmüþ üstüne memleketimin, uðursuz ve karanlýk, çocuklar gülmemiþ artýk, sessiz sessiz aðlamýþ analar, oduna giderken vurulmuþ ve yahut harman yerinde, avuçlarý buðday kokan delikanlýlar.. Gel haberi öteden verelim, çýkmýþ daðlara kendiliðinden Cebbaroðlu Mehemmed, Düþmana silah çekmiþ hür yaþamak uðruna, ýrz uðruna, namus uðruna, ana için, baba ve kardeþ için, þu mübarek topraklar, þu mübarek vatan için, cesaretlerine söz yoktu ama neyleyip nitsinler düþman daha çoktu. ölümün derdi büyük yiðenim, çare bulunmaz. ayný akþam doðurmuþ karýsý döne mavi gözlü bir çocuk sarýþýn bir avuç toprak sarmýþlar altýna ve Kemal koymuþlar adýný Kadýný ve erkeðiyle, Mustafa Kemal'in önderliðinde, esarete baþkaldýran Türk ulusu baðýmsýzlýðýný kanla kazanmýþtýr. Mustafa Kemal büyük insan. Mustafa Kemal ulusuna sevdalýdýr. Artýk bu kahraman ulusun kimseye kulluk yapmasýna izin vermeyecektir. Ne kral, ne þah, ne de padiþah… Bu ulus kendi kendinin efendisi olmayý hak etmiþtir. 29 Ekim 1923 akþamý çaðýn en uygar ve insana en yakýþan yönetim biçimi müjdelenir. Hedef, çaðdaþ uygarlýk düzeyinin üstüdür. Modern dünyayla yarýþmak gerekmektedir. Bu yarýþta kahraman Türk kadýný da yerini almalýdýr. Yüzyýllardýr sürünen kadýnlar artýk yönetimde söz sahibi olup ülkesine hizmette erkeðinin yanýnda olmalýdýr. Öyle de oldu. Sevgili öðrenciler, Atamýz, sizden, cumhuriyeti koruyup yüceltmenizi istemiþtir. Bu konuda size güvenmekteyiz. Deðerli dinleyiciler, Her ulusal bayramda Mustafa Kemal Atatürk'e olan özlemimiz artmaktadýr. Bu özlem ancak ve ancak onun en büyük eserim dediði cumhuriyete ve ilkelerine sonuna kadar sahip çýkmakla azaltýlabilir. Atatürk diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti; þeyhler, derviþler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz.” Bu duygu ve düþüncelerle hepinizin bayramýný kutlar, sizleri saygýyla selamlarým. Murat DOKGÖZ Akyaka Cahit Belkýs Güneyman Ý. O. Türkçe Öðretmeni Hür gözlerin ýþýðý Acýmasýzlýkla yok oluþlarý izleyen Yerdeki suçlu kan Ey! Zafer yaðmuru Askerlerin yeri göðü inletircesine yürüyüþü Kulaklarýmý parçalayan kurþun sesleri 29 Ekim güneþi, parlatýyor kalpleri Küçücük sevinçler Yüreklere sýðmaz oldu Dolup taþtý gökyüzü Yok olan dünyaya sahip Karanlýk bulutlar Daðýlýp gitti Cumhuriyet coþkusuyla, Türk’ün cehaleti yok oldu 29 Ekim 1923 sabahý umut kazandý Sevgiyle parlayan Hür gözlerin ýþýðý Ecem Ýrem Süllen Cahit Belkýs Güneyman Ý.Ö.O. 7/A Yasmin Sara Çakmak 5/B Akyaka Cahit Belkýs Güneyman Ýlköðretim Okulu Talihsiz Serüvenler Dizisi Uçuruma Bakan Pencere Klaus, Sunny ve Violet, Josephine Teyze'nin evinde kalmaya baþladýlar. Josephine Teyze onlarýn yeni vasisi idi ve onun evinde kalýyordu. Josephine Teyze dil bilgisine çok önem verirdi, telefon açmaktan, ocaðý yakmaktan korkardý. Çocuklar markete yiyecek almak için gittiklerinde Kont Olaf'ý gördüler. Kont Olaf onlara çok kötülük yapmýþ onlarýn mirasýný ele geçirmeye çalýþmýþtýr. Bunu Josephine Teyze'ye söylediler ama Kont Olaf kýlýk deðiþtirmiþ ve Josephine Teyze buna inanmamýþtýr. Kont Olaf Josephine Teyze'yi kandýrýp hain planlarýna baþlamýþtý. Josephine Teyze'yi intihar etmesi ve çocuklarý ona býrakmasý konusunda uyardý ve not yazmasýný istedi. Çocuklar cam sesi duydu ve kütüphaneye gittiler. Kütüphanedeki camýn kýrýldýðýný ve notu gördüler. Nottaki bilmeceyi çözdüler ve bir tekne çalýp kasýrgalý bir günde Donuk Maðaraya gittiler. Josephine Teyzeyi zor ikna edip yola çýktýlar ama aðlayan göl sülükleri onlarýn peþini býrakmadý ve bu arada Kont Olaf geldi ve onlarý kurtardý ve küstahça davranarak Josephine Teyzeyi suya attý. Çocuklar çok üzüldü. Kýyýya vardýklarýnda onlarla ilgilenen Bay Poe bu yaþananlara inanmadý ve Sunny, Kont Olaf'ýn sahte ve ayný zamanda tahta bacaðýný ýsýrdý ve dövmeli sol ayak bileði ortaya çýkýnca Bay Poe onu yakalamaya çalýþtý ama Kont Olaf kaçmayý baþardý. 7/ANeslinur EGE (Öðrencinin kitap özeti yazýsý) Sayfa 5 KÜLTÜR VE SANAT ATATÜRK VE CUMHURÝYET KONSERÝ YAPILDI AKYAKA BELEDÝYESÝ TÜRK SANAT MÜZÝÐÝ KOROSU, Cumhuriyetimizin kuruluþunun 87.nci yýlýný coþkuyla kutladýðýmýz bu günlerde, onu kuran ve bizlere emanet eden büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ü bir kere daha özlemle anmak amacýyla, 6 Kasým 2010 akþamý saat 20.00 de baþlayarak yaklaþýk 2 saat süren bir konserle, Yücelen Otel salonunda Akyakalý müzikseverlerle buluþtu . Konser esnasýnda yapýlan slayt gösterisinde sergilenen Atatürk’ün þimdiye kadar az görülmüþ fotoðraflarý izleyenleri etkiledi. Halen çalýþmalarýna devam etmekte olan koromuzun bir baþka konserinde deðerli müziksever dostlarýmýzla tekrar buluþmak üzere diyor, sevgi ve saygýlarýmý sunuyorum. Tunca GÜRER Genco Erkal, Kerem Gibi oyunu ile Muðla'daydý Genco Erkal'ýn Kerem Gibi Oyunu Muðla Gazi M. Kemal Atatürk Kültür Merkezi'nde, 26.10.2010, saat 20:30 da oynandý. Derneðimizden, 39 kiþilik katýlýmla, belediye önünden ayný gün otobüsle Gazi Mustafa Kemal Kültür Merkezine hareket edildi. Son derece keyifle izlenen oyunda, Genco Erkal'ýn enerjisinden bir nebze bile kaybetmediði görüldü. ATATÜRK VE CUMHURÝYET KONSERÝ adý altýnda, þef Ali Sami ARLI yönetimindeki koromuz, müzikseverlere, Hicaz, Eviç, Saba, Hüseyni, Segah makamýndan eserler ve konuklarýmýzýn coþkuyla eþlik ettiði türküler seslendirdi. Halil Türkoðlu'nun sunumuyla baþlayan konserimize, Ali Sami ARLI, Sezen YALÇINER, Nadide ARLI, Döndü ÇERÝ, Fatih ÝLÝKLÝ sololarýyla, Halil TÜRKOÐLU þiirleriyle renk kattý. Konserimiz müziksever dostlarýmýzla birlikte seslendirdiðimiz Mustafa Kemal PAÞA karþýlamasý ve ONUNCU YIL MARÞI ile son buldu. Konserimizin sonunda Belediye Baþkanýmýz Sayýn Ahmet ÇALCA katýlýmcýlarý kutlayarak, þefimizAli SamiARLI'ya bir plaket sundu . okudukça... Hazýrlayan: Sevil YILMAZ Ýnci Aral (1944- ) Türk öykü ve roman yazarý. 1944 yýlýnda Denizli'de doðdu. Ankara'da Gazi Eðitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi. Altý öykü kitabý, altý romaný yayýmlanmýþtýr. Yayýmlanmýþ Romanlarý Aral, Ýnci. Ölü Erkek Kuþlar. Ýstanbul: Merkez Kitapçýlýk, 2007, 384 s. ISBN 9944860390 Ölü Erkek Kuþlar, bir kadýnýn birine tutkulu bir aþk, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik baðýyla baðlandýðý iki erkek arasýndaki bölünmüþlüðünü konu edinirken, bu üç kiþinin çocukluktan kadýn ve erkek olmaya giden yolda kurallar, öngörmeler, koþullandýrmalarla biçimleniþlerini irdeliyor. Bir kadýn ve iki erkek arasýndaki iliþkilerin hem bireysel ve toplumsal yargýlarýn içinde barýndýrdýðý katýlýk ve þiddet, hem de belli bir tarihsel dönemin baský ortamýnda nasýl yorucu, yýpratýcý bir iletiþimsizliðe, uzlaþmazlýk ve çözümsüzlüðe dönüþtüðünü gösteriyor. Bu karmaþa içersinde aþk, gerçekleþmeyecek çocuksu bir düþ, evlilikse düzen sanýlan bir düzensizliktir. Ýnci Aral, bu ilk romanýnda bir kadýnýn baðýmsýzlýk ve mutluluðu umutsuzca arayýþýný içtenlikle, ustalýkla dile getiriyor. Aral, Inci. Mor. Ýstanbul: Epsilon Yayýnevi, 2003, 333 s. ISBN 975-3314124 Bir bahçývanýn oðlu, eski solcu, yeni iþadamý Ýlhan, gençlik yýllarýnda sýradan bir evlilik yapmýþ, ancak ellisini geçtikten sonra kendinden otuz yaþ genç bir kapýcý kýzýna tutularak ondan bir de çocuk sahibi olmuþtur. Hayatýnda yeni bir sayfa açma isteðiyle eþinden boþanma çabasý içindedir. O gece sahip olduðu turistik otelde sevgilisi ve akrabalarýyla birlikte oðlunun birinci yaþýný kutlayacaklardýr. Konuklar arasýnda Ýlhan'ýn mutsuz kýz kardeþi ve profesör erkek kardeþiyle onun karýsý da vardýr. Ýlhan'ýn birlikte yaþadýðý genç kadýnýn, bir odada ölümü bekleyen babasý ve birkaç yakýný da oteldedirler. Öte yandan Ýstanbul'daki eþ ve yazlýktaki baldýz da sahnenin dýþýnda, ama olayýn içinde yer alýrlar. Mor, Ýlhan'ýn gördüðü tekinsiz bir rüyayla baþlar ve yirmi dört saatlik bir sürede geçer; ancak kiþilerin geçmiþlerine ve geleceðe yönelik düþüncelerine doðru geniþleyip yayýlarak uzun bir zamaný kapsar. Aral, Ýnci. Yeni Yalan Zamanlar. Ýstanbul: Epsilon Yayýnevi, 1994, 366 s. ISBN 9753314639 Engels'in yazý makinesini çalarken yakalanan eski þair Kerim, ülkedeki sanat düþmaný yönetim yüzünden üretemez duruma girmiþ sanatçýlarýn toplanarak yeniden çalýþmaya yönlendirildikleri gizli bir merkeze götürülür. Burada eðlenceli, zararsýz bir roman yazmaya zorlanýr. Gizemli bir kadýn portresinden, intiharýn eþiðindeki bir genç adamdan, köþe dönücü bir fotoðrafçýyla onun tarikatçý-punk sevgilisi ve merkezdeki sorgucularýndan ilginç roman kiþileri yaratýr. Dinsel öðreti ve baskýyla yetiþtirilmiþ ensest kurbaný bir genç kadýnla kýrýlgan, tutunamamýþ bir gazetecinin derinlemesine iþlenmiþ aþklarý ise temel izleði oluþturur. Ýnci Aral, günümüzde 'yükselen deðerler' olarak adlandýrýlan ve çeþitli görünümler içinde bireye ve topluma sunulan yaþam seçenekleri arasýnda kimlik yitimine uðrayan ve varoluþlarýný yeniden sorgulamak zorunluluðunu duyan insanlarý anlatýyor bu romanýnda. Aral,Ýnci.Safran Sarý. Ýstanbul: Merkez Kitapevi, 2007, 311 s. ISBN 9759174873 Genç yaþta yükselmiþ bir yatýrým uzmaný; eski eser kaçakçýsý bir kadýn; üniversite mezunu bir telekýz. Ýnci Aral, "Geleceksizlik" üzerine kurduðu romanýnda bu üç kiþinin kesiþen yollarýný anlatýyor. Safran Sarý; para, güç ve baþarý peþinde koþarken kimliklerinden, aþktan ve umutlarýndan uzaklaþan, en sonunda ruhunu kaybediþinin serüveni... Dostlar Tiyatrosu'nun yeni oyunu "KEREM GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le 35 Yýl", Her sezon yeni oyunlarýyla gündemi etkileyen, bu sezon 200. kez sahnelenen Sivas '93 belgesel oyunu ile Madýmak Otel'de yaþananlarý hatýrlatan, Marx'ýn Dönüþü oyunu ile kapitalist sistemi kriz dönemi sorgulayan Genco ERKAL, "KEREM GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le 35 Yýl" oyunu ile tiyatro sahnesinde Nâzým Hikmet'in þiir dünyasýndan izlenimleri; ozanýn yaþamý, þiirleri ve görüntüleri aracýlýðýyla anlatýyor. Genco Erkal, belgesel-tiyatro ve þiiri buluþturarak, seyircileri Nâzým Hikmet'in þiir dünyasýnda bir gezintiye çýkartýyor… Genco Erkal'ýn yönetip, oynadýðý, Nâzým Hikmet'in þiirlerinden oluþan tek kiþilik oyunda, Nâzým Hikmet'in gençlik yýllarý, mahkumiyeti, hapishane yýllarý, açlýk grevi, zorunlu sürgünlüðü, vatan hasreti, tüm dünyayý kucaklayan insan sevgisi, dünya barýþý için mücadelesi, Kurtuluþ Savaþý izlenimleri, XX. yüzyýlýn dünya ölçüsünde en büyük ozanlarýndan birinin yaþamý belgesel bir filmle bütünleþerek þiirsel bir destana dönüþüyor. Oyun ayný zamanda 1975 yýlýnda, ülkemizde ilk þiir-tiyatro deneyimini gerçekleþtiren Genco Erkal'ýn Nâzým Hikmet'le 35 yýllýk yolculuðuna da tanýklýk ediyor. 1975 yýlýnda Nâzým Hikmet'in “Kerem Gibi” oyununu uyarlayan Genco Erkal'ýn, Nâzým Hikmet'le geçen 35 yýllýk serüveninden etkinlik görüntüleri de yer alýyor. Genco Erkal'ýn tiyatroda “Kerem Gibi”yle baþlayan Nâzým çalýþmalarý, 1981'de “Her Gün Yeni Baþtan” ve 1990'da “Merhaba” ile sürdü. Daha sonra Mehmet Ulusoy'la birlikte gerçekleþtirdiði “Sevdalý Bulut” ve Genco Erkal'ýn 17 yýldýr sürekli oynadýðý -Dostlar Tiyatrosu klasiði olan“Ýnsanlarým” adlý oyunlar geldi. Arada Ýstanbul Tiyatro Festivali'nde Nazým'ýn 100. doðum yýlý için sahnelediði “Nazým'aArmaðan” yer aldý. Genco Erkal'ýn Nazým Hikmet çalýþmalarý, sadece Türkiye'de deðil New York'tan Sydney'e, Toronto'dan Selanik'e, Berlin'e ve Paris'e uzandý. Türkçe dýþýnda Fransýzca ve Ýngilizce olarak sürdü. Nâzým Hikmet'in dizeleri ve Fazýl Say'ýn müziði ile yaþam bulan Nazým Hikmet Oratoryosu'nda, Genco Erkal þiirleri anlatýcý olarak seslendirdi. KEREM GÝBÝ: Nâzým Hikmet'le 35 Yýl" baþtan sona belgesel bir film eþliðinde oynanýyor. Nâzým Hikmet'in hayat hikayesi, fotoðraflarý ve film görüntüleriyle sahneye taþýnýyor. Selanik'ten Moskova'ya uzanan yaþamý ve memleket özlemi Nâzým'ýn kendi dizeleriyle Genco Erkal tarafýndan tiyatro seyircisine aktarýlýyor. Sayfa 6 BELDEMÝZ AKYAKA'DA BÝR SUZAN ALBEK YAÞAMIÞTI Hiçbir çýkara dayanmayan 30 yýllýk bir dostluktan sonra Suzan Haným'ý kaybetmek, o yýllarýn keyifli günlerini paylaþmýþ 35-40 kiþilik bir arkadaþ grubundan geride kalan pek az sayýdaki bizleri tahmin edilemeyecek kadar çok sarstý. Kendisi, Akyaka'da yaþýyor olmanýn bilinci ile her anýn deðerini verir ve bunu biz dostlarýna da yansýtýrdý. Kültürünü ve bilgisini olur olmaz her yerde öne çýkarmayýp görgüsü ve nezaketi ile bunu gerektiði zaman sakýnmadan çevresindekileri aydýnlatmak ve onlara yardýmcý olmak için saklardý. 17 Aðustos 2010 Salý günü aramýzdan ayrýlan Suzan Albek (Öztürk) 11 Ocak 1927 tarihinde Eskiþehir'de doðdu. Çocukluðu ve gençliði Eskiþehir ve Ýstanbul'da geçti. Ýstanbul Üniversitesi Fransýz Dili ve Edebiyatý kürsüsünü 1950 yýlýnda bitirdi. Ayný yýl Fransýz hükümetinin bursu ile Grenoble Üniversitesinde yüksek lisans çalýþmasýný tamamladý. Ýstanbul Üniversitesi Yabancý Diller Okulu'nda Fransýzca okutmaný olarak uzun yýllar çalýþtý. Bir dönem Galatasaray Lisesi'nde ve Beykoz Lisesi'nde Fransýzca öðretmenliði yaptý. 1952 yýlýnda arkeolog Aziz Nejat Albek ile evlendi. 1955 yýlýnda Emre Murat ve 1961 yýlýnda Erdem Ahmet adlý oðullarý oldu. Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Adli Týp Ana Bilim Dalý'nda profesör olarak görev yapan Emre Murat Albek 1993 yýlýnda klasik filolog Ferda Usanmaz ile evlendi. Anadolu Üniversitesi Çevre Mühendisliði Bölümü'nde profesör olan Erdem Ahmet Albek 1996 yýlýnda yine çevre mühendisi Mine Lüle ile evlendi. Torunu Ýnci Albek 2003 yýlýnda doðdu. *Suzan Albek okutmanlýk görevinin yaný sýra yazarlýk da yapmýþtýr. Uzmanlýk alanýnda “Fransýzca'da Telaffuz” ve “Týp Öðrencileri için Fransýzca” adlý kitaplar yazmýþtýr. Edebiyat alanýnda “Bizim Gezegenimiz Dünya” ve “Hayvanlar Konuþurlar mý?” adlý çocuk kitaplarý vardýr. 1974 yýlýnda Biz Anadoluyuz, Biz Anadolu Kadýnlarýyýz ! Kurtuluþ savaþýndan sonra, ulu önderimiz Atatürk diyor ki; Dünyanýn hiçbir yerinde, hiç bir milletin kadýný Anadolu Kadýný'nýn üstün de deðildir. Vatanýný korumak ve kurtarmak mücadelesi, kaygýsýyla kucaðýndaki yavrusuyla, yaðmur demeyip, kýþ demeyip cephenin mühimmatlarýný sýrtlarýnda, kaðnýlarýnda taþýyan hep onlar, ulvi, fedakar Anadolu Kadýn'larý olmuþlardýr. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu, duygulu kadýnlarýmýzý þükran ve minnetle kutlamalý saygý göstermeliyiz. Biz Erzurumlu Nene Hatunlar, Kastamonulu Þerife Bacýlar, Onbaþý Karafatmalar, Polatlý Satý Kadýnlar'ýyýz. Bin yýldýr köylerde imeceler yaparýz. Yortularda bayramlarda birlikte oluruz. Bin yýldýr Anadolu'da doðmuþ, Anadolu Kültürü ile büyümüþüz. Acýlarda, sevinçlerde, kývançlarda, ülküde bir olmuþ, birlikte olmuþuz. Dokuduðumuz kilimlerde duygularýmýzý kuþ, koçbaþý, elibelinde desenleri kullanarak ayný dilde anlatmýþýz. Biz Anadolu Kadýnlarý bin yýldýr, bulguruz, mercimeðiz, nohutuz, pirinciz, ayný kazan içinde kaynamýþ, kaynaþmýþýz. Biz "Ezogelin Çorbasý'yýz". Þimdi artýk bu çorba içerisinde sen bulgursun, sen mercimeksin diye diye bizi ayýramazsýn, ayrýþtýramazsýn, bölemezsiniz.Biz Hakkarili, Vanlý, Tunceliliyiz, biz Mardinli, Diyarbakýrlý, Urfalýyýz, biz Antalyalý, Mersinli, Uþaklý, Ýzmizrli, Muðlalýyýz, biz Konyalý, Ankaralý, Çorumluyuz, Samsunlu, Rizeli, Tekirdaðlý, Edirneliyiz. Ayrýmcýlýk, bölücülük yapmayýnýz !! Çekin elinizi üzerimizden. Biz Anadoluyuz, Anadolu Kadýnlarý'yýz. Ekendiz Tanay Derneðimiz üyelerinden sevgili uu uu uu uu Ayþe – Ferit Türkay çifti özlemle bekledikleri NAZ'larýna kavuþtular. Bebeðe saðlýklý uzun ömürler, aileye mutluluklar dileriz. AKSD uu uu yayýnlanan “Bizim Gezegenimiz Dünya” bir çocuk grubunun yaptýðý geziyi anlatýr. Çocuklar dünyanýn çeþitli yerlerinde gezerlerken oralarýn coðrafi ve jeolojik özelliklerini de öðrenirler ve maceralar yaþarlar. Bu eser Ýstanbul Radyosu'nda seslendirilmiþtir. “Hayvanlar Konuþurlar mý?” adlý kitap hayvanlarla ilgili kýsa öyküler içerir ve Suzan Albek kitabýn tanýtým yazýsýnda “Bu kitabý, bizimle dünyamýzý paylaþan, doðayý þenlendiren hayvanlarý sizin de tanýmanýz, sevmeniz ve onlarý incitmemeniz için yazdým. Onlarý koruyun, onlar da sizi koruyacaklardýr…” der. *Suzan Albek “Gecegelenin Ak Unu” adlý çocuk öyküsü ile 1973 yýlý Arkýn Kitabevi Çocuk Edebiyatý ödülünü kazanmýþtýr. Öyküde Suzan Albek dedesinin Eskiþehir'de nasýl deðirmenciliðe baþladýðýný anlatýr. *Suzan Albek'in Çakmaktaþý adlý çocuk tiyatrosu oyunu uzun yýllar Bakýrköy Belediye Tiyatrosu'nda oynanmýþtýr. *Arkeoloji ve tarihe de ilgi duyan Suzan Albek doðduðu ve çok sevdiði þehir olan Eskiþehir'e kendi deyimi ile borcunu ödemek için “Dorylaion'dan Eskiþehir'e” adlý kitabý yazmýþtýr. Anadolu Üniversite'si Eðitim Saðlýk ve Bilimsel Araþtýrma Vakfý tarafýndan 1991 yýlýnda basýlan kitap her yönüyle Eskiþehir'i tanýtmakta ve alanýnda çok baþvurulan bir eser niteliðini korumaktadýr. *Suzan Albek 1991 yýlýnda Fernand Lequenne'nin Galatlar adlý kitabýný tercüme etmiþ ve kitap Türk Tarih Kurumu tarafýndan yayýnlanmýþtýr. Kendisinin tarih, arkeoloji ve yazarlýða olan ilgisi eþinin çevirdiði belgesel filmlerin metinlerinde de kendini göstermiþtir. Albek ailesinin “Ýnci”si ise geçtiðimiz günlerde Oktay Akbal Kütüphanemizin 7 yaþýndaki en yeni üyesi olmuþtur. Albek çifti ve eþim Aydýn Turunç ile Aziz Bey'in bizleri bilgilendirdiði ve kendisinin daha önceleri birkaç kez incelemiþ olduðu Ege ve Akdeniz Bölgesi ören yerlerine yaptýðýmýz geziler mutlu anýlarýmýz arasýnda yerini her zaman koruyacaktýr. Biz, çok sevdiðimiz dostumuzdan ayrýlmýþ deðiliz. Bizler Kýran Daðý eteklerinde oturuyorsak Suzan Hanýmýmýz da ayný daðýn yamacýnda, gene çok sevdiðimiz dostumuz Meral Calp ile karþýlýklý olarak Gökova Körfezini seyrederek dinleniyorlar. Solmaz TURUNÇ Özgeçmiþ Albek ailesi adýna Prof. Dr. Erdem A. ALBEK tarafýndan saðlanmýþtýr. [email protected] Akyaka Belediyesi CITTASLOW Sempozyumu 6 – 7 Kasým 2010 tarihinde, Akyaka Yücelen Otel'de yapýldý Yavaþ Kentler Birliði'ne ( Cittaslow ), dahil olmak üzere çalýþmalarýný hemen hemen tamamlamýþ olan Akyaka Beldesi'ndeki toplantýya, baþta sayýn Valimiz Fatih Þahin ve Ula Kaymakamýmýz Erol Karaömeroðlu, Seferihisar Belediye Baþkaný Tunç Soyer ile Aydýn-Yenipazar Belediye Baþkaný Yüsran Erden ve öðretim görevlisi konuþmacýlarýn yaný sýra seçkin bir dinleyici grubu katýldý ve toplantýnýn sunuculuðunu Devrim Bayar yaptý. Sempozyumun birinci gününde, Belediye Baþkanýmýz Ahmet Çalca'nýn açýþ konuþmasýndan sonra Sayýn Valimiz, yavaþ kentin önemini açýklayan; baþkalarýnýn sloganlarýnýn uygulanmamasýný, kendimizin de yeni sloganlar üretip önermemizi, bu payeyi almak için yapýlacak daha çok þeyler olduðunu, baþlamanýn önemli ama bitirmenin daha da önemli vurgulayan bir konuþma yaptý. Belediye Baþkanýmýzýn, Akyaka'yý tanýtan kýsa konuþmasýndan sonra Prof. Dr. Yýlmaz Özkan, Yavaþ Þehir Hareketi ve Katýlýmcýlýk konulu konuþmasýnda, 2000 yýllýk kent bilincinin bulunduðu bir ortamda baþlayan bu hareketin kentimizde de baþarýlý olabilmesi için vatandaþlara iyi anlatýlmasýnýn önemini ve Valilik ve Kaymakamlýk desteði olmadan bu hareketlerin baþarýlý olamayacaðýný, altý baþlýkta toplanan kriterleri ve bu kriterlerin çoðunun Akyaka'da gerçekleþmiþ olduðunu belirtti. Bahar Suseven, Akyaka'daki Toplumsal Süreçler konulu sunumunda, Akyaka'da 1985 yýlýndan 1995 yýlýna kadar olan geliþmelerden söz ederek bugünlere geldi. Gazeteci Nedim Atilla ise Slow Food Convivium'un açýklamasýný yaparak, mahalli tatlarýn ve lezzetin tadýna vararak yemek yemenin öneminden, Akyaka'da da bu bölgeye ait yemek ve tatlar yaratýlmasýnýn gerekliliðinden bahsetti. Sloganlarýnýn: “ Ýyi Olacaksýn; Temiz Olacaksýn; Adaletli Olacaksýn ” olduðunu ayrýca belirtti. Öðr. Gör. Þule Tuzlukaya, da Yavaþ Turizm'in ne olduðunu açýkladý. Yerel kültürün ön plana çýkarýlmasýnýn, geleneklerin ve kimliðin korunmasýnýn; yerel halkýn katýlýmýnýn saðlanmasýnýn; eko-gastronominin; konukseverliðin, hijyenin önemini belirtti. Dr. Gonca G. Þahin, Rekabetçi Turizm Pazarlamasýnda Yavaþ Kentler baþlýklý konuþmasýnda, turizm ve sürdürülebilirlik bakýmýndan; farklýlýk sunulmasý, müþteri memnuniyeti, emniyet, duyarlýlýk, eðitimin rolü, hizmet kalitesinin arttýrýlmasý, imaj yaratýlmasý gibi faktörlerin önemini ele aldý. Ayfer Yavi, Yaðmur Böreði Birliði, Victor Ananias ise Ekolojik Yaþam ve Buðday Derneði hakkýnda bilgi verdiler ve bu konularda yaptýklarý çalýþmalarýný örnekler ile açýkladýlar. Sempozyumun ikinci gününde ise, Türkiye'nin ilk Yavaþ Kenti olan Seferihisar Ýlçesi Belediye Baþkaný Tunç Soyer, kendi deneyimlerinden, bu süreçte karþýlaþtýklarý güçlüklerden ve Seferihisar'dan bahsetti. Muðla-Akyaka'nýn yanýnda, Gökçeada'nýn, Aydýn-Yenipazar ve Sakarya-Taraklý'nýn da Yavaþ Kentler Birliðine aday olduðunu ve bu birliðe girmenin kazançlarýný belirtti. Akyaka'nýn da en geç Aralýk ortasýna kadar gerekli baþvuruyu yapmasý gerektiðini hatýrlattý. Belediye Baþkanýmýz da belgelerin bayram sonunda hazýr olacaðýný söyledi. Yard.Doç.Dr. Cumhur Aydýn, Yavaþ Kentlerde Trafik Düzenlemeleri baþlýklý konuþmasýnda, trafik düzenlemelerinin ve kent içi hýz sýnýrlamalarýn öneminden ve her yýl bir Akyaka nüfusu kadar yayanýn þehir içi hýz sýnýrlamalarýna uyulmamasý yüzünden hayatlarýný kaybettiðini vurguladý. Akyaka için de bazý önerilerde bulundu. Akyaka Kent Konseyi Baþkaný Serdar Denktaþ, Akyaka'da Kent Konseyi ve Cittaslow çalýþmalarýnýn süreçlerini açýkladý. Öðr. Gör. Gaye Gökalp Yýlmaz, Prof. Dr. Nurgün Oktik'in yerine, Akyaka'nýn Korunmasý ve Katýlýmcýlýk konulu tebliði okudu. Soru cevap kýsmýndan sonra toplantý, Belediye'nin Azmak kenarýnda verdiði bir yemek ve Azmak'taki tekne turu ile sona erdi. Sayfa 7 ÇEVRE BÝR HAYVAN KORUMA DERNEÐÝNÝN GÖREVÝ NE OLMALIDIR Bugüne kadar gelen yanlýþ uygulama ve usul hayvanlarý koruma sýfatý altýnda çalýþan derneklerin üçüncü þahýslar tarafýndan ihbar kurumu olarak görülmesi, herhangi bir kötü muamele ile karþýlaþýldýðý zaman hemen o bölgede bulunan derneðe durumun bildirilmesi, kapýsýnýn önüne kedi köpek býrakýlmasý ve aradan bu kiþinin çekilmesi olarak algýlandý. Oysa hepimizin de bildiði üzere Türkiye'de hayvan koruma derneklerinin çoðu gerek maddi açýdan olsun gerekse yetiþmiþ eleman eksikliðinden olsun her zaman için zor durumdadýr. Ülkemizin içinde yaþamýþ olduðu ekonomik sýkýntýlar, olaðan hale gelen krizler, hayvan haklarýna bakýþ açýsýnýn dar olmasý, dernek yöneticilerinin egolarýný bir türlü bastýramayýp zincirli köle olmalarý, derneklerin çoðunu hayvanlardan bile daha acýnasý ve zavallý durumda olduðunu hepimize ispat etmiþtir! Ülkenin bu kadar aydýn, kaliteli, entelektüel, pratik zekâlý cevheri olmasýna raðmen çoðu bu negatif etkiler nedeniyle bu derneklere ya da vakýflara uðramak istememektedir. Maalesef kamuoyunda oluþturulan yanlýþ “dernek” ve “hayvan sever” (fakat insan sevmez) imajý ile derneklerin bir ihbar kurumu olarak algýlamasý onlarýn asýl yapmasý gereken STK baskýsýný bir türlü idari kurumlar üzerinde oluþmamasýna neden olmaktadýr. Hatta öyle ki hayvan koruma derneðinin görevi kedi köpek bakmak ya da cebinden çýkarýp para vermek olarak dayatýlmaktadýr. Bu görevi yapmasý gereken kurum DEVLETTÝR. Aslýnda derneklerin kimi zengin ve kadirþinas gönüllülerinden baðýþ toplayarak bunu yapmaya çalýþmalarý yaþanan ikilemin belki de en büyük dýþa vurmuþ halidir. Açýkçasý bir derneðin kýsýrlaþtýrma yapmak için para toplamasýný hiçbir zaman anlayamamýþýmdýr. Hangimiz devletten daha zengin olabiliriz ki? Ya da hangimiz kapýmýzýn önündeki sokakta elektrik – su – doðalgaz tesisatý deðiþmesi gerektiði zaman mahallece para toplayýp belediye yerine bu göreve soyunuruz ki? Þunu kabul etmek gerekir ki, hayvan beslemek güdümüz her zaman için hayvan hakkýný korumak, idari yazýþmalarla devlete unutmuþ olduðu görevi hatýrlatmaktan daha önde gelir. Birincisinde yaþanan manevi tatmin asla, ikincisindeki gibi soðuk- itici, can sýkýcý, sonucu bile “resmi“ bir yazý olacak bir eylemle boy bile ölçüþemez. O nedenle etrafýmýzdaki zengin hatta maddi durumu zor durumda olan insanlardan bile para toplayarak bu paralarla kuru mama almak, veterinerlik hizmetleri vermeye çalýþmak derneðin asli görevi olmamalýdýr. Devletin yapmasý gereken iþi dernek o küçük bütçesi ve kadrosu ile yapamaz. Trilyonlarý olsa bu kýsýr döngü ile baþa çýkamaz. O zaman böyle bir misyona soyunmuþ bir derneðin, vakfýn, hatta federasyonlarýn görevi ne olmalýdýr? Onlarýn görevi öncelikle STK olarak devlete baský yapýp bu gibi iþler için devleti zorlamaktýr. Topladýklarý bu paralarla, kamuoyu yaratmak için yerel televizyonlar, radyolar, basýn baþta olmak üzere halkla iliþkiler çalýþmalarý yapmaktýr. Milletvekillerinden tutun, belediye baþkanlarýna, bakanlara, zabýta müdürlerine, okuldaki eðitmenlere kadar çalýþmalar yapmak, afiþ bastýrmak, fuarlarda stand açmak, müftülerle, rotaryenlerle, masonlarla, çok geniþ kesimlerle görüþme yapýp bilinen kabuðu kýrmaktýr. Mevcut arazi çalýþmalarýný yaparken, bakýmevlerindeki hayvanlara bakarken ayný zamanda paneller düzenlemek, uluslararasý sempozyumlara müdahil olmak, mahkemelerde dava açmak, bu davanýn sonuçlarýný kamuoyu ile paylaþýp, balýk tutmasýný ortalama vatandaþa öðretmektir. Ýki çalýþma arasýndaki paralellik mutlaka sivil toplum örgütü çalýþmasý lehine aðýr basmalý, kedi köpek toplayýcýlarýndan sivil toplum örgütü çalýþmasý yapýlacaðý asla unutulmamalýdýr. Anýmsarsanýz Samsun'da bir dernek Avrupa Birliðinden ciddi fon almýþ, bu paranýn büyük bir kýsmýný bir yýl içinde kuru mamaya yatýrmýþ, ertesi yýl tekrar hayvan severlerden para istemeye baþlamýþtýr. Aslýnda bu örnek maalesef hepimizin yaþadýðý kýsýr döngünün tipik yansýmasýdýr. Hepimizin baþýndan geçen ama kabul etmek istemediðimiz gerçektir. Kabul etmek istemeyiz çünkü gönüllülerden alýnan baðýþlarla devletin yapmasý gereken bir iþi kimseye kaptýrmak istemeyiz. Manevi “besleme” duygumuzu belki de tatmin etmek için “ hayvan koruma gönüllüsü” sýfatý ya da derneði arkasýna saklandýðýmýzý çoðu zaman düþünmüþümdür. Hayvan beslemek varken, bu kadar güzel ve tarifi imkânsýz psikolojik tatmin dünyasý varken, kimse de kalkýp ne broþür bastýrmak, ne afiþ yapmak, ne billboard düzenlemek, ne panel yapmak için para vermek istemez. Çünkü önündeki somut yaralanmýþ köpeði görür, caný çýkartýlmýþ atý, eþeði, ineði görür, bacaðýný araba çiðnemiþ kediyi görür. Milyarlarýný buraya akýtýr. Ve gün gelir o milyarlar bir gün Bandýrma'daki, Antalya'daki, Mamak'taki, Kutludüðün'deki, Marmaris'teki, Bodrum'daki, Didim'deki katliam olur. Ankara'da ve Ýstanbul'da yapmýþ olduðumuz HAYTAP toplantýlarýmýzda da özellikle bunu vurguladýk. Yoksa baþkalarýnýn günahýný derneklerde çalýþan gönüllüler mümkün deðil ömür boyunca karþýlayamazlar dedik. Derneklerin, vakýflarýn görevi kurumsallaþarak devletin unutmuþ olduðu, yapmak istemediði, ayak sürçtüðü konularda onun üzerinde broþürlerle, medya ile afiþlerle, ikili görüþmelerle baský oluþturmaktýr. Yoksa trilyonlarýnýz olsa milletin hayvanlara karþý iþlemiþ olduðu günahýný temizleyemezsiniz. Ne para dayanýr, ne bütçe, ne emek, ne enerji! Bugüne kadar yapýlan da budur zaten. Tüm sistem bu anlayýþ nedeniyle iflas etmiþtir. Giresun, Adana, Eskiþehir, Kadýköy, Diyarbakýr gibi yerler tam olmasa da bu yol ile baþarmýþlardýr. Baþaramayan þehirler maalesef ceplerindeki para bitene kadar devletin görevini üstlenmeye kalkan ve baðýþ toplayarak yaþamaya çalýþan dernekçilerdir. Yeni kurulan HAYTAP'ýn felsefesi de alýþýlmýþýn dýþýnda bir taktik izleyerek ve ulusal çapta büyüyerek, bir Adana ya da Eskiþehir olmaktýr. Bu þekilde eðitim vermekte ve bunu destekçilerine aþýlamaktadýr. Çünkü eski sistem çökmüþtür. Hâlbuki Giresun devletle iþbirliði yapar baþarýr, Adana iþbirliði yapar baþarýr, Kadýköy baþarýr, Eskiþehir baþarýr. Onlar iþ yapmýþ olduklarý için göze batmazlar, ama ýsrarlý bir þekilde devletin yapmasý gereken görevi kendileri yapmaya devam ettikçe bataklýk içinde debelenir, battýkça batar, üzerine de iþ yapmadýklarý için her kesimden bir ton eleþtiri alýrlar. Artýk hayvan haklarý bakýþ açýsý Türkiye'de eski alýþkanlýklarýndan kurtulup yeni bir vizyon kazanmalý, devletin yapmak istemediði görevi devlete hatýrlatmalý, bir ihbar kurumu olarak deðil, devleti çalýþtýran bir mekanizma olarak yerini almalýdýr. Bu yeni sistemi beðenmeyenler, kurmuþ olduklarý bu yanlýþ düzenin yýkýlmasýný istemeyenler de ajanlýk yaparlar, kendileri gibi olanlarý yanlarýna çekmeye çalýþýp yeni bir vizyon getirmek isteyenlere saldýrýrlar, ekip çalýþmasý istemezler, halkla iliþkiler, seminerler gibi kuru kalabalýk söylemler istemezler, insan merkezli tartýþmalara prim uzatýrlar, yapýlan bu yepyeni çalýþma görünmesin diye fiili olarak uygulanmasý mümkün olmayan “projeler üreterek” uyuyan kýzýlderilinin uyanmasýný engellerler. Çünkü o yeni fikir ve bakýþ açýsý aslýnda kendi kurmuþ olduklarý dünyanýn yýkýlmasýnýn sinyalleri, yani sonun baþlangýcýdýr. Av. Ahmet Kemal Þenpolat HAYTAP Hayvan Haklarý Federasyonu Yönetim Kurulu Baþkaný BU KATLÝAMI KINIYORUZ Akyaka'da hayvan haklarý savunucularý hayvan canýn zehirlendiði haberini aldýlar. Yapýlan müdahelelere raðmen sekiz köpek feci bakýmevi ve rehabilitasyon merkezi çalýþmalarý için yer tahsis edilmesinin ve projesinin hazýrlanmasýnýn þekilde acý çekerek can verdi. sevincini yaþarken ormanlýk alanda baktýklarý sekiz “HAYVANLARI ZEHÝRLEMEK, ÝNSANLIÐI ZEHÝRLEMEKTÝR” “HAYVANLARI ÖLDÜRMEK, ÝNSANLIÐI ÖLDÜRMEKTÝR” Alternatif tarým uygulamasý: Permakültür Hayli sýcak bir yaz yaþadýk. Küresel ýsýnma etkileri yüzünden hem bizim bölge, hem bütün dünyada aþýrý ve sýra dýþý hava olaylarý büyük zararlar yarattýlar. Gökova oldukça marazlý bir yaz sezonu yaþadý. Mayýs ayý sonunda aniden sert yaðmur þeklinde yaðýþlar oldu, bir hafta sonra Afrika çöl dalgasý geçti. Meyve aðaçlarýnýn ve zeytin aðaçlarýnýn çiçeklerinin büyük kýsmý önce düþtü (yaðmur ile) sonra kalanlar yandý. Öyle ki, yaz meyvelerinin randýmaný zayýf kaldý. Özellikle erikler ve üzümler olmak üzere, nar ve zeytinde bolluk yok bu yýl. (Ze domateslerin hikayesini herkes biliyor). Bu gidiþatla küresel ýsýnma etkileri ile yavaþça yýllýk sezon rotasyonu gevþeyecek ve silinecek - sonuç olarak anormal (sezon dýþý) hava olaylarý, geleneksel tarýmcýlýk bilgilerinin alakasýný (uyumunu) azaltacak. Son 15-20 yýl boyunca Avustralya'da bu olumsuz etkilere karþý yeni bir tarýmcýlýk yaklaþýmý geliþtirildi. Avustralya dünyanýn en kurak kýtasý olduðundan dolayý, kuraklýk, erozyon ve diðer ekosistemi dengesizleþtiren faktörlere karþý yeni tedbirleri tasarlayýp uygulamada baþarý buldu. Bu alternatif tarýmcýlýk sisteminin adý 'permakültür'dür. Ýngilizce 'permanent' (kalýcý) ve 'agriculture' (tarým) kelimelerinin birleþiminden oluþur, endüstriyel ve tarýmsal sistemler tarafýndan yaratýlan toprak, hava ve su kirlenmesine, kaybolan bitki ve hayvan türlerine, doðal olarak yenilenemeyen kaynaklarý yok edici ekonomik sisteme tepki olarak geliþtirildi ve eski deneyimlerden oluþan bitki, hayvan ve sosyal sistemlerin bilgisine yeni fikirlerin eklenmesiyle, "kalýcý tarým" ve "kalýcý kültür" inþa etmek manasýnda kullanýldý. Kavram zamanla deðiþik manalarda kullanýlmýþ olmakla birlikte, günümüzde artýk; gýda üretimi, arazi kullanýmý ve topluluk inþa etmede sürdürülebilir ve etik bir tasarým usulü kullanmak olarak tanýmlanabilir. Permakültür'ün diðer bir tanýmý da "sürdürülebilir yerleþimler tasarlamak"týr. Bu bir felsefe ve toprak kullanýmý yaklaþýmýnýn mikroklima, yýllýk ve çok yýllýk bitkiler, hayvanlar, toprak ve su yönetimi ve insan ihtiyaçlarýnýn birlikte ve baðlantýlý olarak içiçe geçtiði üretken topluluklar bütünüdür. Permakültür tasarýmýnýn temel amacý; bitki, hayvan ve insanlarý üretim amaçlý bir araya getirerek, bakýmý kolay, istikrarlý, kendi kendine yeten bir düzeni “mümkün olan en küçük alanda” oluþturmaktýr Permakültür özellikle kurak ve erozyonlu yamaçlara uygun, çünkü sadece ürünler peþinde koþmaktan deðil, bütün ürünlere iþlevleriyle bakma ve topraklarýn kendi evrimlerinin gerçekleþmesine izin verme felsefesidir. Ýlerki yazýlarýmýzda farklý tarla (ve bahçe) bakým tekniklerine daha detaylý þekilde bakacaðýz. Türkiye'de Avustralya Permakültür Araþtýrma Enstitüsüne baðlý Türkiye Permakültür Araþtýrma Enstitüsü ve Marmaris Ekolojik Yaþam Dernek bulunuyor, ayrýntýlý bilgiler için web sitelerine baþvurabilirsiniz. Ýzmir'in Bayýndýr ilçesinin Mersinli mevkiinde pilot projeler olarak Permakültür tarýmcýlýk teknikleri uygulanýyor ve topraklar yeniden zenginleþtiriliyor. Meryem Kuzey Muðla Arýcýlýk Müzesi Açýldý Arýcýlýk Müzesinin açýlýþý, Muðla Valisi Fatih Þahin ile, Muðla Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Þener Oktik, Türkiye Arý Yetiþtiricileri Merkez Birliði Baþkaný Bahri Yýlmaz ve MAYBÝR Baþkaný Ziya Þahin tarafýndan birlikte yapýldý. Müzenin açýlýþý için düzenlenen törende konuþan Muðla Valisi Fatih Þahin, Muðla'da bal üretimi konusunda her türlü desteði vereceklerini kaydederek, “Bal çok önemli bir besin gýda maddesi. Sofralarýmýzýn en baþýnda yer alýyor. Saðlýk için mutlaka bal tüketmek gerekir. Bal üretimi yapan arýcýlýk sektörü çok güzel bir hizmet veriyor. Arýcýlýk sektörünün bilimsel çalýþarak daha kaliteli ürün elde etmesi çok önemli. Bu anlamda bugün açtýðýmýz müzemizin büyük bir önemi bulunmakta. Ýçinde barýndýrdýðý eserlerle bu müze gerek halkýmýzýn gerekse bölgemize gelen turistlerin ilgisini çekecektir” dedi. Müzede neler bulunuyor? Müzede ressamlar tarafýndan yapýlan kum sanatý, mermer sanatý, doðal taþ sanatý ve resim sanatý gibi altý dalda arýlar ve arýcýlýkla ilgili yapýlmýþ seçkin eserler sergilenirken, Arýcýlýðýn dünden günümüze geçmiþiyle ilgili araç ve gereçlerle bal üretim yöntemleri maketlerle anlatýlýyor. Müze içerisinde arýcýlara ve tüketicilere yönelik gerçekleþtirilecek sinevizyon gösterisiyle, bundan böyle doðru bal üretimi nasýl yapýlýr ve organik bal konusunda hem üreticilerin, hem de tüketicilerin bilgilendirilmeleri de saðlanacak. Müze içerisinde bal üretimi maketlerle anlatýlýrken, hazýrlanan þeffaf kovanlar sayesinde arýlarýn nasýl bal yaptýklarý çýplak gözle de izlenebilecek. Sayfa 8 SPOR VE SAÐLIK En Çok Dikkat Edilmesi Gereken Gýda Katký Maddeleri Nelerdir? Benzoik Asit (E210) ve Sodyum Benzoat (E211) gibi Benzoatlar – Soslar, margarin, ketçap, mayonez gibi gýdalarda kullanýlýr. Alerji ve astým hastalarýnda ataklara neden olabilir. Kanserojen olduklarýndan þüphelenilmektedir. BHA (E320) ve BHT (E321) – Yaðlarda, hazýr çorbalarda ve cipslerde antioksidan olarak kullanýlýr.Alerjik reaksiyonlara n e d e n o l a b i l i r. K a n s e r o j e n o l d u k l a r ý n d a n þüphelenilmektedir. Bazý Avrupa ülkeleri ve Japonya'da kullanýmlarý yasaktýr. Sunset yellow (E110), Tartrazin (E102), Amaranth (E123), Patent Blue V (E131), Green S (E142) gibi Gýda Boyalarý – Renk vermek için þekerleme, dondurma, toz içecekler, salata sosu ve ketçap gibi pek çok gýdada kullanýlýrlar. Alerjik reaksiyonlara, astým ataklarýna, çocuklarda hiperaktif davranýþ bozukluklarýna neden olduklarýndan ve kanserojen olduklarýndan þüphelenilmektedir. E123 ve E110ABD veAvrupa'nýn pek çok ülkesinde yasaklanmýþtýr. Nitrat ve Nitritler (E249, 250, 251, 252) – Koruyucu, renklendirici ve lezzet artýrýcý olarak sosis, salam gibi gýdalarda kullanýlýrlar. Baþ aðrýsý ve kurdeþene neden olabilirler. Vücutta kanserojen bir madde olan nitrozamine dönüþürler. Aspartam (E951) – Diyet gýdalarda kullanýlan yapay tatlandýrýcý. Çok kullanýldýðýnda vücutta þiþmelere ve baþta sinir sistemiyle ilgili olmak üzere çok sayýda soruna neden olduðu iddia edilmektedir. Siklamatlar (E952) – Diyet gýdalarda kullanýlan yapay tatlandýrýcý. Kansere neden olduðu için ABD'de yasaklanmýþtýr. Sülfitler (E220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228) – Çeþniler, deniz ürünleri, jöleler, kremalý bisküviler, kurutulmuþ meyveler, meyve sularý, konserve sebzeler, dondurulmuþ patates ve hazýr çorbalarda, bira, þarap gibi içeceklerde bulunurlar. Sülfitler göðüste sýkýþma, kurdeþen, karýnda kramp, ishal, baþta yanma hissi gibi bulgulara neden olabilirler. Duyarlý astýmlýlarda astým ataðýný tetikleyebilirler. Bazý vitaminlerin vücutta yýkýmýna neden olurlar. ABD'de bazý ürünlerde kullanýmlarý yasaklanmýþtýr. Bu gýda katlý maddelerinin tümü ülkemizde kullanýlmaktadýr. Gýda Katký Maddeleri Nedir? Tek baþýna besleyici deðeri olan veya olmayan, Te k b a þ ý n a g ý d a o l a r a k t ü k e t i l m e y e n , Seçilen teknoloji gereði olarak kullanýlan, Gýdalarýn üretilmesi, iþlenmesi, hazýrlanmasý, ambalajlanmasý, taþýnmasý, depolanmasý sýrasýnda gýda maddesinin tat, koku, görünüþ, yapý gibi özelliklerini korumak, düzeltmek veya istenmeyen deðiþikliklere engel olmak amacý ile kullanýlan maddelerdir. Gýda Katký Maddeleri Nerelerde Bulunur? Ýþlenmiþ gýdalarýn çoðunda, daha çok da market raflarýný dolduran ve kolay kolay bozulmayan gýdalarda, cipslerde, ketçaplarda, soslarda, boyalý þekerlerde, renkli toz içeceklerde, iþlenmiþ et ve süt ürünlerinde (salam, sosis, krema, vb.), konserve ve turþularda, diyet içeceklerde, hazýr çorba ve benzeri hazýr gýdalarda. Gýda Katký Maddelerine Karþý Daha Çok Kimler Risk Altýndadýr? Çocuklar: Her tür saðlýk sorunu çocuklarda daha çabuk ve daha aðýr biçimde ortaya çýkar. Örneðin sigara, içen kiþide akciðer kanseri ve kronik bronþit yapar, ama çocuklar yanlarýnda içildiðinde bile zarar görürler. Ayný þekilde gýda katký maddeleri de cips, boyalý þeker, renkli toz içecek, kremalý bisküvi ve benzeri hazýr besinleri çok tüketen çocuklarý, yetiþkinlerden daha çabuk ve daha çok etkiler. Örneðin çocuklarýn hiperaktif davranýþ bozukluðu için birçok gýda katký maddesi suçlanmaktadýr. Ayrýca gýda katký maddelerinin kanser yapýcý etkilerine ve yol açtýðý alerjik reaksiyonlara çocuklar daha duyarlýdýr. Alerjik Bünyeli Kiþiler: Aspirin ve bazý ilaçlara duyarlý kiþiler gýda katký maddelerine karþý daha fazla risk altýndadýr. Gýda Katký Maddeleri Ne Gibi Saðlýk Sorunlarýna Yol Açarlar? Gýda katký maddeleri çok çeþitli saðlýk sorunlarýna neden olabilir. Bunlardan en önemli ikisi þunlardýr: Alerjik Reaksiyonlar: Özellikle alerjik bünyeli kiþilerde ve Aspirin duyarlýlýðý olan kiþilerde daha fazla olmak üzere birçok alerjik reaksiyon görülmekte, bunlar çoðu zaman tanýmlanamamakta ve bazen öldürücü anafilaktik reaksiyonlara sebep olabilmektedir. Çocukluk çaðýndaki astým hastalýðýnýn günümüzde çok daha sýk görülmesinden, çocuklarýn giderek daha fazla gýda katký maddeleri içeren hazýr gýdalarla beslenmesi sorumlu olabilir. Kanser: Kimi katký maddelerinin kansere sebep olduðu bilinmektedir. Örneðin nitritler, nitratlar, siklamatlar, sunset yellow ve amoranth gibi gýda boyalarý, BHA, sodyum benzoat vb. Gýda Katký Maddelerinin Zararlarýndan Korunmak ve Çocuklarýmýzý Korumak için Nelere Dikkat Etmeliyiz? Saðlýða zararlý olduðu kanýtlanmýþ ve birçok ülkede yasaklanmýþ gýda katký maddelerinin kullanýmýný engelleyecek, þüpheli olanlarý sýnýrlayacak ve alternatifler getirecek, ayrýca bu tür zararlý katkýlarýn çok fazla kullanýldýðý ürünlerin reklamýný sýnýrlayacak yasal düzenlemelere ihtiyaç vardýr. Ayrýca üretici firmalara da önemli sorumluluklar düþmektedir. Bazý gýda maddeleri özellikle atopik (alerjik bünye ve genetik özelliðe sahip) kiþilerde ve çocuklarda sorun yarattýðý için iþlenmiþ veya hazýr gýdalarýn etiketlerinde, hangi katkýlarýn kullanýldýðý anlaþýlýr ve okunabilir bir þekilde yazmalýdýr. Çoðunluk bu katkýlarýn isim ve numaralarýný bilemeyeceði için paketlerin üzerine bu maddelerin kimler üzerinde ne tür saðlýk sorunlarý yaratabileceði de belirtilmelidir. Risk grubunda olan tüketiciler bu þekilde uyarýlmýþ olacaktýr. Bizim de yapabileceðimiz çok þey var. Mümkün olduðu kadar doðal ve katkýsýz gýdalarla beslenmeye çalýþmalýyýz. Özellikle de çocuklarýmýzýn boyalý þeker ve çikolatalarý, renkli toz içecekleri, kremalý bisküvileri, cipsleri, ketçaplarý, salam, sosis gibi iþlenmiþ et ürünlerini, hamburger gibi fast food ürünlerini çok fazla tüketmelerine izin vermemeliyiz. kiþi baþkasýna, kendisinden, kendisinde bulunan en deðerli þeyden, yaþamýndan verir. Böylece karþýsýndakinin yaþamýný zenginleþtirir. Sevgi insanlýk tarihi boyunca düþünürlerce farklý biçimde algýlanýp yorumlanmýþtýr. Ýdealistler, sevgiyi Sevgi bütün dillere girmiþ yaygýn bir sözcük olmasýna metafizik bir yaklaþýmla ele almýþlar, insanlar arasýnda barýþ karþýn tanýmlanmasý oldukça güçtür, bu nedenle farklý ve düzenin sevgi ile kurulabileceði düþüncesinden yola biçimlerde yorumlanan bir kavramdýr. Toplumsal ve bireysel çýkmýþlardýr. Bunlara göre sevgi ve hoþgörü, insanlýðý yaþamýn olduðu kadar, insanýn mutluluðunun da temel birleþtirici duygusal bir güçtür. kavramlarýndan birini oluþturur; yaþamýn her alanýna giren ve Davranýþ bilimcileri insanlarýn içgüdülerinden söz ederler. yaþamý anlamlý kýlan bir yol göstericidir. Bu içgüdülerin içinde duygular da vardýr ve bu duygularýn en Yenilikçi ruhbilimcilere göre, sevgi insanda etken bir baþýnda da sevgi gelir. Sevgi olmazsa insan yaþamýnýn deðeri güçtür; kiþiyi öteki insanlardan ayýrýr, duvarlarý yýkarak öteki yoktur; yani, sevgi insaný insan yapan temel güçlerden biridir. insanlarla birleþtirir. Ayný zamanda insanýn ayrýlýk, yalnýzlýk Toplum bilimciler açýsýndan, sevgi bir insaný, bir nesneyi, duygusunu yenmesine yardým eden bir etkinliktir," bir þeyin bir varlýðý iyi veya kötü yanýyla, güzelliði veya çirkinliði ile içinde" olmaktýr. Sevginin bu etkin özelliði (almak deðil, doðrusu veya yanlýþý ile sevmektir.Sosyo-politik açýdan sevgi, vermek) biçiminde tanýmlanabilir. "Vermek" güçle dolu özgürlükçü demokrasinin vazgeçilmez bir ögesidir; çünkü olmak demektir. Verme eylemi sýrasýnda gücümüzü, sevgi olmadan hoþgörü, uzlaþma ve barýþ olamaz. zenginliðimizi, üstünlüðümüzü duyarýz. Bu yüceltilmiþ Demokrasilerde iktidar sevgisi kadar halk sevgisi de canlýlýk ve doluluk yaþantýsý kiþinin içine coþku verir. Aslýnda gereklidir. Her ne kadar çeþitli akýmlar, sevgiyi kendi Akyaka Kültür ve Sanat Derneði Adýna doðrultularýnda tanýmlamaya çalýþmýþlarsa da, tümü de Dernek Baþkaný : Aydýn Turunç karþýmýzdakini anlamaya çalýþmayý vurgulamaktadýr. Yayýn Kurulu Baþkaný :HüseyinArslan Karþýmýzdakini anlamaya çalýþmak demek, onun içine Yayýn Kurulu :Fikret Uzunhasan, Hüsniye Yenikeçeci , girmek, dolayýsý ile onu "bilmek" demektir. Bilmenin Devrim Bayar, Ülkü Sevil Yýlmaz, Kadir Tavan, tek yolu da sevgidir. Sevgi'de kendimizi verme ve Harun Gökgedik karþýmýzdakini içten tanýma eyleminde kendimizi Vergi No : Ula 043 033 73 54 buluruz, kendimizi ve dolayýsýyla ikimizi keþfeder, Adres :Kaya Sokak No:4/2Akyaka Ula/MUÐLA sonunda insaný çözeriz. Bu çözümlemenin anahtarýnýn E-mail : [email protected] da, þimdilerde pek sýk ihtiyaç duyduðumuz karþýlýklý Web : http ://www.akyakakultursanat.com saygý olduðunun gerektiðini de aklýmýzdan Tel : 0 252 243 41 16 çýkarmamalýyýz. Prof. Dr. Ýlkin ÝÇELLÝ Baský : Devrim Gazetesi ve Matbaasý / MUÐLA SEVGÝ NEDÝR Akyaka Belediyespor Þampiyonluk Yolunda... Akyaka Belediye Spor Kulübü, Nisan 2009 da Mehmet Özkan, Naci Kaya, Suat Uyanýk, Ýbrahim Þahin, Ziya Terzioðlu, Serkan Karacibioðlu, Ahmet Kaya ve Timuçin Erdem yönetimi ile kuruldu.Mayýs 2009, yönetim kurulu toplantýsýnda Naci Kaya Baþkan, Hamdi Kaya 2. Baþkan, Oruç Özkan Sekreter, Serkan Karacibioðlu Sayman, Ünal Kaya üye, Murat Kaya üye veAhmet Kaya Genel Kaptan olarak görev aldýlar. 2009 yýlýnda 2. amatör kümede baþarlý bir sezon geçiren kulüp, 10 maç yaptý.8 galibiyet ve 2 yenilgi ile yýl sonunda þampiyonluðu göðüslemeyi baþardý.1. Amatör kümeye yükselen kulüp, bu sene daha katýlýmlý bir yönetim için, 9.10.2010 da olaðan üstü yönetim kurulu yaptýlar.Tüzük deðiþikliði ile yönetim kadrosunu 7den 9 a yükseltiler. Baþkan--- : Naci Kaya 2. Baþkan : Halil Türkoðlu Sayman---: Erkan Uzun G.Sekreter: Ünal Kaya Genel Kaptan: ÞükrüArslan Basýn Sözcüsü: Ferhan Gülen Üye-------------: Fikret Uzunhasan Üye-------------: Yasin Þahin Üye-------------: Barýþ Çerçi olarak görev daðýlýmý yapýldý. Bu sene 1. amatör kümede 12 maç yapacak Akyaka Spor Kulübü, ilk maçýnda Bodrumda Güllük Spor. 1 -1 berabere kaldý. 31.10.2010 daki ikinci maçýný Düðerek Güneþ sporla ,Ula sahasýnda yaptý. Taraftarýna ilk galibiyeti tattýrdý. Maç 4 - 2 bitti. Maçýn sonrasý Antrenör Timuçin Erdem, çok genç ve deneyimli bir kadroya sahip olduklarýn belirtti. Yaþ ortalamasý 21 olan takým, 22 üniversite öðrencisinden oluþuyor.15 futbolcu spor akademisi okudu.15 futbolcudan 7 si antrenörlük okudu. Hepsinin amatör kulüp geçmiþi olduðunu söyledi. Kulüp, futbolcularýn 8 tanesini super amatör kümeden transfer etmiþ. 7 futbolcu geçen seneden þampiyon olan kadrodan. Akyaka'da bulunan sahamýz 3 hafta içinde hazýr olacak. Böylece Ula sahasý yerine kendi sahamýzda, çok daha fazla taraftar ile top koþturabilecekler. Akyaka Belediyesinin desteði ve yardýmsever Akyaka'lýlarýn maddi manevi katkýlarý ile çalýþmalarýna devam eden, Akyakaspor Kulü'büne baþarýlarýnýn devamýný diliyoruz. Kanserin dünyaya maliyeti 895 milyar dolar Amerikan Kanser Cemiyeti ve kanserle mücadele eden ünlü bisikletçi Lance Armstrong'un kurduðu Lance Armstrong Vakfý'na baðlý bir kuruluþ olan Livestrong tarafýndan yapýlan ortak çalýþmada, kanser hastalýðýnýn dünyaya ekonomik maliyeti ortaya çýkartýldý. 2008 verileri ile yapýlan çalýþmaya göre, vakitsiz ölümlerin ve iþgücü kayýplarýnýn dünyaya maliyeti 895 milyar dolara ulaþtý. Bu rakama kanser tedavisi için yapýlan doðrudan harcamalarýn dahil olmadýðý belirtildiKanserin yaygýnlýðý ve maliyeti artarken, kansere karþý araþtýrmacý ilaç sektörünün mücadelesi de sürüyor. Araþtýrmacý ilaç sektörü kansere karþý etkili olabilecek yüzlerce potansiyel ilaç adayý üzerinde Ar-Ge çalýþmalarýný sürdürüyor. "Kanserin Küresel Ekonomik Maliyeti" baþlýklý rapor kanserin, maliyeti 753 milyar dolar olan kalp damar hastalýklarýndan yaklaþýk yüzde 19 daha fazla olduðunu gösterdi. 895 milyar dolar 2008 yýlýnda dünyanýn gayri safi hâsýlasýnýn yüzde 1,5'ine denk düþüyor. EN FAZLA KAYBA NEDEN OLAN KANSERLER Raporda, ölümler ve çalýþamaz hale gelme nedeni ile kaybedilen yaþam süreleri dikkate alýnarak, kanser hastalýðý nedeni ile kaybedilen toplam saðlýklý yaþam yýlý sayýsý hesaplandý. Çalýþmaya göre, saðlýklý yaþam yýlý kayýplarýnýn yüzde 15,5'ine akciðer kanseri, yüzde 9,6'sýna mide kanseri ve yüzde 8,6'sýna karaciðer kanseri neden oluyor. Çalýþmada akciðer kanserinin yýllýk küresel maliyeti 188 milyar dolar, kalýn baðýrsak kanserinin 99 milyar dolar, meme kanserinin ise 88 milyar dolar olarak hesaplandý.
Benzer belgeler
sayı 7 - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
Dizgin” sahne gösterisi ile can buldu. Büyük bir
keyif ve alkýþla taçlanan “Dolu Dizgin” sahne
gösterisi ile ilk gün etkinliði son buldu.
N A Ý L
Ç A K I R H A N
SOKAKLARINDA GENÇLER
BULUÞUYOR
Ýkin...
24. sayıııııı.cdr - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
yapýsýyla örnek bir belde olduðunu
vurguladý. Panel de Nail Çakýrhan’ýn azim
ve kararlýlýðý, þiirleri, hayata ve insana
yaklaþýmý anlatýldý.Panelde Dernek
Baþkanýmýz, Aydýn Turunç, Muðla
Üniversite...
28. sayı - Akyaka Kültür ve Sanat Derneği
güzelliðe tutkun insanlarý, Belediye Baþkaný
Ahmet Çalca, Kültür Sanat Derneði Baþkaný
Aydýn Turunç ve Yücelen Oteli'nin, Yücelen
Hastanesi'nin kurucusu ve Nail'in yakýn dostu
Hamdi Yücel Gürsoy'un...