Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?
Transkript
Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ HAZİRAN 2015 138 VİMAR’DAN BİR İLK DAHA: 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu SAYFA 46 Ruminantlarda Metabolik hastalıkların kontrolü ve tedavisi SAYFA 66 Güneşli sektör ziyaretlerinin ilk durağı ankara’ydı SAYFA 114 Sürdürülebilirlik, kanatlı SEKTÖRÜ için ne ifade eder? Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımı vardır; ancak kanatlı sektörü için bu tanım, konvansiyonel ve alternatif sistemlerin ilerleme kaydetmesi ve bu ilerlemenin anahtarının da sürülerin sağlığı olmasıdır. EDİTÖR İNFOVET HAZİRAN SAYI 138 YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. MEHMET AKTOP GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD. YAYINCILAR SOK. NO: 10/4 34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL TEL: 0212 324 50 56 0212 324 50 59 FAX: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] Genel yayın yönetmeni Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu [email protected] Yazı işleri sorumlusu Veteriner Hekim gizem kutun [email protected] Veteriner Hekim Ayça Üvez [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Adem Şenünver Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. Hakan Muğlalı ART DİREKTÖR EBRU DERELİ [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] SOSYAL MEDYA SORUMLUSU BANU SAYINÇ [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn DR. SAİT KOCA SÜLEYMAN ÖZTÜRK RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 04-05 VetERİNER Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU Metabolik hastalıkların kontrolü KANATLILAR İÇİN ETİK KURALLAR, ÇEVRE VE EKONOMİ BİR ARADA ELE ALINDIĞINDA... Kanatlıların organik, serbest sistemde ve antibiyotik uygulanmadan yetiştirilmesi endüstriyi daha sürdürülebilir bir hale getirir mi? Bu alternatif sistemler gerçekten gerekli midir, yoksa hayvan refahı, besin güvenliği ve etkinliğini riske mi atar? Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımının olmasının yanı sıra; kanatlı sektörü için bu tanım konvansiyonel ve alternatif sistemlerin ilerleme kaydetmesidir ve bu ilerlemenin anahtarı da başlıca sürülerin sağlıklıdır. Bu bağlamda ekonomi ve çevre açısından bakıldığında alternatif yetiştiricilik sistemlerinin, pek çok tüketicinin düşündüğü kadar sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Endüstrilerin sürü sağlığını koruma yöntemleri günümüzde bu kadar hararetli bir tartışma konusu iken biz de Haziran sayımızda bir başlangıç olarak sürdürülebilirlik konusunu işlemeyi uygun gördük. Yine desteğini hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocalarımızın yazılarıyla, firmaların bilgilendirici köşeleriyle, toplantılarla, seminerlerle ve dünyadan son gelişmelerle dopdolu bir sayıyla karşınızdayız. Prof. Dr. Adem Şenünver, Erol Şengör ve Hakan Muğlalı hocalarımızın sektöre ve hayvan sağlığına dair derledikleri yazılarını sizinle paylaştık. Bununla birlikte Güneşli Aşı desteği ile yeni bir projeye imza attığımızın müjdesini veriyoruz. Her ay Türkiye’yi il il gezerek yumurtacıları ziyaret edeceğimiz, sorunlarını ve beklentilerini dinleyeceğimiz köşemizin ilk ayağı Ankara... Umuyorum keyifle okuyacağınız bir sayıyla sizinleyizdir... Sevgiyle kalın! Etkin geçiş yönetimi ve yemleme programları ile, metabolik hastalıklar başarılı bir şekilde azaltılarak, laktasyon ve üreme performansı artırılır. SAYFA 66 SAYFA 75 SAYFA 102 Veteriner Hekim Gizem Kutun SAYFA 160 İÇİNDEKİLER SAYFA 52 Prof. Dr. Erol Şengör, kanatlı sektörüne, dış ticarete ve yumurtanın beslenmedeki önemine değindi. 34 > SmartSetPro™ SPIDES yeni prosedürleri kolaylaştırır 102 > Tavukların en iyi sağlık ve performansa yönelik beslenmesi Yumurtalar yedi veya daha fazla süre ile depolanacak ise, bir defalık ön depolama inkübasyonu uygulanmasının civciv kalitesinin iyileştirdiği gözlenmiştir. Kanatlı yetiştiricilerinin hayvanlarını en iyi sağlık ve en yüksek performansa yönelik olarak beslemeleri için mevcut olan farklı yöntemler incelenmektedir. 46 > Hostazym®X’in broiler ve yumurtacı tavuklarda verim parametreleri üzerine etkisi 114 >Yumurta üretiminde söz sahibi bir şehir: Ankara Daha önce özelliklerine değindiğimiz NSP enzimi Hostazym®X’in, broyler piliçler ve yumurtacılar üzerindeki yararlı etkilerini bu sayımızda aktarıyoruz. 40 > kanatlılarda Atipik velojenik Newcastle hastalığı Japonya’da yapılan araştırmalarda hastalığa yakalan tavukların yumurtlama oranlarında hafif düşüşle birlikte yumurta kabuğunda yumuşama görülmüştür. 46 > Vimar’dan bir ilk daha Vimar, 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu ile Türkiye’de yeniden bir ilke imza atarak yumurtacı sektörü ile Antalya’da buluştu. 52 > Yumurta sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki önemi SAYFA 66 Prof. Dr. Hakan Muğlalı, ruminantlarda geçiş yönetimi ile metabolik hastalık kontrolünü açıkladı. Yumurtanın bilhassa çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için hayati öneme sahip olmasının yanı sıra bağışıklık sistemi üzerine de olumlu etkileri vardır. 64 > Trabzon’da oda başkanları eşliğinde açılış heyecanı Trabzon Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası binası geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı. Katılımcılar desteklerini esirgemediler. 66 > Metabolik hastalıkların kontrolü Ruminantlarda etkin geçiş yönetimi ve yemleme programları ile, metabolik hastalıklar başarılı bir şekilde azaltılarak, laktasyon ve üreme performansı artırılır. 78 > İneklerde abortusa neden olan enfeksiyonlar ve fertilite olguları Yavrunun, gelişim aşamasında çeşitli zararlı etkilerle ve olumsuz yaşam şartlarıyla karşı karşıya kalması sonucu hassas olan zigot ölebilir veya genetik mutasyonlara uğrayabilir. SAYFA 124 Koksidiyozisin neden olduğu kayıpları önlemek için nelere dikkat etmeliyiz? İNFOVET 06-07 Türkiye, yumurta üretiminde dünyada söz sahibi olmaya başladı ve 400 milyon doları aşan ihracat rakamıyla sürekli gelişim halinde. 124 > Koksidiyozis kontrol aşaması Sürüde önemli kayıpları önlemek için koksidiyoz uyarı belirtilerinin nasıl tanınacağı, hastalığın nasıl önleneceği ve tedavi edileceği konusu önemlidir. 132 > Kaliteli ürün, kaliteli hizmet, sürekli gelişim Genç ve dinamik bir kuruluş olan Tavsan Ailesi, sadece Türkiye’de değil, uluslararası arenada da parmakla gösterilen bir firma olmayı her daim amaçlıyor. 142 > Hayvancılık politikaları yeniden ele alınmalı TVHB Merkezi Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri Odası katılımıyla Trabzon’da bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi; önemli tespitlerde bulunuldu. 150 > Rumen sağlığında alternatif yenilikler Son zamanlarda rumen performansını iyileştiren, antibiyotiklere alternatif olan yeni yem katkı maddelerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmıştır. 154 > ineklerde Rasyon yoluyla mastitis azaltılabilir Hayvanlara organik formda iz minerallerin verilmesi, doğal bağışıklıklarını güçlendirme fırsatı sunar ve somatik hücre sayısını arttıran patojenlere karşı korunmasına yardımcı olur. 160 > Yeni civcivler: ilk olarak yapılacaklar Kanatlı uzmanı Gordon Ballam, hobi olarak kanatlı besleyen hayvan sahiplerine yeni civcivler için en iyi başlangıç ipuçlarını verdi. 86 > Sürdürülebilirlik kanatlı sektörü için ne ifade eder? 164 > sözü geçen Yeni biyogüvenlik önlemleri neler? Kanatlı sektörü için sürdürülebilirlik tanımı, konvansiyonel ve alternatif sistemlerin ilerleme kaydetmesi ve bu ilerlemenin anahtarının da sürülerin sağlığı olmasıdır. Biyogüvenlik konusu, kanatlı hayvan çifliklerinin içerisinde ve işleme tesislerinin çevresinde koruyucu bir balon “protective bubble” olarak düşünülebilir. NOTLAR Kanada, hayvancılığı desteklemek için biyogüvenliğe yatırım yapıyor Çiftliğiniz yeterince güvenli mi? İngiltere’de iş güvenliği ile ilgili alınan önlemler artırılıyor. Çiftliklerde veterinerler ve çiftçiler beraber çalışırken güvende olmaları için İngiliz Veterinerler Örgütü (BVA) tüm tarafların yasal sorumluluklarını paylaşmalarına yardım etme amacıyla bir rehber paket hazırladı. BVA’nın çiftçiler için “İşyeriniz çalışmak için güvenli mi?” adlı tavsiye kitapçığı yayınlandı. Çiftçinin sorumluluklarına vurgu yapılan kitapçıkta, veteriner ya da herhangi birinin çiftlikte güvenli şekilde görevini yapması konusunda ipuçları yer alıyor. Kitapçık veterinerler ve çiftçilerin işe başlamadan önce olası riskleri minimize etme hususunda konuşma fırsatı yaratıyor. BVA Başkanı John Blackwell, çiftlikteki tüm tarafların güvenlik sağlık konusunda önemini vurgulayarak; “Riskleri minimize edecek güvenlik ve sağlık önlemleri hayat kurtarabilir. Ülke genelinde sakatlanan ya da daha ciddi yaralanmalarla çalışamayacak duruma gelen veteriner ve çiftçiler görülmektedir. Birçok yaralanma ve sakatlanma vakası tüm tarafların çabası ve önlemleriyle minimize edilebilir” dedi. Şemsi Bayraktar yeniden Başkan seçildi Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) 26. Genel Kurulu’nda, Şemsi Bayraktar’ın başkanlığındaki liste geçerli oyların tamamını aldı. Genel Kurul’un seçimlere gidilen bölümünde seçimlere, Bayraktar başkanlığındaki tek listeyle gidildi. Bayraktar’ın listesinde yer alan Mehmet Nuri, Şeyda Sorman, Mustafa Hepokur, Ahmet Bahadır Sezgin, Nejat Gamzeli, Bekir Şinasi Özdemir, Hasan Kozoğlu, Mehmet Latif Maskan, Mehmet Cevat Delil ve Hüseyin Darcan Yönetim Kurulu asıl üyeliğine seçildiler. İNFOVET 08-09 Manitoba eyaletinden bir şirket, tarımdaki biyogüvenlik uygulamalarını geliştirmek üzere yıkama tanklarını genişletme ve yenilemek için devletten 825.000 $ destek alacak. Tarım Bakanı Kostyshyn; “Biyogüvenlik hayvancılık endüstrisinin uzun dönemli sağlığı için çok kritik durumda ve bu tesisler Kuzey Amerika’da bir ilk olacak. Bu yatırım bir Manitoba şirketine, ekonomi ve tarım-hayvancılığa yarar sağlayacak şekilde yenilikçi geliştirmeler yapması için sağlandı.” dedi. Parlamento Başkanı Falk’a göre, Kanadalı hayvan üreticileri tüketicilere yüksek kaliteli ürün üretmek için çok çalışıyorlar ve aynı zamanda çevre güvenliği, hayvan sağlığı ve ürün hijyeninde yüksek standartları korumaya çalışıyorlar. Biyogüvenlik konusunda yüksek hassasiyet sayesinde Kanada hayvancılık sektörü hastalıklardan korunabilmektedir. Yerel hükümetler Manitoba’ya toplam 176 milyon $ yatırım bütçesi belirlemiş durumda ve bu bütçe Kanada hayvancılık sektöründe üreticileri destekleme, tesislerinin yenilenmesi ve genişlemesi hususlarında kullanılacaktır. NOTLAR rliği i B n a v tlı Hay ı istiyor a n a K a Frans n azalmasın ı ithalat Fransa Kanatlı Hayvan Birliği artan ithalat hacimleri sonrası sektörün alarm verdiğini belirtti. Verilere göre ülkede tüketilen tavuk ve hindi etinin % 40’ı başka ülkelerden sağlanıyor. Büyük ölçekli Fransız süpermarketlerinde, taze kanatlı hayvan ürünlerinde ithal ürünler oranı % 13 seviyelerinde. Bu durum geçen şubat ayında başlatılan “Fransız Kümes Hayvanı” etiketi koyma zorunluluğundan kaynaklanıyor. 1 Nisan’dan itibaren bu uygulama AB ülkeleri içinde geçerli olacak ama bu uygula- ma yemek, salata ve sandviç gibi ürünlerde zorunlu olmayacak. Bu tür ürünlerde kullanılan ham maddelerin % 60’ı ithal ürünlerden ulaşmakta ve bazı ürünlerde bu oran % 80’lere çıkabilmekte. Fransa Kanatlı Hayvan Birliği; “Müşterilerimizi Fransız ürünlerini tüketme konusunda ikna etmeliyiz çünkü tüketimi artan tek et kategorileri tavuk ve kanatlı hayvan etleridir” açıklamasında bulundu. Geçtiğimiz yıl, tavuk ve kanatlı hayvan eti tüketimi 2013’e göre % 2.4 artış göstermiştir. Hijyen kuluçkadan önce başlıyor İNFOVET 10-11 Yumurta ihracatında Katar ve BAE’nin kapıları açıldı Yılın ilk iki ayında Katar ve BAE pazarlarına yaklaşık 2.5 milyon dolarlık yumurta ihracatı yapıldığını anlatan Ege Canlı Hayvan Su Ürünleri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Keskin Keskinoğlu, konuyla ilgili şunları belirtti: “Yumurta üretiminde dünyadaki birçok ülkeye örnek olacak kalitede üretim yapan ülkemizin ihracat yaptığı ülkeler sürekli artıyor. Katar ve BAE’de ithal yumurta pazarı Brezilyalılar’ın tekelinde ilerliyordu ancak sektör olarak son birkaç yıldır yürüttüğümüz yoğun çalışmaların neticesini 2015’te görmeye başladık. 2015 sonuna kadar bu iki pazara yapacağımız yumurta ihracatının 15 milyon dolar seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Biz Egeli üreticiler olarak bu ihracatın % 40’ını gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.” Hepimiz kümeslerde sağlık koşulları konusuna kafa yoruyor fakat çoğumuz doğmamış civcivlerin kabuk koruyucu tabakaları ile ilgili hijyen konusunda pek düşünmüyoruz. Yumurta enfeksiyonlara karşı dayanıklı değildir ve doğumun gerçekleştiği ortamın kalitesizliği ile düşük hijyen koşulları mikroorganizma üremesine neden olabilir. Yumurtalamadan sonra, saniyeler içerisinde, enfeksiyonlardan korucu kabuk hala ıslak olduğu için bakterilerin yumurta içerisine ulaşması daha kolaydır. Bu nedenle, kuluçka makinesi, yumurta yerleştirilmeden önce ve sonra dezenfekte edilmelidir. Formaldehit gibi dezenfektan ajanların kullanılması mikroorganizma oluşumunu azaltmayı sağlayacaktır. Hijyenik bir ortam sağlayabilmek adına yumurtaların düzenli kontrolünün yapılması ve sisteme giren her türlü araç ve ekipmanın hijyeninin sağlanması hayati önem taşımaktadır. NOTLAR Fransa Hükümeti kanatlı hayvan üreticilerine destekte bulunuyor 29 ülkeden 212 firmanın stand kurarak yer aldığı fuar, 3 gün sürdü. ANUFOOD EUROSIA FUARI’NDA TEK TAVUKÇU HASTAVUK TÜYAP’ta 14 - 16 Mayıs tarihleri arasında Anufood Eurosia 2015 Fuarı gerçekleştirildi. Köln’deki dünyaca ünlü Anuga Fuarı’nı düzenleyen firma tarafından ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilen “Anufood Eurasia” Avrasya, gıda endüstrisinin yeni uluslararası cazibe noktası olma amacıyla yapıldı. Fuarın resmi açılışı İstanbul Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit Aygül ve beraberindeki yerli ve yabancı resmi heyet tarafından yapıldı. Açılış sonrası standları dolaşan resmi heyet, fuarın tek tavuk markası olan HasTavuk standını ziyaret etti. Hastavuk faaliyetleriyle ilgili şirket Genel Müdürü Şahin Aydemir’den bilgi alan resmi heyet, gıda üretiminde kaliteyle, hijyene verdiği önemle ve İNFOVET 12-13 üretim teknolojisiyle kısa zamanda büyük başarılar yakalayan HasTavuk yönetimini ve çalışanlarını tebrik etti. Fuarın ilk kez yapılması münasebetiyle organizasyonel bazı sorunların da yaşandığını belirten Aydemir, en kısa zamanda giderilmesini ümit ettiğini belirtti. İlk uydu fuarı olan Anufood Eurasia Fuarı, Orta Doğu - Kuzey Afrika, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Balkan Bölgesi’nin kalbinde bulunan İstanbul’da yapılması ile üreticilere ürünlerini ve yeniliklerini sunma imkanı sundu. İhtisas fuarı konsepti gıda ve içeceklerden yemek ikram teknolojilerine, perakende teknolojilerinden mekan tasarımına kadar geniş bir yelpazede gıda endüstrisinin tüm alanlarını kapsadı. Fransız kanatlı sektörüne, ihracatı destelemek ve AB sübvansiyonlarından kaynaklı yaşadıkları zararları telafi edebilmek için 15 milyon Euro’luk bir devlet desteği yaratıldı ve Fransız Hükümeti bu öneriyi onayladı. Bu özel destek, Fransız kanatlı hayvan üreticileri ve işletmelerine daha kaliteli üretim yapmaları için fırsat sağlayacak. Temmuz 2013’te Avrupa Komisyonu, donmuş tavuk eti ihracat tasarısını tamamen durdurmuştu. 2012 yılında 60 milyon Euro rakamı ile her zaman ihracattan en fazla payı alan Fransız kanatlı üreticilerinden bazıları, Brüksel’in ihracatı durdurma kararının ardından küçülmeye gitmişti. Tarım, Gıda ve Orman Bakanı Stéphane Le Foll; “Bu karar alındığından beri ülkemin kanatlı hayvan sektörüne yardım etmek için gücüm dahilinde her şeyi yaptım. Çünkü sektörün geleceğine ve potansiyeline inancım tam. İhracatta aktif olan iki firmamız Tilly Sabco ve Groupe Doux’un da bakış açıları oldukça pozitif, bu da bizi sevindiriyor” dedi. NOTLAR Kotaların kaldırılmasının bir nedeni de kota uygulamasının bir anlamının kalmamış olması. AB kotasının kalkması herkesi düşündürüyor Avrupa Birliği,30 yıldan fazladır yürürlükte olan kotaları kaldırmayı hedefliyor. 1984 yılında AB tarım bütçesi rakamlarının çok yükseldiği ve buna bağlı olarak artan üretim sonucunda, ürün stoklarının aşırı arttığı bir dönemde konulan AB süt kotaları kalkıyor. Süt ürünlerinde dünyanın en büyük ihracatçılarından olan AB’nin artan talepten daha fazla pay almak amacıyla kotaları kaldırmasının fiyatlarda dengesizliğe yol açmasın- dan ve Türkiye dahil birçok ülkenin ihracatçısını zor durumda bırakabileceği belirtiliyor. Kotaların devre dışı kalmasıyla bu sektörün özellikle Asya’nın artan talebinden daha fazla avantaj elde etmesi bekleniyor. 2012 yılı sonunda Avrupa Komisyonu’nun AB Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyi’ne sunduğu bir rapor, AB üyesi ülkelerin pek çoğunda süt üretim rakamlarının, belirlenen kotaların altında kaldığını gösteriyor. sıcaklık stresi üretimi düşürüyor Kemin, Hindistan ikliminin oldukça mücadeleci olduğunu aktardığı çalışmada, önlemler alınmazsa üretimde ciddi düşüşler yaşanabileceğini göstermektedir. Güncel kümes araştırmalarında, yaz aylarında düşük su kalitesi ve içeri girilen maddelerin yönetimindeki eksiklikler ölüm oranlarını % 50 seviyelerine çıkarabiliyor. Sıcaklık stresleri, düşük yumurta kabuğu kalınlığı ve üretim düşüklüğü gibi sonuçlar doğurabiliyor. Ayrıca, stres hormonlarının salgılanması sonucu glukoz seviyesinde artış ve pH değerinin yükselmesi gibi işaretler gözlemlenebilmekte. İNFOVET 14-15 Binlerce konut enerji ihtiyaçlarını tavuk gübresinden karşılayacak Konya Yumurta Üreticileri Birliği ile Konya Biyogaz Elektrik Üretim A.Ş. arasında imzalanacak protokolle kurulacak 9.6 MW kapasiteli biyogaz tesisinde, tavuk gübresinden elektrik ve organik gübre üretilecek. 20 milyon dolarlık yatırımla kurulacak tesis, günlük 950 ton gübre işleme kapasitesi ile 3 bin 500 konutun elektrik ihtiyacını karşılayacak ve dünyanın en büyük kapasiteli biyogaz tesisi olacak. Konya YUM-BİR’in çevre açısından önemli bir sosyal sorumluluk örneği sergilediğini belirten Konya YUM-BİR Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Konya, “Türkiye yumurta üretiminin yaklaşık % 20’sini üreten ve 67 firmadan oluşan Konya YUM-BİR, tavuk gübresinden elektrik üretilecek projede Alternatif Power bünyesinde kurulan Konya Biyogaz Elektrik Üretim A.Ş. ile bir araya gelerek, tavuk gübresinin bertaraf edilmesi sorununa köklü ve sürdürülebilir bir çözüm sunuyor. Konya’da kurulacak ve 9.6 MW elektrik üretim kapasitesiyle bu alanda dünyanın en büyük tesisi olma ünvanını da kazanacak biyogaz tesisiyle günde 950 ton tavuk dışkısı işlenerek en az 3 bin 500 konutun elektrik ihtiyacını karşılayacak elektriğin üretilmesi hedefleniyor.” dedi. NOTLAR Kırmızı et üretimi ithalatı zora soktu Kırmızı et üretimi ithalat lobisini zora soktu Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı ette üretim artışının ithal et lobilerini zora soktuğunu bildirerek, “Kırmızı et üretiminin ilk üç ayda geçen yılın aynı dönemine göre % 13.8 gibi yüksek düzeyde artması ithalat isteklerini boşa çıkardı. Bu kadar bir üretim artışı varken, et ithalatı isteğinin mantığını anlamak mümkün değildir” dedi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2015 yılı I. Çeyrek Kırmızı Et Üretim İstatistikleri’ne göre; toplam kır- İneklerin nasıl hissettiklerini gözleri anlatıyor Dünya Hayvanları Koruma Derneği tarafından yapılan ve Journal & Behaviour Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmaya göre, bir ineğin sklerasına bakarak nasıl hissettiği anlaşılabiliyor. Mevcut çalışmalar gösteriyor ki; inekler sinirli olduklarında ve korktuklarında sklerarının beyazı artıyor. Bununla birlikte rahat ve sakin ruh halinde olduklarında bu durumun tam tersi yaşanıyor. 13 inek üzerinde yapılan bu çalışmada, inekler yaklaşık 400 defa 15’er dakikalık periyotlarla gözlemleniyor ve bilim adamları ineklerin okşanma anlarından beş dakika önce ve beş dakika sonra tabi tutulan ineklerin gözlerini izliyorlar. Gözlem boyunca analiz etmek için bir takım veriler topluyorlar. Bunların sonucunda da ineklerin okşanmaları sırasında gözlerinin beyazlarında belirgin artış olduğu ortaya çıkıyor. İNFOVET 16-17 mızı et üretimi, geçen yılın aynı dönemine göre % 13.8 oranında arttı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Oyunlarını bozacağız. Kırmızı et üretiminde artış sürüyor. İthal et lobilerine ithaf olunur. Bu kadar üretim artışı varken, et ithalatı isteğinin mantığını anlamak mümkün değil. İthalat yapıp artan üretim baltalanmamalı. 78 milyon nüfusu, 3.7 milyon turisti, yabancı çiftçilerin ürettiği ürünlerle mi doyuralım. Çiftçimizin üzerinden sadece para kazanmak amacıyla oynanacak oyunları bozacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.” Türkiye’nin ihracat başarısı önemli bir stratejinin sonucudur Alacak sigortası şirketi Euler Hermes’in “Global Ticaret: Mutfakta Ne Pişiyor?” başlıklı raporunda, Türkiye ihracatını canlandırmaya yönelik stratejileri örnek gösterilen ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’nin ihracatının son 10 yılda küresel ortalamadan daha hızlı büyüdüğü belirtilen raporda, başarının önemli dayanaklarından birinin, gelişme ihtimali olan pazarlara yoğunlaşılması olduğu belirtiliyor. Raporda, riskli pazarlara yatırım yapmanın uzun vadeli “büyük ödüller getirebilecek bir strateji” olduğuna da işaret ediliyor. Türkiye’nin 2015 - 2016’da 10 milyar dolarlık artış yaşanacağı düşünülüyor, bunun 3.5 milyar dolarlık bölümünü, Ortadoğu ile Euro Bölgesi’ne yapılacağı kaydediliyor. NOTLAR Tavuk serinletme yöntemlerine ilgi artıyor Prof. Dr. Erol Şengör, Türkiye yumurta sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki önemine dair görüşlerini aktardı. TOPRAK HEM BEREKET, HEM ŞİFA KAYNAĞI T.C. Başbakanlık Sağlık Koordinatörlüğü’nün öncülüğünde, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin katkıları ile Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ev sahipliğinde 20 – 23 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen ‘Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi’2015 toplantısı başarı ile gerçekleştirildi. Zirveye, başta T.C. Cumhurbaşkanı Eşleri Emine Erdoğan, T.C. Başbakanı Eşleri Dr. Sare Davutoğlu ile birlikte, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Doç. Dr. Ayşenur İslam, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı M. Mehdi Eker eşliğinde, yaklaşık 21 Üniversite Rektörü, Orta Afrika Büyükelçi sefireleri, akademik ve iş dünyasından oldukça üst düzeyde 1000’in üzerinde katılım oldu. Disiplinler arası karşılıklı tecrübeler bilimsel verilerle tartışılmalı Zirvenin açılış konuşmasını yapan Genel Koordinatör ve Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Rüştü Karaman yaptı. Karaman, “Son zamanlarda tüm dünyada “doğala dönüş veya yeşil akım” şeklinde ifade edilen eğilim doğrultusunda, bitkisel İNFOVET 18-19 ve diğer doğal kaynaklı gıda takviyeleri, ilaçlar ve kozmetikler oldukça popüler hale gelmiştir. Bununla birlikte, organik üretim, doğal gıdalar, doğal ilaçlar, bitkisel tedavi yöntemleri, tamamlayıcı tıp teknikleri, ekolojik yaşam gibi konularda günümüzde büyük bir kavram kargaşası ve bilgi kirliliği yaşanmakta” dedi. Sektördeki darboğazlar Toplantıya katılımda bulunan Prof. Dr. Erol Şengör ise, yumurta sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki öneminden bahsederek YUM-BİR, Uluslararası Yumurta Komisyonu, Ege İhracatçı Birlikleri. FAO verileri ile günümüz kanatlı sektörü gelişimini aktardı. Toplantıda son olarak sporun önemine değinen Emine Erdoğan ‘spor, hem ruhu, hem bedeni güçlü ve diri tutuyor’ hatırlatmasında bulundu. “Anadolu toprakları, yaratılış özellikleri değiştirilmemiş, GDO ile kirletilmemiş tohumlar bekliyor. Anadolu halkı, sağlıklı ve gürbüz çocuklarını yeniden istiyor” cümleleriyle sözlerine son veren Emine Erdoğan, zirveyi düzenleyen tüm paydaşlara teşekkür etti. Değinilen belli başlı başlıklar şunlar oldu Kümesler sabit bir ısıda tutulmalı ve bu sayede sağlıklı bir büyüme için stresten uzak bir ortam sağlanmış olmalı. Kümes sahipleri, hava Georgia akımını sağlama amaÜniversitesi’nin Tacıyla çeşitli fan kombirım ve Çevre Bilimleri nasyonları kullanmalı ve Bölümü’nün organize buğu ile soğutma yönettiği eğitim, kanatlı temleri ile tavukları rahat hayvan sektörü için ettirmeyi amaçlamalıdır. geleneksel bir bahar Profesör Brian Fairchild’a etkinliğine dönüştü. Her göre ise, tavukları ne sene sektörden gelen üreticilerin katılımıyla sı- kadar optimum ısı derecesinde tutarsak o cak yaz mevsimi öncesi havalandırma ile ilgili son kadar stressiz bir ortam yöntemler anlatılıyor. Bu yaratmış oluruz ve bu da büyüme gelişmeleseneki eğitimden alınan rinde büyük katkı sağlar. ana mesaj, tavukların insanların düşündüğün- Bunun yanı sıra Fairchild, den daha fazla ısı ürettiği şu anda üreticiler tarafından uygulanan metodları ve onları serin tutmanın eğitimde ele aldıklarını kritik önem taşıdığıydı. ve neden verimli çalışıp Bu nedenle üreticilerin yaz aylarında herşeyden çalışmadıkları ile ilgili önce hava akımının sağ- sonuçları üreticilere göslanarak tavuk ısısını opti- terdiklerini belirtti. mum seviyede tutmaları gerektiğine değinildi. NOTLAR Brokolinin yararlı etkileri, sindirim sırasında salınan bir bileşik olan sülforafana bağlıdır. Brokoli ilacı osteoartritis tedavisinde kullanılabilir Brokoli içerisinde bulunan bir kimyasal maddenin osteoartrit tedavisinde kullanılmasının keşfedilmesinden sonra The Royal Veterinary College (RVC), bir tedavi seçeneği olarak bu etken madde üzerine çalışarak bir ilaç geliştirdi. Brüksel lahanası, trup ve özellikle brokoli gibi turpgillerin yenmesi osteoartrit semptomlarını hafifletmede büyük rol oynuyor. Ancak hastaların belirgin bir fayda sağlamaları için bu besinlerin her gün düzenli olarak belli oranlarda tüketilmesi gerekiyor. Brokolinin avantajları içerisinde bulunan sülforanlar sayesinde ortaya çıkıyor ve sebzenin, eklem kıkırdağını tahrip eden sorumlu enzimlerin bloke edilmesini sağlayan içeriğinin, sindirim esnasında açığa çıkmasını sağlıyor. Aynı zamanda sülforanlar osteoartrisin iltihabi sürecini de engelliyor. Kanatlı sektöründe yaşanan soya sıkıntısı tüketiciye yansıyacak Türkiye kanatlı sektörünün ana yem maddelerinden biri olan ve sektörün % 90 oranında dışa bağımlı olduğu soya fasulyesinde son günlerde “GDO” krizi yaşanıyor. GDO’lu olduğu gerekçesiyle ülkeye sokulmayan 300 bin ton soya fasulyesi limanlarda ve serbest bölgelerde bekletiliyor. Türkiye’nin geçen yıl 2.3 milyon ton soya fasulyesi tükettiği göz önüne alınırsa şu anda bekletilen 300 bin ton soyanın sektör için Türk tüketicisi oğlak eti alışkanlığına geri dönüyor 2014 yılında küçükbaş hayvan ürünlerinin bir önceki yıla göre % 230 oranında artış gösterdiğini kaydeden İzmir Damızlık Koyun - Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı ve Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Özer Türer, Anadolu insanının oğlak etini yeniden keşfettiğini kaydetti. Oğlak kesimi yapan ulusal zincir marketlerin piyasaya yaptığı arzın tüketimi artırdığını söyleyen Türer, kırmızı et fiyatlarının regüle edilmesinde önemli rol oynayan küçükbaş hayvancılığın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destekleriyle ivme kazandığına dikkat çekti. Düzenlenen kampanyalar ve yürüttüğü çalışmalar ile oğlak eti tüketimine dikkat çekerek tüketicinin bilinç düzeyini artırdığını ifade eden Türer, sözlerine şöyle devam etti: “Oğlak eti çok sağlıklı ve yağsız oluşuyla tanınmakta. Doğada kendi içgüdüleri ile seçtikleri otla beslenen keçilerin % 95 üzerinde bir oranda sertifikasız bir organik üretim olduğunu söylemek abartı olmaz. 1950’li yıllara kadar temel besin kaynaklarımızdan biri olan keçi ve oğlak eti Ege ve özellikle Akdeniz Tekle Yöresi’nde tüketilmekte. Köyden kente göç olgusu ile birlikte büyük bir gerileme söz konusu olsa da son iki yıldır ulusal zincir marketlerimizde oğlak eti bulunmaktadır.” İNFOVET 20-21 önemi daha iyi anlaşılıyor. Zira bu yıllık tüketimin % 10’unun halihazırda kanatlı sektörüne ulaştırılamaması anlamına geliyor. Yem sıkıntısıyla karşı karşıya kalan kanatlı sektöründe maliyetlerin yükseleceği, bunun da tüketiciye ulaştırılan ürün fiyatlarını artıracağı, kanatlı sektörünün olmazsa olmazı soya fasulyesinin ithal edilmemesi durumunda, halkın bu sezon kanatlı eti çok pahalıya tüketebileceği belirtiliyor. NOTLAR Etkinliğe Hastavuk firmasını temsilen Halkla İlişkiler sorumlusu Bircan Özkan katıldı. BANVİT EN İYİ COBB 500 FF DAMIZLIK ÖDÜLÜNÜ ALDI Dünya Damızlık Tavukçuluk sektörünün en güçlü markalarından Cobb’un Türkiye temsilcisi Cobb Türkiye, Mart 2013’de faaliyete başlattığı kuluçkası, satış ve teknik ekibiyle Türkiye broiler damızlık pazarında da payını arttırmaya devam ediyor. Maliyetler göz önüne alındığında en ekonomik broyler ırkı olma iddasını sürdüren Cobb, her geçen gün gelişen damızlık performansları ile de beklentileri gerektiği gibi karşılıyor. Cobb’un Türkiye pazarına sunduğu Cobb 500 SF ve Cobb 500 FF ırkları Damızlık 2014 Performans ödülleri sahiplerini buldu. 2014 Türkiye Cobb 500 FF Damızlık Sürüleri Performans Ödülünü, 64 Haftada 155 civcivlik performansıyla Banvit’ten Şükran Orhan Üretim Ciftliği alırken, plaket Cobb Turkiye Teknik Müdürü Mert Yalçınalp tarafından Banvit Canlı Üretim Koordinatörü Erdal Elmas ve Damızlık Müdürü Halil Yımaz’a takdim edildi. Dergimizin Mayıs - 137. sayısında Alltech Dairy Academy ile ilgili haber yazısında yer alan fotoğrafta Başak Mutlu Erdem Hanım’ın Söktaş A.Ş. bünyesindeki Efeler ve Agrita Çiftlikleri yerine, AtaSancak Acıpayam Tarım İşletmesi çalışanı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu bilgiyi düzeltir, özür dileriz. İNFOVET 22-23 HasTavuk’tan Türkiye’nin geleceğine yatırım 20 - 22 Mayıs tarihleri arasında Bursa Hasanağa Şehit Piyade Er Kadir Çavuşoğlu İlk - Orta ve İmam Hatip Ortaokulu’nda Bahar Şenlikleri gerçekleştirildi. Şenliğin ilk günü sınıflar arası yarışmalar, ikinci günü ise velilerin de katılımıyla uçurtma şenliği yapıldı. Şenliğin son gününde ise Bursa, Nilüfer Belediyesi tarafından yaptırılan Bocce sahasının açılışı, Nilüfer İlçe belediye Başkanı Mustafa Bozbey‘in, Nilüfer İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri’nin katılımıyla gerçekleşti. Açılış, çeşitli müzik gruplarının konserleri, bando ve ritim guruplarının gösterileri, halk oyunları, piyano dinletisi ve sergi açılışıyla tamamlandı. Etkinlikler, bölgenin gıda üretimi yapan önemli firması HasTavuk’un sponsorluğuyla başarıyla gerçekleştirildi. Törende konuşan okul müdürü Tülay Taş, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapan, destek veren Nilüfer Belediyesi’ne ve HasTavuk firmasına teşekkür etti. NOTLAR Yetiştiricilere Nematodirus uyarısı yapıldı Kuzularınızı, geçen yıl aynı yaşlarda olan kuzularla aynı merada otlatmaktan kaçının. Nematodirus yılın bu zamanlarında genç kuzularda sıklıkla görülen ve büyük risk oluşturan bir paraziter enfeksiyondur. Bu enfeksiyon kontamine meralarda otlayan hayvanların sindirim sisteminde çok sayıda enfektif parazit larvasının bulunması sonucu şekillenir ve Nematodirus yumurtaları soğuk hava koşullarının aniden değişip ısınması ile çatlar. Enfeksiyon normalde sadece 6 - 12 haftalık kuzuları etkiler. Klinik belirtiler çoğunlukla, çok sayıda larvanın sindirim sistemine alınmasını takiben 2 hafta içerisinde açığa çıkar. Bazen nadir de olsa, enfeksiyon genç buzağı- larda da problemler oluşturabilir, bu nedenle yetiştiriciler Mayıs aylarında buzağılarında karşılaşabilecekleri semptomlar konusunda dikkatli olmalıdırlar. Agri-Food ve Biosciences Institute (AFBI) hastalıktan korunmak – azaltmak için yetiştiricilere şu önerilerde bulunuyor: Kuzularınızı, geçen yıl aynı yaşlarda olan kuzularla aynı merada otlatmaktan kaçının. Her 2-4 haftada bir antihelmintik ajan kullanın. Tekrar dozları arasındaki süre, kullanılan antihelmintik ürüne ve enfeksiyonun şiddetine bağlıdır. Bu zamana kadar çok az sayıda antihelmintik sınıfına karşı direnç gelişmiştir. Rusya, tahıllara uyguladığı ihracat vergisini değiştiriyor Rusya Federasyonu Tarım Bakanlığı, tahıl ihracat vergisini değiştirmeyi önerdi. Bakanlığın sitesinden yapılan açıklamaya göre, tahıl ihracat vergilerini hesaplamak için yeni formüller hazırlandı. 15 Mayıs’tan itibaren geçerli olması öngörülen yeni sistem hükümete sunuldu. Buna göre, 1 Şubat 2015’te geçerli olan ve buğday ihracatından gümrük bedelinin % 15’i + 7,5 Euro / ton vergi alınmasını, verginin ton başına 35 Euro’dan az olmamasını öngören uygulama yerine, yeni sistemde en az 1 Euro vergi meblağı öngörülüyor. Maksimum meblağ ise piyasanın durumuna göre belirlenecek. İnsan MRSA suşu sığırdan geliyor İnsanlarda deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarına neden olan antibiyotiğe dirençli bakteri suşunun sığırlardan köken aldığı Amerikan Mikrobiyoloji Topluluğu (ASM) tarafından ortaya kondu. Araştırmada, CC97 olarak bilinen Staphylococcus aureus suşlarının genetik analizleri yapıldı. Bu bakterilerin insanlarda hastalık oluşturmasının ardından 40 yıl önce metisilin antibiyotiğine direnç geliştirdiği bilinmektedir. Araştırmacılar, insanlardan, sığırlardan ve diğer hayvanlarda toplanan CC97 izolatlarının 43 farklı İNFOVET 24-25 genomunu ayırmış ve filogenetik haritada birbirleri ile olan genetik ilişkilerini incelemiştir. Roslin Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ross Fitzgerald, sığırlarda bulunan CC97 suşlarının, insanlardan izole edilenlerin ataları olduğunu belirtti. Prof. Dr. Fitzgerald ayrıca, “sığır suşlarının filogenetik haritanın çok temelinde olduğunu ve bu haritayı bir soy ağacı şeklinde tanımlayınca insan suşları ile köklerinin aynı olduğunu gözlemledik.” ifadesinde bulundu. NOTLAR Dünya Süt Günümüz kutlu olsun Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı, sağlıklı bir yaşam sürmek için beslenmede süt ve süt ürünlerine mutlaka yer verilmesi gerektiğini belirterek, “Özellikle çocuklarımızın düzenli süt içmeleri, geleceğimizi emanet edeceğimiz sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Çallı, 21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, sağlık için faydalarıyla öne çıkan sütün, mutlaka her yaşta tüketilmesi gerektiğini vurguladı. Çocukluk döneminde süt içme alışkanlığı kazanan bireylerin, bu alışkanlıklarını ileride de devam ettireceğinin altını çizen Çallı, şunları kaydetti: “Türkiye, 2014 yılındaki 18,5 milyon ton süt üretimiyle dünyanın 9. büyük süt üreticisi. 2013 yılında Avrupa Birliği’nden ihracat onayını alan sektörümüz, sağlıklı, ambalajlı, güvenilir süt ve süt ürünlerini tüketicimize sunduğu gibi, bugün dünya üzerinde geniş bir coğrafyaya ihracat da yapmaktadır.” Süt hakkında toplumu bilinçlendirmek ve süt tüketimini teşvik etmek amacıyla, Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) aldığı kararla, her yıl 21 Mayıs günü, 1956 yılından bu yana federasyona üye ülkelerde Dünya Süt Günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de de 1991 yılından bu yana 21 Mayıs Dünya Süt Günü ve 21 28 Mayıs tarihlerini kapsayan Süt Haftası’nda düzenlenen etkinliklerle de süt tüketiminin önemine dikkat çekiliyor. Eski kaşara 120 gün kriteri geliyor İçerik ve etiket bilgilerine ilişkin standartları belirleyen Türk Gıda Kodeksi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan Peynir Tebliği’ne göre, en az 120 gün süre ile olgunlaştırılarak üretilen kaşar peynirlerinde “eski” ifadesi kullanılabilecek. Tebliğe aykırı davrananlar hakkında, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun ilgili maddelerine göre idari yaptırım uygulanacak. Tebliğin yayım tarihinden önce faaliyet gösteren gıda işletmecileri, tebliğ hükümlerine 31 Aralık 2015 tarihine kadar uymak zorunda olacak. Tebliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda işletmecileri tarafından 1 Ocak 2016’dan önce piyasaya arz edilen ürünler 31 Aralık 2016’ya, 1 Ocak 2016 tarihinden önce piyasaya arz edilen ve son tüketim tarihi 1 yıldan fazla olan peynirler 31 Aralık 2017’ye kadar piyasada bulunabilecek. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı Peynir tuz ve yağ oranlarına ilişkin standartlara düzenlemeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, peynirin tuz ve yağ oranları ile etiket bilgilerine ilişkin standartları belirleyen Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği, peynirlerin tekniğine uygun ve hijyenik şekilde üretilmesi, işlenmesi, muhafaza edilmesi, taşınması ve piyasaya arz edilmesine ilişkin özellikleri belirliyor. Buna göre, peyniraltı suyu peynirlerinin üretiminde yağı standardize etmek amacıyla krema ve randımanı artırmak amacıyla da süt kullanılabilecek. Ancak toplam protein içeresindeki serum protein oranı % 75’in (m/m) altında olamayacak. Peynire işlenecek süt, çiğ olarak peynire işlenebileceği gibi termizasyon, pastörizasyon veya daha yüksek sıcaklıklarda uygulanan ısıl işlemden sonra da peynire işlenebilecek. Çiğ sütten veya termizasyon işlemi uygulanan sütlerden üretilen ve telemesi ve haşlanmamış peynirler taze olarak piyasaya arz edilemeyecek. Bu peynirler üretimden sonra en az 4 ay uygun koşullarda olgunlaştırıldıktan sonra piyasaya arz edilebilecek. Peynirlerin içerebileceği maksimum tuz oranı, mevcut uygulamaya göre % 35 ile % 61 arasında değişen oranlarda azaltılacak. Peynir üretiminde türüne göre değişmek üzere kuru madde oranının % 3 ile 7,5’i arasında tuz kullanılabilecek. KONGRE U luslararası katılımlı kongrenin açılışı OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Açılışa OMÜ Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tütüncü, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Prof. Dr. Mehmet Tütüncü “Düzenlediğimiz kongre bünyesinde bizimle birlikte olan özel- likle Milano ve Viyana şehirlerinden gelen öğretim üyelerimize özellikle teşekkür ediyoruz. Bu kongreyi ve çalıştayı düzenlerken bizimle birlikte olan öğretim üyeleri ile meslektaşlarımızı buluşturmak istedik” dedi. Veteriner hekimliğin değeri son yıllarda daha çok anlaşılıyor Dekan Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy ise veteriner hekimliğin toplum üzerindeki algısı üzerinde durdu. “Veteriner hekimlik dediğiniz çok geniş bir alan. Ama maalesef sadece hayvanları tedavi eden bir meslek grubu olarak sınırlandırılmaya çalışıyoruz. Ama bu meslek hayvan yetiştirme ve beslenmesinden başlayarak hayvanların tedavisi ve hayvan sağlığı yanında insan sağlığının korunmasında da çok önemli görev üstleniyor. Neyse ki veteriner hekimliğin değeri son yıllarda daha çok anlaşılıyor” dedi. Açılış konuşmalarının ardından Hasvet & E-vet sponsorluğunda “At Hekimliği ve Sığır Hekimliği” başlıklı çalıştaya geçildi. Çalıştayda Milano’dan gelen öğretim üyesi Francesco Ferrucci atların solunum hastalıkları olmak üzere farklı hastalıklar, teşhisi ve tedavisi hakkında görsel bir sunum gerçekleştirdi. Çalıştay kapsamında uygulamalı endoskopi ve ultrasonografi kursu düzenlendi. Kongre’de konuşan Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan, “İnsan sağlığının hayvan sağlığıyla ne kadar ilgili olduğu biliniyor Bu açıdan baktığınızda maalesef biz ülke olarak multidisipliner çalışmayı pek sevmiyoruz. Örneğin bir marketin tezgahındaki bir üründen kim sorumlu diye sorduğunuzda, gıda mühendisi, ziraat mühendisi ve veteriner ciddi bir tartışmaya girer. Halbuki üçü de bunun bir tarafından sorumludur” dedi. Ulusal Veteriner İç Hastalıkları Kongresi’nin 2 yılda bir düzenlendiğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Tütüncü, “Kongremiz, yurtdışı katılımcıların ve farklı bölgelerden gelen bilim insanlarının bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarına, mesleki dayanışmanın geliştirilmesine katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Ana sponsorlar Hasvet Medikal, E-vet Yazılım, Bahadır Tıbbi Aletler’e, Samsun Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Jokey Kulübü, Samsun Yem, Köy-Tür, Esaote, Merial, Vanet, Metro Turizm, Medipres Yayıncılık’a ve bütün katılımcılara teşekkürlerini sundu. Mesleğimizin değeri nitelikli olmakla orantılı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi “11. Veteriner İç Hastalıkları Kongresi”ne Hasvet Medikal & E-Vet Yazılım ve Bahadır Tıbbi Aletler’in ana sponsorluğunda ev sahipliği yaptı. İNFOVET 28-29 NOTLAR Kartal Kimya’dan bölge hayvancılığının gelişimine büyük katkı 13 Mayıs’ta yenisini gerçekleştirdikleri “Rumende Sindirim” konulu eğitiminde Kartal Kimya Yem Katkıları, veteriner hekimlerle buluştu. Sunumlarda büyükbaş hayvancılığının mevcut durumu tartışıldı. Veteriner Hekim Yunus Emre Özdede Seminerlerin devamını bekliyoruz Kartal Kimya ile Gaziantep Bölgesi’nde gerçekleştirdiğimiz ilk toplantıydı. Bundan sonraki süreçte de seminerlerin devamını bekliyor olacağız. Bu tip seminerlerin bölge hayvancılığının gelişmesi açısından çok önemli olduğunun dikkatini çekmek istiyorum. Kartal Kimya’ya bu eğitimden dolayı teşekkürlerimi iletiyorum. B ir yenisi gerçekleştirilen “Rumende Sindirim” seminerinde, Kartal Kimya danışmanlarından Prof. Dr. İsmet Türkmen rumende sindirim ve rumen fizyolojisi hakkında güncel bilgilerini paylaşırken, Dr. Yusuf Yel ise Kartal Kimya’nın lokomotif ürünü olan ActiSaf canlı mayanın süt inekleri ile besi danalarının beslenmesinde kullanımı ve performansları üstüne olan etkilerinden bahsetti. Dr. Yusuf Yel, “Canlı mayaları kullanırken bazı ölçüm kriterlerini değerlendirmemiz gerekli. Rumen sıvısının redoks potan- İNFOVET 30-31 siyeli, rumenin asitlik seviyesi, fermentasyon ürünlerin içeriği ve rasyondaki besin maddelerinin sindirilebilirliği bu kriterleri oluşturmaktadır” diyerek, her canlı mayanın aynı verimliliği sağlayamayacağına dikkat çekti. Sunumlar sonrasında verilen yemekte Kartal Kimya Satış Direktörü Nedim Gündüz ve Bölge Satış Sorumlusu Taner Karakaya bölgedeki büyükbaş hayvancılığının mevcut durumu, sorunları, çözüm önerileri, potansiyelleri ve geleceği ile ilgili konular hakkında veteriner hekimlerle değerlendirmelerde bulundu. BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ SpIdes’in otomatik olarak gece çalışması için bir program içeren SmartSetProTM SPIDES geliştirilmiştir. SmartSetPro™ SPIDES kuluçkalık yumurta depolamasındaki yeni prosedürleri kolaylaştırır Yumurtalar yedi veya daha fazla süre ile depolanacak ise, bir defalık ön depolama inkübasyonu uygulamasının / SPIDES (Short Periods of Incubation During Egg Storage) çıkım gücünü ve civciv kalitesinin iyileştirdiği gözlenmiştir. Yazar: Marleen Boerjan, Araştırma ve Geliştirme Direktörü, Pas Reform Academy İNFOVET 34-35 K uluçkalık yumurtaların inkübasyon başlamadan önce, birkaç gün süreyle depolanması yaygın bir uygulamadır. Eğer depolama odalarındaki sıcaklık (18 - 20°C; 64.5 - 70 °F) ve nem oranı (% 75) düzgün şekilde kontrol edilirse, yumurtalar çıkım gücü ve civciv kalitesinde belirgin bir azalma olmadan bir hafta boyunca depolanabilir. Ancak, daha uzun süreli depolama, erken ve geç embriyonik ölümde artışa, çıkımda gecikme ve civciv kalitesinde azalmaya sebep olarak, embriyonun yaşayabilirliğini etkiler (Fasenko, 2007; Reijrink et al, 2009; Dymond, 2013). Bunun üstesinden gelebilmek için, kuluçkahane yöneticileri, yumurta depolamada yeni yaklaşımları denemektedirler. 1950’li ve 1960’lı yıllarda, Kosin (1956) ve Coleman ve Siegel (1966) yumurtaların depolama öncesinde kısa süreyle inkübe edildiklerinde çıkım gücünün arttığını gösterdi. 40 yıldan uzun bir süre önce, Fasenko depolama öncesindeki altı saatlik bir inkübasyon sonrasında, civciv embriyolarının embriyonik gelişimde daha dayanıklı bir hipoblast safhasına eriştiğini gösterdi (Fasenko et al., 2001; Fasenko et al. 2007). Bu bilgiyle, genel bir iyileşmenin sürü yaşı, damızlık sürü yaşı ve idareye bağlı olduğu ve broyler kuluçkalık yumurtaları için, ön depolama inkübasyonunun faydaları kısa bir süre önce doğrulandı (Güçbilmez, et al. 2013). Farklı damızlık sürülerinden olan kuluçkalık yumurtalardaki depolama öncesi muameleye karşı verilen yanıtların değişkenliği, muhtemelen depolamaya karşı dirençli olarak tanımlanan, XII-XIII safhadaki embriyolarla (Eyal-Giladi ve Kochav, 1976) embriyonik safhadaki gelişimdeki değişkenliği ifade eder (Coleman ve Siegel 1966). Bu embriyolarda, hipoblast tamamen gelişmiştir (Fasenko et al, 2001; Reijrink et al, 2010) ve embriyolar 4 mm’den büyük bir çap sergiler (kişisel gözlem). Yumurtacı kuluçkalarında, 3 - 6 saatlik ön depolama inkübasyonunun uygulanması, 11 günden fazla depolanan yumurtaların % 3 daha fazla dişi ürettiğini göstermiştir (Lohmann Tierzucht, Hatchery Management Guide). Broyler sektöründe, ön depolama inkübasyonu sırasındaki embriyonik sıcaklık stimülasyonu daha uzun depolama süreleri sırasında çoklu stimülasyon süreleri sağlamak için, halen adapte edilmektedir. Dymond ve arkadaşları (2013) 21 günlük bir depolama süresi sırasında, üç ila dört defalık “Yumurta Depolaması Sırasındaki Kısa Süreli İnkübasyon” ‘Short Periods of Incubation During Egg Storage’ veya ‘SPIDES’ benzer süreli 21 günlük kontrollerdekilerle kıyaslandığında, çıkımı arttırdığını ve çıkım zamanını azalttığını göstermiştir. SPIDES’ın pozitif etkileri, stimüle edilmiş olan yumurtalardan blastoderm içindeki sayıca artmış olan total, canlı hücre sayısına bağlanmıştır (Dymond et al, 2013). SPIDES, Aviagen tarafından tanıtılmış ve damızlık firmasının “NASIL YAPILIR, 9. Madde” “Yumurta Depolaması Sırasında Kısa Süreli İnkübasyon Süreleri Kullanılarak Çıkım Gücünün İyileştirilmesi - (SPIDES)” tavsiye edilmektedir. Sonuçlar Eğer yumurtalar yedi veya daha fazla süre ile depolanacak ise, bir defalık ön depolama inkübasyonu uygulamasının / SPIDES (Short Periods of Incubation During Egg Storage) çıkım gücünü ve civciv kalitesinin iyileştirdiği gösterilmiştir. İnkübasyon uygulamaları arasındaki süre genellikle 5 - 6 gündür, ancak sürü yaşına ve çiftlikteki yumurta seçimi idaresine de bağlı olabilir. Bilimsel deneyler ve ticari kuluçkahanelerdeki saha deneyimi ön depolama inkübasyonun veya ilk stimülasyonun / SPIDES uygulamasının yumurtalar kuluçkahaneye gelir gelmez uygulanabileceğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, SmartSetPro™ SPIDES Pas Reform’s SmartSetPro™ teknolojisine dayanarak, bir siklus SPIDES’ın otomatik olarak gece çalışması için, bir program içeren SmartSetPro™ SPIDES geliştirilmiştir. Örneğin akşamüstü, yumurtalar depo odasından SmartSetPro™ SPIDES gelişim odasına nakledilir. Program zamanlamaları kati olmayıp esnektir, kuluçkahane müdürünün denemelerine ve seçimine bağlıdır. Bir süre ön ısıtmadan sonra (25 °C; 77 °F), SmartSetPro™ SPIDES programı, sıcaklığı artırır ve yumurta kabuğu sıcaklıkları 32°C (90°F)’ye ulaştığında otomatik olarak bir soğutma başlatır. Ortalama yumurta kabuğu sıcaklığı yine 25 °C (77 °F)’ye düştüğünde, yumurtalar, depolama odasına sabah nakledilebilir. Pas Reform SPIDES-programı tamamen programlanabilir ve Smart CenterPro™ kuluçkahane Bilgi Sistemi ile aktive edilebilir. yumurtaların yumurtlandıktan hemen sonra muamele edilmesi gerekli değildir. Depolama öncesi inkübasyon ve SPIDES, kuluçkahanedeki depolama idaresinde önemli değişikliklerin yapılmasını gerektirir, ancak bu durum kuluçkahanelerin tekrar yapılanması ile ekonomik açıdan kompanse edilebilir. Her durumda, SPIDES idari protokollerinin idari pratikler ve kuluçkahaneler için ayrı ayrı ve özel olarak tasarlanmış olması gereklidir. Pratikteki SPIDES uygulaması: Genel notlar Her bir SPIDES uygulaması için, yumurtalar depolama odasından önceden ısıtması yapılmış ve çalışır vaziyette olan gelişim makinelerine alınır, kabuk ısısı 32°C (90°F)’ye ulaşır ulaşmaz depo sıcaklığına tekrar düşürülür. 32°C’ye (90°F) ulaşma süresi, gelişim makinesinin tipine göre değişir, ancak genellikle 37.8 - 38°C’de (100.0 - 100.4 °F) inkübe edildiğinde bu süre 3-6 saattir. Depolamaya dayanıklı embriyo safhasının sonrasında embriyo gelişiminin engellenmesi için, tam veya çoklu SPIDES uygulaması sırasında, yumurta kabuğu sıcaklıklarının 32°C (90°F)’ye ulaştığı toplam sürenin 12 saati aşmamasına çok dikkat edilmelidir (Aviagen NASIL YAPILIR No. 9) Kuluçkahaneye özel bir SPIDES protokol tasarımı için kılavuz > SPIDES idaresinin karlı olup olmadığının anlaşılması için bir kar - zarar analizi hesaplanır. > Yumurtalara homojen bir şekilde inkübatörde ön ısıtma ve soğutma yaptırılarak çıkım aralığının uzaması önlenir. > Farklı kuluçkahane ve yumurta tipleri için, depolama sırasında, inkübasyon uygulamalarının optimum zamanlama ve süresinin oluşturulması için küçük çaplı denemeler yapılmalıdır. > SPIDES tüm yumurtalar önceden 25°C’ye ısıtıldığında başlatılır. > İnkübasyon sırasında tüm yumurtaların homojen bir şekilde yumurta sıcaklığının sağlanması için, SPIDES uygulaması, yumurtalar gelişim tepsilerine yerleştirildiklerinde yapılır. Kağıt viyollerde SPIDES uygulaması yapılması mümkün değildir. > Embriyoların depolamaya dayanıklı oldukları safhadan sonrasına gelişmeleri engellenmelidir. > Yumurta kabuğu sıcaklıkları 32°C (90°F)’ye ulaşır ulaşmaz ve yumurtalar depolama odasına konmadan önce, inkübatördeki yumurtalar soğutulmalıdır. rta Biyogüvenlik, sigo dbirli te ni poliçesi gibidir, ya a zıd Ya r. bir yatırımdı ıdır. al nm la gu kalmamalı, uy Saygılarımızla, REFARM A.Ş. www.refarm.com.tr m.tr rm.co biyoguvenlik@refa işimiz Biyogüvenlik bizim ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Hostazym® X’in broiler ve yumurtacı tavuklarda verim parametreleri üzerine etkisi “ANC Toplam Barsak Sağlığı” köşemizde bu ay, daha önce önemli özelliklerine değindiğimiz NSP enzimimiz Hostazym® X’e ilişkin bazı çalışmaları, bu eşsiz enzimin broiler piliçler ve yumurtacılar üzerindeki yararlı etkilerini sizlerle paylaşıyoruz. T üm dünyada beslenme uzmanları her gün farklı orijinlerden elde edilen hammaddeler ile yeni yem formülasyonları geliştirmektedir. Bu nedenle hem beslenme uzmanları hem de yem üreticileri kullandıkları NSP enzimlerinin, yemde kullanılan hammadde türünden bağımsız olarak her koşulda çalışmasını arzu eder. Hostazym® X daha önce de değindiğimiz üzere buğday kepeğinde katı hal yüzey fermantasyonu üretim teknolojisinden kendisine miras kalan birçok üstün özelliği ve dayanıklılığı ile bilinen çok özel bir enzimdir. Çünkü katı hal yüzey fermantasyonu sırasında meydana gelen koşullar enzimi üreten Trichoderma longibrachiatum için oldukça çetindir. Bu da sonuç olarak bu zorlu koşullara dayanıklı ve kararlı doğal enzim karışımı Hostazym® X’i ve çok yönlü aktivitelerini beraberinde getirmektedir. Hostazym® X yüksek bir etkiye sahiptir ve kanatlı yemlerindeki hammaddelerin besinsel değerlerini yükseltir. Hostazym® X kullanıcıları, bu etkileri hayvanların performanslarını gözlemleyerek her gün deneyimlemekte ve Hostazym® X’in pazardaki mevcut en etkili NSP enzimlerinden biri olduğunu onaylamaktadır. Sahada alınan önemli sonuçların yanı sıra yapılan bilimsel çalışmalar da enzimin hem yumurtacı hem de broiler piliçlerde performans kriterleri üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Hostazym® X ilave edilen mısır-soya ağırlıklı DDGS yemlerinin yumurtacı tavuklar üzerine etkisi A.B.D Iowa State Üniversitesi’nde mısır soya ağırlıklı rasyon uygulanan yumurtacı tavuklar üzerinde yapılan bir çalışmada, Hostazym® X’in teknik performans değerleri üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışma, HyLine® W36 hattı ile hayvanların yumurtlama döneminin (19-43 haftalık yaşta) ilk 24 haftalık döneminde gerçekleştirilmiştir. Çalışma 9’arlı 2 gruba 8 tekrar şeklinde uygulanmıştır. Kontrol grubuna 2775 Kcal ME/kg enerji içeriğine sahip yem verilmiş, diğer grup ise kg yem başına 1050 EPU Hostazym® X ilaveli yem ile beslenmiştir. Çalışmada ölçülen parametreler ve kullanılan yöntemler şunlardır > Yumurta ağırlığı ve kütlesi, 5 günlük yumurta üretim miktarı dik- Tablo 1. 19 - 43. haftalar arasında 1050 EPU/kg Hostazym® X uygulanan yumurtacı tavuklarda performansa ilişkin artışlar Yumurtlama oranı (%) Yumurta ağırlığı (g) Yumurta kütlesi (g/tavuk/ gün) FCR Kontrol 88.2 61.2 53.9a 1.82 Hostazym® X 90.1 62.1 56.0b 1.75 Farklı üst simgelerle gösterilen değerler istatistiksel olarak anlam taşımaktadır P<0,05 Hostazym® X eklenen mısır / soya / DDGS’ye dayalı diyetle yapılan çalışmada varılan sonuçlar aşağıdaki gibidir: > Yumurtlama yüzdesi üzerine pozitif etki (+ %1.9) görülmüştür. > Yumurta ağırlığını artırma üzerine (+ % 0.9) güçlü bir eğilim oluşturmuş ve yumurta kütlesini belirgin ölçüde artırmıştır (+2.1 g/gün). > FCR’da 0.07 oranında düşüş meydana gelmiştir. İdeal bir enzimin başlıca hedefleri besinlerdeki antinutrisyonel faktörlerin etkisini ortadan kaldırmak ve sindirilemeyen besin maddelerini hedef alarak maliyet etkinliği sağlamaktır. Grafik 1: 1050 epu / kg Hostazym® x kullanıldığında 4 haftalık dönemler sonunda ölçümlenen yumurta kütlelerindeki belirgin artış göze çarpmaktadır 60,00 58,00 yumurta kütlesi (g/gün) kate alınarak her 4 haftada bir ölçüldü. > Yem alımı, arta kalan yem miktarı ölçülerek haftalık olarak belirlendi (yem + yem katkı ile başlangıçtaki yemlik ağırlığına bakılarak). > Yemden yararlanma, yumurta kütlesinin yem tüketimine oranı dikkate alınarak hesaplandı. Yem; % 40-50 oranında mısır, % 1725 soya fasulyesi unu, % 10 DDGS, % 5 buğday unu ve yağ kaynağı olarak soya yağı içermektedir. 24 hafta süren çalışma sonucunda, Hostazym® X kullanılan yemle beslenen yumurtacı tavukların verim parametrelerinde görülen artış tablo 1’de gösterilmektedir. Çalışma sonucuna göre Hostazym® X uygulanan yumurtacı tavukların yumurta ağırlıklarında 0.9 g ve yumurtlama performansında %1.9 oranında (% 90.1’e karşılık % 88.2; her kümes için ekstra 2 yumurta anlamına gelmektedir) artış meydana geldiği görülmektedir. b a 56,00 b a 54,00 52,00 50,00 48,00 46,00 44,00 4 8 12 16 20 Hafta Farklı üst simgelerle gösterilen değerler istatistiksel olarak anlamlıdır P<0,05 24 ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Çalışma sonuçları > Kontrol grubunda, rasyondaki enerji düzeyinin azaltılması büyüme oranında azalma ve FCR’da artışa neden olmuştur. > 1500 EPU/kg düzeyinde Hostazym® X kullanılan ticari mısır - soya diyeti ile 1-42 günlük broiler piliçlerde yapılan çalışmalarda 42.günde FCR’da ve kilo artışında belirgin ölçüde iyileşme gözlemlenmiştir. > Normalden yükseğe farklı enerji düzeyleri içeren mısır-soya diyetleri ile birlikte uygulanan Hostazym® X, broiler piliçlerde performansa dayalı sonuçlar üzerinde olumlu etkilere neden olmuştur. > Bu çalışmaya finansal değerler açısından bakıldığında % -1 ME+Hostaym® X grubu için her 1000 hayvanda 24 $ ekstra kar sağlanmıştır (yemin ton başına maliyeti, Hostaym® X maliyeti ve kg başına canlı kanatlı maliyeti eklenerek hesaplanmıştır). > Bu çalışmada aynı zamanda yem; % -2 ve % -3 ME ile Hostaym® X eklenerek ve eklenmeyerek test edilmiştir. > Kontrol grubu, % -1, % -2, % -3 ME ile alınan sonuçlar tablo 2’de gösterilmiştir. İNFOVET 38-39 KANATLILARDA HOSTAZYM® X KULLANIMININ YARARLARI > Yüksek düzeyde NSP içeren yem maddelerini besinsel değerlerini artırır. > Yem formülasyonlarını en düşük maliyetle gerçekleştirmeye olanak tanır. > Günlük ağırlık artışı, yem dönüşüm etkinliği ve sürü üniformitesini geliştirir. > Yetiştirme ve besi dönemlerinde büyüme üniformitesini geliştirir. > Yumurtacı tavuklarda kuluçka randımanı ve yumurta ağırlığını artırır. > Günlük yumurta kütlesi ve FCR üzerine olumlu etki gösterir. > Yem hammaddeleri içeriğindeki değişimlerin ardından oluşabilecek sindirim sistemi rahatsızlıkları riskini azaltır. > Fosfor ve nitrojen atılımını azaltır. Tablo 2. Kontrol grubu, % -1, % -2, % -3 ME ile alınan sonuçların karşılaştırılması 1.gün 21.gün 35.gün 42.gün Kontrol grubu (gram canlı ağırlık) 43.90 773.9a 1978.6a 2616.3a Hostazym® X uygulanan grup (gram canlı ağırlık) 43.86 788.1b 1997.0b 2640.5b 1-21. günler arası 21-35. günler arası 35-42. günler arası 0-42. günler arası Kontrol grubu (FCR) 1.489 1.685 2.129 1.737a Hostazym® X uygulanan grup (FCR) 1.480 1.686 2.083 1.721b Aynı sütunda farklı üst simgeler ile gösterilen benzer parametrelerin ortalama değerleri istatistiksel olarak anlamlıdır P<0,05 GRAFİK 2. VE 3. BROILER PİLİÇLERDE YAPILAN ÇALIŞMALARIN SONUCUNDA ORTAYA ÇIKAN CANLI AĞIRLIK VE FCR DEĞERLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI 42. günde canlı ağırlık 2670 2600 2650 2640 2630 2620 2610 enzim yok Hostazym® FCR FCR Brezilya Santa Maria (LAVIC) Üniversitesi’nde Prof. Dr. Alexandre Pires Rosa liderliğinde 500 adet Cobb 1120 broiler piliç üzerinde yapılan çalışmada, farklı cinsiyetteki 40’arlı broiler gruplara 4 farklı rasyon uygulanmış ve 7 tekrar gerçekleştirilmiştir. Brezilya’da sıklıkla kullanılan mısır- soyaya dayalı ticari toz yem neredeyse kontrol grubu kompozisyonu ile aynı fakat enerji seviyesi % -1 azaltılarak uygulanmıştır. Tüm bu rasyonlara 1500 EPU/ kg Hostazym ® X eklenmiş ve 0 - 42 günlük dönemde hayvanlara etkileri gözlemlenmiştir. Günlük yem tüketimi, vücut ağırlığı ve mortalite oranları kayıt altına alınmıştır. Çoğu yem hammaddesindeki NSP fraksiyonları iyi karakterize edilmiştir buna karşın bitkinin hasat şekli ve büyüme koşullarına göre önemli ölçüde değişebilir. 42. günde gram canlı ağırlık FARKLI ENERJİ DÜZEYLERİNDEKİ MISIR-SOYA DİYETLERİ İLE BESLENEN BROILER PİLİÇLERDE HOSTAZYM® X’İN ETKİSİ Kontrol 2655.9 2667.1 % -1 ME 2635.4 2653.1 Enzim kullanılmayan grup 1.75 1.74 1.73 1.72 1.71 1.70 1.69 1.68 enzim yok Hostazym® Kontrol 1.72 1.705 Hostazym® X uygulanan grup % -1 ME 1.744 1.721 Kanatlı Sağlığı Köşesi Başka enfeksiyonların varlığı veya tüy döktürme gibi stresli yetiştirme faktörleri o dönemde hastalığı aktif hale getirmiş ancak iyi bakım prosedürleri sonucu, hastalığın ilerleyerek tam olarak gelişmiş velojenik ND haline gelmesini önleyerek, bunun yerine atipik bir enfeksiyonla sonuçlanmasına yol açmış olabilir. Bu hastalık fark edilmeyerek kontrolsüz bırakılabileceğinden, bu gibi durumlar ticari kümes hayvancılığı için olası bir tehdit oluşturabilir. Japonya’da ticari yumurta tavuğu sürüsünde atipik velojenik Newcastle hastalığı İNFOVET 40-41 www.gunesliasi.com.tr J aponya’da 2002 yılında, bir ticari yumurta tavuğu sürüsüne, klinik belirtilere, virüs izolasyonuna ve serolojik analiz bulgularına dayanarak öncelikle infeksiyöz bronşitis (IB) teşhisi konmuş fakat daha sonra yapılan moleküler teşhisin ardından sürünün atipik velojenik Newcastle hastalığı (ND) virüsüne yakalandığı tespit edilmiştir. Sürüde yumurtlama oranında hafif bir düşüş yaşanmış ve yumuşak kabuklu yumurta görülme oranı artmakla birlikte mortalitede anlamlı bir artış kaydedilmemiştir. 12 günlük tavuk embriyolarında cüceliğe ve kıvrılmaya yol açan IB benzeri virüsler izole edilmiştir. Bu olaydan on yıl sonra yapılan geriye dönük genetik analizlerde sürünün IBV’den başka aynı zamanda NDV ile de enfekte olduğu görülmüştür. Ortalama ölüm süresi (MDT), intraserebral patojenisite indeksi (ICPI) ve füzyon (F) protein geninin bölünme bölgesinden çıkarılan amino asit dizisi, NDV izolatının velojenik olduğunu ortaya koymuştur (112RRQKR116). Bu sonuçlar, kümes hayvanı klinisyenlerinin, özellikle gizli NDV enfeksiyonu barındırabilecek ticari tavuk sürülerinde, atipik velojenik ND’ye dikkat etmeleri gerektiğini göstermiştir. GİRİŞ Kanatlı infeksiyöz bronşitis (IB) hastalığı kümes hayvanlarında görülen, tavukların respiratuvar ve ürogenital sistemlerini etkileyen son derece bulaşıcı bir viral hastalıktır. Bu hastalığa, Coronaviridae familyasına mensup bir virüs olan kanatlı infeksiyöz bronşitis virüsü (IBV) neden olur. Hastalık hırıltı, öksürük ve hapşırma gibi respiratuvar belirtilerle karakterizedir. Yumurta tavukla- rında ve damızlık tavuklarda, IB enfeksiyonu yumurta üretiminde azalmaya veya yumurtalarının yumuşak kabuklu, bozuk şekilli olmasına ve iç kalitelerinin düşük olmasına yol açabilir (Cavanagh ve Naqi, 2003). Newcastle hastalığı (ND) ciddi ve ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olabilen bir kümes hayvanı hastalığıdır. Hastalığa, Paramyxoviridae familyasının Avulavirus cinsine mensup olan Newcastle hastalığı virüsü (NDV) yol açar. Farklı NDV suşları patojenite bakımından karakteristik olarak büyük farklılıklar gösterir (Islam ve ark., 1995; Alexander, 2003; Miller ve ark. 2010; Tsunekuni ve ark., 2010). NDV izolatları; enfekte olan tavuklarda görülen klinik belirtiler baz alınarak kabaca viserotropik velojenik, nörotropik velojenik, mezojenik, lentojenik ve asemptomatik enterik şeklinde adlandırılan 5 patotipe ayrılabilir (Alexander, 2003; Tsunekuni ve ark., 2010). Çeşitli çalışmalarda, NDV’nin füzyon (F) geninin başlıca genetik virülans belirleyicisi ve NDV patotipinin en iyi belirteci olduğu bildirilmiştir (Nagai ve ark, 1976; Gotoh ve ark., 1992; Ogasawara ve ark., 1992; Takakuwa ve ark., 1998; Yu ve ark., 2001; Alexander, 2009). Kümes hayvanı klinisyenleri sahada teşhis koymak için normal koşullarda üretim performansını, klinik belirtileri, patolojik lezyonları ve serolojik profilleri esas alır. Kümes hayvanı klinisyenlerinin “ders kitabına” uygun vakaları ve kontrollü deney koşulları altındaki hastalık profillerini tanıma konusunda iyi eğitim almış olmalarına karşın, aşılama, beslenme, barınma, iklim, hava durumu gibi bakım şartları ve çevresel faktörler ve diğer ilgili etkenler bir hastalığının klinik profilini çarpıtarak, teşhis konulmasını güçleştirebilir veya hataya yatkın hale getirebilir. Dolayısıyla gerçek saha vakalarına ilişkin veriler kümes hayvanları klinisyenlerine gerçek ticari kümes hayvancılığı işletmelerindeki hastalık pro- fillerini anlamalarında rehberlik sağlaması bakımından önemidir. Burada bildirilen örnekte olduğu gibi vaka inceleme çalışmaları sahadaki gizli hastalık risk faktörlerinin tespit edilmesinde oldukça değerlidir. Bu çalışmada, 2002 yılında Japonya’da bulunan ve ilk olarak klinik belirtiler, virüs izolasyonu ve serolojik analiz ışığında IBV enfeksiyonu olduğu düşünülen ticari bir yumurta tavuğu sürüsüne daha sonradan moleküler teknikler kullanılarak atipik bir velojenik NDV enfeksiyonu teşhisi konulmuştur. Bu çalışma, Japonya’da kümes hayvancılığı işletmelerinde olası atipik ND varlığını belgeleyen ilk rapor niteliğindedir. MATERYAL VE YÖNTEMLER Çiftlik Geçmişi Etkilenen ticari yumurta tavuğu çiftliği, 2002 yılında Fukushima ilinde yer almaktadır. Tesiste geleneksel yanları açık yumurta tavuğu tesislerinde tutulan 7 ayrı sürü halinde yaklaşık 120.000 tavuk popülasyonu bulunmaktadır. Çiftlik işletmesinde standart bakım ve yetiştirme prosedürleri kullanılmıştır. Marek, IBD, çiçek, IB, ND, koriza, ILT ve EDS’76 hastalıklarına karşı rutin aşılama işlemleri yapılmıştır. Hayvanlar 10 ve 28 günlükken canlı B1 püskürtme yöntemiyle, 45 günlükken inaktif Ishii suşu ile, 60 günlükken canlı B1 püskürtme yöntemiyle ve 90 günlükken yine inaktif Ishii suşu ile, ND’ye karşı aşılama yapılmıştır. IB aşısı, hayvanlar 10 günlükken püskürtme yöntemiyle canlı IBV H120 suşu, 28 günlükken püskürtme yöntemiyle canlı IBV ON suşu, 45 ve 92 günlükken inaktif IBV Beaudette/42 suşu ve 105 günlükken canlı IB H120 suşu uygulanarak yapılmıştır. Yumurta üretim performansı Her bir kümesin yumurta üretimi her gün kaydedilmiştir. Tüm yumurtalar tartılmış ve ayrıca mortalite ve düşük kalite yumurta sayısı da günlük olarak kaydedilmiştir. Serolojik Testler IBV ve NDV’ye yönelik antikorların serolojik profilinin belirlenmesi için rutin olarak seri kan alımı yapılmıştır. Hayvanlar 30 günlükken başlayıp itlaf edilene kadar geçen süre boyunca ayda bir kez her sürüden rast gele on iki kan örneği alınmıştır. Salk (1944) tarafından belirtilen şekilde NDV için hemaglütinasyon inhibisyon (HI) testleri yapılmıştır. Pozitif serumlara ilişkin ters geometrik ortalama titreler (GMT’ler) hesaplanmıştır. IBV titrelerinin kontrolü ve NDV HI titrelerinin çapraz kontrolü amacıyla, Beard (1970) tarafından belirtilen şekilde %1 Noble agar (Difco, Detroit, ABD) jel içeren %8.5 NaCl (Nacalai Tesque, Inc., Kyoto, Japonya) kullanılarak lamlar üzerinde agar jel prespitasyon (AGP) testleri yapılmıştır. Virüs İzolasyonu Virüs izolasyon denemesi için, antibiyotik içeren (penisilin 100 IU/mL; streptomisin 0.1 mg/ ml) tamponlanmış tuz çözeltisi içerisinde, 5 hasta tavuktan alınan trake, dalak ve böbrek numunelerinden (havuzlanmış) %20’lik süspansiyon hazırlanarak 20 dakika boyunca 2,000 g’de santrfüjlenmiştir. Organlar tavukların her biri için ayrı ayrı numune havuzlarında toplanmıştır. Ardından, üst fazdan 0.1 mL alınarak spesifik patojen içermeyen (SPF) 12 günlük embriyolu beş adet yumurtanın allantoik boşluğuna inoküle edilmiştir. 24 saat içerisinde ölen yumurtalar atılmıştır. İnokülasyon işlemi yapılan yumurtalardan 48 saat inkübasyonun ardından allantoik sıvı alınarak, iki kat seyreltildikten sonra tekrar yukarıda açıklanan şekilde, beş adet 12 günlük SPF yumurtaya inoküle edilmiştir (2. pasaj) (OIE, 1996). NDV’nin Biyolojik Karakterizasyonu Daha önce açıklanan protokollere uygun şekilde, 10 günlük Kanatlı Sağlığı Köşesi Tablo 1. Bu çalışmada kullanılan primerler Şekil 1. Bu çalışmada incelenen yumurta tavuğu sürüsünün üretim performansı Primer adı Primer dizisi IBV-RdRp-F1 5’-GGKTGGGAYTAYCCKAARTG-3’ IBV-RdRp-R1 5’-TGYTGTSWRCARAAYTCRTG-3’ IBV-RdRp-F2 5’-GGTTGGGACTATCCTAAGTGTGA-3’ IBV-RdRp-R2 5’-CCATCATCAGATAGAATCATCAT-3’ NDV-Mgene-F1 5’-TTCTCTAGCAGTGGGACAGC-3’ NDV-Fgene-R1 5’-CATCTTCCCAACTGCCACTG-3’ NDV-Fgene-F2 5’-TGGAGCCAAACCCGCACCTGCGG-3’ NDV-Fgene-R2 5’-GGAGGATGTTGGCAGCATT-3’ NDV-For4359 5’-CCATTGCTAAATACAATCCTTTCA-3’ NDV-Rev4788 5’-GGGGCTTTYGCACACGCCTC-3’ NDV-For4988 5’-AATGCCGCCAACATCCTCCG-3’ NDV-Rev5261 5’-GTGCCTGGATAGTCAGCTGAG-3’ NDV-For5461 5’-GACYTTATCTGTAAGYACAACC-3’ NDV-Rev5731 5’-CAATTGGCAATAACTGAGCC-3’ NDV-For5918 5’-GTGACAGGCAAYCTTGATATATC-3’ NDV-Rev6204 5’-CTTGTAGTGGCTCTCATCTG-3’ NDV-For6369 5’-AGGCYTCACAACATCYGTTC-3’ NDV-Rev6598 5’-TYGATATGCCTRCGAGRTCG-3’ Yumurtlama oranı ( ), Ortalama yumurta ağırlığı ( ), Yaşama oranı ( ), Kalitesi düşen yumurtaların oranı (t). IBV ve NDV sırasıyla 60 ve 75 haftalıkken izole edilmiştir. Daha sonra, mortalite belirgin bir artış olmaksızın, yumurta üretiminde kademeli bir düşüş gözlemlenmiştir. Ayrıca yumuşak kabuklu yumurtalarda da artış kaydedilmiştir. IBV İZOLASYONU üretim performansı (%) NDV İZOLASYONU İnokülasyon işlemi yapılan yumurtalar 5-7 gün sonra embriyolarda cücelik ve kıvrılma kontrolü yapılarak IBV muayenesinden geçirilmiştir. İzole edilen virüsler tekrar kullanılıncaya dek −800C’de muhafaza edilmiştir. Yaş (hafta) embriyolu SPF tavuk yumurtalarında ortalama ölüm süresi (MDT) ve 1 günlük civcivlerde intraserebral patojenitise indeksinden (ICPI) yararlanılarak, doğrulanan NDV izolatının patotipik ve biyolojik karakterizasyonu yapılmıştır (OIE, 2012; Umali ve ark., 2013). F0 proteolitik bölünme bölgesinden çıkarılan amino asit dizisinin analizi vasıtasıyla patotiplerin doğrulaması yapılmıştır (rezidü 122 - 117). Şekil 2. Yumurtacı tavuk sürüsünden alınan seri AGP-pozitif serumlar. IB ve ND AGP test POZİTİF AGP TESTİ (%) pozitif serumlarda sırasıyla 61. ve 78. haftalarda 3 kat artış kaydedilmiştir. 100 95 90 85 80 75 70 65 60 55 50 45 40 35 30 25 20 15 10 0 Katılım Numarası Bu çalışmada analiz edilen NDV’nin F geninin tam kodlama bölgesi, AB853329 katılım numarasıyla Japonya DNA Veri Bankasına (DDBJ) sunulmuştur. SONUÇLAR VE TARTIŞMA hafta 21 26 29 35 40 44 47 51 52 56 61 63 68 72 76 78 81 83 84 93 94 96 NDV (AGP) % positif 90 0 90 89 56 100 78 33 78 67 89 100 100 78 44 100 78 100 78 100 89 100 IB (AGP) % positif 70 40 80 89 11 33 22 22 33 33 89 56 56 11 0 33 0 0 0 0 0 0 İNFOVET 42-43 Araştırma dönemi süresince, yaklaşık 16.000 yumurta tavuğundan oluşan bir sürü hastalıktan etkilenmiştir. Sürü başlangıçta iyi bir performans sergileyerek (Şekil 1) 26 haftalıkken %95’lik üretim tepe noktasına ulaşmış www.gunesliasi.com.tr Şekil 3. Yumurta tavuğu sürüsünde seri ters NDV HI GMT titreleri. 78. haftada HI titresinde 3 kat artış kaydedilmiştir. NDV HI TİTRESİ (GMT) ve 24 ila 50 haftalık dönem boyunca yumurta üretme oranı %90’ın üzerinde seyretmiştir. 56. ila 64. hafta arasında yumurta üretiminde kademeli bir düşüş (%8) (%84’ten %76’ya), yumuşak kabuklu yumurtalarda ise (%2.5) (%7.5’den %10’a) artış gözlemlenmiştir. Mortalite minimum düzeyde ve olağan sektör standartları dahilindedir. 61 haftalıkken IB_AGP pozitif sonuçlarda üç kat artış olduğu kaydedilmiştir (Şekil 2). Klinik belirtiler, virüs izolasyonu ve AGP testleri ışığında, sürüye IB enfeksiyonu teşhisi konmuştur. Sürü 65 haftalıkken zorla tüy döktürülerek üretim yeniden başlatılmıştır. İkinci döngüde iyi bir performans kaydedilmiş (Şekil 1) ancak 75. haftada benzer üretim problemleri tekrar görülmüştür. Bazı tavuklarda hafif nefes darlığı gözlemlenmiştir ve yumurta üretiminde ikinci bir %8’lik kademe azalma dalgası (dört haftada %83’ten % 75’e) kaydedilmiştir. Serolojik testler, 78. haftada, IB AGP testi pozitif olan serumlarda üç kat artış (Şekil 2), NDV HI ters GMT’de ise iki kat artış (Şekil 3) olduğunu göstermiştir. 75 haftalıkken iki virüs izole edilmiş olup, bu virüslerin ikisi de koryoallantoik boşluğa inokülasyon sonrasında 12 günlük tavuk embriyolarında cüceliğe neden olmuştur. Bu sonuçlar ışığında, söz konusu vakaya IB teşhisi konmuştur. Bu vakanın ilk olarak görülmesinden on sene sonra, virüs izolatları, moleküler tanı yöntemleri vasıtasıyla identite doğrulaması yapmak ve −80◦0C’de uzun süre bekledikten sonra yeni saklama stokları hazırlamak amacıyla 10 günlük embriyolu tavuklarda yeniden yayılmıştır. İzole edilen suşlardan birinin, 440 baz çifti PCR ürünü vermesiyle, IBV olduğu doğrulanmıştır. RdRp geni kullanılarak yapılan filogenetik analiz; bu izolatın, aşıdan ve aşı varyantı olan virüslerden farklı olan ayrı bir tür oluşturduğunu göstermiş olup, bu durum söz konusu izolatın yabani bir IBV suşu olabileceğini düşündürebilir (Şekil 4). 220 210 200 190 180 170 160 150 140 130 120 110 100 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 21 26 29 35 40 44 47 51 52 56 61 63 68 72 76 78 81 83 84 93 94 96 YAŞ (hafta) Şekil 4. Bu çalışmada izole edilen IBV’nin, RdRp geninin nükleotid diziliminin 440 baz çiftlik kısmı kullanılarak yapılan filogenetik analizi. Bu çalışmadan izole edilen suş • işaretiyle belirtilmiştir. Analiz edilen taksonların evrim geçmişini yansıtmak için 1000 replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak karar ağacı alınmıştır (Felsenstein, 1985). Bootstrap replikasyonların %50’sinden daha azında türeyen bölünmelere karşılık gelen dallar kapanmıştır. Bootstrap testinde (1,000 replikasyon) aynı kümeye giren ilişkili taksonlarda replikasyon ağaçlarının oranları, dalların yanında gösterilmiştir. Ağaç, dal uzunlukları filogenetik ağacın çıkarılmasında kullanılan evrimsel mesafeler ile aynı birimlerde, ölçekli olarak çizilmiştir. Kanatlı Sağlığı Köşesi Şekil 5. F gen diziliminin kodlama bölgesinin tamamının (1–1662 nt) nükleotid diziliminden yararlanılarak mevcut NDV izolatının filogenetik analizi. Bu çalışmadan izole edilen suş • işaretiyle belirtilmiştir. Analiz edilen taksonların evrim geçmişini yansıtmak için 1000 replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak karar ağacı alınmıştır (Felsenstein, 1985). Bootstrap replikasyonların %50’sinden daha azında türeyen bölünmelere karşılık gelen dallar kapanmıştır. Bootstrap testinde (1,000 replikasyon) aynı kümeye giren ilişkili taksonlarda replikasyon ağaçlarının oranları, dalların yanında gösterilmiştir. Ağaç, dal uzunlukları filogenetik ağacın çıkarılmasında kullanılan evrimsel mesafeler ile aynı birimlerde, ölçekli olarak çizilmiştir. İNFOVET 44-45 Nükleotid dizilim identitesi; bu izolatın, Amerika Birleşik Devletlerinde tavuklardan izole edilen bir IBV olan CU570 (%99) ve Çin’deki tavuklardan elde edilen bir izolat olan ck/CH/LJL/111054 (%99) ile yakın akraba olduğunu göstermiştir. Şaşırtıcı bir şekilde, ikinci virüs izolatı NDV F geni için iç içe PCR’de 766 baz çiftlik bir ürün vermiştir. F geninin kodlama bölgesinin tamamının nükleotid dizilim analizleri (1 - 1662 nt) yapılmış ve F0 proteolitik bölünme yerinde çoklu temel aminoasitler (rezidü 112 - 117) görülmüştür. F0 proteolitik bölünme yerinin öngörülen amino asit dizilimi, F2 proteininde 112RRQKR116, F1 proteinin N ucunda ise fenilananin (116F117) şeklindedir. İzolat, embriyolu tavuk yumurtalarında 48 saatlik MDT sergilerken, ICPI değeri ise 1.8 olarak kaydedilmiştir (Umali ve ark., 2013). Bu sonuçlar, NDV izolatının velojenik olduğunu göstermiştir. Filogenetik analiz, bu NDV izolatının VIId genotipine ait olduğunu (Şekil 5 ve 6), Japonya’daki lokal suşlarla yakın akraba olduğunu (%99 nükleotid dizilim identitesi) ve Çin ve Tayvan’daki bazı tavuk NDV suşlarına ve Çin’deki bir kaz izolatına %98 benzer olduğunu (Tablo 2) göstermiştir. Bu çalışma, bazı durumlarda MDT, ICPI ve moleküler testler ile doğrulanan velojenik NDV’nin, özellikle yoğun kümes hayvanı yetiştirme uygulamalarının uygulanmakta olduğu Japonya’daki ticari çiftliklerde, velojenik olmayan bir ND klinik profili ile sonuçlanabileceğini ortaya koymuştur. Bu süre boyunca, Ibaraki ve Chiba illerinde, hafif solunum problemlerinin görüldüğü 2 farklı çiftlikte de benzer durumlar gözlemlenmiştir. Bu çiftliklere, IB enfeksiyonu teşhisi konmuş ancak velojenik NDV’ler izole edilmiştir (talep edilmesi halinde veriler temin edilir). Yüksek antikor titresinin fakat homojen olmayan bir sürü bağışıklığının söz konusu olduğu durumlarda (Şekil 2), bu NDV suşlarının hastalığa yatkın bireylerde tipik ve www.gunesliasi.com.tr Tablo 2. Mevcut NDV izolatı ile aynı genotipten diğer izolatlar arasındaki nükleotid dizilim benzerliği Suş adı JP/Fukushima/NYF-3/2002a ile dizilim homolojisi (%)* JP/Ibaraki/2000 99.7 JP/Ibaraki-16/2001 99.7 JP/Gunma/2001 99.7 JP/Ibaraki-254/2001 99.5 JP/Ibaraki-266/2001 99.5 FJ-2/99 98.4 GD/1/98/Go 98.4 JP/Tokyo/96 98.1 JP/Ibaraki-ph/97 98.1 TW/98–1 97.9 TW/98-2 97.9 TW/98-4 97.9 GX-3/98 97.9 XJ-2/97 97.7 JP/Kanagawa/99 97.3 GS-2/98 97.1 SHX-2/99 97.1 aSöz konusu izolatın F gen diziliminin kodlama bölgesinin tamamı (1–1662 nt), VIId genotipinin diğer izolatlarının her biri ile karşılaştırılmıştır İnokülasyon işlemi yapılan yumurtalar 5-7 gün sonra embriyolarda cücelik ve kıvrılma kontrolü yapılarak IBV muayenesinden geçirilmiştir. İzole edilen virüsler tekrar kullanılıncaya dek −800C’de muhafaza edilmiştir. ölümcül bir patofizyolojik seyir izlemek yerine ağır ağır çoğaldığı hipotezi ortaya atılabilir. Başka enfeksiyonların varlığı veya tüy döktürme gibi stresli yetiştirme faktörleri o dönemde hastalığı aktif hale getirmiş ancak iyi bakım prosedürleri sonucu, hastalığın ilerleyerek tam olarak gelişmiş velojenik ND haline gelmesini önleyerek, bunun yerine atipik bir enfeksiyonla sonuçlanmasına yol açmış olabilir. Bu hastalık fark edilmeyerek kontrolsüz bırakılabileceğinden, bu gibi durumlar ticari kümes hayvancılığı için olası bir tehdit oluşturabilir. Dolayısıyla, kümes hayvanı klinisyenlerine, özellikle aşılanmış ticari tavuk sürülerinde, atipik velojenik ND’ye dikkat etmeleri özellikle tavsiye edilmektedir zira bu hayvanların gizli NDV enfeksiyonu barındırması mümkündür. Bu nedenle, hafif ND belirtilerinde dahi, daima ciddi aşılama ve takip prosedürlerinin uygulanması şarttır. Şekil 6. F gen diziliminin değişken bölgesinin (47 - 421 nt) nükleotid diziliminden yararlanılarak mevcut NDV izolatının filogenetik analizi. Bu çalışmadan izole edilen suş • işaretiyle belirtilmiştir. Analiz edilen taksonların evrim geçmişini yansıtmak için 1000 replikasyondan çıkarılan bootstrap ortak karar ağacı alınmıştır (Felsenstein, 1985). Bootstrap replikasyonların %50’sinden daha azında türeyen bölünmelere karşılık gelen dallar kapanmıştır. Bootstrap testinde (1,000 replikasyon) aynı kümeye giren ilişkili taksonlarda replikasyon ağaçlarının oranları, dalların yanında gösterilmiştir. Ağaç, dal uzunlukları filogenetik ağacın çıkarılmasında kullanılan evrimsel mesafeler ile aynı birimlerde, ölçekli olarak çizilmiştir. TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu Vimar profesyonel ekibi ve uzman teknik kadrosu ile kanatlı, büyükbaş ve kültür balıkçılığı sektöründe yenilikçi çözümlerini sektörle paylaşmaya devam edecek. VİMAR’DAN BİR İLK DAHA Vimar, 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu ile Türkiye’de yeniden bir ilke imza atarak, 14 - 17 Mayıs tarihleri arasında yumurtacı sektörü ile Antalya’da buluştu. V imar, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek yumurtacı sektörünü 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu ile bir araya getirdi. Antalya Belek Lettonia Golf Resort Hotel’de, 14 - 17 Mayıs 2015 tarihlerinde sektörden 170 kişinin katılımı ile gerçekleşen sempozyuma ilgi büyüktü. Sempozyum, Vimar’ın distribütörlüğünü yaptığı Jefo (Kanada) ve Nor-Feed (Fransa) firmalarının desteği ile ayrı bir boyut kazandı. Açılış konuş- İNFOVET 46-47 masını yapan Vimar Yem Katkı Direktörü Ömer Temel, 2014 yılı başında oluşturulan yeni vizyon ve stratejiler doğrultusunda, büyüme hedefinin önemli bir parçası olan Vilsan A.Ş.’nin satın alma sürecinin ardından Türkiye’nin en büyük hayvan besleme ve sağlığı grubu olma yönünde hızla ilerlediklerini ve bu sürecin yurtiçi ve yurtdışında yeni yatırımlar ve satın almalar ile devam edeceğini belirtti. Ömer Temel konuşmasında sağlıklı gıda üretiminin artık dünyada bir şart haline geldiğini ve bu doğrultuda Vimar olarak, yumurta sektörüne yenilikçi ve performans hedefli çözümler ile hizmet etmeyi hedef edindiklerini açıkladı. Ömer Temel, ayrıca stratejilerinin ülkemiz ile sınırlı olmadığını ve oluşturulan distribütör ağı sayesinde 25 ülkeye teknik beslenme danışmanlığı ile ihracat yapmak ve ilki Vimar Rus adı altında Moskova’da kurulan bölgesel ofisler ile global bir ağ oluşturmak olduğunu aktardı. Sempozyumun ilk günü, Salmonella enfeksiyonları ve bu enfeksiyonun oluşmasında en büyük etkenlerden olan kırmızı bitler ve sineklerle mücadele yöntemleri konulu sunumlar yapıldı. TÜRKİYE’DE ve DÜNYA’DA SALMONELLA ENFEKSİYONLARI Vimar Teknik Satış Müdürü Murat Çelebi sunumunda, Salmonella ve Salmonella ile ilgili bazı temel kurallara değindi: “Salmo- Vimar Teknik Satış Müdürü Murat Çelebi, Salmonella enfeksiyonları hakkında katılımcılara bilgilerini aktardı. Vimar Yem Katkı Direktörü Ömer Temel, Performans Yönetim Sistemi (PYS)’nin ana hedeflerinden bahsetti. nella enfeksiyonu hayvanlarda ve insanlarda hastalık oluşturan zoonoz bir hastalıktır. Hastalık kanatlılarda Salmonella gallinarum ve Salmonella pullorum etkenleriyle enfeksiyon oluşturur. Kanatlılarda zoonoz olan Salmonella türlerinin en yaygın olanları Salmonella enteritidis ve Salmonella typhimirium’dur. Yaygın olan bu iki tür, kanatlılardan insanlara geçerek gıda kaynaklı Salmonella enfeksiyonlarının temelini oluşturur. Kanatlılardan geçen Salmonella enfeksiyonlarını önlemek için kümeslerde yapılacak biyogüvenlik uygulamaları önemlidir. Kümeslerde Salmonella enfeksiyonlarından korunmak için yapılan biyogüvenlik tedbirleri arasında sinek ve bit mücadelesinin yanında, dışkı yoluyla saçılışını ve hastalık oluşturmasının önüne geçmek için bağırsaklarda Salmonella’nın önüne geçilmesi önemlidir. Bu mücadelede kırmızı tavuk bitleri ve sinekler için yem katkı olarak verilen NoMite ve Salmonella için microenkapsülasyon teknolojisi sayesinde bağırsaklarda salınarak çalışan organik asit + esansiyel yağ komibinasyonu Gallinat+ önemli birer silahtır. Jefo Teknik Müdürü Glenmer Tactacan, Gallinat+ isimli organik asit + esansiyel yağ karışımlı ürünü teknik çalışmaları ile birlikte tanıttı. Yemlerde asitlerin kullanımının öneminden bahseden Glenmer Tactacan organik asitlerin bakterilere karşı doğal, güvenli ve etkili bir savunma sağladığını belirtti. Organik asitler E. coli, Salmonella spp., C. perfringens, Listeria monocytogenes ve Campylobacter spp. gibi potansiyel olarak patojenik pH’ye duyarlı bakterileri inhibe eder. Ayrışmamış organik asitler bakteri hücre Jefo firmasından Glenmer Tactacan, Gallinat+ isimli organik asit ve esansiyel yağ karışımlı ürünü teknik çalışmalarıyla birlikte anlattı. Sempozyumda Nor-Feed firmasından Bölge Müdürü Juan Manuel Garcia, Nacox isimli doğal antikoksidiyallerinden bahsetti. TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu duvarına nüfuz edebilir ve bu, hücrenin normal fizyolojisini bozabilir. Yem endüstrisinde organik asit ve esansiyel yağ kullanımı çoğunlukla sorun yaratır (ekipman aşınması, çalışan güvenliği, çevresel kaygı, ürün stabilitesi). In vivo ortamda, mikroenkapsülasyon koruma teknolojisi kümes hayvanları için kusursuz derecede güvenlidir ve organik asitlerin ayrışmadan kalmasına imkan verir. Mikroenkapsülasyon teknolojisi nedir? Uçucu özelliğe sahip organik asit ve esansiyel yağların üretim prosesinde daha az kayıpla barsaklara kadar ulaşmasına imkan sağlar. Aktif asitlerin ve esansiyel yağların güvenli şekilde korunmasına bağlı olarak zararlı bakterilerle mücadelede maksimum performans elde edilir. Mikro enkapsülasyon teknolojisi olmaksızın yem yoluyla alınan organik asitler ve esansiyel yağlar sindirim yolunun ilk kısmında kolayca çözülür ve bunun sonucunda çok daha az etki gösterir. Buna benzer şekilde, doğru koruma olmaksızın, esansiyel yağlar duodenumda hızlıca emilir ve mikroflora ile etkileşime geçemez. Bazı organik asit ve esansiyel yağların hoş olmayan tatları nedeniyle yem alımı üzerindeki olumsuz etkilerini mikro enkapsülasyon teknolojisi sayesinde ortadan kaldırır. Esansiyel yağ ve organik asit kombinasyonlarının sinerjik etkisi kanıtlanmıştır. Ayrıca, in vivo ortamda, hem organik asitler hem de esansiyel yağlar yeterince korunduğunda, kümes hayvanlarında maksimum performansa ulaşmak için gereken miktarın anlamlı olarak optimize edilebildiği de bilinir. Etkin maddeler doğrudan gastrointestinal bakteri kitlesinin yerleşim gösterdiği bağırsağa uygulanabilir. Kümes hayvanlarında organik asit kullanımı bakteri florasının korunması, besin maddesi kullanımının artırılması, büyüme İNFOVET 48-49 hızının iyileştirilmesi ve yem etkinliğinin arttırılması ile genel barsak sağlığını korumanın güvenli bir yoludur. Bunlar nekrotik enterit gibi barsak sorunları üzerine koruyucu etki gösterir ve Salmonella spp. taşıyıcılığının azaltılmasına yardımcı olur. Ayrıca, serbest asitlerin üst sindirim yolunda hızlıca ayrıştığı, dolayısıyla bunlar bakteri florası üzerine çok daha az etkili olan bir şekilde barsağa ulaştığı bilinmektedir. Bu bağlamda Gallinat+ kanatlı hayvanlar için özel olarak hazırlanmış yenilikçi bir organik asit ve esansiyel yağ kombinasyonudur. GALLİNAT+ microenkapsülasyon teknolojisi sayesinde bağırsaklarda salınarak çalışan organik asit+esansiyel yağ komibinasyonudur ve salmonella mücadelesi için geliştirilmiş güçlü bir silahtır. KIRMIZI BİTLER VE SİNeKLERLE MÜCADELE Nor-Feed Firması Ürün Müdürü Agatha Christine, kırmızı bit ve sineklerle mücadele yöntemleri ve Vimar ile ortaklaşa bir çalışmanın sonucu olan NoMite isimli ürünü tanıttı. Kırmızı bitler kanatlı hayvanlarda Salmonella enfeksiyonlarının bulaşmasında en büyük etkendir. Ayrıca bitler kanatlılar üzerinde büyük stres oluşturarak performansa olumsuz etki göstererek maddi kayıplara yol açarlar. NoMite; tavuklarda önemli ektoparazit popülasyonlarının negatif etkilerinin ortadan kalkması için kullanılan yem katkı maddesidir. Beyaz ince bir toz yapıdadır. Eugenia caryophyllus (karanfil) ve Cymbopogon winterianus’tan (limon otu) elde edilen esansiyel yağların ve bitki özlerinin sinerjistik bir kompleksidir. Yumurtacı tavuklardaki kırmızı tavuk bitleri (Dermanyssus gallinae) ve TOPLANTI Vimar 1. Yumurta Kalitesi Sempozyumu Nacox yetiştirme periyodunun her döneminde yumurtada kalıntı riski olmadan güvenle kullanılabilen doğal antikoksidiyal ajandır. PERFORMANS YÖNETİM SİSTEMİ (PYS) sinekler (Lucilia caesar) üzerinde etkilidir. İçeriğindeki aromatik bitki bileşenleri bitlerin konakçı üzerinden uzaklaşmasını sağlar ve bu sayede kan emerek beslenmelerinin ve üremelerinin önüne geçilen bitlerin yaşam siklusları kırılmış olur. Ayrıca esansiyel yağ bileşenleri (geraniyol, sitronelol, sitronelal, eugenol, karyofilen) ektoparazitler için toksiktir ve kırmızı tavuk bitleri üzerinde tahrip edici etkisi vardır. Yeme katılarak kullanıldığından kullanımı kolay bir üründür. Sempozyumun ikinci gününde planlanan konular; > Yumurtacı tavuklarda önemli verim kayıplarına yol açan İNFOVET 50-51 koksidiyoz hastalığı ve bununla mücadele yöntemleri, > Vimar teknik ekibi tarafından geliştirilen PYS (Performans Yönetim Sistemi) YUMURTACI HAYVANLARDA KOKSİDİYOZUN ZARARLARI VE KOKSİDİYOZ İLE DOĞAL MÜCADELE yöntemleri Nor-Feed firması Bölge Müdürü Juan Manuel Garcia, yumurtacı hayvanlarda koksidiyoz hastalığının zararları ve mücadele yöntemlerini anlattı: Koksidiyoz, Eimeria ositlerinin barsak epitel hücrelerine yerleşerek burada yaptıkları tahribat neticesinde önemli performans kayıplarına neden olan barsak hastalığıdır. Hastalık klinik olarak yumurtacı hayvanlarda 12 - 16. haftalar arasında ve yumurtlama periyodunun pik döneminde kanlı ishal olarak kendini gösterir. Subklinik koksidiyoz ise barsak skorlaması ile tespit edilebilen bir hastalıktır. Nacox; koksidiyal risk kontrolünde kullanılan doğal bir antikoksidiyaldir. Etken maddesi Yucca shidigera’dan ekstrakte edilen sinerjik etkili ve standardize edilmiş steroid sapogenlerdir. Kanatlı hayvanlarda etkinliği kanıtlanmıştır. Organik üretime uygun bir üründür ve parazitlerde direnç gelişmez. Nacox yetiştirme periyodunun her döneminde yumurtada kalıntı riski olmadan güvenle kullanılabilir. Sempozyumun son bölümünde Vimar Yem Katkı Direktörü Ömer Temel Türkiye ve Rusya ile beraber uygulamaya başlanan PYS (Performans Yönetim Sistemi) ve yararlarını anlattı. PYS işletmeye özel olan ve civiciv başlangıcından yumurtlamanın son dönemine kadar, minimum yumurta maliyet ile maksimum performans elde etmeyi hedefleyen bir programdır. PYS’nin 4 ana hedefi vardır: 1. Hedef: 16 haftalık dönem sonunda ideal canlı ağırlığı ve minimum %90 üniformite elde etmek. 2. Hedef: Sürünün zamanında yumurtaya girmesini sağlamak. Sürünün yumurtaya 1 hafta geç girmesi yaklaşık 4 - 5 yumurta kaybetmek demektir. 3. Hedef: % 5 randıman ile pik dönemi arasında canlı ağırlık artışını kontrol etmek. 4. Hedef: Yumurta ağırlığını kontrol altında tutarak ideal kabuk kalitesini sağlamak. PYS yumurtacı işletme ve Vimar arasında bir köprü oluşturmaktadır. İşletme, yetiştirme ve yumurtlama dönemindeki verileri düzenli olarak paylaşır, PYS işletmenin performans değerlerini işletmeye özgü özel bir dosyada tutar. Bu veriler ışığında rasyon güncellemelerini yaparak minimum maliyetle maksimum performans hedefine ulaşmayı sağlar. Sempozyumun kapanış konuşmasında Vimar yem Katkı Direktörü Ömer Temel katılımcılara, 2. Yumurta Kalite Sempozyumu’nda tekrar bir arada olmak dileği ile teşekkür ederek Vimar olarak profesyonel ekibi ve uzman teknik kadrosu ile kanatlı, büyükbaş ve kültür balıkçılığı sektöründe yenilikçi çözümlerini sektörle paylaşmaya devam edeceklerini dile belirtti. Yumurta anne sütünden sonra ihtiyaç duyulan tüm besin öğelerini barındıran tek besindir. Yumurtanın zengin besin maddeleri içeriğiyle bilhassa çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için hayati öneme sahip olmasının yanı sıra bağışıklık sistemi üzerine de olumlu etkileri vardır. Yumurta sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki önemi YAZI: Prof. Dr. Erol Şengör (Mayıs 2015 Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi - 2015’de sunulmuştur.) T ürkiye’de yumurta sektörü çok sayıda modern üretim tesisi ve bilgi birikimi ile hayvancılık dalında ülkemizde çok önemli bir yeri işgal etmektedir. TÜİK verilerine göre, yumurta sektörü, 2013 yılında 89 milyon civarınİNFOVET 52-53 daki yumurtacı tavuk varlığı ve 2014 yılı için yıllık 17 milyar adede ulaşan yumurta üretimi ile yine 2014 yılında yaklaşık 4 milyar TL ciroya sahiptir. Hali hazırda 100 bin civarında kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam sağlamaktadır. Öte yandan çok önemli bir hayvansal protein kaynağı olan yumurtayı üreterek, 77 milyon Türk insanının sağlıklı beslenmesine katkı vermekte ve ihracatını her yıl artırmakta olan bir sektördür. Yumurta sektörü üretimi, 2006 yılından bu yana 2011 yılındaki sabit duruş dışında devamlı olarak artmış ve 2006-2014 arasındaki artış % 110’a ulaşmıştır. Yumurta üretimi 2014 yılında 17,6 milyar adede ulaşmıştır. Üretimin, YUM-BİR tarafından 2015 yılında % 9 civarında daha artarak 19 milyar adede yükseleceği KANATLI Tablo 1. Türkiye’de Yumurta Üretim ve Tüketimi Üretim (milyon adet) Prof. Dr. Erol Şengör, Türkiye yumurta sektörü, dış ticareti ve yumurtanın beslenmedeki önemine dair görüşlerini ve tartışma konusu olan kolestrol ile ilgili gerçekleri aktardı. Yüzde artış Köy Yum. Üretim (milyon adet) Toplam Yum. Üretim (milyon adet) İhracat (milyon adet) Nüfus (1000) Tüketim (adet) 2006 8.401 0 840 9.241 195 73.423 123 2007 10.515 25 1.052 11.567 786 70.587 153 2008 11.258 7 1.126 12.384 1.327 71.517 155 2009 11.920 6 1.192 13.112 1.142 72.561 165 2010 13.980 17 1.398 15.378 2.143 73.223 181 2011 14.000 0 1.400 15.400 3.588 74.225 159 2012 15.677 12 1.568 17.245 4.080 75.627 174 2013 16.707 7 1.671 18.378 4.522 76.707 181 2014 17.607 5 1.761 19.368 4.649 77.695 189 2015* 19.128 9 1.913 21.041 Kaynak: YUM-BİR verileri *2015 verileri tahminidir Tablo 2. Avrupa (Batı ve Doğu) Yumurta Tüketimi - 2012 Ülke tahmin edilmektedir (Tablo-1). Kişi başı yumurta tüketimi, köy yumurtaları da dahil edilmek ve ihracat rakamları çıkarılmak kaydıyla 2014 yılında 189 adet olarak hesaplanmaktadır. Bu durumda Türk halkının yumurta tüketiminin yeterli düzeyde artmadığı söylenebilir (Tablo-1). Batı ve Doğu Avrupa yumurta tüketim rakamları 2012 yılı için Tablo’da verilmiştir (Tablo-2). Bu tabloya Türkiye yumurta tüketimi tarafımızdan monte edilmiştir. Dünya yumurta üretiminde 10. sırada yer alan Türkiye, bu tabloya göre tüketimde Batı ve Doğu Avrupa içinde 17. sırada yer almaktadır. Ülkemizde yumurta tüketimindeki yetersizlik bu tablodan açıkça görülmekteİNFOVET 54-55 dir. Dünya yumurta üretimine bakıldığında Türkiye’nin 2012 yılında en çok yumurta üreten ülkeler arasında onuncu sırada yer aldığı görülmektedir (Tablo-3). Sektördeki darboğazlar Kanatlı eti ve yumurta üretimindeki kümes eksikliği darboğazı İPARD projeleri kapsamında yeni kümeslerin yapılmasıyla aşılmış gibi görülmektedir. Kanatlı eti ve yumurta üretimindeki en büyük darboğaz yem hammaddesi teminindeki güçlükler olarak öne çıkmaktadır. Bu konuda önümüzdeki günlerde “Biyogüvenlik Yasası”nda bazı değişikliklerin yapılması ve AB’ye tam uyumlu bir yasanın yürürlüğe girmesi gerekli olacaktır. Adet/Fert Ülke Adet/Fert 1 Ukrayna 314 10 İtalya 206 2 Rusya 260 11 Fransa 205 3 Danimarka 239 12 Hollanda 192 4 İspanya 239 13 Birleşik Krallık 182 5 Macaristan 235 14 Finlandiya 181 6 Avusturya 232 15 Polonya 181 7 Almanya 217 16 İsviçre 175 8 İsveç 213 17 Türkiye 174 9 Slovakya 207 Kaynak: http://www.themeatsite.com/articles/2207/global-poultry-trends-2013european-egg-consumption-linked-to-production-and-population/ Tablo 3. Dünya İlk 10 Yumurta Üreticisi Ülkeler (2012) 2012 Miktar (1000 Ton) 1 Çin 24.831 7 Brezilya 2.083 2 ABD 5.435 8 Endonezya 1.059 3 Hindistan 3.500 9 Ukrayna 1075 4 Japonya 2.507 10 Türkiye 931 5 Rusya 2.334 11 Dünya 65.486 6 Meksika 2.318 2012 Kaynak:International Egg Comission (IEC) Miktar (1000 Ton) KANATLI Aksi halde kanatlı eti ve yumurta sektörünün Türk tarımı içinde kazanmış olduğu önemli yerin kaybedileceği ve bir geriye gidişin olabileceği düşünülmektedir. Türkiye’de soya üretimine azami oranda teşvik verilmelidir. Özellikle B12 ve B2 vitaminleri olmak üzere tüm B grubu vitaminler yumurtada mevcuttur. Yumurta dış ticareti Sofralık yumurta ihracatı adet olarak 2014 yılında 2013 yılına oranla % 3, oranında artarak 4.649 tona yükselmiştir (Tablo-4). Yumurta ihracatı artış hızındaki düşmenin önemli nedenlerini büyük oranda Orta Doğu ülkelerindeki istikrarsızlık, sınır geçişlerindeki güvensizlik ve dolardaki hızlı yükselişin ihracat pazarlarındaki satın alma gücünü düşürmesi olarak yorumlamak mümkündür. Yumurtanın insan beslenmesi Üzerine etkileri Tablo 4. Yumurta İhracatı 2006-2014 (Milyon adet) Yıl Sofralık Artış Oranı (%) 2006 195 2007 786 303 2008 1.327 69 2009 1.142 -14 2010 2.143 88 2011 3.588 67 2012 4.080 14 2013 4.522 11 2014 4.649 3 Kaynak: Ege İhracatçı Birlikleri ve YUM-BİR verileri İNFOVET 56-57 Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini içinde barındıran tek besindir. Dışarıdan hiçbir ilave madde vermeksizin 21 günde içinden canlı bir civcivin çıkabildiği yumurtanın, bir hayat başlangıcının özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir. Yumurtanın, tavuğun bünyesi dışında kapalı bir kutu halindeyken sadece gerekli sıcaklığın ve havalandırmanın sağlanması suretiyle 21 gün sonra, yaşayan, hareket eden, kasları, kemikleri, kanı ve canı olan bir yaratık halinde gelişebilmesi için, içinde önemli miktarda doku oluşturucu ve enerji üretici materyalleri içerdiği aşikârdır. İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini uygun oranlarda vücuda alınması işi “doğru beslenme” diye tanımlanmaktadır. Söz konusu besin maddeleri protein, yağ, karbonhidrat vitamin ve mineral maddelerdir. Bu maddelerin her birinin vücuda yetersiz alınması durumunda büyüme ve gelişmede gerilemeler görülür ve vücudun sağlık durumunda bozulmalar meydana gelerek hastalık halleri şekillenir. Yumurta, sağlıklı bir yaşam için gerek duyulan besin öğelerini en uygun düzeylerde içeren en önemli gıda maddelerinden biridir. Yumurta zengin besin maddeleri içeriğiyle bilhassa çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için hayati öneme haizdir. Bilim adamları yumurtanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini dolayısıyla hastalıklara direnci artırdığını belirtmektedirler. (6) Ortalama bir yumurta 78 kilokalori enerji içermekte ve günde bir yumurta yemekle günlük enerji ihtiyacının erişkin bir kadın yaklaşık %4’ünü, erişkin bir erkek de %3’ünü karşılayabilmektedir. Önemli miktardaki protein, vitamin, mineral ve nispeten düşük miktardaki doymuş yağ içeriğiyle, yumurta sağlıklı bir diyetin çok kıymetli bir unsurudur. Proteinlerin değerlendirme skalasında esansiyel yağ profilinin çok yüksek olması nedeniyle yumurta en üst seviyededir. Protein Yumurta yüksek kaliteli bir protein kaynağıdır. Proteinlerin değerlendirme skalasında en yaygın olarak kullanılan ve en üst gösterge değeri olan 100 puan yumurta proteininin değeridir. Bütün diğer proteinler buna göre sınıflandırılır. Bu sınıflandırmanın nedeni yumurtanın esansiyel amino asit profilinin çok yüksek olması ve yumurta proteininin sindirilebilirliğinin de çok yüksek olmasındandır. Protein sindirilebilirliğine göre düzeltilmiş amino asit skoru, biyolojik değer, net protein kullanımı, protein etkinlik oranı, protein sindirilebilirliği gibi protein kalitesinin ölçümlenmesinde KANATLI iyileşmesi için gereksinim duyulan çinkoyu da bir miktar içermektedir. Her ne kadar kullanılabilirliği hala tartışmalı olsa da kan yapımında olmazsa olmaz olan demir mineralini de içermektedir. Yağ Türkiye 2012 yılında en çok yumurta üreten ülkeler arasında onuncu sırada bulunmaktaydı; bu rakam yetersizliği açıkça göstermektedir. Diğer kaliteli protein kaynaklarına bakıldığında yumurtanın en büyük avantajı ucuz, kaliteli ve bol bulunabilir olmasıdır. kullanılan farklı ölçeklerde yumurtanın değeri, sığır eti ve inek sütü gibi diğer kaliteli protein kaynaklarından daima daha yüksek çıkmaktadır. (5) Yumurta ağırlığının % 12,5’i proteindir. Genellikle albümin daha çok protein içermesine rağmen sarının etrafında daha yoğun halde bulunur. İnsanlar yaşlandıkça, kas kütlesinde ve kuvvette kayıplar oluşmakta (sarcopenia), buna karşılık vücut yağı artmaktadır. Vücutta oluşan bu değişiklikler fiziksel aktivitenin azalmasıyla ilişkili olarak gelişmektedir. (4) Bazı araştırmalarda düşük kaliteli protein alınması ve vücudun bu proteinleri kullanabilme yeteneğinin yaşa bağlı olarak azalmasının İNFOVET 58-59 sarcopenia’ya yol açtığı belirtilmektedir. Bundan dolayı yaşlılarda diyetle yumurta proteini gibi yüksek kaliteli proteinlerin yeterli miktarda alınmasının iskelet kaslarında olası dejenerasyonların önlenmesinde yararlı olabileceği yorumları yapılmaktadır. (9-10) Yumurta proteini esansiyel bir amino asit olan leucine bakımından çok zengindir. Bu amino asit glikozun iskelet kasları tarafından kullanılmasında ve kas egzersizleri sonrasında yorgunluğun giderilmesi aşamasında çok önemli bir görev ifa etmektedir. Bundan dolayı yumurtanın leucine içeriğinin yüksek olmasının yüksek fiziksel aktivite gösteren insanlarda büyük bir avantaj teşkil ettiği öne sürülmektedir. (5) Yüksek kaliteli protein içeren diğer gıdalarla karşılaştırıldığında yumurtanın bir diğer avantajının da oldukça ucuz, bol bulunabilir ve çok yüksek kaliteli bir protein kaynağı olduğu görülmektedir. Vitaminler Yumurta, C vitamini hariç bilinen pek çok vitamini içermektedir. Tüm B grup vitaminleri yumurtada mevcuttur. Özellikle B12 (asetil kobalamin) ve B2 (riboflavin) vitaminleri bakımından çok zengin ve iyi bir folik asit (B9) kaynağı olan bir gıda maddesidir. Yumurta ayrıca yağda çözünen vitaminlerden A ve D vitaminlerini de bol miktarda içermekte ve vücudumuza bir miktar E vitamini de sağlamaktadır. Mineraller Yumurta insan vücudunun gereksinim duyduğu çok sayıda mineral maddeyi de içermektedir. Örneğin; tiroid hormonunun yapılması için gerekli olan iyot ve kemik gelişimi için ihtiyaç duyulan fosfor açısından mükemmel bir kaynaktır. Yumurta önemli bir antioksidan olan selenyum açısından zengindir ve yaraların Yumurta içeriğinin % 11,2’si, yağdır. Yumurtanın içerdiği yağ hemen hemen tamamıyla yumurta sarısının içinde bulunmaktadır. Yumurtadaki yağ asitleri kompozisyonunun çoğu (yaklaşık % 47) tekli doymamış (monounsature) yağ asitleridir. Buna ilaveten % 18’i çoklu doymamış (polyunsature) yağ asitleri ve % 34’ü de doymuş (sature) yağ asitleridir. Kolesterol Yumurta kolesterol ve lesitin de içermektedir. Bunlar yağda çözünen maddeler olup vücut hücrelerinin yapısı ve fonksiyonu açısından temel ihtiyaç duyulan maddelerdir. Vücudumuz bu maddeleri kendiliğinden sentezleme yeteneğinde olduğu için bu maddelerin dışarıdan gıda ile alınmaları şart değildir. Kolesterol hücre duvarlarının esnekliği ve geçirgenliğini sağlamakta ve ayrıca derinin esnek ve yumuşak olmasına yardımcı olan yağlı kayganlaştırıcıların da hammaddesi niteliğinde işlev görmektedir. Kolesterol bundan başka cinsiyet hormonlarının, kortizolün, D vitamini ve safra tuzlarının üretilmesinde ihtiyaç duyulan temel maddedir. KANATLI Kolesterol Vücut İçin Ne Kadar Önemlidir? FAO tarafından 2010 yılında yayınlanan “The Role of Poultry in Human Nutrition” isimli dokümanda kolesterolün vücut için ne kadar önemli olduğu konusunda bilgiler verilmiştir. (2) 1990’lı yıllarda dünyanın gelişmiş ülkelerinde yumurta tüketiminde ciddi düşmeler görülmüştü. Bunun sebebi koroner kalp hastalıklarının sebebi olarak algılanıyor olan kolesterolün yumurta içinde yüksek düzeyde bulunuyor olmasıydı. Aslında kan kolesterolü kronik kalp hastalığı sebepleri içinde dördüncü veya beşinci sırada gelmektedir. Kronik kalp hastalığının asıl sebepleri, sigara içmek, aşırı şişmanlık, yeterli hareket yapmamak, yüksek tansiyon ve stres gibi diğer önemli faktörlerdir. Bu gerçeklere rağmen gıda ile alınan kolesterolün koroner kalp hastalıkları üzerinde, ispatlanmamış olan etkisi konusundaki yüksek propagandalar, kolesterolden zengin bir gıda maddesi olan yumurta satışlarının düşmesinde çok etkili olmuştur. Kan kolesterolü yüksekliği sebepleri arasında gıda ile alınan kolesterolün etkisinin ancak % 25’ler düzeyinde olduğu bildirilmektedir. (7) 60 g ağırlığındaki bir yumurta yaklaşık 200 mg kolesterol içermektedir. Günlük olarak önerilen maksimum kolesterol tüketimi ise 300 mg’dır. Kolesterol hakkındaki önemli gerçekler David Farrel’e göre kolesterol hakkında çokça bilinmeyen bazı İNFOVET 60-61 gerçekler vardır. (2) 1. Kolesterolün kan damarlarında kısmi tıkanıklığa yol açabilmesi için acımış (oksitlenmiş-ransid) şekilde olması gerekmektedir. 2. Kolesterolün bazı formları faydalıdır. Yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL) kanda dolaşmakta olan kolesterolü süpürerek kalp hastalıklarına karşı koruyucu bir işlev yapmaktadır. Gerçek suçlu olan ise acımış (oksitlenmiş-ransid) haldeki düşük yoğunluklu lipoprotein kolesteroldür (LDL). Bu acımış LDL, arterlerin sertleşmesine ve daralmasına yol açmaktadır. Bu olayı engellemenin bir yolu doğal antioksidanlardan zengin gıdaların tüketilmesidir. 3. Üçüncü önemli nokta, yumurta içindeki yağın olağandışı emülsifiye yağ formunda oluşudur. Bu yağın yarısına yakını sağlıklı olan tekli doymamış (monounsaturated) yağ formundadır. Bu yapı muhtemelen yumurtanın kan kolesterolü üzerine olan etkisini minimize etmektedir. Kolesterol vücudumuzdaki özellikle beyin ve sinir dokusu dahil hemen hemen tüm hücrelerde bulunan fakat gıda ile alınması şart olmayan bir maddedir. Karaciğer günde 2000 mg kadar kolesterol üretmektedir. Gıda ile alınan kolesterolün yaklaşık % 50’si emilmekte ve geri kalanı atılmaktadır. (2) Bireyler gıda ile alınan kolesterole karşı farklı tepkiler verebilirler. Bu konuda toplumda düşük tepki gösteren bireyler (% 85) ve yüksek tepki gösteren bireyler (% 15) bulunmaktadır. Bir araştırmada erkek ve kadınlara haftada kişi başı 21 yumurta, yani günde 640 mg. kolesterol verilerek bir Pek çok sağlık ve beslenme danışmanlık kuruluşu yumurta tüketimi konusundaki eski efsaneleri artık terk ettiklerini bildiriyor. çalışma yapılmış, yüksek tepki gösterenlerde plazma LDL düzeyi değişmemiştir. (1) Kolesterolün fazlası karaciğerden HDL şeklinde giderilebilmekte veya büyük ölçüde safra tuzları haline dönüştürülerek ileuma geçip, kan akımı içine emilerek karaciğere geri dönmektedir. Bunun bir miktarı kalın bağırsak içinde yoluna devam ederek safra asitleri halinde dışkıyla atılmaktadır. Gıdayla alınan çözünmeyen selüloz ve bitkilerde (özellikle yucca ağacı) bulunan saponinler gibi bileşikler kolesterolü ince bağırsakta bağlamakta ve dışkı ile atılmasını sağlamaktadır. Selüloz, ayrıca gıdanın sindirim kanalından geçiş hızını artırmakta ve dolayısıyla kolesterolün ileumun son kısmından geriye dönüş fırsatını azaltmaktadır. (2) Birleşik Krallık’ta hala insanların % 45’i haftada en fazla üç yumurta yenmesi gerektiğine inanmaktadır. İngiliz Beslenme Vakfı’nın (British Nutrition Foundation) dergisi olan Beslenme Bülteni’nde Gray ve Griffin tarafından yayınlanmış olan bir makale, yumurta ve kolesterol hakkındaki yanlış inanışların çoğunun eski araştırmalardaki yanlış yorumlardan kaynaklanmakta olduğunu ortaya koymaktadır. (3) Ferrel’in bildirdiğine göre 60 gr ağırlığındaki bir yumurta yaklaşık 200 mg kolestrol içermekte; günlük olarak önerilen maksimum tüketim ise 300 mg’dır. KANATLI kalp-akciğer sağlık organizasyonlarının çoğu eskiden inanmış oldukları fikirlerinden tamamen dönmüşler ve hatta bazıları yumurtaya kalp dostu onayı işareti bile vermişlerdir. Türkiye’de de kalp doktoru Prof. Dr. Bingür Sönmez, bir zamanlar yumurtanın koroner kalp hastalıklarının birinci nedeni olarak kabul edildiğini, bunun hatalı bilgilerden kaynaklandığını çeşitli konferans ve kongrelerde sunduğu bildirilerle beyan etmiş ve geçmiş yıllarda yumurta yemelerini yasaklamış olduğu hastalarından özür dileyerek yumurtanın itibarını iade etmiştir. (8) David Farrel, pek çok sağlık ve beslenme danışmanlık kuruluşunun yumurta konusundaki eski efsaneleri artık terk ettiklerini, yumurta tüketimi ile kalp hastalık riskinin artması arasında kesin bir kanıt bulunmuyor olmasından dolayı Avustralya, Kanada ve İrlanda kalp vakıfları ve İngiliz Beslenme Vakfı’nın son araştırmaların ışığı altında yumurta yemek konusundaki tavsiye sınırlarını yükselttiklerini belirtmektedir. (2) Yumurtanın besin maddeleri içeriği Tablo-5’te verilmiştir. Tablo 5. Yumurtanın Besin Öğeleri İçeriği Referanslar Selenyum (µg) terol content. 1. Overview, genetic approaches, and nutritional strategies. World’s Poultry Science Journal, 62: 665–687. 2. Ferrel, D. 2010. The role of poultry in human nutrition. FAO Poultry Development Review. http://www.fao.org/docrep/013/al709e/ al709e00.pdf 3. Gray J and Griffin B (2009) Eggs and dietary cholesterol - dispelling the myth. Nutrition Bulletin 34: 66-70 4. Joint WHO/FAO/UNU Expert Consultation (2002) Protein and amino acid requirements in Human Nutrition, WHO Technical Report Series 935, Geneva. 5. Layman KL, Rodriguez NR. (2009) Egg protein as a source of power, strength and energy, Nutrition Today, 44, 1. 6. Muzaffer Denli, (2009), Yumurta ve sağlıklı yaşam. 10.Aralık.2009 Milliyet Gazetesi. http:// blog.milliyet.com.tr/yumurta-ve-saglikliyasam/Blog/?BlogNo=218009 7. Narahari, D. 2003. Egg, cholesterol, fat and healthy diet. Karnal, Haryana, India, Pixie Publications. 76 pp. 8. Sönmez, B. (2009). Değişik Miktarlarda Yenen Tam Yumurtanın Kan Yağları ve Damar Sertliği Risk Faktörleri Üzerine Etkileri. Tebliğ. WPSA 2. Akdeniz Ülkeleri Tavukçuluk Zirvesi5.Ekim.2009. Antalya. 9. Thalacker-Mercer A E, Fleet J C, Craig B A, Carnell N S, Campbell W W. (2007) Inadequate protein intake affects skeletal muscle transcript profiles in older humans, American Journal of Clinical Nutrition, 85, 1344-1352 10. Wolfe RR. (2006) The underappreciated role of muscle in health and disease, American Journal of Clinical Nutrition 84,475-82 58 gr. Yumurta Kabuksuz Su (gr) 100 gr. Yumurta Kabuksuz Günlük önerilen Kadın 19-50 yaş Günlük önerilen Erkek 19-50 yaş 38,8 75,1 Enerji (Kcal) 324/78 627/151 4 3 Protein (%) 6,5 12,5 14 12 Çok az Çok az Yağ (%) 5,8 11,2 Monounsature (%) 1,7 4,4 Polyunsature (%) 2,3 1,7 Saturated (%) 0,9 3,2 Kolesterol (mg) 202 391 Sodyum (mg) 72 140 5 5 Potasyum (mg) 67 130 2 2 Kalsiyum (mg) 29 57 4 4 Fosfor (mg) 103 200 19 19 Magnezyum (mg) 6,2 12 2 2 Demir (mg) 1,0 1,9 7 11 Çinko (mg) 0,7 1,3 10 7 Bakır (mg) 0,04 0,08 3 3 27 53 19 19 6 11 10 8 Vit-A (µg) 98 190 16 14 Vit-D (µg) 0,9 1,8 9 (65 yaş üzeri) 9 (65 yaş üzeri) Vit-E (µg) 0,57 1,11 Vit-C Yok Yok Vit-B1 (mg) 0,05 0,09 6 5 Vit-B2 (mg) 0,24 0,47 22 18 Vit-B3 (mg) 0,05 0,1 0,4 0,3 Vit-B6 (mg) 0,06 0,12 5 4 Folik asit (µg) 26 50 13 13 Vit-B12 (µg) 1,3 2,5 87 87 Biotin (µg) 10 20 Pantotenikasit (mg) 0,91 1,77 Kolin-3 (mg) 145 250 Karbonhidrat İyot (µg) 1. Elkin, R.G. 2006. Reducing shell egg choles- İNFOVET 62-63 Kaynak: FSA (Food Standards Agency) (2002) McCance and Widdowson’s The Composition of Foods, Sixth summary edition. Cambridge: Royal Society of Chemistry. TOPLANTI Trabzon’da oda başkanları eşliğinde açılış heyecanı Trabzon Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası binası geçtiğimiz günlerde hizmete açıldı. Açılışta TVHB Konsey Başkanı Talat Gözet ve Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu desteklerini esirgemediler. hayvansal ürünlerin üretiminden tüketimine kadar olan aşamalarından ve kontrolünden sorumlu olduklarını, çok zor çalışma şartları altında bu sorumluluklarını yerine getirdiklerini ancak özlük haklarının birçoğundan yoksun olduklarını, veteriner hekimleri odası olarak bu özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde her zaman mücadele edeceklerin, alınan hizmet binasının kurum olma ve kurumsallaşma adına çok önemli bir adım olduğunu söyledi. T rabzon Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası Hizmet Binası, Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Milletvekili Adayları Dr. Adnan Günnar ve Avukat Salih Cora, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Akçaabat Kaymakamı Soner Şenel, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Talat Gözet ve Yönetim Kurulu, TVHB’ye bağlı Veteriner Hekimleri İNFOVET 64-65 Oda Başkanları, kurum amirleri, STK temsilcileri ve çok sayıda veteriner hekimin katılımlarıyla 8 Mayıs tarihinde hizmete açıldı. Açılış töreninde Oda Başkanı Sebahattin Yazıcı yapmış olduğu açılış konuşmasında; kamuda ve kamu dışında görev yapan veteriner hekimlerin hayvan hastalıklarının tedavisinden, zoonotik karakterde hastalıklar yönüyle toplum sağlığından, Tek Tıp - Tek Sağlık konsepti benimsenmeli Trabzon Veteriner Hekimler Odası Başkanı Sebahattin Yazıcı’nın ardından, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Talat Gözet bir konuşma yaptı. Gözet, kendisinin de bir zamanlar Tonya İlçesinde İlçe Tarım Müdürü olarak görev yaptığını, kamuda ve özel sektörde görev yapan veteriner hekimlerin çalışma Açılan hizmet binası kurum olma ve kurumsallaşma adına çok önemli bir adımdır. şartlarının ne derece ağır olduğunu bildiğini, son yıllarda ortaya çıkan yeni zoonotik hastalıkların insan, hayvan ve çevre sağlığı üzerine olumsuz etkilerine yönelik Avrupa Birliği ülkelerinin çoktandır uyguladığı “Tek Tıp - Tek Sağlık” konseptinin bir an önce Türkiye’de de hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. Son olarak Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu yaptığı konuşmasında veteriner hekimlerin büyük bir camia olduğunu, hayvan sağlığı, halk sağlığı ve güvenilir gıda konusunda yaptıkları çalışmaları yakından takip ettiğini, Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman bu camianın arkasında olacaklarını söyledi. Yapılan Konuşmaların ardından oda hizmet binasının hayırlı ve uğurlu olma temennileriyle açılışı yapıldı. Geçiş döneminin etkinliği; sağlık, verim ve reprodüksiyon durumunu doğrudan etkiler. Metabolik hastalıkların kontrolü Karaciğer yağlanması, hipokalsemi ve rumen asidozisi reprodüksiyon üzerine olumsuz etkileri olan metabolik hastalıklardır. Etkin geçiş yönetimi ve yemleme programları, bu hastalıkları başarılı bir şekilde azaltarak, laktasyon ve üreme performansını arttırır. Yazar: DavId Byers Çeviri: Prof. Dr. Ö. Hakan Muğlalı / 19 Mayıs Üni. Vet. Fak. Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi İNFOVET 66-67 S ağlıklı ineğin süt verimi ve reprodüktif performansı daha yüksektir. Bütün verimlerde optimum performansın sağlanabilmesi için, metabolik hastalıkların kontrolü gereklidir. Metabolik hastalıklar kompleks yapıda olup, her biri, bir diğerine yol açar. Örneğin, süt hummasına yakalanan bir inekte dört misli daha fazla retensiyo sekundinaryum ve 16 misli daha fazla ketozis geliştiği bildirilmiştir. Süt ineğinin performansını olumsuz etkileyen başlıca metabolik hastalıklar arasında; karaciğer yağlanması, hipokalsemi ve rumen asidozisi bulunur. Bu hastalıkları başarılı bir şekilde azaltan geçiş yönetimi ve yemleme programlarıyla süt verimi ve üreme performansı yükseltilir. KARACİĞER YAĞLANMASI Karaciğer yağlanması genellikle buzağılama öncesi veya buzağılamayı BÜYÜKBAŞ Süt ineğinin yaşamının en önemli kısmı olan geçiş periyodunda inek, yoğun metabolik ihtiyaçları olan sağmal bir ineğe dönüşür. ETİYOLOJİ takiben gelişir. Ayrıca, obesitenin bir sonucu olabilir. Bu inekler çok hassastır fakat bazı saha incelemeleri bütün ineklerin bir dereceye kadar yağlı karaciğere sahip olduğunu göstermiştir. Karaciğer yağlanması olan ineklerde depresyon, iştah kaybı ve genel bir halsizlik vardır. Ayrıca, genellikle süt humması, retensiyo sekundinaryum, abomazum deplasmanı, metritis veya mastitis gibi bir hastalıkla komplikedir. Bu hastalığın olağanüstü klinik özelliği, refakatçi hastalığın tedavisinde yetersiz yanıt alınmasına neden olur. Örneğin, metritisli bir inek ölebilir veya yavaşça iyileşerek az miktarda süt verebilir. Fötusun ağırlıklı glukoz kullanması, anneyi uçucu yağ asitlerine bağımlı hale getirir ve yağ asitleri mobilize olur. Bu durum anneyi karaciğer yağlanmasına yatkın kılar. İNFOVET 68-69 FÖTAL DİNAMİKLER Fötal gelişim dinamiğinin anlaşılması, karaciğer yağlanmasının açıklanmasına da yardımcı olacaktır. Bununla ilgili anahtar faktörler aşağıda verilmiştir: Besin maddelerinin paylaşımı: Organlar arasındaki besin maddeleri bakımından rekabet karaciğer yağlanmasını etkiler. Gebelikte fötal ihtiyaçlar en büyük önceliği alır. Bu durum inek için zararlı olabilir. Gebelikteki besin maddeleri ihtiyacı: Gebeliğin son üçte birindeki fötal büyüme üsseldir / katlamalıdır. Bu durum, doğum öncesi gebelik ihtiyaçlarında büyük bir artışa neden olur. Bu dönemde, fötüsun hızlı büyümesi için gerekli besin maddelerinin sağlanması zorunludur. Yem tüketiminde paradoksal düşüş: Kuru madde tüketimi buzağılama öncesi üç hafta civarında azalmaya başlar. Bu dönemde yem tüketimi yaklaşık % 30 azalır. İkizlik mevcutsa, yem tüketimi beş hafta civarında azalmaya başlar. Artan gebelik ihtiyaçları, kuru madde tüketimindeki düşüş ile birleştiğinde doğum öncesi üç hafta boyunca besin maddelerince yoğun bir rasyon yapılmasını zorunlu kılar. Karaciğer yağlanması, vücut yağlarının mobilizasyonuyla başlar. Adipoz dokunun lipolizisini; negatif enerji dengesi, hipoglisemi, düşük serum insulin konsantrasyonu ve büyüme hormonu, plasental laktojen ve prolaktin gibi lipolitik hormonların relatif olarak yüksek serum konsantrasyonları gibi birçok faktör stimule eder. Monogastrik hayvanlarda hepatik yağ asidi metabolizmasında güçlü bir düzenleyici olan östrojen, karaciğer yağlanmasının gelişiminde önemli bir rol oynayabilir. Adipoz dokudan yağ mobilizasyonu, esterleşmemiş yağ asitlerinin (NEFA) serumda ve karaciğerde (uptake) artışıyla sonuçlanır. Yağ asitlerinin yüksek konsantrasyonları dokular için toksitir. Bunlar önce karaciğerde iki metabolik yola tabi tutulurlar: oksidasyon ve esterifikasyon. Yeniden esterleme trigliserit sentezine yol açar. Trigliseritler, vücut dokuları ve meme bezi için enerji kaynağıdır. Trigliseritlerin karaciğerden atılması için, karaciğer tarafından lipoprotein partikülleri haline getirilmeleri gerekir. Karaciğerdeki trigliserit üretimi, lipoprotein atımını aştığında karaciğer yağlanır. İkiz taşıyan inekler ise beş hafta boyunca daha fazla besin maddesi almalıdır. Maternal enerjinin kullanımı: Maternal enerjinin gebe uterusta depolanması yetersizdir. Rasyon metabolik enerjisinin ancak % 14’ü uterusta depolanır. Fötus için enerji: Fötusun metabolik ihtiyaçları oldukça özeldir: > Anneden ME kullanımı oldukça düşüktür (örn. % 14), > Fötus yüksek bir metabolik orana sahiptir. Fötusun ısısı, annesinin 0.5 ila 1,0 °C üzerindedir. Bu yüksek metabolik ihtiyaç, enerjinin % 60 ya da daha fazlasının ısı olarak dağılmasıyla sonuçlanır. > Plasentanın oksidatif ihtiyacı fötusunkine eşittir veya onu aşar. Bu durumun oksidatif metabolizma ile başarılabilmesi için başlıca bileşikler; glukoz, laktat ve amino asitlerdir. Laktat, glukoz kaynaklı olduğundan, fötusun glukoz ve amino asitleri kullandığını söylenebilir. > Amino asitlerin rolü önemli olup, tüketilen azotun % 60’dan fazlası oksidatif form olarak kullanılmadan kaybolur. Anne için enerji: Fötus, enerji için ağırlıklı olarak glukoz kullanırken, anne büyük ölçüde uçucu yağ asitlerine (asetat ve uzun zincirli yağ asitleri) bağımlıdır. Anneye enerji temini için yağ asitleri mobilize olur. Bu durum anneyi karaciğer yağlanmasına yatkın kılar. Ayrıca, yem tüketimi azalmışsa veya rasyon besin maddeleri bakımından dengesizse, karaciğer yağlanması BÜYÜKBAŞ şiddetlenir veya diğer metabolik sorunlar oluşabilir. Fötusun yüksek metabolik ihtiyacı, enerjinin % 60 ya da daha fazlasının ısı olarak dağılmasıyla sonuçlanır. Gerekli Stratejiler Vücut kondüsyonunun yönetimi: İnek kuru dönem sırasında kilo kaybetmemelidir. Hayvan sahipleri kurudaki inekleri her hafta puanlamalıdır. Kilo kaybeden inekler ikiz gebelik bakımından kontrol edilmelidir. Bu ineklere daha yüksek enerjili bir rasyon verilmelidir. Şişman inek oluşumunu önlemek: Kuru dönem sırasında vücut kondüsyonunda çok az olasılıkla artış olur (0.25 - 0.50 puan). Fazla kondüsyondan sakınılmalıdır (> 4.0). Şişman ineklerin buzağıladıktan sonra iştahları azalır. Fazla kondüsyonlu ineklerin buzağılama öncesinde kuru madde tüketimleri büyük ölçüde azalır. Şişman inek oluşumundan korunmanın en iyi yolu, laktasyonun ikinci yarısı sırasında enerji dengesini idare etmektir. Dengeli kuru dönem geçiş rasyonu (kurunun son kısmı): Rumen papillalarının büyümesini ve rumen mikroflorasının tahıllara alışmasını teşvik için günlük 2.5 - 4.5 kg konsantre yem veya tahıl verilmelidir. Eğer sağmal rasyonda fermente yemler bulunuyorsa (silaj, haylaj), ineğin bu tip yemlere alışması için buzağılama öncesinde bir miktar verilmelidir. Ham protein bakımından % 15 - 16’lık bir denge sağlanmalı, bunun % 25 - 30’u çözünür ve % Karaciğer yağlanmasını önlemenin stratejilerinden biri, rumen papillalarının büyümesini teşvik için günlük 2.5 - 4.5 kg konsantre yem vermektir. Tablo 1. Kuru madde tüketimini etkileyen faktörler Çevre İnek Rasyon Isı Süt verimi Fiziksel yapı Havalandırma Cüsse Lezzet Nem Hormonal durum Lif içeriği Öğün sayısı Irk Besin maddelerinin dengesi Su Vücut kondüsyonu Su içeriği Su püskürteçleri, vantilatörler vs. Sağlık durumu Kaba yemin kalitesi İNFOVET 70-71 35 - 40’ı ise çözünmeyen protein fraksiyonundan oluşmalıdır. Glukoneogenezisi desteklemek ve esansiyel amino asitlerin temini için yüksek kaliteli protein katkısı yapılmalıdır (soya küspesi gibi). Glukoz prekürsörlerinin temini: Ketozis sorunu varsa günde iki kez 150 - 250 ml propilen glikol, 250 - 350 g kalsiyum propiyonat veya 1 - 1,5 ay süreyle günde 100 g sodyum propiyonat yemle birlikte verir. Fermente olabilir karbonhidrat verilir (mısır gluteni, mısır, arpa vs). Doğum sonrası yavaş fermente olan mısır gluteni vermek ideal bir seçimdir (300 500 g/gün). Doğum sonrası 0.5 kg şeker veya pekmez, 1.5 lt melas verilmesi oldukça yararlı olur. Lohusa inek: Lohusa bir ineğin sürü içinde kaybolmasına izin verilmemelidir. Lohusalara yönelik üç hafta süreli ayrı bir grup oluşturulmalıdır. Varsa sağlık sorunları hemen tedavi edilmelidir. Lohusa ineğin yem tüketimi teşvik edilerek aşırı kilo kaybı önlenmelidir. Kuru madde tüketiminin optimize edilmesi: Yem tüketimini maksimize etmek için geçiş dönemi sırasında yem ad libitum verilir. Kuru madde tüketimi solda gördüğümüz değişkenlere bağlıdır (Tablo-1). SÜT HUMMASI (HİPOKALSEMİ) Laktasyon başlangıcında çoğu inek bir dereceye kadar hipokalsemiktir. Klinik ve subklinik olmak üzere iki tip hipokalsemi vardır. Hipokalsemi, kalsiyumun kandan kolostruma aniden geçişinin sonucu oluşur. Buzağılama sonrası 24 saat içinde 23 g kalsiyum kandan kolostruma geçer ki bu miktar, plazmadaki kalsiyumun dokuz misli kadardır. Çoğu inekte homeoretik mekanizmasının aktivasyonu ile doğum sonrası dönemde kan kalsiyum seviyesi düzeltilir. Kalsiyum mekanizmasında bozukluk varsa, hipokalseminin şiddeti ve süresi artar. TEDAVİ VE ÖNLEM Etkin bir tedavisi olmadığından en iyi yaklaşım önlem almaktır. Karaciğer yağlanması buzağılamayı takiben birkaç gün içinde başladığından, bu metabolik bozukluğun önleme stratejisi doğum öncesinde başlamalıdır. Püf nokta; fazla miktarda vücut yağının mobilize olmasını önlenmektir. BÜYÜKBAŞ ler, genel olarak tek bir kalsiyum tedavisine iyi cevap verir. Olası diğer sonuçlar şunlardır: > Tedaviden 12 - 48 saat sonra nüks insidansı (% 25 - 40). > İneklerin % 10’u 24 saat boyunca yatar fakat sonunda iyileşir. > İneklerin % 10’u ölür veya yatalak inek halini alır. Rasyonun iyonik dengesi ile kalsiyum ve fosfor içeriğinin düzenlenmesi hipokalsemi olasılığını düşürür. Klinik hipokalseminin önlenmesi ve subklinik hipokalseminin düzeltilmesi için gerekli programlar genellikle aşağıdakileri kapsar: > Rasyonun kalsiyum ve fosfor içeriğinin düzenlenmesi veya > Rasyonun iyonik dengesinin düzenlenmesi Sahada yaygın olarak karşılaşılan iki program Bu durumda inek, doğum sırasındaki hastalıklara yatkın hâle gelir. Nöromusküler fonksiyonlarındaki değişikliği yansıtan ilk klinik semptom tremordur. Daha sonra hayvan önce sternumu üzerine, daha sonra ise yan yatar (lateral). Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir (% 5 - 10). Normal kalsiyum konsantrasyonunun korunmasında kalsiyum homeostazisleri işlev görür. Bu mekanizmalar kan kalsiyum seviyesini, kalsiyum arz ve kaybını ayarlayarak korur. Barsaktan absorbsiyon ile kemiklerden mobilizasyonu kalsiyum arzını oluşturur. Normal ineklerle karşılaştırıldığında süt hummalı ineklerde arz tarafında bir yıkım İNFOVET 72-73 görülür. Sorun, barsaktan yetersiz kalsiyum absorbsiyonu ve kemiklerden yetersiz kalsiyum rezorbsiyonudur. TEDAVİ VE ÖNLEM Tedavideki amaç; parezisi düzeltmek ve kan kalsiyum düzeyi normal seviyesine gelinceye kadar ineği desteklemektir. Kalsiyum eksikliği genellikle 8 – 10 g kadardır. Kalsiyum glukonatın 500 ml IV verilmesi genellikle yeterli kalsiyumu sağlar. Nüks olasılığını azaltması bakımından ek olarak 500 ml subkutan verilmesi yaygın bir uygulamadır. Bu uygulama genellikle klinik belirtileri hafifletir fakat, hipokalsemi 2 - 3 gün daha devam eder. İnek- DİĞER HASTALIKLARLA İLİŞKİSİ Doğum hipokalsemisi doğum sonrası sağlık ve performansı olumsuz etkileyen birkaç metabolik hastalık için risk faktörüdür. Süt hummalı ineklerde güç doğum, retensiyo sekundinaryum, ketozis, abomazum deplasmanı, mastitis, prolapsus uteri gibi bozukluklar 3-9 misli daha fazla gelişir. Subklinik hipokalsemi genellikle klinik hipokalsemiden daha büyük bir sorundur. Bu nedenle, hipokalseminin belirgin olmayan bu formu nedeniyle daha büyük ekonomik kayıp oluşur. Uterus, rumen ve abomazum önemli düz kaslardır. Kalsiyum kas kontraksiyonlarında önemli bir fonksiyona sahip olduğundan, hipokalsemi bu kasların performansını olumsuz etkiler. Bu nedenle, hipokalsemi ile güç doğum ve retensiyo sekundinaryum arasında önemli bir ilişki vardır. National Research Council (NRC) NRC tarafından kurudaki yetişkin bir ineğin doğum öncesi dönemde günlük 36 - 43 g kalsiyum alması önerilmiştir (% 0.39 rasyon KM). Bu, yaşama payının altında bir miktardır. Bu öneri kuru dönemin başında pozitif bir kalsiyum dengesini varsayar. Saha deneyimi bu yaklaşımla iki temel problemi ortaya koyar: 1. Bu seviye, yaygın olarak süt humması insidensini azaltmaya yetecek kadar düşük değildir 2. Kuru inekler için en çok arzu edilen yem maddelerini kullanarak düşük kalsiyum seviyelerini elde edebilmek genellikle mümkün değildir. Bu nedenle, sıklıkla önerilen uygulama; günlük yemlemenin 100 gramdan daha az kalsiyum ve 50 gramdan daha Kalsiyum glukonatın 500 ml IV verilmesi genellikle yeterli kalsiyumu sağlar. Nüks olasılığını azaltmak için ek olarak 500 ml SC verilmesi de yaygındır. BÜYÜKBAŞ az fosfor olacak şekilde taviz verilerek yapılmasıdır. Bu yaklaşım; klinik hipokalsemi oluşumunu engellemede etkili, fakat diğer olaylarda etkisiz bulunmuştur. Diyet Katyon-Anyon Farkı (DCAD) Kalsiyum tüketimi NRC ihtiyaçlarından fazla olduğunda süt hummasının önlenmesinde güvenilir bir metottur. Bu, rasyonların, katyon ve anyonlar bakımından dengelenmesine dayalı bir metottur. Eş anlamlı isimler şunlardır: rasyon katyon-anyon dengesi, rasyon elektrolit dengesi, katyon-anyon dengesi, güçlü iyon dengesi ve sabit iyon dengesidir. Son yıllarda popüler hale gelmiştir. İnekler buzağılamaya iki veya üç hafta kala anyonik bir rasyonla (negatif DCAD) beslenir. Negatif bir DCAD hafif bir metabolik asidozis oluştururarak kemiklerden kalsiyum mobilizasyonunu arttırırken, barsaktan olası kalsiyum absorbsiyonunu da arttırır. Bu durum, ineğin normal kan kalsiyum konsantrasyonunu koruma yeteneğini artırırken, klinik ve subklinik hipokalsemi riskini azaltır. DCAD için en yaygın kullanılan formül aşağıda verilmiştir: DCAD (mEq / 100g / KM) = [(% Na / 0.023) + (% K / 0.039)] - [(% Cl / 0.0355) + (% S/0 . 016)] Örneğin, rasyonun kuru madde içeriğinde % 0.10 Na, % 1.5 K, % 1.0 Cl ve % 0.45 S var ise; DCAD hesabı aşağıdaki gibi olur: DCAD = [(0.10 / 0.023) + (1.5 / 0.039)] - [(1.0 / 0.0355) + (0.45 / 0.016)] mEq / 100 g DCAD = [(4.35) + (38.46)] [(28.17) + (28.13) mEq / 100 g DCAD = -13.49 mEq / 100 g RUMEN ASİDOZİSİ Rumen asidozisi, rumendeki asit birikiminin sonucudur. Yığınsal üretimin yapıldığı çiftliklerde, genellikle erken laktasyon döneminde yüksek konsantre yem içerikli rasyonlara geçiş sırasında olur. Hafif olgularda, semptomlar belirsizdir ve genellikle tanı konmaz. Aşırı konsantre yem tüketimi, semptomların belirginleşmesine neden olur. Rumen asidozisinin bir kaç nedeni vardır. Temel olarak hepsi de aşırı konsantre yem/tahıl tüketimiyle ilgilidir. Lohusa ineklerin fazla miktarda konsantre yemi çok hızlı şekilde tüketmelerinin sonucunda oluşur. Bir diğer neden, sürüye kaba yemlerden önce konsantre yem veya tahıl verilmesir. Asidozis, etkin liften eksik olan ince kıyılmış kaba yem tüketiminden sonra da gelişebilir. Tahıllar rumendeki fermentasyonu sonucunda uçucu yağ asitleri ortaya çıkar ve enerji temini amacıyla rumen duvarından absorbe olur. Üretilen uçucu yağ asitlerinin miktarı, absorbe olan miktarı aştığında rumende birikerek pH’nın 5.5 veya altına düşmesine neden olur. Şiddetine bağlı olarak üç tip rumen asidozisi vardır: subakut, akut ve perakut form. Subakut asidozis: Hafif şiddette olan bu form; sindirim bozukluğu (indigesyon) ve yem tüketiminin azalması ile kartakterizedir. Genellikle altta yatan faktör, ketozis ve abomazum deplasmanı olabilir. Laminitis ve diğer ayak sorunlarına da neden olabilir. Lohusa ineklerde; yem tüketiminde azalma, şiddetli bir vücut kondisyon kaybı ve östrusun gecikmesi ile sonuçlanır. Akut asidozis: Orta şiddette olan bu form; kilo kaybı, süt veriminde azalma, kronik topallık ve reprodüksiyonda bozulma ile karakterizedir. Rumende ülserasyon olabilir. Bu durum, septise- Yem tüketimde pik noktaya ulaşıncaya kadar, konsantre yemin günlük 0.5 kg olacak şekilde tedricen arttırılması olası asidoz riskini azaltır. mi, karaciğer, akciğer ve diğer dokularda (kalp kapakçıkları, eklemler ve böbreklerde) bakteriyel lokalizasyon ile sonuçlanır. Karaciğer ve akciğer apseleri yaygın bulgulardır. Perakut asidozis: Şiddetli olan bu form; fazla miktarda tahıl veya konsantre yem tüketimi sonucu oluşur. Acil müdahale yaplmazsa genellikle ölümle sonuçlanır. TEDAVİ VE ÖNLEM Perakut asidozis acil eylem gerektirir. Rumenotomi veya sondayla rumen içeriğinin boşaltılması, takiben yoğun sıvı tedavisi yaygın bir uygulamadır. Koruma, tedaviden daima daha etkili ve ucuz olduğundan aşağıdaki iki yönlü yaklaşım önerilir: Rumen asidozisinin bir kaç nedeni vardır. Temel olarak hepsi aşırı konsantre yem / tahıl tüketimiyle ilgilidir. İNFOVET 74-75 a) Rumenin hazırlanması Geçiş dönemi; buzağılama sonrasında ineğin mümkün olduğunca sorunsuz bir şekilde sağmal sürüye katılmasını sağlayabilmek için rumenin BÜYÜKBAŞ konsantre yem veya tahıl tüketimine hazırlanma süresidir. Kuru dönemin son kısmında günlük olarak 2.5 - 4.5 kg tahıl vermek rumen papillalarının büyümesini teşvik eder. Bu durum, rumenin uçucu yağ asitlerini absorbe edebilme yeteneğini arttırtır. Ayrıca, bu miktardaki mütevazi bir tahıl tüketimi rumen mikroflorasının yüksek oranda fermente olabilen yemlere adapte olmasını sağlar (konsantre yem, mısır, arpa vs.). Ayrıca, bu dönemde bir miktar fermente yem de (silaj veya haylaj) vermek gerekir. b) Rumenin korunması Dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır: 1. Erken laktasyon sırasında konsantre yemin tedricen arttırılması: Bu dönem, kuru madde tüketiminin geri kaldığı ve rumen papilalarının uzamaya devam ettiği bir zamandır. Ancak, buzağılama sonrası negatif enerji dengesini azaltmak için ineğe mümkün olduğu kadar erken ve fazla miktarda konsantere yem verme eğilimi vardır. Bu durum genellikle, azalan kuru madde tüketimi ve hatta daha büyük bir negatif enerji dengesi ile sonuçlanır. Sonuçta, etkin lif miktarı ile enerji tüketimi arasında bir denge kurulmaya çalışılmalıdır. TMR ile beslenen sürülerde dengeli rasyonların yapımı genellikle kolayken, yemleri ayrı ayrı verilen sürülerde biraz daha zordur. İnek, pik yem tüketim noktasına ulaşıncaya kadar, konsantre yemin veya tahılların günlük 0.5 kg olacak şekilde tedricen arttırılması olası sorunları çözmeyi Modern süt ineğini besleme ve yönetim uygulamalarıyla geçiş dönemini sorunsuz hale getirmek hastalıklarla mücadelenin ilk aşaması olmalıdır. kolaylaştırır. Kimileri, buzağılama sonrası ilk hafta boyunca ineğe ek tahıl veya konsantre yem verilmemesini, daha sonrasında ise; pik tahıl seviyesine ulaşıncaya kadar konsantre yem miktarının günlük 250 - 350 g arttırılarak yapılan muhafazakar bir yaklaşımı savunur. Bu durum, haftalık 1.7 - 2.5 kg tahıl tüketim artışıyla sonuçlanır. Bu çok muhafazakar yaklaşım; aşırı kilo kaybı, ketozis ve karaciğer yağlanmasına neden olabilir. 2. Her öğünden sonra üretilen asit miktarının azaltılması: Bunu sağlamanın en iyi yolu, doğru formüle edilmiş TMR ile beslemektir. Bu durumu, sabit bir kaba yem : tahıl oranı sağlar, bununla birlikte, TMR ile bile ruminasyonu teşvik edecek kadar etkin lifin sağlanması gerekir. Bu durum, Aşırı konsantre yem tüketimi ile semptomları belirginleşen rumen asidozunun bir diğer önemli nedeni ise ince kıyılmış kaba yemlerin tüketilmesidir. uygun partikül boyutunda kaba yemle beslemeyi gerektirir. Partiküllerin % 15 - 20’si 5 cm’den uzun olmalıdır. Yemlerin ayrı ayrı verilerek beslendiği sürülerde konsantre yem veya tahıllar bir defada verilmesi yerine, üç ya da dört öğüne bölünerek verilmelidir. Daima, konsantre yemden/ tahıllardan önce kaba yem verilmelidir. Ayrıca yem katkısı olarak tamponların kullanımı da pH’nın korunmasına yardımcı olur. Tampon maddeler, iyi bir besleme yönetimine ikâme olarak değil, yardımcı olarak kullanılmalıdır. ÖZET > Geçiş periyodu, buzağılama öncesi ve sonrasındaki üçer haftayı (toplam altı hafta) kapsaİNFOVET 76-77 malıdır. Bu dönem, süt ineğinin yaşamının en önemli kısmıdır. Bu dönem sırasında modern süt ineği büyük bir metamorfoz göstererek kuru halden, yoğun metabolik ihtiyaçları olan sağmal bir inek haline dönüşür. > Bu geçişin etkinliği; sağlık, verim ve reprodüksiyon durumunu doğrudan etkiler. > Mücadelemiz, modern süt ineğini besleme ve yönetim uygulamalarıyla bu geçişi sorunsuz yapmaya çalışmak olmalıdır. > Karaciğer yağlanması, hipokalsemi ve rumen asidozisi reprodüksiyon üzerine olumsuz etkileri olan metabolik hastalıklardır. Etkin geçiş yönetimi ve yemleme programları bu hastalıkları başarılı bir şekilde azaltarak, laktasyon ve üreme performansını arttırır. BÜYÜKBAŞ Abortusa neden olan enfeksiyonlar ve fertilite olguları Yavrunun, gelişim aşamasında çeşitli zararlı etkilerle ve olumsuz yaşam şartlarıyla karşı karşıya kalması sonucu hassas olan zigot ölebilir veya genetik mutasyonlara uğrayabilir. Yazarlar: Prof. Dr. Adem Şenünver, Dr. Demir Özdemir İneklerde yavru atma yaygın olarak viral ve bakteriyel enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır. Y avru, gelişiminin ilk aşamasında (implantasyon olmadan önceki dönemi 0 - 14 gün, embriyo dönemini 14. - 15. gün, fötal dönemi 35. gün olarak değerlendirmek suretiyle) çeşitli etkilerle karşı karşıya kalarak intra-uterin yaşamında değişikliğe uğrayabilir. İmplantasyon öncesinde dış etkilere çok hassas olan zigot bu aşamada etkilenirse ölür ve İNFOVET 78-79 masere olur. Yine bu dönemde zigot her ne kadar teratolojik faktörlere karşı dayanıklı ise de genetik mutasyonlar çok yaygındır. Hücre gelişmesinin ve değişmesinin en fazla olduğu dönem embriyonik dönemdir ve zigot teratojenlere karşı duyarlıdır. Primitif hücre katları ve organ rudimenterleri bu evrede şekillenir. Her organın gelişmesinde kritik bir dönem vardır; büyüme ve farklılaşma biyokimyasal işlevlerle bir düzen içinde oluşur ve genler tarafından kontrol edilirler. Eğer bu biyokimyasal işlevlerden biri oluşmaz veya gecikirse büyük olasılıkla gelişmede bir sapma oluşur. İşlevin oluşmaması veya gecikmesi biyokimyasal fonksiyonu üstlenen kimyasal maddenin yokluğu veya işlevi yürütecek yeterlilikte olmaması sonucunda oluşabildiği gibi; ayrıca kalıtım veya biyokimyasal iletişimleri bozacak teratojen ve virus gibi dış etkiler de neden olabilir. Teratojenler ve viruslar şekillenmekte olan dokuyu tahrip ederler. Dokunun kendini yenileme gücüne bağlı farklı gelişme bozuklukları görülebilir. Genelde yavrunun yaşının ilerlemesiyle zararlı etkilere duyarlılığı azalır. Viruslar invazyondan belirli bir sonra (yavrunun immunolojik BÜYÜKBAŞ tepki göstermesinden önce) yıkıcı etkilerini yaparlar. Diğer taraftan kimyasal teratojenler ise embriyo üzerinde çok kısa süreli etkilidirler. Hastalık oluşunca etkenler, plasentanın zarar görmesine ve plasenta engelinden iri moleküllerin geçmesine neden olurlar. Fötal dönem süresince damak, cerebellum, ürogenital oluşumlar gibi en son farklılaşmalar gösteren sistemler teratojenlerce etkilenirler. İnsan ve hayvanda doğmasal malformasyonların etkenleri çok yönlüdür. Anne ile yavrunun genetik yapılarına, aldığı gıdalara, insülin ve kortizon gibi hormonlara, annenin ve döllenme anında gametlerin yaşına, yavru sayısına ve uterustali konumlarına bağlıdır. Erken gebelikteki östrojen ve progestagenlerin etkisi de küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Enfeksiyöz etkenler başlangıçta bir veya iki yavrunun ölümüne neden olur; daha sonra gebelik süresince diğer yavruları da etkiler. İyot yokluğu trioid bezleri çok büyük, tüysüz ve ödematöz yavru oluşumuna neden olurken; manganez yokluğu yeni doğanda metakarpal ve metatarsal eklemlerde bozuklukların şekillenmesine sebebiyet verebilir. Bazı antibiyotiklerin, antihistaminiklerin ve steroid preparatların laboratuvar hayvanlarında teratojenik etki yaptığı saptanmıştır. Sıcak stresi de, gebe hayvanların yavru atmasına, Malformasyonlar insülin ve kortizon gibi hormonlara ve döllenme anında gametlerin yaşı ile yavru sayısına bağlı gelişmektedir. Toksinler ve yavru atma Yapılan çeşitli çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre; ergot aklaloitleri gibi çeşitli otların tohumlarında ve buğday, arpa ya da çavdar gibi çeşitli tahıllarda gelişen ve Claviseps fungus adı verilen bir mantarın ürettiği toksinlerin de süt ineklerinde başka sağlık sorunlarının yanı sıra çoklu abortuslara neden olduğu bilinmektedir. embriyonik ölümlerin artmasına ve yavru sinir sisteminin doğmasal bozukluklarına neden olabilir. İNEKLERDE GEBELİKTE YAVRU ATMA NEDENLERİ Nedenler viral enfeksiyonlar ve enfeksiyöz etkenler olarak iki bölümde incelememiz ve sonuçlarını fertilite yönünden değerlendirmemiz gerekmektedir. İneklerde yavru atmanın yaygın görülen nedenlerinden birisi de viruslardır. Bu virusların başlıcası, BVD (Bovine Diarrhea Virus) virusudur. BVD, ineklerde değişen türde hastalık sendromlarına yol açar. Virus, ineklerin dolaşım sistemine yerleştikten sonra plesenta aracılığı ile gelişim sürecindeki fötusa ulaşır. Eğer virüse karşı bağışık olmayan bir inek BVD virüsüne gebeliğin ilk üç ayında maruz kalırsa, erken embriyonik ölüm ya da yavru atma şekillenir. Yavru atılmadığı takdirde mumifikasyona uğrar. BVD virüsü buzağıya gebeliğin 42. veya 125. günleri arasında geçerse ve fötus ölmez ise persistens enfekte buzağı olarak doğabilir veya gebeliğin ikinci üç ayından sonra abort şekillenebilir ya da buzağı defektleriyle dünyaya gelebilir. Bir buzağı, son üç aylık dönemde Doğmasal malformasyonlar, anne ile yavrunun genetik yapılarından aldığı gıdalara kadar birçok değişkenden etkilenmektedir. bu virusa maruz kalırsa genelde etkenden her hangi bir şekilde etkilenmez ve sadece BVD antikorlarıyla doğar. İneğin bağışıklığı gelişen fötüsü korumaya yetse de, BVD virüsünün birbirinden farklı suşları mevcut olduğu için kesin korumadan bahsetmek mümkün değildir ve enfeksiyon şekillenmesi için sadece birkaç virus partikülünün fötusa ulaşması yeterlidir. Etkin BVD aşı uygulamaları, sürü hastalıklarını engelleme programının rutin bir parçası olmalıdır. Yavru atmalara neden olan diğer bir virus ise IBR, BHV-1’dir. Infectios Bovine Rhinotracheitis virusu olarak adlandırılır. Sığırlarda görülen ciddi ve bulaşıcı Herpes virus enfeksiyonu çeşitli BÜYÜKBAŞ Aşılama abortus vakalarının azaltılması için başvurulacak en etkili yöntemdir. ENFEKSİYÖZ YAVRU ATMALAR Enfeksiyöz yavru atmalar karakterine ve bulaşma özelliğine göre 3 grupta toplanabilir: > Çok bulaşıcı olanlar (Enzootik abortus) > Az bulaşıcı olanlar (Sporadik abortus) > Ananın genital organları dışında, hastalığın seyri esnasında görülenler (Septomatik abortus) Evcil hayvanlarda enfeksiyöz yavru atma nedenlerini, anne ile yavruda oluşturdukları hasarlara göre değerlendirebiliriz. Başlıca enfeksiyöz etkenler şunlardır septomlarla seyrettiği gibi en yaygın görüleni solunum sistemi hastalıklarıdır (pnömoni). IBR ineklerde virüs enfeksiyonuna bağlı gelişen abortların en yaygın etkenidir. Yavru atmalar gebeliğin 4. ayından itibaren görülmeye başlar ve sürüye bulaşmasından haftalar sonra da şekillenebilir. ENFEKSİYÖZ OLMAYAN YAVRU ATMALAR Enfeksiyöz olmayan yavru atmalar plasentasyonun geç şekillenmesi ve cervix uterinin kapanamaması nedeniyle en çok kısraklarda görülür. Genellikle az görülür ve sorun oluşturmaz. İNFOVET 82-83 Enfeksiyöz olmayan yavru atmaları kısaca şöyle sıralayabiliriz: > Hormonal dengesizlikler, östrojen, kortikosteroid ve prostaglandin verilmesi ile özellikle progesteron yetersizliği > Ananın geçirdiği ateşli mikrobiyal hastalıklar > Mineral madde ve vitamin noksanlıkları (vitamin A, selenyum, iyot) > Travmatik nedenler > Yavru sayısının normalden fazla olması > Allerjik ve anaflaktik reaksiyonların şekillenmesi > Psikolojik nedenler (korku, sert davranışlar) > Kalıtsal konstitüsyon zayıflığı Brucellosis (Brucella Abortus, Bang Hastalığı): Atık fötus, uterus akıntısı, yavru zarları, süt, enfekte yem ve sulardan bulaşma olur. İnkübasyon abortus süresi 2 - 20 hafta olup bazen daha uzun sürebilir. Campylobacteriosis (Sığır Genital Vibrosisi): Penisteki enfekte kriptler ve prepisiyumdan çiftleşme sırasında boğalardan bulaşma olur. İnkibasyon abortus süresi 3 - 8 aydır. Leptospirosiz (Leptospira pomaona canicola et icterohaemorrhagiae): Enfekte inekler vahşi doğa, idrarla kontamine su ve yemlerden bulaşma olur. İnkübasyon abortus süresi 2 ila 5 hafta arasındadır. Listeriosis (Listeria monocytogenes): Yaban hayvanlar, kuşlar ve balık portördür. İnkibasyon süresi uzun olabilir. Fungal Abortus [Aspergillus (% 60 - 80), Mucorales(% 10 -15)]: Islak saman ve altlıklar ile küflenmiş gıdalardan bulaşma şekillenebilmektedir. Trıchomoniasis: Doğal aşım esnasında kullanılan enfekte boğalardan diğer hayvanlara bulaşma şekillenir. Enfeksiyöz Rhinotracheıts (IBR, IBR, IPV): Enfekte inekler ve virus taşıyan hayvanlar bulaşma kaynağıdır. İnkubasyon - abortus süresi 2 - 16 haftadır. Sığır Viral Diaresi (BVD, BVD, MDC): Kaynak, enfekte ineklerdir. İnkubasyon - abortus süresi 4 - 90 gündür. Chlamydial Abortus (Chlamydia psittaci): Enfekte ve abortus yapan ineklerdir. Deneysel inokulasyonlardan 40 - 126 gün sonra abortus şekillenmektedir. SAĞITIM VE AŞILAMA Sağaltımda birinci derecede önemli olan yavru atan hayvanın sağaltımı ile infertilite ve abortus olgularından sürü çapında İneğin bağışıklığı fötüsü korusa da, BVD virüsünün farklı suşları mevcut olduğu için kesin korumadan bahsetmek mümkün değildir. BÜYÜKBAŞ Aşılama tam bir sürü sağlığı programı oluşturmanın temel yapıtaşlarından birisi olsa da, tek başına kötü bir sürü yönetiminin üstesinden gelemez. koruma sağlamaktır. Yavru atan hayvana müdahalede bulunan hekimin önce kendisi, sonra yardımcıları, yetiştirici ve yetiştirme ile ilgili koruyucu önlemler almak zorundadır; ki böylece hastalığın çabuk yayılmasını önleyerek gerekli çalışmaları yapabilsin. Tanı için yararlanılacak materyalin dışındaki fötus ve yavru zarı parçaları yakılarak imha edilmelidir. Atık yapan hayvan, tanı kesinleşene kadar diğer hayvanlardan ayrılmalı ve ayrı yemleme - sulama yapılmalıdır. Hastalık belirtisi görülen ve ayrılmış hayvanın akıntıları, suyu, yemi ve malzemeleri ile temas etmiş olan bakıcının diğer hayvanlarla olan iletişiminin kesilmesi gerekmekte olup, bakıcının bu yönde uyarılması gerekir. Abortus sırasında fötusun doğum kanalında ilerlemesini engelleyen sebepler, güç doğumlarda olduğu gibi giderilebilir. Evcil hayvanlarda abortusa neden olan hastalıklara karşı kesin koruma sağlayan aşılar henüz tam olarak geliştirilememiş olmakla birlikte, bazı etkenlerle ilgili olarak görülen abortusların insidensini azaltan aşılar bulunmaktadır. Brucellosise karşı buzağılarda 4 - 8 aylık dönemde canlı liyofilize S-19 suşu aşısı, daha sonraki yaşlarda ise adjuvanlı K45 - A20 suşu aşı ile her yıl aşılama yapılabilir. Leptospirosise karşı buzağılar 4 -6 aylık dönemde inaktif polivalan bacterin aşılar ile aşılanabilir. Ancak aşının serotipinin sahadaki serotipine uygun olması gerekir. Sığır Viral Diaresi’ne (BVDV) karşı inek ve düvelere çiftleşmeden 3 hafta önce, uygun olan atenüe canlı aşı uygulanmalıdır. Aşı her yıl tekrarlanmalıdır. Küçük ruminantlarda Brucella melitentis’e karşı kuzu ve oğlaklarda 3 - 5 aylıktan sonra, koyun, keçi, koç ve teke katımından 3 ay önce Bruccella melitensis Rev-1 suşu uygulanması yapılmalıdır ve her yıl tekrarlanmalıdır. Campylobacteriosiste ise, koç katımından 2 - 3 hafta önce campylobacter fötus (Vibrio) 01 Ankara suşu kullanılabilir. Bağışıklık birkaç yıl devam eder. KORUMA > İlk olarak yetiştirmelerde biyogüvenliğin sağlanması gerekir. > Hastalıkların işletmeye girmemesi için gerekli tedbirlerin alınması ve böylece sürüye hastalığın girişinin önlenmesi önemlidir. > Sürüye yeni katılacak hayvanlara 14 – 30 gün arasında olmak üzere etkili bir karantina işlemi uygulamalıdır. İşletme tamamen dış faktörlerden uzak İNFOVET 84-85 ve kapalı tutulmalıdır. > İşletmede boğa bulunuyorsa, boğanın sağlıklı olup olmadığı bütün testler uygulanarak kontrol altında tutulmalıdır. > Ziyaretçiler, ayak dezenfeksiyonu yapılıp özel elbiseler giydirildikten sonra işletmeye alınmalıdır. > İşletme içinde çalışır olan ve dışardan gelen ekipmanlar muhakkak dezenfekte edilerek işletmeye alınmalıdır. > İşletmenin güvenli bir şekilde etrafı çit veya duvarlarla çevrilerek dışarıdan gelebilecek hayvanların işletmeye girişi önlenmelidir. > İneklerin ahırlarına mümkün olduğu müddetçe kuşların girmesi önlenmelidir. > Çevrede bulunan gübre atıklarını ve göletleri ve diğer su kaynaklarını uçar böceklerden korumak için ilaçlamalar düzenli olarak tekrarlanmalıdır. Uçkun ve kemigen mücadelesinde çevre sağlığı önlemleri uygulanmalıdır. > Abortus yapan inek hemen başka bir yerde izole edilerek abortus materyalleri imha edilmelidir. BESLENME > Uygun formüle edilmiş rasyon yeterli miktarda, temiz ve konforlu bir ortamda servis edilmelidir. > Beslenme kaynaklı stres faktörleri düşük düzeyde tutulmalıdır. Ani yem değişikliği, yanlış formüle edilen rasyon vb. nedenlerle stres altındaki inek daha kolay enfeksiyona yakalanır ve daha çabuk abortus şekillenir. > Yem maddeleri uygun şekilde depo edilmeli ve saklanmalıdır. Özellikle haşereler ile mücadele edilmelidir. > Yem maddeleri mikotoksinler ve diğer fitotoksinler yönünden düzenli olarak değerlendirilmeli veya analiz yapılmalıdır. > İşletmelerde sığır abortus vakalarının azaltılması için çok iyi bir yaklaşımla planlanması gereken ise aşı üzerine üzerinde çalışılmaların yapılmasıdır. Sürdürülebilirlik tanımı kanatlı sektörü için, sürülerin sağlığını ifade etmektedir. KONU toplantı KANATLI İNFOVET XX-XX SürdürülEbilirlik kanatlı sektörü için ne ifade eder? 1970’li yıllara geri dönüldüğünde, “sürdürülebilirlik” sözcüğünün, temel olarak çevre grupları tarafından kirlilik ve atıkları önlerken doğal kaynakların korunmasını teşvik etmek için kullanıldığı görülmektedir. B u tanım yıllar boyunca desteklenmiş ve böylece son derece sürdürülebilir olduğu kanıtlanmıştır. Ancak yaygın kullanılan bir terim olarak, giderek daha çok insanları ve endüstrileri ifade etmeye başlamaktadır. Bu durum, onların değerlerine, ilgi alanlarına ve inanışlarına bağlıdır. Bu makaleye bir başlangıç oluşturmak için, “kendi gereksinimlerini karşılamak için gelecek kuşakların gereksinimlerini riske atmadan mevcut gereksinimlerin karşılanması” şeklindeki popüler BM tanımına dönelim. Tarım söz konusu olduğunda bu tanım, genellikle daha az harcayarak daha fazla üretim yapılmasına dönüşmektedir – global popülasyon yönelimleri göz önünde bulundurulduğunda, büyük bir gereksinime dönüşen bir hedef. Son BM raporuna göre, 2050 yılında - şu andan itibaren 35 yıldan biraz daha kısa bir süre içinde - dünyanın 9.6 milyar olan insan nüfusuna besin sağlamak için, gıda üretiminin %70 oranında artması gerekecektir; bunun için sera gazlarının sınırlandırılması ve ek tarım arazisi ve su gereklidir. Bu çok büyük bir taleptir. Bunun yanı sıra sürdürülebilirlik uzmanları, tarımın bu hedefe ekonomik uygulanabilirliği sosyal ve çevre korumasıyla dengeleyerek ulaşması gerektiğini belirtmektedir. Kanatlılar için avantajlar Kanatlı üretiminin enerji verimliliği, karbon emisyonları, yem dönüşümü, arazi ve su kullanımı ve atıklar açısından diğer çiftlik hayvanı sistemlerine kıyasla zaten önemli Billy M. Hargis, DVM, PhD Arkansas Üniversitesi avantajları olması endüstri için bir şanstır. Kanatlıların yüksek besin değeri, rölatif olarak düşük maliyeti ve genel kabul gören lezzeti göz önünde bulundurulduğunda, kanatlıların, hem ABD’de hem de bu ülkenin dışında on yıllar boyunca et tüketimi ve üretimi listesinin üst sıralarında yer almasının beklenmesi şaşırtıcı değildir. Bu büyümeyi biliçli bir şekilde yönetmek için, bazı ticari ABD kanatlı çiftlikler, Endüstrilerin sürüleri koruma yöntemleri tartışma konusudur. Yetiştiriciler halkın artan endişelerine yanıt vermelidir. KANATLI İNFOVET 88-89 400 0.4 300 0.3 200 0.2 100 0.1 0 Mevcut ekilebilir arazi (ha / kişi) çevre üzerindeki baskıyı minimum düzeye indirirken, mevcut arazi üzerindeki üretimi arttırmaya çalışmaktadır - “sürdürülebilir yoğunlaştırma” olarak bilinen bir yaklaşım. İyi bir kanatlı sağlığının korunması, insan ve hayvan refahını, ekonomik uygulanabilirliği ve çevre - sürdürülebilir üretimin önemli temel taşları - üzerinde doğrudan etki göstermesi nedeniyle bu strateji için kritik önem taşımaktadır. Ancak endüstrinin sürülerin sağlığını koruma yöntemi de hararetli bir tartışma konusudur. Yetiştiriciler yoğunlaştırılmış koşullarda kanatlı sağlığı ve performansını optimal düzeye çıkarmaya çalışırken, kanatlıların nasıl yetiştirildiği ve yeme ve suya ne eklendiği konusundaki endişesi giderek artan meraklı halka da yanıt vermek zorundadır. Bazıları, özellikle tüketici sürdürülebilirlik algılarının her zaman verimlilik, yüksek hacimli ticari üretim gerçekliklerini yansıtmaması nedeniyle, bunu bir güçlük olarak kabul etmektedir. Tipik Amerikalı tüketicilere “sürdürülebilir kanatlının” ne anlama geldiği sorulduğunda, muhtemelen çok çeşitli alternatif sistemlerde – bunlardan birkaç tanesi organik, serbest sistem ya da antibiyotik uygulanmayan sistemlerdir – yetiştirilen kanatlı ve üretilen yumurtaları tanımlayacaktır. Buna yanıt olarak, tüketiciler tarafından yönlendirilen bu standartları benimseyen toptancı şirketlerin ve gıda hizmeti şirketlerinin sayısı da giderek artmaktadır. Et tüketimi (milyon MT) Şekil 1. Dünyadaki sığır, domuz ve kanatlı tüketimi, 1980 - 2050 0.0 1980 1990 2000 2010 2020 2030 2040 2050 Kaynaklar: Global Insight Demand Analysis to 2050; Bauman and Capper (2011) Southwest Nutrition and management Conference, Tempe, AZ Broyler Domuz Uygun alternatifler? Bu eğilimler, endüstiri için pek çok şekilde yararlı olan yeni üretim sistemlerinin hızla büyümesine yol açmıştır. Tüketicilerin daha fazla seçeneği vardır ve niş ürünlere yönelik güçlü talep ve daha yüksek sınırlar üreticilere yarar sağlamaktadır. Ancak kanatlıların organik, serbest sistemde ve antibiyotik uygulanmadan yetiştirilmesi gerçekten de endüstriyi daha sürdürülebilir hale getirir mi? Uluslararası düzeyde yetiştiricilere yönelik hayvan refahı programlarını denetleyen, güvenceye alan ve uygulayan Farm Animal Care Training and Auditing’de (Farm Hayvan Bakımı Eğitim ve Denetimi – FACTA) kanatlı uzmanı olan Stephen Shepard, bunun gerekli olmadığını söylemektedir. Sığır Ekilebilir arazi/kişi Shepard alternatif üretim uygulamalarını desteklemektedir; gerçekten de, “antibiyotik uygulanmadan yetiştirilen” - popüler “antibiyotiksiz” ifadesinden daha doğru bir tanım – kanatlılar üretmek isteyen kanatlı işletmelerine, başarılı ve sürdürülebilir programlar oluşturmaları için rutin olarak danışmanlık yapmaktadır. Bununla birlikte, yaklaşımın konvansiyonel uygulamalardan daha sürdürülebilir olması gerektiğini düşünmemektedir. Nitekim bu alternatif sistemlerde hayvan refahı, besin güvenliliği ve etkinliği risklerinin çok daha yüksek olma eğilimi gösterdiğini söylemek mümkündür. Shephard şu açıklamayı yapmaktadır: “Antibiyotik yem katılarının hiçbir zaman kullanılmadığı uygulamalar daha yüksek Hayvanlardaki antibiyotik kullanımlarının insanlardaki dirençli bazı enfeksiyonlarla bağlantısının yeterli kanıtı yoktur. KANATLI yem dönüşümlerine, daha yüksek üretim maliyetlerine ve doğru şekilde yönetilmemesi halinde daha hasta kanatlılara yol açıyor. Bu yalnızca ciddi bir refah sorunu olmakla kalmıyor, ayrıca kontamine et riskini arttıran işleme tesisine giren kanatlı için daha yüksek bir bakteri yüküne de yol açıyor.” Bu nedenlerden dolayı Shepard, akılcı antibiyotik kullanımın yalnızca hastalığın kontrolü ve önlenmesi açısından değil, hayvanların etik tedavisini sağlamak açısından da, hem kanatlı hem de insan sağlığı için kritik önem taşıdığına inanmaktadır. Ancak antibiyotik kullanmaya başlamak için her zaman kanatlıların hastalığa yakalanmasını beklemenin şart olmaması gerektiğini belirtmektedir. Pek çok durumda, kanatlılar hastalanmadan önce veteriner hekim gözetimi altında antibiyotik kullanmanın aslında daha mantıklı – ve daha sürdürülebilir – olduğunu düşünmektedir. Shepard, düşüncesinin gerekçesini şu şekilde ifade etmektedir: “Antibiyotik yem katkıları, genel bağırsak sağlığı için kötü İNFOVET 90-91 Broylerlerin kısa olan yaşam döngüsü göz önüne alındığında, tam olarak ihtiyaçları olan besinlerin doğru zamanda verilmesi kritik önem taşımaktadır. huylu olan bakterileri kontrol altına alarak bağırsak sağlığının korunmasına yardımcı olur ve sağlıklı bir bağırsak da, besinlerin daha iyi emilmesine yol açar. Sonuç olarak daha iyi yem dönüşümleri elde ederiz. Ve daha iyi yem dönüşümleri elde ettiğimizde, daha etkili arazi ve su kullanımı yoluyla sürdürülebilir tarımı destekleriz.” Direnç direnişi Performansı arttırmak için antibiyotiklerin kullanımına yönelik eleştirilerde, bu ürünlerin, kanatlıların daha büyük olmasını ve daha hızlı büyümesini sağlayabildiği, ancak hem hayvanlar hem de insanlarda antimikrobiyel dirence de katkıda bulunabildiği ileri sürülmektedir. Eleştiride bulunanlar, etkinlik açısından sağladıkları yararlar ne olursa olsun, halk sağlığına getirdikleri maliyetlerin daha yüksek olabildiğini, dolayısıyla yalnızca bu amaca yönelik olarak antibiyotik kullanımının sürdürülebilir olmadığını iddia etmektedir. ABD Gıda ve İlaç Dairesi, bu sorunları ele almak üzere, besi hayvanlarında spesifik hastalıkların tedavisi, kontrolü ve önlenmesi için “tıbbi açıdan önemli” antimikrobiyellerin – bunlar, beşeri tıp için kritik önem taşıyan antibiyotikler ve sentetik terapötiklerdir – kullanımını sınırlamak amacıyla Aralık ayında yeni kılavuzlar sunmuştur. Önümüzdeki 3 yılda, tıbbi açıdan önemli antibiyotikleri içeren yem ve su medikasyonları performans iddialarını kaybedecek ve yalnızca veteriner hekim reçetesiyle denetimli olarak kullanıma sunulacaktır (FDA tarafından tıbbi açıdan önemli olduğu kabul edilmeyen, vücut ağırlığı artışını ve yemden yararlanımı arttırdığı iddiası onaylanmış olan antibiyotikler, yeni kılavuzlarda hala bu amaçla kullanılabilmektedir). Washington State Üniversitesi Paul G. Allan Hayvan Sağlığı Fakültesi’nde moleküler epidemiyoloji öğretim üyesi olan Douglas Call’a (PhD) göre, FDA tarafından sunulan yeni kılavuzlar, antimikrobiyel diren ortaya çıkması durumunda yararlı olabilmektedir; ancak Call, hayvanlarda antibiyotik kullanımının insanlardaki dirençli enfeksiyonla bağlantısı konusunda fazla kanıt olmadığı yönündeki gözlemini vurgulamaktadır. Call, geçtiğimiz Ocak ayında The Seattle Times’da yayınladığı bir görüş makalesinde, hata payı olmaksızın, çiftlik hayvanlarının Hastalık Kontrol Merkezlerine göre en dirençli enfeksiyonlara ve ilişkili ölümlerin % 7.5’ine neden olan 17 mikroptan yalnızca üç tanesiyle bağlantılı olduğunu bildirmektedir.5 Bunun yanı sıra yem katkısı antibiyotiklerin yaklaşık % 28’i, beşeri tıpta hiçbir zaman kullanılmayan iyonoforlardır. Bir diğer %42 Antibiyotiklere alternatif aşıların ve probiyotiklerin kullanımı ümit verici alternatif çözümler içerisinde yerini almaktadır. KANATLI oranındaki bölümü de, insanlarda nadiren kullanılan tetrasiklinler oluşturmaktadır. Yeni FDA kılavuzlarının halk sağlığı açısından yarar sağlayıp sağlamadığı görülecektir. Ancak Call’a göre kesin olan bir şey vardır: Antibiyotiklere bağlı olarak veteriner hekim maliyetlerinin artması ve üretim artışları kaybı nedeniyle gıda fiyatları yükselecektir. Yazısısında şu ifadeler yer almaktadır: “Veteriner hekimlere erişimi sınırlı olan kırsal bölgedeki yetiştiriciler bu durumun üstesinden gelmek için yardıma ihtiyaç duyacak, buna karşılık küçük ölçekli yetiştiriciler pazarın dışında kalabilecektir.” “Fiyatların yeterince artması durumunda, tüketiciler düzenleyici denetimin sınırlı olduğu daha ucuz ithal besinleri tercih edebilmektedir. Bu durum ABD’de iş kayıplarına da yol açacaktır.” Hastalığın önlenmesi Buna karşın Call, tıbbi açıdan önemli antibiyotikler için dahi, halkın “büyümeyi hızlandırma” konusundaki kaygısının, hem hayvan hem de insan sağlığı için daha büyük ve daha köklü bir tehdidi engelleme fırsatını gölgede bıraktığını düşünmektedir. Call yazısında şunları söylemektedir: “Büyümeyi hızlandırmak için antibiyotik kullanımı muhtemelen halk sağlığı için büyük bir tehdit değildir. Hem beşeri tıpta hem de veteriner hekimlikte antibiyotiklerin terapötik kullanımı, herhangi bir düzenleyici denetimin olmadığı ülkelerde antibiyotiklerin gelişigüzel İNFOVET 92-93 Konvansiyonel ve alternatif karşılaştırması Özet olarak, konvansiyonel sistemlerin taraftarları, antibiyotiklerin temel olarak hastalığı önlemeleri ve kontrol altına almaları nedeniyle, sürdürülebilir kanatlı yetiştiriciliği için önemli olduğunu ileri sürmektedir. Bu durum, daha iyi sağlık ve büyümeye ve dolayısıyla daha yüksek hayvan ve insan refahına, daha büyük ekonomik ve çevresel verimliliğe ve güvenli, bol miktarda ve satın alınabilir besin arzına yol açmaktadır. Söz konusu sistemlerin karşısında yer alanlar, bu iddialara karşı “kalabalık” ve “sağlıksız” barınak sistemlerinin hastalığı davet eden ve rutin antibiyotik kullanımını gerekli hale getiren ilk sıradaki faktör olduğunu savunmaktadır. Bu kişiler, daha düşük sürü yoğunlukları, açık alanlara daha fazla erişim ve daha iyi yetiştiricilik uygulamalarıyla, antibiyotik gereksiniminin anlamlı ölçüde azaltılabildiğini ya da tamamen ortadan kaldırılabildiğini iddia etmektedir. Arkansas Üniversitesi’nde kanatlı bilimleri öğretim üyesi olan Billy M. Hargis, DVM, PhD, antibiyotik olmadan sağlıklı kanatlı yetiştirmenin mümkün olduğundan kuşku duymamakta, hatta zamanla bu tür sistemlerin yaygınlaşacağını düşünmektedir. kullanımında olduğu gibi, tıbbi açıdan önemli olan antibiyotiklere karşı direncin kesinlikle en büyük nedenidir.” Call’a göre, performans iddiası olan antibiyotikler hastalığı önleyerek işlev görebilmekte ve böylece daha yüksek terapötik dozlara ihtiyaç duyulmasını sınırlandırabilmektedir. Poultry Health Today ile yaptığı bir röportajda, besi hayvanlarında terapötik olmayan antibiyotik kullanımının 2000 yılında yasaklandığı Danimarka’da bu olasılığın ortaya çıktığını belirtmiştir. Bununla birlikte, Danimarka hükümetinin bir raporuna göre, 1999-2012 yılları arasında besi hayvanlarında terapötik antibiyotik tüketimi %86 oranında artmıştır. Call, “Terapötik antibiyotik talebindeki bu artış, aynı dönemde besi hayvanı üretimindeki artıştan önemli ölçüde fazladır”, şeklindeki gözlemini aktarmaktadır. “Bu yüzden kendimize şunu sormalıyız: Bu orantısız terapötik kullanım talebi, düşük doz kullanılarak büyümenin hızlandırılmasıyla elde edilen hastalığa karşı koruyucu etkinin kaybedilmesinden mi kaynaklandı?” Sonuç olarak Call, hem beşeri tıp hem de veteriner hekimlikte antibiyotik kullanma ihtiyacını sınırlayabilen alternatif hastalık kontrol stratejilerine daha fazla yatırım Performans iddiası olan antibiyotikler hastalığı önleyerek işlev görür ve böylece daha yüksek terapötik dozlara ihtiyaç duyulmasını engeller. KANATLI Serbest yetiştirmede kanatlıların daha düşük vücut ağrılığına ulaşması için yaklaşık iki kat daha uzun süre gerekmektedir. Tablo 1. İki yetiştiricilik sisteminin başlıca özellikleri Konvansiyonel Organik Ünite başına kanatlısayısı (n) 15,600 1,000 Kapladığı yüzey alanı (m2) 988 96 Yoğunluk (kanatlı/m2 olarak yüzey) 15.1 10.4 Otlak (m2/kanatlı) ------- 9.9 Final ağırlık (g) 2,730 2,210 Kesim yaşı (gün) 49 81 Günlük vücut ağırlığı artışı (g/gün) 54.5 26.3 Birim olarak üretim/yıl (n) 5.8 4.2 Yem indeksi 1.9 3.4 Mortalite oranı (%) 4.5 9.9 Binalar ve ayrılan alan Verim performansı yapılmasını önermektedir. Ancak şu anda, performansı arttırmak için antibiyotiklerin uygun şekilde kullanımının terapötik doz talebini azalttığını düşünmektedir. Bu nedenle antibiyotiklerin, insan ve hayvan sağlığını koruyarak ve aynı zamanda güvenli, etkili ve satın alınabilir besin arzını güvence altına alarak, genellikle zarardan çok yarar sağladığını söylemektedir. Büyük açık alanlar Hargis, üniversitenin Tyson Sürdürülebilir Kanatlı Sağlığı Kürsü Başkanı olarak, yemle verilen antibiyotikler için sürdürülebilir alternatifleri de içeren yeni sağlık yönetimi stratejilerinin geliştirilmesi üzerinde odaklanmaktadır. Bu alternatiflerden bazılarının, özellikle aşılar ve bazı probiyotiklerin son derece etkili olduğunu belirtmektedir. Dikkatini çeken en ümit verici alternatif çözümler ise, yalnızca antibiyotiklerin bırakılması ve kanatlılara, şu anda hiç olmadığı kadar büyük açık alanlara erişim sağlanmasıdır. Hargis bunu vurgulamak için, resmi tanımı kanatlıların antibiyotikler uygulanmadan serbest sistemde yetiştirilmesi olan organik kanatlı yetiştiriciliği ile konvansiyonel yetiştiriciliğin karşılaştırıldığı 2006 tarihli bir araştırmayı referans göstermektedir. Bu araştırma İtalya’da yapılmış olmasına karşın, büyük pazarlar için önemlidir ve Amerika Bileşik Devletleri’nde yaygın bir şekilde referans gösterilmektedir (Tablo 1). İNFOVET 94-95 Belirtilmeye değer olan nokta, araştırmada, bir ürünü elde etmek ya da bir sistemi sürdürmek için gereken tüm direkt ve endirekt enerjinin ölçüldüğü karmaşık bir yöntem olan ve “emergy” olarak adlandırılan hesaplamalara dayanarak organik sistemlerin daha sürdürülebilir olduğu sonucuna varılmasıdır. Hargis şunları söylemektedir: “Emergy, termodinamik ilkelere dayanarak sürdürülebilirliği incelemek için kullanılan bir yöntemdir. Hesaplamaları tartışabilirim. Ancak bu verileri kanatlı sağlığı açısından incelediğimde farklı bir tablo görüyorum ve bunu anlamak için bir fizikçi olmanıza gerek yok. Herşeyden önce organik sistemlerde mortalitenin, konvansiyonel sistemlere kıyasla iki kattan daha yüksek olduğu belirtiliyor (% 4.5’e kıyasla %9.9). Bu noktadan yola çıkarak, hastalık ve morbiditenin de iki kat fazla olduğunu sonucuna varabiliriz.” Araştırmanın yazarları, daha yüksek mortalite oranlarının, doğrudan antibiyotik kullanılmamış olmasıyla bağlantılı olduğu değerlendirmesini yapmıştır. Ancak Hargis’e göre, açık ortam koşullarında patojenlerin – özellikle paraziter hastalıklar – kontrol altına alınması daha güç olduğundan, kanatlının serbest sistem koşullarında yetiştirilmesi de bir faktör olabilmektedir. Hargis, bu ikilemin hem hayvan hem de insan refahı açısından önemli bir sorunu ifade ettiğini belirtmektedir. Organik üretim mortalite oranlarını arttırmasına karşın, rölatif olarak etkisiz olması, sürdürülebilirlik Hem konvansiyonel hem de alternatif sistemler ilerleme kaydetmeli ve bu ilerlemenin anahtarı sürü sağlığı olmalıdır. KANATLI ve dünyanın artan kanatlı talebini karşılama açısından yine de önemlibir engel oluşturacaktır. Hargis bu durumu şu şekilde ifade etmektedir: “Organik, serbest sistemde, kanatlıların daha düşük bir vücut ağırlığına ulaşması için dahi yaklaşık iki kat daha uzun bir süre, iki kat daha fazla tahıl ve anlamlı ölçüde daha büyük bir arazi gereklidir. Bu da, ABD’de aynı miktarda tavuk elde etmek için iki kat daha fazla kanatlı çiftliğimiz olması gerektiği anlamına gelir – ve bu da, tahıl yetiştirmek için daha az ekilebilir arazi demektir. “Daha uzun süreli bir yetiştirme döngüsü boyunca fazladan iş gücü, enerji ve su gerekli olması ve daha fazla atık oluşması da göz önünde bulundurulmalı ve burada çok büyük bir çevresel ayak izinden bahsediyoruz – büyük bir ölçekte, giderek artan ve açlık çeken bir popülasyonun gereksinimlerine uygun olmayan bir durum bu.” Uyarı alarmı Etik kurallar, ekonomi ve çevre açısından bakıldığında, alternatif yetiştiricilik sistemlerinin, mutlaka pek çok tüketicinin düşündüğü kadar sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Endüstrinin daha az tüketimle daha fazla üretim çağrısı yaptığı bir dönemde, bu alternatif sistemlerde genellikle daha fazla tüketim ve hayvanlar ya da insanlar için sağlık ya da refah açısından açıkça görülen az sayıda yararla daha az üretim gerçekleşmektedir. Madalyonun diğer tarafına bakıldığında, İNFOVET 96-97 GENETİK Genetik, yalnızca kanatlının büyüme verimliliğini değil, genel sağlık durumu ve refahını da etkilemesi nedeniyle, sürdürülebilirlik üzerinde de etki göstermektedir. Günümüzde daha konvansiyonel sistemlerde kanatlılar her zamankinden daha büyük ve daha hızlı büyüyecek şekilde yetiştirilmektedir; ancak bu şekilde hızlı ve güçlü büyümenin mobilite ve immünite için risk oluşturduğu yönünde bazı iddialar söz konusudur. Bununla birlikte Aviagen global beslenme hizmetleri başkanı olan John Halley, PhD, günümüz yetiştiricilerinin büyüme ve sağlık arasında tercih yamamaları gerektiğini söylemekte ve aslında modern yetiştiricilik programlarının sağlık, çevre etkisi, refah ve üretim özellikleri açısından olumlu gelişmeler sağladığını belirtmektedir. Yetiştiriciler yalnızca bu yüksek performanslı kanatlılara nasıl bir bakım uygulayacaklarını bilmelidir. Genetik, yalnızca büyümeyi değil, sağlık durumu ve refahını da etkilemesi nedeniyle, sürdürülebilirlik üzerinde etki göstermektedir. konvansiyonel kanatlı üretiminin, aslında pek çok tüketicinin düşündüğünden daha sürdürülebilir olduğu görülmektedir. Bu nedenle, FACTA’dan Shepard sektörün halkın sürdürülebilir gıda üretimine gösterdiği giderek artan ilginin yalnızca bir güçlük değil, aynı zamanda bir fırsat - sürdürülebilirliği arttırmak için yapılanları vitrine çıkarmanın yanı sıra bunu gelecekte daha da iyi yapmanın yollarını araştırma fırsatı - olarak da görülmesi gerektiğini belirtmektedir. Shepard şunları söylemektedir: “Kanatlı sektörü genellikle refah ve sürdürülebilirlik açısından harika bir iş çıkarıyor ve ulaştığı yüksek standartlarıyla gurur duymalı. Konvansiyonel üreticiler, bir yandan halkın sağlık ve hayvancılık uygulamalarının bu standartları nasıl desteklediğini anlamasına yardımcı olurken, diğer yandan da besin güvenliğini, emniyetini ve verimliliğini güvence altına almalı.” Gelişme potansiyeli Konvansiyonel üreticilerin kendileriyle gurur duyması gerektiğini söyleyen Shepard, bunun üreticilerin alternatif sistemlere kıyasla sağladıkları avantajlardan rehavete kapılmaları veya sağlık programlarını kesinlikle “sürdürülebilir” olduğunu kabul etmeleri anlamını taşımadığını belirtmektedir. Shepard, durumu şu şekilde ifade etmektedir: “Sürdürülebilirliğin pek çok farklı tanımı var ve tüketiciler, kanatlıları kendi bireysel değerlerine ve inançlarına uygun şekilde satın alabilmeliler – tüm sistemler sürdürülebilir olabilir. Ancak, hem konvansiyonel hem de alternatif sistemler büyük ilerleme kaydetmeli ve bu ilerlemenin anahtarını da sürülerinin sağlığı oluşturacak. “Bu bir güçlük mü? Kesinlikle öyle. Ama bu KANATLI Nipelli suluklar, güçlü havalandırma sistemleri ve aşıların in-ovo enjeksiyonu son on yıldaki en önemli gelişmelerdir. BESLENME güçlüğün içinde, kanatlılar, üreticiler, insanlar ve gezegen için büyük bir fark yaratma fırsatı da yatıyor.” Günümüzde uygulanan sürdürülebilirlik Peki ticari kanatlı üreticilerinin kanatlı sağlığı programlarını etik kurallar, çevre ve ekonomi açısından daha sürdürülebilir hale getirebilmelerinin yöntemi nedir? Poultry Health Today, uzmanlara üretimin beş önemli yönü konusundaki yorumlarını sordu. YETİŞTİRİCİLİK Zoetis Inc.’de veterinerlik teknik hizmetler sorumlusu olan Steven Clark, DVM şunları söylemektedir: “Her zaman söylediğimiz gibi, iyi yetiştiricilik hayvan için iyidir. Ve hayvan İNFOVET 98-99 için iyi olan; insanlar, çevre ve yetiştiricinin kar-zarar hanesi için de iyidir.” Her yıl tüm ülkede düzinelerye broyler ve hindi işletmesini ziyaret eden Clarck’a göre endüstri; nipelli suluklar, güçlü havalandırma ve aşılar için in ovo enjeksiyon sistemleri gibi teknolojik gelişmeleri kabul ederek, son birkaç on yılda yetiştiricilik konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir. “Askılı suluklardan nipelli suluk hatlarına geçiş, altlık koşullarını düzeltti ve daha sonra bu da, hava kalitesinin ve dolayısıyla kanatlı performansı ve sağlığının gelişmesini sağladı. Güçlü havalandırma, kanatlılara bol bol taze hava sağlarken, amonyak ve diğer kontaminantları da dışarıya atıyor. Ve otomatik enjeksiyon sistemleri de, her yumurtanın Marek hastalığına ve hatta Broylerlerin rölatif olarak kısa olan yaşam döngüsü göz önünde bulundurulduğunda, kanatlılara tam olarak ihtiyaçları olan besinlerin doğru zamanda verilmesi kritik önem taşımaktadır; ancak tahıl kalitesindeki değişkenliğin arttığı düşünüldüğünde, bu ulaşılması giderek daha güç bir hedef haline gelmektedir. Örneğin; sürdürülebilirlik açısından kolayca tarımın güvenilmez poster çocuğu olarak işlev görebilen hammaddelerinden biri, etanol üretiminden elde edilen kurutulmuş damıtma çözünürlü tanelerdir (DDGS). DDGS sıklıkla bol bulunmasına ve bir kanatlı rasyonunun %10 ya da daha büyük bir bölümünü oluşturmasına karşın, protein, amino asit, kullanılabilir enerji, fosfor ve sodyum düzeyleri, seriler arasında büyük ölçüde değişiklik gösterebilmektedir. Bu ve diğer nedenlerden dolayı, yetiştiricilerin yemdeki hammaddelerin gerçekten de etikette belirtilen özelliklere uygun olduğundan emin olmaları gereklidir. Halley, bu konuda şunları söylemektedir: “Modern damızlıklar ve broylerlerin, kullandıklarından daha büyük bir kapasiteleri vardır ve dolayısıyla yönetim ve beslenmenin onları bu potansiyele ulaştıracak şekilde uyarlanması gereklidir. Eski seriler, her şeyi tam olarak doğru yapmadığınız durumlarda daha toleranslıydı; ancak modern seriler, çok daha yüksek bir performans göstermelerine karşın, daha fazla bakım da istiyor.” Halle, modern, yüksek performanslı kanatlıların genetik potansiyellerine ulaşmasını sağlamak için, yetiştiricilere yalnızca damızlık üreticisinin talimatlarına dikkatle uymakla kalmayıp, bu uzun yolun her adımında kalite ve uygunluğu düzenli olarak güvence altına almalarını da tavsiye etmektedir. Sonuç olarak kanatlı sağlığı entegre bir sistemdir ve kanatlının sağlıklı olması için tüm parçaların çalışması gereklidir. Aviagen’den Halley’e göre, “Çok fazla miktarde yem kullandığımız için, ne yaptığımızı kolayca unutuveriyoruz. Yetiştiricilerin, düşündükleriyle yaptıklarının aynı olduğunu kesinleştirmek için, giren hammaddelere daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor. Yemin uygun şekilde depolandığından ve uygulandığından da emin olmaları lazım.” Buna ek olarak, endüstrinin yüksek tahıl fiyatlarının ve karbon ayak izi tartışmasının dengelenmesine yardımcı olmak için alternatif yem kaynakları araştırmaya devam etmesi gerektiğini de belirtmektedir. Sürdürülebilir bir yetiştiricilik için üreticiler önemli adımlar atıyor ve koksidiyoz programlarını neredeyse iki yıl önceden planlıyor. KANATLI koksidiyozise karşı aşılanmasına olanak sağlıyor.” Clark, yetiştiricilere, bu yeni teknolojilere yatırım yapmalarını tavsiye etmekte ve onları, buna devam etmeleri konusunda cesaretlendirmektedir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliğe giden yolda iyi yönetimin yerini tutabilecek hiçbir teknoloji olmadığını da belirtmektedir. “Tüm bu teknoloji sayesinde her şeyi bir rutine oturtmak kolay; ancak kanatlılara özen göstermek ve gerekli oldukça ayarlamalar yapmaya hazır olmak da önemli.” Clark, bunu etkili bir biçimde gerçekleştirmek için yetiştiricilere, hem iç programlar hem de dış seminerler yoluyla tüm personele uygun dokümantasyon ve eğitim sağlamalarını tavsiye etmektedir. “Yetiştiriciler, kanatlı ve ekipmandaki değişiklikleri kabul ettikçe, yönetimdeki değişikliklere karşı da açık olmaları gerekiyor. Bu yüzden de, tedarikçilerinin sahip olduğu tüm beceri ve uzmanlığın tüm avantajını kullanmalılar – öğretmeyi, eğitmeyi ve müşterilerimizin yeni fırsatlar belirlemesine yardımcı olmayı seviyoruz.” HASTALIK YÖNETİMİ Hastalık yönetimi, yetiştiricilerin, özellikle antimikrobiyel (antibiyotikler ve sentetik terapötikler) yönetimi söz konusu olduğunda, sürüdülebilir pek çok uygulama yaptığı bir kanatlı yetiştiriciliği alanıdır. Beşeri tıpta kullanılanlar gibi, çok uzun bir süre boyunca kullanılmaları ya da doğru doz oranında kullanılmamaları durumunda, kanatlılara yönelik pek çok terapötik de etkinliğini yitirebilİNFOVET 100-101 Ekonomi ve çevre açısından bakıldığında, alternatif yetiştiricilik sistemlerinin, pek çok tüketicinin düşündüğü kadar sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. mektedir. Yeni bileşiklerin çok az olduğu bu dönemde, yetiştiriciler hızla, sahip oldukları yöntemleri korumayı ve bunları daha akılcı bir biçimde kullanmayı öğrenmiştir. Örneğin Clark, antikoksidiyallerin uzun bir süre boyunca rotasyon yöntemiyle uygulanmasının, endüstrinin bir yandan eskiyen önemli ürünlerin etkisini korurken, bir yandan da önemli ölçüde iyi bir koksidiyozis kontrolünü uzun yıllar boyunca sürdürmesine yardımcı olduğunu belirtmektedir. “Şu anda sürdürülebilirliği düşünen yetiştiriciler bir adım daha atıyor ve koksidiyozis yönetimi programlarını neredeyse 2 yıl önceden planlıyor. Koksidiyozis aşılarını kullanarak ilaç uygulamasına da ara veriyorlar. Bana kalırsa bu yöntem, sürdürülebilir olmaktan daha fazlasını ifade ediyor. Aynı zamanda zekice.” HAYVAN REFAHI FACTA’da çalışan kanatlı uzmanı Stephen Shepard, güçlü hayvan refahı programları, yalnızca hayvanları korumakla ve tüketicinin dikkatini çekmekle kalmadığını ve bu programların ayrıca daha yüksek kaliteli ürünler ve verim artışıyla da bağlantılı olduğunu söylemektedir. Shepard, yüksek hayvan refahı standartlarının tüm yararlarını elde etmek için, eğitim üzerinde duran güçlü programlar uygulanmasını önermektedir. “Sorun, yetiştiricilerin karşı her gün karşılaştığı güçlüklerin ya da ürünlerini sağlamak için nelerle uğraştıklarının bazı perakende satıcılar tarafından bilinmemesi. Eğitim son derece önemli ve yetiştiriciler de bu konuda uzman.” Shepard bunun yanı sıra, her gün sürülerle uğraşan çalışanlara düzenli eğitim verilmesinin özellikle önemli olduğunu da belirtmektedir. Eğitime ek olarak, etkili hayvan refahı programlarının açık bir şekilde tanımlanmış hedefler ve ölçüleri; kapsamlı dokümantasyon ve standart çalışma prosedürlerini; bağımsız, üçüncü tarafların gerçekleştirdiği denetimleri ve yetiştiricilik uygulamalarının düzenli bir şekilde bilimsel temele dayanarak değerlendirilmesini içermesi gerektiğini de ifade etmektedir. Ancak Shepard’ın söylediğine göre en önemli nokta, başarılı hayvan refahı programlarına bağlı kalmaktır. Shepard bu konuda şu noktaları vurgulamaktadır: “CEO’dan orta düzey yönetime, tesis ve barınak çalışanlarına kadar herkes, hayvan refahı konusunda bilgili ve deneyimli olmak zorunda. Hayvan refahı da, tıpkı sürdürülebilirlik gibi kazara gerçekleşmez - organizasyondaki herkesin sürekli ve uyumlu bir şekilde çaba göstermesini gerektirir.” Tavukları beslenmesi ve yem verilmesi, yetiştiriciliğin önemli bir bölümüdür. T avuk yetiştirmenin önemli bir bölümü beslenmedir – tavukların beslenmesi önemli bir üretim maliyeti oluşturmakta ve iyi beslenme, kanatlının performansına ve ürünlerine de yansımaktadır. Bu yayında, geleneksel rasyonlar kullanılarak gerçekleştirilen besleme uygulamasının yanı sıra, ATTRA şirket yayını Sustainable Chicken Production kapsamında tartışılmış olan kendinize ait rasyonların karıştırılması, organik yem ve otlağa dayanan bazı modellerde tavukların beslenmesine ilişkin özel konular ele alınmaktadır. Beslenme Seçenekleri Tavuklar ister kapalı alanda tutulsun, ister açık alanda dolaşmalarına izin verilsin, onları beslemenin en elverişli yöntemi dengeli, peletlenmiş bir rasyon kullanmaktır. Yemlerin çoğu enerji için mısır, protein için soya küspesi ve vitamin ve mineral katkıları içermektedir. Ticari rasyonlar, sıklıkla sağlığı geliştirmek ve büyümeyi arttırmak için antibiyotikler ve arsenikler, koksidiyozisle mücadele için koksidiyostatlar ve bazen küf inhibitörleri içermektedir. Bununla birlikte, yem katkıları içerip içermediklerini göstermek için, ilaçsız yem-kontrollü yem etiketlerinin bulunması da mümkündür. Tavukların en iyi sağlık ve en yüksek performansa yönelik olarak beslenmesi Anne FanatIco, NCAT AgrIculture SpecIalIst (Ziraat Uzmanı) - NatIonal Center for ApproprIate Technology’nin (NCAT - Ulusal Özel Teknoloji Merkezi) bu makalesinde, kanatlı yetiştiricilerinin hayvanlarını en iyi sağlık ve en yüksek performansa yönelik olarak beslemeleri için mevcut olan farklı yöntemler incelenmektedir. İNFOVET 102-103 KANATLI Kanatlının lifli bir yemle beslenmesi durumunda, taşlıktaki kaba yemi öğütmesine yardımcı olmak için istiridye kabuğu gibi küçük sert parçacıklar (grit) verilmektedir. Yemin düşük oranda lif içermesi nedeniyle, endüstride kanatlılar için çoğunlukla grit kullanılmamaktadır. Dışarıda dolaşan kanatlılar da küçük taşları toplamaktadır. Kanatlının yetiştirilmesindeki aşamaya bağlı olarak sıklıkla farklı rasyonlar kullanılmaktadır. Başlatma rasyonların içeriğinde, pahalı bir yem hammaddesi olan proteinler yüksek düzeydedir. Bununla birlikte, daha yaşlı kanatlılarda gereksinimin daha düşük olması nedeniyle, büyütme ve bitirme rasyonlarındaki protein düzeyi de daha düşük olabilmektedir. Başlatma rasyonu yaklaşık % 24 oranında, büyütme rasyonu % 20 oranında ve bitirme rasyonu % 18 oranında protein içermektedir. Yumurta tavuğu yemlerinde genellikle yaklaşık % 16 oranında protein bulunmaktadır. Broylerler, piliçler, yumurta tavukları ve damızlıklar için özel rasyonlar mevcuttur. Parçalayıcı taneler olarak tam tahıllar da verilebilmektedir. Temiz suya erişim önemlidir. Suda çözünmüş olarak toplam 3000 ppm’den yüksek düzeyde katı madde bulunması, kanatlı Sertifikalı organik rasyonlar açısından, iyi dengelenmiş rasyonlar oluşturmak için büyük bir çaba gerekir. sağlığını ve üretimi olumsuz etkileyebilmektedir. egzersiz ve et kalitesi ilişkisi Endüstride kanatlı hayvanın bir seferde daha fazla tüketebilmesi için yemler peletlenmektedir. Kanatlı hayvanlar etrafı ve birbirlerini gagalamayı sever ve küçük miktarlı öğünler için sık sık yemlik boyunca dolaşırlar ve bu durum özellikle daha fazla enerji gerektirir. Peletleme işlemi, bir kanatlı hayvanın beslenmesi için gereken enerji miktarını büyük ölçüde azaltmaktadır. Bununla birlikte hayvanın otladığı otlağa dayanan “doğal” kanatlı hayvan yetiştiricilerinin çoğu, kanatlı hayvanlarının daha fazla egzersiz yaptığında etlerinin daha iyi, kaliteli ve lezzetli olduğunu düşünmektedir. Evde hazırlanarak karıştırılan rasyonlar Bazı yetiştiriciler, yalnızca “doğal” hamaddelerin kullanıldığından emin olmak için karışımlar yaparak kendi rasyonlarını oluşturmaya karar vermektedir. Kanatlı yemi hammaddeleri mısır, yulaf, buğday, arpa, sorgum ve öğütme yan ürünleri gibi enerji konsantratları içermektedir. Protein kosantratları ise soya küspesi ve diğer yağlı tohum küspeleri (yer fıstığı, susam, aspir, ayçiçeği tohumu, vb.), pamuk tohumu küspesi, hayvansal protein kaynakları (et ve kemik unu, kurutulmuş peynir altı suyu, balık unu, vb.), kuru fasulye ve yem bezelyesi gibi taneli sebzeler ve yoncayı kapsamaktadır. Sindirimi arttırmak için tahıllar çoğunlukla öğütülmektedir. Bir protein inhibitörünü deaktive etmek için soya fasulyesinin ısıya tabi tutulması – çoğunlukla ekstrude etme ya da kavurma yoluyla – gereklidir. İlk olarak değerli yağın ekstrakte edilmesi nedeniyle, soya fasulyesi sıklıkla “tam yağlı” formda değil soya küspesi formunda verilmektedir. Tam, pişirilmiş soya fasulyesi, kanatlılara enerji sağlayan yağ açısından zengindir. Tavuk yemi çoğunlukla, yağlı tohum endüstrisinin bir yan ürünü olan soya küspesi içermektedir. Endüstride soya fasulyesi kabuğundan ayrılmakta ve değerli yağ ekstresinin vermek için soya fasulyesinin içinden geçirilecek olan solventin (çoğunlukla hekzan) etkisini arttırmak için küçük parçalara ayrılmaktadır. Soya yağı gibi bitkisel yağlar, yemek için ve endüstriyel amaçlar için kullanılabilmektedir. Soya fasulyesi daha sonra, aksi Ekstrude edilerek işlenmiş soya fasulyesi, içerisindeki yağın okside olarak acılaşması nedeniyle, özellikle sıcak hava koşullarında uzun süre saklanmamalıdır. KANATLI Tavuk yemi çoğunlukla, yağlı tohum endüstrisinin bir yan ürünü olan soya küspesi içermektedir. yaşa bağlı olarak protein miktarının ayarlanması Protein, genellikle en yüksek maliyetli yem ham maddelerinden biri olduğu için, kanatlı hayvan endüstrinde hedefe yönelik rasyonlar kullanılmakta ve kanatlı hayvanlar büyüdükçe rasyonlardaki protein miktarı azaltılmaktadır (kanatlı hayvanların yaşları ilerledikçe giderek daha az protein miktarına gereksinim duyarlar); bununla birlikte başlatma, büyütme ve bitirme için farklı yemlerin kullanılması, küçük ölçekli yetiştiriciler için maliyet etkinliği sağlamayabilmektedir. İNFOVET 106-107 takdirde hayvanın protein sindirimini olumsuz etkileyen inhibitörü deaktive etmeye yönelik bir ısı uygulama yöntemi olarak pişirilmektedir. Bununla birlikte tavuklar, ekstrakte edilmemiş (tam yağlı) soya fasulyesiyle de beslenebilmektedir. Yem olarak ekstrakte edilmemiş soya fasulyesi kullanmanın bir avantajı, bu fasulyelerin hala kanatlıya yüksek düzeyde enerji sağlayan yağı içermesidir. Ekstakte edilmemiş soya fasulyesinin, ısıl işlemden geçirilerek kuru ısı ile pişirilmesi ve ardından yeme karıştırılmadan önce öğütülmesi, ezilmesi ya da parçalanması gereklidir. Bir başka ısıl işlem yöntemi ekstruzyondur. Ekstruzyon, fasulyelerin yeterli ölçüde ısıtan sürtünmeyi (bazen buhar da uygulanmaktadır) oluşturan bir ekspander-eksruderdeki boşluklar aracılığıyla fasulyeye basınç uygulanmasını içermektedir. Sonuç, daha fazla öğütme işlemi gerektirmeyen toz haline gelmiş bir materyaldir. Pişirilmiş ve ekstrude edilmiş soya fasul- yesi, yağın acılaşması nedeniyle, özellikle sıcak hava koşullarında uzun süre saklanmamalıdır. Çoğunlukla vitamin premiksi eklenmekte ancak katkı miktarı, yonca gibi vitamin açısından zengin bitkisel kaynakların kullanımı yoluyla azaltılabilmektedir. Diğer bitkilerin de yaprakları, kabukları ve kepeklerinde vitamin bulunmaktadır. Balık yağı A ve D vitaminlerini sağlayabilmektedir. Maya, bazı B vitaminlerini sağlamaktadır. Güneş ışığı, serbest sistemdeki tavuklar için iyi bir vitamin D kaynağıdır (prekursörü vitamin D’ye dönüştürür). Kanatlılar sığır otlaklarında, böcek larvası bulmak için dışkıların arasında dolaşırken B12 alabilmektedir. Otlağa erişim mümkün olmadığında, bazı yetiştiriciler vitamin için emek-yoğun bir prosese karşın çimlenen tohumları kullanmaktadır. Çimlenme, tohumdaki karoten (vitamin A prekursörü) miktarını arttırabilmekte ve sertifikalı organik kanatlı yetiştiriciliğinde, yıl boyunca var olan bir foraj kaynağı olarak, yemde kullanılması gereken sentetik vitamin miktarını azaltmak için avantaj sağlayabilmektedir. Bitkileri yemeleri, kesilen tavukların derisine sarı ve yumurta sarılarına da daha koyu sarı bir renk kazandırabilmektedir. Kanatlı yemlerine çoğunlukla iz mineral içeren tuz eklenmekte, ancak başka kaynaklar da mineralleri sağlayabilmektedir. Kanatlıların yetiştirilmesinde sıklıkla farklı rasyonlar kullanılır. Yaşlı hayvanların gereksinimleri daha düşük olduğu için rasyonlarındaki protein oranı da daha düşük olabilir. KANATLI toz ve tane yöntemi Bazı yetiştiriciler yem olarak tam tahıl taneleri kullanmayı tercih etmektedir. Kanatlı hayvanları beslemenin “eski moda” bir yöntemi, maliyetleri düşürebilmek için yüksek düzeyde protein içeren bir rasyon hazırlamakla birlikte tam tahıl tanelerinin de verildiği iki yem uygulamalı bir sistem olan “toz ve tane” yöntemidir. Tam tahıl tanelerinin maliyeti yüksek düzeyde protein oranlı yemlerle hazırlanan rasyondan daha düşüktür ve hatta bunlar çiftlik içerisinde yetiştirilebilmektedir. Toz ve taneli yemlere ilişkin daha ayrıntılı bilgi için ATTRA ile iletişime geçiniz. İNFOVET 108-109 Mineraller, bitkilerde yüksek düzeylerde bulunmamalarına karşın, balık unu ve yosunda (deniz yosunu) bulunabilmektedir. Et ve kemik unu, başta kalsiyum ve fosfor olmak üzere mükemmel bir mineral kaynağı ve aynı zamanda iyi bir protein kaynağıdır. Bununla birlikte, yetiştiricinin et ve kemik unu kullanmak istememesi durumunda, bunun yerine dikalsiyum fosfat kullanılabilmektedir. Kanatlıların bitkilerden vitamin ve böceklerden hem vitamin hem de mineral alması nedeniyle, otlağa çıkarılmaları, yemde kullanılması gereken vitaminler ve mineralleri azaltabilmektedir. Civcivlere bazen plasman sırasında ve nakliye öncesinde probiyotikler verilmektedir. Bununla birlikte dengeli bir yemin hazırlanması, özellikle beslenme temeli zayıf olan yetiştiriciler için karmaşık, muhtemelen yüksek maliyetli bir işlem olabilmektedir. Bu işlem, tavukların besin maddesi gereksinimleri ve yem hammaddelerinin içeriğinde bulunan besin maddeleri konusunda uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. Yem hammaddelerinin kaynağının bulunması, öğütülmesi, bir formülasyona uygun olarak karıştırılması gereklidir ve bu karışım çoğunlukla peletlenmektedir.Ev yapımı yemlerin rasyon dengesi, özellikle ticari ölçekte, doğru besin maddesi miktarları elde edilmesi için önem taşımaktadır. Yemlerin doğru bir biçimde dengeli olmaması durumunda, kanatlılar beslenme hastalıklarına yakalanacaktır. Kanatlı Besin Gereksinimleri Ulusal Araştırma Konseyi, protein, enerji (karbonhidratlar ve yağlar), mineral ve vitamin miktarlarını belirtmektedir. Ayrı ayrı amino asitlerden oluşması ve bazı amino asitlerin kanatlı sağlığı için elzem olması nedeniyle, protein kalitesi önemlidir. Yemde bulunması gereken bu besin maddelerinin doğru miktarı ırka, yaşa ve üretim tipine bağlıdır. Feedstuff dergisinin referans sayısında, çeşitli yem hammaddelerinin sağladığı besin maddesi miktarlarının liste halinde verildiği bir yem bileşimi tablosu Kanatlıların bitkilerden vitamin ve böceklerden hem vitamin hem de mineral alması nedeniyle, otlağa çıkarılmaları, yemde kullanılması gereken vitaminleri azaltabilmektedir. yer almaktadır. Uygulamalı Hayvan Beslenmesi: Yemler ve Beslenme gibi beslenmeyle ilgili metinlerde de bu tür tablolar verilmektedir. Yem hammaddeleri, besin maddesi bileşimi açısından laboratuvarda da analiz edilebilmektedir. Kanatlı beslenme uzmanları ya da Uygulamalı eğitim görevlileri, rasyonun dengelenmesi konusunda yardımcı olabilmektedir. Kendi yeminizi hazırlarken formülasyon önemlidir. Yem örnekleri sunulmaktadır. Bazı yemler, et ve kemik unu içermemektedir – daha ayrıntılı bilgi için ATTRA’yı arayınız. Büyük miktarda karışım hazırlamanız durumunda, hammaddeleri sizin için öğütmesi, karıştırması ve muhtemelen peletlemesi (farklı bir makine gereklidir) için yerel bir yem üretim tesisine başvurabilirsiniz. Yem üretim tesislerinin yem hammaddelerinden ve yemleri formüle edebilen beslenme uzmanlarının yer aldığı bir ekipten de yararlanmaktadır. Bir bitki işletmesi için kompost altlığa yönelik olarak 50 yumurta tavuğunun bakımını sürdüren KANATLI otlakta beslenen kanatlılar Otların uzun olması durumunda, tarla kümeslerde tutulan tavuklar (“otlakta beslenen kanatlı”) otları altlık olarak kullanma eğilimi göstermekte ve otlaklar oldukça sağlıksız hale gelmektedir. Taze, bitkisel otlak, kanatlılara lifli, köklü bitkilerin bulunduğu bir otlağa kıyasla daha fazla besin sağlayabilmekte ve iyi çim örtüsüne sahip bir otlak, çamurlu, sağlıksız ve hijyenik olmayan koşulları önleyebilmektedir. Bazı hayvan yetiştiricileri, kanatlı yemi olarak mangrov, lahana ve hatta dut ya da hurma gibi ağaç türü forajları kullanmayı tercih etmektedirler. Maine’li yetiştirici Ellie MacDougal, kendi hammaddelerini çiftliğinde öğüten ve karıştıran yetiştiricilere bir örnektir. MacDougal tam tahılları satın alarak, bunları besin maddelerini korumak için gerektiği şekilde öğütmektedir. Öğütülmüş tahılların 30 gün içinde yem olarak kullanılması gerektiğini, aksi takdirde besin değerlerini kaybetmeye başladıklarını söylemektedir. MacDougal, küçük miktarlar için bir el değirmeni, büyük miktarlar için ise motorlu bir öğütücü önermektedir. Bir başka seçenek de, öğütülmüş olan tahılları satın almanız ve hemen kendi karışımınızı yapmanızdır. Sertifikalı Organik Yemler Evde hazırlanarak karıştırılan yemler, sertifikalı organik kanatlı yetiştiricileri için özellikle yararlıdır. Satın alınabilecek premiks formundaki organik kanatlı ras- yonları mevcut olmakla birlikte, bunlar pahalı olabilmekte ve uzun mesafeli bir nakliye gerektirebilmektedir. Organik kanatlı yemi tedarikçilerinin listesi için ATTRA’yı arayınız. Pek çok yetiştirici organik yem hammaddeleri için yerel kaynakları araştırmaktadır. Yerel ölçekte organik yem Öğütülmüş olan tahılların 30 gün içinde yem kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde hızla besin değerlerini kaybetmeye başlayacağı unutulmamalıdır. Kanatlı yemi hammaddeleri mısır, yulaf, buğday, arpa, sorgum ve öğütme yan ürünleri gibi enerji konsantratları içermektedir hammaddesi kaynakları bulmakta güçlük çekmeniz durumunda, Organik Ürün Geliştirme Birliği (Organic Crop Improvement Association – OCIA), bölgenizdeki organik üreticilerinin isimlerini sağlayabilmektedir. Bazı yetiştiriciler, organik yem hammaddelerini kendileri yetiştirmektedir. İletişim kurulması yararlı olacak bir kişi, Michigan’da organik kanatlı yetiştiricisi olan Craig Kovacik’dir (6). Kovacik, otlak temelli bir modelde, haftada ortalama 50 broyler yetiştirmektedir. Organik kanatlı rasyonlarını karıştırarak satmakta ve yemin işlenmesi konusundaki organik standartları bilmektedir. Organik çiftlik hayvanı üretimi için henüz federal standartların belirlenmemiş olması nedeniyle, USDA şu anda çiftlik hayvanı ürünleri için “organik” etiketlerine izin vermemektedir. Bununla birlikte, özel ve resmi sertifika kurumları, kriterlerini karşılayan bir işletmeye sertifika vermektedir. Sertifikalı çiftlik hayvanı yetiştiriciliğine yönelik programların çoğunun standartlarında, yemin %100 sertifikalı organik olması ve programın listesinde yer alan kullanımı onaylanmış doğal ürünler dışında antibiyotik, parazit giderici, büyüme hızlandırıcı ya da insektisid içermemesi gerekli görülmektedir. Otlak Temelli Modellerde Yetiştirilen Tavuklar İçin Beslenme Sorunları Kanatlılar otlak temelli bir model kullanılarak yetiştirildiğinde, İNFOVET 110-111 KANATLI Mısır, buğday, istiridye kabuğu ve et parçaları kafeterya tarzı bir beslenme sağlamakta ve dolayısıyla kanatlılar gereksinim duydukları besini seçebilmektedir. tavuğun sindirim sisteminin foraj sindiriminden çok, böceklerin, tohumların ve tanelerin sindirimine uygun olduğu ve iyi bir üretim için yine de konsantre yem rasyonlarına gereksinim duyacakları unutulmamalıdır. Bununla birlikte tavuklar için, başta sebzeler olmak üzere, yüksek kaliteli bazı forajlar kullanılabilmektedir. Kanatlıların otlakta yetiştirilmesinin daha yaygın olduğu 30’lu ve 40’lı yıllarda, ak üçgül önerilen bir foraj olmuştur. Yaz bitkisi olarak Sudan otu, kış mevsiminde yulaf ve buğday kullanılmış ve yonca, uzun ömürlü bir bitkisel yem sağlamıştır. Joel Salatin (7), broylerlerin yer döşemesiz kümeslerde otla beslendiği ve her gün taze otlar arasında dolaştığı popüler bir “otlakta beslenen kanatlı” modeli geliştirmiştir. Kümese, su ile birlikte konsantre yem de bulunmaktadır. Bu sistemde kanatlıların bitkiler, tohumlar, böcekler bularak beslenmesine Suda çözünmüş olarak toplam 3000 ppm’den yüksek düzeyde katı madde bulunan temiz suya erişim önemlidir. İNFOVET 112-113 izin verilmekte ve konsantre yem maliyeti %30 oranında azalmaktadır (Daha ayrıntılı bilgi için, ATTRA’nın Sürdürülebilir Tavuk Üretimi başlıklı yayınına bakınız). Salatin, foraj türlerinin kanatlı çiftliği için önemli olduğunu düşünmemektedir. Farklı, uzun ömürlü bir foraj karışımının, besin maddesi sağlamanın anahtarı olduğuna inanmaktadır. Foraj yüksekliğinin önemli olduğunu ve kendi otlağındaki çimlerin yüksekliğini 2 inç düzeyinde tuttuğunu söylemektedir. Salatin, “eggmobile” olarak adlandırılan bir serbest sistem modeli de geliştirmiştir. Bu model, birkaç günde bir otlağın yeni bir bölgesine götürülen taşınabilir bir yumurta tavuğu kümesidir. Kanatlılar gün boyunca serbest olarak dolaşmaktadır (Daha ayrıntılı bilgi için, ATTRA’nın Sürdürülebilir Tavuk Üretimi başlıklı yayınına bakınız). Eggmobile gibi Özet Tavukları beslenmesi ve yem verilmesi, kanatlı yetiştiriciliğinin önemli bir bölümüdür. Karıştırarak kendi rasyonunuzu hazırlayacaksanız, özellikle sertifikalı organik rasyonlar açısından, iyi dengelenerek hazırlanmış rasyonlar oluşturmak için büyük bir çaba gerekebilir. Tavuklar, otlakta olduklarında besinlerinin bir bölümünü böceklerden, solucanlardan ve bitkilerden almakta ve bu da işletme maliyetlerini düşürmeyi sağlamaktadır. “serbest sistemli” bir model kullanılması durumunda, tavukların (özellikle daha agresif olan yumurta tavuğu damızlıkların) öğütülmüş, karıştırılmış rasyonlar yerine kafeterya tarzı tam taneli tahıllarla beslenmesi de mümkün olabilmektedir. Salatin, “eggmobile” sistemindeki yumurta tavularını tam taneli tahıllarla beslemektedir. Mısır, buğday, istiridye kabuğu ve et parçaları kafeterya tarzı bir beslenme sağlamakta ve dolayısıyla kanatlılar gereksinim duydukları besini seçebilmektedir. Otlakta örneğin fazla miktarda çekirge yemeleri durumunda, kanatlılar pahalı olan et parçalarını daha düşük miktarda tüketebilmektedir. Bu besleme tarzı, tam organik tahılların öğütme ve rasyonlara karıştırmayı içeren ek işleme maliyetleri olmaksızın satın alınabilmesi ve yem olarak kullanılabilmesi nedeniyle, maliyeti yüksek olan organik beslenmeyi daha uygulanabilir hale getirebilmektedir. Bununla birlikte, otlakta yetiştirilen kanatlı modelinin tarla kümeslerindeki kanatlılar yeterli miktarda böcek bulamayabilmektedir. Serbest dolaşıma ve böceklerin eşlik etmesine izin verilerek yem gereksinimleri azaltılabilmekle birlikte, kanatlıların dolaşmasının sağladığı yararlar, beslenmeden çok pazarlama ve hayvan refahı ile ilgili olabilmektedir. SEKTÖR ZİYARETLERİ YUMURTA ÜRETİMİNDE SÖZ SAHİBİ BİR ŞEHİR ankara Türkiye, yumurta üretiminde dünyada söz sahibi olmaya başladı. 2006 - 2014 arası yapılan yatırımlarla % 109 büyüyen sektör, 400 milyon doları aşan ihracat rakamıyla sürekli gelişim halinde. R akamlara göre yıllık 17.6 milyar adet olan yumurta üretimi yüz güldürse de, sektör ihracata dayalı büyümenin zorluklarını yaşamaktan geri kalmıyor. İnfovet Dergisi olarak bu sayımızdan itibaren Güneşli Aşı’nın sponsorluğunda yumurta üreticilerimizin sesi olacağız. Her sayımızda farklı bir ilde farklı üreticilerimizle Türkiye’de yumurta üretiminin güvenilirliğinden, üretim kalitesinden ve yatırımlardan bahsedeceğiz. Ankara Güneş Ecza Deposu’ndan Zekeriya Tosun’un da destekleriyle projemize başkent Ankara’dan başladık. İtimat Yumurta, Türe Yumurta, Şişman Yumurta ve Çiftçiler Yumurta’nın yöneticileri ve sağlık birimleri ile konuştuk. Sorunlar ortaktı. Çözüm yollarını anlattılar ve dediler ki, ‘’sektörde birlik ve beraberlik olursa dünya lideri oluruz’’. BU PROJEYİ ÖNEMSİYORUZ Güneşli İthalat ve Satış Müdürü Murat Cenudioğlu İNFOVET 114-115 Dünyada söz sahibi olmaya başlayan Türk tavukçuluğu, gelişimine son hız devam etmektedir. Bu hızlı gelişimin altında yatan nedenlerden birisi de şüphesiz güvenli üretimdir. Güneşli Aşı olarak sağlıklı güvenilir üretimin en önemli parçası olduğumuzun farkındayız ve bu görev bilinciyle faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu projeyle birlikte yumurta üreticilerimizin sesi olmayı hedefledik. Projemiz sadece bir il ya da bir bölgeyle sınırlı olmayacak; her ay farklı bir ilde farklı bir bölgede sizlerle olacağız. Güneşli Aşı olarak sektörle omuz omuza olmanın haklı gururunu yaşıyor, projeye katılan tüm üreticilerimize ve sağlık ekiplerine teşekkür ediyoruz. www.gunesliasi.com.tr SEKTÖR ZİYARETLERİ Şişman Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şişman İhracata dayalı olan bir büyüme sıkıntılara yol açar Şişman Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şişman sektördeki büyümenin tamamen ihracata dayalı olduğunu ve bunun ilerleyen zamanda sıkıntılar yaratacağını söylüyor. 2 milyon TL’lik pastörize tesisi yatırımından da bahseden Ahmet Şişman, Kalecik’ te bulunan işletmenin kapasitesini 1 milyona çıkaracaklarını söyledi. Yumurtacılık aileden mi geliyor? Bu meslek baba mesleğimiz. 1996’da ilk kez Taşpınar / Çubuk’ta üretime başladık ve işe ilk başladığımızda iki kümesimiz vardı; yani yaklaşık 30 bin hayvan. Daha sonra kendi yemimizi yapmaya başladık, arkasından bir kümes daha derken yavaş yavaş büyüyerek bugünlere geldik. Ankara’da kendi yumurtasını satan hemen hemen tek firma olduğumuzu söyleyebilirim. Dışarıdan yumurta almadığımız için iki tesiste de ayrı İNFOVET 116-117 ayrı yem yapıyoruz. Bununla birlikte kabuğu kusurlu yumurtaları işlemek ve likit forma sokmak için pastörize tesisimiz mevcut. Bu tesise 2 milyon TL gibi bir yatırım yaptık. Hedef pazarınız iç piyasa mı? Hedefimizi iç piyasa olarak belirledik diyebilirim. Ankara’daki hemen hemen tüm marketlerle çalışıyoruz. İhracatı ise çok nadir gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de yumurtacılık sektörü tamamen ihracata dayalı gidiyor. Bu durum, doğruluğu tartışılması gereken bir durum. İhracat durduğu zaman –ki yaşıyoruz; sektör ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bana göre bu büyüme yanlış bir büyüme. Herkes ihracat yapmaya yöneliyor, çünkü geçmişe baktığımızda yumurta fiyatları hiç bu kadar kötü olmamıştı. Ancak birkaç pazarla ihracat yapmanın riskleri var; örneğin vakti geldiğinde Irak’ta da kümesler yapılacak. Başka pazarlar bulmadığımız sürece bu risk her daim var olacaktır. Neden başka pazarlar bulamı- www.gunesliasi.com.tr AŞILAMA PROGRAMLARINI HARFİYEN UYGULUYORUZ yoruz diye sorarsanız; öncelikle Türkiye’de üretim maliyetlerinin çok yüksek olduğunu söylemek gerekir. Örneğin Ukrayna, kendi soyasını kendisi üretebiliyor, ancak biz üretemiyoruz. Zannediyorum ki bu durum tarım politikalarıyla alakalı; bu nedenle dış pazarda rekabet etme şansımız çok az. Yumurta üreticisini zorlayan unsurların en önemlileri nelerdir? Yumurta sektörünün birlik içinde olduğunu düşünmüyorum. En nihayetinde herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Üreticinin zarar görmemesi için birliklerin, asıl olarak yeni çıkan mevzuatları takip etmesi gerekiyor. Önemli olan sektörden görüş almak ve yenilikleri üreticilere aktarmak için bir araya toplamaktır. Örneğin, Türk Gıda Kodeksi Yumurta ve Yumurta Ürünleri Tebliği’ne yeni eklenen yumurta tarihleri ilgili hüküm ile 20 Aralık tarihinden itibaren yumurtanın üzerine tarih yazılacak ve bu durum üreticiyi zora sokacak. En iyi ihtimalle yumurtaların % 30’u iade olarak gelecek. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok ve bu noktada üretici birliklerinin sektör ortaklarının görüşünü alıp, bu mevzuat değişikliklerine odaklanmaları gerekiyor. Çünkü bu tür uygulamalarla sektör büyümez, aksine küçülür, zarara uğramak istemeyen üretici bu olumsuzluğu tüketiciye yansıtır. Taze yumurta yedirme hevesine fiyatlar mecburen yükselecek. GÜBRE KONUSU HER YÖNÜYLE ZORLAYICI Sektörde yaşanan olumsuzluklara rağmen uzun ve kısa vadede Kalecik’te hayata geçirdiğimiz bir projemiz var. 1 milyonu hedeflediğimiz kapasitemiz şu an için 625 bini buldu. Geriye üç kümesimiz kaldı, ancak dediğim gibi, bizi frenleyen olumsuzluklarla karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi “ihracat durduğunda ne olacak?”, ikincisi de “gübre” sorunu. Mevcut mevzuata göre Çevre Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı senkronize değil. Tarım Bakanlığı işletmeleri büyütmek ve yatırımlar yapmaları için işletmelere teşviklerde bulunurken gübreyle ilgili bir çözüm sunmuyor. Çevre Bakanlığı da eş zamanlı olarak tavuk gübresinin radyoaktif olduğunu söylüyor. Elbette biyogaz alternatifi var, ancak bir biyogaz tesisi 2.5 milyon Euro’ya mal oluyor. Bu rakamlar tavukçunun boyunu aşan rakamlar. Veteriner hekim olarak hayvan sağlığının başında görev alıyorum. Çubuk ve Kalecik’ te iki işletmemiz var. Çubuk’taki işletme eski bir oluşum, 500 bin adet hayvanımız var. Asıl yeni oluşumumuz Kalecik’te. Burada kapasite şu an için 500 bin yumurtlayan hayvan, 150 bin yarka hayvanı. Hedefimiz iki yıl içerisinde 1 milyon yumurtlayan hayvana ulaşmak. İşletmemizdeki en önemli konu biyogüvenlik; çünkü tavuk en hassas hayvanlardan bir tanesi; gerek giriş çıkışlara gerekse ilaçlamalara büyük özen gösteriyoruz. Hammadde kamyonları, aşılama için dışarıdan gelen işçiler ve diğer misafirler her türlü ilaçlamaya tabi tutuluyor. Bu noktada benim görevim de asıl olarak koruyucu hekimlik. Kümese bir enfeksiyon kaynağı girer ve binlerce hayvan etkilenir. Bu durum, hem hayvan sağlığı açısından hem de yumurtayı tüketen insanların sağlığı açısından çok önemli. O nedenle aşılama programlarına tüm prosedürleri ile uyuyoruz. Veteriner Hekim Hazel Aksoy Şişman Yumurta Hayvan Sağlığı Sorumlusu SEKTÖR ZİYARETLERİ İtimat Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kadir Çakır mükemmel. Tüm bunların yanı sıra tavuk eti ile ilgili müşteri talepleri doğrultusunda ne yapabiliriz diye düşündük ve 2013 yılında bir proje ile tavuk eti satmaya başladık. İtibarımız ticaretten daha önemli Yıllar içerisinde yükselişimizin sırrı sermaye değildi; bir kümes yapıp bütün zorluklarını çektik, ardından bir kümes daha yaptık, tüm bunlarla birlikte ekonomik krizleri ve çeşitli hastalık krizlerini atlatmaya çalıştık ve bu süreçte hep birlik – beraberlik içerisindeydik. Tek amacımız var olan itibarımızı hiçbir ticari sebepten ötürü bozmamaktı. Tüm bunların dışında konvansiyonel ve alternatif olarak hep yeni projelere açık olduk; Avrupa’daki tesisleri görmüş olan arkadaşlarımız buradaki işleyişin ve dizaynın Avrupa’da dahi olmadığını söylüyorlar. Yeniliklere açık bir firmasınız, gerçekleştirdiğiniz projeler nelerdir? Hedef günlük 1 milyon yumurta Projemizde ilk olarak İtimat Tavukçuluk’u ziyaret ettik ve geçtiğimiz yıl, ilk defa % 100 tavuk gübresinden elektrik üreten işletmenin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kadir Çakır ve Yakup Hasan Tesisi İşletme Müdürü Mert Çakır’la konuştuk. İtimat Tavukçuluğun tarihçesinden bahseder misiniz? 1989 yılında 60 bin kapasiteli bir işletme olarak düşündüğümüz İtimat Tavukçuluk A. Ş.’ye ilk olarak 10 binlik kümes ile başladık. Ankara çevresinde hedef üretim kapasitemize ulaşıp yem tesisimizi kurduktan sonra büyük ve yerel marketlere yumurta verdik. Bu yumurtaların bir kısmı marketlerin ve Ankara’nın dışındaki yerlere de gitmeye başladı ve marka potansiyelimiz oluştu. 2011 yılında ise şubeleşmeye gittik ve satış yerimizi Yenice’deki işletmemizin önüne koyduk; ilk etapta konteynır şeklinde seyyar yerlere yumurtamızı ulaştırdık ve bu işe başladık. 2010 yılında Yakup Hasan bölgesinde 1 milyon kapasiteli bir projeye imza attık; bütün kümes binalarımızın, idari binalarımıİNFOVET 118-119 zın, paketleme ve soğuk hava ünitelerimizin inşaatını bitirdik ve “Bir Civciv, Bir Yumurtacı” dedik. Yaklaşık % 80’i tamamlanan bu projedeki hedefimiz beş yıl içerisinde projeyi tamamlamak. Diğer işletmelerimizle birlikte 1 milyon gibi bir üretim rakamı yakalıyoruz. İşletmemizin kapasitesi 200 bindi; Yakup Hasan Tesisi’ne ağırlık verince Yenice’deki tesisimizin kapasitesini biraz düşürerek 125 bin civarlarına çektik. Yakup Hasan’da şu anda 800 bin üretim kapasitemiz mevcut ve 2015 yılında dediğim gibi 1 milyon günlük yumurta kapasitesine ulaşmayı hedefliyoruz. Bütün şubelerimiz Ankara’da değil. Kırıkkale’de beş şubemiz var; Elmadağ, Polatlı, Kazan gibi Ankara’nın çevre illerinde de satış yerlerimiz mevcut. Yani, kendi portföyümüz çerçevesinde pazarlamamız Yakup Hasan projemiz ile birlikte 2010 – 2011 yılında bir projeye daha imza attık. % 100 tavuk gübresinden Türkiye’de ilk defa elektrik üreten firma olduk. Bu proje 2014 yılının Ekim ayında faaliyete geçti. Şu anda ortak bir firma ile birlikte elektriği üreten firmaya gübreleri veriyoruz. Bu atılımımızı gören diğer bölgelerdeki işletmeler de bu işe imzalarını atmaya başladılar. Şunu söyleyebilirim ki; firmamız Türkiye’de yapılan birçok şeyin ilk sistemini kuran firmalardan bir tanesi. Sürekli satış ve alım politikalarımızı günün şartlarına göre şekillendiriyoruz. Bir kısım ihracata da başladığımızı eklemek isterim. MÜŞTERİ ODAKLI BENİMSEDİĞİMİZ POLİTİKALAR BAŞARIMIZIN SIRRIDIR Her ne olursa olsun bir ilkemiz var; yumurtaların kaliteli olması ilkesi. Bu aşamada hiçbir zaman maliyeti göz önünde bulundurmadık. Zararına satış yaptığımız zamanlarda dahi müşteriye bunu yansıtma lüksümüz olduğunu düşünmedik. Bunula birlikte yumurtalarımızın taze oluşu müşteride alışkanlık yarattı. Bir de benimsediğimiz politika ile günlük yumurtayı üretip satışa sunuyoruz. Ankara içerisinde en fazla yarım saatlik bir transport süresi var ve yumurtalar üretim yerinden satışa ulaşıyor. Önceden bahsettiğim üzere iki adet üretim tesisimiz var ve bu tesisler sürekli olarak bir modernizasyona tabi tutularak geliştiriliyor. Biz yaklaşık 15 yıl boyunca aynı kapasitede kalarak satışımızla birebir gittik; çünkü çok üretip zararına satmanın anlamsız olduğunu düşündük ve normal satış politikamızı buna göre şekillendirdik. 2010 yılında yeni tesisimizi kurarken www.gunesliasi.com.tr Kadir Çakır, Yakup Hasan Tesisi İşletme Müdürü Mert Çakır ile birlikte Biyogüvenlik prosedürlerini üst seviyede uyguluyoruz Yakup Hasan tesisimiz, Çubuk ve Kazan’ın tam ortasında konumlanmış durumdadır. Ayrıca Ankara’nın merkezine ne çok uzak ne de çok yakındır. Yani nakliye bakımından stratejik bir noktadır. İşletmemizde ortalama 30 personel çalışıyor; 8 adet büyütme kümesimiz, 8 adet yumurta kümesimiz ve iki adet civciv büyütme kümesimiz var. Kafesler ve ekipmanlar son teknoloji olduğu için işimiz gayet kolay. Yakup Hasan Tesisi’nde üç veteriner hekim ve iki ziraat mühendisi hizmet vermekte. Biyogüvenlik konusu işletmemizin titizlikle yaklaştığı en önemli konu. Anlaşmalı olduğumuz yıkamacılar var, ziyaretçiler tesise 20 km kala araçlarını yıkatıp çiftliğe giriyorlar ve araç kapıda ayrıca ilaçlanıyor. Kişiler biyogüvenlik hattındaki dezenfeksiyondan geçtikten sonra çiftliğe giriyor. Kamu görevlileri gelse dahi, biyogüvenlik prosedürlerinin tamamına uymadan kimse giriş yapamaz. MERT ÇAKIR İtimat Yumurta de tamamen kapalı sistem, Alman teknolojisi ile yaptığımız bir kafes sistemi ve havalandırması kullandık, en küçük detayına kadar yumurtaları tasniflemek için tasnif makinesi aldık. İşletmeye giriş çıkış çok kısıtlı ve kendi yemlerimiz kendi yem fabrikamızda yapılıyor, araçlar ile üretim yerine giriş yapılmaksızın silolara aktarılıyor. Kalitemizin sırrı bu. ÜRETİM MİKTARIMIZIN ARTMASI İLE BİRLİKTE DIŞ PAZARA YÖNELDİK Tüm bunların yanında ihracata başladığımızdan bahsetmiştim. Irak ile bağlantımız oldu; tesislerimizi ziyaret ettiler ve yaklaşık iki hafta önce ilk tırımızı yolladık. Bizim sahip olduğumuz bir firma ciddiyetimiz ve ilişkilerimiz var. Bir İtimat ürünü satın aldığınızda gerçek İtimat tesislerinde üretilmiş yumurtayı ve tavuğu alırsınız; piyasadaki itibarımız bu nedenle üst düzeyde. Ancak yumurta dolar gibi, hep bir dalgalanma söz konusu. Bu durum tek bir üretim merkezi olmamasından kaynaklanıyor. İç piyasanın ihtiyacından fazlasını üretirseniz ve iç piyasa bu artışı kaldıramazsa ihracata yönelirsiniz. Biz de ülkemizde bunu yaşadık ve aştık; üretim sayımız arttığı için dış pazara yöneldik. Sektörün eskiden belli periyotları vardı. Fakat şu anda durum tam olarak böyle değil; örneğin Ankara’da yazın yumurta tüketimi düşerken, Ege Bölgesi’nde turizmle birlikte tüketim dengeleniyor. Yumurtacılık dışarıdan basit gibi gözükse de aslında riskli bir iş. Hesabı market satışlarına bakılarak yapılıyor ancak market satışlarındaki kar oranları marketçinin elinde kalıyor. Biz bu handikabı her fırsatta dile getiriyoruz ve marketlerde fren oluşturmayı başardığımızı düşünüyoruz. KUSURLU YUMURTALARI LİKİT YAPMA PROJEMİZ VAR Yumurta sektöründe bizim gibi firmaların tecrübeleri ile kapasiteler arttı. Aynı zamanda kırık, kirli ve kusurlu olan yumurtaların kullanımı ile ilgili alternatiflerin de ortaya çıkması ile sektörün büyümesi hızlandı. Şu anda Türkiye’de küçük yatırımcı olarak başlanan birkaç kooperatif var ve sektör sürekli kendini yeniliyor, kapasiteler büyüdü. İhracatta ilk beşe girdik ve aslında üretim konusunda birinci sıradayız. Al – sat yolunu seçmiyoruz; örneğin Hollanda gibi olsak birinciliğe rahatlıkla yükselebiliriz. Sürekli krizlerle ve hastalıklarla uğraşıyor olmak sektörü yoruyor olsa da, yatırımcı bu işleri çok seviyor ve bırakamıyor. Bizim de kısa ve uzun vadede birçok projemiz var. Kümes kapasitelerimizle birlikte yem kapasitelerimiz de büyüyecek. Yakup Hasan Tesisimiz’i oturttuktan sonra bir iki yıl bekleme süremiz olabilir, çünkü çok fazla üretmenin bir anlamı yok. İşleyişin hızlı bir şekilde gerçekleşmesini beklemekteyiz. Bunun dışında dediğim gibi tavuk etini değerlendiriyoruz. Bir sonraki üretim aşamada kusurlu yumurtaları likit yapma projemiz var. İşletmelerimizde gerekli olan ISO 9001, ISO 22000 ve son ürünümüz için Helal belgelerinin tamamını aldık. Türkiye’de belki de yumurta da ilk Helal Belgesi’ni alan firmayız. Gerek işletme standardını gerekse kalite standardını büyük titizlikle yakaladık ve ürünlerimizin hepsini tescilledik. 20 yıllık tecrübemizle markamız ön planda; firma İtimat Tavukçuluk olabilir ama tüketicilerimiz “Leziz Lezzet, Lele Yumurta” olarak yumurtamızı ön plana çıkarıyor. SEKTÖR ZİYARETLERİ Türe Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kaya Yarım asırlık güven: Türe Yumurta Türe Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kaya ile yarım asırdır güvenilir marka olmanın ardında yatan gerçekleri konuştuk. Gelişimine emin ve sağlam adımlarla devam eden Türe Yumurta paketli yumurta satışında Ankara’nın öncü firması olduklarını söyledi. Köklü bir geçmişe sahipsiniz, bugüne kadar olan başarılı gelişiminizi bizlere anlatabilir misiniz? 1969 yılında babam ve üç amcamın yumurta alım satımı ile başlayan Türe Yumurta macerası, 1990 yılında babamın işi kardeşim Sinan Kaya ve bana devretmesi ile benim için başlamış oldu. 1983 yılından sonra babam, Çubuk / Güzel Hisar Köyü’nde 10 bin kapasiteli yer tavukçuluğu ile yumurta üretimi işine girdi. 2000 yılında şu anda mevcut işletmemiz olan Çubuk / Taşpınar Köyü’ndeki 40 bin kümes hayvanı, 100 bin yumurta İNFOVET 120-121 tavuğu kapasitesi ile 40 bin civciv büyütme kümesi bulunan yerimize geçtik. Bununla birlikte saatte 10 ton üretim kapasiteli yem fabrikasını devraldık. 2010 yılında yıllık kapasite artışımız ile ilgili belediye ile yaşadığımız sorunlar nedeniyle, 2010 yılında yine Ankara’ya bağlı Kalecik ilçesinde 600 bin üretim kapasiteli bir yerin projesini devraldık. Şu anda Kalecik’te 120 biner kapasiteli iki kümesimiz, 120 bin kapasiteli civciv büyütme kümesimiz ve 3000 m2 kapalı alan soğuk hava depo ve paketleme binamız mevcut. Hedefimiz Kalecik’te 600 bin, Çubuk’ta ise 120 bin kapasiteye ulaşarak toplamda 720 bin yumurta tavuğu ile bu projeyimizi başarı ile tamamlamak. Paketli yumurta satışına başlamanızın avantajları oldu mu? Markalaşma sürecimiz 2000 yılında paketli yumurta ile ilgili çalışmalarımızla başladı. Bu gelişmeyle, 2007 yılında patlak veren kuş gribi döneminde yumurta sektöründeki diğer rakiplerimizden bir adım öne geçtik. Herkes açık olan yumurtasını satmakta zorlanırken, biz sıkıntıya girmeden yolumuza devam www.gunesliasi.com.tr Türe Yumurta Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Kaya ettik. Kendi üretimimiz dışında, anlaşmalı olduğumuz kümeslerden kapasitemizin 3 - 4 katı oranında yumurta alıyoruz ve yine anlaşmalı olduğumuz marketlere sevkiyatını gerçekleştiriyoruz. Elbette hedefimiz dışarıdan yumurta almayı durdurmak, sadece kendi kalite standartlarımızda ürettiğimiz yumurtayı müşterilerimize temin etmek. Şu an için ihracat gerçekleştirmiyoruz; çünkü üretim kapasitemiz yeterli değil. Hali hazırda dışarıdan yumurta alıyoruz, dışarıdan alıp ihracata vermek bana göre mantıklı değil. İç piyasada markalaştık; Ankara’da hemen hemen yerel marketlerin tamamında ürünümüz var. Bahsettiğim gibi markalaşma yönünde Ankara’daki meslektaşlarımıza göre hep bir adım öndeydik. Kalite ve hizmet anlamında Türe markası artık insanların kafasına yer etti. Hiçbir zaman beklemiş yumurtayı paketlenmiş yumurtanın içerisine koymadık. 2005 yılında gramajla ilgili kalite standartlarını yakalayabilmek için tasnif makinesi aldık. Müşterinin dikkat ettiği ve Tarım Bakanlığı’nın zorunlu tuttuğu ISO ve HACCP belgelerinin bizden istediği bütün kalite öğelerini yakalamak adına her zaman müşteriye standart yumurtayı sunmaya çalıştık. Bu da müşteri memnuniyetini peşi sıra getirmiş oldu. İşletmenizde biyogüvenlik prosedürleri tam olarak uygulanıyor mu? Biyogüvenlik önlemleri işletmemizin kalbidir. Araçlarla gelen bir günlük civcivler büyüme döneminde her daim veteriner he- sektörün bu kadar hızlı büyümesi ciddi bir tehlike arz ediyor kim gözetimi altındadır ve en az 15 adet aşı ile aşılanırlar. Civcivler 16 haftalık olduklarında tavuk kümeslerine yerleştirilirler; burada da her altı haftada bir bütün aşılamalar veteriner hekimler tarafından uygulanır. Dış ziyaretlerde ise, yabancı kişiler kesinlikle kümese alınmaz ve tüm giriş çıkışlarda araçlar dezenfekte edilir. Tarım Bakanlığı ve hükümet yeni kapasite artışlarına müsaade etmemeli Türkiye’de ihtiyacın üzerinde bir üretim var, ancak yaşanan anormal büyüme ihracata dayalı bir büyüme. İhracat ile bir sıkıntı yaşanıp kapılar kapatıldığında olumsuzluklarını iç piyasa yaşayacaktır ve kendi yumurtalarımız bize rakip olacaktır. Aynı zamanda ihtiyacın üzerinde yapılan üretimin bir sonucu olarak, maliyetler düşmese de yumurta fiyatları aşağıya düşüyor. Çünkü fiyatları biz değil müşteri belirliyor. En önemli sıkıntılarımızdan biri sattığımız ürünü bizim değil, çalıştığımız marketlerin belirlemesi. Onlara göre ticari anlamda emekleme devresindeyiz ancak 2000’li yıllarda paket yumurta azken oyunun kurallarını biz belirliyorduk. Dediğim gibi dengeli bir büyüme için Tarım Bakanlığı’na ve hükümete çok iş düşüyor. İhtiyacımıza ve ihracat öngörülerimize göre üretim yapılmalı; Bakanlıkça bunun bir tablosu hazırlanmalı. Devlet, organik tavukçuluk adı altında 100 bin kapasiteli işletmelere hibe desteği verirken, mevcut kapasitelerin modernize edilmesi, biyogüvenlik ile ilgili önlemlerin alınması ile ilgili yardımlara yanaşmıyor. 1969 yılında bu işe ilk girdiğimizde servis ağını çok iyi kurduk ve buna paralel olarak şu anda da marketlere yönelik hizmetimiz en iyi düzeyde olduğu için Türe markası insanların kafasında yer etti. Girişimimizin ilk yıllarında üretimimiz yoktu, yumurtayı dışarıdan alıp satıyorduk. Ne zincir marketler ne de çiftlikler vardı; bakkal bakkal dolaşıp yumurtamızı dağıtmaya çalışıyorduk. Zaten ilk çiftliğimizi 7500 kapasite ile kurduk. Bu şekilde marka olarak meslektaşlarımızın bir adım önüne geçebildik. Şu anda sektör iyi durumda ancak çok hızlı büyüyor. Bence bu bir tehlikedir. Üretim çok fazla, eğer ihracatımız olmazsa iç piyasada büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Mehmet Salih Kaya Türe Yumurta Kurucusu SEKTÖR ZİYARETLERİ Çiftçiler Yem Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Gönlüaçık “Kar, zararın kardeşidir, ikisiyle yaşamak önemli” Çiftçiler Yem’in deneyimli Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Gönlüaçık canlı yetiştiriciliğinin zor olduğunu bildiklerini anlatırken kar ve zarar kavramlarının birbirinden uzak olmadığının altını çizdi. Hüseyin Bey, Çiftçiler Yem’in tarihçesini bizlere anlatır mısınız? 1996 yılından beri hizmet verdiğim Çiftçiler Yem, daha önceleri çok ortaklı bir şirketti. 1995 yılından sonra ayrılıklar oldu. Asıl kuruluş tarihi 1979 yılı olan işletmemiz 1981 yılında ilk üretimine başladı. İlk üretime başladığında saatte 10 ton kapasiteli büyükbaş ve küçükbaş yemi üreten fabrika 1985 yılında kapasiteni arttırarak saatte 25 ton yem üreten bir firma haline geldi. Yem satışı konusunda hiçbir zaman elinde çantasıyla personel dolaştıran bir firma olİNFOVET 122-123 madı; aksine kendi çuvalı ile kendi yemini ve ismini satan bir firma oldu. Bu da kalitemizi açıkça gösteriyor. Kanatlı geçmişiz Köytur ile başladı. Köytur’un yemini temin eden ilk fabrikaydık. Eskişehir ve Karadeniz Bölgesi’nin senede 18 bin ton civarındaki broyler yemlerini 1985-1990 yılları arasında yine biz temin ettik. 1995 yılında kanatlı yemlerine bir ara verdik ve o dönemden sonra entegrasyonlara yem ve civciv teminini bizzat broyler firmaları yaptı. Biz de 2012 yılına kadar büyükbaş yemi yapmakla yetindik. Senede Hüseyin Gönlüaçık, ürettikleri ilk yumurtayı başarı hatırası olarak sergiliyor. www.gunesliasi.com.tr 25-30 bin ton büyükbaş yemi satan bir firmayız. Bununla birlikte 2010 yılından beri tavukçuluğa girmek için mücadele veriyoruz. 2-2.5 sene devletten ruhsat almak için uğraştık. Sonrasında, yem konusunda kalite kıstaslarını iyi bildiğimiz için 2010 yılı sonunda tavukçuluk konusunda bir deneme çiftliği kurmaya karar verdik ve 2012 yılında üretime başladık. Deneme çiftliğimizde şu anda 180-190 bin hayvanımız var. İnşaat ruhsatlarımızı aldık. Hedefimiz 65 dönümlük ruhsatı alınmış araziyi bir kampüse dönüştürmek ve 500 bin kapasite ile işletmek. Randıman ve tavuk yetiştiriciliği konusunda tecrübelerimiz çok fazla ve bunun faydasını görüyoruz. Zaman zaman kanatlı piyasasında olumsuzluklar yaşansa da, “Kar, zararın kardeşidir. İkisiyle yaşamak önemlidir” diyoruz. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen yumurta sektörü iyiye gidecek ve üretim bilinçli insanların eline geçecek. O nedenle kanatlı sektörünün geleceği ile ilgili karamsarlık yaşamıyorum. Ama dediğim gibi kar zararın kardeşidir. Birbiriyle yaşamayı ve zorluklara tahammül edebilmeyi öğrenmek gerekiyor; çünkü bu sektör riskli bir sektör. Kanatlı sektöründeki büyüme sizce plansız mı? Çözümü sadece ihracat olarak görmek doğru bir bakış açısı mı? Türkiye’deki diğer bütün sektörlere bakıldığında plansız bir büyüme geçerli. Bu büyümeyi ancak ihracatla aşabileceğimizi düşünüyorum. Başka şansımız yok, ihracat seçeneğini denemezsek tamamen kabuğumuza çekilmiş oluruz. Sadece kanatlı eti, yumurta ve yem sektöründe değil, aslında her sektörde Türkiye’de bir fazlalık var. Bizim bu görüş paralelinde ihracat yapma hedefimiz var. Yapmayı planladığımız 200 bin kapasiteli iki yeni kümesi sadece ihracata bağlamak istiyoruz. KORUYUCU HEKİMLİK İŞLETMENİN GELECEĞİDİR Çiftçiler Yem ve Yumurta’da üretimle ilgili konularla ilgileniyorum. 1990 yılından beri Hüseyin Bey ile birlikteyiz. Büyükbaş rasyonlarının hazırlanması, sahadaki klinik faaliyetler, müşterilere bunlarla ilgili hizmetlerin götürülmesi ve yumurta üretimi girişimimizle ilgili konularda görevliyim. Kanatlı hayvan sağlığı riskli bir alan. Bu nedenle aslına bakarsanız bir hekimin dikkat etmesi gereken en önemli şey koruyucu hekimlik ve biyogüvenlik proseslerini uygulamak. Bu noktada dezenfeksiyon çok önemli. Kümese dışarıdan gelen araçlar hatta bu araçların şoförleri ve ayakkabıları gibi konularda yapılmış risk analizler bir kümese hastalığın nasıl bulaştığı ile ilgili bizlere fikir veriyor. Birçok kümes sahibi biyogüvenlik önlemlerine maksimum önemi veriyor, çünkü kanatlıda birçok viral hastalık çok hızlı seyir gösteriyor ve işletmeyi sarsacak ciddi boyutlu zararlara neden oluyor. Bu nedenle çalışanların giysilerinden ayakkabılarına kadar tüm giriş çıkışlarda biyogüvenlik prosedürlerini uyguluyoruz. Bunu sürümüzün sağlığı ve ürettiğimiz yumurtanın güvenirliliği için yapıyoruz. Kümes sağlığı civcivden başlar Yumurtacı hayvanların yem içerikleri de bir veteriner hekimin dikkat etmesi gereken konulardan biridir; çünkü rasyonun kalitesi birebir yumurtanın kalitesini etkileyen faktörlerden biridir. En ideal ham maddeyi ve en ideal karışımı hazırlayıp hayvana sunduğunuz zaman elde ettiğiniz yumurtanın kabuğu da, iç kalitesi de o ölçüde besleyici özellikler sergiler. Şu anda neredeyse en ucuz kaliteli protein kaynağı yumurta; 1 kg proteini 3.5 liraya satın alabiliyorsunuz. Bir yumurtanın içinden bir civciv çıktığı düşünülürse, içerisindeki besin maddelerinin kalitesi ve besleyiciliği anlaşılabilir. Kümes sağlığı civcivden başlar. Civcivin kalitesi, ırkı, civcivhanede uygulanan yetiştirme teknikleri, Veteriner Hekim Can Tüvel Üretim Müdürü aşılamalar, kümes dezenfeksiyonu, havalandırması, temizliği ve yediği rasyonun içeriği, yumurtlar pozisyona (yarka haline) gelmesi ile beraber yumurta kümeslerine taşınması ve aynı konforu burada sağlamak anahtarlarımızdır. Hep sözünü ettiğimiz gibi bu işin ana kaynağının % 70-75’ini yem teşkil ediyor. KANATLI İyonoforlara dirençli parazitlerin gelişim riski rotasyon programları ile azaltılabilir. Koksidiyozis kontrol aşaması Günümüzde broyler tavuklarda koksidiyozis konusunda çok şey biliniyor olsa da, klinik ve subklinik hastalık salgınları hiç de nadir görülmemektedir. Bu nedenle sürüde önemli kayıpları önlemek için uyarı belirtilerinin nasıl tanınacağı, hastalığın nasıl önleneceği ve tedavi edileceği konusu önemlidir. D r. Hector Cervantes, 2008 Kuzey Carolina Broyler Gözetmenleri Kısa Semineri sırasındaki sunumunda, koksidiyozisin, broyler tavuklarda sık görülen ve yaygın olarak koksidiya olarak tanımlanan Eimeria cinsi tek hücreli protozoa parazitlerin neden olduğu parazitik bir hastalık olduğu açıklamasını yapmıştır. İNFOVET 124-125 İki tip koksidiyozis olduğunu belirtmiştir > Etkilenen kanatlılarda kanlı dışkılama ve mortalite artışı gibi tipik hastalık semptomlarının görüldüğü klinik koksidiyozis. > Etkilenen kanatlılarda gözle görülebilen hastalık semptomlarının olmadığı, ancak randomize kanatlı örnekleri incelendiğinde makroskopik lezyonlar ve koksi- diya varlığının saptanması nedeniyle sub-klinik koksidiyozis. Çoğu broyler yemlerinin antikoksidiyal ilaçlar içermesi nedeniyle, klinik koksidiyozis olguları nadirdir. Bununla birlikte, ABD’de broyler tavuklarda en sık olarak tanı konan sub-klinik hastalıktır.1,2 Kanatlıların normal görünmesi, ancak performanslarının çoğunlukla standardın altında olması nedeniyle, tanısı ve tedavisi güçtür. Dr. Cervantes, broyler tavuklar günümüzde mevcut olan yetiştirme sistemlerinde kapalı olarak büyütülmeye devam ettikçe, sub-klinik koksidiyozis prevalansında değişiklik olmasının mümkün görünmediğini, ancak yeni antikoksdiyal ilaçların da geliştirilmediğini söylemektedir. KANATLI Broyler Tavuklardaki Önemli Koksidiyalar Dr. Cervantes, Eimeria’nın yaşam döngüsünü tanımladıktan sonra, dikkatini koksidiya tiplerine yöneltmiştir. Yaygın olarak tanınan yedi koksidiya türü mevcut olmasına karşın, ABD’deki koksidiyozisle ilişkili sorunların büyük bir bölümünün nedenini bunlardan yalnızca üçü oluşturmaktadır. Eimeria acervulina, E. maxima ve E. tenella. Her bir koksidiya türünün, intestinal kanalda kendisine ait özel bir bölgesi vardır. Örneğin E. acervulina lezyonları ince bağırsağın üst kısmında saptanırken, E. maxima lezyonları ince bağırsağın orta kısmında ve E. tenella lezyonları da çekumda saptanacaktır. Farklı tedaviler gerektirmeleri nedeniyle, sürüyü etkileyen koksidiya türünün belirlenmesi önemlidir. İNFOVET 126-127 Koksidiyozisin başı çektiği önemli sindirim sistemi hastalıkları sebebiyle, birçok işletmede istisnasız ekonomik kayıplar yaşamaktadır. Sub-klinik koksidiyozisin broyler sürü performansı üzerindeki olumsuz etkisini minimum düzeye indirmek için önleme ve kontrol yöntemleri kullanılmalıdır. Koksidiyozis Tanısı Broyler sürülerinin çoğu yemlerine antikoksidiyal ilaçlar eklenerek yetiştirilmesine karşın, ilaç direnci – özellikle kimyasal antikoksidiyallere karşı ya da yem karışımı hatalarına – klinik koksidiyozise yol açabilmektedir. Klinik koksidiyozis bulunan kanatlılarda sıklıkla depresyon, bitkinlik, üşüyormuş gibi ısı kaynağı altında toplanma, krli ventus ve sulu ya da kanlı dışkılamayı içeren tipik bir ‘hasta kanatlı’ tablosu görülmektedir. Klinik ve hatta sub-klinik koksidiyozisin ilk belirtilerinden biri solgunluktur. Kısa süre önce ölmüş olan kanatlılarda, post mortem inceleme intestinal kanal ve çekumun makroskopik lezyonların varlığı açısından incelenmesiyle başlamalıdır. E. acervulina’nın neden olduğu makroskopik lezyonlar çoğunlukla daha yaygındır ve genellikle ince bağırsağın üst kısmıyla (duodenum) sınırlı olmakla birlikte, bazen bağırsağın orta kısmına da (jejunum) yayı- labilmektedir. Bağırsağın içinde, dışarıdan da gözlenebilen enine beyaz çizgiler ya da yama tarzı beyaz lekelerden oluşan lezyonların özgün bir görünümü vardır. E. maxima lezyonları, sıklıkla orta bağırsak bölgesinin dışından görülebilen çok sayıda peteşiyal (iğne ucu büyüklüğünde) kanamayı içermekte ve buna ek olarak, turuncu renkli mukus varlığıyla birlikte orta bağırsağın segmental olarak balonlaştığı ya da genişlediği kaydedilebilmektedir. Ancak lezyonlar tipik olmadığı takdirde, bunların E. acervulina ve E. tenella’dan kaynaklandığını belirlemek güçtür İntestinal problemlerin tedavisi zordur; bu nedenle koksidiyozun önlenmesine, ventilasyon ve altlık kalitesine gerekli önemin verilmesine dikkat edilmelidir. ve bu nedenle, orta bağırsaktan alınan bir sürüntüde mikroskop altında koksidiyal ookistlerin (yumurtalar) varlığı belirlenerek doğrulanması istenmektedir. Makroskopik E. tenella lezyonları çekumla sınırlıdır ve çekum duvarının dışında ya da içinde kanamaların varlığını ya da duvarının kalınlaşmasıyla birlikte çekumda kan veya çikolata renkli bir sıvı içeriğini ya da hücre birikiminden oluşan büyük bir çekirdek ve kan varlığını içermektedir. E. tenella kanatlıların ölümüne neden olabilmektedir ve dolayısıyla mortalitede artış görülen bir sürüdeki ölü kanatlılar, her zaman E. tenella enfeksiyonuyla uyumlu lezyonların ya da çekal koksidiyozisin varlığı açısından incelenmelidir. Koksidiyozisin Önlenmesi Koksidiyal ookistler, çevresel koşullara ve dezenfektan ajanlara karşı son derece dirençlidir; dolayısıyla altlıkların çıkarılması, temizlik ve dezenfeksiyon yoluyla koksidiyozisin eradikasyonu mümkün değildir. Dr. Cervantes yazısında, 1950’li yılların başından bu yana, broyler sürülerinde koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü için kullanılan KANATLI İyonoforlar sıklıkla başlatma ve büyütme yemlerine eklenmekte, ancak bitirme yemlerine ilave edilmemektedir. Tedavi ile ilgili olarak unutulmaması gereken önemli noktalar şunlardır > Kontrol altına almak istediğiniz koksidiyozis tipi için etkili olma olasılığı en yüksek olan ilaç tedavisini tercih edin. > Su hatlarının uygun şekilde yıkanmasını ve başka ilaçların ya da su ile uygulanan takviyelerin (vitaminler, elektrolitler, vb.) kalıntılarını içermemesini garanti altına alın. > Sulfonamidler, nötralialkali su pH değerinde daha stabil ve etkilidir > Gerekli olan yemden çekme dönemlerinin sulfonamidler arasında değişiklik gösterdiğini kesinlikle unutmayın. > Etkinliği garanti altına almak ve dokularda kalıntıları önlemek için etiket talimatlarına ve yemden çekme dönemlerine dikkat edin. Tablo’da, broylerlerde koksidiyozis tedavisi için mevcut olan ilaçlar, üreticisi tarafından önerilen dozajlar, tedavi süresi ve olumlu yanıt verme olasılığı en yüksek olan koksidiyozis tipi sıralanmaktadır. İNFOVET 128-129 iki temel yöntem olduğunu belirtmektedir. Yeme eklenen antikoksidiyal ajanlar 1950’lerin ortalarından bu yana kullanılan ve broyler endüstrisinin günümüzdeki hacmine ulaşacak şekilde büyümesine olanak sağlayan bir yöntem olmuştur. Uzun yıllar boyunca, koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü, sıklıkla kimyasallar olarak tanımlanan sentetik antikoksidiyallerin kullanımına dayanmıştır. Pek çok durumda hızla bu ilaçlara karşı direnç ortaya çıkmış - 1 ila 3 yıl içinde - ve etkisiz kalmalarına yol açmıştır. Günümüzde bu grupta yalnızca nikarbazin etkisini sürdürmektedir. Koksidiyozisin yem medikasyonu yoluyla önlenmesi konusundaki önemli bir gelişme, 1972 yılında ilk polieter iyonofor antikoksidiyal olan monensinin kullanıma sunulmasıyla gerçekleşmiştir. Bu tip antikoksidiyal ajanlar sıklıkla iyonoforlar olarak tanımlanmaktadır ve bu terim, söz konusu ajanların genel kimyasal yapısından kaynaklanmaktadır. İyonoforlar, broylerlerde koksidiyozisin önlenmesi için en yaygın olarak kullanılan ilaçlardır. Her birinin farklı bir etki mekanizması vardır ve dolayısıyla bu ajanlara karşı anlamlı bir direnç gelişmemiştir. Örneğin monensin, kullanıma sunulmasından bu yana 35 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın hala başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. ABD’de 1952 yılından bu yana broyler tavuklarda koksidiyozisin önlenmesi ve kontrolü için kullanılmakta olan ikinci yöntem, canlı atenüe olmayan koksidiyoz aşılarıdır. Canlı koksidiyoz aşı- larının kullanımı, yıllar boyunca broyler damızlık replasmanlarıyla sınırlı kalmıştır. Daha iyi ve daha pratik aşı uygulama tekniklerinin, örneğin kuluçkahanede iri damlacıklı sprey ya da jel sprey kabininin kullanıma sunulması, daha homojen bir uygulamaya ve koruyuculuğu daha yüksek bir immüniteye yol açmıştır. Broyler tavuklarda koksidiyozis aşılarının kullanımı artmış olmakla birlikte, yemde Rotasyon programları uygulayan işletmelerde, kanatlılarda aynı antikoksidiyal ilaca maruz kalma süresi sınırlı olduğu için, direnç minimum düzeye inmektedir. antikoksidiyal ilaçlara kıyasla rölatif olarak düşük düzeydedir. Embriyo içeren tavuk yumurtalarına inkübasyonun 18. gününde in-ovo enjeksiyon yöntemi gibi, canlı koksidiyozis aşılarının yeni uygulama yöntemleri doğru bir bireysel doz uygulamasına ve immünitenin erken gelişimine olanak sağlamaktadır. Antikoksidiyaller ve Aşılar Dr. Cervantes, ABD’de mevcut olan ürünleri üçe ayırarak incelemektedir: kimyasallar ve kimyasal - iyonofor kombinasyonları, iyonoforlar ve aşılar. Bu ilaçlar, sıklıkla başlatma ve büyütme yemlerine eklenmekte, ancak bitirme ya da yemden çekme dönemi yemlerine ilave edilmemektedir. Başlatma ve büyütme yemlerine aynı iyonofor antikoksidiyal eklendiğinde, bu uygulama genellikle çizgisel program olarak tanımlanmaktadır. Bu programlar yaygın olarak ilkbahar ve yaz mevsimlerinde kullanılmaktadır. Bazı çizgisel programlarda, pik koksidiyal ookist yayılımı sırasında (3-4 hafta) maksimum koruma KANATLI sağlamak için, büyütme yemindeki antikoksidiyal konsantrasyonu arttırılabilmekte ve bu uygulama basamaklı doz artışı programı olarak bilinmektedir. Diğer durumlarda ise, basamaklı doz azaltma programı olarak bilinen uygulama doğrultusunda, büyütme ya da bitirme yemindeki antikoksidiyal konsantrasyonu azaltılmaktadır. Bir başka uygulamada da, başlatma yemine bir kimyasal antikoksidiyal ve büyütme yemine/yemlerine bir iyonofor antikoksidiyal eklenmekte ve bu uygulama çoğunlukla rotasyon programı olarak tanımlanmaktadır. Bu programlar, aynı ilaca maruz kalma süresinin sınırlı olması nedeniyle antikoksidiyal direncini minimum düzeye indirmektedir. Bununla birlikte başka önemli faktörler göz önünde bulundurulmalıdır: örneğin başlatma yemi yalnızca 14 - 18 gün süreyle uygulandığında, genellikle en güçlü kimyasal antikoksidiyal, pik koksidiyal ookist yayılma döneminde kullanılmayacaktır. Canlı aşılar kullanıldığında, bunların kullanımı temel olarak yaz mevsimiyle sınırlıdır. Dr. Cervantes, mevcut aşıların canlı atenüe olmayan koksidiya içermesi ve bunların kanatlıdaki immüniteyi döngülerini tamamlayarak oluşturmaları nedeniyle, aşılar bazı lezyonlara neden olmaktadır. Bu lezyonlar aktif immüniteyi stimüle etmesine karşın, aynı zamanda kanatlığı Clostridium perfringens’in yol açtığı fatal bir hastalık olan nekrotik enterite Koksidiyal ookistler, dezenfektanlara karşı dirençlidir; dolayısıyla altlıkların çıkarılması ve temizlik yoluyla koksidiyozisin eradikasyonu mümkün değildir. İNFOVET 130-131 yatkın bir hale de getirmektedir. Bu nedenle Dr. Cervantes, canlı koksidiyozis aşıları kullanıldığında, yemle birlikte güçlü anti-klostridyal aktivitesi olan (virginamisin gibi) bir antibiyotik büyüme hızlandırıcı kullanımını önermektedir. Canlı koksidiyozis aşıları kullanıldığında göz önünde bulundurulması gereken bir başka önemli faktör de, altlığın nem miktarıdır. Aşı uygulanan kanatlılarda koksidiyozise karşı koruyucu immünite gelişimini yavaşlatması nedeniyle, çok kuru altlıklar tercih edilmemektedir. Koksidiyozis Tedavisi Dr. Cervantes’e göre, çok fazla çaba göstermemize karşın, zaman zaman klinik koksidiyozis ortaya çıkabilmektedir. Bu durum birbirinden farklı nedenlerden kaynaklanabilmekte ve bu söz konusu nedenler şu konuları içermektedir: > Yem fabrikasında yanlışlıkla yeme antikoksidiyal ilaç eklenmemesi ya da çok düşük bir dozun eklenmesi, > Kanatlılara çok uzun bir süre boyunca yemden çekme dönemi yemi verilebilmesi, > Rol oynayan koksidiyanın ani bir şekilde ilaca karşı direnç geliştirebilir olması. Dr. Cervantes, koksidiyozis salgınlarının daha dolaylı nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabildiği, örneğin bağışıklık sistemi baskılanmış ya da immün sistem yetersizliği (nedene bağlı olmaksızın) olan kanatlılarda koksidiyozis salgınları olasılığının daha yüksek olduğu uyarısında bulunmuştur. Ayrıca kümeste ıslak altlık bulunması halinde, çok sayıda enfektif yumurta, en iyi koruma sağlayan ilaçla durdurulamayabilir. Işığa, suya ya da suya erişimin sınırlı olduğu – ister kasıtlı, ister yanlışlık sonucu olsun – ya da sürü yoğunluklarının arttırıldığı yönetim uygulamaları da sorunu arttırabilmektedir. Bu sorunun uygun şekilde çözümlenmesi, yetiştirici için önemli kayıpları önleyebilmektedir. Tablo. Broyler tavuklarda koksidiyozis tedavisine yönelik kılavuzlar Etken Madde Dozaj ve Tedavi Süresi* Olumlu Yanıt Verme Olasılığı En Yüksek Olan Koksidiyozis Tipi Amprolyum 3-5 gün süreyle 41 fl oz/galon; daha sonra 7 gün süreyle 10.25 fl oz/galon çözelti Ciddi çekal koksidiyozis salgınları Amprolyum 3-5 gün süreyle 20.5 fl oz/galon çözelti; daha sonra 7 gün süreyle 10.25 fl oz/galon çözelti Orta dereceli çekal koksidiyozis salgınları Amprolyum 3-5 gün süreyle 20 fl oz/galon çözelti; daha sonra 7 gün süreyle 5 fl oz/galon çözelti Ciddi çekal koksidiyozis salgınları Amprolyum 3-5 gün süreyle 10 fl oz/galon çözelti; daha sonra 7 gün süreyle 5 fl oz/galon çözelti Orta dereceli çekal koksidiyozis salgınları Sulfadimetoksin Art arda 6 gün boyunca içme suyunda % 0.05 İntestinal koksidiyozis salgınları Sulfakinoksalin 2 gün süreyle içme suyunda % 0.04; 3 gün ara; 2 gün süreyle içme suyunda % 0.025; 3 gün ara; 2 gün süreyle içme suyunda % 0.025 Ciddi intestinal koksidiyozis salgınları Sulfakinoksalin 2 gün süreyle içme suyunda % 0.025; 3 gün ara; 2 gün süreyle aynı doz; 3 gün ara; 2 gün süreyle aynı doz Orta dereceli intestinal koksidiyozis salgınları Sulfametazin; Sulfamerazin; Sulfakinoksalin 2 gün süreyle % 0.04 çözelti; 3 gün boyunca normal su; 2 gün süreyle % 0.4 çözelti E. necatrix ya da E. tenella’nın neden olduğu koksidiyozis *1 fl oz/galon içme suyu verecek şekilde ayarlanan medikatör temel alınarak belirlenmiş olan 1 galon çözelti başına dozaj. RÖPORTAJ TAVSAN VERİMLi ürün, kaliteli hizmet, sürekli gelişim Tıpkı Türkiye gibi, sınırsız enerji barındıran, genç, dinamik, heyecanlı ve atılımcı bir kuruluş olan Tavsan Ailesi, sadece Türkiye’de değil, uluslararası arenada da parmakla gösterilen bir firma olmayı amaçlıyor. İNFOVET 132-133 Zor ve rekabetçi olan pazarda Tavsan, kalitesiyle önemli projelere imza atıyor. K urulduğu yıldan günümüze kadar geçen süreçte, “müşteri istekleri ile teknik verilere uygun, kaliteli çözümler ve ürünler üretme” misyonundan hareketle, hep daha iyiye yönelmeyi hedefleyen Tavsan, zirvedeki yerini korumaya devam ediyor. Tüm kanatlı hayvanların ihtiyaçlarına yönelik olarak; yemleme, sulama, ısıtma, havalandırma, soğutma, aydınlatma, yem siloları, yem nakil sistemleri ve bilgisayarlı kontrol sistemleri üreten Tavsan, artan ürün çeşitliliği ile birlikte, satış yapılan ülke ve müşteri sayısına paralel olarak, kurulduğu 1975 yılından beri hem üretim kapasitelerini arttırdı, hem de devamlı olarak tesislerini modernize etti. Her biri kendi alanında uzmanlaşan grup şirketleri Cimtav, Adatav, Ekpa ve TVS ile ISO 9001 - 2008 kalite standartlarında üretim yapan ve hizmet veren Tavsan, 19 yerli, 10 yabancı bayisiyle birlikte ürün satışı yapmaya devam ediyor ve 7 / 24 teknik destek veriyor. Bu 11 yabancı firmanın Türkiye temsilciliğini yürüten şirket, global bir marka olmanın bilinciyle, “Kaliteli ürün, kaliteli hizmet, sürekli gelişim” politikalarından bir an olsun ödün vermiyor. Hedeflenen standartları yakalamak amacıyla Ar - Ge çalışmalarıyla ürünlerini ve üretim kapasitelerini sürekli geliştiren Tavsan, düzenli eğitimlerle personel yetkinliğini ve motivasyonunu da oldukça önemsiyor. Biz de gerçekleştirdikleri başarılı ihracatlarla, Türk kanatlı sektörüne ve Türk sanayisine büyük katkılar sağlayan Tavsan Ekibi’nin çalışmalarını ve gelecek planlarını sizlere aktarmak amacıyla Tavsan Ceo’su Hilmi Bilgin ve bölüm müdürleri ile Ar - Ge’den üretime, satıştan servise geniş kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik. Tüm ekipte ve müşterilerinde Tavsan markasına olan inancı görmek eminiz ki sizleri de gururlandıracak. RÖPORTAJ TAVSAN 50’den fazla ülkeye yaptığımız ihracatlarla dünya markası olma yolundayız Tavsan Ceo’su Hilmi Bilgin uluslararası arenada dünya markası olma yolundaki adımlarını, ihracat projelerini ve Türk Tavukçuluk sektörünün mevcut durumunu değerlendirdi ve piyasaya sunmaya hazırlandıkları yeni ürünlerin müjdesini verdi. Dünya markası olma yolundaki adımlarınız nelerdir? Tavsan’da gerçekleştirdiğimiz ikinci kurumsallaşma projesiyle birlikte yeni gelişmeler yaşandı. Şirketin organizasyon yapısında, bakış açısında yeniden yapılanmaya gidildi. 2014 yılı gerek sektörün, gerekse bununla paralel olarak Tavsan’ın ciddi büyüme kaydettiği bir yıl oldu. 2015 yılının ilk yarısına geldiğimiz şu günlerde de belirlediğimiz hedefleri yakaladığımızı, hatta önüne geçtiğimizi söyleyebilirim. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde ihracata çok ciddi yatırımlar yaptık. Bunların başında insan kaynağı yatırımlarımız geliyor. Yurtdışı çalışma ekibimizi 3 - 4 kişiden 12 kişiye çıkardık; bünyemizde Meksika, Rusya ve Kolombiya’dan da arkadaşlarımız bulunuyor. Tavsan’ın ihracat ayağından biraz bahseder misiniz? Tavsan olarak 50’den fazla ülkeye ihracatımız bulunuyor; bunun yanı sıra hedef pazarlar ile ilgili çalışmalarımız hızla devam ediyor. Gerçekleştirdiğimiz projeler arasında Rusya pazarındaki çalışmaların ayrı bir önemi bulunuyor. Çok zor ve rekabetçi olan bu pazarda Tavsan kalitesi ve güvenirliği sayesinde önemli projelere imza attık. Tavsan bayrağı Amerika’da dalgalanıyor mu? Evet. Güney Amerika‘da Tavsan bayrağı dalgalanıyor. Güney Amerika pazarı yeni çalışmaya başladığımız pazarlar arasında bulunuyor. 2014 yılında başladığımız çalışmalar meyvesini verdi ve sevkiyatlarımız tamamlandı. Güney Amerika dünya tavukçuluğunda söz sahibi olan bir bölge burada da rekabet çok zorlu şartlarda gerçekleşiyor. Türk Tavukçuluğu’nun gelişiminde kendinizi nerede görüyorsunuz? Türk Tavukçuluk sektörü hızla büyüyor ve gelişiyor. Türkiye pazarında % 50’lik bir pazar payına sahibiz. Bu oranı yakalamak ne kadar zor ise korumak ve üstüne koymak aynı derecede zor. Tavsan olarak sorumluluğumuzun farkındayız ve 40 yıllık tecrübemizle bunu başaracağımıza inancımız tam. Türkiye pazarı büyüme hızı ve bulunduğu coğrafya ile birlikte Avrupalı ekipman üreticileriİNFOVET 134-135 Tavsan, gerçekleştirdiği üretimin her aşamasında kalite ve kontrol sistemlerini işleterek, tüm proseslerde ürünlerinin kalitesini uluslararası standartlara çıkarmayı hedeflemektedir. bölümümüzde on farklı dil konuşuluyor ve ticari ilişkilerimizle adımızdan söz ettiriyoruz nin de ilgisini çekiyor. Bu anlamda Türkiye’ye çok ciddi bir saldırı var. Türk Tavukçuluk sektörü, hızlı gelişimi ve üretimi sayesinde Avrupa’nın önüne geçti. Avrupa’da yeni çıkan her ekipman üreticisi ilk hedef olarak kendine Türkiye pazarını seçiyor. Her yıl rakiplerimiz değişse de Tavsan’ın marka değeri bu rekabette en büyük artımız oluyor. Sofralık yumurta pazarında yeni markalarınız olacak mı? Tavsan olarak iki yıl önce yaptığımız yatırımlarla üretim kapasitemizi iki katına çıkardık. Üretim kapasitemizin artmasıyla büyüme hedeflerimizi de arttırdık. 2014 yılında % 50 büyüme hızını yakaladık; bu yıl da aynı oranda büyümeyi hedefliyoruz. Bu büyüme sadece ekipman satışı ile değil üretim kapasitemizi artırmakla olacak. Bunların yanı sıra yeni markalarımızı da sektörümüzün beğenisine sunmak için gün sayıyoruz. VIV Fuarı bizim için önemli. Yeni ürünlerimizi ve mevcut ürünlerimizde gerçekleştirdiğimiz yenilemeleri pazara sunma fırsatını yakalayacağız. Tavsan’ın yeni yüzünü yeni bakış açısını ve sektöre katmak istediklerini bu fuarda anlatma şansımız olacak. Sektörde Tavsan denildiği zaman özellikle yer sistemleri ile ilgili konularda ön plandayız. Bu fuarla birlikte kafes sistemlerimizin tanıtımını yapacağız. Böylece sofralık yumurta pazarına da bir geri dönüş sağlayacağız. 14 yıldır Tavsan‘da çalışıyorum, bunun 12 yılı Satış Sonrası Hizmetler Müdürü, 2 yılı ise Yurtdışı Satış Direktörü olarak geçti. 2013 yılında departmanımız 4 personelle sınırlıyken yeni kurumsallaşma süresinde bu sayı 12’ye çıktı. 5 çalışanımız yabancı uyruklu olmakla beraber tüm coğrafyaya hitap edecek bir ekip oluşturduk. Yeni yapılanma ile kendimize büyük hedefler belirledik. Bugüne kadar ulaşamadığımız tüm noktalara ulaşmayı, dünya üzerinde tavukçuluk ile uğraşan hangi bölge varsa orada Tavsan bayrağını dalgalandırmayı hedef olarak belirledik. Özellikle 2014 yılında Güney Amerika‘da 3 ayrı ülkede (Ekvator, Meksika, Brezilya) kanal çalışması yaptık. Afrika kıtası ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Halen Senegal ve Sudan’la çalışmalarımız devam ederken, Kenya, Tanzanya, Gana gibi yeni ülkeler ile ilgili de hazırlıklarımız hızla devam ediyor. Rusya Federasyonu bölgelerine son zamanlarda yapmış olduğumuz ticaretle adımızdan söz ettirmeye başladık. 2013 yılında gerçekleştirdiğimiz yeni atılımlarla birlikte ihracatımızda da ciddi artışlar gerçekleşti. İhracat artışının yanı sıra, müşterilerimize daha hızlı cevap verebilme, destek ve hizmet sunma konusunda önemli aşamalar kaydettik. Global pazarda rakiplerimiz bizim gibi 15 sene öncesinden değil, daha eski tarihlerden itibaren ihracata önem vermiş ve hızlı bir yol kat etmişler. Biz de Tavsan Ekibi olarak, arayı daha fazla çalışarak ve daha fazla kaliteli üretim yaparak kapatmaya çalışıyoruz. Tavsan, dünya tavukçuluğunun aranan markası oldu. 15 yıllık bir ihracat geçmişimiz olmasına rağmen 40 yıllık geçmişe sahip bir firma. İşin arkasında çok ciddi bir deneyim var. Tavsan Türkiye pazarında lider firma, Türkiye ise dünya tavukçuluk üretiminde sekizinci sırada. Özellikle Avrupalı rakiplerimiz ile girdiğimiz kalite yarışında bir adım öne geçtik diyebiliriz. Türkiye’de ürettiğimiz ekipmanlarımızın dünya standartlarında olduğunu, kaliteden ödün vermediğimizi girdiğimiz her ülkede ispat ettik. Bunun yanı sıra satış sonrası verdiğimiz hızlı destekle de müşteri memnuniyetine verdiğimiz önemi vurguladık. Yurtdışı Satış Direktörü Remzi Çelik RÖPORTAJ TAVSAN Tavsan Yurtiçi Satış Müdürü Orçun Yıldırım ulaşılması zor hedefleri gerçekleştiriyoruz 40. yılımızı doldurduğumuz bu yılda, sektörün lider firması olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Geçen 40 yıllık süreçte firmamız çok ciddi tecrübeler kazandı ve geleceğe yatırımlarda hız kesmedi. Bu süre içerisinde gerçekleştirdiğimiz bayilik sistemi ile birlikte müşterilerimize daha hızlı dokunma fırsatımız oldu. Türkiye genelinde şu anda 15 bayimiz var; bu sayı 2 - 3 ay içerisinde 17 bayiye ulaşacak. Yurtiçi pazarda % 50’lik pazar payı ile lideriz, ancak bu liderliğin getirmiş olduğu sorumlulukların da farkındayız. Türkiye’deki kanatlı ekipmanı üretiminin yarısını karşıladığımız gibi üretim kapasitemiz ile tamamını karşılayacak güce ve tecrübeye sahibiz diyoruz. Dış piyasada büyümenin önemine kesinlikle haiz bir firmayız. 2012 - 2013 yılları arasında ciddi bir büyüme atağına geçtik. Bu hız 2013 - 2014 yıllarında da hız kesmeden devam etti. Türkiye piyasasında, Tavsan olarak kendimize rekabetçi hedefler seçiyoruz ve ulaşılması zor hedefleri kedimize görev olarak belirliyoruz. İNFOVET 136-137 Birinci önceliğimiz her daim müşteri memnuniyeti oldu Üç yılı aşkın süredir Tavsan bünyesinde üretim müdürü olarak görev alan Ertan Yılmaz, verimlilik üzerinden kurguladıkları ürünlerin üretim proseslerinden ve teslim sürelerinden bahsetti. Ertan Bey, röportajımıza Tavsan’daki görevinizden başlayalım. 3 yılı aşkın süredir Tavsan’da görev almaktayım. Verimli bir kümes için gerekli tüm ekipmanı modern teknoloji ile üretiyoruz. Tavsan üretim fabrikamızda, metal üretim ve sac işleme ağırlıklı çalışıyoruz. Montaj ağırlıklı ürün yapmamıza rağmen direk olarak sevk ettiğimiz demonte ürünlerimiz de mevcuttur. Tavsan’da metal ağırlıklı ürünlerde nasıl bir proses uygulandığından bahsedersek; öncelikle paslanmaz ve galvaniz sac ham madde girdimiz ana kalem ürünümüzdür. Çeşitli operasyonlardan geçirilerek, rulo açma, punch, abkant, presleme, makas, silo form grubu ve kaynak gibi çeşitli hücrelerden ürün haline getirilir. Devamında ise, Adatav firmamızda, üretilen birçok metal ve plastik parçaların montaj işlemleri gerçekleştirilerek ürün haline gelmesi sağlanır. Tüm kanatlıların ihtiyaçlarına yönelik olarak; yemleme, sulama, ısıtma, havalandırma, soğutma, aydınlatma, yem siloları, yem nakil sistemleri ve bilgisayarlı kontrol sistemleri üretimimiz mevcut. Tavsan Üretim Müdürü ERTAN YILMAZ Üretiminizi kaliteli yapan değerlerden ve kalite anlayışınızdan bahseder misiniz? Birinci önceliğimiz müşteri memnuniyeti. Üretimimizi verimlilik üzerine kurguluyoruz; sürekli izlenebilirliğimiz var. Bir ERP sistemimiz var ve bütün işlemlerimizi bu sistemde yapıyoruz. İş emri mantığı ile çalışmaktayız. Planlama mühendisi arkadaşlarımızın bize verdikleri günlük, haftalık veya aylık işler doğrultusunda işlerimizi yürütmekteyiz. Arkadaşlarımız iş emri mantığı ile çalıştıkları için birebir ne yaptıklarını görebiliyor ve sis- Rezervasyon sisteminin stok, teslim tarihi ve değişiklikleri konusunda avantajları büyüktür tem üzerinden izleyebiliyoruz. Kapasite, arıza, giriş - çıkış ve mola gibi tüm duruşlar kart sistemimiz ile kayıt altında. Şu an için bazı gruplarımız 24 saat mantığı ile çalışmakta; kapasitemiz buna uygun. Zaman zaman bazı bölgelerimizde kısıt operasyonlarımız oluyor ve o bölgelerde 24 saat çalışıyoruz. Bir entegrasyon kurmak için satış temsilcilerinizden destek isteyen bir müşteriye siparişlerin A’dan Z’ye teslim süresi nedir? Bu sorunun cevabı sadece üretim grubunu kapsamamakla beraber, bu süre “CRM-TVS-PLANLAMA gruplarımız ile bağlantılı olarak şekilleniyor” demek daha doğru olacaktır. Siparişlerimizin durumuna göre kümeslerimizi hemen üretime alabilir veya stoklarımızdan da karşılayabiliriz. Elbette ki, biz burada bir kümesi çok hızlı bir şekilde üretsek dahi, ürünlerin nakliyesi, montajı, devreye alınması gibi adımlarımızı üretim haricindeki diğer bölümlerimiz yönlendirmektedir. Bunu göz ardı edemeyiz. Şayet, net olarak ne kadar sürede bir kümes hazırlanır diye sorarsanız; bu durum öncelikle kurulacak tesisin yapısına, büyüklüğüne ve alternatifi oldukça fazla olan ürün gruplarının hangilerinin kullanılacağına bağlıdır. Kabaca bir kümes, üretim bantlarından bir saat içinde çıkar diyebilirim. Fakat az öncede bahsettiğim gibi montaj ve nakliye İlk olarak planlama mühendisi olarak başladığım Tavsan’daki 15 yıllık görev hayatıma sırasıyla; iş hazırlama sorumlusu, Ar - Ge mühendisi ve üretim mühendisi olarak devam ettim; şu anda ise Tavsan bünyesinde stratejik planlama müdürü olarak görev alıyorum. Planlama, satışın öngördüğü yıllık bütçe dahilinde, stok üretim prensibine dayanarak çalışmaktadır. Bütçemizi de pazardan hareket ile tespit edilen ürünler oluşturmaktadır. Toplam miktarların yıla bölünmesiyle aylık üretim planımız ortaya çıkar. Gerçekleşme oranlarını arttırmak için sadece bütçeye bağlı kalmayız; bunun yanı sıra önümüzdeki iki aylık teklifleri de değerlendirmeye alırız. Bu bağlamda özetle planlama; her ayın üçüncü haftasında, önümüzdeki iki aylık sürecin sipariş teklifleri, satın alma siparişleri ve üretim iş emirleri doğrultusunda ortaya çıkan üretim kapasitemizi belirleyerek yıllık bütçemiz paralelinde iş yapan bir bölümdür. Sağlıklı bir üretim için gerekli planlama kriterleri öncelikli olarak verimliliktir Bir yandan müşteri taleplerini zamanında karşılarken, diğer yandan fiyatlarımızı minimum seviyede tutabilmek için üretimdeki verimliliği optimize etmek durumdayız. Taleplerin değişkenliği göz önüne alındığında bunu nasıl yapıyorsunuz diye sorabilirsiniz. Mevsime bağlı talepler ya da müşteri talepleri yıllara bağlı değişkenlik gösterebiliyor. Biz bu değişkenliği üretimimize yansıtmıyoruz; üretime yansıttığımız takdirde verim kaybı olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle, bahsi geçen değişkenlikleri yıl içinde çeşitli aksiyonlar alarak yıla yaymayı, üretimi sabit tutup verimliliği arttırmayı; böylelikle maliyeti düşürmeyi tercih ediyoruz. Sonuç olarak maliyetin düşmesi yine fiyatlara yansıyacak ve müşterilerimizi bu açıdan memnun etmiş olacağız diye düşünüyoruz. Tavsan olarak farklılıklarımızdan bir tanesi de uyguladığımız rezervasyon sistemi Daha önce manuel olarak yürüttüğümüz rezervasyon sistemini, son üç yıldır sisteme taşıttık. ERP altyapımızı da bu yönde geliştirdik ve bir senelik bir IT çalışması yaptık. Rezervasyon sisteminin üç temel avantajı bulunmakta: Birincisi, bu sistemle birlikte şu anda aldığımız siparişleri, sistemimizde arka planda, serbest stoklardan rezerve edebiliyoruz ve rezerve ürünler bir başka müşteriye sevk edilmiyor; dolayısıyla ilk gelen siparişi önce gönderiyoruz. İkincisi, siparişler bire bir ayrıldığı için sipariş bazında daha gerçekçi teslim tarihi verebiliyoruz. Üçüncü avantajı ise teslim tarihi değişikliklerinin daha verimli yönetebilmemiz oluyor. Geçtiğimiz yılki bayi toplantısında da bu konuda epeyce övgü aldık. Tavsan Stratejik Planlama Müdürü M. Bora Aksöz RÖPORTAJ TAVSAN aşaması başka bir ayaktır. Geçmişte yaptığım bir hesaplama şu an için aklıma geldi. Bizim her kümeste olmazsa olmazımız, muhakkak kullanılması zorunlu olan yem nakil borusundaki yıllık imalatımız dünyanın çevresini 98.9 kez sarabilecek metrajdadır. Sonuç olarak; tüm ürün gruplarında imalatı sıfırdan yapıyor olsak bile süre çok kısadır. Çünkü kapasitemiz çok yüksek ve teknolojisi oldukça gelişmiş çeşitli makinalarla olabildiğince hızlı ve kaliteli bir şekilde işlemlerini gerçekleştirebilme imkanına sahibiz. Müşteri memnuniyeti sağlamak her zaman birincil amacımız oldu İş Geliştirme ve Teknoloji Departmanı Müdürü Göktuğ Tüfekçi, araştırma ve geliştirme konusunda yaptıkları yatırımları ve kurdukları geniş pazar ağları içinde Ar - Ge çalışmalarının öneminin yerini anlattı; teknoloji ile ilgili gelişmelerin takibinin verimliliğe pozitif yansımasının nasıl olacağını aktardı. Göktuğ Bey, röportajımıza Tavsan’daki görevinizden bahsederek başlayalım. 2008 yılından beri Tavsan kadrosundayım. Öncelikle, plastik fabrikası olan Cimtav Plastik Sanayi Ticaret A.Ş.’nin fabrika müdürü olarak işe başladım. Fabrikamızın Sakarya’ya taşınması sürecinde ilk olarak Tavsan İş Geliştirme ve Teknoloji Departmanı Müdürü Göktuğ Tüfekçi Cimtav Plastik’i taşıdık. Bu taşınmadan sonra buradaki akışlar ilerleyince, eski kadromuzu yenileyerek bir Ar - Ge altyapısı kurmak istediğimiz için yönetim eş zamanlı olarak beni İş Geliştirme ve Teknoloji Departmanı’nın başına getirdi. Yaklaşık iki yıldan beri de diğer fabrika müdürlüğü görevimle beraber iş geliştirme ve teknoloji bölümü yöneticiliğini de üstlenmiş durumdayım. Tavsan kurumsal kimliği ve logoları dahil olmak üzere hayata geçireceği tüm değişiklikleri verimlilik üzerine kurguladı ve verimlilik ışığında yöneldiği Ar - Ge çalışmaları ile geliştirdiği ürünlerini 2015 VIV Fuarı’nda açacağı stand ile ziyaretçilere tanıtacağını bildirdi. İNFOVET 138-139 Biraz departmanınızdan bahseder misiniz? Departmanımızdaki işleri öncelikli olarak ikiye ayırmak gerekir: İlk ayağı, iş geliştirme adı altında yeni ürünlerin projelendirilmesi; ikinci ayağı ise Ür-Ge adı altında mevcut ürünlerin geliştirilmesi, maliyet çalışmaları ve yeni teknolojilere uygun hale getirme. Çalışmalarımız devam ediyor. Peki, neden Ar-Ge değil de Ür-Ge demeyi tercih ediyorsunuz? Biz birebir yalın olarak altı doldurulmamış boş bir Ar-Ge lafını sevmiyoruz; araştırma ve geliştirme her iki departmanın da içerisinde olan şeyler aslında. Biraz daha felsefi bakmak gerekiyor. İş geliştirme yapıyoruz ve yeni projeler üretiyoruz. Bunun içerisinde bahsettiğim Ar-Ge olmazsa olmaz elbette; aynı zamanda Hizmet kalitesi ile Müşteri memnuniyeti sağlamak her zaman birincil amacımız oldu Kalite yönetim sistemi ile birlikte kalite güvence kısmını yürüten ekip benim ekibim. Genel bir iş tanımı yapmak gerekirse; gelen ürünlerin kontrolünü, sahada çıkan problemli ürünlerin kontrolünü ve bununla birlikte iyileştirme çalışmalarını yapmak, kalite yönetim sistemi olarak öncelikli müşteri memnuniyetini karşılayacak biçimde sistemi takip etmek, uygulamak, süreçleri iyileştirmek ve sisteme tüm bölümleri entegre etmektir. Ür-Ge yapıyoruz. Ür-Ge’yi de mevcut ürünlerin geliştirilmesi anlamında yorumluyoruz. Son zamanlarda araştırma - geliştirme için ciddi yatırımlar yapılıyor. Tavsan’ın üretim ve geliştirme konusunda vazgeçilmezleri nelerdir? Öncelikle bizim elimizde şu veriler var: 1975 yılından beri kurulmuş ve bugüne kadar pazar ve sektör lideri olan bir işletmenin altyapısı ile beraber geldiğimiz için, bir yenilik bile yapacak olsak, elimizde ne yapmamız gerektiği ile ilgili bilgiler var. Yine, çok ciddi bir pazarlama ağımız olduğu için bizi neler beklediği ile ilgili öngörüde bulunabiliyoruz. Bu veriler elimizde olduğu sürece, tasarım girdilerimizi çok sağlıklı oluşturabiliyoruz. Bundan sonraki adım Yurtiçi ve yurtdışı ayrımı yapmadan müşteri talepleri doğrultusunda ürün desteği sağlıyoruz Tavsan olarak her zaman müşteri talepleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Satış grubundaki arkadaşlarımızın yönlendirmeleri ve müşterilerin arz – talepleri doğrultusunda ürünler değişiklik gösterebilir. Yani yurtiçi – yurtdışı ayrımı diye bir şey yok. Çeşitli alternatiflerimiz var; örneğin fan grubu havalandırma sistemini ele alacak olursak, müşteri normal bir fan da talep edebilir, multi fan da talep edebilir, binanın ve arazinin durumuna göre daha ufak kapasiteli fanlar da tercih edebilir. Keza sayı ve büyüklük de değiştirilebilir. Bu konuda müşterilerimiz, satış temsilcilerimiz ve bayilerimiz aracılığı ile ihtiyaçlarına göre yönlendiriliyorlar. Bu yönlendirmenin sonucunda bir sipariş oluşturuluyor ve ürünler tespit ediliyor. Tespit edilen ürünler planlama departmanına aktarılıyor ve sipariş planlama kanalıyla en son bize iletiliyor. Yani her halükarda değişkenlikler olabiliyor. Ürün gamımız oldukça geniş. uluslararası bir marka olmasının yolunu açan kalite kıstaslarıMız Özellikle müşteri memnuniyetini sağlamak bizim için en önemli husustur. Müşteriden gelen talepleri hızlı bir şekilde cevaplandırıp, talepler doğrultusunda uygulamaya geçmek ve çağın getirdiği yeniliklere adapte olmak müşteri memnuniyetini ve beklentilerini karşılama noktasında gereklidir. Örneğin sahada montaj yaptıktan sonra müşteri memnuniyet anketleri ile müşterilerimizin memnuniyetlerini ölçüyoruz. Bunun dışında 444’lü bir destek hattımız var. Bu numaraya yurtiçinde ve yurtdışında bulunan bütün müşterilerimiz sorunlarını iletebiliyor; şikayet göz önüne alınıyor, alınan aksiyonlar doğrultusunda gerekli önlemler alınıyor ve sorumlu arkadaşımız müşteriyi arayarak destek veriyor. Biz de bu doğrultuda gereken aksiyon ne ise onu başlatıyor ve sorumlusu kim ise ona gönderiyoruz. Çözümle birlikte müşteriye dönüş yapılıyor ve memnuniyeti bu zincir içerisinde sağlanmaya çalışılıyor. Kalite, Kontrol, Alt Proses Müdürü ve Kalite Yönetim Temsilcisi Hicran Gürler RÖPORTAJ TAVSAN tasarımsal ve kalitesel değerleri var. Bu tasarımsal değerleri şöyle yorumlayabiliriz: Örneğin; bir yemlik tasarlıyorsunuz, çok verimli ve hiç yem zaiyatı yok fakat her tarafı keskin köşelerden oluşuyor ve bu nedenle günde beş adet hayvan yaralanıyor ve ölüyor. İşte hayvan sağlığı ve refahı ile ilgili kriterleri tasarım aşamasına bu şekilde entegre ediyoruz. Ar-Ge ve Ür-Ge için kaynak ayırıyor musunuz? Biz sene başında hedeflerimizi ve bu hedeflere istinaden bütçelerimizi hazırlıyoruz. Çoğu firma bunu birebir takip etmese de biz bunun için çok efor harcıyoruz. Diyoruz ki, 2015 yılında hangi projeleri hayata geçireceğiz ve bu hayata geçireceğimiz projeler için neler lazım; kaç tane tasarım firmasıyla çalışacağız, kaç tane analiz Firma, 2014 yılında Türkiye pazarında % 50’lik bir büyüme kaydetti. elbette tasarım aşamasıdır; bu aşamada elimizdeki tasarım girdilerini teknik bilgilerimiz ile harmanlayıp üç boyutlu tasarım programlarında ürünlerin tasarlanması sağlanmaktadır. Yapılan tasarımlar daha sonra CAE programlarında analiz ve simülasyonlar ile desteklenmekte ve doğrulukları kontrol edilmektedir. Tasarım süreci daha sonra doğruluğu kanıtlanmış ürünlerin projelendirilmesi, resimlendirilmesi ve 3D prototiplerinin yapılarak denenmesi ile ön seri üretim süreci ile desteklenerek seri üretime hazır hale getirilerek tamamlanmaktadır. Bu süreç standart olarak tüm projelerimizde devam etmektedir. Biz bu süreci etkin olarak yönetebilmek için son yıllarda sektörlerin en yoğun olarak kullandığı tasarım ve analiz programlarını bünyemize katarak ve bu programları kullanacak yeni tasarım ekipleri ile güçlenerek çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bizim aynı zamanda hayvan sağlığı ve refahı ile ilgili bazı kriterlerimiz var. Birincisi; yaptığımız ürünün İNFOVET 140-141 Ar-Ge, metal üretim ve sac işleme görevlerini üstlenen Tavsan’ın grup şirketlerinden Cimtav: Modern olarak donatılmış, bağımsız olan fabrika binasında Tavsan ekipmanlarının plastik bölümlerinin üretimini Adatav: Metal ve plastik parçaların montaj işlemlerini Ekpa: Yüksek kapasiteli depolama tesisinde, dijital sistemlerle depolama ve sevkiyat hizmetlerini TVS: Montaj, destek ve anahtar teslimi görevlerini üstlenmiştir. Tavsan, Ar-Ge çalışmaları ile ürünlerini ve üretim sistemlerini sürekli geliştiriyor; verdiği düzenli eğitimlerle personelinin yetkinliğini ve motivasyonunu yükseltmeyi önemsiyor. yaptıracağız, kaç tane yeni kalıp yapılacak. Bunları zaten sene başında planlayarak bütçemize yazıyoruz ve bütçemizden yola çıkarak yönetiyoruz. Her departmanın bir bütçesi olduğu gibi, iş geliştirme ve teknolojinin de (yani Ar-Ge ve Ür-Ge’nin de) bir bütçesi var. Bu bütçe bazı firmalarda doğrudan ciro odaklıdır; örneğin cironun % 1’i, % 5’i gibi rakamlarla telaffuz edilir. Biz direk böyle bir kıstas almasak da, yatırımları sene başında üst yönetimin ve Hilmi Bey’in yönlendirmeleri doğrultusunda belirlediğimiz için bütçemiz doğrultusunda da istediğimiz yatırımı yapabiliyoruz. Örnek vermek gerekirse 2016 yılı içerisinde bünyemize bir prototipleme merkezi kurmayı hedefliyoruz. Ür-Ge projeleriniz var mı? Ses getirecek bir şeylerin ipuçlarını alabilir miyiz? Hazırlandığımız iki, üç ürünümüz var. Bir tanesi kümeslerdeki verimliliği ve ısı kalitesini arttıracak, kayıplarını engelleyecek; bununla birlikte direk kümesin içerisindeki canlı verimi arttıracak bir ürün. Yakında bu ürünün prezentasyonu yapılacak. Bu ürünle birlikte, yeni bir fan modeli projemiz var. Bu proje ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı Hayvancılık politikaları yeniden ele alınmalı TVHB Merkezi Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri Odası katılımıyla 09-10 Mayıs 2015 tarihleri arasında Trabzon’da bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi; önemli tespitlerde ve önerilerde bulunuldu. İNFOVET 142-143 M ayıs ayında gerçekleştirilen Oda Başkanları toplantısında, Yasal düzenlemelerle ilgili mahkeme kararları, damızlık birlikleri ile yaşanan sorunlar, eğitimler, Dünya Veteriner Hekimler Kongresi ve odaların sorunları tartışıldı. Ayrıca hayvancılık politikaları, hayvan sağlık hizmetleri, salgın hastalıklar, gıda güvenliği, mesleki sorunlarımızı içeren bir deklarasyonun hazırlanarak kamuoyunun bilgisine sunulması kararı alındı. Gerçekleştirilen toplantının ardından Akçaabat Kaymakamı Soner Şenel’in Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri ile Oda Başkanlarının katılımıyla, Akçaabat’ın kültürel zenginliklerinden olan Akçaabat Horonu’nun sergilendiği bir etkinlik eşliğinde samimi bir ortamda akşam yemeği gerçekleştirildi. Veteriner hekimlik mesleği ile ilgili önemli konuların tartışıldığı bu değerlendirme toplantısında, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet ise, toplantının ardından Merkez Konseyi ve 56 Veteriner Hekimler Odası adına bir kamuoyu açıklaması yaptı. Biz de bu açıklamayı siz okurlarımızla paylaşmanın önemli bir sorumluluk olduğunun bilicindeyiz. TVHB Konsey Başkanı Talat Gözet’in kamuoyu açıklaması Biz veteriner hekimler olarak, Türkiye’de dünya standartlarında veteriner hekimlik hizmetlerinin GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı yürütülmesinin ülkemiz için öneminin farkındayız ve bu konudaki sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Son yıllarda ülkemizdeki hayvan sağlığı, toplum sağlığı, gıda güvenliği ve uygulanan hayvancılık politikaları konularındaki kaygılarımız artmıştır. Bu nedenle, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri Odası olarak Trabzon’da bir değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Bu toplantı sonrası, hayvan sağlığı, toplum sağlığı, gıda güvenliği ve uygulanan hayvancılık politikaları ile ilgili kaygılarımızı ve önerilerimizi, yasal sorumluluğumuz gereği kamuoyu ile paylaşma gereği duyuyoruz. Tespitlerimiz > Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre, hayvan varlığımız sayısal olarak Avrupa Birliği ülkeleri arasında iyi durumda görülmesine rağmen, verimlilik açısından oldukça düşük seviyelerdedir. Bu nedenİNFOVET 144-145 le, hayvansal ürün üretimimiz yetersiz kalmaktadır. > Hayvan kayıt sistemimiz sağlıklı işletilemediği için hayvan sayıları ile ilgili sağlıklı bir veri elde edilememektedir. Bu da hayvan ve hayvansal ürünlerin üretimi ile ilgili yanlış planlamalara neden olmaktadır. > Canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatı hayvancılığımıza çok büyük zararlar vermekte, yerli üretici haksız rekabet ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu da hayvancılığımızın gelişmesinin önündeki en büyük engellerden birisini oluşturmaktadır. > Gelişmiş ülkelerde, hayvancılık destekleri, tarım destekleri içerisinde en az % 50 paya sahiptir. Oysa ülkemizde bu oran % 25 seviyesindedir. Desteklemelerin bu yetersizliği yanında, desteklemelerin yetiştirici birlikleri üzerinden verilmesi, desteğin tamamının yetiştiriciye ulaşmasına engel olmakta ve beklenen yararı sağlamamaktadır. > Büyükşehir Yasası kapsamında yapılacak uygulamalar, tarımsal alanların imara açılmasına neden olacak; bu da hayvancılığımıza, geriye dönüşü mümkün olmayan zararlar verecektir. > Ülkemizde ıslah amaçlı üretici birlikleri belirlenmiş kuruluş amaçları dışında faaliyet göstermektedir. Ticari kaygıyla hareket eden birlikler, hayvan ıslahı konusunda yararlı olamadıkları gibi aşırı ilaç satışı ile toplum sağlığını riske atmaktadırlar. Bu birlikler idari ve mali açıdan da yeterince denetlenmemektedir. > Hayvan ıslah çalışmalarında suni tohumlama yöntemi, tüm dünya ülkelerinde ve ülkemizde yıllardır başarı ile uygulanan sağlıklı ve ekonomik bir yöntemdir. Ancak; Bakanlık tarafından hazırlanan proje kapsamında, bazı illerde köylere boğa dağıtılarak, tabii tohumlama hizmetlerinin yeniden uygulamaya geçirilmesi düşünülmektedir. > Dölerme hastalıklarının yayılmasında önemli bir etken olan tabii tohumlama uygulamaları, yıllar önce, ülkemizde suni tohumlama hizmetlerinin ulaşamadığı bölgelerde, köylere damızlık boğalar verilmek Kayıt sistemimiz sağlıklı işletilmediği için hayvan sayıları ile ilgili sağlıklı bir veri elde edilememekte; bu durum üretim ile ilgili yanlış planlamalara neden olmaktadır. GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı Ülkemizde ıslah amaçlı kurulan üretici birlikleri, amaçları dışında faaliyet göstermektedir. Ticari kaygıyla hareket eden birlikler, aşırı ilaç satışı ile toplum sağlığını riske atmaktadır. suretiyle zorunlu olarak uygulanmıştır. Ancak, bu gün ülke genelinde hizmet veren 6.000 den fazla serbest hekimle suni tohumlama uygulamaları, ülkenin tamamına ulaştırılmaktadır. Böyle riskli bir uygulamanın yeniden başlatılması hayvancılığımıza ve hayvan sağlığına önemli zararlar verecektir. > Doğu ve güney sınırlarından kontrolsüz olarak ciddi anlamda hayvan girişlerinin olduğu, bu durumun hayvan sağlığı, toplum sağlığı ve ülke hayvancılığına önemli zararlar verdiği düşünülmektedir. > Hayvan sağlığı, gıda güvenliği ve denetim hizmetlerinde bu kadar yetersizlikler yaşanırken, İNFOVET 146-147 hekimler asıl görevlerini yapamayacak pozisyonlarda çalıştırılmaktadır. Örneğin TARGEL Projesi kapsamında çalışan hekimlerin görev alanına girmeyen konularda çalışmaya zorlandığı bu nedenle projenin hedefine ulaşamadığı görülmektedir. > Hayvan sağlığı ve insan sağlığına önemli boyutlarda zararlar veren, küresel boyutlarda etkili olan kuş gribi, Batı Nil hastalığı ve Kırım - Kongo kanamalı ateşi gibi salgın hastalıklar için takip ve erken uyarı sitemlerimiz bulunmamaktadır. Bu da, salgın hastalıklara erken müdahale şansını engellemektedir. > Veteriner ilaç sektöründe, üretici birlikleri başta olmak üze- re, yetkisiz kişiler toplum sağlığını tehdit edecek boyutta İzlenebilirliği olmayan ilaç satışı gerçekleştirmektedirler. Bazı illerde bakkallarda bile ilaç satılmaktadır. Bu durum, hayvansal ürünlerde kalıntı problemi ve ilaçlara karşı direnç oluşturmaktadır. > Halk sağlığını tehdit eden zoonoz hastalıkların dünya genelinde etkilerinin artması nedeniyle, dünyada “Tek Sağlık Konsepti” uygulaması başlatılmışken; ülkemizde, Sağlık Bakanlığı bünyesinde veteriner halk sağlığı ile ilgili herhangi bir birim bulunmamaktadır. Bunun yanında, sağlıkla ilgili yapılan yasal düzenlemelerde, hayvan sağlığı ve veteriner hekimler kapsam dışı bırakılmaktadır. > Hayvan sağlığı toplum sağlığı ve ülke ekonomisi açısından önemli görevler yapan veteriner hekimlerin özlük hakları ücret- leri diğer meslekler karşısında irtifa kaybetmektedir. Taşeron sistemi, fiili hizmet hakkının ellerinden alınması, zor şartlarda çalışan veteriner hekimlerin emekliliklerinde önemli kayıplara neden olmaktadır. > Seçim sürecinde programlarını açıklayan siyasi partilerin programlarında hayvan sağlığı, insan sağlığı ve gıda güveliğine yeterince yer vermemesi bu konuların önemini yeterince kavrayamadıklarını göstermektedir. Önerilerimiz > Hayvancılık politikaları yeniden ele alınmalı, bir devlet politikası olarak uzun vadeli hedefler belirlenmeli ve ısrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. > Veteriner Hekimlik hizmetlerinin ülke genelinde etkili bir şekilde yürütülebilmesi için merkezi ve yerelde örgütlenmiş GÜNCEL Türk Veteriner Hekimleri Birliği Oda Başkanları Toplantısı bağımsız bir yetkili otorite kurulması önemlidir. > Üretici birliklerinin görevleri, hayvan kayıt sistemini iyi bir şekilde takip etmeleri ile sınırlandırılmalı, veteriner sağlık hizmetleri vermeleri önlenmelidir. > Hayvancılık desteklemelerinin tarım destekleri içindeki payı en az % 50 seviyelerine çıkartılmalıdır ve amacına hizmet edebilmesi için doğrudan yetiştiricilerin banka hesaplarına yatırılmalıdır. > Et ve süt kooperatiflerinin desteklenerek halka özellikle en ucuz ve en kaliteli hayvansal ürünlerin sunulmasına kesinlikle imkan sağlanmalıdır. > Toplum sağlığının etkili bir şekilde korunabilmesi için Büyük Şehir Belediyeleri bünyesinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlıklarının kurulması sağlanmalıdır. > Bulaşıcı hayvan hastaİNFOVET 148-149 lıklarıyla mücadelede resmi veteriner hekimlerin tek başına yeterli olamayacağı bir gerçektir. Avrupa Birliği ülkelerinde de olduğu gibi serbest çalışan veteriner hekimler bu mücadeleye entegre edilmeli ve 5996 sayılı yasada da belirtildiği gibi yetkilendirilmiş veteriner hekim olarak görevlendirilmelidirler. > Koruyucu hekimlik insan ve hayvan sağlığı için çok önemlidir, aşılama bu konuda etkili ve ucuz bir metottur. Ulusal aşılama politikası acilen oluşturulmalıdır. > Hayvan sağlığı ve gıda güvenliği adına, veteriner ilaç satışları konusunda mutlaka etkili bir denetim yürütülmelidir. > Yeterli ve etkili bir eğitim için YÖK, fakültelere öğrenci alımında bir taban puanı uygulaması getirmelidir. Yeni veteriner fakülteleri açılmasına son verilmeli, mevcutların EAVE kriterlerine ulaştırılması sağlanmalı, ulaştı- Koruyucu hekimlik insan sağlığı ve hayvan sağlığı için çok önemlidir, aşılama bu konuda etkili ve ucuz bir metottur. Ulusal aşılama politikası acilen oluşturulmalıdır. rılamayanlar kapatılmalıdır. > Veteriner hekimliği uygulamalarında büyük eksikliği hissedilen uzmanlıkla ilgili devam eden yönetmelik çalışmalarının, Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) başta olmak üzere ilgili meslek örgütlerinin de görüşü alınarak en kısa sürede tamamlanmaya çalışılmalıdır. > Veteriner hekim muayenehane açılışlarında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan alınan açılış ruhsatı yanında belediyelerden de açılış ruhsatı alınma zorunluluğu bulunmaktadır. Oysa; diğer meslekler için (avukat, mali müşavir, eczane, diş hekimi, doktor gibi) yapılan yeni yasal düzenlemeler ile bu ruhsat zorunluluğu kaldırılmıştır. Ruhsat sadece, veteriner hekim muayenehanelerinin açılışında talep edilmektedir. Bu adil olmayan uygulamanın bir an önce kaldırılması gerekir. > Bakanlık tarafından yapılan yasal düzenlemelerde bilimsel kriterler esas alınmalıdır. Belirttiğimiz endişelerimizin ve önerilerimizin ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından dikkate alınarak gereğinin yapılmasını Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) olarak talep ediyoruz. Merkez Konseyi ve 56 Veteriner Hekimleri Odası adına kamuoyuna saygı ile duyurulur. ADVERTORIAL Rumen sağlığıNDA alternatif yenilikler İNFOVET 150-151 ileştiren, erformansını iy p n e m ru a rd Son zamanla alternatif olan ve fungisit antibiyotiklere eni yem katkı maddelerinin dı. y n etkisi bulunan yönelik çalışmalar hız kaza e geliştirilmesin F itojenik yem katkılarına olan ilgi son yıllarda önemli derecede artmıştır. Fitojenik yem katkıları genel anlamda çiftlik hayvanlarının yemlerine katılan bitki özleri, baharatlar ve esansiyel yağlar gibi bitki ve bitkisel kaynaklı bileşiklerdir. Çiftlik hayvanlarının yemlemesinde fitojenlerin kullanılması ile hayvanların gelişim ve üretim performanslarını arttırarak üretim parametrelerinin iyileşmesini sağladığı gözlenmiştir. Yem katkı maddelerinin sürü performansı üzerinde birçok olumlu etkisi bulunmuktadır. Esansiyel yağlar Lipofilik yapıları sayesinde, esansiyel yağlar bakterilerin hücre zarları ile etkileşime girer; özellikle Gram - pozitif bakteriler başta olmakla beraber bakteriler üzerine toksik ve antimikrobiyal etkisi vardır. Gram - negatif bakterilerin dış çeperleri kendilerini esansiyel yağlara karşı korurlar. Fakat küçük moleküller iç zara kadar sirayet edebilirler ve hücre stoplazmasının katı hale geçip hücrenin patlamasına sebep olurlar. Mantarlar, protozoalar ve virüslerin gelişimini engellerler. Esansiyel yağ karışımlarının ruminant diyetlerindeki etkileri protein ve nişasta kaynaklarının çeşitleri ile doğrudan ilintilidir. Garlic (sarmısak), cinnamaldehyde (tarçın), eugenol (karanfil), carvacrol (yaban kekiği) ve thymol (kekik) rumen ferman- tasyonu üzerine en etkili olan esansiyel yağlardır. Esansiyel yağlardan bazıları protein parçalayan bakteriler üzerine baskılayıcı etkileri sayesinde proteinin ani yıkımlanmasını önleyerek rumende ortaya çıkan amonyak miktarının azalmasına neden olurlar. Bu durum karaciğerde çevrilecek üre miktarını azaltarak, kan ve süt üre miktarının düşmesini sağlar. Kan üre seviyesinin tolere edilen seviyelerde olmasının dişi ruminantlarda üreme performansı üzerinde olumlu etkileri vardır. Bir grup esansiyel yağın nişasta parçalayan bakteriler üzerinde baskılayıcı etkisi vardır. Nişastanın ani parçalanmasını yavaşlatarak ani pH düşüşlerine engel olur. Bu hem rumen asidozu riskini azaltır hem de yavaş parçalanması ve by–pass nişasta miktarını arttırması sayesinde enerjiden yararlanmayı geliştirir. Amonyak ve metanın üretiminin düşürülmesi ve propiyonat üretimi için sarf edilen asetatın düşmesi ve asetat üretiminin artması üzerine pozitif etkileri vardır. Optimal esansiyel yağ kombinasyonları ve rumen florası üzerine etkileri konusunda yapılmış çok sayıda deneme vardır. Ama esansiyel yağların çalışması ve etkileri diyetin besin maddesel yapısı ve kompozisyonu ile ilişkilidir. Tanenler İki tür tanen vardır; yoğunlaştırılmış tanenler, hidrolize olabilir tanenler. Tanenler proteinlerle Esansiyel yağlar kan üre seviyesini azaltır. Tanenler ise proteinlerle kompleks oluşturarak rumende parçalanma hızını yavaşlatır. ADVERTORIAL kimyasal kompleksler oluşturarak proteinlerin rumende parçalanma hızını yavaşlatır ve bağırsaklarda emilen (by-pass) protein miktarını, ince bağırsaklarda emilen amino asitlerin biyo-yararlanılabilirliğini arttırır. Hidrolize olabilir tanenler rumenden protein ile link oluşturarak geçtikten sonra, abomazumda asit ortamda çözülür ve bağırsaklarda emilen protein miktarını arttırır. Ayrıca rumende oluşan amonyak miktarını ve idrar ile atılan nitrojen miktarını azaltır. Rumende yıkımlanan protein miktarının azaltılması besleme performansının artmasını ve azot kaynaklı çevre kirlenmesi problemlerinin azalmasını sağlar. Hidrolize olabilir tanenler dışındaki tanen türlerinde, protein ile oluşturdukları bağların açılması sorun oluşturabilmektedir. Antimikrobiyal etkileri ile de rumende ve bağırsaklarda yem sindirimini etkiler. Tanenler aynı zaman- Rumendeki asit ortamı kontrol eden ve antimikrobiyal etkileri bulunan organik asitlerin en önemli olanları malat, fumarat ve asparattır. da işkembede üretilen metan oluşumunu ve kaybını da önemli ölçüde düşürür. Tanenler mide bağırsak sistemindeki parazitlerin kontrolünde kimyasal antihelmintikler yerine kullanılabilir. Direkt antiparazitik etkileri ile parazitlerin direncini kırar ve sonuçta bağırsaklardan emilen protein miktarını arttırır. Saponinler (Steroit gliseritler) Yonca ve soya, ruminant beslemede kullanılan iki önemli saponin miktarı yüksek bitkilerdir. Saponinlerin kolestrol düşürücü, İNFOVET 152-153 kan basıncı düşürücü, kanser hücrelerinin üremesini engelleyici, karaciğer koruyucu, kan şeker seviyesi düzenleyici, bağışıklık sistemi düzenleyici, sinirsel düzenleyici, iltahap giderici ve antioksidan etkileri vardır. Etkileri dozaja ve rumen pH’sına göre değişiklik gösterir. Stabil değildir. Ruminant diyetlerine saponin ilavesinin gelişmeyi, yemden yaralanmayı ve sağlığı olumlu yönde etkilediği düşünülmektedir. Saponinler nitrojen sindirimini arttırır, amonyak üretimini azaltır, vücut sıvılarındaki üre miktarını azaltır. Ayrıca rumen içinde üretilen NH3‘ün konsantrasyonunu ve metan üretimini ciddi oranda düşürür. Organik asitler - Asitlendiriciler Organik asitler, bağırsaklarda mantarların aktiviteleri, asit ortamı kontrol etmeleri ve antimikrobiyal etkileri nedeni ile önem kazanmaktadır. Ruminantlar için önemli olan organik asitler; malat, fumarat ve aspartattır. Asitlendiricilerin de rumen fermantasyonu üzerinde iyanofor grubu antibiyotikler gibi geliştirici özellikleri rapor edilmektedir. Aynı zamanda karbonhidratlarca zengin diyetlerin tüketilmesinden sonra bile rumen pH’sını düzenleyici etkileri bulunur. Ayrıca rumen pH’sının tamponlanması enerji etkinliğini, protein sindirimini, kalsiyum ve fosfor emilimini arttırır. Metan üretimi ve bağırsaklara bağlanan zararlı bakterileri azaltır. Saponinler, nitrojen sindirimini arttırır, bunun yanında amonyak üretimini ve üre miktarını azaltır. Yapılan çeşitli in - vivo çalışmalar organik asitlerin, ruminantların performansı üzerine geliştirici etkileri olduğunu göstermiştir. Örneğin malate ilavesinin genç ve erişkin ruminantlarda nitrojen kaybını azalttığı rapor edilmiştir. Ayrıca malate ve fumarate gibi asit düzenleyiciler süt verimini arttırmaktadır. Zeolit Klinoptrolit rumen sıvısının asidik ve bazik durumunun ayarlanmasında oldukça etkilidir. Son araştırmalar göstermiştir ki; rasyonlara klinoptrolit ilavesi rumen pH’sını yükseltmektedir. Yapılan kıyaslamalarda diyetlere aynı miktarlarda sodyum bikarbonat ve klinoptrolit ilavesi işkembe tamponlanması açısından aynı miktarda etki göstermiştir. Bunun yanı sıra zeolitlerin amonyak ve aflatoksin bağlayıcı artı özellikleri bulunmaktadır. Ayrıca buzağılarda ishal riskini azaltmaktadır. ADVERTORIAL Rasyon yoluyla mastitis azaltılabilir Mastitis ile savaşta rasyonun önemi yadsınamaz. Hayvanlara organik formda iz minerallerin verilmesi, doğal bağışıklıklarını güçlendirmeleri için onlara en iyi fırsatı sunar ve somatik hücre sayısını arttıran patojenlere karşı korunmalarına karşı yardımcı olur. Yazar: Ed Kwiatkowski, Alltech ABD Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal Yayın: Feedstuffs, 2014 U lusal Mastitis Konseyi (National Mastitis Council – NMC), mastitise bağlı olarak yılda inek başına yaklaşık 184 dolar kayıp yaşandığını belirtmektedir. Mastitis, süt veriminin azalmasına, hali hazırda elde edilen sütün atılmasına, ilaç ve veteriner sağlık hizmetleri maliyetleriİNFOVET 154-155 nin artmasına neden olan bir hastalıktır. ABD’de 9 milyondan fazla inek olduğu düşünülürse, mastitisin maliyeti ülke çapında yılda 1,65 milyar dolardır. Mastitis ayrıca çiftlik düzeyinden çıkıp, üretim zincirinde yer alan, sütü işleyerek peynir ve diğer mandıra ürünlerine dönüştüren firmaları da etkilemektedir. Çünkü bu has- talık süt miktarını azaltmaktadır, bu sütün işlenmesi halinde bundan üretilen ürünlerin raf ömrü kısalır ve elbette bu tür ürünleri tüketiciler tercih etmez. Mastitisten korunmak için kullanılan modern yöntemler başlıca manejmana yöneliktir. Örneğin, 1960’lı yıllarda İngiltere’de, ineklerin barınaklarına yönelik geliştirilen 5 adımlı planda ineklerin mastitisten korumak için inorganik altlık materyali kullanılması önerilmektedir. Manejmanın dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi, bulaşıcı ve çevre kökenli mastitisten korunmak için en iyi yoldur. NMC, memelerin çevredeki patojenler ile temasını azaltmak Bir süt ineğinin rasyonundaki iz mineraller, mastitisin azaltılmasında rol oynar. için sürülerin otlatılması veya kapalı barındırılan hayvanlarda ahır içinde bakımlı çayır koşullarının taklit edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Geleneksel yöntemler, mastitis etkenlerinin bir kısmının önlenmesini sağlamaktadır ve sonuç olarak sonradan oldukça maliyetli olabilecek açık noktalar kalabilmektedir. Rasyon da hayvanların doğal savunma sistemlerini güçlendirmekte önemli rol oynamaktadır. Organik formda iz minerallerin verilmesi, hayvanların doğal bağışıklıklarını güçlendirmek için onlara en iyi fırsatı sunar ve somatik hücre sayısını (SHS) arttıran patojenlere karşı korunmalarına yardımcı olur. Rasyona çinko ilavesi ile SHS azaltılabilir 2007 yılında, 90 süt ineği ile yapılan bir araştırmada, organik mangan, çinko ve bakır karışımı kullanılmış ve mineral ilavesinin SHS üzerindeki etkisi araştırılmıştır. İnekler bu araştırmada, üç gruba ayrılmış ve kontrol grubuna çinko, bakır ve mangan, inorganik sülfat formda verilmiştir. Deneme gruplarına, hayvanların ilgili mineral günlük ihtiyaçlarının % 50’si veya % 100’ü organik proteinat formunda verilmiştir. Günlük ihtiyacın % 100’ünün organik mineraller ile karşılandığı grupta, pozitif etkiler daha belirgin görülmüştür. Örneğin, % 100 organik mineral tüketen grubun SHS’si en düşük düzeyde ve süt verimi en yüksek düzeydedir. Tek başına verildiğinde çinkonun SHS, sütün raf ömrü ve kalitesi üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu gözlenmiştir (Smith ve Hogan, 2001). Danimarka’da 10 adet süt ineği sürüsü üzerinde yapılan bir denemede, iki farklı organik çinko kaynağı ile bir inorganik çinko kaynağı karşılaştırılmıştır. Tüm çinko kaynakları, günde 500 mg dozda verilmiştir. SHS, laktasyonun ilk 100 gününde % 20 – 24 oranında azalmıştır. Daha uzun süre içinde, ortalama 250 günlük laktasyon süresine bakıldığında, ticari olarak satılan organik çinko kaynaklarından bir tanesi, SHS’ni % 8 ve diğeri de ortalama % 13 oranında azaltmıştır. Bu denemede, inorganik çinko kaynağının SHS üzerinde bir etki göstermediği görülmüştür. Danimarka’daki üç süt ineği sürüsü üzerinde yapılan farklı bir denemede ise, günde 2,5 gram dozda verilen çinko proteinatın rasyona ilave yapılmasından itibaren 2 ay içinde, ortalama SHS’ni sürekli olarak azalttığı ortaya konmuştur. Selenyum ilavesi enfeksiyon stresini azaltıyor Organik bakır ilavesinin, denemeler sırasında SHS’yi etkilemese de ineğin mastitise neden olan patojenlerle enfekte olması halinde koruyucu etki gösterdiği belirlenmiştir. 2012 yılında yayınlanan bilimsel bir makalede (Scaletti ve Harmon, 2012), Holstein ırkı düvelerde meme uçlarından bir tanesi Escherichia coli 727 suşuyla enfekte edilmiştir ve kontrollü koşullar altında organik ve inorganik formdaki bakır ilavesinin mastitis enfeksiyonu üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Kontrol grubunun rasyonuna bakır ilavesi yapılmamıştır ve deneme gruplarından bir tanesinin rasyonuna 10 mg/kg oranında organik bakır proteinat, diğerinin rasyonuna ise 10 mg/ kg oranında inorganik bakır sülfat ilavesi yapılmıştır. Tüm deneklerde bakteri sayısı, bulaşmadan sonraki 6. saatten 12. saate kadar keskin bir yükseliş göstermiştir ve 12. saatte en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bulaşmadan 24, 72 ve 96 saat sonra, bakır proteinat verilen ineklerdeki bakteri sayıları inorganik bakır sülfat tüketen ineklere ve kontrol grubuna göre daha düşük çıkmıştır. Ayrıca, bakır takviyesi alan ineklerde, enfeksiyon daha az stresli geçmekte, daha az zarar vermekte ve daha kısa Yapılan araştırmalar sonucunda, % 100 organik mineral tüketen grubun somatik hücre sayısı en düşük düzeyde, süt verimi ise en yüksek seviyede çıkmıştır. ADVERTORIAL Mineral ilavesini unutmayın Her hayvanın sağlıklı olabilmesi için iyi beslenmesi gerektiği aşikardır. İyi bir barınma ile birlikte iyi bir beslenme de önemlidir. Farklı minerallerin eksikliğinin neden olduğu problemler çeşitli mineral ilavesi stratejileri ile çözülebilir. Mangan ve çinkonun, sürülerde SHS ve bakteri sayısını azaltmaya yardımcı olduğu gösterilmiştir (Kinal ve ark., 2007). Bakır ilavesinin hali hazırda başlamış olan bir enfeksiyonun şiddetini azalttığı ve hayvanın daha çabuk normale dönmesine yardımcı olduğu belirtilmektedir. Organik selenyum, hem hasta hayvanlarda hem de bağışıklık sistemi etkilenmemiş hayvanlarda bağışıklık hücrelerinin öldürme etkinliğini arttırmakta ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasını engellemektedir. sürmektedir, bu da düşük bakteri sayısı ile ilişkilidir. Bakır proteinat tüketen ineklerdeki verim, bakır sülfat tüketen ineklere ve kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Yetersiz selenyuma sahip yem ham maddeleri, global bir sorun oluşturmaktadır. Selenyumdan fakir topraklar nedeniyle, bitkilerdeki selenyum düzeyleri de yetersiz olmaktadır. Bunun hayvanlar üzerinde doğrudan etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple yeterli hayvan performansı için takviye yapılması gerekmektedir. Selenyum eksikliğinin üreme üzerine etkileri var Rasyonda yeterli selenyum miktarının bulunmamasının, İNFOVET 156-157 Organik formda selenyum verilmesinin patojenlerin öldürülmesinde çok daha güçlü bir pozitif etkisi olduğu bilinmektedir. Bakır ilavesinin hali hazırda başlamış olan bir enfeksiyonun şiddetini azalttığı ve hayvanın daha çabuk normale dönmesine yardımcı olduğu belirtilmektedir. bazı verim ve üreme rahatsızlıklarına yol açtığı bilinmektedir. Bunlar arasında, SHS’nin yükselmesi, klinik mastitis salgınlarında artış, plasentanın atılamaması ve potansiyel ovaryum kistleri yer almaktadır. Selenyum, bir hayvanın doğal savunma sistemini optimize etmek için önemli rol oynamaktadır, bu sebeple selenyum yetersizliği ile nötrofillerin fagosite edilmiş patojenleri öldürme yeteneğinde azalma veya ineğin enfeksiyonla savaşma kabiliyetinde zayıflama doğrudan ilişkilidir. Organik selenyumlu maya ve inorganik sodyum selenit formundaki selenyum ilavesiyle ilgili 2008 yılında yapılan bir araştırmada (Ibeagha ve ark., 2009), nötrofil fagositozunda önemli bir farklılık gözlenmemiştir. Ancak 0,5 mg/kg düzeyinde organik formda selenyum alan ineklerde, nötrofillerin patojenleri öldürmesini sağlayan “respiratory burst” reaksiyonu daha yüksek oranda şekillenmiştir. Sonuç olarak tüm ineklerde, nötrofiller patojenleri hapsedebilmektedir; ancak sadece selenyum takviyesi alan ineklerdeki nötrofiller gerçekten patojenleri öldürebilmektedir. Ayrıca, ineklerde selenyum takviyesinin programlı hücre ölümü olarak tanımlanan apoptozis üzerinde de etkisi ortaya konmuştur. Normalde kısa ömürlü olan bağışıklık hücrelerinin hayatta kalma süresi de bu bakımdan selenyum ilavesinden etkilenmektedir. İnorganik sodyum selenit verilen ineklerde herhangi bir selenyum kaynağı tüketmeyen kontrol grubuna göre apoptozisin 3 kat daha fazla şekillendiği bulunmuştur ve bu oran yaklaşık % 15’tir. Organik selenyumlu maya tüketen ineklerde ise, apoptozis oranı kontrol grubundaki ineklere göre daha düşük bulunmuştur ve bu oran % 5’tir. Böylece, organik formda selenyum verilmesinin patojenlerin öldürülmesinde ve bağışıklık hücrelerinin ömründe çok daha güçlü bir pozitif etkiye sahip olduğu gösterilmektedir. T üm dünya geneli için civcivlerin yumurtadan çıkma sezonundayız. Civcivler kısa süre sonra kuluçkahanelerden yeni evlerine ve yeni kümes üyelerinin yanına yolculuk edecekler. Fakat, yeni civcivler aranıza katılırken, onlara nasıl güzel bir başlangıç sağlayabiliriz? Purina Hayvan Besleme’de inovasyon ve teknik servis direktörü olarak görev alan Dr. Gordon Ballam, bir sürünün içine yeni civcivlerin en ideal transport ile katılması, ilk günden itibaren konfor, bakım ve eksiksiz beslemenin nasıl sağlanacağı üzerine görüşlerini aktardı. “Bir civciv, kötü bir başlangıcın üstesinden hiçbir zaman gelemez.” diyen Ballam sözlerine şöyle devam etti: “Yeni evlerine gelmeden önceki transportun kalitesi ve transport sonrası özellikle ilk birkaç günkü bakım ve besleme kalitesi, civcivlerin uzun süreçte mutlu ve sağlıklı yaşamasına yardımcı olacaktır.” Civcivler gelmeden önce: Kuluçka makinesini ayarlamayı unutmayın Dr. Ballam üreticilerin, civcivler gelmeden yaklaşık 48 saat önce kuluçka makinesini ayarlamalarını öneriyor ve kuluçka makinesinin önceden ayarlanmasının altlıkların ve ekipmanların kurumasını ve ısının ayarlanmasını sağlayacağını söyledi. yeni civcivler: İlk gün ekipmanları şunları içerir: Kuluçka makineleri: Kuluçka makinesi civcivlerin ilk evleridir. Civcivlerin makinede rahat, sıcak ve hava akımına maruz kalmayacağına emin olun ve her tavuk için 3 - 4 feet kare alan olmasına dikkat edin. Alanın, dairesel ve genişletilebilir olmasına da dikkat edin. Isı lambaları: Civcivleri sıcak tutmak için kuluçka makinesinin merkezine bir ısı lambası yerleştirin. Bu lambayı civcivlerin altına serdiğiniz talaştan yaklaşık 20 inç yukarıya yerleştirin ve lamba ile kuluçka makinesi duvarları arasında yaklaşık 2,5 - 3 feet aralık bırakmayı unutmayın. Isı lambası ve konfor alanı altındaki sıcaklığı 95 0F’de tutun ve çok ısındıklarında civcivlerin ısı lambasından uzaklaşabilecekleri yeterli alan bulundurun. Transporttan bir hafta sonra, ısı minimum 55 0F’ye ulaşana kadar kademeli olarak ısıyı 5’er Fahrenayt düşürün. Altlıklar: Kuluçka makinesi zeminine emici talaş ekleyin. Bölgeyi kuru ve kokusuz tutmak için atlıkları 3 - 4 cm derine yerleştirin. Günlük olarak ıslak talaşları değiştirin; özellikle sulukların etrafında bu konuya dikkat edin. Sedir talaşı ve diğer güçlü kokuya sahip talaşları kullanmaktan kaçının; çünkü koku, kanatlıların uzun vadede sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilir. ilk olarak yapılacaklar Hayvan Sağlığı kanatlı uzmanı Gordon Ballam, hobi olarak kanatlı besleyen hayvan sahiplerine yeni civcivler için en iyi başlangıç ipuçlarını verdi. İNFOVET 160-161 KANATLI Civcivler yetişkinliğe geçtikleri ilk günden itibaren piliçler bu yemlerle beslenmelidir. Işıklar: İlk hafta ışıkları 18 22 saat açık olarak ayarlayın. Sonrasında, büyüme dönemi boyunca (civcivler 16 haftalık yaşa ulaşıncaya kadar) ışığı 16 saate ayarlayın. Gerekli ışık yoğunluğu miktarı, taban alanının her bir 100 metrekaresi (10”x 10”) için 40 Watt’lık bir ampul yerleştirilerek ayarlanabilir. Besleme üniteleri (yemlikler): Her civciv için 4 doğrusal inç besleme ünitesi temin edin. Yumurta kartonlarını temizleyip içerisini yem ile doldurmak, genç civcivler için mükemmel ve kolay erişilebilir bir besleme ünitesi olacaktır. Geçiş sonrası için alçaltılmış besleyiciler ya da çukur besleyiciler edinmeyi unutmayın. Suluklar: Her 25 civciv için, oda sıcaklığında su ile doldurulmuş suluğu kuluçka makinesine yerleştirin. Suyu oda sıcaklığında tutmaya yardımcı olmak için, civcivlerin varışından Civcivleriniz büyürken rasyonu ayarlayın Sulukları ve yemlikleri günlük olarak temizleyip, yeniden doldurun. Aynı zamanda civcivinizin canlı ağırlığının artması ile paralel olarak su ve yem miktarını ayarlayın. 18 haftalık olduklarında, onların değişen beslenme ihtiyaçlarını karşılayacak yemlere geçiş yapın. Dr. Ballam; “18 – 20 hafta arasında yumurtacı piliç olarak hayatına devam edecek olan civcivlerin rasyonlarının yüksek oranda kalsiyum içermesi gerekmektedir. Etlik piliç sürüleri ve karışık sürüler için ise % 20 protein içeren yemler tercih edilmelidir. 24 saat öncesinde sulukları kuluçka makinesindeki konfor alanının dışına yerleştirin. Civcivlerinize suyu tanıtın Civcivler geldiğin ilk olarak onlara kuluçka makinesini, yani yaşayacağı alanı tanıtın. Bahsettiğimiz ilk tanışma esnasında alanda oda sıcaklığındaki suyu da bulundurmayı kesinllikle unutmayın; ancak Civcivleri sıcak tutmak için kuluçka makinesinin merkezine bir ısı lambası yerleştirin. Bu lambanın civcivlerin altına serdiğiniz talaştan yaklaşık 20 inç yukarıda olmasına dikkat edin. İNFOVET 162-163 yemi tanıtmak için bir iki saat bekleyin. “Civcivler yemlemeden önce onlara rehidre olmaları için birkaç saat zaman verilmedir. Taze, kaliteli suyun temini sağlıklı civcivler için en elzem konudur” diyen Dr. Ballam sözlerine “Civcivlerinizin suyu bulmalarına yardımcı olmak için gagalarını suya batırın. Bu civcivler daha sonra grubun diğer kalanlarına su içmeyi öğretecektir. Tüm piliçlerin ilk birkaç saatte su içtiklerine emin olmak için tüm grubu izleyin.” şeklinde devam etti. Onlara yemlemeyi öğretin Civcivleriniz ilk birkaç saatte su içmeyi keşfedip rehidre olmayı başardıktan sonra, ihtiyacı olan tüm besin maddelerini içeren başlangıç yemini verin. Erken büyüme için gerekli olan ekstra enerjiyi almasını desteklemek için başlangıç yeminde en az % 18 protein bulunmasına dikkat edin. Civcivin gelişimi için rasyonda aynı zamanda amino asitlerin de bulunması gerekmektedir. Yine immun sistemin gelişimi için rasyona prebiyotik, probiyotik ve maya; iskelet – kas sistemi gelişimi için ise vitamin ve mineral katılmalıdır. “En başından tam bir besleme civcivlerinizin ihtiyacı olan beslemeyi sağlamaya yardımcı olur.” diyen Ballam sözlerine, “İlk olarak, civcivlerinize sığ bir tava veya yuvarlak kesilmiş bir kağıt parçası koyarak temiz alanlardaki besleme ünitelerinden yemlemeyi öğretin. İkinci gün, besleme ünitelerini kuluçka makinesine yerleştirin. Civcivlerin yemliklerden yemeyi denedikleri ilk anda, kağıdı - tavayı kaldırın. KANATLI Biyogüvenlik önlemlerinin nasıl en güçlü seviyede olacağı üzerine birçok araştırma projesi yürütülmektedir. Yeni biyogüvenlik önlemleri neler? Bilimsel konferanslarda, kümes hayvanları ve gıda kaynaklı hastalıkların önlenmesi konusunda yayınlanan ve sunulan son gelişmeleri siz İnfovet okurlarına özetle aktarmaya çalışacağız. B iyogüvenlik, tavuk çifliklerinde ve işleme tesislerinin çevresinde koruyucu bir balon “protective bubble” olarak düşünülebilir. Bu tabaka bozulmadığı sürece, patojenlerin içeri girme şansı çok düşüktür ancak sadece tek bir hata ile bu tabakanın delinmesi geri dönüşü olmayan felaketlere neden olabilmektedir. Bu nedenle, koruyucu bariyer olarak adlandırılan biyogüvenlik ön- İNFOVET 164-165 lemlerinin nasıl en güçlü seviyede olacağı üzerine birçok araştırma projesi yürütülmektedir. Kümes dezenfeksiyonunu tam anlamıyla anlamak Belçika – Melle’de bulunan Tarım ve Balıkçılık Araştırma Enstitüsü (ILVO) araştırmacısı Dr. Koen De Reu ve ekip arkadaşlarının Poultry Science’de yayınlanan makalesine göre; son yıllarda, çiftliklerdeki enfeksiyon baskısını azaltmaya yardımcı olmak adına çiftçilere, temizlik ve dezenfeksiyon (cleaning & disinfection - C & D) prensipleri ve klavuzları üretilmektedir. Bazı ülkeler, temizlik ve dezenfeksiyon sonrasında broyler kümeslerinin hijyen durumlarının resmi periyodik kontrolüne ihtiyaç duymakta ve bu broyler kümeslerinin farklı noktalarında Agar Temas Plakları (ACP) ile toplam aerobik florayı belirlemektedir. Ancak, bu araştırmacılara göre testin güvenilir olduğunu kesin bir şekilde ortaya koyabilmek için, temizlik suyunun ideal ısısı, temizlik ve dezenfeksiyon methodları ve C & D etkinliğini değerlendirme ön koşulları gibi birçok soruyu hesaba katmak gerekmektedir. Yani araştırmacılar, broyler kümeslerindeki temizik ve dezenfeksiyonu değerlendirmek için en uygun örnekleme yöntemlerini ve parametrelerini seçerek ardışık adımlar atmalıdırlar. Genel olarak araştırmacılara göre, temizlikten sonra, sürüntü yöntemi ile alınan örneklerin her bir 625 santimetre karesindeki toplam aerobik floranın 7.7 ± 1.4 log CFU’dan 5.7 ± 1.2 log CFU’ya (koloni oluşturan birim – colony forming unit); dezenfeksiyondan sonra ise 4.2 ± 1.6 log CFU’ya düşmesi gerekmektedir. Agar Temas Plakları (ACP), hijyen seviyesi hakkında görsel değerlendirme ile aldığımız bilgiye göre daha objektif veriler sunsa dahi, sürüntü örneklemesi ile karşılaştırıldığında daha az kullanışlıdır. Çünkü sürüntü örneklemesi, agarın alanı göz önünde bulundurulduğunda daha büyük ve düzensiz yüzeylerden örnek almamızı sağlar. Bununla birlikte, Enterococcus spp.’nin toplam aerobik florasının ölçülmesi, E.coli’nin florasının ölçülmesine göre temizlik ve dezenfeksiyon protokollerinin değerlendirilmesi açısından daha iyi bir hijyen göstergesi olarak kullanılır. Test edilen tüm broyler kanatlıların kümesleri Salmonella varlığından negatif olsa dahi, organizmalar bakımından temizlik ve dezenfeksiyon protokollerinin başarılı olup olmadığı yine E. coli varlığının test edilmesi ile anlaşılacaktır. Bu ayrıntının unutulmaması gerekmektedir. Dr. Koen De Reu ve ekip arkadaşları, kümeslerdeki hijyen seviyesini anlayabilmek için ek olarak ortamdaki adenozin trifosfat varlığını analiz etmenin yararlı olacağını söylemektedir. KANATLI Ultrasonik dezenfeksiyon Patojen müdahale sistemi, kanatlı prosesinin en önemli parçasıdır. Georgia Teknik Araştırma Enstitüsü’nden Aklilu G. Giorges’e göre, etkili kimyasal dezenfektanların kullanılabileceği bir dezenfeksiyon sistemi, zararlı yan ürünleri azaltır ve / veya ortadan kaldırır. Bu yılın başlarında ABD’de Uluslararası Kanatlı Bilimsel Forumu’nda (International Poultry Scientific Forum) konuşan Giorges, kümes soğutucu sularında kimyasal dezenfeksiyon olmadan, Salmonella inaktivasyonu için kullanılan ultrasonik bir yöntemin etkinliğini açıkladı. Giorges ve arkadaşlaro değişik güç yoğunluklarında, hacimde ve pozlama süresinde uygulanan bu yöntemin etkilerini anlattı. Ultrasonik enerjinin ve pozlama süresinin artışı ile birlikte ultrasonik dalgaların hacminin azaltılmasının, Salmonella dezenfeksiyonu ile arasında bir korelasyon olduğunu bulduklarını söyleyen Giorgies, bu yöntem ile üreticilerin Salmonella gelişimini inhibe edebileceklerini forum dinleyicilerine aktardı. Klor ve perasetik asit gibi farklı kimyasal dezenfektanların soğuk sudaki etkinliği test edildiğinde, ultrasonografik yöntemle kombine edilerek yapılan dezenfeksiyon işleminin, sadece kimyasal kullanılarak yapılan dezenfeksiyon işlemine göre çok daha iyi sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Ultdasonografik yöntem ile üreticiler Salmonella gelişimini inhibe edebilir. Kanatlı atık suyunun ön arıtması için çözünmüş hava flotasyon yönteminin kullanılması Atlanta’da gerçekleştirilen aynı kongrede Hollanda’dan Wilbert Menkveld (Nijhuis Water Technology B.V.), çözünmüş hava flotasyon (dissolved air flotation - DAF) yönteminin yıllardır endüstriyel atık su arıtmada başarıyla kullanıldığını belirtti. Son teknolojik gelişmelerle, atık suyun ön arıtması için uygulanabilirliğini genişlettiklerini ve kendisi ve şirketi ile 1700’den fazla çözünmüş hava flotasyon sistemini dünya çapında tedarik ettiklerini söyledi. Geliştirilen “akıllı DAF” sistemi ile daha iyi bir kimyasal oksijen talebi (chemical oxygen demand - COD) elde ettiklerini ve akıllı akım paterni ile toplam askıda katı madde (total suspended solids – TSS) uzaklaştırma işlemi gerçekleştirdiklerini de sözlerine ekledi: “Toplam askıda katı madde oranı en fazla % 60 seviyelerinde iken kanatlı kesimhanelerinin atık suları hava flotasyon yöntemi ile uzaklaştırılabilir” diyen Menkveld, bu oran % 85 kimyasal oksijen talebi eşliğinde % 99’lara çıktığında dezenfeksiyon işleminin kimyasal katkı maddeleri ile yapılmasını şiddetle öneriyor. Yapılan araştırmalara göre, ilk tam ölçekli “Akıllı DAF” tesisatının kurulduğu işletmede, atık suyun metreküp başına daha düşük enerjiler harcanarak, çok daha yüksek performans ile uzaklaştırıldığını sözlerine ekledi. Mr. Menkveld, bu sunumunu takip eden bir sonraki sunumunda, bu sistem ile atık suyun temiz suya ve biyogaza da dönüştürebildiğine değindi. Bu sistemin içerisinde belirgin oranlarda toplam askıda katı madde ve / veya katı yağ, sıvı yağ ve gres yağı bulunan atıksuyuna maruz kalan tavukçuluk işletmelerine tesis edilmeye en elverişli sistem olduğunu da sözlerine ekledi. Referanslar > K. De Reu. 2015. Comparison of sampling procedures and microbiological and non-microbiological parameters to evaluate cleaning and disinfection in broiler houses. Poultry Science 94:740-749. > Giorges A.G., D. Britten and J. Pierson. 2015. Ultrasonic for disinfection. International Poultry Scientific Forum, Atlanta, US. January 2015. > Menkveld W and S. Verbeek. 2015. Dissolved air flotation as superior pre-treatment for poultry waste water. International Poultry Scientific Forum, Atlanta, US. January 2015. > Menkveld W. 2015. The AecomixTM system: converting waste and waster in one reactor towards clean water and biogas. International Poultry Scientific Forum, Atlanta, US. January 2015. Ultrasonografik yöntemle kombine edilerek yapılan dezenfeksiyon işleminin, sadece kimyasal kullanılarak yapılan dezenfeksiyon işlemine göre çok daha iyi sonuç verdiği gözlemlenmiştir.
Benzer belgeler
notlar - Infovet Dergi
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. ...
Yumurta üretim prosesleri
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. ...
notlAr - Infovet Dergi
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. ...