Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi Ekonomik
Transkript
Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi Ekonomik Görünüm Şubat 2016 İçindekiler Global görünüm Türkiye ekonomisi Yazar Hakkında Dr. Murat Üçer Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Murat Üçer, Global Source Partners Türkiye danışmanlığının yanı sıra Turkey Data Monitor kurucu ortağı ve Koç Üniversitesi yarı-zamanlı öğretim üyesidir. Finans kuruluşlarına, uluslararası firmalara ve kamu kurumlarına makroekonomik danışmanlık yapmakta, Deloitte platformları da dahil olmak üzere eğitim programları ve Türkiye makroekonomisi hakkında seminerler vermektedir. Daha önce Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Credit Suisse ve Uluslararası Para Fonu’nda (IMF) ekonomist olarak görev almış, 2001’de Hazine ve 1997’de T.C. Merkez Bankası olmak üzere üst düzey danışmanlık görevlerinde bulunmuştur. Lisans ve Doktora derecelerini sırasıyla Boğaziçi Üniversitesi ve Boston College’dan alan Üçer’in Türkiye ekonomisi üzerine çok sayıda makalesinin yanı sıra Türkiye’de 2001 krizi üzerine yayınlanmış bir kitabı da bulunmaktadır. 2 Önsöz Gerek dünya gerekse Türkiye ekonomisi kritik bir eşikte. Küresel tarafta genel büyüme dinamikleri zayıf ve dengesiz görünümünü korurken, Gelişmekte Olan Ülkeler’deki büyüme dinamiklerinde ise zayıflamaya devam ediyor. Öte yandan küresel ekonomi önemli bir değişim sürecinden geçiyor. ABD’de parasal normalleşmenin başlamış olması, Çin’in ekonomik model bağlamında yaşanan değişim sancılarının derinleşmesi, Avrupa Birliği/ Euro Bölgesi üzerinde --başta mülteci krizi olmak üzere-- devam eden baskılar ve öncelikle petrol fiyatı olmak üzere emtia fiyatlarının önümüzdeki dönemde düşük düzeylerde seyredecek olması, son derece çalkantılı bir ortam yaratırken, ekonomileri de farklı risklere maruz bırakıyor. Hüseyin Gürer CEO Deloitte Türkiye Türkiye tarafında piyasaların yıla görece olumlu bir başlangıç yaptığını gözlemledik. Petrol ihracatçısı olmamamız, büyümede görece dirençli görünüm ve reformlarla ilgili umutların devam etmesi, bunun ardındaki en temel sebepler olarak gözüküyor. Nitekim 2015 yılında siyasi ve küresel çalkantılara rağmen hatırı sayılır bir oranda, en az %3,5 civarında büyümüş olacağız gibi duruyor. Öte yandan büyüme dinamikleri zayıf, bilinen kırılganlıklarımız ise devam ediyor. Enflasyonun yılı %9’a yakın bir oranda bitirmesi, cari açıktaki daralmanın ise tamamen enerji ağırlıklı olması dikkat çekici. Bu açıdan 2016 yılının, “reform-odaklı yeni bir yatırım hikayesi” oluşturulamadığı ve algının kalıcı olarak değiştirilemediği durumda, Türkiye ekonomisi için de oldukça zorlu bir yıl olacağını söylemek sanırız yanlış olmaz. Küresel ekonomide son gelişmeler, tahminler ve riskler neler? Türkiye’de 2015 yılında büyüme, enflasyon ve cari açık nasıl şekillendi? 2016 yılı ile ilgili temel beklentiler nedir? Hızla değişen ortamın ve gündemin yarattığı belirsizlikler bir yana, bazı temel soruları/konuları soru-cevap formatında işlediğimiz bu raporumuzun sizlere faydalı olmasını umuyor, iyi okumalar diliyoruz... 3 2 Global görünüm Soru 1: Küresel piyasalar 2016’ya oldukça olumsuz, hatta tarihsel olarak ilk defa bu kadar sert satışlı bir başlangıç yaptı; bunun arkasında yatan ne?1 Küresel piyasaları sarsan dalgalanmalara baktığımızda 2015’in özellikle ikinci yarısında belirginleşen ve fiyatlanmaya başlanan risk başlıklarının etkili olmayı sürdürdüğünü görüyoruz. Bunların en önemlileri Fed’in faiz artırım sürecine girmiş olması, Çin’de devam eden “dengelenme” ve yavaşlama süreci ve sert bir şekilde düşen petrol fiyatları. Bütün bunlar birbirini besliyor ve yatırımcıların tedirginliğini artırıyor. Ayrıca bu listeye yeni likidite koşullarını eklemek lazım. Aracı kurumlar başta regülasyon olmak üzere değişen koşullar ve risk algısı nedeniyle eskisi gibi dalgalı/ satışlı dönemlerde “piyasa-yapıcılığı” fonksiyonunu yerine getiremiyor. Yılın başında yaşanan bu çalkantı bir anlamda 2015 AğustosEylül’ündekilerle büyük ölçüde paralel: Çin’den gelen verilerin beklenenden fazla zayıflamaya işaret etmesi ve Çin Merkez Bankası’nın yuanı devalüe etmesiyle körüklenen büyüme endişeleri Çin borsasında yeni bir çöküşü getirdi. Çin ve genel olarak gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) dönük artan risk algılaması -arz tarafında artan beklentilere eklenerek- emtia fiyatlarında yeni bir düşüş dalgasını tetikledi ve başta emtia ihracatçıları olmak üzere GOÜ hisse senedi piyasalarını ve para birimlerini aşağı çekti. Artan volatilite gelişmiş ülke (GE) hisse senetlerine de belirgin satışlar getirdi; “korku endeksi” olarak bilinen CBOE volatilite endeksi (VIX) belirgin yükseliş sergiledi ve buna bağlı olarak yatırımcıların güvenli liman arayışı arttı (Grafik 1). 1 6 4 3 5 10 8 9 7 Şu ana kadar volatilite 2015 Ağustos’unda yaşanandan daha az şiddetli, ama dalgalanmaya sebep olan yukarıda değindiğimiz başlıklarda hala sona gelmiş değiliz. En son IMF’nin değindiği gibi küresel ekonomi ve piyasalar bir “geçiş” sürecinde, bu devam ettikçe oynaklığın da yüksek seyredeceğini söylemek mümkün. Tabi bütün bunların ardında yatırımcıyı özellikle tedirgin eden içinde bulunduğumuz zayıf ve dengesiz büyüme ortamı var... Grafik CBOE Volatilite Endeksi Grafik 1 1 - -CBOE Volatilite Endeksi (VIX) (VIX) 85,0 75,0 65,0 55,0 45,0 35,0 25,0 15,0 5,0 02 Oca 08 02 Oca 10 02 Oca 12 02 Oca 14 02 Oca 16 Grafik 2 - IMF Global Büyüme Tahminleri (%) 5,0 4,5 4,0 1 Raporumuz 22 Ocak 2016’ya kadar elimizde olan bilgi ve verileri 3,5 içermektedir. Nis 11 Nis 13 Nis 15 3,0 4 2,5 2011 2012 2013 2014 2015 Eyl 11 Eki 13 Eki 15 2016 Nis 12 Nis 14 2017 2018 Eki 12 Eki 14 2019 2020 2 1 6 4 3 5 10 8 7 9 Soru 2: Küresel büyümede neredeyiz? Dünya ekonomisi açısından zor bir yılı geride bıraktık. IMF’ye göre2 küresel ekonomik büyüme 2015’te %3,1’e, krizden bu yana en düşük seviyesine geriledi. Bunun temel sebebi krizden beri büyümenin %80’den fazlasını karşılayan GOÜ’lerde süregelen ve hatta derinleşen yavaşlama. 2016’da küresel büyümenin sınırlı miktarda hızlanarak %3,4; 2017’de ise %3,6 olması bekleniyor – bunların son Ekim güncellemesinden hafif aşağıda olduğunu ekleyelim (Tablo 1). Tablo 1 - Dünya Ekonomik Görünümü Raporu: Büyüme Tahminleri Dünya Gelişmiş ekonomiler 2015 2016 2017 2015 2016 3,4 3,1 3,4 3,6 -0,2 -0,2 1,9 2,1 2,1 -0,1 -0,1 2,5 2,6 2,6 -0,2 -0,2 Euro bölgesi 0,9 1,5 1,7 1,7 0,1 0,0 Rusya 4,6 4,0 4,3 4,7 -0,2 -0,2 1,0 -2,8 0,0 1,7 -0,5 -0,3 0,6 -3,7 -1,0 1,0 -0,4 0,0 6,8 6,6 6,3 6,2 -0,1 -0,1 Çin 7,3 6,9 6,3 6,0 0,0 0,0 Hindistan 7,3 7,3 7,5 7,5 0,0 0,0 1,3 -0,3 -0,3 1,6 -1,1 -0,7 0,1 -3,8 -3,5 0,0 -2,5 -2,3 Latin Amerika ve Karayipler Brezilya Meksika 2,3 2,5 2,6 2,9 -0,2 -0,2 5,0 3,5 4,0 4,7 -0,3 -0,2 1,5 1,3 0,7 1,8 -0,6 -0,3 Gelişmiş ekonomiler 1,4 0,3 1,1 1,7 -0,1 0,0 Gelişmekte olan piyasalar 5,1 5,5 5,6 5,9 0,5 1,0 Sub-Saharan Africa Güney Afrika 5 2014 1,8 Yükselen ve gelişmekte olan Asya IMF, Küresel Ekonomik Görünüm Ocak Ekim 2015 raporuna göre değişim 2,4 Bağımsız Devletler Topluluğu Güncellemesi, Ocak 2016. Güncel tahminler ABD Gelişmekte olan piyasalar 2 Yani dünya ekonomisi kriz öncesi yıllara göre daha düşük oranlarda büyümeyi sürdürecek; yukarıda değindiğimiz gibi özellikle 3 alanda bir “geçiş dönemi” yaşanıyor olması, küresel görünümü baskılamaya devam edecek. Bunlar Çin’de süregelen yeniden dengelenme ve yavaşlama süreci; emtia fiyatlarında yaşanan çöküş ve Fed’in sıkılaşma/normalleşme sürecine girmiş olması... Tüketici fiyatları (ortalama) Kaynak: IMF Dünya Ekononomik Görünümü, Ocak 2016 2 1 GE’lerde büyüme 2015’te de hafif ivmelenmeyi sürdürdü; 2015’te %1,9 Grafik 1 - CBOE Volatilite Endeksi (VIX) büyüyen GE’lerin 2016 ve 2017’de %2,1 büyümesi bekleniyor. GE’ler içinde ABD yine önde olmayı sürdürüyor (hem 2016, hem 2017 için: 85,0 %2,6), Euro Bölgesi’nde de umut verici bir toparlanma var, bununla 75,0 beraber riskler büyük (örn. Mülteci krizi, terör), büyüme -- ve özellikle enflasyon dinamikleri -- tedirgin edici. IMF Bölge’nin 2016 ve 2017’de 65,0 %1,7 büyümesini bekliyor. Japonya ise halen anemik; 2016 ve 2017 55,0 büyüme beklentileri sırasıyla %1 ve %0,3 düzeyinde. GOÜ’ler tarafında ise yavaşlama kesintisiz 5. yılını tamamlayarak, 2015’te %4 oldu. GOÜ 45,0 GSYH’lerinin üçte ikisini oluşturan BRICS’in beş üyesinden Rusya ve 35,0 Çin’de büyüme beş, Güney Afrika’da dört yıldır kesintisiz geriliyor. 25,0 2015’te sert şekilde daralan Brezilya ve Rusya’nın bu yıl da küçülmesi, Brezilya’nın en erken 2018’de büyümesi bekleniyor. Hindistan ise bu 15,0 tabloda pozitif ayrışmaya devam ediyor. 5,0 02 Oca 08 02 Oca 10 02 Oca 12 02 Oca 14 02 Oca 16 Grafik 2 - IMF Global Büyüme Tahminleri (%) Grafik 2 - IMF Global Büyüme Tahminleri (%) 5,0 4,5 3 Dünya Bankası, Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu, Ocak 2016. 4 4,0 http://www.imf.org/external/np/ 3,5 speeches/2016/011216.htm 5 Aslında birçok gözlemci bu sürecin yakın değil, zaten %4-%5 civarında 2,5 büyüdüğünü iddia ediyor. 6 McKinsey & Company, Debt and (Not Much) Deleveraging, Şubat 2015. 6 Nis 11 Nis 13 Nis 15 3,0 başladığını, Çin’in şu anda %7’ye 1 2011 2012 2013 2014 2015 Eyl 11 Eki 13 Eki 15 2016 Nis 12 Nis 14 2017 2018 Eki 12 Eki 14 2019 2020 6 4 3 5 10 8 7 9 Dünya Bankası’na göre3 BRICS’teki bir puanlık yavaşlama takip eden iki yılda küresel büyümeyi 0,4 puan yavaşlatıyor; IMF’nin de benzer tahminleri var4, son yıllarda beklentilerini kesintisiz aşağı revize etmeyi sürdürmesi bunun iyi bir örneği (Grafik 2). Dolayısıyla, GOÜ’leri yakından izleyeceğimiz bu döneme ilişkin tahminlerde risklerin aşağı yönlü olduğu söylenebilir. Soru 3: Çin’in küresel ekonomideki payı artık aşağı-yukarı ABD ekonomisi kadar; sistemik öneminden dolayı Çin’de olan biteni biraz açabilir miyiz? Daha önceki raporlarımızda da değindiğimiz gibi Çin’in dönüşüm sürecini ciddi bir sarsıntı olmadan devam ettirip ettiremeyeceği, bu ve önümüzdeki yılların en önemli gündem maddelerinden biri, belki de en önemlisi. Dönüşüm genel hatlarıyla yatırım ve imalat ağırlıklı bir ekonomiden, tüketim ve servis ağırlıklı bir modele geçmeyi gerektiriyor – ki bu bir oranda oluyor; ama bu esnada büyümede (siyasi olarak) arzulanandan çok daha sert bir yavaşlama olması kaçınılmaz olabiliyor. IMF kriz öncesinde %10’lar düzeyinde büyüyen ülkenin 2017’de %6’ya kadar yavaşlamasını, ancak sonra tekrar ivmelenmesini bekliyor. Bu, ideal bir “yumuşak iniş” senaryosu, ama olaylar bu şekilde mi gelişecek, yoksa Çin’de daha sert bir yavaşlama mı göreceğiz, temel soru bu5. Bunun da ardında temel sorun, Çin’in özellikle kriz sonrası biriktirdiği kırılganlıklarda. Bu kırılganlıkların en önemlisi yüksek borç yükü ve emlak sektöründeki aşırı şişkinlik, arz fazlası; Çin özellikle kriz sonrasında yüksek büyüme oranlarını korumak için borçlanarak dönüşümü geciktirdi. 2007’de %160 civarında olan toplam borç/GSYH oranı 2014 ortasında %280’lere kadar çıktı; bu borçların büyük kısmı da şirketler kesimine ait6. Son dönemde büyümede yavaşlama ve yuan’daki değer kaybının hızlanabileceği beklentisiyle Çin’den sermaye çıkışları yaşanıyor. 2 1 Şimdilik Çin buna biraz yuanı zayıflatarak ama asıl, rezervleri eriterek karşılık veriyor. Örneğin Ağustos’ta ve Ocak’ta yuanın referans oranını7 düşürerek yuanı kontrollü bir şekilde devalüe eden merkez bankası, yüksek sermaye çıkışları karşısında ciddi miktarlarda rezerv eritip (son 5 ayda yaklaşık 320 milyar dolar) yuanı destekliyor. Bu dinamikler, özellikle hisse senedi piyasasında yaşanan aşırı çalkantı ve piyasaya beceriksizce müdahaleler, yatırımcılar açısından politika yapıcılarının kontrolü ellerinde tutup tutmadıklarına ve reformlara dair soru işaretleri yaratıyor, tedirginliği besliyor. Uluslararası kuruluşlar ve önde gelen ekonomistler şu aşamada Çin kaynaklı bir kriz veya böylesi bir krizin küresel ekonomiyi resesyona sürüklemesini beklemiyor8. Ancak, dönüşümün karmaşık ve çetrefilli boyutunun küresel piyasaları önümüzdeki dönemde de dalgalandırmaya devam edeceği oldukça açık... 7 Çin Merkez Bankası her gün kur için bir orta nokta belirliyor ve kurun bu noktanın aşağı ve yukarısında belirli miktarda hareket etmesine izin veriyor. Bu bandın genişletilmesi, kurun daha fazla piyasa koşullarınca belirlenmesi anlamına geliyor. 8 When China Stumbles, Paul Krugman, New York Times, Ocak 2016 7 6 4 3 5 10 8 7 9 Soru 4: Çin bu dönüşüme yönelik neler yapıyor? Çin yönetimi kısa dönemli büyümeyi destekleyip, yapısal dönüşümün bir ‘sert inişe’ yola açmaması ve uzun vadede daha sürdürülebilir bir büyüme yakalayabilmek için bir dizi yapısal önlem açıkladı. Bunlar içerisinde kısa vadede büyümeyi desteklemek için para politikası adımlarına mali teşviklerin eşlik etmesi ve kamu harcamalarının artırılması dikkat çekiyor. Daha uzun vadeli ve yapısal tarafa bakıldığında ise ilk dikkat çeken nokta 1980 yılında uygulamaya konan tek çocuk kuralının kaldırılması ve ailelere iki çocuk sahibi olma hakkı tanınması. Bu şekilde çalışabilir nüfustaki azalmanın önüne geçmek ve uzun dönemli büyümeyi desteklemek amaçlanıyor. Şirketler kesimine dönük kapasite fazlasını azaltmak ve maliyetleri düşürmek gibi arz tarafına dönük adımlar da listede. Bununla beraber yetkililerden önümüzdeki dönemde %6,5’lik (2015’de %7 civarıydı) bir resmi büyüme hedefiyle çalışılacağı yönünde sinyaller geldi ki, bu da oldukça önemli. Zira Çin’in resmi hedefi yakalamak için kırılganlıkları artıran adımlar attığı düşünüldüğünde, resmi hedefin düşürülmesi, yaşanan dönüşümün sağlıklı şekilde ilerlemesi açısından olumlu. 2 1 Soru 5: Yuan tarafına dönecek olursak, bir yandan IMF’nin yuanı ‘SDR’ sepetine dâhil etmesi gibi piyasa dostu gelişmeler var; bir yandan da yuanın sert bir şekilde değer kaybedeceğine dair spekülasyonlar. Bunları biraz açabilir misiniz? Önce iyi haberle başlayalım. SDR (Special Drawing Rights veya Özel Çekme Hakkı) IMF’nin uluslararası likidite talebini karşılamak üzere oluşturduğu bir rezerv birimi. Kısaca SDR, bir ülkenin bir başka ülkenin para biriminden likiditeye ihtiyaç duyduğunda, sahip olduğu SDR’leri ilgili ülke merkez bankasına devrederek, devrettiği SDR’nin karşılığı kadar likidite elde etmesine olanak sağlıyor. SDR’nin değeri ise SDR sepetine dâhil olan para birimlerinin sepetteki ağırlıklarıyla belirleniyor. IMF, SDR sepetini 5 yılda bir gözden geçiriyor. IMF İcra Kurulu Aralık başında, Çin yuanının da SDR sepetine dâhil edilmesini onayladı. Bu şekilde yuan, ABD doları, İngiliz poundu, Avro ve Japon yeninin ardından 5. rezerv para olarak sepette yer alıyor. Karar 1 Ekim 2016 tarihinden itibaren geçerli olacak. Yuanın sepetteki ağırlığı ise %10,92 olacak9. Kararın yuan için önemi ise yuanın uluslararası kabul gören bir para birimine dönüşmesinde yani “rezerv para” olma yönünde önemli bir adım olması. 9 Diğer para birimleri için ise yeni %30,93, yen %8,33 ve pound %8,09. 8 3 5 10 8 9 7 Grafik 3 - Yuan Nominal ve Reel Efektif Döviz Kuru Grafik 3 - Yuan Nominal ve Reel E fektif Döviz Kuru 135 130 125 120 115 110 105 100 95 90 85 80 75 a 15 Oca 05 6,00 6,25 6,50 6,75 7,00 7,25 7,50 Yuan Reel Efektif (Tüfe Bazlı, sol eksen) Yuan Nominal (sağ eksen) Mar 07 May 09 Tem 11 Eyl 13 7,75 8,00 8,25 8,50 Kas 15 Grafik 4 - Gelişmekte Olan P iyasalar Büyümesi (yıllık, %) 10,0 Gelişmekte olan piyasalar 9,0 Ancak yuanın önümüzdeki dönemde sert değer kayıplarına uğrayıp bu şekilde kazandığı statüye zarar verme olasılığı da var. Çin hükümetinin bunu yapmak istemeyeceği konusunda bir genel kanı var – ki bu doğru çünkü yuanın değer kaybı sonuçta ekonomik model değişiminin mantığına aykırı; tekrar ihracata dönmek ve tüketiciyi (pahalanan ithalatla) cezalandırmak arzulanan bir şey değil. Ancak sermaye çıkışları durmazsa Çin ya sermaye kontrollerini sıkılaştıracak – ki beklenti daha çok o yönde -- ya da yuan’da daha sert bir değer kaybına razı olacak. Geri planda son 3-4 yılda yuanın reel olarak %30 civarında değerlendiğini hatırlatalım (Grafik 3); bu tabi Çin ekonomisi üzerinde bir baskı unsuru oluşturuyor... ağırlıklar şu şekilde; dolar %41,73, Euro 6 4 8,0 Gelişmekte olan piyasalar (10-yıllık HO) 7,0 6,0 5,0 4,0 3,0 2,0 1 1990 1995 2000 2005 2010 2015 2020 2 1 6 4 3 5 10 8 7 9 Grafik 3 - Yuan Nominal ve Reel E fektif Döviz Kuru Soru 135 6: Daha önceki raporlarda da bu konuya değindik; GOÜ’lerdeki yavaşlamanın nedenlerini hatırlatır mısınız? 130 6,00 6,25 125 ve bölgelere göre kimi farklılıklar söz konusu olsa da, GOÜ’lerde Ülke 6,50 120 yavaşlama; ülke/bölge spesifik değil genele yayılmış durumda ve 6,75 115 dönemsel olduğu kadar yapısal özellikler de taşıyor. Konuya ilişkin son bir 7,00 110 Bankası çalışmasına göre 2014’te GOÜ’lerin %80’inin büyümesi, Dünya 105 10 1990-2008 arası ortalamanın altında . Bu oranın 2010’da %20 civarı7,25 100 düşünüldüğünde, genele yayılan bir yavaşlama olduğu açık. 7,50 olduğu 95 IMF rakamlarına göre de, GOÜ’lerde büyüme 2011 itibariyle uzun 7,75 Yuan Reel Efektif (Tüfe 90 vadeli (10-yıllık) ortalamasının altına geriledi ve bunu en erken 2018’de 8,00 Bazlı, sol eksen) 85 yakalaması bekleniyor -- ki bu da düşük Yuan büyümenin uzun vadeli karakter Nominal (sağ eksen) 8,25 80 taşıdığına işaret ediyor (Grafik 4). 75 a 15 Oca 05 Mar 07 May 09 Tem 11 Eyl 13 Grafik Gelişmekte Olan Piyasalar Büyümesi Grafik 4 4 --Gelişmekte Olan P iyasalar Büyümesi (yıllık, %) (yıllık, %) 10,0 8,50 Kas 15 Gelişmekte olan piyasalar 9,0 8,0 Gelişmekte olan piyasalar (10-yıllık HO) 7,0 6,0 5,0 4,0 3,0 2,0 10 World Bank, Slowdown in emerging markets: rough patch or prolonged weakness? Tatiana Didier, M. Ayhan Kose, Franziska Ohnsorge and Lei Sandy Ye, Aralık 2015 9 1 1990 1995 2000 2005 2010 2015 2020 Nedenlerine gelince, Dünya Bankası çalışması yavaşlamanın sebeplerini dışsal ve içsel faktörler olarak ikiye ayırıyor. Yavaşlayan küresel ticaret, emtia fiyatlarında yaşanan çöküş ve son olarak sıkılaşan finansal koşullar temel dışsal faktörler. İçsel etkenlere baktığımızda ise, yavaşlayan üretkenlik artışları, yaşlanan nüfus gibi etkenlerle düşen “potansiyel” büyüme ve iç politik gerginlikler/belirsizlikler ile reformların gecikmesi en önemli faktörler. Bu içsel faktörler aynı zamanda düşük büyüme ortamının uzun vadeli karakter taşımasındaki en temel sebep. Şu an itibariyle genele yayılacak bir GOÜ krizi beklenmese de, GOÜ’lerin kritik bir eşiğe geldiği açık; artık doğru ekonomi politikaları uygulayan, reform perspektifi veren GOÜ’ler olumlu ayrışacak, diğerleri zorlanmaya hatta yer yer daralmaya devam edecek. 2 1 Soru 7: Petrol fiyatı 2014 sonundan beri sert şekilde düşüyor, son dönemde de düşüş çok çarpıcı. Neler oluyor? 2015’i %35 civarı kayıpla 35 dolar seviyelerinden kapatan petrol fiyatları (Brent, varil başına), daha 2016’nın ilk ayı tamamlanmadan yeniden %15 civarı düştü ve 30 doların da altına geriledi (Grafik 5). Petrolde ve genel olarak emtialarda arz-talep mekanizmasında arz lehine yaşanan aşırı fazla/dengesizlik, düşüşte ana belirleyici olmayı sürdürüyor. OPEC’in pazar rekabeti nedeniyle üretimi kısmamakta direndiğini önceki raporlarımızda belirttik. Arz tarafında diğer önemli gelişme ise İran’ın yaptırımların kalkmasıyla beraber dünya pazarlarına geri dönecek olması – ki bu fiyatlara şimdiden yansımaya başladı. Talep tarafında ise Çin’de yavaşlama ve olumsuz global görünüm nedeniyle zayıflık sürüyor. Grafik 5 - Petrol Fiyatları (varil başına, USD) Grafik 5- Petrol Fiyatları (varil başına, USD) 160,0 140,0 120,0 100,0 80,0 60,0 40,0 20,0 11 IEA, World Energy Outlook, Kasım 2015 12 Oil Prices and Global Growth, Kenneth Rogoff, Project Syndicate, Aralık 2015 10 0,0 02 Oca 08 02 Oca 10 02 Oca 12 02 Oca 14 02 Oca 16 Grafik 6 - ABD Enflasyon Göstergeleri (yıllık, %) 7,0 6,0 5,0 4,0 3,0 TÜFE Çekirdek TÜFE PCE Çekirdek PCE 6 4 3 5 10 8 7 9 Genel beklenti, arz lehine dengesizliğin yani fiyatlarda aşağı yönlü baskının sürmesi yönünde. Nitekim kimi yatırım bankaları fiyatların $20 dolara kadar gerileyebileceğini açıklarken, 2020 tarihli ‘futures’ kontratları da (ICE, Brent Futures) $45-50 dolar civarlarında sınırlı bir iyileşmeye işaret ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2020 yılı tahmini ise 80 dolar11. Dolayısıyla kısmi bir toparlanma yaşansa da petrol fiyatlarında tarihi düşük seviyelerin devam edeceği genel kabul görüyor. Bunun sıkça vurgulandığı gibi nette – düşüşün arz/maliyet ağırlıklı olduğu varsayımı altında – dünya büyümesine olumlu katkı yapması lazım, çünkü petrol ithal eden ülkelerin harcaması artarken, ihraç edenlerin tasarruflarının azalması söz konusu. Ancak şu ana kadar küresel büyümeye katkının beklendiği kadar olmadığı hesaplanıyor. Bunun ardında GOÜ’lerin ülke içinde fiyatlara müdahaleciliği (birçok GOÜ yüksek fiyatları zaten tüketiciye tam olarak yansıtmıyordu; düşüş destekleri azaltmak için bir fırsat olarak kullanıldı), petrol ihracatçılarının beklenenin üstünde harcama kısıntısına gitmesi, ihracatçı ülkelerde siyasi çalkantıların aşırı artması ve enerji şirketlerinin yaşadığı zorluklar ve buna bağlı olarak ertelenen yatırımlar gibi sebepler sayılıyor12. 2 1 Soru 8: GOÜ’lerden sermaye çıkışları olduğundan bahsettik. Bu konuyu açabilir miyiz? 1988’den bu yana ilk defa 2014 ve 2015’te GOÜ’lerden net sermaye çıkışı yaşandı. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) son hesaplamalarına göre GOÜ’lerden 2015’te net sermaye çıkışı 735 milyar dolar ile 2014 seviyesinin 7 katı civarı oldu13. Çin ise 676 milyar dolar çıkış ile bu resimde en büyük kaybeden. IIF’e göre 2016 yılı da pek parlak olmayacak. Fed’in faiz artırımlarına başlaması bu noktada önemli bir faktör. Ancak GOÜ’lere dönük büyüme ve özel sektörün borç yükü ile ilgili endişeler ve yer yer siyasi gerginlikler/belirsizler de çıkışlara neden olan önemli faktörler14. IIF, bu çerçevede GOÜ’lerden çıkışların bu yıl azalsa da devam edeceğini ve 350 milyar dolara yaklaşacağını tahmin ediyor. 13 IIF, January 2016 Capital Flows to Emerging Markets. IIF, bizim de önceki raporumuzda referans verdiğimiz Ekim Diğer birçok faktörle beraber sermaye akımlarındaki dalgalanma da GOÜ’lerde büyümeyi baskıladığı gibi finansal riskleri de artırıyor. IIF’e göre yüksek cari açık ve finansman ihtiyacı olan, döviz cinsi özel sektör borcu yüksek olan ve makro politika çerçevesi (para, maliye ve makroihtiyatı politikalar anlamında) yeter tutarlılık ve güçte olmayan GOÜ’ler sermaye akımlarındaki dalgalanmanın baskısını daha şiddetli hissedecek. Bu noktada en riskli ülkeler arasında Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte Türkiye de yer alıyor. Grafik 6 - ABD Enflasyon Göstergeleri (yıllık, %) 6,0 5,0 Çekirdek TÜFE PCE Çekirdek PCE 3,0 0,0 IMF rakamlarına göre GOÜ’lerde finans dışı şirketlerin döviz borcu 2014 -2,0 itibariyle 18 trilyon dolara ulaştı, bu -3,0 Oca 00 11 TÜFE 4,0 -1,0 2015 9 7,0 1,0 Küresel Finansal İstikrar Raporu, Ekim 7 Grafik 6 - ABD Enflasyon Göstergeleri (yıllık, %) çıkışların 540 milyar dolar olmasını rakam 2004’te 4 trilyon dolardı. IMF 5 ABD GE’ler içerisinde toparlanmanın en yüksek ve görece sağlıklı ivmede 160,0 ilerlediği ülke. İşgücü piyasası 2015’i oldukça güçlü tamamladı ve 140,0 işsizlik oranı %5 ile kriz öncesi seviyelere kadar geriledi. İyileşen işgücü piyasası ve görece olumlu seyreden yatırımlar ile tüketim, büyümeyi 120,0 sürüklüyor. Öte yandan güçlenen dolar nedeniyle zayıflayan net ihracat 100,0 halen büyümenin önündeki en büyük engel. İşsizlikteki gerilemeye 80,0 rağmen zayıf seyreden ücret artışları, düşen emtia fiyatları ve güçlü dolar enflasyonda beklenen iyileşmeyi de geciktiriyor (Grafik 6). Bu çerçevede 60,0 IMF 2015’in %2,5’lik bir büyüme ile tamamlandığını tahmin ediyor, 40,0 2016 ve 2017’de de benzer (%2,6) temponun korunması bekleniyor. ABD’de bu yıl takip edilecek önemli bir başlığın da yılın sonuna doğru 20,0 (8 Kasım) yapılacak Başkanlık seçimi olduğunu hatırlatalım. 0,0 02 Oca 08 02 Oca 10 02 Oca 12 02 Oca 14 02 Oca 16 2,0 14 3 10 8 Soru 9: GE’lere dönelim; ABD ve Euro Bölgesi’nde 2016 beklentilerine kısaca değinebilir miyiz? Grafik 5- Petrol Fiyatları (varil başına, USD) ayında yaptığı önceki tahminde net bekliyordu. 6 4 Mar 03 May 06 Tem 09 Eyl 12 Kas 15 2 1 Euro Bölgesi’nde de belli bir olumluya dönüşten söz etmek mümkün. Bunda görece güçlenen işgücü piyasası ve kredi koşulları sayesinde artan iç talep etkili, dış talep katkısı zayıflayan avrodan destek alıyor, ancak düşük global talep nedeniyle halen zayıf (Grafik 7). Büyümenin Avrupa Merkez Bankası’nın genişleme adımlarına fazlasıyla bağımlı olması da diğer bir olumsuz nokta. Düşük enflasyon görünümü de bölge için hala bir risk; yıllık TÜFE enflasyonu %0, çekirdek enflasyon ise %1 civarlarında takılmış görünüyor. AMB, enflasyonun 2017 sonunda dahi ‘%2’nin hafif altı’ olan hedeften düşük, %1,6 olmasını bekliyor. 6 4 3 5 Grafik 7 - Euro Bölgesi v e 4 Büyük E konomide GSYH Büyümesi 3,0 2,0 1,0 0,0 2000Q1 2001Q2 2002Q3 2003Q4 2005Q1 2006Q2 2007Q3 2008Q4 2010Q1 2011Q2 2012Q3 2013Q4 2015Q1 -1,0 -3,0 -4,0 -5,0 12 1 Euro Bölgesi Almanya Fransa İtalya İspanya 7 9 Euro Bölgesi’nde 2016 için aşağı yönlü önemli bir risk başlığı da siyasi gelişmeler. İngiltere’nin en geç 2017 sonuna kadar bir referandum ile AB’de kalıp kalmamayı (Brexit) oylaması bekleniyor; İspanya’da Katalonya sorunu gittikçe önemli bir risk haline gelirken, göçmen akımı ve artan terör riski avro ve AB karşıtı radikal akımları besliyor. Özetle, Bölge 2012 yılında yaşadığı krize göre her açıdan daha iyi durumda. Ancak büyümedeki görece ılımlı seyir ve düşük seyreden enflasyon, bu risklerle birlikte düşünüldüğünde rahatlamaya imkân tanımıyor. Grafik 7 - Euro Bölgesi ve 4 Büyük Ekonomide GSYH Büyümesi -2,0 10 8 2 1 Soru 10: GE ekonomilerindeki görünümden hareketle, dört büyük merkez bankasından 2016’da ne gibi hareketler beklenebilir? Dolar daha da güçlenir mi? Bilindiği gibi Fed geçen Aralık ayında uzunca bir aradan ve gecikmeden sonra hedef faiz oranını %0,25-%0,50 bandına çıkardı. (Bunun 2006’dan bu yana ilk faiz artışı olduğunu hatırlatalım.) Yine Aralık toplantısında yayınlanan beklentiler dokümanında yer alan faiz beklentileri 2016 sonuna kadar 4 faiz artırımı ile hedef faiz oranının %1,25-1,50 bandına yükselmesinin tahmin edildiğini gösteriyor. İşgücü piyasasının görece güçlü, ancak enflasyonun zayıf olması nedeniyle, artırımların ilerlemesinde bu yıl enflasyon tarafını daha yakından izleyeceğiz; enflasyona, küresel finansal dalgalanmalar eşlik edecek. Şu anda beklenti Fed’in 4 değil en fazla 2-3 artırım yapabileceği şeklinde. 13 6 4 3 5 10 8 7 9 İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) da gündeminde faiz artırımı/sıkılaşma var. Ancak BoE Başkan’ı Mark Carney’den gelen son mesajlar, görece iyimser büyüme görünümüne rağmen, Fed’e benzer şekilde içeride zayıf enflasyon ve dışarıda artan küresel oynaklık nedeniyle BoE’nin bir süre daha beklemede kalacağını gösteriyor, yine yaklaşan AB referandumu da ihtiyatlı olmayı gerektiren bir başka faktör. Yine bilindiği gibi Avrupa ve Japonya ise farklı yönde gidiyorlar. AMB hayal kırıklığı yaratmasına rağmen Aralık’ta ek adımlar atarak mevduat faiz oranını -%0,2’den -%0,3’e çekti ve varlık alım miktarını değiştirmeden (aylık 60 milyar Euro) programın süresini 6 ay (Mart 2017’ye) uzattı. Önümüzdeki Mart toplantısında ek adımların genişletilmesi ve bu sefer aylık alımların artırılması bekleniyor. Başka bir ifade ile, ABD ve İngiltere yavaş da olsa normalleşirken, AMB oldukça geç de olsa başladığı ‘miktarsal genişlemeyi’ (devlet tahvil alımlarını içeren genişlemenin Ocak 2015’de başladığını hatırlatalım) devam ettiriyor. Benzer şekilde Japonya’da da genişlemeci duruş devam edecek. 2 1 Özetle, daha önceki raporlarımızda belirtilen çerçeve halen geçerli; para politikaları arasındaki “ayrışma” sürecek gibi duruyor. Ayrışmanın şiddeti açısından kritik olan Fed’in artırımlarının ne şekilde ilerleyeceği. Bizim de katıldığımız genel beklenti, artırımların oldukça kademeli/küçük adımlarla ilerlemesi (bkz. Fed yetkililerinin kısa vadeli faiz beklentileri- Fed Dot PlotAralık 2015). Ayrıca krizin olumsuz mirası nedeniyle -- yüksek hanehalkı borçluluğu, zayıf üretkenlik artışı vb. -- faizlerde ulaşılacak üst sınır kriz öncesi seviyelerin altında olacak; yani düşük faiz ortamı bir şekilde sürecek – ki son dönemde uzun vadeli tahvil faizlerindeki yumuşama bir anlamda bu gerçeği yansıtıyor diyebiliriz. Bütün bunlar dolarda bir geri çekilme yaşanması ihtimalini zayıflatıyor. Nitekim raporumuz yayına hazırlanırken dolar endeksi 100 seviyesine yakın seyrediyordu. 6 4 3 5 10 8 7 9 EUR/USD özelinde hatırlanacak olursa Fed ile AMB ayrışmasının genel olarak paritenin yönünü aşağı çevirmesi ve paritede 1 hatta altı seviyelere doğru bir hareket bekleniyordu. Beklentilerle paralel Ekim ayından bu yana paritede 1,12’lerden 1,08’lere bir gerileme yaşandı, ancak iki faktör düşüşü sınırladı: Euro Bölgesi’nde görece güçlü veri akışı ve Aralık’ta AMB’nin açıkladığı ek adımların piyasa beklentilerinin altında kalması. Benzer bir süreç USD/Yen paritesi için de geçerli. Çin kaynaklı son küresel çalkantının tetiklediği güvenli liman arayışı Japon varlıklara alım getirdi ve Japon tahvil faizlerinde gerileme sürerken, Yen dolar karşısında Eylül’den bu yana yaşadığı kayıpları neredeyse tamamen geri aldı. Ancak genel beklenti EUR/USD’da aşağı, USD/Yen’de yukarı seyrin devam edeceği yönünde. Özellikle Mart’ta AMB’nin adımlarının piyasa beklentilerini karşılaması, EUR/USD’da belirgin aşağı seviyeleri görmemizi sağlayabilir (Grafik 8). Grafik 8 - ICE Dolar Endeksi ve EUR/USD Paritesi Grafik 8 - ICE Dolar E ndeksi v e E UR/USD P aritesi 120,0 110,0 100,0 ICE Dolar Endeksi (sol eksen) 1,05 EUR / USD (sağ eksen) 1,15 90,0 1,25 80,0 1,35 70,0 1,45 60,0 1,55 50,0 02 Oca 07 14 0,95 02 Nis 09 02 Tem 11 02 Eki 13 1,65 02 Oca 16 2 Türkiye ekonomisi 1 4 3 8 6 5 10 9 7 12 11 14 13 Soru 1: Büyüme açısından 2015 nasıl bir yıldı? Son çeyrek verileri henüz yayınlanmamış olsa da genel olarak yılı nasıl kapattığımızı biliyoruz. Geçen yıl, büyüme görünümünün oldukça dirençli seyrettiğini söyleyebiliriz. Küresel ekonomideki oynaklık ve zayıf seyire ek olarak Fed faiz artışının başlama zamanı ile ilgili belirsizliklerin tüm yıl devam etmiş olması, Türkiye tarafında ise kendi iç dinamiklerimize rağmen (iki seçim süreci, terör olayları ve bölgesel gelişmeler), ekonomi 2015’in ilk üç çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine oranla %3,4’lük büyüme kaydetti. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler de (dalgalandırmalardan arındırmak için 4-çeyreklik ortalama olarak baktığımızda) 3. Çeyrek itibari ile %1,3’lük dikkate değer bir büyümeye işaret ediyor (Grafik 9)15. Grafik 99 - GSYH Büyümesi (takvim v e mevsimsellik e tkisinden a rındırılmış, 3 -aylık, %) 3-aylık, %) Grafik - GSYH Büyümesi (takvim ve mevsimsellik etkisinden arındırılmış, 15 Yılın ilk üç çeyrek büyüme verilerinin detayları için önceki raporlarımıza bakabilirsiniz (Kritik Bir Eşikte Türkiye Ekonomisi – Ekim 2015; 2016’nın Eşiğinde Türkiye Ekonomisi – Aralık 2015) 15 7,0 6,0 5,0 4,0 3,0 2,0 1,0 0,0 -1,0 -2,0 -3,0 -4,0 -5,0 -6,0 -7,0 2008Q1 4,0 3,0 2,0 1,0 0,0 -1,0 2008Q4 2009Q3 2010Q2 Takvim-mevsimsellik Etkisinden Arındırılmış (3-aylık, sol eksen) -2,0 4 çeyreklik HO (sağ eksen) -3,0 2011Q1 2011Q4 2012Q3 2013Q2 2014Q1 2014Q4 -4,0 2015Q3 15 2 1 4 8 6 3 5 Ancak büyüme kompozisyonun genelde zayıf olduğunu görüyoruz; bu özellikle stok birikiminin ve tüketimin öne çıktığı 3. çeyrek verilerinde kendini belli etti (Grafik 10). Genelde de büyümenin asıl sürükleyicisi özel tüketim (ki burada da genele yayılmış bir tüketim harcamasından ziyade otomobil gibi bazı spesifik ürünlerin önce çıktığını hatırlatalım) ve kamu harcamaları; yatırım tarafının halen oldukça zayıf seyretmesi ve dış talepten katkının negatif düzeyde sürmesi büyümenin yeterince sağlıklı olmadığı ve önümüzdeki dönemde sürdürülebilirliği açısından önemli riskler barındırdığı anlamına geliyor. 7 6,0 4,0 2,0 0,0 -2,0 -6,0 16 2013Q4 2014Q1 Özel Tüketim Özel Yatırım Kamu Tük. ve Yat. Stok Değişimi Dış Talep GSYH 2014Q2 2014Q3 2014Q4 9 12 11 14 13 15 4. çeyreğe dair tüm göstergeler henüz açıklanmadı ama sanayi üretimi, imalat sanayii PMI’ı, güven endeksleri gibi veriler, büyümenin 2015’in son çeyreğinde de –kalite ve sürdürülebilirlik tartışmaları bir yana-dirençli görünümü sürdürmüş olabileceğine işaret ediyor. Sonuç olarak 2015’i, revize Orta Vadeli Program’ın %4 olan yıl sonu tahmininin belki altında ama, yine de nispeten güçlü denebilecek %3,5 hatta üstü bir büyüme ile kapattık gibi duruyor. Hatırlayacak olursak 2014’de Türkiye ekonomisi %2,9 oranında büyümüştü, son 4 yıl ortalamamız ise %3’ün biraz üzerinde– bu yavaşlayan ortam göz önünde bulundurulduğunda yine de dirençli bir görünüme işaret ediyor. Grafik 10 - Büyümenin Kaynakları (Geçen dönemin GSYH’sine % olarak) -4,0 10 2015Q1 2015Q2 2015Q3 2 4 1 3 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 Soru 2: Bu seyrin devamı mümkün mü? Büyüme açısından 2016’da bizi nasıl bir görünüm bekliyor? Tablo 2 - Orta Vadeli Program: Temel Ekonomik Göstergeler GSYH Büyümesi 2015 2016 2017 2018 Ekim Revize Ekim Revize Ekim Revize Ekim Revize 3,0 4,0 4,0 4,5 4,5 5,0 5,0 5,0 İç Talebin Katkısı (stoklar dahil) 4,0 4,7 4,6 4,3 4,7 4,5 5,0 4,2 Dış Talebin Katkısı -1,0 -0,7 -0,6 0,2 -0,2 0,5 0,0 0,8 1.516 ... 1.596 ... 1.697 ... 1.818 ... Kişi Başına Milli Gelir (GSYH, Dolar) GSYH (Milyar Dolar, SAGP) ... 9.286 ... 9.364 ... 10.030 ... 10.659 SAGP'ye Göre Kişi Başına Milli Gelir (GSYH, Dolar) 19.506 ... 20.313 ... 21.377 ... 22.680 ... 7,6 8,8 6,5 7,5 5,5 6,0 5,0 5,0 TÜFE Yıl Sonu % Değişme İşsizlik Oranı (%) 10,5 10,2 10,3 10,2 10,2 9,9 9,9 9,6 Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi -24,5 -22,6 -15,4 -29,7 -14,8 -25,0 -11,1 -23,1 GSYH'ye % oran olarak -1,3 -1,2 -0,7 -1,3 -0,6 -1,0 -0,4 -0,8 Merkezi Yönetim Faiz Dışı Denge 29,5 30,4 39,6 26,3 44,2 34,0 51,9 39,9 GSYH'ye % oran olarak 1,5 1,5 1,8 1,2 1,9 1,4 2,0 1,4 Cari Denge (milyar USD) -36,7 -31,7 -34,0 -28,6 -34,4 -29,3 -35,2 -29,9 GSYH'ye % oran olarak -5,2 -4,4 -4,9 -3,9 -4,7 -3,7 -4,4 -3,5 Altın Hariç Cari Denge (GSYH'ye % oran olarak) -5,8 -5,0 -4,7 -3,8 -4,3 -3,6 -4,0 -3,4 Dış Ticaret Dengesi (milyar USD) -65,4 -63,1 -66,3 -55,2 -69,6 -67,2 -73,1 -71,8 Enerji İthalatı (milyar USD) 41,1 37,8 39,2 33,0 42,5 43,7 48,6 51,6 TL/USD 2,732 2,725 3,086 3,010 3,246 3,143 3,300 3,242 Kaynak: Orta Vadeli Program 2016-18 (Oca.); Orta Vadeli Program 2016-18 (Eki.) 17 Revize edilen Orta Vadeli Program, 2016 yılı için büyüme performansının ivmeleneceğini ve 2015’in %4’lük düzeyinin ardında 2016’da %4,5 gibi bir büyüme oranının tutturulacağını öngörüyor (Tablo 2). Biz, bu tahminin biraz iyimser olduğunu düşünüyoruz. Aksine 2016 yılında büyümede yavaşlama olması daha olası görünüyor. Öncelikle 2016 yılında küresel taraftaki çalkantı ve buna bağlı olarak dış finansman tarafındaki görece zayıf görünüm devam edeceğe benziyor. Altını çizmek gerekirse; 2015’de makro-ihtiyati tarafta sıkılaştırıcı bazı önlemler alındı belki ama, maliye ve para politikaları büyümeyi oldukça destekledi. Maliye politikası 2016’da da büyümeyi destekleyecek ama aynı şeyi parakredi politikası için söylemek kolay değil. Bu bağlamda son dönemde krediler tarafındaki yavaşlama dikkat çekici (Grafik 11). Ayrıca Ocak ayında yayınlanan TCMB Banka Kredileri Eğilim Anketi, 2016’nın ilk çeyreğinde işletme kredilerindeki sıkılaşmanın devam edeceğine işaret ediyor. Diğer yandan Kasım seçimi sonrasında belirsizlikler azalsa da sona ermedi; risk primi birçok açıdan yüksek seyretmeye devam ediyor. Bu yatırım tarafının belirgin şekilde toparlanması için pek elverişli bir ortam sunmuyor. Dış talep tarafında da Avrupa’da ekonomik aktivitenin iyileşiyor olması olumlu ama, genelde 2016’da büyümeye dış talepten ciddi bir katkı gelmesi kolay gözükmüyor. Tüm bunların ışığında biz, 2016’da büyüme oranının %3 seviyesine gerileyeceğini öngörüyoruz. Grafik 11 - Toplam Krediler (13-haftalık ortalama, yıllıklandırılmış, kur etkisinden arındırılmış) Grafik 1 1 - Toplam Krediler (13-haftalık ortalama, y ıllıklandırılmış, k ur e tkisinden a rındırılmış) 70 60 50 40 30 20 10 0 -10 -20 -30 5 Oca 07 5 Tem 08 5 Oca 10 5 Tem 11 5 Oca 13 5 Tem 14 5 Oca 16 2 4 1 3 Grafik 1 1 - Toplam Krediler (13-haftalık ortalama, y ıllıklandırılmış, k ur e tkisinden a rındırılmış) 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 70 60 50 40 30 3: Türkiye son yıllarda güçlü bir istihdam artışı yarattı ama Soru 20 dönemde işsizlik oranlarında bir yükseliş görülüyor; bu son konuda ne söylenebilir? 10 0 ayında %9,9 ile 2015’in en düşük seviyesine gerileyen mevsimsel Nisan etkilerden arındırılmış işsizlik oranı (İO), bu tarihten sonra kademeli -10 olarak artış kaydetti. Haziran-Eylül döneminde dört ay üst üste %10,4 -20 seviyesinde yatay seyreden İO, Ekim’de –11 ayın en yüksek seviyesi olan– -30 %10,6’ya 12). 5 Oca 07 yükseldi 5 Tem 08(Grafik 5 Oca 10 5 Tem 11 5 Oca 13 5 Tem 14 5 Oca 16 Grafik 12 - İşsizlik Oranı (%) Grafik 1 2 - İşsizlik Oranı (%) 15,5 14,5 13,5 İşsizlik Oranı İşsizlik oranı (mevsimsel etkilerden arındırılmış) 12,5 11,5 10,5 9,5 8,5 7,5 6,5 Oca 05 May 06 Eyl 07 Oca 09 May 10 Eyl 11 Oca 13 May 14 Eyl 15 18 Ancak son dönemde işsizlik oranında görülen yükselişe rağmen işgücü piyasasının –iş yaratmak anlamında– 2015 yılında büyümeye benzer şekilde dirençli bir görünüm sergilediğini söyleyebiliriz. Hatta büyümeye oranlandığında istihdam artışlarının oldukça yüksek seyrettiği görülüyor. Elimizdeki son veri olan Ekim verisi önceki yılın aynı dönemine göre istihdamda 720 bin kişilik artış (%2,7 büyüme) sağlandığını gösterdi. Ancak sektörel olarak baktığımızda aynı dönemde özellikle sanayide kayda değer bir istihdam artışı olmadığını, artışta asıl olarak hizmet sektörünün öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca büyümenin bu dönemde %3,5 civarında seyrettiği düşünüldüğünde üretkenlik artışlarının tatmin edici düzeylerden uzak olduğunu söylemek de mümkün. Bu da resmin sürdürülebilirliği açısından soru işaretleri yaratıyor. Önemli başka bir parametre de İşgücüne Katılım Oranı (İKO); buradaki gelişmeler olumlu, son yıllarda İKO’da 1-2 puanlık artışlar gördük, ama bu da tabi emek piyasası üzerindeki baskıyı artıran bir faktör. Başka bir ifade ile, çalışma yaşındaki nüfus artarken, İKO’nun da artması, istihdam ihtiyacını devasa boyutlara çeken bir dinamik. Önümüzdeki dönem için ise Suriyeli mültecilere çalışma izni verilmesi ve ücretlerdeki artış, bu dinamikleri daha da zorlaştırıp, işsizlik oranları üzerinde artırıcı bir etki yaratabilir. 2 1 4 3 Soru 4: Son dönemde gündemi en çok meşgul eden konulardan biri de asgari ücret oldu. Artış ve hükümetin üstleneceği pay netlik kazandı. Bunun ekonomiye ne gibi etkileri olabilir? Bilindiği gibi net asgari ücret %30’luk bir artış ile 1300TL’ye yükseltildi ve hükümet --sadece 2016 yılı için-- bu artıştan kaynaklanan ek maliyetin %40’ını (çalışan başına 274 TL’lik ek maliyetin 110 TL’sini) devletin karşılayacağını açıkladı16. Sonrasında bu destek 2550TL’ye kadar olan maaşları kapsayacak şekilde genişletildi. Geçmişte bu denli yüksek bir artış pek gözlenmediğinden asgari ücretteki bu zammın ekonomiyi tam olarak nasıl etkileyeceğini kestirmek güç. Talep tarafında kritik konu, bu artışın ne kadarının tüketime dönüşeceği ve bu şekilde büyüme, enflasyon ve cari açığı ne kadar etkileyeceği. Artışın önemli bir kısmı tasarrufa --veya borç ödemeye-- gitse de, kısa vadede büyüme üstünde olumlu bir etki yapması beklenmeli; ama bu muhtemelen sürdürülebilir olmayacaktır. Hatta arz tarafından ücret artışının maliyet artırıcı yönü düşünüldüğünde (bunu arz tarafından emek-yoğun kesim için ciddi bir negatif şok olarak düşünebiliriz), büyümeye net etki sınırlı kalabilir; buna ek olarak kayıt dışı istihdam da artabilir. Enflasyon tarafında Merkez Bankası’nın bazı hesaplamaları var; buna göre asgari ücret artışının 2016 enflasyonuna 1 puanlık bir etkisi olacağı tahmin ediliyor. 16 Ek maliyet, asgari ücrete %30’luk bir artış yapılmasaydı muhtemelen %10’luk bir artışın gündemde olacağı varsayılarak, bu aradaki fark üzerinden hesaplanıyor. 19 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 Bütçe’de ise hükümet asgari ücretteki ek maliyetin kamuya 10 milyar TL’ye yakın bir yük getireceğini açıklamıştı. Ücret kapsamının 2550’ye çıkarılması bunun bir miktar daha artması anlamına gelecektir. Bunun (ve seçim öncesi dönemde verilen vaatlerin) yansımalarını revize edilen OVP’de gördük. Ocak ayında yayınlanan OVP’de bütçe büyüklükleri Ekim ayındaki öngörülere göre ciddi oranda revize edildi. Buna göre faiz dışı bütçe harcamaları 486 milyar TL’den 515 milyar TL’ye; bütçe açığı tahmini de 15,4 milyar TL’den yaklaşık 30 milyar TL’ye çıkarıldı. Elbette bu rakamların yıl içinde izlenmesi gerekiyor; içinde bulunduğumuz konjonktürde bu yükseltilmiş harcama hedeflerinin dahi tutturulması oldukça zor olabilir. 2 1 4 3 Soru 5: Enflasyonla devam edelim. Petrol fiyatlarındaki düşüş yılın başında olumlu bir hava yaratmıştı ancak 2015 yılında yine hedefin ve tahminlerin belirgin derecede üzerinde bir enflasyon gördük. Sorun nerede? Tüketici fiyatları enflasyonu, 2015 yılını TCMB’nin enflasyon hedefinin (%5) ve yıl sonu gerçekleşme tahmin aralığının (%7,4-%8,4) üzerinde, %8,8 ile kapattı. Merkez Bankası’nın da belirttiği gibi bunda büyük orandan TL’deki değer kaybının ve gıda fiyatlarının etkili olduğunu görüyoruz. 2014 yılı sonunda sepet bazında (Aralık ortalama) 2,56 seviyesinde olan TL, Eylül itibari ile 3,2’ye yükselmiş; yılı bu seviyeden bir miktar gerileyerek 3,0 düzeylerinde tamamlamıştı. Kurdaki bu yükseliş özellikle çekirdek enflasyon göstergeleri üzerinde etkili oldu ve bunlar arasında en çok takip edilen I-endeksi 2015 yılını %9,5 gibi oldukça yüksek bir seviyede kapattı (Grafik 13). Diğer yandan kısmen et fiyatları kısmen de yaş sebze meyve fiyatlarının etkisi ile gıda enflasyonunun 2015 sonunda %10,9 seviyesine çıktığını gördük. Geçen yılın son Enflasyon Raporu’nda (Ekim) Merkez Bankası’nın yıl sonu gıda enflasyonu beklentisinin %8 seviyesinde olduğunu hatırlatalım. Grafik 13 - TÜFE ve Çekirdek Enflasyon (yıllık, %) Grafik 2 1 - TÜFE ve Çekirdek E nflasyon (yıllık, %) 17 Nitekim raporumuz yayına hazırlanırken açıklanan yılın ilk Enflasyon Raporu’nda 2016 yıl sonu tahmini orta noktası %7,5 olmak üzere %6,1 - %8,9 aralığına yükseltildi. 20 TÜFE Enflasyonu 13,0 12,0 Çekirdek Enflasyon: I-Endeksi* 11,0 10,0 9,0 8,0 7,0 6,0 5,0 4,0 3,0 2,0 * Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içecekler ile tütün ürünleri ve altın hariç 1,0 Oca 04 Eyl 05 May 07 Oca 09 Eyl 10 May 12 Oca 14 Eyl 15 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 Buna karşın enerji tarafındaki gelişmeler ise olumluydu; yıllık enerji enflasyonu 2015 sonunda %3’ün altında kaldı. Ancak hep belirttiğimiz gibi enflasyon gelişmelerini sadece şoklara bağlamamak gerekiyor; enflasyonun genel trendinde bir katılık sorunu olduğunu, beklentilerin “çapalanamadığını” ve son dönemde fiyatlama davranışlarında bir bozulma olmuş olabileceğini de kabul etmek gerekiyor. Gıda dışı enflasyonun %8 gibi oldukça yüksek bir seviyede olması, hizmet grubu enflasyonunun %9’a yaklaşması, çekirdek enflasyon trendinde son 4-5 yıldır bozulma yaşanması ve enflasyon beklentilerinin bir türlü hedefle uyum göstermemesi, bu görüşümüzü destekler nitelikte. Soru 6: 2016 yıl sonu enflasyon tahmininin yeniden yukarı yönlü (%7,5’e) revize edildiğini gördük. Bu tahmin tutar mı? Ocak ayında yayınlanan Orta Vadeli Program’da 2016 yıl sonu hedefinin %6,5’den %7,5’e çıkarıldığını gördük. Muhtemelen benzer bir artışı Ocak ayı sonunda yayınlanacak yılın ilk enflasyon raporunda da göreceğiz17. Bu seviye makul görünmekle birlikte enflasyon tarafında risklerin belirgin şekilde yukarı yönlü olduğunu düşünüyoruz. Her şeyden önce TCMB tarafından yayınlanan yılın ilk Beklenti Anketi, katılımcıların yıl sonu enflasyon beklentisinin daha yüksek (%8,2) olduğunu gösterdi. Bu da yukarıda belirttiğimiz gibi enflasyon beklentilerinin hedef ve tahmin doğrultusunda çapalanmasında sorun yaşandığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, son zamların Ocak enflasyonunu 0,7 puan kadar artıracağı tahmin ediliyor; asgari ücretin yaratacağı baskıyı da (her ne kadar bunun %7,5’lik tahminin içinde olduğu söylense de) izlemek gerekiyor; OVP’deki kur varsayımının ise oldukça iyimser olduğu söylenebilir (2016 için ortalama TL/USD kuru beklentisinin OVP’de 3 civarında olduğunu hesaplıyoruz), son olarak, gıda fiyatları her zamanki gibi tahmini güç bir parametre. Bu konuda bir Komisyon kurulmuş olması elbette olumlu ama, görebildiğimiz kadarıyla henüz net adımlar atılabilmiş değil. Bunların aksine enerji fiyatlarının yumuşamaya devam edecek olması ise olumlu bir faktör. 2 1 4 3 5 Soru 7: Merkez Bankası Aralık toplantısında piyasaları şaşırtmış oldu. Fed’in faiz artışı sonrasında “sadeleşme” adımları beklenirken bu yönde herhangi bir adım gelmedi. Önümüzdeki dönemde MB’den ne beklemeli? 21 14 13 15 Borç Alma Borç Verme Politika Faizi (haftalik repo) TCMB Ortalama Fonlama Maliyeti Bankalar Arası Repo/Ters Repo Faiz Oranı 12 10 8 6 4 2 0 4 Oca 10 Banka bunun için de teknik olarak verdi. 12 11 9 14 Bunun özeti şu: TCMB, bulunduğumuz ortamda esnekliğini kaybetmek istemiyor olabilir ama iletişimde yaşanan bu kopuklukların algı sorunu yarattığını ve belirsizlikleri artırdığını da belirtmek lazım. Lira üstünde ciddi bir baskı olmaz ise –ve küresel piyasalarda da oynaklığın süreceği varsayımı altında-- TCMB’nin kısa vadede (muhtemelen Nisan ayında Erdem Başçı’nın görev süresi doluncaya kadar) bu tavrını sürdürmesi, yani faizleri bu düzeylerde tutması en olası senaryo gibi gözüküyor. MOVE ve VIX Endekslerini referans 7 10 Grafik 14 - MB Faiz Oranları (basit, %) Hatırlanacağı gibi Merkez Bankası, “sadeleşme”ye gideceğini ilk kez Ağustos ayı toplantısının ardından telaffuz etti ve zamanlama konusunda Fed’in faiz artışının takip edileceğine dair bir beklenti yarattı. Ancak Fed’in Aralık’da faiz artışına başlamasına rağmen TCMB, Aralık ve Ocak PPK toplantılarını pas geçti (Grafik 14). Ayrıca, Aralık ayı toplantısının ardından yapılan açıklamada sadeleşme adımlarının zamanlaması için piyasalardaki oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması gibi bir şart koyulması18 ardından Ocak toplantısında “sadeleşme” kelimesinin tamamen metinden çıkarılması, piyasalar ve analistler açısından sürpriz oldu. Bu açıdan bütün bu gelişmeler biraz “tekrar başa dönüldüğü şeklinde” yorumlanabilir. Raporumuz yayına hazırlanırken Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Davos’tan yaptığı bir konuşmada “geniş faiz koridorunu terk etmek için erken olduğuna karar verdiklerini” açıkladı ve bir anlamda sadeleşme “şimdilik” rafa kalktı demiş oldu. 18 8 6 1 4 Oca 11 4 Oca 12 4 Oca 13 4 Oca 14 4 Oca 15 4 Oca 16 2 1 4 3 Soru 8: Son dönemde Merkez Bankası rezervlerindeki azalış sıkça gündeme gelir oldu. Burada ciddi bir risk bulunuyor mu? Bilindiği gibi Merkez Bankası rezervlerinin, para ve kur politikasını desteklemek, finansal krizlere karşı koruma sağlamak ve ithalatı finanse etmek gibi işlevleri bulunuyor. Özellikle bizim gibi yüksek cari açık veren gelişmekte olan ülkelerde dikkat çekici rezerv azalışları yatırımcılar açısından da endişe yaratabiliyor. Bu nedenle, buradaki gelişmeler son günlerde yakından takip edilen başlıklardan biri haline geldi. En son rakamlara göre (15 Ocak 2016) Merkez Bankası’nın brüt rezervleri önceki yıla oranla 16 milyar dolar azalarak 94 milyar doların altına geriledi (Grafik 15). Burada rezervlerin 2012 yılından beri ilk kez 100 milyar doların altına gerilediğini hatırlatalım. Net rezervlerindeki (toplam döviz varlıklarından döviz yükümlülükleri çıkarılarak hesaplanıyor) düşüşün ise aynı dönemde yaklaşık 11 milyar dolar olduğunu hesaplıyoruz. Son dönemde reeskont kredisi geri ödemelerinin ve zorunlu karşılıklara yapılan düzenlemelerin Merkez Bankası rezervlerini artırdığını buna karşın başta enerji ithalatçısı KİT’lere (Botaş) yapılan döviz satışları ile günlük döviz satış ihalelerinin ise rezervlerdeki bu azalışı tetiklediğini görüyoruz. 19 Hatırlatacak olursak iki büyük kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ve Fitch’e göre Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyede. Fitch’de görünüm durağan Moody’s’de ise negatif. S&P ise “yatırım yapılabilir” seviyenin bir basamak altı olan notu ve durağan olan görünümü koruyor. 22 Son dönemde yaptığı sunumlar (Bakanlar Kurulu Sunumu – 4 Ocak 2016; Plan ve Bütçe Komisyonu Sunumu – 7 Ocak 2016) ve yayınladığı raporlarda (Ödemeler Dengesi Raporu 2015 III) Merkez Bankası da bu konuya dair detaylı açıklamalar yaptı. Bizim okuyabildiğimiz kadarıyla Banka’nın verdiği genel mesaj, rezervlerin yeterli olduğu, önümüzdeki dönemde ise --enerji fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak enerji ithalatçısı KİT’lere yapılan döviz satışlarının azalacağı varsayımı ile– rezervlerde yaşanan düşüşün yavaşlayacağı şeklinde. Öte yandan net rezervlerin artması için TCMB’nin bizzat döviz alımı yapması gerekiyor ki, bulunduğumuz ortam ve dış finansman resmi göz önünde bulundurulduğunda bu çok gerçekçi gözükmüyor. 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 22 Kas 13 22 Ara 15 Grafik 15 - Brüt Rezervler (milyar USD) Grafik 1 5 - Brüt Rezervler (milyar USD) 145 135 Brüt Rezervler 125 115 Brüt Rezervler 105 (altın dahil) 95 85 75 65 55 45 35 22 Tem 05 22 Ağu 07 22 Eyl 09 22 Eki 11 Grafik 1 6 - Merkezi Y önetim Faiz Dışı Dengesi 30 60 Toparlarsak, konu şüphesiz ilgi çekmeye ve izlenmeye devam edecek. Maliye - IMF Farklı (sol eksen) 50 TCMB rezervlerindeki azalış şu an için çok ciddi bireksen) sorun olarak Maliye Tanımlı (sağ görülmese bile azalışın devam etmesi önümüzdeki dönemde başta kredi40 IMF Tanımlı (sağ eksen) 20 notu olmak üzere bazı riskleri gündeme taşıyabilir. Burada bir parantez 30 açıp, Moody’s tarafında (görünümün negatifte olması nedeniyle) tedirgin olduğumuzu ve bir risk gördüğümüzü, ancak baz senaryomuzda bir not20 indirimi beklemediğimizi ekleyelim...19 10 10 0 -10 -20 0 Oca-07 Şub-08 Mar-09 Nis-10 May-11 Haz-12 Tem-13 Ağu-14 Eyl-15 2 1 4 3 Soru 9: 2015 yılı bütçe verileri açıklandı. Neler söylenebilir? 2015 yılında Merkezi Yönetim Bütçesi, yılı 22,6 milyar TL (GSYH’ye oran olarak %1,5) bütçe açığı ve 30 milyar civarında bir faiz dışı fazla (FDF) (GSYH’ye oran olarak %1,2) ile tamamladı. Bu da büyük oranda 2014 bütçesi ile benzer bir bütçe performansına işaret ediyor –ki piyasalar açısından bütçenin olumlu görünümü devam ediyor denebilir. Detaylara baktığımızda faiz dışı giderlerin yine hedef bütçeyi 33-34 milyar TL gibi (GSYH’ye oranla yaklaşık %1,7) önemli bir oranda aştığını görüyoruz. Bunda büyük oranda –büyümeyi desteklemek amacıyla-yatırım harcamaları etkili olmuş gözüküyor. Ancak bu, bütçelenenden yüksek gelirler ile dengelendi; temelde tüketim vergileri ve vergi dışı gelirlerin etkisi ile 2015 toplam gelirleri de, hedef bütçeye oranla 31,4 milyar TL daha yüksek geldi. Bütçe açıklarının kontrol altında tutulması şüphesiz çok olumlu; bütçe performansı ve istikrarlı seyreden kamu borç oranı Türkiye ekonomisinin sağlam tarafı olmaya devam ediyor. Öte yandan daha önceki raporlarımızda da belirttiğimiz gibi bu performansın dikkat edilmesi gereken, ileriye yönelik risk teşkil eden yönleri de bulunuyor. Öncelikle yukarıda belirttiğimiz gibi harcamalar tarafında bir kısıntıya gidilemiyor; 2008 yılından bu yana bütçelenen giderler sürekli aşılıyor. Yine yukarıda değindiğimiz gibi bu büyük oranda gelirler tarafı ile dengelense de, bu performans birkaç vergi türüne ve bir defaya mahsus gelirlere duyarlı hale gelmiş durumda. Bunun iyi bir göstergesi özelleştirme ve TCMB kar transferi gibi bir defaya mahsus gelirlerin çıkarılması ile hesaplanan IMF tanımlı faiz dışı fazlanın 2015 yılında 9,4 milyar TL ile yukarıda bahsettiğimiz maliye tanımlı FDF’ye oranla (30 milyar TL) oldukça düşük kalması (Grafik 16). 23 145 135 Brüt Rezervler 125 115 Brüt Rezervler 105 (altın dahil) 95 85 75 65 55 45 35 22 Tem 05 22 Ağu 07 22 Eyl 09 8 6 5 7 10 9 12 11 22 Eki 11 Grafik 16 - Merkezi Yönetim Faiz Dışı Dengesi (milyar TL, 12-aylık toplam) 14 13 22 Kas 13 15 22 Ara 15 Grafik 1 6 - Merkezi Y önetim Faiz Dışı Dengesi 30 20 Maliye - IMF Farklı (sol eksen) Maliye Tanımlı (sağ eksen) IMF Tanımlı (sağ eksen) 60 50 40 30 20 10 10 0 -10 -20 0 Oca-07 Şub-08 Mar-09 Nis-10 May-11 Haz-12 Tem-13 Ağu-14 Eyl-15 2 1 4 3 Soru 10: Revize OVP’de en önemli değişikliklerden biri de bütçe tarafında yapıldı. Özellikle 2016 için önemli bir gevşeme öngörülüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Ocak ayında yayınlanan OVP’de bütçe büyüklükleri Ekim ayındaki öngörülere göre ciddi oranda revize edildi. Buna göre bütçe açığı tahmini de 15,4 milyar TL’den yaklaşık 30 milyar TL’ye çıkarıldı. Bu da GSYH’ye oranla %0,7’den %1,3’lük bir artışa işaret ediyor. FDF ise yaklaşık 40 milyar TL’den (GSYH’ye oranla %1,8’den), 26 milyar TL’ye (GSYH’ye oranla %1,2’ye) düşürüldü. Gelirler tarafında 15,5 milyar TL civarında bir artışa karşın giderlerin 29,5 milyar TL daha fazla olacağı öngörülüyor. Seçim döneminde verilen vaatlerin etkisi bu rakamlara sığacak mı, uygulamada izleyeceğiz. Ancak genelde harcamaların tutulamadığı düşünüldüğünde ve geçen sene bütçeye giren borç yeniden yapılandırmasından doğan gelirlerin bu sene tekrar etmeyeceği dikkate alındığında, %1,3’lük hedefin iyimser kaldığını şimdiden söylemek mümkün. Soru 11: Reformlar konusu hep gündemde. Seçimlerin ardından 2016 Yılı Eylem Planı yayınlandı ve Orta Vadeli Program revize edildi. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? 20 Bu konuda net ve toparlayıcı bir doküman olarak Başbakan Yardımcısı Sn. Mehmet Şimşek’in “2016 Ekonomik Reform Gündemi” başlıklı sunumuna bakılabilir (Hazine Müsteşarlığı web sitesi/Duyurular/6 Ocak 2016). 24 Hükümetin son dönemde gündemine aldığı reform başlıkları temelde 2013 yılında yayınlanan 10. Kalkınma Planı kapsamındaki 25 öncelikli dönüşüm programına dayanıyor. Bu dönüşüm programı kapsamında daha önce hazırlanan ve bir kısmı uygulamaya koyulan eylem planları da olmuştu. Ancak hükümetin de kabul ettiği gibi uygulama süreci/yasal düzenlemeler yeterince hızlı olamadı. Bu açıdan 2016 Eylem Planını ve Orta Vadeli Programı bu reformların detayları ve takvime bağlanması açısından oldukça olumlu. 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 Hükümetin bu belgelerle gündemine aldığı reformları üç başlıkta toplamak mümkün: Sektörel dönüşümler (mikro reformlar), yapısal dönüşümler (makro) ve AB’ye uyum sürecinde atılacak adımlar. Özellikle ekonomi alanında işgücü piyasası ve yatırım ortamının iyileştirilmesi başlıklarındaki reformlara hükümet tarafında da öncelik verildiğini görüyoruz20. Detaylara baktığımızda işgücü verimliliğinin artırılmasına, eğitime, işgücü piyasasının esnekleştirilmesine, kadın istihdamının artırılmasına ve diğer yandan yurtiçi tasarrufların yükseltilmesine dönük bir dizi önlem masaya koyulmuş durumda. Ancak daha önceki raporumuzda da belirttiğimiz gibi açıklanan bu eylem planının henüz yatırımcılar ve piyasa nezdinde Türkiye için yeni bir hikaye oluşuyor algısını yaratmadığını görüyoruz. Bunda ülke içindeki genel atmosferin de etkisi olduğu söylenebilir (terör olayları, kutuplaşmanın artması, yeni anayasa ve başkanlık konularında konsensusun sağlanamaması vb). Elbette önümüzdeki dönemde uygulama sürecinin yakından takip edilmesi gerekiyor. 2 1 4 3 Soru 12: Dış denge tarafına dönecek olursak; cari açık 2015’i nasıl bitirecek, 2016 için beklenti nedir? Aralık verileri açıklanmamış olsa da dış ticaret ön verilerine göre, 2015 yılında cari açık 14 milyar dolar civarında (GSYH’ye oran olarak 1,2 puan civarı) daraldı. Yılı 32,5 milyar dolar (GSYH’ye oran olarak %4,5-4,6) civarında kapatacağız gibi görünüyor. Bu rakamlar 2014’de sırasıyla 46,5 milyar dolar ve %5,8 düzeyindeydi. Ancak daralma ağırlıklı olarak enerji tarafından kaynaklanıyor; net enerji ithalatı Kasım itibariyle (12-aylık toplam) 34,7 milyar dolar civarında; diğer bir deyişle 2014 sonuna göre 14 milyar dolar azalmış durumda. Ayrıca altın ihracatının da 2015’de artıya döndüğünü gözlemledik. Çekirdek (enerji ve altın hariç) cari denge ise bozulma kaydetti. Ocak-Kasım dönemi için 2014’de 8,5 milyar dolar fazla veren çekirdek denge, 2015’de 1,4 milyar dolar açık seviyesinde idi (Grafik 17). Grafik 17 - Cari Denge (12-aylık toplam; milyar $) Grafik 1 7 - Cari Denge (12-aylık toplam;; milyar $ ) 40 20 0 -20 -40 -60 -80 Cari Denge Enerji Dışı Cari Denge Enerji ve Altın Dışı Cari Denge -100 Oca 03 Ağu 04 Mar 06 Eki 07 May 09 Ara 10 Tem 12 Şub 14 Eyl 15 Grafik 1 8 - Sermaye Hesabı: Özel S ektör Borçlanması v e DYY (12-aylık toplam, milyar USD) 100 25 80 60 Finans Hesabı Uzun Vadeli Özel Sektör Borçlanması Doğrudan Yatırımlar 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 2016’ya bakarsak petrol fiyatlarında devam eden düşüş, enerji tarafına olumlu yansımaya devam edecektir. Özellikle yılın başında 2015 yılının baz etkisi ile enerji açığındaki daralmanın daha da belirginleşmesi olası. Ancak çekirdek dengede yıl ortasından başlayarak bir miktar bozulma görülebilir. Bilindiği gibi geçtiğimiz dönemde bölge ile yapılan ticarette ve turizm gelirlerinde gerilemeler yaşanmıştı; son terör olayları ve Rusya ile yaşanan kriz bunu bir miktar daha belirgin hale getirecektir. İran’a dönük yaptırımların kalkması Türkiye ekonomisine olumlu yansıyabilir ancak bunun kısa vadede bu resmi değiştirecek ölçüde büyük olmasını beklemiyoruz. Sonuç olarak biz 2016 yılında –2015’e göre-- cari açık tarafında belirgin bir daralma beklemiyoruz. Dolar bazlı GSYH verilerinde de (OVP’nin aksine) iyileşme öngörmediğimizden, GSYH’ye oran olarak da yine %4,5 civarı bir açık olacaktır diye düşünüyoruz. 2 1 4 3 8 6 5 10 9 7 12 11 14 13 15 Soru 13: 2015 finansman açısından nasıl geçti, 2016’ya ne gibi riskler devrettik? 2015 yılı finansman açısından küresel krizden bu yana en zayıf yıl olmaya aday. Ocak-Kasım döneminde 27,8 milyar dolarlık cari açığa karşın sermaye girişleri (finans hesabı) 10,8 milyar dolarda kaldı ve aradaki fark kaynağı belli olmayan sermaye (net hata noksan, 11,9 milyar dolar)21 ve TCMB rezervleri (5,2 milyar dolar) ile karşılanmış oldu (Tablo 3). Tablo 3 - Finans Hesabı (milyon $) Cari denge Sermaye Transferi Finans Hesabı 21 Hata-Noksan bilmecesi devam etmekle birlikte TCMB’nin son Doğrudan Yabancı Yatırım Portföy Yatırımı dönemlerde, finansmanda bankacılık Kas 2015 Eki 2015 -2.105 -5.794 -27.837 -39.622 -34.741 -38.430 0 -1 -6 -69 -7 -8 -1.690 -9.727 -10.751 -40.358 -13.155 -21.192 -92 820 -9.188 -4.805 -10.099 -9.187 14.783 -18.958 13.637 7.280 524 -1.978 2.563 -1.982 -401 -623 2.348 -5.868 17.998 -5.575 -2.604 -666 945 -6.646 84 -6.360 -4.749 Diğer Yatırımlar -4.674 -7.266 -16.346 -16.595 -16.693 -19.285 Varlıklar -2.588 -1.706 12.571 1.593 12.641 13.523 Yükümlülükler 2.086 5.560 28.917 18.188 29.334 32.808 Borç Senetleri 1/ ve TL’de değer kayıplarının yaşandığı 2014 -3.281 bu konuda aydınlatıcı bilgiler gibi, “sermaye girişlerinin zayıfladığı 12-Aylık Toplam 2015 3.076 Ödemeler Dengesi raporunda raporlarımızda da işaret ettiğimiz Ocak - Kas 2014 -1.057 Hisse Senedi veriliyor. Rapora göre, bizim önceki Kas 2015 Yurtiçi kesimi hariç yurtiçi yerleşiklerin Kısa Vadeli Krediler -2.141 4.024 -19.378 6.671 -22.112 -15.947 yurtdışı mevduatları kaynaklı sermaye Uzun Vadeli Krediler 3.753 595 34.359 7.294 38.039 34.881 1.586 590 10.366 4.271 11.764 10.768 0 0 0 0 0 0 hareketlerinin payı artıyor ve verinin kaynağı olan BIS istatistiklerinin kapsamının tam olmaması nedeniyle Banka Dışı Özel Sektör IMF Kredileri 474 941 13.936 4.223 13.407 13.874 artışa yol açıyor”. TCMB Ödemeler Net Hata Noksan 203 -3.129 11.908 4.501 10.773 7.441 Dengesi Raporu 2015-III. Rezerv Varlıklar -212 803 -5.184 5.168 -10.820 -9.805 bu net hata noksan kaleminde bir 26 Diğer / Mevduatlar Kaynak: TCMB, Turkey Data Monitor 1/ Yerleşik olmayanlara yapılan yurtiçi ihraçlar dahil. 2 1 Grafik 1 7 - Cari Denge (12-aylık toplam;; milyar $ ) 40 4 3 8 6 5 7 10 9 12 11 14 13 15 20 0 -20 Finans hesabının alt kalemlerinden Doğrudan Yabancı Yatırımlar, 2015 -40 yılında artış kaydetti ve yılın ilk 11 ayında 2014 yılındaki 4,8 milyar dolar seviyesinden 2015’de Cari Denge9,2 milyar dolara yükseldi (Grafik 18). Ancak -60 bunda tek seferlik (BBVA’nın Garanti hisselerini satın alması gibi) girişlerin Enerji Dışı Cari Denge -80 olduğu biliniyor. etkili Enerji ve Altın Dışı Cari Denge -100 Oca 03 04 Mar 06 EkiÖzel 07 Sektör May 09Borçlanması Ara 10 Temve12DYY Şub 14 Eyl 15 Grafik 18 Ağu - Sermaye Hesabı: (12-aylık toplam, milyar USD) Grafik 1 8 - Sermaye Hesabı: Özel S ektör Borçlanması v e DYY (12-aylık toplam, milyar USD) 100 80 Finans Hesabı Uzun Vadeli Özel Sektör Borçlanması Doğrudan Yatırımlar 60 40 20 0 -20 Oca 08 Şub 09 Mar 10 4 27 Nis 11 May 12 Haz 13 Tem 14 Ağu 15 Portföy yatırımları tarafında yaşanan çıkış 2015’in Ocak-Kasım döneminde 15 milyar dolara yaklaştı. Özel sektör bankacılık dışı kesimin uzun vadeli borçlanması son dönemde bir miktar ivmelendi, bu olumlu bir gelişme. Ancak genelde yeterli miktarda sermayenin çekilemediği ve gelen paranın da portföy akımlarından doğan sermaye çıkışlarını ve cari açığı finanse etmeye yetmediği bir resimle karşı karşıyayız. Bu açıdan 2016’nın çok daha iyi bir yıl olmasını beklememek lazım diye düşünüyoruz. Hatta ekonominin hep yumuşak karnı olmuş olan dış finansmanın 2016’da --uzun bir aradan sonra— sıkışma yaratmasını ve büyümeyi de zorlayan temel bir unsur olmasını oldukça olası görüyoruz. 2 1 4 3 Soru 14: Piyasalar açısında yıla çok çalkantılı bir başlangıç yaptık ama Türkiye sanki ortalamaya göre daha iyi bir performans gösterdi. Bu devam eder mi? 22 Bu konuda faydalı bir makale için bkz. WSJ “Russia and Turkey Show Oil Prices Aren’t Everything”. Makalede söylenen özetle şu: Petrol ithalatçısı olan Türk lirası da petrol ihracatçısı olan Rus rublesi gibi sert değer kaybetti. Bu da etkin para politikası ile ikna edici makro politika çerçevelerinin de en az (petrol fiyatları gibi) dönemsel hareketler kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye petrol fiyatlarındaki düşüşten elbette olumlu etkileniyor, bunun yaşanan görece “olumlu ayrışma”nın kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ayrıca Çin’deki gelişmelere bir emtia ihracatçısı veya komşu Asya ülkesi kadar direk bağlı değiliz. Bu nedenle Çin kaynaklı olumsuzlukların etkilerini sınırlı hissediyoruz. Nitekim yılın başında Türk hisse senedi piyasaları, Morgan Stanley GOE Composite Index’deki (MSCI) diğer GOE’lere oranla %19 civarı iskontolu iken, raporumuzun hazırlandığı sıralarda (22 Ocak) bu rakam, %14 seviyelerine gerilemişti (Grafik 19). TL, dolar karşısında sene başına oranla %3,2 değer kaybederek 3’ün üzerine çıktı. Ancak diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinin birçoğuna (Brezilya, Çin, Macaristan, Hindistan, Endonezya vb.) oranla TL’nin daha iyi bir performans gösterdiğini gözlemledik. Bono piyasalarında ise Hazine gösterge faizlerinin %11’in hafif üzerindeki seviyesini koruduğunu görüyoruz (Grafik 20). Ancak ileriye baktığımızda sadece petrol fiyatı üzerinden bir hikaye oluşturulamayacağını geçen sene net olarak gördük22. Küresel ortam çok çalkantılı ve bu böyle devam edecek gibi duruyor, bu da bize bir kez daha Türkiye’nin –doğru politikalar ve reformlar ile-- kendi hikayesini oluşturmasının ne kadar elzem hale geldiğini gösteriyor. 5 7 10 9 12 11 14 13 15 Grafik 19 - MSCI Türkiye ve GOP Endeksleri Grafik 1 9 - MSCI Türkiye v e GOP E ndeksleri (Ağu 2008=100) (Ağu 2008=100) MSCI GOP Üzerine Türkiye Primi (%, sol eksen) Grafik 1 9 - MSCI Türkiye v e G OP E ndeksleri 30,0 160,0 (Ağu 2008=100) Türkiye (sağ eksen) 150,0 25,0 MSCI GOP Olan Üzerine Türkiye(sağ Primi (%, sol eksen) 140,0 20,0 Gelişmekte Piyasalar eksen) 30,0 160,0 15,0 130,0 Türkiye (sağ eksen) 25,0 150,0 120,0 10,0 20,0 140,0 Gelişmekte Olan Piyasalar (sağ eksen) 5,0 110,0 15,0 130,0 0,0 100,0 10,0 120,0 18 06 Eki 24 12 29 16 04 22 10 90,0 -5,0 5,001 110,0 09 Ağu Tem May Nis Mar Oca Ara 80,0 -10,0 0,0Oca Kas 100,0 08 08 -15,0 18 06 Eki 10 24 11 12 12 29 13 16 14 04 15 22 15 10 70,0 -5,0 01 90,0 -20,0 09 Ağu Tem May Nis Mar Oca Ara 60,0 -10,0Oca Kas 80,0 -25,0 08 10 11 12 13 14 15 15 50,0 -15,0 08 70,0 40,0 -30,0 -20,0 60,0 30,0 -35,0 -25,0 50,0 -30,0 40,0 Grafik 2 0 - Döviz Kuru ve Faiz -35,0 30,0 28,5 3,15 20 - Döviz Kuru ve Faiz Grafik USD/TL (sol eksen) Grafik 2 0 - Döviz Kuru ve Faiz 2,95 28,5 3,15 Ikincil Piyasa Gösterge Faiz Oranı 23,5 2,75 USD/TL (sol eksen) 2,95 (%, sağ eksen) 2,55 2,75 2,35 2,55 2,15 Ikincil Piyasa Gösterge Faiz Oranı (%, sağ eksen) 2,35 1,95 2,15 1,75 1,95 1,55 1,75 1,35 23,5 18,5 18,5 13,5 13,5 8,5 1,55 1,15 02 Oca 08 02 Ağu 09 02 Mar 11 1,35 8,5 3,5 02 Eki 12 02 May 14 02 Ara 15 1,15 02 Oca 08 02 Ağu 09 02 Mar 11 3,5 02 Eki 12 02 May 14 02 Ara 15 2 2 28 8 6 2 1 4 3 Soru 15: Bankacılık sektörüne dair BDDK’dan yeni bir takım düzenlemeler geldi. Nedir bu düzenlemeler, sektörü nasıl etkileyecek? Her şeyden önce genel ortamla ilgili birkaç gözlem paylaşmak faydalı olabilir. Bankacılık sektörü tarafından bir süredir sektörün içinde bulunduğu kısıtlara dair açıklamalar geliyor. Bu kısıtları kabaca kaynak büyümesi ve kredi verilebilirliğin temeli olan sermaye yeterliliklerinin ve kârlılığın azalması şeklinde özetleyebiliriz. Bankacılık sektöründe bilindiği gibi kaynak büyümesi temelde mevduatlardaki artış ile sağlanıyor. Mevduatlardaki artış sınırlı olduğu ölçüde ise dış finansmanın ve TCMB finansmanının önemi artıyor. Küresel likiditenin ve sermaye girişlerinin azaldığı süreçler, kaynak büyümesi için -- dolayısıyla da krediler için -önemli bir kısıt haline geliyor. Öte yandan yeni kredi, bilanço üzerindeki riskli varlıkların artması anlamına geldiği için sermaye yeterlilik oranlarının düşmesine neden oluyor; bu da kredi verme kapasitesini ve kârlılığı düşürüyor. Şu anda böyle bir konjonktürdeyiz; bankacılık sisteminin hem dış borcunun hem de TCMB’den sağlanan fonlamanın arttığını gözlemliyoruz. Nitekim bunlara bağlı olarak son yıllarda mevduatların krediye dönüşme oranları ortalamada %120 seviyelerine kadar yükseldi (Grafik 21). Bunlara ek olarak sistem üzerinde sermaye yeterlilik oranını etkileyici ek yükler söz konusu; bilindiği gibi Basel III uygulamasına geçiş süreci içindeyiz. BDDK bu kapsamda Aralık ayı sonunda (döngüsel sermaye tamponu uygulaması ile kâr dağıtımına ilişkin) yeni düzenlemeler gerçekleştirdi. Basel III, bilindiği gibi önceki uygulamanın son finansal krizde gözlenen eksikliklerini tamamlamayı amaçlıyor ve bu kapsamda sermaye gereksinimi hesaplanma usulünü tümden değiştirmese de ilave önlemler getiriyor. 29 8 6 5 10 9 7 12 11 14 13 15 Bu uygulama çerçevesinde zaman içeresinde gerekli olan sermaye yeterlilik oranları artacak. Ayrıca rezerv opsiyon mekanizmasını ve buna bağlı olarak da sermaye yeterlilik oranlarını etkileyebilecek uygulamalar söz konusu. Bu çerçevede Yabancı para (YP) zorunlu karşılıkların risk ağırlığı artırıldığından bankaların YP zorunlu karşılıklarının azalacağını ve yerine TL zorunlu karşılıklarının artacağını bekleyebiliriz. Diğer yandan bunları bir ölçüde dengeleyici önlemler söz konusu. 2014 sonu/2015 başında hayata geçirilen makro ihtiyati tedbirler bankalar açısında ayrı bir kısıtlama yaratıyordu. Bu sene Ocak ayında BDDK tarafından alınan bazı önlemlerle tüketici kredilerindeki risk ağırlığının düşürmesi sağlandı. Bu düzenlemenin sermaye yeterlilik oranlarının artmasını sağlayarak bankaları bir miktar rahatlatması bekleniyor. Ancak bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde sektörün küresel konjonktür değişmediği taktirde ekonomiye eskisi kadar destek vermesi zor olabilir. Grafik 21 - Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar Grafik 2 1 - Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar 130 120 110 100 90 80 70 60 50 40 30 20 Oca 03 Kas 04 Eyl 06 Tem 08 May 10 Mar 12 Oca 14 Kas 15 Deloitte Türkiye İstanbul Ofisi Deloitte Values House Maslak No1 34398 İstanbul +90 (212) 366 60 00 Ankara Ofisi Armada İş Merkezi A Blok Kat:7 No:8 Söğütözü, Ankara 06510 +90 (312) 295 47 00 İzmir Ofisi Punta Plaza 1456 Sok. No:10/1 Kat:12 Daire:14 - 15 Alsancak, İzmir +90 (232) 464 70 64 Bursa Ofisi Zeno Center İş Merkezi Odunluk Mah. Kale Cad. No:10 d Nilüfer, Bursa +90 (224) 324 25 00 www.deloitte.com.tr Çukurova Ofisi Günep Panorama İş Merkezi Reşatbey Mah. Türkkuşu Cad. Bina No:1 B Blok Kat:7 Seyhan, Adana +90 (322) 237 11 00 /deloitteturkiye /company/deloitte-turkey /deloitteturkiye /instagram.com/deloitteturkey Deloitte; İngiltere mevzuatına göre kurulmuş olan Deloitte Touche Tohmatsu Limited (“DTTL”) şirketini, üye firma ağındaki şirketlerden ve ilişkili tüzel kişiliklerden bir veya birden fazlasını ifade etmektedir. DTTL ve üye firmalarının her biri ayrı ve bağımsız birer tüzel kişiliktir. DTTL (“Deloitte Global” olarak da anılmaktadır) müşterilere hizmet sunmamaktadır. DTTL ve üye firmalarının yasal yapısının detaylı açıklaması www.deloitte.com/about adresinde yer almaktadır. Deloitte, denetim, danışmanlık, finansal danışmanlık, risk yönetimi, vergi ve ilgili alanlarda, birçok farklı endüstride faaliyet gösteren özel ve kamu sektörü müşterilerine hizmet sunmaktadır. Dünya çapında farklı bölgelerde 150’den fazla ülkede yer alan global üye firma ağı ile Deloitte, müşterilerinin iş dünyasında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına destek olmak ve başarılarına katkıda bulunmak amacıyla dünya standartlarında yüksek kaliteli hizmetler sunmaktadır. Deloitte, 225.000’i aşan uzman kadrosu ile kendini iz bırakan bir etki yaratmaya adamıştır. Deloitte, her 5 Fortune Global 500® şirketinden 4’üne hizmet vermektedir. Bu belgede yer alan bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır ve Deloitte Touche Tohmatsu Limited, onun üye firmaları veya ilişkili kuruluşları (birlikte, “Deloitte Network” olarak anılacaktır) tarafından profesyonel bağlamda herhangi bir tavsiye veya hizmet sunmayı amaçlamamaktadır. Şirketinizi, işinizi, finansmanınızı ya da mali durumunuzu etkileyecek herhangi bir karar ya da aksiyon almadan, yetkin bir profesyonel uzmana danışın. Deloitte Network bünyesinde bulunan hiçbir kuruluş, bu belgede yer alan bilgilerin üçüncü kişiler tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir. © 2016. Daha fazla bilgi için Deloitte Türkiye (Deloitte Touche Tohmatsu Limited üye şirketi) ile iletişime geçiniz.
Benzer belgeler
Ekonomik Görünüm - Güncelleme 2016`nın eşiğinde
Euro Bölgesi üzerinde --başta mülteci krizi olmak üzere-- devam eden baskılar ve öncelikle petrol fiyatı olmak
üzere emtia fiyatlarının önümüzdeki dönemde düşük düzeylerde seyredecek olması, son de...
Ekonomik Görünüm Merkez bankalarının gölgesinde
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı
Murat Üçer, Global Source Partners Türkiye danışmanlığının yanı sıra Turkey Data Monitor kurucu ortağı ve
Koç Üniversitesi yarı-zamanlı öğretim üyesidir. Finans k...
Fed ve siyaset kıskacında ekonomi Ekonomik Görünüm
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı
Murat Üçer, Global Source Partners Türkiye danışmanlığının yanı sıra Turkey Data Monitor kurucu ortağı ve
Koç Üniversitesi yarı-zamanlı öğretim üyesidir. Finans k...
Ekonomik Görünüm Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye
Gerek dünya gerekse Türkiye ekonomisi kritik bir eşikte. Küresel tarafta genel büyüme dinamikleri zayıf ve
dengesiz görünümünü korurken, Gelişmekte Olan Ülkeler’deki büyüme dinamiklerinde ise zayıf...
Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı
Murat Üçer, Global Source Partners Türkiye danışmanlığının yanı sıra Turkey Data Monitor kurucu ortağı ve
Koç Üniversitesi yarı-zamanlı öğretim üyesidir. Finans k...
Raporu İndirmek için Tıklayın
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı
Murat Üçer, Global Source Partners Türkiye danışmanlığının yanı sıra Turkey Data Monitor kurucu ortağı ve
Koç Üniversitesi yarı-zamanlı öğretim üyesidir. Finans k...