23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI
Transkript
23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 409 23 Aralýk 2003 - Fincanýn Ýçindekiler ■ ■ ■ ISSN: 1303-8923 ■ Arkadaþlarýnýza önermek ister misiniz? ■ ■ TURNE FOTOÐRAFLARI (3) ... C.Parkan Özturan YAHUDÝ ÇOCUK-ARAP ÇOCUK OYUNU ... Ahmet Çevikaslan Boþvermiþiz herþeye kendimizden baþka! ... Merve Yýldýrým O sokaklarda kaybolur gölgeler ... KIRKYAMA HÝKAYE TOPLULUÐU AYNI AMA AYRI ... Simena Kaynar ZAVALLI BÝR YOKOLUÞ -7(Son)- ... Ahmet Altan KISAYOLLAR ■ SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Kütüphane Kahverengi Sayfalar FÝNCAN/SÝPARÝÞ Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? KAPI KOMÞULARIMIZ ■ Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler Editör'den : 'Avare' aðzýyla 'Keskin Býçak'!.. Merhabalar, Tutamýyorum kendimi kusura bakmayýn. Gene dersimiz Popstar, konumuz Bayhan. Nedenini öðrenmek isterseniz lütfen gazeteleri þöyle bir tarayýn. Bol yýldýzlý ne kadar köþe sahibi varsa çocuktan bahsediyor. Yarýþma, müzik, gençlik hiçbirinin umurunda deðil. Akýllara ancak þimdi gelmiþ gibi yozlaþma göstergesi olarak çocuðu hedef tahtasýna koyuvermiþler. Caným memleketimin her tarafýndan mis kokular çýkýyormuþ, herþey güllük gülistanlýkmýþ, yetmiþ milyon vatandaþ Mozart'tan baþka usta, kanaryadan baþka kuþ tanýmýyormuþ, sahnede kýçýný açan raðbet görmüyormuþ, uzatmalý sevgilisini vurduran mafyacýk babalarý yere göðe sýðdýrýlmýyormuþ, hapis yatan baþbakanýmýz, salkýmýyla yutan parti baþkanlarýmýz yokmuþ gibi, þov dünyasýnda bir çýkýþ fýrsatý yakalayýp yýrtmaya çalýþan garip bir genci 'katilsin sen katil kal' diyerek yozlaþma çarpaný olarak kullanmak için insanda biraz izan olmasý gerekmez mi? Adam bir itiþmede katil olmuþ, gitmiþ yatmýþ, sonra nice katiller, nice zýrtapozlar gibi affedilip çýkmýþ. Kimileri gibi çýkýp memleketi yönetmeye de talip olmamýþ, gidip birbaþkasýný da boðazlamamýþ kalkmýþ önüne çýkan bir þansý deðerlendirip yýrtmaya çalýþmýþ. Ne var bunda Allahaþkýna? Biri çocuðu Necip Hablemitoðlu'nun karþýsýna koymuþ, diðeri Uzanan El'imle ayný kefede deðerlendirmiþ. Yahu kardeþim bu yaptýðýnýzýn meclis önünde soyunan kýzý meþhur etmenizden ne farký var, söylermisiniz. Asýl yozlaþma bu iþte. Sýradan bir yarýþmada leblebi gibi yenip tüketilecek starlar yaratmak amaçlanýrken araya karýþmýþ kendine özgü bir çocuðun geçmiþini kurcalamak, hem karþýsýna koyduklarýnýza büyük saygýsýzlýk, hem de o çocuðu gereksiz yere abartmak deðil de nedir? Bu yaptýðýnýzý ben de kalkýp ciddi köþelerin yozlaþmasý olarak nitelendiririm, olur biter. Haa beni kim takar? Kimse takmaz, ama ben de onlarý takmam. Bayhan'ýn cinayetini, Hablemitoðlu'nun katliyle ayný paragrafta yazmayý sadece gündemden ayrý kalýp açýða düþmemek kaygýsý olarak deðerlendirir ve buna da üzülerek 'medyatik yozlaþma' yaftasýný yapýþtýrýveririm haddim olmayarak. Þimdi kendimi Bayhan'ýn yerine koyuyorum da aman Allahým. Ben neymiþim be abi der, adýmýn geçtiði her köþeyi çerçeveletir duvara asar sonra karþýlarýna geçer katýla katýla gülerdim herhalde. Hatta 'Avare' aðzýyla bir 'Keskin Býçak' tuttururdum ki, duyanlarýn bir kýsmý memleketi terkeder, kalanlar da bana yeterdi. Hadi ben yazý yazýp eðleniyorum, siz yazýp para kazanýyorsunuz, adam gibi örneklerle sütunlarýnýzý doldursanýza Allahaþkýna. Bakýn sýkýntý çekiyorsanýz, hepinizin gözünden kaçan bir baþka adamý söyliyeyim size de biraz da onu cilalayýn. 'Ajdan' denilen bir soytarý bir haftada 8 TV kanalýnda 12 programa konuk olmuþ farkýnda mýsýnýz? O da Popstar çýktýlarýndan hem de. Ama anlaþalým bu sefer hedefinize adamý deðil, onu konuk eden kaþar starlarý koyacaksýnýz. Oldu mu? Hoþ olsa da yozum olmasa da... Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Yorum Oku / Yaz Yukarý Sahne Tozu : C.Parkan Özturan TURNE FOTOÐRAFLARI (3) "Karabasanlar halinde evdeyim." Gereksiz ve korkulu bir telefon çalýþý. ADAM: Evet buyurun erkekler kerhanesi. T.KADIN SESÝ: Kerhane ne demek ne ayýp... ADAM: Ne demek, kerhane ne demek? T.KADIN SESÝ: Beyefendi, kerhane çok ayýp bir kelimedir ve öyle ulu orta söylenmez. ADAM: Madem o kadar ayýp, neden bu kadar çok kerhane var ve aþaðý yukarý binlerce erkek at sineði gibi camlarýnda. Demek ki kerhane o kadar da ayýp bir þey olmayýp, son derece karlý bir iþ. Hatta milli servete önemli ölçüde katký payý da var. Hatýrlamýyor musunuz, milli pezevenk Manukyan haným, vergi rekortmeni olmamýþ mýydý? Hý? Üstelik ben her nedense kendisini yakýndan tanýrdým ve çok kibar bir hanýmefendiydi. Bir nevi first leydi. T.KADIN SESÝ: Bunlarýn konumuz ile alakasý ne? ADAM: Bu açýklamalarýmýn konuyla ilgisini bilemiyorum, çünkü, konuya henüz bir açýklýk getirmediniz. Sadece benim evime neden kerhane dediðimin panelini yapýyorduk. Ben size onu þey ettiriyordum. Hal böyleyken, durum þudur. Hanýmefendi, günün her saati telefon marifetiyle illa beyin ifal eden bir kadýn sesi bulunuyor. O yüzden ben bu adý kendi evim için gayet uygun görüyorum. T.KADIN SESÝ: Aslýnda çok uygunsuz ADAM: Aslýnda çok mu uygunsuz. Neye göre ya da kime göre uygunsuz? Durum ve þekil itibariyle son derece uygun. Af edersiniz ama lafýn güzergahýný uzatmayýp, telgraf konuþsak? Ne dersiniz. Bence gayet iyi fikir. Siz hangi tip kadýnlardansýnýz acaba? T.KADIN SESÝ: Nasýl yani? ADAM: Ýþtahla sevgilim olmayý bekleyen, sevgili adaylarýndan biri mi? Yoksa sevgilim olmuþ bedbaht kadýnlardan biri mi? Belki de siz, ticari yönden beni kýsmi olarak kalkýndýran, o kadýnlardan birisiniz. Ne dersiniz? Ama ne yazýk ki isminizi bilemiyorum. Çünkü ben hiçbir tür sevgilimi, telefonda sesinden tanýyamamýþýmdýr ve bu yüzden hepsini birbirine karýþtýrdýðým için, benim iliþkilerim iki haftayý geçmez. Tam iliþki koyulaþmýþken, o sevgililerden biri bana telefon eder. Bende en alakasýz bir isimi söylerim. Birden karþýmdaki ses, hafif aðlamaklý, inanmýyorum hayatýnda benden baþka biri var, demeye baþlar. Ben de tüm sahtekarlýðým ve yalancýlýðýmla, ne alakasý var yavrucum. Sen benim en birinci aþkýmsýn der, iþi daha da içinden çýkýlmaz hale getiririm. Çünkü tüm silahlarýný ve kendinden beklenmeyen zekasýný kuþanan sevgilim, arifane bir þekilde cümle içindeki o tecaül arif sanatýnýn inceliklerini çakar ve, daha da sümüklü bir þekilde aðlayarak, demek ben birinciyim ha.... Peki o zaman ikinci üçüncü ve dördüncüler kim, der. Artýk son derece sýkýldýðýmý anlayarak, bilemiyorum ki yavrucum. Hiç ismini sormaya vakit kalmadan hep eyleme geçiyoruz, ama 26.sýnýn ismi Cemalifer derim. Sevgilim, son vurucu darbeyi yapar o zaman. Bari adam gibi adý olan bir sevgili bulsaydýn. Ben bakarým ki iþin içinden çýkamayacaðým, öldürücü darbeyi yaparým. Ama sevgilim sende Arzu Yanardað deðilsin ya lan. Daha seviþmeyi bilmiyorsun malak gibi yatýyorsun yatakta, derim ve iliþkiyi kopartýrým. T.KADIN SESÝ: Ay çok heyecanlý... Sonra.... ADAM: Ne sonra.. Sonrasý yok. Ýliþki bitti. 24 punto ve italik harflerle son. The end hatta fýne. T.KADIN SESÝ: Telefondaki sesler konusunda çok tecrübelisiniz. Bilin bakalým ben Kimim? ADAM: Bana kalýrsa siz en tehlikeli kadýn tipine giriyorsunuz hanýmefendi. T.KADIN SESÝ: Aþk olsun neden? ADAM: Belki de sizinle hiç konuþmadan suratýnýza,þakkadanak telefonu kapamalýyým. T.KADIN SESÝ: Aaaaa... Neden? ADAM: Telefonda sesiniz çok güzel geliyor. T.KADIN SESÝ: Çok teþekkür ederim ADAM: Aman teþekkür etmeyin, sakýn teþekkür etmeyin, en tehlikelisi budur iþte. T.KADIN SESÝ: Nedir? ADAM: Bakýnýz hanýmefendiciðim, telefonda duyulan çok melodik kadýn sesleri, bir erkeðe birden bire Emanuelle ile yakýn markaj görüþüyormuþ hissi verebilir. Ama aslýnda O kadýn fýrýncýnýn kýzý deðildir. Hiç umulmadýk bir kumpasla karþý karþýya kalýnmýþ olabilir. Henüz görüntülü telefon icad edilmediði için ya da adi Japonlar nokia stoklarý tükenene kadar, bize bu yeni buluþlarýný sýzdýrmadýklarý için, karþýmýzdaki kadýnýn 3 çocuk anasý ve geceleri net canavarý, kalça göbek birbirine karýþmýþ bir avukat olduðunu bilemeyiz. Bu tatlý kadýn sesi size hukuki bir fetiþ içerisinde hayatýn deðiþik alanlarýndan cümleler kurarak, kýçýnýzdan donunuzu çekip alýr gibi, bütün bilgilerinizi alýr. Ve sonra sizi beþ banka adýna kredi kartý borçlarýndan dolayý, gaddar bir yaz günü, öðleden sonra evinizde yakalayabilir. Bu yakalanan erkek için hiç iyi olmayabilir. T.KADIN SESÝ: E erkek de o zaman borçlarýný ödesin ama deðil mi? ADAM: Adam da istiyor ödemeyi. Mümkün olsa... Adam istemiyor mu sanýyorsunuz. Ama adamýn iþi yok. Piyasa da genel bir iþsizlik var. Ama bu kadýn avukat, günde üç öðün yemek yiyebilmenin rahatlýðý ile patronun yanýnda yer alýr ve oturduðu döner koltukta, bu iþsizliðin hiç farkýnda deðildir. T.KADIN SESÝ: Çok akýllý bir adamsýnýz. Evet ben avukatým ve sizi kredi kartlarý borçlarýnýzdan dolayý arýyorum ADAM: Biliyorum. Ýþ olsun diye lafý uzatýyorum. Sizinle böyle konuþarak, yalnýzlýk duygumu yok ediyorum. T.KADIN SESÝ: Peki o zaman hakkýnýzdaki haciz kararýný teblið etmem gerek Bana açýk adresinizi verir misiniz? ADAM: Hayýr T.KADIN SESÝ: Neden? ADAM: Çünkü adresimi açýk edemem. Ayýp bir adresim var. Annem kýzýyor, söyleme diyor. T.KADIN SESÝ: Ama borcunuza karþýlýk size hacze gelmem lazým. ADAM: Avukat deðil misiniz, bana beþ çayýna bile gelemezsiniz. T.KADIN SESÝ: Ama hukuk.... ADAM: Boþ konuþup, kelime ziyan etmeyelim hanýmefendi. Yakalarsanýz Beni alýrsýnýz. Yakalayamazsanýz babayý alýrsýnýz. Öptüm arayýn beni anneye babaya selam baðlarý koparmayalým ve en nihayetinde hayatta baþarýlar, Ýcraciyaným. Yukarýdaki bölüm, Aklýmý Karýþtýran Çýplak Kadýn Portreleri oyunumdan aynen alýnmýþtýr ve aynýsý gerçek hayatýmda yaþanmýþtýr. Geçen Nisan ayýnda bu oyunu Frankfurt'ta sahneye koyarken, Alman Sosyal Demokrat Parti Milletvekili: -Gerçekten Türkiye'de hukuk böyle mi iþliyor... diye sorduðunda, "evet öyle" demeye utandýðým için ve memleketime bok sürmemek için: -Valla bir türk olarak, türk hukuku ile çok alakam yok ama bankalarýn halký darmadaðýn eden iblislikleri var, deyip konuyu kapadým. Kapýyý açar açmaz karþý karþýya kaldýðým Rana'sýz görüntü, bana hayatýmýn sonun geldiði duygusunu verdi. Çok uyanýk zannettiðim ben, sonunda yakayý elevermiþ ve yakalanmýþtým. Evet olay buraya kadardý. Tamam ben çok önemli deðilim ama oyun ne olacak? Halk kapýya gelince ne olacak, halka ayýp olmayacak mý? O bilet paralarý nasýl geri ödenecek. Tiyatronun durumu ne olacak... Öleyim ben Allah'ým öleyim þimdi. -Ýçeri girebilir miyim? -E kalkýp uzaklardan buralara kadar gelmiþsiniz, beni merak etmiþsiniz girin bari. Beni ve her þeyi bir kenara iterek, kapýyla aramdan geçti, odanýn ortasýna kadar vardý. Sanki daha önceden biliyormuþ gibi. Belki de benim gibi kaç kiþi yakalandý burada. Yahu bu gerçek olmasýn, bütün bunlar rüyaymýþ, olsun. Ateþ bastý suratýmý... -Bilirsin þekerim hafta içi trafiði. Biraz geç kaldým, seni daha önce karþýlamalýydým. Boþ gözlerle kadýna bakmayý sürdürüyorum. Kim bu kadýn yahu? Daha sabah saatin onu. Hangi geç kalmaktan bahsediyor. Füsun Erbulak mýsýn sen? Neye geç kalýyorsun? Hayýr kadýn, senin durumun nedir? Soru bakan ve hiç birinin cevabýný bulamayan gözlerime dönerek: -Kapasana þekerim kapýyý. Durmasana öyle kapý aðzýnda... derken ayaðýndan çizmelerini çýkarýp, odanýn ortalýk yerine fýrlattý. Çanta baþka bir köþeye gitti. Kýsa kesim saçlarýný elleriyle "oh.." nidasýyla düzelterek, bir poþet tavrýyla koltuða yýðýldý. Çaktýrmýyorum. Aslýnda bu odanýn sahibi o, ben ona misafir gelmiþim. Tanýmlamaya çalýþtýðým bu kadýnýn, genelde bir Rahþan tarzý var. Fakat en olarak nerden baksan bir onbeþ Rahþan'ý yan yana baðlayýp, boy olarakta alttan üstten epey bir sýkýþtýrmak lazým. -Hala beni tanýmadýn ha? Bir gece chatte seninle sabaha kadar konuþmuþtuk. -Yapmýþýzdýr öyle bir hata. -A, þekerim benimle konuþmak hata mý? -Yok ne alakasý var, yani ben sizi uykusuz býrakamasaydým diye söylemiþtim... diyorum ama tamamen sahtekarým. Yani bu kadýn uykusuz kalsa bana ne, kalmasa bana ne. Ama bunu direk söyleyemiyorum. Hayatta ben bile utanabiliyorum. Avukat haným koltuða oturunca, bende refleks olarak divanýn kenarýna iliþtim. Bakýþýyoruz.. Kadýn söze girmiyor bir türlü. Sýk sýk yaptýðýmýz iþ, karþýlýklý bakýþlar fýrlatýp, dudaklarýmýzý hareket ettirmemek. Tamam da bu sessizliðinde bir yerden bozulmasý gerek. Birden "eee!" diyeceðim ama ayýp olur diye, söze o girsin istiyorum ya da önden konuþup, açýk vermek istemiyorum. Önce o bir konuþsun, eteðindeki taþý görelim, ondan sonra söze gireriz. Allahtan kadýn pantolon giymemiþ de eteðindeki taþý görebileceðiz. -Sebebi ziyaretiniz. -Ben Þeima... -Yani... -Þeima iþte... -Ha.. anladým.. Yani tam olarak kimsiniz? -DSÝ'nin avukatý.. -Tamam da benim sular idaresine borcum yok ki.. Benim evimde su yok çünkü.. -Ýnanmýyorum tanýmadýn mý beni.. -Neden? Tanýmam mý lazým? Çok mu meþhursunuz? -User olarak -Af buyurun? -Seyda yahu, tanýmadýn mý? -Haaaaaa.... O Seyda sen misin? -Tabi ya... Tanýdýn mý þimdi? -Hayýr. Ama ben kalkýp bir kahve yapayým. Anlaþýldý. Bu kadýný chatten tanýdýðým kesin. Ama hangisi? Telefon marifetiyle, bana ulaþmaya çalýþan türk hukuku, baþarýsýz olunca acaba neti kullanýyor olabilir mi? Ýyi de bu kadýn beni nasýl buldu? Onun kulaðýna benim yerimi kim fýsýldadý? Durumu tam anlamýþ deðilim. Sakin durup, ortamý yoklayalým, abuk subuk bir durum olmasýn. Isýtýcýya su koyarken, birden ayaða kalkýyor: -Ben kahvemi alýp geldim. -Gerek yok, kahve bol miktarda var. -A olur mu? Sen misafirsin. Kahvemi getirdim. Çantadan birinci sýnýf bir kahve çýkýyor. Arkamdan yanaþýp, mutfaklaþtýrdýðým cam kenarýna býrakýrken, vücudunun bazý yerleri, vücudumun bazý yerlerine deðiyor. -Aneee! Bana tecavüz ediyorlar... diye baðýrsam bir faydasý olur mu? Hiç sanmýyorum. Konuyu deðiþtirmek için ani bir atraksiyonla kendimi kenara alýp, söze giriyorum: -Bir misafir beklemediðim için, yanýmda sadece bir kupa getirdim. Odada bulunan bardaklarýndan birini sýkýca yýkasam, olabilir mi? -Gerek yok þekerim. Ben ikimiz içinde kupa getirdim... diyor. Koca çantasýndan dava dosyasý çýkmasý gereken kadýn, iki tane kupa çýkarýyor. -Bu senin, bu da benim... Benim olanýn üstünde horoz, onun olanýn üstünde tavuk var.. Amanin, kesin tecavüze uðrayacaðým. Adalet mülkün temeliyse, mülk ben miyim acaba? Yada hukuken, hukuki tecavüzler, hangi davalara emsal teþkil eder. Bu kadar cümle ziyan edeceðime, kýsaca "la havle vela..." da diyebilirim aslýnda. Ne diyeceðimi de bilemiyorum ki, aklým çok karýþýk. Bu kadýnýn neyin avukatý olduðunu bir öðrensem, bak o zaman tecavüz nasýl oluyor göstereceðim ona. Kahve suyu ýsýndý. Kahveleri koyduk. Ben önden, divanýn kenarýndaki yerimi aldým. Onun da koltuða oturmasýný beklerken, oda geldi yanýma oturdu. Allah'ým bana yardým et, demekten baþka çare gelmiyor elimden. -Biliyor musun, sen çok hoþ bir adamsýn? -Hayýr bilmiyorum. -Belki de farkýnda olmadýðýn için bu kadar hoþsun... Ýðrenç ve aþaðýlýk hissediyorum kendimi. Kirliyim ben. Oðlum geliyor gözlerimin önüne. Ayrýldýðým eþim. Aslýnda sadece yazdýklarýma aþýk olan ve bunu kendisine bir türlü itiraf edemeyen sevgilim... Kýrmýzý kadifesine yaþamýmdan kan damlattýðým eski tiyatrom. Bütün eskilerim. Daralýyorum. Ve kendimi kaybedip, avazým çýktýðý kadar baðýrýyorum: -Kimsin sen Allah aþkýna, ne yapacaksan yap. Ama kim olduðunu söyle. Benim sinirlerim o kadar saðlam deðil. Dolu dolu gözlerimin arasýndan telefon çalýyor. Bir telefona bir kadýnýn þaþkýn yüzüne bakýyorum. Þaþkýn yüz ifadesinde kalýyor gözlerim... Belki de plan kestim hayatýmda. C.Parkan Özturan [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý ANALÝZ : Ahmet Çevikaslan YAHUDÝ ÇOCUK-ARAP ÇOCUK OYUNU Cumhuriyet Gazetesi'nde AFP kaynaklý bir orta sayfa haberi: "Filistinli çocuklarýn oyunu" baþlýklý. Haberin solundaki fotoðraf karesinde beþ çocuk yer alýyor, karenin en solunda tek çocuk, karþý tarafýnda da birinin sýrtý dönük dört çocuk. Hepsinin elinde de silah var ancak solda tek baþýna duranýn elindeki makineli tüfeði andýrýyor, diðerlerinin elindekiler tabanca. Bu çocuklar savaþýyorlar, oyunlarý bu. Üstelik birisi vurulmuþ taklidi yapýyor ve hepsinin yüzü gülüyor, belli ki bu oyun onlarý eðlendiriyor. Duruþlarýna bakýlýrsa, solda makineli tüfek taþýyanýn, tek baþýna savaþýn bir tarafý, ötekilerin ise savaþýn diðer tarafý olduðu anlaþýlýyor. Bunlar; ulusu veya dini ne olursa olsun, Ortadoðu Bölgesi'nin çocuklarý. Dünyanýn en önemli enerji kaynaðý olan petrolün bol olduðu ve bu bolluk keþfedildikten sonra da huzursuzluðun eksik olmadýðý bölgede büyüyen ve o kültürün hamurundan yoðrulan çocuklar. Üç büyük din için kutsal kabul edilen, bir de üzerine zengin petrol yataklarýna yakýn olmasýyla deðeri artan bölgede yaþanan kin yeni deðil. Amerikan yayýlmacýlýðýnýn bölgedeki Truva atý rolünü üzerine alan ve vaat edilmiþ topraklarýn peþinde koþan Ýsrail ile sürekli olarak bu topraklardan sürülmeye çalýþýlan ve arkasýna Müslüman ülkelerin desteðini alan Filistinliler arasýndaki hýnç yýllardýr sürüyor. Ýki tarafýn da birbirlerine bakýþlarý, karþýlýklý duygularý ayný. Tek fark var: Dünyanýn en donanýmlý ordularýndan birine sahip olan Ýsrail, kendisine taþla, sopayla karþýlýk veren Filistinlileri istediði köþeye sýkýþtýrmýþ, caný istediði zaman ya da her kýzgýnlýðýnda en geliþmiþ uçaklarla bombalýyor. Çoðu zaman düþük düzeyde çatýþmalarla giden gerginlik arada bir alevleniyor; taþlar ve bombalar bir kez daha hedeflere yöneliyor. Bunun doðal sonucu ise savaþýn ve savaþ psikolojisinin o bölgede yaþayan herkes için olaðan ruh hali olmasý. Belli ki o bölgenin insanlarý; günlük yaþamlarýný ve gelecek beklentilerini savaþ korkusu ya da psikolojisi üzerine kurmak zorunda kalýyorlar, yine ayný bölgede yaþayan binlerce çocuk gibi. Dini öðelerle beslenen, emperyalist politikalarla tetiklenen öfke ve hýnç duygusu ile savaþ ortamý o insanlarýn barýnmalarýný, eðitimlerini, beslenmelerini, çalýþma koþullarýný, yaþam kültürlerini vb çok þeyi belirliyor, hatta çocuklarýn oyunlarýný da. Bu fotoðrafta olduðu gibi. Beþ çocuk bir araya gelmiþ, bir oyun oynuyorlar. Bir grup Yahudi oluyor, diðerleri Arap. Sonra da bir grup diðerini bölgesinden çýkarmaya çalýþýrken, öteki grup bölgesini savunuyor, ellerinde silahlarla. Önce birbirlerine nefret göstererek karþýlýklý kamplara ayrýlýyor, sonra ellerine silah alarak kavgaya baþlýyor yarýnýn eriþkinleri. Üstelik bir hayli de eðleniyorlar. Savaþ psikolojisinin istediði nefret, öfke, kamplaþma, hýnç, kavga, silah, yaralanma, ölüm gibi kavramlar onlarýn çocuk kalplerinde çoktan içselleþtirilmiþ, travma anlamý taþýmýyor bu küçük adamlar için. Tam, savaþ tacirlerinin istediði gibi. Etnik düþmanlýðýn oyun kültürünün içine kadar sinmesi; her gün bu fotoðraflardan bir sürüsünü gören eriþkinleri ise hiç mi hiç ilgilendirmiyor, bakýp geçiyorlar. Bir kez daha; dünyanýn bir köþesinde çocuklarýn oyunlarý büyüklerin oyunlarýna feda ediliyor. Sürekli intifadalarda taþ atarak, bombalardan sýðýnaklara kaçarak, askerlerden saklanarak büyüyen çocuklardan da "evcilik" oynamalarý beklenemezdi herhalde. Ahmet Çevikaslan Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Kahvecigillerden : Merve Yýldýrým Boþvermiþiz herþeye kendimizden baþka!... Yýl 2003. Çok önemli bir misafir geliyormuþçasýna günler hatta haftalar öncesinden binbir plan ve hazýrlýk yaparak karþýladýðýmýz yeni milenyumun üçüncü yýlý içindeyiz. Son birkaç yýldýr yoðun bir günlük yaþam temposuna kaptýrmýþ gidiyoruz hep birlikte. Zaman öyle akýyor günler öyle geçiyor ki sabah alel acele evden çýkýþýmýzla akþam yorgun argýn eve dönüþümüz bir oluyor sanki. Bir bakmýþýz Pazartesi sabahý olmuþ, hafta baþý sendromunun klasik "of yine ofisteyim" bunalýmlarýna girmiþiz o günkü iþ programýna adapte olmaya çalýþýrken ve bir bakmýþýz Cuma akþamý gelivermiþ de elimizdeki iþleri toparlayýp eve dönmek için acele ediyoruz. Yani son dönemlerin moda tabiriyle "bir koþturmacadýr gidiyor". Ýyi de, neyi kovalýyoruz? Yýllardýr iþ hayatý içinde olup yýllardýr böyle ardýndan atlý geliyormuþ gibi yaþayan insanlar "hayatý yaþayabilecekleri" hiç bir fýrsat bulamadýklarý bu tempo içinde ellerine tam olarak ne geçtiðini söyleyebilir mi? Para mý? Ýyi güzel, baþarýlý ve günde yirmi dört saati az bulan bir iþ adamý ya da kadýnýsýnýz, aylýk kazancýnýz büyükþehirde bile rahat rahat yaþamaya yetecek düzeyde. Peki, ya paranýn satýn alamayacaðý küçük mutluluklar? En son ne zaman eþinizle ya da sevgilinizle baþ baþa kalýp onun gözlerinin içine bakabildiniz? Ýþe ya da iþle ilgili birþeylere yetiþme telaþý olmadan, sevgilinizin ruhunun sizin ruhunuzla bir olduðunu hissedecek kadar sevgiyle sarýldýnýz ona? Birlikte yediðiniz son yemeðin, gittiðiniz son pikniðin, izlediðiniz son filmin üzerinden kaç gün, kaç hafta, kaç ay geçti? En son ne zaman çocuðunuzun elinden tutup parka gittiðinizi, onunla oturma odasýnda kýran kýrana güreþtiðinizi, birlikte oyunlar oynayýp çýlgýnlar gibi eðlendiðinizi hatýrlýyor musunuz? Çocukken bütün sýrlarýnýzý paylaþtýðýnýz ablanýzý ya da aðabeyinizi son bir hafta içinde ziyaret edebildiniz mi? Ya da en azýndan telefonla hatrýný sorabildiniz mi? Ya anneniz babanýz? Sizi büyütürken kimsenin kimse için yapmayacaðý þeyleri yapan, katlanamayacaðý þeylere katlanan ve bunlarýn karþýlýðýnda da sizden güleryüz ve saygýdan baþka birþey beklemeyen o mukaddes insanlarýn elini yakýn bir tarihte öpebildiniz mi? Yoksa onlarý çoktan bir huzurevine yerleþtirdiniz de bayramdan bayrama mý ziyarete gidiyorsunuz unutulmadýklarý hissini vermek için? Sevdiklerimizle yapabileceklerimiz düþünüldüðünde bu liste daha da uzatýlabilir elbette. Beþ on sene öncesine kadar birçok ailenin haftalýk programý içinde yer alan, ama günümüzde sadece bayramlarla sýnýrlanan akraba ziyaretleri de eklenebilir örneðin. Ne oldu bizlere? Ne oldu insanlara, insanlýða? Býrakýn öyle 50'li 60'lý yaþlara gelip de "nerde o eski günler" demeyi, ben þu genç sayýlabilecek yaþýmda bile görebiliyorum son yýllarda insan iliþkilerinde, sevgide, vefada meydana gelen ve tüm yüreklerde aðýr hasarlar býrakan depremi. Giderek yalnýzlaþýyor ve kendimizden baþka kimseyi önemsemez oluyoruz. Akrabalarýn, arkadaþlarýn kopmasý bir yana, aile içinde eþler bile birbiriyle konuþmaz oldu. Biri televizyon izlerken diðeri bilgisayara takýlýr, ya da biri yemek yaparken diðeri gazete okur, derken gide gide koskoca gün içinde üç beþ mecburi cümleyi geçmeyen kýsýr muhabbetlere mahkum olur toz pembe hayaller üzerine kurulan güzelim evlilikler. Arkadaþlarýmýz vardý çocukluðumuzda, gençliðimizde saniyemiz ayrý geçse hasretine dayanamayýp kapýlarýna dayandýðýmýz ya da Allahýn günü telefonunu çýnlattýðýmýz. Sonra büyüdük, iþ güç sahibi olduk ve unuttuk isimlerini, adreslerini. telefonlarýný daha birkaç sene önce yere göðe koyamadýðýmýz o can dostlarýmýzýn. Biz zahmet edip aramadýðýmýz gibi, bize ulaþmaya çalýþanlarla da muhabbetimizin çerçevesini daralttýk günlük meþgalelerimizi bahane ederek. "Þu an biraz iþim var ben seni sonra ararým"lar kýlýf oldu "Nerden çýktýn be kardeþim bunca dert arasýnda bir de senin muhabbetini mi çekecem þimdi"lere, ya da zoraki bir "Aa, filancým ne iyi ettin de aradýn, valla kusura bakma hep aklýmdasýn ama"lar ile direkten döndü "Seni aramýyorsam demek ki görüþmeye bayýlmýyorum, niye tekrar tekrar arayýp duruyorsun ki"ler. Ailemizi bile gözümüzün görmez olduðu þu ortamda akraba iliþkilerinin pamuk ipliðine baðlý hale gelmesine hiç þaþmamalý. "Çaðýrmýþlar, gitmezsek çok ayýp olur, zaten taký takmak lazým, sonra hediye verme iþi çýkmasýn" diye yüzümüzde kiralýk gülücüklerle, sýra savma amaçlý gittiðimiz düðünler ve zamanýnda az çok iliþkimiz, hukukumuz olduðu için merhuma karþý son görevimizi de yerine getirmek zorunda hissederek gittiðimiz cenazeler de olmasa akrabalarýmýzý yolda görsek tanýyamayacak olduk neredeyse. Bu konuda bugüne kadar sayfalarca yazý yazýldý. Bunlarý okuyanlarýn kaçta kaçý o an durup düþünerek, sonraki yirmi dört saatin bütün planlarýný iptal edip kendini sevdiklerine adadý bilmiyorum ama bir gün þu ülkede altmýþ milyon nüfus olarak birbirini tanýmayan, selam bile alýp vermeyen altmýþ milyon birey haline gelmeden önce aklýmýz baþýmýza gelir de insanlýðýmýzý ve sosyalliðimizi hatýrlarýz umarým. Merve Yýldýrým Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý KIRKYAMA HÝKAYELERÝ : KMKYHT O sokaklarda kaybolur gölgeler.. : Sedat Tuvar Aysel gitmiþ, yalýnýn müdavimleri ahlaya, ohlaya oyunlarýna geri dönmüþlerdi. Gitmek için ayaða kalktýðýmda Zafer'in yüzünün asýk olduðunu farkedip, "hayýrdýr" dedim. "Hiç yaa, önemli deðil, caným sýkýlýyor biraz" dedi. Kolundan tutup kaldýrdým. Hiç itiraz etmedi, birlikte dýþarý çýktýk. Gün hala çok güzel cadde yine olabildiðince kalabalýktý. Bir müddet Zafer "baba namý gidiyorsun?" diye sorana kadar sessizce yürüdük, Zaferi unutmamýþtým ama daha öncelikle birazda geç kaldýðým için azarlayacaðýný düþündüðüm babam vardý aklýmda. "hele ona bir uðrayalým, bir ihtiyacý varsa halleder sonra bir yerde oturup bol bol konuþuruz." dedim. Babam; eskiden çok deðiþik iþ yerlerinin olduðu zamanla ihraç fazlasý ve ucuz giyim fuarýna dönüþen bir iþ merkezinin bodrum katýnda küçük bir terzihane iþletiyor. Yýllar önce elbiseler, paltolar diktiðini, müþterilerini evire çevire ölçülerini aldýðýnda da çok gülüp onun beni azarladýðýný hatýrlýyorum. Her zaman "Þükürler olsun, karnýmýz doyuyor ya" der. Terzi Hasan denilince akan sular durur mahallemizde. Dedemden kalan üç katlý ahþap evimizi sýk sýk onarýp, ayakta kalmasýný saðlamaktan baþka bir derdi olmaz, küçük birikimleri ile mahallede ihtiyacý olanlara giysiler dikip hediye eder. Evlendiklerinde annem bu eve gelin gelmiþ, daha iki aylýk evlilerken annemin ayaklarýna bir þeyler olmuþ ve yürüyemiyormuþ, bir müdet sonra rahmetli babaannem "ben bu kötürüm gelini istemem" diye tutturmuþ, dayýlarým gelip annemi evden almýþ, kendi evlerine geri götürmüþler. Babam, þimdi benim olan odaya kendini kapatýp, aylarca dýþarý çýkmayýp aðlamýþ. O zamanlar pek az evde bulunan pikapta hep ayný pilaðý çalmýþ, "Ham meyvayý kopardýlar dalýndan, beni ayýrdýlar nazlý yarimden" Sonra annem bir sabah "yüce rabbimin hikmeti" yürümeye yeniden baþlayýp, gelip çalmýþ evimizin kapýsýný, yeniden kavuþmuþlar, bir daha hiç ayrýlmamacýsýna... Zafer'le dükkana vardýðýmýzda; babamýn her zamanki gibi özenle hazýrladýðý, üzerinde maðaza isimleri yazýlý, iþlenmiþ giysi poþetlerini çabucak daðýttýk, iþimiz bitince "çýkacaðýz baba baþka bir ihtiyacýn varmý?" diye sordum. Bir zarf uzatýp " bunu pazarcý Osmana ver" dedi. Dýþarý çýktýk, önümüze ilk gelen kafeteryaya girip birer kahve söyledik. "Anlat Zafer seni dinliyorum" dedim. "Bilmemki nasýl baþlasam" dedi. Benden "öf be hadi" cevabýný alýnca devam etti. "Suna'yý biliyorsun.. Biliyorum biraz yaþ farký var, aslýnda çokta deðil yani on yaþ kadar" Bu cümleyi duyduðumda, içimde çoktandýr var olan ama üstünü sýký sýkýya kapattýðým birþeyler hissediyorum, sýzý, acý, þaþkýnlýk ne biliyim deðiþik birþey, içim akýyor sanki paçalarýmdan aþaðý... ne olduðuna anlam veremiyorum. Suna'nýn gözleri Zafer'in gözlerinde beliriyor, yutkunuyorum, son söylediði birkaç cümleyi duymadýðýmý farkedip "yavaþ" diyebiliyorum. Ciddi olduðunu, Suna'nýnda ona kayýtsýz olmadýðýný düþündüðünü, babasý olmadýðý için bir tek annesine bahsedip ondan da olumlu cevap aldýðýný, benimde ona destek olmam gerektiðini hatta bizimkilerlede konuþup iki aile birlikte kýzý istemeye gitmemizin nasýl olacaðýný soruyor. Topluyorum biraz kendimi, içimden "sana ne oluyor oðlum" deyip, baþýný öne eðmiþ, bi çare duran benim en deðerli arkadaþýma moral verme ihtiyacý hissediyorum. " Ya sýkma canýný, neden olmasýn, senden iyisinimi bulacaklar, yeterki Suna'nýn gönlü olsun. Hem bildiðim kadar Üniversiteye hazýrlanýyor, okumayý kafasýna koymuþ, tamam sen olayý kafanda bitirmiþsin ama birde mutlaka kýzla konuþ derim" Ellerini masanýn üstünde kenetleyip söyleniyor.. "Çok düþündüm, onun yaþýtý olsam belki bunu yapabilirdim ama, ama bu yaþ farký utandýrýyor beni, sanki direk ailelerle bu iþi gündeme getirirsek daha doðru olur gibime geliyor." Bir kaç saat konuþtuktan sonra ortak bir karara varamýyoruz, birazdaha düþünmeye karar verip mahallenin yolunu tutuyoruz.. Akþamýn dokuzu olmuþ, Þükrü Ustanýn lokantasýndan ýþýk sýzýyor dýþarý, belliki muhabbet var, kapýyý çalýyoruz, ustanýn mezecisi açýyor, dostlar masa kurmuþ, bir büyük rakýyý bitirmiþ ikinciye baþlamak üzerelerken aralarýna bizde iliþiyoruz... Babamýn verdiði zarfý Lastik Osman'a uzatýp "al bakalým, babamdan bir emanetin var" diyorum. Osman biraz þaþýrmýþ görünsede zarfý açýp, içindeki yirmilikleri masanýn altýna indirip saymaya baþlýyor, saydýkça yüzünde oluþan ve giderek artan gülümseme masadaki herkesede sirayet ediyor. Kimse ona takýlmadan ben konuyu deðiþtirmek için Kusto Sami'ye soruyorum "kustocuðum yarýnki milli maç ne olur?" Hani soruyu ben sormasam adamýn sorudan haberi var diyeceðim... Anýnda anlatmaya baþlýyor. " 2-1 alýrýz neden mi? Ýçime doðuyor, bizim bölük taburda her yýl düzenlenen turnuva da hiç þampiyon olamamýþ, turnuvanýn baþlamasýna bir hafta kala seçmeler yapýlýyor, bölük komutaný gelip antremanlarý bizzat izleyip beðendiði askerleri asteðmenimize bu çocuðu yaz takýma Mustafa asteðmen diyor. Takýma alýnacak son iki kiþi belirlenecek o anda asteðmenimiz bana seslendi "Sami gir oyuna" hemen oyuna girdim.. Hangi mevkiye? tabiki forvete.." Bir kahkaha koptu. Hepimizi heyecan sarmýþtý, kusto Zafer'den bir sigara otlanýp devam etti.. "Bizim takým bir serbest vuruþ kazandý, ceza sahasýnýn 5 metre felan dýþýndan, topu kapýp diktim, rakip dört kiþilik bir baraj yaptý, bir baraja baktým bir de dönüp bölük komutanýna baktým, ayaða kalkmýþ belliki gidecek ama kýsýk gözlerle benim vuruþumu bekliyor.." Lastik Osman ayaða kalkýp sallanmaya baþladý, bir yandanda þarký söyler gibi "hadi vur aðbi, hadi vur aðbi" Kusto hiç istifini bozmadan devam ediyor. "Vurmazmýyým ulan, vurdum tabii" Sonra sustu, hepimizden birden bir "eeeeee" sesi...Kusto yumruðunu sýkýp ayaða kalktý "direkte patladý anasýný satýyým" Yuh ulan, vay ayý vay, diyen kahkaha gýrla.. Dayanamadým ben sordum "Eee komutan" Kusto elini omzuma atýp devam etti.. "Yýkýldým Cemal'im, diz çöktüm yere, bir müddet sonra saha kenarýna döndüm, komutan gitmiþti, gitmiþti gitmesine ama adam komutan kardeþim, maldan anlamazmý? alýn asteðmen Samiyi'de takýma demiþ." Bu kez bir alkýþ koptu .. Baktým Zafer'inde keyfi yerine gelmiþti. Hep birlikte hadi be kusto þu þampiyonaya gel... Ne oldu? Oynadýn mý? Þampiyon oldunuz gibi sorular yöneltik. Bir sigarada benden istedi, sigarayý aðzýna götürdüðünde üç kiþi birden çakmak çaktý.... "Uzatmayayým geç oldu" dedi ve devam etti... "Hep yedekte bekledim, takým süper, önüne geleni eleyip finale geldi. Son maç, yenersek bölük tarihinde ilk defa þampiyon olacak, maçta dakika 85 durum 1-1 türübünler týklým týklým, asteðmen 70 inci dakikadan beri beni ýsýndýrýyor, ýsýnmaktan yandým, bir yandanda ödüm patlýyor, oyuna giremeden maçta, turnuvada bitecek diye... Neyse bölük komutanýnýn asteðmene beni iþaret ettiðini gördüm, ardýndan hemen oyuna girdim. Dakika 89 korner atacak bizim Bekir çavuþ, bekle yettim çavuþum deyip hýzla ceza sahasýna doðru koþtum, tirübünlerde uðultu iyce artmýþ, gözüm topta, top süzülüyor ben koþuyorum, top süzülüyor ben koþuyorum, tam penaltý noktasý üzerinde herkesle beraber bende yükseldim, çaktým kafayý" hepimiz ayaktayýz, gol, gool... Devam ediyor "yok ya direkten geri döndü" hadi ya, genemi be, eeee.... "Ýçime doðdu kardeþim, benle yükselen herkes indi yere, enayimiyim ben? Bekliyorum havada, iþimi þansa býrakýrmýyým? Dönen topa bir kafa daha çaktým, goooool." Þükrü Ustaya yardým edip lokantayý kapattýktan sonra hep beraber alýp sýrtýmýza denizi, vurduk yokuþa kendimizi, bir bir eksildik sokaklarda, bir bir kayboldu gölgelerimiz kapýlarda... En son Zafer kalmýþtý yanýmda, düþünceliydi yine ama hiç olmazsa umutsuz deðildi. Mükemmel Muzafferin evinin önünden geçerken yatak odasýnýn ýþýðýnýn söndüðünü gördük tutmadým kendimi... "Yahu Zafer bu bizim mükemmel acaba o iþide mükemmelmi yapýyordur? Sedat Tuvar Devamý varrr... KIRKYAMA Hikayelerinin tamamýný aþaðýdaki adreste bulabilirsiniz: http://www.kahvemolasi.com/xfiles/ozel/kirkyama.asp Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Kahvecigillerden : Simena Kaynar AYNI AMA AYRI Seçiminiz köklü bir birliktelik mi? Yoksa gelgit iliþkiler mi tercihiniz? Yaþamýmýzýn belirli devrelerinde paylaþýmcý bazen de kendimize dönük yaþarýz. Ruhsal ve fiziksel deðiþimler zaman içinde farklýlýk gösterir. Hangimiz hem özgür hem baðlý olmak istemeyiz ki ? Ýstediðimiz de onu görmek istemedimiz de kendimiz kalmak. Arkadaþlarýmýzla karýþýlmadan gezmek kendin istediðin sürece aranmak bulunmak .. Evlilik nedense kiþilere, birbirine sadece bir ev içinde deðil de her yerde birlikte olmak þartýyla geliyor. Aslýnda iki kiþinin de farklý arkadaþ çevresi, farklý uðraþlarý, kýsaca farklý yaþam tarzý olmalý ve bunlarý zaman zaman iki kiþi istediðinde birleþtirmeli. Asla bu sözümle herkes bildiðini yapsýn, kimse kimseye karýþmasýn þeklinde bir vurgulama yapmýyorum. Sadece her yere eþim yada sevgilim diye taþýnmanýn yanlýþ olduðunu, sadece o kiþiye endekslenmenin yanlýþlýðýný savunuyorum. Yaþamýmýz daha anne karnýndan çýktýðýmýz andan itibaren birine baðýmlý kalmak güdüsü ile doludur. Sonra büyürüz, okulda en sevdiðimiz 1 yada 2 arkadaþýmýz vardýr, diðerlerinin yüzüne bile bakmayýz. Her teneffüs yan yana, sýrada yan yana vs… Evet daha da büyürüz, hayatýmýza aldýðýmýz sevgilimizi her þeyden kýskanýrýz, bizim tekelimizde býrakýrýz, onun bizden baþka arkadaþlarý yokmuþ her yere birlikte gitmek zorundaymýþýz gibi davranýrýz. Halbuki durum bu deðildir. Düþünsenize bir kýskaç altýnda býrakýlsak bu bizi rahatsýz etmez mi? Bir çoðunuz ama o benim sevgilim tabi ki her yere beraber her þeyi beraber yapacaðýz diye cevap verecek, belki de ben çocukluðumdan beri bu güdüyle yaþamayý seçmediðimden, ben % 20lik diðer kýsma giriyorum, küçüklüðümde hep kendi baþýma olmayý seçermiþim. Kendi odam olacak, kendi televizyonum, kendi isteklerim vs.. Annem ve babam sýk sýk iþ seyahatlerine çýkmalarýndan asla rahatsýzlýk duymamýþ hatta kendimle kalmanýn o dayanýlmaz rahatlýðýný yaþamýþým. Tek çocuk kalmayý bile kendi ýsrarlarýmla aileme kabul ettirmiþim. Büyüdükten sonra yine üniversitede ve iþ hayatýmda da kendimle yaþadým. Sevgililerim oldu tabi ki ayný ama ayrý idim. Bu benim tarzým, istediðimde görüþür istediðimde arkadaþlarýmla olurdum. Þimdi mi? Evet evliyim ama seçimimin ne derece doðru olduðunu evliliðimi her gecen gün yaþadýkça anlýyorum. Eþim benim bu durumumu bildiðinden, ben kafama estikçe arkadaþlarýmla yemeðe çýkmalarýmla, evde dahi kendi baþýma kalmak isteyiþlerimle beni anlýyor. Hatta bazen eþim de benim gibi davrandýðýndan anlaþýyoruz diyorum. Denemelisiniz, inanýn istediðinizde birlikte yapacaðýnýz çok güzel paylaþýmlarýn yanýnda bir de ayrý ayrý alacaðýnýz, alýþveriþ, eðlence, arkadaþ sohbetleri, kendiniz olma zevki sizi mutlu kýlacaktýr, evliliðinizi yada iliþkinizi besleyecektir.. Diyorum ya AYNI AMA AYRI.. Simena Kaynar Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Marangoz, Bahçývan ve de Kahveci : Ahmet Altan ZAVALLI BÝR YOKOLUÞ -7 (Son)Gelecek Bu konuda ikinci bir yorum daha yapmak istiyorum. Her ne kadar savunduðu fikirleri güçlü bir þekilde savunuyor ve çok yerde ikna edici olabiliyorsa da, eðer insanýn yerini robot alacaksa, bu durumda, robot da insandan evrilmiþ, evrim sürecinin bir sonucu olacaktýr. Bunu da göz ardý etmemek lazým. Bir an için endüstriyel toplumun birkaç on yýl daha yaþayacaðýný, sorunlarýn giderilip sistemin çalýþýr durumda tutulabileceðini varsayalým. Bu nasýl bir sistem olurdu? Deðiþik olasýlýklarý deðerlendireceðiz; Önce, bilim adamlarýnýn herþeyi insanlarýn yapabildiðinden daha iyi baþarabilen zeki makineler ürettiðini varsayalým. Bu durumda tüm iþler yüksek düzeyde organize bir makineler zincirince yapýlacak ve hiçbir insan emeðine gerek olmayacaktýr. Bu durumda ya makineler tüm kararlarýný kendileri verecekler, ya da bazý kararlarýn alýnmasý için insan denetimi korunacaktýr. Eðer tüm kararlarý makineler alacak ise, bunun sonucunda neler olacaðýný bilemeyiz, çünki bu makinelerin ne þekilde karar alacaklaraýný kestiremeyiz. Sadece insan türünün geleceðinin bu makinelerin vereceði karara baðlý olacaðýna dikkatinizi çekerek bu alternatifi geçelim. Ýnsanlarýn tüm kaderlerini makinelere býrakmýyacak kadar deli olmadýðý iddia edilebilir. Biz burada insanlarýn gönüllü olarak gücü makinelere devredeceðinden ya da makinelerin bu gücü zorla ele geçireceðini falan söylemiyoruz. Söylediðimiz, insanýn zaman içinde kendisini yavaþ yavaþ bu durumu kabullenir bir konumda bulmasý olasýlýðýdýr, baþka bir seçenek kalmamasýdýr. Toplum ve gereksinimler karmaþýklaþtýkça, makineler de gittikçe daha zekileþecek, insan daha fazla kararýn makineler tarafýndan alýnmasýna izin verecektir. Çünki, makinelerin aldýðý karalar, insanlarýn aldýðý kararlardan daha baþarýlý olacaktýr. Sonuçta öyle bir an gelecektir ki, artýk sistemi yürütmek için gerekli kararlar öylesine karmaþýk olacaktýr ki, insanlar akýlcý olarak bu kararlarý veremez duruma gelecekler ve ister istemez tüm kararlarý makinelere býrakmak zorunda kalacaklardýr. Ýnsanlar makineleri kapatamayacaklardýr da, çünki bunu yapmak intiharla eþ anlamlý olacaktýr. Öte yandan makineler üzerinde insan kontrolu korunabilir de. Bu durumda ortalama bir birey bazý özel makinelerini kontrol edebilir, mesela kiþisel bilgisayarý, arabasý vs, ancak büyük sistemlerin kontrolu çok az sayýdaki elitlerin elinde olacaktýr-ayný bu gün olduðu gibi- ama iki temel farkla. Geliþmiþ teknoloji nedeniyle elitler toplum üzerinde daha güçlü bir kontrole sahip olacaklardýr, ve aslýnda insan gücüne ve emeðine gerek kalmadýðý için, insanlar sistem üzerinde gereksiz bir yük, bir asalak olacaklardýr. Eðer elit acýmasýzsa, insanlýðýn yol edilmesine karar verebilir. Eðer insaflý ise, tüm insanlarý daha az doðurmaya ve çoðalmaya ikna edecek bazý sosyal ve psikolojik propaganda çalýþmalarý yapabilir, ya da biyolojik bazý teknikler geliþtirebilirler ki bunun sonucunda insan nesli yine sona erecek ve dünya elitlere kalacaktýr. Veya, eðer elit yumuþak kalpli liberallerden oluþmaktaysa, bunlar insanlýða çobanlýk etmeyi seçebilirler. Herkesin fiziksel ihtiyaçlarýnýn karþýlandýðý, her çocuðun psikolojik olarak hijyenik koþullarda yetiþtirildiði, herkesin kendisini meþgul edecek bir hobisi olduðu ve bütün bunlara karþýn mutsuz olanlar varsa, sorunlarýnýn bir þekilde 'tedavi' edildiði bir sistemin kurulmasýný saðlýyacaklardýr. Tabii, hayat öylesine amaçsýz olacaktýr ki, insanlarýn içlerinde olan güç isteðini yok etmek için psikolojik ve biyolojik olarak bir iþlemden geçirilmeleri gerekecektir. Bu iþlemlerden geçmiþ olan insanlar toplum içinde mutlu olabilirler, ancak kesinlikle özgür olmayacaklardýr. Evcil hayvanlarýn durumuna indirgenmiþ olacaklardýr. Eðer bilimadamlarý yeterli geliþmiþlikte bir yapay zeka üretemezlerse, hala insan emeðine ihtiyaç olsa bile gün be gün bazý iþlemler makineler tarafýndan yapýlmaya baþlanacak, böylece gittikçe artan miktarda iþ gücü açýkta kalacaktýr. (Bunun bu gün bile olduðunu görüyoruz zaten. Ýþ bulamayan, entellektüel düzeyleri, ya da zeka veya ekonomik nedenlerle kendisini geliþtirip belli bir konuda yetenekli hale getiremeyen insanlar kendilerini sistemde yararlý ve gerekli kýlamamakta, sonuçta da iþ bulamamaktadýrlar. Ýþ bulabilenlerse, gittikçe daha fazla eðitilmiþ, daha yetenekli hale gelmiþ, daha güvenilir, uyumlu vs olmak zorunda olacaklardýr, çünki her geçen gün daha fazla dev bir organizmanýn bir hücresi gibi olacaklardýr. Görevleri, gittikçe artan oranda özelleþmiþ olacak, böylelikle iþlerini gerçek dünyadan kopuk, gerçeðin çok çok küçük bir kýsmýna konsantre olarak yapacaklardýr. Makinelerin gerçek, pratik önemdeki iþleri ele almasý ile, insanlara daha az önemli iþler düþecektir. Ýnsanlar birbirlerinin ayakkabýlarýný boyamak, birbirlerine þoförlük yapmak, birbirlerine el iþleri yapmak ya da birbirlerine garsonluk yapmak gibi iþerde çalýþýp kendilerini meþgul edeceklerdir. Bu bize insan türünün sona eriþi olarak, son derece utanýlacak, aþaðýlýk bir bitiþ olarak görünmektedir, ve korkarýz pek çok insan için bu tip amaçsýz, zavallý bir yaþam ilginç ve çekici geliyor olacaktýr. Bir kýsým insan da bu zavallýlýða alternatif olarak uyuþturucular, suç, nefret gruplarý ve benzeri çýkýþlara yöneleceklerdir. Bir ideolojinin taraftar toplayabilmesi için karþý olduðu þeyler kadar, taraftar olduðu þeyler ve pozitif söylemleri de olmalýdýr. Bizim pozitif önermemiz 'Doða'dýr. Vahþi doða, dünyamýzdaki yaþamýn insan kontrolu ve müdahalesinden baðýmsýz olarak iþleyen bölümü. Endüstri toplumu ile doðaya þimdiye kadar verilmiþ olan inanýlmaz zararýn açtýðý yaralarýn iyileþmesi uzun zaman alacaktýr. Endüstri toplumunun ortadan kaldýrýlmasý bu yolda atýlmýþ en büyük ve önemli adým olacaktýr. Tarih, aktif ve kendini adamýþ azýnlýklar tarafýndan yapýlmýþtýr, aslýnda tam olarak neyi istediðini bilemeyen tutarlýlýktan uzak kalabalýklarca deðil. Burada insanlarý ve sistemleri suçlamak yerine, bireyin reklam ve pazarlama endüstrisinin acýmasýz faaliyetleri sonucunda, aslýnda gerçekten gereksinim duymadýðý pek çok çeri çöpü satýn almak durumunda kalmýþ, buna karþýlýk da özgürlüðünün önemli bir kýsmýný yitirmiþ bir zavallý olduðunu görmek ve göstermek gerekir.' Kaczynski'nin manifestosundan aktarmaya gerek gördüðüm bölümler bu kadar. Mini dizimizde böylece burada sona eriyor. Bu yazýlar toplu olarak yazýlýp yollandýðý için, belki bu sayýya ulaþana kadar bir takým deðerli katkýlar almýþ bile olabiliriz. Ama ben son bir yorum daha yapmak istiyorum. Her ne kadar savunduðu fikirleri güçlü bir þekilde savunuyor ve çok yerde ikna edici olabiliyorsa da, eðer insanýn yerini robot alacaksa, bu durumda, robot da insandan evrilmiþ, yani evrim sürecinin bir sonucu olacaktýr. Bunu da göz ardý etmemek lazým. Ýhtimal ki, robot çaðý baþladýðýnda, yaþamakta olan her bir insanýn hafýzasý bir robottaki hafýzaya yüklenecek, böylece robotlar da bir birey olacaktýr. Burada eksik kalacak olan yön, þüphesiz ki duygular olacak. Tabii bir robotun hava kirliliði, kuþlar ya da böceklerin hayatý ile ilgilenmesi söz konusu olamaz.. Ayrýca çiçeklere sempati duymasýnýda bekleyemeyiz. Yani dünyada amaçlý ya da amaçsýz bir faaliyet sürse bile, bu faaliyet insandan evrimleþmiþ makinelerce devam ettirilse bile, ihtimal ki, dünya üzerinde hiçbir canlý kalmýþ olmayacaktýr. Ýþte bana baþýndan beri bu diziye 'Zavallý bir yok oluþ' dedirten de bu sondur... Bitti Araþtýrmanýn tamamýný aþaðýdaki adreste bulabilirsiniz: http://www.kahvemolasi.com/xfiles/ozel/zavalli.asp Ahmet Altan [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp Devamý yok. BÝTTÝ [email protected] Yorum Oku / Yaz Yukarý Dost Meclisi Fotoðraf: Berrin Cerrahoðlu <#><#><#><#><#><#><#> Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molasý bugün 3.936 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadýmlýk Þiirler NÝSAN YAÐMURU Ve kaldýrýp ellerini gökyüzüne þükrederken tanrýsýna gönül Uzun bir yolun ardýndan bir kadýn çýkýp geldi Çiçek gibi açýyordu gülüþü yüzünde Eteklerinde binlerce çocuðuyla geldi Ýnce bir yaprak gibi titriyordu elleri Ve sevdasýz bir yüreði vardý göðsünde Bir bahar rüzgarý gibi geldi Yýldýzlarýn çizgisiydi suratýna yazýlan Kimsesiz bir kader çiziliydi alnýnda Hiç bakýþý olmayan bir göz gibiydi Yada hiç oyuncaðý olmamýþ bir çocuk... Güneþ kokuyordu her yaný O kýþtan kaçýyordu Ben bahardan... Nisan yaðmuru gibi geldi Her yere yayýldý toprak kokusu Gökkuþaðý gibi baktý yüzüme Sonra çekip gitti karanlýðýna Bana bir tek bahar kaldý geride Üzeri yýldýz dolu bir gece Tek tek saydým bakýþlarýný sonra Tam bir milyon gözü vardý Ama göremedi yüreðimdeki ateþi Bir kýþ güneþi gibi gitti Hiç ýsýtmadan... Ali Haydar Timisi Yukarý Biraz Gülümseyin Ne güzel paketlemiþler!.. Yukarý Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan http://www.infonegocio.com/xeron/bruno/yesno.swf Trafikte nasýl davranýlacaðý konusu hep sorun olmuþtur. Aslýnda Türkiyede kanunlar tartýþmaya yer vermeyecek kadar net kurallar koyduðu için, bize düþen sadece bu kurallara uymaktýr diyorum. Bu animasyon sayesinde, trafik kurallarýna uyarsanýz baþýnýza neler gelebileceði konusunda fikir edinebilirsiz. http://www.katpatuka.org/tr/index.shtml ...Katpatuka Hellen aðzýnda Kappadokia edilmiþ adýn, Med'lerce kullanýlan ve Pers'lerce de aynen alýnan biçimi, Herzfeld'e göre, sonundaki -uka, Ermeni dilinde halk adý, ulus adý türetmek için kullanýlan ukh'un Med aðzýna uydurulmuþ biçimi dir; Med'ler bu bölgeyi IÖ 585'de kendi ülkelerine katmýþ ve onu, Ermeni dilinde taþýdýðý adý (Kat-paduk) benimseyerek adlandýrmýþlardý... http://worldzonepro.com/webdude/kozo.html Edi saðolsun, bizim VADAAAAAAA'nýn dayýsýna benzettiði hippo'cuðun baþrolde oynadýðý hoþ bir reklam filmi. Ýyi eðlenceler. http://www.denizce.com/mutlulukdersi.asp ...Eþimle birlikte önünden geçtiðimiz büyük bir alýþveriþ merkezinin vitrinindeki "Boþaltýyoruz" yazýsýný görünce, eþimi unuttum kendimi merkezin spor eþyalar bölümüne atýverdim birden. Eþim arkamdan her zamanki "huysuz koca" tavrýyla seslendi: "Hiçbir þeye gereksinimimiz yok ki" dedi... [email protected] Yukarý Damak tadýnýza uygun kahveler DNoter v4.0 [71k] W2k/XP FREE http://www.ruinedsoft.com/dnoter/dnoter_install4.exe Ekranýnýzýn üzerine post it'e yazýlmýþ notlarý yapýþtýracaðýnýza, ekranýn üstünde herhangibiryere yerleþtirebileceðiniz küçük not defterine ne dersiniz? Hatta not kaðýdýný þeffaf hale getirerek geriplanda görünmesini saðlamanýz da mümkün. Küçük ama kullanýþlý bir programcýk. Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20031223.asp ISSN: 1303-8923 23 Aralýk 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com istanbullife.com Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir. Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri
Benzer belgeler
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 409
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 409
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 409