musiki - ses ve renk ile tedavi - xn--sevgiyaynlar
Transkript
musiki - ses ve renk ile tedavi - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/06 FÝYATI: 2.500.000 YANLIÞ GELENEKLER VE GÖRENEKLER Dr. Refet Kayserilioðlu ÇÝÇEK SÝLAHI YENECEK SEVGÝ NEFRETÝ SÝLECEK Güngör Özyiðit Nadide Kýlýç MUSÝKÝ - SES VE RENK ÝLE TEDAVÝ Yavuz Yektay Ý Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 35 Haziran 2003 Sayý: 414 SEVGÝ YAYINLARI TÝC. LTD. ÞTÝ. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu: Kazým Erdemoðlu 212 - 250 42 42 Okur - Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 212 - 252 85 85 Yönetim Yeri: Aydede Caddesi Kývýlcým Apt. No.4/5 34437 Taksim, ÝSTANBUL 212 - 250 42 42 Yazýþma Adresi: SEVGÝ DÜNYASI P.K.471-Beyoðlu, 34437 ÝSTANBUL Mizampaj ve Teknik Danýþman: Hale Ürkmezgil Dizgi: Özenç Dizgi Baský: Anka Basým 212 - 629 01 83 Fiyatý: 2.500.000 TL. Yýllýk Abone: 30.000.000 Yurt Dýþý: 35.000.000 TL. Ç Ý N D E K Ý L E R Sevgili Dostlar Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1 Yanlýþ Gelenekler ve Görenekler Dr. Refet Kayserilioðlu .................................. 2 Esinler Olgay Göksel ............................................... 7 Çiçek Silahý Yenecek, Sevgi Nefreti Silecek Güngör Özyiðit ............................................ 8 Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi Yavuz Yektay ............................................. 13 Sorularla Ruhsal Olaylar Özenç Kayserilioðlu ........................................... 16 Ýnsanlarý ve Hayvanlarý Birleþtiren Gizemli Psiþik Bað Belgin Tanaltay ...................................... 19 Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar ............................................. 22 Ýnternetten ...................................................... 24 Ýki Yaþam Arasýnda Çev: Arýn Ýnan ...............................................26 Japon Yaþam Tarzý (ON) Nadide Kýlýç .............................................. 30 Iþýðýn Hazinesi Çeviren: Nelda Bayraktar .....................................33 Panik Atak Ali Rýza Tanaltay ............................................. 38 Hoþ Problem Zehra Ýskender ........................................... 40 Mutluluk Üzerine Zehra Ýskender .......................................... 43 Mevlânâda Gülen Gerçek Güngör Özyiðit ....................................... 47 Sevgi Dünyasý 1 Sevgili Dostlar Doðru olmak, iyi olmak, herkesi kardeþ bilip sevmek eðitimle olur önce. Sonra görgüler, çevresinde gördüðü güzel örnekler, kiþiyi doðruluða, iyiliðe ve sevgiye özendirir. Kiþi, böyle olanlarýn her yerde sevildiðini, sayýldýðýný, deðerli olduklarýný görür, özenir. Hele bir de iyiliklerinin, sevgilerinin ve dürüstlüðünün o kiþilere er geç geri döndüðünü gözleyince, özenmesi daha da artar. Sonra kiþinin kendi hayatýndaki tecrübeleri girer araya. Tecrübeleriyle, iyilik yaptýkça huzurlu olduðunu, gönülden sevdikçe sevildiðini, dürüst oldukça herkesin güvenini kazandýðýný görerek sevinir, mutlu olur. Ve bu arada bu yolda edindiði bütün bilgilerin, görgülerin ve tecrübelerin doðruluðuna kiþi gönülden inanýr. Ýþte o zaman bu kýymetli bilgi, gönlün tasdikini (onayýný) sürekli alarak, akla yerleþir. Bu hale gelmiþ kiþinin iyiliði, doðruluðu ve sevgisi gözlerinden taþan ýþýk olur. Öyle kiþinin ruhunda ve aklýnda biriken hayýrlý elektrik, onun eline ve bütün vücuduna yayýlýr, bütün davranýþlarýna yansýr. Öyle kiþilerin elini sýkanlar huzur ve güven duyarlar. Onun ellerinden kendi vücutlarýna ýlýk ve tatlý duygularýn yayýldýðýný hissederler. Ve o hayýrlý kiþinin iyi, doðru ve sevgi dolu olduðunu anlarlar. Bilirsiniz ki insanýn benimsediði duygu ve düþünceleri, onun bütün davranýþlarýna yansýr. Ýyi ve doðru bilgileri benimsemiþse, bakýþý da, dili de, eli de iyiliðini, dürüstlüðünü yansýtýr. Yanlýþ, kötü, zararlý bilgileri kendileri için çok faydalý görenlerin davranýþlarý da, bu düþüncelerini yansýtýr. Onlar derler ki: Ýnsanlarý kandýracaksýn, doðruluk peþinde koþan enayileri bir güzel aldatacaksýn!... Sevgiyi, saflar için bir yem olarak kullanacaksýn!... Sana karþý çýkanlarý ve menfaatine zarar verenleri ya da dalgana taþ atanlarý sinek gibi ezeceksin!.. Böyle diyen kiþilerin ise, gözleri ya hileli, kaçak bakar, ya da haince bakar. Böyle kiþilerin dilinden, güven verici hiç bir doðru söz çýkamaz. Öyle kiþilerin eli, insana diken gibi batar. Hiç kimse öylelerinin elini huzur ve güvenle sýkamaz. Herkes öyleleri için, belki yüzüne karþý bir þey söyleyemez. Ama arkasýndan ne hainliðini, ne zalimliðini, ne namussuzluðunu býrakýr söylemedik. Öyleleri asla sevilmezler ve asla huzurlu olamazlar. Her an bir kalleþliðe kurban gideceðinin kuþkusu ve endiþesi içindedirler. Ve etraflarýnda bir çok kiþide olsa, her zaman yalnýzdýrlar. Bir gün de kötülükleri kendilerine döner. Su testisi su yolunda kýrýlýr. Hangisi iyidir? Herkesin sevdiði, gözüne bakmaktan, elini sýkmaktan, gönle ferahlýk veren tatlý sözlerini dinlemekten huzur bulduðu iyi, doðru ve sevgi dolu bir insan olmak mý? Yoksa kimsenin gönülden sevemediði, elini sýkmaktan, hain ve hilekâr gözlerine bakmaktan çekindiði, çýkarcýlýk, sevgisizlik ve zalimlik saçan sözlerini dinlemekten kaçýndýðý sevgisiz, bencil bir kötü insan olmak mý? Hangisi iyidir? Tablolarý açýkça önünüze serdim. Siz akýl sahibisiniz. Aklýnýzla doðrularý görecek, onlarý alacak, gönlünüze benimsetecek ve tüm davranýþlarýnýza yansýtacaksýnýz. En Derin Sevgilerimle Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU 2 Sevgi Dünyasý Yanlýþ Gelenekler ve Görenekler Dr. Refet Kayserilioðlu Aslýnda görenek ve gelenekler, tecrübelerle elde edilmiþ doðru tutum ve davranýþlardýr. Ýnsanlarýn tekâmülü ve iyi yaþamasý için gereklidir. Zamana ayak uyduramayan, geliþmeyen ve deðiþmeyen, yanlýþlýðý ve zararý görüldüðü halde terk edilmeyen, düþünülmeden, körü körüne uyulan görenek ve gelenekler yanlýþtýr ve yükselmeye engeldir. Sevgi Dünyasý HAYATINDAN HÝÇ MEMNUN DEÐÝL... Yaþý 33 olan, yüksek tahsil yapmýþ, meslek sahibi bir haným. Sürekli huzursuz ve mutsuz. Yaþamaktan zevk almýyor. Bazen intiharý, canýna kýymayý düþünüyor. Bu yaþa kadar evlenememiþ, bir erkek arkadaþý da olmamýþ. Evlenmek benim için önemli deðil diyor ama, böyle yalnýz, çaresiz kalmaktan da hiç memnun deðil. Annesi ve kardeþleriyle oturuyor. Ýki ablasý var, onlar da hiç evlenmemiþ. Bir erkek kardeþi evli, baþka evde oturuyor. Diðer erkek kardeþi de evli ve onlarla ayný evde oturuyor. Gelinle anlaþamýyorlar, erkek kardeþiyle de sürekli çatýþýyorlar. Ablalarý ve annesiyle de tartýþmalarý eksik olmuyor. Evde sürekli hýrgür oluyor. Herkes birbirini tenkit ediyor. Güya birbirlerini sevdikleri için bir arada oturuyorlar. Ama kimse kimseyi saymýyor, övmüyor, aslýnda kimse kimseye deðer vermiyor. Onlar birbirlerini sevdiklerini sanýyorlar ama, gerçekte sevmiyorlar. Bir arada oturmalarý baþkalarýnca eleþtirilmek korkusundan oluyor daha çok. El âlem ne der!.. endiþesi, onlarý birlikte sýkýntý çekmeye zorluyor sanki. El âlemin, konu, komþunun, akraba ve tanýdýklarýn ne diyeceði, onlarýn mutluluðundan, huzurundan daha önemli onlar için. ÇEVRE BASKISI VE DEDÝKODU MAKÝNASI Davranýþlarýný baþkalarýna göre düzenlemeye alýþmýþ olanlar, örf ve âdetlere, görenek ve geleneklere körü körüne baðlý olanlar, doðru yolu ve doðru davranýþlarý bulamazlar ve geliþemezler. Çevrenin baskýsý gittikçe artan bir zulüm halini alýr. Ýnsanlar birbirlerine sýkýntý çektirirler, göz göre göre ve bir hiç için. Oysa insanýn 3 davranýþlarýna ve yaþamýna doðru, yükseltici ve olgunlaþtýrýcý bilgiler yön verirse insan hem süratle yükselir, hem de mutlu olur. Çevrenin baskýsýnda ise doðru bilgiden çok, eski alýþtýklarýndan çýkamamak, yani tutuculuk ve kýskançlýk Ýnsanlarýn davranýþlarýna, yükseltici, doðru, hakka ve sevgiye dayalý bilgiler yön vermelidir. rol oynar. Kimse kimsenin deðiþmesine, yükselmesine, baðýmsýz ve serbest hareketine tahammül edemez. Bir kimse deðiþmeye, etrafýndaki çemberi kýrmaya cüret ederse, dedikodu makinesi bütün hýzýyla iþlemeye baþlar. Duydun mu Melâhat ne yapmýþ?!. dinleyen merakla sorar: Ne yapmýþ?!. Annesiyle, babasýyla kavga etmiþ, bavulunu almýþ bir arkadaþýnýn yanýna gitmiþ. Anne, baba üzülmüþler, gel evine dön kýzým, el âlem bize ne der! demiþler, ama söz dinletememiþler. Dinleyen: Bu kýzýn aklýndan zoru var galiba!.. der. Oysa Melâhat çocuk deðil, 26 yaþýnda iyi bir iþi ve kazancý olan bir haným. Onun için, kendi hayatý hakkýnda serbestçe karar vermek hakkýna sahip diyen yok. Onun bu davranýþý hür iradesiyle hareket etmek olarak yorumlanmýyor. Aksine isyan eden, düzenin dýþýna çýkan, gelenek ve görenekleri yýkan olarak niteleniyor. Kýnamalar, ayýplamalar ve kötülemeler sürüp gidiyor. Dedikodu makinesi 4 Sevgi Dünyasý Melâhat hanýmý pes ettirebilirse, onu evine, uslu çocuk olarak geri çevirebilirse, baþarýya ulaþmýþ oluyor. Aksi halde çok kiþi Melâhat hanýmla selâmý, sabahý kesmeye kadar götürüyor iþi. Bu tutum küçük þehirlerde, dar çevrelerde daha belirgin olarak görülüyor. Melâhat haným bir örnek sadece. Ýnsanlar doðruyu, güzeli, yararlýyý aramýyorlar, alýþtýklarý kalýplardan, yanlýþ da olsa çýkmak istemiyorlar. Bu tutum aile iliþkilerinde ve dini inançlarda daha çok görülüyor. Öze, esasa boþ vererek, sadece þekli korumaya özen gösteriliyor. Þekil kurtulsun da, insan ister sýkýntý çeksin, ister gerilesin, ister mutsuz olsun, hatta ruh hastasý olsun aldýrýþ eden yok. Yeter ki þekil kurtulsun. Bana gelen hanýmýn sýkýntý çekmesi, bunalmasý, aile ortamýnda boðulmasý, hasta olmasý olaðan karþýlanýyor da, o kýzýn o evden ayrýlmaya kalkmasý ailesince de, tanýdýk ve akrabalarýnca da çok yanlýþ ve kötü bir tutum olarak niteleniyor. KADIN HASTA OLMUÞ Bir haným gelmiþti tedaviye. Temizlik hastasý olmuþ, sürekli elini yýkýyor, vücudunu yýkýyor, tuvaletten çýkmasý çok zor oluyor. Üstüme sýçradý, yýkadým ama temizlenmedi, pis oldum korkusu bütün ruhunu kaplamýþ durumda. Ona yaptýðým hipnoz tedavisinden kýsmen faydalandý ama, tam iyileþmedi. Hastalýðýn temel nedenini aramaya koyuldum. Hipnoz içinde yapýlan araþtýrma ve soruþturmalarla (Hipno-analiz) esas sebebi yakaladým. Haným üç dört senedir, çok efendi bir beyle evli. Adam hanýma çok iyi davranýyor, bir dediðini iki etmiyor. Bu ikinci evliliði. Ýlk evliliði bir duvar iþçisiyle idi. Kendi isteðiyle evlenmiþti ve çok mutluydu, kocasýný seviyordu. Fakat babasýnýn sürekli baskýsýna dayanamadý Bu adam bizim seviyemizde deðil, bize hiç yakýþmýyor. Seni bundan ayýralým, daha efendi bir adamla evlendirelim. diyordu babasý. Zengin, hali vakti yerinde olan babasý, kýsa sürede ilk kocasýndan boþanmasýný saðladý. Ýkinci kocasýyla iyi bir düðünle evlendi. Evlerini de babasý dayayýp döþedi. Ýkinci kocasý gerçekten iyi, kibar ve nazik bir insan. Hanýmýna da çok iyi davranýyor. Ama bir büyük eksiði var. Cinsel yönden güçsüz, iktidarsýz. Aralarýnda 3-4 senedir hiç cinsî yakýnlaþma olmamýþ. Oysa ilk kocasý o yönden çok güçlüydü. Zaman zaman onu hatýrlýyor, yatakta gizli gizli aðlýyordu. Bu durumu kimseye söyleyemiyordu. Bana da baþta söylememiþti. Ben hipnoz içinde onun bu problemini öðrenmiþtim. Elini sürekli yýkamasý, aslýnda bu meyvesiz evlilikten kurtulmak istemesindendi. Þuuraltý kimseye söyleyemediði o derdini böyle açýða vuruyordu. Adam tedavi olabilir mi? diye sordum. Doktorlara gitmiþler, tedavisi olmaz demiþler. Kýzým bunu babana açýklaman gerekir. Bu evlilik bitmeden senin tam iyileþmen imkânsýz dedim. Ben ölsem babama söyleyemem dedi. O zaman ben söylerim dedim. Ona da razý olmadý. Ayýp, benim için ne düþünürler, el âlem ne der? Gül gibi kocasýndan durup dururken ayrýldý demezler mi? Ama ben onu dinlemedim, babasýný çaðýrýp durumu tüm açýklýðýyla anlattým. Ýlk kocasýndan ayýrmakla iyi etmemiþsiniz dedim. Babasý, aslýnda iyi ve akýllý bir insandý. Uyarýlarýmý dikkatle dinledi. Ben bunu düzeltirim doktor bey, bu benim hatam dedi. Gerçekten de kýsa süre de ikinci kocasýndan da ayrýldý. Sevgi Dünyasý Fakat bu durumu bildiðim ve babasýna da söylediðim için, her halde utancýndan tedaviye devam etmedi haným. Ayýp korkusu, gereksiz utanmalar bir insanýn hasta olmasýna, sýkýntý çekmesine yol Zamana ayak uyduramayan, geliþmeyen ve deðiþmeyen, yanlýþlýk, olgunlaþmaya ve yükselmeye engeldir. açýyordu. Kim bilir toplum içinde utandýklarý için veya baþkalarýnýn ayýplamasýndan korktuklarý için boþ yere sýkýntý çeken ne çok insan var!?. GÖRENEK VE GELENEKLER TEKAMÜLE YARDIMCI OLMALIDIR Toplumun görenekleri ve gelenekleri insanlarýn geliþmelerini, yükselmelerini saðladýðý oranda faydalýdýr ve gereklidir. Onlar kiþilere iyi alýþkanlýklarý edindirebilmeli, yanlýþ ve zararlý davranýþlardan sakýndýrabilmelidir. Yoksa bir anata kendi yanlýþ tutum ve davranýþlarýný çocuklarýna aynen aktarýyorsa, onlara kötü örnek olmuþlar ve zararlý olmuþlar demektir. Meselâ her an kýzan, baðýran, karýsýný ve çocuklarýný döven bir baba, çocuklarýna, kýzmanýn, dövmenin iyi bir hareket olduðu, erkekliðin gereði olduðu mesajýný vermiþ olmuyor mu? 5 Görenek ve gelenekler, yani örf ve adetler, akýllý ve tecrübeli kiþilerin birçok sýkýntýsý ve acý tecrübesi pahasýna elde ettikleri doðru tutum ve davranýþlardýr. Onlarýn bunlarý çocuklarýna ve torunlarýna öðretmeleriyle oluþur görenek ve gelenekler. Bunlar yerine, zamanýna ve devrine göre doðru olan, yararlarý görülmüþ, denenmiþ davranýþlardýr. Ama gelenek ve göreneklerin zamanla, insanlarýn bilgileri ve tecrübeleri arttýkça deðiþmesi ve geliþmesi gerekir. Yeni þartlara uymayan, yeni ihtiyaçlara cevap veremeyen görenek ve gelenekler zararlý olurlar. Doðru olan daha iyiyi, daha yararlýyý, daha üstünü bulmaktýr. Yeni, üstün bilgilerle beslenmiþ, ve bilimsel birçok deneyle doðruluðu kanýtlanmýþ doðru ve yararlý davranýþlarý almak ve bugünün ihtiyaçlarýna cevap veremeyen eskileri de yavaþ yavaþ terk etmek gerekir. Ama çok dikkat edilmesi gereken bir husus, eski ve doðru görenek ve gelenekleri de sýrf eski diye terk etmemektir. Meselâ insanlarýn birbirini sevmeleri, birbirine yardým etmeleri, fakirleri kollamalarý, aþevleri açmalarý, hayýrlar yapmalarý, hakka saygýlý olmalarý, dinlerin de etkisiyle birçok iyi davranýþý devam ettirmeleri çok iyi, çok güzel davranýþlardýr. Bunlarý terk edip dünyanýn kötü gidiþine ayak uydurarak bencil, çýkarcý olmak, merhametsiz ve zalim olmak iyi bir þey midir? Aksine çok kötü bir þeydir. Deðiþme iyiye, güzele, daha üstüne, daha hakça, daha insanca olana doðru olmalýdýr. Ýnsaný insan yapan deðerler, iyilik, doðruluk, sevgi, sabýr ve hoþgörüdür. Yalandan, iki yüzlülükten, kavgadan, kinden, nefretten ve hakka tecavüzden kaçýnmaktýr. Bilgiyi artýrmak, çalýþmak, Yarataný tanýmak ve Onun insandan 6 Sevgi Dünyasý istediði iyi ve üstün insan olma yolunda yürümektir. TUTUCULUÐA KAÇMADAN Türk milletinin iyi gelenekleri ve görenekleri vardýr. Meselâ büyüklere saygý, küçükleri, düþkünleri, fakirleri koruma ve kollama çok iyi â d e t l e r i m i z d e n d i r. S o n r a misafirperverlik iyidir ve güzeldir, Ýnsanlarý birbirine yaklaþtýrýr. Bunlarý yerinde ve dozunda yapmak gerekir. Aþýrýsýna gitmek ise doðru deðildir. Anadoluda çoðu evlerde, evin en güzel odasý, misafir odasý diye ayrýlýr. Oradan ev halký hiç yararlanmaz. Çocuklar kazara o odaya girseler kýyamet kopar. Girdiklerine bin piþman olurlar. O oda, sadece misafire saklanýr, kendileri daha kötü odalarda, daha derme çatma eþyalar içinde ömürlerini geçirirler. Bu baþkalarýna iyi görünmek ve baþkalarýnýn iyi demelerini saðlamak isteðinden kaynaklanýyor. Yani gösteriþ için sýkýntý çekiyorlar. Misafirperverliðin dozunu iyi belirleyerek devam ettirmek elbette hayýrlýdýr.El ne der? Baþkasý ne der? korkusuyla, insanlar doðru olan þeyleri de yapmaktan kaçýnýrlarsa, yenileri almalarý ve ilerlemeleri güç olur. Toplum baskýsý, insanlarýn birbirinden utanmalarý, bazý kötülüklerin yayýlmasýnýn engelidir. Fakat iyi olaný, doðru olaný, yeni ve üstün olaný cesaretle savunmak ve bunlarý benimseyip uygulamak en yararlý olan davranýþtýr. Gelenek ve görenekler geliþen ve deðiþen þartlara göre düzeltilmeli ve geliþtirilmelidir. Aksi halde körü körüne bir tutuculuk içine girilmiþ olunur. Tutuculuða karþý da insanlarda kolayca tepki uyanýr. Zararlýnýn yanýnda yararlý olan da atýlýr veya yýkýlýr bir gün. Yaþam geriye doðru adým atmaz ve geride tutulamaz. Yaþam ve insanýn tüm davranýþlarý daha iyiye, daha güzele, daha sevgi dolu olana, daha hakça olana doðru geliþmek zorundadýr. Çünkü insan doðal olarak yükselmek, ilerlemek, arýnmak ve olgunlaþmak, yani üstün insan olmak ihtiyacýndadýr. Buna engel olmaya kalkýþmak, hem insanlara kötülüktür, hem de uzun süre içinde hezimetle sonuçlanacak bir yanlýþ davranýþtýr. Nasýl bir yerde aþýrý biriken sular bir gün bütün engelleri, bentleri yýkar geçerse, ayný onun gibi insanýn yükselmesine engel olmaya çalýþan davranýþlar da insanýn doðasýndan gelen tepkiler karþýsýnda ezilmeye, yýkýlmaya mahkûmdurlar. Nasýl bir tohumun doðasýnda filizlenip büyümek isteði varsa, insanýn doðasýnda da bilgi ve tecrübelerle yükselmek, olgunlaþmak, yani tekâmül etmek isteði vardýr. Bu bir süre geciktirilebilir, ama sadece bir süre; zaman geçtikçe biriken kinler, nefretler, bunalýmlar bütün engelleri siler süpürür. Zararý görüldüðü halde terk edilmeyen, düþünülmeden, körü körüne uyulan gelenek yanlýþtýr. Özet olarak gelenekler, görenekler insanlara huzur, ve mutluluk veriyorsa, yükselmelerine, geliþmelerine engel o l m u y o r s a i y i d i r. A k s i h a l d e deðiþtirilmeli veya terk edilmelidir. Sevgi Dünyasý e s i n l e r Bilmek deðil, yapmaktýr zor olan Bir eylemi uygulamaktýr insaný olduran *** Dolanýp durma dýþarýda boþ yere Mutluluk ta içinde, yüreðinde *** Mutluluk arayýþý insana erdemi buldurur Ödevini yapan ise mutluluðu sürdürür *** Sessizlikte kendini bulur insanýn hasý Denge, huzur ve uyum onun yasasý *** Kendinle cenge gir her an Sana senden özge yok düþman *** Mutluluðu geleceðe ertelemekten vazgeç O beklentiden öte, yaþanan bir süreç *** Ne þusun ne de busun Neyi seversen, sen osun olgay göksel 7 8 Sevgi Dünyasý Çiçek Silahý Yenecek Sevgi Nefreti Silecek Psikolog Güngör Özyiðit ...Ve Adem Havvayý bildi der kutsal kitap. Ve daha sonra olanlarý ve baðlacýnýn ipine dizerek anlatýr Ve Havva gebe kalýp Kaini doðurdu: ve Rabbin yardýmýyla bir adam kazandým dedi. Ve yine kardeþi Habili doðurdu. Ve Habil koyun çobaný oldu, fakat Kain çiftçi oldu. Ve Kain, günler geçtikten sonra, topraðýn semeresinden Rabbe armaðan sundu. Ve Habil, kendisi de sürünün ilk doðanlarýndan ve yaðlarýndan getirdi. Ve Rab, Habile ve onun sunduðuna baktý, fakat Kaine ve sunduðuna bakmadý. Ve Kain çok öfkelendi ve çehresini astý. Ve Rab Kaine dedi: Niçin öfkelendin ve niçin çehreni astýn? Eðer iyi davranýrsan o yükseltilmeyecek mi? Ve eðer iyi davranmazsan, günah kapýda pusuya yatmýþtýr; ve onun istediði sensin; fakat sen ona üstün ol. Burada tipik bir sýnama olayý ile karþý karþýyayýz. Tanrý Kaini, kardeþi Habille denemektedir. Diðer yandan da yardým elini uzatmaktadýr. Eðer çalýþýr, iyi davranýþlarda bulunursa yaptýklarýnýn verimi yükseltilecektir. Yok, böyle yapmaz da, çekememezlik, öfke gibi olumsuz duygularýn akýntýsýna Sevgi Dünyasý kapýlýrsa, pusuda bekleyen günah ona galip gelecektir. Ancak Kain bu yerinde uyarýyý dikkate almayarak kolay yolu seçer ve günaha girer. Ve vaki oldu ki Kain kardeþi Habile karþý kalktý ve onu öldürdü. Tanrýnýn Kardeþin Habil nerede? sorusuna Kain Bilmiyorum, kardeþimin bekçisi miyim ben! diye karþýlýk verir. Bu küstahça cevap da gösteriyor ki Kain yalanla gerçeði örteceðini sanacak kadar bilgisizdir ve yine kardeþinden kendini sorumlu saymayacak kadar sevgiden habersizdir. Tanrýnýn sözüne aldýrýþ etmeme, öfke, kafasýnýn dikine gitme ve kardeþinin eriþtiði bir iyiliði çekememe gönlünü kara bir bulut gibi kaplamýþ ve onu belâlalar çukuruna yuvarlamýþtýr. Ve Tanrý onun için hükmünü vermiþtir: Ne yaptýn? Kardeþinin kanýnýn sesi topraktan bana baðýrýyor. Ve þimdi sen toprak tarafýndan lânetlendin. Topraðý iþlediðin zaman artýk sana kuvvetini vermeyecektir; yeryüzünde kaçak ve serseri olacaksýn... Gerçekten uzak düþmek, yalanla iþini yürütebileceðini sanmak ve öylece zaman ve emeði ziyan ederek yeryüzünde boþa gezinip durmak serserice bir ömür sürmek deðil de nedir? Ve böyle âvare bir ömrün semeresi ne olabilir? DÝN AYNASI Kain, kardeþi Habili öldürdü. Yeryüzünde ilk cinayet iþlendi. Ve Kain, kaçak bir serseri oldu. Ve insan insaný çoðalttý. Ýnsanýn sayýsý arttý. Ve yeni Kainler yetiþti. Ve cinayetler cinayetleri izledi. Ve sonra bu insanlar birlikten güç doðar dediler ve toplu olarak birbirlerini öldürdüler. Ve bu toplu cinayetin adýna da savaþ dediler. Sonra uygarlaþtýlar, yaþamlarýný düzenleyen yasalar koydular. Bir iki kiþiyi öldürene katil deyip hapse attýlar veya ipe astýlar. Binlerce kiþiyi öldüreni ise kahraman 9 sayýp madalya taktýlar. Ve... evet ve aradan yüzyýllar ve yüzyýllar geçti ve insanýn insan tarafýndan akýtýlan kaný bugün bile kurumadý gitti. Binlerce yýl önce maðaradan çýkmýþ, saçý sakalý birbirine karýþmýþ, hayvan postuna bürünmüþ, elinde taþ baltasý ile kavgasýný sürdüren taþ devri insanýndan yirminci yüzyýlýn týraþlý bakýmlý, giyimli kuþamlý, okumuþ yazmýþ, gökten bomba yaðdýran sözüm ona uygar insanýna terfi ettik. Þüphesiz insanýn yücelme yolundaki baþarýlarýný küçümsemiyoruz. Birçok yönlerden ilerledik. Çeþitli uygarlýklar kurduk; kültürler meydana getirdik. Özellikle þu son yüzyýlda bilim ve teknikte hayli yol aldýk. Uzaya yayýlarak aya dek uzandýk. Merihle uzaktan bir merhabalaþtýk. Öte yandan her gün iþlenen cinayetler, insanýn insana uyguladýðý -artýk bir uzmanlýk isteyen- iþkenceler, kavgalar ve savaþlar da somut bir gerçek olarak gün gibi ortada. Ne yazýk ki bunca acý deneye ve bilgiye karþýlýk, barýþ içinde kardeþçe yaþamanýn yolunu bulamadýk henüz. Bencillik, çekemezlik, kýskançlýk, kin, nefret ve öfke gönlümüze perde çekti de, günah üstün geldi her seferinde. Oysa savaþ kadar somut bir kötülüðü görebilmek için, saflýðý fazla zorlanmamýþ bir gönül ile ortalama bir akýl yeter de artar bile. Tecrübelerle beslenip geliþen akýl gönüle yol gösterebilir o zaman. SAVAÞ KURBANLARI Dinin insanýn insanla olan kavgasýna bakýþ açýsýný gördük. Þimdi isterseniz eti-kemiði ile doðrudan savaþýn içinde yaþayanlara kulak verelim, bakalým onlar ne diyor. Þimdi ýþýk hýzýyla iþ gören bir zaman santralýndaki santral memuru gibi zaman fiþini Ýsadan önce 333 yýlýna takýyorum. 10 Sevgi Dünyasý Büyük Ýskenderin ordusundaki bir nakliye eri olan Symmachosun anasýna yazdýðý mektubu dinliyoruz: Sevgili anam, elime fýrsat geçmiþken yine sana bir mektup ulaþtýrayým, dedim. Ýlkin þunu haber vereyim ki, þu sýrada bir Fars köyü olan Gogemelada bir barbarýn evinde hasta yatýyorum. Ama doðrusu bir Halen askerine yakýþacak þekilde iyi bakýlýyorum. Haftalar var ki burada müthiþ bir meydan savaþý olmuþtu, orada yaralandým. Hekim artýk yakýnda ayaða kalkacaðýmý söylüyor, ne yazýk ki yalnýz tek ayaðýmýn üstüne kalkacaðým, çünkü biri sizlere ömür! Neyse bundan daha sonra konuþuruz. ...Anacýðým, sakýn küçük kardeþim Agathona askerlik hevesi aþýlama, benim izimden yürümeðe kalkmasýn. Davulun sesi uzaktan hoþ geliyor, macera, kahramanlýk hikâyeleri adamýn baþým döndürüyor. Ama çektiðimizi bir biz biliriz, bir de Tanrýlar bilir. Her kahramanlýk menkýbesinin ardýnda ne kadar acý, ne kadar gözyaþý ve ne kadar kan saklýdýr, kimse ondan söz etmez. Bizler bile onlarý pek tez unutuyoruz. Ben þimdi ýstýrap döþeðinde uzun uzun yatýyorum da olup bitenler hep gözümde canlanýyor.. Þimdi de bu asker kardeþi geçmiþin zaman bölümü içinde tek bacaðý ve ýstýrabý ile baþ baþa býrakýp, bir çýrpýda geleceðe sýçrayarak fiþimizi 1945in Hiroþimasý ile irtibatlayalým. Yine bir mektup dinliyoruz. Hiroþimada atom bombasý olayýný yaþamýþ Tamiki Haranýn mektubu: Kafama ansýzýn bir þey vuruldu ve her þey karardý. Haykýrdým ve kollarýmý yukarýya kaldýrdým. Karanlýklar içinde, bir fýrtýnanýn uðultusunu duyuyor ve ne olduðunu anlayamýyordum. Kendi haykýrýþýmý bir baþkasýnýn sesi gibi duymuþtum. Biraz sonra açýk olmamakla birlikte çevremi görmeðe baþladým. Sanki yer yerinden oynamýþtý. Koyu toz bulutlarýnýn ardýndan bir mavi boþluk göründü, sonra bunu baþka mavi boþluklar izledi. Her yer ölü doluydu. Ýnsanlar ölüyor ve cesetleri kaldýrmaya kimse gelmiyordu. Hayatta kalanlar þaþkýn bir biçimde ölüler arasýnda dolaþýyorlardý. Ýnsanî olan hiçbir þey kalmamýþtý ortada. Topraðýn üzerine serilmiþ olan kilometrelerce kablo, yanmýþ bir tramvay ya da inanýlmayacak kadar þiþmiþ bir et cesedi gerçeküstü bir tabloyu akla getiriyordu. Sanki bir düþ içindeydim. Üzerimdeki gökyüzü tam sessizliðe gömülmüþtü. Yeryüzüne, ancak atom bombasýnýn patlamasýndan sonra geldiðim izlenimine kapýldým. Daha fazla devam edip sizleri de üzmek istemiyorum. Yalnýz þunu ekleyeyim ki, bu mektubun sahibi, 1945te atom radyasyonlarýnýn etkisi altýnda kalan Hara, 1951de intihar etti. Zaman fiþini 1945 sonrasý yýllarda Hiroþima ve Nagasakide dolaþtýrýyorum. Çok ilginç çocuk sesleri duyuyorum. Onlarýn bir ikisini dinlemek yararlý olacak biz büyükler için. Maseteka Oseda isimli çocuk soruyor: Savaþ nedir? Barýþ nedir? Barýþý savunmak için o korkunç Atom Bombasý gerekli mi? Ýnsanlýkla bilim niye ayný hýzla ilerlemiyor? Çözülmemiþ bu sorular içimi kemiriyorlar. Dünyayý yöneten büyüklerin bu sorularý yalana kaçmadan nasýl cevaplandýracaklarýný bilemiyorum. Neyse ki yine bir çocuk Sevgi Dünyasý yetiþiyor imdada ve þöyle diyor: Bilim, bilim diyoruz. Peki nedir bu bilim? Þu atom bombasý da bilimsel geliþmenin bir ürünü deðil mi? Bir kerede yüz bin insanýn canýný alan bir þey gerçekten bilimsel bir geliþme midir? Hayýr Bilim insanlýða yararlý uygarlýðý ileri götüren araçlarýn doðmasýna yardým etmeli. Ayrýca bilimin görevi insanlýðýn yaþama düzeyini yükseltmektir. Yoksa onu toptan yok etmek deðil! Aferin sana küçük kardeþ! Sen yarýna doðru bir umut gibi büyü; Ama ne olur bir tarafýn hep çocuk kalsýn, saflýðýn bozulmasýn. Aslýnda bilimin tek yanlý geliþimi ve politikacýlarýn bilimin yerlerini hayra kullanacak olgunlukta olmamalarý bütün bu kötü sonuçlarý doðurdu. BÝLÝMÝN SERPTÝÐÝ IÞIK Ne var ki, özellikle yüzyýlýmýzýn ikinci yarýsýndan sonra sosyal ve ruhsal bilimlerdeki geliþmeler bilimin tek yanlýlýðýný giderme ve insana kendisi ve diðer insanlarla iliþkileri konusunda yararlanacaðý bilgiler verme yolundadýr. Öyleyse tez elden bugüne baðlanalým ve sosyal bilim kitaplarýný karýþtýrarak, bu bilimlerin savaþ sorusuna nasýl yaklaþýp ne gibi çözümler getirdiklerini birlikte görelim. Sosyal psikoloji konuya þu iki soruya cevap arayarak giriyor: 1-Savaþla insanýn hangi ihtiyaçlarý karþýlanýr ve 2-Ýnsanýn inanç ve tutumlarý nasýl olur da, bu ihtiyaçlarý karþýlamanýn uygun yollarý gibi görünen savaþlarý yaratýr? Savaþa kaynaklýk eden ihtiyaçlar çok çeþitlidir. Elden geldiðince özetlemeye çalýþýrsak, bir kere, insaný saldýrganlýða sürükleyen engellenmiþ ihtiyaçlar var. Günlük geçim, ekonomik güvenlik, kiþisel durum gibi ihtiyaçlarda engellerle 11 karþýlaþan kimseler saldýrgan olabilirler ve bu saldýrýlar yabancýlar veya düþman ülkeler gibi kolayca bulunan ve toplumca da þartlanma sonucu benimsenen hedeflere yöneltilebilir. Diðer yandan çok kere olduðu gibi, ekonomik ve siyasal çýkarlar, doðrudan kazanç ihtiyacý, hammadde ve pazar elde etme isteði bir savaþý baþlatabilir. Ayrýca gücünü göstererek baþarý ve saygýnlýk kazanma ihtiyacý pekalâ uluslarý savaþa sürükleyebilir. Bazen yurtsever maskesi altýnda baðnaz bir ulusallýk savaþ nârâlarý attýrabilir. Barýþtan kaçma ihtiyacý da savaþýn önemli nedenlerinden biridir. Gerçekten barýþ yapmak, savaþ yapmaktan daha z o r d u r. G ü n l ü k y a þ a m d a k i tekdüzelikten, can sýkýntýsýndan kaçma isteði, heyecan ve hareket ihtiyacý, birlikte hareket etme ve insanlarla büyük ve dramatik bir þeylere giriþme isteði insana seve isteye savaþý aratabilir. Belirsiz, buhranlý dönemlerin sýkýntýsý da buna eklenirse, savaþ rahatlatýcý bir çözüm yolu imiþ gibi görünebilir. Öteki ulus veya topluluklarla ilgili düþmanca inanç ve tutumlarý, o yönde yüzyýllardýr süregelen yanlýþ bir eðitim ve þartlanmayý da, bunlara eklersek tablo hemen hemen tamamlanmýþ olur. Savaþ çoðu kez bu çeþitli ihtiyaçlarý doyurma yolu olarak görülür ve bir bakýma gerçekten de öyledir. Ama bunlarýn tümü baþka, saðlýklý yollarla da karþýlanabilir. Sözgelimi susuzluk bir ihtiyaçtýr. Onu içilecek, temiz suyla gidermek gerektir. Ama içilecek temiz su bulunmazsa, insan bulduðu pis ve mikroplu sularý da içmek zorunda kalýr. Ve hastalanýr. Öyleyken bile yine o pis suyu içmeye devam eder. Ta ki temiz su saðlanýncaya kadar... Herhalde sosyal bilimcilerin görevi, insanýn ihtiyaçlarýný kendine ve baþkalarýna zarar 12 Sevgi Dünyasý vermeyecek bir þekilde, olumlu eylemlerle gidermelerini saðlayacak saðlýklý yollarý görüp göstermek olmalýdýr. UYGULANMAYI BEKLEYEN REÇETE Nitekim sosyal bilimciler tarafýndan barýþý gerçekleþtirme yolunda hazýrlanan bir programda, çözüm yollarý olarak: halkýn engellenmelerini azaltma, demokrasiyi iþler hale getirme, ruh saðlýðýný geliþtirme, insanlarý evrensel düþünce yolunda eðitme, baðnaz inanç ve tutumlarý deðiþtirme, partizan olmayan bir dýþ siyaset geliþtirme, uluslararasý birlik için ön þartlarý hazýrlama, silahsýzlanmayý saðlama, uluslararasý, çatýþmalarý savaþtan baþka tekniklerle çözümlemeye çalýþma, her ulusun sorumlu bir þekilde davranýp barýþa katkýda bulunmasýný saðlama gibi öneriler ileri sürülmüþtür. Doðrusu hepsi de denenmeðe deðer. Ýlkin dinin insan kavgasýna tuttuðu aynaya baktýk. Sonra savaþý doðrudan yaþayanlarýn sözlerini dinledik ve sonunda bilimin savaþ sorununa serptiði akýl ýþýðýnda barýþa açýlan aydýnlýðý gördük. Öte yandan çaðýmýzýn öldürücü güçleri bizi öyle bir çizgiye getirdi ki, ya barbarca savaþarak toptan yok olacaðýz, ya da barýþ içinde birlikte varolacaðýz. SANATIN KURTARICI ELÝ Gerçeði gerçekten görmesini bilen biri Ýlim bir noktadýr. Cahiller onu teksir ettiler (çoðalttýlar) demiþ. Biz de onu da söyleyelim, bunu da ekleyelim derken biraz fazlaca daðýldýk galiba ve konunun enkazý altýnda ezilip kaldýk. Öyle ki birçok þey söylediðimiz halde, sonunda sanki hiçbir þey söylememiþ gibi olduk. Ýyisi mi biz yine sezgisiyle gerçeðin bir çýrpýda özünü kavrayan sanata sýðýnalým ve bir öykü ile konuyu tekrar toparlamaya çalýþalým. Ta ki savaþ bize deðil, biz ona egemen olalým. Yýllar önce Sevgi Dünyasýnda bir yazý okumuþtum: Fatoþu kim yiyecek. Küçük bir çocukla, Fatoþ isimli bir kuzunun öyküsüydü bu. Çocukla Fatoþ günlerini birlikte geçirir. Kýrlarda gezinir, bahçede oynarlar. Giderek ev halký da Fatoþa alýþýr. Ve Fatoþ onlarýn arasýnda, onlardan biri gibi olur. Bir yandan da büyür, kocaman bir koyun haline gelir. Bir gün, evet bir gün -söylemeye dilim varmýyor amao da diðer koyunlar gibi kesilir ve oldukça daðýnýk bir þekilde sofraya gelir. Ama kimsede el uzatacak ne iþtah var ne de takat. O arada çocuk düþünür Her gün iþtahla ve neþe ile diðer koyunlarýn etini yediðimiz halde, buna niye el uzatamýyoruz diye. Ne ki o, herhangi bir koyun deðildir iþte. Onun ismi vardýr. Fatoþtur o. Ve düþüncesini sürdürür: Öyleyse biz. tanýdýðýmýz, bazý þeyleri paylaþtýðýmýz, ismini bildiðimiz kimselere kolay kolay kötülük edemeyiz. Fakat herkesi nasýl tanýrýz ve sonra herkesin ismini nasýl bilebiliriz?! Ancak, umutsuzluða kapýlmayalým hemen. Yine de herkesin herkes tarafýndan bilinen bir ismi var: Ýnsan! Ýnsanýn ne olduðunu tam olarak bilirsek kimseye kötülük edemeyiz. Ýsmimiz gibi cismimizi de insan edebilirsek barýþ sürekli olarak, bir daha bozulmamak üzere yerleþir yeryüzüne. Bugün insan sýkýntýda, bugün insan sancýlar içinde. Bugün insan insana gebe. Gelin dostlar, hep birlikte insaný doðuralým önce!.. Sevgi Dünyasý 13 MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (2) Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1) "HASTALANDIÐIM ZAMAN BANA ÞÝFA VEREN ODUR." (Gülyüzlü Ýbrahimin beyaný) (Þuara/80) (Bakýnýz: Yunus/107) YAVUZ YEKTAY Mayýs ayý yazýmýn hemen baþýnda teslimiyetimi ve razi olduðumu yazmýþtým. Ýçinizde, bu beyanýmýn yalnýz bana ait olduðunu, kendimi size anlatmak için bir girizgâh sayýlabileceðini düþünenler olmuþtur. Haklýdýrlar. Tekrar okuduðumda, bu kadar geniþ kapsamlý bir konuda, sizler gibi çok bilgili ve yüksek realiteli bir kitleye hitap edebilmekte ne kadar acemi olduðumu anladým. Baðýþlanmak dilerim... Hani, ... inildemeyin, hastalýðýnýz bendendir, þifanýzý da Ben vereceðim... demiþti ya Bizi Sevgisinden Yarataným. Kýssaya göre, günlerden bir gün Gülyüzlü Musanýn karný aðrýyormuþ, çok acý içindeymiþ. Ellerini açmýþ, talep edilecek Tek Yüce Varlýða, Yarataným, ben Senin Gülyüzlünüm, ne olur bana yardým etmeni dilerim, bu acýdan kurtulayým. Sað-arka tarafýndan bir ses gelmiþ: Ya Musa, dere kenarýndaki aðaçlarýn yapraklarýndan topla, suda kaynat ve iç. Gülyüzlüm hemen emri yerine getirir ve yaprak suyunu içer içmez, aðrýsý kesilir, huzura kavuþur ve þükreder Yaratanýna... Lâkin 5-6 ay sonra yine þiddetli bir aðrý baþlar karnýnda, ölecek gibi hisseder kendini. Gülyüzlüm iþi biliyor ya, hemen 14 Sevgi Dünyasý topladýðý aðaç yapraklarýný kayanatýr, içer. Ýyileþmek bir yana, daha da fenalaþýr. Ellerini açar onu Sevgisinden Yaratana: Yarataným, yine karným aðrýdý, ayný Senin söylediðin gibi yaptým, ama þifa bulamadým, lütfen bana yardým etmeni dilerim. der. Saðarka tarafýndan bir ses: Ya Musa, bu kez ben bir þey söylemedim ki... Ýþte bunu söylemeyi beceremedim Mayýs ayý yazýmda. Ýster renklerin yüksek frekansýndan, ister seslerin lâtif tesirlerinden, ister Türk Musikisinin Yaratan Vergisi makamlarýndanmelodilerinden veya ister bir bardak su ile içeceðiniz bir aspirinden tedaviniz için þifa bekliyorsanýz, (hangi dinden olursanýz olunuz, Yaratanýmýz Tektir.) duyulur bir sesle, iþe baþlamadan önce þunlarý söylemeyi, kesinlikle ihmal etmeyiniz: YA R AT A N I M , Þ Ý M D Ý BAÞLAYACAÐIM TEDÂVÝNÝN TESÝRÝNÝ HÂLK EYLEMENÝ DÝLERÝM LÜTFEN, ÂMÝN... Amin deyince OM kelimesini anýmsamamak mümkün deðil. Ýki kelimenin de ayný frekansta olduðunu, bu frekansýn da ruha ferahlýk vererek her söyleniþinde teslimiyete doðru gittiðinizi anlayacaksýnýz ve içiniz GÜVENle dolacak, güzel gözleriniz, Onun yarattýðý her þeye, (kusur bulmadan) SEVGÝ enerjisiyle bakacak; Ýnanýn ne siz, ne de etrafýnýzdakiler, hastalýk nedir bilmeyeceksiniz, þükredeceksiniz, þükredeceksiniz... OM : Ona baðlýlýðým ilk programda var olmamdýr, ben bilmeden. Evrenselliðin tecrübesine, yoluna ve Rabbime sýðýnýyorum. Tâ ki, MANÝ : Ölümsüz ruhumun aydýnlýðý, nuru, PADME : Uyanan ve bu dünya için eriþilebilecek en yüksek tekâmül seviyesine gelen þuurluluðun derinliklerinden sýyrýlsýn, HUM : Her zaman bir çekime tâbi olduðumdur, Ona baðlýlýðým, ben bilmeden. Ve ben ten kafesinden kurtulmanýn vecdi içinde, o çekim beni nereye götürürse, sonsuzluða kadar gideyim... OM MANÝ PADME HUM, OM MANÝ PADME HUM... Bu ay sizin için PENTATONÝK (2) NÝHAVEND makamýnda, dayanýlmaz güzellikte bir mutluluk tableti bestelendi. Ben notaya aldým, sesler nereden vahyedildi siz anlayýn...(3) Melodinin içinde bir usul var, fakat ben bu güzel melodiyi kalýba sokmak istemedim, Sevginin sonsuz özgürlüðüne býraktým: Bu beste, - Evrensel Barýþ ve rahatlýk duygusu verir, - Karýn bölgesine iyidir. - Kan dolaþýmý ve tansiyon düzenleyici etkisi vardýr. - Kaslarý rahatlatýr. - Öðle zamaný daha etkilidir. - Pentatonik olmasý, büyük bir güven hissi ve kararlýlýk duygusu verir insana. Bestesi ve güftesi tedavi edici ve moral vericidir. DUYGULANINIZ, ÇEVRENÝZÝ TAD BÜRÜSÜN. SÝZ AYA GÜLÜN, AY SÝZE GÜLSÜN. SEVGÝ SÝZÝ YAÞATACAK. SÝZ SEVGÝDESÝNÝZ, SEVGÝ SÝZDE, SÝZ SEVGÝSÝNÝZ. Sevgi Dünyasý Sizler için 04.05.2003 tarihinde 10 saatte bestelendi. Güzellikleri yaþamak için saðlýkla dolu yýllar el ele... N o t : Va r s a s o r u l a r ý n ý z ý v e isteklerinizi bekliyoruz. Dip notlar: 1. Bir yazý dizisi halinde yayýnlanacaktýr. 2. Pentatonik gam: Bir tam oktavlýk 15 gamdan 3 ses alarak onu 5 sesli bir gam yapmak. Meselâ, Nihavendi (SOL+LA+bSÝ++DO+RE+bMÝ+FA+SOL) iken, (LA+DO+bMÝ) seslerini hiç kullanmamak. 3. Bu Pentatonik Nihavend beste, porte üzerindeki sol notasýnda bitmeliydi, biz küçük bir ilâve ile, 4.üncü armonik olan, yine porte üzerindeki side býrakarak REHAVÝ kapýsýný araladýk, sonsuzluk ve genel huzur hissini arýyoruz... 16 Sevgi Dünyasý SORULARLA Derleyen: Özenç Kayserilioðlu E k m i n e z i v e R u h Va r l ý ð ý Arasýndaki Ýliþki Nedir? Ekminezi, ruhun varlýðýnýn en önemli delillerinden biridir. Ruhun, geçmiþini hatýrlamasý deðil, aynen yaþamasýdýr. Kiþi degajman (ruh ve beden iliþkisinin gevþetilmesi) haline getirilerek, verilen telkinlerle çevresiyle iliþkisi azaltýlýr ve kendi içine dönmesi saðlanýr. Bulunduðu zamandan, yaþamýnýn geçmiþ dönemlerine doðru yavaþ yavaþ inilir. Bu arada süjeye, kendi verdiði bilgilerin dýþýnda, hangi yaþýnda olduðunu belli etmesine yarayacak refleksleri ile ilgili çeþitli testler uygulanýr. Bilindiði gibi refleksler bizim istemimiz dýþýnda, organlarýmýzýn aldýklarý etkiye karþý gösterdikleri tepkilerdir. Ekminezinin varlýðýný en çarpýcý þekilde ortaya koyan refleks, Babenski refleksidir. Yetiþkin insanlarda ve 1-2 yaþýndan büyük çocuklarda atak tabanýnýn altý sert bir cisimle çizildiðinde, ayak parmaklarý içeri doðru kývrýlýr; buna Babenski refleksi menfi Sevgi Dünyasý denir. 0 -1 yaþ arasýndaki bebeklerde, sinir yollarý tam geliþmediði için, ayný harekete verilen tepki bunun tersidir. Yani ayak altý sert bir cisimle çizildiðinde ayak parmaklarý geriye doðru gider. Buna da Babenski refleksi müspet denir. Ýþte yetiþkin bir insan, 2 yaþýna kadar indirildiðinde bahenski refleksi menfi tepkisi gösterirken, 6 aylýk haline gittiðinde babenski refleksi müspet olmaktadýr. Bu da, o yetiþkin kiþinin her bakýmdan, bütün sinir sistemi ile 6 aylýk halini yaþadýðýnýn delilidir. Ýnsanýn hangi yaþýna veya dönemine gidilmiþse, o zamana ait kendi hatýralarýnýn içinde, onlarý meydana getiren olaylarý, duygu ve düþünceleri aynen yaþar. Diyelim ki süje otuz yaþýnda; on yaþýna indirildi; otuz yaþýna kadar geçirdiði yirmi sene onun için gelecektir. Bu yirmi senelik birikimler, hatýralar ve bilgiler, on yaþýna indi diye ruhundan silinmez. Ancak ruhta konsantrasyon kabiliyeti çok daha kuvvetli olduðu için, hangi yaþa gidilmiþse, o zamana, o zamanda çevresini ve kendisini ilgilendiren olaylara dalar, bütün benliði ile sadece onlar içinde yaþar. Örneðin on iki yaþýndan itibaren ana dilinden baþka bir lisan öðrenmiþse, on yaþýnda iken o lisaný konuþamaz. Yirmi yaþýnda bir baþka memlekete gitti ise, on yaþýna indirildiðinde o memleket hakkýnda henüz bilgisi yoktur. Bunu þuna benzetebiliriz. Geçmiþimiz birbirine baðlý zaman dilimlerinden, kompartýmanlardan oluþmuþ bir trene benzerse, o kompartýmanlarýn her birini zaman dilimleri olarak kabul edersek, ruh hangi yaþta ise, o zamanla ilgili hatýralarý içine dalar. O yaþý ile ilgili diðer geçmiþ hatýralarýný da gittiði zaman içinde hatýrlayabilir. Ama o 17 yaþýndan sonraki kompartýmanlarda bulunamayacaðý için, onlarý yaþanmamýþ gibi kabul eder. Dr. Refet Kayserilioðlu, çeþitli denekler üzerinde ekminezi denemeleri yapmýþtýr. Bazý süjeler 0 yaþýna indirilmiþ, hatta doðum tarihinden önceki bir tarihe geçmeleri istenmiþtir. O zaman bahenski refleksi denemesinde þahsýn hiçbir tepki vermediði görülmüþtür. Bu da o þahsýn o tarihte bir beden içinde olmadýðýnýn, yani spatyomda (ahiret) olduðunun delilidir. Daha aþaðý tarihlere götürüldüðünde ise bazý süjelerin önceki yaþamlarýna geçtiði, o yaþamlarý hakkýnda bilgi verdikleri görülmüþtür. Ekminezi deneyleri herkeste yapýlamaz; ancak medyum tabiatlý kiþilerde denenebilir. Her medyum yapýlý kimse de ekminezi olmayabilir. Bazen bu hayatýnda geriye gidebilen k i þ i l e r, ö n c e k i h a y a t l a r ý n a geçemeyebilirler. Veya bir önceki hayatlarýna rahatlýkla geçebilenler, ondan öncekilerde hiçbir reaksiyon vermezler. Beyti Dostun medyumu Özcan Nardemirin de þimdiki yaþamýndan bir öncekinde Bursada yaþadýðý tespit edilmiþ, o devrin Bursasýna ve kendi yaþantýsýna ait verdiði bilgilerle bu ispatlanmýþtýr. Ancak çok daha önceki yaþamlarýna geçilememiþtir. Bunun sebebi olarak þunu gösterebiliriz: Önceki hayatlarýmýzý bilmek bize iyi, faydalý, olumlu katkýlarda bulunursa hayýrlýdýr. Bazen, hatta çoðu zaman bilmememiz daha hayýrlý olur. Geçmiþi bütün günahlarý ve sevaplarý ile tam olarak geride býrakmadan, yepyeni bir geleceðe ümitle, heyecanla adým atmak, baþlamak mümkün deðildir. Zaten 18 Sevgi Dünyasý geçmiþ hayatlarýmýzdaki yanlýþlarýmýzý, eksiklerimizi düzeltmek için, her birimiz oldukça yüklü planlarla dünyaya tekrar geliyoruz. Zor olan iþimizi büsbütün zorlaþtýrmamak için Yaratan ve Onun emrindeki yüce idareciler, kendi isteðimizle de olsa, önceki yaþamlarýmýzý öylesine fütursuzca araþtýrmamýza, gene bizim hayrýmýz için izin vermeyebilirler. Ekminezi yolu ile önceki yaþamlarýna kolayca geçenler veya ekminezi yapýlmadan da özellikle küçük çocuklarda görülen hatýrlamalar ise bize þunu göstermektedir: Ekminezi Olayý Bizlere Neler Düþündürmelidir? Hiç ölmeyen ve kaybolmayan bir tarafýmýz var. Bu, bizi biz yapan, kiþiliðimize damgasýný vuran, Kendimiz dediðimiz, Ruhumuzdur. Ruh hiçbir þeyi unutmaz. Beynimiz pek çok þeyi unuttuðu ya da kýsmen hatýrladýðý halde, yaþadýðýmýz her þey, ruhumuzda düzenli, zamanýna göre tasnifli bir þekilde saklanmaktadýr. Ruhumuz, yani biz, belli maksatla dünyaya geliriz: 1)Yükselmek, olgunlaþmak, 2)Nefsaniyetten, kopamadýðýmýz küçük duygulardan arýnmak, 3)Aslýmýzýn bir olduðu diðer insan kardeþlerimizle, kendi dileðimizle, akýl ve hür irademizle, þuurlu birliðe ulaþmak için. Ortalama elli sene kabul edebileceðimiz insan ömrü, bu yüce amacý bir geliþte gerçekleþtirmeye yetecek bir süre deðildir. Öyle ise insan buna, dünyaya pek çok kereler gelerek, çeþitli toplumlarda, çeþitli örf, adet, kültürlerde ve dinlerde, kadýn ya da erkek olarak yaþayýp, zengin tecrübeler ve görgüler elde ederek ulaþýr. Dolayýsý ile ekminezi, tekrar dünyaya gelmenin ( r e e n k a r n a s y o n ) b i r d e l i l i d i r. Ýnsanýn Deðeri Bizim ve bilinçli irademizin ötesinde, tekâmülümüzü destekleyen büyük bir gücün bulunduðunu bilmek, kendimiz hakkýnda edinmiþ olduðumuz önemsizlik algýsýný alt üst eder. Çünkü böyle bir gücün varlýðý -bir kez onu algýladýk mý- sarsýlmaz bir kesinlikle, insanýn ruhsal tekâmülünün bizden daha yüce bir varlýk için son derece önemli olduðuna iþaret eder. Bu varlýða biz Tanrý diyoruz. Lütfun varlýðý, Tanrýnýn varlýðý için birinci derece kanýt oluþturmakla kalmýyor, ayný zamanda da Tanrýnýn iradesinin insan ruhunun tekâmülüne adandýðýný da kanýtlýyor. Belki de evren Tanrýnýn Alemine girmek için kullanýlacak basamaklardan biridir, Zaman ve mekân, biz yolculuk edebilelim diye varedilmiþtir. Ama tekâmül basamaklarýný birer birer, bizzat kendimiz atlamak zorundayýz. Lütuflar sayesinde tökezlemeden geçebiliriz ve yine lütuflar nedeniyle bize kucak açýlacaðýný biliyoruz. Daha fazla ne isteyebiliriz ki! Dr. M. Scott Peck (Az Seçilen Yol) Sevgi Dünyasý 19 ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ Hayvanlarýn Gizemli Güçleri adlý kitaptan Derleyen: Belgin Tanaltay Ýnsan ve Maymun Arasýndaki Eþsiz Sevgi Baðý Altmýþ yaþýndaki film yapýmcýsý Richard Savage, ayýlarýn ve kurtlarýn vahþi krallýklarýnda doðal egemenliklerini sürdürdüðü Ýngiliz Kolombiyasýndaki doðal alanda yaþýyordu. Maymunuyla geçirdiði yýllarý ve aralarýnda oluþan olaðanüstü sevgi baðýný þöyle anlattý: On yaþýndaki maymunum Sunday çýðlýk atmaya ve elimi yakalamaya çalýþtýðýnda tam da çöpü dýþarý çýkarmak üzereydim. Tüylerimi diken diken eden bir sesle inlemeye baþladý. Savage, gazeteci Paul Bannistera dýþarý çýktýðýný ama hiçbir þey göremediðini anlattý. Sonra birden 300 kiloluk boz bir ayý aðaçlarýn arasýndan çýktý ve yavaþ yavaþ bana doðru gelmeye baþladý. Çöpümü istiyordu. Býraktým ve hemen geri çekildim. Film yapýmcýsý, Sundayin uyarýsýnýn hayatýný kurtardýðýný anlamýþtý. Eðer beni uyarmasaydý ölümcül bir þekilde yaralanabilirdim. Yine de Sunday ayýyý görmüþ olamaz çünkü koku duyusu zayýftýr. Onu duyduðundan da þüpheliyim. Beni bekleyen vahþi ölümü nasýl bilebildi anlayamýyorum. Sunday bir sonraki tehlike sinyalini verdiðinde, Savage hemen dikkatini topladý. Bu olayda sadýk hayvan, Savageýn park etmiþ olduðu kamyonun etrafýnda koþuyor ve yine ayný korkunç tiz sesleri çýkarýyordu. Savage bir kez daha büyük bir hayvanýn saldýrýsýný bekleyerek tüfeðini aldý, fakat sonunda keþfettiði þey çok ölümcül olabilirdi. Kamyonun yanýnda, Sundayin acý ve tiz sesler çýkarmaya devam ettiði yerde, dizlerimin üstüne çöktüm. Fren çubuðunu kayaya çarptýðýmý ve hemen hemen içindeki bütün sývýnýn boþalmýþ olduðunu ürpererek fark ettim. Eðer kamyonu daðdan aþaðý doðru sürmeyi 20 Sevgi Dünyasý deneseydim, mutlak arabayý bir yere çarpacak ve belki de ölmüþ olacaktým. Birkaç ay sonra, maymun yine sesler çýkarmaya baþladýðýnda, Savage ve Sunday kamyonla hýzla eve dönüyorlardý. Bir kere daha beni tehlikeden önce uyaran o acý tiz sesleri çýkarýyordu. Savage kamyonu durdurdu. Merak ve dikkatle yaklaþýk 100 metre koþan Sundayi izledi. Maymunun peþinden koþtuðunda, onu yolun kenarýnda sýk çalýlýklar içinde buldu. Sundayi elleri yeni doðmuþ küçük ýslak ceylanýn üstünde bulduðumda çok þaþýrmýþtým diyor Savage. Annesini araba ezmiþti ve köþede cansýz yatýyordu. Ceylaný kurtardýk ve ertesi gün kendi türünden hayvanlarla beraber yetiþtirileceði bir bakýmevine býraktýk. Savage, Sundayin yeni doðmuþ ceylanýn tam olarak nerede bulunduðunu nasýl bilebildiðini çok düþünmüþ. Oraya ulaþmadan birkaç kilometre önce bile, Sunday ceylanýn yardýmýmýza ihtiyacý olduðunu biliyordu. Savage, ne zaman film çekimleri için ayrýlacak olsa Sundayi Kanadalý yazar arkadaþý Philip Ormandla býraktýðýný söyledi. Çok tuhaftý diyor Ormand hatýrladýðýnda. Savage beni aramadan birkaç dakika önce zýplamaya ve sesler çýkarmaya baþlardý. Konuþma bitince de sessizleþir ve Savagein bir sonraki aramasýndan biraz öncesine kadar da telefonla ilgilenmezdi. Aralarýnda çok güçlü bir bað vardý. Sunday birkaç yýl önce Savageý üzüntüler içinde býrakarak öldü. Fakat ölümünden üç gün sonra, Savage ayný Sundayin yaþarken yaptýðý gibi, maymunun küçük ve sýcak vücudunun omzuna sokulduðunu hissederek uyandý. O zaman onun gerçekten gitmediðini anlamýþtým diyor Savage. Ayrýlýðýmýz sadece kýsa bir süre içindi. Kadýnýn Hayatýný Psiþik Güçlere Sahip Kedileri Kurtardý On iki yaþýndayken Sucilein oðlu eve yaða bulanmýþ bir kedi getirip annesine kedinin onun doðum günü hediyesi olduðunu söylemiþti. Sucile cevap verirken sert olmaya niyetlenmiþti. Tatlým þu an bir kediye bakamayýz. Ama anne o senin doðum günü hediyen. Böylece kediyi temizledik, onu bir havluya sardým ve kucaðýma aldým. Orada kývrýlýverdi, sanki evindeymiþ gibiydi. O süre içinde kediyi býrakamadým ve böylece kedi bizde kaldý. Joe artýk yirmi üç yaþýnda olduðuna göre kedinin ne zamandýr bizimle olduðunu anlayabilirsiniz. Lucky adýný koyduklarý kedi hayatlarýna girdiðinde Sucile ve çocuklarý Güney Dakotada yaþýyorlardý. Sucile Zaman geçtikçe Luckynin psiþik güçlere sahip olduðunu fark etmiþtim. Bir fýrtýna veya kasýrganýn kopmasýndan birkaç saat önce duvarlara týrmanýrdý. Sonunda her fýrtýnadan önce beni uyardýðýný anlamýþtým. Lucky hep karnýma yatardý diye devam ediyor Sucile. Ameliyat olmuþtum ve eve geldiðimde, Lucky sanki neremden ameliyat olduðumu biliyor gibi sadece boynuma yaslanýyordu. Eðer beni seviyorsan gözlerini kýrp derdim ona ve o da Sevgi Dünyasý gözlerini iki defa kýrpardý, sonra bana bakýp mýrýldanýr, yavaþça patisiyle dokunurdu bana. Birkaç yýl sonra, Sucile, Luckye oyun arkadaþý olmasý için bir kedicik daha aldý ve kedilerin sadýk koruyucularý gibi davrandýklarýný hissetti. Benim için hayatlarýný feda ettikleri gün aslýnda oldukça sessiz ve huzurlu baþlamýþtý diyor Sucile. Güney Dakotadaki evimde oturmuþ bir arkadaþýma mektup yazýyordum, Lucky ile arkadaþý pencerenin kenarýnda oturmuþ beni izliyorlardý. Birden büyük bir fýrtýna patladý, evin yanýndaki aðaca yýldýrým düþtüðünde büyük bir çatýrtý duymuþtum. Büyük ateþ topunu görmek için mutfak penceresinden baktým. Her nasýlsa yýldýrýmýn düþtüðü yerde yangýn baþlamýþtý. Elektrik yüklü ölümcül ateþ topu pencereden geçip doðru bana çarpacaktý. Sucile, sevgili kedilerinin kendilerini nasýl pencerede siper ettiklerini daima anýmsayacak. Kediler alev aldýlar ve yýldýrým onlara çarptýðýnda çevrelerinde beyaz bir hale oluþtu, Ýtfaiyeciler geldiðinde, yýldýrýmýn nasýl olup da kedilerden bana sýçramadýðýna inanamadýlar. Sucile ta derinden kedilerin kendilerini yýldýrýmýn öldürücü yüküne siper edip onun hayatýný kurtardýklarýný hissediyor. Mucizevi olarak, Lucky ve arkadaþý bu kötü çarpmadan kurtuldular, fakat tüylerini kaybetmiþlerdi ve fena biçimde yanmýþlardý. Veterinerimiz, Kedileri sevdiðini biliyorum, ama onlarý gerçekten seviyor olsaydýn, onlarý uyutmama izin verirdin. dedi. 21 Sucile hikayesini þöyle tamamlýyor: Biricik kedilerimin benim yüzümden daha fazla acý çekmelerini önlemek için veterinere izin verdim. Hayatýný Fare Kurtardý Toronto Üniversitesinin eski öðretim görevlilerinden Ian Currie, Batý Virginialý yaþlý bir kömür madencisi ile karanlýk tünelde bulduðu fare arasýnda geliþen inanýlmaz psiþik baðý paylaþtý. Küçük madeninde kendi baþýna çalýþmakta olan yaþlý adam, o sýrada bir farenin kendisine eþlik edermiþ gibi sürekli yanýnda durduðunu fark etmiþ diyor Currie. Birkaç aylýk bir zamandan sonra ikisi de birbirine alýþmaya baþlamýþlar. Madenci öðlen yemeðinden artanlarla fareyi besliyor ve yaralanmasýn diye kömür duvarlarýnýn patlatýlmasý gerektiðinde onu uzaklaþtýrýyormuþ. Bir gün madenci tek baþýna çalýþtýðý sýrada, fare aþýrý derecede huysuzlanmýþ, madenciye doðru koþuyor ve sonra da kaçýyormuþ. Meraklanan madenci delgisini býrakýp hayvaný neyin rahatsýz ettiðini öðrenebilmek amacýyla onu köþeye kadar izlemiþ. Duvardan uzaklaþýr uzaklaþmaz çatý çökmüþ hem de tam onun çalýþtýðý yere. Currieye göre farenin uyarýsý olmasaydý, madenci çoktan hayatýný yitirmiþ olacaktý. Fakat fare çatýnýn çökmek üzere olduðunu biliyordu, onun madenciyi neden uyardýðý ise þu an insan ve hayvan arasýndaki iliþkinin gizemlerinden biri. Currie þöyle devam ediyor: Bana kalýrsa fare hayvanlarýn tehlike karþýsýnda kullandýklarý içgüdüden yararlandý ve bir þekilde ona arkadaþlýk eden insanla iletiþime geçmeyi baþardý. 22 Sevgi Dünyasý Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar Caným dostum seni çýldýrtmak istemem ama o çok sevdiðin portakal çiçeklerinin kokusu oturduðum evin içine kadar girmeye baþladý. Önümüzdeki hafta 3 günlük izne çýkýyorum. Bari o zaman gel. Biraz denize gireriz biraz da gezeriz. Biliyor musun portakal çiçeklerini içtikleri suyun içine atanlar var burada. Sürahilerin içine konulmuþ birkaç portakal çiçeði öylesine güzel bir rayiha veriyor ki, senin de söylediðin gibi kokular ya da beþ duyumuza ait olan her þey, geçmiþin kapýlarýný açan anahtarlar oluyorlar adeta. Bazen de o anahtarlarý öylesine gizli yerlere saklarýz ki bizden baþkalarý açamasýn. Bazen de üzerini örteriz hiç açýlmamak üzere. Sevgi Dünyasý 23 Özgürlüðün en iyisini bilen ruhumuz nasýl da gelmiþ þu beden hapishanesine girmiþ deðil mi? Bu nedenle 5 duyumuza çarpan her þey bizi çok etkiler olmuþ. Dünya hapishanesinde ya da tekâmül ortamýmýzda algýlarýmýzý deðerlendirerek, yorumlayarak ilerliyoruz ya da geriliyoruz. Yaþantýlarýmýzda mutluluklarýmýz bazen dolunay oluyor, bazense hilâl. Kederlerimiz ve üzüntülerimiz de bunlarýn yaný sýra þekil deðiþtiriyor. Gerçekten bazen derin üzüntüler kanallarýmýzý týkýyor. Algýlamamýz bile zayýflýyor. Ama týpký üzerine bastýrýldýðýnda çöken ama sonra eski haline gelen sünger misali üzerinde düþündüðümüzde bizi tekâmül ettiriyor. Ýnsan düþünmeden tekâmül edemez. Sadece acýlarý yaþayarak deðil onlar üzerinde yorum yaparak tekâmül edebilir diyorum. Ayný kederleri ve üzüntüleri salt ayný yanlýþlarý yaptýklarý için defalarca yaþayan insanlar tanýyorum. Gerçekten de doðru düþünmek bir ibadettir. Düþünme mekanizmasýný da doðru bilgilere dayandýrmak burada önem kazanýyor. Yani doðru ile yanlýþýn ölçeðinin elimizde olmasý gerek. Ancak o zaman insan tecrübelerinden doðru bilgiler çýkarabilir ve onlarý yeni yaþadýklarýna uyarlayabilir. Hani büyüklerimiz teþbihte hata olmaz derler bilirsin. Bu nedenle içinden çýkarmamýz gereken bilgileri de garip hikâyelerin içine koyup anlatýrlar. Hani La Fontaine hikâyeleri olsa anlayacaðým çünkü hayvanlarý insan yerine konuþturur ve masal olduðunu da bildiðin için o gözle okursun. Yani gerçek üstü mizansenler içinde gerçekler verilir sana. Artýk insanlar iþin suyunu çýkarmaya baþladýlar galiba. Ýnsanlar ve yaþamlarla ilgili öylesine gerçeküstü yazýlar kurgulanýyor ki doðrularý bunlarýn içinden çýkardýðýmýz taktirde adeta kutsal insan oluyoruz. Bunlarýn arasýnda eskiden gelen hikâyeler de yok deðil. Geçenlerde þu ünlü derviþ kaþýðý hikâyesini anlattým bir arkadaþýmýn oðluna. Hani evine misafir ettiði insanlarýn eline bir metre uzunluðunda kaþýklar veren ve sonra da yemelerini isteyen ev sahibinin hikayesidir bu. Tabii hiç birisi yiyemez. Derken sofraya derviþler oturur ve birbirlerine yedirirler. Böylece herkes doymuþ olur. Eskiden biz bu tarz hikâyeleri büyük keyifle dinler, içinden çýkarmamýz gerekenleri de bir güzel çýkartýrdýk. Bunun absürd yanýný görmezdik ya da görmezden gelirdik. Artýk çocuklarýn masallarý bile deðiþti biliyor musun? Masallarý adeta bilim kurgulaþtý. Ýçinde aksiyon ve heyecan olan ama mesaj kaygýsý olmayan yazýlar haline geldi. Arkadaþýmýn oðlu anlattýðým bu derviþ hikâyesine epey güldü ve Senin derviþler çok akýllýymýþ doðrusu, baþka türlü insan nasýl doyar ki! dedikten sonra Amma da saygýsýz bir ev sahibiymiþ diye ekledi. Caným dostum sence de yeni bir þeyler söyleme zamaný gelmedi mi? Çocuklarýmýzý eðitecek, içinden doðru bilgileri çýkaracaklarý yeni anlatýmlar bulmamýz gerek. Bu, belki de kendimizin de eðleneceði, eðitme kaygýmýzýn olmadýðý, eðlendirirken düzenin içine gizlenmiþ olanlarý bulacaðýmýz bir oyun da olabilir. Mutlaka bekliyorum. Hayýrla ve sevgiyle kal caným dostum. Özde bir Kardeþin Nelda Bayraktar 24 Sevgi Dünyasý ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER Havuç, Yumurta, Kahve... Siz hangisisiniz? ? Bir baba ile kýzý dertleþiyorlardý. Kýzý hayatýnda çok sýkýntý yaþadýðýndan ve bunlarla nasýl baþ edeceðini bilemediðini söylüyordu babasýna. Hatta sorunlar ardý arkasýna devam ediyordu hayatýnda. Babasý kýzýný dinledi, dinledi ve "Gel, sana bir þey göstereceðim!" diyerek kýzýný mutfaða götürdü. Baba ünlü bir aþcý idi. Ocaða 3 tane eþit büyüklükte kap koydu, üçüne de eþit miktarda su koydu ve üçünün de altýný ayný miktarda yaktý. Ve birinci kaba bir havuç, diðerine bir adet yumurta, diðerine ise de bir avuç çekilmemiþ kahve çekirdeði koydu. Ve her üçünü de tam 20 dakika piþirdi. Daha sonra ateþi kesti. Masaya iki tane tabak ve bir tane boþ bardak koydu ve ilk önce haþlanmýþ havucu Sevgi Dünyasý 25 ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER alýp bir tabaða koydu. Daha sonra artýk epey piþmiþ olan yumurtayý alýp bir tabaða koydu. En sonunda da artýk suya iyice sinmiþ ve tam kývamýnda kahve görüntüsü olan kahveyi de alýp bir bardaða boþalttý. Peki ya siz hangisisiniz? Havuç gibi sert bir kiþi misiniz, ama sorunlar yaþayýnca yumuþuyor ve güçsüzleþiyor musunuz? Yumurta gibi içi yumuþak, her an kýrýlabilir bir kiþi misiniz? Sorunlar karþýsýnda (ölüm, ayrýlýk, krizler,vs.) güçleniyor ve sertleþiyor musunuz? Yoksa bir kahve çekirdeði gibi misiniz? Kahve sýcak suyu deðiþtirir, hatta suyun sýcaklýðý en üst dereceye çýktýðýnda, en lezzetli kahve ortamý hazýr olur. Lezzet maksimuma ulaþýr. Eðer siz bu kahve çekirdeði gibi iseniz, çevrenizde ne kadar sorun olursa olsun, bunlarý olumluya çevirebilirsiniz. Çevrenize güzel tatlar, duygular katarsýnýz. Kendinizi ve çevrenizi daha iyi yapmak için çalýþýrsýnýz. Siz hangisisiniz? K E RT E N K E L E N Ý N A Þ K I Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarý yýkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasýnda çukur bir boþluk bulunur. Duvarý yýkarken, orada dýþardan gelen bir çivinin ayaðýna battýðý için sýkýþmýþ bir kertenkele görür. Adam bunu gördüðünde kendini kötü hisseder ve ayný zamanda meraklanýr da kertenkelenin ayaðýna çakýlmýþ çiviyi görünce. Muhtemelen bu çivi 10 yýl önce, ev yapýlýrken çakýlmýþtý. Nasýl olmuþtu da kertenkele bu pozisyonda hiç kýpýrdamadan 10 yýl boyunca yaþamayý baþarmýþtý? Karanlýk bir duvar boþluðunda hiç kýpýrdamadan bunca yýl yaþamak çok zor olmalýydý. Sonra bu kertenkelenin hiç kýpýrdamadan nasýl 10 yýl yaþadýðýný düþündü. Ayak çivilenmiþti! Kýzýna þu soruyu sordu: "Kýzým ne görüyorsun?" Kýzý dedi ki: "Havuç, yumurta ve kahve." Kýzýný elinden tutup masaya yaklaþtýrýp daha yakýndan bakmasýný ve hissetmesini istedi. Kýzý dedi ki: "Ne görüyorum.. Haþlanmýþ yumuþak bir havuç (Bunu yaparken çatalý havuca batýrdý ve yumuþaklýðýný hissetti), artýk piþmekten içi katýlaþmýþ bir yumurta (yumurtayý eline aldý, hatta bir tarafýndan masaya vurup, çatlattý ve içini gördü) ve bir bardak kahve. (Biraz içti). "Hatta tadý oldukça iyi." "Baba, bunu niçin bana gösteriyorsun?" diye sordu. "Bak dedi, hepsi ayný þekil kapta, ayný sýcaklýkta, ayný dakika piþti. Fakat hepsi bu etkiye farklý tepki verdiler. Havuç ilk baþta sertti, güçlü idi. Ama kaynatýlýnca yumuþadý hatta güçsüzleþti. Yumurta çok kýrýlgandý, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi, ama kaynatýlýnca içi sertleþti, hatta katýlaþtý. Bir avuç çekilmemiþ kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu, ama ýsýtýlýnca ne oldu, bu kahve çekirdekleri, ýsýndýlar, gevþediler ve içinde olduklarý suya yayýldýlar. Koku yaydýlar, tad yaydýlar ve suyu eþsiz tatta bir kahveye çevirdiler." "Kýzým sen hangisisin? diye sordu adam. Zorluklarla karþýlaþtýðýn zaman nasýl tepki gösteriyorsun? Sen havuç musun, yumurta mýsýn, yoksa kahve misin? 26 Sevgi Dünyasý Ýki Yaþam Arasýnda Dr. Michael Newton Derleme: Acar Doðangün anýsýna Arýn Ýnan Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz. Sevgi Dünyasý TANRININ VARLIÐI Ýnsanlarý ruh dünyasýna götürdüðünüzde Tanrýyý görürler mi? Ýþte bu soru konferanslarýmda bana sýkça sorulan sorulardan birisidir ve cevabý da kýsa deðildir. Þunu söyleyebilirim ki sujelerim ruh dünyasýna vardýklarýnda varlýklarýnýn özüne ait duygular hissederler. Bunun daha ileri bir açýklamasý ise hepsinin mor renkli bir ýþýða doðru çekilmeleridir. Peki ruh dünyasýnda Büyükler Konsülünden de büyük olanýn bulunduðu bir yer var mýdýr? Bu sorunun cevabý evet tir. Büyükler Konsülü ile karþýlaþmalarýmýzda sadece Büyük Varlýk diyebileceðimiz bir varlýðýn mevcudiyeti her yerde hissedilir. Bu duygu bize Tanrýyý çaðrýþtýrýr. Enkarnasyonlarýnýn sonuna yaklaþmýþ olan ileri ruhlar bunun t a m o l a r a k Ta n r ý o l m a d ý ð ý n ý düþündüklerini söylemiþlerdir. Onlara göre hissettikleri þey Büyükler Konsülünden de büyük olan ve tam olarak tanýmlayamadýklarý bir üst varlýktýr. Bu varlýðýn Büyükler Konsülüne yardýmcý olmak için orada bulunduðuna dair hepsi ayný fikirdedir. Bana gelen sujelerim bu büyük varlýðý tarif ederken Tanrý kelimesini kullanmak istememiþlerdir. Bunun yerine Kaynak veya Ruhlar üstü gibi terimler kullanmayý yeðlemiþlerdir. Sanýrým bunun nedeni Tanrý kelimesinin insanlar tarafýndan dünyada þahsiyetlendirilmiþ bir terim olmasýdýr. Ruhlar daha ileri tekamül seviyelerine ulaþtýklarýnda bu varlýk sonsuz bilgiye sahip ilahi güçlerin bir parçasý olarak çoðalýr sanki. Onlar bu büyük gücün 27 Büyükler Konsülünün toplantýlarýný etkilediðini hissederler ama bunun mutlak yaratýcý olduðunu düþünmezler. Ruh dünyasýnda Tanrý her þeye gücü yeten ve her yerde var olan büyük bir enerji olarak algýlanýr. Bu konudaki yüzlerce notumu tekrar gözden geçirdikten sonra Büyük Varlýk ile ilgili sujelerimin söylediklerini kýsa notlar þeklinde ortaya koymak istiyorum. Öncelikle her sujenin Büyük Varlýk ile ilgili söyledikleri birkaç cümleden öteye geçmemektedir. Bu varlýðý gerçekte göremiyorum ancak onu sonsuz bir enerji olarak hissediyorum. O esasen konsül için burada ama ben çoðunlukla benim için burada olduðunu hissediyorum. Konsül üyeleri bu sonsuz enerji ile aramda bir köprü vazifesi görmüyorlar. Ben onunla yani mor ýþýkla doðrudan iliþki içindeyim. Konsül üyelerinin önüne geldiðimde Büyük Varlýk onlarý mor ýþýðý ile tepeden görüyor. Bu ýþýk bazen parlak bir gümüþ rengine dönüþerek zihnimi temizliyor ve sakinleþtiriyor. Büyük Varlýk konsül üyelerinin arkasýnda tepede duruyor. Zorlukla onun gücüne bakabiliyorum. Onun gücünü öylesine güçlü bir þekilde hissediyorum ki konsül toplantýsýnda ona bakmayý bile deneyebileceðimi düþünemiyorum. Çünkü bunu yapabilsem bile konsül üyelerine kontsantre olmam çok zor olurdu diye düþünüyorum. Konsül üyeleri de onun varlýðýný onaylýyorlar ama ona olan hürmetlerini abartýlý bir þekilde göstermiyorlar ki yaptýklarý iþ yavaþlamasýn. Çünkü orada 28 Sevgi Dünyasý yapýlmasý gereken þey konsül üyeleriyle benim birbirimize odaklanmamýzdýr. Yine de ben bu bütünleþmiþ zeka enerjisinin büyüklüðünün sadece benim için planlandýðýna dair bir his taþýyorum içimde. Rehberim, Büyükler ve bu büyük varlýk tecrübelerimin ötesindeki bilgeliðin koruyucusu gibiler. Büyük Varlýk konsüle benim adýma yardým eden saf bir enerji. Konsül üyelerinin bu yardýma ihtiyaçlarý var çünkü biyolojik bir þekil içine enkarne olmayalý epey zaman geçmiþ. Bu enerjinin saf bilgeliði hem konsül üyelerinin hem de benim nereye gittiðimizi daha açýk ve net bir þekilde görmemizi saðlýyor. bunlardan sadece biri hafýzamda uzun süreli yer edinmiþtir. Chinera þimdiye kadar gördüðüm en ileri sujelerimden biri olmuþtu. Bu nedenle hiçbir sujem onun kadar beni Büyük Varlýða yaklaþtýrmamýþtý. Chinera dünyaya enkarne olmadan önce baþka bir boyutta eðitilmiþti. Bugünkü hayatýnda bir akupunktur uzmaný olan ve çeþitli þifa teknikleriyle uðraþan bu sujemle ilgili deneyimimi Olay 44de bulacaksýnýz. OLAY 44 Dr. N: Kiþisel rehber olarak göreviniz tamamlandýðýnda Konsül üyelerinin arasýna katýlmayý bekliyor musunuz? Bu varlýðýn parlak ve kendine çeken enerjisi bir gün onunla birleþmemiz için herkese yönelmiþ durumda. Sanki bizim büyümemizi ve onlarla bütünleþmemizi bir yetiþkin olgunluðunda bekleyen anatalarýmýz gibi. S: Hayýr, bu henüz olmayacak. Daha genç öðretmenlerle çalýþan usta bir öðretmen olmam gerekiyor. Böylece onlara çeþitli seviyedeki talebeleriyle iletiþime geçmelerinde yardýmcý olmam için. Konsül üyelerinin önünde durduðunda Büyük Varlýðýn gücü zihnimin içine süzülüyor. Rehberim bile bu duyguyu alýyor. Bu yüzden benimle konsül toplantýlarýna gelmekten hoþlanýyor. Çünkü Büyük Varlýk sevginin ve anlayýþýn bir pýnarý gibi duruyor. Konsül üyeleriyle zamaným bittiðinde geri gitmek ve onunla tekrar bir olmak isteði doðuyor içimde. Dr. N: Bunu nereden biliyorsunuz? Konferanslarýma katýlan bazý insanlar bana konsül üyesi olmanýn ve bu varlýða yakýn olmanýn nasýl bir þey olduðunu sormuþlardýr. Bu deneyimlere sahip olan çok az sujem olmuþtur ve bunlarýn da hepsi V.kademe ruhlardýr. Ancak S: Çünkü ben hâlâ eðitiliyorum, dünyanýn biyolojik formlarý ile ilgili hâlâ öðreniyorum. Dr. N: Chinera, bugün burada beraber olmamýzýn nedeninin, bazý þeyleri öðrenmemiz için birbirimize yardým etmemiz olduðuna inanýyorum. Ýstersen buna Konsül üyeleriyle iliþkinizi sorgulayarak baþlayalým. Kaç tanesini görebiliyorsunuz? S: Saðýmda 12 adet konsül üyesi duruyor. Son hayatýmdan sonra, masanýn tam ortasýnda duranlar beni sorgulayanlardý. Hâlâ ayarlanmasý gereken bazý bloke olmuþ noktalarým Sevgi Dünyasý var. En saðda oturanlar ise benim orijinal boyutumdan. Dünyaya getirdiðim enerjinin daha iyi kullanýmý için bana yardým etmekle görevliler. Dr. N: Geriye kalan dört üye ne yapýyor? S: Onlar boyutlar arasýndaki evrensel ýþýðý ve sesi stabilize ediyorlar. Dr. N: Hangi blokajlar sizin dünyadaki ilerlemenizi engelliyor? S: Öncelikle, konsül daha fazla insanla etkileþim içine girmemi istiyor. Kendimi geniþletmeye karþý adeta direncim var. Bunun benim gücümü seyrelttiðine dair onlara þikayette bulunuyorum. Onlar ise bana katýlmadýklarýný söylüyorlar. Dr. N: Siz bu deðerlendirmeye ne diyorsunuz? S: (uzun bir sessizlikten sonra) onlarýn doðru söylediklerini biliyorum ama yine de bu dünyada bir yabancý olduðumu hissediyorum. Dr. N: Chinera lütfen bana anlatýr mýsýnýz hiç konsül üyeleriyle bazý talebelerle ilgili ortak çalýþma yaptýnýz mý? S: Evet, kýsa bir çalýþma yaptým. Dr. N: O zaman belki de ruhsal tekamülü biraz daha anlamama yardýmcý olursunuz. Kendinizi hangi sýnýfa koyuyorsunuz? S: Ben usta bir öðretmen olmak için çalýþýyorum. Dr. N: Bu bir konsül üyeliði olabilir mi? 29 S: Hayýr gerekmez. Uzmanlaþmak için pek çok seçenek vardýr. Mutlaka konsül üyesi olmak gerekmez. Dr. N: Diyelim ki buna uygunsunuz ve size konsül içinde bir yer verildi. Bundan sonra ruh olarak gideceðiniz yer neresi olurdu? S: (Cevap vermekte tereddüt ederek) Bir Olanýn olduðu yere gitmek olurdu. Dr. N: Bu Büyük Varlýk þeklinde mi ifade ediliyor? S: Evet. Öz olarak öyle. Dr. N: Bir Olaný bize tarif edebilir misiniz? Bu ruhlar üstü bir güç mü? S: Bu yaratýlýþýn merkezi... Yeni ruhlarýn yaratýcýlarýnýn ýþýk enerjisini þekillendirdikleri yer. Dr. N: Bunu biraz daha anlatabilir misiniz? S: Lütfen size daha fazla anlatamam. Yeni ruhlarýn enerjisi bu ruhlar üstünden dýþarý çýkýyor. Dr. N: Bizim Tanrý dediðimiz o bir olan mý? S: O ilahilik... Dr. N: Büyük Varlýðýn özü nereden geliyor? S: Her yerden.... (duruyor) Dr. N: Bunlarý nasýl böyle bilebiliyorsunuz? S: Konsülde sürekli konuþtuðum bir eðitmenim var. Biz de ona soruyoruz. (Gelecek Ay konumuza kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz) 30 Sevgi Dünyasý Nadide Kýlýç Ýstanbulda oturanlarýyla bireysel tanýþýklýðým olmuþtu. Onlarla yüz yüze geldiðimde ilgimi çeken en önemli husus bakýþlarýndaki sakinlikti. Ýsterseniz buna yüzlerine düþen gölge de diyebiliriz. Her zaman edinmek için ter döktüðüm hasletlerden biri sakin olmaktýr. Sakin olmanýn ne denli zor öðrenildiðini bilir misiniz, bilmem... ama sakinlik, onlara sanki ana rahmine düþerken, henüz vücutlarý oluþum içindeyken, genlerine depo edilmiþ halde sunulmuþtu... Yürüyüþleri ne kadar hýzlý olursa olsun, yavaþ hareket ediyorlardý. Gözlerinin taa içine sinmiþ, bakýþlarýnýn sessizleþmesine sebep olmuþ, neredeyse yüz kaslarýnýn içinde kan dolaþýmýndaki alyuvarlarý bile etkisi altýna almýþtý. Çünkü mimiklerini, jestlerini görülmeyecek kadar küçültüp, saklamayý biliyorlardý. Biz buna hiç mimiksiz yaþýyorlar desek daha iyi olacak galiba... hiç mimiksiz yaþýyorlar. Japonlar sizde de ayný kanýyý uyandýrmýyorlar mý? Yüzlerinde hiç dinmeyen bir sakinlik sizde de hayranlýk uyandýrmýyor mu? Onlarý, bir müzede görmüþtüm. Bu kez hayranlýðým þaþkýnlýða dönüþmüþtü. Diline ve kültürüne tamamen yabancý olduðum bu insanlarýn turist rehberine, bir imama ya da Budist rahibe gösterdikleri sýnýrsýz saygýya eþdeðerde bir saygý gösterdiklerini görünce, þaþkýnlýðým denetimsiz bir tenkide yerini býrakmýþtý. Yanýmdaki arkadaþým ise Biz onlara alýþtýk. Burada Louvreda Japonlara, comme le moulon derler diye açýkladý. Gülmüþtüm. Gerçekten de çobanýn ardýndan giden koyunlarý hatýrlatýyorlardý... Durumun tuhaflýðýna raðmen yine de içimde bilemediðim bir hayranlýðý kabartýyorlardý. Çünkü kalabalýk bir grubun bir tek insanýn sessizliði ile hareket edip nefes almasý olaðanüstü bir ön disiplin sonucu olmalýydý... Japon sessizliðini merak ederken özel mevkiini almak ve baþkalarýnýn özel mevkiini kabul etmek düsturu karþýma çýkýverdi... Amerikalý antropolog Ruth Benadictin Krizantem ve Kýlýç isimli kitabýnýn sayfalarý arasýnda buldum. Her insan gibi ana rahmine düþen Japon bebek, Japon topraðýna adým atmadan, peþin peþin sýrtýna yüklenen borçla doðuyor. Bu borç ON olarak simgelendirilmiþ. Küçücük Japon çocuðu olabilme þerefi, büyük bir borcun ödenmesi mecburiyetiyle adeta esir alýnýyor... ama bu borç, küçücük bir çocuðun bilincine yavaþ yavaþ kazýnýyor. Bir Japon bireyi, borcunu Sevgi Dünyasý ödemek üzere gayret sarf ettikçe toplum içindeki özel mevkiini almaya hazýr hale geliyor. Çocukluktan gençliðe geçtiði dönemde ise özel mevki almaya hazýr oluyor. Bu, küçük yaþtan itibaren çocuða gösterilen sýnýrsýz þefkat ile paralel olarak güdülen gizli bir eðitimle verilir. Çocuk hiç bir zaman eðitildiðinin, disiplin içinde büyütüldüðünün farkýna varmaz. Eðitim Batý Toplumlarýnýn aksine, aile içinde verilir. Büyük ve kalabalýk bir aile içinde, varlýðýný ve deðerli olduðunu hissederek büyüyen çocuk; bilgi, tecrübe ve görgü açýsýndan zenginleþmiþ bir halde okuluna baþlar. Okul yaþamýnýn ilk yýllarýndan gençliðe kadar toplu sýnýf geçildiði dönemlerdir. Ancak sýnýfta kalmamak için çocuðun, arkadaþlarý ve öðretmenleri yanýndaki özel mevkiini alma becerisi daha çok önemlidir. Bu yönden okulda baþarýlý çocuklarýn ailesi yanýnda özel mevkiini alabilmeyi öðrenebileceðine inanýlýr. Çünkü bunu baþarabilen çocuklarýn toplumsal borçlarýnýn (ON) da farkýna vardýklarý düþünülür. (ON), hür bir insanýn, gelenek göreneklerin baskýsý altýnda esir haline getirir. Kendi dýþýnda bir otoriteye saygý göstermeyi, statü farklarýna boyun eðebilmeyi, hangi þartlarda olursa olsunlar, nazik olmayý bilirler. Daha doðrusu, çocuk, sýnýrlandýrýlmýþ ve þekillendirilmiþ bir sosyal yaþam kültürünün içinde gözlerini açar. Ruth Benedict, bunu Japon Yaþam Tarzý olarak nitelendirmiþ. ON ve özel mevkiini bulup korumak, týpký bir Samurainin kýlýcýna sahip olmasý gibi kutsal sayýlmýþ. En büyük borç, imparatora duyulurdu. Ýmparatorun kutsallýðý karþý 31 durulmaz bir boyutta kabul gördüðü için kesin saygýda ve en büyük borç da ona yapýlýyordu... çocuk bu büyük borca, babasýna duyduðu saygýyla hazýrlanýyordu. En önemlisi bir Japon, önce aile birliðinin kutsallýðýna ve toplum içinde ailesinin özel mevkiini almasýndaki büyük sorumluluðunu üstlenmek mecburiyetindedir. Böylece Büyük Japon Birliðinin diðer dünya devletleri arasýndaki özel mevkiini almasý için kendisine düþen sorumluluðuna hazýrlanmaktaydý. Japonlarýn hiçbir zaman borç yükünden bahsetmedikleri söylenir. Çünkü ON (yüklenen borç) bir kutsal görev olarak düþünülür. Bu nedenle her zaman dik baþlý ve yaptýklarý iþleri en mükemmel biçimde yapmak haklarýnýn ötesinde, kendilerine hiçbir seçenek býrakmýyorlardý. Eðer baþarýsýz olurlarsa harakiri yaparak yaþamlarýna son veriyorlardý. Dünyada kapalý bir yaþam süren eski Japon sistemi (imparator - Þoðun - Samurai - çiftçi - v.s.) giderek hiyerarþik borçlarýn ve gelenek göreneklerin altýnda, tamamen dýþ dünyadan kopmaya baþladý. Kendini birdenbire savaþýn içinde buldu. Japonya kendini Uzakdoðu birliðinin hamisi gördüðü için Çin-Kore gibi ülkeleri yükseltmek amaçlý askeri müdahalelerde bulunsa da bunu savaþmak olarak görmüyordu. Savaþta bin türlü sýkýntýlarýn ve kayýplarýn ardýndan yýkýlmasý beklenirken, birden bire bambaþka bir Japonya olarak ortaya çýktý. Þimdiye kadar alýþtýklarý yaþamlarýný, düþünce ve inançlarýný etkileyen, Japon yaþam tarzýyla diðer ülkelerin çaðdaþ bilinç düzeyine 32 Sevgi Dünyasý ulaþmaktan alýkoyan her türlü mecburiyetin yerine getirilmesi kanunla yasaklandý. Artýk tüm Japonlar doðuþtan hür olarak dünyaya geldiklerinin bilincinde olmalýydýlar. Esas önemli olan, Japon yaþam tarzýnýn hayata geçirilmesi idi. Harbiyedeki Askeri Müzede bir Türk rehberin ardýna düþmüþlerdi. Yine ayný intizamlý diziliþle, ayný sessizlik içinde... salonda Mehter Müziðini dinlemek üzere, Türk öðrencilerin çýðlýðý arasýnda, Japon turiste yakýþýr bir itaatle dimdik oturuyorlardý. Uzakdoðunun en uzaðýnda yaþayan bu insanlar, birdenbire yepyeni bir yaþam tarzýna geçmediler. Ancak eski alýþmýþ olduklarý inanç haline getirdikleri; su içer gibi, krizantemler büyütür gibi bir geyþanýn arzulara hizmet etmesi gibi, sýcak ve soðuk duþ altýna zevkli dakikalara vücutlarýný sere serpe býrakýr gibi tabularýný ruhlarý için zevkli hale getirdiler. Geçmiþte okuduðum bir roman geçiverdi, belleðimle kulaðýmýn arasýndan... ASÝL DÜÞMAN adýnda bir kitaptý. Kýbrýslý bir Rum dedenin, Ýstanbullu bir gence aþýk olan bir genç kýza, Türklerin hasletlerini anlatýþý üstüne yazýlmýþtý. Düþmanlýk beslediði Türklerin onlarý imdat isterken nasýl Akdenizde boðulmaktan, kurtardýklarýný anlatýyordu. Merhametli insanlarýn asil olduðundan bahsediyordu. Þeref için savaþýp kýlýç sallayarak düþmana saldýran Samurailer bu kez ruhlarýndaki yerleþik imparatora borçluluk inancýndan Japonyanýn dünya üstündeki özel yerini almasý için güç aldýlar. Bugünün Japon mucizesini gerçekleþtirdiler. R. Benedict Japonlarýn ON yerine koyduklarý beþ ilkeyi belirtmiþ. Bu ilkeler: 1. Kesin doðruluk 2. Zayýf olaný korumak (ailende en büyük kardeþin küçük kardeþi korumasý gibi) 3. Cesaret, kendinin dýþýndaki herkese saygý ve sevgi göstermek 4. Ýnsaný manevi yüke sevk edecek ikili iliþkilerden korunmak. 5. Tutumlu olmak (maddi manevi bütün alanlarda tutumluluk; zaman, emek, bilgi vb..) Bütün bunlarý niçin anlattým?! Bir Japon sempatizaný olduðum için mi? Hayýr... dün yine onlarý gördüm. Dünü, önceki günü, bir ay öncesini hatta dört yýl öncesini düþünmeden edemedim. Tabii ki iki gün önce sarsýlan Bingölde velilerin acý feryatlarýný bastýran, paparazzilerden yükselen naralarla, dizi filmlerinin birbiriyle reyting yarýþmasý sýrasýnda araya giren, ikiþer dakikalýk reklamlardan bahsetmeyi... bir ay önce Iraka yapýlan Amerikan saldýrýlarýnda; kolsuz bacaksýz kalan çocuklarýn haberlerini, Asmalý Konak tadýnda seyrederken, kanepelerimize büzülüp, çaylarýmýzý yudumladýðýmýzý.... sefâhâtten kucaðýmýza esir düþen hasletlerimizi, nasýl öldürdüðümüzü anlatabilmeyi isterdim. Ve ulusal merhametin ne olduðunu yazmak isterdim... hani durup durup yedi cihana övünerek anlattýðýmýz; II. Beyazýt zamanýndan II. Dünya Savaþýna zalimlerden kurtardýðýmýz mazlum insanlarý unutacaðýmýz, Dünyaya yeni hizmetler sunacaðýmýz günleri hatýrlamayý isterdim. Sevgi Dünyasý 33 IÞIÐIN HAZÝNESÝ "The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir. Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir. Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya koymaktadýrlar. 34 Sevgi Dünyasý ÞÝMDÝ BURADA OLMAYI HATIRLA Richard Albert, Ph.D. Böylece Hindistana gitmek üzere bavulumu topladým ve yanýma bir þiþe LSD aldým. Kafamdaki fikrim, yolumda kutsal adamlara rastlayacaðým ve onlara LSD vererek onun ne olduðunu onlardan öðreneceðim idi. Belki onlar bana eksik kalan ipucunu verirlerdi. Tahrandan yola çýktýk ve üç ay boyunca çok tatlý rehberlerimiz ve güzel zamanlarýmýz oldu. Afganistandan epey miktar haþhaþ satýn aldýk. 1300 tane slayt çekip pek çok Hint müziðini teybe kaydettik. Ben bol miktarda þiþelenmiþ su içtim, konserve gýda tükettim. Çünkü ben Hindistanda gezen bir Batýlýydým. Nepale vardýðýmda iþte bu haldeydim. Yapýlacak her þeyi yapmýþtýk. Dalai Lamayý bile görmeye gitmiþ, at sýrtýnda Kaþmir deki Amanath Maðarasýna bile çýkmýþtýk. Benaresý ziyaret etmiþ ve sonunda kendimizi Nepalin Katmandusunda bulmuþtuk. Aþýrý derecede sýkýntýlý hissediyordum kendimi. Bunun kýsmi nedeni haþhaþtý. Fakat ayný zamanda ne yapmam gerektiðini bilemememdi. Yapabileceðimi düþündüðüm her þeyi yapmýþtým ve hayatýmda yeni bir þey olmamýþtý. Bu da diðer seyahatlerimden farksýz olmuþtu. Sýkýntým gitgide aðýrlaþmaya baþladý. Yeterince bilmiyordum ve elimdeki bu þeyi bilinçlilik durumunun yeni halleriyle uyumlu hale getiremiyordum. Kýsacasý ne yapacaðýmý bilmiyordum ve LSD almamýþ halimde bile deðildim. Elimde bol miktarda LSD vardý. Ben niçin almýþtým bunu? Ben LSDnin ne yapacaðýný ve bana ne anlatacaðýný biliyordum. Bana o bahçeyi yeniden gösterecekti ve beni bir kenara atacaktý, hepsi bu. Ben bu deneyimin bir baðýmlýsý olmuþtum ve hattâ ondan býkmýþtým bile. Ýþte sýkýntým bu dereceye kadar varmýþtý. Blue Tibetan (Mavi Tibetli) adlý bir Hippi restoranýnda oturuyorduk. Ben de bazý Fransýz Hippileriyle konuþuyordum. Hindistanda birkaç Hint bilginine ve arýnmýþ bilgelere LSD vermiþtim. Yaþlý bir Budist Lama Benim baþýmý aðrýttý dedi. Bir baþkasý: Güzel bir þey, ancak meditasyon kadar deðil! Dedi. Ve bir baþkasý ise Bundan nerede bulabilirim? diye sordu. Amerikada rastlayacaðým türden cevaplardý bunlar. Dolayýsýyla bunlarda beni büyük bir heyecana sevk edebilecek bir bilgelik bulamadým. Sonunda kafamda oluþturduðum þeyin olmayacaðýna inandým. Bundan sonraki duraðýmýz Japonyaydý ve ben þimdi ne yapacaktým? Ve bu arkadaþla tanýþtým. Artýk kafamda hiçbir þüphem kalmamýþtý. Bu sanki bir kayayla karþýlaþmak gibi bir þeydi. Her tarafý somuttu ve nereye bastýrýrsam bastýrayým o hep oradaydý. Kralýn ve Prensin sahibi olduðu bir otelde kalýyorduk. Burasý birinci sýnýf bir oteldi ve biz bu arkadaþý Sewalti Oteline davet ettik. Onunla beþ gün süren bir seminer yaptýk. Bu olaðanüstü güzel insan Hintli bir heykeltraþ olan Harish Johari idi. O ayný zamanda bizim rehberimiz ve arkadaþýmýzdý. Bhagwan Dass. David ve ben bu arkadaþla birlikte beþ gün boyunca Þeftali Melbasý yiyerek ve yüksek oranda haþhaþ kullanarak seminer yaptýk. Bu beþ günün sonunda Sevgi Dünyasý ondan hâlâ etkilenmeye devam ediyordum. Bana bazý mantralar üzerinde çalýþmayý ve boncuklarla bir þeyler üretmeyi öðretti. Japonyaya gitmek üzere ayrýlma zamaný geldiðinde önümde iki seçenek vardý: bu arkadaþla birlikte Hindistanda bir tapýnaða gitmek ya da birinci sýnýf seyahatime devam etmek. Hiç parasý yoktu ve benim de artýk param tükenmeye yüz tutmuþtu. Bu da pek tabii ki yaþam tarzýmý deðiþtirebilecek bir sonuçtu. Kendi kendime Bak dedim Sen Hindistana bir þey bulmak için geldin ve hâlâ o þeyi bu arkadaþýnýn bildiðini düþünüyorsun. O halde onu takip edeceksin. Tabii ki bunun tam tersini söyleyen birisi daha vardý içimde. O da þöyle diyordu: Ne kadar saçma! Bu garip senaryoyu kim yazýyor? Ben iþte buradayým, dünyanýn yarýsýný dolaþtým ve þimdi de Hindistana mý döneceðim? Harish ve Davide : Sizce yanlýþ mý yapýyorum? diye sordum. Harish: Hayýr, o tekâmülü yüksek birine benziyor dedi. Ve ben de onu izlemeye karar verdim. Þimdi birdenbire yalýnayak kaldým. Bana demiþti ki: Ayakkabýlarýný giymeyeceksin deðil mi? Sýrtýmda bir çanta vardý, ayaklarým ise su toplamýþtý. Buna raðmen bana Birkaç gün oruç tutsan iyi olur dedi. Þefkatli idi ama bu konularda acýmasý yoktu. Yerlerde veya manastýrlardaki tahta masalarda yatýyorduk. Kalça kemiklerim sýzlýyordu. Olaðanüstü bir fiziksel yýkým içindeydim. Sanki bir çocuktum ve o da benimle ilgilenen kiþiydi. Ülke boyunca tapýnaklarý dolaþmaya devam ettik. 35 Onun çok güçlü hem de olaðanüstü güçlü olduðunu görüyordum. Ectara adý verilen tek telli bir müzik enstrümaný çalýyordu. Bende ise küçük bir Tibet davulu vardý. Köylere uðradýðýmýzda insanlar ayaklarýmýza kapanýyordu. Bizim kutsal adamlar olduðumuzu düþünüyorlardý. Bu beni sýkýyordu çünkü ben kutsal deðildim. Ben kimsem o idim, yaþý biraz geçmiþ olan bir hippi ve batýlý bir araþtýrmacýydým. Özellikle bize yiyecek verdiklerinde çok sýkýlýyordum. O hem çalýyor hem de 36 Sevgi Dünyasý söylüyordu. Hindular ise onu sevgi ve saygýyla selâmlýyorlardý. Pasaportuma ve Amerikaya dönüþ biletime sýkýca yapýþmýþtým. Beni Delhiye götürecek çeklerim de yanýmdaydý. Ve tabii ki ilginç bir þey bulurum umuduyla yanýmda taþýdýðým bir þiþe LSD. Ve bu seyahatler esnasýnda o beni ilginç bir þekilde eðitmeye devam ediyordu. Örneðin ona þöyle bir cümle kurduðumda: Tim ve benim bir zamanlar neler yaptýðýmý biliyor musun...? Hemen sözümü kesiyor ve Geçmiþ hakkýnda düþünme. Þimdi burada ol! diyordu. Bense ona Sence biz daha ne kadar bu seyahate devam edeceðiz? diye soruyordum. O da bana: Gelecek ile ilgili düþünme. Þimdi burada ol! diyordu. Sonra ona Kalçalarým gerçekten aðrýyor! dediðimde ise: Duygular dalgalar gibidir. Onlarýn uçsuz bucaksýz okyanusun kýyýsýndan uzaklara gittiðini ve gözden kaybolduklarýný seyret. diyordu. Benim bütün oyunumu bozuyordu adeta. Ýþte bu benim seyahatimin amacýydý. Duygular, geçmiþ tecrübeler ve gelecek planlarý. Ben sonuçta büyük bir hikâyeciydim. Sonra ikimiz de sessiz kaldýk. Artýk söyleyecek bir þey kalmamýþtý. O bana sadece Bunu ye veya Þimdi burada uyuyacaksýn diyor. Geri kalan zamanlarda sadece kutsal þarkýlar söylüyorduk. Bana Hata Yoga da öðretiyordu. Ama bunu sessizce yapýyordu. Ben onun hayatý hakkýnda hiçbir þey bilmiyordum. O da benim hayatým hakkýnda hiçbir þey bilmiyordu. Dahasý bununla ilgilenmiyordu bile... BÝR YOGÝNÝN OTOBÝYOGRAFÝSÝ P a r a m a h a n s a Yo g a n a n d a Meditasyon yapýyorum efendim! diye baðýrdým. Senin nasýl meditasyon yaptýðýný biliyorum. Zihnin fýrtýnadan etkilenen yapraklar gibi. Yanýma gel. dedi Gurum. Engellenmiþ ve deþifre edilmiþ olarak üzgünce yanýna gittim. Zavallý çocuk, daðlar senin istediðin þeyi sana vermezler. Ustam ilgili ve beni rahatlatacak þekilde konuþuyordu. Gönlünün arzularý yerine gelecektir. Þaþkýna dönmüþtüm. Zarifçe göðsümün üzerine vurdu. Bedenim hareket edemez bir þekilde yere kök saldý ve nefesim ciðerlerimden güçlü bir mýknatýsla çekildi. Ruhum ve zihnim fiziksel baðlarýndan anýnda koptular ve her hücremden çýkan ýþýk oldular. Ceset gibiydim ama iç duyarlýlýðým böylesine canlý hiç olmamýþtý. Kiþilik duygum artýk bedenime baðýmlý deðildi. Bitki ve aðaçlarýn kökleri bile þeffaflaþmýþtý sanki. Her þey bütün çýplaklýðýyla önümdeydi. Her zamanki görüþüm þimdi bambaþka bir þekil almýþtý. Artýk daha fazla algýlýyordum. Baþýmýn hemen arkasýnda Rai Ghat Laneý ve beyaz bir ineði görüyordum. Aþramýn(Hint tekkesi) kapýsýna geldiðinde bile. Sanki gerçek gözlerimle görebiliyormuþum gibi. Onun duvarýn içinden geçip bahçeye vardýðýný bile görebiliyordum. Panoramik labirentimin içindeki tüm objeler titriyor ve hýzlý resimler gibi titreþiyorlardý. Bedenim, ve geri kalan her þey ýþýklý bir denize eriyip dökülene kadar titreþmeye devam ettiler. Birleþtirici ýþýk þekillerin materyalize Sevgi Dünyasý olmuþ halleriyle karþýlýklý etkileþim halindeydi. Metamorfoz sebep netice kanununu ortaya çýkarýyordu sanki. Bir okyanus dolusu coþku ruhumun sessiz ve sonsuz kýyýlarýnda patladý. Yaratanýn ruhunu yani hiç yorulmayan neþesini veya sayýlamayacak kadar çok olan ýþýk dokusundan oluþan bedenini idrak ediyordum adeta. Ýçimde dolup taþan mutluluk; kasabalarý, kýtalarý, dünyayý, güneþ ve yýldýz sistemlerini, nebulalarý ve kâinatlarý içine almaya baþladý. Uzaktan ýþýklarý görünen bir þehir misali kozmosun geri kalaný varlýðýmýn sonsuzluðunda parýldýyordu. Göz kamaþtýrýcý ýþýk en uç noktalarda solgun hale geliyor ve ben orada hiç sönmeyen olgun ýþýnlar görüyordum. Iþýnlar ebedi bir kaynaktan yayýlýyor, galaksileri yalýyor, kutsal auralarla þekil deðiþimine uðruyordu. Yaratýcý ýþýnlar takým yýldýzlarýnda yoðunlaþýyor ve ondan sonra þeffaf alev tabakalarýna dönüþüyordu. 37 Derken nefesim ciðerlerime geri döndü. Yükünü kaldýramayacaðým bir hayal kýrýklýðý içindeydim. Sonsuzluk hissim kaybolmuþtu. Bir kez daha bedenimin aþaðýlayýcý ve kýsýtlayýcý kafesine girmiþtim. Makrokozmik evimden kaçmýþ ve kendimi dar bir mikrokozmozun içine hapsetmiþtim. Gurum hareketsiz bir þekilde karþýmda duruyordu. Onun kutsal ayaklarýna kapanmak istedim bana bu kozmik bilinçliliði yaþattýðý için. Çünkü bu uzun süredir arayýþ içinde olduðum bir þeydi. Omuzlarýmdan tutarak beni dikleþtirdi ve sessizce: Yaþadýðýn bu vecd durumundan dolayý kafayý bulmamalýsýn. Bu dünyada yapacaðýn pek çok þey seni bekliyor. Hadi þimdi balkonu süpürelim ve ondan sonra da Ganj kýyýsýnda dolaþalým dedi. Bir süpürge getirmek üzere içeri koþtum. Ustam bana dengeli yaþamanýn sýrrýný öðretiyordu. Beden dünyadaki günlük iþlerini yaparken ruh kozmik derinliklere uzanabilmeliydi. Kesintisiz devam eden 35 yýllýk yayýn hayatýmýzda bize gösterdiðiniz ilgi ve verdiðiniz destek için siz sayýn okurlarýmýza teþekkür ederiz. http://www.dostluk.com Ziyaretinizi bekleriz. 38 Sevgi Dünyasý Panik Atak Günümüzün Derdi Uzman Psikolog Ali Rýza Tanaltay Panik atak nüfus içerisinde daðýlým bakýmýndan çok az bir yer iþgal eder. Günümüzde psikiyatristler bu tanýyý sýkça koyduklarýndan halk arasýnda da her olumsuz benzer tabloya yaklaþým bu þekilde beliriyor. Gerçek bir panik atak mutlak bir ya da birkaç korkuyu içerisinde Sevgi Dünyasý barýndýrýr. Korkulara baktýðýmýzdaysa (Fobiler) hepsinin temelinin ölüm korkusuna kadar uzandýðýný görüyoruz. Biz bu tür bir tabloda çok hýzlý kalp atýþlarý, el ve ayaklarda soðukluk hissi, tansiyonda deðiþimler, terleme nöbetlerini fizyolojik deðiþimler olarak görüyoruz. Bunlar daimi deðil zaman zaman olmaktadýr. Kiþileri, hastanelerde, rahatlatýcý, gevþetici ve uyku hâli oluþturan ilâçlar vererek rahatlatýyorlar. Bu belirtilere yol açan temelin düþünsel bazda olduðu düþünülüyor. Vakaya düþüncelerini kontrol edebilmesi, pozitif düþünceler geliþtirmesi öðretildiðinde ve vaka da bu tür düþünceyi kabul edip benimsediðinde ve uygulamaya koyduðunda tablo deðiþiyor. Güven duygusunu kazandýrmak ve durumunu kendisinin düzeltebileceði fikrini aþýlamak gerek. Oysa memleketimizde ne yazýk ki insanlarýmýz ilâç kullanarak her þeyi çözeceklerine inanç geliþtirmiþtir. Biz buna Aspirin toplumu diyoruz. Ýlaç al ve kurtul. Oysa ki her þey düþünceden doðar. Bu gerçek doðrultusunda bu tür bir düþünceyi yine bir baþka düþünce yardýmýyla çözümleyebiliriz. Ýnsanoðlunun bedenine karþý bir zaafý vardýr. Bedeninde gördüðü, ona göre farklý olan bir deðiþimi onu telâþa düþürür. Ýþte bu hâl panik yaratýr. Çünkü hepimizin ruhunda Bedenini koru 39 gibi bir gizli emir vardýr. Saðlýklý ve normal bir yaþam için de bu gereklidir. Sýkça panik yaþayan bireyin dikkati gün be gün bedenine daha fazla yoðunlaþacaktýr. Durum böyle olunca da küçük algýlara konsantrasyonu artar. Ve her küçük algý zaman içerisinde onda ayný belirtilere yol açan tetikler hâlini alýr. Bu yüzden de her an ve her ortamda vaka benzer durumlara girebilir. Zaman ilerledikçe kiþi kendisine benzer hâlin, her an gelebileceði düþünce ve inancý içine girer. Dolayýsýyla yalnýz baþýna dýþarý çýkamaz. Eve kapanýr ve devamlý bir yakýnýnýn yanýnda bulunmasýný bekler. Öncelikle iyileþmenin olabilmesi için kiþilerin inanç sistemlerinin deðiþmesi, bu doðrultuda kabullerinin farklýlaþmasý, üzerine giderek korku bulutlarýnýn daðýtýlmasý, düþüncelerin deðiþimi, kararlar ve uygulamalar yaparak gevþeme egzersizleri ile rahatlýðýn saðlanmasý gereklidir. Ama ne yazýk ki ilâç baðýmlýlýðýmýz yüzünden birçok kiþi ilâç alarak iyileþeceðini umuyor. Kökleþmiþ ve kabuklaþmýþ düþüncelere sahip olan bireylerde de bu sebeple ilâç desteði g e r e k i y o r. B u n u n i ç i n b i r psikiyatristten yardým alma yolu tutuluyor. Unutmayýn ki HER ÞEY DÜÞÜNCEDEN DOÐAR... Hep Sevgiyle Kalýn... 40 Sevgi Dünyasý HOÞ PROBLEM! Zehra Ýskender Birbirinizi çok seviyorsunuz... Eþinizin size olan sevgisinden de eminsiniz!.. Emin olmanýz sizde güneþin doðudan doðmasý, Dünyanýn yuvarlaklýðý gibi kesin bir kaný oluþturmuþ, öyle mi? Kadýnsanýz içinizden Þu memlekette kaç erkek evine eþim kadar ihtimam gösterir? Çocuklarýmýzla ilgilenir?! diye düþünüp, Yaratana þükrediyor olabilirsiniz. Erkekseniz, siz gazete veya dergi okurken, býyýk altýndan bu satýrlarýma gülebilirsiniz de. Onun sizin yaþamýnýzý kolaylaþtýrmak için yaptýklarýný, arzularýnýzý zevklerinizi yerine getirmek için didinmelerini düþünüp, Yaratana þükrediyorsunuz?.. Onun böyle bir kadýný kaderiniz yapmasý bir mucize. Pasaklý, iþ bilmez, bir topluluk içindeki Sevgi Dünyasý yol-yordamdan anlamaz, aklý hantal birine de düþebilirdiniz... çocuklarýnýzýn okul iþlerinden tutun da, faturalarýn ödenmesine kadar her þeyi hallediyor... Hattâ kendi annenizin, babanýzýn, anababalar günü hediyelerini de düþünüp, sizi bin türlü angaryanýn içine düþmekten kurtarýyor. Yok caným! Ben saçmalýyorum. Eþiniz sizin yüzünüzü ak ediyor. O bambaþka bir insan... ona hayransýnýz, bunu hep düþünüyorsunuz, ona hep söylüyorsunuz. Ýçinizde saklayamýyorsunuz. Buna ben de inanýyorum. Eþinizin (karýnýz veya kocanýz) çok iyi olduðuna eminim. Sizin arkadaþlarýnýzla, akrabalarýnýzla konuþma imkâným olsa onlarýn söyleyecekleri tek cümle onlar kadar iyi bir aileye rastlayamazsýnýz olacaktýr. Bu sözlerin doðruluðu da su götürmez bir gerçek deðil mi? Eviniz gün geçtikçe baba evi kadar emniyetli, eþiniz ana-babanýz kadar þefkatli mi geliyor size... çocuk sahibi olduktan sonra birbirinize daha çok baðlandýnýz, el ele hayatýn bütün zorluklarýný göðüslediðiniz de aþikâr. Ne mutlu size, siz gerçekten bir aile olabilmeyi becerebilmiþ ender çiftlersiniz. Ancak her þeyin bu denli ideal ve geleneksel aile ölçülerine oturmasý da bir handikap içerir. Birbirinizi unutmak! Birbirimizi unutmak mý? diye itiraz edebilirsiniz... Günde en az üç kez telefonla konuþan iki insan, iki eþ, birbirini nasýl unutur?! Evet telefon görüþmeleriniz de 41 doðrudur. Ama bu görüþmelerin içeriðini düþünürseniz, kaçta kaçý nasýlsýn? Seni özledim... þimdi yanýmda olmaný isterdim... nerede buluþalým? cümlelerinden oluþuyor acaba? Hani iki sevgili olduðunuz günlerdeki heyecanla salt birlikte olmak, yan yana oturup hoþ bir mekânda, güzel bir kahvede ya da bir parkta; oradan buradan havadan sudan konuþmak için can attýðýnýz günlerdeki gibi. Siz düþünün ve düþüncelerinizi bir yoklayýn. Evlenmek, birbirinden hoþlanan, geleceði birlikte yaþamak isteyen iki insanýn aldýklarý bir kararýn resmileþtirilmesi de diyebiliriz. Evlendikten sonra bir evde yaþamak, eþlerin birbirlerine daha yakýn olmalarýna, bilmelerine neden olur. Daha önce görmedikleri halleriyle t a n ý þ m a l a r ý n a y a r d ý m c ý o l u r. Birbirlerinin sivri ve can acýtan yanlarýný kabullenerek yaþamayý becerebilmeyi öðrenirler. Seneler geçtikçe birbirinden hiçbir þeyi saklamadan bir arada olmayý bilirler. Böylece birbirini çok iyi bilen eþlerin oluþturduðu evlilik saðlam bir aile yapýsý ortaya çýkarýr. Ýstesek de istemesek de evliliðimizi sürdürebilmek için yaptýðýmýz her þey, her yöntem anne veya babamýzdan aldýðýmýz, esinlendiðimiz tecrübeleri içerir. Zaten aile kavramý, içinde güvenle büyüdüðümüz kendi ailemizin ta kendisidir. Ailemizin yapýsýný oluþturan öðeleri kendi evliliðimize yansýtýrýz. Böylece eþimize ve 42 Sevgi Dünyasý çocuklarýmýza güvenli, huzurlu bir aile ortamý sunabiliriz. Onunla paylaþtýðýnýz her gün, her þey, güzelliklerle doluydu. Huzurlu bir ortam, güveni, anlayýþý, paylaþýmý ortaya çýkarýr. Ayrýca eþlerin birbiriyle fikir alýþveriþi içinde olmalarý, ortak problemlerine ortak çareler bulmalarý sonunda... ayný olaylara, ayný reaksiyonlarý göstermelerine neden olacaktýr. Halk arasýnda bir kaný vardýr; birbirini çok seven eþler, birbirine çok benzerler. Size problem çýkartsa da onu düþünmek, onunla olmak için geceler boyu uyumamak ne kadar zor gelirdi size... onu düþünmeden uyuyamazdýnýz. Problemli insanlar gibi uykusuz sabahlardýnýz. Oysa o sizin hayatýnýzýn çözmek istemediðiniz en hoþ problemiydi. Gerçekten de benzerlik oluþur. Bu benzerlik iki insanýn ayný þeyleri düþünmesinden ileri gelir. Gönlünüzü ve düþüncelerinizi yokladýnýz mý? Ne buldunuz? Þimdi siz birbirine çok benzeyen, birbirini çok iyi bilen iki insansýnýz. Aslýnda iki insan yerine bir çift demek daha doðru olur deðil mi? Siz sanki bir insan gibi olmuþsunuz. Duygularýnýz ne diyor? Benzerliðin duygularýnýzdaki heyecaný dondurduðunu mu? Her þey güzel ve rayýnda olduðu halde, eski flört ettiðiniz günleri özlediðinizi mi fark ettiniz? Flört ederken þimdiki eþinizden o denli emin deðildiniz! Onu tam tanýmamak, onun tarafýndan kabullenmemek endiþesini doðurmuþtu. Ne yaparsanýz yapýn çok da memnun edemezsiniz. Sizi benimsemesi için ne yapacaðýnýzý bilemezsiniz. Bunu hiçbir zaman dile getirmemiþ olsa da siz öyle hissedersiniz... Oysa onda sizin istemediðiniz, tasvip etmediðiniz tavýrlar yok muydu? Ama görseniz de hiç sesinizi çýkartamazdýnýz. Onunla geçirdiðiniz zaman su gibi akýp giderdi. Bir araya geldiðinizde kaprisli ya da asýk suratlý karþýlansanýz da el ele oturmadan rahat edemezdiniz. Ya þimdi... Her akþam yan yana ayný yatakta olmanýza raðmen eline dokunmayý düþünmüyorsunuz bile... Niçin? O artýk sizin hoþ probleminiz deðil de onun için mi? Yoksa onun sýnýrsýz vergenliði bütün çekiciliðini gözünüzde daðýtmýþ, yok etmiþ olabilir mi? O artýk sizin sevgiliniz deðil de her þeyini bildiðiniz karýnýz olduðu için mi? Ya da sadece nikâhlý olduðunuzu unutamýyor olmanýz mý? Öyle mi? Unutun caným nikâhý mikâhý! Ýkinizde elinizdeki yüzükleri bir yere saklayýn. Telefona sarýlýp randevu isteyin. Þöyle çok beðenip de ancak hoþ problemle oturulacak bir güzel mekânda buluþmak üzere sözleþin. Elinize gül almanýz gerekmez. Ona ilk tanýdýðýnýz günkü gibi çarpan bir yürekle koþun. Ya da ilk karþýlaþtýðýnýz yerde oturup söyleþin... eminim bir çeyrek saat geçmeden birbirinize hoþ problemler çýkarýp etkilenirsiniz. Sevgi Dünyasý 43 Mutluluk Üzerine Amerikan basýnýndan Sevgi aslýnda sevilen kiþinin içinde büyüdüðü topraktýr. SEVGÝ ÝLACI Bilim son yýllarda sevginin önemini keþfetti. Psikiyatrisitler ruhsal hastalýklarýn sebebinin büyük ölçüde sevgisizlik olduðu sonucuna vardýlar. Programlý, ya da programsýz beslenmenin, dayak atma ya da atmamanýn, çocuk sevildiði sürece fazla önem taþýmadýðýný buldular. Sevgisizlik, toplum bilimcilerce ihmalkâr davranýþlarýn, suç uzmanlarýnca suçun cevabý olarak saptandý. Sevgiye aslýnda sevilen kiþinin içinde büyüdüðü topraktýr, diyebiliriz. Bu toprak, o kiþiyi sýnýrlamadan ve kýsýtlamadan geliþtirir. Ve sevginin temeli vermeye dayanýr, oysa biz onu çoðu kere almak olarak düþünürüz. Dr. Harry A.Ovestreet, Sevgi, sahip çýkma demek deðildir. Ýnsan gerçekte sevmediðini bile, kendine çeþitli baðlarla baðlayýp sahiplenmeye çalýþabilir der. Dr. Erich Fromma göre ise, Sevmek, sevilen kiþiye özen göstermek, onun hayatýndan, kendini gerçekleþtirmesinden ve geliþmesinden kendini sorumlu tutmaktýr. Ýnsan iliþkilerini temel alan enstitülerde, sevgi gittikçe daha fazla kullanýlan bir ilâç haline gelmiþtir. 44 Sevgi Dünyasý Kansasta, Menninger Kliniðinde doktorlarýn hastalar için kullandýklarý standart reçetenin karþýlýk beklemeyen sevgi olduðunu gördüm. Hastalýk nedeni sevgisizliðe dayanan hastalara, lâyýk olsunlar ya da olmasýnlar, sevgi gösteriliyordu. Ýçlerinden birinin öyküsünü anlattýlar bana. Bay C. özel bir çocukmuþ. Hiç kimse ile sýcak, insancýl iliþkiler kuramamýþ, yapayalnýz bir insan olarak yetiþmiþ. Çünkü küçüklüðünde anababa ve insan sevgisi görmemiþ hiç... Otuzbeþ yaþýnda Klinike geldiðinde, kendisine þizofreni teþhisi konmuþ. Gerçek hayattan uzaklaþmýþ, kendi yarattýðý hayal dünyasýnda yaþýyormuþ. Klinikte de odasýndan dýþarý adým atmayý reddederek, kimseyle konuþmak istememiþ. Doktorlar karþýlýk beklemeyen sevgi ilacýný uygulamýþlar, ona sevgi göstermiþler. Onunla oyunlar oynamýþlar, konuþmaya çalýþmýþlar. Ne kadar iyi görünüyorsunuz bugün!.. Ne güzel dama oynuyorsunuz!.. Sizinle sohbet etmek gerçekten bir zevk... benzeri sözler etmiþler... Ve bir sabah Bay C. bahçeye çýkmýþ. Dünyanýn artýk kendisine o kadar korkunç gelmediðini söylemiþ. New Yorka yakýn Hawthorneda problemli çocuklara ait bir enstitü olan Cedar Knoils Schoolda da sevginin ilâç olarak bir baþka þekilde kullanýldýðýn gördüm. Onbeþ yaþlarýndaki Charlie, okula Çocuk Mahkemesinin ýslah olmaz kararlý yazýsýyla gönderilmiþti. Evden para çalmýþtý, küfredip duruyordu, davranýþlarý vahþi bir kediyi andýrýyordu. Gönderildiði ýslah evinin baþ eðiticisi Robert Exton ise, bu çocuðun ya da bir baþkasýnýn ýslah olmayacaðýný kabul etmeyen, kararlý bir insandý. Bir gün Charlieyi dolaþtýrmaya çýkarmýþtý. Ve yolda Charlie küfretmeye baþlamýþtý. Eðitici sakin bir sesle: Bazýlarý aðzý bozukluktan hoþlanýrlar, ama ben hoþlanmam. Charlie, bana bir iyilik yapar mýsýn? diye sormuþtu sonra. Charlie, Extonun sesindeki dostane tona þaþýrmýþ ve kýzararak susmuþtu. Sonra baþka bir çýkýþ daha yapmýþtý. Jokey çizmelerimi yanýmda getirmiþtim. Bu gece yemekte onlarý giyeceðim, tamam mý? demiþti. Elbette, diye cevaplamýþtý Eðitici, benim için bir sakýncasý yok. O zaman Senin için bir sakýncasý yok olmasýna yok da, þimdi gidip onlarý bir yere gizlersin diye söylenmiþti Charlie. Yoo, hayýr, Yurdumuzda hiç bir þeyin kilitlenmesi gerekmediði kanýsýndayýz. Hiç bir þeyin mi? Amma da aptalsýnýz!.. Olabilir. Ha, aklýma gelmiþken söyleyeyim, bunlar arabamýn anahtarlarý, acaba sende kalabilir mi? Cebim delik de... Belki kaza ile o cebime atýp kaybederim. Ve Yurda döndüklerinde Exton: Ýstediðin zaman bana gelebilirsin Charlie, demiþti, seni görmek beni sevindirir. Altý ay sonra ýslah olmaz denilen çocuk çevresindekilerin sevgisini kazanmýþtý. Ve göðsünde bir madalya taþýyordu artýk, Ýyi Vatandaþlýk madalyasý... Sevgi Dünyasý Seks problemlerinde de sevginin ilâç olarak kullanýldýðýný gördüm. San Francisco Toplum Saðlýðý Kliniðindeki doktorlar, sekste ayrým göstermeyen, çok insanla iliþki kuran genç kýzlarýn çoðunlukla, ailelerindeki sevgisizlik sonucu duygusal bozukluklar içinde olduklarýný ortaya çýkarmýþlar. Bu insanlar sevgi baðýndan habersizler, bu yüzden, ne sevgi verebiliyor, ne de alabiliyorlar.Yine de çocukluklarýnda doyurulmadýklarý sevgi gereksinimi içindeler. Klinik, ruhsal saðlýklarýna kavuþabilmeleri için onlara hayatlarý boyunca duymadýklarý sevgiyi veriyor, böylece öz saygýlarýný ve kendilerine olan inançlarýný yeniliyor, onlara yaþama gücü veriyor. Erich Fromm, Ýnsanlar sevmekten kolay bir þey olmadýðým zannediyorlar. diyor. Evet, herkeste sevme yeteneði var, ne var ki bu yeteneði ortaya çýkarmak ve gerçekten sevmek çok zordur. Örnek olarak, bir koca, eþini güzel, becerikli ve yetenekli olduðu için, sevdiðini zannedebilir. Oysa bu sevgi deðil, takdirdir. Çünkü sevgi, sevilen nesnenin özelliklerine deðil, insanýn sevme yeteneðine baðlýdýr. Ve bu yetenek çabayla kazanýlýr, herkesin sandýðý gibi kendiliðinden deðildir. Dr. William C. Menninger, bir gün bana: Bence anababalarýn çocuklarý için yapabilecekleri en iyi þey onlara sevmeyi öðretmektir demiþti. Sevgiyi öðretmenin tek yolu ise, onlara örnek olmaktýr. Ancak kendi sevgi yeteneðimizi kullanarak etrafýmýzdakilere sevgiyi öðretebiliriz. Çocuklar, önce sevgiyi almalýdýrlar ki, daha sonra verebilsinler. 45 Biz çocuklarýmýzý sadece, onlarý koruduðumuz ve onlara baktýðýmýz için sevmeyiz. Hayvan da yavrusu için ayný þeyleri yapar. Burada sormamýz gereken soru þudur: Biz çocuklarýmýzý bir insan olarak ne derece kabul ediyoruz? Onlarýn kiþiliklerine ne kadar saygý duyuyoruz? Baský altýnda tutmak ve onlara sahiplenmek yerine, özgür olarak büyümelerine ne denli yardýmcý oluyoruz?.. Öte yandan, çocuklara karþý aþýrý hoþgörülü davranmak da, çocuklara yararlý deðil, zararlý oluyor. New York Dobbs Firrydeki Çocuk Köyünde, üç yüz genç ýslah edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu gençlerin çoðu, geliþmelerini ve sorumluluk duygularýný kuvvetlendirici sevgi yerine kolaycý, baþtan savýcý, farkýna varmadan suç iþlemeye iten aþýn hoþgörülü yalancý sevgiyi tanýmýþlar. Dr. Harold F. Strong: Her gün sevgi kelimesini ilgisizlik ile karýþtýran anababalarýn verdikleri hasarý onarmaya çalýþýyoruz diyor. ÖZ-SEVGÝ Sevginin öneminin bilim tarafýndan keþfi, bize ayný zamanda öz-sevginin deðerini de öðretmiþtir. Anlaþýlmýþtýr ki, baþkalarýný sevmeyi istiyorsak, önce kendimizi sevmemiz gerekecektir. New York, Payne Whitney Psikiyatri Kliniðinden Dr. Alexander Reid Martinin raporuna göre: Arka arkaya Kliniðimize gelen bir çok olay, ruhsal bozukluklarýn temelinde çoðu zaman kiþinin öz-sevgisizliðinin yattýðýný ortaya koymuþtur. Ýnsanlar kendilerine karþý duyduklarý gizli nefretin yükünü taþýyacaklarý yerde, saðlýklý bir özsevgiye sahip olsalardý, psikiyatrinin 46 Sevgi Dünyasý yükü yarý yarýya azalmýþ olurdu. Washington, Zihinsel Saðlýk Ulusal Enstitüsünün yöneticiliðini yaptýðý sýrada Dr. Robert H. Felixe öz-sevginin anlamýný sormuþtum. Öz-sevgi, kendine saygý, deðerlilik, yeterlilik duygusu ama yine de tevazu diye tanýmladý. Tevazu, küçülebilmeyi bilmektir. Öz-sevgisi olan, olgun, saðlýklý, kiþilik sahibi bir insan, sadece eþini ve bir kaç yakýnýný deðil, her þeyi sever diyor Dr. Overstreet de. Birleþmiþ Milletler Dünya Saðlýk Teþkilatýnýn ünlü genel müdürü Dr. G. Brock dünyamýzýn geleceðinin, yetiþtirebileceðimiz olgun kiþi sayýsýna, yani nefret insaný deðil, dünyanýn problemlerine yönelebilecek sevgi insanýnýn sayýsýna baðlý olduðunu belirtiyor. SEVGÝ MÜCADELEYÝ GEREKTÝRÝR Bir kimya fabrikasýnda çalýþan 25 yaþýnda bir genç kýz intihar ediyor. Sebep, mutsuz bir aþk öyküsü. Ayný akþam, olaydan biraz önce sevdiði adam onu terk etmiþtir... Bu acý olay karþýsýnda her insanýn tepkisi farklý olacaktýr. Bazýlarý kýza acýmayacak, yaptýðýný aptalca bulacaktýr. Bazýlarý ise acýyacak ve sonucun baþka türlü olmasýný dileyecektir... Stefan Zweigin ünlü romaný Merhamet de de, romanýn kadýn kahramaný Edith sonunda karþýlýðýný göremediði aþký yüzünden intihar eder. Zweigý suçlamýyorum, duygulu yazar okuyucuyu aðlatmak için elinden geleni yapmýþ ve çaðýnda pek çok mendil ýslatmýþ. Ama genç aþýklarýn hazin sonu beni etkilemiyor. Ben 20. Yüzyýlýn ikinci yarýsýnda yaþayan ve çocukluðundan beri kahramanlara hayranlýk duymuþ bir insaným. Edithe gelince, o her þeyin bugünkünden farklý olduðu bir çaðda yaþýyordu. 20. Yüzyýlýn baþýnda kadýnlar henüz bütün haklarýndan mahrumdular ve çocukluklarýnda el bebek gül bebek yetiþtirildiler. Bence bugün de, Edithin, anatasý gibi, çocuklarýmýzý çok yumuþak yetiþtiriyoruz. Onlara acý çektirmemek içgüdüsüne fazla kapýlýyoruz. Onlarýn yarýnýn dövüþçüleri olduðunu unutmuþa benziyoruz. Oysa çocuklarýmýza kendini savunmayý, hatta gerektiðinde sertliði de öðretmemiz gerekiyor. Aþk yüzünden intihar etmek zayýf bir ruh halini ve hayattaki ilgilerin azlýðým gösterir. Aslýnda bu davranýþ hayatta sýk rastladýðýmýz bir bencillik örneðidir. Ýstediði okula giremeyen bir çocuk evinden kaçar. Anne bana þunu al... Baba bunu isterim, o mutlaka benim olmalý! der. Oyuncak alýnmazsa kýyametleri koparýr ve sonunda dediðini yaptýrýr. Ýþte 25 yaþýnda yaþanacak trajedinin temelleri böylece atýlmýþtýr... Bense çocuðumun cesur, yýlmaz ve dövüþçü olmasýný isterim. Yaþamda mücadeleyi, her istediðini elde edemeyeceðini, elde edeceði þey için çaba harcamasý gerektiðini öðrenmelidir. Çünkü seven insan mücadeleden kaçmayan bir yiðittir ayný zamanda. Sevgi Dünyasý 47 Mevlânada Gülen Gerçek Güngör Özyiðit Baþkasýnýn kuyusunu kazan, gün gelir kendi o kuyuya düþer. Aldattýðýný zanneden aslýnda kendini kandýrýr. Mevlâna bunu ne güzel anlatýr. Adamýn biri dut aðacýnýn meyvasýný silkip yerken, bað sahibi gelir ve Allahtan korkmuyor musun? diye çýkýþýr. Adam iþi piþkinliðe vurur ve Neden korkayým? Aðaç Allahýn, ben de Allahýn kuluyum. Allahýn kulu, Allahýn malýndan yiyor. Ne var bunda korkacak? der. Bað sahibi Dur öyleyse diyerek bir ip getirir ve adamý aðaca sýkýca baðlar. Ve sopayla bir güzel döver. Adam Allahtan korkmuyor musun? diye feryat edince, bað sahibi Niçin korkayým, sen Allahýn kulusun, bu da Allahýn sopasý. Allahýn sopasýný, Allahýn kuluna vuruyorum! der. Dünya bir daða benzer. Ýyi ve kötü ne dersen, aynýný daðdan iþitirsin. Söylediðinin yankýsýný alýrsýn yani. Ben iyi söyledim de, dað kötü cevap verdi diyemezsin. Zira bülbül daðda öttüðü zaman, oradan karga sesi gelmez. Öyleyse iyilik de, kötülük de sahibine döner. *** Eksik bilgi ve kýyasla sonuç çýkarmak ve hükme varmak çoðu kere kiþiyi yanlýþa götürür ve insaný komik duruma düþürür. Hani tacirin biri dükkânýna müþteri çekmek için bir papaðan alýr. Bir gün dükkân sahibi bir yere gider. Meydaný boþ bulan fare, deliðinden çýkar, fareyi gören kedi de üstüne atýlýr. O arada korkusundan kaçan kuþ, gülyaðý þiþelerini düþürür, yaðlar yere yayýlýr. Dükkân sahibi gelip, bu hali görünce, papaðanýn baþýna þiddetle vurur. Kuþun baþýndaki tüyler dökülür, korkusundan dili tutulur. Adam, kýzgýnlýkla yaptýðý iþten piþman, ne yapsa bir türlü konuþmaz papaðan.. Derken, günün birinde, dükkânýn önünden dazlak kafalý biri geçer. Papaðan, adamýn cascavlak kafasýný görünce dile gelir ve Sen de benim gibi gülyaðý þiþelerini mi devirdin? der. *** Saðýr duymaz, uydurur derler. Saðýrýn biri, hasta komþusunu ziyaret etmek ister. Yakýnlarý, hasta sinirli olur, sen de saðýrsýn, vazgeç derlerse de dinletemezler. Nasýl olur da komþumun halini hatýrým sormam, sonra soru da belli cevap da, geçmiþ olsuna mutlak gitmem gerek der ve gider. Selâm sabahtan sonra Nasýlsýn komþu? der. Hastanýn caný sýkkýndýr Ölüyorum diye inler. Saðýr, iyiceyim dediðini sanarak Oh oh der Memnun oldum, ne yiyiyorsun? Hasta büsbütün kýzar Zehir zýkkým deyince, saðýr Afiyet olsun der. Hasta ateþ kesilir. Bu sýrada saðýr Hangi hekim geliyor? diye sorar. Hasta Azrail geliyor deyince saðýr Ayaðý pek uðurludur, gelsin, gelsin der ve hastanýn gönlünü yaptýðýný zannederek, huzur içinde evine döner.. Buradaki saðýra acý acý gülmeli, ama gerçeklere saðýr yaþayanlara ne demeli?! *** Sevgi Dünyasý 48 Ýnsana öncelikle yaþamý için yararlý ve zorunlu bilgiler gerekli. Ýnsan bilgiden, önce kendi faydalanmalý, sonra baþkalarýný ondan faydalandýrmalý... Bir gramer bilgini, bir kayýða biner. Denizde yol alýrken, kayýkçýya sorar Sen gramer bilir misin? Kayýkçý Hayýr diye cevap verir. Bilgin Eyvah, ömrünün yarýsýný gitti say der. Az sonra hava patlar, deniz coþar. Kayýk dalgalar arasýnda batýp çýkar. Bilgine içerlemiþ olan kayýkçý sorar Siz, Sayýn Bilgin, yüzme bilir misiniz? Bilgin Hayýr deyince, kayýkçý O zaman yazýk, ömrünüzün hepsi gitti der... *** Mevlananýn semâ yapmasýna, þiir ve müzikle ilgilenmesine bozulan softa takýmý Bu çengilik niye? derler Biz bir eþek yükü kitap okuduk. Müziðin helâl olduðuna dair bir tek satýra bile rastlamadýk.. Mevlânanýn cevabý çok þýk: Demek eþekçesine okumuþlar! Sevgi Dünyasý Abone Formu Aylýk Dergi Fiyatý: 2.500.000 TL Adý, Soyadý Adresi Yýllýk Yurt Ýçi Abone bedeli: 30.000.000 Yýllýk Yurt Dýþý Abone bedeli: 35.000.000 : .................................................................................. : ................................................................................ .................................................................................. Posta Kodu: ............ Ýlçe: ..................... Ýl: .................................... Firma Adý: ................................. Vergi No: ................................... Lütfen Kredi Kartý hesabýmdan alýnýz. Kart No: ........... - ............ - ............ - ............ Son Kullanma tarihi: ......... / .......... Ýmza Abone bedelini 385999 No.lý Posta Çeki hesabýmýza veya Yapý Kredi Bankasý Ýstanbul-Þaþkýnbakkal Þb. 1001516-4 No.lý hesabýmýza yatýrdýðýnýzý belgeleyen dekontla birlikte bu kartý adresimize posta veya faks ile ulaþtýrýnýz. SEVGÝ Yayýnlarý Tic. Ltd. Þti. P.K. 471, Beyoðlu, Ýstanbul Tel: (0212) 252 85 85, (0212) 268 00 99, Faks: (0212) 270 22 52
Benzer belgeler
2003 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar
Aldýklarýmýzý Unutmamalýyýz
Dr. Refet Kayserilioðlu ............................................. 2
Dinin Özü ve Gerçek Yüzü
Güngör Özyiðit ............................................ 6
2004 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar
Sayý: 425
SEVGÝ YAYINLARI
TÝC. LTD. ÞTÝ.
adýna
Sahibi ve Genel Yayýn
Müdürü
Dr. Refet Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioð...