PDF Versiyonu - Kahve Molası
Transkript
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397 5 Aralýk 2003 - Fincanýn Ýçindekiler ■ ■ ■ ISSN: 1303-8923 Arkadaþlarýnýza önermek ister misiniz? ■ ■ ■ KISAYOLLAR ■ SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Kütüphane Kahverengi Sayfalar FÝNCAN/SÝPARÝÞ Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? KAPI KOMÞULARIMIZ ■ Bir intihar haber olduðunda ... Yanký Yazgan Türkiye Yeniden Nasýl Yapýlanýyor? ... Cumhur Aydýn BÝR FOTOÐRAF BANA KALAN ... Ebru Kargýn Büyük Plan ... Nurettin Hatipoðlu çok deðil altý ay kadar önceydi. ... Perihan Özcan BEN BÝR KÖPEÐÝM ... Özgün Öztürk Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler Editör'den : Lütfen teker teker geliniz!.. Merhabalar, Ben bu medya denen gücün gözünün yaðýný yiyeyim. Hangi türü olursa olsun, bir kere göründünmü sýrtýn yere gelmiyor. Meþhur olmak ayrý bir konu, onla iþim yok. Benim ki reklamatik kazanýmlar. Ya da kaybedilenler. Mesela, dandik muhabir Ters Köþenin dijital ortamdan bildirdiðine göre, Koç Grubu Beþiktaþ'a Beko ile verdiði desteði bir menejerin boþboðazlýðý yüzünden kesmiþ. 'Biz BMW, diðerleri Þahin' deme gafletinde bulunan menejerin bu sözü epeyce pahalýya malolmuþ. Asparagas olmasý kuvvetle muhtemel ama iþte bu da medyanýn bir diðer gücü, at çamuru izi kalsýn. Heh hee!. Demek ki neymiþ? Medyayý kullanýrken sözleri üç düþünüp bir söylemeliymiþ. Peki ben dün ne yaptým? Ýnternet Dünyasýnýn medarý iftiharlarýndan Kahve Molasý e-gazetesinde baþýmdan geçen bir görüþmeyi yazdým. (Gidiniz dünkü sayý) Görüþme konusunun ciddiyeti arasýna serpiþtirilmiþ birkaç güzel cümle ile de ekmek kavgamýzýn arenasýna parmak bastým. Aklýmý seveyim. Yani menejerin yapmadýðý gibi 3 düþünüp 1 yazdým, kazandým. Bunda medarý iftiharýn babasý olmamýn rolü var mý yok mu tartýþmalarýný gereksiz ve yersiz buluyorum benim caným okurlarým. Yazýmý okuyan 70 milyon telefonlara, klavyelere sarýldý saðolsunlar, hep olsunlar. 'Aaaa siz vebçimiydiniz, vallahi yeni öðrendim.' diyenden tutun da, 'Takozlusu nasýl oluyor abi?' diyene kadar geniþ bir yelpazede sanal mektup ve konvansiyonel telefona muhatap oldum. Ýlgi ve alakanýza çok teþekkür ederim benim seçkin seksen milyonluk okur kitlem. Doksan milyona tek tek cevap vermektense buradan bir kerede cevap verip yüz milyonlara saygýlar sunmak istiyorum. Efendim, evet ben bir vebçiyim itiraf ediyorum. Veb yer veb içerim. Siteler kurar, börekler açarým. Adresler verir, paralar alýrým. Çilekli, limonlu, týrtýklý, takozlu ürünleri alýr sayfalara yapýþtýrýrým. Uçarým, kaçarým, arý gibi sokarým. Eskimiþ sitelerinizi getirin yenisini götürün. Kuþ kondurur, hedef vururum. Ohh be rahatladým. Yalnýz bir ricam var lütfen sýrayla gelin, hatta bir gece önceden sýra numarasý alýn. Topu topu 2 elim, 2 gözüm, 1 kulaðým var. Biri devre dýþý da ondan yoksa kulak sayýsýný bilmediðimden deðil. Ýdareli kullanýrsam hepinize yetiþir sitelerinize yerleþtiririm, yeter ki siz paradan haber verin benim sayýn potansiyel müþterilerim. Sezai Bey mi? Yüzyirmi milyon kiþi aradý ondan týk yok. Ya benim yanar döner teklifi beðenmedi ya da alevler yolda söndü. Hepi topu biraz þiþirdik, o bebekleri þiþiriyor biz birþey diyor muyuz? Hayretsiniz yani Sezai Beycim... Gene de beklemedeyim, bugün beni arayacak ve paketi yollamak için adresimi alacak. N'apalým umut dünyasý iþte... Hepinize huzurlu bir hafta sonu diliyorum benim yüzelli milyon arasýndan seçilmiþ seçkin iri taneli kahveci dostlarým. Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Yorum Oku / Yaz Yukarý Ýnsan'ca : Yanký Yazgan Bir intihar haber olduðunda... Ýntihar ettiði için haber olan bir gencin bir “þöhret”e dönüþtürülmesi (yani, özel sayýlan herþeyinin herkesçe bilinmesi), o gencin ailesi, kuþakdaþlarý, intihar riski taþýyan kiþiler, çocuklarýný intihar sonucu kaybetmiþ aileler ve toplumun geri kalaný için ne gibi bir yarar saðlamakta? Meþhur bir kiþinin intiharý ile intihar edip “meþhur” edilmek arasýnda fark var. Birincisinde, haberci ruha daha fazla yer var. Tanýnmýþ bir kiþinin hastalýðýnýn büyük bir kesimce herkesi ilgilendiren bir durum olduðunu savunacak bir çok kiþi çýkabilir, o hastalýða toplumsal ilgiyi arttýrmak için bu durumun bir avantaja dönüþtürülebileceði de söylenebilir. Toplumsal yararýn bireysel yararýn önüne geçmesi bu duruma gerekçe olarak sunulabilir. Tersi fikirlerde olan ve kesinlikle hiçbir bilginin, kiþinin kendi isteðiyle veya geride kalanlarýn onayýyla bile toplumla paylaþýlmasýný etik bulmayan bir çok hekim (belki de çoðunluk) olduðunu belirtmeliyim. Ama ben, bu yazýnýn amacý gereði, toplumsal yarar gözetilerek, bireysel bilgilerin haberleþtirilmesinin kabul edilebilir olduðunu varsayýyorum. Bir çok basýn mensubunun, son dönemde intihar hakkýnda yazdýklarý, söyledikleri ve yayýmladýklarýnýn, bir toplumsal yarar gözeterek tasarlandýðýný kabul ederek, bunun yapýlýþýnýn yýkýmsýz ve tasarlanan amacýna uygun gerçekleþebilme yollarý hakkýndaki kiþisel görüþlerimi özetleyeceðim. Ýntihar ettiði için haber olan bir gencin bir “þöhret”e dönüþtürülmesi (yani, özel sayýlan herþeyinin herkesçe bilinmesi), o gencin ailesi, kuþakdaþlarý, intihar riski taþýyan kiþiler, çocuklarýný intihar sonucu kaybetmiþ aileler ve toplumun geri kalaný için ne gibi bir yarar saðlamakta ? Ölmüþ olmak isminizin gizli tutulmasý hakkýndan yoksun býrakýlmayý getirmeli mi? Hayatta kalan bir çocuðun intihar giriþiminde, ya da herhangi baþka bir adli özellik taþýyan durumunda, adýný haberlerde açýkça belirtmeyip, baþ harflerini kullanmak, çocuðu esirgemek ve teþhir etmemek gibi olumlu bir amaç taþýyor, herhalde. Ayný özeni, ölmüþ bir çocukta göstermek, bu ölümün iz býrakýcý bir yara oluþturmasýný (onun anýsýnýn sahiplerinde, örn. anne-baba, kardeþ, arkadaþ, öðretmen, komþu, vs vs) önlememizi saðlayabilir(di). Ölen çocuðun kimlik özelliklerinin vurgulanmasý ve mensubu olduðu grup, okul, cinsiyete genellenmesi bir yarar getiriyor mu? O kimliðin bilinmesi, baþka insanlarýn bir önlem almasýný, durumdan dersler çýkartmasýný saðlayacaksa bile, bu soruya ne kadar evet denebilir... Gözaltýna alýnan kiþilere gösterilmesini beklediðimiz özeni mahremiyet açýsýndan bu durumda da göstermek beklenmeli. Çocuðu ölen ailenin “teþhir”i, kendi gönülleriyle bile olsa, ne iþe yaramakta? Sadece bir suçlama ve þeytan taþlama furyasýna dönüþüp, ne o aileye bir destek, ne de çocuklarý depresyon geçiren, intihar riski taþýyan ailelere bir aydýnlatýcý katký olmakta. Bu tarz bir kampanyanýn, bazý ailelerin ve çocuklarýn çekinmesine ve ürkmesine, yardým arayýþlarýný durdurmasýna ve ertelemesine sebep olduðunu görüyoruz (ruh saðlýðý alanýnda çalýþanlar). Anne-baba çocuklarýnýn durumunun baþka çocuklarýn baþýna gelmesini önlemek, dersler çýkartýlmasýný saðlamak gibi bir amaçla, kendi yaþadýklarýnýn toplumun kalanýyla paylaþýmýný isterlerse... Acý tazeyken, bunu yapmak zor. Acýnýn ilk etkisi geçtikten sonra, suçlama ve hedef þaþýrtma gibi istenmeyen sonuçlarýn önüne geçebilmek için, medya mensubu ve aile, bu paylaþýmýn etkilerini azamileþtirmek amacýyla medya kuruluþunun ve ailenin danýþtýðý uzman kiþi/kiþiler (belki bir meslek örgütü temsilcisi, ya da bu alanda otorite sayýlabilecek bir ehil insan) bir araya gelip, bu kiþisel felaketi, yapýlacaklarý iyice ölçüp biçerek, olumlu sonuçlar verecek hale getirebilirler. Bu noktada medya eþsiz bir toparlayýcý rol oynayabilir. Yanký Yazgan [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Ankara'dan : Cumhur Aydýn Türkiye Yeniden Nasýl Yapýlanýyor? Eski öðretim üyesi, yeni bürokrat Baþbakanlýk Müþteþarý Ömer Dinçer; eski politikacýlar yeni öðretim üyeleri Uluç Gürkan ve Gökhan Çapoðlu bir araya gelmiþler "Yeni Kamu Yönetimi Tasarýsý" ný, daha doðrusu bu tasarýyla birlikte birbiri ardýna devreye alýnacak yedi ayrý yasa ile "Türkiye'nin Yeniden Yapýlanmasý"ný konuþacaklar, yaný baþýmýzda.. Mutlaka izlenmeliydi, biz de öyle yaptýk. Sayýn Müþteþar hiç bir nota bakmadan kesintisiz bir saatlik öyle bir sunuþ yaptý ki, kürsüde kuþkusuz dersine iyi çalýþmýþ, sýk sýk tekrarýný yapmýþ (son günlerde sahiden de yapýyor), eleþtirilere ya da olasý sorulara bile yanýtlarý önceden veren bir çalýþkan öðrenciydi sanki. Beklendiði gibi, merkezi yapýnýn (bilmem devletin diye mi okumalý) iyi çalýþmadýðýndan, hantallýðýndan söz etti Prof. Dinçer. Hatta Maraþlý þiþman bir yurttaþýn giderek artan kilosunu, onun hareketsizliðini, üretimsizliðini iþaret etti yapýnýn bugünkü halini tanýmlarken. "Üretemessek batarýz." dedi üzerine basa basa.. Sonradan da dinleyenleri can evlerinden vuracak örnekler sýraladý. "Köy Hizmetleri'nin etkin kullanamadýðý para üç temel erkten yargý'ya ayrýlan bütçe'nin birkaç misli" dedi Sayýn Müþteþar. "Ýþçiler merkezden sahaya ulaþtýklarýnda saat onbiri bulmuþtur, yarým saat çay dinlencesi, bir saat sonra öðle yemeði, saat üçte de akþam üzeri merkezde olacak þekilde dönüþ baþlar, verim bunun neresinde ?" diye sordu. Milli Eðitim'de her ay binlerce öðretmenin iþe gitmeden maaþ aldýðýndan, yeni diplomalýlarýn iþ bulmak için milletvekili kovalamasýndan, kendisinin Hakkari'nin bir küçük beldenin belediyesine sekreter alýnmasý için birkaç saat meþgul edildiðinden vb.. söz etti.. Ýzleyen herkes gibi biz de, "Derhal son verin bu tuhaflýða" diye baðýracaktýk neredeyse.. Derken Prof. Dinçer bu hantallýðý aþmak için neleri, niçin düþündüklerini anlatmaya koyuldu. Yeni hazýrlanan yasalarla; Ýçiþleri, Maliye, Adalet ve Çalýþma Bakanlýklarý dýþýnda kalan tüm uygulamacý bakanlýklarýn taþra örgütlenmelerinin kaldýrýlmaktaydý. Baþta eðitim ve bayýndýrlýk hizmetleri olmak üzere merkezi yönetime ait 17 temel yetkinin yerele-Ýl Özel Ýdarelerine ve Belediyelere-aktarýlacaðýný açýkladý Müþteþar Dinçer. Böylelikle merkezin hantallýðý parçalanacak ve yerelin hareketliliðine sýðýnýlacaktý. Yeni düzenlemelerle devletin üniter yapýsýnýn deðiþtirilip, fedaratif bir yapýya doðru yönelme tehlikesineden söz açanlarýn, yerel yönetimlerin yargý, vergi ve güvenlik birimlerinin bulunmadýðýný göz ardý ettiklerini ve konuya 'ideolojik' yaklaþtýklarýný belirtti Sayýn Müþteþar. Burada küçük bir parantez açalým. Bu 'ideolojik yaklaþým'da neyin nesi allahaþkýna? Ne zaman bilimsel, yanýtlanmasý kolay olmayan eleþtiri ve sorularla karþýlaþsalar yöneticiler, 'ideolojik' deyip çýkýyorlar iþin içinden. Örneðin Ankara Belediye Baþkaný'na trafik uygulamalarýnda niçin bilimi dýþladýðý soruluyor. Yanýta bakýnýz: "Bunlar ideolojik söylemler". 'Þu nedenle, bu þekilde yaklaþarak bilimsel davrandýk' diyeceðine? Belki de diyemediði için.. Sayýn Dinçer'e göre bu yeni hazýrlýklarýn Dünya Bankasý, IMF ve AB tarafýndan istendiði, yönlendirildiði savý da havada kalmaya mahkumdu. Çünkü bazý yabancý kuruluþ temsilcileri yardým için gerçekten bu tasarýlarý hazýrlayan ekibe yanaþmýþlardý. Ancak kendisi onlara "Bize en iyi yardýmý gölge etmemekle verirsiniz" demiþ ve gerisin geri yollamýþtý heyetleri! Baþbakanlýk Müþteþarý yasalarla yaþama geçirilmek istenenin bir dönüþüm bir yeniden yapýlanma olduðunu vurgulayarak, "Gelin destek olun. Bu deðiþimi hep beraber baþaralým." diyerek sözlerini tamamladý. Daha sonra konuþan Sn. Uluç Gürkan özellikle belirtilen yasalarýn uygulanmasýyla, iller, bölgeler arasý eþitsizliðin artabileceðini ve ülke insanlarýný birarada tutan baðlarýn zayýflayýp, ayrýþtýrýcý unsurlarýn kaþýnabileceði endiþesini taþýdýðýný belirtti. Merkezi yapýnýn zedelenip, yerel unsurlarýn güçlenmesi daðýlma ve ayrýþmanýn baþlangýcý olabilirdi Uluç'a göre ya da daha baþkalarý tarafýndan daha kolay kontrol edilebilir bir yeni gevþek yapýnýn. Gürkan, ayný yöndeki deðiþiklerin zaten yapýsýnda fedaratif özellikler bulunan bazý Avrupa Ülkelerinde bile zamana yayýlarak ve bizdekilerin oransal olarak küçük bölümleriyle gerçekleþmekte olduðuna dikkat çekti. Oysa bizdeki hazýrlýk öyle bir kontrolsüz ve topyekün baþlamýþtý ki, bugün çok eleþtirilen metinlere bile yoðun itirazlar sonucu atýlan önemli geri adýmlarla gelinmiþti. Þimdiki merkezi yapýnýn çoðunluk iþletenlerinden kaynaklanan sorunlarýnýn çözülmesi gerektiðine katýlmamanýn mümkün olmadýðýný dile getiren Uluç Gürkan ancak yapýyý düzeltmek yerine yerle bir etmenin ayný þeyler olmadýðýnýn altýný çizdi. Uluç Gürkan'ýn konuþmasýnýn son bölümünde vurguladýðý hususlar daha da dikkat çekiciydi. Yeni düzenlemelerle katýlýmcýlýðýn, saydamlýðýn saðlanacaðýna yönelik hiç bir somut iþaret ve biçim bulunmadýðýný belirten Gürkan, uygulamaya yönelik tüm olumsuzluklarýn olduðu gibi ve daha da kontrolsüz biçimde yerel yönetimlere aktarýlmasýndan da endiþe ettiðini anlattý. Nihayet, Uluç Bey Avrupa Birliðinin 70 milyonluk, ortalama gelir seviyesi düþük kocaman bir ülkeyi hazým etmesinin mümkün olmadýðýný, ancak Yogoslavya'nýn parçalanýp, Avrupa'ya yakýn unsurlarýnýn Birliðe entegre edilmesine benzer bir planýn bu yeni dönüþümle Türkiye'de denenmesi olasýlýðýný herkesin yüzlerce kez düþünmesi gerektiðini söyledi. Ýstanbul gibi bir bölgeyle bütünleþerek Türkiye'den ayrýlacak parçalar üzerinden doðuyla komþu olmanýn kimi 'yabancý ve yerli grubun' pek iþine geleceðini hiç unutmamamýz lazým diyen Uluç Gürkan, hangi bahaneyle olursa olsun, dünyanýn Yogoslavya parçalanýþýna benzer bir yenisini yaþamamasý gerektiðine inandýðýný belirtti. En son söz alan Sn. Gökhan Çapoðlu ise temel bazý baþlýklarda eleþtiriler ve çekinceler açýkladý. Çapoðlu'na göre 80'lerde ortaya konan mali deðiþim'in alt ve üst yapýsýnýn kapsamlý ve ayrýntýlý hazýrlanmamasýnýn sýkýntýsýný toplumca 90'lardaki kaotik ortamla yaþamýþtýk. Þimdi yine hýzlý bir deðiþikliðin yeni bir kaotik durum çýkarmasý pekala mümkün olabilirdi. Müþteþar Dinçer; özel sektör kamunun bazý özen gösterdiði hususlarý anlamaya, kamuda özel sektörün titizliklerini algýlamaya baþladý bu nedenle tasarýlarda geçen özelleþtirmelerden, müþteri sözcüklerinden gocunulmamasý gerektiðini bildirmiþti. Çapoðlu bu bölüme hiç dokunmadan, düzenlemelerin getireceði bazý görevlilerin deðiþen iktidarla deðiþmesiyle zaten olmayan devlet yönetim geleneðinin, normlarýnýn bir daha hatýrlanmamak üzere tamamen ortadan kalkabileceðini belirtti. Çapoðlu ayrýca, insan malzemesi eðitilmemiþ, rafine edilmemiþ bir ülkede iþlerin, kimi uygulamalarýn merkezden yerele taþýnmasýyla, kalitesinin yükselmeyeceðini ancak yaþanmakta olan sýkýntýlarýnda yerinin deðiþebileceðinin altýný çizdi. Gökhan Çapoðlu ayrýca belediyelerin uygulama ölçeðinin hep dar olduðunu, þimdi bu dar ölçekte üstelikte yeterince deneyimli ve kaliteli olmayan elemanlarla daha büyük iþlerin nasýl daha iyi yapýlabileceðinden kuþku duyulmasý gerektiðini de sözlerine ekledi. Çapoðlu'nun en ilgi çekici saptamalarý ise notlarýnýn son bölümünde yer alýyordu. Konuþmacý; "Bugün, 'ülkeye ait bir ulaþtýrma planý' örneðinde olduðu gibi sektörel planlamalar yapamýyoruz, peki yeni düzenlemelerle yapacak mýyýz? Sanýrým, yine mümkün olmayacak." dedi. Konuþmacý benzer þekilde kentlerin yýllardýr kuralsýz ve ranta dayalý yapýlaþtýðýný belirtip, kentleþmenin- bile- merkezden yönlendirilmeye gereksinim duyduðunu oysa yeni düzenlemelerin býrakýn þimdiye kadar gerçekleþmeyeni bu tür gereksinimleri, onlarýn düþüncesini bile ortadan kaldýracaðýný söyledi. Hep kendi kendime derim; bu tür paneller, konuþmalar mümkün olduðunca sonuna kadar, ayrýntýlarý yakalýyabilecek bir dikkatle izlenmelidir. Bazen salondan bir soru ya da bir katký, en sona sýðýþmýþ bir gözlem, tüm bir dökümden daha aydýnlatýcý, daha anlamlý bir yaklaþým saðlayabilir. Bana kalýrsa, bu panelde de böyle bir sürpriz oldu. Salondan bir dinleyicinin, sakin ve sessizce yaptýðý bir kýsa kiþisel yorum sanýrým anahtar bir bakýþ açýsýný içeriyordu. Dinleyici dedi ki: "Bu bir dizi düzenlemeyle ülkenin bir deðiþime uðrayacaðýný, bunun yönetimle sýnýrlý olmayan anlayýþlarý da deðiþtirecek bir reform olduðunu savlýyorsunuz. Bu kadar kapsamlý etkileri olabileceðini ben de þimdiden kavrýyabiliyorum. Tarih boyunca reformlar toplumlarý daha ileriye götürmek için toplumun alt ve üst yapýlarýný kapsamlý deðerlendiren geliþmiþ bir anlayýþ ve ilerici lider kadrolarýnca olgunlaþtýrýlýp, yaþama geçirilmiþlerdir. Türkiye'de sistemin tüm olumsuzluklarýndan etkilenerek gelmiþ yönetimler ve onlarýn malum eðitim, anlayýþ ve kültür yapýlarý ilerici reformlar üretip, uygulayabilir mi? Böyle bir nitelikleri yoksa 'deðiþim' dedikleri ne olabilir? Biliyorum yine uzun bir aktarma, paylaþma oldu. Ne kadar ve ne zaman gerçekleþir birlikte göreceðiz ancak herkesin bu deðiþiklik önerilerini daha iyi anlamaya, getirecekleri konusunda kafa yormaya gereksinimi var. Daha doðrusu hepimizin kafa yoruþlarýna ülkenin gereksinimi var. Hele þimdi. Cumhur [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Günden Kalanlar : Ebru Kargýn BÝR FOTOÐRAF BANA KALAN... Hadi sende gir bu satýrlara... Sýð kelimelere, sýðabilirsen... Aslýnda üç satýr sensin, gerisi benim yaþattýðým sen... Bu satýrlarý okuyan herkes çok kýzacak biliyorum ama, az sonra seni yaþatmaktan vazgeçmiþ olacaðým. Çünkü biliyorum ki en kötüsü, varken, yokmuþ gibi davranmak ve yokken varmýþ gibi kendini kandýrmak... ............... Bana göre çok eski zamanýn birinde tek bir aný var ona dair. Ýzmir Alsancak Stadýnda ki Galatasaray - Altay maçýný seyretmiþtik ikimiz. O gün bana söz verdirtmiþti, Galatasaray ne durumda olursa olsun onun taraftarý olmaya devam edeceðim. Hala Galatasaray' lýyým. O ve ben olarak tek bir aný sahibi olduðum ve yaþatmak istediðim için hep Galatasaray' lý olarak kalacaðým. 7 Kasým 1990 Klasik bir yaðmura tutulmuþ Ýzmir Gecesi... - Neden gidiyorsun ? - Gitmem gerek... - Neden ? - Gitmek istiyorum... - Seni özlerim... - Bende seni özleyeceðim... - Gitme... Tüm 6 Mayýslarda aradým onu hep, hiç birini sektirmeden. Eðer uyuyorsam saati ayarlar, gece 00:00 da uyanýp aradým hep, ilk arayan ben olmak için... - Doðum günün kutlu olsun... - Teþekkür ederim, aradýðýn için sað ol. - Yine ilk ben aradým deðil mi ? - Evet. O beni hiç aramadý, hiç bit doðum günümde, daha önemlisi iyi günümde, kötü günümde hiçbir þart gözetmeksizin aramadý. Üzülsem de hiç sorun etmedim. Bu önemli deðildi, kalpler bir olsundu. O aramýyor diye aramamak hiç bana göre bir þey deðildi zaten. Sonra ne oldu, ne oldu da çýkmaz oldu telefonlara ? Ýþte bu önemliydi. Ama bir süre sonra duydum ki hiçbir sorunu yokmuþ... Bunu öðrenince meraklanmaktan vazgeçmiþtim. Yine bir 6 Mayýs, " açmaz ama, þansýmý deneyeyim " diyerek aradým. Aslýnda küsmüþtüm, küs, kýrgýn ve kýzgýndým. Ben ona ne yapmýþ olabilirdim ki ? 6 Mayýs 2000 - Ýyi geceler... - Ýyi geceler... - Müsaitsin umarým ? - Kimsin ? Kim miyim ? O ana kadar hala biri olduðumu sanýyordum onun için... Deðil miydim ? - Ben Ebru. - Hangi Ebru ? Ne kadar üzdü beni bu cümle... " Hangi Ebru" ... Pek çok Ebru olabilir. Ama onu her 6 Mayýsta ilk arayan pek çok Ebru' dan kaçýncýsý olabilirim ? Bu cümlenin yarasý kapanmazdý kendi kendine, kapanmadý da... Kapanmadýðý için onu bir daha hiç aramadým. ................ 1 Aðustos 2001 Ne kadar olmuþ görmeyeli ? 11 yýl, ne kadar uzun... 11 yýl sonra, bu kapýdan içeri girecek öyle mi ? Öyle... Gidip bir hediye alsam, mesela mavi bir gömlek alayým. Acaba mavi rengi sever mi ? Maviyi sevse gömlek sever mi birde o var ? Yada en iyisi, onu görünce buna karar vermek daha doðru olur. Bekliyorum... Gelecek... Birazdan gelecek, sarýlacaðýz ve tüm kýrgýnlýðým bitecek. Konuþacaðýz uzun uzun, anlatacak bir bir... Ýþte karþýmda... Sarýlýyoruz, deli gibi sarýlýyoruz. Aðlýyorum... Duramýyorum daha çok aðlýyorum. Durdursa ya beni... Durduramaz ki... Elimi ayaðýmý nereye koymalýyým bilemiyorum, yaný baþýna oturuyorum, konuþamýyorum, konuþmuyor... Kendimi aciz bir kedi yavrusu gibi hissediyorum. Ýlk gün ya, geçecektir elbet... 2 Aðustos 2001 Banyoda týraþ oluyor. Kapý aralýk ve bu aralýktan, sanki zaman tüneli içinden geçer gibi yanýna gidiyorum. Erkeklerin bu kadar süslü olduðunu bilmiyordum. O ne malzeme öyle, benimkiler yanýnda gariban kaldý... Aynadan bakarak konuþuyor bana... - Günaydýn, uyandýrmadým inþallah... - Günaydýn. Yok hayýr kendiliðimden uyandým. - Aman iyi bari, bende týkýrtýma uyandýn sandým. - Ne kadar süslüsün sen böyle ... - Sen de öyle, dünya kadar krem, makyaj malzemesi, þiþe þiþe parfüm... Kuzum ne yapýyorsun sen Allah Aþkýna bunlarla... - Senin yaptýðýný... Týraþ olmuyorum tabi. - Güldürme bak, keseceðim yüzümü yanlýþlýkla. - Aaaa sende elektrikli diþ fýrçasý kullanýyorsun. - Evet, ne olmuþ ? Normal fýrça kullanamýyorum. - Ben de, sadece bununla fýrçalayabiliyorum, þaþýrdým. Sanki yer yüzünde bir tek elektrikli diþ fýrçasýný ben kullanýyorum sanýyordum. - Demek ki tek deðilmiþsin. Yanýna yaklaþýyorum. Aynada iki yüz yan yana oluyoruz. Boþluða bakar gibi bakýyoruz. Boþluða ama derinlere. Ýþte yine zaman tünelinden geçiyorum. Dün oluyorum, bu gün oluyorum, yarýn oluyorum. Bebek oluyor yüzlerimiz, çocuk oluyor sonra, gençleþiyor, olgunlaþýyoruz... Ve yaþlandýrýyorum ikimizin suratýný, onu da aklýmda ki zaman tüneline sokuyorum. Dalýyorum, dalýyor... - Dedikleri kadar varmýþ... - Ne o ? - Çok benziyoruz birbirimize. - Evet kesinlikle. - Gözlerimiz ayný gibi, benim ki daha yeþil sadece. Saç rengimiz de ayný, ten rengimizde. - Benim yüzüm senin ki kadar küçük deðil sadece, gerisi ayný gibi... - Þuraya bak gören kardeþ sanýr ikimizi... Kahve ister misin ? - Evet lütfen. Sen hazýrla bende yüzümü yýkayýp geliyorum. Oturuyoruz mutfak masasýnda. Kahvenin zaman tünelinde yayýlmýþ kokusu geliyor burnuma. Geçmiþ oluyor gene... Gözüm takýlýyor kahve fincanýna... - Ýlk defa mý görüyorsun, senin fincanlarýn bunlar. - Ha evet, evimi beðendin mi ? - Evet çok güzel ve zevkli. Onun ki nasýl acaba ? Benim evimde onun çerçeveli bir fotoðrafý var, onunkinde de benim var mýdýr ki ? Sorsam mý ? Saçma... - Neden geldin ? - Gelmem gerekiyordu geldim. - Týpký gitmen gerekiyordu gittin gibi mi yani ? - Bilemiyorum... - Senin nedenlerin gereklilikle örtünmüþ, ama asla açýklamasý olmayan þeyler. - Belki... - Gizemi býrakýr mýsýn lütfen... - Ne dememi bekliyorsun... - Hiç... Tamam sormamýþ say... O gece, sabaha kadar müzik dinliyor ve içiyoruz. Ýkimizde votka seviyoruz. Sarhoþ ve komiðiz. Asla geçmiþe dair konuþmuyor, sadece gülüp eðleniyoruz. Yarýn gidiyor ve dram istemiyorum. Hala Galatasaray' lýsýn deðil mi ? diye soruyor, evet diyorum. Re re re, ra ra ra Galatasaray Galatasaray Cim bom bom diye diye uyuya kalýyoruz. 3 Aðustos 2001 - Artýk vedalarý kaldýrmýyor kalbim. Hayatým boyunca hep vedalaþýyorum, bundan býktým artýk. - Ýyi de biz vedalaþmýyoruz ki... - Ya ne yapýyoruz ? - Ben sadece evime ve iþlerimin baþýna dönüyorum hepsi bu. - Yani... - Yani, bundan böyle hep görüþeceðiz. Hem biliyor musun Ýstanbul' dan Marmaris'e haftanýn neredeyse her günü uçuþ var. - Tamam sýklýkla görüþeceðiz artýk. Bu güne dek neden neyse, artýk önemsemiyorum. Telefonlarýma cevap vermeyi unutma lütfen. - Merak etme ve en kýsa sürede gel. - Hoþça kal. - Hoþça kal. Bu son görüþmemiz oldu. Beni yine kandýrdý, 11 yýl sonra yine ayný þeyi yaptý. Bir daha hiç aramadý, aradýðýmda da cevap vermedi. Peki neden çýkýp gelmiþti, vicdanýný mý sorguladý ? Sorguladý ve deðmez olduðuna mý karar verdi ? Ben ona ne yapmýþ olabilirdim ki ? Ýki yabancý olduk yýllarca, üstelik neden olduðunu bilmediðim bir yabancýlýk. Yabancý olamayacak kadar yakýndýk halbuki, birbirimizi tanýmasak ta... Artýk edindiðim tecrübeye, daha önce duyup, düþündüðüm þu cümleyle etiketlendirip, rafa kaldýrýyorum; "Ýnsanlarýn ayný kandan gelmesi deðil, ayný candan gelmesi önemlidir " Biz ne ayný kandan gelmeyi, nede ayný candan gelmeyi beceremedik... Bundan sonrada istesek de beceremeyiz. Þimdiyse sadece biyolojik olarak ve kütük kayýtlarýna göre aðabey ve kýz kardeþ sayýlýyoruz. Ve artýk nedenlerle ilgilenmemeyi öðrenmiþ bir kýz kardeþ olarak, kardeþ olmayý reddediyorum. Bunlarý neden mi yazdým ? Ýki nedeni var birincisi, yazmak ve zamana geri yollamak için en iyi yol buydu kendi adýma. Baþka bir yol bulabilseydim yazmazdým... Ýkincisi, belki kýyýda köþede yada uzakta, bir sebepten hatta çok geçerli nedenlerden ötürü unutulan birileri varsa, neler hissettiðine dair bir anlýk düþündürtmek için... Ebru Kargýn [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Kahvecigillerden : Nurettin Hatipoðlu Büyük Plan Ýstanbul da patlayan bombalar her platformda olduðu gibi km ýnda da tartýþma konusu oldu.. Ancak özellikle okuyucularýn yorumlarýndan da anlaþýlýyor ki insanýmýzýn kafasý hala karýþýk. Hala olup biteni anlamýþ deðiliz ve adeta karanlýkta el yordamýyla bulmaya çalýþýyoruz Amerikalý bir diplomatýn bir sözü vardýr. " politikada hiçbir olay tesadüf deðildir. Her þey çok önceden hazýrlanmýþ bir planýn sadece birer parçasýdýr". Öyleyse son olaylar neyin bir parçasý? Oldukça flü görünen fotoðrafýn hangi karesi? Elimizdeki bu kareyle tüm fotoðrafý görebilmek açýklayabilmek mümkün mü? Sebepleri bilmeden sonuçlarý saðlýklý deðerlendirebilir miyiz? Uzundur belli bir dengede duran gezegenimizi kan kýzýla boyayan bu büyük plan ne olsa gerek? Bilindiði gibi ABD, komünizme karþý savaþýný, soðuk savaþ dönemi boyunca milliyetçi ideolojileri kýþkýrtarak, faþist baskýcý yönetimleri iþbaþýna getirerek sürdürmüþtü. Fakat 1980 lere gelindiðinde Pentagonun ünlü teorisyenlerinden Brezezinki'nin ortaya attýðý Yeþil Kuþak Teorisi gereðince komünizmi kuþatmak için dinsel ideolojilerin desteklenmesi gereði ön plana çýkmýþtý. Brezezinski ye göre din ideolojisini saðlam almýþ bulunan insanlar, doðasý gereði kaderciliðe daha yatkýndýrlar. Yerleþik otoriteye karþý çýkmak yerine, daha bir itaatkar olabilirlerdi. böylece Sovyetlerin etrafý Afganistan Pakistan Ýran ve Türkiye olmak üzere saðlam bir þekilde kuþatýlacaktý. Konumuz aslýnda yeþil kuþak teorisi deðil. Ancak bu teori gereðince baþta Pakistan Afganistan ve Türkiye ye büyük paralar aktarýlmýþ, yerli hükümetlerinde desteðiyle islamýn siyasallaþtýrýlmasý devlet politikalarý haline getirilmiþti. Amaç, batý kapitalizminin çýkarlarýna darbe vuran Ýran tipi radikal bir islam yerine, batýnýn çýkarlarýyla çatýþmayan, tersine onunla çakýþan, bekçiliðini yapan ýlýmlý bir islami kuþak yaratmaktý. Bu sayede hem yeni Ýran'larýn ortaya çýkýþý önlenebilecek, hem de Sovyetlere karþý saðlam bir kale örülecekti. Usame bin Laden ve onun örgütü El Kaide tamda bu tarihi peryotta bizzat CIA tarafýndan kurulmuþtu. Bunun aksini Amerika bile inkar etmiyor. Peki bizzat kurdugu, bütün finasman kaynaklarýný bildiði, örgütün çok sayýda militanýný bizzat eðittiði, el altýndan denetlediði bu örgütün bu gün tam bir muamma haline gelmesi ne derece inandýrýcýdýr? Tam bu noktada bir parantez açarak bir baþka konuya deðinelim sonra fotografýn parçalaýrýný hep birlikte bir araya getirelim. 1980 lerýn sonlarýna gelindiðinde yine pentagon teorisyenlerinden Hemtinton birden 21. yüzyýlýn çeliþkilerine deðiniyor, bu yüzyýlýn medeniyetler arasý çatýþmalarýn yüzyýlý olacaðýný söylüyor. Daha ortalýk yerde medeniyetler arasý çatýþma filan bile yokken bugün Amerika da çete diye nitelenen J:W.Bush ve ekibi pentagonun karanlýk odalarýnda devlet yönetimi üzerine dersler alarak yýllar sonraki seçime hazýrlanmalarý ve de medeniyetler çatýþmasý denilen þavasýn bu ekiple birlikte baþlamýþ olmasý sadece bir tesadüften mi ibaret? Peki yüzyýldan bu yana amerikanýn her dediðini yapmýþ, ayrýca bir uydu devletler topluluðu gibi davranmýþ bir islam ülkeleri topluluðuyla neden çatýþsýn amerika? Zaten emrinde deðiller mi diye masum bir soru gelebilir akla. Oysa hepimiz artýk çok iyi biliyoruz ki Amerika nýn yaþadýgýmýz yüzyýla ait en temel stratejisi Avrasya ve Ortadoðu ya hakým olabilmek, bu bölgelerdeki petrol ve doðalgaz zenginliklerini fiilen kontrolu altýna alarak geliþen Çin ve Avrupa ekonomileri karþýsýnda süper güç olma iddiasýný sürdürmekten geçiyordu. Peki bu bölgelerde de facto durum yaratmak için Avrupa ya mý saldýracaktý? Çin e mi Japonya ya mý? Neyin olacaðýný deðil , neyin olmayacaðýný kendimize sorarak cevap bulmaya çalýþalým.Nükleer silahlanmanýn eriþtiði boyutlar dikkate alýndýgýnda bunu göze almanýn ayný zamanda intiharý olabileceðini pek ala biliyor ABD. Ýþte tam da bu politikalarý için bulunmaz taþaron El kaide den baþkasý olamazdý. Bir kez daha düþünelim. Dünyanýn dört bir yanýnda darbeler yapan yaptýran CIA her nedense bir manga insanýn (üstelik o güne kadar CIA tarafýndan her yerde aranýyorlar) bir sürü uçak kaçýrmasýný ve ikiz kuleleri vurmasýný gözden kaçýrabiliyor!!!!! Geliþen teknolojý sayesinde gökten yerdeki karýncanýn bile hareketini izlediðini iddia eden Amerika nýn bunlarýn bir tanesini bile farketmemiþ olmasý mümkün mü? Aklý salim hangi insan buna evet cevabý verebilir? Kuþkusuz ki el kaide þimdilerde anti amerikancý bir kulvarda. Oysa son geliþmeler gösteriyor ki kesinlikle bu kanlý örgütün içinde önemli miktarda CIA ajanlarý bulunmaktadýr. Her El Kaide saldýrýsýndan en az bir hafta önce nereye saldýrýda bulunacaðý bile Amerika tarafýndan istihbarat edilmekte tüm bu bilgiler basýna sýzdýrýlmaktadýr. Ýpleri elinde olan bu kuklayý neden mi oynatýyor hala? Hemtinton'ýn "yüzyýlýn satranç oyunu" dediði planýn yürümesi için. Amerikan iþgal politikalarýný dünya halklarýnýn gözünde meþru kýlabilecek daha güzel ne olabilirdi ki. Büyük devletler büyük planlar yaparlar. Evet, politikada hiçbir þey tesadüf deðildir Büyük planýn en büyük halkasýný da kanýmca Türkiye oluþturuyor. Bu bir paranoya deðil. B.Clinton Türkiye ye yaptýgý ziyaret sýrasýnda "20. yüzyýlýn kaderini Türkiye belirledi 21. yüzyýlýn kaderini de yine Türkiye belirleyecek" demiþti. Anlatmak istediði neydi acaba.? Atatürk Çanakkale de emperyalist ordulara dur diyerek Rusya ya geçiþlerini de engellemiþti. Her ne kadar kendi ülkesine yapýlan saldýrýlara dur demiþse de hesapta olmayan bir sonuç, Sovyetlerde Bolþeviklerin iktidara gelmesi gibi siyasal bir geliþmeye de sebep olmuþtu. Böylece dünyanýn gerçekten kaderini deðiþtiren bir savaþ olmuþtu Çanakkale. 21. yüzyýlda dünyanýn kaderin nasýl deðiþtirecekti Türkiye? B.Clinton ne demek istemiþti? Ýçerdeki þakþakçý basýn bu sözleri her ne kadar iyi niyetle söylenmiþ "sýcak" sözler olarak yorumladýysa da, büyük devletleri yöneten insanlarýn her söylediklerinin altýnda derin sebeplerin olduðu gerçeði göz önüne alýnýrsa üzerinde düþünülmeye deðer bence. Hep birlikte düþünelim istiyorum. Eh yani, herkes Tayyip deðil ya "alýrým ayaðýmýn altýna ha?" desindi. Bugün yaþananlar, saldýrganý tek olan bir 3. dünya savaþýdýr. Askerlerimizin baþýna geçirilen çuvallar ve istanbul da patlayan bombalar aslýnda Türkiye yi bu savaþýn içine çekme provasýndan baþka bir þey deðildir. Olayýn Türkiye ayaðý ise baþlý baþýna ayrý bir yazý konusu. Saygýlarýmla. Nurettin Hatipoðlu Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Aynadan Yansýyanlar : Perihan Özcan çok deðil altý ay kadar önceydi. yerden yukarý yükselen siyah gökyüzünün altýnda, tepeden týrnaða siyah giymiþ kadýnlar ve ayaklarý çýplak çocuklar yürüyordu. bacaklarýndan ve kafasýndan kan sýzmýþ bir küçücük insan -bir bebek- kirli kundaðýnýn yanýna düþmüþ yeþil emziðiyle birlikte gömülmeyi bekliyordu. o gün, o bebeðin acýyla kavrulan babasýnýn yerinde olmamak için nelere razý olurdunuz? bir gözü sargýlý çocuk, annesinin artýk gücü tükenmiþ kollarýnda baþ parmaðýný emip duruyordu aðlayarak. tüfekli bir askerin birkaç adým gerisinde yere çökmüþ yapayalnýz bir kadýnýn çok yakýnýnda cansýz erkekler yatýyor, tekeþ kalmýþ ayakkabýlar duruyordu. ölümlerin en çok da “erken ve zalim” olanlarý incitiyor insanýn içini, deðil mi? beyaz derili adamlar, binlerce kilometre uzaklarýndaki siyah insanlarý "özgürleþtirmek" için bu coðrafyaya geldiklerini yineleyip duruyorlardý o günlerde. bir þey deðiþmedi ki. bugün de ayný þeyi yapýyorlar. “çoðalalým, bize katýlýn” diyorlar. “bizi çoðaltýrsanýz, onlarý daha çabuk özgürleþtirebiliriz”. hepimiz yalan söylediklerini biliyoruz. hala, akla yakýn hiçbir gerekçeleri yok. orada olduðunu ve dünyayý tehdit ettiðini iddia ettikleri silahlar bir türlü bulunamýyor. kara kuyular için geldiklerini söyleyemiyorlar. ama kimseyi de dinlemiyorlar. kendi yetiþtirdikleri yazar j.steinbeck'in inci'sini okusalar ve okuduklarýný anlasalardý durum deðiþir miydi acaba? o yazar kitabýnda, yoksul bir inci avcýsýnýn, bulduðu olaðanüstü güzellikteki inciyi kimseye kaptýrmamak için verdiði mücadeleyi ve bu mücadelenin bedelini neyle, nasýl ödediðini anlatýr. inci avcýsý kino, inciyi korumanýn bedelini, bebeði coyotito'nun, karýsý juana'nýn kucaðýndayken yarýsý uçan baþýyla öder. kino’dan farklý olarak “yoksul olmayan” bu beyaz derili adamlar, o kara kuyularýn kendi incileri olduðunu görmüyorlar mý? inci deðerinde kara kuyulara sahip olmanýn, hiçbir bir bedelinin olmadýðýný mý düþünüyorlar gerçekten? doðanýn buna izin vereceðini mi sanýyorlar? insanlar adil olmadýklarý için doða, kusursuz iþleyen bir adalet mekanizmasý oluþturmuþ oysa ki. bunun bedelini ödeyecekler. beyaz derili adamlar, binlerce kilometre uzaklarýndaki siyah insanlarý "özgürleþtirmek" için bu coðrafyaya geldiklerini yineleyip duruyorlar. bir halkýn, buna ihtiyaç duymasý için ya tutsak olmasý gerekiyor ya da aptal. onlarýn tutsak olduklarýna inanmýyorum. keçilerinden, eþeklerinden, beyaz ve siyah bez parçalarýndan, bir de yaðmaladýklarýndan baþka bir þeyleri yok ki onlarýn. kara kuyularýn sahipleri onlar deðiller. bir halk, kendisine yapýlanýn farkýna bile varamadan, öldürülerek özgürleþtiriliyor. kusursuz iþleyen bedenlerimizi yaratan tanrý, bedenlerimizi yöneten akýllarýmýzý eksik býraktýðý için mi yeryüzü böyle kanla doluyor? rengarenk olmak zorunda mý haritalar? mavi, yeþil, kahverengi yeterli deðil mi aslýnda? sadece denizlerin, göllerin, ovalarýn, daðlarýn ve þehirlerin ismi yazýlsa haritalara yetmez mi? dünya, insanlarýn deðil mi? her gün kravatlý adamlarýn televizyonlarda ellerindeki sopalarla ve gazete köþelerinde süslü ve kývrak kelimelerle anlatmaya çalýþtýklarý neydi? onlarý anlamak istemiyorum hala. ben mutlu, rahat ve dingin yaþamak istiyorum. zengin dünyanýn refah içindeki insaný olmak istiyorum. siz istemiyor musunuz? kahramanlýk peþinde koþularak mutlu, dingin ve zengin olunabilir mi? çok deðil altý ay kadar önce "bizim" saydýðýmýz topraklara bahar yaðarken, çok da uzak olmayan bir yerlere ateþle birlikte gözyaþý ve çaresizlik düþüyordu. kýlýmýzý bile kýpýrdatmamýþtýk. bizim ihtiyaç duyduðumuz her þeye, bizim gibi ihtiyaç duyan bir yýðýn insaný her gün bir kere daha bir kere daha kendi kaderine terk edip, onlarý kahve içerek izlemekten niçin utanmadýk? þimdi oraya gidecek yeþil elbiseli türkler, oralarda ne yapacaklar? niçin hala kýlýmýzý kýpýrdatmýyoruz? üstümüze kan sýçramasýndan mý korkuyoruz? Perihan Özcan [email protected] Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Barýnak : Özgün Öztürk BEN BÝR KÖPEÐÝM bakýn, ben sadece bir köpeðim. sadece bir köpek! sokakta doðdum, bazýlarý gibi ''cins'' deðildim. hani o pet-shoplarda görüp bayýldýðýnýz ''ha ne sevimli þey...ay yazýk buna...'' olamadým hiç. onlara gösterdiðiniz sevgi ve anlayýþý hak edemedim hiç. çunku ben sokaktaydým, ben cins deðildim, ben pistim. ben sadece bir köpeðim. sokak köpeði! sizlerin tehlikeli bulduklarýndan, kuduz diye korktuklarýndan, korkuttuklarýndan. kendi korkularýnýzý herkeslere aþýlayýp hedef gosterdiklerinizden. o korkularýnýz ki bizleri barýnaklara hapseden, bizleri zehirleten, pompalý tüfeklerle vurduran. o korkularýnýz ki bizleri tekmeleten, iten, kakan, demir sopalarla iþkence eden. o korkularýnýz ki 5 yaþýnda cocuðu bile bize taþla saldýrtan. o korkularýnýz ki 10 yaþýndaki çocuklarýn bizleri dövüþtürmesine sebep olan ve en acýmasýzý da siz insanoðlunun çocuklarýnýn bundan zevk almasýna, bununla eðlenmesine sebep olan. o çocuklar ki daha 10 yaþýnda, daha aþký, sevgiyi, paylaþmayý öðrenmeye çalýþan ama hepsinden önce iþkence etmeyi ve bundan zevk almayý öðrenen. o insanoðlu ki kendine hiçbir zararý olmayan hayvaný boynuna teller geçirip boðan. bazýlarýmýz bugün pompalý tüfeklerden kurtulmuþ, uyutulmaktan kurtulmuþ, sözüm ona ''ölüm''den kurtulmuþ, barýnaklarda. siz hiç ''ölüm'' kokusunu içinize çeke çeke yaþadýnýz mý? siz hiç sürekli baðýran, can çekiþen ýrkýnýzla birlikte bokunuzun içinde yaþadýnýz mý? siz acaba hiç vücudunda kan kalmamýþ, 2 aylýk yavru bir köpeðin, damarý bulunamazken çýkarttýðý insan yavrusu sesini duydunuz mu? siz hiç aðlaya aðlaya, baðýrsaklarýnýz düðümlenmiþ, vücudunuzun tamamýný iltihap kaplamýþ öldünüz mü? hiç sizi bir kafese kapattýlar mý sizin gibi 15 tanesinin olduðu? ve siz bu kafeste sadece zayýf olduðunuz için saldýrýya uðradýnýz mý, diðerleri tarafýndan parçalandýnýz mý? ''bir tane eksilirse bize daha çok yemek kalýr'' diye parçalamaya kalktýlar mý? biri kolunuzda, biri bacaðýnýzda, diðeri sýrtýnýzda, diðeri boðazýnýzda, ayný anda 8-10 tanesi üzerinizde ve siz avaz avaz baðýrýrken insanlarýn bile birþey yapamadýðý oldu mu? ve siz bu parçalanma sýrasýnda mücadeleyi býrakýp ''tamam, artýk öldüm'' dediniz mi? ''artýk öldüm'' deyip de sizi parcalasýnlar diye býrakýp herbiri vucudunuzdan bir ýsýrýk alýrken öylece yattýnýz mý? üzerinizdeki bu lokmalarý etinizden ayýrabilmek için üzerinize soðuk su püskürttükleri ve sizin artýk bunu da duymadýðýnýz oldu mu? sonra insanlar gelip sizi kanlar içinde, sýrýlsýklam dýþarý çýkardýklarýnda, tedavi altýna aldiklarýnda ''ölüm þokuna'' girip iyileþmek yerine öldünüz mü? boynunuzdaki yaralardan yemek yiyemezken sizi þýrýngalarla besleyip yaþatmaya çalýþtý mý birkaç iyi insan? ya da siz bugün öldünüz ve yarýn sahiplendiniz mi? o hiç gelmeyen sahipler 1 gün geç geldikleri için öldünüz mü? hani birileri sizlerden bir þekilde haberdar olduðunda ''köpeklerin hepsi sokak köpeði mi, cins arýyorduk biz'' diye sordular mý? daha ''golden retriever''i telaffuz edemeyen ''ben gold arýyordum aslýnda'' diye arayan, petshoplara para vermek istemeyen ama illa ki cins hayvan isteyenler gelmediðinden siz hiç öldünüz mü? siz hiç apartmanda istemiyorlar diye sahibinin getirip barýnaða býraktýðý, bir klube yaptýðý, hergün ziyarete geldiði, yarým saat sevdiði bir köpek gördünüz mü? ve bu sahibini sonsuz sevgi ve ilgisiyle karþýlayan, asla bu hapishaneye neden terk edildiðini sorgulamayan bir köpek? siz hiç sýrf sahipleri onu terk etti diye hayata küsüp yemek yemeði reddeden, kendini kafesin köþesine yapýþtýrýp kimseleri yanýna yaklaþtýrmayan, ÝNTÝHAR eden köpek gördünüz mü? bu mektup bitmez siz de zaten tüm bunlarý görmeden, yokmuþ gibi yaþarsýnýz bizler her türlü iþkenceyi,sevgisizliði, acýyý hak eden sokak hayvanlarýyýz... hayat... Özgün Öztürk [email protected] http://www.silebarinagi.com http://www.umraniyebarinagi.8m.com Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, aþaðýdaki adresten tek týklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... Ayrýca bugünden itibaren duygu ve görüþlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_1.asp Devamý yok. BÝTTÝ [email protected] Yorum Oku / Yaz Yukarý Dost Meclisi Fotoðraf: Berrin Cerrahoðlu <#><#><#><#><#><#><#> Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molasý bugün 3.833 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadýmlýk Þiirler SEN UYUYORDUN Çýðlýklar saplandý geceye Derin uykulardan uyandýlar Uzun yollarda tay gibi Soluk soluðaydýlar Günebakan türküler söylüyorlardý Altlarýnda kilimler El emeði göz nuru Alýn teriyle dokunmuþ ilmekler Haram lokma geçmemiþti boðazlarýndan Sofralarý yerde gönülleri darda Derin uykulardan uyandýlar kýl çadýrlarda Toprak gebeydi Koynunda sýzlayan sancýsýyla yakýyordu ayaklarý Sonra yýlan, çýyan, börtü, böcek Hiç konuþmuyorlardý o sabah Güneþ kan rengi doðuyordu Kýzýl aleviyle boyuyordu kenti Ve aðaçlar Binlerce yapraðýyla titriyorlardý Rüzgar Kehribar peteklere bal taþýr gibi Ýhaneti, yalaný ve bütün rezilliðini ölümün Toprakta çürüyen ten gibi Aðýr aðýr daðýtýyordu semaya Ve kuþlar Korkunç bir depremden kaçarcasýna Sarý, kurþuni kanatlarýný çýrparak En derin yeþili gibi kör bir kuyunun Gökyüzünü kendi renklerine boyayarak Göçüyorlardý kuzeye... Sen uyuyordun... Rüyanda en güzelinde cennet bahçelerinin Ebedi bir huzura dalmýþçasýna Yanaðýnda gülüþün Zümrüt yapraklarýyla süslenmiþ saçlarýn Ve baþ ucunda meleklerin beklediði bir yatakta Çýrýlçýplak, saf ve el deðmemiþ çiçekler gibi tertemizdin... Bense gece vardiyalarýnda Boþ bir tren istasyonunda Emekli bir þimendiferin hüznü gözlerimde Bedenimde dolaþtýðým þehirlerin yorgunluðu Aðýr, aþýnmýþ ve pas tutmuþ yüreðimle Üzerinde yol aldýðým raylara hasret Yanaðýma vuran dallardan ayrý Bir baþýma ve alabildiðine yorgun Gelen sabahý karþýlýyordum Ayak sesleriyle aralanýyordu sabah Yanaklarý ýslak, Makyajý akmýþ bir kadýn Aðlamýþ Belli kýrýk kalplerle dolu valizi Yürüyordu istasyonun soðuk yolunda Dudaklarýnda yalan seviþmelerin izi Gözlerinde hüzün bulutlarý Ve ardýndan koþup gelecek birini beklercesine Ya da “gitme” diyecek bir ses duymak için Sessizce atýyordu adýmlarýný... Geceden yýldýz yaðýyordu sabaha Sen uyuyordun... Ilýk bir Çukurova gecesinde Ýki yataklý bir otel odasýnda Bambaþka bir kentin rüyalarýna dalýyordun Bense çok uzak bir ülkede hayal ediyordum aþký Prag’da Bir son bahar yapraðý gibi düþüyordum sevdaya Taþ binalarýn koridorlarýnda uyuyordum Vitava’nýn iki yakasý gibiydik Sen Nove Mesto’da bir katedral Ben Stare Mesto’da üçüncü sýnýf bir otel odasý Ellerimi umudunla ýsýtýyordum... Hiç bir köprünün kaldýramayacaðý hasretler Nehirler boyunca ayýrýyordu ikimizi Kendi yüreðine küsmüþ þehirler gibiydim Karanlýk yaðmurlar altýnda gri duvarlara çiziyordum aþký Adým baþý bir tanýdýða rastlýyordum Ama hepsiyle küstüm Sessiz merhabalarý içime gömüyordum Yüreðim yarým kalmýþ sevdalarla dolu Yüreðim þehir dýþýnda kimsesizler mezarlýðý Ve sen bu derde düþtün düþeli Bütün dermanlarý bilsen bile Bulutlarda mavi bir bakýþa sarýlmýþ Ateþler içinde günün güneþin Çaren aynalarda ince bir gülüþ Öylece uyuyordun... Ve ne kadar sýzlýyorsa gülüþün Bir o kadar yanýyordun... Ali Haydar Timisi Yukarý Biraz Gülümseyin Þansa bak yahu!.. Yukarý Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan http://www.metropolteknoloji.com/asp/index.asp Metropol Teknoloji tarafýndan hazýrlanmýþ olan saðlam bir e-ticaret sitesi. Aslýnda aðýrlýklý olarak bilgisayar teknolojilerine yönelik ürünler var; fakat sadece bilgisayar ve yan ürünleri deðil, bilgi teknolojilerine yakýn diðer bir çok ürünü de bu sayfalarda inceleyebilir, hatta sipariþ verebilirsiniz. http://www.bilyap.com.tr/index.php ...akvaryumun bakýmý fazla çaba gerektirmez. Fakat balýklarýnýzýn saðlýklý ve akvaryumunuzun güzel kalmasý için düzenli bir bakýmýn gereklerini yerine getirmelisiniz. Bu konuda yapýlabilecek en iyi þey, aksatmadan uygulanacak bir bakým takvimi oluþturmaktýr. Her iki haftada bir %25 oranýnda su deðiþtireceksiniz, diyelim. Haftanýn belirlediðiniz bir gününde , örneðin her ikinci pazar günü bu kýsmi su deðiþimini yerine getirmelisiniz... http://www.screensavershot.com/ Uzun zamandýr ilgilenmediðim bir konu, screensaver'lar. Arkadaþlarýnýzýn bilgisayarlarýnda görüp, defalarca yalvardýðýnýz halde bir türlü size verilmeyen ekran koruyucularýn en alasýný bulabileceðiniz saðlam bir arþiv. http://www.fikraci.net/show.asp?grup=3&fikraNo=5546 ...Oðlu, Kayseriliden para istedi: - "Baba 500 bin lira verir misin?" Kayserili : - "400 bin mi? Naapcan lan 300 bini. 200 bin neyine yetmiyor. Al sana 100 bin yeter." der ve çýkartýp 50 bin lira verir. Bunun üzerine oðlu piþkin piþkin güler: - "Baba bana zaten 50 bin lira lazýmdý." Kayserili : - "Bak kerataya, sahte para vermesem kazýklayacaktý beni.." ... Hep laz fýkrasý olacak deðil ya. [email protected] Yukarý Damak tadýnýza uygun kahveler WinPatrol v6.0 Build 9 [768KB] W98/2k/XP FREE http://ftp.pcworld.com/pub/new/utilities/desktop/wpsetup.exe Ýsteðinizle yada bilmeden geri plana yüklediðiniz programlarý bulmak, istemediklerinizin çalýþmasýný önlemek isterseniz bu programa güvenebilirsiniz. Ýsterseniz bir deneyin. Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20031205.asp ISSN: 1303-8923 5 Aralýk 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com istanbullife.com Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir. Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri
Benzer belgeler
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397
23 Aralik 2003 - KAHVE MOLASI
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 397
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 398