1. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı
Transkript
1. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı
2006/191 BANKA BİRLEŞMELERİ VE SATIN ALMALAR SEMİNER AÇIŞ - TEBLİĞ -PANEL İSTANBUL, 2006 1 İşbu kitap, 6 Ekim 2006 Cuma günü, Kadir Has Üniversitesi Konferans Salonu’n da gerçekleştirilen Seminerin açış konuşmaları, tebliğ, panel konuşma ve tartışmalarının Y. Temel ENDEROĞLU tarafından derlemesidir. Her hakkı İktisadî Araştırmalar Vakfı’na ait olup, adı geçen Vakıf’tan yazılı izin alınmadıkça, aynen veya kısmen iktibas edilemez. Kitap, Vakıf merkezinden temin edilebilir. İKTİSADÎ ARAŞTIRMALAR VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 1 Golden Plaza Kat: 8 34460 Şişli / İSTANBUL TEL : (0212) 233 21 07 (pbx) FAX : (0212) 233 21 96 TELG : FOUNDATION ISTANBUL Email : [email protected] Web : www.iktisadiarastirmalar.org 2 İÇİNDEKİLER Seminerin Takdimi.................................................................................................................................................................... 5 AÇIŞ OTURUMU Kadir Has Üni. Rektörü Prof. Dr. Yücel YILMAZ................................................................................ 9 İ.A.V. Başkanı Prof. Dr. M. Orhan DİKMEN.............................................................................................. 13 Şekerbank Genel Müdürü Hasan Basri GÖKTAN............................................................................. 21 TEBLİĞ OTURUMU Başkan Tebliğci Tebliğ : Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi : Doç. Dr. Metin TOPRAK B.D.D.K Başkanlık Müşaviri : Bankalarda Birleşmeler Satın Almalar ve Genel Etkileri................................................................................................................................. 31 PANEL.................................................................................................... 161 Banka Birleşmelerinde ve Satın Almalarda Ana Strateji Ne Olmalı? Başkan Üyeler : Y. Temel ENDEROĞLU İ.A.V. Y.K. Üyesi ve Genel Sekreter : Prof. Dr. Niyazi BERK Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi 3 : Cemal KÜÇÜKSÖZEN S.P.K Ortaklıklar Finansmanı Daire Başkanı : Prof. Dr. M. Şükrü TEKBAŞ İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı : Aziz TURHAN B.D.D.K. Bankacılık Uzmanı : Can YEŞİLADA Şekerbank Yönetim Kurulu Üyesi PANEL 2. TUR............................................................................................................................................................................. 205 PANEL 3. TUR............................................................................................................................................................................. 207 4 SEMİNERİN TAKDİMİ “Banka Birleşmeleri ve Satın Almalar” konusunu işlemek üzere düzenlenmiş olan bu seminer, Vakfımızın düzenlediği 191. semineri olmaktadır. Finans kesimi, İktisadî Araştırmalar Vakfının üzerinde önemle durduğu, hatta bunların başında saydığı konulardan biridir. Nitekim bugüne kadar: - 13 Ekim 1989 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Finansal Kiralama” - 19 Mart 1990 da, İstanbul’da, “Kalkınma ve Yatırım Bankacılığında Yeni Gelişmeler” - 30 Kasım 1990 da, İstanbul’da “Factoring ve Türkiye’deki Uygulaması” - 20 Haziran 1991 de, İzmir’de “Factoring ve Türkiye’deki Uygulaması” - 19 Haziran 1992 de, İstanbul’da, “Türkiye’de Banka-Sanayi Kredi İlişkileri” - 5 Kasım 1993 de, İstanbul’da, “Faiz Politikaları ve Türkiye’deki Uygulamalar” - 30 Eylül 1994 de, İstanbul’da, “Türk Bankacılık Sektörü ve Sanayiin Finansmanı” - 24 Mart 1995 de, İstanbul’da, “Bankaların Ekonomik İstikrardaki Önemi ve Görevleri” - 7 Nisan 1995 de, Ankara’da, “Devlet-Merkez Bankası İlişkileri” - 19 Nisan 1996 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Finansal Kiralama-Leasing” - 8 Kasım 1996 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Factoring” - 6 Aralık 1996 da, İstanbul’da, “1997 Yılında Finans Kesiminde Muhtemel Gelişmeler” 5 - 20 Haziran 1997 de, İstanbul’da, “Türkiye’deki Finans Kesiminin Vergilendirilmesi” - 18 Aralık 1998 de, İstanbul’da, “Euro ve Türk Finans Sistemi” - 12 Mart 1999 da, Ankara’da, “Euro’nun Dünya Ticaret ve Finans Sistemi ile Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Muhtemel Etkileri” - 9 Eylül 1999 da, İstanbul’da, “Türk Bankacılık Sisteminin Swot Analizi ve 2000 Yılındaki Muhtemel Profili” - 8 Haziran 2000 de, İstanbul’da, “Bankalarda Etkili ve Uluslararası Standartlara Uygun Risk Yönetimi (Risk Management) ve Kontrol Modeli” - 12 Kasım 2001 de, İstanbul’da, “Mortgage-İpoteğe Dayalı Uzun Vadeli Konut Kredisi” - 10 Aralık 2003 de, İstanbul’da, “Bankalar Kanununda Değişiklik Tasarısı” - 3 Şubat 2006 da, İstanbul’da, “21. Yılında Leasing Sektörünün Durumu, Değerlendirmeler ve Beklentiler” - 26 Mayıs 2006 da, İstanbul’da, “Factoring Sektörü ve Uygulamaları” olmak üzere, tam 21 seminer gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bugünkü 22. seminer de, güncelliği devam eden “Banka Birleşmeleri ve Satın Almalar” konusunu kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Açış konuşmalarını takiben, “Bankalarda Birleşmeler, Satın Almalar ve Genel Etkileri” konulu bir tebliğ sunulacak, bunu da, “Banka Birleşmelerinde ve Satın Almalarda Ana Strateji”yi konu edinen bir panel izleyecektir. Seminer, Şekerbank ile Vakfımızın işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Bu vesile ile Şekerbank’a ve Genel Müdürleri Sayın Hasan Basri GÖKTAN’a teşekkür etmek isteriz. Seminere konuşmacı, oturum başkanı, tebliğ sahibi ve panelist olarak katılan, bürokrat ve akademisyenlere teşekkürlerimizi sunarız. Seminere salon tahsisi eden Kadir Has Üniversitesine ve Rektörleri Sayın Prof. Dr. Yücel Yılmaz’a da müteşekkiriz. İKTİSADÎ ARAŞTIRMALAR VAKFI 6 AÇIfi OTURUMU - Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Yücel YILMAZ’ın Konuşması - İ.A.V. Başkanı Prof. Dr. M. Orhan DİKMEN’in Konuşması - Şekerbank Genel Müdürü Hasan Basri GÖKTAN’ın Konuşması 7 8 KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. YÜCEL YILMAZ’IN KONUŞMASI Bankalarımızın seçkin temsilcileri, değerli hocalarımız, değerli misafirlerimiz, medyamızın, gazetelerimizin değerli temsilcileri, üniversitemize hoş geldiniz, bize onur verdiniz. Sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyuz, çok gururluyuz. Bu toplantımızın açış konuşması olarak bana verilen bu şans için gururluyum. Bu meyan da birkaç şey söylemek istiyorum. Çok hızla gelişen, hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz. Benim neslimde olanlar, insanın yerleşik düzene geçtiğinden günümüze, bu denli hızlı bir değişime tanık olmadı. Bizim neslimiz araba hızından, ışık hızına geçişe tanık oldu, yaşadı. Bu geçişin alt yapısında iki teknolojik gelişme var. Bunlardan birincisi, bilgisayarların inanılmaz boyutta geliştirilmesi. Üç işlevi ile bilgisayarlar çok hızla geliştirildi. Bellekleri dev bilgileri içine alabilecek düzeye ulaştı. Hesap makinesi niteliği ile yaptığı hesaplar inanılmaz boyutlara ulaştı. En önemlisi, üçüncüsü bilgisayarlar artık insan beyninin yaptığı değerlendirmeleri yapabilir konuma ulaştı. Yani karşılaştırma, sınıflama, tasnif etme, değerlendirme gibi işlemler. Bütün hepsi bir yana, bilgisayarlar bütün bu işlevleriyle birlikte taşınır duruma geldiler. Bilgisayarların ulaştığı bu teknolojik gelişmenin yanı sıra, bir başka teknolojik gelişmede buna koşut olarak ortaya çıkınca ki, bu da bilgiye ulaşmada ışık hızına erişme, bu ikisi bir araya geldiği zaman dünya değişti. Dünyanın yapısı değişti. Artık dünya 40-50 yıl önce bizim tanıdığımız dünyadan çok farklı. Ülkeleri kendi içine dönük, kimin ne yaptığını diğerinin bilmediği bir dünya olmaktan çıktı. Bugün İtalya’ya kaçırılan bir Türk uçağının en ince ayrıntısından, Afgan dağlarındaki olaylara, Lübnan’a gidecek tüm askeri birliklerin en ince ayrıntılarına, Amerikan Başkanının söylemine, dün akşam Merkel’in verdiği konuşmanın ayrıntısına kadar herkes, her yerde, her şeyi bilir durumda. Bu gelişme sosyolojik açıdan, toplumsal açıdan, dünyayı bazılarının tabiriyle bir büyük köy haline getirdi. Bu büyük köyde küçüğü büyüğü, güçlüsü zayıfı, bütün ülkeler, bütün toplumsal kuruluşlar her olaya sorumluluk ve tepki gösterir konu9 ma geldiler. Artık hiçbir ülke, hiçbir toplum konularını, sorunlarını kendi içlerine hapsedip, kendi istedikleri türde çözümler üretebilme lüksüne sahip değil. Buna en güçlü ülkelerin güçleri bile yetmiyor. O denli büyük tepkiler konuluyor ki, bu tepkiler caddelere taşıyor ki, herkes kendisine yeni baştan çeki düzen verme durumuna geliyor. Öte yandan, böyle bir, global büyüyen sorunlara, sorumluluklara ortak çözümler arayan bir dünyada ekonominin etkisi tepkisi de global oldu. Ekonomilerde ülke sınırlarının dışına taştılar, onları denetleyen faktörler ülkelerin kendi istekleriyle sınırlayamayacağı boyutlara ulaştı. Bu değişim, bir yandan toplumsal, bir yandan ekonomik dünyayı değiştirirken, en büyük etkisini de özelikle eğitime, üniversitelerin eğitiminde yaptı. Üniversiteler, bundan aşağı yukarı yirmi yıldan geriye doğru baktığınız zaman toplumdan kopuk, istediklerini istedikleri türde yapmak durumunda olan, toplumun konu ve sorunlarıyla ilgilenmek gibi bir sorumluluğu duymayan kurumlar olmaktan dışarıya, kabuklarının dışına adeta itildiler. Günümüz üniversiteleri, toplumun konu ve sorunlarına uygun olarak kendilerini yapılandırmak gibi bir evrenin içindeler. Olaya bu bağlamda bakılırsa, Kadir has Üniversitesinin eğitim stratejisinin de bir nevi özetidir bu anlattığım. Bizim eğitim stratejimiz, üç sacayağının üstünde yükselir. Birisi eğitim görevimizin zaten kendisi olan güncel konular bunun alt yapısı olan Tedrisat Programı çok önemlidir. Bilimin ortak dili olan İngilizce’yi öğrencilere muhakkak öğretmek. Bilgiye ışık hızıyla ulaşabilen bir dönemde kara tahta, sınıf, hoca üçgeninin içine taşıp, öğrenmek isteyeninin, gelişmek isteyenin önü açık, bilgisayar kitaplığıyla doyabildiğine öğrenebileceği bir ortamın içine koyup, hocaların onlara yol göstereceği, yönlendirici olacağı bir platformlar meydana getirmek. Bu üniversitenin birinci asli görevi. Ama en önemli ikinci görevi, toplumun konu ve sorunlarıyla haşır neşir olacaksa, açık, şeffaf, hesap bilir, verir olacaksa, günün konularını, üniversite hacmi içine taşıyıp, en güncel bu konuları, en yetkin ağızların anlattığı, tartıştığı, platformları ders adı altında değil, bu tür etkinlikler halinde öğrencinin alabileceği sık etkinlikler düzenlemek. İşte bu etkinlikler üniversiteyi üniversite yapan, öğrencinin kendi içinde, günlük yaşamı içinde kulağını, dimağını sürekli bilgilerle dolduran, bu günkü eğitim anlayışının ta özüdür, kendisidir. O da eğer sevecen, saygın bir ortamda yani sanatla kültürle zenginleşmiş bir ortamda yapabiliyorsa ki sacayağının üçüncüsü de budur. İstenilen amaca ulaşabilir, kendine güvenen, soruşturan, geleceğini planlayan bir gençliğin en azından oluşmasında, üniversite kendine düşen altyapıyı geliştirmiş olur. Bu bağlamda bakacak olursak, bugün varlığınızla onurlandırdığınız, katkıda bulunacağınız bu toplantı bizim amacımıza birebir örtüşen bir toplantıdır. Bunu düzenleyen İktisadi Araştırmalar Vakfı’na, hocamız başta olmak 10 üzere, siz katılımcılara şükranlarımı arz ediyorum. Toplantının son derece başarılı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. ____________________ 11 12 İ.A.V. BAŞKANI PROF. DR. M. ORHAN DİKMEN’İN AÇIŞ KONUŞMASI Sayın Rektör Seçkin Katılımcılar Değerli Dâvetliler Hepinizi saygı ile selâmlıyorum. “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalar” seminerine hoş geldiniz; Varlığınız ile değer kattınız. Teşekkür ederek sizlere hoşgeldiniz diyorum. İktisadî Araştırmalar Vakfı, 1962’de kurulmuş ve bir süre sadece seminer tertibi şeklinde çalıştıktan sonra, faaliyetine şekiller de katmıştır. Vakıf, bugün, düzenlediği seminerler yanında, konferanslar, basına yazılı açıklamalar, gazete ve dergi makaleleri, konulu sohbet toplantıları, televizyon programları ve tanıtım işlemleri şeklinde çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. Konuşmamı fazla uzatmamak için, bu çalışma alanlarına sadece değinmekle yetiniyorum. Buna karşılık, Vakfı’n gerçekleştirdiği, yurtiçi ve yurtdışı seminerler hakkında kısa bilgi sunmamın faydalı olacağını düşünüyorum. Yurtdışı seminerler içinde, üçü Girne’de, biri Lefkoşa’da yapılmış olan 4 seminerin özel bir yeri vardır. Bu seminerlerde ve İstanbul’da gerçekleştirilmiş olan beşinci seminerde, KKTC ekonomisi ele alınmış ve gelişmesini sağlayacak tedbirler üzerinde durulmuştur. Diğer yurtdışı seminerler ise, gidilen ülke ile Türkiye arasındaki ekonomik (ticari - malî) ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacile düzenlenmiş ve bunlar da başarı ile gerçekleştirilmiştir. Tarih sırasile Paris, Bakü, Bükreş, Sofya, Hartum ve Üsküp’te yapılan bu seminerler büyük ilgi görmüştür. Türkiye’den bakan düzeyinde yapılan iştirake paralel olarak, gidilen ülkeler de bakan, hatta başbakan düzeyinde katılımda bulunulmuş, devlet başkanları da seminere gönderdikleri mesajlarla 13 ilgilerini göstermiştir. Bu seminerlere, önümüzdeki yıllarda da devam edilecektir. Yurtiçi seminerlere gelince, bunlar iki büyük kategoriye ayrılabilir. Bir kategoriyi genel konulu seminerler, diğer kategoriyi de vilâyet seminerleri oluşturmaktadır. Vilâyet seminerlerinin esas amacı, lokal kalkınma ve gelişmenin sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Bu amaçla, esasta idarî bir bölüm olan vilâyet ekonomik bir birim olarak ele alınmakta ve ekonomik ve sosyal kalkınması, gelişmesi için neler yapılmasının faydalı olacağı araştırılmaktadır. Birincisi 17 yıl önce, 1989’da Ordu’da yapılmış olan bu seminerlerin sayısı, hâlen 40’ın üzerindedir, yâni Vakfın bu çalışma ve hizmeti mevcut 81 vilâyetin yarısından fazlasına ulaşmış demektir.. Şunu da ilâveten belirtmek yerinde olur: İktisadî Araştırmalar Vakfı, genel konulu seminerlerini de, ele alınan konunun en çok önem arz ettiği veya çok ilgi çekeceği yerde yapmaktadır. Fındık seminerlerinin ilk 3’ü Giresun’da, dördüncüsü Ankara’da, beşincisi de İstanbul’da yapılmıştır. Çay seminerleri Rize’de, tütün ve zeytinyağı seminerleri İzmir’de, yağlı tohumların ele alındığı seminerler Adana’da gerçekleştirilmiştir. Görüldüğü gibi, İktisadî Araştırmalar Vakfı, çalışmalarını yurt sathına yaymaya özen göstermiştir. Vilâyet seminerleri bu özeni yerine getirmekte çok faydalı olmuştur. Bu sayede, Vakıf çalışmaları, Edirne’den Ardahan’a, Çanakkale’den Artvin’e, Aydın’dan Iğdır’a kadar, yurdun hemen her yerine ulaşmıştır. Genel konulu seminerlerde, tarım, sanayi, ticaret, ulaştırma, turizm ve finans konuları ele alınmaktadır. Bunlar bazen sektör, bazen altsektör, bazen de üretim dalı seviyesinde incelenmektedir. Bu vesile ile dikkatten kaçmaması gereken bir hususa işaret edeceğim. Vilâyet seminerleri de,genel konuları lokal düzeyde ele alan seminerlerdir. Bu seminerlerde, tarım (hayvancılık dahil), sanayi, ticaret, ulaştırma, turizm ve bir ölçüde finans konuları lokal nitelik ve değerleri ile incelemeye tâbi tutulmuş olmaktadır. Buna göre, global kalkınma ve gelişme plânlaması yerine, lokal kalkınma ve plânlama yaklaşımın tercih edildiği, günümüz iktisadî politikasının yaklaşım ve uygulamalarına, İktisadî Araştırmalar Vakfı, en az 15 yıllık bir öncelik sağlamış olmaktadır. İktisadî Araştırmalar Vakfı, kuruluşundan bu yana finans konuları ile yakından ilgilenmiştir. Bu güne kadar, finans sektörü ile ilgili toplam 46 seminer tertip edilmiş ve başarı ile gerçekleştirilmiştir. 14 Bu seminerlerden (bugünkü dahil) 20 adedi Bankacılık, 15 adedi Sigortacılık alanlarında düzenlenmiştir. Bu sayıya, 4 Leasing, 4 Factoring ve 3 Borsa semineri de katıldığında, İktisadî Araştırmalar Vakfının, finans sektörü ile ilgili seminer sayısı, toplam 46’ya yükselmektedir. Bu sayı Vakfın bütün seminerlerinin sayısı hâlen 191 olduğuna göre, (46:191=)%24.1’ine, yâni yuvarlak olarak dörtte birine denk gelmektedir. Bugüne kadar ele alınmış finans konuları içinde, bazılarını Türkiye’de ilk defa ciddî olarak araştırmaya tâbi tutulmuş olduğuna da işaret etmekte fayda görmekteyim. Bu nitelikte olan seminerlere misal olarak, 1983 tarihli “Türkiye’de Sigorta Kesiminin Ekonomik Gücü ve Gelişmesi” seminerini, 1984 tarihli “Türkiye’de Sermaye Piyasası” seminerini ve daha sonra muhtelif tarihlerde incelemeye alınan mortgage, Türk Bankacılık Sisteminin SWOT Analizi, Vadeli İşlemler Borsası ve daha başka seminerleri hatırlatmakta fayda görmekteyim. Bugünkü “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalar” seminerine gelince, bu seminerler çok yönlü ve çok önemli bir konu, genel ekonomik yönü ile ele alınmaktadır. Banka satınalmaları ve birleşmeleri konusu, esas itibarile iç içe olan, ama bir bakıma da birbirinin devamı ve tamamlayıcısı sayılabilecek 3 yaklaşım halinde ele alınabilir. Birinci yaklaşım, konumuz olan işlemlerin, esas itibarile finans kesimi ve dolayısile genel ekonomi üzerindeki etkilerini ele alan stratejik yaklaşımıdır. Bugünkü seminerde sunulacak olan tebliğin başlığı “Bankalarda Birleşmeler, Satınalmalar ve Genel Etkileri”, panel konusu da “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalarda Ana Strateji” olarak belirlendiğine göre, konu stratejik yönden ele alınacak demektir. Bu stratejik değerlendirmeye, işlemlerin politik yanı da yer almaktadır. İkinci yaklaşım, fiyatlandırma yâni satınalmada alınacak bankanın değerinin, birleşmede bir araya gelecek bankaların karşılıklı değerinin belirlenmesi şeklindedir. Bu yaklaşım, işletme ekonomisi ve muhasebe tekniği alanlarına girmektedir. Üçüncü yaklaşım ise, işletme yönetimi konusudur; yâni netice itibarile birleşen bankaların en rasyonel şekilde nasıl tek banka haline geleceği ve nasıl en verimli şekilde çalışacağı konusuna odaklanmaktadır. Bu ikinci ve üçüncü yaklaşımlar da çok önemlidir. Bunların da bir veya iki seminerde masaya yatırılmasında fayda vardır. Bu seminerde, tebliğci ve panel üyesi olarak görev üstlenmiş olan kişi- 15 ler, birleşme ve satınalmaların stratejik ve genel etkileri hakkında bilgi sahibi kişilerdir ve her iki konuyu derinliğine irdeleyeceklerdir. Ben bir açış konuşmasının çerçevesini fazla zorlamadan, banka birleşmeleri ve satınalmalar hakkında, zannıma göre üzerinde durulması, görüşülmesi ve tartışılması faydalı olacak bazı açıklamalarda bulunmakla yetineceğim. Ancak, bu konuyu ele almadan önce, bankaların belki de en önemli üyesi oldukları finans kesiminin bütününü kısaca hatırlatmanın yerinde olacağını düşünüyorum. Finans sektöründe yer alan kurumların bir kısmı, kamu bankaları hüviyetindedir. Bunlar, esas itibarile, ya bir bütün olarak ekonomik kalkınma ve gelişmeyi veya tarım başta olmak üzere, sanayi, ihracat ve turizm gibi belli sektörleri desteklemek, bunların finansmanını sağlamak için, genellikle özel kanunlarla kurulmuş bankalardır. Özel bankalar ise, kâr amacile kurulmuş yatırım, ticaret, mevduat bankaları veya daha çok spekülâtif işlemlere aracılık yapan off shore bankalar, şubesiz bankalar, internet bankaları, call center şeklinde veya daha başka şekillerde faaliyet gösteren kurumlar halinde büyük bir çeşitlilik arzetmektedir. Bu çeşitlere katılım bankalarını (Eski özel finans kurumlarını), leasing ve factoring şirketlerini de katmak gerekir. Finans kesiminde, çeşitlerine değindiğim banka ve benzeri kurumlarından başka, sigorta şirketleri, (özellikle hayat sigortaları şirketleri) ve reasürans şirketleri de, bilhassa gelişmiş ekonomilerde, önemli bir paya sahiptir. Ayrıca, çeşitli yatırım şirketleri, gayri menkul sermaye şirketleri, kamu ve özel emeklilik kurumları, bireysel emeklilik sigortası şirketleri, kredi kooperatifleri ve birlikleri ile menkul kıymet borsaları, altın veya kıymetli maden borsaları, vâdeli işlem ve opsiyon borsaları ve emtia (mahsul ve mamul) borsaları yer almaktadır. Kısaca, finans kesimi, fevkalâde çeşitli ve mudil (çapraşık) bir sektördür. Bu sektör, tarım, sanayi, ticaret, ulaştırma ve turizm başta olmak, değişik sektör ve alt sektörlerle iç içe diye nitelenebilecek bir ilişkiler manzumesinin ortasında yer alan çok yönlü bir sektördür. Finans kesiminin, millî ve milletler arası politika ile de çok yakın ilişkileri vardır. Belli kurum ve kuruluşların finans gücü, devletlerarası ilişkilerde bile etkili olabilmektedir. Bu sebeple, özellikle milletlerarası nitelik arz eden banka birleşme ve satınalmalarını, bu çok yönlü karakteri dikkate almak suretile değerlendirmenin gereğine inanmaktayım. 16 Milletlerarası nitelikteki banka birleşme ve satınalmaları da, yabancı ser- mayedarların kişiliği, yabancı sermayenin kaynağı ve dolayısile niteliği ve kalitesi ile bankacılık sektörünün bütünü açısından yerli sermaye - yabancı sermaye orantısı konuları büyük önem arz etmektedir. Bazı yöneticiler, kanaatimce üzerinde fazla durmadan veya kendilerine göre, politika gereği saydıkları için, zaman zaman bu konuların önemsiz olduğu şeklinde beyanlarda bulunmaktadır. Bu düşünce ve beyanların , çok sade bir yaklaşım veya bir anlamda sözümona politika gereği yapılmış bir nevi böbürlenme gösterisi olmaktan başka bir anlamı yoktur. Finans kesiminde, yabancı sermayenin veya daha somut olarak yabancı sermayedarların ekonomik ve malî bünyesi kadar, hatta belki daha çok politik kişiliği, örtülü amaçları ve ahlâkî (etik) değeri büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan, milletlerarası nitelikteki satınalma ve birleşmelerde, çok yönlü bir araştırma yapmanın yerinde bir tedbir olacağını önemle kaydetmenin faydalı olacağı görüşündeyim. Bu açıklamalardan sonra, şimdi, banka birleşme ve satınalmalarının, önce şekillerine sonra da sebeplerine değinmek istiyorum. Banka birleşmeleri, basit bir yaklaşımla, 2 veya daha fazla bankanın tek bir banka haline gelmesi diye tarif edilebilir. Bu birleşme, ihtiyarî (serbest) veya mecburi (yâni dışarıdan bu iş için hukuken yetkili kılınmış bir otoritenin yönetiminde) olabilir. Şunu hemen ilâve edeyim: Serbest birleşme ve satınalmalar genel olarak iki banka arasında olmakta, mecburi birleştirmeler ise ikiden fazla bankayı bir araya getirebilmektedir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF’nin) 4 bankayı bir beşinci banka (Sümerbank) ile birleştirmesi, bu çoklu birleşmelere misal olarak gösterilebilir. Satınalmalar ise genellikle ihtiyarî olarak yapılmakta. Ve bir bankanın diğer bir bankayı kısmen veya tamamen bünyesine katması şeklinde olmaktadır. Başka bir deyişle satınalma tam veya kısmî olabilmektedir. Birinci halde, satın alınan banka, satın alan bankanın bünyesinde erimekte, yâni firma olarak varlığını tamamen kaybetmektedir. HSBC’nin Demirbank’ı, Fortis’in Dışbank’ı satın almaları, bu çeşit satınalmalara misal olarak gösterilebilir. Buna karşılık, kısmî satınalmalar, genellikle bir iştirak şeklinde olmakta ve iki banka da firma olarak varlığını sürdürmektedir. Kısmî satınalma, %50’nin üzerinde veya altında olabilmektedir. Ancak, bu son durumda da satınalınan banka satınalanın hakimiyetine girebilmektedir. Finasbank’ın %46’lık hissesinin satışı bu duruma misal olabilir. Finas- 17 bank’ın %44 hissesi, hâmiline senetler halinde çok sayıda hissedar elinde olduğundan, %46 oranında hisse sahibi olan ortağın ( Yunan Milli Bankasının) bankaya hâkim bir konumda olduğu söylenebilir. Kaldı ki MYB, çeşitli küçük hissedarlardan, önceden %5 hisse satınalmış olabileceği gibi, anlaşmadan sonra da bunları toplayabilir. Birleşme ve satınalmaların sebeplerine gelince: Bunlar çok değişik olabilmektedir. Özellikle, ihtiyari birleşme ve satınalmalarda, beyan edilen ve edilmeyen, yâni açıklanan veya gizli tutulan sebeplerin sayılmayacak kadar çok olduğu söylenebilir. Bu sebepler arasında, piyasa payını arttırma hedefi önemli bir yer tutmaktadır. Satın alma veya birleşme yolu ile, ölçek ekonomisinden ve sinerjisinden faydalanmak hedefi güdülebilir. Yine, söz konusu işlemlerden biri ile, hizmet bütünlüğü kazanmak amacı öngörülmüş olabilir. Çeşitli banka hizmetlerini baştan ele alıp geliştirmek yerine, hazır ele geçirmek amacı, dolayısile hızlı gelişme isteği de banka birleşme ve satınalmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Hizmet bütünlüğü amacı, maliyetten tasarruf amacı, üst yönetim, muhasebe, teftiş görevlerinin, aktif servisler ve şubelerin birleştirilmesi yolu ile maliyetten tasarruf sağlamak ve dolayısile rekabet gücünü ve kârı arttırmak amacı da, banka birleşme ve satınalmalarında önemli bir rol oynamaktadır. Esas itibarile ekonomik-malî nitelikte olan bu hedeflere daha başkaları da eklenebilir. Ancak, yabancı bankalar tarafından gerçekleştirilen satınalma ve birleşmelerde, açıklanmayan çeşitli amaçlar ve özellikle de siyasi hedefler bulunabilir. Bu ihtimalin, dikkate alınması gereğini önemle vurgulamakta isabet olduğu inancındayım. Bu vesile ile, bankacılık sisteminde yerli-yabancı sermaye dengesinin de hem nitelik, hem de nicelik bakımından titizlikle üzerinde durulması gereken bir husus olduğunu hatırlatmakta fayda gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bu konuların bir seminer çerçevesinde irdelenmesinde sayısız fayda olduğuna inanıyorum. Bu açış konuşmasını hazırlarken, çeşitli ülkelerde ve özellikle Türkiye’de gerçekleştirilmiş olan ihtiyari ve mecburi satınalma ve birleşmeleri inceledim. Ancak, bunlara, sayı ve çeşit olarak çokluğu ve değişkenliği dolayısile, konuşmamda yer vermenin çok zaman alacağını görünce, konuşmamın dışında bıraktım. Sadece Türkiye’nin banka birleşme ve satınalmaları bakımından ilgi çekici ve iyi düzenlenip gerçekleştirilmiş uygulamaları olduğunu kaydetmekte fayda görmekteyim. 18 Banka satınalmalarında, özellikle HSBC - Demirbank ve Fortis - Dışbank uygulamaları dikkate değer operasyonlardır. Banka birleşmeleri için de, Koçbank - Yapı Kredi Bankası birleşmesi emsal olarak gösterilebilir. Mecburi birleşmelerin de kendilerine özgü sebepleri ve hedefleri vardır; ama bunlara girmeyeceğim. Mecburi birleşmelerde, TMSF’nin başarılı uygulamalarını bir kere daha kaydetmekle yetinmenin yerinde olacağını düşündüm. Buna rağmen, epeyi vaktinizi aldım. Ama sabrınızı kötüye kullandığımı sanıyorum. Konuşmamı daha fazla uzatmadan teşekkürler bölümüne geçiyorum. Seminer için bu güzel salonu bize tahsis etmek lûtfunda bulunan Kadir Has Üniversitesi yönetimine ve Rektör Sayın Prof. Dr. Yücel Yılmaz’a teşekkür etmek isterim. Seminere fikrî ve maddî katkılarını esirgemeyen Şekerbank yönetimine ve başta Genel Müdür Sayın Hasan Basri Göktan’a teşekkür ediyorum. Seminerde, konuşmacı, oturum başkanı, tebliğ sahibi ve panel üyesi olarak görev almış olan çok değerli kişilere de teşekkürlerimi sunuyorum. Seminere, telefon etmek, faks, e-mail ve telgraf göndermek suretile başarı dileğinde bulunan seçkin kişilere de gıyabî teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Konuşmama son verirken de, hepinizi tekrar saygı ile selâmlıyorum. ____________________ 19 20 ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ HASAN BASRİ GÖKTAN’IN KONUŞMASI Sayın Başkan, sunuşlarını yapacak saygıdeğer diğer konuşmacılar, seminere katılan kıymetli izleyiciler ve basınımızın değerli çalışanları, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarak konuşmama başlıyorum. Ekonomi hukukunu belirleyen yasal çerçevenin 1980'li yıllardan itibaren serbestleşmesiyle birlikte, hem mali araçların sayısı, hem de ülkeler arası mal ve hizmet ticaretinin hacmi önemli artış göstermiştir. Küreselleşme olarak da adlandırılabilecek bu oluşum sebebiyle, ülkeler arasındaki sınırlar önemini büyük ölçüde kaybetmiştir. Küreselleşme olgusuna farklı bir açıdan yaklaştığımızda, ülkelerdeki rekabeti artırıcı etkilerinin bulunduğunu görmekteyiz. Ülkeler arasındaki bu yakınlaşma, ülkelerde faaliyet gösteren bankaların da birbirleri ile etkileşime girmelerini sağlamıştır. Böylece farklı pazarlar ve faaliyet alanları hakkında bilgiler elde edilmiştir. Bu etkileşimler sonucu müşterilerin bankalardan olan taleplerinde de değişiklikler baş göstermeye başlamıştır. Artık belli bir ürün hattı ile, mevcut ve potansiyel müşterilerin istekleri tatmin edilememeye başlamıştır. Farklı pazarlara girebilmek için farklı müşterilerin istekleri doğrultusunda üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmak gerekmektedir. Bankalar, bu problemleri çözümlemek amacı ile ürün yelpazelerini genişletmek zorunda kalmışlardır. Ürün yelpazesinin genişletilmesi için yeni yatırımların yapılması, yeni pazarlara girebilmek için ise yeni dağıtım ve satış noktası birimlerinin kurulması gerekmektedir. Bu yapılanma, doğal olarak işletmelerin büyümesine yol açacaktır. Ayrıca, global ve her türlü rekabete açık bir piyasada faaliyet gösterebilmek için, bankaların özkaynak yapılarının güçlü, aktif ve pasif kalitelerinin yüksek olması gerekmektedir. Belirttiğim sebeplerin etkisi ile bankalar başka pazarlarda faaliyet gösteren ve farklı ürün hatlarına sahip olan bankalarla birleşmeyi ya da satın almayı tercih etmektedirler. Birleşme, bankanın kendi içinde büyümesine, na21 zaran zaman ve maliyet açısından daha ekonomik bir alternatiftir. Özellikle 1980’li yıllardan başlayan banka birleşme ve satın almalarında görülen artış da bu gelişimi doğrular niteliktedir. 1980’li yıllarda bankacılık sektörü bazı yapısal değişikliklere sahne olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerinin tek pazar oluşturma çabaları ve buna bağlı olarak bankacılığın daha yoğun bir rekabetle karşı karşıya kalması, bankaların karlılığını düşürücü bir etken olduğu için Avrupa’da bankalar birleşmeye yönelmişlerdir. Buna karşılık; ABD’de ve diğer gelişmiş ülkelerde ölçek ekonomisine ulaşma isteği banka birleşmelerinin ve satın almalarının ardında yatan ana sebep olmuştur. ABD’de bankalar, daha fazla finansal kaldıraç kullanabildikleri ve hedefledikleri risk ve ürün dağılımını yapmalarına olanak sağladığı için birleşmeyi tercih etmektedirler. 1990'lı yıllardan itibaren birçok ülkede uygulanan serbestleşme politikaları ile yabancı bankaların şube açmalarına ve banka kurmalarına imkan tanıyan düzenlemeler, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri, uluslararası sermaye akımları, teknolojik yenilikler özellikle gelişmekte olan ülkelerde yabancı bankaların sektördeki payının önemli ölçüde artmasına yol açmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak, yakın dönemde bir çok gelişmekte olan ülkede yapısal değişiklikler yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Banka birleşmeleri çoğunlukla aynı alanda ve pazarda faaliyet gösteren bankaların birleşmesi yani yatay birleşmeler (horizontal mergers) şeklinde görülmektedir. Bankalar, birleşmek veya bir bankayı satın alarak daha önce faaliyette bulunmadıkları bir pazara daha az maliyete katlanarak girebilmektedirler. Yeni bir pazara girerken o pazara ilişkin bilgilerin toplanmasının yanı sıra faaliyette bulunulacak alanlara uygun olarak sabit yatırımlar yapılması ve yeni personel istihdam edilmesi gerekmektedir. Sadece bunlar da yeterli değildir, pazarda tanınıncaya kadar reklam ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık verilmeli ve kar marjı mümkün olduğunca düşük tutulmalıdır. Ancak, daha önce o pazarda faaliyet gösteren bir banka satın alınırsa ya da birleşme yoluna gidilirse, belirttiğim prosedürlerin hiç birinin uygulanmasına gerek kalmayacaktır. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir çalışmada büyük banka yöneticilerine hedef bankalarda aradıkları özellikler sorulmuştur. Cevaplar içinde birinci sırayı yönetim kalitesi almaktadır. İkinci sırada ise karlılık ve verimlilik gelmektedir. Satın alınan kurumun pazardaki yeri de satın alacak bankanın önem verdiği hususlardan birisidir. 22 Birleşmeden beklenen faydalar çeşitli etkenlerden dolayı farklılık göstermekle birlikte, temel olarak belli saiklerden kaynaklanmaktadır. Bunlar, nakit akım riski ile kazanç riskinin azaltılması, ölçeğin artması ile birlikte prestijin ve pazar payının artacağına olan inanç ve farklı pazarlarda çalışabilme imkanı ile buna bağlı olarak farklı müşteri portföyüne sahip olmak suretiyle ekonomik koşullara bağlı risklerden mümkün olduğunca kaçınmak olarak sıralanabilir. Birleşmelerin bankalar üzerinde olumlu etkide bulunduğu bir başka alan da vergi yükünün azaltılmasıdır. Eğer birleşen bankalarda biri kar etmekte iken diğeri, ilkinin ödediği vergiyi kompanse edecek ölçüde zarar etmekte ise birleşme sonucunda meydana gelecek firmanın vergi yükü önemli ölçüde azalacaktır. Birleşilen veya satın alınan bankada, yöneticiler, genellikle birleşme ile birlikte büyümelerini sağlayacak bir kapasite artışına yol açılacağını, birleşilen bankanın geçmişten gelen büyüme hızı ve ölçek ekonomisi ile sağlanan maliyet tasarruflarının birleşmiş iki bankanın performanslarını olumlu yönde etkileyeceğini düşünmektedirler. Müşteri portföyünün bankanın büyüme hızından daha fazla arttığı durumlarda bankalar birleşerek büyümeyi ve dolayısıyla müşterilerinin başta krediler olmak üzere artan diğer bankacılık ürünlerinin taleplerini karşılamayı hedeflemektedirler. Birleşme ve satın almalara ilişkin bir kısım araştırmalar da birleşmenin banka mali bünyeleri üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Bankaların birleşmeden sonraki performansları ölçülürken aktif karlılığı, faiz dışı giderlerin toplam giderlere oranı ve özkaynak karlılığı gibi kriterler kullanılmıştır. Bu araştırmalara göre; ilk olarak birleşmenin hemen ardından karlılıkta bir düşüş görüldüğü söylenebilmektedir. İki farklı kurumun birleşmesi ya da satın almalarda kurum yönetiminin değişmesi birtakım koordinasyon sorunlarına yol açmaktadır. Ayrıca bu değişiklikten memnun olmayan bazı müşteriler de kaybedilmektedir. Dolayısıyla birleşme sonrasında banka aktifinde bir miktar küçülme, karlılık kriterlerinde de düşüş kaydedilebilecektir. Ancak yapılan bütün çalışmaların da gösterdiği, birleşmenin ardından faiz dışı giderlerin toplam giderler içindeki payında bir azalma görülmesidir. Birleşme ve satın almalara ilişkin yapılan tüm çalışmalar birlikte değerlendirildiğinde birleşmenin başarılı olmasında rol oynayan faktörler şöyle sıralanabilir; - Hedef banka ile alıcı banka aynı pazarda faaliyet göstermelidir. Böylece personel ve sabit yatırımlarda indirime gidilecektir. 23 - Hedef bankanın görece büyüklüğü ne kadar fazla olursa, iki bankanın birleşmesinden doğacak uyum sorunları da o ölçüde fazla olacaktır. - Küçük ölçekli bankaların birleşmelerinden daha fazla sinerji etkisi elde edilmektedir. Daha açık bir ifade ile ölçek ekonomisi gerçekleştirilebilmektedir. - Hedef bankanın aktif kalitesinin yüksek olması birleşmeden sonra banka performansı üzerinde etkili olacaktır. Ülkemizde birleşme ve satın almalarla ilgili olarak merak edilen en önemli konu, birleşmelerin banka mali bünyeleri üzerindeki etkileridir. İflas eden bazı bankaların kamu bankalarına veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmeleri gözardı edildiğinde, Türkiye'de iki ya da daha fazla bankanın birleşmesine örnekleri çok azdır (Körfezbank- Osmanlı Bankası ve Garanti Bankası’nın, Garanti Bankası bünyesinde birleşmesi). Özellikle 2003 yılından sonra başlayan yabancı sermaye yatırımlarının bankacılık alanında yoğunlaşması sonucu, Sektörde banka satın almaları veya belli oranda hisse satın alınması ile ortaklık kurulması yönünde gelişme yaşanmaya başlanmıştır. Bugün bir çok bankamız yabancı bankalar ile yürüttükleri ortaklık sürecini yasal prosedürlerin yerine getirilmesiyle sonuçlandırmak üzeredir. Bu nedenle Türk bankacılık sektöründe birleşme ve satın almalar sonrasında banka mali bünyelerindeki değişiklikleri net olarak gözlemlemek için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Bankalarımızın yaşadığı en önemli sıkıntı 2003 yılına kadar süren yüksek enflasyon sebebiyle aktif kalitesinde görülen bozulma ile özkaynakların korunmasında yaşanan sıkıntılardır. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizle birlikte özkaynaklarda meydana gelen erime yeni yeni telafi edilmektedir. Yabancı bankaların sektöre girişi ile sermaye sıkıntısının azalması beklenmektedir. Türk bankacılık sektöründe uzun zamandır aktif içindeki payları ihmal edilecek seviyede bulunan yabancı bankaların önümüzdeki dönemde sektör içindeki paylarının büyüyeceği, bunların birtakım satın almalar veya ortaklıklar kuracağı aşikardır. Yabancı sermayeli bankaların Türkiye piyasasında hitap ettikleri alanları ve ürün portföylerini genişletmeleri elbette sektördeki rekabet iklimini değiştirecek bir gelişmedir.Yabancı sermayeli bankaların başlıca avantajlarının sermaye güçleri ve uluslararası piyasalardan daha düşük maliyetli fon temin etme imkânları olacağını düşünüyorum. Konu üzerinde elbette tartışılacak başka hususlarında bulunduğu açıktır. Bana ayrılan zaman içerisinde konuyla ilgili özet düşüncelerimi açıkla24 mak suretiyle konuşmamı noktalıyor, herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. ____________________ 25 26 TEBLİĞ OTURUMU Başkan Tebliğci Tebliğ : Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi : Doç. Dr. Metin TOPRAK B.D.D.K. Başkanlık Müşaviri : Bankalarda Birleşmeler Satın Almalar ve Genel Etkileri 27 28 BAŞKAN: PROF. DR. AHMET İNCEKARA Değerli misafirler, seminerimizin açış oturumundan sonra, tek tebliğin sunulacağı tebliğ oturumumuz var. Hepinize hoş geldiniz derken, saygılarımı sunuyor ve bu konudaki uzmanlığı ve danışmanı olduğu kurum dolayısıyla çok önemli bir görevi olan Metin Toprak kardeşimizi tebliğini sunmak üzere davet ediyorum. Buyurun Metin bey. 29 30 BANKA BİRLEŞMELERİ VE SATINALMALAR Küresel Finans Piyasalarında Artan Konsolidasyon Eğilimi: Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar Doç. Dr. Metin TOPRAK B.D.D.K. Başkanlık Müşaviri Bu çalışmada ifade edilen görüşler, sadece yazarın kanaatlerini yansıtmakta olup, hangi bir kurumla ilgisi bulunmamaktadır. her- 31 32 Kısa Özet Banka birleşme ve devralmaları, ekonomik konsolidasyon olgusu çerçevesinde değerlendirilebilir. Konsolidasyon olgusu, daha genel olarak ekonomik, siyasi, kültürel bağlamlarda da gözlenmektedir. Finansal sistemde 1990'lı yıllarda hareketlenen ve 2000'li yıllarda hızlanan konsolidasyon modası önümüzdeki yıllard.a da hızını koruyacak gibidir. Banka birleşme ve devralmaları, 19'uncu yüzyılın üçüncü çeyreğinden bu yana gözlenmektedir. Bugün, gelişmiş ülkeler hem bireysel olarak hem de uluslararası kuruluşlar bazında banka birleşme ve devralmalarına sıcak bakmakta ve mevcut engelleri de kaldırmaya çalışmaktadırlar. Aynı eğilim biraz zayıf da olsa gelişen ülkeler için de geçerlidir. Türkiye de bu trendi benimsemiş gözükmekte olup, AB uyum yasaları çerçevesinde farklı bir yöne girmesi de beklenmemektedir. Dünya ölçeğinde sermaye piyasalarının hacmi giderek büyümektedir. Türkiye'de, dünya ortalamasına göre oldukça yüzeysel bir sermaye piyasası mevcut olup, önemli bir gelişme potansiyeline sahiptir. Banka birleşme ve devralmalarında başlıca güdüler; ölçek ekonomileri ve ölçeğin optimum kullanımı, faaliyet alanı ekonomileri, kredi riski çeşitlendirmesi, örgütsel etkinliği geliştirme, daha ucuz fonlama maliyetleri, bankacılık krizleri, pazar payını artırma ve ele-geçirmelere karşı savunma, profesyonel yönetimin motifleri, vergisel tasarruflar olarak sıralanabilir. Ayrıca, ana ülke ve ev sahibi ülkenin özellikleri bakımından ilave birleşme ve devralma güdüleri de gözlenebilmektedir. Gelişen ülkeler bakımından banka birleşme ve devralmaları, genel olarak bankaların yabancı sermayeli bankalarca satınalınması anlamına gelmektedir. Gelişen Asya, Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkeleri olarak üç grupta toplanabilecek gelişen ülke bankacılık sistemlerinde yabancı sermaye hakimiyetinde; gelişen Asya'da ABD, Singapur ve İngiltere, Latin Amerika'da İspanya, ABD ve İngiltere, Doğu Avrupa'da ise İtalya, Avusturya, ABD ve Danimarka öne çıkmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ve Doğu Avrupa ülkelerinde banka birleşmeleri daha ziyade piyasa motifleriyle gerçekleşirken; Latin Amerika, Doğu Asya ve Türkiye gibi kriz yaşanan ekonomilerde devlet müdahalesiyle gerçekleşmektedir. Türkiye'nin ulusal tasarrufları yatırımlarına yetmemekte, dolayısıyla yüksek bir cari açık düzeyi yaşamaktadır. Türkiye, doğrudan veya dolaylı ya33 bancı sermaye girişleriyle büyük bir ekonomik büyüme performansı yakalamış, sınırlı iç kaynaklarının getirdiği darboğazı aşabilmiştir. Türk bankacılık sektöründe ılımlı bir oligopolcü yapı sözkonusudur. Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde bir tekelleşme düzeyi vardır. 2006 Mayıs sonu itibariyle katılım bankaları dahil yabancı sermaye payı oransal yaklaşıma göre yüzde 17,5'tir. Buna borsa payları da (2 Mayıs 2006) eklendiğinde, toplam yabancı sermaye payı yüzde 33,6'ya yükselmektedir (Şekerbank, Denizbank, Tekfenbank ve Finansbank satışlarının tamamlandığı varsayılmıştır). Konsolidasyon yaklaşımına göre yabancı sermaye payı yüzde 18,6'ya, borsa paylarıyla da birlikte yüzde 34,7'ye yükselmektedir. Bankacılıkta birleşme ve devralma sonuçlarına yönelik empirik bulgular, daha ziyade pozitif sonuçlara işaret etmekte, sınırlı sayıda da olsa olumsuz yönlere de dikkat çekilmektedir. Buna göre, banka birleşme ve devralmalarda gözlenen olumlu sonuçlar şunlardır: Yüksek sektörel standartlar; ilk etki olarak yüksek büyüme ve yüksek etkinlik, ancak dış şoklara daha açık bir ekonomi nedeniyle yüksek dalgalanma, gelişen ülkelerde zayıf ölçek ve faaliyet ekonomileri güdüleri; gelişmiş ülke bankalarında karşılaştırmalı üstünlüklerin getirdiği giriş avantajları; gelişen ekonomilerde daha yüksek faiz, daha yüksek kar güdüleri; gelir artışı yerine maliyet tasarrufu; kredi faizlerini artırmada maliyet etkinliğinde artıştan ziyade piyasa gücündeki artışın önemli olması; büyük çaplı birleşmelerin artırdığı likidite riski; çalışanlar, hissedarlar ve tüketiciler üzerinde çelişkili etkiler; yerli bankaların kredilere yeni giriş yapan yabancı bankalara oranla daha yüksek kredi faizi talep etmesi; birleşmelerle birlikte bankacılık sektörleri birbirine benzemeye başlayan ülkeler; ve ekonomik buhranlarda yerli bankaların, yabancı bankalara oranla daha muhafazakar davranarak kredi daraltmaya gitmeleri. Yabancı bankalara karşı ileri sürülen eleştiriler ve önerilen tedbirler şu şekilde özetlenebilir: Yabancı bankaların, kırsal ve yoksul kesimler ile KOBİ'lere kredi vermede daha gönülsüz davranmaları; ana ülkedeki ekonomik dalgalanmalara duyarlı oldukları için, ev sahibi ülkeye de kısa sürede yansıtmaları; ev sahibi ülkedeki dalgalanmalarda çevrim yönünde hızla hareket etmeleri; ülkenin mali ve ekonomik sistemini tehdit edecek derecede hakimiyet kurmaları; ileri teknoloji, yüksek verimlilik ve düşük maliyetlerle yerli bankaları sektörde rekabet edemez hale getirmeleri. Banka konsolidasyonunun ev sahibi ülke düzenleme ve denetim otoritesi bakımından önemli mülahazaları vardır: Yabancı bankaya temsilcilik, şube veya yeni bir şirket açma şeklinde lisans verilmesi; mevduat sigortası gibi resmi güvenlik ağlarının, yabancı bankaları da kapsaması; banka konsolidasyonunun sistemik istikrar için risk doğurma olasılığı; birleşmenin rekabet ve ölçek ekonomisi sağlamasında denge sorunu; geniş nüfus kesimlerinin finansal hizmetlere erişim derecesi; banka çöküşleri durumunda karşı- 34 laşılacak maliyet ve sistemin ayakta kalması; birleşen bankanın amaçları ve orta vadeli iş planının bilinmesi; birleşmenin toplumsal refahı artırıp artırmayacağı. Özetle, günümüz dünyasında aşağıdaki trendler hakim durumdadır: Dünya genelinde yabancı sermayenin önündeki engeller bütünüyle kaldırılıyor. Arbitraj ve karşılaştırmalı üstünlükler nedeniyle gelişen ülkeler büyük bir sermaye ve teknoloji transferi sürüyor ve aynı mantık içinde doğrudan yabancı yatırımlar da bunlara eşlik artıyor. Hükümet (yönetim) istikrarı, politik istikrar, hukukun üstünlüğü ve kanun hakimiyeti, sözleşme güvenliği, yolsuzluk düzeyi, serbest piyasa ekonomisi ve ekonomik özgürlükler yabancı yatırımlar için eşik değerler olmaktadır. Regülasyonların ve denetimlerin gelişmiş ülke standartlarında olması da diğer hayati unsurlar olarak sayılabilir. Yönetici Özeti Küresel bir mega trend olarak konsolidasyon Banka birleşme ve devralmaları 2000'li yıllarda hız kazanmıştır. Banka birleşme ve devralmaları, ulusal finans piyasalarının serbestleşmesi ile birlikte büyük bir artış göstermiştir. Dünya genelinde 1980'li yıllarda 594 ve 1990'lı yıllarda 6.849 adet banka birleşme ve devralması meydana gelmişken, 2000-2006 (Eylül) itibariyle bu sayı 7.535'e ulaşmıştır. Küresel finans piyasalarının artan ölçeği Dünya çapında sermaye piyasaları toplam enstrümanlarının dünya GSYİH'sına oranı 3,4 kat iken, bu oran AB'de 4,3, ABD'de 4, Japonya'da 4,5 ve Türkiye'de 1,4 kattır. 2006 yılsonu itibariyle gelişmiş ülkelerdeki doğrudan yabancı sermaye stoku 7,8, gelişen ülkelerde ise 3,7 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Toplam yabancı sermaye stokunun üçte ikisinden fazlası gelişmiş ülkelerdedir. Bu stokun gelişmiş ülkeler milli gelirlerine oranı yüzde 22,5 iken, gelişen ülke milli gelirine oranı yüzde 27,3'tür. Dünyanın en büyük 100 bankasına ait aktif toplamının dünya hasılasına oranı yüzde 103 civarındadır. Birleşme ve devralmalar Dünya genelinde şirket birleşme ve devralmalarda öne çıkan sektörler finans, bilgi ve komünikasyon ile enerji olarak belirmektedir. Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmaların tarihi 19'uncu yüzyıla kadar gitmekle birlikte ve 1990'lı yıllarla birlikte ivme kazanmıştır. Küresel çapta 1980'li yıllarda 594 ve 1990'lı yıllarda 6.849 banka birleşme ve dev35 ralması meydana gelmişken, bu sayı 2000-2006 (Eylül) itibariyle 7.535'e çıkmıştır. Krizlerin doğurduğu ikilem: Devletleştirme ve yabancı banka girişleri Gelişen ekonomilerde finansal krizler, bankacılık sektöründe bir yandan devletleştirmelere, diğer yandan birleşme ve devralmaları hızlandırmakta, yabancı sermaye girişi bu aşamada hızlanmaktadır. Gelişen ekonomilerdeki kırılgan yapı ve işleyiş, bankacılık sektöründe de gözlenmekte, ulus-aşırı dalgalanmalar, gelişen ülkelerde kolayca krizlere dönüşebilmektedir. Gelişen ekonomilerde yabancı bankalar Ülkelerin bankacılık sektörlerinde, yabancı bankaların payları gelişen ülke grupları itibariyle farklılaşmaktadır. Yabancı bankaların sektöre hakimiyet derecesi bakımından ilk sırada Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri gelirken, bunu Latin Amerika ve Gelişen Asya ülkeleri izlemektedir. Ancak, mutlak rakam olarak bankacılığa en çok yabancı yatırım çeken bölgeler sırasıyla Gelişen Asya, Latin Amerika ve Merkezi ve Doğu Avrupa'dır. Yabancı banka yatırımlarının ana ülkeleri olarak Doğu Avrupa'da İtalya, Avusturya, ABD, Danimarka ve Belçika menşeli bankalar öne çıkarken; Gelişen Asya'da ABD, Singapur ve İngiltere menşeli bankalar yüksek paylara sahiptir. Latin Amerika'da ise İspanya, ABD ve İngiltere en fazla bankacılık yatırımı yapan ülkelerdir. Yabancı bankacılık yatırımlarında coğrafi ve kültürel yakınlık etkili faktörler olarak görülmektedir. Türkiye'de yabancı sermaye ve banka birleşmeleri Türkiye'de yabancı sermaye girişi 2000 yılı ile birlikte hızlanmaya başlamıştır. 2006 Temmuz sonu itibariyle, Türkiye'deki yabancı sermayeli şirket sayısının sadece yüzde 30,6'sı 1954-99 arasında girmiştir. Türk ekonomisinin büyük nüfusu ve dinamik toplumsal ve ekonomik yapısı nedeniyle kronik bir kaynak ihtiyacı vardır. 2005 yılında, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 78'i Avrupa menşelidir. Türkiye'de 1985-2005 arasında 30 adet banka birleşme ve devralması yapılmıştır. Bunların büyük çoğunluğu kriz çözümlenmesi kapsamında 2001 ve sonrasında gerçekleşmiştir. Bankacılık kesimi aktif toplamının milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 81 iken, Dünya geneli için bu oran yüzde 25'tir. Türk bankacılık sektörünün aktif toplamı, dünyanın en büyük 54'üncü bankasının aktif büyüklüğünün altındadır. Türk bankacılık sisteminin diğer önemli bir özelliği ise oligopolcü bir yapı sergilemesidir. 36 Türk bankacılık sektöründe katılım bankaları dahil yabancı sermaye payı, borsa payları da dikkate alındığında konsolidasyon yaklaşımına göre 2 Mayıs 2006 tarihi itibariyle yüzde 34,7'ye ulaşmaktadır. Türkiye'de yatırım yapan yabancı bankaların Türkiye'deki yatırım tutarları, toplam aktifleri içinde ortalama olarak ancak binde ile ifade edilebilecek kadar düşük boyutlardadır. Banka birleşme ve devralmalarında gerekçeler Banka birleşme ve devralma gerekçeleri maliyet düşürme, gelir artırma, yeni pazarlara girme ve korunma amaçlı olarak gruplandırılabilir. Gerekçeler arasında, ölçek ekonomileri, faaliyet alanı ekonomileri, kredi riski çeşitlendirme, örgütsel etkinliği artırma, daha ucuz fonlama maliyetleri, bankacılık krizleri, pazar payını artırma ve ele-geçirmelere karşı savunma, profesyonel yönetim ekibinin motifleri, vergi azaltma en belirgin olanlarıdır. Ana ülke ve ev sahibi ülke bakımından ise banka birleşme ve devralma gerekçeleri; müşterinin ardından gitme, ev sahibi ülkenin gelir düzeyi, ekopolitik konumu, ev sahibi ülke finans piyasasının gelişmişlik düzeyi, doğrudan yatırımlara paralel bir dış pazar izleme stratejisi, ana ülkede piyasaların daralması ve karların sıkışması ile coğrafi ve kültürel yakınlık olarak gruplandırılabilir. Sözleşme bankacılığı veya dışarıya iş verme olgusu Son dönemlerde, banka birleşme ve devralmalarına yeni bir olgu daha eşlik etmektedir. Bankanın ana işleri içinde mütalaa edilmeyen daha ziyade destek hizmeti niteliğindeki faaliyetlerin dışa iş verme (outsourcing) şeklinde gördürülmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Banka bu şekilde, sabit maliyetlerini değişken maliyete dönüştürmekte ve faaliyet hacmiyle orantılı maliyet yüklenmesi imkanı sağlamaktadır. Ne var ki, bu eğilim denetim otoriteleri açısından basiretli düzenlemeleri ve risk odaklı konsolide denetimi zorunlu kılmaktadır. Banka birleşme ve devralmalarının olumlu etkileri Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmaların etkileri konusundaki empirik çalışmalara göre pozitif bulgular; rekabetin uyarılması, yerli bankalar için daha yüksek etkinliğe öncülük edilmesi, ev sahibi ülke bakımından finansal hizmetlerin kalite ve erişilebilirliğinin artırılması şeklinde gruplandırılabilir. Yine, yabancı bankaların ev sahibi ülkede bağlantılı kredi verme olasılıklarının düşüklüğü, ev sahibi ülkedeki bankanın fon ihtiyacını ana ülke bankasından temin etmesi imkanı, bankacılıkta aracılık işlevini geliştirmeleri, banka birleşmelerinin mevduat büyümesini hızlandırması ve birleşmelerin finansal sistemin istikrarını artırması dikkat çeken diğer pozitif bulgulardır. 37 Sektör bazındaki bu yararların yanı sıra, makro ekonomi ölçeğinde de çeşitli yararlar elde edilmektedir: Tahsis etkinliğinin artırılması, daha yüksek teknik etkinliğin sağlanması; teknoloji transferi; ileri teknoloji kullanımının yaygınlaşması; iş danışmanlığı; sektör çalışanlarının ücret ve sosyal haklarının iyileşmesi; daha kaliteli düzenleme ve denetim faaliyetlerinin gelişmesi; kurumsal yönetim kültürünün yaygınlaşması; uluslararası normlarda bankacılık faaliyeti; risk yönetim kültürü; ürün geliştirme, ürün çeşitliliği ve ürün kalitesinde artış; artan rekabet sonucu faiz marjlarının daralması; ekonomik büyümenin ivme kazanması, güçlenen mali piyasa sermaye yapısıyla istikrarın artması yoluyla ev sahibi ülkenin gelişmiş ülkelerle entegrasyon derecesinin artması, ulusal üretimin dış ticaret yoluyla ticarileşme derecesinin artması, ve nihayet, yabancı banka girişiyle ev sahibi ülkede ortaya çıkabilecek dışsallıklar. Banka birleşme ve devralmalarının olumsuz etkileri Büyük ölçekli birleşme ve devralmaların piyasadaki likidite durumunu kötüleştirdiği yönünde bulgular vardır. Likidite, finansal istikrarın önemli bir unsuru olduğu için, büyük çaplı birleşmeler bir yandan rekabet ortamını bozarken, diğer yandan finansal sistemi daha büyük likidite riskine maruz bırakır. Birleşme ve devralmaların olumsuz etkileri ev sahibi ülkenin yapı ve özellikleriyle yakından ilişkili olup; ortaya çıkmaları veya yaygınlaşmaları ev sahibi ülkenin denetim otoritelerinin düzenleme ve denetim kabiliyetleriyle doğrudan ilişkilidir. Birleşme ve devralmaların kredi faizlerini yükselteceği, KOBİ'lere finansman sağlamada isteksizliğin artacağı, yabancı banka birleşmesi durumunda ev sahibi ülkede toplanan fonların dış pazarlarda kullanılacağı ve böylece kredi arzını istikrarsız hale getireceği yönünde çeşitli öngörülerde bulunulmaktadır. Banka birleşme ve devralmalarının çalışanlar, tüketiciler ve hissedarlar üzerindeki etkileri konusundaki empirik çalışmalarda birbiriyle çelişen bulgular elde edilmekte, dolayısıyla belirli bir yönde ağırlıklı bir sonuca ulaşılamamaktadır. Banka birleşme ve devralmaları ülkeler arasında yapıldığı zaman (örneğin Avrupa Birliği), ulusal ekonomilerin birbirine benzeme ve yakınlaşma derecesi de artmaktadır. Yabancı bankalara yöneltilen eleştiriler Yabancı bankalara karşı ileri sürülen eleştirileri şu şekilde gruplandırmak mümkündür: Yerli fonlarla yabancı yatırımların finansmanı; kısa sürede yerli pazara hakim olma riski; tekelleşmeye yol açma ve kredi sisteminde istikrarı bozma; artan rekabetin marjlarda düşüşe yol açması ve bu suretle yerli bankaların düşük etkinlikleri nedeniyle faaliyette bulunmalarının zorlaşma38 sı; yerli bankaların piyasa değerinin düşmesi; yerli denetim ve düzenleme otoritesinin zayıf olması durumunda basiretli öngörü ve tedbir eksikliği nedeniyle finansal sistemin istikrarsızlığa gitmesi; ekonomik dalgalanma ve kriz dönemlerinde ev sahibi ülkeden kolayca çıkmaları; en kaliteli müşterileri toplayarak yerli bankalara daha sorunlu müşterileri bırakma yoluyla yerli bankaları zayıflatmaları; sadece belirli faaliyetleri fonlamayı tercih etme yoluyla ekonomide asimetrilere yol açmaları; ileri teknoloji ve artan personel harcamaları yoluyla yerli bankaları zorda bırakmaları; gelişen ülkelerde özellikle kriz sonrasında getirilen önlemlerin faaliyet giderlerini artırması ve karları düşürmesi; yabancı banka girişiyle artan konsolidasyon sonunda, banka ölçekleri büyürse, bu bankaların batması durumunda maliyetlerinin çok yüksek olması; yabancı bankanın ait olduğu ülkede veya ana ülkedeki banka merkezinde meydana gelecek olumsuz gelişmelerin ev sahibi ülkedeki yabancı banka faaliyetlerini de olumsuz etkilemesi; yabancı bankaların ulusal egemenliği ve ulusal güvenliği tehdit edebilecek düzeye ulaşması; faktör gelirlerini dışa transfer etme yoluyla cari açığı artırması. Basiretli düzenlemelerin eksikliği, kurumsal yönetim eksikliği, piyasa disiplininin zayıflığı, kanun uygulamasında zafiyet ve etkin olmayan denetim durumunda; yabancı banka girişlerinin bankacılıkta kırılganlığı artırdığı yönünde çeşitli bulgular tespit edilmiştir. Yabancı bankalara karşı önlemler Yabancı banka girişlerinin olumsuz etkilerini en aza indirmek için çeşitli tedbirler önerilmektedir: Yabancı banka kurulması veya şube açmasının yasaklanması veya kısıtlanması; yabancı bankalara daha yüksek likidite ve sermaye bulundurma zorunluluğunun getirilmesi; yabancı bankaları menşe ülkeler itibariyle çeşitlendirme politikasının izlenmesi; yabancı bankaların önce temsilcilik açarak güven tesis etmeleri. Devlet bankaları gerekli mi? Ne kadar? Devlet bankalarının varlığını savunan çeşitli görüşler vardır: Özel ve yabancı bankaların yoksul ve kırsal kesimlere ulaşmada ve KOBİ finansmanında isteksiz davranmaları; ekonomik kriz dönemlerinde devlet bankalarının diğerlerine göre krizi derinleştirme yönünde daha az davranış gösterdiği; resesyonları aşmada devlet bankalarının daha operasyonel olduğu; makro ekonomik ve sosyal ortamın zayıflığı nedeniyle, piyasa ekonomisinin başarısız olması durumunda devlet bankalarının tek çare olarak kalması. Bütün bu eleştiriler ve önlemler, devlet bankalarını ancak bir istisna olarak görmekte ve stabilizatör rolü vermektedir. Eleştirilerin veya önerilerin hiçbirisi, ekonomik sistemin odağına devlet bankalarını yerleştirmemektedir. 39 Yükselen yabancı bankacılık olgusunun düzenleme ve denetim otoriteleri bakımından içerimleri Banka birleşme ve devralmalarında yabancı bankaların yaygınlaşması sıkça gözlemlenen bir olgudur. Bu durumda, yabancı bankalardaki mevduatın ev sahibi ülke tarafından sigorta edilmesi de tartışmaya açıktır. Yabancı bankalarla ilgili olarak, finansal sistem denetim otoriteleri bakımından, birkaç nokta önem kazanmaktadır: yabancı bankanın temsilcilik veya şube şeklinde girmesine karar verilmesi; mevduat sigortası ve diğer resmi güvenlik ağlarının yabancı bankaları da kapsayıp kapsamayacağı; bankacılıktaki konsolidasyonun sistemin istikrarı için risk doğurup doğurmayacağı. Denetim otoritesinin yabancı banka girişlerinde dikkate alacağı diğer hususlar şöyle sıralanabilir: Banka birleşmelerinin amacı konusunda netleşmesi; bu amacın sosyal refahı artırıp artırmayacağına karar verilmesi; birleşmeden dolayı beklenmeyen etkiler ortaya çıkacağında müdahale tarzının belirlenmesi. 40 Kısa Özet İçindekiler Yönetici Özeti I. Giriş: Ekonomik Konsolidasyon Olgusu Olarak Banka Birleşme ve Devralmaları Birleşme ve Devralma Kronolojisi: Kısa Bir Özet Banka Birleşme ve Devralmalarında Makro Ekonomik Ortam: Dünya Üretim ve Ticaretinde Yüksek Performans II. III. IV. Mega Trend Olarak Konsolidasyon Banka Birleşme ve Devralmaları: Tanımsal Çerçeve Banka Birleşme ve Devralmalarına İlişkin Yaklaşımlar Uluslararası Yaklaşım Türkiye'nin Yaklaşımı Küresel Ölçekte Yabancı Sermaye Yatırımları Küresel Sermaye Piyasalarının Büyüklüğü ve Küresel Üretim Hacmi Yabancı Sermaye Yatırımları: Nispi Büyüklük ve Ülkesel Dağılım OECD Üyesi Ülkelerde ve Yükselen Ekonomilerde Doğrudan Yatırımlar Küresel Bankacılık Sektörü: Nispi Büyüklük, Birleşme ve Devralmalar Küresel Ölçekli Bankalar Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar V. VI. Gelişen Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Özellikleri ve Yeniden Yapılanma Gelişen Ekonomilerde Yükselen Yabancı Bankacılık Trendi Türkiye'de Yabancı Yatırımlar ve Bankacılıkta Birleşme ve Devralmalar Türkiye'de Doğrudan Yabancı Yatırımlar: Büyüklük ve İşlev Türk Bankacılık Sisteminde Birleşme ve Devralmalar Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralma Gerekçeleri Bankacılıkta Birleşme ve Devralmalarda Ekonomik Ortamın Rolü Birleşme ve Devralmaların Ekonomik Arkaplanı ve Güdüleri VII. Banka Birleşme ve Devralmalarında Empirik Bulgular ve Tartışmalar Bankacılıkta Birleşme ve Devralma Sonuçlarına Yönelik Empirik Araştırma Bulguları Yabancı Bankalara Karşı İleri Sürülen Eleştiriler ve Önerilen Tedbirler Devlet Bankalarının Varlığını Savunan Argümanlar Mal Piyasaları ve Finansal Piyasaların Serbestleşmesinde Sıra Tartışması Bankacılık Sektöründe Konsolidasyonun ve Yabancı Bankaların Denetim Otoritesi Bakımından İçerimleri VIII. Sonuç ve Değerlendirme 41 42 I. Giriş: Ekonomik Konsolidasyon Olgusu Olarak Banka Birleşme ve Devralmaları Birleşme ve devralma kavramlarını, daha genel bir tanımlamayla konsolidasyon terimiyle ifade etmek mümkündür. Banka birleşme veya devralmaları ekonomik alandaki konsolidasyonun bir parçası iken, ekonomik alandaki konsolidasyon da bir bütün olarak toplumsal alandaki konsolidasyonun bir parçasıdır. Daha genel bir adlandırmayla konsolidasyon şirketler, bankalar, sivil toplum örgütleri ve hatta ülkeler bağlamında giderek yükselen bir trend olmaktadır. Hukuki düzenlemeler ve yönetim sistemleri de dünya çapında konsolidasyona uğrayan alanlardır. Konsolidasyon, devletler ve sivil toplum örgütleri arasında artan ulusaşırı etkileşim ve ilişkiler ile büyük bir ivme kazanmaktadır. Konsolidasyonda birkaç husus öne çıkmaktadır: Kurum ve kuruluşların bir araya gelerek birleşmesi konsolidasyonun ilk aşaması iken; standartlarda birlik, şeffaflık, hesap verebilirlik, ölçekten yararlanma, atıl kapasite ve kaynakları etkin kullanma gibi unsurlar konsolidasyon ile ortaya çıkması beklenen ikinci aşamayı oluşturur. Konsolidasyon, bağımsız yapıların yeni bir yapıda ortaya çıkması şeklinde çok katı bir biçimde gözlenebilirken, aynı zamanda daha gevşek olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin, çeşitli sosyal, siyasal ve ekonomik organizasyonların dağıtım, pazarlama, reklam, tanıtım, üretim, tedarik gibi fonksiyonlarını ortak kullanma kararı veya birbirinin olanaklarından yararlanma kararı birleşmeye göre daha gevşek bir konsolidasyona işaret eder. Özellikle gelişmiş ülkeler, banka birleşme ve devralmalarına, umdukları yararlar nedeniyle sıcak bakmakta ve teşvik etmektedirler. Türkiye'deki düzenlemeler de Avrupa Birliğine paralellik göstermektedir. Bankacılık sektöründeki birleşme ve devralmalar, özellikle 1990'lı yıllardan sonra hızlanmaya başlamıştır: Dünya ekonomisinde, reel piyasaların dış ticaret bağlamında liberasyonu 1980'li yılların başından itibaren hızlanmışken, finansal piyasaların uluslararası piyasaya açılmaya başlaması ise 1990'lı yıllarda ivme kazanmıştır. Birleşme ve Devralma Kronolojisi: Kısa Bir Özet Birleşme ve devralmalar (B&D), piyasa ekonomilerinde en azından 19 uncu yüzyılın üçüncü çeyreğinden bu yana mevcuttur.1 Esasen, geniş çap1 Örneğin İngiltere'de 1820'de 600 olan banka sayısı, 1914'te 55'e düşmüştür. 20 nci yüzyılın ilk yarısında, birleşme ve devralma süreci anti-tekel düzenlemeleri nedeniyle yavaşlamıştır. Sobek, Otto, 2000, "Bank Mergers and Acquisitions", Working Paper, Narodna Bank Slovenska, Aralık 43 lı birleşme ve devralmalar2 19'uncu yüzyılın sonlarından itibaren (18901905) petrol, tütün, çelik gibi sektörlerde yatay formda görülmeye başlanmış; 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru (1922-1929), kitlesel pazarlama, piyasa büyümesi, radyo ve otomobil gibi alanlardaki teknoloji değişimleri ve nüfus hareketleriyle birlikte kamu hizmetleri, bankacılık, kimya, madencilik ve gıda işleme sektörlerinde dikey birleşme ve devirler gerçekleşmiştir. 1960'lardaki birleşme ve devralmalar ise holding (konglomera) niteliğinde olup, temel güdüsü çeşitlendirmedir. 2005 yılsonu itibariyle dünya ölçeğinde, en büyük 10 bankanın toplam aktifleri 12,6 trilyon ABD doları olup, 2004 yılına göre 2 trilyon dolarlık bir artış göstermiştir. En büyük 50 bankanın toplam aktifi 38 trilyon ABD dolarıdır. Dünya genelinde banka birleşme ve devralmalarının devam etme eğiliminde olduğu dikkat çekmektedir. 1980'li yıllar büyüklü küçüklü çok sayıda birleşme ve devralmanın gerçekleştiği dönemdir. Bu dönemdeki birleşme ve devralmalarda kaldıraçlı satınalma, yaygın olarak uygulanmıştır.3 Yine bu dönemdeki birleşme ve devralmalarda, "ele geçirme" operasyonlarına sıkça rastlanmıştır. 1990'lı yıllardaki birleşme ve devirlerde moda, stratejik birleşmeler şeklinde olup; başlıca saikler deregülasyon, ekonomik güdüler, teknoloji ve küreselleşmedir. Bu dönemdeki birleşmelerin çoğu, 1980'li yıllardakinin aksine nakitle yapılmıştır. Finansal kuruluşlar arası birleşme ve devralmalar bu dönemde dikkat çekici boyuttadır. 2000'li yıllardaki birleşme ve devralmalarda ise bankacılık, telekomünikasyon, enerji ve medya sektörleri öne çıkmaktadır. Banka birleşme ve devralmaları, ulusal finans piyasalarının serbestleşmesi ile birlikte büyük bir artış göstermiştir.4 Dünya genelinde 1980'li yıllarda 594 ve 1990'lı yıllarda 6.849 adet banka birleşme ve devralması meydana gelmişken, 2000-2006 (Eylül) itibariyle bu sayı 7.535'e ulaşmıştır. 2 3 4 44 Kutner, George, 2003, "Mergers & Acquisitions", Financial Management Course, Marquette University, Finance, 23 Mart. Kaldıraçlı satınalma (LBO) veya yüksek kaldıraçlı işlem (HLT), bir finansal sponsorun borçlanma yoluyla hedef şirketin hisse kontrolünü ele geçirmesi durumunu betimler. Genelde, satınalan şirketin aktifleriyle satınalınan şirketin aktifleri, alınan kredi için ipotek olarak konur ve böylece sermaye taahhüdü olmaksızın büyük satınalmalar gerçekleşmiş olur. Kaldıraçlı bir satınalmada genelde borç oranı yüzde 70, sermaye oranı da yüzde 30 civarındadır. DPT, 2006, 9.Kalkınma Planı Finansal Hizmetler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ocak, Ankara. Banka Birleşme ve Devralmalarında Makro Ekonomik Ortam: Dünya Üretim ve Ticaretinde Yüksek Performans Ekonomik büyüme ve uluslararası ticaretin büyümesi bakımından dünya ekonomisi olumlu bir görünüme sahiptir. Dünya ekonomisinde dikkat çeken önemli bir olgu mal ve hizmetlerin uluslararası pazarlarda artan ticaretidir. Birçok ülkenin üretimi ve tüketimi neredeyse kendisinden ziyade başka ülkeleri daha çok ilgilendirir durumdadır.5 Dünya ekonomisi 1988-97 arasında yıllık bazda ortalama yüzde 3,4 büyümüş ve 1998-2006 arasındaki büyümesinin de yüzde 4,1 olacağı tahmin edilmektedir. Dünya çapında ihracattaki artış oranı 1988-97 arasında yıllık bazda ortalama yüzde 8,3 iken, 1998-2004 arasında yıllık bazda yüzde 7,7 olmuştur.6 1988-2004 arasında dünya ticaretindeki artış oranı, dünya üretiminin iki katından daha yüksek olmuştur. Görece istikrarlı ve yüksek bir büyüme trendi, artan enerji maliyetleri ile birlikte ve başta Çin olmak üzere gelişen ülkelerdeki düşük maliyetli üretime7 rağmen enflasyonist baskıları gündeme getirmiş; bu da başta gelişmiş ülkeler olmak üzere sıkı para politikası döneminin başlamasını tetiklemiştir.8 Nitekim gelişmiş piyasaların daraltıcı politikalara yönelmeleri, özellikle gelişen ekonomileri etkileyecek gibi gözükmekte ve bu ülkelere sıklıkla yeni dalgalara karşı hazırlıklı olmaları ve yapısal reformlara hız kazandırmaları uyarıları9 IMF Başkanı ve diğer yetkilileri tarafından yapılmaktadır.10 Mega Trend Olarak Konsolidasyon Birleşme ve devralmalar veya daha genel bir tanımlamayla konsolidasyon, sadece şirketler veya bankalar arasında meydana gelmemektedir. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde, devletler arasında farklı içerikte de olsa bir konsolidasyon trendi gözlenmektedir. Dolayısıyla firmalar, uluslararası standartlara uygun faaliyet göstermeleri halinde ancak dış ticaret yapabilmekte, dünya ile "aynı dili (ürün veya faaliyet standardı)" 5 6 7 8 9 10 Bernanke, Ben S., 2006, "Global Economic Integration-What's new and What's Not?", Thirtieth Annual Economic Symposium, Federal Reserve Bank of Kansas City, 25 Ağustos. World Trade Organization, 2006, International Trade Statistics, 2005. Fischer, Stanley, 2006, "The New Global Economic Geography", Conference on The New Economic Geography, Federal Reserve Bank of Kansas City, 25-26 Ağustos.10s. IMF, 2006, World Economic Outlook, Financial Systems and Economic Cycles, Eylül. IMF, 2006, Global Financial Stability Report: Market Developments and Issues, Eylül. Singapur'da 19-20 Eylül 2006'da yapılan yıllık IMF-Dünya Bankası toplantıları sırasında yapılan değerlendirmeler. 45 konuşmakta ve böylece diyalog (ticaret) kurabilmektedir. Bu bağlamda, ekonomik, toplumsal ve siyasal konsolidasyon birbiriyle sıkı ilişkili süreçler olarak görülmelidir. Bu çerçevede konsolidasyon, birey, grup, topluluk ve ulus bazında sahip olunan varlıklar (social assets) ayrıştırma, çatıştırma aracı değil; birleştirici ve uzlaştırıcı oldukları zaman sağlıklı olmakta ve evrimsel bir işlev görmekte olup; ötekileşme veya yabancılaşma gibi yoksunluk duygusu uyandırmamaktadır. Banka Birleşme ve Devralmaları: Tanımsal Çerçeve Birleşme ve devralma, aktifler veya şirketler bazında birleşme veya satınalma eylemidir. Bu satınalma veya birleşme genelde olduğu gibi dostane bir şekilde gerçekleşebildiği gibi, şirketin rızası hilafına kontrolünü ele geçirme (hostile takeover) şeklinde de meydana gelebilmektedir. "Birleşme" veya "eşitlerin birleşmesi" sıklıkla bütün hisselerin satışıyla veya devriyle finanse edilir (stock swap). Hisse devri, birleşen firmaların riski paylaşmalarına imkan verir. Bazı durumlarda politik veya pazarlama gerekçeleriyle devir yerine birleşme terimi kullanılmaktadır. Bütün hisselerin satışı, her bir firmadaki hisseleri mülkiyetinde tutanların yeni birleşik firmada da değer olarak aynı miktara sahip olmaları durumunda meydana gelmektedir. Birleşme yasal bir süreç olup bir veya daha fazla şirketin varlığı sona ermektedir. Devralma, (daha ziyade eşit olmayanların, örneğin büyük firmanın küçük firmayı satınalması) nakit, borç veya hisse senedi araçlarından biri veya birkaçı ile yapılabilir. Bazı durumlarda bir şirket diğerini, fonları artırmak amacıyla yüksek getirili borçlanma (junk bonds) araçları yoluyla da devralabilir (kaldıraçlı satınalma). Şirket sahipleri, şirket satışında kendi paralarını riske etmek istemiyor olabilir veya satışı karşılayacak finans gücüne sahip olmayabilirler. Bu durumda üçüncü taraf firmaları bu satışı, yüksek sermaye maliyeti (yüksek faiz getirisi) nedeniyle finanse etmek isteyebilirler. Yeni birleşik firma, yüksek getirili istikrazın borçlusu olacak, bunu bilânçosunda gösterecek; bu da yeni şirkette, özkaynak/borç oranının düşük olmasına yol açacaktır. Birleşme ve devralma kavramları çoğu defa birbirinin yerine kullanılmakta ve çoğu defa uygulamada iki kavramı birbirinden ayırt etmek de oldukça güç olmaktadır. Literatürde birleşme ve devralma üç başlık altında kategorize edilmektedir: Yatay Birleşme: Aynı endüstride faaliyet gösteren, dolayısıyla rakip olan firmaların birleşmesi. Örneğin, perakende bankacılık yapan iki rakip bankanın birleşmesi gibi. 46 Dikey Birleşme: Aynı endüstride fakat ekonomik faaliyetin farklı hiyerarşilerinde faaliyet gösteren firmaların birleşmesi. Örneğin, bir firmanın mal veya girdi satınaldığı tedarikçisi veya mal veya girdi sattığı müşteri firması ile birleşmesi gibi. Holding (konglomera) altında birleşme: Farklı endüstrilerde faaliyet gösteren firmaların birleşmesi. Daha ziyade 1960'larda yaygın olan birleşme tipidir. Kaldıraçlı satınalmalar yaygındır. Örneğin, bir banka ile petrol şirketinin aynı holding altında toplanması gibi. Birleşmelerin temel güdüsü değer yaratmaktır.11 Birleşen iki firmanın bireysel bazdaki değerleri, birleşmeden sonraki bileşik değerlerinden daha düşükse, ortaya çıkan katma değer sinerjik değer olarak nitelendirilir. Sinerjik değer iki alandan gelebilir: ilk olarak operasyonel olarak daha düşük maliyetler ile daha yüksek satışlar ve karlar; ikinci olarak finansal olarak, daha düşük vergiler, borç kapasitesi ve atıl nakdin kullanımı. II. Banka Birleşme ve Devralmalarına İlişkin Yaklaşımlar Uluslararası Yaklaşım WTO 15 Nisan 1994 tarihinde Marakeş'te imzalanan Uruguay Turu Sonuç Belgesi (Nihai Senet) kapsamında yer alan Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS), uluslararası hizmet ticaretine ilişkin temel kavram, kural ve ilkeleri ortaya koyan ilk çok taraflı anlaşmadır GATS kapsamında hizmet ticareti dört şekilde ortaya çıkabilmektedir: (i) hizmetlerin sınır ötesi hareketi (örneğin ana ülkedeki bir bankanın internet aracılığıyla başka bir ülkede hizmet vermesi), (ii) hizmetten yararlananların sınır ötesi hareketi (örneğin bir firmanın başka ülkede bulunan bir bankadan kredi kullanabilmesi, (iii) hizmet sunucularının sınır ötesi hareketi (örneğin yabancı sermayeli bankaların yurtiçindeki bankaları satınalmasına yada kendi topraklarında şube açmasına izin verilmesi) ve (iv) kişilerin sınır ötesi hareketi (örneğin bir bankanın yabancı uyruklu yöneticisinin bankanın kurulu olduğu ülkede yada bir başka ülkede çalışabilmesi) Mal ticareti için yapılmış bulunan GATT Anlaşması, tek arz biçimi olarak sınır ötesine geçen ürünleri tanımıştır. GATS'da ise farklı hizmet türlerinin sunumunun çeşitli biçimlerini dikkate alan yeni bir anlayış geliştirilmiştir. OECD 11 1960 yılında imzalanan OECD kurucu anlaşması doğrultusunda hazırlaKutner, George, 2003, "Mergers & Acquisitions", Financial Management Course, Marquette University, Finance, 23 Mart. 47 nan ve 1961 yılında yürürlüğe giren "Sermaye Hareketlerinin Liberalleştirilmesine Dair Düzenleme" (OECD, 2005) sermayenin serbest dolaşımını düzenlemektedir. Düzenleme, üye ülkelerin ekonomik ve finansal durumunun gerektirmesi, serbestleşme yönündeki tedbirlerin ciddi ekonomik ve finansal istikrarsızlığa yol açması ve ödemeler dengesi ile uluslararası rezervlerde ciddi olumsuz gelişmeler yaşanması durumunda sermayenin serbest dolaşımının kısıtlanabileceğine imkan tanımaktadır. Avrupa Birliği AB'de ilk kez 1985 tarihli Beyaz Kitapta finansal hizmetler alanında tek pazar vizyonu ortaya konmuş, daha sonraki AB düzenlemelerinde de yer almaya devam etmiştir. 1977 tarihli Birinci Konsey Direktifi, ev sahibi ülke kuralı çerçevesinde sınır ötesi şubeleşmeye imkan verirken; 1989 tarihli İkinci Konsey Direktifi ile uyumlaşma, karşılıklı tanıma ve menşe ülke denetimi esasları getirilmiştir. 2000 yılında Lizbon'da ve 2001 yılında Stockholm'de yapılan toplantılar ile finansal hizmetler alanında tek pazarın oluşturulması perspektifi oluşturulmuş, bunun için 2006 yılı tek pazarın gerçekleşmesi için hedef yıl ilan edilmiştir. Buna göre, AB'nin finansal hizmetlerde tek pazara geçişte dikkate aldığı ilkeler şunlardır: Karşılıklı tanıma ilkesi; asgari ve kısmi uyumlaştırma (ülkeler arasında), ulusal muamele (yerli ve yabancı bankaya paralel muamele); finansal kuruluşların gözetim ve denetiminin ulusal düzeyde yürütülmesi ve üçüncü ülkelerin finansal aracılarıyla olan ilişkilerde karşılıklılık ilkesine bağlı olarak ulusal uygulamanın benimsenmesi. 2000/12/EC sayılı Kredi Kuruluşlarının Faaliyetlerinin Yürütülmesi ve Takibine İlişkin Direktifle de, ayrımcılığı yasaklayan çeşitli önlemler benimsenmiştir. Avrupa Komisyonu 1999 yılı Mayıs ayında FSAP'ı açıklamış ve finansal hizmetler sektörünün rekabet gücünü artırma, standartlara uyumunu sağlama ve bütünleşmeyi sağlamayı amaçlamıştır. AB Komisyonu nihai olarak, sermayenin ve finansal hizmetlerin önündeki her türlü engelin kaldırılarak işlemlerin en düşük maliyetle gerçekleşmesini sağlamak; basiretli düzenlemelerle sisteme istikrar kazandırmak; tüketici hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik uygulamaların artırılması; Birlik dışındaki ülke ve kurumlarla ilişkiler bakımından Avrupa'nın global etkisinin artırılması; sınır ötesi yatırımların ve rekabetin artırılması; ve nihayet finansal hizmetler alanındaki konsolidasyonun önündeki engellerin kaldırılarak ekonomik yarar sağlanması vizyonunu geliştirmiştir. 48 Basel Yaklaşımı Basel Bankacılık Denetim Komitesi, yabancı sermayeli bankalara ilişkin olarak, ev sahibi ülkede banka açmak için ana ülke otoritesinin onayının alınması; ana ülke otoritesinin konsolide denetim kabiliyetinin aranması; bankanın her iki ülke otoritesinin etkin denetimini engelleyebilecek bir yapı ve işleyişte olmamasına ilişkin ilkeler benimsemiştir. Türkiye'nin Yaklaşımı Banka birleşme ve devralmaları, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 19 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Madde başlığında devir kelimesi geçmemesine rağmen, içerikte mevcuttur. Madde hükmü ile birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi konusunda Türk Ticaret Kanununun (TTK) tamamının uygulanmaması öngörülmüşken, birleşmeye konu bankaların aktiflerinin toplamının bankacılık sektörü aktif toplamı içindeki payının yüzde 20'yi geçmemesi halinde, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun üç maddesi uygulanmayacaktır.12 Ne var ki, birleşen taraflardan birinin halka açık şirket olması durumunda SPK mevzuatı ve bu mevzuat dolayısıyla da TTK'nın tatbiki gündeme gelmektedir. Bankacılık Kanunu 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bankalarda birleşme, bölünme ve hisse değişimini düzenlemekte ve çerçeve kanun olarak Türk Ticaret Kanununun bütünüyle, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun ise devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin, sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla ilgili maddelerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 5411 sayılı kanun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna birleşme, bölünme ve pay devirleri konusunda ikincil düzenleme yapma yetkisi vermektedir. BDDK'nın çıkardığı "Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelik" ile "Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik" konu ile ilgili ikincil düzenlemelerdir. Gerek 6762 sayılı kanun gerekse 4054 sayılı Kanun genel olarak ekonomik hayattaki şirket devir ve birleşmelerinde temel düzenlemelerdir. Bankacılık alanı da genel ekonominin bir parçası olduğuna göre, sadece bankacılığa özgü görünen ve mutlaka diğer şirket türlerinin devir ve birleşmelerinden ayrılması gereken hususların bu temel düzenlemelerde istisna olarak sayılması, geriye kalan hususlarda bu kanunların uygulanması gerektiği yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.13 Ceza alanında Türkiye'de temel 12 13 Taşdelen, Servet, Bankacılık Kanunu Şerhi, Turhan Kitabevi Y., 2.Bası, Haziran 2006, Ankara. Özellikle ekonomik hayata yönelik mevzuat kalabalıklaşması, kanunlar arasında çelişkiler ortaya çıkması ve literatüre "regülasyon yükü" olarak geçen maliyetlerin en aza indirilme- 49 yasa olan Türk Ceza Kanununun dışına çıkılarak ağırlaştırılmış özel ceza düzenlemeleri getirilmiş ve bu da yoğun eleştirilere konu olmuştur.14 Bankacılık Kanunu, birleşme, bölünme ve hisse değişimini kanun maddesi olarak şu şekilde düzenlemektedir: "Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi (1) veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi (2), bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması (3) veya bölünmesi (4) ya da hisse değişimi (5)Kurulun iznine bağlıdır. İzin tarihinden itibaren üç ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli işlemlere geçilmediği takdirde, verilen izin geçersiz olur. Bankaların bu Kanun hükümlerine göre birleşme, bölünme ve devirlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddeleri hükümleri uygulanmaz. Birleşme veya devir işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen kuruluşun bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülükleri devralan bankaya geçer ve devredilen kuruluşun tüzel kişiliği sona ererek kaydı Ticaret Sicilinden silinir. Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir" (m.19). 14 50 si için her yeni kurumun veya sektörel kamu otoritesinin kendine mahsus özel bir kanun çıkarması geleneği terk edilmeli; temel kanuni düzenlemelerin dışında mütalaa edilecek hususlar, ikincil düzenleme yapma yetkisiyle ilgili kamu kurumlarına bırakılmalıdır. Aksi takdirde, her bir kurum, özel kanununun yanısıra bu kanuna dayalı yönetmelik ve tebliğler de çıkararak ekonomik mevzuatı aşırı derecede kalabalıklaştırmakta; bir yandan düzenlemelerin etkinliğini azaltırken, diğer yandan birden çok kamu otoritesini ilgilendiren ekonomik kuruluşların denetimlerinde zafiyete yol açabilmektedir. Nitekim bu sorun AB mevzuatı için de yoğun olarak gündeme getirilmektedir. Aşırı düzenleme yükünün ekonomik büyüme hızını düşürdüğü yönünde kayda değer bir literatür de mevcuttur. Örneğin, izinsiz mevduat toplama (3 yıldan başlayan hapis) ile izinsiz ilaç üretimi ve eczacılık faaliyetinde bulunma (3 aydan başlayan hapis); bankada zimmete para geçirme (6 yıldan başlayan hapis ve adli para cezası) ile devlete yönelik zimmet suçu (5 yıldan başlayan hapis); bankanın itibarı, şöhreti veya servetine zarar verme (1 yıldan başlayan hapis) ile Cumhuriyeti, TBMM'yi, İstiklal Marşını, Hükümeti, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamaya (6 aydan başlayan hapis). Yine BDDK ve TMSF'nin özerk kurum yerine bağımsız kurum olarak tanımlanması, yürütme organı dışında yer alan yargı için geçerli bir kavramın özensiz ve demokrasiye aykırı olarak kullanılması ve BBDK ve TMSF personeline görevleri nedeniyle istisnai ek korumalar getirilmesi ve haklarında açılacak davalarda avukatlık ücretlerinin kurumlarınca ödenmesi düzenlemeleri de yoğun eleştiri almaktadır. Yiğit, Uğur, Bankacılık Suçları, 2006, Has Matbaacılık, İstanbul. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Reel ve finansal piyasalarda rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları engellemeyi amaçlayan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK) 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanunla, piyasaya hâkim teşebbüslerin söz konusu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarının önlenmesi hedeflenmekte ve bunu sağlamak için ilgili otorite olan Rekabet Kurumuna gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi verilmektedir. Söz konusu Kanunun 7, 10, 11'inci maddeleri birleşme ve devralmaları düzenlemektedir. Kanunun 7'nci maddesi hükmü "Bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır. Hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul, çıkaracağı tebliğlerle ilan eder". Kanunun 7'nci maddesine dayanarak "Rekabet Kurulu'ndan İzin Alınması Gereken Birleşme Devralmalar Hakkında Tebliğ (No: 1997/1) yayımlanmıştır. Tebliğin 4'üncü maddesinde, birleşme veya devralma sonucunda birleşmeyi veya devralmayı gerçekleştiren teşebbüslerin, ülkenin tamamında veya bir bölümünde ilgili ürün piyasasında toplam pazar paylarının piyasanın yüzde 25'ini aşması halinde veya bu oranı aşmasa bile toplam cirolarının (hasılanın) yirmibeş trilyon Türk Lirası'nı aşması halinde (1998 yılındaki değişiklikten önce 10 trilyon TL) Rekabet Kurulunun iznine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Kanunun 10'uncu maddesi ise "7'nci madde kapsamına giren birleşme veya devralma anlaşmaları Kurula bildirildiği tarihten itibaren Kurul, onbeş gün içinde yapacağı ön inceleme sonucunda birleşme veya devralma işlemine ya izin vermek ya da bu işlemi nihai incelemeye almaya karar verdiği takdirde, ön itirazını bildiren yazısı ile birlikte birleşme veya devralma işleminin nihai karara kadar askıda olduğunu ve uygulamaya sokulamayacağını, gerekli gördüğü diğer tedbirlerle birlikte ilgililere usulüne göre tebliğ etmek zorundadır. Bu durumda, bu Kanunun 40 ila 59 uncu maddeleri hükümleri uygulanır. Kurulun süresi içinde birleşme veya devralmaya ilişkin müracaata herhangi bir cevap vermediği ya da herhangi bir işlem yapmadığı hallerde, birleşme veya devralma anlaşmaları bildirim tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girerek hukukî geçerlilik kazanır" hükmünü içermektedir. 51 Kanunun 11'inci maddesi "Bildirilmesi zorunlu olan birleşme ve devralma işleminin Kurula bildirilmemiş olduğu hallerde, Kurul, herhangi bir şekilde işlemden haberdar olduğu zaman kendiliğinden birleşme veya devralmayı incelemeye alır. İnceleme sonucunda; a) Birleşme veya devralmanın 7'nci maddenin birinci fıkrası kapsamına girmediğine karar vermesi durumunda birleşme veya devralmaya izin verir, ancak ilgililere bildirimde bulunmadıkları için para cezası uygular. b) Birleşme veya devralmanın 7'nci maddenin birinci fıkrası kapsamına girdiğine karar vermesi halinde; para cezası ile birlikte, birleşme veya devralma işleminin sona erdirilmesine; hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş olan tüm fiili durumların ortadan kaldırılmasına; şartları ve süresi Kurul tarafından belirlenecek şekilde ele geçirilen her türlü payın veya mal varlığının eğer mümkünse eski maliklerine iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde üçüncü kişilere temlikine ve devrine; bunların eski malik veya üçüncü kişilere temlik edilmesine kadar geçen süre içinde devralan kişilerin devralınan teşebbüslerin yönetimine hiçbir şekilde katılamayacağına ve gerekli gördüğü diğer tedbirlerin alınmasına karar verir" demektedir. Sermaye Piyasası Kanunu Birleşme ve devirlerde firmalardan birisi halka açık anonim şirket ise, birleşme nedeniyle ihraç edilecek hisse senetlerinin SPK'ya kaydettirilmesi gerekir. Birleşmeye karar veren halka açık şirket, bu kararını genel kurulundan geçirmeden önce gerekli evrakla birlikte SPK'ya müracaat ederek izin alacaktır. Birleşme tamamlandıktan sonra ise, ihraç edilen yeni hisse senetlerini gerekli belgelerle birlikte SPK kaydına aldıracaktır. SPK, birleşmeyi, ortaklık devralma ve yeni ortaklık kurulması yoluyla birleşme olarak iki şekilde gruplandırmaktadır. Birleşen şirketlerden en az birisinin halka açık olması durumunda SPK'nın çıkardığı "Birleşme İşlemlerine İlişkin Esaslar Tebliği" esas alınmaktadır. Bu tebliğde Türk Ticaret Kanununun birleşmeye ilişkin hükümleri ve AB direktifleri esas alınarak, birleşme süreci ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve yerli ve yabancı şirket ve yatırımcılar aynı düzenlemelere tabi tutulmuştur. Şirket pay sahiplerinin haklarının korunmasını sağlamak için TTK'da öngörülen bilirkişi incelemesinin yanısıra, birleşme oranının ve artırılacak sermaye tutarının belirlenmesi amacıyla, nitelikleri SPK kurulunca belirlenmiş olan uzman bir kuruluşça (bağımsız denetim kuruluşu, danışmanlık şirketi, aracı kurum, mevduat kabul etmeyen banka) yapılacak incelemenin de rapora bağlanması düzenleme konusu olmuştur. Birleşmeye taraf ortaklıkların özkaynaklarının tespiti amacıyla mahkemece atanan bilirkişi ve uzman kuruluş incelemeleri SPK kurulu tarafından değerlendirilmektedir. 52 Türk Ticaret Kanunu Birleşme ve devirler 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun şirket birleşmelerini düzenleyen 146 ila 152'nci maddeleri ile tasfiyesiz infisahı (birleşme ve devralma) düzenleyen 451 ila 454'üncü maddelerinde düzenlenmiştir. Birleşmenin tanımı ve şartları Şirket birleşmelerini düzenleyen maddelerde, birleşmenin tanımı "Birleşme, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketine iltihak etmesinden ibarettir" şeklinde yapılmaktadır (m.146). Birleşen şirketlerin aynı neviden olması şart koşulmuş ve "birleşme bakımından kolektif ile komandit şirketler ve anonim ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, aynı neviden" kabul edilmiştir (m.147). "Birleşme için ilgili şirketlerin, mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde, ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil ve ilan olunması gerekir" (m.148) hükmüyle, birleşmenin ancak tarafların rızalarını gösterecek şekilde münferiden karar vermeleriyle gerçekleşebileceği şartını getirmektedir. Birleşen tarafların tek tip bilanço hazırlamaları ile her birinin kendine ait borçları ne suretle ödeyeceklerini gösteren beyannamenin ilanı gibi hususlar düzenlemeye konu olan diğer şartlardır (m.149). Alacaklıların itirazı Birleşme kararının geçerli olması, borçların ödenmesi veya karşılığının bankaya yatırılması, birleşmeye itirazlar ve bunların mahkemece karara bağlanması gibi hususlar kanuni düzenlemeye şu şekilde yansımıştır: "Birleşme kararı, ilan gününden itibaren üç ay sonra hüküm ifade eder. Şu kadar ki; ilandan önce birleşen şirketler borçlarını ifa yahut borca tekabül eden parayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yahut muteber diğer bir bankaya tevdi etmiş veyahut alacaklılar şirketlerin birleşmesine razı olmuş ise birleşme kararı ilan gününden itibaren hüküm ifade eder. Borç karşılığının bankaya tevdi keyfiyetinin ilanı lazımdır. Birleşen şirketlerin alacaklılarından her biri ilandan itibaren üç ay içinde salahiyetli mahkemeye müracaatla birleşmeye itiraz edebilir. İtiraz hakkından vazgeçilmedikçe yahut bu husustaki itirazın reddine dair mahkemece verilen karar katileşmedikçe veyahut mahkemece takdir edilecek teminat şirket tarafından verilmedikçe birleşme hüküm ifade etmez" (m.150). Birleşme Sonrasındaki Şirketin Tam Sorumluluğu Birleşme sonrasında yeni kurulan veya devralan şirketin önceki şirketlerin bütün sorumluluklarını taşıdığı "...tayin olunan müddet içinde itiraz edil- 53 memişse, birleşme muamelesi katileşir ve kalan yahut yeni kurulan şirket, ortadan kalkan şirketlerin yerine geçer. Bunların bütün hak ve borçları, kalan veya yeni kurulan şirkete intikal eder. Şirketlerin birleşmesinden yeni bir şirket meydana gelmişse, keyfiyetin ayrıca tescil ve ilanı zaruridir " şeklinde kanun maddesi halini almıştır (m.151). Birleşen şirket türünün değişmesi durumunda da, yeni şirketin eskisinin devamı olduğu "bir ticaret şirketinin nevinin diğer bir ticaret şirketi nevine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni nev'e ait kuruluş merasimine tabidir; Böylece yeni nev'e çevrilen şirket eskisinin devamıdır" denilerek (m.152), hak ve yükümlülükler açısından silsile esasına vurgu yapılmıştır. Birleşme ve Devir Yoluyla İnfisah Bütün aktif ve pasifiyle devrolunarak veya birleşerek ortadan kalkan şirketin alacakları, malları, borçları, infisah eden şirkete karşı açılacak davalara bakan mahkemenin tespiti, yeni ve eski şirketlerin alacaklılarının hakları, her iki şirket mallarının hangi şartlarda birleştirileceği, infisahın tescili ve eski şirketin pay sahiplerine verilecek yeni şirket hisseleri detaylı olarak düzenlenmiştir (m.451). Yeni şirket kurulması halinde devralma "Birden çok anonim şirketin malları yeni kurulacak bir anonim şirket tarafından devralınabilir; o suretle ki adı geçen şirketlerin malları tasfiye edilmeksizin yeni şirkete geçer. Böyle bir birleşme hakkında anonim şirketlerin kurulmasına ve bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından devralınmasına dair olan hükümler tatbik olunur" (m.452) şeklinde düzenlenmiştir. Yine eski şirketlerin kurulan yeni şirkete ilişkin birleşme, yeni mukavelenin tanzimi, yeni hisselerin taahhüt olduğu, eski malların yeni şirkette sermaye olduğu; yeni şirketin gerekli organlarının teşkil edildikleri; birleşme mukavelesinin birleşen şirketlerin genel kurullarında onaylanması; onayı takiben kuruluşun tescil ve ilanı ile eski şirketlerin hisse senetlerine karşılık yeni şirket hisselerinin verilmesi aynı maddede düzenlenmiştir (m.452). Bir anonim şirket aktif ve pasifleriyle birlikte sermayesi paylara bölünmüş bir komandit şirket tarafından devralınmak suretiyle infisah etmesi halinde, devralan komandit şirketin komandite ortaklarının, infisah eden anonim şirket borçlarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olmaları (m.453) ile bir anonim şirketin malları devlet, vilayet, belediye gibi bir kamu tüzel kişisi tarafından devralınması halinde, şirketin genel kurulu tasfiye yapılmamasına karar verebilmesi ve bu kararın, infisah hakkındaki hükümlere göre verilerek tescil ve ilan ettirilmesi ve eski şirketin hak ve yükümlülüklerinin kamu tüzel kişisine geçmesi hususları kanun maddesi (m.454) olarak düzenlenmiştir. 54 III. Küresel Ölçekte Yabancı Sermaye Yatırımları Küresel Sermaye Piyasalarının Büyüklüğü ve Küresel Üretim Hacmi Dünya ölçeğinde gayri safi yurtiçi hasıla toplamı 2005 sonu itibariyle 44,4 trilyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Sermaye piyasalarının toplam tutarı ise 151,8 trilyon ABD doları civarındadır. Hisse senedi piyasası, borçlanma araçları piyasası ve ticari banka aktiflerinin toplamından oluşan sermaye piyasası, dünya üretim hasılatının 3,4 katıdır. Gelişmiş ülkelerin sermaye piyasaları da geliştiği için bu oran yüksek; gelişen ülkelerde ise geri kalmış sermaye piyasalarına paralel olarak nispeten düşüktür. Türkiye'de sermaye piyasası varlıklarının milli gelire oranı 1,4 olup, gelişmiş ülkelerin bir hayli altındadır. Yabancı Sermaye Yatırımları: Nispi Büyüklük ve Ülkesel Dağılım Son 10 yılda gelişen ülkelere yönelik doğrudan sermaye akımlarında önemli bir artış dikkat çekmektedir.15 Mal ve hizmet piyasalarının serbestleşmesinin kuşkusuz bu trentte belirleyici rolü vardır. Ülkeler, genelde önce mal piyasalarını serbestleştirirken, ikinci sırada para ve finans piyasalarını serbestleştirmektedirler.16 Küresel ölçekte 2005 yılında ülkeler itibariyle sermaye ihraç ve ithal eden ülkeler bakımından ilginç bir durum sözkonusudur.17 2005 yılında ihraç edilen sermayenin ihraççı ülkelere göre dağılımında Japonya (%14,4), Çin (%13,9), Almanya (%10), S.Arabistan (%7,9), Rusya (%7,2), İsviçre (%4,4), Norveç (%4,3) ve Hollanda (%3,5) ilk sıralarda gelmektedir. Sermaye ithalatında ise ilk sıraları ABD (%65,4), İspanya (%6,9), İngiltere (%4), Avustralya (%3,5), Fransa (%2,8), İtalya (%2,4) ve Türkiye (%1,9) almaktadır. Dünya çapında doğrudan yabancı yatırım tutarı, yıllık bazda 1 milyar doları aşmış durumdadır. Önümüzdeki birkaç yılda, gelişmiş ülkelere yönelen doğrudan yatırımların, gelişen ülkelere oranla daha fazla ivme kazanacağı tahmin edilmektedir. Doğrudan yabancı sermaye stoku bakımından 2005 sonu itibariyle dünya çapındaki stok tutarı 10,4 trilyon ABD doları iken, bunun 7,1 trilyon doları gelişmiş ülkelerde ve 3,3 trilyon doları da gelişen ülkelerdedir. 15 16 17 Domanski, Dietrich, 2005, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues", BIS Quarterly Review, Aralık. Toprak, Metin, 1996, Türk Ekonomisinde Yapısal Dönüşümler, 1980-1995, Turhan Kitabevi Y., Ankara. IMF, 2006, World Economic Outlook Database, Eylül. 55 GSYİH 13.588 Yunanistan Almanya Fransa Finlandiya Danimarka Belçika Avusturya Avrupa Birliği Japonya ABD Kanada 226 2.792 2.127 196 260 372 305 4.567 12.456 1.132 9.960 Kuzey Amerika Euro Alanı 12.808 44.446 Kamu kesimi borçlanma kağıtları 1 45 28 11 33 8 7 834 54 33 87 148 241 4.235 145 1.221 1.551 184 160 264 126 7.543 17.001 1.482 18.483 5.991 9.556 37.168 Hisse senedi piyasası kapitalizasyonu GSYİH Toplam rezerv (altın hariç) Avrupa Birliği Dünya 35.894 295 1.267 1.107 113 96 379 160 6.608 5.928 669 6.597 5.735 6.677 48 2.828 1.763 84 399 325 260 2.038 17.913 438 18.350 9.442 12.013 Özel kesim borçlanma kağıtları 23.056 Toplam borçlanma kağıtları 343 4.095 2.870 197 495 704 421 8.646 23.841 1.106 24.947 15.177 18.690 58.949 243 3.490 5.215 203 635 1.554 375 4.389 9.343 1.626 10.969 19.454 27.290 731 8.806 9.636 584 1.289 2.523 922 20.578 50.185 4.215 54.400 40.621 55.536 55.673 151.791 Ticari banka aktifleri Tablo 3.1: Sermaye Piyasalarının Nispi Büyüklüğü, 2005, Milyar ABD Doları 3,2 3,2 4,5 3,0 5,0 6,8 3,0 4,5 4,0 3,7 4 4,1 4,3 3,4 Sermaye Piyasası Varlıkları (Borçl.araç., hisse senedi ve ticari banka aktifi) / GSYİH (%) Hisse senedi, borçlanma kağıdı ve ticari banka aktif toplamı 56 57 361 2.211 807 1.120 2.436 5.394 11.969 2.230 359 1.127 184 630 37 1.766 201 226 2.792 2.127 196 260 372 67 252 92 150 196 1.249 1.937 39 22 10 4 9 0 26 1 1 45 28 11 33 8 23 296 549 159 1.161 4.409 6.574 3.058 347 960 67 509 51 798 114 145 1.221 1.551 184 160 264 184 553 86 34 1.015 1.209 2.896 686 161 464 134 261 0 1.515 39 295 1.267 1.107 113 96 379 72 37 27 276 1.171 1.583 1.870 301 1.160 153 1.148 49 1.369 256 48 2.828 1.763 84 399 325 184 625 123 62 1.290 2.380 4.479 2.556 462 1.625 286 1.409 49 2.884 294 343 4.095 2.870 197 495 704 294 679 331 734 1.166 6.522 9.433 6.547 452 1.922 160 2.329 588 2.579 999 243 3.490 5.215 203 635 1.554 501 1.600 1.002 955 3.618 13.311 20.486 12.161 1.261 4.506 514 4.247 688 6.261 1.407 731 8.806 9.636 584 1.289 2.523 1,4 0,7 1,2 0,9 1,5 2,5 1,7 5,5 3,5 4,0 2,8 6,7 18,9 3,5 7,0 3,2 3,2 4,5 3,0 5,0 6,8 Kaynak: IMF, 2006, World Economic Outlook, Statistical Appendix, Eylül, s.95.Menkul kıymet stokları için kaynak SPK. Özel kesim menkul kıymetlerinin tamamı hisse senetlerinden oluşmaktadır. Özel kesim menkul kıymet stokunun (Hisse senedi tutarının) borsada işlem gören şirketlerin toplam piyasa değerine oranı yüzde 14,2'dir. Bankacılık aktifleri için kaynak: BDDK. Türkiye Avrupa Afrika Orta Doğu Latin Amerika Asya Gelişen piyasa ekonomileri İngiltere İsveç İspanya Portekiz Hollanda Lüksemburg İtalya İrlanda Yunanistan Almanya Fransa Finlandiya Danimarka Belçika 58 586 289 Geliflen ülkelere DYS ak›mlar› 194 540 733 2002 202 454 656 2003 316 486 802 2004 399 556 955 2005 411 754 1,165 2006 408 815 1,223 2007 405 881 1,285 2008 Grafik 3.2: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokları (Milyar ABD Doları) 875 Geliflmifl ülkelere DYS ak›mlar› 2001 Dünya DYS ak›mlar› 0 200 400 600 800 2006 yılı tahmin, diğer 1.000 gelecek yıllar öngörüdür. Kaynak: Economist Intelligence Unit. 1.200 1.400 1.600 Grafik 3.1: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (Milyar ABD Doları) 414 929 1,343 2009 428 979 1,407 2010 59 289 194 202 316 399 411 408 405 2,181 2002 2,024 5,078 7,102 2003 2,367 6,088 8,455 2005 2006 2007 2008 2009 2010 428 2,844 6,778 3,249 7,068 3,691 7,759 4,140 8,500 4,591 5,058 5,540 9,297 10,134 11,020 9,622 10,317 11,450 12,639 13,888 15,192 16,560 2004 414 Grafik 3.3: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokunun Gelişmiş ve Gelişen Ülkeler Arasındaki Dağılımı 4,253 Geliflmifl ülkeler DYS stoku Geliflen ülkeler DYS stoku 2001 6,433 Dünya DYS stoku 0 200 400 600 800 1.200 2006 yılı tahmin, diğer gelecek yıllar öngörüdür. Kaynak: Economist Intelligence Unit. 1.000 1.400 1.600 1.800 Grafik 3.2: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokları (Milyar ABD Doları) Geliflen ülkelere DYS ak›mlar› 60 61 26.1 20.3 21.8 2002 27.2 21.7 23.2 2003 27.9 21.8 23.5 2004 27.3 21.7 23.4 2005 27.3 22.5 24.1 2006 28.1 22.6 24.2 2007 29.1 24 25.5 2008 Grafik 4.1: En Büyük 100 Bankanın Nispi Önemi ve Tekelleşme Eğilimi 17.8 29.1 Geliflmifl ülkeler Geliflen ülkeler 2001 20.5 0 5 10 15 20 Dünya Geneli 2006 yılı tahmin, diğer gelecek yıllar öngörüdür. Kaynak: Economist Intelligence Unit. 25 30 35 29.8 25.4 26.7 2009 Grafik 3.4: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokunun GSYİH İçindeki Payı (%) 30.2 26.6 27.8 2010 Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında gelişmiş ülkelerin aldıkları pay, 2001-2003 arasında artış kaydetmiş; ancak 2004 yılından itibaren çok küçük oranlarda da olsa düşme eğilimine girmiş, buna paralel olarak gelişen ülkelerin payında da artma eğilimi gözlenmiştir. Ancak, trend oldukça ılımlı seyretmektedir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde gelişen ekonomiler lehine olan bu eğilimin devam etmesi beklenmektedir. Dünya genelinde doğrudan yabancı yatırımlarının ulusal gelir düzeyine oranı 2001 yılında yüzde 20,5 iken, 2006 yılında yüzde 24,1 olarak tahmin edilmekte ve bu artış trendinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir. Yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı, gelişmiş ülkelere nazaran gelişen ülkelerde daha yüksektir. Örneğin, 2005 yılsonunda yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 21,7 iken, aynı oran gelişen ülkelerde yüzde 27,3'tür. Gelişen ülkelerdeki düşük gelir düzeyi bu sonuçta belirleyici olmaktadır. OECD Üyesi Ülkelerde ve Yükselen Ekonomilerde Doğrudan Yatırımlar 2002-2005 arasındaki yıllarda OECD ülkeleri, doğrudan yatırımlar bakımından, genel olarak net ihraççı pozisyonunda olmuşlardır. Ancak, 2005 yılından bu yana gelişmiş ülkelerin faiz artırma yönündeki girişimleri, doğrudan yatırım kararlarını etkileyen faktörlerden biri olarak görülmektedir. OECD üyesi ülkelerin doğrudan yatırım akımları bakımından 2004 yılındaki net ihraçları 291 milyar dolar iken, 2005 yılında bu rakam 94 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. OECD ülkelerinde 1996-2005 dönemindeki 10 yıllık sürede birikimli bazda yabancı sermaye akımları net 1 milyarın biraz üzerinde sermaye ihraç etmiştir. En büyük net ihracı yapan ülkeler sırasıyla Fransa, İngiltere, Japonya, Hollanda, İsviçre, İspanya, Kanada, İtalya ve Almanya gibi gelişmiş piyasa ekonomileridir. OECD ülkeleri içinde en çok net ithalatçı durumunda olanlar ise sırasıyla Meksika, ABD, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Avustralya, İrlanda, Macaristan, Yeni Zelanda ve Türkiye'dir. OECD üyesi olmayan yükselen piyasa ekonomilerinde 2001-2005 arasındaki 5 yıllık dönemde en fazla net sermaye girişi olan ülkeler sırasıyla Çin, Brezilya, Singapur, Hindistan, Şili, Romanya, Güney Kore, Türkiye ve Arjantin'dir. Bu dönemde sözkonusu ülkelere toplam net 509 milyar dolarlık sermaye girmiştir. 62 63 0,3 G.Kore Japonya İtalya İrlanda 2,6 32,3 17,1 11,0 0,3 İzlanda Macaristan 0,7 19,0 50,5 7,6 5,7 0,2 26,8 125,8 12,7 5,8 8,0 Yunanistan Almanya Fransa Finlandiya Danimarka Çek Cum. Kanada Lüksemburg Belçika Avusturya Avustralya 2002 Çıkışlar 3,4 28,8 9,1 5,6 0,4 1,6 0,4 6,2 53,2 -2,3 1,1 0,2 21,5 99,9 36,9 7,1 15,5 2003 4,7 31,0 19,3 15,8 2,6 1,1 1,0 1,9 57,0 -1,1 -10,4 1,0 43,2 81,7 33,5 7,4 17,5 2004p 4,3 45,8 41,5 12,9 6,7 1,3 1,5 45,6 115,6 2,7 8,1 0,9 34,1 52,4 22,9 9,4 -39,8 2005e 2,4 9,2 14,6 29,4 0,1 3,0 0,1 53,6 49,1 7,9 6,6 8,5 22,1 115,2 15,6 0,4 17,7 2002 Girişler 42,1 3,5 6,3 16,4 22,8 0,3 2,1 1,3 29,2 42,5 3,3 2,6 2,1 7,6 90,3 9,2 7,8 16,8 11,2 0,7 4,7 2,1 -15,1 31,4 3,5 -10,7 5,0 1,5 77,3 3,7 32,1 7,2 42,0 2004p 9,7 2003 Tablo 3.2: OECD Ülkelerinde Doğrudan Yatırım Akımları: 2002-05, Milyar ABD Doları 4,3 2,8 19,5 -22,8 2,3 6,7 0,6 32,6 63,5 4,6 5,0 11,0 33,8 43,7 23,7 8,9 -36,8 2005e 64 26,0 4,4 1,1 0,2 11,9 1,3 0,2 0,0 21,3 0,9 -1,1 0,2 0,0 10,6 Yeni Zelanda Polonya Slovak 9,1 619,1 612,6 781,8 716,1 101,1 244,1 94,9 140,6 62,4 154,5 50,3 1,0 0,9 42,8 38,7 0,1 1,1 1,5 3,4 -0,3 119,4 6,2 4,3 0,5 26,9 60,6 8,0 0,8 3,5 17,3 4,7 572,5 80,8 24,1 1,1 6,3 11,7 39,2 4,1 1,8 4,1 0,7 -0,3 25,1 18,3 2,4 9,2 14,6 29,4 0,1 464,8 67,1 16,8 1,8 16,5 1,3 26,0 0,6 8,6 4,9 3,8 2,0 21,8 14,2 3,5 6,3 16,4 22,8 0,3 490,9 133,2 56,3 2,8 0,8 -1,9 24,8 1,1 2,4 12,4 2,5 4,4 0,4 18,7 9,2 7,8 16,8 11,2 0,7 621,7 109,8 164,5 9,7 5,8 13,7 23,0 1,9 3,1 7,7 14,5 2,8 43,6 18,1 4,3 2,8 19,5 -22,8 2,3 E: Tahmin P: Geçici Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. Toplam OECD ABD İngiltere Türkiye 15,4 27,6 8,0 0,3 2,1 44,2 3,4 45,8 0,2 8,2 İsviçre İsveç 32,7 -0,1 4,2 32,0 İspanya Portekiz Norveç Hollanda 2,6 Meksika G.Kore 31,0 41,5 28,8 19,3 32,3 9,1 12,9 6,7 Japonya 17,1 İtalya 15,8 2,6 5,6 0,4 11,0 İrlanda 0,3 İzlanda 65 108 88 4 İzlanda İtalya 115 157 İsviçre İsveç 225 İspanya 653 İrlanda İngiltere 313 52 403 52 72 50 949 50 78 425 1.540 Hollanda G. Kore Fransa Finlandiya Danimarka Çek Cum. Belçika/Lüksemburg Avusturya Avustralya Almanya ABD Girişler İzlanda İtalya İsviçre İsveç İspanya İrlanda İngiltere Hollanda G. Kore Fransa Finlandiya Danimarka Çek Cum. Belçika/Lüksemburg Avusturya Avustralya Almanya ABD 11 162 242 181 332 66 1.021 490 41 782 74 69 3 962 49 33 459 1.414 Çıkışlar İzlanda İtalya İsviçre İsveç İspanya İrlanda İngiltere Hollanda G. Kore Fransa Finlandiya Danimarka Çek Cum. Belçika/Lüksemburg Avusturya Avustralya Almanya ABD 126 -7 -47 -154 -24 -108 43 -368 -177 12 -379 -22 4 47 -13 1 45 -35 Net girişler Tablo 3.3: OECD Ülkelerinde Birikimli Doğrudan Yabancı Sermaye Akımları: 1996-2005 (Milyar ABD Doları) 66 225 88 4 İsviçre İzlanda Macaristan Norveç 49 Norveç 14 6.045 10 24 23 Toplam OECD Yunanistan Yeni Zelanda Türkiye Slovak Portekiz Polonya Meksika 7.107 7 0,5 5 0,3 41 3 39 17 6 294 304 11 162 242 181 332 66 1.021 10 Toplam OECD Yunanistan Yeni Zelanda Türkiye Slovak Portekiz Polonya -1.062 3 24 18 13 -5 64 147 Norveç Meksika 31 -66 -244 -7 -47 -154 -24 -108 43 -368 Macaristan Kanada Japonya İzlanda İtalya İsviçre İsveç İspanya İrlanda İngiltere Tablo 4.1: Aktif Büyüklüklerine Göre Küresel Ölçekte En Büyük 100 Banka (Milyar ABD Doları) 31 Aralık 2005 Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. Toplam OECD Yunanistan Yeni Zelanda Türkiye 37 Slovak Portekiz 67 164 Polonya Meksika Kanada 37 228 Macaristan Kanada Japonya İzlanda İtalya İsviçre İsveç 60 115 157 İspanya İrlanda İngiltere Japonya İtalya İsveç 108 İspanya İrlanda 653 İngiltere Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Tablo 3.4: OECD Üyesi Olmayan Ülkelerde Doğrudan Sermaye Giriş ve Çıkışları: 2001- 05, Milyar ABD Doları 1. Çin 2. Brezilya Çıkışlar Net Giriş 82,4 12,7 69,7 27,6 8,1 286,1 3. Singapur 87,4 5. Şili 11,0 275,1 48,0 39,4 25,4 7,4 18,0 7. G. Kore 15,5 -1,5 17,0 8. Arjantin 15,1 2,0 13,1 4. Hindistan 6. Romanya Türkiye 9. İsrail 10.Hong Kong 11. Estonya 12.Lituanya 17,4 18,8 17,1 3,1 9,5 112,6 3,1 0,6 5,6 2,0 15.Rusya 44,2 Toplam 0,1 117,0 13.Latviya 14.Slovenya * Girişler 3,7 768,4 1,4 0,2 2,0 42,6 259,8 19,5 17,3 15,7 7,6 4,4 4,2 2,5 1,8 1,7 1,6 508,6 Çin Ticaret Bakanlığı, 2005 yılındaki doğrudan sermaye yatırım çıkışını 6,9 milyar ABD doları olarak vermektedir. Ancak, sözkonusu bakanlığın yayımladığı veriler, aynı rapordaki diğer verilerle genelde tutarsızlık göstermektedir. Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. Türkiye verileri için kaynak: Merkez Bankası. 67 IV. Küresel Bankacılık Sektörü: Nispi Büyüklük, Birleşme ve Devralmalar Küresel Ölçekli Bankalar Dünyanın aktif büyüklüğü itibariyle en büyük 100 bankasının 2005 yılı itibariyle toplam aktif büyüklüğü (45,7 trilyon ABD Doları), dünya gayri safi yurtiçi üretiminin (44,5 trilyon ABD Doları) yüzde 102'sini aşmaktadır. Genel olarak dünya bankacılık sektöründe oligopolcü bir yapının olduğu söylenebilir. Bu yapının rekabeti ne derecede ve hangi yönde etkilediğini, bu görünüme bakarak değerlendirmek güç olmakla birlikte; bu büyük bankaların küresel fon piyasaları üzerinde önemli düzeyde tasarrufları sözkonusudur. 100 büyük banka içindeki en büyük bankaların, en büyük 10 bankanın toplam aktifi içindeki payları ile, dünya GSYİH'sı içindeki payları orantılı bir seyir izlemekte ve hemen hemen aynı düzeylerde seyretmektedir. Aktif büyüklüğü bakımından, dünyanın en büyük 50 bankasının sermaye büyüklükleri ile aktif büyüklükleri arasında istatistiksel olarak herhangi bir ilişki gözlenmemiştir (korelasyon katsayısı r = -0,0015). Dolayısıyla, büyük aktife sahip olmak, paralelinde güçlü sermayeyi zorunlu kılmamaktadır. Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmalar son çeyrek asır içinde giderek ivme kazanmıştır. Özellikle 1990'lı yıllarda gelişen ekonomilerin bankacılık sistemlerinin liberalize edilmesiyle birlikte, sektörde ciddi bir konsolidasyon trendine girilmiştir. Ne var ki, gerek gelişmiş ülkeler gerekse gelişen ülkeler bakımından, banka birleşmeleriyle ilgili olarak yeknesak bir örüntüden bahsetmek güçtür. Dünya ölçeğinde, 1980-2006 arasındaki banka birleşme ve devirlerinin yüzde 58'den fazlası ABD'de meydana gelmiştir. ABD'de bankacılık sektörü bakımından eyaletler arası kısıtlamaların gevşetilmesinin bu gelişmede önemli bir payı vardır. Ayrıca, dünyanın en büyük ekonomisi olması dolayısıyla da böyle bir dinamizm gösterdiği söylenebilir. Almanya, İtalya, İsviçre, Avusturya ve Fransa banka birleşmelerinde öne çıkan diğer ülkelerdir. Banka birleşmelerinde belirleyici olma bakımından, coğrafi ve kültürel yakınlık, ekonomik gelişmişlik düzeyi veya ülkelerin liberalizasyon derecesi gibi faktörlerin bariz bir biçimde ayrışmadığı söylenebilir. 1980-2006 arasındaki birleşme ve devralmalar alt dönemler itibariyle incelendiğinde, ABD, Almanya ve İsviçre'nin dönem boyunca birleşme ve devralmalarda dinamik bir liderlik yaptıkları; İngiltere, Fransa, İspanya, Danimarka ve Avustralya'nın daha ziyade 1980-89 döneminde bankacılık sektöründe yoğun birleşme ve devralma yaşadıkları dikkat çekmektedir. 68 69 29.1 Geliflen ülkeler 26.1 20.3 27.2 21.7 27.9 21.8 27.3 21.7 27.3 22.5 28.1 22.6 24 29.1 0,0 20,0 40,0 60,0 80,0 29.8 25.4 30.2 26.6 ‹lk 5 banka ‹lk 10 banka ‹lk 20 banka ‹lk 30 banka ‹lk 40 banka ‹lk 50 banka ‹lk 100 banka 16.2 28.1 47.1 60.6 71.6 79.8 102.7 15.7 27.4 45.9 59.0 69.7 77.7 100.0 Grafik 4.2: ABD’de Banka Birleşme ve Devralmaları, 1980-2003 Dünya GSY‹H's›ndaki Pay› En Büyük 100 Banka Aktifindeki Pay› Kaynak: Bankers Almanac. 100,0 Grafik 4.1: En Büyük 100 Bankanın Nispi Önemi ve Tekelleşme Eğilimi 120,0 17.8 Geliflmifl ülkeler 70 1.484 1.170 1.014 917 17. Citibank NA 16. The Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Ltd 706 866 928 15. Sumitomo Mitsui Banking Corporation 14. UniCredito Italiano SpA 954 984 1.001 13. Banco Santander Central Hispano SA 12. ING Bank NV 11. Société Générale 1.016 10. JPMorgan Chase Bank National Association 9. Credit Suisse 1.039 1.082 8. ABN AMRO Bank NV 7. Bank of America NA 1.252 6. Deutsche Bank AG 5. Crédit Agricole SA 1.300 4. The Royal Bank of Scotland plc 1.563 3. BNP Paribas SA 2. UBS AG 1.587 Milyar $ 1. Barclays Bank PLC Banka adı 17. Australia and New Zealand 16. Shinkin Central Bank 15. Credit Industriel et Commercial 227 231 237 238 240 247 253 254 258 267 270 276 310 313 317 318 Milyar $ 14. Skandinaviska Enskilda Banken AB (Publ) 13. Canadian Imperial Bank of Commerce 12. Resona Bank Limited 11. Commonwealth Bank of Australia 10. Bank of Montreal 9. Caisse des Dépôts et Consignations 8. Dexia Bank Belgium SA 7. The Bank of Nova Scotia 6. DEPFA BANK plc 5. Eurohypo AG 4. The Toronto-Dominion Bank 3. WestLB AG 2. Bank for International Settlements (BIS) 1. KBC Bank NV Banka adı Tablo 4.1: Aktif Büyüklüklerine Göre Küresel Ölçekte En Büyük 100 Banka (Milyar ABD Doları) 31 Aralık 2005 Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. 71 917 701 675 663 20. Industrial & Commercial Bank of China Limited 22. Mizuho Bank Ltd 591 587 27. Bank of Scotland 31. Dresdner Bank AG 30. Calyon 29. China Construction Bank Corporation 28. Bayerische Hypo-und Vereinsbank AG 26. Bank of China Limited 544 568 568 582 588 597 25. Agricultural Bank of China 24. Rabobank Nederland 600 663 701 23. The Norinchukin Bank 21. HSBC Bank plc 19. Fortis Bank NV/SA 706 18. Caisse Nationale des Caisses d'Epargne et de Prevoyance 17. Citibank NA 866 16. The Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Ltd 928 15. Sumitomo Mitsui Banking Corporation 14. UniCredito Italiano SpA 954 984 13. Banco Santander Central Hispano SA 12. ING Bank NV 31. Erste Bank der oesterreichischen 30. ING Belgium SA/NV 29. Bank Austria Creditanstalt AG 28. Landesbank HessenThüringen Girozentrale 27. Japan Bank for International Cooperation 26. Bank of Ireland 25. Natexis Banques Populaires 24. Westpac Banking Corporation 23. Svenska Handelsbanken AB (publ) 22. US Bank NA 21. HSH Nordbank AG 20. Caja de Ahorros y Pensiones de Barcelona 'la Caixa' 19. Standard Chartered Bank 18. International Bank for Reconstruction and Development 17. Australia and New Zealand Banking Group Limited 16. Shinkin Central Bank 15. Credit Industriel et Commercial 14. Skandinaviska Enskilda Banken AB (Publ) 13. Canadian Imperial Bank of Commerce 12. Resona Bank Limited 186 187 194 194 196 198 198 199 209 212 213 215 222 224 227 231 237 238 240 72 568 478 472 37. Wachovia Bank NA 403 385 46. Abbey National plc 45. Nordea Bank AB (publ) 355 384 399 44. Danske Bank A/S 43. Royal Bank of Canada 401 402 42. Kreditanstalt für Wiederaufbau (KfW) 41. Bayerische Landesbank 447 40. Wells Fargo Bank NA 39. National Westminster Bank Plc 463 474 38. Banco Bilbao Vizcaya Argentaria SA 36. DZ BANK AG Deutsche ZentralGenossenschaftsbank 525 35. Landesbank Baden-Württemberg 34. Commerzbank AG 526 532 544 33. Mizuho Corporate Bank Ltd 32. Lloyds TSB Bank plc 31. Dresdner Bank AG 568 30. Calyon 29. China Construction Bank Corporation 582 587 28. Bayerische Hypo-und Vereinsbank AG 27. Bank of Scotland 46. DekaBank Deutsche Girozentrale 45. Development Bank of Japan 44. Northern Rock plc 43. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd 42. HSBC Bank USA NA 41. NRW.BANK 40. AIB Group 39. Mitsubishi UFJ Trust and Banking Corporation 38. Sanpaolo IMI SpA 37. Deutsche Postbank AG 36. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd 35. Norddeutsche Landesbank Girozentrale 34. Bank of Communications Co Ltd 33. SunTrust Bank 32. Kookmin Bank 31. Erste Bank der oesterreichischen Sparkassen AG 30. ING Belgium SA/NV 29. Bank Austria Creditanstalt AG 28. Landesbank HessenThüringen Girozentrale 27. Japan Bank for International Cooperation 136 138 142 151 151 151 157 161 165 165 173 176 176 177 178 180 186 187 194 194 73 385 353 323 49. Banca Intesa SpA Kaynak: Bankers Almanac. Toplam 50. National Australia Bank Ltd 48. The Hongkong and Shanghai Banking Corporation Limited 35.478 320 345 355 47. Banque Fédérative du Crédit Mutuel 46. Abbey National plc 384 45. Nordea Bank AB (publ) 399 44. Danske Bank A/S 43. Royal Bank of Canada 401 402 42. Kreditanstalt für Wiederaufbau (KfW) 41. Bayerische Landesbank Toplam 50. The Chuo Mitsui Trust&Banking Co Ltd 49. DnB NOR Bank ASA 48. Caja Madrid 47. Cheltenham & Gloucester plc 46. DekaBank Deutsche Girozentrale 45. Development Bank of Japan 44. Northern Rock plc 43. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd 42. HSBC Bank USA NA 41. NRW.BANK 10.187 120 121 131 135 136 138 142 151 151 151 74 3 2 14 Avusturya Hollanda İspanya Endonezya Japonya İsviçre Danimarka İngiltere Fransa 0 1 11 18 47 23 50 64 Almanya İtalya 6 207 ABD Kanada 594 1980-89 Dünya İşlem Sayısı 0,0 0,2 1,9 3,0 2,4 7,9 0,3 3,9 0,5 8,4 10,8 1,0 34,8 100,0 dağılım Yüzde 16 21 147 36 58 46 22 83 150 301 1.059 20 4.072 6.849 1990-99 0,2 0,3 2,1 0,5 0,8 0,7 0,3 1,2 2,2 4,4 15,5 0,3 59,5 100,0 dağılım Yüzde 22 104 206 49 48 30 118 120 94 260 994 19 4.450 7.535 2000-06 0,3 1,4 2,7 0,7 0,6 0,4 1,6 1,6 1,2 3,5 13,2 0,3 59,1 100,0 dağılım Yüzde 38 126 364 103 120 123 142 226 247 611 2.117 45 8.729 14.978 1980-2006 0,3 0,8 2,4 0,7 0,8 0,8 0,9 1,5 1,6 4,1 14,1 0,3 58,3 100,0 dağılım (19802006) Yüzde Tablo 4.2: Çeşitli Ülkeler İtibariyle Banka Birleşme ve Devralmalarının Sayısı: 1980–2006 (27 Eylül) 75 1 8 1 483 5 2006 yılı, 27 Eylül itibariyledir. Kaynak: Bankers Almanac. Toplam ve Oran (%) Türkiye 8 Polonya Avustralya 2 Güney Afrika 7 Meksika Arjantin 4 Brezilya 81,3 0,8 0,2 1,3 0,3 1,3 1,2 0,7 6.194 2 17 19 24 8 42 21 8 0,0 0,3 0 2 Çin Hindistan 21 16 21 147 36 58 0,0 0,0 0,2 1,9 3,0 2,4 0 0 1 11 18 14 Güney Kore Endonezya Japonya İsviçre Danimarka İspanya 90,4 0,0 0,2 0,3 0,4 0,1 0,6 0,3 0,0 0,1 0,3 0,2 0,3 2,1 0,5 0,8 0,2 6.699 24 26 6 88,9 0,3 0,3 0,1 0,2 14 17 0,1 0,7 0,1 0,2 0,2 0,3 1,4 2,7 0,7 0,6 8 50 9 17 14 22 104 206 49 48 13.376 31 44 33 40 33 57 75 10 27 35 38 126 364 103 120 89,3 0,2 0,3 0,2 0,3 0,2 0,4 0,5 0,1 0,2 0,2 0,3 0,8 2,4 0,7 0,8 ağılımı 5,540 76 2010 66.5 33.5 B&D say›s› Kümülatif say› Sat›nal›nan aktif tutar› Kümülatif aktif 0 1.000 2.000 3.000 4.000 5.000 6.000 7.000 8.000 9.000 10.000 15.7 27.4 45.9 59.0 69.7 1980 190 190 10 10 1981 359 549 34 44 1982 420 969 41 85 1983 1984 428 441 1,397 1,838 50 70 135 205 77.7 100.0 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 475 573 649 468 350 366 345 401 436 475 475 446 422 493 333 255 231 203 184 2,313 2,886 3,535 4,003 4,353 4,719 5,064 5,465 5,901 6,376 6,851 7,297 7,719 8,212 8,545 8,800 9,031 9,234 9,418 67 94 123 88 43 44 150 165 103 187 255 407 312 837 277 201 360 150 88 272 367 490 578 621 665 815 980 1,083 1,270 1,525 1,932 2,244 3,081 3,358 3,558 3,918 4,068 4,156 Grafik 4.2: ABD’de Banka Birleşme ve Devralmaları, 1980-2003 18 Milyar ABD Doları En Büyük 100 Banka Aktifindeki Pay› Kaynak: Rhoades 1996, Meyer 1998, Pilloff 2004. 18 Stephen A. Rhoades, 1996, "Mergers and Acquisitions by Commercial Banks, 19801994", Staff Study, Federal Reserve Board, Ocak, Aktaran: Meyer, Laurence H., 1998, "Mergers and Acquisitions in Banking and Other Financial Services", 29 Nisan, ABD Temsilciler Meclisinde yapılan sunum. Pilloff, Steven J., 2004, "Bank Merger Activity in the United States, 1994-2003", Staff Studies, Board of Governors of the Federal Reserve System, Mayıs. Banka birleşme ve devralmalarında lider ülke konumunda olduğu için ABD verilerine daha yakından göz atmakta yarar vardır. 1980-2003 arasında ABD'de toplam 9418 banka birleşme ve devralma işlemi yapılmış; bu işlemlere konu olan satınalınan aktif toplamı da 4,2 trilyon ABD Dolarına yaklaşmıştır. Birleşme ve Devralmalarda Sektör ve Lokasyon Tespitinde Yatırım Bankalarının Rolü Tarihsel olarak, yatırım bankaları birleşme ve devralma faaliyetleriyle yakından ilişkili olmuştur, çünkü birleşme veya devralma faaliyeti yatırım bankası için bir satış fırsatıdır. Başka bir firmayla birleşmek isteyen bir firma, hisse senetlerinin gerçek piyasa değerini bir yatırım bankasına tespit ettirebilecektir. Aynı şekilde başka bir şirketi satınalmak isteyen firma da yatırım bankası yoluyla tahvil ihraç ederek fon toplayabilecektir. Yatırım bankaları, birleşme ve devralmalarda danışman rolü oynamaktadır. Özel sektöre ait firmaların birleşme ve devralmaları için bir pazaryeri mevcut değildir. Piyasa katılımcıları, satılacak veya satınalınacak firmalarla ilgili çabalarının genellikle belirli bir gizlilik içinde olmasını arzularlar. Şirket çalışanları, bankacılar, tedarikçiler, müşteriler ve diğer paydaşların olası olumsuz tepkileri, gizliliğin gerekçesini oluşturmaktadır. Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalarda Bankacılık Sektörünün Nispi Ağırlığı: Sektörel ve Ülkesel Ayırım 2005 yılı başından 2006 Mayıs sonuna kadar geçen yaklaşık bir buçuk yıllık sürede dünya çapında meydana gelen sınır-ötesi birleşme ve devirlerin sektörel dağılım ilginç bir görünüm sergilemektedir. Sınıflandırılan birleşmeler arasında ilk sırayı finansal kuruluşlar alırken, enformasyon ve komünikasyon ile enerji ve diğer kaynaklar ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır. Ülke ve ülke grupları itibariyle ABD tek başına en fazla sınır-ötesi birleşmenin yaşandığı ülkedir. ABD'yi, sırasıyla İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri ile Asya ülkeleri takip etmektedir. Dünya çapında bir buçuk yılda gerçekleşen birleşme ve devralmaların toplam tutarı 1,5 milyar ABD dolarını geçmektedir. Birleşme ve devralmalar, doğrudan yatırımlar içinde sadece bir kalem olmasına rağmen, doğrudan yatırımların yarısından fazlasını birleşme ve devralmalar oluşturmaktadır. 77 78 1 2 Diğer Kuzey Avrupa (1) 15,2 6,4 8 1 1 1 1 4 Kimya sanayi ve 6,4 8 1 1 1 2 2 16,8 21 2 5 2 1 5 3 3 Ağır Diğer masyon imalat ve komü nikasyon 16,8 21 2 1 3 3 4 1 3 2 2 Enfor Finans 18,4 23 1 8 1 4 3 1 2 1 2 Diğer hizmetler Tablo 4.4: OECD Ülkelerinde Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalar 1.BeNeLux, İskandinavya, Polonya ve Baltık ülkeleri. 2.İtalya, Yunanistan, Portekiz, İspanya, Türkiye ve Balkanlar. Kaynak: Dealogic. 19 Yüzde dağılım Toplam 2 1 Dünyanın geri kalanı Asya Diğer Avrupa Güney Avrupa (2) Fransa 4 Almanya İngiltere 6 3 Enerji ve tıp savunma Diğer Amerika ABD İşlem sayısı ve naklar 20,0 25 1 2 2 4 1 4 6 1 5 Toplam 100,0 125 6 14 8 8 19 4 9 21 15 21 Yüzde dağılım Tablo 4.3: Yurtiçine Gelen Sınır-Ötesi Birleşmeler ve Devirler 2005 Ocak- 2006 Mayıs Kaynak: Bankers Almanac. 100,0 4,8 11,2 6,4 6,4 15,2 3,2 7,2 16,8 12,0 16,8 kay- Kaynak: Dealogic. Tablo 4.4: OECD Ülkelerinde Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalar Milyar ABD Doları 1995 Çıkış 134,1 Giriş Net giriş 146,5 12,4 2000 1.166,4 1.135,8 -30,6 2004 418,8 441,3 22,5 2003 2005 2006t 321,3 670,8 566,9 337,8 626,9 554,3 16,5 -43,9 -12,6 Kaynak: Dealogic ve OECD Sekreteryası; ve Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. Yabancı Sermayeli Bankaların Sektörel Ağırlığı ve Fon Arzına Etkisi OECD üyesi ülkelerde, yabancı bankaların sektördeki ağırlıklarına, bu Tabloiki4.5: OECD ülkelerinde banka aktiflerinin ülkeleri grup altında toplayarakyabancı bakmaksermayeli gerekir. Bankacılık sektörünün sektördeki payı neredeyse bütünüyle yabancı bankaların elinde olan ülke grubunda Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri bulunmaktadır. OECD'nin 2000diğer üyelerinde 2005ise oldukça geniş bir varyasyon sözkonusudur; örneğin sektördeki yabancı banCum. *89,9yüzde 45 iken,97,3 kaSlovak payı Finlandiya'da yüzde 59 ve Yeni Zelanda'da ABD'de yüzde 20 ve Japonya'da yüzde 6 civarındadır. Dolayısıyla, yabancı bankaLituanya *85,0 91,7 lar karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olacakları bölgelere yöneldikleri için Macaristan 62,4 ülke bankacılık 87,1 gelişen ekonomilerde yabancı payı yüksek; gelişmiş sektöründe rekabet ve hizmet kalitesi çok yüksek olduğundan piyasa doygunluk 70,0 **89,0 Singapur düzeyinin de yüksek olması yabancı girişlerini önemli ölçüde sınırlamaktaFinlandiya *77,0 59,0 dır. 45,2 23,9sermaye arzını Zelanda Yeni Gelişen piyasalara yabancı banka girişi, kıt olan önemli ölçüde etkileyebilecek bir gelişmedir. Bu olumlu29,4 etki sadece müşteri 30,7 takip Danimarka politikası veya dış ticarette yoğunlaşma yoluyla değil, aynı zamanda bir bü23,9kazandırması 30,3 Yunanistan tün olarak sektördeki etkinlik ve yenileşmeye ivme bakımından da ortaya çıkabilmektedir. ABD 19,9 19,8 Avusturya Avustralya Türkiye Almanya İspanya Kanada *19,8 19,8 5,4 15,8 *16,7 4,1 *11,0 *5,9 17,5 10,5 9,7 7,1 79 Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs. Tablo 4.5: OECD ülkelerinde yabancı sermayeli banka aktiflerinin sektördeki payı Slovak Cum. Lituanya Macaristan 2000 2005 *85,0 91,7 *89,9 62,4 Singapur Finlandiya Yeni Zelanda Danimarka Yunanistan ABD Avustralya 70,0 23,9 45,2 *77,0 29,4 Almanya Kanada 30,7 30,3 *19,8 19,8 19,8 17,5 5,4 15,8 *11,0 9,7 4,1 İspanya 59,0 23,9 *16,7 Türkiye 87,1 **89,0 19,9 Avusturya 97,3 *5,9 10,5 7,1 Hindistan 10,7 6,8 Meksika 54,6 *83,0 **5,0 *18,0 Japonya 7,1 Slovenya Tayland *16,4 *: 2001 ve 2004 yılları ** 1999 6,3 *19,1 Kaynak: BDDK, 2006, Bankacılıkta Yabancı Sermaye, Strateji Geliştirme Dairesi, Çalışma Raporu, Temmuz. 80 Tablo 4.6: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004 (Milyon ABD Doları) Yerli ve Yabancı Girişimci Perspektifinden Gelişen Ekonomilerde Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar Genel olarak ulusal ekonomilerde, özel olarak da bankacılık sektöründe yoğunlaşan birleşme ve devralmalar girişimcinin kökeni bakımından yerliler, yabancılar ve yerli ve yabancı ortaklığı şeklinde üç kategoride toplanabilir. 1995-2004 dönemi için 15 gelişen ekonomiyi kapsayan bir incelemeye göre19 324 banka birleşme ve devralması gerçekleşmiş ve bunun için ödenen tutar 450,7 milyar ABD doları olmuştur. Sayısal olarak birleşme ve devralmaların yaklaşık olarak yüzde 66,7'si yerli kuruluşlar arasında ve yüzde 23,5'i yerli ve yabancı kuruluşlar (ev sahibi ülkeye ilk kez giriş yapılması) arasında yapılırken; yüzde 5,6'sı yerli finansal kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D'ler ve nihayet yüzde 4,3'ü de ev sahibi ülkedeki yabancı banka yanfirmalarının (ev sahibi ülkeye daha önce zaten giriş yapılmış) ev sahibi ülkede ve diğer ülkelerde yaptıkları alımlardır. Tablo 4.6: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004 (Milyon ABD Doları) Yerli kuruluşlar arasındaki B&D Yerli ve yabancı kuruluşlar arasındaki B&D Yerli finansal kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D Yabancı finansal kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D Toplam Birleşme Birleşme ve Yüzde ve Yüzde Devralma Dağılım Devralma Dağılım Sayısı Tutarı 216 66,7 232.980 51,7 18 5,6 7.590 1,7 76 14 324 23,5 4,3 100,0 202.390 7.780 450.740 44,9 1,7 100,0 Veri kaynağı: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28 19 Mihaljek, Dubravko, 2006, "Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks", BIS Paper, No 28. Tablo 4.7: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004 81 (Milyon ABD Doları) ve devralma 82 Yerli ve yabancı kuruluşlar arasındaki B&D Toplam Yerli kuruluşlar arasındaki B&D Birleşme ve devralma biçimi 2 2 1 Tayland G. Kore Kolombiya Şili Meksika Rusya Polonya Macaristan Çek Cum. Filipinler 1 2 2 2 108 58 9 5 4 2 10 Malezya G. Kore 1 Endonezya 6 Singapur Meksika 6 2 B&D sayısı Kolombiya Şili Ülke 1995-99 860 20 380 17.300 137.920 - - 3.000 - 47.700 6.900 20 13.500 - 1.700 64.600 20 480 Değer G. Kore Kolombiya Şili Meksika Türkiye Rusya Polonya Çek Cum. Tayland Filipinler Malezya G. Kore Singapur Hong Kong Çin Meksika Kolombiya Şili Ülke 2 1 4 4 108 9 29 11 1 2 9 15 5 2 14 1 1 7 2 B&D sayısı 2000-04 Tablo 4.7: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004 (Milyon ABD Doları) Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28 3.930 10 690 152.000 95.060 - - - - 28.000 16.400 40 23.480 8.000 - - 18.600 10 530 Değer 83 Kolombiya Macaristan Polonya Yabancı finansal kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D 152 6 1 4 1 7 6 1 31 13 2 5 173.310 920 920 - 1.210 1.200 10 33.260 - 4.700 - 10.000 860 20 380 17.300 137.920 - 9 8 Türkiye Kolombiya Filipinler Macaristan Malezya Macaristan Singapur 172 8 1 3 1 3 11 1 4 6 45 19 Türkiye Polonya 2 2 3 2 1 4 4 Macaristan Çek Cum. Filipinler G. Kore Kolombiya Şili Meksika 108 29 Türkiye Rusya 11 Polonya 277.430 6.860 - 30 1.040 5.790 6.380 2.980 3.400 169.130 - - 12.200 - 300 3.930 10 690 152.000 95.060 - - - Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28. Bütün B&D Toplam Toplam Singapur Şili Polonya Macaristan Çek Cum. 4 1 Tayland G. Kore 2 2 2 108 58 9 Kolombiya Şili Meksika kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D Yerli finansal Toplam Yerli ve yabancı kuruluşlar arasındaki B&D Toplam Rusya Polonya Gelişen Ekonomilerde Bankacılık Sektöründe Özelleştirmeler 2000-2005 döneminde, gelişen üç ekonomik bölge olarak Latin Amerika (Meksika, Kolombiya, Şili ve Venezuela), Merkezi ve Doğu Avrupa (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Rusya ve Türkiye) ve Uzak Doğu (Çin, Endonezya, G. Kore, Hindistan, Filipinler, Singapur, Tayland ve Hong Kong) ile İsrail ve S. Arabistan gibi 19 ülkedeki özelleştirmeler incelenmiştir. Bu ülkelerde özelleştirilen bankanın niteliği, krizlerde garanti sisteminin getirilmesi ve genişletilmesi ile sonuçta bankacılık sisteminde devlet mülkiyetinin kalıp kalmadığı irdelenmiştir. Bu ülkelerde dikkat çeken ilk husus, kriz esnasında veya sonrasında zordaki bankaların millileştirilmesi olmuştur. İkinci husus, bankacılık sisteminde devlet garantilerinin konması ve genişletilmesidir. Nihayet üçüncü önemli özellik, birçok ülkede halen devletin elinde ya el konulan yada özelleştirilmeyen ve sektörde kayda değer bir büyüklüğü olan bankalar mevcuttur. 84 85 0 2 0 14 0 0 15 Meksika Venezuela Çin Hindistan Singapur Endonezya - Evet Evet Bankaların aktiflerinin yüzde 70’i halka arz - - Evet - - Hissesi paylara bölünmüş komandit şirket şeklindeki ticari bankalar (joint stock commercial banks) hisselerini yabancı Evet yatırımcıya sattılar. Geniş bir özelleştirmeye başlama planları yok, fakat 2 devlet bankasının kamuya arzı yapılacak Özelleştirmeler 1992-98 döneminde yapıldı. 1999’6a müdahale edilen iki küçük bankanın satışına 2000 ve 2001’de başlandı. 1990’ların sonunda müdahale edilen iki bankanın özelleştirme sine başlandı. Özel Garan leştiri Özelleştirilen bankanın tiler len temel özellikleri geniş banka letil sayısı di mi? Kolombiya Ülke Mudilere garanti getirildi, tedrici olarak azaltıldı. - - Mudilere zımni garantiler getirildi. - Akiflerin değerlemesi uygun değildi; gizli yükümlülükler vardı. Geçmişte; mudiler, işçilerin emeklilik fonları aktifler Genişletilen Garantilerin mahiyeti Kalan devlet hisse oranı veya banka sayısı Birçok bankadaki azlık hisseleri var, satışı planlanıyor. Eski kalkınma bankasında yüzde 50’den az hisse payı var. 28 kamu sektörü bankası; devletin payı yüzde 51’in altına inemez. Bütün önde gelen bankalardaki devlet hisselerinin uzun dönemde azaltılmaları planlanıyor. 2 devlet bankası mevcut olup, özelleştirme planı yoktur. 2000 yılında 1 batık bankaya el kondu. Kalmadı; önceki özelleştirmelerde azınlık hisseleri var. 1990’ların sonundaki krizde 3 bankaya el kondu. Tablo 4.8: Ticari banka özelleştirmeleri, 2000-2005 86 0 0 15 4 3 2 3 5 Hindistan Singapur Endonezya Güney Kore Tayland Çek Cum. Macaristan Polonya 1993’te kurulan banka Devlet mülkiyetindeki azınlık veya çoğunluk bankaları iç ve dış yatırımcıya özelleştirme yoluyla satıldı. 3 banka (toplam aktiflerin yüzde 7’si) açık artırma veya arz (tender) yoluyla satıldı. 2 büyük banka (toplam aktiflerin yüzde 38’i) 2000-01’de stratejik yabancı yatırımcıya arz (tender) yoluyla satıldı. 1997-98 krizinde el konulan beş bankadan büyük ölçekli 3’ü stratejik ortaklara halka arz yoluyla satıldı. 1997-98 krizinde millileştirilen bankalar, kurumsal yatırımcıya satış (placement), arz (tender) ve açık artırma (auction) yoluyla satıldı. Bankaların aktiflerinin yüzde 70’i halka arz yoluyla satıldı. - - yatırımcıya sattılar. Geniş bir özelleştirmeye başlama planları yok, fakat 2 devlet bankasının kamuya arzı yapılacak Hayır Evet Evet Evet Evet Evet - - Birçok bankadaki azlık hisseleri var, satışı planlanıyor. Eski kalkınma bankasında yüzde 50’den az hisse payı var. 28 kamu sektörü bankası; devletin payı yüzde 51’in altına inemez. Özelleştirmelerdeki bir uygulama olarak istihdam garanti projeleri (2-3 yıl). Bankacılık sektöründeki devlet 1 devlet bankası (%100); çoğunluk hissesi devlette olan 1 büyük ve 3 küçük banka; azınlık hissesi devlette olan 8 banka ile devlet sektöre hakim durumdadır. Birkaç bankada (çoğu küçük) kalan hisseler; ipotek bankasındaki bütün hisseler. 2 özel amaçlı banka var (ihracatçıyı, KOBİ’leri ve belediyeleri destekleme amaçlı). Zayıf aktifler, özel amaçlı bir kuruma ya garanti edildi yada transfer edildi. Zayıf aktiflere; bağlı yükümlülüklere getirildi. Çoğunluk hisseleri dahil 3 büyük bankadaki kamu hakları (holdings), satış için uygun piyasa fırsatı bekliyor. Temerrüde düşen borç zararlarına (NPL losses) kısmi bir telafi getirildi. Temerrüde düşen borçlara; Önde gelen bir bankadaki yüzde bağlı yükümlülüklere 32’lik hissenin ve 4 banka iştiraki (sınırlamaya tabi; bazı olan holdingin satışı planlanıyor. durumlarda yok) getirildi. Mudilere garanti getirildi, tedrici olarak azaltıldı. - - azaltılmaları planlanıyor. 87 3 5 1 0 2 0 Macaristan Polonya Rusya Türkiye İsrail S.Arabistan 1960’lardaki krizde kurtarılan bankaların 1980’ler ve 1990’larda kısmi özelleştirmeleri yapıldı. Bir küçük banka özelleştirilmiş; bir büyük banka (toplam aktiflerin yüzde 16’sı) halihazırda özelleştiriliyor. 2 büyük bankanın özelleştirilmesi ile ilgili yeniden yapılanma çalışmaları başlamıştır. 1993’te kurulan banka öncelikli yatırım projelerini gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Devlet mülkiyetindeki azınlık veya çoğunluk bankaları iç ve dış yatırımcıya özelleştirme yoluyla satıldı. 3 banka (toplam aktiflerin yüzde 7’si) açık artırma veya arz (tender) yoluyla satıldı. 2000-01 de stratejik yabancı yatırımcıya arz (tender) yoluyla satıldı. - Hayır - - Hayır Evet Evet - - - - - Özelleştirmelerdeki bir uygulama olarak istihdam garanti projeleri (2-3 yıl). Zayıf aktiflere; bağlı yükümlülüklere getirildi. bir kuruma ya garanti edildi yada transfer edildi. 11 yerli bankanın 4’ündeki yüzde 10 ila yüzde 80 hissesi, büyük çapta pasif yatırımcı olan 3 devlet fonu tarafından tutulmaktadır. Devlet mülkiyetindeki büyük bankanın (toplam aktiflerin yüzde 30’u) özelleştirme planı yapılıyor. 2001 krizi sırasında 12 bankaya el konmuş; satış, birleşme veya likidite temini sağlanan banka sayısı 11’dir. Bankacılık sektöründeki devlet mülkiyeti sektöre hakimdir. 1 devlet bankası (%100); çoğunluk hissesi devlette olan 1 büyük ve 3 küçük banka; azınlık hissesi devlette olan 8 banka ile devlet sektöre hakim durumdadır. Birkaç bankada (çoğu küçük) kalan hisseler; ipotek bankasındaki bütün hisseler. (ihracatçıyı, KOBİ leri ve belediyeleri destekleme amaçlı). Devlet Özel Yabancı Tablo 4.9: Kredilerde Temerrüde Düşme Oranı (Toplam borçların oranı olarak, %) Bütün Not: Şili, Hong Kong ve Filipinler’de özelleştirme yapılmamıştır. Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28. 2 Çek Cum. Gelişen Ekonomilerde Fon Arzında Yabancı Bankaların Nispi Ağırlığı ve Kredi Etkinliği Latin Amerika'da bankacılık kesimi toplam kredilerinde kamu bankalarının payı yüzde 11, özel bankaların payı yüzde 47 ve yabancı bankaların payı da yüzde 42'dir. Yabancı bankaların kredilerdeki payı Merkezi Avrupa'da yüzde 77 gibi yüksek bir düzeydedir. Çin, Hindistan, Endonezya, G. Kore, Malezya ve Tayland gibi ülkelerin oluşturduğu grupta yabancı bankaların kredilerdeki payı görece oldukça düşüktür. Diğer Asya grubunda, kamu bankalarının kredilerdeki payı yüksek gözükmektedir. Bu gruptaki bankaların kredilerindeki artışın neredeyse tamamı Endonezya'ya aittir. 1999 krizi sonrasında bankalara el konulmuş, sonra tedrici olarak özelleştirilmeye başlanmıştır. Kredi etkinliğinde, en çok dikkate alınacak husus, kredi geri ödemelerinin kalitesidir. 1999 ve 2004 yılları için yapılan bir hesaplamaya göre, devlet, özel ve yabancı bankaların hepsinde temerrüde düşme oranında çarpıcı bir düşüş vardır. Kuşkusuz, 1997-98 yıllarında başta Asya ülkeleri olmak üzere yükselen piyasalarda yaşanan krizin temerrüt oranını artırdığı ve 1999 yılındaki yüksek temerrüt oranının baz alındığında bu hususun da dikkate alınması gerektiği açıktır. Bu nokta hatırda tutulmak üzere, bankacılık sektörü genelinde temerrüt oranı yüzde 52 azalmış iken; bu düşüş devlet bankalarında yüzde 42, özel bankalarda yüzde 44 ve yabancı bankalarda yüzde 59 civarındadır. Dolayısıyla, bu basit karşılaştırma kredi kalitesinin sırasıyla yabancı bankalarda ve özel bankalarda, devlet bankalarına kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Nitekim literatürde verimlilik, tahsis ve dinamik etkinlik eğilimi bakımından, kamu bankalarının daha olumsuz konumda oldukları, özelleştirme ile birlikte artan yabancı payının, her üç alanda da olumlu bir eğilime yol açtığı yönünde genel kabul gören değerlendirmeler de yapılmaktadır. 88 89 tutulmaktadır. 24,0 16,0 Venezuela Hindistan 4,3 4,9 İsrail 18,3 11,3 10,7 6,5 11,4 17,6 9,6 1,9 8,1 15,6 29,5 … 3,5 0,8 13,7 2004 8,4 0,6 3,8 4,4 21,6 8,7 10,3 12,0 6,2 10,8 7,1 1,7 13,6 1999 Özel sektör bankaları 4,7 3,5 5,1 2,0 12,8 2,0 5,9 4,9 1,6 1,2 3,8 1,1 12,5 2004 7,0 … 2,4 3,7 7,5 20,6 7,2 … 5,1 2,2 7,3 1,8 12,0 1999 Yabancı bankalar 2,9 … 3,3 2,9 2,6 1,6 4,9 … 0,7 2,2 2,1 1,5 7,1 2004 10,2 1,7 6,1 3,9 31,2 11,4 14,6 … 6,1 9,2 10,0 1,7 16,5 1999 Tablo 5.1: Yabancı Sermayeli Firmaların 4,9 4,2 6,4 3,5 10,9 1,9 7,4 … 1,7 2,1 3,4 1,2 11,1 2004 Bütün bankalar Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28. Ortalama Türkiye 55,3 Macaristan Tayland 15,0 22,4 … Güney Kore Çin Meksika 22,8 1,4 Kolombiya Şili 23,4 Arjantin 1999 Devlet bankaları Tablo 4.9: Kredilerde Temerrüde Düşme Oranı (Toplam borçların oranı olarak, %) Not: Şili, Hong Kong ve Filipinler’de özelleştirme yapılmamıştır. Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28. yapıldı. riyle yabancı sermayeli banka lisans ruları (2003) 90 Gelişen Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Özellikleri ve Yeniden Yapılanma Birçok gelişen piyasa ekonomisinde bankacılık sistemi, kuruluşların sayıları ve hacimleri, sahiplik örüntüleri, karlılık ve rekabetçilikleri, ileri teknolojiyi kullanmaları ve diğer yapısal özellikleri itibariyle parçalı durumda olup yeknesak değildir.20 Genelde, üç veya dört büyük ticari banka, çok sayıdaki küçük şehir ve kırsal bankayla birlikte mevcuttur. Bunların çoğu aile şirketidir veya kamu sektörünün nüfuzu altındadır.21 Genelde, birkaç büyük bankanın kâğıtları borsada işlem görür. Diğer bankalar piyasa payı kapmak için çok şiddetli rekabete girerler. Yine, bazı ticari bankalar teknolojinin en uç olanaklarını ve finansal yenilikleri kullanırken, diğer birçok banka, kredi riski ve likidite yönetimi gibi temel operasyonlarla uğraşmaya devam eder. Bu görünüme sahip gelişen ülkelerde, bankacılık krizleri bankacılık sistemini zayıflatmıştır. Birçok ülke bu noktada halen çözümsüzlük içindedir. Bu çerçevede, banka birleşmelerini bankacılık sisteminin etkinliğini ve yapısını geliştiren bir araç olarak görmek mümkündür. Bu noktada birkaç husus öne çıkmaktadır: • Banka birleşmelerini teşvik eden idari bir düzenleyici rol sözkonusu mudur? • Ölçek ekonomilerinin getirdiği yararları elde etme ile rekabeti sürdürme arasındaki denge nasıl formüle edilecektir? Çünkü gelişen ekonomilerde finansal gelişme düzeyi düşük, piyasa çarpıklıkları da yüksektir. • • 20 21 Aynı yönetim yapılarına sahip olmayan veya aynı piyasa disiplinine maruz kalmayan bankalar, kamuoyunun güvenini zedelemeden nasıl birleşebilirler? Gelişen ekonomilerde bölgesel veya uluslararası boyutta rekabetçi bankalara (ulusal şampiyonlar) ihtiyaç var mıdır? Gelişen ülkelerde ekonomik güvenlik ağını koruma pahasına zaman zaman hükümetler, yerli bankaları etkinsizliklerine rağmen korumakta ve düşük etkinliğin sürmesini sistematik hale getirebilmektedirler. Yerli büyük bankalar aynı zamanda holding bankası şeklinde oldukları için, makro ekonomi bağlamında maliyetler daha da genişleyebilmektedir. Roldos, Jorge, 2001, "New Horizons and Policy Challenges for Foreign Direct Investment in the 21st Century", OECD Global Forum on International Investment, Mexico City, 26-27 Kasım, 19s. Mihaljek, Dubravko, 2006, "Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks", BIS Paper, No 28. Başçı, Erdem, 2006, "Credit Growth in Turkey: Drivers and Challenges", BIS Paper, No 28. Mathieson, Donald J., Garry J. Schinasi ve diğ., 2001, International Capital Markets: Developments, Prospects, and Key Policy Issues, International Monetary Fund, Ağustos. 91 Gelişen ekonomilerde banka konsolidasyonu ya piyasa güdümü ya da devlet müdahaleleriyle meydana gelmektedir. Piyasa güdümlü konsolidasyon nispeten yeni bir olgu olup, daha ziyade Doğu Avrupa'da gözlenmektedir. Latin Amerika'daki gibi etkinsiz bankacılık sistemlerini veya Güneydoğu Asya'daki gibi bankacılık krizlerine müdahale amacıyla bankacılığı yeniden yapılandırmak için yapılan hükümet güdümlü müdahaleler de dikkat çekmektedir. Ancak, birçok ülkede hükümetin bankaları konsolidasyona zorlaması (Çek Cumhuriyeti) veya birleşmeleri engellemesi (Güney Afrika) uygulamaları yargıya taşınmış durumdadır. 2000-04 arasındaki birleşme ve devirlerde bölgeler itibariyle; Latin Amerika, Merkezi Avrupa ve Hong Kong'da birleşmeler daha ziyade piyasanın güdümlemesiyle meydana gelmiş ve finansal piyasa otoriteleri bankacılıktaki birleşme ve devir olgusunu bir piyasa fenomeni olarak görmüş ve rollerini daha ziyade bankacılıktaki tekelleşme ve rekabette yoğunlaştırmışlardır. Bunun aksine birçok Asya ekonomisinde (Endonezya, Malezya, Filipinler ve Tayland gibi) birleşme ve devirler az veya çok finansal sistem otoriteleri tarafından teşvik edilmektedir. Banka birleşmelerinde en çok dikkati çeken ülke ABD olmuştur; çünkü eyaletler arası bankacılığın önündeki engellerin uzun bir tarihi geçmişi vardır ve bu nedenle çok sayıda banka sözkonusudur. Gelişen ülkelerde son yıllarda bankacılık sektöründeki yapılanmanın arkaplanında birkaç temel faktör vardır:22 Bankacılık sektörü, diğer ekonomik faaliyetler gibi, kalkınma ve yeni bilgi teknolojilerinin motive ettiği hızlı bir yapısal değişim içindedir. Çünkü bu teknolojinin merkezi noktası finansal aracılığın kalbi olan bilgi işlemedir. Yurtiçi deregülasyon (mevzuattan arındırma) ve finansal sektörün dış dünyaya açılması; şirket davranışlarındaki değişmeler ve bankacılık krizleri, bankacılık sektörünün yapılanmasında rol oynayan diğer başlıca faktörlerdir. Kamu kesiminin yeniden yapılandırılması sürecinde, bir yandan kamu açıkları kapatılırken, diğer yandan bankacılık kaynaklarının kamu kesimi tarafından kullanımı da azalmakta; hanehalkı ve özel sektör için kredi potansiyeli yükselmektedir (crowding in effect).23 Bankacılık kesimi fonlarını kamu kesiminin yoğun kullanımı sözkonusu olduğunda dışlama (crowding out) etkisi meydana gelmekte ve aynı zamanda bankaları aracı olmaktan çı22 23 92 Hawkins, John ve Dubravko Mihaljek, "The Banking Industry in the Emerging Market Economies: Competition, Consolidation and Systemic Stability - An Overview", BIS Paper, No 4. Damar, H.Evren, 2004, The Turkish Banking Sector in the 1980s, 1990s and Beyond", Eylül, yayımlanmamış çalışma, Pacific Lutheran University. Philip Turner, 2006, "The Banking System in Emerging Economies: How Much Progress Has Been Made?", BIS Paper, No 28, Ağustos. karma da (disintermediation) sözkonusu olmaktadır. Buna paralel olarak, kamu kesiminin bankacılık kaynaklarına daha az başvurması özel sektöre ve hanehalkına yeni fon alanı yaratmakta ve bankacılığın aracı olma işlevini (intermediation) güçlendirmektedir.24 Doğu Avrupa'da geçiş sürecinin ilk aşamalarında bankacılık kesiminin reforme edilmesinde özelleştirme odak noktası olmamış, bunun yerine yabancı bankalarla aktif işbirliği etkin bankacılık sistemi için vazgeçilmez görülmüştür. Nitekim 1990'ların ikinci yarısında gözlenen olgu budur. Latin Amerika ülkeleri 1990'lı yıllarda değişik aşamalarda özelleştirme programlarını uygulamışlardır. Bu programlar uzun dönemli kamu sektörü reformlarının bir parçası olmuş; kamu finansmanının konsolide edilmesi ve borçlanma gereğinin düşürülmesi amacıyla büyük kamu şirketleri özelleştirme kapsamına alınmıştır. 1990'ların ortalarındaki finansal krizler, finansal serbestleşmeyi beraberinde getirmiştir. 1994 Meksika krizi ve 2002 Arjantin krizinin akabinde, bankacılık kesimine yoğun şekilde yabancı sermaye girmiştir.25 Asya ülkelerinde, 1997-98 krizi nedeniyle bir çok banka özelleştirilmiş, birçoğu da kapatılmıştır. Devletleştirilen bankaların tekrar özelleştirilmesi önemli bir sorun olmuştur. Asya krizini takiben, finans sistemine girişteki kısıtlamaların gevşetilmesiyle, finans kesimine yabancı girişi hızlanmış, ancak batık bankaların yeniden sermayelendirilmesinde yerli yatırımcı ana rolü oynamış; geri dönmeyen kredilerin tahsili için devlet mülkiyetinde aktif yönetim şirketleri kurulmuştur.26 Bankacılık Krizlerinde Öne Çıkan Ortak Özellikler Bankacılık krizi terimi, genel olarak bankacılık sektörünün önemli bir bölümümün yükümlülüklerini ödeme aczine düşmesi, nakit darboğazına girmesi ve sonuçta geniş çaplı devletleştirmeler olması durumunu ifade etmektedir. Bankacılık krizlerinde ortak bazı noktalar dikkat çekmektedir: kredilerin kısa bir zaman süresi içinde büyük çapta genişlemesi, zayıf bir banka yönetimi, denetim ve düzenlemede boşluklar ile iç ve dış şoklar. Ek olarak, sabit veya yarı sabit döviz kuru, kamu kesiminin bankacılık kaynaklarını görece önemli bir boyutta kullanıyor olması, finansal sistemin zayıflığı ile 24 25 26 Pruski, Jerzy ve Dawid Zochowski, 2006, "Changes in the Financing Structure of the Real Economy in Poland-Challenges for the Banking Sector", BIS Paper, No 28, Ağustos. Başçı, Erdem, 2006, "Credit Growth in Turkey: Drivers and Challenges", BIS Paper, No 28, Ağustos. Domanski, Dietrich, 2005, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues", BIS Quarterly Review, Aralık. Domanski, Dietrich, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues". 93 denetimdeki zafiyetler krizin şiddetini artırmakta ve derinleştirmektedir.27 Finansal krizlerde en çok dikkat çeken husus28, bankacılık krizlerinin makroekonomik ve kurumsal nedenleridir.29 1990'ların büyük bir kısmında, özel sektöre verilen sürdürülemez yüksek düzeydeki krediler, basireti zayıf düzenlemeler ve etkisiz banka denetimleri, sisteme aşırı sayıda banka girmesi ve bunun yol açtığı insan kaynakları zafiyeti ile prematüre sermaye hesabı liberalizasyonu krize katkı yapan başlıca unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Ancak krizlere yol açan mikro unsurlar da önemli bir ilgi alanı olmaktadır. Buna göre, hızla büyüyen firmalara verilen kredilerle ilgili aşırı iyimserlik; yeterince çeşitlendirilmemiş krediler; zayıf kredi değerlemesi ve kredilerin daha ziyade bağlantılı şirketlere veya devlet şirketlerine politik etki30 ile verilmesi; yöneticilerin ve memurların geri ödeme kriterinden ziyade, kredi hacmi ve faaliyet hacmi kriterlerine göre ödüllendirilmesi nedeniyle yönetici güdülerinin uygun olmaması; ve aşırı vade ve para birimi uyumsuzluğu nedeniyle, riskler yeterince takdir edilememekte ve bankalar kendilerini basiretli düzenlemeler nedeniyle döviz riskine karşı korurken, aynı duyarlılığı kredi müşterilerinin döviz açıkları konusunda göstermemekte ve sonuçta, büyük bir devalüasyon durumunda şirketlerin zayıflamış döviz borcu ödeme kabiliyeti bankalara kredi riski olarak yansıyabilmektedir. Bankacılık krizlerinde dikkat çeken diğer bir diğer faktör, küreselleşme ile kriz boyutunun uluslararası boyut kazanmasıdır. Küreselleşen dünyada bulaşma, bir ülkede şoklara maruz kalan bankacılık sektörünün, az yada 27 28 29 30 94 Sidaoui, Jose, "Mexican Financial System: Reforms and Evolution 1995-2005", BIS Paper, No 28, Ağustos. Damar, H.Evren, 2004, "The Turkish Banking Sector in the 1980s, 1990s and Beyond", Eylül, yayımlanmamış çalışma, Pacific Lutheran University. Hawkins, John ve Dubravko Mihaljek, "The Banking Industry in the Emerging Market Economies: Competition, Consolidation and Systemic Stability - An Overview", BIS Paper, No 4; East Asia Analytical Unit, 1999, "Banking Crises in Emerging Economies: Origins and Policy Options", BIS Paper, No 46, Ekim; Group of Ten, 2001, Report on Consolidation in the Financial Sector, Basel, Ocak. Akyüz, Yılmaz ve Korkut Boratav, 2002, "The Making of the Turkish Financial Crisis", Discussion Papers, No 158, UNCTAD, Nisan. Hükümet müdahalelerine açıklık, bilançoların dolarizasyonu ve mevduata hücum konularında sistemdeki bütün bankaların aynı derecede zarar görmedikleri veya aynı yönde ve ölçüde tepki vermedikleri konusundaki bulgular için bkz. Barajas, Adolfo, Emiliano Basco, V.Hugo Juan-Ramon ve Carlos Quarracino, 2006, "Banks During the Argentine Crisis: Were They All Hurt Equally? Did They All Behave Equally", IMF Working Paper, WP/06/42. Yurtdışından nispeten ucuza fon sağlayarak yüksek getirili kamu kaynaklarına dayanmanın bankacılıkta karlılığı artırması konusunda bkz. El-Gamal, Mahmoud ve Hulusi Inanoglu, 2002, "Efficiency vs. Heterogeneous Technologies in the Turkish Banking: 1990-2000", Rice University, Ağustos. çok gecikmeli olarak başka bir ülkedeki bankaları etkilemesi olarak ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, yükselen piyasalardaki ülkelerin nispeten büyük hacimli olanlarından birinde meydana gelen bir dalgalanma, çok kısa süre zarfında coğrafi olarak çok uzak olmasına rağmen diğer gelişen piyasaları da etkileyebilmektedir. Para piyasalarının küresel piyasalara entegrasyon derecesi arttıkça, bulaşma riski de artmaktadır.31 Çeşitli empirik araştırmalara göre, bulaşma etkisinin küçük bankalar arasında görece çok daha az görülmesi beklenebilir. Bunun muhtemel sebebi, küçük bankaların uluslararası işlemlerinin görece düşük olması ve daha ziyade yerli pazarda çalışmaları, ulus-aşırı işlerin büyük ölçekli bankalar tarafından yapılıyor olmasıdır. Yabancı Bankaların Denetim Otoriteleri Bakımından İçerimleri Yabancı bankaların varlığı, bu bankalarla birlikte gelen daha sofistike faaliyetler ve yeni ürünleri denetlemek için, ulusal denetim otoritesinin personelini sayı ve nitelik olarak geliştirmesiyle sonuçlanır. Hatta yeni karmaşık ürün ve faaliyetlerin denetimi ve regülasyonunu etkinleştirmek için finansal sistemdeki bütün yetkili kuruluşların tek çatı altında toplanması da önemli bir çözüm olarak öne çıkmaktadır (Brezilya ve Macaristan gibi).32 Yabancı bankaların oldukça sofistike operasyonları nedeniyle, denetçiler yeterli becerilere sahip olmadıkları için hangi soruları sormaları gerektiği veya kuşkulu işlemler dolayısıyla bankaların lisanslarını iptal için mahkemeleri nasıl ikna etmeleri gerektiği konularında oldukça sıkıntılı bir pozisyona düşmektedirler. Bu durum yabancı veya özel ticari bankaların özellikle sigorta, portföy yönetimi ve yatırım bankacılığı gibi bankacılık dışı finansal 31 32 Gropp, Reint, Marco Lo Duca ve Jukka Vesala, 2006, "Cross-Border Bank Contagion in Europe", European Central Bank Working Paper Series, No 662, Temmuz. Türkiye, finansman şirketleri, faktoring şirketleri ve leasing şirketleri gibi banka dışı mali kuruluşlarla ilgili düzenleme ve denetimi, 5411 sayılı kanunla Hazine Müsteşarlığından BDDK'ya aktarmış; denetlenenler bağlamında kısmi de olsa bir toplulaştırma yapmıştır. IMF niyet mektuplarında da yer alan mali sektörün denetiminin konsolide bazda yapılması ile ilgili olarak kurulan komisyonun raporunu, 2006 sonuna kadar tamamlaması beklenmektedir. Finansal holdinglerin (konglomera) konsolide bazda denetimi de, paralel bir eğilime işaret etmektedir. Guinigundo, Diwa C., 2006, "The Philippine Financial System: Issues and Challenges", BIS Paper, No 28, Ağustos. Institute of International Bankers, Global Survey 2006, Eylül 2006. Banka denetiminde evrensel yeni bir yaklaşım risk odaklı denetimdir. Dolayısıyla, risk odaklı konsolide denetim olgusu giderek yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. Watanagase, Tarisa ve Financial Intitutions Policy Group, 2006, "Maintaining Financial Stability: The Experience of Thailand", BIS Paper, No 28, Ağustos. Kısmen dolarize olmuş bankacılık sistemlerinde sistemik likidite riski ve döviz-tetikli kredi riskinin sistemde zayıflıkları ve kırılganlıkları artırdığı; bunun da bankacılık otoritesinin proaktif düzenleme ve denetimini zorunlu kıldığı yönündeki bulgular için bkz. Cayazzo, Jorge, Antonio Garcia Pascual, Eva Gutierrez ve Socorro Heysen, 2006, "Toward an Effective Supervision of Partially Dollarized Banking Systems", IMF Working Paper, WP/06/32, Ocak. Song, Inwon, 2004, "Foreign Bank Supervision and Challenges to Emerging Market Supervisors", IMF Working Paper, WP/04/82, IMF. 95 hizmetlere girişlerinde ortaya çıkmaktadır. Gelişen ülkelerde bankalar denetim otoritelerinin genellikle birkaç adım önünde gitmektedir. Denetimsel bakışaçısından, şube şeklindeki yabancı bankaların bazı avantajları vardır. Bu bankaların bağlantılı kredi işine girme olasılıkları daha düşüktür. Bu bankalar Basel Anlaşması nedeniyle ana ülke tarafından konsolide bazlı denetim gereği, ek bir denetime tabi tutulmaktadır. Şubeler, kaynak ihtiyacı durumunda ana ülkeden finansal destek alabilmektedir. Yabancı banka şubelerinin muhasebeleri, kamuyu aydınlatmaları ve raporlama gerekleri daha titiz olabilmektedir. Yine de, şubelerin darboğaza girmeleri durumunda, yabancı kreditörler yerli kreditörlere göre daha avantajlı olacaktır. Bir kriz esnasında ana ülke bankasının desteği geleceği için, yabancı bankanın yerli bankaya göre daha düşük sermaye oranı tutması etkinliğini artıracaktır.33 Uluslararası bankaların yerel yan şirketleri (subsidiary), kendi sermayesi ile müstakil bir varlıktır. Ve ana ülke denetim otoritesinin konsolide bazda denetimine, eğer bu yan şirket holding şirketinin veya uluslararası bankanın bir parçası ise tabi olmaktadır. Yine de uluslararası ünlü bankalar, kendi saygın isimlerini ve sağlam pozisyonlarını korumak için, yan şirketlerinin faaliyetlerini yakından izlerler. Yabancı bankalara, şube veya müstakil şirket şeklinde izin verilişi ülkeden ülkeye değişmektedir. Yabancı Bankalara Yönelik Ülke Yaklaşımları Dünya Bankası 2003 yılında 150 ülkeyi kapsayan bir alan araştırması yapmış ve 99 ülkenin verileri değerlendirme kapsamına alınmıştır. Buna göre 28 gelişmiş ülkenin hiçbirinde yabancı bankaların girişlerine yönelik bir kısıtlama yoktur. 35 gelişen ülkenin 8'inde ve 36 az gelişmiş ülkenin ise 2'sinde yabancı bankaların şube açmaları yasaklanmıştır. Dünya ekonomisinde artan bütünleşme trendiyle, yabancı sermayenin önündeki engeller de giderek azalmaktadır.34 Yabancı bankalara daha ziyade gelişen ülkelerde çeşitli sınırlamalar getirilmektedir; yabancı sermayeli bankalarda yabancıların sahip olacakları bir üst tavan, sadece belirli şehirlerde faaliyet gösterme, sadece belirli işlemler yapma, yabancı sermayeli bankaları menşe ülke bakımından çeşitlendirme ve sınırlandırma, yerli bankalara göre daha yüksek sermaye tutma zorunluluğu en yaygın sınırlama örnekleridir. 33 34 96 Yine de banka lisans başvuruları bakımından gelişmiş ülkelerdeki yüzde Uiboupin, Janek ve Mart Sorg, 2004, "The Entry of Foreign Banks Into Emergin Markets: An Application of the Eclectic Theory", University of Tartu. OECD, 2006, Barriers to Entry, Directorate for Financial and Enterprise Affairs Competition Committee, Mart. Ortalama 18,3 10,7 Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Con 98 düzeyindeki yüksek izin oranları ile azgelişmiş ülkelerdeki yüzde 73'lük kabul oranı Tablo 4.10: Ülke grupları itibariyle yabancı sermayeli banka lisans başvuruları (2003) Ülke grubu Gelişmiş ülkeler Gelişen ülkeler Az gelişmiş ülkeler Toplam Ülke sayısı Başvuru sayısı Kabul sayısı Kabul oranı(%) 32 294 268 91 86 783 724 92 21 33 394 95 387 69 Kaynak: BDDK Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı. 98 73 Gelişen Ekonomilerde Yükselen Yabancı Bankacılık Trendi Bankacılık sistemlerinde 1990'lı yıllarda hareketlenen ve 2000'li yılların başlarından itibaren ivme kazanan konsolidasyon (birleşme ve devralma) olTablo 4.11: Yabancı Bankaların rol Banka Aktif Toplamındaki Payları (%) gusunda, sadece yerli yatırımcılar oynamamakta, yabancı yatırımcılar da hatırı sayılır aktörler olarak belirmektedir. Ulus devlet paradigmasının ekono1990 2004 konsolidasyonunda GSYİH’nın Milyar mik güvenlik konsepti içinde, bankacılık sisteminin tartışyüzdesi ABD ma odağı doğal olarak yabancı bankalar olmaktadır. Esasen yabancı kavraDoları mı, yurtdışı yerleşikleri tanımlamak için geliştirilmesine rağmen, günlük ya(2004) şamda yurtdışında yerleşik ev sahibi ülke vatandaşları için pek kullanılmaMerkeziÇünkü ve Doğu Avrupa ulus-aşırı kitlesel kabul edilebilecek düzeydeki 296 maktadır. girişimcilerin mobilasyonu nispeten yeni bir olgudur. Örneğin, Bulgaristan 0 80 ABD'nin49cari açık düzeyinin 13 yüksek olmasında Çin ve Hindistan gibi Asya ekonomilerinin büyük bir etkisi Çek Cumhuriyeti 10 96 92 üretimini 99 sözkonusudur. Ancak, Çin ve Hindistan'da yatırım yapıp, ABD'ye satanEstonya önemli boyutta bir ABD kökenli girişimci Dolayısıyla,11ekono... 97 de vardır.89 miler arasındaki geçişkenliğin son derece yüksek olduğu günümüz dünyasınMacaristan 10 83 67 68 da, geleneksel kavramların yeniden tanımlanması, işlevselliklerini kaybetme68zorunlu görünmektedir. 43 105 meleriPolonya veya yeniden kazanmaları3bakımından Gelişen 965 GelişenAsya Ekonomik Blokların Ulusal Bankacılık Sistemlerinde Yabancı Sermaye Yatırımı Çin 0 2 4 71 Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinde, bankacılık sistemlerine yabancı Hong Kong 89 72 344 570 bankalar hakim durumda iken, bu grubu Latin Amerika ve Gelişen Asya ülHindistan 5 8 6 36 keleri izlemektedir. Güney Kore 4 8 10 65 Bu üç ekonomik bölgeye akan, banka birleşme ve devralması şeklindeMalezya ... ve Singapur 18 27 en büyük 32 payı ki yabancı yatırımlarda Hong Kong nedeniyle Gelişen Asya ülkeleri alırken (%54), ikinci sırada Latin Amerika (%30) Singapur 89 76 148 159 ve Tayland Latin Amerika 5 18 20 32 535 97 Az gelişmiş ülkeler Toplam 33 95 86 69 783 Kaynak: BDDK Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı. 724 73 92 üçüncü sırada da Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri (%16) gelmektedir. Sözkonusu üç ekonomik bölgedeki bankacılık sektöründe bulunan yabancı banka aktif toplamı 1,8 trilyon dolar civarındadır. Tablo 4.11: Yabancı Bankaların Banka Aktif Toplamındaki Payları (%) 1990 Merkezi ve Doğu Avrupa Bulgaristan 0 2004 97 89 3 68 43 105 0 2 4 71 96 Macaristan 10 83 Gelişen Asya Çin 296 49 10 Polonya Milyar ABD Doları (2004) 80 Çek Cumhuriyeti Estonya GSYİH’nın yüzdesi ... 92 67 13 99 11 68 965 Hong Kong 89 72 344 570 Güney Kore 4 8 10 65 76 148 Hindistan Malezya 5 8 6 ... 18 5 18 Arjantin 10 48 20 Şili 19 42 37 Peru 4 Singapur Tayland Latin Amerika Brezilya Meksika Venezuela 89 6 27 2 82 1 46 34 27 20 36 32 159 32 535 31 18 107 51 342 9 9 14 35 11 Domanski, Dietrich, 2005, “Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues”, BIS Quarterly Review, Aralık. 98 almalar (B&D): 1995-2004 Tablo 5.9: İMKB’de İşlem Gören Gelişen Ekonomik Bloklardaki Yabancı Banka Yatırımlarında Menşe Ülkeler Doğu Avrupa ülkelerinde, bankacılık sektöründe yabancı bankaların ana ülkesi olarak en fazla paya sahip ülkeler İtalya, Avusturya, ABD, Danimarka ve Belçika olarak sıralanmaktadır. Bu ülkeler, Doğu Avrupa bankacılık sistemindeki yabancı payının üçte ikisini temsil etmektedir. Gelişen Asya ekonomilerindeki bankacılık sektöründe en büyük yabancı payı ABD, Singapur ve İngiltere'ye aittir. Çin ve Hollanda da bankacılıktaki yabancı sermaye payı bakımından öne çıkan ülkelerdir. Latin Amerika bankacılık sistemindeki yabancı sermaye içinde İspanya hakim bir paya sahiptir (%47). ABD'nin bankacılık kesimi yabancı sermaye içindeki payı da oldukça yüksektir (%27). İngiltere, Hollanda ve Kanada, önemli paya sahip diğer ülkelerdir. Banka Birleşme ve Devralmalarında Coğrafi ve Kültürel Faktörlerin Etkisi: Latin Amerika ve Doğu Avrupa Örneği Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerine bireysel bazda bakıldığında; özellikle Şili ve Meksika başta olmak üzere Latin Amerika'da İspanyol bankaların, Doğu Avrupa'da ise İtalya ve Avusturya bankalarının hakim konumda oldukları dikkat çekmektedir. 99
Benzer belgeler
4. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı
PANEL 2. TUR............................................................................................................................................................................. 205