İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Transkript
İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Bölümler Arası Spor Turnuvasının Yüksekokulumuzda Düzenlenen Galipleri Belli Oldu Şiir Dinletisi Yüreklere Dokundu Yüksekokulumuzca düzenlenen Bölümler Arası Spor Turnuvasının ödülleri sahiplerini buldu. Futbol ve Masa tenisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı anlara sahne oldu. Yüksekokulumuz öğrencileri tarafından şiir dinletisi düzenlendi.Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör. Mehmet Keskin, Öğr. Gör. Funda İnce, akademik ve idari personelimiz ile çok sayıda öğrencimizin katıldığı dinletide okunan şiirler büyük bir beğeni topladı. Devamı Sayfa 8’de Devamı Sayfa 5’de GENÇ DURUŞ GAZETESİ T.C Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulu 30 Mayıs 2016 Pazartesi Sayı: 8 ÜNİVERSİTE ŞEHİRLE BÜTÜNLEŞTİ Her yıl Üniversitemiz kampüsünde gerçekleştirilen Bahar Şenliklerinin 8.’si bu yıl Üniversiteyi şehirle bütünleşik hale getirmek maksadıyla şehir merkezinde yapıldı. Sinop Üniversitesi öğrencilerinin ve Sinoplu vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği 8. Bahar Şenliği etkinlikleri, birbirinden eğlenceli aktivitelere sahne oldu. Sinop Üniversitesi tarafından organize edilen 8. Bahar Şenlikleri, Sinop İl merkezinde İskele meydanında kurulan sahne ve stantlarla açıldı. 3 gün süren 8. Bahar Şenliğinin açılışına; Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül, Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın, İl Genel Meclis Başkanı Şükrü Gündoğdu, Vali Yardımcısı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Yüzer, Gerze Kaymakamı Bülent Bayraktar, İl Emniyet Müdürü Yusuf Biner, İl Milli Eğitim Müdürü Nevzat TÜRKKAN, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Melih Keleş, Rektör Yardımcıları, Rektör Da- nışmanları, Üniversitenin Akademik ve İdari Personeli, Siyasi Partilerin Yöneticileri, STK Temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sinop Üniversitesinin şehirle bütünleşmesi açısından önemli bir etkinlik olan bahar şenlikleri çok sayıda aktiviteye sahne oldu. Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN açılış konuşmasında: “Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumu göz önünden bulundurarak etkinliklerimizi en ince ayrıntısına kadar düşündük. Bu kapsamda 3 gün sürecek olan etkinliklerimiz aracılığıyla Sinoplu vatandaşlarımızı ve öğrencilerimizi bir araya getireceğiz. İnşallah bu etkinliklerimiz, birlik ve beraberliğimizin pekişmesine vesile olur.”dedi. Üniversite ile Halkımız İçiçe Olacak Sinop Üniversitesinin düzenlemiş olduğu etkinliğe katılan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya ise: ‘’Şenlik, Sinop ilinde yaşayan vatandaşlarımızın üniversiteyi daha yakından tanımasına fırsat verecektir. Burada yapılacak olan etkinlikler sayesinde öğrencilerimiz ve halkımız iç içe olacak. Bu etkinliği düzenleyen Sinop Üniversitesini kutluyorum.” dedi. 8. Bahar Şenlikleri kapsamında ilk gün FLYBOARD ve JET SKI su gösterileri, Aşıklar şöleni, Ebru Resim ve Karikatür Sergisi ve son olarak Ertuğrul 1890 Filminingösterimi gerçekleştirildi. FLYBOARD ve JET SKI üzerinde metrelerce yükseğe çıkan sporcu, Araştırma Gemisi üzerinden bulunan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya ve Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın’a elindeki Türk Bayrağını takdim etti. Nefesleri kesen gösteriyi öğrenciler ve Sinop halkı merakla ve heyecanla izledi. Devamı Sayfa 2’de Hayvanları Sevmeyen İnsanları Nasıl Sevebilir “Karikatür Bir Güldürü Sanatı Değildir” Şampiyonluğu Hak Ettiler Sayfa 3’de Sayfa 6’de Sayfa 7’de Sayfa 2 GENÇ DURUŞ GAZETESİ 30 Mayıs Pazartesi ÜNİVERSİTE ŞEHİRLE BÜTÜNLEŞTİ Her yıl Üniversitemiz kampüsünde gerçekleştirilen Bahar Şenliklerinin 8.’si bu yıl Üniversiteyi şehirle bütünleşik hale getirmek maksadıyla şehir merkezinde yapıldı. Sinop Üniversitesi öğrencilerinin ve Sinoplu vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği 8. Bahar Şenliği etkinlikleri, birbirinden eğlenceli aktivitelere sahne oldu. Sinop Üniversitesi tarafından organize edilen 8. Bahar Şenlikleri, Sinop İl merkezinde İskele meydanında kurulan sahne ve stantlarla açıldı. 3 gün süren 8. Bahar Şenliğinin açılışına; Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül, Si- nop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın, İl Genel Meclis Başkanı Şükrü Gündoğdu, Vali Yardımcısı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Yüzer, Gerze Kaymakamı Bülent Bayraktar, İl Emniyet Müdürü Yusuf Biner, İl Milli Eğitim Müdürü Nevzat TÜRKKAN, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Melih Keleş, Rektör Yardımcıları, Rektör Danışmanları, Üniversitenin Akademik ve İdari Personeli, Siyasi Partilerin Yöneticileri, STK Temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Sinop Üniversitesinin şehirle bütünleşmesi açısından önemli bir etkinlik olan bahar şenlikleri çok sayıda aktiviteye sahne oldu. Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN açılış konuşmasında: “Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumu göz önünden bulundurarak etkinliklerimizi en ince ayrıntısına kadar düşündük. Bu kapsamda 3 gün sürecek olan etkinliklerimiz aracılığıyla Sinoplu vatandaşlarımızı ve öğrencilerimizi bir araya getireceğiz. İnşallah bu etkinliklerimiz, birlik ve beraberliğimizin pekişmesine vesile olur.”dedi. Üniversite ile Halkımız İçiçe Olacak Sinop Üniversitesinin düzenlemiş olduğu etkinliğe katılan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya ise: ‘’Şenlik, Sinop ilinde yaşayan vatandaşlarımızın üniversiteyi daha yakından tanımasına fırsat verecektir. Burada yapılacak olan etkinlikler sayesinde öğrencilerimiz ve halkımız iç içe olacak. Bu etkinliği düzenleyen Sinop Üniversitesini kutluyorum.” dedi. 8. Bahar Şenlikleri kapsamında ilk gün FLYBOARD ve JET SKI su gösterileri, Aşıklar şöleni, Ebru Resim ve Karikatür Sergisi ve son olarak Ertuğrul 1890 Filminingösterimi gerçekleştirildi. FLYBOARD ve JET SKI üzerinde metrelerce yükseğe çıkan sporcu, Araştırma Gemisi üzerinden bulunan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya ve Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın’a elindeki Türk Bayrağını takdim etti. Nefesleri kesen gösteriyi öğrenciler ve Sinop halkı merakla ve heyecanla izledi. Yüzyıllar önce başlayan aşıklar atışması geleneği Sinop’ta da ilgiyle izlendi. Aşık Abdürrehim Sağlam, Âşık Cemal Divani, Âşık Kul Nuri ve Âşık Sıdkı Eminoğlu’nun katılımıyla düzenlenen “Âşıklar Şöleni” konuklara keyifle anlar yaşattı.İlk gün etkinlikler Ertuğrul 1890 filminin gösterimi ile son buldu. 8. Bahar Şenliklerinin 2. gününde ise etkinlikler nefes kesti. Birbirinden renkli uçurtmaların dağıtıldığı etkinlikte birbirleriyle yarışan aileler ve çocukları kıyasıya mücadele etti. Yarışma devam ederken diğer yandan da çocuklara üniversite tarafından hazırlanan boyama kitapları hediye edildi. Etkinliğin bir diğer nefes kesen gösterisi ise Karizma Show Basketbol Grubunun şovuydu. Basketbol topu ve kurulan trambolin ile heyecanlı anlar yaşatan gösteri grubu büyük alkış aldı. Şiir Dinletisi ise kalpleri bütünleştirdi. Sinop Üniversitesi öğrencilerinin hazırlamış olduğu şiir dinletisi,konukların büyük beğenisini aldı. Ardından sevilen televizyon dizisi Seksenler’in oyuncularının rol aldığı “Hak Dostum Hak” isimli tiyatro oyunu, Sinoplular’la buluştu. Türkiye'de yaşanan darbelerin Türk Tiyatrosu üzerindeki etkisinin ve izleyicinin farklılaşan eğlence anlayışının, geleneksel bir üslupla anlatıldığı “Hak Dostum Hak” isimli oyunda Hacı Ali Konuk, Hakan Bulut, Eray Yasin Işık, Bahar Süer ve Faruk Sofuoğlu performansları ile Sinoplular’dan büyük beğeni topladı. Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenliklerinin son günü ise bisiklet yarışı ile başladı. Yarışmaya katılan Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Tabak ve Prof. Dr. Murat Sezgin ise sporcularla birlikte Sinop İskele meydanına kadar ter döktü. Ünlü televizyon programcısı Recep Demirkaynakgerçekleştirdiği standup gösterisi ile herkesi güldürmeyi başardı. Komedyen Recep Demirkaynak’ıngösterisinin ardından“iyi ki spor var, iyi ki sanat var”adı altında yapılan ‘’8. Bahar Şenlikleri Spor Müsabakaları’’ kapsamında başarılı olanlara ödülleri verildi. Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenlikleri açık hava film gösterimi ile sona erdi. Ertan ÖZKÖK Sayfa 3 GENÇ DURUŞ GAZETESİ 30 Mayıs Pazartesi “Okuduğunu Sen Anlat” ile “Öğrenci Gözüyle Sinop” Fotoğraf ve Kısa Film Yarışmalarının Ödülleri Sahiplerini Buldu “Okuduğunu Sen Anlat” ile “Öğrenci Gözüyle Sinop”başlıklı fotoğraf ve kısa film yarışmasında dereceye giren öğrencilerimize düzenlenen bir tören ile ödülleri verildi. Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda düzenlenen ödül törenine Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür Yardımcımız Öğr. Gör. Funda İnce, Öğretim Görevlileri ve Öğrencilerimiz katıldılar. “Okuduğunu Sen Anlat” Ödül töreninde ilk olarak “Okuduğunu Sen Anlat” yarışmasında dereceye giren öğrencilerimize ödülleri takdim edildi. Eylül ve Fazilet Kitabevlerinin katkılarıyla düzenlenen “Okuduğunu Sen Anlat” yarışmasında, Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Fatmanur Güçlü birinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Damla Sanem Olgun ikinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Gülten Kahramanise üçüncü oldu. Yarışmada, Bilgisayar Programcılığı 2. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Hayrullah Albari ise teşvik ödülünün sahibi oldu. “Okuduğunu Sen Anlat” yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödüllerini Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak verdi. “Öğrenci Gözüyle Sinop” Kısa Film Yarışması “Öğrenci Gözüyle Sinop” temalı kısa film yarışmasının birincisi Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğ- retim öğrencisi Fatih Kaplan oldu. Öğrencimiz ödülünü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal BALKİ’nin elinden aldı. “Öğrenci Gözüyle Sinop” Fotoğraf Yarışması “Öğrenci Gözüyle Sinop” temalı fotoğraf yarışmasında ise; Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Fatih Kaplan birinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Medet Ekşi ile Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Münir Tillolu ikinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Kamil Çağatay Balcı üçüncü olurken, Radyo ve Televizyon Kedilere karşı sevgisini anlatmaya başlarken gözleri dolan Makbule Teyze“1962 yılında evlenerek İstanbul’a yerleştim. Kedilere karşı küçük yaştan itibaren büyük bir sevgim vardı. Bu sevgi İstanbul’da daha da büyüdü. Orda iki kedi sahiplendim. Buradaki gibi bakmak kolay olmadı. Beyim itfaiyede çalışıyordu. Emekli olunca doğduğumuz yere dönmeye karar verdik. Yaklaşık yedi yıl önce Emirhalil Köyü’ne yerleştik ”dedi. “Kedilerimi orada bırakamadım” Makbule teyze konuşmasının devamında ”Köye gelirken kedilerimi orada bırakmak istemedim. Onlar benim herşeyim nasıl bırakabilirim ki? Kedilerim burada zamanla çoğaldı. Yirmi sekiz tane kedim vardı. Bazıları kayboldu bazıları da hastalanıp öldü. Çok üzüldüm onlara günlerce ağladım. Geçenlerde kedimin bir tanesine araba çarptı üç defa veteriner hekime götürdüm şimdi eskisi gibi yürüyebiliyor. İyileştiğini görmem beni dünyanın en mutlu insanı yaptı. Şuan yirmi tane kedim kaldı. Beyimin emekli maaşının büyük bir kısmını kedilerime ayırıyorum. Onları kendi ellerimle besliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Hastaneye falan giderken komşularım bakıyor kedilerime. Onlardan da Allah razı olsun. Bu zamana kadar kimse şikâyetçi olmadı kediler yüzünden. Çünkü benim kedilerim çok akıllı kimseye bir zararları yok.Geçenler detelevizyonda haberleri izlerken bir tane kedinin öldüğünü gördüm. Vahşice öldürdüler hayvanı ve ben iki gün kendime gelemedim,sürekli ağladım. Bir insan neden kimseye zararı olmayan bir hayvanı öldürür ki hiç anlam veremedim. Hayvanları sevmeyen insanları nasıl sevebilir?” ifadesini kullandı. Makbule teyze haklı bir serzenişte bulunarak şunları da söyledi; “Birkaç kişi gelip haberimi yapmak istedi. Sizlere ne söylediysem aynı şeyleri onlara da söyledim. Ama farklı ifadeler kullanmışlar haberlerinde. 40 tane kedim olduğunu yazmışlar öyle bir şey yok” diyerek sözlerini tamamladı. “Topluma örnek insan olmalı” Emirhalil Köyü Eski Muhtarı İsmet bey ise; “Makbule hanım benim muhtarlığım zamanında köye yerleşti. Hayvanlara karşı olan sevgisi Programcılığı 1. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Oktay Çiftbaş teşvik ödülünün sahibi oldu. Öğrencilerimize ödüllerini Müdür Yardımcımız Öğr. Gör. Funda İnce verdi. Yarışma hakkında bir açıklama yapan Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, “Yüksekokulumuz bünyesinde öğrencilerimizin eğitimlerini, sosyal ve kültürel aktiviteler ile pekiştirmesi ve Sinop’u daha yakından tanıması amacı ile düzenlediğimiz yarışmada, birbirinden özgün ve eğlenceli eseler ortaya çıkmış. Katılan öğrencilerimizi kutluyorum.” dedi. Ömer ÇAKICI Hayvanları Sevmeyen İnsanları Nasıl Sevebilir Yedi yıl önce İstanbul’dan Sinop'un Erfelek İlçesi Emirhalil Köyü'ne yerleşirken yanında iki kedi getiren Makbule Tarakçı’nın şimdi yirmi kedisi var. İlerleyen yaşına rağmen büyük bir sevgi ile kedilerine bakmaya devam eden yaşlı kadın etrafındaki insanlara hayvanseverlik konusunda büyük örnek teşkil ediyor. köy halkını çok etkiledi. Ben böyle bir sevgi görmedim. İki haftada bir ilçe merkezine gidip kedileri için yiyecek alıyor.Bu devirde böyle iyi insanlara rastlamak çok zor. Sinop yönetiminde söz sahibi olan büyüklerimiz Makbule Hanım’ı örnek insan olarak topluma tanıtmalıdırlar” dedi. Nazmiye ŞAHİN Sayfa 4 GENÇ DURUŞ GAZETESİ GENÇLER NEDEN APOLİTİK? Siyasetin, günü kurtarma eksenli olduğu bu devrin, apolitize olan gençleriyiz biz. Memleket meselesi kavramı lügatımızda yer almıyor. Siyasetin buğusunda boğulmak yerine, sosyal eğlenceleri daha cazip buluyoruz. Bizler irdelemeyen, sorgulamayan ve umursamayan genç toplum olarak, isteyip de başardığınız gibi; zararsız ve meraksızız... Kimilerine göre bu 80 sonrası gençler üzerinde oluşturulan bir algıdır. Yaşanan büyük acılar sonrası evde anne ve babaların, okulda öğretmenlerin “aman oğlum siyasete karışma, anarşiye bulaşma” gibi yakarışları zamanla gençlerin üzerinde apolitik bir etki oluşturmuştur. Darbelerin yoğurduğu bir nesil için elbette bu doğru bir tespit olabilir. Çünkü,bu ülkede yıllarca eğitim sistemine kadar işleyen, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantalitesi at koşturmuştur zihinlerimizde. 2000’li yıllara gelindiğinde ise tamamıyla siyasetten kopuk, apolitize edilmiş bir genç nüfustan iç ve dış politikayı takip eden, yakın tarih hakkında kapsamlı bilgiye sahip, bir argüman beklemek bu şartlarda pek de mümkün değildir. Gençlerin siyasete bu denli soğuk bakmasının bir diğer sorumlularıysa günümüz politikacıları olabilir. Karşılıklı üslup ve yaklaşımlar, miting meydanlarından, meclis kürsülerinden yansıyan diyaloglar ve kavgalar da gençlerin siyasete yönelmemesinde büyük bir etken aslında. Ülkemizde siyasetin, sorunlara çözüm üretmek yerine sorun doğuran bir mekanizma haline gelmesiyle, gençlerinde geri planda durma çabalarını garipsememek gerek. Apolitik olmayı oy vermemekle sınırlandırmamak gerekse de;bu bir eylem değil, tepkisizliktir. Oy bir tercih, tercihlerse bir fikrin tezahürüdür. Apolitik olmanın korkutucu yanı ise elbette fikirsizlikten beslenmesidir. Gençlerimiz, popüler kültürün sunduğu eğlence ve yeniliklerin etkisiyle memleket meselelerini sıkıcı ve gereksiz buluyorlar. Futbol tartışmaları dışında sorgulayıcı ve eleştiriye dayalı hiçbir argümana sahip değiller. Seçim süreçlerinde gençlere yönelik sunulan vaatlerde bu minvalde komik ve yetersiz kalıyor. Sonuç olarak 12 Eylül darbesinin yarattığı bu gençlik modeli,yeni moda gençlik STK'larının eliyle de şifa bulamıyor. Öyle ki; bir ülkede gençlik STK'larındaki artış ile gençlerimizin madde kullanım oranındaki artış aynı ölçüdeyse, durup yeniden düşünmek gerekir. Çünkü kapitalist düzende gençler, geleceğe dair kaygıların, endişelerin, şimdiki zaman bunalımlarının merkezidir. Dünya ekseninde mücadelelerin artık silahla değil siyasetle şekillendiği, siyasette sevgi dilinin ise gençlerin katılımıyla sağlanacağı unutulmamalı. Çünkü sevgi dilinin hâkim olduğu siyaset, yoksuldan alıp zengine veren bir mekanizma değil, zengin ile yoksul arasındaki uçurumu kapatan merhamet düzeninin teminatıdır. Gençlerimiz henüz körelmemiş vicdanları ve kirlenmemiş yürekleriyle güzelliği, merhameti, kardeşliği siyasetin merkezine taşıyarak aranan bu mayanın aşk olduğunubizlere yeniden hatırlatacaktır. Gençlerin etkin olduğu siyasette billboardlara değil duvarlara yazılır sloganlar; "Dünyayı iyilikler ve güzellikler kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey." Ömer ÇAKICI 30 Mayıs Pazartesi Gerze Halkı Kitap Okumayı Seviyor Genç Duruş Gazetesi olarak Gerze Atatürk İlçe Halk Kütüphanesi Müdürü Suat Altuntaş ile bir röportaj gerçekleştirdik. Altuntaş, mevcut bina içerisinde Çocuk Bölümü, Gençlik Bölümü, Okul Öncesi Bölümü, Etkinlik Odası ve Veli Etkinlik Odası bulunan kütüphane ve kütüphaneye olan ilgi konularında bilgi verdi. Röportajımıza sizi tanıyarak başlasak Kütüphanecilik mezunuyum, 28 senedir bu işi yapıyorum. Bu meslek gönül işidir, öğretmenlik nasılsa kütüphanecilik de ayrı bir gönül işidir, ne kadar gönül verdiyseniz başarı o kadar artar. 12 sene önce bu ilçeye geldiğimde burada çok büyük bir potansiyel vardı. Önceliğimiz okuyucuyu çekebilmek için modern binalar ortaya çıkarmak, renkleriyle mobilyalarıyla güncel kitaplarıyla... Çocukları sıkmayacak renkleri seçtik, tüm alanı boşalttık, sıfırdan yeni bir dizayn yaptık, okuyucu anlamında hiçbir sıkıntımız yok, ilçede potansiyel var. İlçede kitap sayısı anlamında bir sıkıntımız yok, güncel kitapları tutabiliyorsanız kitap sayısının önemi yok. Kütüphanedeki tüm yayınlarımız güncel, kütüphanede bulunmayan bir kitabı okuyucunun isteği doğrultusunda en geç 3 hafta içerisinde getiriyoruz. Gelen talepleri 1 ay içerisinde temin ediyoruz. Gerze'de ki tüm okullara ve vatandaşlara hizmet verebilecek kapasiteye sahibiz. Sadece öğrencilere değil okul öncesi yaş sınırlaması olmadan her yaş gurubuna hitap edecek konumdayız. Üye kayıtlarımızda da yaş sınırı yok. Gerze halkının kütüphaneye ilgisi ne ölçüde? Gerze halkının kütüphaneye ilgisi çok yoğun. Zaten biz o yoğunluğu gördüğümüz için bu kadar yatırım yapıyoruz. 14 bin nüfuslu bir ilçede 3 tane kütüphanenin olması ilçe halkının kitap okumaya olan hevesinden kaynaklanıyor. Birçok üyemiz var ve neredeyse kitap yetiştiremiyoruz. İlçenin eğitim ve kitap okuma seviyesi oldukça yüksek. Gerze halkını okumaya teşvik etmek amaçlı çalışmalarınız ya da projeleriniz var mı? Kütüphanemizi ziyaret eden okuyucuları takip ederiz. Bazıları bir hevesle gelir, birkaç kitap okur, gerisi yok. Velilerin çocukların doğum gününü kütüphanemizde kutlamaları için fırın pasta kalıbına kadar her şeyi aldık, tek koşulumuz çocukların velisi de gelecek. Mesela bir sınıfta 25 öğrenci varsa 25'ini de buraya bekliyoruz. Üç sene önce başlattık bu çalışmayı. Gayet başarılı oldu, çocuklarla birlikte gelen anne-babalar, dedeler kütüphaneyi gördüler, daha önce hiç kütüphane görmemişler. Kütüphane var mı onu bile bilmiyorlar, alanı gördüler çocukları eğleniyor, onlar da üye oldular. Bu şekilde 400’ün üzerinde üye yakaladık. Kayıtlı üye sayımız 3 bin civarı. İsteyen veliler "Çocuğumun doğum gününü burada yapacağım" diyor ve sınıfıyla birlikte geliyor. Basını da etkin bir şekilde kullanıyoruz. Basın çok önemli bizim için. Kütüphanemizdeki gelişmeleri, güncel materyalleri, neler yaptık, neler yapıyoruz onları zaman zaman ifade ediyoruz. Okulları ziyaretlere gidiyoruz, esnaf ziyaretleri yapıyoruz. Kütüphane haftasında belirli bir bölge içerisinde dergiler ve kitaplar dağıtıyoruz. Kütüphanede Türk ve dünya klasiklerine ait kaç eser bulunuyor? Türk ve dünya klasiklerine ait 13 bin kitabımız var. Bunların içerisinde çocuk kitapları da var. Roman ve öykü açısından baktığımızda toplamda 29 bin adet kitabımız mevcut. Yılsonu hedefimiz 35 bin civarı. Avrupa ülkeleri, Amerika gibi ülkelerle Türkiye’yi karşılaştıracak olursak okuma alışkanlığı ve devamlılığı konusunda hangi noktadayız? Gerek Amerika gerekse Avrupa bizden çok önde. Kütüphanecilik anlamında bakarsak onlarda kütüphanecilik anlayışı tamamen bir tesis şeklinde, günün 24 saat açık bir yaşam alanı. Türkiye’de henüz bu aşamaya gelinemedi, ama beş yıl önce Bakanlığımız başlatmış olduğu proje ile kütüphanelerin yapılandırılması noktasında Avrupa’daki gibi modern kütüphaneler yapılmaya başlandı. Tabi bu süreç zaman alacak. Bizden öndeler ama onların çok da gerisinde değiliz. Bu işler bütçe meselesi. Ben isterim ki Avrupa’daki gibi bir kütüphanemiz olsun, gelenler sporlarını yapsınlar, etkinlikler yapılsın. Avrupa’da çok küçük semtlerde bile bizim kütüphanelerimizden çok daha iyi kütüphaneler var ama bizim kütüphanemiz ilçemiz için yeterli. Gökhan KESKİN Sayfa 5 GENÇ DURUŞ GAZETESİ 30 Mayıs Pazartesi Şiir Dinletisi Yüreklere Dokundu Yüksekokulumuzda Düzenlenen ve öğrencilerimiz tarafından seslendirilen şiir dinletisi büyük bir beğeni topladı. Yüksekokulumuz öğrencileri tarafından Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda şiir dinletisi düzenlendi.Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör. Mehmet Keskin, Öğr. Gör. Funda İnce, akademik ve idari personelimiz ile çok sayıda öğrencimizin katıldığı dinletide okunan şiirler büyük bir beğeni topladı. Yüksekokulumuz Öğretim Üyesi Erhan Sur gözetiminde sevilen şairlerin birbirinden güzel şiirlerini katılımcılar için seslendiren öğrencilerimiz yüreklere dokunan performanslarıyla göz doldurdular. Şiir dinletisine katılan öğrencilerimizi tebrik eden Yüksekokulumuz Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, “Şiir kültürümüzde önemli bir yere sahiptir. Destanlarımızı, tarihimizi ve geleneklerimizi yıllarca şiirlerimiz ile tanıdık. Öğrencilerimizi yönlendiren ve programı düzenleyen hocalarımız ile birlikte birbirinden kıymetli şiirleri seslendirerek bizlere duygu dolu anlar yaşatan öğrencilerimize teşekkür ederim. İnşallah öğrencilerimiz bir sonraki sene düzenlenecek şiir dinletisine kendi yazdıkları şiirleri ile katılırlar.” dedi. Ömer ÇAKICI Çalınan Değerlerimize Naçizane Bir Atıf Çaldılar bizden çoğu şeyi ses çıkarmadık, hep sustuk. Maneviyattan bahsediyorum yanlış anlaşılmasın. Önce gelişen zamanın getirdiği teknolojiyle gökyüzümüzü, suyumuzu, yağmur yağarken buram buram hasret, sevda, özlem kokan toprağımızı çaldılar. Hep seyirci kaldık elimiz gitmedi vicdanımıza. Dur diyemedik, düşünemedik geleceği, gelecek olan nesillerimizi. Durduk durduğumuz yerde sessiz sakin bir bekleyişle. Bazı kaypakların cesaretini besledik sessiz bekleyişlerimizle. Durmadı insanoğlu heves etti bu sefer insani duyguları çalmaya, önce vicdandan vurdu bizi, çocuk yasta gelin ettik evlatlarımızı. Kanla boyadık topraklarımızı, mal sevdasına düştük. Öldürdük, her bir kurşunu sıkarken kendi kanımızdan olanları, vicdanımızı gömdük onlarla birlikte kara topraklara. Durmak bilmedik. Eee insanoğluyuz ya aldık bir kerekardeşkanının kokusunu, etinin tadını. Sonrası merhamete düştü yolumuz, vicdansız yüreklerdeki merhameti de söndürdük zamanla. Teknolojinin son raddelerine gelmemize müteakiben, göremedik kapı komşumuzun muhtaç olduğu ekmeği. Komşunun kızının, kendi evladımıza aldığımız bebeğe, bisiklete, şekere uzaktan ağzı açık, yüreği buruk baktığını. Ayağında delik ayakkabısı, sırtında kırmızı montu yoktu. Kırmızı olmasa da olurdu. Ama yoktu. Bizi ilgilendirmiyordu da, öyle değil mi? Merhametsiz yürekler bencillikle dolmuştu. Tek önemli olan bizim evlatlarımızdı çünkü. Burun kıvırdığımız nimetler onların hayaliydi belki de bilmezdik, bilseydik de önemser miydik acaba? Son yıllarda zaman bizden birçok insani duygumuzu çaldı. Zamanla insanlar köleleşti, birşeylerin kölesi olmadan yaşayamaz hale geldiler. Kimisi yiyeceğin, giysinin; kimimiz televizyonun, telefonun, internetin… Birde” insanın kölesi olanlar” kategorisi var tabi. Neymiş avukatların cüppelerinin düğmesi ve cebinin olmayışı şu sebepten, bu sebepten bilenler bilir o düğmeler, o cepler olmadan da yapılan yapılır. Erkeler ağlamaz, kadınlar gülmez dediler. En güzel erkekler ağlar, en güzel kadınlar güler oysa. Ka- rakter dediğimiz mesele karaktersiz insanlarda bir beden büyük durur olmuş. Ne yaptıysak olmadı, durduramadık zamanı. Gitti elimizden insanlığımız. Son olarak güvenimizi aldılar. Ne insanlığa, sevdiklerimize, dostlarımıza, ne sevdamıza, duygularımıza, tuttuğumuz takıma, ne de bu millete, birliğe, beraberliğe güvenir olduk. Herşeye acaba dedik. Acabalarımız oldu düşlerimiz dilek dileyemez olduk. At gözlükleri taktı teknoloji bize, güven duygumuzu yitirdik. Harca- dı dostlarımız bizi tek celsede. Yaşanmış anları, anıları görmezden geldiler. Cebinde kalan son 10 lirayı vereni değil; cebindeki 200 liradan çıkarıp ta 20 lira vereni dost bilir oldular. Nankörlüğe susamış dostluklar teknoloji evriminin son çağında. Dost dediğimiz statü çıkar ilişkisi olup çıktı. Sonra atalarımızdan bir söz çalındı kulağa ‘’Her Dost Dosdoğru Dost Olmuyor’’. Zahide KUTLUAY Sayfa 6 GENÇ DURUŞ GAZETESİ 30 Mayıs Pazartesi “Karikatür Bir Güldürü Sanatı Değildir” 1960 Sinop doğumlu ve karikatür, resim, grafik, seramik, heykel, eleştiri, mizah öyküsü ve deneme yazıları alanlarında çalışmalar yapan Seyit Saatçi ile karikatür sanatını konuştuk. Yurtiçi ve yurtdışında kırka yakın karikatür dergisinde çizimleriyle tanınan, sanat hayatı boyunca birçok ödüle layık görülen, çizgiyi bir silah olarak tanımlayan ve eserleriyle hayatı harmanlayan usta karikatürist sorularımıza içtenlikle yanıt verdi. Karikatüre olan ilginiz ne zamana dayanıyor? Tarihini hatırlamıyorum, çocuklar doğduğunda emeklerler, yürümeye başlarlar bende de bu kabiliyet, karikatür, çizgi isteği doğduğunda her çocuk gibi önce emekledi sonra yürümeye başladı baktım ki yürümeye başladıktan sonra bir çok kulvar var, bu kulvarlarda koştum. Önce dergilere çizdim, o kulvarlarda koştum, tabi o koşma antrenmanlarımmış aslında koştuğumu zannetmişim. Sonra baktım ki karikatür farklı bir olgu, karikatür başlı başına bir sanat. Bir romanın belki tek karede özeti… Belki bir ansiklopedinin belki birkaç kitabın tek karede özeti karikatür. Dedim ki öyle yapmalıyım ki ben bunu bu kulvarda ipi göğüslemeliyim. Tabiî ki terleyeceğim, tabi ki yorulacağım. Biliyorum ki akıttığım her ter satıha akan, karikatürü oluşturan mürekkep olacak ve bende dünden bugüne koşuyu devam ettiriyorum. Karikatürün ülkemizde ve dünyada gördüğü değeri nasıl buluyorsunuz? Karikatür ülkemizde sürekli yargılanır, horlanır. Karikatür ülkemizde yöneticiler tarafından eğer kendilerine karşı tavır alınmışsa tavır görür. Bence esası odur. Ben daha önce karikatürden 2 kez yargılandım. Bir altı yıl ağır hapis cezasıyla birde 3 yıl hapis cezasıyla yargılandım. Bunlar benim onur madalyalarım, çünkü bence yaşanan olumsuzluklara tepki verebilmek, direnmek insani bir gereklilik. Eğer insani gereklilik benim hayatımda, sanatımda da varsa ve bu sanatı yaptığım için eserimle beni ona karşı duran karşı gerçekçiler yargılıyorsa ben bundan onur duyarım. Bu benim onur madalyamdır. Ve dünyanın en büyük ödülünü alsam bu kadar haz duymam. Demek ki biz yolunda gitmeyen bir şeyleri fark etmişiz ki onlar korku duymaya başlamış. Çizgi ne büyük bir silah sanat ne büyük bir silah... Ben hep şunu diyorum düşün şarjörünün mermisini boşalt satıhlara, almak isteyen üzerine alsın. Son dönemlerde karikatür üzerine nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Yurt içinde ve yurt dışında mizah dergi- lerine, albümlere çizdim. Japonya, Kore, Belçika, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Brezilya, Makedonya… Şimdi aklıma gelmeyen kırka yakın ülkede yayın organlarına, albümlere çizdim ve hala çiziyorum. Annemi kaybettim yakın zamanda, şimdide babam rahatsız onunla ilgilendiğimden 7-8 aydır çizgiye ara verdim. Ama bu arada tabii imkânlarım dâhilinde katılmaya çalıştım, son olarak 2015 yılında katıldığım yarışmalardan Japonya’da, Kore’de çeşitli ödüller aldım, Çin’de dört bin eser arasından 2 Türk mükemmellik ödülü aldık. İran’da 16 bin karikatür arasında finaldeydim. Onda ödül alamadım ama herhalde albüme girmiştir. Ama 16 bin eser arasından finale kalabilmek de herhalde güzel bir olay, bunu çok önemli olduğu için söylemiyorum şunun için söylüyorum; ülkemizde karikatürle uğraşan karikatürcüler gerçekten bir şeyler yapabiliyorlar. Yapıyorlar ki dünya kulvarındalar, uluslararası kulvardalar. Gerçekten bir sanat dalında veya herhangi bir dalda uluslararası platformda olabilmek çok kolay bir şey değil. Çünkü önce kendinizi yerelde kabul ettireceksiniz sonra bölgesel sonra ülkesel sonra evrensel boyutta kabul göreceksiniz. Bu da tabii ki meşakkatli yorucu yollardan, mücadeleden geçiyor. Farklı anlatmanız gerekiyor. Sizin gibi binlerce karikatür katılıyor. Diyorsunuz ki ben öyle bir perspektiften bakmalıyım ki olaya diğerlerinden farklı olsun. Aynı kari- katürler tesadüfen olabiliyor, çünkü aynı fikri düşünebiliyorsunuz, küçük ayrıntılar farklı olabiliyor ama baktığınız zaman tamamen farklı olanı yakalamanız gerekiyor. İnsanlara vereceğiniz mesaj, fikriniz çok farklı olmalı. Yani ben buradayım demesi gerekiyor çizginin. Ben jüri üyeliklerinde de bulunuyorum ulusal-uluslararası jüri üyeliklerine davet ediliyorum, bazen o kadar çok karikatür geliyor ki... Öyle çok dikkatinizi çekmesi gerekiyor ki o karikatürün iskambil kağıdı gibi savrulmaması için… Güneş gibi kamaştırması gerekiyor insanın gözünü. Önce kamaştıracaksınız, dikkat çekeceksiniz, o güneşin ışığının aydınlığıyla o sanat eserini ortaya koyacaksınız. O güzelliği sunacaksınız insanlara, onun için farklı olanı yakalamak gerekiyor. Bende bunu başarmaya çalışıyorum. Karikatürlerinizi birer hiciv eseri olarak değerlendirebilir miyiz? Mizah zaten bir hicivdir. Hiciv olumsuzlukları farklı yönde eleştirmektir. Biz bunu çizgiyle yapıyoruz. Mizah çok ciddi bir iştir demiş değil mi Aziz Nesin? Şimdi o kadar ilginç bir şey söyleyeceğim ki bizim ustamız, öncü olarak kabul ettiğimiz Cemal Nadir Güler ustamız, çizgileriyle aynı bizim gibi yargılanmış cezalar almış ve mücadelesini sürdürmüş bir insan. Bir gün sormuşlar hocam sizin soyadınız Güler ama hiç gülmüyorsunuz niye gülmüyorsunuz diye, Cemal Nadir Güler demiş biz nadir güleriz. Karikatür bir güldürü sanatı değildir. Karikatür sanatıyla ilgilenenlerin amaçları ne olmalı? Bu sanat dalına karşı toplumun ilgisini nasıl buluyorsunuz? Karikatürde öncelikli amaç topluma mesaj vermek olmalı. Ben bu karikatürden ödül alırım diye çizmemek gerekiyor. Topluma nasıl mesaj verebilirim? Toplumu gittiği yanlıştan nasıl geri döndürebilirim? diye düşünmek gerekiyor. Çünkü toplum kitap okumuyor biliyorsunuz, bir paragraf yazı okumaktan bile aciz bir toplum olduk artık. Tabii ki sözüm sadece kendine bir pay çıkarıp alana, sözüm herkese değil. O pay çıkaranlara şöyle sesleniyorum; siz bir paragraf okumayan, gazetelerin bile sadece manşetlerine bakarak değerlendirmeler yapan, çok şey bilen entelektüel geçinen dantellektüellersiniz. Çünkü biliyorsunuz entelektüalizm kültür birikimi değildir. Entelektüalizm olayları anlık temele indirgeyen davranış bilimciliğidir. Bir şeyi teoriksel savlarla savunan, onun doğruluğunu kanıtlamaya çalışan ama hiçbir pratik deneyim sunmayan kişilerdir bunlar. Teori pratiğe geçmedikten, hayatla bütünleşmedikten sonra hiç bir şeydir. Niye şiirler vardır? Nazım Hikmet şiirlerinde niye yaşama ve insana dair konuları ele almıştır? Marquez niye yazdıklarından dolayı yargılanmıştır? Demek ki sanat, edebiyat, karikatür, yazı, çizi görsel ve yazınsal olan şeyler halka ve insana hitap ettiğinde bir silah oluyor. Ve karşıdaki insanlar korkuyor, onu yok etmeye çalışıyor. Doğruları göstermeye çalışan insanları yargılıyorlar. Zindanlara atıyorlar. Bizde yaşadık bunları, bizden sonrakilerde yaşayacak. Önemli olan acı çekmek değil acı çektiğini söylemek değil, önemli olan çektiğin acıyı yaşamının içeriğinde nasıl değerlendirdiğindir. Bir kuru fasulye yiyorsunuz ya da bir yemek şöyle bir pul biber döküyorsun hafif acımsı oluyor. Daha bir tat katıyor değil mi? Ben yaşamımdaki acılara böyle bakıyorum. Berna ÖZYURT GENÇ DURUŞ GAZETESİ Sayfa 7 30 Mayıs Pazartesi “ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİLER” Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenlikleri kapsamında düzenlenen Futbol Müsabakalarının şampiyonu Gerze Meslek Yüksekokulu’nun takım kaptanı, aynı zamanda Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Bölüm Başkanı Zekai Dinç, takımı hakkında “şampiyonluğu hak ettiler” dedi. Turnuvanın sonunda gülen taraf Gerze Meslek Yüksekokulu takımı ve taraftarı oldu. Şampiyonluğun hikayesi hakkında konuşan Zekai Dinç: “Turnuvanın başlangıcı bizim için hem güzel oldu hem de bazı sıkıntıları beraberinde getirdi. 6-1’lik farklı bir galibiyet ile turnuvaya başladık. Skor 6-1 olunca maç içerisinde gerginlikler tavan yaptı. İstenmeyen bazı olaylar oldu, oyuncumuz Mahsum turnuvadan ihraç oldu. Takımımızda defansta çok fazla alternatifimiz yoktu. Oğuzhan, Ramazan vardı, alternatifleri Mahsum’du. Mahsum daha ilk maçtan turnuvadan men edildi ve defansta açığımız oluştu. Baykal maçın 10. dakikasında sakatlık yaşadı hastaneye kaldırıldı. Turnuvayı büyük oranda kapattı. Büyük bir sıkıntı yaşadık, yerlerine yeni arkadaşlar aldık . Gökhan Keskin’in sakatlığı vardı, onun da katkısı sınırlı oldu, inşallah seneye daha fazla katkı bekliyoruz Gökhan’dan . Dar kadromuzla elimizdeki futbolcuları bütün maçlarda kullanmaya çalışarak güzel bir turnuva geçirdik .” dedi. Şampiyonluğu getiren en önemli katkının futbolculardan olduğunu belirten Dinç: “Bu işin yükünü futbolcular çekti. Bizim katkımız sınırlı idi. Biz yetenekleri, takımımıza faydalı olacak futbolcuları seçmelerde tespit ettik. Takıma monte ettik. Futbolcular sahada kendi becerilerini ortaya koydular. Gerçekten ant- renmanlara başladığımız andan itibaren çok yetenekli futbolcularımızın olduğunun farkındaydım. Açıkçası gücümüzü tam olarak bilmiyorduk. Turnuvada ne yapabileceğimizin çok farkında değildik. Turnuva başladı, orada rakipleri de görme fırsatı bulduk ve ilk maçlardan sonra futbolcularıma “Turnuvanın en iyi takımı sizsiniz, inşallah şampiyon siz olacaksınız” dedim. Allah’ın izniyle ve Allah’ın yardımıyla şampiyonluğu elde ettik.” dedi. Biz savunma yaparak kazandık Dinç açıklamalarına şöyle devam etti: “Biz savunma yaparak kazandık, rakibe doğru düzgün pozisyon vermedik. Bizim as takımla çıktığımız maçlarda ikiden fazla gol yediğimiz yok ve de her maçta rakibimize oyunumuzu benimsettik. İyi pas yapan futbolculardan oluşuyor kadromuz. Takımımızdaki bütün futbolcular sahanın her yerinde oynayabilecek kapasitedeler. Turnuva boyunca bizim felsefemiz, ileride sürekli pres yaparak rakibi hataya zorlamak ve pas futbolu ile rakibin direncini kırmaktı.” Takım içerisinde arkadaşlığın arttığını gördüm Dinç: “Bu sportif ve kültürel faaliyetlerin yapılmasında ki amaç öğrencilerimizin güzel vakit geçirebilmesi ve arkadaşlık bağlarının kuvvetlendirilmesi. Ben bu süreçte takım içerisinde arkadaşlığın arttığını gördüm. Bu faaliyetler amacına ulaştı bizim açımızdan.” dedi. Zekai Dinç tüm sorularımızı samimiyetle yanıtladı. Şampiyon olduğunuzda ne hissettiniz? Açıkçası futbolcularımın adına sevindim. Gerçekten büyük bir emek ortaya koydular. Bu emeğin karşılığını aldıkları için de onların adına çok mutlu oldum. Biz bir noktaya kadar hizmet edi- Genç Duruş Gazetesi İmtiyaz Sahibi Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK Genel Yayın Yönetmeni Öğr. Gör. Funda İNCE Samsun-Sinop Karayolu üzeri Atatürk mah. Pk. 57600 Gerze / SİNOP Yazı İşleri Kadrosu Berna ÖZYURT Cihan ZAİMOĞLU Fatma GÜÇLÜ Grafik - Tasarım Ömer ÇAKICI Tel: 0 368 718 23 80-81 E-Posta [email protected] Web Site www.gerzemyo.sinop.edu.tr yoruz ama gerisi onlara ait. Hak ettiler şampiyonluğu. Yeni açılan Spor Kompleksinin şampiyonlukta etkisi oldu mu? Geçen senelerde Bülent hocamız futbolla ilgileniyordu. Gerçekten antrenman yapacağınız bir yer olmadığı zaman çok büyük sıkıntılara maruz kalabiliyorsunuz. Allah’a şükür spor kompleksimiz hizmete girdi, antrenmanlara orda başladık ve takımı toparladık. Fiziksel imkanların iyi olması başarıyı da beraberinde getiriyor. Fitili ateşleyen SEFA Deniz ve Liman İşletmeciliği 1. sınıf1. öğretim öğrencisi Sefa Şavkin turnuvanın finalinde berabere giden maçta oyuna sonradan dahil olarak takımı ateşleyen isimdi. Turnuvanın ne gibi faydaları olduğunu sormamız üzerine “İlk defa böyle bir turnuvaya katıldım. Hocamızın da söylediği gibi takıma sonradan dahil oldum. Hocamızdan Allah razı olsun, maçlarda iyi bir performans gösterdiğimi düşünüyorum. Ayrıca yeni arkadaşlar edindim. Benim için dönüm noktası oldu.” dedi. Maçta üç gol kaydeden Şavkin, üçüncü golü nasıl attığını şu sözlerle ifade etti: “Turnuvaların final maçında takım arkadaşımın sakatlanması sonucunda oyuna dahil oldum. Maça girdiğimde skor 2-1’di. İlk 15 dakika çok heyecanlandım. Hatta heyecandan oynayamadım. Maçın bitimine son 10 dakika kala, skor 2-2 idi. Korner kazandıktan sonra, Emre bana pas attı. Orta sahaya yakın bir mevkideydim. Topu kontrol etmeden sol köşeden gelen topu sol ayağımla kaleye şut attım ve sonucunda güzel bir gol oldu. Bende öyle bir gol atacağımı hiç beklemiyordum. Sonuçta maç 4-2 bitti ve şampiyon olduk. Her şeyi hocamıza borçluyum.” Ahmet CENGİZ Sayfa 8 GENÇ DURUŞ GAZETESİ 30 Mayıs Pazartesi Spor Turnuvasının Galipleri Belli Oldu Yüksekokulumuzca düzenlenen Bölümler Arası Spor Turnuvasının ödülleri sahiplerini buldu. Futbol ve Masa tenisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı anlara sahne oldu. Masa Tenisi Turnuvasına Yoğun İlgi Çok sayıda öğrencimizin katılım sağladığı masa tenisi turnuvasının birincisi Otobüs Kaptanlığı Programı öğrencisi Mehmet Ali KALINSAZLIOĞLU oldu. Öğrencimize madalyasını Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK verdi. Futbol Müsabakasında Kıran Kırana Mücadele Bölümler Arası Futbol Turnuvasıise nefes kesen bir mücadeleye sahne oldu. Deniz ve Liman İşletmeciliği Programı ile Radyo ve Televizyon Programcılığı takımları arasında gerçekleşen karşılaşmanın galibi Deniz ve Liman İşletmeciliği Programı oldu. Öğrencilerimize madalyalarını Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK takdim etti. Bahar Şenliği Spor Müsabakalarında dereceye giren öğrencilerimizi tebrik eden Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, “Dostluk ve kardeşlik çerçevesinde gerçekleşen Bölümler Arası Spor Turnuvasındaöğren- cilerimiz, sosyal ihtiyaçlarını anlamlı bir şekilde karşılamış oldular. Düzenlenen etkinlik dostluk ve kardeşliğimizin pekişmesine büyük bir katkı sağladı. Katılan tüm öğrencilerimize teşekkür ediyorum” dedi. Ömer ÇAKICI Gerze Yangınına Dair Gerze’nin tarihinde önemli bir yere sahip olan ve hakkında çok sayıda efsane bulunan “Gerze Yangını” ile ilgili küçük bir araştırma yaptık. Gerze Belediyesinden edindiğimiz bilgilere göre 13 Şubat 1956'da çıkan yangında mangala eşlik eden büyük bir lodos fırtınasının koca kasabayı yok ettiği söyleniyor. Sinop'un şirin ilçesi Gerze'nin yaşadığı bu acı olayı hafızalarda şu şekilde yer eder: Gerze yangını başladığında bütün kasaba halkı camide akşam namazındadır. Bir iki gün öncesinde İstanbul ve çevresini kasıp kavuran lodos Gerze’ye de ulaşır. Sucu Mehmet’in evinde kiracı olarak oturan ve Gerze’ye yeni atanan Mal Müdürünün eşi ise, lodosa, hele böyle bir lodosa hiç alışık değildir. Rüzgar kasa- bayı kasıp kavururken Mal Müdürünün eşi kapı çalındı sanar, kapıyı açar ve olan olur. Odanın ortasındaki mangalda duran közler yerlere dağılır ve oda bir anda alev alır.Camiden çıkanlar çığlıklarla karşılaşırlar. Bir ev yanıyordur. Hemen koşarlar yangını söndürmek için, cemaat yanan eve vardığında yangının hızla yayılmakta olduğunu görür. Rüzgar olanca şiddetiyle eser ve alevler o damdan bu dama sıçrayıp durur. Bu arada Kastamonu, Sinop, Bafra, Boyabat itfaiyelerine haber verilir. Önce bütün mahalle ateş alır, sonra bütün kasaba. 3 saat gibi kısa bir sürede Sinop’un şirin ilçesi, sahil kasabası Gerze’de 1000’in üzerinde ev ve dükkan yanar, kasaba yerle bir olmuştur. Gazete haberlerine göre tüm kasabada 100-150 ev yangından kurtulur. Yangın ilk başladığında doğan panik havası dört bir yanı alevlerden daha büyük hızla sarar. Ali Efendi eşini ve çocuklarını saklayacak yer aramaktadır ki, mahallenin hamamını görür. Doğru ya hamam taştandı ve yanmazdı. Ali Efendi’yi gören birkaç komşuda hamama girince taş binada 15-20 kişi olmuştur bile. Yangın kısa bir sürede o çevreye ulaşır, hamamın dört bir yanını sarar. Derken yanmaz denilen hamamın ahşap müştemilatı ateş alır, alevler içeri girer ve sığınanları öldürür. Faciayı kısa sürede bütün Türkiye duyar, hatta Amerika’ya kadar ulaşır. Yalnız Türk gazeteler değil birçok yabancı gazete de olayı haber olarak verir. O tarihte Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi olan Cevdet Güreş’in yanında muhabirler, Mücahit Başer ve Yurdakul Fincancıoğlu ile foto Muhabiri Necati Andıç ile Muammer Kaynak’ı alarak bir uçak kiralanır. Ankara’dan havalanan özel uçak Gerze üzerinde birkaç tur atar, fotoğraflar çekilir. Sonra Gerze’de yurttaşlarla söyleşiler yapılır ve Ankara’ya geri dönülür. Yangından birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Celal Bayar Gerze’ye gelir, felaketzedelerle konuşur, sonra Gerze’ye yardımlar başlar. Parlamentodan Gerze için ‘afetler yasası’ çıkarılmıştı. Gerze’nin yeniden imarına başlandı, devlet kredi verir, evler yapılır ve Gerze’nin yaraları zaman içinde sarılır. Ancak tüm bu maddi yardımlar yaraları tümüyle sarmaya yetmez. Gerze Belediyesinden aldığımız bilgiler neticesinde yangını bir de Gerze doğumlu Cemal Cansever ile gerçekleştirdiğimiz röportajla dinledik. Yangının olduğu sene doğan Cansever, olayın tamamen farklı boyutlarının olduğunu vurgulayarak şunları belirtti: “Belki efsane gibi gelebilir, yaşanılan olayı çok kişiden duydum, çoğunlukla farklı şekilde anlatırlar ama en çok duyduğum hikaye şu şekilde.Bir gün yabancı biri köyümüze geliyor ve kapı kapı geziyor. Hiç kimse evine almıyor. Hangi evin kapısını çalsa bir bardak su bile vermeyenler oluyor. Fakat Sazlık Mahallesinde bulunan bir ev sakini gezen bu efsane kişiyi evine alarak su ve yemek ihtiyacını karşılıyor. Giderken aileye evden çıkmamalarını tembih eden bu yabancı, olayı bilirmişçesine o gün yangın çıkıyor ve sadece o ailenin evi yanmıyor. Fıkra gibi de olsa çoğu insanın ağzından yangını bu şekilde duyarsınız.” Mahmut OLGAR
Benzer belgeler
İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Yazar, Dursun Ali YAZ’ı ağırladı.
Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleştirilen programa; Yüksekokul
Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa
ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör...
sinopspor`da - Gerze Meslek Yüksekokulu
buldu. Futbol ve Masa tenisi
olmak üzere iki ayrı kategoride
gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı
anlara sahne oldu.
İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Yüksekokulumuz Kaşgarlı Mahmut Kütüphanesi, yeni yapısıyla ve bünyesine kazandırılan yeni eserler ile daha zengin ve kapsamlı bir kütüphane haline getirildi
Hizmete yeni açılan kütüphanemiz, birçok...