güneş eczanesi - Hacibektaslilar
Transkript
güneş eczanesi - Hacibektaslilar
GÜNEÞ ECZANESÝ Ecz. Tel: 441 29 45 Ev Tel: 441 25 02 Elazýð'da merkez üssü Karakoçan Ýlçesi'ne baðlý Baþyurt Beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremin ardýndan artçý sarsýntýlar devam ediyor. Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü'nün tespitine göre Palu Ýlçesi Gökdere Köyü'nde saat 05.14'te 2.8, 05.17'de 2.6, saat 05.20'de ise 4.1 büyüklüðünde iki deprem daha meydana geldi. 6 büyüklüðündeki depremin meydana geldiði Karakoçan Ýlçesi'nde ise saat 05.12'de 2.8, saat 05.15'te ise 2.9 büyüklüðünde iki sarsýntý yaþandý. Elazýð’da merkez üssü Karakoçan ilçesi Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremde 51 kiþinin öldüðü, 71 kiþinin yaralandýðýný bildirildi. 4’DE 2’DE 7’DE 7’DE Þiir 3’DE Formu) nedir ve Freemuse'un faaliyetleri arasýnda neler var? Freemuse 'Dünya Özgür Müzik Forumu', þimdi baþkaný olan Ole Raitov'un giriþimi sonucunda 1998 yýlýnda Danimarka'nýn baþkenti Kopenhag'da toplanan 'I. Dünya Müzik ve Sansür Konferansý'nda' alýnan kararlar doðrultusunda kuruldu. Dünyanýn farklý bölge ve ülkelerinden gelen Bir devlet, 2 özel üniversitenin bulunduðu kayseri ye devlet üniversitesi araþtýrmacýlar, müzik kayýt sektöründe çalýþan uzmanlar ve insan haklarý kurulmasý kararý YÖK Genel kurulunda savunucularý müzik üzerindeki ihlalleri kabul edildi.Üniversitenin adý sorgulayarak, giderek yaygýnlaþan sansür ABDULLAH GÜL olacak ve yasaklara karþý, yeni bir örgütlenmenin Kayseri’ye 2’nci devlet üniversitesi yaratýlmasýna dikkat çektiler. BM Ýnsan Haklarý Belgesi'nde tanýmlanan ilkeler, kurulmasý kararý YÖK Genel Kurulu’nda kabul edildi. Karar, Milli müzisyenler ve besteciler için kurulan bu örgütlenmede de yol gösterici olarak kabul Eðitim Bakanlýðýnca TBMM’ye edildi. Kýsaca faaliyetlerini sýralarsak; getirilecek. müzikte yaþanan ihlalleri belgelemek, bu 2’DE 3’DE 8’DE ihlallerin müzik hayatý üzerindeki etkilerini tartýþmak ve oradan çözümlere ulaþmak. Yapýlan bu çalýþmalarýn sonucunda ortaya çýkan bilgi ve belgeleri uluslararasý medyaya taþýmak ve hem medyayý... Edinilen bilgilere göre, Ürgüp Sulh Ceza Mahkemesi’nin arama kararý ile V.K. isimli þahsa ait Kayseri Caddesi, Antikite Veli Baba Ýsimli Ýþyerinde arama yapýldý. Yapýlan arama sonunda ,6 Adet Bizans dönemine ait altýn sikke, 12 adet Roma... 5’DE 6’DA 2 “Kýrklar meydanýna vardým Gel beri ey canlar dediler Ýzzet ile selam verdim Gir iþte meydan dediler Sýdk ile tevhit edelim Çekilip Hakka gidelim Aþkýn dolusunu içelim Kalalým mestan dediler” Aklým ve yüreðim kaldý Banaz’da Çünkü Cem bitmeden geri dönmek zorundaydým. Ve dönme gerekçesini ne yazýk ki çokta gerçekçi söylemedim Cemdeki canlara. Yarýn 8 Mart ve Dünya Emekçi Kadýnlar Günü bende bu günü en fazla dile getiren kadýnlardan biriyim. Özgürlük, insan hakký, demokrasi, eþitlik ne çok söz ederiz bu sözler artýk ýrkçýlarýnda, þeriatçýlarýnda herkesin dilinde ve ne yazýk ki kullana kullana öyle örselendi ki. Ne çok kullanýlýr bu kelimeler ve her kes ne kadar sahiplenir bu sözleri, sahiplenir mi yoksa sahipleniyormuþ gibimi görünür oda ayrý bir konu. Bende çok söylerim” kendi kararýmý verecek yaþtayým, istediðim yerde istediðim kadar kalýrým” derim de bunu yapabilirmiyim? Ne yazýk ki hayýr. Aklým kaldý Banaz’da ama aklým eve gidince nasýl bir manzarayla karþýlaþacaðým konusun da çok rahat deðildi. Ýçine girdiðim derin bir tünelden adeta bir ormanýn yeþil yapraklý, üzerinde su taneleri bulunan, gürül gürül sular akan bir ayrý dünyayý yarýda býrakýp ne yazýk ki dönmek zorundaydým geriye. Evden dýþarýya çýktýk gül kýz, Hüseyin ve ben cem evine doðru yol aldýk. Elimizde lokma ve fener vardý su borusu patlamýþtý çamurun içine batýnca çýkýlmýyordu. Ayaðýma lastik çizmeleri çektim. Cem evine vardýðýmýz da utandým dede gelmiþ ve çoktan oturmuþtu posta yoksa çok geç mi kalmýþtýk. Dede cemaati Edeb erkâna dâvet etmiþti bile. "dar gel, doðru söyle!" demiþti, alacaðýný alýp, vereceðini verip, talibin mürþidin görgüsünden geçtikten sonra Hz. Hüseyin yolunda aklanýyordu cemaat. Bu sevginin yok olduðu dünya da “ bin defa mazlum olsan bir defa zalim olma “ diyordu dedeler.. engin bir sevgi denizi vardý bu medyanda hiperaktif olan Ulaþ Cem sýrasýnda bile zaman zaman ortaya kendini attýðýnda hiç kimse sözlü þiddet dahi göstermedi, O anda oradakilerin dünyasý da, yürekleri de "sudan duru, sütten beyazdý" kendilerini öylesine teslim etmiþlerdi ki güvendikleri ellere, sorular soruluyordu. Aslýn da kadýnlarýn da sormasýný, araþtýrmasýný istedim açýkcasý. Dede’ye 8 Mart, Cem’de kadýnlar, yeni uygulanmaya baþlayan kadýna yönelik deðiþiklikler derken bir sürü soru sýraladým daha sonra da Þemsi’nin ismini de söyleyerek biraz da topu ona attým. Oda sordu inanýyorum ki Cem’ler her sene zamanýnda, aksamadan sürekli yapýlýrsa Kadýnlar öðrenmek istediðini Bir devlet, 2 özel üniversitenin bulunduðu kayseri ye devlet üniversitesi kurulmasý kararý YÖK Genel kurulunda kabul edildi.Üniversitenin adý ABDULLAH GÜL olacak Kayseri’ye 2’nci devlet üniversitesi kurulmasý kararý YÖK Genel Kurulu’nda kabul edildi. Karar, Milli Eðitim Bakanlýðýnca TBMM’ye getirilecek. Buradan da geçtiði takdirde, Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün adýný taþýmasý beklenen üniversitenin idari binalarýnýn temeli yýl sonunda “hayýrseverlerin” katkýsýyla atýlacak. Kayseri Büyükþehir Belediye Baþkaný Mehmet Özhaseki, arsasý Mimarsinan yolunda hazýrlanan, altyapýsý tamamlanan, kentteki belediyelerin yaný sýra kamu kurum kuruluþlarý, odalar ve sivil toplum örgütlerinin de katkýsýyla kurulacak Kayseri’deki 2’nci devlet üniversitesine her türlü desteði vereceklerini söyledi. sorup, araþtýrýp, soruþturup Cem’den “boþ gelip, dolu ayrýlmýþ olacaklardý Banaz’daki Cem Evinde bu esnada dürüstlük, mertlik, cömertlik vardý, yoksulun yanýndaydý herkes. ( Gündüz Dede’den kurban kesip, kesemeyeceðimi öðrenmek için gittiðimde Alevi Açýlýmýndan bahsetmiþtim. Ancak bu benden kaynaklanmamýþtý. Bir tanýmadýklarý kiþinin Banaz’a gelip Dedelerin listesini istediðini söylemiþti görevli arkadaþ. Bende çok dikkat edilmesi gerektiðini, oradaki her þeyin bizim dünyamýzýn deðiþilmez deðeri olduðunu anlatýrken laf lafý açtý ve Ýstanbul’da yapýlacaðýný duyduðumuz Dedeler toplantýsýna geldi ve mevzu biraz geniþledi. Ýþte Dede’nin ne olduðunu aldýðým yanýtla da bir kez daha kavradým Bende onun için seviyordum bu özgün yapýsý deðiþmesin istediðim Banaz’ý, Banaz’lýlarý, Banaz’ýn Dede’lerini, Pir Sultan Anýtýný, kardelen çiçeðini ve çiðdemi onun için çok seviyordum. Dede’nin beni biraz da þýmartan emeðime atýfta bulunarak söylediði sözler ayni bir meslek sahibinin makam masasýnýn arkasýnda asýlý olarak duran diplomasý gibiydi benim için. Ayrýca diploma salt okuyarak öðrenip alýnan bir belgeydi. Ya söylenen beni böylesi onurlandýran sözler ona ne demeli diye düþündüm ve telli kuran çalýndýðýnda sazýn ezgileriyle birlikte söylenen deyiþlerdi adeta. Ýçimden Dedenin karþýsýna geçip “Caným erenlere kurban Serim meydanda meydan da Ýkrarým ezelden verdi Caným meydanda meydan da Gerçek olan olur gani Gani olan olur veli NESÝMÝ ,yim yüzün beni Derim meydanda meydan da” demek geçmedi deðil ama.) Bu gün erken ayrýlacaðýmýn acýsý ve zorluðuyla her saniyeyi beynime ve yüreðime kazýmak istedim. Hizmetler yapýlmaya baþladý meydancý dolanýyor ve sessizliði saðlamaya çaba gösteriyordu, “ Haktan bize nida geldi Pirim sana haber olsun Þah’tan gülzarý geldi Peyik sana haber olsun” Usul usul Banazlýlar içeriye giriyorlardý ellerinde lokmalarýyla kim hangi lokmayý getirmiþ hiç önemli deðildi Kömbede vardý, çörekte vardý. Teslim ediliyor ve kaynýyordu bir birinin içinde. Baþkan Özhaseki, YÖK Genel Kurulu’ndan Kayseri Üniversitesi olarak çýkan 2’nci devlet üniversitesinin adý büyük olasýlýkla, Sayýn Cumhurbaþkanýmýz da kabul buyurursa, ‘Abdullah Gül Üniversitesi’ olacak. Erciyes Üniversitesi’nin de ögretim üyesi saðlamasýyla birlikte fiziki yapýsý ve binalarý hemþehrilerimiz tarafýndan yaptýrýlacak 2’nci devlet üniversitesiyle birlikte kentteki üniversite sayýsý 4’e yükselecek.” Kayseri’de halen devlet üniversitesi statüsünde Erciyes Üniversitesi, vakýf üniversitesi statüsünde ise Nuh Naci Yazgan ile Melikþah Üniversitesi bulunuyor. ‘Ýþsizliðin Üstünü Örtmek Ýçin’ Konuyla ilgili BirGün’e konuþan Eðitim Sen 6 No’lu Þube Sekreteri Ýsmet Akça, alt yapýsý olmayan bu tarz üniversitelerin ülkedeki iþsizliðin üstün örtmekten baþka bir iþe yaramadýðýný Dün kurban yoktu ama bu gün kurbanlar týglandý, “Haydin gidelim üryana Mümin müslim bir yana Tekbir verildi kurbana Kurbancý’ya haber olsun.” geldi , orta yere konuldu güzel gözlü, sürmeli kurbanlar, duasý edildi ve götürdüler “yola “ kurban ettiler. Görgüden geçen canlarýn kurbaný karýþtý birbirlerinin suyuna, kanýna. Aþýk Ýsmail Þimþek yine tele acýmadý “Kudret kandilinde parlayýp duran Muhammed-Ali’nin nurudur vallah Zuhur edip küffar askerin kýran Elinde Zülfikar Ali’dir billâh Elinde Zülfikar, altýnda Düldül Önünde Kanber’i dilleri bülbül Hatice Fatýma cennete bir gül Ona sýrrým dedi Hak, Habibullah,” parmaðýna da, vurdu acýdý parmaðý, sýzladý belki kanadý ama hiç fark etmedi. Meydanda ki sürmeli, hissetti ve silkelendi, oda yola koyuldu hizmeti böyle yerine getirdi ama ne diyeyim yandý yüreðim. Kurbanlar bundan sonra ki hizmetlilere býraktý yerini, semah geldi meydana Semah; Cem,in ayrýlmaz bir parçasýydý.Semah;Cem,in belli bir aþamasýnda miraçlamadan sonra baðlama eþliginde kadýn ve erkek canlarýn çalýnan nefesler eþliðinde birlikte yaptýklarý dinsel törendi. Semah dönmek alevilerin ibadeti olan cem içinde yapýlan 12 hizmetten birisiydi.. Semah, Hak ile bütünleþmenin onun varlýðýnda erimenin adýydý.Oyun deðildi.Hakka gönül verenlerin miracýydý sadece semah dönenler deðil hep birlikte Miracdaydýk. “ Gitme Turnam Gitme Nerden Gelirsin Sen Nazlý Canana Benzersin turnam Her Bakýþta Beni Mecnun Edersin Gönülde Mihmana Benzersin turnam Has Nenni Nenni Dost Nenni Nenni Kaþlarýna Mim duvasý Yazýlýr Cemaline Türlü Benler Dizilir Seni Sevmeyenler Haktan Üzülür Pir Balým Sultana Benzersin turnam “ diyordu dede. Semah dönüyorlardý meydan da canlar kaç kiþiydi kaçý, kadýn kaçý erkekti hiç farkýna dahi varamadým ama ayaklar kesildi yerden yavaþ belirtti. Akça, “Kadrolarý, alt yapýlarý yetersiz bu üniversiteler kentlere yatýrým vaadi olarak kuruluyor. Tabii ki her kentte üniversite olsun ama tabela üniversitesi olsun diye üniversite açýlmaz” dedi. yavaþ yukarý adeta güvercin olup uçtu canlar. Canlar seyrederken eksikliðini hissettiðim bir can adeta karþým da duruyordu bana ( kirvesine belki bir kelamý, belki de bir selamý vardý) ilyas’tý bu. Geldiðim andan beri her yerde soluðunu hissettiðim, ayak sesini duyduðum Ýlyas Cem’e girip canlarla can olmuþtu, yola yine baþ koymuþtu. Gözüm doldu her halde Dede’de farkýna vardý onun yaþlý, bilge gözü ve yüzüne yansýdý gözüyle bana” biliyorum” dedi. “Kýrklar girdi meydana Ýllallahsýn dediler Ondan iki cihana Ali Þah'týr dediler Kapýya bir can geldi Mürþidiniz kim dedi Kirvem boynunu eðdi Bir birini gösterdi” Bende biliyordum Ýlyas burada olsaydý ayaðýný sürte, sürte çeke çeke koþturacaktý her bir yana. u Semah dönüyorlardý hepsini tanýdýðým ama adýný bile aklýma getiremediðim koca bir yürek olmuþ, adeta tek bir can dönüyorlardý. “Baþým açýk yalýn ayak yürüttün Sen merhamet eyle leb-i balým yar Yüreðimi ceviz gibi çürüttün Senin aþkýn büktü kaddi dalým yar Çektirme cefalar yandýrma nara Yitirdim aklýmý oldum divane Köþe-i vahdette koyma avare Darü’l-aman Cemalettin Veli’m yar Sýtký yakma ömrün kal-ý kýl ile Hazine bulunmaz kuru fal ile Yýrtýk gömlek ile eski þal ile Daha böyle nasýl olur halim yar” unutulmasý, anlatýlmasý adeta mümkün olmayan bir esmeydi, bir yürek çýrpmasýydý dönerken yüzüme þamar gibi býraktýklarý rüzgar iniyor, vuruyor ve bir den göðe yükseliyordu. Cemaate þöyle dönüp bir baktým. Kadýn sayýsý beni mutlandýrdý.Belki böyle bir ayrým yapmam doðru deðildi ama. Þu anda burada yapýlan Cem ne Cennete gidebilmek için ne de Cehennem korkusuyla yapýlýyordu. Bu ayrý bir hakikatti. Çýraðýn söndürülmesini, postun kaldýrýlmasýný ne yazýk ki göremeden ayrýldým. Sýr içinde sýrrý saklayarak. Dede ve bütün Banaz’lýlar yol açýklýðý, gönül temizliði, can dostluklar dileðinde bulundular, ayrýldým. Turan, Hüseyin’le birlikte Yýldýzeli’nden otobüse binmek üzere. Ve geride býraktým Pir Sultan ve Sivas Þehitler Anýtýný; “Karþýda görünen ne güzel yayla Bir dem süremedim giderim böyle Ela gözlü Pir’im sen himmet eyle bende bu yayladan þaha giderim” diyerek gidiyordum ama gidemiyordum. 7 Mart 2010 ANKARA Emel Sungur Siyasetçilerin adýnýn bu üniversitelere verilmesine de deðinen Akça, “Çok istiyorlarsa siyasetçi ismi vereceklerine bilim adamlarýnýn isimlerini versinler” dedi. BirGün Elinin kýnasý tarlada solan, Dikenler içinde yolmalar yolan, Yavrusu sýrtýnda mermi taþýyan. Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Oðluna kýna yakýp askere gönderen. O þehit olunca, Vatan sað olsun diyen. Fedakar’lýk gösterip cefalar çeken, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz. Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Okulda öðretmen ders veren onlar, Bilim dünyasýna ses veren onlar, Bizleri doyuran aþ veren onlar, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz, Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Ýlk millet meclisinde mebusan olan, Baþ bakanlýk yapýp hükümet kuran. Ýlk pilot’luk yapýp uçak kullanan, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz. Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Onlar biçer onlar diker kumaþý, Hastane’de doktor cephede onbaþý, O Türk anneleri baþýmýn tacý. Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Onlarýn ayaðý altýnda cennet Onun için onlara saygý gösterek Hor gören yobazlara fýrsat vermeyek, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Kadýnlarýn erkeklerle eþit haklara sahip olma yolunda verdiði savaþ asýrlardýr süregelse de, temsili baþlangýç olarak 8 Mart 1857 tarihi kabul edilir. ABD’de konfeksiyon ve tekstil fabrikalarýnda çalýþan 40.000 iþçinin düþük ücret ve insanlýk dýþý çalýþma koþullarýna karþý baþlattýðý grev polis saldýrýsýyla kanlý bir þekilde noktalanýr. Saldýrý sýrasýnda çýkan yangýnda çoðunluðu kadýn 129 iþçi can verir.Cenaze törenlerine katýlanlarýn sayýsý 100 binleri aþar. 1910 yýlýnda Danimarka’nýn Kopenhag kentinde II. Enternasyonale baðlý kadýnlar toplantýsýnda Almanya Sosyal Demokrat Parti’sinin önderlerinden Clara Zetkin, bu saldýrýda hayatýný kaybeden 129 iþçi anýsýna 8 Mart’ýn Dünya Emekçi Kadýnlar Günü olarak kutlanmasýný önerir. Birleþmiþ Milletler, kadýn haklarý hareketini ve oy hakkýný taçlandýran bu öneriyi, oybirliði ile kabul eder.(16 Aralýk 1977) 8 Mart, böylece kadýnlarýn yürüttüðü özgürleþme mücadelesinde, güncel sorun ve taleplerini dile getirmelerinde önemli bir tarih olmuþtur. Peki, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, Hacýbektaþ’ta nasýl yaþandý. Belirlenmiþ bir kýsým kadýnlarýmýz, ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü iki gün öncesinden, CHP’li bir kýsým kadýnlarýmýz ise bir gün önce kutlamaya çalýþýrken; birçok kadýnýn bu kutlamalarla ve tarihle ilgili kafasý karýþtý. Hani nerede Hacýbektaþ Felsefesinin “Bir olalým ,iri olalým, diri olalým!”ruhu? Þu Hacýbektaþ topraklarýnda Kadýn Ana’nýn kadýnlarý olarak bir araya gelinemedi. 8 Mart, siyasetlerin üstünde, bütün kesimlerden kadýnlarý kucaklayan bir anlayýþtýr. 8 Mart’lar kadýnlarýn birbirlerini anlayacaklarý, kendilerini anlatacaklarý, sorunlarýný konuþacaklarý, taleplerini dile getirecekleri haklarýný da gerekirse söke söke almaya karar verecekleri gün olmalýdýr. Tüm bunlarýn yaþanacaðý bir yer aranýyorsa bu, herhangi bir parti ya da baþka bir anlayýþýn peþi deðil, Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði çatýsýnýn altý olmalýydý. Hacý Bektaþ adýna yakýþýr bir þekilde. Dünya’nýn gözünün üstümüzde olduðu bu seçkin coðrafya parçasýnýn bireyleri olarak geçmiþe borçlu, bugüne sorumlu deðil miyiz hepimiz? Bilerek ya da, bilmeyerek parçalanmaya, yok edilmeye, ayrýcalýklý kültürümüzün tüketilmesine fýrsat vermeyelim, göz yummayalým. Serçeþme; özdür, sözdür, gözdür, birliktir ve kaynaktýr. Bunun kurutulmasýna, karartýlmasýna harç atmayalým. Bizim açýlýma deðil, anlayýþa ihtiyacýmýz var. Birbirimizi anlayamazsak, bir araya gelemezsek, þu kadarcýk yerde kadýnlar olarak paramparça bir görüntü sergilersek, kimseden bir þey beklemeyelim. Erkek egemenliðinin tüm gerici, baskýcý, faþizan, fütursuz,….. anlayýþýyla hüküm sürdüðü ve yönettiði bir ülkenin Dokuz ay karnýnda taþýrlar bizi, Mahkeme de yargýç dinlenir sözü, Bir gül goncasýdýr doðrudur özü, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz, Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. kadýnlarý olarak; bütün EMEKÇÝ KADINLARA (evde, sokakta, fabrikada, tarlada, çalýþan, çalýþamayan, emekli, emektar, iþsiz, sanatçý, öðrenci…..yani her þartta üretebilen) daha aydýnlýk yarýnlar için SELAM OLSUN ! ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nüz Kutlu Olsun! Diyoruz. Daha birlik ve beraberlik içinde hareket edebileceðimiz günler dileðiyle. 8 Mart 2010 Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði Kadýn Platformu GEREKLÝ TELEFONLAR Allaha mahsustur insan yaratmak, Büyütüp besleyip topluma katmak, Bu görevi kadýnlara bahþetmiþ Allah, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. Haydar Kaim kadýna sonsuzdur saygým, Kadýný hor görüyorlar ondandýr kaygým, Aslýnda kadýnlar, erkekten aydýn, Anamýz, bacýmýz, yardýmcýmýz, yârimiz Kadýnlar, kadýnlar, bizim kadýnlar. 8 Mart 2010 Darbeler mevsimi uzun zamandýr ülkemizin gündeminde. Darbe yapmak için teþkilat kuranlar, onlarý izlemek için ayrý örgütlenenler. Darbe yapýlýp yapýlmadýðýný bilmeyen Genelkurmay baþkanlarý bu ülkenin gerçekleri içindedir. Tarihimizin darbeli günlerinden birini unuttuk uzun zamandýr, yeniden anýmsayalým. Hani þapkasýný alýp giden bir baþbakan vardý bir zamanlar, sonra geldiðinde iktidara, dün dündür dedi. Çünkü dün sorgulanmýþ olsaydý, Denizlerin idamý için ne kadar hevesli el kaldýrdýðý ortaya çýkacak ve sorgulanacaktý! 12 Mart, sol üzerine balyoz gibi inerken, idam iplerini de hazýrlamýþtý. Bugün o idam edilen yer boþ. Oranýn 12 Eylül Müzesi olmasý için giriþimler yapýlýyor. Bugün iktidarda olanlar geçmiþ darbenin hesabýný soramaz konumda, geçmiþi hiç anýmsamýyor, onlarýn anýmsamalarý canlarýnýn acýdýðý noktadýr. bizim canýmýz her darbede acýdý, o yüzden bizler hiç bir darbeyi unutamayýz… 12 Mart, Denizlerin idama giden yolun baþlangýcýdýr, Kýzýldere direniþinin olduðu noktadýr. Ziverbey Köþkünün duvarlarý o günlerde iþkencenin izlerini taþýr. Kontrgerillanýn ülkeyi nasýl yönlendirdiðinin ve deðiþik operasyonlarda yer almasý açýsýndan da önemli tarihtir. 12 Mart kanlý 1 Mayýs'ýn kitle önündeki ilk tecrübesidir. Onu izleyen günler ve yýllar içinde, Maraþ, Çorum, Sivas katliamlarý, Fatsa nokta operasyonun ilk ayak sesleridir. 12 Mart, 68 ruhunun özgürlük ateþini söndürmek ve korkunun toplum üzerine yayýlmasý için yapýlmýþ büyük adýmlardan bir tanesidir. 12 Mart unutulacak mý? Sorgulanacak mý? Darbeler bize ne kazandýrdý, neler alýp götürdüðünü görmek istiyorsanýz, mezarlýklarý bir gezin, hesaplayýn derim. Çünkü nice aydýnlýk insan orada suçsuz olarak öldürüldüklerini, iþkence ile sakat býrakýldýklarýna þahitlik yapar. Bir daha asla demek için, geçmiþ ile yüzleþmek için darbeleri de içine alacak bir 12 Eylül Müzesi kurulmalýdýr. O müze öksüz býrakýlan çocuklarýn da tarihidir. Alevihaberajansi.com Kaymakam Kaymakamlýk Yazý Ýþ. Sos. Yar. ve Day. Özel Ýdare Nüfus Belediye Baþkanlýðý Milli Eðitim Müd. Halk Eðitim Müd. Askerlik Þubesi Kapalý Spor Salonu Devlet Hastanesi Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. Tapu Sicil C.Savcýlýðý Adliye Kütüphane H.B.V Kültür Merkezi Müze Turizm Danýþma Emniyet Amirliði Karakol Amirliði Jandarma Ýlçe Tarým Lise Kýz Meslek Lisesi Mal Müdürlüðü Kadastro Karaburna Belediye Kýzýlaðýl Belediye PTT. T.M.O. Türkiye Ýþ Bankasý Ziraat Bankasý Þoförler Cemiyeti Esnaf Odasý Tarým Kredi Koop. TEDAÞ Çiftci M.K.Baþkanlýðý Rýfat Kartal Huzurevi Sulucakarahöyük Gzts Taþýyýcýlar koop Nevþehir Seyahat Þanal Seyahat Mermerler Seyehat Dergah Taksi Duraðý Terminal Taksi Huzurevi Hacýbektaþ Noterliði Hacýbektaþ Öðretmen evi 441 3009 441 34 10 441 39 77 441 31 01 441 31 02 441 37 44 441 30 16 441 30 48 441 30 10 441 35 20 441 30 15 441 36 32 441 32 49 441 35 38 441 30 18 441 30 19 441 33 94 441 30 22 441 36 87 441 26 97 441 36 66 441 38 08 441 30 20 441 37 74 441 31 08 441 30 56 441 35 37 453 51 30 455 61 29 441 35 55 441 30 11 441 35 00 441 33 26 441 30 74 441 37 42 441 32 76 441 31 42 441 36 80 441 33 38 441 39 47 441 20 06 441 30 43 441 33 59 441 21 73 441 25 25 441 27 97 441 33 38 441 35 23 441 31 20 GÖRÜÞLER Her 8 Martta aklýma ilk gelen algý kadýn kendini aldatýyor yönündedir. Bu gün ve bunun gibi binlerce gün, kadýn sorunu için bir öneri bile taþýmýyor. Kadýný makinenin bir parçasý olan emekçi olarak algýlamakla genelleþtirip, hemen çözülebilir sorunlarýný dahi ebede kadar erteliyor. Esasýnda, emekçi kadýn diye bir kadýn yok. Emekçiler var, emekçi sýnýflar ve onlarýn hak ve hukuk mücadeleleri var. Ancak kadýn olmak ayrý bir olaydýr. Bunu öncelikle kadýnýn bilmesi gerek. Bu, kadýný mensup olduðu kolektif kimlikten koparmak deðildir, özgün sorunlarýyla yüz yüze getirmektir. Özgün kolektif kimliðini bilince çýkarýp ne yapmasý gerektiðine iliþkin bin millik bir yolda bir adým atmasýný saðlamaktýr. Bu adým atýlmadýn kadýn kendini aldatmaktan baþka bir þey yapmayacaktýr; bu ise bin yýllardýr sürün toplumsal baskýya, kadýn cinsi olarak onay vermektir. Doðanýn ve kadýn doðasýnýn eðitilmesi, büyük bilgi dönüþümlerini, bilimsel ve teknik devrimlerin geliþimini ve bunlarýn kadýnla ilgili etkinliklerini gerektirir. Kadýn bilgi dönüþümünden, bilimsel ve teknik geliþmeden hakkýný alamadýðý bu koþullarda, sorunlarýnýn temelinde yatan çözülebilir bir dizi kaostan da çýkamýyor. Kadýn üzerinde yazmak benim için çok riskli. Hemen tepki alýyorum. Kadýn haklarý konusunu çok farklý algýladýðým doðru, kadýna da çattýðým ve kendini aldattýðýný belirttiðim satýrlarda kabalýk yaptýðým da oluyor. Vatandaþ haklarý, insan haklarý genellemesi içinde, insan olan kadýnýn demokrasi ve özgürlüklerle ilgili haklarýný kazanmasýna kayýtsýz þartsýz omuz vermek bir insanlýk görevidir. Ancak konu gelip kadýn haklarý gibi bir özgünlük alýnca, orada durup düþünmek gerekiyor. Genellemeler kayboluyor özelin gerçekliði þamar gibi insanýn yüzünde patlýyor. Bir kaç yýldýr 8 Martta yazý yazýyorum. Kadýn haklarýyla ilgili yazdýklarýma yeni bir ek yapmayý gerektiren bir þey yok. Tersine yazýlanlarý okudukça, herkesin arkadan nal toplamakla meþgul yazýlar içinde boðulduðunu görüyorum. Her 8 martta aklýma ilk gelen algý kadýn kendini aldatýyor yönündedir. Bu gün ve bunun gibi binlerce gün, kadýn sorunu için bir öneri bile taþýmýyor. Kadýný makinenin bir parçasý olan emekçi olarak algýlamakla genelleþtirip, hemen çözülebilir sorunlarýný dahi ebede kadar erteliyor. Esasýnda, emekçi kadýn diye bir kadýn yok. Emekçiler var, emekçi sýnýflar ve onlarýn hak ve hukuk mücadeleleri var. Ancak kadýn olmak ayrý bir olaydýr. Bunu öncelikle kadýnýn bilmesi gerek. Bu, kadýný mensup olduðu kolektif kimlikten koparmak deðildir, özgün sorunlarýyla yüz yüze getirmektir. Özgün kolektif kimliðini bilince çýkarýp ne yapmasý gerektiðine iliþkin bin millik bir yolda bir adým atmasýný saðlamaktýr. Bu adým atýlmadýn kadýn kendini aldatmaktan baþka bir þey yapmayacaktýr; bu ise bin yýllardýr sürün toplumsal baskýya, kadýn cinsi olarak onay vermektir. Artýk birileri kadýna günaydýn diyebilmelidir. Geç kalmýþ algýlarý ortaya koyabilmelidir. Sözlerim çok mu muðlak. Müsaadenizle belirteyim. Kadýn sorunu siyasal hak ve hukuk sorunu deðildir. Bu söylemin paradigmasý ataerkildir. Bu haklar insanlýðýn haklarýdýr. Kadýnýn sorunu bunlara ek þeylerdir ve farklýdýr. Kadýnýn sorunu öncelikle doðasýdýr. Bunun yaný sýra doðanýn da kendisidir. Bu iki sorun üzerine, ataerkil sistemler dizisi olarak, toplamlar tarihinin sakat kadýn algýlarýný, inanç türlerinin kadýný ötekileþtiren algýlarýný da eklediðimizde kadýnýn nasýl bir ölüm cenderesinde olduðunu kavramak zor deðildir. Bu handikaplar aþýlmadan, eðitilmeden, alternatifler geliþtirilmeden siyasal taleplerle bu sorunun içinden çýkmak imkansýzdýr; gerçekçi bir tarihsel dönüþüm doðayý ve kadýn doðasýný etkileyecek deðiþimi baþarmadan, kadýn cins olarak bin bir biçimde yine esir olacaktýr, boyun eðecektir. Kadýnýn baþta kendini aldatmakta ifadesini bulan bu süreç yeniden üretilirken, birileri bitip tükenmeyen oyalamalarla da okþayarak aldatmaya devam edecektir. Doðanýn ve kadýn doðasýnýn eðitilmesi, büyük bilgi dönüþümlerini, bilimsel ve teknik devrimlerin geliþimini ve bunlarýn kadýnla ilgili etkinliklerini gerektirir. Kadýn bilgi dönüþümünden, bilimsel ve teknik geliþmeden hakkýný alamadýðý bu koþullarda, sorunlarýnýn temelinde yatan çözülebilir bir dizi kaostan da çýkamýyor. Kadýn doðasý hýzla evrimleþip, ataerkil toplum sistemleri tarafýndan esir edilme hali son bulmadan, kadýn sorunlarý konusunda bir adým atýlmýþ olamaz. Kadýn, bilgi dönüþümlerini, bilimsel ve teknik devrimlerin özgürlüðü ve demokratik bir ortamda geliþimini saðlayamayan sistemlerin de aðýr kuþatmasý altýndadýr. Üst yapý algýlarý kadýn cinsini ötekileþtiren, kurum, kuruluþ ve düzenlemelerin eseri olarak kadýn, doðasýnýn yarattýðý iç kýskaçlara aðýr ekler koymaktadýr; mahale kadar toplum baskýsýný da buna eklediðimizde, görünmeyen bir bekaret kemeri, kadýný cinselliðini esir almakla kalmýyor, ruhunun derinliklerine kadar bir kuþatma altýnda da tutuyor. Bu atmosfer içindeki kadýn, boyun büyür, aldatýlmaya açýk oluyor ve en zalim olaný kendi kendini aldatmayý gönüllü olarak seçmek durumunda kalýyor. Kadýn cinsinin tarih serileninde, hala karanlýk çaðlarýn yaþanýyor olmasý büyük bir handikap. Karanlýk çaðlarý evrensel ölçekte aþacak adýmlar, kadýn cinsinin sorunlarý karþýsýnda daha direngen olmasýna da olanak saðlayacaktýr. Bunun için daha çok demokrasi ve özgürlük gerek. Tarihsel büyük dönüþümlerin önündeki engellerin aþýlmasý gerek. Nitel bir deðiþimi bu alanda saðlamaksýzýn kadýn sorunlarý konusunda ciddi bir adým atýlmasý söz konusu olamaz Sistem içinde kalan reformlar, siyasal iyileþtirmeler saðlasa da kadýn cinsiyle ilgili bir çözüm getiremez. Kadýn, içinde ataerkil verilerin üstünlüðünü saðlayan doðayý ve kendi doðasýný büyük özgürlük ve demokrasi hamlesiyle aþma çabasýna yönelmelidir. Uzun zamana yayýlmýþ olsa da kurtuluþ yolunda en gerçekçi adým budur. Kadýn daha çok bilgi çaðýnýn, bilimsel ve teknik devrimlerin sonuçlarýnda etken bir diþli olmanýn olanaklarýný yaratmaladýr. Toplumun olmazsa olmaz bir diþlisi haline gelmelidir. Bu soyut bir siyasal hak kazanýmýndan da öte ayaklarý yere basan adýmlar olmalýdýr. Gerisi kuru laf kalabalýðýdýr. Þarkýlarýn özgürce söylenmediði, sansüre uðradýðý, sanatçýlarýn hapishanelere atýldýðý yedi ülkeden biri Türkiye. Freemuse, (Dünya Müzik ve Sansür Forumu) dünya çapýnda müzisyen ve bestecilerin ifade özgürlüðünü savunan, sekretaryasý Danimarka'nýn baþkenti Kopenhag'da olan ve üyelik kriterleri ile iþleyen bir örgüt. Freemuse, her yýl bir veya iki sanatçýyý yýlýn 'Özgür Müzik' ödülüne layýk görüyor. Bu ödül, muhalif kiþiliðiyle bilinen ve hayatý sansür ve yasaklarla mücadele içinde geçen sanatçýlara veriliyor. Ödüle layýk görülen sanatçýlarla ilgili olarak uluslar arasý insan haklarý kurumlarýnýn da fikrine baþvuruluyor. Ülkemizde müzik yapan farklý etnik kimliklere sahip müzisyenlerlerden biri olan Ferhat Tunç, bu yýlki Freemuse Özgür Müzik ödülünü, Marcel Khalef ile birlikte aldý. Ferhat Tunç ile aldýðý ödül, Freemuse ve yasaklarý konuþtuk... Freemuse (Dünya Özgür Müzik Formu) nedir ve Freemuse'un faaliyetleri arasýnda neler var? Freemuse 'Dünya Özgür Müzik Forumu', þimdi baþkaný olan Ole Raitov'un giriþimi sonucunda 1998 yýlýnda Danimarka'nýn baþkenti Kopenhag'da toplanan 'I. Dünya Müzik ve Sansür Konferansý'nda' alýnan kararlar doðrultusunda kuruldu. Dünyanýn farklý bölge ve ülkelerinden gelen araþtýrmacýlar, müzik kayýt sektöründe çalýþan uzmanlar ve insan haklarý savunucularý müzik üzerindeki ihlalleri sorgulayarak, giderek yaygýnlaþan sansür ve yasaklara karþý, yeni bir örgütlenmenin yaratýlmasýna dikkat çektiler. BM Ýnsan Haklarý Belgesi'nde tanýmlanan ilkeler, müzisyenler ve besteciler için kurulan bu örgütlenmede de yol gösterici olarak kabul edildi. Kýsaca faaliyetlerini sýralarsak; müzikte yaþanan ihlalleri belgelemek, bu ihlallerin müzik hayatý üzerindeki etkilerini tartýþmak ve oradan çözümlere ulaþmak. Yapýlan bu çalýþmalarýn sonucunda ortaya çýkan bilgi ve belgeleri uluslararasý medyaya taþýmak ve hem medyayý, hem de medya üzerinde insan haklarý örgütlerini, hükümetleri ve kamuoyunu bilgilendirmek. Dünyanýn neresinde olursa olsun baský ve tehditlerin hedefi haline gelmiþ sanatçýlara duyduklarý desteði sunmak ve bu sanatçýlarýn mahkemelerini izlemek. Sanatçýlarýn tehdit ediliyor olmalarýna karþý uluslararasý destek ve izleme aðý oluþturmak. Freemuse, bütün bu çalýþmalarýn yaný sýra her yýl dünyanýn farklý ülkelerinde yaptýðý konferans ve konserlerle tehdit, sansür ve yasaklarýn maðduru olan sanatçýlarý bir araya getiriyor ve bu birliktelik ortaya farklý bir dayanýþma ve birlikte mücadelenin de yolunu açýyor. Freemuse (Dünya Özgür Müzik Formu) ile iliþkiniz nedir ve nasýl baþladý? 2003 yýlýnda Doðubeyazýt festivali kapsamýnda verdiðim konserde yaptýðým bir konuþma gerekçe gösterilerek, gözaltýna alýnmýþtým ve bir gün sonra da kendimi cezaevinde bulmuþtum. Bazý Avrupa gazetelerinde bu sorunun gündeme gelmesi Freemuse'nin de dikkatini çekmiþ ve karþýlýklý yazýþmalarýmýz oldu. Freemuse Baþkaný Ole Raitov, beraberinde bir heyetle Türkiye'ye geldiler ve beni bir haftalýk bir program için Danimarka'ya davet ettiler. Danimarka parlamentosunda biri Kürtçe olmak üzere iki þarký söylemiþtim ve bu olay ilgiyle karþýlanmýþtý. Freemuse ile sonrasýnda çalýþmalarýmýz devam etti ve 2008 ile 2009 yýllarýnda ilkin Norveç ve sonrasýnda Ýsveç'te gerçekleþen 3 Mart Dünya Müzik Özgürlüðü Günü etkinliklerine çaðrýldým ve bu konserler Avrupa medyasýnda çok geniþ yer buldu. 2008 yýlýndan beri ayný zamanda Freemuse'nin Türkiye elçisi olarak tayin edildim ve bu onurlu görev ve sorumluluðun gereðini yapmaya çalýþýyorum. Bu eksende Türkiyeli sanatçýlarýn bir araya gelerek ortak bir zeminde çalýþmalar yapmasý mümkün deðil mi? Türkiye'de bu alanlarda oluþan birliktelikler daha çok grupsal ve ideolojik bir anlam taþýyor. Benzer örgütsel iliþkiler içinde bulunanlar kendilerini ilgilendiren yasak ve ihlaller söz konusuysa bir araya geliyor ve çeþitli kampanyalar yürütmeye baþlýyorlar. Benzer sorunlarla yaþayan bir sanatçý olarak bu tür kampanyalarda yer almýþ ve her zaman destek olmaya çalýþmýþýmdýr. Ancak bugüne deðin kendimle ilgili yaþadýðým sýkýntýlarda bu çevre ve kiþilerin en küçük bir dayanýþmasýný görmüþ deðilim. Bana yönelik destek ve dayanýþma, daha çok demokratik kitle örgütleri, insan haklarý örgütleri ve çeþitli siyasi partiler düzeyinde olmuþtur. Bu durumun son derece düþündürücü ve bir o kadar da deðerlendirilmeye muhtaç olduðunu düþünüyorum. Bu alanda son olarak oluþturulan birlikteliklerden biri 'Barýþ için sanat grubu' dur. Sanatçýlarýn Türkiye'nin toplumsal barýþ ve özgürlükler mücadelesinde etkin bir rol üstlenmeleri mutlaka çok önemlidir.' Demokratik açýlým' sürecinde böyle bir oluþumun ortaya çýkmasýný ben de büyük bir heyecanla karþýladým ve destek sundum. Ancak bu oluþumda daha aktif olarak bir rol üstlenmem ne yazýk ki mümkün olamadý. Bunun sebebi hiç þüphesiz benden kaynaklanmýyor. Bu konuda ortaya çýkan çekincelerin ne anlama geldiði konusunda bir polemiðe girmek istemem. Her þeye raðmen bu oluþumda yer alan arkadaþlarýmýzýn önemli bir çaba içinde olduklarýný kabul ediyor ve dýþarýdan da olsa elimden geldiðince destek vermeye çalýþýyorum. 'Dünyanýn Yasaklý Þarkýlarý' isimli albümde siz de varsýnýz. Bu albümün çýkýþ amacý, kimler var, ne zaman yayýnlanacak? Evet, Ýran'dan Mahza Verdat, Batý Sahra'dan Aziza Brahim, Lübnan'dan Marcel Khalife'nin yaný sýra diðer bazý ülkelerden Amal Murkus, Jah Fakoly ve Türkiye'den benim de bulunduðum 'Dünyanýn Yasaklý Þarkýlarý' ismini taþýyan albüm fikri bir yýl önce oluþtu. 3 Mart 'Dünya Müzik Özgürlüðü Günü' kapsamýnda ele alýnan bu çalýþmanýn mimarý Freemuse ve Amerika'da yaþayan Hint kökenli þarkýcý Deeyah'dýr. Dünyanýn farklý bölge ve ülkelerinden yasaklý olan sanatçýlar arasýnda seçilen 14 kiþi bu albümde bir araya getirildi. Albüm 3 Mart itibarýyla Avrupa baþta olmak üzere dünyanýn birçok ülkesinin müzik marketlerini yerini aldý. Bu albümle amaçlanan tek þey dünya kamuoyunu müzik adýna yaþanan yasak ve ihlaller konusunda duyarlý kýlmaktýr. Albümün sloganý da zaten 'yasaklý dinle' þeklinde formüle edildi. Albüme diðer sanatçýlar gibi ben de kendi anadilim olan 'Zazaca' bir þarkýmla katkýda bulundum. Freemuse'nin her yýl baskýlara karþý savaþ yürüten iki sanatçýya ödül veriliyor. Bu yýlki ödüle siz ve Marcel Khalef layýk görüldünüz. Ödül töreni ne zaman. Bu ödülü hangi sanatçýlar neden hak ediyor? Bu yýlýn ödülüne benim layýk görülmüþ olduðumu duyduðumda ne söyleyeceðimi bilemedim. Çünkü 30 yýla yakýn bir zamandýr sürdürdüðüm zorlu sanat hayatýmýn hiçbir evresinde hiçbir ödülle tanýþmadým. Ahmet Kaya'nýn yaþadýðý ödüllü linç gecesinden sonra da kendimi bir bütün olarak televizyon ve magazin aleminden uzaklaþtýrdým. 30 yýla varan sanat hayatýmda payýma ödül yerine hep yasaklar, hep gözaltlýlarý, tutuklamalar ve ölüm tehditleri düþtü. Doðrusu bundan yana da þikayetçi deðilim. Halkýn davasýna kendini adamýþ bir sanatçýnýn zaten baþka türlü bir hayat sürmesi de mümkün deðildir. Yine benimle birlikte bu ödülü paylaþacak olan Lübnan kökenli Marcel Khalifa var. O da Ortadoðu'da Siyonizme karþý direnen baþta Filistin halký olmak üzere barýþa ve özgürlüðe susamýþ yoksul Arap halkýnýn sesi oldu hep. Bu topraklarda yaþayan insanlarýn çýðlýðýný müziðiyle bütün dünyaya taþýyabilen ender isimlerden biri. Dolayýsýyla kendisiyle birlikte böyle bir ödülü paylaþýyor olmak son derece gurur verici. 'Demokratik açýlým' hakkýnda sizin muhalif bir sanatçý olarak düþünceleriniz nedir? 'Demokratik açýlým süreci'nin baþlamasýný herkes gibi ben de sevinçle karþýlamýþtým. Bu sürecin doðru bir þekilde iþlemesi durumunda ülkemizin barýþa kavuþacaðýna herkes kadar inandým. Çünkü bu ülkede sýrf barýþ istediðim ve halklarýmýzýn barýþ içinde özgürce yaþamalarýný istediðim için maðdur edilen ve giderek ýrkçý, faþist çevrelerin gözünde hedef haline getirilen biriyim. Bu sürece olan inancýmý gittiðim her platformda dile getirdim ve bu yüzden bazý çevrelerce AKP'ye yakýn durmakla bile suçlandým. Özellikle Dersim kýrýmýna iliþkin Onur Öymen'in çýkýþýyla ilgili Baþbakan'ýn tavrýný alkýþlamýþtým. Geliþtirdiði tavýr ve söylemler herkes kadar beni de umutlandýrdý. Ancak Baþbakan sadece söylemleriyle yetindi ve aradan geçen bunca zamana raðmen bu konuda en küçük olumlu bir adým atýlmadý. 'Dersim belgeleri elimdedir' diyen ayný Baþbakan açýklamak yerine bu belgeleri rakibi olan Deniz Baykal'a sadece karþý propaganda aracý olarak kullanmaktadýr. Gelinen noktada 'Demokratik açýlým süreci'ne olan inancýmýn kalmadýðýný ifade etmeliyim. Ben artýk bu hükümetin 30 yýldýr süren bu savaþý bitirmek gibi bir derdinin olmadýðýný düþünüyorum. Çünkü bu hükümet, Kürt açýlýmýnýn Kürt siyasal iradesiyle geliþtirilecek diyalogla hayat bulacaðýný anlamaktan uzak bir hükümettir. DTP'yi kapattýrdý ve sonrasýnda seçilmiþ belediye baþkanlarý da dahil bin beþ yüze yakýn yönetici ve parti çalýþanýný kelepçeleyip tutuklattý. TMK maðduru Kürt çocuklarýný dünyanýn hiçbir ülkesinde görülmemiþ 15 yýla varan cezalarla hapiste tutuyor. Bütün bu geliþmelerin barýþçýl ve demokratik olduðunu söylemek mümkün olabilir mi? Hangi barýþ, kiminle barýþacaklar merak ediyorum. AKP hükümeti Kürt sorununu çözmek adýna kendi kendisiyle mi oturup konuþacak? Yani nasýl bir politika bu ben anlamakta zorlanýyorum doðrusu. Baþbakan Erdoðan ile ünlü kahvaltý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Hükümet bu konularda toplumda ismi, cismi olan aktörler peþinde. Ben AKP politikalarýnýn aktörü olmak yerine halkýmýn sözcüsü olmayý ve halkýmýn deðerlerini doðru bir þekilde temsil etmeyi önemsiyorum. Baþbakan eðer toplumda bu ülkenin sanatçýlarýný da kapsayan geniþ bir mutabakat oluþturmak istiyorsa bunu doðru bir þekilde yapmalý. Sanatçýlar arasýnda ayýrým yapmadan ve dahasý barýþmak istediði Kürt halkýnýn sanatçýlarýný dikkate alarak bunu yapmalý. ROPORTAJ: Nesrin Aksu [email protected] GÜNLÜK Gazetesi Sulucakarahöyük/ ÜRGÜP Edinilen bilgilere göre, Ürgüp Sulh Ceza Mahkemesi’nin arama kararý ile V.K. isimli þahsa ait Kayseri Caddesi, Antikite Veli Baba Ýsimli Ýþyerinde arama yapýldý. Yapýlan arama sonunda ,6 Adet Bizans dönemine ait altýn sikke, 12 adet Roma dönemine ait altýn sikke, 2 Adet Bizans dönemine ait altýn sikke, 8 adet gümüþ Helenistik döneme ait sikke, 8 adet gümüþ Klasik döneme ait sikke, 24 adet Roma dönemine ait gümüþ sikke, 1 adet gümüþ Hicri 1115 tarihli Osmanlý sikkesi, 2 adet bronz Bizans dönemi sikkesi, 74 adet albüm içerisinde bakýr ve bronz Bizans dönemine ait sikke, 130 adet albüm içerisinde gümüþ, bronz ve bakýr Roma, Helenistik dönemlerine ait sikke, ayný albüm içerisinde 11 adet Roma ve Bizans dönemlerine ait sikkeler, 306 adet albüm içerisinde bakýr, bronz ve gümüþ Bizans ve Roma dönemine ait sikkeler, 18 adet piþmiþ toprak Klasik döneme ait bulla, 1 adet piþmiþ toprak çivi yazýlý tablet, 90 adet demir ve bronz ok ucu, 42 adet bronz saç ve elbise iðnesi, 30 adet bronz týp aletleri ile spatula, 10 adet cam Roma dönemine ait bilezik, 1 adet piþmiþ toprak koku þiþesi, 1 adet cam küçük anfora, 1 adet cam kuþ biçimli koku þiþesi, 1 adet cam Fenike koku þiþesi, 1 adet cam Fenike koku þiþesi, 1 adet cam Fenike koku þiþesi, 6 adet cam koku ya da ilaç þiþesi, 14 adet bronz fibula, 65 adet bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere ait yüzük, 80 adet bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere ait yüzük, 100 adet bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere ait yüzük,12 adet taþlý bakýr, bronz ve gümüþ muhtelif dönemlere ait yüzük, 12 adet muhtelif dönemlere ait motifli yüzük kaþý, 28 adet bakýr ve bronz hayvan ve insan biçimli muhtelif dönemlere ait figürler ve mobilya aksamý, 10 adet Bizans dönemine ait taþ ve kurþun kalýp, 28 adet Bizans dönemine ait kurþun aðýrlýk, 14 adet muhtelif dönemlere ait bronz boncuk, 1 adet Bizans dönemine ait fibula, 2 adet bronz muhtelif döneme ait boncuk, 1 adet bronz ve çivi biçimli muhtelif döneme ait aksam, 12 yaprak tezhipli her sahifesi 15 satýrdan oluþan Kur’an-ý Kerim parçalarý, 25 yaprak sayfalarýnda minyatür çalýþýlmýþ el yazmasý Arap alfabesi ile yazýlmýþ kýsmen tezhipli ve renkli kitap parçalarý olmak üzere toplam 1180 adet yasak kapsamýnda olduðu deðerlendirilen tarihi eser ele geçirildi. Olayla ilgili tahkikatýn devam ettiði bildirildi. Haber 50 Sulucakarahöyük/ ÝSTANBUL Ýstanbul Alevi-Bektaþi kurumlarý bileþenleri Gazi Katliamý'nýn 15. Yýldönümünde Gazi Mahallesinde Basýn açýklamasý ve yürüyüþ gerçekleþtirecek. Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Baþkaný Fevzi Gümüþ, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Baþkaný Turgut Öker ve Ýstanbul Milletvekili Ufuk Uras'ýn da basýn açýklamasý ve yürüyüþe katýlmasý bekleniyor. Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ Kayseri’nin ilk binicilik merkezi olan, Doru Binicilik Merkezi’nde özellikle hafta sonlarý ilköðretim öðrencilerine özel binicilik dersleri verilirken, at sevgisi de aþýlanýyor. Doru Binicilik Merkezi yetkilileri Kayseri’de son dönemde çocuklar baþta olmak üzere gençlerin ve bayanlarýn binicilik ve özellikle de at sevgisinin arttýðýný bildirdi. ‘At sevgisi ve Binicilik’ baþlýðý adý altýnda seanslar düzenlediklerini bildiren yetkililer, “Bu seansta çocuklara ve gençlere atlar daha yakýndan tanýtýlýyor. MUSTAFA SÜMEN Yer : Gazi Cemevi önü Tarih : 12 Mart 2010 Cuma Saat : 12.00 Bu seanslarda temel binme teknikleri de anlatýlýyor” dedi. Kayseri’ye farklý bir aktivite kazandýrmak amacýyla kurulduðu belirtilen Doru Binicilik Merkezi, Talas ilçesinin Endürlük mevkiinde 6 bin metrekarelik arazi üzerinde yer alýyor. Bir aile þirketi olarak iþletilen binicilik merkezinde, kýþýn þömine baþýnda canlý müzik eþliðinde, yazýn da kýr etkinlikleri çerçevesinde yöresel tatlardan oluþan kahvaltý ve mangal partileri de veriliyor. Özellikle hafta sonlarý büyük ilgi gören Doru Binicilik Merkezi’nde ayrýca her türlü kýr düðünü ve benzeri sosyal aktivitelerin yaný sýra, atlarla doða turlarý da düzenleniyor. Özellikle ilköðretim çaðýndaki çocuklarýn bu sporla tanýþmasý için uygun atlarla ve eðitmen eþliðinde Doru Binicilik Merkezi’nde profesyonel binicilik kurslarýna katýlanlarýn sayýsý da hýzla artýyor. Kent Haber 7 Þakir Þenol [email protected] Ve kadýnlar Bizim kadýnlarýmýz Anamýz, avradýmýz, yarimiz Ve sanki hiç yaþamamýþçasýna ölen Diye devam eden, Nazým Usta'nýn dizeleri aklýma geliverdi birden. Merak eden araþtýrýr devamýný sanýrým. Tam yüz yýldýr Dünya Emekçi Kadýnlar Günü kutlanýyor gezegenimizde. Clara Zetkin'in çabalarý sonucu 2. Enternasyonal'in 1889'daki kongresinde gündeme gelmiþ ve daha sonra 1910 yýlýnda Kopenhag'da toplanan Uluslararasý Sosyalist Kadýnlar Konferansý'nda Clara Zetkin'in önerisiyle her yýl Mart ayýnda Kadýnlarýn Uluslararasý Birlik Dayanýþma ve Mücadele Günü örgütlenmesi kararlaþtýrýlmýþtýr. Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu ise 1977 tarihinde 8 Mart'ýn Dünya Kadýnlar Günü olarak anýlmasýný kabul etmiþtir. Bizim için asýl olan tarih 1910 yýlýdýr. New Yorklu dokuma iþçisi 40 bin kadýn direniþlerinin bedelini o zaman yakýlarak ödediler. 8 Mart onun için anmalarla baþladý. Kadýnlarýn emeklerine sahip çýkmalarý barýþ ve adalet, sevgi mücadelesi tüm dünyaya yayýldý. 8 Mart'ý kimsenin sulandýrmasýný istememek gerek onun için. 2010 yýlýnda ise 8 Mart ile 17 Ekim tarihleri arasýnda 100. yýl nedeniyle uluslararasý birçok etkinlik düzenlenecek. Dünya kadýn örgütlerinin ana sloganý ise 'herkes özgür olana dek, kadýnlar yürüyecek...' Ümmetten millete geçen genç Cumhuriyetimizde maalesef kadýnlarýmýz, halen horlanmakta. Özellikle sokakta, iþyerlerinde halen tacize uðramakta. Erkek egemen toplum, kadýnlara tacizi kendinde bir hak olarak görebilmekte. Yasalarýmýzda taciz karþýsýnda ceza konusunda yeterli çalýþmalar yapýlmamaktadýr. Taciz konusunda bir ilimizde yapýlan anketin sonucu gerçekten ürkütücüdür. Tacizi önlemek için neler yapýlmalýdýr, sorusuna kadýnlar; “Tacizi yapana yaptýrým uygulansýn. Yasalarda düzenlemeler yapýlsýn. Tacizi yapan teþhir edilmelidir. Kadýnlarýn tacizi dillendirmek için cesaretlendirilmesi. Kadýnlarýn dayanýþma içinde olmasý. Cinsel tacizle ilgili kampanyalar düzenlenmesi” þeklinde cevaplar vermiþler… Yüzüncü anma yýlýnda Tekel iþçisi kadýnlarýmýzýn yaklaþýk üç aydýr verdikleri yaþam mücadelesini alkýþlamak, þapka çýkarmak saygýyla eðilmekten baþka ne yapýlabilir? 4C denen ucube yasayý püskürtmek için ellerinden gelen her çabayý gösterdiler. Mücadeleleri tüm kadýn emekçilere örnek oldu. Kadýn dayanýþmasý Tekel direniþinde bir kez daha kanýtlandý. Ne kapalý ne açýk, ne Türk, ne Kürt, ne Alevi, ne Sünni, ne kadýn, ne erkek dediler. Sýnýf mücadelesinin birçok yapay ayrýþmanýn da çaresi olduðunu gösterdiler, dosta düþmana. Onun için 8 Mart 2010, Türkiyeli Tekel iþçisi kadýnlara adanmalýdýr. Eylemleri süresince kimi anasýný, babasýný, çocuðunu, eþini kaybederek yeteri kadar da kurban vermiþtir zaten. Kadýnlarýmýzýn, Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, 8 Mart'ý kutlu olsun. 08.03.2010 Elazýð'da merkez üssü Karakoçan Ýlçesi'ne baðlý Baþyurt Beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremin ardýndan artçý sarsýntýlar devam ediyor. Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü'nün tespitine göre Palu Ýlçesi Gökdere Köyü'nde saat 05.14'te 2.8, 05.17'de 2.6, saat 05.20'de ise 4.1 büyüklüðünde iki deprem daha meydana geldi. 6 büyüklüðündeki depremin meydana geldiði Karakoçan Ýlçesi'nde ise saat 05.12'de 2.8, saat 05.15'te ise 2.9 büyüklüðünde iki sarsýntý yaþandý. Elazýð’da merkez üssü Karakoçan ilçesi Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremde 51 kiþinin öldüðü, 71 kiþinin yaralandýðýný bildirildi. Açýklamada, depremin ardýndan en büyüðü 4,4 olmak üzere toplam 40 artçý deprem meydana geldiði belirtildi. Açýklamada, þu ifadelere yer verildi: "Bölgedeki hasarlý yapýlara can güvenliði açýsýndan girilmemesi gerekmektedir. Ankara, Kayseri ve Van illerinden 3 ambulans helikopter bölgeye intikal etmiþtir. Bölgede toplam 23 araç, 127 arama-kurtarma personeli ile çevre il ve ilçelerden çok sayýda ambulans ve 82 kiþilik medikal kurtarma-saðlýk ekibi çalýþmalara devam etmektedir. Ayrýca, Kýzýlay tarafýndan 230 çadýr, 1000 battaniye, 20 mevlana evi, 2 seyyar mutfak, 18 personel sevk edilmiþtir. Arama kurtarma ve yardým çalýþmalarý devam etmektedir." Okçular Köyü'nde ölenlerden kimlikleri belirlenen 13 kiþi þunlar: Nermin Yýldýz, Gönül Yýldýz, Tuba Yýldýz, Zilan Yýldýz, Emre Çiçek, Ayten Çiçek, Yeter Akdað, çocuklarý Emrullah ve Yusuf. Davut Yüksel, Kibar Yüksel, Ýzzet Çimen, Nurettin Çimen. Bölgeye çok sayýda ekip sevkedilirken, Baþbakan Yardýmcýsý Cemil Çiçek, Devlet Bakaný Cevdet Yýlmaz, Bayýrdýrlýk ve Ýskan Bakaný Mustafa Demir ile Saðlýk ve Sosyal Yardým Bakaný Recep Akdað, bu sabah Ankara'dan Elazýð'a hareket etti. "Yukarý Demirci Köyünde Enkaz Altýndaki 4 Kiþinin Kurtarýlmasýna Çalýþýlýyor" Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremin en çok Kovancýlar ilçesine baðlý Okçular ve Yukarý Demirci köylerinde can kaybýna yol açtýðý, bu iki köyde toplam 30 kiþinin yaþamýný yitirdiði belirtildi. Elazýð Valisi Muammer Erol, 8. Kolordu Komutaný Korgeneral Özarslan, Elazýð Jandarma Alay Komutaný Albay Halis Zafer Koç ile birlikte askeri helikopterle merkez üssü Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremin can kaybý ve hasara yol açtýðý Kovancýlar ilçesine baðlý aþaðý ile yukarý Kanatlý, Göçmeler, aþaðý ile yukarý Demirci ve Okçular köylerinde incelemelerde bulunuyor. Vali Erol, AA muhabirine yaptýðý açýklamada, depremin kent merkezinde can kaybýna yol açmadýðýný, Kovancýlara baðlý köylerde can kaybýna neden olduðunu belirterek, "Bana ulaþan bilgilere göre en çok can kaybý Okçular ve Yukarý Demirci köylerinde meydana geldi. Okçular’da 17, Yukarý Demirci köyünde 13, Kayalý, Yukarý Kanatlý ve Göçmeler köylerinde de 3’er vatandaþýmýz yaþamýný yitirdi. Þu anda Kovancýlar Devlet Hastanesinde 61, Elazýð Devlet Hastanesinde 17 yaralý vatandaþýmýz bulunuyor. Yukarý Demirci köyünde enkaz altýndaki 4 kiþinin kurtarýlmasýna çalýþýlýyor" dedi. Askeri helikopterlerin depremin hasara yol açtýðý köylere su, erzak ve battaniye taþýdýðý, Türk Kýzýlayý ekiplerinin çadýr kurma çalýþmalarýna baþladýðý bildirildi. Yaralýlardan 53’ünün Kimlikleri Belinlendi Kovancýlar Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremde yaralananlardan 53’ünün kimlikleri belirlendi. Kovancýlar Devlet Hastanesi yetkililerinden alýnan bilgiye göre, depremde yaralananlardan kimlikleri belirlenenlerin isimleri þöyle: "Hasret Kale, Süleyman Tosun, Halime Gündüz, Hilal Yaðmur, Niyazi Keleþ, Hasan Hüseyin Yüksel, Cihan Polar, Remzi Aydemir, Feyzullah Daðdöðer, Telli Özdoðan, Derviþ Ersöz, Ramazan Karadað, Fýndýk Karadað, Melis Yüksel, Asiye Yüksel, Nazlý Ersöz, Remzi Aydemir, Mustafa Aydemir, Hakan Abdullah Daðdöðer, Berivan Yýldýz, Rabia Aydemir, Yusuf Akdemir, Muhammed Yýldýz, Harun Uygur, Hüseyin Yýldýrým, Serhat Yýldýz, Makbule Cirit, Emrullah Akdað, Rukiye Yýldýz, Mehmet Rýza Yýldýz, Resul Cirit, Safiye Akdað, Burhan Yüksel, Mücahit Yýldýrým, Veysel Yýldýz, Çiçek Yýldýrým, Ayþe Yýldýrým, Adem Yýldýrým, Fatma Kahraman, Mikail Yýldýrým, Mülkiye Yýldýz, Feyza Yýldýrým, Ruþen Yýldýrým, Cevahir Çiçek, Aynur Yýldýrým, Gökhan Yýldýz, Ayni Çimen, Naciye Yüksel, Arzu Uzun, Abdurrahman Cirit, Remziye Doðan, Veysel Yýldýz, Esma Demirtaþ" 5.5 Büyüklüðünde Artçý Depremlemler Meydana Geldi Elazýð’da 5.5 büyüklüðünde artçý deprem meydana geldi. Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsünün verilere göre, saat 09.47’de merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan Ýlçesi Baþyurt Beldesi’nde 5.5 büyüklüðünde ve 5 kilometre derinliðinde deprem kaydedildi. Elazýð'da ve Tunceli'de Okullar 2 Gün Tatil Edildi Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki deprem sonrasýnda, Tunceli ve Elazýð'da okullar 2 gün süreyle tatil edildi. Tunceli Valiliðinden alýnan bilgiye göre, merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan depremin ardýndan, bölgede devam eden artçý depremler sebebiyle öðrencilerin panik yaþamamalarý ve tedbir amacýyla ilköðretim ve liselerde eðitime 2 gün ara verildi. Ýlde eðitim ve öðretim 10 Mart tarihinde yeniden baþlayacak. Görür: Uyarýlar Dikkate Alýnmadý Ýstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi öðretim üyesi ayný zamanda Türkiye Bilimler Akademisi'nde görevli Naci Görür, can kaybýna uyarýlarýn dikkate alýnmamasýnýn neden olduðunu söyledi. Kendisinin de Elazýðlý olduðunu belirten Prof. Dr. Görür, þunlarý söyledi: “Elazýð ve çevresinin bir deprem bölgesi olduðu, yakýn zamanda yaptýðýmýz toplantýlarla tartýþýldý. Ancak halkýnýn deprem konusunda çok bilgisiz olduðunu gördüm. Bizim milletimiz, bizim yöneticilerimiz uyarýlarý pek ciddiye almýyorlar. Deprem olduðunda zaten felaketten üzüntüden söz ediyorsunuzdur. Önemli olan daha önceden konuþulduðunda bu uyarýlara itibar edilmesi gerekiyor. Doðu Anadolu fay hattý, bu bölgede büyük deprem üretibilir. Bundan sonra da beklenebilir. Buradaki yapý türlerinin yerleþim alanlarýnýn güvenli olmasý gerekir.” Artçý Þoklar Devam Ediyor Elazýð'da bu sabaha karþý saat 04.32'de meydana gelen 6.0 büyüklüðündeki depremin ardýndan bölgede artçý sarsýntýlar devam ediyor. Karakoçan Ýlçesi'ne baðlý Baþyurt Beldesi'nde yaklaþýk bir dakika süren 6.0 büyüklüðündeki depremin ardýndan bölgede saat 06.43 itibariyle, en küçüðü 2.6 en büyüðü ise 4.1 büyüklüðünde toplam 22 artçý sarsýntý meydana geldi. Deprem 5 Ýlde de Hissedildi Elazýð’da meydana gelen deprem büyük panik de yarattý. Deprem, Elazýð kent merkezi ve ilçelerinin yaný sýra Tunceli, Malatya, Bingöl, Erzurum ve Diyarbakýr’da da hissedildi. Bu arada artçý sarsýntýlar devam ediyor. Kandilli Rasathanesi þuana kadar 30 artçý sarsýntý kaydetti. Bu arada, Kovancýlar Devlet Hastanesi’nde 60 yaralý olduðunu bildirildi. Bu yaralýlardan 20’sinin aðýr yaralý olduðu bildirildi. Enkaz altýnda kalanlarýn olduðu bildirildi. Ayrýca Yukarý Kanatlý, Aþaðý Mirahmetli köyleri ile Ýsa mezrasýnda da hasar olduðu belirtiliyor Baþbakan Yardýmcýsý Çiçek ve Bakanlar Deprem Bölgesine Hareket Etti Baþbakanlýk Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý’ndan sorumlu Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardýmcýsý Cemil Çiçek ile Saðlýk Bakaný Recep Akdað, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakaný Mustafa Demir, Devlet Bakaný Cevdet Yýlmaz deprem bölgesine hareket etti "Þiddetli bir Depremdir Ama Büyük bir Deprem Deðildir" Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Elazýð’da meydana gelen depremin þiddetli bir deprem olduðunu, ama büyük bir deprem olmadýðýný söyledi. Merkez üssü Elazýð’ýn Karakoçan ilçesinin Baþyurt beldesi olan 6.0 büyüklüðündeki depremle ilgili açýklama yapan Erdik, son yüz yýldýr Doðu Anadolu Fay Hattý’nda 6’nýn üzerinde bir depreme rastlanýlmadýðýný, Türkiye’nin deprem riski haritasýna bakýldýðýnda en tehlikeli yerin Kuzey Anadolu Fay Hattý olduðunun görüldüðünü belirtti. Erdik, þunlarý söyledi: "Bizim karakteristik deprem dediðimiz deprem büyüklüðü 7’dir. Elazýð’daki deprem þiddetli bir depremdir ama büyük bir deprem deðildir. Gerek Kuzey Anadolu gerekse Doðu Anadolu Fay Hattý’nda her zaman bir deprem beklememiz mümkündür. Ama buradaki enerji birikimine göre herhangi bir tahmin yapmamýz çok zor. Vatandaþlarýmýzýn, yerel yöneticilerin ve özellikle afet yönetimi merkezi baþkanlýðýnýn kurallarýna uymalarý gerekiyor. Þu anda yapýlarýn iþaretlenmiþ olmasý lazým. Tehlikeli olan aðýr hasarlý olan binalara girilmemesinde fayda var. Ayrýca az hasarlý binalara bir eþya alýmý için kýsa bir süre girilebilir. Ama artçý þoklar, yaklaþýk 3-4 gün sürebilir. Bu tür hasar görmüþ binalara girilmemesinde yarar vardýr." Depremin þiddetinin ve büyüklüðünün birbirine karýþtýrýldýðýný anlatan Erdik, "6 olarak verilen depremin büyüklüðüdür. Depremin büyüklüðü 6 olabilir ama þiddeti yerine göre, depremin merkezine olan uzaklýða göre 7 olabilir, hatta 8 olabilir. Ýki kavram birbirinden farklýdýr. Bir tanesi açýða çýkan enerjiyi gösteriyor ve birde oradaki hasar potansiyelini gösteriyor" þeklinde konuþtu. "Diðer Depremleri Tetikleyebiliyor" Þili depreminin meydana geldiði tektonik yapý ile Türkiye’nin yapýsýnýn çok farklý olduðunu bildiren Erdik, iki depremin birbiriyle iliþkisinin olduðunun düþünülemeyeceðini kaydetti. Erdik, bu depremin "baþka bir depreme yol açýp açmayacaðý" konusunda bir þey söylenmesinin mümkün olmadýðýný ifade ederek, sözlerini þöyle sürdürdü: "Bir inceleme yapýlmasý gerekiyor. Ezbere þu anda bir þey söylememiz zor. Doðu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay Hattý’ndaki olan depremlerde meydana gelen yer deðiþtirmeler veya gerilmeler aktarýlabiliyor ve diðer depremleri tetikleyebiliyor. Bunun için incelenmesi gereken bir þey. Bu konularda kesin bir þey söylememiz zor. Þu anda Ýstanbul’da depremin meydana gelme ihtimali yýllýk yüzde 2 mertebesindedir. Bu ihtimalin deðiþtiðini sanmýyorum. Ama bu ihtimali ne zaman gerçekleþir derseniz, 10 saniye sonra da 10 yýl sonra da olabilir. Kesin bir þey söylememiz zor. Bu depremin bu ihtimali deðiþtirdiðini sanmýyorum." Hatay'da da 3.8 Büyüklüðünde Deprem HATAY'ýn Dörtyol Ýlçesi'nde, saat 01.28'te Richter ölçeðine göre, 3.8 büyüklüðünde deprem oldu. Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü depremin merkez üssünün Yakacýk Köyü olduðunu ve yerin 8.2 kilometre derinlikte olduðunu bildirdi. Depremde herhangi bir can ve mal kaybý olmadý. Radikal Gýda her canlý gibi insan için de vazgeçilmezdir, olmazsa olmaz olandýr. Bir farkla ki, insan bütün diðer canlýlardan farklý olarak baðýmlý olduðu besin zincirini dönüþtürme gücüne sahiptir. Beðendiði, hoþlandýðý, arzuladýðý besinleri üretip, geliþtirip, yetiþtirebilirken, istemediði bir çok cinsi ve türü yok edebilir. Bu özelliði, beslenmesinde hangi gýdalarý ne kadar ve nasýl tüketmesi gerektiðine yönelik bir sorun yaratýr. Neleri ve nasýl yiyeceðimize iliþkin geleneksel seçimlerimiz, bulunduðumuz bölgenin kendine has genetik çeþitliliðine, yýllarýn deneyimlerine, alýþkanlýklarýna ve bilgeliklerine dayanan kültürlerimiz tarafýndan belirlenir. Çocukluðumuzun tatlarý, duygularýmýz, hatýralarýmýz, özlemlerimiz seçimlerimizde etkili olur. Yüzyýllarýn birikimine dayanan yeme alýþkanlýklarýmýz, bugün bilinçli olarak tahrip edilmekte, tercihlerimiz küresel gýda þirketlerinin ve pazarlamacýlarýnýn etkisine daha doðrusu saldýrýsýna açýk hale gelmekte ve getirilmektedir. Gazetelerin, televizyonlarýn hazýrladýðý beslenmeye yönelik yazý ve programlarda, “Doðru besleniyor muyuz?” sorusuna aranan yanýtlar ile kaygýlarýmýz büyütülmektedir. Kaygýlarýmýz, küresel gýda þirketlerinin önünü açmakta, her gün ortaya çýkardýklarý yeni ürünlerini yeni seçenek olarak sunmalarýna olanak saðlamaktadýr. Endüstrinin tarýma müdahalesiyle ortaya çýkan yeni beslenme alýþkanlýklarý doðanýn iþleyiþine ters düþmekte ve doðayý bir dönüm noktasýna doðru sürüklemektedir. Tarýmýn ortaya çýktýðý ilk günden itibaren doðayý dönüþtürerek tahrip ettiði bir gerçektir. Ancak köylülerin binlerce yýllýk deneyimlere ve bilgeliklere dayanarak uyguladýklarý geleneksel tarým teknikleri topraðý ve çevreyi daha az yýpratmakta, doðanýn kendini yenilemesine imkân vermektedir. Bu tarz tarým, “Verimliliði kýsa dönemde en üst seviyeye çýkarmaktansa; uzun dönemde en iyi hale getirmeyi tasarlamýþ”dýr. Çýlgýnlýk Endüstriyel tarýmla baþlar. Ürün verimliliðini artýrmak için kullanýlan yöntemler, doðayla tarým arasýndaki gerilimden farklýdýr ve dehþet verici sonuçlar doðurmuþ ve doðurmaktadýr. Yüksek verim doðayý yok etmek üzerine kuruludur. Kâr oranlarýný artýrmak için doðaya hükmetme isteði doðayý ve onun bir parçasý olan insaný tüketmektedir. En basit anlatýmýyla, hastalandýrýlan her toprak parçasý, insanýn da hasta olmasý sonucunu doðurmaktadýr. Kapitalizmin kar hýrsýnýn tarýmsal üretime yansýmasý olan ürün verimliliðinin artýrýlmasýnýn temel alýnmasý; dünya savaþlarýnda kullanýlan kimyasallarý tarýma döndürmüþ ve bu kimyasallar tarýmsal gübre, böcek ve ot öldürücü olarak kullanýlmaya baþlanmýþ, petrole dayanan bu tarz tarýmla bitkisel üretim monokültüre, hayvancýlýk yaygýn tek çeþitliliðe dönüþmüþtür. Hâlbuki doða farklýlýklara ve çeþitliliklere dayanýr. Doðanýn iþleyiþi de bu farklýlýklarýn ve çeþitliliklerin devam ettirilmesine yöneliktir. “Doðadaki her canlýnýn yaþamý bir baþka canlýnýn yaþamý için, hepsinin varlýðý da doðanýn varlýðýný sürdürmesi için gereklidir.” Hayranlýk içinde izlediðimiz ve bir parçasý olduðumuz doðanýn karmaþýklýðý, endüstriyel tarýmýn aþýrý basitleþtirme çabasý ile uyuþmamakta, çevre ve saðlýk sorunlarýný ortaya çýkarmaktadýr. Tarýmýn endüstrileþmesinin günümüzde geldiði boyut; tarým, gýda ve ticaretinin önemli bir bölümünün bir elin parmaklarýný geçmeyecek küresel þirketlerin denetimine girmiþ olmasýdýr. Gýda maddeleri için harcanan her beþ dolardan dördü bu þirketlerin cebine girmektedir. Küresel tarým ve gýda þirketlerinin dayattýklarý beslenme biçimini kabul ettirebilmeleri, ancak beslenme zinciri üzerindeki baðlantýlarý görünmez, bulanýk ve bilinmez hale getirmeleri ile mümkündür. Endüstriyel üretim tarzýnýn bütün ayrýntýlarý eðer biliniyor olsaydý, onun ortaya çýkardýðý endüstriyel beslenme biçimi tercih edilir olmazdý. Tüketici tabaðýndaki et parçasý için hayvanlarýn nasýl bir eziyet ve iþkence altýnda olduklarýný, hangi koþullarda kapatýldýklarýný, normal yaþamlarýnda asla yemeyecekleri yemlerle beslendiklerini, ot obur hayvanlarýn nasýl et obur yapýldýklarýný, hangi ilaçlarýn ve hormonlarýn yüklemesi altýnda olduklarýný hiçbir zaman bilemez. Bu yazýya da kaynaklýk eden Micheal Pollan, “EtoburOtobur Ýkilemi” isimli kitabýnda, etin mýsýrýn bir türevi haline dönüþtüðünü söyler. Endüstriyel tarýmýn favori bitkisi mýsýr büyük baþ hayvanlarýn yemidir. Tavuklar, domuzlar, piliçler, kuzular, yayýn balýklarý, levrekler ve hatta etobur somon balýklarý mýsýrla beslenir. Yumurtalar mýsýrdan meydana gelir. Otlaklarda, meralarda beslenmesi gerekirken, mýsýrla semirtilen ineklerin sütleri ve sütlerinden yapýlan peynir ve yoðurtlarýn temelinde mýsýr vardýr. Ýþlenmiþ gýdalara gelindiðinde tüketici açýsýndan bilinemezlik daha da artar. Gýdalarýn yapýlarýný öðrenebilmek için neredeyse bir uzmana baþvurmak ihtiyacý doðar. Görüntüsü, rengi, lezzeti ne kadar farklý olursa olsun ve birbirinden farklý binlerce çeþit gýda üretilmiþ olursa olsun hepsinin üstündeki cilayý kazýdýðýnýzda endüstriyel tarýmýn tek tipleþtirmesini görürsünüz. Bir bitkiden üretilmiþ binlerce gýda. 1980’lerden sonra colalar, sodalar, meyva sularýnýn çoðu yüksek früktozlu mýsýr þurubuyla tatlandýrýlýr. Bir paketin, bir kutunun üzerinde yazýlý kimyasal isimlerin altýnda mýsýr vardýr. “Ýþlenmiþ, iþlenmemiþ niþastanýn, glikoz þurubunun ve glikoz polimerisinin, billur früktozun, skorbik asidin, früktozlu mýsýr þurubunun, monsodyum glutamatýn, polyolun, xanthan gum’ýn (E415) içeriði mýsýrdýr. Mýsýr ayný zamanda kahve kremasýnda dondurulmuþ yoðurtta, konserve gýdalarda, ketçepta, þekerlemelerde, çorbalarda, abur cuburlarda, kek karýþýmlarýnda, dondurulmuþ çöreklerde, sýcak soslarda, þuruplarda, mayonezde, hardalda, salata soslarýnda hatta vitaminlerde bulunmaktadýr.” Tüketici için þirketlerin denetimine girmiþ ve girmekte olan gýda zincirinin bilinemezliði kaygý vericidir. Bitki ve hayvanlarýn hangi koþullarda üretilip, yetiþtirildiði ve hangi serüvenlerin sonucunda soframýza geldiði konusunda yaþanan bu bilenemezlik tüketiciyi tükettiði gýdaya yabancýlaþtýrmaktadýr. Endüstriyel tarýmýn ortaya çýkardýðý endüstriyel gýdalarýn tüketilme rahatlýðý ve alýþkanlýðý, tüketiciyi neyi ve neden yediði daha doðrusu nasýl beslendiði üzerine düþünmekten giderek uzaklaþtýrmaktadýr. Oysa, yeme konusundaki seçimlerimiz nasýl bir tarýmsal üretim tarzýndan yana olduðumuzun ya da doðayla nasýl iliþki içinde olmak istediðimizin de ölçüsü olmaktadýr. Wendel Berry, “yemek tarýmsal bir eylemdir.” der. Micheal Pollan devam eder, “Yemek ayný zamanda siyasi ve ekolojik bir eylemdir.” Evet, yemek siyasi bir eylemdir. Tarým bugün bütün dünyada gýda ve tarým alanýnda faaliyet gösteren küresel þirketler tarafýndan yeniden düzenleniyor. IMF ve Dünya bankasý hükümetlere verdiði þartlý kredilerle tarýmýn yeniden düzenlenmesini talep ediyor. Az sayýda þirketin denetiminde sýnýrlý sayýda bitki ve hayvan çeþitliliðine dayanan tarýmsal üretim geliþtirilip, yaygýnlaþtýrýlýyor. Aile tarýmý yok edilerek þirket tarýmcýlýðýna dönüþmesi saðlanýyor. Küresel þirketler bütün dünyada nelerin ne kadar ve hangi bölgelerde üretilip, yetiþtirileceðine, yatýrýmlarýn nerelere yapýlacaðýna karar veriyor. Örneðin ülkemizde de havza bazlý tarýmsal üretime bu nedenle geçiliyor. Yaþanan bu deðiþimin nedenini ABD eski Dýþiþleri Bakaný Henry Kissinger özlü bir ifadeyle anlatýyor; “Petrolü kontrol edersen uluslarý kontrol edersin, yiyeceði kontrol edersen insanlarý kontrol edersin.” Yemek konusunda seçimlerimiz, gýda egemenliðinin küresel gýda ve tarým þirketlerinin mi, gerçekten gýdaya ihtiyaç duyanlarýn mý elinde olmasýný istediðimize yönelik tercihimizdir. Gýda güvenliðimizi ve güvencemizi ortadan kaldýran küresel þirketler mi, tarladan sofraya kadar olan süreci izleyebileceðimiz küçük aile tarýmý mý? Tercih sizin. Karasaban
Benzer belgeler
17 Mart 2004 - KAHVE MOLASI
Beni diyorum çünkü gelmeden önce arkadaþýma þartýmý söylemiþtim. Ýlk baktýrýrsam gelirim, aksi
takdirde ben dayanamam baktýrýp çýkan kadýnlarý dinlemeye. Kahvemi mümkün olduðu kadar bol telve
býrak...