özgürlük - Sosyalist Barikat
Transkript
özgürlük - Sosyalist Barikat
Karataþ Cezaevinde Saldýrý ve Direniþ Madenciysen Mezar Bile Fazla... 2. Sayfa Tekel Ýþçilerine Sendikacý Saldýrýsý Dilimiz Varlýðýmýzdýr! 7. Sayfa 9. Sayfa 5. Sayfa emek özgürlük ve ÖZGÜR ÜLKE ÝNSANCA BÝR YAÞAM ÝÇÝN HALKIN SESÝ ÖZEL SAYI: 6 [email protected] 75 Krþ 7 Aralýk 2010 Yeni Bir Seçim Dönemi ve Yalan Rüzgarlarý Geliyor Aydýnlýk Bir Gelecek HAKKIMIZDIR Daha ne kaldý ki þunun þurasýnda, iki üç ay sonra seçim havasý meydanlarda esmeye baþlayacak. Hatta þimdiden yalan rüzgarlarýnýn esintileri hissediliyor. Referandumun bir bardak suda koparýlan fýrtýnasý yeni dinmiþken, þimdi de yeni bir furya ile yine kulaklarýmýz patlayacak, kafamýz ütülenecek. Bir yandan kýlýçlar çekiliyor, diðer yandan kömür ve makarna stoklarý yenileniyor… Doðrusunu söylemek ve hakkýný teslim etmek gerekirse, Türkiye tarihi, þimdiye dek bir sürü iþbirlikçi politikacý gördü, hepsi de elbette bizi kandýrmak için bol bol yalanlar söylediler ama bu iktidar kadar kýlýktan kýlýða giren ve kendini pazarlayanýný hiç görmedi. Bir yanda Meclis kürsüsünde gözyaþý selleri, diðer yanda cezaevlerinde göz göre göre ölüme terk edilen tutsaklar; bir yanda özgürlük nutuklarý, diðer yanda yeni baský yasalarýnýn hazýrlýðý; bir yanda “tarihi fýrsat” laflarý, diðer yanda Kürtçe’yi bir dil olarak bile kabul etmeyen mahkeme heyetleri… Her þey büyük bir yalan girdabýnýn içinde döne döne aklýmýzý, fikrimizi dibe, çürümeye doðru çekiyor. Siyasi Gücün Zirvesi Diðer yanda ise bir baþka aldatma dalgasý emekçilerin üstüne üstüne geliyor. Sekiz yýldýr AKP iktidarýnýn uygulamalarýndan ve hizmetinden Devamý 3. Sayfada Emperyalistlere Kalkan Olmayacaðýz! NATO Zirvesi Sonuçlandý: ABD emperyalizminin NATO aracýlýðýyla ortadoðu halklarýna dayattýðý ve Türkiye’nin en önemli rolü üslendiði “Füze Kalkaný” projesi, Adana’da düzenlenen bir yürüyüþle protesto edildi. Adana’da 28.11.2010 tarihinde saat 13:00’da sendikalar ve kitle örgütleri tarafýndan ‘’füze kalkanlarýný protesto’’ etmek amacýyla Uður Mumcu meydanýndan AKP il binsýnýn önüne kadar bir protesto yürüyüþü gerçekleþtirildi. Protesto eyleminde “1949’da ABD’nin sosyalizmin dünya üzerinde yayýlmasýný engellemek için kurduðu NATO, girdiði her ülke ve bölgenin insanlarýna kan ve gözyaþý yaþatmýþtýr. ABD ve Avrupalý emperyalistler, enerji ve hammadde kaynaklarýnýn kontrolü için Irak, Afganistan ve Ýran’a diz çöktürmek istiyorlar. Füze Kalkaný da bu planýn bir parçasýdýr. Füze kalkaný projesinin gerçek amacý, Ortadoðu’dan ABD’ye, Ýngiltere’ye, Ýsrail’e yönelik füze saldýrýlarýnýn hedefine ulaþmadan havada imha edilmesi” olduðu belirtildi. Türkiye tarihi anti-emperyalist mücadele deneyimleriyle doludur. Ülkeyi yönetenler dün olduðu gibi bugün de emperyalist çýkarlara Devamý 7. Sayfada Portekiz’de Genel Grev Yunanistan Ýrlanda Ýngiltere Hollanda Fransa Avrupa Durulmuyor Arif Damar’ý Yitirdik Þiir Dolusu Bir Yürek Sustu... 11. Sayfa Demokrasi Masallarý Birbirini Ýzlerken... Aleviler Zorunlu Din Dersine Karþý Alanlarda 10. Sayfa Yüzyýllardýr süren katliamlara, asimilasyona karþý, 12 Eylül sonrasýnda zorunlu hale getirilen din derslerine karþý, cem evlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmemesine karþý aleviler bu kez de seslerini yurdun çeþitli yerlerinde yaptýklarý 24 saatlik oturma eylemleriyle duyurmaya çalýþtý. Devamý 7. Sayfada HALKIN GÜNDEMÝ Kalkan Ýhalesi Türkiye'de Kaldý Halklarý Birbirine Kýrdýracaklar! Geçtiðimiz günlerde alavere dalavere derken NATO üyeleri ve tabii ki onlarýn en heveslisi olan Türkiye, Ýran’a karþý füze kalkaný projesi üzerinde anlaþtýlar. Daha doðrusu, ABD’nin Nobel ödüllü baþkaný, “barýþ güvercini” Obama kendi elindeki planý herkese dayattý ve kabul ettirdi. “Füze kalkaný” denilince 1980’lerdeki Reagan’ýn meþhur “Yýldýz Savaþlarý” projesi akla geliyor; yine bir “korkunç” düþman (bu defa Ýran) yine bir paranoyak histeri dalgasý… Herkes biliyor, kimse de gizlemek gereðini duymuyor zaten; Ýran’a dönük linç gösterisi öyle gerçek bir tehlikeden kaynaklanmýyor. Irak’ýn iþgalinden yýllar sonra “aslýnda tehlike yoktu ama…” diye itiraflarda bulunan Amerikan yöneticileri, þimdi de bir “nükleer tehdit” hayaleti yaratýyorlar; bir yandan Kore Demokratik Cumhuriyeti’ni kýþkýrtýyorlar, diðer yandan Ýran’ý tahrik ediyorlar, Ýsrail’in ve bizzat kendisinin çevirdikleri nükleer dolaplarý da dünyaya unutturmaya çalýþýyorlar. Herkes biliyor ki, asýl mesele, emperyalist dünya için Ýran’ýn bir tehlike deðil ama çýban olmasýdýr. Ne dini düþünceler, ne anti-semitizm, onlarýn derdi deðildir. En koyu gerici rejimi uygulayan Suudiler ABD için hiçbir zaman sorun olmamýþ, hatta bölgedeki en sadýk uþaklar olmuþlardýr. Diðer yanda, uyuþturucu tüccarlarýndan ve CIA ajanlarýndan kurulu kukla Afgan hükümeti, ya da Irak’ýn onursuz uþaklarý aslýnda emperyalistler için bir çöp kutusu kadar bile anlam ifade etmemektedir. Çadýr tiyatrosunun kendini jön zanneden oyuncusu Karzai de, üç kuruþluk itibarý olmayan Maliki de ne kadar onursuz bir figüranlýk yaptýklarýnýn farkýndadýrlar. Devamý 2. Sayfada 2 ÝNSANLIK ONURU HALKIN GÜNDEMÝ Asýl mesele, bölgeye yönelik planlar içinde çatlak ses çýkaran bir tarafýn olmamasýdýr. Ortadoðu orkestrasý içinde Ýran, sürekli olarak yanlýþ nota basan, sorun çýkaran bir uçtur, en azýndan genel algý budur. Sorun olan, “amele kýlýklý” bu anti-semitik gericinin genel olarak dünya halklarýnýn gözünde bir dikbaþlýlýk imgesi yaratmasýdýr. Ayný yerden bakýlýnca görülür ki, aslýnda Kore de emperyalist dünya için fiziki olarak bir problem deðildir. Ama orada da sisteme entegre olmamakta ýsrar eden bir inatçýlýk vardýr. Üstelik ortada ciddi bir savaþ tehlikesi de yoktur. Herkesin, en baþta da Pentagon generallerinin bildiði gibi, Ýran’da iþler hiç de öyle kolay deðildir. Burada esas olan gerilimin týrmandýrýlmasý, genel bir baský ortamýnýn yaratýlmasý ve “düþman” imgesinin de saðlam tutulmasýdýr. Bütün bu büyük oyunlarýn arasýnda Türkiye’nin iþbirlikçi yöneticilerinin ucuz demagojilerinin, “ülke çýkarlarý” edebiyatýnýn hiçbir hükmü yoktur. ABD yönetiminin geçen gün hiç sözünü sakýnmadan açýkça herkese hatýrlattýðý gibi NATO kimlerden oluþursa oluþsun sistemin tetiði ABD’nin elinde olacaktýr; bunun tartýþmasý bile anlamsýzdýr. Önceki hafta seçim mitinglerini Lübnan’dan baþlatan Tayyip Erdoðan da bu gerçeði bilmektedir. Türkiye-Ýsrail arasýndaki ticari iliþkilerin zirve yaptýðý bir dönemde atýlan nutuklarýn sahte olduðu kesindir ama öte yandan da önemlidir. Önemlidir, çünkü Ortadoðu’daki yeni düzen içersinde ABD için AKP’in yüklendiði özel bir rol vardýr. Ýsrail, her zaman bölgedeki temel müttefiktir ama zývanadan çýkýp duran fanatik Siyonist hükümetlerle bu bölgede emperyalistlerin fazla rol oynama þansý yoktur. AKP’nin ikide birde yaptýðý çýkýþlar bu yüzden sadece Türkiye’deki emekçi kitleleri kandýrmaya yönelik deðildir. Artýk herkes de biliyor ki, ABD yönetimi, fanatik Siyonist hükümetler iþi abartýp bölgedeki planlarý bozacak kadar ileri gittiðinde, onlarý Türkiye ile azarlamayý tercih etmekte, böylece diðer yandan da Ortadoðu’da yeni bir jönü parlatmaktadýr. Ortadoðu kentlerinde posterleri asýlan Tayyip, yeni emperyalist planlar ve taþeron iþler için, avantajdýr ve bunu bilen ABD kurmaylarý bu sahte çýkýþlarý hiç de huzursuzlukla karþýlamamaktadýrlar. Eksen kaymasý dedikleri þey, yani Türkiye’nin bölgede daha aktif bir rol üstlenmesi, bir koçbaþý gibi bölgede rol oynamasýdýr. Aslýnda kayan eksen deðil, bizim gözümüzdür. CIA ajaný cemaat liderlerinin de desteðini arkasýna alan AKP iktidarý, tarihte görülmemiþ ölçüde emperyalizme baðýmlý bir yönetimdir. Bunun iyi bir þey olduðu, Türkiye’nin artýk bölgede “sözü geçen” bir ülke olduðu yolundaki hükümet propagandasý ise kompleksli bir yalan fýrtýnasýdýr. Olan þey, taþeronluktur ve doðal olarak her taþeron gibi AKP iktidarý da bu durumun tadýný çýkarmakta, nimetlerinden faydalanmaktadýr. Bilindiði gibi uzun süredir emperyalizm, krizsiz, sütliman bir dünya ve bölge planýyla iþlerini görmemektedir. Temel politikasý kargaþa içersinde krizi yönetme ve bu arada kilit noktalarýný elinde tutma politikasýdýr. Bu anlamda, emperyalistlerin kendi aralarýndaki itiþ-kakýþýyla da beslenen bu kurtlar sofrasý manzarasý esasen genel çýkarlarýn dýþýnda deðildir. Ve bu sofrada, þimdilik tercih edilen en uygun garson, Tayyip’ten baþkasý deðildir. Bu, kirli bir oyundur. Ýran’a ve bölgeye yönelik bu kirli emperyalist oyuna karþý çýkmak, her emekçinin görevidir. Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar… bölgenin bütün halklarýnýn çýkarý, emperyalist güçlerin bölgeden defedilmesi ve bir sosyalist halklar federasyonunun kurulmasýdýr. Bunun dýþýndaki hiçbir seçenek Ortadoðu halklarýna özgürlük ve mutluluk getirmeyecektir. emek ve özgürlük Nurettin Soysal Serbest Býrakýldý Uzun süredir Lenf kanseri tedavisi gören Nurettin Soysal 13 Kasým günü serbest býrakýldý. Adli Týp Kurumunun ýsrarla “cezaevinde tedavisi mümkündür” dediði Soysal için Adalet Bakanlýðý’nýn devreye girdiði öðrenildi. Bu geliþmeler de bir kez daha ispatlamýþtýr ki tüm bu kurumlar, kararlar, siyasi mekanizmanýn uzantýlarýndan baþka bir þey deðildir. Benzer bir durum Güler Zere örneðinde de yaþanmýþ, Adli Týp Kurumunun bilim dýþý kararý deðiþmeyince Cumhurbaþkaný kanalýyla tahliye saðlanmýþtý. Cezaevine girdiði yýl doðan çocuðuyla ilk defa özgür bir ortamda ku- caklaþan Soysal, “Mutluyum ama ayný zamanda da üzgünüm. Üzgün olmamýn nedeni, bir sürü hasta arkadaþým içeride. Benim konumumda olanlarýn da bir an önce özgürlüklerine kavuþmasý ve hijyen ortamlarýnda tedavilerinin sürdürülmesini isterdim. Mutluyum çünkü özgürlüðüme kavuþtum, en azýndan ben de saðlýðýmla ilgilenebilirim... On gün dahi olsa ailemi görmek istiyorum, köyümü görmek istiyorum, çocuklarýmla birlikte olmak istiyorum. En azýndan özgür bir þekilde köyüme gitmek istiyorum” dedi. Türkiye cezaevleri tarihinin her döneminde yaþanan olumsuzluklarla, iþkencelerle, hak ihlalleri ve ölümlerle her zaman gündemde olmuþtur. Bürokrasinin aðýr çarkýna takýlan hasta tutsaklar açýsýndan da yaþam hakkýný hiçe sayan uygulamalar, insanlýk dýþý ikinci bir cezalandýrma yöntemine dö- Tecrite Son, Hasta Tutsaklara Özgürlük Her hafta cumartesi günü hasta tutsaklarýn serbest býrakýlmasý talebiyle gerçekleþtirilen basýn açýklamalarýnýn bir yenisi daha Adana Ýnönü Parkýnda gerçekleþtirildi. Eylem “hasta tutsaklar serbest býrakýlsýn, hücreler ölümdür-öldürtme sahip çýk, devrimci tutsaklar onurumuzdur” sloganlarýyla baþladý. Platform adýna okunan basýn metninde, “hasta tutuklu ve hükümlülerin aðýrlaþan durumlarý karþýsýnda sessizliðini koruyan yetkililer, son 10 yýl içerisinde 1659 tutuklunun ölüme gitmesine göz yumdu. Uzmanlarýn “Cezaevinde tedavileri mümkün deðil” uyarýlarýna kulak týkayan yetkililer, yaþanan ölümler karþýsýnda “eceliyle öldü” ve “doðal ölüm” diyerek, diðer hasta tutuklularýn ayný kadere terk edilmesine resmi onay veriyor. Cezaevlerinde bulunan 97 aðýr hasta tutuklu yetkililerin “ecel” dediði ölümü beklerken, diðer tutuklular ise benzer hastalýklarla karþý karþýya kalýyor. Bu rakamlar demokratikleþtiðini, hapishaneler sorunun çözüldüðü söyleyen sistemin, ülkemizdeki hapishanelerde yaþanan gerçekliðidir. Bu gerçekliðin sorumlusu ise iktidar ve Adalet Bakanlýðý’dýr. Aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hükümlüleri de gelinen noktada, koþullarýnýn aðýrlýðýyla birlikte hapishanelerde ölüme terkedilmiþ durumdalar. ... Tek kiþilik hücrede birer ikiþer saatlik havalandýrma süresi ve maruz kaldýklarý pek çok baskýyla birlikte aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hükümlüleri adeta F tiplerinde ölüme gönderiliyor. Bizler her geçen gün ölüme bir adým daha yaklaþan Halil Güneþ, Erol Zavar, Kemal Özelmalý, Mustafa Gök, Hadiye Aksoy ve bu tutsaklarla birlikte 92 hasta tuttuklunun biran önce serbest býrakýlmasýný istiyor, Adalet Bakanlýðý ve Adli Týp Kurumunu görevini yapmaya çaðrýyor, hasta tutsaklarý ölüme terk eden zihniyetleri her hafta teþhir etmeye devam edeceðimizi bir kez daha söylüyoruz” ifadelerine yer verileren basýn açýklamasý her hafta yapýlan beþ dakikalýk oturma eyleminin ardýndan son buldu. (Adana EÖ) Zihinsel Engellilere Din Dersi Zorunluluðu nüþmüþtür adeta. Niçin hasta tutsaklar serbest býrakýlmaz? Uygulanan bu durum, tutsaðý insan saymayan politik yaklaþýmýn bir sonucudur. Fakat hiçbir devlet, iþkence yaptýðýný da kabul etmez; “hukuk devleti”, “demokratik ülke” gibi ifadelerle kendine bir zýrh yaratýr. Cezaevlerinde uygulanan insanlýk dýþý uygulamalarý sürekli red ve inkar eder. Özelliklede her türden iþkencelerini kamuoyundan gizleme çabasý içindedir. Ama bizler her þeyin farkýndayýz. Biliyoruz, ve bu gidiþatý tersine çevirmek için sorumluluðumuzun bilincindeyiz. Israrlý bir þekilde sonuç alana kadar usanmadan, yýlmadan bu mücadelemizi daha da yükselterek, büyüterek cezaevlerinin ölüm ve iþkence depolarýna dönüþmesine asla ama asla izin vermeyeceðiz! (Ýstanbul EÖ) Adana Karataþ Kadýn Kapalý Cezaevi’nde Tutsaklara Saldýrý Adana Karataþ kapalý kadýn cezaevinde 1 Kasým günü devrimci kadýn tutsaklara saldýrýldý. Cezaevi yaz aylarýnda su kesitisi, ranza sorunu ve cezaevi 2.müdürünün bir adli kadýn tutukluya taciziyle gündeme gelmiþti. Keyfi olarak verilen hücre cezasý için müebbet hükümlü Özlem Aydýn’ý gardiyanlara vermek istemeyen tutsaklara karþý 10-15 kiþilik gardiyan topluluðu koðuþa girerek tutsaklarý darp ettiler. Daha sonra ise Özlem Aydýn’ý hücreye kapattýlar. Vücutlarýnda morluklar ve þiþlikler oluþan tutsaklar bu saldýrýyý dýþarýya haber vermek üzere yazdýklarý mektuplar idare tarafýndan uzunca bir süre gönderilmedi. Israrla direten tutsaklarýn kapý dövme eylemleri gibi eylemliliklerinin ardýndan mektuplar çok süre sonra dýþarýya ulaþtý. Bu saldýrýyý kýnamak ve tutsaklarýn yanýnda olduklarýný göstermek amacýyla devrimci kurum ve demokratik kitle örgütleri 12 Kasým günü cezaevi önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Açýklamada devrimci tutsaklara yönelik olarak uygulanan iþkenceye ve diðer hak gasplarýna karþý mücadelenin büyütülmesi çaðrýsýnda bulunularak “Devrimci tutsaklar onurumuzdur, insanlýk onuru iþkenceyi yenecek, yaþasýn devrimci dayanýþma” sloganlarý atýldý. (Adana EÖ) Milli Eðitim Bakanlýðý, kamuoyunda çok konuþulacak bir karara imza attý. Eðitim Uygulama Okullarýnda özel eðitim alanlara zeka seviyesi düþük öðrenciler için din kültürü ve ahlak bilgisi dersi emek ve özgürlük konuldu. Milli Eðitim Bakanlýðý zihinsel, bedensel engellilerin eðitim gördüðü Özel Eðitim Kurumlarýnýn ders çizelgesini yeniledi. Talim ve Terbiye Kurulu'nca onaylanan karara göre; aralarýnda zihinsel BARÝKAT/Aylýk Sosyalist Dergi / Özel Sayý 6 engelliler, otizmli çocuklarýn eðitimlerinin de yapýldýðý ders programlarý içine bir saat zorunlu Din 7 Aralýk 2010 Fiyatý: 75 krþ Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi konuldu. Yeni ders çizelgesinde Din Kültürü dersi koymak için Beden (KDV Dahil) Eðitimi ders saati azaltýldý. 4 saatlik Beden Eðitimi dersi 3 saate indirildi. Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri "Somut kavramlarý öðretmekte zorluk çekerken, soyut kavramlarý nasýl öðreteceðiz?" diye soran Müdürü: Timuçin Kýlýç özel eðitimciler ise kararý þaþkýnlýkla karþýladý. Özel Eðitimciler Derneði Baþkaný Ercan Karaca, "20 Yönetim Yeri: Þehit Muhtar yýldýr özel eðitimin içindeyim, ilk kez böyle bir þeyle karþýlaþtým" diyerek þunlarý söyledi: "Aralarýnda Mah. Nane Sk. 15/3 Beyoðlu / Ýstanbul 25-45 yaþlarý arasýnda yetiþkinlerinde bulunduðu Eðitim Uygulama Okullarýna din dersi getirilmiþ. IQ www.barikat-lar.de düzeyleri sýnýrlý engelliler bunlar. Zihinsel geliþimleri 3-5 yaþlarýnda. Soyut kavramlarý algýlamalarý çok zor. Aralarýnda daha aðýr zihinsel özürlüler de var. Bizim için günlük bakým, öz bakým konusunda Basýldýðý Yer: Özdemir eðitimler çok önemli. Bunlarý yaparken ciddi zorluklar yaþarken soyut kavramlarýn nasýl öðretileceði Matbaacýlýk Davutpaþa Cad. merak konusu." Karaca'nýn bir tepkisi de Beden Eðitimi ders saatlerinin azaltýlarak, din derslerine yer Güven San. Sitesi C Blok verilmesi oldu. Karaca, "Sportif faaliyetler bu çocuklar için çok önemli. Hem özgüven hem de No: 242 Topkapý/ÝSTANBUL sosyalleþmeleri, rehabilitasyonlarý açýsýndan" dedi. Karaca’nýn unuttuðu þu ki bazýlarý için o çocuklarýn Tel: 0212 577 54 92 sosyalleþmeleri ve rehabilitasyonundan, kýsacasý saðlýðýndan “önemli” þeyler var. (Ýstanbul EÖ) HABER-YORUM emek ve özgürlük Yeni Bir Yalan Rüzgarý Yaklaþýyor 1. Sayfadan Devam den son derece memnun olan emperyalistler ve iþbirlikçi patronlar yakýn zamanda at deðiþtirmeyi düþünmüyorlar ama öte yandan “tek ata oynamayý” da istemiyorlar. 1980’lerle baþlayan ve günümüzde zirveye ulaþan neoliberal politikalarý tam da IMF ve Dünya Bankasý’nýn istediði gibi, hatta onlarýn emrettiðinden de iyi uygulayan Tayyip Erdoðan iktidarý, özelleþtirmeler ve sosyal güvenlik sistemlerinin çökertilmesinde artýk son adýmlarý atýyor. Amerikan ajaný cemaat liderleriyle birlikte ülkeyi baþtanbaþa bir sadaka girdabýna boðan, emekçilerin, yoksullarýn onurunu paramparça eden iktidar, aldýðý büyük destekle ipleri eline geçirmiþ, tasfiye mahkemeleriyle siyasi rakiplerini bunaltmýþ ve siyasi gücün zirvesine ulaþmýþtýr. Ayný ekip, medyada büyük bir operasyon yaparak kendisine baðlý tekelleri güçlendirmiþ, mýzmýzlýk eden medya patronlarýný vergi numaralarýyla hizaya getirmiþ, orduda ve polisteki etkinliðini artýrarak kendi baský ve þantaj düzenini kurmuþtur. Özal’ýn tarzý olan þirket kayýrma iþini abartan bugünkü iktidar, özellikle cemaate baðlý þirketlerin içerde ve dýþarýda önünü açarak güçlendirirken buradan muazzam büyüklükteki meblaðlarý da siyasi faaliyetine aktarmakta, böylece mali olarak da kendini güçlendirmektedir. Emperyalistler ve iþbirlikçileri bütün bunlardan memnundur ama öte yandan bu kadar büyük bir gücün tek bir siyasi ekipte toplanmasýnýn yarattýðý “Padiþah” þýmarýklýðý da rahatsýz edici hale gelmiþtir. Türkiye’deki siyasi arenanýn bu kadar rakipsiz bir biçimde tek bir alternatife mahkum olmasý, bu gücü dengeleyecek bir kadronun ufukta görünmemesi, bugünkü AKP iktidarýndan son derece memnun olan patronlarý bile rahatsýz etmektedir. Dar Alanda Muhalefet Ýþte tam bu noktada, genel baþkanlýk koltuðuna iðreti biçimde oturmuþ olan Kýlýçdaroðu’nun yerini saðlamlaþtýrmasý ve kendi ekibini kurmasýna imkan saðlanmýþ, CHP’nin taþlaþmýþ yapýsýnda bir gedik açýlarak halký kandýrmaya daha uygun bir tablo yaratýlmýþtýr. Yeni ekip, büyük olasýlýkla Kurultay’da daha da yerine oturacak, belli bir hareketlilik yaratacaktýr. Bütün yeteneksizlikleri ve zeka kýtlýklarýna raðmen bu yeni kadronun yarattýðý etki þimdiden hissedilmektedir. Daha þimdiden emekçiler, Alevi vatandaþlar, AKP iktidarýndan þöyle ya da böyle zarar gören insanlar, belki burada bir çýkýþ yolu vardýr diye düþünmeye baþladýlar bile. Ama hepsi o kadar! Bu kez durum 1974 yýlýnýn Ecevit’e saðladýðý avantajlardan tümüyle uzaktadýr. 2010 Türkiyesi’nin geldiði nokta, keskin bir dönüþüm ve devrim dýþýndaki alternatiflere fazla þans tanýma- 3 Aydýnlýk Bir Gelecek Hakkýmýzdýr yan trajik bir noktadýr. Ekonomiden siyasete dek her alanda 30 yýldýr temellerine oturmuþ olan düzen, artýk kýyýsýndan köþesinden düzeltilebilme umudunu bile vermemektedir. Bir siyasi partinin kitleleri aldatabilme gücü onun mevcut iktidarýn politikalarýný nasýl deðiþtireceði üzerine kuruluysa eðer, CHP’nin bugünkü düzeni yerinden oynatmaya, hatta birazcýk oynamaya bile ne olanaðý vardýr, ne de niyeti. Bütün politikalarýný yolsuzluklar ve “dürüstlük” üzerine inþa etmesinin nedeni de zaten bu gerçekliktir. Þimdi bütün bunlarýn üzerine bir parça liberalizm ve biraz da varoþ edebiyatý konulduðunda büyük bir deðiþiklik olmayacaktýr. Hatta, o çok öðünülen “dürüstlük” alanýnda bile CHP’nin kadrolarýnýn nasýl bir sefalet içinde olduðu bilinmektedir. Ýþ Kürt meselesine geldiðinde ise CHP için durum zaten berbattýr. Sorunun bütün aðýr mirasýný zaten sýrtýnda taþýyan bu parti, ýrkçý-katliamcý tutumunu bir milimetre olsun deðiþtirmiþ deðildir. Yani sorun, CHP’nin yönetiminde deðil, Türkiye’de muhalefet alanýnýn bugünkü düzen sýnýrlarý içindeki darlýðýndadýr. Son otuz yýlda kurulmuþ olan ekonomiksiyasi-kültürel düzenin tek bir taþýný bile oynatmanýn mümkün olmadýðý koþullarda dar bir alanda türban, vb. gibi konularda yapýlanýn tümü gevezeliktir, gevezelik olmaya mahkumdur. Fýrsat Bu Fýrsat Tam bu ortamda, sendikalar ve diðer muhalefet güçleri de sessizken iktidar son hamlelerini yapýyor, yapacak. Yine Özal’dan öðrenilmiþ “torba yasa” yöntemini kullanan AKP, birbiriyle ilgisi olmayan irili ufaklý onlarca yasa tasarýsýný bir araya sýkýþtýrýp meclise sunuyor. Böylece halkýn biraz yararýna gibi görünen birkaç yasanýn yanýna baþka þeyleri koyma þansý ortaya çýkýyor. Öyle görünüyor ki, “istihdam paketi” denilen yasayý da bu yöntemle sunacak ve geçireceklerdir. Patronlarýn uzun süredir istediði “kýdem tazminatlarýnýn kýsýtlanmasý” baþta olmak üzere iþçi sýnýfýnýn zaten kalmamýþ olan haklarýný aðýr biçimde zedeleyen yasa, esnek üretimin, taþeronun önündeki en son engelleri de tümüyle ortadan kaldýracak ve Türkiye artýk tamamen bir 4-C ülkesi olacaktýr. Asgari ücretteki yaþ sýnýrýnýn gevþetilmesi de bu arada çocuk iþçiliðini artýk iyiden iyiye meþru hale getirecektir. Ayný AKP, eskisi yeterince faþist deðilmiþ gibi yeni bir Terörle Mücadele Yasasý hazýrlamaya baþlamýþtýr. Kürt açýlýmý dedikleri þeyin pullarý ise tek tek dökülmüþ, geriye kala kala bir “piþmanlýk yasasý” teorisi kalmýþtýr. Kürt dilini “bilinmeyen dil” olarak gören, Kürt halkýný cemaat ve rüþvet iliþkileriyle çözmeye çalýþan kafa, bin kere halkýn duvarýna çarpmakta ama Kürdün siyasi iradesini tanýmadan tek bir adým atýlamayacaðýný bir defacýk olsun anlamamaktadýr. Bu konudaki AKP politikasý, seçimlere kadar durumu idare etmek, seçim sonrasýnda da daha güçlenmiþ bir iktidarla topyekun saldýrýya geçmek gibi görünmektedir. Ayrýntýlara Takýlmadan... Þimdi artýk ayrýntýlar zamanýnda deðiliz. Binbir türlü komplo teorileri, abuk sabuk dalavereler emekçilerin dünyasýný hiç ilgilendirmiyor. Tehlike altýnda olan, emeðimiz, geleceðimizdir. Yüzyýllardýr kanýmýzý emenlerin son otuz yýldýr kurmaya çalýþtýklarý azgýn sömürücü düzenin tümüne birden ve cepheden karþý durmadan varýlabilecek hiçbir yer yoktur. Biz, aydýnlýk geleceðimizi, insanca yaþam koþullarýný istiyoruz. Þimdiye kadar “daha azýna” razý olduðumuz her durumda, “daha çoðunu” yitirdik. Bu kez, ayný oyuna gelemeyiz. Emekten ve özgürlükten yana tüm güçleri birleþtirerek devrim ve sosyalizm kavgasýný yükseltmek emekçi halklarýmýzýn tek seçeneðidir. Patlayan laðým borusu ve farelerin telaþý! Geçtiðimiz günlerde, emperyalist dünyanýn en büyük skandalý göstere göstere geldi ve büyük bir kanalizasyon kanalý patladý. Ortalýðýn pisliðe bulanacaðý öylesine belliydi ki, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý þoku azaltmak için haftalar öncesinden iþbirlikçi u- þaklarýný arayýp “olacak böyle vakalar, dert etmeyin” diye uyarýlarýný yapmýþtý. Sonunda patladý. Patlayan da aslýnda asýl patlamasý gereken deðildi. ABD devlet organizasyonu içindeki en gizli yazýþmalarýn yapýldýðý asýl iletiþim kanalýnda hiçbir arýza yoktu. Kýrýlan kanal, daha alt düzeyde gizliliðe sahip olan, genellikle elçilerin analiz ve raporlarýný kapsayan bir sistemdi. Ama o kadarý bile yetti. Tümü ayný zamanda ajan olan ABD elçilerinin dedikodularý, analizleri birbirinden beterdi. Türkiye bölümü tam bir çukurdu; Tayyip’in zenginliðinden Abdülkadir Aksu’nun “özel” zevklerine, bakanlarýn birbiri hakkýndaki çekiþtirmelerine, vb kadar bir sürü kirli çamaþýr ortaya döküldü. Ýþin Türkiye bölümü çok önemsendi ama aslýnda genel olarak Ortadoðu coðrafyasýnda açýða çýkanlar kelimenin tam anlamýyla tiksinti vericiydi. Devrimcilerin çoðu bildirilerinde kullandýklarý “hain Arap rejimleri” kliþesinin meðer gerçek hayatta birebir karþýlýðý varmýþ! Filistinlileri satan emirliklerden, ABD’ye Ýran’ý bombalayýn diye yalvaran krallara ve “Irak’ý iþgal etmeyin, darbe yaptýrýn iyi bir diktatörü iþbaþýna geçirin” diye öðüt veren Mübarek’e dek tam bir rezillik çukuru! Ama asýl rezil çukur, belgelerin açýklanmasýndan sonra açýldý. Birdenbire, yine o malum ne idüðü belirsiz “strateji uzmanlarý” ve “araþtýrmacý gazeteci”lerden oluþan büyük bir topluluk, muaz- zam bir “deðersizleþtirme” operasyonuna giriþtiler! “Büyük Patron” ABD “bu belgeler yalandýr” diyemediði için onlar da diyemediler, ama “parmak” edebiyatýna dalýp gittiler. Kimi “Ýsrail parmaðý” dedi, kimi “Tapýnak Þövalyeleri” saçmalýklarýný ortaya attý; ama hepsinin ortak hezeyaný aynýydý: Bunun arkasýnda birileri var! Yoksa nasýl böyle bir þey yapýlabilir! Bu sefil laðým fareleri, kendileri asla ve asla dünya düzenine karþý çýkabilme cüretine sahip olmadýklarý için birilerinin cesaretle bir çukuru deþmiþ olabileceðini akýllarýna bile getirmediler, getiremediler. Öyle ki, ABD Dýþiþleri sözcüsünün belgleri açýklayan Assange için kullandýðý “anarþist” kavramýný bile duy- mazdan geldiler. Bir halkýn özgürlüðü için savaþabileceðine inanmayanlar, bir devrimcinin kendini davasý için adamasýný kuþkuyla karþýlayanlar, bir adamýn dünya düzenini sarsmak, pislikleri dökmek için harekete geçebileceðini düþünemezler. Trajiktir ama (kendilerine solcu diyenler varsa onlar da dahil olmak üzere) bu deðersizleþtirici komplo teorisyenlerinin bizzat kendileri ajan konumundadýrlar! Þimdi patlak laðým borusu akmaya devam ediyor. Dediðimiz gibi çok çok gizli asýl belgeler zaten garanti altýnda. Ama bu kadarý bile iðrenç gizli diplomasiyi sarsýyor. Ama asýl hayvanat bahçesi gibi seyredilecek olan, TV ekranlarýndaki þu ahlaksýz sürüsüdür. 4 SOKAKTAN GELEN SES emek ve özgürlük ABD Mahkemelerinin Skandal Davasýnda Mumia-Abu SOKAK Politikayla Jamal’ýn Ýdam Ýlgilenmek... Kararý Kaldýrýldý . . . e v POLÝTÝKA Yaygýn bir kaný var politikaya iliþkin. Politika kirli bir þey. Ona bulaþmamak lazým. Hem biz anlamayýz bu iþten, hem de baþýmýz belaya girebilir. Ýyisi mi uzak durmak. Hem bizim paramýz yok ki, nasýl politikayla uðraþalým. Politika paralý adamlarýn iþidir. En azýndan sýrtýný yaslayabileceðin paralý birileri olacak ki politikacýlýk yapasýn... Düzen politikacýlarýna bakarak insanlardan baþka bir þey düþünmelerini de bekleyemezsiniz. Gandi diye pazarlanan Kýlýçdaroðlu'nun kaç paralýk gömlek giydiðini bilmeyen kalmadý. Ama sahiden politika denen þey sadece bunlardan mý ibaret? Bir örnek vermek gerekirse iþten çýkarýlan Kardemir iþçilerinin Ankara yürüyüþü de bir politikadýr. Mutlaka ceylan derisi meclis koltuklarýna oturmak gerekmiyor bunun için. Hastane kapýlarýnda sabahlamak mecliste sabahlamaya benzemez, çok daha zor ve sýkýntýlý bir süreçtir. Kimse daha az politik olduðunu da iddia edemez. Ne ilgisi var demeyin, onlar orada bizim hastane kapýlarýndaki, iþ kurumu kapýlarýndaki, sýkýþýk belediye otobüslerindeki sefaletimiz sürsün diye sabahlarlar... Bizim politikayla ilgilenip ilgilenmememizden baðýmsýz olarak onlarýn yaptýðý politikalar bizimle ilgilenir. Çocuk okutmak daha pahalý birþey olur örneðin. Ev geçindirmek, kirayý denkleþtirmek, tarifeleri her ay artan elektrik faturalarýna yetiþmek daha da güçleþir. Her tarafta daha çok polis, mobese kamerasý görülmesine raðmen hýrsýzlýðýn her geçen gün artmasýna benzer bu durum. Herþey bizim huzur ve güven ortamý içinde yaþamamýz için yapýlýr ama biz hep daha huzursuz ve daha güvensiz oluruz. Onlar bizim ne yapýp ne yapmadýðýmýzla çok ilgilidirler. Telefon görüþmelerimiz, mesajlarýmýz, e-postalarýmýz hatta yürüdüðümüz sokaklar sürekli takip altýndadýr. Ama biz onlarýn ne yapýp ne yapmadýklarýyla ilgilenmeye baþladýðýmýzda bundan çok rahatsýz olurlar. Sözde çok "açýk"týrlar. "Herþeyleri ortadadýr". Ama yine de siz bir türlü bu servetin nereden geldiðini kavrayamazsýnýz. Kavramaya çalýþtýðýnýzda tehditle karýþýk "fazla kurcalamayýn" uyarýlarýyla karþýlaþýrsýnýz. Onlarýn açýkladýklarýyla yetinmek zorundasýnýzdýr. Politika güçle yapýlýr. Ve þu an iktidarda olanlarýn en fazla güç aldýklarý þey, geniþ kitlelerin güçsüzlüðüdür. Paralarý mý yoktur onlarýn? Aslýnda devlet bütçesinin büyük kesimini çalýþanlarýn vergileri oluþturduðuna göre bu çok doðru deðil. Para sorun deðilse neden bu kadar kolay yem oluyoruz onlara? Çünkü hala çoðunluk onlar gibi düþünüyor, onlarýn haklý olduðunu, söylediklerinin doðru olduðunu sanýyor. Yalanlarý, hýrsýzlýklarý, emperyalizme uþaklýklarý en açýk biçimiyle ortaya çýktýðý anlarda bile þu düþünce atýlacak adýmlarýn önünü kesiyor: "arkamdan kimse gelmeyecek". Bu kabustan uyanmak için komþunuzun kapýsýný çalmaya ne dersiniz? Ya da kapýnýzý çalan devrimcilere, meydanlarda bildiri daðýtan o gençlere kulak vermeye? Benzer sorunlarý yaþayanlarla onlarý çözmek için bir araya gelmeye? Zararlý çýkacaðýnýzdan korkuyorsunuz belki, peki böyle de zararda deðil misiniz? Zaten iki yakanýzý bir araya getiremiyorsunuz, kaybedecek daha neyiniz kaldý ki? Uzatýn bize elinizi. Ne kadar güçlü olduðumuzu birlikte görelim. Göreceksiniz, sýrtýmýzdaki asalaklardan kurtuldukça daha güçlü adýmlarla, daha hýzlý yürüyeceðiz ve baþýmýzý kaldýrdýkça daha kalabalýk olduðumuzu farkedeceðiz. Ýþte o zaman, o ana kadar "bizimle ilgilenmiþ" olan politika, artýk bizim ilgilendiðimiz ve bambaþka bir þey haline gelecek. Ürettiðimiz, emekçi ellerimizin arasýnda þekillenen her þey kadar temiz, lekesiz ve dürüst. Biz onu pisliklerinden arýndýrdýkça farkedeceðiz ki dünyamýzý da onun aracýlýðýyla temizlemeye baþlamýþýz... ABD’li devrimci gazeteci ve siyahlarýn haklarýný savunan Kara Panterler örgütünün yöneticilerinden Mumia Abu Jamal hakkýnda verilen idam kararý, 11 Kasým 2010 tarihinde kaldýrýldý. Philadelphia Temyiz Mahkemesi tarafýndan verilen kararda, Mumia Abu-Jamal için verilen idam kararýnýn kaldýrýlmasý doðrultusundaki savunmanýn talebinin kabul edildiði açýklandý. Kararla birlikte Mumia Abu-Jamal’in cezasý da ömür boyu hapse dönüþmüþ oldu. Bu karara 180 gün içinde itiraz eden herhangi bir hakim çýkmadýðý takdirde, idam kararý resmen yürürlükten kalkacak. Temyiz Mahkemesi’nin Abu-Jamal için verilen idam kararýný kaldýrmasý, Abu-Jamal’in avukatlarý ve insan haklarý savunucularý ABD yargýsýndaki ayrýmcýlýk ve haksýzlýðýn sembolü olan Abu-Jamal’in yargýlanma sürecinin kýsmi bir baþarýyla sonuçlanmasýný, verilen mücadelenin sonuç getirdiði biçiminde de deðerlendirildi Abu-Jamal’in idam edilmemesi için baþta ABD olmak üzere dünyanýn çeþitli ülkelerinde gerçekleþtirilen geniþ kapsamlý kampanyalarýn etkili olduðunu belirten insan haklarý savunucularý, Abu-Jamal’in 25 yýldan beri cezae- vinde olduðunu ifade ederek, serbest býrakýlmasýný talep ediyor. 1981 yýlýnda, kimlik kontrolü esnasýnda kardeþini darp eden bir polisi öldürmekten yargýlanan Mumia, 29 yýldýr idam edilmeyi bekliyordu. Katliamcý, faþist ve ýrkçý bir polise karþý meþru müdafaa ilkesinin geçerliliði bir yana, Mumia’nýn polisi vurmadýðýna dair onlarca kanýta, Abu Jamal’ýn arabasýnda çatýþmaya girip kaçmýþ baþka bir þahsýn varlýðýna raðmen (Mumia Abu Jamal olay yerinde kanlar içinde yerde yatarken bulundu), Philadelphia Mahkeme baþkaný “bu pis zenciyi kýzartacaðým” diyerek zorlama ve taraflý bir yargýlama ile, Mumia Abu Jamal’ýn elektrikli sandalye ile ölüme mahkum etti. Mumia-Abu Jamal halen Philadelphia’da cezaevinde Kemal Türkler’in Katili Aramýzda 22 Temmuz 1980 tarihinde faþistler tarafýndan katledilen DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler davasý zaman aþýmýndan düþtü. 2 Aralýk günü Bakýrköy 2. Aðýr Ceza Mahkemesinde görülen duruþmada alýnan bu karar egemen sýnýf hukukunun tipik bir örneði olmasý açýsýndan çarpýcýdýr. Mahkemenin ardýndan bir açýklama yapan Kemal Türkler’in kýzý Nilgün Soydan Türkler “Ünal Osmamaðaoðlu, benim babamý öldüren katillerden biridir. Onu gözlerimle gördüm. Devlet önce babamý öldürttü, sonra katili senelerce korudu, sonra da gözümüzün içine baka baka davalarý görmezden gelerek normal seyrinde görülmesine izin vermedi. Yargýtay Ceza Genel Kurulu, Ünal Osmanaðaoðlu'nun katil olduðunu onayladý. Buna raðmen þu anda zaman aþýmý nedeniyle bu dava ortadan kaldýrýldý” diyerek karara tepkisini dile getirdi. Türkler’in diðer kýzý Nilgün Türkler de “Katili koruyarak ne yaptýklarýnýzý silebilir, ne de babamýn adýný unutturabilirsiniz. Devlet bunun hesabýný muhakkak verecektir” dedi. Kýsacasý katil belli, onu koruyan belli, hukuku engelleyen belli. Sýnýf hukuku, belki hiçbir zaman bu kadar açýk kendini ortaya koymamýþtý. Ben burjuvaziyim, öldürürüm, katili korurum, ceza almasýný engellerim. Kimse de bana birþey yapamaz. Bu kadar kendinize güvenmeyin bay burjuvazi. Herþey deðiþecek bir gün. O zaman yargýlayan biz olacaðýz. Ve tarih kadar acýmasýz olacaðýz. Onun kadar da adil... Okur Mektubu: Adým Adým Yaklaþan Bir Çevre Faciasý Ýngiliz nikel þirketi (Bosphoruz Nickel tic. Aþ) Turgutlu Çaldaðý nikel madeninin iþletme hakkýný 10-15 yýllýðýna almýþ. Üstelik bu alan tümüyle orman alaný. Yani kimsenin özel mülkiyeti olan bir yer deðil. Tümüyle kamuya ait, o bölgenin akciðeri olan bir alan. Dünyanýn hiçbir yerinde sülfürik asitle nikel üretilmesine izin verilmiyor. Sülfirik asitle üretilen maden %75 daha ucuza mal edilmekte ve kârlýlýk oraný yüksek olmaktadýr. Bir madenin iþletme hakkýndan ülkemize býrakýlacak para 1.2 milyon dolarsa þirket 20 milyon dolarý alýp götürecek. Arkasýnda tonlarca sülfürik asit ve kükürlü bir çevre býrakacak. Bu þirket kullandýðý sülfürik asiti daha ucuza mal etmek için yine Çal Daðý eteklerinde bir sülfürik asit fabrikasý kuracak. Milyonlarca ton kükürt fabrikalarda yakýlarak sülfürik asit üretilecek. Bu fabrikadan çýkan kükürt tozu ve dumaný çevrede (60 km’ye kadar) asit yaðmurlarýna neden olacak. Yine bu fabrikalardan elde edilen sülfürik asit toz haline getirilerek maden üzerine damlatýlarak milyonlarca ton asitli çamur býrakacak. Yeraltý sularý- mýza karýþacak olan bu asit yeraltý ve yerüstü sularýmýzý kirletecek. Bu sular ovalarda sulamada kullanýldýðýnda bütün Gediz Ovasý kirlenecek. Bir þirket ülkesine milyarlarca kar saðlarken; - Ýnsan ve diðer canlýlarýn saðlýðý elden gidecek - 25 milyar dolarlýk tek nikel madenimiz elden gidecek - 300 000’e yakýn aðaçtan oluþan ormanýmýz elden gidecek - Baþka bölgede yetiþmeyen 20 bitki türü yok olacak. Geride bize kalan; Dev bir çukur Bir milyon metrekareye yayýlmýþ 40 metre yüksekliðinde sülfürik asitle yýkanmýþ olduðu için 4-5 milyon ton kükürt bulunan atýk yýðýnlarý. 10 milyon ton kükürtdioksitle kirlenmiþ bir doða ve bu doðada yaþamaya mecbur býrakýlmýþ insanlar býrakacak. Her türlü zenginlik halkýndýr. Halka ve çevreye raðmen kârdan baþka gözü pek bir þeyi göremeyenlere karþý güçlü bir karþý duruþ göstermeliyiz. Manisadan bir okur. emek özgürlük ve 5 HABER-YORUM Sadece Ýþgüvencesi Deðil Yoksul Ýnsanlarýn Hayatlarý Harcanýyor Alýþýlmýþ Bir 4/C Hikayesi... Ýdris Mutlu 8 Kasým günü yaþanan bir “iþ kazasý” sonucu yaþamýný yitirdi. Aliaða’da bir küçük sanayi sitesinde kaynak yaparken 5-6 metre yükseklikten düþen Ýdris Mutlu, düþerken elektrik tellerine tutunmaya çalýþtýðý için bir de elektrik çarpmasýna maruz kalmýþtý. Kaldýrýldýðý Aliaða Devlet Hastanesinde yaþamýný yitirdi. Buraya kadar anlattýklarýmýzýn bu sayfada benzerlerini -ne yazýk ki- çokça gördüðümüz diðer “iþ kaza”larýndan pek bir farký yokmuþ gibi görünüyor. Oysa Ýdris Mutlu fazla uzun olmayan bir zaman önce bir Yarýmca Petkim iþçisiydi. 2008 yýlýnda Petkim’in özelleþtirilmesi sonucunda 4/C statüsüne geçmek zorunda býrakýlmýþtý. Bu dayatmayý kabul etmeyerek özel sektörde çalýþmayý yeðledi Ýdris Mutlu. Tekel sürecinden bildiðimiz gibi yýlýn en fazla 10 ayý çalýþarak üç çocuðunun nafakasýný çýkaramayacaðýný düþünmüþ olsa gerek. Bu sayýmýzda Tek Gýda Ýþ Sendikasý Genel Merkezi önünde çadýr kuran Tekel iþçileriyle yaptýðýmýz röportajdan da öðrenebileceðiniz gibi 4/C’ye geçmek de otomatik olarak bir yerlerde iþbaþý yapacaðýnýz anlamýna gelmiyor üstelik. Neyse ki her sendika Tek Gýda Ýþ gibi olmadýðýndan Petkim’de çalýþýrken örgütlü olduðu Petrol Ýþ Sendikasý Ýdris Mutlu’nun cenazesine sahip çýktý. Ýdris Mutlu hep öyle gösterilmeye çalýþtýðý gibi kamuda çalýþan bir asalak deðildi. Hiçbir asalak hayatýný riske edecek bir iþte çalýþamaz. Bunun bedelini hayatýyla ödeyerek bu yalanlarla toplumu uyutanlarýn suratýna bir tokat gibi çarptý Ýdris Mutlu. O, devlete belki de en fazla para kazandýran KÝT’lerden birinde iþçiydi. Týpký Tekel, Telekom iþçileri gibi. Ama yine de týpký onlar gibi “asalaklýk” iftiralarýndan kendisini kurtaramadý. Oysa bu iftiranýn sahiplerini bir gözünüzün önüne getirin. Hangisini yerden 5-6 metre yükseklikteki bir yerde kaynak yaparken düþünebiliyorsunuz? Sýrtýmýzdan geçindikleri yetmiyormuþ gibi halký, yaþamýný alýnteri dökerek sürdüren emekçilere düþman etmeye çalýþan bu asalaklar yalanlarýnýn ardýna saklanmak için durmadan yeni yalanlar üretip duruyorlar. Bu ülkede demokrasi olduðunu, iþçilerin “dikkatsizleri” yüzünden öldüklerini, özelleþtirmenin ülke yararýna olduðunu, ABD ve Ýsrail’in dostumuz olduðunu, Kürtlerin her türlü hakka sahip olduðunu... Ama artýk karnýmýz tok bu yalanlara. Bize gerçeklerden baþka hiçbir þey lazým deðil. 16’nýzda Siz Neler Bürokrasi Canavarý Kimi Yer? Yapýyordunuz Bu Dünyadan Göçenlere Kimse Vize Sormuyor Efendiler? Geçen sayýmýzda da ZongulÝzmir Narlýdere’de 26 Kasým günü çalýþtýðý inþaatýn 9. katýndan düþen 16 yaþýndaki inþaat iþçisi Cengizhan Akyaz yaþamýný yitirdi. Saat 10 sýralarýnda gerçekleþen kazada 14 katlý inþaatýn yaðmur suyu borularýnýn montajýnda çalýþan Cengizhan Akyaz, dengesini kaybederek 9. katta aþaðýya düþtü. Arkadaþlarýnýn çaðýrdýðý ambulansla 9 Eylül Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi’ne kaldýrýlan genç iþçi, burada yapýlan tüm müdahalelere raðmen kurtarýlamadý. Emniyet kemeri gibi en basit önlemlerin bile alýnmadýðý inþaatlar sanki birer ölüm kuyusuna dönüþmüþ durumda. Gerçi birilerine hoþ görünmek için emniyet kemeri alanlar da iþçilerden o kadar hýzlý çalýþmalarýný isterler ki o kemeri kullanacak zamaný bulamazlar. Hýzý tutturamayan iþten atýlýr, düþüp ölenler ise “kendi dikkatsizliði” sonucunda “kemerini takmadýðý” ya da “kullanmadýðý” için ölmüþ olur. Kapitalizmin iþçiler için sömürü ve ölümden baþka bir anlamý yoktur ve olmamýþtýr, olmayacaktýr. RESMÝ RAKAM: HER GÜN 3 ÝÞÇÝ ÖLÜYOR! Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn Antalya Porto Bello Otel'de düzenlediði "Ýþ Saðlýðý ve Güvenliði Strateji Çalýþtayý"nda ortaya konan rakamlar, bir cinayet itirafý niteliði taþýyordu. 27-28 Kasým günlerinde düzenlenen çalýþtayda ortaya konulan verilere göre Türkiye’de hergün yaklaþýk 220 iþ kazasý meydana geliyor. Bu iþ kazalarýnda her gün ortalama 3 iþçi ölüyor. 1 milyon 220 bin iþyeri ve SGK kapsamýndaki 9 milyon iþçiye karþýlýk 480 müfettiþ denetim yapýyor. Müfettiþ yardýmcýlarýyla toplam denetçi sayýsýnýn 653 olduðu varsayýlsa bile bu durumda yaklaþýk 20 bin iþyerine bir denetçi düþmüþ oluyor. Buna kýsaca hiçbir þey denetlenmiyor desek yeridir. Zaten resmi rakamlar da bunun aksini söylemiyor ve varolan iþyerlerinin ancak % 2,7’sinin denetlendiðini ifade ediyorlar. Kýsacasý tüm iþ cinayetlerine ve azgýn sömürüye karþý devletten birþey beklemek anlamsýz. Suç ortaklýðýný itiraf eden devlet bunu açýkça söylüyor. Ýþçi sýnýfýnýn bu cinayet þebekesiyle baþ edebilmek için örgütlenmek ve onlara karþý savaþmaktan baþka seçeneði yok. Adana’da 1 Ýþçi Göçük Altýnda Öldü Adana’nýn Kozan ilçesine baðlý Damyeri Köyünde kanalizasyon çalýþmasý sýrasýnda kazý çalýþmasýnda yer alan Teyfik Çakýr adlý 47 yaþýndaki iþçi, 30 Ekim günü gerçekleþen toprak kaymasý sonucu göçük altýnda kalarak yaþamýný yitirdi. Kazý çalýþmasýný yürüten üç iþçiden biri olan üç çocuk babasý Teyfik Çakýr 4,5 metre derinliðindeki çukurdan köylülerin de yardýmýyla çýkarýldýðýnda artýk yaþamýyordu. dak Karadon’da 17 Mayýs’ta gerçekleþen grizu patlamasýndan bu yana cesetleri çýkarýlamayan Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ýn durumlarýndan bahsetmiþtik. Kuyuyu açan ve Türkiye Taþkömürleri Kurumu ile 10 yýllýk bakým onarým sözleþmesi bulunan Çinli CITIC firmasýnýn yetkilileri 16 Aðustosta geldiklerinde bu iþi beceremeyeceklerini söyleyip gitmiþlerdi. Türkiye emperyalist bir ülke olsaydý bu durumda hemen uluslararasý tahkim kurullarý devreye girip, ne yapýp eder Çinli firmaya bu iþi yaptýrýr ya da tazminatýný ödetirdi. Ama birileri bu ülkenin saçacak parasýnýn bol olduðunu düþünmüþ olacak ki bu iþin yaptýrýlmasý için yeniden bir uluslararasý ihale açýldý ve bu defa ihaleyi yine Çinli SSIT firmasý kazandý. Yapýlan sözleþme sonucu 26 Kasým günü iþe baþlamýþ olmasý gereken firma, vize sorunlarýný çözemediðinden henüz kimseyi bölgeye gönderebilmiþ deðil. Kýsacasý 6 aydan fazla bir zamandýr o iki iþçinin cenazesi çýkarýlamadý. Ýþçileri katleden, efendilerinin randevu trafiðine yetiþsin diye aceleden cenazelerini bile karýþtýran bir sistemden de bu beklenirdi. 6 aydýr çözülemeyen bürokratik iþlerden dolayý hala o iþçilerin cenazelerinin çýkarýlmasý için tek bir çivi bile çakýlmadý. Çok söz söylendi, çok yazý yazýldý, çok iþ yapýyormuþ gibi görünüldü ama gerçekte hiçbir þey yapýlmadý. Biz unutmuyoruz, affetmiyoruz ve ne yapýlýp yapýlmadýðýný takip etmeye de devam edeceðiz. Avrupa’nýn En Büyük Gökdeleni En Büyük Sömürüyle ve Ýþçi Kanýyla Yükseliyor AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in kardeþi Nahit Kiler tarafýndan yaptýrýlan ve Avrupa’nýn en büyük gökdeleni olarak lanse edilen Ýstanbul Levent’teki Sapphir’in inþaatýnda çalýþan iþçiler yaþam güvenceleri olmaksýzýn çalýþtýrýldýklarý gibi ücretleri de ödenmiyor. Ýki ay önce inþaatýn 52. katýndan düþen Serkan Çetin adlý iþçinin yaþamýný yitirmesinin ardýndan olayla ilgili basýna bilgi veren 4 iþçi iþten çýkarýldý. Ücretlerini talep eden iþçilerin de iþten çýkarýldýðý þantiyenin önünde 26 Kasým günü “Sapphir Ýþçileriyle Dayanýþma Platformu” bir basýn açýklamasý düzenleyerek saat 17.00’ye kadar oturma eylemi yaptý. 4. Levent Emniyetevleri metro çýkýþýnda toplanarak Sapphir þantiyesinin önüne dek yürüyen iþçilere Tek Gýda Ýþ Sendikasý önünde çadýr kuran Tekel iþçileri de destek verdi. Eyleme katýlan iþçiler “Alýn terimiz kurudu”, “Sadaka deðil halkýmýzý istiyoruz” ve “Taþeron iþçisi köle deðildir” dövizleri taþýdý. “Bu gökdelen ödenmeyen iþçi ücretleriyle yükseliyor” pankartý açan iþçiler sýk sýk, “Kaza deðil cinayet sorumlusu hükümet”, “Direne direne kazanacaðýz”, “Sercan Çetin ölümsüzdür”, “Kiler iþçisi yalnýz deðildir” sloganlarýný attýlar. Basýn açýklamasýný okuyan M. Emre Alacan, Ýþten çýkarýlan 22 iþçinin hala ödemelerini alamadýðýný belirterek Kiler Holdinge baðlý þantiyede Nazi toplama kampý koþullarýnýn yaþandýðýna dikkat çekti. 6 EMEÐÝN EVRENÝ Tekel Ýþçisi Bu Kez Ýstanbul’dan Sesleniyor: emek ve özgürlük Ya Sözlerini Tutsunlar, Ya da Defolup Gitsinler! Burasý Bizim Sendikamýz! Onlar, 78 gün boyunca Ankara’nýn soðuðunda, çamurunda direndiler, Ankara’ya çadýr kurdular ama ezilenlerin kalbine köþk kurdular. Sonra, bir Türkiye klasiði yaþandý; bilinen oyunlarla direniþ sona erdirildi. Siz hele bir evinize gidin biz sorunu çözeceðiz, çözemezsek de kendimizi yakarýz denildi. Evlerine gittiler ama sorun ortadaydý yine de. Sonra, dönüp yeniden çadýrlara geldiler. Bu kez Ankara’da deðil, Ýstanbul’da, eylemi boþa çýkaran Tek Gýda-Ýþ sendikasýnýn tam önünde. Mikrofonu onlara uzattýk. Malatya Tekel fabrikasýnýn iþçisi Halil Acar’la söyleþtik... Ankara’dan bu yana olup bitenleri konuþtuk. Ankara’da büyük bir fýrsatýn heba edildiðini düþünüyor Tekel iþçileri… “Bu sorun sadece burada 5 -10 kiþinin sorunu deðil. AKP ile sendika anlaþmýþ iþçileri satmýþ. Bu çok açýk. Ýþçi arkadaþlarýn yüzde 90’ný biliyor satýldýklarýný. Biz aylarca orada 4-C için mücadele ettik. Adamlar 4-C’ye gitmek için teþvik etti. Yazý gönderdiler. EÖ: Nasýl bir yazý? Y: Sendika avukatlarý sendika temsilcisine gönderdi. Þu süre içerisinde baþvurmazsanýz açýkta kalýrsýnýz diye. Adam resmen diyor 4/C’ye gidin baþvurun. Birçok insan baþvurmuþ atamasý yapýlmýyordu. Biz ne zaman burada çadýrlarý kurduk atamalar hýzlandý. EÖ: Yani eylemin ilk etkisi bu oldu. Y: Tabii; çünkü arkadaþlar gelebilirdi. Atamayý yapmakla iþçilerin önünü kestiler. Yani iþte anlatamýyoruz, iyi bir çalýþma olsa iþçilerin hepsi dökülebilir buraya. EÖ: Ýyi bir çalýþma derken… Y: Baský da var, korkuyorlar da iþçiler, dolaylý tehditler de olabilir. Ben 23 yýllýk iþçiyim, buradayým. Benim gibi bir insan geliyorsa onlarýn yüzde 99’unun gelmesi lazým. 4-C’ye giden insanlarýn yüzde 60’ýnýn üzerinde insan var. 40 bin tane insana ne oldu. Niye çalýþmýyorlar. Yarýn senin de baþýna gelecek. EÖ: Sýrada þeker fabrikalarý var. Y: Artýk bunun önünü kimse alamaz tabii. EÖ: Burada sendika tarafýndan olsun iktidar tarafýndan olsun bir baský söz konusu mu? Y: Bizim zaten hükümete ve sendikaya ciddi bir eylemimiz yok. Þimdi kapýda polis var. EÖ: Sendikaya giremiyor musunuz þu anda? Y: Yok caným. Ýçeride polis var. Girmek istedik sonuçta. Çünkü sendika bizimdir aslýnda. EÖ: Siz þimdi kendinizin olan sendikaya ve hükümete karþý… Y: Ýkisine de karþý direniyoruz. Satana da alana da. Adam benim yerime beni satmýþ benim haberim yok. Benim yýllarca emeðim var orada. Biz Ankara’da da bir sürü sorun yaþýyorduk. Eylem türlerini beðenmediðimizde tepki gösteriyor oradaki temsilcilerimize gelin iþçilerin kararýný alýn, diyorduk. Bize deniliyordu ki, sendikanýn bir kararý vardýr. Ýþine gelmeyen çeker gider. O zamandan beri sýkýntýlar vardý. Aslýnda komitemiz vardý bizim Malatya çadýrýnda ama onlar tanýmýyordu. Türkel, Kumlu geldikleri zaman belli temsilcilerle görüþüyorlar, bizim yanýmýza gelmiyorlardý. Derseniz iþçi ne kazandý. Bazý þeyleri belki biraz deðiþtirebildik fakat bir kazanç olarak görmüyorum yani. EÖ: Kaç gündür buradasýnýz? Y: Ayýn 4’ünden beri buradayýz iþte. 27 gündür. (röportaj yapýldýðýnda eylem henüz 27 günlüktü) Ayrýca 40-45 gün Malatya’da da çadýr kurduk. Ankara çadýrý daðýlmadan 2 gün önce biz orada çadýrýmýzý kurduk, komitemizi kurduk. Eylemler, yürüyüþler yaptýk. Sendika bizi susturmak istedi susturamadý. EÖ: Bulunduðunuz illerde çadýr açmayý düþünüyor musunuz? Y: Burasý biraz güçlenirse olur tabii. Ama iþçi arkadaþlarý ikna edemiyoruz. EÖ: Sizin sosyal güvenceniz var mý? Y: Yok. Hepsi kesildi. EÖ: Peki bu çadýr eylemi için niye sendikanýn önünü tercih ettiniz? Y: Bunu anlamak için geriye gitmemiz lazým. Aslýnda Ankara’dan beri bir çalýþma vardý. Son çadýrlarýn kalkmasýyla birlikte eylem kararlarý baþladý. 1 Nisan’da bir gün, 2 Mayýs’ta iki gün Haziranda üç gün. Eritme eylemleriydi bunlar. Sürece yayýp ortadan kaldýrma. En son Temmuz’da bir oturma eylemi yapýlacaktý Ankara’da, yapýlamadý. Bu arada ben Ýstanbul’a geldim. Ayýn 4’ünde toplandýk, basýn açýklamasý yaparýz dedik. Kimi arkadaþlar kalma ihtimalimiz olur dedi. Geldik buraya, polis dolu, içeri giremedik. Ýçeri girsek konuþacaktýk. Siz niye insanlarý 4-C’ye teþvik ettiniz, niye eylem kararlarýna uymadýnýz diye. Ona göre de sonuç nasýl geliþecekti bilemezdik. Ona da izin vermediler. Ben buraya dönmek için gelmiþtim. Bizi içeri sokmadýlar. Sokmayýnca 30 kiþinin hepsi burada kaldý. Ýlk gece zaten kaldýrýmda kaldýk. Demiþler ki bize küfür etmiþler. Küfür müfür yoktu ama. Ayrýca bugüne kadar seni alkýþlýyorsa, þimdi küfür ediyorsa senin kendini yargýlaman lazým. Evrensel gazetesi gelmiþti arkamýzdan demiþler ki bunlar birkaç tane kendini bilmezdir. Biz eþkiyalýk yapsaydýk senin gibi yerlerde otururduk. Ben onunla mücadele etmiþim. Onun sözleri vardýr. Demiþ ki kendimi asacaðým. Ben de diyorum ki ya kendini as, ya da gel benim hakkýmý ara? EÖ: Peki sizi destekleyenler oldu mu? Y: Valla olumlu tepkileri bir sýradan vatandaþlardan alýyoruz, bir de sosyalist ve devrimcilerden alýyoruz. Yoksa CHP’nin, MHP’nin buraya gelmesi beni baðlamýyor. Gelene de saygýmýz vardýr. EÖ: Eylem sürekli bu þekilde mi devam edecek? Y: Bu bana yeterli gelmiyor. Þu anki Malatya’nýn çok gerisinde. Aslýnda þu anda bizim en doðru yapacaðýmýz eylem o sendikadan o adamý atmaktýr. Çýksýnlar gitsinler ya da sözlerini tutsunlar. Ýþçilerin yüzde doksan dokuzu baþvurdu diyorlar, eylem olmayýnca ne yapabilir? Ankara’da Eylemi Ýþçiler Sürükledi EÖ: Bu arada, adýnýz nedir? Y: Halil Acar. En son Malatya’daydým. Aslýnda Diyarbakýr Tekel fabrikasý iþçisiyim. Orasý satýlýnca Malatya’ya sürdüler. 6 yýl da orada kaldýk. Orasýnýn da özelleþtirme süreciyle 31 Ocak 2010 itibariyle açýkta kaldýk. O zaman biz ilk illerden geldik Ankara’ya. Mücadeleyi sahiplenen bir avuç genç iþçi arkadaþlardý. Birkaç grup arkadaþ yol kesmiþler, bu da polislerin çok zoruna gitmiþti. O genç iþçileri tutamýyordu kimse. O gaz gününü de ben çok iyi hatýrlýyorum. Gazý yedik. Ýkinci gün bir daha gaz yedik. Yoksa sendika gitme, yol kapatma kararý yoktu. Polis sendikayla yine uz- laþma içindeydi. Kýzýlay Meydaný’ný kapatýrsanýz Ankara durur; bu iþçilerin kafasýna girmiþti. Yani sendikanýn böyle ses getirecek bir eylem yapma niyeti yoktu aslýnda. Adam gibi mücadele verseydiler, gerçekten ellerinden geleni yapsaydýlar etkili olurdu. Biz niye bugün buradayýz ki. Ýþçiler kazanýrdý, kesinlikle kazanýrdý. Belki orada yüzlerce insanýn cesedi çiðnenirdi. Ama öyle bir þey olsaydý hükümet kalmazdý. Bunu da biliyorlardý. Bilerek kendi elleriyle yaptýlar. Yani polisin tankýnýn topunun yapamadýðýný bir avuç iþbirlikçi yaptý. EÖ: Bizim sendikamýz diyor musunuz hala? Y: Sendikalar bizim de sendikacýlar bizim deðil. Sendikalar zaten bizimdir, yani iþçinindir. Bir Þeyler Yapmalýyýz EÖ: Alternatif sendika düþündünüz mü? Y: Þu anda bir þey yok. Aslýnda öyle bir þey de olabilir. Þimdi onlar orada oturuyor, biz burada. Þu an onlar örgütlüler. Biz örgütsüzüz. Bizi izole de etmiþler. Sýnýfýn yanýnda olan basýn diye düþündüklerimiz bile gelip burayla iliþkili bir þey söylemiyor. Birþeyler yapmalýyýz. Biraz da sonuç almamýz gerekiyor. Böyle aylarca yýllarca kaldýrýlacak þey deðil, ben kaldýramam hiçbir iþçi arkadaþ da kaldýramaz. EÖ: 4-C’ye baþvurmayan kaç iþçi kalmýþ? Y: Yüzde doksaný baþvurmuþ. Genel anlamda çalýþanlarýn dýþýndakiler 4/C’ye baþvurmuþ. Zaten sendika yönlendirdi. Getirdiler son güne býraktýlar. En düþük çalýþan 10 yýllýk iþçidir Tekel’de. Herkes çoluk çocuk sahibidir. Geçinmek zorundadýr. Tekel iþçileri yine de direniyor... Bu kez Ýstanbul’da ve daha zor þartlar altýnda. Bu röportaj yapýldýktan sonra, sendika yönetimi bir bildiri yayýnlamýþ ve eylem böyle devam ederse bu eylemi organize eden odaklara saldýracaðýný söyleyerek tehdit etmiþti. Dediðini da yaptý. Türkel ve korumalarý bir fýrsatýný bulup iþçilere saldýrdýlar. Ama yine de yýlmadý iþçiler. Bu kez eylemlerini belli günlerde Taksim’e taþýdýlar ve sürdürüyorlar. (ÝSTANBUL EÖ) 7 EMEKÇÝNÝN GÜNDEMÝ Ýhanette Sýnýr Yok! Tekel iþçilerinin Tek Gýda-Ýþ’in önünde sürdürdükler direniþin 52. gününde sendika baþkaný Mustafa Türkel ve korumalarý iþçileri saldýrdý. 24 Kasým günü sabah saat 09.00 - 09.30 arasýnda Tek GýdaÝþ Genel Baþkaný Mustafa Türkel’in sendikaya geldiði sýrada iþçiler, Türkel’i yumurta atarak protesto ettiler. Sendika önünde haklarýný arayan iþçilerin varlýðýndan rahatsýz olan Mustafa Türkel, iþçilere aðza alýnmayacak küfürler etti. Türkel’in ardýndan korumalar, özel güvenlik ve Türkel’in þoföründen oluþan grup, polisin gözleri önünde iki direniþçiyi hastanelik ettiler. Polisin havaya ateþ açarak sendikacýlarý koruduðu olaylardan sonra Tekel iþçileri saldýrýyý cevapsýz býrakmadýlar. Ayný gün saat 16.00’da çadýrlarýndan sendika önüne yürüyen ve “Mustafa Türkel demiþti ki; Tek kiþi kalsa da, 4-C’ye karþý direnmeyen þerefsizdir, namerttir!’ Sözünüzü tutun! Ýþte buradayýz, direniyoruz! / TEKEL Ýþçileri” pankartýný açan iþçiler, bir basýn açýklamasý yaparak, sendika aðalarýnýn maskeleri düþtükçe açýða çýkan çirkin yüzleriyle ne denli pervasýzca saldýrganlaþabildiklerini kamuoyuna duyurdular. Çadýrlarýndan sendika yönetimini istifaya çaðýran iþçiler sýk sýk “Her yer Tekel, her yer direniþ”, “Yaþasýn sýnýf dayanýþmasý”, “Kahrolsun sendika aðalarý” sloganlarýný attýlar. Ýþçiler adýna basýn açýklamasýný okuyan Arzu Güneþ, “Mustafa Türkel öfkeli, çünkü suçlu. Ýþçiyi sattýðýný biliyor. Mücadeleyi yarý yolda býraktýðýný da biliyor. Bu saldýrýlar sadece TEKEL iþçi- emek ve özgürlük sine deðil, bütün emekçilere yönelik bir saldýrýdýr. Tek Gýda-Ýþ Sendikasý’nýn baþýna çöreklenenler, artýk sendikacý kimliðinden çýkarak birer çete olmuþlardýr” diye konuþtu. Saldýrý sonucunda bir arkadaþlarýnýn baþýndan, bir arkadaþlarýnýn da omuzundan yaralandýðýný vurgulayan Güneþ, ayrýca polisin ateþ açtýðýný belirtti. Türkel’in 78 günlük Ankara direniþi sürecindeki, “Bir kiþi dahi kalsa mücadele etmeyen namerttir, þerefsizdir” sözünü hatýrlatan Güneþ, “Türkel, sendikanýn özel güvenliðini ve paralý muhafýzlarýný üzerimize sal- Demokrasi Masallarý Birbirini Ýzlerken... mýþtýr” dedi. Baþta Türkel olmak üEylemlerin ilki Ankara'da gerçekleþti. 10 Ekim günü zere Tek Gýda-Ýþ yöneti- 1. Sayfadan Devam mini istifaya çaðýran Gü- Kýzýlay Sakarya Caddesinde bir araya gelen alevi derneklerinin öncülük ettiði neþ, fiili mücadelelerine kitle burada gerçekleþtirdiði 24 saatlik oturma eylemini semah gösterileriyle devam edeceklerini belirt- sonlandýrdý. Zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý temel talebiyle hareket eden kitle, eylemi sýrasýnda "Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn", "Alevi kültürü engelleneti. Açýklamanýn ardýndan mez", "Canlarýn yolu engellenemez" sloganlarýný attý. Eylemlerin ikincisi 7 Kasým günü Ýstanbul'da yapýldý. Saat 12.00'de Tepe TEKEL iþçileri ellerindeki Natilüs önünde toplanan PSAKD, Alevi Bektaþi Federasyonu ve birçok yumurtalarý sendika binasý önüne atarak sendika destekçi örgüt, Kadýköy Ýskele Meydaný'na doðru yürüyüþe geçtiler. Ellerinde "Eþit yurttaþlýk hakký için laik ve demokratik bir ülke istiyoruz", "Cemevleri yönetimini protesto etti. ibadethanelerimizdir", "Madýmak müze olacak", "Diyanet laðv edilsin", "Asimilasyona karþý direneceðiz", "Ýnançlara saygý duyulsun", "Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn" ve "YÖK daðýtýlsýn" yazýlý pankart ve dövizler taþýyan yaklaþýk 1000 kiþi, Rýhtým Caddesi üzerinden yürüyerek meydana ulaþtý. Nüfus 1. Sayfadan Devam baðlanmýþ olabilir. Ülkenin gerçek sahibi iþçi, emekçiler ve cüzdanlarýndan din hanesinin çýkarýlmasýn ve zorunlu din derslerinin kaldýrýlezilen halklar olarak, ülkemizin baðýmsýzlýðý için, topraklarýmýzýn Amerikan ve masýnýn temel talep olarak öne çýkaran eylemde çeþitli sanatçýlar da destekçi savaþ örgütü NATO’nun çýkarlarýnýn kalkan üssü haline getirilmesine izin ver- olarak yer aldýlar. Sabaha kadar yaktýklarý ateþin etrafýnda oturarak 24 saatmemeliyiz. Türkiye, NATO’dan derhal çýkmalý, komþularý ile barýþ ve dostluk po- lik oturma eylemini tamamlayan alevilerin bu gösterisi, demokrasinin litikalarýna yönelmesi” gerektiðine dikkat çekti. Eylemde sýk sýk ’’Nato’ya kalkan neresinde olduðumuzun da iyi bir göstergesini oluþturuyor. Eylemlerin üçüncüsü ise 19 Kasým günü Ýzmir'de gerçekleþtirildi. Alevi olmayacaðýz, ABD’ye barikat ortadoðuya özgürlük, Gün gelecek devran döneBektaþi Dernekleri Federasyonu Ýzmir bileþenleri tarafýndan Konak cek AKP halka hesap verecek, Savaþa deðil eðitime bütçe, Emperyalistler iþbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayýn, Katil ABD iþbirlikçi AKP, Yaþasýn Devrim ve Sosya- Meydaný'nda gerçekleþtirilen eylem, saat 11.00'de Cumhuriyet Meydaný'ndaki lizm, Yaþasýn halklarýn kardeþliði, Biji býratýya gelan’’ sloganlarý atýldý. Eylem 5 toplanmayla baþladý. Ellerinde "Asimilasyona Hayýr", "Zorunlu Din Dersleri dakikalýk oturma eylemiyle birlikte AKP il binasýna siyah çelenk ve sembolik bir Kaldýrýlsýn" yazýlý pankartlarýyla Konak Meydaný'na doðru yürüyüþe geçen füzenin býrakýlmasýyla son buldu. Eyleme DÝSK Bölge Temsilciliði, TMMOB kitlenin içinde çocuklar da bulunuyordu. Konak Meydaný'nda yapýlan konuþmalarda cem evlerine "kültür merkezi" Adana ÝKK, Adana Tabip Odasý, KESK (Eðitim-Sen, SES, Kültür Sanat-Sen, tabelalarýnýn asýlmasýna da tepki gösterildi. 12 Eylül cuntasýnýn getirdiði BES, Yapý Yol-Sen, Haber-Sen, Tüm Bel-Sen, Tarým Orkam Sen), TÜMTÝS, Tez zorunlu din derslerinin kendi inançlarýna göre yetiþtirdikleri çocuklarýna Koop Ýþ, ÝHD Adana Þb., Emek ve Özgürlük Cephesi, Cephe Hareketi, Halkevleri, BDP, EMEP, ÖDP, TÖP, TKP, ESP, DÝP, BDSP, DHF, Devrimci yapýlan bir zulüm olduðu da vurgulandý. 25 milyon aleviye karþý yapýlan bu Proletarya, Alevi Kültür Dernekleri, Tunceliler Derneði, Pir Sultan Abdal Kültür saygýsýzlýk ve aþaðlamalarýn kabul edilemeyeceðinin vurgulandýðý konuþmalardan sonra eylem, türküler, halaylar ve sloganlarla 24 saat devam etti. Derneði katýldý. (Adana EÖ) Referandum sonrasý 12 Eylül ile hesaplaþmaktan bahsedenlerin sahtekarlýklarý her alanda su üstüne çýkmaya devam ediyor. Bir tek 12 Eylülcü yargýlanamadýðý gibi, 12 Eylül uygulamalarý YÖK'üyle, zorunlu din dersiyle, Mersin'de Birleþik Metal-Ýþ'e üye olduklarý gerekçesiyle 27 Ekimde iþlerine son hapishanelere týkýlan devrimcileriyle, Kürt halký üzerindeki baskýlarýyla durverilen Akdeniz Çivi iþçileri 25 Kasým perþembe günü sabah saatlerinde CHP maksýzýn devam ediyor. Mersin Ýl Binasýný iþgal etti. Akdeniz Çivi patronu Serhat Servet Dövenci'nin CHP Mersin Yeniþehir Belediyesi Meclis üyesi olmasý nedeniyle CHP Ýl Baþkanlýðý iþçiDüzce’de bulunan Mas Daf fabrikasýnýn idari amiri, sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþlerin hedefi oldu. Birleþik Metal-Ýþ Mersin bölge temsilcisi Rasim Gündal Akdeniz Çivi patronuyla bir görüþme gerekleþtirdiklerini, iþten atýlan bütün iþçilerin iþe alýn- ten çýkarýlan ve bunun üzerine fabrika önünde direniþe geçen iþçilerin üzerine arabasýný sürdü. 6 masý talebine karþýlýk Akdeniz Çivi patronunun iþçilerin sadece bir kýsmýný alabile- Kasým günü Jandarmanýn gözü önünde gerçekleþen olayda 13 iþçi yaralandý. Olaydan sonra iceðini yaþanan kriz nedeniyle bütün iþçileri iþe alamayacaðýný söylediðini belirtti. dari amire dokunan olmazken biri sendikacý, üçü iþçi olmak üzere dört kiþi gözaltýna alýndý. Ýþgal eylemi sýrasýnda dayanýþmayý yükseltmek için orada bulunan demokratik Düzce’nin Beyköy Beldesindeki organize sanayi bölgesinde bulunan ve pompa üretimi yapan kitle örgütleri, sendikalar polisin baskýsýna maruz kaldý. Duruma tepki gösteren kit- Mas Daf fabrikasýnda çalýþan 22 iþçi, Birleþik Metal Ýþ Sendikasýna üye olduklarý gerekçesiyle leyle polis arasýnda kýsa süreli bir gerginlik yaþandý. Ýþgali sürdüren iþçilerle iþten çýkarýlmýþtý. Bunun üzerine fabrika önünde bekleme eylemine baþlayan iþçiler, olay günü binadan inmeleri konusunda pazarlýða giren kolluk güçlerinin iþçilerden aldýðý yanýt fabrikaya giren iþçi servisini durdurarak iþçileri direniþe destek vermeye çaðýrdýlar. Bu sýrada 81 "Gemileri Yaktýk, Geri Dönüþ Yok", "Direne Direne Kazanacaðýz", "Yaþasýn Sýnýf BJ 889 plakalý aracýný iþçilerin üzerine süren fabrika idari amiri Sezgin Civelek, 13 iþçinin yaraDayanýþmasý" sloganlarý oldu. 27 Ekimden bu yana ilk etapta 14 iþçinin iþine son lanmasýna neden oldu. Yaralýlar 112 acil servisiyle hastanelere kaldýrýldýlar. veren Akdeniz Çivi patronu 1 Kasýmdan itibaren iþyerine kilit vurarak bütün iþçilerin 100 kiþinin çalýþtýðý fabrikadaki direniþ 100 gündür sürüyordu. Anayasal haklarý olan iþine son vermiþti. Ýþgal eylemine katýlmak isteyen üç iþçiye polis izin vermeyince sendikaya üye olduklarý için iþten atýlan iþçilerin, patronlarýn saldýrýlarýna maruz kaldýklarý gibi kýsa süreli bir arbede yaþandý. Akdeniz Çivi iþçilerinin bu militan eylemi, 26 Kasým bir de gözaltýna alýnmalarý devletin sýnýf tavrýný en çýplak haliyle sergiliyor. geceyarýsýnda polisin düzenlediði bir operasyonla sona erdirildi. Ýþgale katýlan 57 Olayýn faili Sezgin Civelek hakkýnda açýlan baþka bir dava ise tecavüz suçundan. Öncesinde iþçi gözaltýna alýndý. Polisin müdahale amacýyla CHP Mersin Ýl Binasýnýn önüne Sivas merkeze baðlý Kurtlapa Beldesi Jandarma Karakol Komutaný olan Astsubay Sezgin Civegeldiði sýrada iþgalci iþçilere destek vermek amacýyla orada bulunanlarla polis lek, bu görevi sýrasýnda 21 Þubat 2000 tarihinde korucu Ö.Þ.’nin evine giderek, evin 20 yaþýnarasýnda da arbede yaþandý. Her ne kadar polisin operasyonuyla sonlandýrýlsa da daki kýzý Þ.Þ.’yi elindeki sývý bir maddeyi koklatarak bayýltýp tecavüz etmek suçundan yargýlaniþçi sýnýfýnýn her geçen gün militanlaþan eylemlerine bir yenisini daha ekleyen maktadýr. Bu olaydan dolayý görevinden alýnan Civelek hakkýnda 2 yýldan 5 yýla kadar hapis ceAkdeniz Çivi iþçileri, kimilerince "sýnýf dýþý" bulunan eylem tarzlarýyla sýnýf mücadezasý istenmektedir. lesini yasallýðýn sýnýrlarý içine hapsedebileceklerini zannedenlere de iyi bir ders verdiler. (Mersin EÖ) Aleviler Zorunlu Din Dersine Karþý Alanlarda Emperyalistlere Kalkan Olmayacaðýz! Akdeniz Çivi Ýþçilerinin CHP Ýþgali Direnen Mas Daf Ýþçilerine Saldýrý 8 Mersin’de 6 Kasým Mersin Üniversitesinde aralarýnda Gençlik Cephesi’ninde bulunduðu M.Ü. YÖK KARÞITI EYLEM BÝRLÝÐÝ 5 Kasým günü saat 12.00’de Çiftlikköy Kampüsü Fen-Edebiyat Fakültesi’nin önünden baþlayarak Cumhuriyet Alanýna kadar bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Yaklaþýk bir aydýr örgütleyicisi olduðumuz bu süreci farklý çalýþmalarla verimli geçirdik. Haftalar öncesinden Yeniþehir, Çiflikköy kampüslerinde bildiri daðýtýmlarý, ilerleyen haftalarda duvar gazeteleri asýldý ve YÖK, neo-liberal eðitim politikalarý, nasýl bir üniversite istiyoruz baþlýklý bir radyo programý gerçekleþtirildi. Eylem günü yine bildiri ve ajitasyonla eyleme çaðrý yapýldý. ”Eþit, parasýz, bilimsel, anadilde eðitim” -M.Ü.YÖK KARÞITI BÝRLÝK- pankartý altýnda baþlayan yürüyüþ rektörlük binasýnýn önüne kadar sloganlarla sürdü. Burada yapýlan basýn açýklamasýnda ise ülkede farklý çýkar gruplarýnýn üniversiteler üzerinde bu kadar yoðun emek ve özgürlük tartýþmalarýnýn artýk üniversitelerin ihtiyaçlarýna yanýt olmadýðýna, yeniden yapýlandýrýlmasý için de sistemin hem fikir olduðuna; bunun uygulayýcýsý olan YÖK’ün de, hükümetin de ve bir bütün olarak sistemin de emperyalizme baðýmlý olduðuna vurgu yapýldý. YÖK’ün bir yanda öðrenciler üzerinde baskýcý politikalarýný sürdürürken diðer yanda no-liberal politikalarýný hayata geçirdiði, eðitimin yerli ve yabancý sermayenin eline verildiði ifade edildi ve emperyalizme baðýmlýlýk koþullarýnda sömürünün Öðrenciler ve Sorunlarý Þu an belki aklýmýza takýlan sorunlardan biri gençlik neden bu kadar sorumsuz ve düþünemeyen bireyler haline geldi? Eskideki gençlik ile þimdiki gençliði karþýlaþtýrdýðýmýzda arasýndaki farký tahmin bile edemezsiniz. Belki toplumun þu an en çok ihtiyaç duyduðu þey düþünebilen, sorgulayabilen bir gençliktir. Gençlik neden mi bu hale geldi! Ýþte sorunuzun cevabý...! Tek tipleþme Çeteleþme, uyuþturucu ve medya Gelecek kaygýsý Ýþte bunlar. Az çok bunlarý biliyoruz. Ve bunlarýn çoðunu okul hayatýnda yaþýyoruz. Okula baþladýðýmýz tek tipleþme dediðimiz þeyle karþýlaþýrýz. Hocalar sürekli bizim giyiniþ tarzýmýza karýþýr. Öðrencileri ayný eteðe, ayný gömleðe, ayný pantolona ve ayný kravata tabii tutarlar. Hatta ve hatta konuþma tarzýmýza bile müdahale ederler. Bu þekilde öðrencileri tek tipleþme dediðimiz þeyi uygularlar. Özellikle bu uygulamayý Yatýlý Ýlköðretim Bölge Okullarý (YÝBO)'larda yapmaktadýrlar. Öðrencileri küçük yaþta kendilerince eðitmeye çalýþýr ve onlarý bu yaþlarda sistemin birer piyonu haline getirirler. En çok baský gören, ezilen ve sömürülen yerler de yine YÝBO'lardýr. Diðer bir þeyde uyuþturucu, çeteleþme dediðimiz þeydir. Bunlarý yapanlarda yine genç kesimdir. Bu dönemlerde geçlikte merak duygusu daha baskýndýr. Merak duygusunun yanlýþ yönlendirmeleri sonucu gençlik çeteleþmeye, uyuþturucuya merak salar ve baþlar. Ve günümüzde baktýðýmýzda uyuþturucu, çeteleþmeye baþlama yaþlarýnýn 10-12’ye düþtüðünü görüyoruz. Çeteleþme daha çok lise ve üniversitelerde görülmektedir. Bunun sebebi de gençliðin ailesinden kopmaya baþladýðý dönemde kendisini bulunduðu ortama kanýtlamaya çalýþmasý, uyuþturucu kullanýp, çeteleþmeye giderek ispatlamaya çalýþmasýdýr. Sistem uyuþturucuyu ve çeteleþmeyi en çok devrimci mücadelenin olduðu yerlerde gençlere dayatmaktadýr. Bu þekilde devrimcilerin etkinliklerini kýrmaya çalýþýr. Sistemin diðer bir yozlaþtýrma aracý ise medyadýr. Gençliðin sabahtan akþama kadar TV’ye baðlanmasý ya da internete baðlanýpda gençliði çürütmeye dayalý programlara vb. þeylere baðlanmasý tabi ki sistemin en çok istediði þeylerden biridir. Çünkü sistemin amacý sorgulamayan, araþtýrmayan, düþünmeyen ve sadece okulda verilen bilgilerle yetinen ezberci bir düþünce sistemine sahip bireyler yaratmaktýr. Bir diðer olgu da gelecek kaygýsýdýr. Hepimizin hayallerinde büyük ihtimalle üniversite okumak vardýr. Ama üniversiteye hazýrlanýrken önümüze ne çýkacaðýný bilemeyiz. Ýlk önce dört yýllýk liseye gidiyoruz. Dört yýl boyunca LGS'ye hazýrlanýyoruz.. Ve dershanelere gideceðiz. Üniversiteye gittiðimizi düþünelim; Üniversiteye gittiðimizde de belli zamanlarda harç parasý ödemek zorundayýz. Sonra ev kirasý, okul masraflarý, yemek parasý... Ama maalesef ki bizim gibi proleter çocuklarýn bunlarý ödeyecek parasý yok. Biz yine de ödediðimizi varsayalým. Bu sefer üniversite bittiðinde KPSS sýnavý baþlar. Peki burada baþarýlý olacak mýyýz? Burada baþarýlý olmak gerekiyor ki ancak meslek sahibi olabilelim. Tabi atama yapýlýrsa. Evet çok iç karartýcý oldu, biz de bunun farkýndayýz ama hayatýn gerçekleri bunlar. Ve bu þartlar altýnda bizlere örgütlenmek ve mücadele etmek düþüyor... (Dersim OKUR MEKTUBU GENÇLÝK GELECEK giderek artmasý bizlere iyi bir geleceðin deðil aksine kötü bir geleceðin býrakýldýðý, YÖK gibi kurumlarý bize dayatan sisteme karþý mücadele etmekten baþka çýkar yol bulunmadýðý vurgulanarak açýklama sona erdi. Açýklamanýn ardýndan hep birlikte çekilen halaylarla eylem son buldu. (Mersin EÖ) KPSS Sonuçlarý “Açýkladý” Yanlýþ okumadýnýz, baþlýkta bir yazým hatasý yok. Kopya skandalý yüzünden yeniden yapýlan KPSS sýnavýnýn sonuçlarý açýklandýðýnda bu sonuçlar kopya çekildiðinin ispatlandýðýný da açýklýyordu ayný zamanda. Çünkü bir önceki sýnavda üstün baþarý gösterdikleri halde tekrarlanan sýnavda barajý bile aþamayanlar vardý. Birkaç örnek verelim isterseniz. Ýlk sýnavda 120 sorunun 120’sini de doðru yaparak 95.7 puan alan bir aday, ikincisinde ancak 67 soruyu doðru yanýtlayarak 80.9 puan alabildi. Ýlk sýnavýnda sadece üç soruyu kaçýrarak 117 netle 94 puan alan bir baþka aday ise son sýnavda ancak 42 net çýkarabildi. Yine ilk sýnavda biri üç, diðeri ise beþ hatayla sýnavý tamamlayan iki aday ise ikincisinde taban puanýn altýnda kaldýlar... Daha fazla örnek sýralamaya gerek yok sanýrým. Rakamlar açýklýyor herþeyi. Açýklýyor da tüm bu yaþananlardan dolayý kaç kiþi yargýlanýyor, kaç kiþi ceza alacak... Ve dahasý sonuç- Ey Türk Genci! Birinci Vazifen Ýþ Aramaktýr! lar açýklanýr açýklanmaz þaibeler bu kadar açýkken yangýndan mal kaçýrýr gibi öðretmen atamasý yapmaya çalýþan Milli Eðitim Bakaný için de bir soruþturma açýlacak mý? Bu sonuncusu doðrusu bize yanýtý belli bir soru gibi görünüyor. Bu defa kendilerine fazla güvendiklerinden olsa gerek ellerine yüzlerine bulaþtýrdýlar. Ama artýk onlar da daha dikkatli davranacaklar. Bu defasýnda yakalanan hýrsýzlar bir dahaki sefere baþka yöntemlerle çalacaklar geleceðimizi, hakkýmýzý, umutlarýmýzý... Týpký ceplerimizde kalan son kuruþlarý da çaldýklarý gibi. Ama unuttuklarý bir þey var: Sonsuza kadar hýrsýzlýkla geçinemezler. Öðrencisinden daha bilgisiz öðretmenler bir yere kadar idare edebilir; Haklarý çalýnanlar her zaman bu duruma seyirci kalmaz. Ve birgün tüm hýrsýzlarýn kapýsýný çalýp kendilerine ait olaný geri isteyebilirler. Yeter ki bir araya gelsinler. Ne kadar çok olduklarýna kendileri de þaþýracaklar... Türkiye Ýstatistik Kurumu (TÜÝK) haziran ayý iþgücü istatistiklerinden yararlanarak ATO tarafýndan hazýrlanan rapora göre 52 milyon 503 bin kiþi olan çalýþma çaðýndaki nüfusun 11 milyon 547 binini 1524 yaþlarý arasýndaki gençler oluþturuyor. Bu yaþ grubundaki gençlerin 3 milyon 732 bini (%32,3) çalýþma hayatý içindeyken, 3 milyon 911 bini öðrenimine devam ediyor. 3 milyon 904 bin genç ise ne eðitimde, ne de üretimde yer alýyor. Yani %34. Bu rakama bakýp da gençliðin durumuna üzülmek için acele etmeyin. Çünkü çalýþma hayatýnýn içindeymiþ gibi görünüp de ailesinin yanýnda ücret almaksýzýn çalýþan 961 bin kiþiyi daha eklediðinizde bu oran %42’ye çýkýyor. Mersin Üniversitesi’nde Faþist Saldýrýlar Mersin Üniversitesi'nde yaþanan faþist saldýrýlar, YÖK'ün güvenli ve özgür bir üniversite düzmecesiyle üniversitelere polis sokmasýyla beraber týrmanýyor. Bilindiði gibi YÖK, aðustos ayýnda yayýnladýðý bir genelgeyle polis idare iþbirliðini kurallara baðlamýþ, sivil polislere yer tahsis edilmesinden öðrencilere uygulanacak cezalar için yargý sürecinin beklenmemesine varana kadar her þeyi düþünerek faþistliðini belgelemekten hiçbir sakýnca görmemiþti. Geçtiðimiz günlerde Mersin Üniversitesi'nde rektörlük seçimlerinin anti-demokratik olduðunu seçimlerde öðrencilerinde yer almasý gerektiðini savunan öðrencilerin eylem yapmasý üzerine bir sivil polisin öðrenciye silah çekmesiyle beraber olaylarýn fitili ateþlendi. Son saldýrýda ise yine polis-idare-ÖGB iþbirliði çerçevesinde dýþarýdan okula giren 10-15 kiþilik faþist güruh, 8 Kasým günü bir devrimci öðrenciyi sýnýfýndan çýkararak sopayla ve býçakla yaralamýþtýr. Bunun üzerine çýkan olaylardan kaçmak isteyen faþistler 33 RC 813 plakalý araçla okul çýkýþýnda iki bayan öðrenciye çarparak aðýr yaralanmalarýna neden olmuþtur. Bir öðrencinin hayati durumu aðýrken diðer öðrencinin de vücudunda çok sayýda kýrýk bulunmaktadýr. Bu olayý duyan rektör ise hastaneye ziyarette bulunup yaralý arkadaþlarý için rektörle tartýþan bir öðrenciye tokat atarak ne kadar öðrencilerin yanýnda olduðunu göstermiþtir. Olaylarýn ardýndan birleþik ve kitlesel eylem þiarýyla Gençlik Cephesi'ninde içinde bulunduðu devrimci-yurtsever-demokrat öðrenciler olarak 10 Kasým günü bir eylem gerçekleþtirildi. Çiftlikköy Kampüsü Fen Edebiyat Fakültesi önünde baþlayan yürüyüþte "Faþizme Karþý Omuz Omuza, Tek Yol Devrim, Yaþasýn Devrimci Dayanýþma, Polis Dýþarý Üniversiteler Bizimdir" sloganlarýyla rektörlük binasý önüne gelindi. Yapýlan açýklamada biz üniversitenin gerçek sahipleri olarak turnikeler yoluyla okulumuza girerken dýþardan gelen faþistlerin elini kolunu sallayarak içeri girmeleri teþhir edildi. Bu olaydaki polis-idare-ÖGB iþbirliðine dikkat çekilerek üniversitelerde faþistlere yer olmadýðýna, üniversitelerin bizim olduðuna vurgu yapýlarak açýklama sona erdi. (Mersin EÖ) emek özgürlük ve HALKLARIN KARDEÞLÝÐÝ AKP Oyalamaya Devam Ediyor Öcalan’ýn ateþkesi seçimlerin sonrasýna dek uzatmasýyla birlikte ortalýða bir rehavet çöktü sanki. Özerkliðe iliþkin sözler ve dikkatli olma uyarýlarý devam ediyor gerçi ama özellikle Taraf’ýn baþýný çektiði AKP medyasý ortalýða bilinçli olarak aþýrý iyimserlik yayýyorlar. Sonrasýnda ateþkesin süresinin kýsaltýlarak 1 Marta çekilmesi de bu havayý deðiþtirmemiþ gibi görünüyor. Sanki AKP belli bir çözüm üzerine çalýþýyormuþ havasý yaratýlýyor. Örneðin, ýsrarla silahlý güçlerin sýnýr ötesine çekileceðini bütün yalanlamalara raðmen- tekrarlýyorlar; Diyarbakýr’ýn zenginlerinden iþ çýkmayýnca Kürt hareketinin içinden bir takým adamlarýn üzerine oyunlar oynuyorlar; bütün bunlar ve daha fazlasý düþünüldüðünde bir kez daha yeni bir AKP planý ile karþý karþýya olduðumuz ortaya çýkýyor. Planýn özü basit: Seçimlere kadar durumu idare et ve güç biriktir! Birazýný silahla, daha çoðunu da yoksulluk rüþvetleriyle çöz! Bir yanda Öcalan’la görüþme iddialarýný ýsrarla reddeden hükümet, diðer yanda “devlet”in görüþtüðünü, görüþmeye de devam edeceðini açýkça söylüyor. Ama öyle görünüyor ki o görüþmeler de ayný oyalama taktiðinin bir parçasýdýr. Ýþin açýkçasý, AKP iktidarý ya da þu esrarýengiz “devlet” görevlileri her kimlerse, þu ana kadar ortaya tek bir taahhüt, tek bir plan koymuþ deðiller. Hiç durmadan “son bir þans veriyoruz” diye yeni yeni kartlar açan Öcalan’ýn bitmez tükenmez “uzlaþma” isteðine karþýn bu cenahta tek bir ciddi geliþme yoktur. Gevelenip duran þeyler, bireysel hak kýrýntýlarý, malum piþmanlýk yasasý ve çocuklarý önce serbest býrakýp ertesi gün yine içeri týkmaktan ibaret. Ýþler Kürt hareketi açýsýndan artýk kritik bir yere doðru gidiyor. Oyalamanýn fazlasýnýn çürütücü bir etki yaptýðý biliniyor. Seçimlerden sonra yeni bir imha/çürütme giriþiminin geleceði de gün gibi açýk. Hem Kürt hareketi, hem de Türkiyeli emekçi güçler bu sinsi politikanýn zararlarýný þimdiden göðüslemeye hazýrlanmalýdýrlar. 9 FIRATIN ÖTE YAKASI Kürt hareketi uzun süre sýrtýnda taþýdýklarýnýn gerçek yüzünü görüyor Kürdün soldan baþka dostu yoktur, hiç olmadý 1970’lerin ikinci yarýsýnda Türkiye devrimci hareketinin ve Marksist düþüncenin yoðun etkisi altýnda oluþan ve þekillenen Kürt ulusal hareketi, þimdi her gün yeniden bu temelden uzaklaþmanýn sýkýntýlarýný yaþýyor. Talihsizliktir evet, bir bütün olarak Türkiye devrimci hareketi, 1980 sonrasýnda belki bir ölçüde konjonktürel nedenlerden dolayý, ama esas olarak kendi hatalarýndan ötürü bütünlüklü bir devrimci geliþme gösteremedi ve Kürt hareketi bu koþullar altýnda atak yaptý. Daha sonra gelen 1990’larýn yýkýcý etkilerini de bütün dünyadaki muhalif güçler gibi yaþadý. Tarih farklý yaþanmýþ olsaydý Ortadoðu için muazzam bir tempoyu yaratabilecek olan bu þansýn kullanýlamamasý, aslýnda iki taraf için de bir kýrýlma nedeniydi. Böylece ortaya çýkan tablonun sonuçlarýndan biri de, devrimci güçlerin ciddi bir çýkýþ yapamadýðý koþullarda Kürt hareketinin seçici davranmaksýzýn kurduðu iliþkiler oldu. Gerekli gereksiz bir sürü insan Kürt hareketinin mekanlarýndan geldi geçti, ömrü boyunca devrimci düþünceye düþmanlýk etmiþ olanlar da sýrf Kürtlerle ilgili “iyi” birkaç cümle kurduklarý için bu sürecin þurasýnda burasýnda kendisine bir yer buldu. Kürt hareketinin 1999’dan sonra iyice belirginleþen postmodern ideolojik kaymasý da zaten bu iliþkilere uygun bir zemin oluþturuyordu. Giderek Kürt hareketi kendisini az ya da çok eleþtiren herkesle mesafesini artýrýrken, onu daha fazla liberal çukura çekmek isteyenlerle olan iliþkilerini güçlendirdi. Ama bir gerçek hiç deðiþmedi: Hem genel olarak devrimci harekete, hem de Kürt hareketine baþýndan beri düþman olan bu güçlerin “yol arkadaþlýðý” hep geçici oldu. Gerek devrimci iddialarýný terkedip Kürt hareketine iltica edenler, gerekse postmodern liberaller hep “iyi günler”de, iþlerin sýkýþmadýðý dönemlerde “Kürt dostu” kesildiler; durum deðiþtiðinde ise sýrtlarýný döndüler. Buna karþýn, bugünkü politikalara eleþtirel tutumlarý olsa da UKKTH konusunda kararlý duran devrimciler -Kürt hareketi tarafýndan “az sevilmelerine” karþýn- daha tutarlý ve kalýcý bir yerde durdular. AKP tarafýndan açýkça desteklenerek palazlanan ve basýnda, bazý üniversite kürsülerinde yer edinen postmodern solcular çetesinin bugünkü durumu bu açýdan ibret vericidir. Özellikle referandum sýrasýnda ve sonrasýnda ortaya çýkan Taraf saldýrganlýðý, kimin kimi daha çok sevdiðini açýkça gösterdi. Devrime ve sosyalizme düþman olanlarýn Kürde dost olmasý mümkün deðildir. Bugün, iþler giderek karýþýr ve kopma noktalarýna doðru giderken, takkeyi önü- ne koyup düþünmek herkes için ciddi bir gereksinmedir. Türkiye devrimci hareketi, Kürt hareketine sýzmýþ liberaller tarafýndan da körüklenen soðukluðu aþmak ve köprüleri onarmakla görevliyken, Kürt hareketi de sokaða daha iyi bakmalý, oradaki dinamiði daha iyi görmelidir. Kürdün Kürtten baþka bir dostu varsa eðer, onlar devrimcilerden baþkasý deðildir. Ve devrimciler, bu topraklar üzerindeki en temiz güçlerdir. Bilinmeyen(!) Dil, Bilinmek Ýstemeyen Bir Gerçek... Kürt siyasetçilerine ve insan haklarý savunucularýna yönelik KCK operasyonu kapsamýnda gözaltýna alýnarak yargýlanmaya baþlayanlarýn kürtçe savunma yapmalarýyla baþlayan kriz bir türlü aþýlamazken dillerine yönelik “bilinmeyen” nitelemesi geniþ Kürt kitleleri tarafýndan protesto ediliyor. Mahkemelerin kürtçe savunma yapýlmasýný kabul etmemesi ve kürtçeyi “bilinmeyen dil” olarak tutanaklara geçirmesi üzerine 6 Kasým günü BDP Diyarbakýr il binasý önünde toplanan binlerce kiþi “Zimanê me hebûna me ye” sloganlarý atarak Koþuyolu Parký’na yürüdü. Yürüyüþ baþlamadan önce BDP Diyarbakýr il binasýndan kitleye seslenen BDP Diyarbakýr il baþkaný Nijad Yaruk ile BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna, mahkemenin tavrýný protesto etti. Emine Ayna konuþmasýnda “Son 4 gündür orada yargýlanan 152 arkadaþýmýz deðil Türkiye devletinin ta kendisindir” dedi. “Ne zaman o sanýk sandalyelerine haklarý ihlal edenler oturursa Türkiye o zaman demokratikleþir” diyen Ayna, duruþmada hakimin Kürtçeye ‘Bilinmeyen bir dil’ demesine tepki göstererek, “Artýk kafalara kazýnmalýdýr. Bir diyalog ve müzakereden söz ediyorsak o diyalog ve müzakerede konuþan bizim dilimiz ve kimliðimiz olacaktýr. 30 yýldýr her türlü yol ve yöntemlerle soykýrým çabasý içerisine girmiþ olabilirler ama 30 yýllýk verdiðimiz mücadelede Kürt halký yenilmeyeceðini göstermiþtir” þeklinde konuþtu. Ayna, “Dilimizi bilinmeyen bir dil olarak ilan etmenizi kabul etmediðimizi beyan ediyoruz” dedi. BDP Van il örgütü, BDP Van il binasý önünden Musa Anter Parký’na kadar kürtçenin “bilinmeyen bir dil” olarak nitelenmesini protesto etmek için yürüdü. 8 Kasým günü düzenlenen 1500 kiþinin ka- Bitlis’te Toplu Mezar Bitlis’in Tatvan ilçesi kýrsal alanýnda 1999 yýlýnda yaþanan bir çatýþmanýn ardýndan yaþamýný yitirenlerin gömüldüðü bir toplu mezarýn bulunduðu ortaya çýktý. 33 cenazenin bulunduðu bildirilen toplu mezarýn açýlmasý için iki aile resmi giriþimlerde bulundu. Kaya ve Kýsaoðlu ailelerinin çabalarýyla bulunan toplu mezar, 7 Ekim 1999 tarihinde yaþanan bir çatýþmada yaþamýný yitirenlerin cenazelerinden oluþuyor. Çatýþmanýn yaþandýðý süreçte o bölgede bulunan görgü tanýklarýnýn “kimyasal silah kullanýldýðý” yönünde iddialarý olmuþtu. Bu durumun ortaya çýkmamasý için cenazelerin ailelere verilmediði ve hemen oluþturulan bir toplu mezara gömüldüðü iddia ediliyor. Geride sadece kemikler de kalmýþ olsa yakýnlarýnýn bir mezarýnýn olmasýný isteyen aileler, bu taleple savcýlýða baþvurdular. Çatýþmanýn yaþandýðý dönemde sadece bir ailenin cenazesini alabildiði bildirildi. Bölgede buna benzer baþka toplu mezarlarýn da bulunduðu bildiriliyor. týldýðý, yaklaþýk bir kilometrelik yürüyüþte bir konuþma yapan il baþkaný Cüneyt Caniþ “Bizim arkadaþlarýmýz kendi dillerini konuþtuklarý için yargýlanmaktadýrlar. Ama biz, tüm yapýlan baskýlara, zindanlara, hapishanelere raðmen her zaman kendi dilimizi kendi kültürümüzü yaþayacaðýz” dedi. Hakkari, Yüksekova, Batman, Siirt, Antep, Antalya, Bingöl, Cizre ve daha birçok yerde daha ayný uygulama çeþitli eylemlerle protesto edildi. Bu Canan’ý da Asker Vurmuþ Van'dan merkeze baðlý Kurubaþ köyüne pikniðe giden 16 yaþýndaki Canan Saldýk Hacýbekir Kýþlasý'nýn yanýnda bulunan piknik alanýnda kýþlanýn içinden açýlan ateþ sonucu yaþamýný yitirmiþti. Olay ile ilgili devam eden mahkemeye sunulan bilir kiþi raporunda 21 Temmuz günü Canan'a isabet eden kurþunun, Hacý Bekir Kýþlasý'ndan geldiðinin tespit edildiði, Canan'ýn ölümüne beynine isabet eden 3,2 cm uzunluðunda mermi çekirdeðinin neden olduðu belirtildi. Kurþunun, hareketli zýrhlý aracýn üzerinden atýldýðýnýn tespit edildiðini ve atýþ alanýnýn bu tarz eðitim atýþlarýna uygun olmadýðý belirtildi. 10 DÜNYANIN DÜNYA HALKLARI emek ve özgürlük Avrupa Durulmuyor... Bir NATO Zirvesinin Portekiz, Ýngiltere, Ýrlanda Ardýndan Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn ardýndan kurulan NATO, yýllar boyunca emperyalist güçlerin ABD önderliðindeki ortak saldýrý gücü olarak ezilen emekçi halklara kan kusturdu. Afganistan, Irak, Somali ve Bosna’daki her cinayette, ORTA YERÝ her katliamdaki rolü bilinmesine raðmen emperyalistlerin saldýrý örgütü NATO, yeni katliamlara giriþmeye hazýrlanýyor. Bu hazýrlýklarýn son aþamasý ise Ýran’a yönelik olarak hazýrlanan füze kalkaný sistemi. Baþlangýçta doðu avrupa ülkelerine kurulacak olan sistem, Rusya’nýn muhalefeti sonucunda Türkiye ve Balkan ülkelerine kaydýrýldý. Zirvenin ardýndan tüm sistemin Türkiye’ye kurulmasý kararý çýktý. Zirvede ise tam bir tiyatro sergilendi. Türkiye karar belgesinde Ýran’ýn adýnýn geçmemesi için ýsrarlý oldu. Düþünün ki bütün dünya sözkonusu sistemin Ýran’a yönelik olduðunu biliyor, bunu açýkça ifade ediyor; ama Türkiye þunda ýsrar ediyor: Belgede adý geçmesin. Peki ne oluyor belgede adý geçmeyince? Dünya çapýnda alay konusu olmaktan öte bir anlam taþýmayan bu istek yerine getirilince ne oluyor. Anlaþýlan o ki baþbakan Tayyip Erdoðan kendisine Kürt sorununu anýmsatan bir gence söylediði “sen buna sorun dediðin için sorun var, sorun demekten vaz geçersen ortada sorun kalmaz” þeklindeki cevabýn çok etkisinde kalmýþ olacak ki Papaz Berkeley’in Nazým Hikmet’in seni doðuran anan da mý sen öyle düþündüðün için vardý diyerek dalga geçtiði felsefesini iyice benimsemiþ. Bu defa ayný mantýk NATO zirvesinin en komik unsuru olarak tarihteki yerini aldý. Evet Ýran’a yönelik bir füze kalkaný sistemi kurmak amacýyla toplanan NATO zirevesinden bu karar çýktý ama Türkiye’nin ýsrarýyla karar metninde Ýran’ýn adý geçmedi. Þimdi iþin komik kýsmýný bir kenara býrakalým ve kararýn siyasal sonuçlarýný incelemeye çalýþalým. Ortadoðu’da ABD’nin paralý askeri olmayý iyice benimseyen iktidar, uþaklýðýný bir kez daha tescil ettirmiþ oldu. Bu bir sürpriz deðil. Ancak tiyatro oyunu burada bitmediði için her þey yýllardýr süregelen uþaklýða yeni bir halka eklenmesiyle sýnýrlý deðil. Tüm bu yaþananlara raðmen Ýsrail’e yönelik sarfedilen birkaç cümle ve feribot saldýrýsýndan kaynaklý olarak mevcut hükümetin ortadoðu coðrafyasýnda farklý algýlanýyor oluþu ortaya çeliþik bir tablo çýkarýyor. Bir yanda ABD ve Ýsrail’in neredeyse tüm isteklerini yerine getiren bir iktidar sözkonusu, diðer yanda ise bu iktidar Ýsrail karþýtý olarak algýlanýyor. Tarihte bunun örneðine çok rastlanmýþtýr ama uþaklýðýyla birlikte bunu maskelemeyi, ikisini birden bu denli uç noktalara vardýrmayý baþaran bir baþkasýna rastlanabileceðini sanmýyoruz. Tüm bu yalanlarý, maskeleri tarihin çöplüðüne göndermek ise devrimcilerden baþka kimsenin görevi deðildir. ABD’li silah firmalarýnýn elinde kalan füzeler satýlsýn diye kimse bunlarla topraklarýmýzý kirletmeye kalkmasýn. Unutulmasýn ki zirvelerde, masalarda alýnan her karar öyle kolay kolay uygulanamaz. Siz kediye ne deyip demeyeceðinizi tartýþa durun. Biz uþaða uþak deriz ve onlar uþak olduðu için bizim de olmamýz gerektiðini düþünenlerin bu düþüncelerinin hayal olduðunu anýmsatmaya hazýrýz. Kendilerinin düþtüðü gülünç durum bizi ilgilendirmez. Biz kardeþ ortadoðu emekçi halklarýnýn karþýsýna alnýmýz açýk, baþýmýz dik çýkmak için her þeyi yapmaya hazýrýz ve yapacaðýz. Ve bu cümle bir tiyatro repliði de deðildir. Bilginize... Þili’de Maden Ýþçisi Kadýnlarýn Açlýk Grevi Þili’de Þubat ayýnda meydana gelen depremin ardýndan iþsiz kalan 33 maden iþçisi kadýn, iþbaþý yapabilmek amacýyla eski bir maden ocaðýna girerek açlýk grevine baþladý. Deprem ve tsunami sonrasý iþsiz kalan 12 bin kiþi adýna yapýlan açlýk grevi, baþladýktan bir hafta sonra hükümetle yapýlan görüþmelerin anlaþmayla sonuçlanmasýnýn ardýndan sona erdi. Portekiz Portekiz’in “Sosyalist” sýfatlý hükümeti de krizin yükünü emekçilerin sýrtýna yüklemek isteyince cevabýný genel grevle aldý. 24 Kasým’da hükümetin ücretlerden kesinti ve kamu harcamalarýný kýsýtlama tasarýsýna karþý genel grev kararý alan CGTP ve UGT sendikalarýnýn örgütlediði grev, ülkede hayatý durdurdu. Ulaþýmýn, fabrikalarýn, eðitim ve saðlýk hizmetlerinin durdurulduðu grevle Portekiz iþçi sýnýfý, patronlarýn tehditlerine kulak asmayacaðýný da bir kez daha haykýrmýþ oldu. Portekiz’de 22 yýldýr görülen en büyük grev, 3 milyon emekçiyi sokaða dökerek iktidar olmanýn, her istediðini yapabileceðin anlamýna gelmediðini bir kez daha burjuvaziye anýmsattý. Ýngiltere Guardian gazetesine göre 130 bin öðrenci 25 Kasým günü baþkent Londra’da toplanarak üniversite harçlarýnýn üç katýna çýkarýlmasýný protesto etti. Ýki hafta önce de 50 bin öðrenci Londra’da toplanarak Baþbakan Dawid Cameron’un lideri olduðu Muhafazakar Parti Genel Merkez binasýna doðru yürüyüþe geçmiþ, taþlarla saldýrdýðý binanýn kýrýlan camlarýndan içeri girip iþgal etmiþti. Polisin müdahalesiyle sona erdirilen iþgal sýrasýnda ikisi polis 10 kiþi yaralanmýþtý. Öðretim üyelerinin yaný sýra ortaöðrenim öðrencilerinin de katýldýðý protestolar Londra’yla da sýnýrlý kalmadý. Manchester, Liverpool, Brington, Bristol kentlerinde de protesto gösterileri düzenlenirken Ýskoçya’nýn baþkenti Glasgow’da da protestolar düzenlendi. Protestolarda Royal Hooloway, Plymouth, Warwick, Birmingham, London South Bank, UCL, Essex ve UWE Bristol Üniversiteleri öðrenciler tarafýndan iþgal edildi. Ýrlanda Baþkent Dublin’de 10 bin kiþi, hükümetin kemer sýkma politikalarýný protesto etmek için yürüdü. “Biz Halkýz, Oylar Elimizde” sloganýyla yürüyen emekçiler, sözkonusu operasyonla bankalarýn kurtarýlmaya, çalýþanlarýn ise batýrýlmaya çalýþýldýðýný vurguladýlar. 27 Kasým günü düzenlenen yürüyüþ Liffey’den baþlayarak 1916’daki baðýmsýzlýk bildirisinin okunduðu þehir merkezindeki General Post Office’ye kadar sürdü. Kapitalizmin hüküm sürdüðü her yerde olduðu gibi krizin tüm yükünü emekçilerin cebinden çýkarmaya çalýþan egemenlere karþý öfke her yerde büyüyor. Almanya’da da iþten çýkarýlma tehditi altýndaki Eurowings þirketi pilotlarýnýn 26 Kasýmda greve gitmesi sonucu 46 uçuþ iptal edildi. Fransa’da, baþkent Paris’te 5 bin emekli, 25 Kasým günü maaþlarýnýn artýrýlmasý talebiyle yürüyüþ yaptý. Yine 25 Kasýmda Ýtalya’da da binlerce öðrenci sokaklara çýkarak hükümetin reform adý altýnda yapmak istediði soyguna karþý çýktý. Tarihi Pisa Kulesi ve Kolezyum Arenasýnýn da iþgal edildiði eylemlerlerde kimi kentlerde polisle çatýþmalar da yaþandý. Bir gün önce de üniversiteleri iþgal eden öðrencilerin senatoyu iþgal etme giriþimi, polis þiddetiyle engellenebilmiþti. Yunanistan’da ise 23 Kasým günü 200 bin üyeli Denizciler Federasyonu’nun aldýðý 24 saatlik grev kararý, birçok ada ile ulaþýmýn kesilmesine yol açtý. Toplu sözleþmelerin geciktirilmesi üzerine greve giden denizciler, iþsizliðe karþý tedbir alýnmasýný da talep ettiler. Yunanistan’da belediye iþçileri de 22 Kasým günü 48 saatlik greve gittiler. Hollanda’da ise 16 Kasým günü posta çalýþanlarý greve gitti. Ýþten çýkarma programýný protesto eden postacýlar, tüm posta hizmetlerini durdurdu. Yunanistan’da 1973 yýlýnýn 17 Kasýmýnda katliamla bastýrýlan Politeknik Üniversitesi direniþinde yaþamýný yitirenler, her yýl olduðu gibi bu yýl da kitlesel gösterilerle anýldý. Bu yýl yoðun yaðmura raðmen aralarýnda emekliler, iþçiler ve öðretim üyelerinin de bulunduðu, çoðu öðrenci 17 bine yakýn kiþinin katýldýðý yürüyüþ, katliamýn gerçekleþtirildiði teknik üniversitenin önünden baþlayarak ABD Atina büyükelçiliði önünde son buldu. Yer yer polisle çatýþmalarýn da yaþandýðý gösterilerde kriz bahanesiyle dayatýlan AB ve ÝMF politikalarý da yoðun bir biçimde protesto edildi. Atina’nýn yaný sýra Selanik’te de protesto yürüyüþleri düzenlendi. 1967’de bir askeri darbeyle iktidara gelen ve Albaylar Cuntasý olarak bilinen faþist rejim, 17 Kasým 1973’teki katliamýn ardýndan karþýlaþtýðý yoðun muhalefet nedeniyle bir daha kendini toparlayamadý ve 1974 yýlýnda iktidarý býrakmak zorunda kaldý. Darbeciler hala cezaevindeler. 17 Kasým’da Katledilenler Anýldý Yeni Zelanda’da bir kömür madeninde 18 Kasým’da meydana gelen patlamanýn ardýndan göçük altýnda kalan 30 maden iþçisi yaþamýný yitirdi. Özellikle ilk patlamadan sonra gerçekleþen ikinci ve daha þiddetli bir patlama, madencilerin sað kalabileceðine dair tüm umutlarý da sona erdirdi. Madende yaþamýný yitirenlerin çoðunluðu Yeni Zelanda’lý olmak üzere, Ýskoçyalý ve Güney Afrikalý maden iþçilerinin de bulunduðu bildirildi. Madende yaþanan patlamanýn elektrik kesintisinin ardýndan yaþandýðý belirten kaynaklar, patlamadan sadece iki iþçinin kurtulduðu haberini verdi. Kapitalizmin yasasý Çin’de de olsa, Sibirya’da ya da Zonguldak’ta, her yerde ayný çalýþýyor. Yeni Zelanda’da Maden Kazasý emek ve özgürlük Yeni tarihsel sürecin temel olgularý olan dizginsiz emperyalist haydutluk, neoliberalizm ve postmodernizm, bu toplumsal-kültürel yapýyý ayný anda baskýsý altýna alarak 1980 restorasyonunun eksik býraktýðý yozlaþma öðelerini tamamladý. Ama bu kez, toplumsal hareketin en aðýr gerilemesinin yaþandýðý karanlýk bir süreçte... Olgularý rasyonel tahlillerle açýklayabilme yeteneði olan devrimci örgütleri bile sarsan ve karamsarlaþtýran 1990 çöküþü, sýradan emekçiyi çýplak bir yalnýzlýk içinde buldu ve derinden etkiledi. Ýyi ya da kötü, sonuçta bizim iþçi emeðimiz olan reel sosyalist blok çöktüðünde, son on yýlda zaten büyük ölçüde törpülenmiþ olan dayanýþmacý kültür biçimleri de aðýr bir çöküntüye uðradý; rakipsiz kaldýðý ölçüde pervasýzca dünyaya meydan okuyan emperyalist saldýrganlýk “naklen” yayýnlanan Körfez Savaþý ile büyük þovunu yaparak emekçi bireye bir kez daha darbesini vurdu ve artýk her þey çýðýrýndan çýktý. Uluslararasý haydutluk gösterileriyle birlikte kesintisiz sürdürülen yerel baský koþullarýnda artýk postmodern gericiliðin önü iyice açýlmýþtý. Esnek üretim ve emek sürecinin, iþçi sýnýfýnýn yapýsýnýn ve örgütlülüðünün parçalanmasý ile paralel olarak geliþen postmodern gericilik, emekçilerin en kritik ve en can alýcý noktasýna, gelecek umuduna vurdu. Bütün büyük kurtuluþ teorilerinin çöktüðünü ve artýk gelecekle ilgili herhangi bir þey yapmanýn mümkün olmadýðýný vaaz eden postmodernizm, sanýldýðý gibi salt bir felsefi akým deðildi. Emekçinin bütünlüðünü parçalayan bu gerici ideoloji, mahalle kahvesinde, tekstil atölyelerinde, sokakta, evde, her yerde büyük bir hýzla karþýlýðýný buldu. Örgütlü davranýþ yerine bireyciliðin, bütünlüklü insan yerine paramparça kimliklerin, gelecek umudu yerine sefil bir içe kapanmanýn geçtiði her yerde bir emperyalist kültür olarak yerleþip oturdu. Ve bütün bunlar, asla “doðal” yoldan, yani olgularýn kendi süreçleri içinde geliþmesiyle gerçekleþmedi. Emperyalist-kapitalist sistemin olaðanüstü düzeyde geliþtirdiði iletiþim araçlarý, iþbirlikçi yazar-çizer takýmý, vs. vs. tümü bu süreçte aktif biçimde rol aldýlar. Tarih bilincini yok etmek, politik bilincin yerine tek tek politik olaylarýn sýralanýþýný geçirmek ve emekçinin zihnini, yaþamýný parçalayarak anlamsýzlaþtýrmak, tümünün ortak göreviydi. Doðrusu bu, tarih boyunca “kültür emperyalizmi” kavramýna en çok denk düþen durumdu; çünkü söz konusu olan þey, tarihte yapýlmýþ olan 11 KÜLTÜR VE SANAT Emperyalist Kültürün bir Saldýrýsý Olarak Postmodernizm en kapsamlý ve en “bütünlüklü” saldýrýydý. Sonuç, büyük bir kültürel yýkým, insani deðerlerin yeniden tasfiyesi oldu. Uyuþturucudan fuhuþa bütün kirli iþlerin artýk birer kültürel öðe olarak geliþtirilip kollanmasý, emekçi mahallelerinde yaþanan aðýr tahribat, yoksullarý yalvarmaya iten düþkün davranýþlarýn yerleþtirilmesi, eskiden giysilerin içinde bir yere dikilen markanýn bir teþhir unsuru olarak dýþa dikilmeye baþlanmasý, McDonald’s, Coca-Cola, kültürlerinin yaygýnlaþtýrýlmasý, vs. vs... Bütün bu kültürel saldýrýya karþý içe-kapanmayla yanýt vermek isteyen insanlarýn dine yönelmesi de kýsa sürede bir sorun olmaktan çýkarýldý. Bu tür kültürlerin politik temsilcileri zaman içersinde baský ve þantaj dahil her yol kullanýlarak ehlileþtirildi, en uçtaki çemberler ise marjinalleþtirildi. Çok seyircili eðlencelik filmler, uluslararasý ajanslarýn manipülasyon haberleri, insan onurunu aþaðýlayan yarýþma programlarý, magazin kültürünün zirveye týrmanmasý, asla ulaþýlamayacak hayatlara özendiren renkli programlar ve daha bir sürü yoldan saldýrýlan þey, sýnýf bilinci ve dayanýþmasýydý. Ve tabii bu arada derinlikli kültür ürünlerinin emekçi kitlelerden uzakta tutulmasý, neoliberalizmin yarattýðý sefaletle çoktan saðlanmýþtý bile... Kültür Cephesinde Savaþ: Yarýna Erteleyemeyiz! Bugün artýk bir ucundan parçalanmaya baþlanan yoðun karanlýk, emekçilerin dünyasýnýn üzerine iþte böyle örtüldü. Ve iþte bu yüzden, kültür cephesindeki mücadele artýk hiçbir biçimde yarýna ertelenemeyecek kadar iþçi sýnýfýnýn mücadele biçimleri arasýna girdi. Bugün emekçiler arasýnda yürütülen her devrimci çalýþma, zorunlu olarak postmodern kültürün belirtilerine karþý mücadele ile birlikte ele alýnmaktadýr, alýnmalýdýr. Çünkü sorunun bütün diðer yönlerini bir yana koysak bile þu, çok açýk bir pratik gerçeklik olarak önümüzde durmaktadýr: Temas edip devrim davasýna kazanmak istediðiniz her emekçi, her liseli, her kadýn, vb. kesinlikle ve öncelikle egemen kültürün boyunduruðundan kurtarýlmak zorundadýr. Devrimci çalýþmanýn bizzat kendisi böyle bir ihtiyacý dayatmaktadýr; çünkü parçalanmýþ, kýrýlýp dökülmüþ kimlikler ve kiþilerle yol almak mümkün olmamaktadýr. Emperyalist iþgal altýnda olan, yalnýzca bu topraklar deðil, ayný zamanda bu topraklarýn üzerinde yaþayan emekçilerin zihinleridir. Toplumcu Þair Arif Damarý Kaybettik Arif Damar 20 Ekim günü sabaha karþý 03;00 sularýnda uzun süredir tedavi gördüðü Göztepe Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'nde kalp yetmezliði sonucunda hayata veda etti. Çanakkale'nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde 23 Temmuz 1925'te doðan Damar, þiir yazmaya 15 yaþýnda baþladý. Çocuk yaþta anne ve babasýný yitiren Damar, daha o yaþlardan itibaren çalýþmaya baþladý. Damar'ýn hayatý da her toplumcu þair gibi hapisler ve sürgünlerle geçti. 1945 yýlýna Ant Dergisi'nde yayýmladýðý þiirlerle adýný duyurdu. 1951 Eylül'ünden 1952 Mart'ýna kadar yasadýþý Türkiye Komünist Partisi öncülüðünde çýkan Yeryüzü adlý kültür dergisinin yönetiminde bulundu. 15 Kasým 1951'de yayýmlanan "Dayanýlmaz" adlý þiirinin ardýndan gizli örgüt üyesi olduðu suçlamasýyla 5 Aralýk 1951'de tutuklandý. 2 yýl cezaevinde kaldý, delil yetersizliðinden beraat etti. Cezaevinden çýktýktan sonra çok çeþitli iþlerde çalýþtý. Bu dönemlerde 'Barikat' takma ismiyle çeþitli dergilerde toplumsal gerçekçi anlayýþta þiirler yazdý. Barikat takma adý ile yayýnladýðý þiirlerini 1956'da 'Günden Güne' adlý kitabýnda topladý. Ama kitap basýldýktan 5 ay sonra toplatýldý ve hakkýnda dava açýldý, beraat etti. 'Ýstanbul Bulutu' adlý kitabýyla 1958 yýlýnda Yeditepe Þiir Armaðaný'ný aldý. Daha sonra 1969'da Yeryüzü Kitabevi'ni kurdu. Yayýnevinde yasak yayýn bulundurduðu gerekçesiyle 1982'de üç ay Bozcaada Hapishanesi'nde yattý. 1984 yýlýnda kitabevini kapatýp ‘Arif Hüsnü', 'Ece Ovalý' takma isimleri ile kendini bütünüyle yazýlarýna verdi.1985 yýlýnda Melih Cevdet Anday ile 'Yaðmurlu Sokak' adlý romaný yayýmladý. 2000’lerde hapishanelerdeki tecrite karþý görüþlerini çeþitli platformlarda dile getirdi ve tecrit karýþýtý mücadelede varlýðý ve þiirleri ile yerini aldý. Þafakta Kazandýk Zaferi An Duk P TA KÝ Kitapta anlatýlan olaylar Güney Vietnam'da, savaþ sýrasýnda geçer. Güney Vietnam'da her bölge, her ýrmak, her tepe, her köy ve her insanýn kendine ait bir kahramanlýk öyküsü vardýr. Ve bu öykülerin her biri, 14 milyon Güney Vietnamlýdan oluþan bir ulusun karakteri hakkýnda bir karar verebilmemiz için yeterlidir. Amerikan emperyalistleri, Güney Vietnam'daki devrimci savaþ güçlerine karþý sayýca bire karþý onluk bir üstünlük saðlamak için ellerinden gelen her þeyi yaptýlar. Bu sayýca üstünlüðün çoðu zaman çok daha fazla olduðunu bir yana býraksak bile, bire karþý onluk bir üstünlük oranýna ihtiyaçlarý olmasý, Yanke askerlerinin deðeri hakkýnda bir fikir verebilir. Örneðin, Hon Dat askerleri, içlerinde üçü kadýn ve ikisi 7 ve 13 yaþlarýnda çocuk olmak üzere topu topu 19 Güney Vietnamlýya karþý on günlük bir çarpýþmadan sonra geri çekilmek zorunda kalmýþlardýr. Kitabýn yazarý An Duk, bu romanda bir idealle silahlanmýþ insanlarýn olaðanüstü gücünü göstermeyi baþarmýþtýr. O insanlar ki demirden bir mücadele azmine sahiptirler ve sayýlarýyla silahlarý korku verici görünen ama gerçekte en önemli bir nitelikten; savaþma azminden yoksun olan gerçek þeytanlarýn karþýsýnda sarsýlmaz bir kaya gibi durabilmiþler. (Dersim EÖ) HALKIN SÖZLÜÐÜ DEVRÝM Bazý sözcükler vardýr, duyulur duyulmaz insanda bir takým duygular uyandýrýr. Devrim de böyle bir sözcüktür. Umut, iyimserlik, merak,... daha da çoðaltabilirsiniz. Ama eðer bir yanlýþlýk sonucu bu gazeteyi okumuyorsanýz bu sözcük sizde kötü bir çaðrýþým býrakmayacaktýr. Bir üretim biçiminden, daha ileri baþka bir üretim biçimine geçilmesi þeklinde tanýmlanabilecek olan devrim, iktidarý elinde tutan sýnýfýn deðiþmesi ve beraberinde getirdiði deðiþimler toplamý olarak da nitelendirilebilir. Ama þöyle bir taným da yanlýþ olmayacaktýr: Umudun, özgürlüðün ve sevginin yeniden þahlanýþý. Sadece bir iktidar deðiþikliði deðildir devrim. Eskimiþ, köhnemiþ, çürümüþ ne varsa herþeyin sökülüp atýldýðý, sömürünün ve sömürücülerin sonsuza deðin tarihe gömüldüðü, kimsenin aþaðýlanmadýðý, ezilmediði, hakkýnýn yenmediði bir dünyanýn kapýlarýnýn açýlmasýdýr. Artýk insanlýðýn ufkunu sadece bilimin geliþme düzeyinin sýnýrladýðý bir düþler dünyasýnýn kurulmaya baþlanmasýdýr. Bunlarýn hepsi düþ denildi yüzyýllarca. Ama biliyoruz ki insanlýðýn önemli bir bölümü bu düþler dünyasýný kendi elleriyle yaratmayý becerdi. Sonrasýnda koruyup koruyamamak baþka bir konu. Ama trilyonda bir bile olsa böyle bir umut için yaþamaya ve ölmeye deðer. Þairin deyimiyle “yaþadým diyebilmek için”. dünden yarýna mektuplar... emek Klavyesi Olan “Yazýyor”... Türkiye’de en kolay iþ, kitap yazmak. Kitap dediysem, öyle roman, þiir, öykü deðil; onlar ciddi iþler, birikim ister, akýl ister. Bütün bunlara hiç gerek olmayan bir baþka kitap türü var, ondan söz ediyorum: Google Kitabý! Denemesi bedava sevgili dostum, kesin garanti veriyorum, bana bir ay, -çok deðil- bir ay süre ver, bir de internet baðlantýsý olsun. Süre bittiðinde sana, yayýna hazýr bir Türkiye analizi kitabý getirip teslim edeceðim. Sosyoloji, ekonomi, siyaset bilimi filan, boþ iþler! Bana sadece zaman ve internet yeter. Gayet basit. Önce Google’de bir hafta çalýþýp son yýllarýn bildiðimiz gazete haberlerini toparlayýp alt alta dizeceðim. Sonraki bir hafta ise yumurtlama, kuluçkalama ve “yaratýcý yararlýk” bölümü. Haberleri peþpeþe diziyorsun. Aralara da “müthiþ baðlantýlar”, “hayret verici sorular” serpiþtiriyorsun. Belli bir mantýk gerekmez. Hemen þu anda iþkembe-i Kübra’dan sallamaya baþlayabilir ve “Irak iþgalinin baþladýðý gün Rahmi Koç neden patlýcan kýzartmasý yemiþti?” diyebilirim; “Sabancý suikastý yapýldýðý saatlerde Çemiþgezek’te peynir fiyatlarý ne kadardý ve Tapýnak Þövalyeleri neden çökeleði daha fazla tercih etmektedirler?” diyebilirim… Serbest! Koç, patlýcan severmiþ sevmezmiþ, Çemiþgezek peyniri tuzlu mudur, bunlarýn hiç önemi yok! Önemli olan mümkün olduðunca çok miktarda saçmalýðý esrarlý bir havada, “yanýtsýz kalan sorular” kategorisi altýnda peþpeþe sýralamak… Ne kadar dramatik olursa o kadar iyi! Sonra, sýra artýk kitabýn ismine gelir… Þu, fena olmazmýþ gibi sanki: “Derin Devletin Gizli Anatomisi” Ya da, “Meriç Kýyýsýndaki Hüsmenler” kulaða daha hoþ geliyor, evet! Abarttýðýmý sanýyorsan dostum, çok yanýlýyorsun. Hiç sözümü sakýnmak istemiyorum; bu, tümüyle bir ajanlýk faaliyetidir! Ajan denince bizim aklýmýzda hep aksiyon filmlerinden kalma vurdukýrdý sahneleri var ama gerçekte dünyadaki ajanlarýn da yüzde doksaný böyle çalýþýyorlar. Mümkün olduðunca karýþýklýk yaratmak, zihinleri bulandýrmak, birinci vazifedir. Bak þu Wikileaks macerasýna. Daha o gün, þýppadanak ekranlara çýkan bin türlü “uzman” nasýl da bir deðersizleþtirme telaþýna girdiler? Hepsi birden ayný soruyu soruyorlar kaç gündür; nasýl ama nasýl böyle bir þey yapýlabilir? Olamaz! Mutlaka bu iþin içinde bir iþ vardýr! Peki, adamýn birinin kafasýna böyle bir þey esmiþ olabilir mi? Hayýr, olamaz! Daðlarda insanlar mý var? Elbette ki onlar A ya da B ülkesinin istihbarat örgütünün basit piyonlarýdýr! Sokaklarda insanlar mý yürüyor? Elbette ki onlar provokatörlerin kýþkýrttýðý zavallýlardýr! Peki insanlar, özgürlük için, devrim filan gibi þeyler için savaþýyor ya da yürüyor olabilirler mi? Ne mümkün! Kürt basýnýnda yaþlý bir köþe yazarý vardý bir zamanlar; hiç unutmam, Sabancý suikastýnýn ertesi günü, böyle bir iþin “yapýlamayacaðýný”, dolayýsýyla Sabancý’nýn aslýnda “Kürt sorununu çözmek istediði için birileri tarafýndan ortadan kaldýrýldýðýný” yazmýþtý. Hazret sanki hayatýnda seksen sekiz tane suikast yapmýþ! Nereden biliyorsun yapýlamayacaðýný? Aslýnda sol da bu rüzgardan çok uzakta deðil; hatýrlasana Orhan Yýlmazkaya olayýndan sonraki o ilk soðukluðu; sanki ortada ne idüðü belirsiz bir adam varmýþ gibi. Sanki insan ayný anda Ýs- bir fotoðraF... bir tarih... Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti. Ýki suçsuz insan. Tek suçlarý iþçi olmak ve anarþist olmak. Ama onlarý elektrikli sandalyeye kadar sürükleyen bir suçlarý daha var: Göçmen olmak. Amerikan adaleti böyle bir þey iþte. Týpký Irak'taki çocuklar, Afganistan köylüleri ya da Vietnamlýlar gibi.. Mutlaka bir suçlarý olmasý gerekmiyordu onlarýn da. ABD'nin onlarý öldürmek istemesi yeterliydi. Sacco ve Vanzetti adaletsizliðin, devlet eliyle cinayet iþlemenin yýllar boyunca unutulmayan birer sembolu olarak burjuvazinin parmaklýklarýnýn ardýndan bize bakýyorlar. Ýki Ýtalyan göçmeni iþçi idi Sacco ve Vanzetti. Binbir umutla geldikleri “yeni dünya”da ekmeklerini taþtan çýkarmak için var güçleriyle çalýþýyorlardý. Yaþadýklarý aðýr sömürü karþýsýnda tek baþlarýna durmalarýna olanak yoktu. Kendi sýnýflarýndan insanlarla bir araya gelmek, dayanýþma içinde olmak zorundaydýlar. Onlarý anarþist bir grupta bir araya getiren bu yaþam dürtüsüydü. Biri ölümle sonuçlanan iki soygunla ilgili olarak tutuklandýklarýnda bu olayla ilgileri olduðuna dair tek bir kanýt yoktu. Yargýlama sürecinde de böylesi bir kanýt ortaya çýkmadý. Ama Amerikan adaletinin özenle seçtiði jüri baþkaný Walter H. Ripley'in sözleri böylesi kanýtlara hiç ihtiyaç olmadýðýný açýkça ortaya koyuyordu: “Allah kahretsin, bunlarý her halükarda asmak gerekiyor!” Ýnsanýn aklýna bazen kasabanýn birinde “þu Kürtleri burdan kovmak lazým” diyen faþistler gelmiyor deðil. Benzer siyasal düþünceler, benzer tepkiler veriyorlar. Tam bir hukuk skandalý olan Sacco ve Vanzetti davasýnýn idam kararýyla sonuçlanmasýný beklemeden kurulan "Sacco-Vanzetti'yi Koruma Komitesi"nin yürüttüðü kampanyalar yaþanan hukuksuzluðun geniþ kamuoyunca bilinmesini saðladý. Komitenin halka halka yayýlan baþarýlý çalýþmalarý sonucunda önceleri sadece sendikacýlarýn, anarþistlerin ve Ýtalyanlarýn ilgisini çeken dava, giderek dünya çapýnda tepki çekti. Ýdam kararýný önlemek için gerçekleþtirilen tüm gösterilere, imza kampanyalarýna raðmen bu iki suçsuz iþçi, 23 Aðustos 1927 günü elektrikli sandalye ile idam edildiler. Ýdamýn gerçekleþtirildiði gün Almanya'nýn Leipzig þehrinde 15 bin iþçi sokaða çýktý. Polisin ateþ açmasý sonucu çok sayýda iþçi yaralandý. Ertesi gün Berlin'de 150 bin kiþi sokaktaydý. Hamburg'daki gösterilerde ise yine polisin ateþi sonucunda birkaç kiþi hayatýný kaybetti. Almanya'nýn yaný sýra Hindistan, Ýngiltere, Brezilya, Fransa, Sovyetler Birliði, Polonya, Japonya, Avusturalya, Güney Afrika ve Latin Amerika'nýn birçok ülkesinde protesto edilen cinayet yýllarca iþçi sýnýfýnýn belleðinden çýkmadý. Sacco ve Vanzetti için tiyatro oyunlarý yazýldý, filmi çekildi. Amerikan adli tarihinin en büyük skandallarýndan biri olan dava, bu iki iþçinin adlarýný da uluslararasý proletaryanýn belleðine kazýmýþ oldu. Asla unutmayacaðýz, affetmeyeceðiz. ve özgürlük tanbul hamamlarýný ve Marksist düþünceyi bilemezmiþ gibi! Avukat Fidel ormanda keçi gibi zýplayan adam deðilmiþ sanki; doktor Ernesto steteskoptan baþka alet edevat bilmezmiþ gibi! Çünkü iliklerimize iþliyor; çünkü bu ülkede komplo teorisyenleri beynimizi iðdiþ ediyor. Þiþmanlýðýndan ötürü tonton diye anýlan, yaþlý, obur, stresli, bypass ameliyatý geçirmiþ bir devlet adamý hakkýn rahmetine kavuþuyor, herkes ertesi gün bunun bir suikast olduðundan emin! Hele kifayetsiz ama muhteris ailesi de koroya eklenince, evlere þenlik! Herkes kardiyalog! Ha, Osmanlý’da saray entrikasý yok mudur, elhak vardýr. Ama bu nasýl bir emin olma halidir böyle? Belli deðil! Son derece açýk; þiþman adamlarýn neden öldüðü ölmediði, þu ya da bu eylemin yapýlabilirliði yapýlamazlýðý önemli deðil dostum; onlar için önemi olan þu: Bu dünyada, kendi inandýklarý þeyler için, bu inandýklarý þeylere kendilerini adayarak, “postunu tehlikeye atan” insanlar olamaz, olabilemez! Bu dünyada birilerinin kontrolü altýnda olmayan, birileri tarafýndan kullanmayan, kendini sadece ve sadece kendi siyasi-ahlaki için ortaya atan insanlar yoktur, varsa da yok olmalýdýr! Böyle bir þey kimsenin aklýnýn ucundan bile geçmemelidir! Dertleri bu iþte dostum; tam tamýna bu: Her þeyi ama her þeyi kirletmek ve deðersizleþtirmek ve halkýn kafasýný iðdiþ etmek… O yüzden de þu þarkýnýn sözlerini biraz deðiþtirerek söylemenin tam zamanýdýr: Kapat þu kitabý anne, beynini yiyorlar! Kendine iyi bak dostum, umudunu diri tut. Gelecek, sen nasýl istiyorsan öyle gelecek. Honduras’ta Faþist Cinayetler... Orta Amerika Ülkelerinden Honduras'ýn Tumbador bölgesinde Agua Birleþik Köylü Hareketi (MUCA) üyesi beþ köylü daha öldürüldü. Ignacio Reyes (50), Teodoro Acosta (40), Siriaco Muños (56), Raúl Castillo (45) ve José Luis Sauceda (32) adlý köylüler 15 Kasým günü, ordu ve polisle iþbirliði halindeki iþadamý Miguel Facusse hesabýna çalýþan kiralýk katillerce öldürüldü. Özel mülkiyetin iþgal edilmesi gerekçesiyle meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlan cinayetlerle bölgede kölece bir yaþamý dayatmaya çalýþan devlet destekli toprak sahiplerine karþý mücadele eden MUCA yaptýðý açýklamada süregiden cinayetlerin kendilerini yýldýramayacaðýný ifade etti. Buca Belediyesi’nde Direniþ Buca Belediyesi'nde karþýlaþtýklarý iþten atma saldýrýsýna direniþle yanýt veren taþeron iþçiler eylemlerinin 10. gününü geride býraktý. Taþeron sistemine karþý mücadele yürüttüðü için 23 Kasým günü iþten atýlan 7 iþçi, direniþlerindeki kararlýlýðý korudu. Direniþin 5. günü sabah saatlerinde, Buca Belediyesi'nde çalýþan taþeron iþçileri iþten atýlan arkadaþlarýna destek vermek amacýyla Buca þantiyesi (Kuruçeþme) önünde toplanmaya baþladý. Saat 07.00'de iþ býrakýp yürüyüþe geçen iþçiler polisin dayatmalarýndan dolayý Çevik Bir Meydaný'na dek sessiz yürüyüþ yaptýlar. Meydanda çekilen halaylarýn ardýndan, destekçi güçlerin katýlýmlarýyla birlikte taþeron iþçiler yürüyüþlerine sloganlarla devam ettiler. Coþkularýný sloganlarýna yansýtan kitleyi Buca Belediyesi önünde iþten atýlan iþçiler karþýladý. Yürüyüþe yaklaþýk 150 taþeron iþçisi katýldý. Belediye önünde ilk olarak taþeron iþçileri adýna bir konuþma yapýldý. Ýþten atýlan arkadaþlarýnýn yanýnda olacaklarýný dile getiren taþeron iþçisinin ardýndan sözü iþten atýlan bir iþçi aldý. Konuþmasýna yalnýz olmadýklarýný belirterek baþlayan direniþçi iþçi, mücadelelerini kararlýlýkla sürdüreceklerini ifade etti. Yürüyüþ ve basýn açýklamasý boyunca sýk sýk "Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz!", "Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz!" ve "Ýþten Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn!" sloganlarý atýldý. (Ýzmir EÖ)
Benzer belgeler
özgürlük - Sosyalist Barikat
saðýr sultaný oynayýp görmezden geliyorla denildi. Karataþ Kadýn hapishanesinde "susuzluk" sorununun yaþandýðý ve bu soruna 3-4 aydýr çözüm
üretilmediði, ayrýca tek sorunu su sorunu olmadýðý (4 ay ...