notlAr - Infovet Dergi
Transkript
notlAr - Infovet Dergi
EDİTÖR İNFOVET EYLÜL SAYI 141 YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. MEHMET AKTOP GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD. YAYINCILAR SOK. NO: 10/4 34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL TEL: 0212 324 50 56 0212 324 50 59 FAX: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] Genel yayın yönetmeni Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu [email protected] Yazı işleri sorumlusu Veteriner Hekim gizem kutun [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Ayhan Baştan Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Prof. Dr. Adem Şenünver Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı ART DİREKTÖR EBRU DERELİ [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] SOSYAL MEDYA SORUMLUSU BANU SAYINÇ [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn DR. SAİT KOCA SÜLEYMAN ÖZTÜRK RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 02-03 VetERİNER Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU Türkiye, Ortadoğu’daki tarımsal faaliyetlerin mutfağı olacak Özellikle son yıllarda organik hayvancılığın gelişmesine paralel olarak, insanlarda olduğu gibi hayvanlardaki enfeksiyonların tedavisinde ve proflaktik amaçla da antibiyotiklere alternatif yöntemler üzerinde yoğun bir şekilde çalışılmakta. Biz de bu ayki kapak konumuzda ineklerde mastitis olgularını ve antibiyotiklere karşı gelişen dirençler nedeniyle, tedavide tercih edilebilecek alternatif yolları işlemek istedik (ozon terapi, homeopatik ilaçlar, probiyotikler, akapunktur gibi). Özellikle ineklerde kuru dönemde artan mastitis vakaları için sizlerin de antibiyotik dışında immun sistemi destekleyecek alternatif seçenekleri paylaştık. Temmuz ayından beri gerçekleştirdiğimiz yumurtacı ziyaretlerinde bu ay da yumurtacılığın kalbi ve sektöre ilkleri armağan eden şehrimiz Konya’daydık. Türkiye’deki yumurta üretiminin yaklaşık % 20’sinin yapıldığı Konya’daki üreticiler sektördeki fiyat dalgalanmalarından yakınıyor ve kısa vadede dahi önlerini göremiyorlar. YUMBİR Başkanı ve Konya Üretici Birlikleri Başkanı Hasan Konya ile yaptığımız röportajda Sn. Konya, işin Bakanlıklara düştüğünün vurgusunu yapıyor ve herşeye rağmen Türkiye’nin Ortadoğu’nun tarımsal faaliyetlerinin mutfağı olacağına inanıyor. Konya’ya yolumuz düşmüşken Ereğli’ye de uğradık ve serbest klinisyen veteriner hekimleri ziyaret ettik. Bölgedeki hayvancılığın sorunlarını, meslektaşlar arasındaki birlik-beraberlik seviyelerini ve bölge hastalıklarını konuştuk. Öğrendik ki, her bölgede olduğu gibi bu bölgede de en büyük problem veresiye... Tüm bunların yanı sıra her ay olduğu gibi bu ay da dergimizde, sektördeki önemli organizasyonlara, toplantılara, gelecek etkinliklere ve güncel haberlere yer verdik; değerli hocalarımızın makalelerini sizlerle paylaştık. Umarız Eylül sayımız da keyifle okuyacağınız bir sayı olmuştur. Ayak Ve Tırnak Bakımının Önemi Özellikle süt sığırlarında endüstriyel gelişmeye paralel olarak ayak ve tırnak hastalıklarında ciddi bir artış görülmektedir. SAYFA 126 Kurudaki ineklerin mastitise karşı duyarlılığını arttıran faktörler sayfa 100 Organik kanatlı sektörü Avrupa’da yükselişe geçti Sevgiyle kalın! Veteriner Hekim Gizem Kutun sayfa 104 İÇİNDEKİLER 30 > Hektaş’tan, Mycoplasma enfeksiyonlarına yeni çözüm SAYFA 56 Broylerlerin zapt-ı raptından tüylerinin yolunmasına kadarki süreçte karkaslardaki zararlar nasıl en aza indirilebilir? Hektaş Hayvan Sağlığı firması, Adapazarı, Bolu ve İzmir’de “Mikoplazma-Aivlosin” konulu toplantılar düzenledi. İlk üretici birliğini kuran ve ilk ihracat hamlesini yapan Konya’nın yumurtası havasından, suyundan ve en çok da maneviyatından dolayı bir lezzet harikası. 34 > Dünya pazarında bir Türk firmasının yükselişi 100 > Kurudaki ineklerin mastitise karşı duyarlılığını arttıran faktörler Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı’nda, tüm dünyadan katılım gösteren 220 distribütör güncel konuları tartıştı. Kuru dönem başlangıcının meme içi enfeksiyon riskinin en yüksek olduğu dönem unutulmamalı; bu dönemin en iyi şekilde yönetilmesine dikkat edilmelidir. 40 > BoehrInger IngelheIm Hız Kesmiyor Bu yıl IV.sü düzenlenen Boehringer Ingelheim Erasmus Toplantıları Türkiye’nin de katılımıyla Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirildi. 46 > Çıkımın ve civciv kalitesinin geliştirilmesi için yapılacaklar Kaliteli veri setlerinin değerlendirmesinin ardından, analizler kuluçkahane idaresinin geliştirilmesinde bilgi sağlayabilir. 50 > Kanatlı hayvanlarda Organik Asitler İle Salmonella Kontrolü Yapılan araştırmalar, organik asitlerin Salmonella dahil birçok patojenik enfeksiyona karşı güvenilir ve emniyetli bir savunma olduğunu göstermektedir. 56 > İşleme sırasında zarar görmüş karkas oranını azaltmak SAYFA 112 Hayvancılıkta ileri seviyelerde olan Ereğli’deki serbest klinik hekimlerini sizler için ziyaret ettik ve bölge sorunlarını konuştuk. 88 > Sektörde ilklerin şehri; Konya Broylerlerin işlenmeleri sırasında karkaslarda oluşacak zararları en aza indirmek için dikkatle ele alınması gereken hususlar vardır. 62 > Çeşitli barındırma koşullarındaki tavukların performansları Bu çalışmada, geleneksel kafeslerin, salma kafeslerin ve tam zenginleştirilmiş kafeslerin yumurta tavuğu yetiştirme sisteminin verimlilik performansının karşılaştırılmıştır. 70 > Neonatal dönem ve kolostrum Doğum sonrası ilk 1.5 aylık dönem olan neonatal dönemde enfeksiyonların oluşumu için dispozisyon faktörlerinin varlığı gereklidir. 102 > Miktoksinleri kontrol altına almak Yumurta tavukları uzun süre maruz kaldıkları ve rasyonlarda yan ürünler tükettikleri için mikotoksinlere karşı duyarlıdırlar. 104 > Organik kanatlı sektörü Avrupa’da yükselişe geçti Avrupa Birliği’nde yapılan organik çiftlik kümes hayvanı sayılarının sektörde artış gösterdiği ve organik tarımın büyüdüğü gözleniyor. 108 > Dişi ve gebe hayvanları değil üretimi kesiyoruz Hayvancılıkta ihracat yapan bir ülke iken nasıl oldu da 20-30 yıl içerisinde canlı hayvan ithalatının yanı sıra et ve kasaplık hayvan ithalatçısı bir ülke haline geldik? 110 > perakende satışta Başarı müşterinizi tanımaktan geçer Müşterilerinizin eğilimlerini test edebileceğiniz bir müşteri veri tabanı yaratmak başarıya giden yolda kilit nokta olarak öne çıkıyor. 112 > Piyasayı belirleyen güç; Ereğli Hayvancılığın kalbi Konya’nın Ereğli ilçesinde mesleklerini icra eden serbest klinisyen hekimlerin ortak sorunu, işbirliği ve beraberlik ruhu. 126 > Hayvan Sağlığında Ayak Ve Tırnak Bakımının Önemi Günümüzde modern makinalarla yılda 10.000’den fazla sığırın tırnağı optimal ağırlık taşıyan yüzeyi sağlamak için, hoof trimerler kullanılmaktadır. 72 > Erpiliç’ten Hemicell deneyimleri SAYFA 134 Yem kalitesi ve rasyon, üreme performansını ve karlılığı etkileyen en önemli faktörlerdir. İNFOVET 04-05 Elanco ile insana yatırım yaparak kalite anlayışından vazgeçmeyen Erpiliç’in 2013 yılından bugüne kullanma fırsatı bulduğu Hemicell’i konuştuk. 130 > Standartların ötesinde bir kalite 74 > Mastitis tedavisinde alternatif yaklaşımlar 134 > Fertiliteyi etkileyen beslenme sorunları ve hormonal bozukluklar En çok kabul gören tedavi şekilleri homeopatik remedilerin ve probiyotiklerin kullanımı ile ozon terapi ve akapunktur uygulamalıdır. Fertilite ile ilgili problemleri, başta enerji ve protein noksanlığı gibi beslenme bozukluklarına bağlıdır. Sundukları ürün ve hizmetlerle müşteri karlılığına katkıda bulunan BAF Premix, hayvancılık sektörünün vazgeçilmezi haline geldi. NOTLAR Alltech Kurumsal Kariyer Gelişim Programı Kapsamında Başvurular BaşladI Yeni üniversite mezunları, 4. Alltech Kurumsal Kariyer Gelişim Programı ile dünyaya açılıyor. Alltech, 2016 yılı Şubat ayında başlayacak programa katılmak üzere, üniversite veya yüksek lisans mezunlarının başvurularını 17 Ağustos 30 Eylül tarihleri arasında online olarak kabul etmeye başladı. Alltech Kariyer Gelişim Programı kapsamında; işletme, biyoteknoloji, bilgi teknolojileri, veteriner bilimleri, satış- pazarlama, tarım, su ürünleri gibi alanlarda 10 başarılı üniversite mezunu seçilecek. Alltech her yıl tekrarladığı bu programla tarım ve hayvancılık alanında geleceğin liderlerini yetiştirmeyi ve uzun vadede, yetiştirdiği kişilerle endüstriye değer katmayı hedeflemektedir. Alltech Eğitim Girişimleri Direktörü Dr. Aoife Lyons, bu programın üniversite mezunları için diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla tanışmak, hem teknik hem de bireysel yeteneklerini geliştirmek ve yeni fikirleri paylaşmak anlamında büyük bir fırsat olduğunu söylüyor. Adayların güçlü bir takım oyuncusu olması, çok iyi iletişim yeteneğine ve akıcı bir İngilizce’ye sahip olması gerekmekte. İlave yabancı diller de ek bir avantaj sağlayacaktır. Başvuru için: www.alltech.com/graduate proflaksinin önemi artıyor Norveç’in büyükbaş ve kanatlı sektöründe antibiyotik kullanımı hızla azalırken, pet sektöründe antibiyotiğin önemi büyümekte. Hayvan yetiştiricileri tarafından kullanılan ilaçların sadece 1/10’u antibiyotik. Gıda hayvanlarında kullanılan antibiyotikler 1995’ten bu yana % 38 düşüş göstermiş ve 2014 yılında yayınlanan rapora göre hayvanların düşük antibiyotik tüketiminden dolayı ülkedeki rezidü sorunu ve hayvanlarda yaşanan antibiyotik rezistans sorunu çok nadiren gözüken bir olay haline gelmiş. İNFOVET 06-07 Kansas Devlet Üniversitesi, kuş gribi için yeni aşı üretim tekniği geliştirdi Avian İnfluenza’nın H5N2 suşunun, ABD’de 40 milyondan fazla tavuğun, hindinin ve sülünün itlafına neden olması üzerine, veteriner araştırmacılar Asya’da dolaşan zoonotik iki kuş gribi suşu için aşı geliştirdi. Çalışmayı yürüten, Kansas Devlet Üniversitesi Zoonoz Hastalıklar Departmanı Profesörü Jürgen Richt tarafından geliştirilen aşılar, H5N1 ve H7N9 suşlarına karşı koruma sağlıyor. Ek olarak, bu suşlar için kullanılan yöntemin, diğer araştırıcıların farklı kuş gribi suşları için aşı geliştirmeleri esnasında onlara yardımcı olacağı bekleniyor. Prof. Richt, “Bu yöntem, çiftliklerdeki sayı ve yoğunluğu büyük ölçekte olan salgınları azaltacak ve insanlara geçişi engelleyecek” dedi. Çalışmanın ayrıntıları için Journal of Virology dergisinde yayımlanan, “Newcastle disease virus-vectored H7 and H5 live vaccines protect chickens from challenge with H7N9 or H5N1 avian influenza viruses” başlıklı makaleyi okuyabilirsiniz. NOTLAR Daha önceden siyah derili tavuk gördünüz mü? Kastettiğimiz siyah tüylü bir tavuk değil; tam kemiklerinin altı siyah pigmentli olan Silkie tavuğu. Genellikle marketlerde bulmak çok zor. Ancak Asya marketlerinde rastlamak mümkün. Peki, bu siyah tavuk nedir ve beyaz ırklardan farkı var mıdır? Silkie tavuklarının ipeksi tüyleri, şaşırtıcı deri renkleri vardır ve ödüllü ırklardır. Çin’de, Hindistan’da ve Güneydoğu Asya’da çokça rağbet görür. Yumuşak bir mizaca sahip olan Silkie tavukları ile sık sık kanatlı hayvan gösterilerinde karşılaşabilirsiniz.. Eti mavimsi-gri ya da siyah olup, kemikleri tamamen siyahtır ve doğası gereği beyaz tavuk etinden farksızdır. Tek fark, hayvanların yetiştirilme yollarıdır. Bu hayvanlar entegre tesis kanatlıları değiller ve bu nedenle serbest yetiştiricilik ürünleri olarak kabul görürler. Aslında siyah tavuk seçimi, serbest yetiştiricikle iyi yetişmiş kanatlı hayvan elde etmek isteyenler için iyi bir seçenek. Köy yumurtalarına yeni standartlar geldi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, küçük üreticiler için yeni standartlar getirdi. Yeni yönetmeliğe göre, az miktarda yumurta satan üreticiler de Tarım Bakanlığı’ndan izin alacak. Bu tip satış yapan küçük üreticiler en fazla 250 tavuk yetiştirebilecek ve büyük işletmelerin aldığı tüm tıbbi, veteriner ve hijyen önlemlerini almakla yükümlü olacak. Doğal renk ve kokusunu kaybetmiş, çürümüş, kokuşmuş yumurta ile kuluçka işlemi uygulanmış yumurta tüketiciye sunulmayacak. Üreticiler haftada en fazla 1500 yumurta satabilecek ve üzerinde tavukların yumurtlama tarihleri belirtilecek. 21 günde tüketiciye gidecek yumurtaların son kullanma tarihinin anlaşılabilmesi için yumurtlama tarihi belirtilecek. Yönetmeliğe uymayan işletmelerin izin belgeleri iptal edilecek. İsrail Newcastle Hastalığı salgınıyla karşı karşıya Haziran ayında İsrail’de yedi farklı Newcastle Hastalığı, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WHO)’ne rapor edilmişti. Salgın, yumurtacı tavukları, broylerleri ve hindileri etkilemişti ve 105 kanatlının ölümü dışında, 80.200 şüpheli hayvan tespit edilerek itlaf edilmişti. Bu salgın haberinden sonra biyogüvenlik önemlerini arttıran İsrail Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bugüne kadar yeni bir vaka bildirimi yapmamıştı. Ancak Hazafon’daki yumurtacı tavuklarda ve Haifa’daki serbest yetiştirilen kanatlılarda 17 Eylül tarihinde yeni bir Newcastle salgını haberi geldi. Toplamda 5303 kanatlı salgından etkilenerek telef oldu. NOTLAR Bayraktar: “Fiyatlar geçen seneye göre arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, düzenlediği basın toplantısında, bu yılki kurbanlık fiyatlarını, kurbanlık hayvan varlığını, üreticilerin beklentilerini ve hayvancılık sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, “Ziraat odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, bu yıl kurban döneminde hayvan fiyatları; illere göre ve canlı ağırlığa göre değişmekle birlikte hayvan başına büyükbaşta 2 bin 700 lira ile 14 bin lira arasında, küçükbaşta ise 400 lira ile 1400 lira arasında değişeceği, canlı ağırlık fiyatının da büyükbaş hayvanlarda kilogram başına 12 ile 22 lira arasında, küçükbaşta kilogram başına 9 lira ile 19 lira arasında olacağı tahmin edilmektedir. Bu rakamların Bayram yaklaştıkça, talebe göre değişebileceğini belirtmek gerekir” şeklinde konuştu. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar kurban fiyatlarıyla ilgili açıklamada bulundu. Dr. RodrIgo GarcIa eşliğinde Güneydoğu Anadolu ziyareti TechmIx firmasından Dr. Rodrigo Garcia, bilgi paylaşım turu kapsamında, Burcum G. Ünal, Veteriner Hekim Kemal Cülhacı, Veteriner Hekim Mehmet Demir ve bölge satış sorumlularının da katıldığı bir Güneydoğu Anadolu seyahati gerçekleştirdi. Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya illerini kapsayan ziyaretlerde, sıcaklık stresinin ineğin üzerindeki etkileri, kuru dönem ve loğusa inek bakım beslemesi konularında bilgiler aktaran Dr. Garcia, “Doğumdan sonra ineğin rumenini desteyip, sağlıklı beslenmesini sağlarsak, uzun süre ek bir destek vermek durumunda kalmayız” dedi. Okul sütü üreticilere de yarar sağlayacak Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, okul sütü programının yalnız çocuklara değil, üreticilere de yarar sağlayacağını ifade etti. Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada, okul sütü programının amacının, öğrencilere süt içme alışkanlığını kazandırmak, yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerini sağlamak olarak belirlendiğini anımsattı. Yetkin, bu uygulamanın süt ve hayvancılık sektörlerine de önemli katkısı olacağını vurguladı. Türkiye’de süt ve süt ürünleri tüketiminin Avrupa ve dünya rakamları ile kıyaslandığında son derece düşük kaldığına işaret eden Yetkin, AB ülkelerinde kişi başına yıllık içme sütü tüketimi 75, ABD’de 90, Avustralya’da 100 kilogramın üzerinde iken, Türkiye’de bu rakamın 20 kg civarında olduğuna dikkati çekti. NOTLAR FDA, ilaca dirençli parazitlerin bilgilerini araştırıyor 10 milyonda bir gerçekleşen dördüz buzağı şaşkınlığı Uşak’ın Kalfa köyünde besicilik yapan Yaşar Aydın’a ait damızlık düve, 12 gün önce biri dişi dördüz buzağı dünyaya getirdi. Benzerine nadir rastlanan doğumla ilgili bilgi veren Veteriner Hekim Cihat Ceylan, Uşak’ta böyle bir olayın ilk defa gerçekleştiğini belirtirken, daha önce ülke genelinde 3-4 defa dördüz doğumlar olduğunu fakat bir veya ikisinin doğum esnasında öldüğünü kaydetti. Veteriner Hekim Ceylan, Kalfa köyünde 10 milyonda bir rastlanan dördüz doğum olayına şahit olduklarını belirterek “Buzağılarımız 12 günlük ve sağlık durumları iyi. Anne sütü yeterli olmadığı için biraz beslenmeden kaynaklı gelişim eksiği var fakat bunu başka ineklerden süt sağarak biberonla takviye ediyoruz” dedi. Sığır ve diğer geviş getiren hayvanların iç parazitlerine karşı gelişen dirençler tüm dünyada yaşanan ortak sorunlardan biridir ve mevcut antiparaziter ilaçların etkinliğini korumak için yeni stratejilerin geliştirilmesi için daha fazla veriye ihtiyaç duyulmaktadır. FDA, veteriner hekimlerin bu konudaki bilinçlerini ölçmek, direnç gelişimine karşı yürüttükleri projeleri görmek ve hekimlerin izledikleri stratejileri derlemek için bir anket çalışması başlattı. Amerikan Veteriner Hekimler Birliği (AVMA)’nın yaptığı açıklamaya göre, anket 29 Eylül-03 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek ve AVMA, ABD ve dünya çapına antiparaziter ilaç direnci sorunlarıyla mücadelede büyük bir stratejinin parçası olacak. Endüstri geri bildirimleri ve tartışmalar için anket, FDA’nın web sitesinde mevcuttur. Ruminant ve atlarda antiparaziter ilaç kullanımı ve direnç verileri ile ilgiyi bilgilere de, FDA/CVM ve AVMA’nın websitelerinden ulaşabilirsiniz. Et fiyatları embriyo transferi ile düşebilir Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, hayvancılıkta “embriyo transferi” yönteminin yaygınlaşmasıyla et fiyatlarının düşebileceğini belirtti. Türkiye’de bu yöntemin henüz rutine aktarılmadığını anlatan Sağırkaya, “Avrupa ülkelerine baktığımız zaman Almanya, Fransa ve Hollanda’da yılda 30 binin üzerinde embriyo transferi uygulanıyor. Bu sayede hayvancılıkta bizden daha iyi bir noktaya geldiler.” diye konuştu. Türkiye’de embriyo transferinin pahalı bir işlem olduğuna dair bir algı İNFOVET 14-15 bulunduğunu aktaran Sağırkaya, bu algının, embriyo transferinin sonuçlarına bakıldığında anlamsız kaldığını dile getirdi: “Seçilmiş hayvanlardan elde edeceğimiz embriyoları, verimi düşük olsa da üreme açısından sıkıntısı bulunmayan hayvanlara naklederek ‘elit’ hayvanların sayısını hızla artırmamız gerekiyor. Böyle bir uygulamadan sonra sizin elde edeceğiniz artı değerler, sizin maliyetlerinizi fazlasıyla karşılayacaktır. Örneğin süt ortalaması 7-8 ton olan bir hayvana 11-12 ton süt veren bir hayvanın embriyolarını naklettiğinizde, ortalamayı 1 ton arttırsanız bile sadece bin lira sütten tek bir laktasyonda elde edeceğiniz geliriniz olacaktır.” Şimdi okullu olduK 2015 yılında başvurusunu yapan ve 2015/16 eğitimöğretim yılında Türkiye’nin 26 adet veteriner fakültesinden birisine kayıt yaptırma hakkı kazanan öğrencilerin sayısı 2096. Yerleşim puanları 219 (Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Fakültesi % 50 burslu) ve 413 (Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi İngilizce eğitim) arasında. Yeni meslektaşlarımıza tebrik eder ve başarılar dileriz. Bizlerin de yoğun çalışmalarla katkıda bulunmaya çalıştığı 32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi’nde dünyanın dört bir yanından meslektaşlarımız ağırlandı. WSAVA FoundatIon’un AFSCAN projesi Afrika’da bir fark yaratıyor Başarılı Bir Dünya Kongresinin ardından Nijerya Küçük Hayvanlar Veteriner Hekimleri Derneği (SAVAN), WASVA’a katılarak Afrika veteriner hizmet standartlarının iyileştirilmesi için çalışan Afrika Pet Hayvan Ağı (AFSSCAN) ile birlikte büyük gelişime imza attı. Derneğin ilk amaçlarından biri, Sahra-altı Afrika’da sürdürülebilir bir veteriner ağının oluşturmasıdır. WASVA Başkanı Dr. Gabriel Varga’ Dünyanın değişik ülkelerinden 3000 civarında veteriner hekim, bilim insanları, sektöre hizmet veren ulusal ve uluslararası firmalar ile OIE, FAO, WHO ve EFSA gibi uluslararası kuruluşların katıldığıı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının destekleriyle düzenlemiş olan 32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi sona erdi. Katılan ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz. WVC 2015 Dünya Başkanı Dr. René A. Carlson ve OIE Genel Müdür Yardımcısı Dr. Brian Evans ile yaptığımız söyleşileri Ekim sayısında bulabilirsiniz. nın açıklamasına göre Afrikalı ülkeler arasından Uganda ve Kenya da yakın zaman içinde üyeliklerini alabilecektir. Ana sponsoru Zoetis olan AFSCAN bu ülkedeki derneklerin gelişmesi için tam destek vermeye hazırdır. Aynı anda One Health ile beraber yürütülmeye başlanan çalışmalar da bölgenin gelişimi için büyük bir katkıdır. Lohmann AnImal NutrItIon Belçika ve Hollanda yeni satış müdürü DIrck Sonck Lohmann Hayvan Besleme, Dirck Sonck’un 01 Ağustos 2015 tarihinde başladığı Belçika ve Hollanda satış yönetimi görevini duyurmaktan mutluluk duyduğunu belirtiyor. 20 yılı aşkın tecrübesi ile veteriner ilaç, yem ve hayvansal gıda dahil olmak üzere sektörde hizmet vermekte olan Dirck Sonck; yeni görevi ile bu pazarların geliştirilmesine, Lohmann Animal Nutrition müşteri ilişkilerini desteklemesine ve geliştirilmesine bilgi ve tecrübesi ile destek olacak. Ghent Üniversitesi’ndeki eğitiminden sonra hayvan sağlığı sektöründe kariyerine başlamış olan Dirck Sonck; Nestlé Purina ve Janssen Animal Health gibi şirketlerde görev almıştır. Dirck Sonck, yem ve hayvansal gıda endüstrisinde mükemmel bir uluslararası performans göstermiş ve işine olan tutkusu ile Lohmann Animal Nutrition‘un şirket kültürüne ve iş planlarına mükemmel bir uyum sağlamıştır. İNFOVET 16-17 NOTLAR ekim etkinlikleri 1-3 Ekim 2015 AVEC Annual General Assembly STOCKHOLM 10 - 14 Ekim 2015 Anuga Trade Fair ALMANYA 14-16 Ekim 2015 European Food Safety Authority MILAN 14-16 Ekim 2015 Myanmar Aqua & Fisheries 2015 MYANMAR 15-18 Ekim 2015 World’s Poultry Science Assosiation ANTALYA 26-29 Ekim 2015 GOAL 2015 KANADA 27-29 Ekim 2015 TÜİK, yumurta üretiminin % 7.4 arttığını bildirdi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temmuz ayına ilişkin “Kümes Hayvancılığı Üretimi İstatistikleri” ni açıkladı. Buna göre, yumurta üretim miktarı, aylık bazda % 7,4 artarken, geçen yılın aynı ayına göre de % 4,7 azaldı. Temmuzda 1 milyar 286 milyon 471 bin tavuk yumurtası üretildi. Söz konusu ayda kesilen tavuk sayısı, bir önceki aya göre % 1,9 azalarak 98 milyona düştü. İNFOVET 18-19 Bu ayda kesilen hindi sayısı % 10,5 azalışla 435 bine indi. Tavuk eti üretimi, temmuzda % 1,4 azalarak 167 bin 883 tona yükselirken, hindi eti üretimi % 12 düşüşle 4 bin 574 ton oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seriye göre tavuk eti üretimi, bir önceki aya göre % 0,2, takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise tavuk eti üretimi geçen yılın aynı ayına göre % 1,6 arttı. SEAFEX DUBAI LED ışıklandırma ile su ve yem tüketimi iyileştirilebilir Yapılan kanatlı hayvan araştırmalarında, su içerisine yerleştirilebilen ışıklar ile birlikte sahadaki kanatlı hayvanların yem ve su tüketim oranlarının iyileştirilebileceği ortaya konuldu. Bu teknik, 7 günlük, 21 günlük ve piyasaya sunulacak vücut ağırlığına ulaşmış hayvanlarda; aynı zamanda vücut ağırlığında rutin bir artış beklenen hayvanlarda uygulanabiliyor. LED aydınlatmanın çevre dostu özelliklerinin belgelenmesinin yanında, tarım sanayisi için CFL ve akkor ampüller için aynı şeyler söylemek mümkün değil. Yüksek bir tavana monte edilen düşük yoğunluklu LED ışıkların canlı performans potansiyelinde ciddi düşüşler yaşanmasına neden olmuştur. NOTLAR Büyüme için gerekli olan kalsiyum ve diğer mineraller aromalı sütlerle de alınabilir. Rusya’da yumurta ve kanatlı eti üretimi artışta Aromalı sütler de sade sütler kadar yararlı Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, sade süt içmek istemeyen çocuklara aromalarla tatlandırılmış süt içirilebileceğini belirterek, aromalı sütlerin de sade süt kadar yararlı olduğunu belirtti. İnanç, yaptığı yazılı açıklamada, süt içmek istemeyen çocukların hem kemik hem de zeka gelişiminin yavaşladığını belirterek, büyüme için gerekli olan kalsiyum ve diğer minerallerin aromalı sütlerle de alınabileceğini kaydetti. Çocukların yoğun şekilde sıvı ve enerji kaybettiklerini ifade eden İnanç, “Sade süt içmek istemeyen çocuklar için en önemli alternatif çeşitli aromalarla tatlandırılmış sütlerdir. Aromalı sütler sayesinde çocuklara süt içme alışkanlığı kazandırılabilir. Kaybedilen enerji ve sıvının yeniden kazanılmasında süt önemli bir rol oynar. Sade süt içmek istemeyen çocuklara aromalarla İNFOVET 20-21 Prof. Dr. Neriman İnanç Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı tatlandırılmış süt içirilebilir. Aromalı sütler de sade süt kadar yararlıdır” ifadelerini kullandı. İnanç, çocukların güne mutlaka içinde süt olan bir kahvaltıyla başlaması gerektiğini belirterek, beslenme çantalarında bulundurabilecekleri bir kutu sütü gün içinde tüketerek, problem çözme becerileri, öğrenme, anlama ve anımsama yeteneklerini yükseltebileceklerini kaydetti. Rusya Tarım Bakanlığı’nın haberine göre, kümes hayvanlarının üretimi canlı ağırlık bazında % 9.1 artış gösterdi ve 2015 yılının ilk yedi ayında 3.132.800 ton olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında % 3.7 artışla 675 milyonu bulan yumurta üretimi belirgin bir şekilde artış göstermiş oldu. Devlet İstatistik Kurumu Rostat’a göre ise, Temmuz ayında kanatlı ürünlerinin ortalama fiyatının, kilogram başına 96.4 RUB (ABD $ 1,47)’e yükselerek bir önceki yıla göre % 5 arttığını belirtti. Rusya Tarım Bakanlığı Hayvancılık ve Islah Departmanı Başkanı Vladimir Labinov konuyla ilgili şöyle konuştu: “Geçen yılın aynı dönemine göre, Belgorod, Saratov, Yaroslvl, Ryazan ve Bryansk bölgelerinde ve Mari El Cumhuriyeti’nde yumurta verimi ve kümes hayvanı sayısında ciddi şekilde artışlar var. Bu durumu işletmelerdeki modernizasyon çalışmaları ile ilişkilendiriyoruz.” NOTLAR Dünya, farkındalık için bu sene de kuduz gününü kutladı Kuduz hastalığına karşı ilk aşıyı geliştiren Louis Pasteur’un onuruna, ölüm günü olan 28 Eylül tarihi Dünya Kuduz Günü olarak belirlenmiştir. Bu günde kuduz hastalığından korunmanın önemini ortaya koymak ve farkındalık yaratmak üzere tüm Dünya’da kampanyalar yapılmaktadır. Dünya Kuduz Günü’nde; Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kuduz hastalığının insanlarda elimine edilmesi ve hayvanlarda kontrol altına alınması için müşterek açıklama yaptı. Ülkemizde sınırlı sayıda basın açıklaması dışında dikkati çeken bir etkinlik yapılmamaktadır. İlgili bakanlıkların önderli- ğinde, Belediyeler, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türk Tabipler Birliği, Veteriner fakülteleri, ilgili sivil toplum kuruluşları, sosyal sorumluluk projesi yapanlar, yardımseverler, aşı tedarikçileri ve medya işbirliği ve etkin koordinasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda veteriner hekimler öncü rol almalıdır. Sahipli ve sahipsiz köpek varlığında doğru verilerin elde edilmesi yolları aranmalıdır. Köpekler için etkili ve güvenilir tanımlama ve kayıt sistemi olmalıdır. Doğru hayvan sayılarına göre parenteral aşılama programları yapılmalıdır. Yaban hayatına yönelik çok yıllık aşılama programları desteklenmelidir. Dünya Kuduz Günü kamuoyunun ilgisini çekecek etkinliklerle kutlanmalıdır. Kırmızı et fiyatlarına kurban freni TÜKETBİR Genel Başkanı Bülent Tunç, Kurban Bayramı’nın piyasalardaki etkisinin en az 4-5 ay süreceğini, tüketim artmayacağı için kırmızı et fiyatlarında artış olmayacağını bildirdi. Kırmızı et fiyatlarının arz talep dengesizliği nedeniyle dönemsel olarak yükselip düştüğüne dikkati çeken Tunç, şöyle konuştu: “Fiyat krizi, Kurban Bayramı ile aşılmış oldu. Bayram sonrası piyasada kırmızı ete olan talep azaldı. Bu da fiyatların daha fazla yükselmesinin önüne geçti. Araya Kurban Bayramı girmemiş olsaydı piyasada ete olan talep artarak devam edeceği için fiyatlar da yükselecekti. Alınan kısa süreli önlemler de işe yaramayacaktı.” 3.Ulusal Süt Zirvesi, 6-7 Kasım tarihleri arasında, Kuşadası Efes Fuar ve Kongre Merkezi’nde İNFOVET 22-23 Uluslararası Süt Zirvesi’ne çok az kaldı Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü önderliğinde 3.Ulusal Süt Zirvesi, 6-7 Kasım tarihleri arasında, Kuşadası Efes Fuar ve Kongre Merkezi’nde toplanacak ve Türkiye’nin dört bir yanından gelecek üreticileri ağırlayacak. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Salih Okumuş, zirvenin küçük ve büyükbaş hayvancılık sektörünün gelişmesi, süt verimliğinin ve kalitesinin artırılarak, sürdürülebilir üretimi ile pazarlanmasını sağlamak adına, büyük önem taşıdığını ifade etti. Okumuş aynı zamanda konu ile ilgili 3. Uluslararası Süt Zirvesi’nin, ülkemizde ilk kez yapılan Anadolu Expo Canlı Süt ve Besi Hayvanları Fuarı ile eş zamanlı düzenlendiğini; süt sektörü için böylesi önemli bir zirvenin, süt hayvanlarının teşhir edilip satışa sunulduğu ve hayvancılık alanında Türkiye’nin ilk ve tek ihtisas fuarı ile eş zamanlı, aynı mekanda gerçekleştiriliyor olmasının, sektör temsilcileri açısından oldukça faydalı olacağı kanaatinde olduklarını belirtti. NOTLAR İnterhas çalışanları motive edici bir toplantı ile bir araya geldi İnterhas Hayvan Sağlığı 2015 - 2. Dönem Değerlendirme Toplantısı 19-22 Ağustos tarihleri arasında Bolu/Abant’ta Büyük Abant Otel’de gerçekleştirildi. İnterhas A.Ş. Yön. Kurulu Bşk. Dr. Vet. Hekim Tamercan Morkoç i nterhas Hayvan Sağlığı’nın üç gün süren 2. Dönem Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşmasını İnterhas A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Veteriner Hekim Tamercan Morkoç yaptı. Toplantıda ilk olarak, göreve yeni başlayan İnterhas A.Ş. Satış Müdürü Veteriner Hekim Mustafa Eker yönetiminde yıllık satış hedefleri değerlendirildi. Sonrasında Dr. Tamercan Morkoç’un değerli katkıları ile ürün stratejileri tartışıldı ve ürünler ile ilgili eğitimler yapıldı. Dönem toplantısının eğitim bölümünde ise ürünler ile ilgili swot analiz çalışmaları yapıldı. Toplantıda, İnterhas’ın geniş ürün yelpazesi ile ilgili eğitim çalışmalarına yer verildi > Buzağılara doğdukları gün yapılabilen, dünyadaki nadir mantar aşılarından biri olan TRİCHOBEN. > Buzağıları Rotavirus, Coro- İNFOVET 24-25 navirus ve Enteropatojenik E. Coli’nin neden olduğu ishallere karşı korumak üzere gebe ineklere ve gebe düvelere uygulanan ve E. Coli’nin hem somatik hem de kapsül antijenlerini içeren piyasadaki tek septisemi aşısı KOLİBİN RC NEO, > Bovine Respiratory Syncticial Virus, Parainfluenza 3 Virus, Bovine Diarheae Virus ve Manheima (Pasteurella) haemolytica’nın neden olduğu solunum hastalıklarına karşı ister gebe hayvanlara, ister 14 günlükten itibaren buzağılara 2 ml gibi çok düşük bir dozda uygulanabilen BIOBOS RESPİ4, > Saflığı sayesinde 2 ml gibi düşük bir doz ile hayvanların östrusa gelmesini sağlayan, sürü senkronizasyonunda etkili ve güvenli prostaglandin ESTROPUR, > Yılda tek doz uygulama ile hayvanların selenyum ihtiyacını 12 ay boyunca güvenli bir şekilde karşılayan, gebe hayvanlara yapıldığında plasenta geçişi ile doğan yavrunun selenyum ihtiyacını doğduğu günden itibaren karşılayan BVP BARIUM SELENAT, > 90 gün etkili ve bakır zehirlenmesine yol açmayan, içeriğindeki bakırın karaciğerin ihtiyacı olan Cu-methionate formunda olmasından dolayı karaciğer yorgunluğuna yol açmayan, parenteral kullanım ayrıcalığı ile sindirim sistemindeki emilim kayıplarını önleyen, gebelik ve laktasyon periyodunda ve yavrularda kullanım için güvenli BVP COPPER, > Demarkatif, rezorptif, rejeneratif ve antiflojistik etkilerine bağlı olarak pnömoni, mastitis, retentio, şap, ektima, piyeten ve her türlü deri lezyonlarında geniş kullanım alanlarına sahip Tarantula mucizesi THERANEKRON D6 ile ilgili yapılan swot analiz ve detailinglerden sonra eğitim çalışması tamamlandı. Toplantı sonrası tüm ekip yorgunluk attı İnterhas çalışanları gün boyu devam eden verimli toplantıların ardından akşamları Abant Gölü ve Büyük Abant Oteli’nin güzel atmosferinde dinlenip eğlenme ve özellikle de ekibe yeni katılan satış temsilcilerini yakından tanıma imkanı buldular. Üç gün süren değerlendirme toplantılarının ardından İnterhas çalışanları yılsonu hedeflerini tutturmak üzere, motive bir şekilde bölgelerine döndüler. NOTLAR Rusya pazarı ile buluşmaya az kaldı 15-18 Ekim 2015 tarihleri arasında Antalya - Belek Spice Hotel ’de WPSA Rusya Federasyonu şubesi ile ortaklaşa, ‘’Gelişmekte Olan Ülkelerde Kanatlı Hayvan Üretim Potansiyeli ‘’ konulu kongrenin hazırlık çalışmaları hızla sürüyor. B Prof. Dr. Rüveyde Akbay Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Başkanı WPSA Geçmiş Dönem Dünya Başkanı Kongre Organizasyon Kurulu Başkanı ilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Başkanı Prof. Dr. Rüveyde Akbay, 15-18 Ekim tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilecek olan “Gelişmekte Olan Ülkelerde Kanatlı Hayvan Üretim Potansiyeli‘’ konulu kongrelerinin hazırlık aşamalarını hızla sürdürdüklerini; bu önemli toplantının, yayın organları ile meslektaşlarımıza ve sektörümüze tanıtılmasının önemini anlattı. Derneklerinin aktivitelerine karşı elimizden geldiğince gösterdiğimiz yakın ilgi için dergimize ve özellikle siz okurlara teşekkürlerini iletti. Sn. Akbay’dan kongre ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşıyoruz Kongremize ulusal ve uluslararası düzeyde yoğun bir ilgi bulunmaktadır. Şöyle ki Afganistan, Almanya, Azerbaycan, Bangladeş, Belçika, Botsvana, Brezilya Cezayir, Endonezya, Fransa, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İsrail, Kazakistan, Lüksemburg, Mısır, Nijerya, Norveç, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Togo, Vietnam gibi Türkiye de dâhil 29 farklı ülkeden konularında ünlü bilim insanları katılacaklardır. Bunlar arasında, WPSA Dünya Başkanı Prof. Dr. Edir da Silva, hep merak edilen, Brezilya’da beyaz et üretimindeki ve ihracattaki başarılarının etkenlerini anlatacak ve Afrika Birliği temsilcisi olarak, Togo’dan Dr.Tona Kokou, Afrika ülkelerindeki durumu gündeme getirecektir. Bunun yanı sıra kongremizde İNFOVET 26-27 izleyici olarak çok değişik ve renkli katılımcılar da yer alacaklardır. Örneğin Gana’dan Kraliyet ailesine mensup Mr.Nana ACHEAMFUOR ADU ACHEAMPONG III, Kazakistan Kanatlı Hayvanlar Birliği’nin 7 üyesi ile birlikte Başkanı Mr. Ruslan Sharipov; ayrıca Afganistan, Gürcistan, Nijerya ve Suudi Arabistan’dan önemli ve etkin devlet kuruluşu temsilcileri toplantımızda yer alacaklardır. Bu önemli kişilerin katılımlarının sağlanmasında T.C. Dışişleri Bakanlığı İkili İlişkiler Genel Müdürlüğü ve ülkelerin Ankara’da bulunan Büyükelçiliklerinin önemli katkıları olmuştur. Bu vesile ile bu kuruluşlara teşekkürlerimizi arz ederiz. İş birliği yaptığımız Rusya‘dan 150 civarında etkin ve önemli katılımcı toplantımızda aramızda olacaklardır. Bu sayının kongre gününe kadar daha da artması beklenmektedir. Toplantımıza ülkemiz kanatlı sektör temsilcileri olarak Besd-Bir,Yum-Bir, Kanatlı Tanıtım Grubu, Türkiyem-Bir gibi önemli kuruluşların üst düzey yöneticileri katılacaklar ve önemli bildiriler sunacaklardır. Toplantının, sektör yönünden en ilgi çekici yönü de, sanırız yuvarlak masa toplantısı olacaktır. 16 Ekim tarihinde kongre programı çerçevesinde paralel oturum şeklinde gerçekleştirilecek olan toplantıya Türk ve Rus Bakanlık ve sektör temsilcileri katılarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi konularını tartışacaklardır. Toplantıda Turkish Poultry’nin katkıları ile Rusça- İngilizce ve Türkçe olarak simultane tercüme uygulanacaktır. TOPLANTI Hektaş’tan, Mikoplazma enfeksiyonlarına yeni çözüm Hektaş Hayvan Sağlığı firması, Eylül ayının ilk haftasında ECO Hayvan Sağlığı Avrupa, MENAF ve Asya’dan Sorumlu Kanatlı Teknik Servis Müdürü MRCVS. PhD. DVM. Khaled Hussein ile Adapazarı, Bolu ve İzmir’de “Mikoplazma-Aivlosin” konulu toplantılar düzenledi. M ikoplazma-Aivlosin konulu toplantılara Şen Piliç, Bey Piliç, Bolca Hindi, Garanti Tavukçuluk ve Ege-tav katılım gösterdi. Hektaş’ın, mikoplazma enfeksiyonlarına yeni çözüm sunan toplantısı kapsamında, Aivlosin 625mg/g Oral Granül Çözeltisi’nin broiler ve broiler damızlık üretimindeki önemi anlatıldı. ECO Hayvan Sağlığı Avrupa, MENAF ve Asya’dan Sorumlu Kanatlı Teknik Servis Müdürü MRCVS. PhD. DVM. Khaled Hussein özellikle Mycoplama synoviae’nın Avrupa ve Asya’daki oluşturduğu ekonomik kayıpları, bu kayıpların önlenmesinde Aivlosin’in rolünü ayrıntılı bir biçimde katılımcılara sundu. Hastalık yapıcı unsurlarla savaşta güçlü bir etken madde; Tİlvalosİn Toplantılara Şen Piliç, Bey Piliç, Bolca Hindi, Garanti Tavukçuluk ve Egetav katılım gösterdi. İNFOVET 30-31 Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti Granülü Tilvalosin etken maddesini içerir. Tilvalosin, Mikoplazma türleri de dahil olmak üzere makrolid grubu antibiyotiklere dirençli bakteri suşlarının sebep olduğu problemlere çözüm bulmak amacıyla geliştirilen ikinci nesil bir makrolid antibiyotiktir. İzovaleril bir grubun bilinen moleküler yapıya eklenmesi, yeni oluşan bu moleküller yapıya konak ve bakteri hücrelerinin lipid zarlarına nüfuz etme ve bakteri ribozomlarına bağlanma kabiliyetini kazandırır. Güçlü bir şekilde gerçekleşen ribozomlara bağlanma olayı, bakterinin protein sentezlemesini engeller ve bu bileşimin hem bakteriyostatik hem de bakterisit etki göstermesine neden olur. Tilvalosin, solunum sisteminde ve bağırsak dokularında hızlı bir biçimde absorbe edilir ve yoğunlaşır. Antibiyotik aynı zamanda, sirküle halde dolaşan, vücut içinde enfeksiyon bölgelerine yönlendirilen heterofillerde (nötrofillerde) de yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla, Tilvalosin her nerede ihtiyaç duyuluyorsa o bölgede TOPLANTI yoğunlaşarak etkisini göstermektedir. Tilvalosin; monositlerin makrofajlara dönüşümünü sağlayarak, makrofajları aktifleştirerek ve makrofajlardaki lizozomlarda yoğunlaşarak immun sistem üzerinde doğrudan ve dolaylı bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Tilvalosin’in güçlü lizozom enzimleriyle birlikte oluşturduğu kombinasyon, doğuştan gelen bağışıklık sistemine hastalık yapıcı unsurlarla savaşta yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalar ile patolojinin önemli ölçüde azaldığı onaylanmıştır Makrofajlar üzerindeki bu in vitro etki in vivoda onaylanmıştır. Tilvalosinle muameleye tabii tutulan civcivlerin otopsisi yapıldığında akciğer dokularında makrofaj sayısında belirgin bir artış yaşandığı görülmüştür. Tilvalosin gibi makrolidler, hastalık yapıcı unsurların sebep olduğu yangısal durumu azaltabilirler dolayısıyla da lezyonların şiddetini hafifletirler. Mycoplasma gallisepticum’un önlenmesi ve tedavisi işinde Tilvalosin’in etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla Avrupa’da ticari kümes hayvanları üzerinde klinik etkinlik çalışmaları icra edilmiştir. Bu çalışmalardan elde edilen veriler, otopside patolojinin önemli ölçüde azaldığı ve Mycoplasma gallisepticum’un indirgenmiş izolasyonunu onaylamaktadır. Pozitif kontrol denekleri üzerinde yapılan tüm bu çalışmalarda Tilvalosin’in belirgin şekilde yüksek etkinlik gösterdiği sonucuna varılmıştır. Koruma ve tedavi için geliştirilen kullanımı kolay ve hayvanların damak zevkine hitap eden bir ürün Tilvalosin, Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti Granülü ticari isimli preparat hem karışması kolay hem de uygulaması kolay olsun diye, öncelikle bu iki özelliği birden bünyesinde taşıyacak biçimde formüle edildi. Koruma İNFOVET 32-33 ECO Hayvan Sağlığı Avrupa, MENAF ve Asya’dan Sorumlu Kanatlı Teknik Servis Müdürü MRCVS. PhD. DVM. Khaled Hussein’in sunumu ilgi çekiciydi. “Mikoplazma-Aivlosin” konulu toplantıda, Mycoplasma synoviae’nın Avrupa ve Asya’daki oluşturduğu ekonomik kayıplar ve bu kayıpların önlenmesinde Aivlosin’in rolü ayrıntılı bir biçimde katılımcılara aktarıldı. ve tedavi için geliştirilen kullanımı kolay programlar ticari kümes hayvanları endüstrisine kolaylıkla uyum sağlayacak şeklide tasarlanmıştır. Ürünün hayli yüksek palatabilitiye sahip olması, kanatlı hayvanların damak tadına tamamen hitap etmesi, aynı zamanda ilacın (AIVLOSIN) yeterince tüketileceğinin ve yeterli doz seviyelerine mutlaka ulaşacağının bir garantisidir. Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti Granülü oldukça geniş bir güvenlik sınırına ve et için iki günlük ilaçtan arınma süresine sahiptir. Sonuçta Tilvalosin, en yeni ikinci kuşak makrolid, ticari kümes hayvanları endüstrisindeki Mycoplasma galliseticum’un sebep olduğu mikoplasmosisin önlenmesi ve tedavisinde konusunda daha iyi bir çözüm sunmaktadır. Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti Granülü, ikinci nesil makrolid antibiyotik olan tilvalosin içermektedir ve civcivlerde Mycoplasma gallisepticum ile ilişkilendirilen solunum sistemi hastalığının tedavisinde ve önlenmesi maksadıyla tüm Avrupa’da ve Dünya’da kanatlı hayvan yetiştiriciliğinin yapıldığı diğer önemli bölgelerde kullanılabileceğine dair onay alınmıştır. Patent hakları alınmış üretim işlemiyle Japon araştırmacılar tarafından geliştirilen Tilvalosin (Aivlosin 625mg/g Oral Çözelti Granülü), Mycoplasma spp.’nin de dahil olduğu makrolit-dirençli bakteri suşlarına önemli derecede etki etmektedir. TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı Lohmann Tierzuch şirketinin Genel Müdürü Prof. Dr. Rudolf Preısınger, “seleksiyon yaparken yalnız günümüzdeki pazar ve müşteri ihtiyaçlarına değil, gelecekteki pazar ihtiyaçlarına da odaklanılmalıdır”. Hastavuk Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, “Yumurta, katarakt ve Alzheimer hastalıklarını yok edecek özelliğe sahip bir besindir.” dünya yumurta pazarında bir türk firmasının yükselişi 28–30 Eylül tarihlerinde arasında İstanbul’da düzenlenen Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı’nda, tüm dünyadan katılım gösteren 220 distribütör güncel konuları tartıştı. İNFOVET 34-35 Lohmann Tierzucht’un yıllık Franchise Distribütör Toplantısı’nda güncel sorunlar ele alındı. Nutreco’s Trouw Nutrition Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy Yöneticisi André Brand, “2050 yılında 9 milyar olacağı düşünülen insan nüfusunun 4 milyarı orta sınıf kitlesinden olacak”. i stanbul’da gerçekleşen üç günlük toplantıya, Nutreco’s Trouw Nutrition şirketinin Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy Yöneticisi André Brand ile birlikte LEI Wageningen UR şirketinde araştırmacı olarak görev yapan Peter van Horne ve Lohmann Tierzuch şirketinin Genel Müdürü Prof. Dr. Rudolf Preisinger katıldı. Tüm dünyadan 220 distribütör; genetikle ilgili son gelişmeler, Avian Influenza’nın (kuş gribi) ekonomik etkileri ve 2050’de dünyanın nasıl besleneceği ile ilgili konular hakkında tartıştı ve sunumlar paylaşıldı. Genetikteki Yenilikler Prof. Preisinger sunumu sırasında “Seleksiyon; küresel pazardaki üretim döngüsünün uzun vadedeki ihtiyaçları ile satılabilir. Yumurta sayısı Genel Müdür JAVIER RAMIRESS, yumurtacılık ile ilgili her konuda destek veren bir yapıya sanip olduklarını ve teorik - pratik bilgilerin tamamını uyguladıklarını vurguladı. başına yem, kanatlı refahı ve yumurta kalitesi konuları üzerine odaklanılmalıdır” dedi. ”Beslenen tavuk başına güçlü kabuklu yumurta sayısı gibi özellikler yerine, tavuk başına kar marjının belirlenmesini sağlayacak özelliklere odaklanılmalıdır” diyen Prof. Preisinger, “En nihayetinde, yumurtanın iç kalitesi elbette önemlidir, ancak karlılığın tanımında önemli bir ölçüt değildir” ifadesini ekledi. Ayrıca sunumuna yumurtayı saran salmonella dâhil birçok bakteriyel kontaminasyondan koruyan ve proteinli bir tabaka olan yumurtanın kütikula tabakası ile başlayan Prof. Preisinger, konuşması sırasında gelecekteki olasılıkların da üzerinde durdu. Bunlara ek olarak, daha iyi iskelet yapısı için bir seleksiyon indeksi projesi olan ‘Daha İyi Kemikler’ projesini sundu. TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı Şahin Aydemir Hastavuk A.Ş. Genel Müdürü Dünyada ismimizi duyurabilmek doğru yolda olduğumuzun göstergesidir LOHMANN TIERZUCHT hakkında LEI Wageningen UR Şirket Araştırmacısı Peter van Horne, “Avian Influenza salgınlarından dolayı ABD’deki yumurta üreticileri zor durumda”. 2050 Yılında Dünyayı Besleme “Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 9 milyara ulaşması ve kentleşmeninse % 50’den % 70’e çıkması bekleniyor” diyen Nutreco’s Trouw Nutrition şirketinden Küresel Kümes Hayvanları/Tavukçuluk Portföy Yöneticisi André Brand, sunumuna şöyle devam etti: “Küresel gıda tüketimi her yıl % 2 oranında artıyor ve protein bakımından zengin gıda talebi kayda değer miktarda artış gösteriyor. İNFOVET 36-37 O zamana kadar üretimin % 50’den % 70’e çıkması gerekecek. Dünya çapında gıda üretimi, 2050 yılına kadar çevreye en az zararla iki katına çıkarılmalıdır”. Brand’e göre çözüm hassas beslemede yatıyor. “Hammadde fiyatları arz-talebe göre değişkenlik göstermektedir. Hassas besleme, değişken ve zorlu piyasa koşullarında rekabet avantajı sağlayabilir” diyen Brand, ayrıca hayvanların sirkadiyen biyolojik ritmini yakalamak için de hassas beslemenin önemini vurguladı: Lohmann Tierzucht, bugüne kadar mükemmel üreme sonuçları elde ederek son elli yılda elde ettiği başarılarla damızlık üretiminde ve yumurtacı tavuklar alanında bir dünya lideridir. Üretim yerleri, yan kuruluşları ve dünya genelindeki hisseleriyle Lohmann Tierzucht, dünyada konuyla ilgili anahtar bölgelerde çok iyi temsil edilmektedir. Almanya, Kanada ve ABD gibi büyük ülkelerde saf ırk ve damızlık üretimi için kendine ait üreme tesislerinin bulunmasının yanı sıra büyük ülkelerde franchise tesisleri de bulunmaktadır. Lohmann Tierzucht iyi bir mevkiye sahiptir ve müşterilerinin önemli ölçüde rekabet avantajlarından yararlanmasını sağlamayı garanti eder. Dünya tavukçuluk sektörünün önde gelen isimlerini ülkemizde ağırlamak için oldukça gurur vericiydi. Lohmann‘ın her yıl düzenlediği ve stratejik kararların alındığı bu toplantının, bu yıl ev sahipliğini üstlendik. 2013 yılında Lohmann firması ile yaptığımız görüşmelerde, Türkiye’nin dünya yumurta pazarında söz sahibi olmaya başladığından ve bir sonraki toplantının Türkiye’de gerçekleştirilmesinin öneminden bahsettik. Değerlendirmeler sonucunda lehimize bir karar çıktı ve toplantıya ev sahipliği yaptık. Toplantıda 53 ülkeden 220 üst düzey yöneticiyi ağırlıyoruz. Katılımcılar dünya ve Türkiye pazarı ile ilgili güncel bilgilere sahip oluyor. Hastavuk olarak onur duyduğumuz bir diğer durum ise dünya yumurta sektöründeki lider ülkelerin firmamız hakkında yaptıkları yorumlar oldu. Dünya mükemmellik ödülünü üç defa almış bir firmayız. Bu yılki değerlendirmelerde ise dünya pazarındaki büyümemiz konuşuldu. Dünya pazarında bir Türk firmasının yükselişi doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. TOPLANTI Lohmann Trierzucht’un 53. Franchise Distribütör Toplantısı Toplantıda Avian Influenza’nın ekonomik etkileri ve 2050 yılında dünyanın nasıl besleneceği ile ilgili konular tartışıldı. “Farklı besleme çeşitlerinin tercih edilmesi, tek tip besleme yaklaşımı ile kıyaslandığında yumurta kabuğunun kalitesinin yükseltilmesi ve azaltılmış besin alımı ile yumurtlama devamlılığının sağlanmasını mümkün kılar”. Brand sunumunu, değişen ihtiyaçların karşılanabilmesi ve en iyi sonuca ulaşılabilmesi adına bütün kümes hayvanları zincirinin optimize edilmesi gerekliliğinden bahsederek sonlandırdı. Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir, Türkiye’nin barış ve kardeşlik ülkesi olduğunu, toplantıya gösterdikleri ilgiden dolayı katılımcılara teşekkür ettiğini belirtti. Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Avian İnfluenza’nın Ekonomik Etkileri Brand’in Hollandalı varisi Peter van Horne; Asya, Avrupa ve ABD’deki yakın ilişkili virüslerin vahşi kuşların göçüyle bağlantılı olduğunu belirtti. “Avian Influenza virüsü Hollanda, Meksika ve ABD’deki büyük salgınlarla dünyaya yayılıyor” diyerek, bu virüsün yabani kuşlar aracılığıyla yayıldığına dair güçlü kanıtları olduğunu işaret etti ve sonrasında hem Avrupa hem de ABD ticaretine olan ekonomik etkilerinden ve yumurta fiyatlarından bahsetti. Ayrıca; salgınların nasıl kontrol altına alınabileceği hakkında erken tanı, uyarı, hızlı itlaf ve makul tazminatın da içinde bulunduğu bazı ipuçlarını paylaştı. İNFOVET 38-39 Müjdat Sezer Kanatlı Ürünleri Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye, kapasitesini doğru kullanmalı Toplantıda aynı zamanda Kanatlı Ürünleri Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Müjdat Sezer de bir konuşma yaptı; “Türkiye’nin dünya yumurta üretimi sıralamasında ilk onda olduğunu belirtirken, ülke olarak büyük hedeflere doğru ilerlediklerini söyledi: “Dünya yumurta üretiminde ilk sekizde yer alan ülkelerde nüfus artışını görüyoruz. Ülkemizde 2011 yılında azalan yumurta tüketimi, takip eden yıllarda hızlı bir artış gösterdi. Türkiye yumurta sektöründe dünya oyuncularının içerisinde yer alıyor. Öncelikli olarak hedeflerimiz modernize olmak, Avrupa Birliği politikalarına uyum sağlamak ve kapasite arttırmak yerine, kapasitemizi doğru kullanmak olmalıdır. Japonya pazarı ile ilgili gelişmeler memnun edici, ancak Çin ile yaptığımız kanatlı ticareti sadece ayak olarak devam ediyor”. Şenlikli bir kapanış yemeği ile etkinlik sonlandı Toplantı ve üç ana sunum sonrasında Lohmann’ın Distribütör Toplantısı’nda Lohmann ırkı yumurtacı tavuklar ile daha fazla para kazanmak üzerine workshoplar, müşteri sunumları, şehir turu ve Boğaz’da tekne turu yapıldı. Gerçekleştirilen toplantı sektörümüzün dünyaya tanıtılması açısından önemliydi Lohmann dünya çapında bir işletme ve bu toplantılar rutinde bir sene Almanya’da diğer bir sene ise başka bir ülkede gerçekleştiriliyor. Başka ülkelerde yapılan toplantılarda o ülkenin özellikleri, Lohmann’ın o ülkedeki pazar payı, pazar büyümesi, nüfusu, sektör gelişimi konuları ön planda tutuluyor. 53 ülkeden 220 katılımcının İstanbul’a hayran kalması bizleri mutlu etti. Toplantı aynı zamanda sektörümüzün dünya pazarına tanıtılması açısından da önemliydi. Yerli, üreticilerimizin gösterdiği ilgide bizleri ayrıca mutlu etti. TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı Boehringer Ingelheim, IV. Erasmus Toplantısı ile hız kesmiyor Bu yıl IV.sü düzenlenen Boehringer Ingelheim Erasmus Toplantıları, 20-24 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’den 60 kişilik bir kafilenin katılımıyla Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirildi. Erasmus Toplantıları ile hem yurtiçi hem de yurtdışından konusunda uzman olan kişiler, hekimlerle buluşuyor ve aktif bilgi paylaşımı amaçlanıyor. İNFOVET 40-41 Boehringer Ingelheim Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ruminant İş Bölümü Müdürü Dr. Khaled Daoud‘un sunumu katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılandı. T ürkiye’den yaklaşık 50 veteriner hekimin yer aldığı IV. Erasmus Toplantısı, bilimsel sunum içerikleri ve organizasyon kalitesi bakımından katılımcılardan tam not aldı. Programın ilk günü boyunca gerçekleştirilen bilimsel sunumlarda Veteriner Hekim Ziya Bağcık, ‘Süt İşletmelerinde Ayak Hastalıkları Yönetimi’; Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü Mahmut İnsel, ‘Türkiye’de Mastitis Yönetimi ‘; Boehringer Ingelheim Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ruminant İş Bölümü Müdürü Dr. Khaled Daoud, ‘Enteretoksemi ve Pasteurella Hastalıkları Yönetimi’ gibi konularla uzman forumunda yer aldılar. Dr. Daoud’dan önemli bilgiler Tüm sunumlardan sonra gerçekleştirilen soru-cevap oturumunda ise hekimler sunumlar ile ilgili merak ettikleri ve gelişim kaydetmeyi planladıkları noktalarla ilgili sorularına konuşmacılardan cevap buldular. Özellikle veteriner sahanın yakından tanıdığı, mesleki hayatının önemli bir bölümünü aşı üretimi, araştırma ve geliştirme alanına ayırmış olan Dr. Khaled Daoud’un sunumu katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılandı. Aşılar hakkında konunun direk mutfağından bilgi alan hekimler, aynı zamanda global alanda ciddi saha deneyimi olan Dr. Daoud’u büyük bir ilgiyle dinlediler. Programın diğer günlerinde ise Kazan şehir turu, Kremlin ve Hermitage Müzesi ziyareti gibi sosyal ve kültürel etkinliklere katılan hekimler, aynı zamanda şehirde gerçekleştirilen İtalyan resim sergisini gezme ve bilgi alma fırsatı da buldular. Son gün gerçekleştirilen Sviyazhsk Adası turundan sonra gala yemeği ile son bulan program, tüm katılımcıların takdir ve beğenisiyle karşılandı. İlerleyen günlerde de hekimlerimize yenilikçi çözümler sunmaya devam edeceğiz Ümit Cem Aksoy Boehringer Ingelheim Türkiye Ruminant Ürün ve Pazarlama Yöneticisi Bu yıl IV.sünü düzenlediğimiz Erasmus toplantımızda değerli katılımcı meslektaşlarım ile böylesine güzel bir atmosferi yaşamaktan dolayı çok mutluyum. Erasmus Toplantı serilerinde hem yurtiçi hem yurtdışından konusunda uzman olan kişileri, hekimlerimizle buluşturup bilgi paylaşımını en aktif şekilde gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Katılımcılarımızın her yıl sayısının artması ve programa ilginin bir hayli yoğun olması, Boehringer Ingelheim kalitesini Erasmus organizasyonlarımıza da yansıtmış olduğumuzu bizlere gösteriyor. Türkiye’de en hızlı büyüyen hayvan sağlığı şirketleri arasındayız. Fakat bizim açımızdan asıl ivmeleneceğimiz periyodun yeni başladığını söyleyebilirim. Çünkü şirketimizin globalde varolan gücünü ülkemize de yansıtıp, bu ana kadar gerçekleştirdiğimiz hedeflerin üzerine daha agresif bir büyüme planı gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. İlerleyen zamanlarda global ArGe departmanımızın geliştirdiği, hekimlerimize artı değerler katacak olan, yenilikçi çözümleri de hekimlerimizin beğenisine sunacağız. Boehringer Ingelheim kalitesinde etkinliklerimiz değerli iş ortaklarımızla birlikte yer almaya devam edecek. TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı Son gün gerçekleştirilen Sviyazhsk Adası turundan sonra gala yemeği ile son bulan program, tüm katılımcıların takdir ve beğenisiyle karşılandı. Teknik ve istatiksel bilgiler biz VETERİNER hekimlerin işini kolaylaştıracaK Veteriner Hekim M. Ziya Bağcık Toplantıda ayak hastalıklarının tanımı ve ineklerde özellikle lezyon oluşumlarının sığırın anatomik yapısı ile olan ilişkisinin ne olduğu ve yapısal hazırlayıcı faktörleri tanımlandı. Topallıkların süt işletmelerinde oluşturduğu kayıplardan ve dünya istatistiklerinden örnekler verildi; tırnak lezyonlarının ve topallıkların oluşumunu engellemek için süt işletmelerinde alınacak önlemler anlatıldı. Aynı zamanda Türkiye’de ayak hastalıklarına verilen önemin eksikliği ve teknik bilgi yetersizliklerinden bahsedildi. Ayak sağlığı ve topallıkların en önemli refah problemi olduğuna ve topal İNFOVET 42-43 ineklerin çok acı çektiğine; bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine değinildi. Bunun yanı sıra, ahırlardaki sıcak stresi, ineklerin konforu için kum yatak ve kauçuk yatak arasındaki farklar, beton zemin yapısı gibi teknik bilgilere de değinildi. Rasyon ayarlamaları, yem ham maddelerinin kalitesi, lokomosyon skor ve ineklerin mobilite biyomekaniğinin anlaşılması gibi daha birçok faktörün etkilemesi ile ilgili örnekler verildi. Slaytlarla görselleştirilen tüm sunumlar çok yararlıydı. Boehringer Ingelheim’a ilgileri ve misafirperverlikleri için tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. ‘Sağlıklı Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’ sloganını Kazan’da bir kez daha başarıyla tekrarladık Mahmut İnsel, Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü Bu yıl gerçekleşen Erasmus toplantımızda, ‘Türkiye’de Mastitis Yönetimi’ konu başlığı altında ülkemizde sıkça karşılaşılan klinik ve subklinik mastitis etkenlerine karşı korunma ve tedavi yöntemlerini içeren bir konuya değinmek istedim. Klinik ve subklinik mastitis hastalıklarının bugün sahada hekimlerimizin en sık karşılaştığı problemlerden biri olduğu açıkça bilinmektedir. Ülkemiz hayvancılığında entegrasyon ve modernizasyon arttıkça, hastalıkların neden olduğu ekonomik kayıplarının önemi de gittikçe artmaktadır. Bu noktada mastitis hastalığı da karlılığı etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Boehringer Ingelheim olarak veteriner sahaya sunduğumuz mastitis preparatları ile ekonomik kaybı ve hayvanlarımıza zararı bu denli yüksek olan bir probleme karşı yenilikçi çözümler üretiyoruz. Boehringer Ingelheim’ın global vizyonu olan ‘Sağlıklı Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’ sloganını, Kazan’da da hekimlerimiz ile birlikte yaşattığımız için çok mutluyuz. TOPLANTI BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı IV. Erasmus Toplantısı Veteriner Hekim Barış Kuyucu Veteriner Hekim Resul Arslan Veteriner Hekim Yasin Kaymak Veteriner Hekim Yahya Hamurcu Hocamızın tecrübeleri bizler için çok yararlı oldu Üretim teknolojileri ile ilgili detaylı bilgi sahibi olduk Toplantıda benim için önemli olan başlıklar, özellikle ayak hastalıkları konusunda hocamızın aktarmış olduğu önemli bilgiler ve deneyimleriydi. Bunun dışında Clostradial enfeksiyonların bir nebze olsun unuttuğumuz ayrıntılarını hatırladık. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile bilgiler yenileniyor. Bu nedenle biz de devamlı kendimizi yeniliklere açık tutmalıyız. Bu sunumların katkıları da bahsettiğim yöndedir. Toplantı oldukça verimliydi; mastitis ile ilgili kısım özellikle benim için önemliydi. Çünkü mastitis Türkiye’de süt sığırcılığında büyük bir yer teşkil ediyor. Ayak hastalıkları ile verilen ayrıntılar ile de bilgilerimizi tazelemiş olduk. Aynı zamanda üretim teknolojileri ile ilgili detaylı bilgi sahibi olmuş olduk. Yeni ithal edilen ürün oldukça ilgimi çekti. Sahada biz hekimler için faydalı olacağını düşünüyorum. Ayak hastalıklarınDA KORUYUCU HEKİMLİĞİN ÖNEMİ ÇOK BÜYÜK Mastitis ve ayak hastalıkları başlıkları her zaman güncelliğini koruyor Ayak problemleri gün geçtikçe süt sığırcılığında önem kazanan bir problem halini almaya başladı ve bugüne kadar işlenmemiş bir konu. Barınak ve barınak altlıkları hakkında bilgi aldık; koruyucu hekimlik ile antibiyotiğe başvurmadan hayvanların ayak problemlerini çözebileceğimizi öğrendik. Ayrıca bu hastalık dolaylı olarak ciddi ekonomik kayıplara neden olabiliyor. Günlük ortalama bir buçuk litreden yılda 450 litreye kadar yaşanabilecek kayıplardan bahsedildi. Verimli bir toplantıydı. Toplantı ile bilgilerimizin güncellemesinin yanı sıra birlik ve beraberlik için iyi bir örnek oluşturdu. Meslektaşlarımızla bir arada olma ve sorunları tartışma fırsatı yakaladık. Bilgi durağan değildir; biz de yeniliklere açık bir mesleğin mensubuyuz. Bunun en iyi örneği mastitis ve ayak hastalıkları başlıklarının güncelliğini koruması. Boehringer Ingelheim’ın böyle kaliteli etkinliklere devam edeceğini ümit ediyorum; bu tip toplantıların mesleki eğitime katkısı büyük. Veteriner Hekim Recep Coşman Konular ve deneyimli konuşmacılar toplantıyı başarılı kılıyor Dördüncüsü gerçekleştirilen Erasmus toplantıları her geçen gün artan başarı performansı ile sektöre katkı sağlamaya devam ediyor. Gerek seçilen konular, gerekse konuşmacıların deneyimli olmaları toplantıları daha cazip hale getirmeye başladı. Artık her toplantı sonrası gelecek yıl hangi konu ele alınacak diye düşünmeye başladık. Özellikle ayak hastalıkları konusu dikkatimi çekti; çünkü ayak hastalıklarını Türkiye’nin çare bulamadığı bir sorun olarak görüyorum. Mastitis konusu ise, hepimizin çok iyi bildiğini düşündüğümüz ama aslında birçok eksiğimiz olan bir konu; yapılan sunumlarda yine farklılıklar göze çarptı ve başarılıydı. Boehringer Ingelheim veteriner sahaya sundukları mastitis preparatları ile ekonomik kaybı ve hayvanlara zararı yüksek olan bir probleme karşı yenilikçi çözümler üretiyor ve ‘Sağlıklı Hayvanlar, Sağlıklı Toplum’ sloganı ile Kazan’da hekimler ile birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyor. İNFOVET 44-45 BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ Çıkımın ve civciv kalitesinin geliştirilmesi, performans kilidinin açılmasında verinin gücü Kaliteli veri setlerinin detaylı değerlendirmesinin ardından yapılacak analizler, kuluçkahane idaresinin geliştirilmesi ve karar vermede gerçeğe dayalı bilgiler sağlayabilir. Yazarlar: Marleen Boerjan, Araştırma ve Geliştirme Direktörü - Pas Reform Academy K. Mertens ve B. Kemps, ParphyrIo, Leuven gözlem veri setlerinin detaylı istatistiki analizinin ne denli önemli olduğunu gösterir. Kaliteli veri setlerinin detaylı bir değerlendirmesinin ardından, analizler kuluçkahane idaresinin geliştirilmesi ve karar vermede gerçeğe dayalı bilgiler sağlayabilir. Öncelikle, yanlış kararlara varılmaması ve hatalı idari kararlar alınmaması için, karmaşık verilerin yorumlanırken çok dikkatli olunması anlamında veri kalitesinin değerlendirilmesinin önemi tartışıldı. İkinci olarak, araştırıldığında çıkım oranı üzerinde önemli etkileri olan parametreler araştırıldı. Son olarak, SmartSetProTM gelişim (Pas Reform) konvansiyonel inkübasyon sistemleri ile karşılaştırıldı. Parphyrio ile işbirliği halinde, Pas Reform Academy artık tüm dünyadaki müşterileri için, modern kuluçkahane günlük operasyonları için, bu gibi gelişmiş analizleri yapabilir durumdadır. Pas Reform Academy ve Parphyrio arasındaki işbirliği karmaşık veri setlerinin analizinin yapılabilmesini sağlar. B u veri, sadece inkübasyon sürecinin anlaşılmasında değil, aynı zamanda kuluçkahanenin performansının da geliştirilmesi adına oldukça değerlidir. Ancak, günden güne kuluçkahane pratiğinde, bu gibi karmaşık İNFOVET 46-47 veri setlerinden pratik bilgilerin ayıklanması deneyim ve/veya zamanı bulunmamaktadır. 2011/2012 sezonunda, Pas Reform, Latin Amerika’da yüklenen 6800 seri yumurtadan çıkan verileri bir araya topladı. Bu verilerden tam anlamıyla faydalan- mak için, Hollanda kuluçkahane teknoloji firması Parphyrio ile bir işbirliği başlattı. Parphyrio’nun deneyimi, ham verilerin güvenilir bilgilere çevrilmesinde kullanılmıştır. Bu makalede özetlenmiş olan çalışma raporu, kuluçkahanelerde bir araya getirilmiş olan Veri kalitesinin değerlendirilmesi Veri analizindeki önemli ilk basamak, mevcut verilerin iç yüzünü anlayabilmektir. Şekil 1’de Latin Amerika’da bir araya getirilen veri setlerinin deneysel bir yapısı gösterilmektedir. Şekil 1a’da, sürü başına bir dizi Performans analizi SmartSetProTM gelişim makinesinin ticari inkübasyon sistemi ile karşılaştırılması için, bir analiz yapılmıştır. Gelişim makinesi tipinin (SmartSetProTM veya ticari) etkisinin araştırılması için güçlü bir yol, bir kısmı SmartSetProTM’da ve diğer kısmı da ticari gelişim makinesinde inkübe edilen aynı sürüden olan yumurtalardan elde edilen veri- ŞEKİL 1. Farklı sürüler için veri dağılımının genel değerlendirmesi sayım a. Sürü başına gözlem sayısı 400 200 0 55 60 65 70 sürü numarası 75 80 makine numarası b. Farklı sürülerden gelen yumurtaların konulduğu gelişim makinesi dağılımı 50 0 55 60 65 70 sürü numarası 75 80 sayım c. Farklı sürülerden gelen yumurtaların depolama süresi, sayımlar 50 0 55 60 65 70 sürü numarası 75 80 1d. Her bir sürünün yaş aralığısürü numarası yaş (hafta) Sonuçlar Çıkım gücünü hangi parametreler etkiler? Şekil 1’den, deneysel dizaynın eksik olduğu görülebilir; örneğin çoğu parametre kombinasyonu yoktur. İlintili parametreler probleminin en aza indirilmesi için, deneysel dizaynın mümkün olduğunca tam olduğu bir altküme oluşturuldu. 66 ila 74 numaralı sürülerden elde edilen gözlemler, gelişim makinesi (Şekil 1b), depolama süresi (Şekil 1c) ve sürü yaşı (Şekil 1d) açısından en eksiksiz olanıdır. Bu alt küme yaklaşık 3500 gözlemden oluşur. Sonrasında, araştırma sırasında aşağıdaki hususların da hesaba katılması için, mevcut literatüre dayanılarak, çıkım gücü anlamında en önemli parametrelerin başlangıç seçimi yapıldı: > Sürü yaşı > Depolama süresi > Sürü > SmartSetProTM ile ticari gelişim makinelerinin karşılaştırılması > Mevsim Belli sayıdaki parametreler için, en bilgilendirici istatistiki modelin tespiti için, istatistiki lojistik model seçim prosedürü uygulandı. Anlaşılır bir yorum için, sadece çıkım gücü üzerinde en fazla etkiye sahip olan parametreler dahil edildi. Bu durum, idari karar verme prosesine daha hızlı benimsenmesine izin verir. Çıkım gücü üzerinde, sürü yaşı ve yumurta depolama değişkenleri en fazla etkiye sahipti. Sürü yaşı ve yumurta depolama ile karşılaştırıldığında, diğer değişkenler ve interaktif sonuçları daha az etkiye sahiptir. 50 0 55 60 65 70 sürü numarası 75 80 Şekil 2. 57 ve 82 numaralı sürüler için çıkım oranının kutu işareti Kuluçka perfomans oranı (%) gözlemin genel değerlendirmesi bulunmaktadır. Şekil 1b, farklı sürülerden gelen yumurtaların konulduğu gelişim makinesini göstermektedir. Buna ilaveten, Şekil 1c farklı sürülerden gelen yumurtaların depolama süresini gösterir. Son olarak da Şekil 1d, veri toplaması sırasında, farklı sürülerin yaş aralığını gösterir. Örneğin, 61 numaralı sürü (Şekil 1a) 227 gözlem vardır; yumurtalar 1 ila 24 numaralı gelişim makinelerine set edilmiştir (Şekil 1b) (8 numaralı gelişim makinesi hariç), 1-8 gün boyunca depolanmıştır (Şekil 1c) ve veri toplama süresi boyunca sürü yaşları 4070 haftadır (Şekil 1d). Şekil 1’den, bazı sürüler için sürü yaşı kısıtlı olması ve yumurtaların tüm gelişim makinelerine yerleştirilmemiş olması gibi, parametrelerin çoğu kombinasyonunun bulunmadığı görülebilir. Bu, bir kuluçkahanede toplanan veriler için çok sık rastlanan bir gözlemdir. Bu gibi bir gözlemsel veri seti için, sebep verici ilişkilerin çekip çıkarılması oldukça güçtür. Bu durum bir örnekle açıklanabilir. Şekil 2, sürü yaşı ve depolama süresi gibi ilgili bilgiler dikkate alınmaksızın iki farklı sürü için gözlenen çıkım gücünü göstermektedir. Bu verilerin sonunda verilen karar, 57 numaralı sürünün yaşlı hayvanlardan ve 82 numaralı sürü için de genç hayvanlardan kaynaklandığıdır. Ancak, Şekil 3’te de görüldüğü üzere, yaşlı sürülerdeki çıkım gücü belirgin şekilde düşmektedir. Sonuç olarak: konuyla ilgisi bulunan bu bilgiler dikkate alınmaksızın çıkım güçlerinin karşılaştırılması, yanlış kararlara varılmasına neden olacaktır. Şekil 2 gözlenen çıkım güçleri, diğer faktörler dışında, sürüler arasındaki farlılıklardan ve yaştaki farklılıklardan sonuçlanır. Mevcut veriye dayanılarak, bu etkilerin ayrılması mümkün değildir. Bu sebeple, bu örnekte, çıkım gücünde gözlenen farklılıkların kaynağı konusunda bir karara varılamamıştır. 95 90 85 80 75 70 65 60 55 50 + + + 57 82 sürü lerin kullanılmasıdır. Yumurtalar, aynı sürüden, aynı sürü yaşı ve aynı depolama süresine sahiptir. Bu sebeple, sürü, sürü yaşı veya yumurta depolamasına bağlı değişkenler hariç tutulmuştur. Bu gözlemlere dayanılarak, SmartSetProTM gelişim makinesinin çıkım gücü %78.6 ve ticari gelişim makinesininki de %76.6 olmuştur. Gelişim makinesi tipinin çıkım gücü üzerindeki etkisinin olup olmadığının belirlenmesi için, Student t-testi uygulanmıştır. BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ Şekil 3. Farklı sürü yaşlarının kuluçka performansları Kuluçka performansı (%) 90 80 70 60 50 40 30 40 50 60 70 Sürü yaşı (hafta) Şekil 4. Her gelişim makinası tipi için sürü başına yapılan gözlem sayısının dağılımı 70 Gözlem sayısı 60 50 Konvansiyonel inkübasyon sistemleri (n=1252) 40 30 20 SmartSetProTM gelişim makinesi (n=642) 10 0 30 40 50 60 70 Damızlık yaşı (hafta) Hesaplanan t-istatistik sonuçları 0.013’lük bir p değerine denk gelmektedir, bu da aşağıdaki tartışmalara yol açar: 0.05 anlamlılık düzeyinde, ticari inkübasyon sistemi ile karşılaştırıldığında, yeni SmartSetProTM gelişim makinelerinin çıkım oranında belirgin şekilde daha iyi çalıştığı ifade edilebilir. Makine tipi itibariyle ortalama çıkım verilerinin karşılaştırılması, yanlış kararlara kolaylıkla yönlendirebilir. Şekil 4’te, farklı gelişim makinesi tipi için, sürü yaşı balına gözlem sayısını gösterilmektedir. Bu durum, yeni SmartSetProTM gelişim makinelerinde inkübe edilen yumurtaların, ticari gelişim makinelerinde set edilenlerden daha yaşlı sürülerden geldiğini belirtir. Şekil 3’te gösterildiği üzere, çıkım oranı sürü yaşıyla İNFOVET 48-49 birlikte önemli düzeyde azalır. Bu yüzden, adaletli bir karşılaştırma için, sürü yaşı dikkate alınmalı ve eşit tutulmalıdır. Özet İstatistiki analizler, Latin Amerika’da 2011-2012 yılları arasında bir araya getirilmiş olan ilişkisel veri seti üzerinde yapılmıştır. Sürünün yaşı ve depolama süresinin çıkım oranı üzerinde en fazla etkiye sahip olduğu kararına varılmıştır. Diğer değişkenler ve etkileşimsel etkileri daha hafiftir. Analizler, ticari inkübasyon sistemi ile karşılaştırıldığında, SmartSetProTM gelişim makinelerinin çıkım oranında belirgin şekilde daha iyi çalıştığını ortaya çıkarmıştır. Çıkımda %2’lik bir fark gözlenmiştir (SmartSetProTM gelişim makinesinin çıkım gücü %78.6 ve ticari gelişim makinesininki de %76.6 olmuştur). Ayrıca, sürü yaşı düzeltilmeksizin farklı gelişim makinesi tipleri arasındaki çıkım oranının karşılaştırılmasının, yanlış kararlara neden olacağı gözlenmiştir. Yumurtaların sürü yaşı dağılımı farklı gelişim makinesi tiplerinde çok farklı olduğundan, gelişim makinesinin gerçek etkisi, sürü yalı tarafından gölgelenmiştir. Sonuç Sonuç olarak, Pas Reform, tüm dünyadaki müşterilerinin menfaati için, modern inkübasyon dinamiğine doğru daha derin anlayışlar elde etmek için, Academy ve Parphyrio arasındaki işbirliğinde büyük potansiyel görmektedir. Bu gibi bir işbirliği çok sayıdaki büyük ve karmaşık kuluçkahane veri setlerinin sürdürülebilir analizinin yapılabilmesini sağlar. Bu rapor, bu gibi seviyelerdeki analizin, inkübasyon zamanının optimizasyonu ve inkübatörlerin bireysel performansı gibi, kuluçkahane-kritik proseslerindeki günlük operasyonel kararları destekler niteliktedir. Daha strateji bir seviyede, güvenilir veri analizleri, yatırım teklifleri gibi, kanatlı entegrasyonundaki karar verme temelini oluşturur. Bu gibi analizler, performans, sonuç ve büyüme odaklı kuluçkahaneler ve entegrasyonlar için güçlü potansiyel bir yönetimsel araç halini almıştır. Her türlü öneri ve düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız, gerekli araştırmalar yapılarak sizlere Infovet aracılığıyla ya da direkt ulaşılabilecektir. rta Biyogüvenlik, sigo dbirli te ni ya poliçesi gibidir, a zıd Ya r. dı bir yatırım ıdır. al nm la gu uy ı, kalmamal Saygılarımızla, REFARM A.Ş. www.refarm.com.tr m.tr rm.co biyoguvenlik@refa işimiz Biyogüvenlik bizim ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Organik asitler ile salmonella kontrolü Yapılan araştırmalar, organik asitlerin ve bunların tuzlarının bulunduğu yem katkı maddelerinin çiftlik hayvanlarında Salmonella dahil patojenik enfeksiyonlara karşı hem güvenilir hem de emniyetli bir savunma olduğunu göstermektedir. Çoklu ilaç direnci düzeyi insanlarda % 31, broiler piliçlerde % 56, hindilerde % 73 oranındadır. S almonella dünyada insan sağlığını tehdit eden en büyük etkenler arasında yer alıyor. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 1.4 milyon vaka rapor ediliyor. Diğer ülkelerde ise nüfus ile karşılaştırdığımızda benzer oranlarda sonuçlarla karşılaşılıyor. Salmonella enfeksiyonları nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı ise yılda 500-1000 vakayı buluyor. Ve bunlar sadece rapor edilen sonuçlar. Salmonella spp. ABD gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gıda kaynaklı enfeksiyonların başlıca İNFOVET 50-51 kaynağı olarak kabul ediliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 2011 verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde hayvansal protein ihtiyacının 2020 yılına kadar % 50 oranında artacağı öngörülüyor. Bu verilere göre sağlıklı hayvansal gıda tüketiminin önemi de tartışmasız gözler önüne serilmiş oluyor. İnsanların ekonomik nedenlerle giderek kümes hayvanları tüketimine daha çok yönelmesi, salmonella kontrolünü bir halk sağlığı sorunu haline getiriyor. Salmonella kaynaklı gıda zehirlenmeleri nedeniyle tüm dünyada açılan davaların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle de kaynağını genellikle kanatlı işletmelerinden alan kontaminasyonlar nedeniyle çiftlikten çatala etkili kontrol önlemlerinin alınması gerekliliği vurgulanıyor. Salmonella nereden gelir? Salmonella genellikle tavuk eti ve yumurta gibi kanatlı ürünleri ile ilişkilidir. Ancak bu ürünlerin hastalığın kaynağını oluşturan tek gıda kaynağı olduğunu varsaymak bir hata olur. Kanatlı- ların önemli bir kaynak olduğu doğrudur; ancak salmonella aynı zamanda salata, sebze ve fıstık gibi besin maddeleri yolu ile de hastalık oluşturmaktadır. Salmonella enfeksiyonlarına ilişkin yapılan sağlık istatistikleri bazı ekonomik gerçeklere de dikkat çekmektedir. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) verilerine göre salmonella enfeksiyonları nedeniyle her yıl sarf edilen sağlık giderleri 3 milyon doları buluyor. Danimarka’da 2001 yılında yapılan hesaplamalar sonucunda 14.1 milyon dolarlık tçiler, su anları, ziyare nlar, pet hayv ntler, uçku natlılar, rode Vahşi ka Hammadde cı ta Broiler yumur Ana damızlık Yem Yumurta, et risi Gıda endüst strisi Tüketici İşleme endü Kesimhane inde yvanları üretim Şekil 1. Çiftlik ha in enfeksiyon iç salmonellanın izlediği yollar Tablo 1. Almanya’da salmonella izolatlarının direnci Salmonella izolatı sayısı Antimikrobiyal ajan sayısı Direnç düzeyi (%) Çoklu direnç düzeyi (%) 11,911 17 63 40 salmonella koruma programı ile ülke ekonomisine 25.5 milyon dolarlık net kazanç sağlanacağı sonucu ortaya çıkmıştır. Tüm bu yollar salmonellanın ne kadar tehlikeli ve harcanan çaba ve paralara rağmen gıda zincirinden eradike edilmesi ne kadar zor bir patojen olduğunu, hem hayvan hem de insan sağlığında yıkıcı kayıplar meydana getirmeye devam ettiğini göstermektedir. Çiftlikten sofraya antibiyotik direnci Antibiyotikler hayvansal üretimde salmonella enfeksiyonlarının önlenmesinde uzun yıllardır kullanılmaktadır. Ancak, Avrupa Birliği Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü tarafından salmonellanın tüm suşları dikkate alınarak yapılan bir araştırma sonucunda yayınlanan bir raporda, suşların % 40’ının çoklu ilaç direnci geliştirdiği ortaya konmuştur (Tablo 1). Sonrasında yapılan bir değerlendirmede ise kümes hayvanları ve sığırdan elde edilen Salmonella ve E.coli izolatlarının, ampisilin, sülfonamidler ve tetrasikline karşı %5-68 oranında dirençli olduğu belirtilmektedir. Bazı üye devletler ise kümes hayvanlarından izole edilen salmonella suşlarının fluorokinona karşı direnç gelişiminin % 5-38 oranında olduğunu bildirmişlerdir. İronik bir şekilde, AB, salmonella konusunda uyguladığı sıkı izleme ve kontrol sistemleri ile dünyanın belli başlı bölgelerinden biridir. Bu durum salmonella ve diğer patojen bakterilerin antibiyotik direncinin her yerde olabileceğini gözler önüne sermektedir. Patojenik bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi giderek ciddi bir sağlık sorunu haline gelmektedir. Antibiyotik direnci salmonella ve campylobacter gibi daha yaygın gıda kaynaklı patojenlere iletilir ise, direnç, özellikle savunmasız insan grupları için büyük bir sorun haline gelebilir. Avrupa Birliği dışında birçok ülkede broiler ve yumurtacılar da dahil olmak üzere çiftlik hayvanlarında artık antibiyotiklerin terapötik olmayan dozlarının kullanımı yasaklanmıştır. Şu anda, salmonella için entegre gıda zinciri izleme sistemleri birçok ülkede yürürlüktedir. Kanatlı üretim zincirinde broiler ve yumurtacı hatlarında, müdahalenin başarılı olabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken çok sayıda nokta vardır. Kanatlı üretimini ilgilendiren tüm noktaların (su, yem, rodent girişi vb.) korunması gerekmektedir (Şekil 1). Hijyen ve yönetim müdahaleleri yanında, beslenme yoluyla salmonella kontrolü de oldukça popüler bir hale gelmiştir. Amaç, onlarca yıldır bu amaca hizmet eden antibiyotiklerin kullanımı nedeniyle ortaya çıkan bakteriyel direnci azaltmaktır. Sonuç olarak, alternatif diyet stratejileri dikkat çekmektedir. Yem hijyeni, ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Şekil 2. Organik asitlerin gram negatif bakterilere karşı etki mekanizması GRAM NEGATİF H-COO+H+ 1 H-COOH 2 4 3 H+ - ATPase pompası Tablo 2. 39 gün süresince sodyum diformat (NDF) katılan ve katılmayan (kontrol) yemlerle beslenen broiler piliçlerin barsaklarından alınan örneklerden ortaya çıkan mikrobiyolojik (CFU/g) sonuçlar Kontrol NDF % 0.6 Enterobacteria 107 105 Lactobacilli 107 108 Bifidobacteria 105 106 bir gıda kirliliği sorunu haline gelmeden önce kümes içerisinde meydana gelebilecek tesadüfi salmonella kontaminasyonlarının önüne geçilmesi başarılı bir yol olarak kabul görmektedir. Doğal olarak, yem üreticileri alternatif yeme dayalı kontrol stratejileri ile ilgilenir. Aşamalı bir araştırma, aralarında organik asitler ve bunların tuzlarının da bulunduğu yem katkı maddelerinin çiftlik hayvanlarında patojenik enfeksiyonlara karşı hem güvenilir hem de emniyetli bir savunma olduğunu göstermektedir. Organik asitler - Sürdürülebilir bir seçenek Organik asitler hayvan yemlerinde gram-negatif patojenik bakterilere karşı koymak için uzun yıllardır kullanılmıştır. Bu yaklaşım şu anda kanatlı kümes İNFOVET 52-53 hayvanlarının beslenmesinde sağlıklı bir bağırsak ortamı meydana getirmek ve özellikle de salmonella ile mücadelede için daha çok araştırılmaktadır. Tek organik asitlerin yemi koruma potansiyelinin altında, yemi mikrobiyal ve fungal etmenlerden koruma yeteneği yatıyor. Mide pH’sı ve bağırsak florası üzerindeki etkileri de birçok laboratuvar ve saha çalışmalarında kanıtlanmış yıllardır bilinen bir özelliktir. Asitleştiriciler sindirim sistemi pH’sını azaltarak (özellikle üst barsak kanalında) ve istenmeyen mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyerek bir performans destekleyici olarak görev alırlar. Sindirim sistemi asitleyicileri enzim aktivitesini stimüle eder ve bu nedenle sindirim ile birlikte besin maddeleri ve minerallerin emilimini de optimize eder. Organik asitlerin ayrışmamış formları, bakteri hücrelerinin lipid membranına nüfuz ederek anyon ve protonlarına ayrışır. Organik asitler hücre sitoplazmasının nötr pH ortamına girdikten sonra, adenozin trifosfat - inorganik fosfat etkileşimini inhibe ederek ve oksidatif fosforilasyonu keserek bakterinin büyümesini engellemektedir. Protein sentezi engellenen bakteri çoğalamaz ve hücre ölümü gerçekleşir (Şekil 2). 1980’lerden bu yana çalışmalar organik asitlerin ve formik asitin kanatlı diyetlerinde kullanıldığında özellikle salmonellaya karşı etkili olduğunu göstermiştir. Damızlık yemlerinde saf formik asit kullanımı, kuluçka odalarındaki çıkım tepsileri ve kuluçka atıklarının S. enteritidis ile kontaminasyonunu büyük ölçüde azaltmaktadır. 1990 yılında, ABD’li araştırmacılar broiler diyetlerine kalsiyum format eklendikten sonra karkas ve sekal örneklerde Salmonella spp. düzeyinin anlamlı düzeyde azaltılmış olduğunu tespit etti. Daha sonra yapılan bir araştırma, çiftliklerde kullanılan diyetlere % 0.5 oranında formik asit katılarak; Salmonella spp. atılımında, yemin salmonella ile kontaminasyonunda ve tavuk popülasyonunda görülen reenfeksiyonlarda azalma sağlandığı sonucunu ortaya koymuştur. Bilimsel literatürler bu tür çalışmalarda doludur ama pratikte, daha kullanılabilir olanların asitleştirici etkileri açığa çıkarılacaktır. Bununla birlikte saf formik asit uçucu olduğu kadar aynı zamanda korozif ve tehlikeli olduğundan yem fabrikalarında harfi harfine kullanımı çok zordur. Dahası pellet formundaki kanatlı diyetlerinde kullanıldığında formik asitin %20 oranında kaybolması beklenir. Ayrıca bu volatil, likit yapıdaki asit yalnızca kanatlıların ön sindirim sisteminde ve yemde antibakteriyel koruma sağlar. Son araştırmalar bu sınırlamaları aşmaya odaklanmıştır. Isıya dayanıklı, aşındırıcı Sonuç ve uygulanacak stratejiler Etlik piliç rasyonlarında asitlendirici kullanmak patojenik bakterilerin neden olduğu verim kaybına karşı üreticilerin kullandığı değerli bir stratejidir. Diformat benzeri organik asit tuzlarının kullanımı ile birlikte uygun bir hijyen yönetimi ve biyogüvenlik önlemlerini kapsayan kombine stratejiler; hem insanlarda hem de çiftlik hayvanlarında salmonella salgınlarının insidensini azaltmada bir hayli yararlı etkiler göstermektedir. Yukarıda sonuçlar, antibiyotik katkısına başvurmadan, çiftlik hayvanlarında patojen gelişimini inhibe ederek, sağlıklı bir sindirim sistemine ve gıda güvenliğine nasıl ulaşılabileceğine inkar edilemez bir şekilde ispatlamaktadır. Bu önlemlerin birlikte alınmasıyla, insan sağlığını korurken aynı zamanda sağlıklı ve üretken hayvancılığa sürdürülebilir ve son derece etkili bir araç sunulmaktadır. olmayan ve buna karşın etkisini sürdürebilen kimyasal bileşikler hedeflenmiştir. Sodyum diformat (ADDCON) gibi diformatlar, endüstrinin bu ihtiyacını karşılamaktadır. Sodyum diformat, kristal ve uçucu-olmayan doğası ile yem fabrikalarında güvenle kullanıma olanak tanırken, formik asitin sağladığı antibakteriyel korumayı sağlar. Diformat ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Hem insan hem de hayvanlardan izole edilen çoklu direnç geliştirmiş mikroorganizma sayısındaki artış endişe vericidir. Tablo 3. Sodyum diformat (NDF)’nin kanatlı sindirim sisteminden gelen farklı matrislerdeki anti salmonella etkisi gösterilmektedir (logaritmik birimler) Kursak Sekum Etken verildikten sonra geçen süre 1 9 24 0.6% NDF -5 log CFU -1 log CFU -4 log CFU Tablo 4. Diformat ilave edilen yem ile beslenen broiler piliçlerde doza bağlı performans değerlendirmeleri hayvan yemlerinde kullanıldığında, salmonella ve diğer antibiyotiklere dirençli patojenlere karşı etkin, verimli, ancak güvenli bir koruma sağlamaktadır. Diformat ile yapılan araştırmada (Lückstädt and Theobald, 2009), broiler yeminde % 0.6 oranında sodyum diformat kullanılması ile Salmonella ve Camphylobacter’in yanı sıra Enterobacter miktarının azalması ile sonuçlanan sağlıklı bir sindirim sistemi elde edildiğini göstermektedir (Tablo 2). Bu sonuçlar NDF (sodyum diformat)’nin uygulama yapılan broiler piliçlerde sağlıklı bir intestinal flora (eubiosis)’ya yol açarak patojenik bakterilere karşı yararlı etkilerini açıkça göstermektedir. NDF, intestinal mikrofloradaki olumlu etkilerini Lactobacilli ve Bifidobacteria sayılarındaki belirgin artış ve Enterobacter sayısındaki azalma ile göstermektedir. İngiltere İNFOVET 54-55 Çevre ve Gıda Bakanlığı (DEFRA), tarafından yayınlanan bir çalışmada NDF’nin kanatlılarda patojenlere karşı etkileri analiz edilmiştir. Ürün, özellikle kursak ve sekum içeriği gibi farklı matrislerde anti-salmonella aktivitesi açısından değerlendirilmiştir. Bu çalışma Salmonella enteritidis ve S. typhimurium gibi patojenik suşlar için koloni oluşturan birim sayısının tanımlanmasıyla % 0.6’lık diformatın uygulanmasını kapsar. Belli bir inkubasyon süresi sonrasında, yarı-kantitatif duyarlı izolasyon tekniği ile hücre sayısında herhangi bir değişiklik olup olmadığı tespit edilmiştir. Kursak içeriğinde sadece 1 saat içerisinde log 5 düzeyinde bir azalma meydana gelmiş, 4 ve dokuz saat sonrasında hiçbir sayı artışı tespit edilmemiştir. Sekal içeriklerde 9 saat sonrasında log 1 ve 24 saat sonrasında log 4 düzeyinde bir azalma meydana gelmiştir (Tablo 3). Kontrol % 0.1 NDF % 0.3 NDF % 0.5 NDF Canlı ağırlık, 26.gün [g] 904±15 1066±15 1079±19 1039±18 Canlı ağırlık, 38.gün [g] 1872±20 1993±19 2044±24 2065±28 FCR 1.84 1.70 1.62 1.63 Hayatta kalma oranı [%] 94.3 100 100 100 EBI 247 302 325 327 Çalışma Moskova, All-Russian Tavukçuluk Enstitüsü Araştırma Çiftliği’nde sodyum diformat (NDF) ile yapılan bilimsel bir çalışmada 35 günlük yaştaki Cobb broiler piliçlere 3 gün süresince uygulama yapılmıştır. Ticari buğday-mısır- soya diyeti ile beslenen piliçler; negatif kontrol grubu ve % 0.1 NDF, % 0.3 NDF ile % 0.5 NDF uygulanarak 4 gruba ayrılmıştır. Mortalite gibi yem alımı ve büyüme gibi kriterler de değerlendirilmiştir. Yetiştiriciye yararını tahmin etmek için Avrupa Broiler İndeksi (EBI)’ya dayalı ekonomik analiz yöntemi uygulanmıştır. EBI = Günlük ağırlık artışı (g) x Hayatta kalma oranı (%) / 10 x FCR İstatiksel analiz Emperical Kuralı’na göre yapılmıştır ve µ±2 kayda değer bir sonuç olarak değerlendirilmektedir. NDF ilavesinin artırılan dozlarda 26.günde olduğu gibi çalışmanın sona erdirildiği 38.günde de canlı ağırlıklarını bireysel olarak artırdığı görülmüştür. Denemenin sonunda, sodyum diformat ilavesinin negatif kontrole kıyasla broiler piliçlerde % 6,5 ile % 10,3 ağırlık artışına neden olduğu belirlenmiştir. Empirical Kuralı’na dayanarak tüm NDF uygulama gruplarının negatif kontrolden istatistiksel anlamda farklılık içerdiği sonucuna varılmıştır (μ ± 3 ). Negatif kontrol grubu ile karşılaştırıldığında yem dönüşüm oranının da % 0,1 NDF uygulanan grupta % 7,6; % 0,3 NDF uygulanan grupta % 12 ve % 0,5 NDF uygulanan grupta % 11,4 oranında iyileştiği görüşmüştür. Sonuçlar Tablo 4’te özetlenmiştir. Bu bulgular ile yemine sodyum diformat eklenen gruplar negatif kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, canlı ağırlık artışı ve yem tüketiminde azalma ile FCR’larının azaldığı ve performanslarının arttığı sonucuna varılmaktadır. Bu parametreler ile ilgili olarak en iyi sonuçlar, % 0.3 ve % 0.5 NDF dozlarında elde edilmiştir. % 0.3 NDF eklenen grubun EBI’sinde negatif kontrol grubuna göre % 31 oranında iyileşme görülmüştür. KANATLI Müşteri talebini karşılamak için, işleme tesislerindeki büyük hacmin azaltılmasına ihtiyaç duyulur. Kanatlı işleme sırasında zarar görmüş karkas oranını azaltmak Broylerlerin zapt-ı raptından tüy yolma işlemine kadar olan süreçte karkaslarda oluşacak zararları en aza indirmek için dikkatle ele alınması gereken hususlar vardır. i şlenmiş piliç eti ile ilgili artan müşteri memnuniyeti ve talepleri, etlik piliç eti üretimi ve işlenmesi sırasında üreticinin daha dikkatli ve koordineli bir şekilde çalışmasını gerektirmektedir. Nüfusu gün geçtikçe artan İNFOVET 56-57 dünyada, sadece üreticinin değil müşterinin de bu talebinin karşılanması, bir bütün olarak toplumun gıda kalitesini arttıracaktır. Bu talebi karşılamak için, işleme tesislerindeki büyük hacmin azaltılmasına ihtiyaç duyulur. Kanatta deri altı kanamaların nedenleri ve önlenmesi Isı stresi, kanatlarda deri altında kan birikimi başta olmak üzere birçok nedenden dolayı karşımıza çıkabilir. Bu nedenle örnek olarak, kanatlıların toplanması ve kafeslenmesini verebiliriz. Kafesler, kümeslerin içerisine bizatihi işçiler tarafından yerleştirilirken, söz konusu işçiler hızlı hareket edip yüksek gürültü oluşturabilir ve bu şekilde kanatlı hayvanları rahatsız KANATLI sonunda büyük toplardamarlara bağlanan venüllere akıtır. Bu kan damarları, atardamarların tabaka sayıları ile aynı tabakalara sahip olmasına rağmen, kalın değildir ve bu nedenle atardamarlara göre daha esnektir. Sonuç olarak, hayvanlar stres altında iken kanat çırptıkları sırada pompalanan ekstra hacimli kan, damar ağlarında birikir ve eş zamanlı olarak çevre koşulları da hayvanların konforu için uygun değilse, kan damarları ısıyı dağıtmak için deri yüzeyine doğru hareket etmeye başlar. But kalitesi, birkaç kolay adım ile iyileştirilebilir: > Açık kümeslerde, kanatlıların kesildikleri yerlerde özel mahfazlarlar inşa edilebilir. Bu mahfazlar, ışığı bloke edecek özel bir malzemeden yapılmıştır; ancak hava sirkülasyonunu önlemez. > Ekibe, görevlerini yerine getirirken olabildiğince sessiz olmalarının sakin davranmalının önemi detaylıca anlatılmalıdır. > Geleneksel olarak, forkliftli kamyonlar (istifleme kamyonları) yakıtla çalışırlar ancak fazla gürültü meydana getirirler. Bazı şirketler, gürültüyü minimum seviyeye çekmek için elektrikli forkliftler tercih etmekte; yine benzer olarak soğutucuların ve diğer gürültülü mekanik elemanların da elektrikli versiyonlarını tercih etmektedirler. > Broylerlerin işleme tesisine ulaşma ve kesimden önce tesiste bekletilme arasındaki süre dikkatle göz önünde bulundurulmalıdır. Yakalama ve kesim arasında süre üç saatten fazla olmamalı; ancak bu periyot uzadıkça süre de artacaktır. > İşleme tesisi içerisindeki kanatlı hayvanların bekleme ve asılma alanları, sadece kırmızı, mavi ve yeşil ışıkla aydınlatılmalı; havalandırması iyi olmalıdır. Rahat bir atmosfer, kanatlı hayvanların daha rahat olmasına yardımcı olacaktır. > Konveyör üzerine asılı olan hayvanlara, uyluk eklemleri üzerine baskı olmayacak şekilde dikkatli ve verimli bir şekilde yaklaşılmalıdır. Hayvanlar endişe yaratan durumlarda atlamaya çalışır ve bu tür aktiviteler kanatlardaki eforun artması ile sonuçlanacaktır. Hemoraji ve morarma nedenleri Broylerlerin bacaklarından yakalandıklarında çırpınacakları unutulmamalıdır. Tek bacaklarından yakalandıkları esnada yaşadıkları sarsıntı ile femoral damarları yırtılabilir ve/veya femur disloke olabilir. Dislokasyon meydana geldiğinde, daha fazla kan damarı hasar görecek; hatta abdominal hava kesesi yırtılacak ve abdomende kan birikecektir. Ayrıca, gastrocnemius kasına yakın tendon dahi yırtılabilir. Femurda kanama ve dislokasyon. Sersemletici banyo girişinde hayvanların zarar görmesi engellenmelidir. edebilir. Benzer şekilde, kafeslerin forkliftli kamyonlar (istifleme arabaları) ile teslimi sırasında, şoför zaman baskısı altında olabilir ve kümes içerisindeki gürültü düzeyleri yine bu yolla artabilir. Ek olarak, kanatlıların tahliyesi sırasında ortamdaki ışık seviyesinin artmasının da hayvanların davranışları üzerinde negatif etkisi vardır. Bu ve benzer sebeplerin yarattığı tedirginlikle, hayvanlar endişe yaratan durumdan kaçma güdüsüyle, sık sık birbirleri üzerinde çıkmaya ve atlamaya çalışacaktır. Bu aktiviteler, hayvanların kanatlarındaki eforun artması ve kanat kaslarına oksijen temini için daha fazla kan gereksinimi ile sonuçlanır. İNFOVET 58-59 Broylerlerin toplam kanın, % 15’i atardamarlarda, % 5’i kılcal damarlarda, % 64’ü toplardamarlarda ve % 16’sı organlarda dolaşım halindedir. Oksijenlenmiş kan, atardamarlardan büyük bir basınçla pompalanır ve bu damarlar rijite (sert) oldukları için damarlarda her hangi bir genişleme şekillenmez. Kan doku içerisine girerken, damarların boyutları küçülür ve arterler arteriyollere dönüşür. Daha sonra, hücrelere oksijen ve besin tedariği için kılcal damarlara dallanır. Bu beslenme prosesinin bir sonucu olarak, karbondioksit, üretilen bazı atıklar ile birlikte kılcal damar şebekesinin içerisine dahil olur. Bu kılcal damarlar, oksijeni alınmış kanı en KANATLI Kanatlı hayvanlar toplanıp kafesler içerisine taşınırken, hayvanların çırpmaları esnasında, kanatlarının suluklara, yemliklere, kafes kapılarına ve kafeslere takılmamasına özen gösterilmelidir. Eğer kafeslerin bazı kısımları kırık ise, çiftliklerden işleme tesislerine transportları sırasında kamyonun hareketi nedeniyle hayvanlar yaralanabilir. Eğer rota boyunca yol yüzeyi sorunlu ise, zarar görme riskleri artar. Hayvanların asıldıkları alanları karanlık olmamalı ve sadece uygun ışıklandırmalar ile aydınlatılmalıdır. Bununla birlikte alandaki gereksiz araç gereçler, kuşların kanat çırpmaları esnasında sadece zarar görmelerine değil, aynı zamanda kanın kanatlarda birikmesine yol açar. Eğer hayvanlar su banyosuna girdiklerinde kanatlarını şiddetli bir biçimde kabin duvarına ya da nemli giriş rampasına çarparlarsa, elektrik akımı nedeniyle vücutlarında hematomlar şekil- Hayvanların bacaklarından yakalandıkları esnada sarsıntı ile femoral damarları yırtılabilir veya femurları disloke olabilir. İNFOVET 60-61 Hayvanlar transportları esnasında uzun süreler kafeslerde tutulursa uylukta, kalçada ve butlarda kızarıklıklar oluşacaktır. lenebilir. Bu durum, ön şok olarak da bilinir. Sersemletme işleminin düzgün yapılmadığı durumlarda, hayvan kesim esnasında duyduğu acı ile yine kanatlarını çırpacak; bunun sonucu olarak hematom ve hemoraji olasılığı artacaktır. Eğer tüm sersemletme değişkenleri düzgün bir şekilde ayarlanmamışsa, tavuğun torakal bölgesinde bulunan en kırılgan kemikleri kırılabilir. Sonuç olarak, kılcal damarlar yırtılır ve pektoral kasların hasarı sonucu açığa çıkan kan, bu kılcal damarların etrafında birikir. Olası çözümler Bahsi geçen problemleri önlemek için uygulanabilecek bir dizi kolay çözüm mevcuttur: > Kanatlıların çırpınmaları önlemek için bacakları terci- Butlarda kızarıklıklar Kanatlı hayvanlar gündüzleri kesim için tahliye edildikleri için, ısı stresi, gürültü ve aşırı ışık, özellikle açık kümeslerde, kanın kaslarda birikmesine yol açar. Ancak bu durum, kanın kaslarda birikmesinin tek nedeni değildir. Kanatlı hayvanların, işleme tesisine transportu esnasında uzun süreler kafeslerde tutuldukları sırada, alanda boylu boyunca uzanacakları ve normal şartlarda uzun süre yatmalarda uylukta, kalçada ve butlarda şekillenen etkilerin (kırmızı görünüm) aynılarının yaşanacağı unutulmamalıdır. hen hayvanların kanatlarını da kapsayacak şekilde vücuttan kavrayın. > Sadece iyi durumda olan ve kapısı olan kafesleri tercih edin. > Hayvanların taşıma esnasında sakin kalmaları için bekleme alanların düzgün donanımlı olduğuna emin olun. > Sersemletici banyo girişinde herhangi bir sorun var ise hızlı bir şekilde çözüm bulun. > Sersemletme esnasında kullanmak üzere, doğru voltajın, amperin ve frekansın yazılı olduğu bir liste ayarlayın. Bu liste kuşların cinsiyetlerine ve vücut ağırlıklarına göre hazırlanmalıdır. Bu tablonun, sersemletici cihazın kontrol panelinin yanında olmasına dikkat edilmelidir. Kanat dislokasyonu Kanat dislokasyonu, hayvanların toplandıkları esnada kanatlarına çok fazla baskı uygulanması sonucu oluşabilir. Ancak başarısız bir toplama işlemi, ana kanat kemiklerinin dislokasyonu gibi ek sorunlara neden olabilir. Eğer toplama ekipmanları düzgün bir şekilde ayarlanmış ise, bu problem ile karşılaşılmaz. Kanatlı Sağlığı Köşesi Çeşitli barındırma koşullarındaki tavukların performans karşılaştırmaları Bu çalışmanın amacı, geleneksel kafes (GK), salma kümes (SK) ve tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) olmak üzere üç farklı yumurta tavuğu yetiştirme sisteminin verimlilik performansının karşılaştırılmasıdır. YAZI: M.Ahammed, B.J.Chae, J.Lohakare, B.Keohavong, M.H.Lee, S.J.Lee, D.M.Kim, J.Y.Lee1 ve S.J.Ohh* Amerikan Yaşam Bilimleri Koleji, Kangwon National Üniversitesi, Chuncheon 200-701, Kore GİRİŞ Refah sağlayan yetiştirme teknikleri, günümüz yumurta sektöründe en zorlayıcı konulardan biri olarak görülmektedir. Yumurta üretiminin büyük bir bölümünün kafes dizileri kullanılarak elde edildiği ülkelerde, bu kafes dizileri yerinde refah sağlayan alternatif sistemlerin getirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Tavuk refahı uygulamasında üretim performansı üzerinde kayda değer bir fayda amaçlanmamakla birlikte, çiftçiler verimliliğin ve ekonomik uygulanabilirliğin bilincindedir. Bununla birlikte, refah sağlayan üretim sistemlerini üretim performansı bakımından karşılaştıran çok az veri mevcuttur. Yumurta tavukları için uygulanan çeşitli barındırma sistemleri şüphesiz yumurta ağırlığı, yem verimliliği, günlük yem tüketimi ve mortalite gibi performans ve üretim özellikleri üzerinde kayda değer etkiler oluşturmaktadır (Suto ve ark., 1997). Genel olarak, kafes dışı sistemler tavuğa daha fazla alan sağlanarak hayvanın daha rahat hareket edebilmesini sağlama özelliğiyle tanımlanabilir. Tavuğun daha fazla hareket etmesinin daha fazla enerji harİNFOVET 62-63 caması anlamında geldiği bunun da yem alımını artırarak desteklenmesi gerektiği bilinmektedir. Ancak, tavuğun yumurtlama performansı sadece tavukların nerede tutulduğuna değil aynı zamanda diğer pek çok faktöre bağlıdır. Folluk, kafes dışı sistemin vazgeçilmez öğelerinden biridir zira kanatlılar genellikle bir folluğa yumurtlamayı tercih eder (Reed, 1994). Bu bağlamda, kafes dizisi folluk olmaması sebebiyle en ciddi refah-dışı sistem olarak değerlendirilmektedir. Yumurta sektöründe yumurta kalitesi de hem üreticiler hem de tüketiciler için önemli bir rol oynar. Kırılan yumurtalar (% 6-8) atıldığından ve para kaybına neden olduğundan, kabuk mukavemeti ve kabuk kalınlığı gibi kabuk kalitesine ilişkin bazı özellikler ekonomik açıdan büyük önem taşır (Coucke ve ark., 1999). Kabuk özellikleri ayrıca yumurtaların ve yumurta ürünlerinin raf ömrü ve emniyeti bakımından da çok önemlidir (Reu de ve ark., 2005). Aynı zamanda, yumurta akının özellikleri de yumurtaların korunma performansı ve yumurta üretim kalitesi üzerinde etkilidir. Yumurta kalitesinin faydalarının, refah sağlayan sistemlerin ana noktalarından biri olmamasına karşın çeşitli yetiştirme sistemleri arasında halihazırda yumurta kalitesi üzerinde pek çok tartışmalı görüş ortaya atılmıştır. Bazı araştırmacılar (Van Den Brand ve ark., 2004) dağıtımın, perakende uygulamaların ve üretim cirosunun barınma sisteminden ziyade yumurta kalitesi üzerinde önemli bir rol oynanabileceğine inanmaktadır. Schlatterer ve Breithaupt (2006)’un kısa süre önce yaptıkları bir çalışmada ise serbest dolaşımlı sistemden gelen organik yumurtalarda, salma kümes ve kafes yumurtalarında ksantofil bileşeninin farklı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, bu çalışma refah sağlayan sistemde yetiştirilen yumurta tavuklarının performansını geleneksel kafes dizilerinde yetiştirilen tavuklarla karşılaştırmak amacıyla tasarlanmıştır. MATERYAL VE YÖNTEMLER Yumurta tavuğu barındırma sistemi Bu çalışmada üç yetiştirme sistemi karşılaştırılmıştır. Kontrol olarak geleneksel yumurta tavu- ğu kafes dizisi (GK) seçilmiştir. Refah sağlayan tesisler olarak ise hem tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) hem de salma kümes (SK) seçilmiştir. Bu üç sistemin özellikleri ve nitelikleri Tablo 1’de gösterilen şekilde karşılaştırılmıştır. Deney protokolü, Chuncheon, Kore’deki Kangwon National Üniversitesi Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır. Deneyde kullanılan kanatlılar ve beslenme düzenleri Bu çalışmada TZK sisteminde toplam 800 adet 17 haftalık kahverengi tavuk (Lohmann Brown lite) kullanılmıştır. Aynı zamanda, yumurtlama performansını TZK ile karşılaştırmak amacıyla bir adet GK yumurta tavuğu çiftliği (yumurta tavuğu sayısı 600) ve bir adet SK yumurta tavuğu çiftliği (yumurta tavuğu sayısı 200) tayin edilmiştir. Çalışmanın başlangıcında yumurta tavuklarıyla birlikte yüzde on oranında erkek tavuk (TZK’de 80, SK’de 20) kullanılmıştır. TZK sisteminde, Hayvanlara Eziyeti Önleme Derneğinin (RSPCA, 2008) kılavuz ilkelerine uygun olacak şekilde refah imkânları ve çevre koşulları temin edilmiştir. GK ve SK sistemlerine www.gunesliasi.com.tr Kafes dizisi folluk olmaması sebebiyle en ciddi refah-dışı sistem olarak değerlendirilmektedir. ait imkanlar ve çevre koşulları, Lohmann Brown Lite tavuklarının standart yetiştirmecilik kılavuzunda yer alan talimatlara uygun şekilde temin edilmiştir. Yetiştirme sistemi türlerine bakılmaksızın tüm yumurta tavukları, ticari yumurta tavuğu beslenme düzeniyle beslenmiştir (%17 ham protein ve 2770 kcal/ kg ME) GK ve SK’deki kanatlılara yem günde iki kez manüel olarak, TZK’deki tavuklara ise günde beş kez otomatik olarak verilmiştir. Bazal diyetin içeriği ve kimyasal bileşimi Tablo 2’de gösterilmiştir. Yumurtlama performansının ve Salmonella kontaminasyonunun ölçümü Tavuk-gün yumurta üretimi (HDEP) ortalama yumurta ağırlığı gibi performans parametreleri her gün kaydedilmiştir. Veriler haftalık olarak hesaplanmış ancak tabloda iki aşamalı olarak (21.-40. haftalar ve 41.-60. haftalar) ifade edilmiştir. Yemden yararlanma oranı (FCR) yumurta ağırlığı ile yem tüketimi arasındaki orana göre belirlenmiştir. Kırılan ve üzerinde büyük çatlaklar olan yumurtalar her gün incelenmiş ve toplu olarak hesaplanmıştır. Farklı sistemlerdeki kirli yumurtalar günlük olarak incelenmiş ve haftalık olarak kaydedilmiştir. Ölen kanatlılar derhal ayrılarak, ölüm nedenlerini belirlemek için incelemeden geçirilmişlerdir. İlk olarak yumurtanın piyasa fiyatı ve yem maliyeti göz önüne alınarak kabaca bir analiz yapılmıştır. Yumurta kabuğundaki Salmonella kontaminasyonunu ölçmek için, tavuklar 40 haftalıkken ve 60 haftalıkken iki kez her sistemden Tablo 1. Üç yumurta tavuğu barındırma sisteminin özellikleri ve nitelikleri Özellikler Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) Salma kümes (SK) Geleneksel kafes (GK) Tavuklara düşen alan (cm2/tavuk) 1.850 2.050 650 Hareket özgürlüğü Var Var Kısıtlı Folluk Var Var Yok Yumurtlama zemini Yapay çim Pirinç çeltiği Tel örgü Tünek Var Var Yok Kum Var Var Yok Altlık Talaş Pirinç çeltiği Yok Yavru horoz Var Var Sadece tavuk Yumurta toplama sistemi Otomatik bant Elle toplama Otomatik Gübre toplama sistemi Hareketli bant Elle Elle Kanatlı Sağlığı Köşesi Tablo 2. Bazal diyet içeriği ve kimyasal bileşimleri İçerik Bazal diyet (%) Tane mısır 58,00 Soya fasulyesi yemi 18,45 Mısır glüteni yemi 4,00 Buğday kepeği 3,00 Gluten yemi 1,97 Kolza tohumu yemi 3,00 Hayvan yağı 0,93 Lizin 78 toz 0,03 Metionin (% 100) 0,06 DCP 1,10 Kolin (% 50) 0,09 Kireçtaşı L 8,98 Tuz 0,24 Vitamin-mineral karışımı (Yumurta tavuğu)* 0,12 Natuphos 0,03 Toplam 100 Kimyasal analiz (%) Kuru madde (DM) 87,06 Ham protein (CP) 17,00 Ham yağ 3,35 Ham lif 2,96 Ham kül 12,55 Ca 3,80 Total P 0,53 Kullanılabilir P 0,45 Metabolik enerji (kcal/kg) 2.770 Lys 0,80 Met 0,37 DCP, dikalsiyum fosfat. * Diyetin her bir kg’ı başına aşağıdaki besin öğeleri sağlanmıştır: A Vitamini 8000 IU; D3 Vitamini 2000 IU; E Vitamini 8 IU; K3 Vitamini 2 mg; B1 1,5 mg; B2 5 mg; B6 2.2 mg; B12 0,02 mg; pantotenik asit 12 mg; niasin 30 mg; biyotin 0,05 mg; folik asit 0,5 mg; Cu 6 mg; Demir 55 mg; Zn 55 mg; Mn 65 mg; I 0,5 mg; Se 0,2 mg. İNFOVET 64-65 Serbest dolaşımlı sistemden gelen organik yumurtalarda, salma kümes ve kafes yumurtalarında ksantofil bileşeninin farklı olduğu tespit edilmiştir. TZK ve SK, içerisinde kalan kanatlıların serbest dolaşmasına imkân sağlayan bir barınma sistemidir. SK, kanatlıların kümes içerisinde serbestçe dolaşmasına izin verir ancak çok kademeli yapılar içermez. 10’ar yumurta alınmıştır. Salmonella kontaminasyonunu analiz etmek için altlık malzemeler eş zamanlı olarak toplanmıştır. Yumurtadan ve altlık numunesinden Salmonella izole etmek ve kültürlemek için selenit sistin besiyeri ve ksiloz-lizin-desoksikolat (XLD) agar kullanılmıştır. Yumurta kalitesinin analizi Yumurta kalitesi özelliklerini değerlendirmek üzere tavuklar 30 ve 50 haftalıkken iki kez yirmi yumurta seçilmiştir. Yetiştirme sistemlerinin her birinden yeterli sayıda yumurta alınmış; ardından o sırada sistemdeki ortalama ağırlığı ve büyüklüğü gösteren yirmi yumurta üzerinde yumurta kalitesi analizi yapılmıştır. Bütün yumurtalar ayrı ayrı tartılmıştır. Her bir yumurtanın genişliği ve uzunluğu (cm) manuel kaliperler kullanılarak ölçülmüştür ve yumurta genişliği ile yumurta uzunluğu arasındaki yüzdelik oran olarak bir şekil indeksi hesaplanmıştır. Çatlak olmayan yumurtaların kabuk mukavemeti (kg/cm2) HANDPI Dijital Kuvvet Ölçer (Model HANDPI-HLD-Taipei, Tayvan) kullanılarak ölçülmüştür. Yumurtaların kabuk kalınlığını (mm) tespit etmek için kabuk kalınlığı ölçüm cihazı kullanılmıştır. Yumurta akının (albümin) yüksekliği, Haugh birimi (HU) ve yumurta sarısının rengi iç kalitesine ilişkin parametreler olarak kabul edilmiştir. Albümin yüksekliği (mm), kademeli mikrometre kullanılarak manuel olarak ölçülmüştür. Ve albümin yüksekliği esas alınarak, Haugh denklemiyle HU birimi hesaplanmıştır (Stadelman, 1995). Roche yelpazesiyle karşılaştırılarak 20 ayrı yumurta sarısı üzerinde yumurta sarısı değerlendirmesi yapılmıştır (DSM, 2005-HMB, 51548, Basel, İsviçre). İstatistiki analiz Sadece yumurta kalitesi parametreleri için istatistiki analizler, uygulama grubu varyasyon kaynakları olarak alınarak, SAS’nin PROC genel lineer model işlemi (sürüm 9.1, 2004, SAS Institute Inc., Cary, NC) kullanılarak tek yönlü ANOVA ile yapılmıştır. Tüm anlamlılık ifadelerinde 0,05’e eşit veya daha düşük bir olasılık değeri esas alınmıştır. Grup ortalamalarını ayırmak için Duncan’ın çoklu aralık testleri kullanılmıştır. Performans parametreleri için, çoklu kümesler olmadığından veriler istatistiki olarak analiz edilmemiştir. BULGULAR Yumurta üretimi ve yumurta kütlesi Tablo 3’te üç yetiştirme sistemindeki yumurta üretim performansının özeti gösterilmektedir. HDEP (tavuk-gün yumurta üretimi) verileri üç sistemde de benzer olup, performans bakımından üretim döneminin iki aşaması arasında kayda değer bir fark görülmemiştir. Ancak, HDEP değeri GK’deki kanatlılarda her iki aşamada da www.gunesliasi.com.tr Tablo 3. 21 haftalıktan 60 haftalığa kadar üç farklı yetiştirme sistemindeki Lohmann Brown Lite yumurta tavuklarında yumurtlama performansı ve yem tüketimi Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) n = 800 Salma kümes (SK) n = 200 Geleneksel kafes (GK) n = 600 21 ila 40 hafta 41 ila 60 hafta 21 ila 40 hafta 41 ila 60 hafta 21 ila 40 hafta 41 ila 60 hafta HDEP (%) 85,9 87,1 87,1 85,5 88,8 87,9 Ortalama yumurta ağırlığı (g) 57,5 64,2 56,9 62,1 59,9 63,0 Günlük yem alımı (gram/kanatlı) 122 124 125 127 110 113 FCR (yem gramı/yumurta gramı) 2,40 2,52 2,53 2,71 2,17 2,21 Yumurta kütlesi (g/d/kanatlı) 53,9 52,7 52,8 50,5 54,4 53,2 Mortalite (%) 2,2 3,8 2,5 1,8 2,3 2,1 Parametreler n, yetiştirme sistemindeki kanatlı sayısı; HDEP, tavuk-gün yumurta üretimi; FCR, yemden yararlanma oranı. Tablo 4. 21-40 haftalıkken üç farklı yetiştirme sistemindeki yumurta tavuklarının yumurtalarının kalitesi Parametreler Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) Salma kümes (SK) Geleneksel kafes (GK) SEM p-değeri Dış kalite Şekil indeksi (%) 78,4 78,25 80,35 1,35 NS Kırılma mukavemeti (kg/cm2) 3,89a 3,12b 2,95c 0,056 0,001 Kabuk kalınlığı 0,39 0,40 0,38 0,017 NS Kabuk rengi skoru 12,7 10,3 11,2 0,272 NS Kirli yumurtalar (%) 2,9b 1,6c 3,8a 0,067 0,001 Çatlak ve kırık yumurtalar (%) 2,5b 1,3c 3,9a 0,039 0,001 İç kalite Albümin yüksekliği (mm) 9,3b 8,5c 10,7a 0,068 0,001 Haugh birimi (HU) 96,4ab 92,7b 102,2a 2,172 0,039 Yumurta sarısı renk skoru 6,4a 4,5b 4,8b 0,138 0,001 SEM, ortalamanın standart hatası; NS, anlamlı değil (p>0.05). a,b,c Aynı sırada üstlerinde farklı harfler olan ortalamalar p<0.05 değerinde anlamlı derecede farklılık göstermektedir. diğer sistemlerdekine göre biraz daha yüksek olmuştur. Farklı sistemler arasındaki yumurta kütlesi verileri hemen hemen aynı olmuştur ve ilk 20 haftada GK’de yumurta kütlesinin daha üstün olduğu gözlenmiştir. Yumurta kütlesindeki değişmelere, sistemlerden ziyade tavuğun yaşından etkilenmiştir. 40 hafta sonra SK’deki tavukların yumurt- ladığı yumurtaların kütlesi TZK ve GK’e kıyasla daha düşük olup sadece 50,5 gramdır. Yumurta ağırlığı ve yemden yararlanma oranı Yetiştirme sistemleri arasında ortalama yumurta ağırlığı ve FCR bakımından kayda değer bir farklılık tespit edilmemiştir (Tablo-3). GK’deki kanatlılarda yumurta ağırlığı 21 ila 40 haftalık dönemde daha yüksek olma eğilimi göstermiştir ancak 2. aşamada (41 ila 60 haftalık) en yüksek yumurta ağırlığı TZK’deki tavuklarda görülmüştür. Her iki aşamada da SK’deki yumurta tavuklarından elde edilen yumurtaların ağırlığının diğerlerine kıyasla daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Beklendiği gibi, tavuğun yaşı arttıkça yumurta ağırlığı da artmıştır. Üretim döneminin birinci aşamasından ikinci aşamasında geçildiğinde yumurta ağırlığında büyük bir artış olmuş; üretim olgunluğu giderek artmıştır. GK’deki kanatlılarda daha iyi (2,17) ve SK’deki kanatlılarda daha kötü (2,71) FCR değeri tespit edilmiş olmakla birlikte, FCR değerinin de sistemler arasında benzer olduğu görülmüştür. Farklı sistemlerdeki tavuklar arasında ortalama yem alımı büyük ölçüde farklılık göstermiştir. Kümesteki tavukların tükettiği yem miktarı (125 g), 1. aşamada GK’deki (110 g) tavuklara göre daha yüksek olmuştur (Şekil 2). 2. aşamada, aynı yem tüketim eğilimi tüm tavuk gruplarında gözlemlenmiştir. Yumurta kalitesi Tablo 4 ve 5’te her iki aşamada yumurtanın dış ve iç özellikleri sunulmaktadır. 1. aşamada şekil indeksi, kabuk kalınlığı ve kabuk renk skoru gibi dış kalite özelikleri bakımından yetiştirme grupları arasında herhangi bir anlamlı fark gözlemlenmemiştir (p>0.05) ancak TZK yumurtalarda kabuk mukavemeti (3,89 kg/cm2), GK (2,95 kg/cm2) ve SK’dekinden (3,12 kg/cm2) anlamlı ölçüde (p<0.05) yüksek bulunmuştur. 2. aşamada, kabuk kalınlığının TZK (0,42 mm) ve SK (0,41 mm) yumurtalarda, GK yumurtalara (0,37 mm) göre anlamlı düzeyde (p<0,05) yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yetiştirme sistemi aynı zamanda her iki aşamadaki çatlak ve kırık yumurtaların genel oranını anlamlı ölçüde (p<0,05) etkilemiştir. 2. aşamada TZK’deki çatlak yumurta insidansının (% 4,5) SK’deki (% 1,7) ve GK’deki (% 3,2) tavukların yumurtalarına kıyasla daha yüksek olduğu kaydedilmiştir. TZK ve SK sistemlerinde yumurtlama günü sayısını arttıkça çatlak ve kırık yumurtaların sayısı artmıştır (Tablo 5). Buna karşın, 1. aşamada GK’deki çatlak yumurta oranı (% 3,9) daha yüksek olurken, bu trend 2. aşamada düşme eğilimi Kanatlı Sağlığı Köşesi Tablo 5. 41-60 haftalıkken üç farklı yetiştirme sistemindeki yumurta tavuklarının yumurtalarının kalitesi Parametreler Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) Salma kümes (SK) Geleneksel kafes (GK) SEM p-değeri Dış kalite Şekil indeksi (%) 78,16 77,39 76,88 0,383 NS Kırılma mukavemeti (kg/cm ) 3,46 3,28 3,02 0,492 NS Kabuk kalınlığı 0,42a 0,41a 0,37b 0,017 0,017 Kabuk rengi skoru 9,7 8,6 10,3 0,437 NS a 2 Kirli yumurtalar (%) 3,3 b c 2,2 3,7 0,049 0,001 Çatlak ve kırık yumurtalar (%) 4,5b 1,7c 3,2a 0,067 0,001 İç kalite Albümin yüksekliği (mm) 7,4b 6,9c 9,2a 0,038 0,001 Haugh birimi (HU) 86,5b 81,1b 94,8a 1,858 0,003 Yumurta sarısı renk skoru 8,8 8,0 8,2 0,367 NS SEM, ortalamanın standart hatası; NS, anlamlı değil (p>0.05). a,b,c Aynı sırada üstlerinde farklı harfler olan ortalamalar p<0.05 değerinde anlamlı derecede farklılık göstermektedir. Tablo 6. Farklı yetiştirme sistemleri arasında maliyet karşılaştırması Parametreler Tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) Salma kümes (SK) Geleneksel kafes (GK) Yem maliyeti ($/10 yumurta)* 0,78 (113) 0,87 (126) 0,69 (100) Satış fiyatı ($/10 yumurta)* 3,0 (167) 2,5 (139) 1,8 (100) * Yem ve yumurta fiyatları yerel piyasa fiyatlarına göre ayarlanmıştır. () GK değerinin 100 olarak alındığı bağıntı indeksini gösterir. göstermiştir. (% 3,2). İki aşamada GK sisteminde diğer sistemlere kıyasla daha fazla kirli yumurta görülürken (% 3,8 ve % 3,7), bu oran TZK sisteminde (% 2,9 ve % 3,3) orta düzeydedir. Yumurtaların iç kalitesi iki aşamada da yetiştirme sisteminden anlamlı ölçüde etkilenmiştir. 1. aşamada, GK sisteminde tutulan tavukların yumurtalarında albümin yüksekliği (10,7 mm) ve HU değeri (102,2) TZK’deki (9,3 mm ve 96,4) ve SK’deki (8,5 mm ve 92,7) yumurtalara kıyasla anlamlı düzeyde (p<0,05) daha yüksek bulunmuştur. 2. aşamada da albümin yüksekliğinin ve HU değerinin yine benzer bir trend sergilediği görülmüştür. 2. aşamada farklı sistemlerdeki yumurtalar İNFOVET 66-67 arasında yumurta sarısı rengi hemen hemen aynı bulunurken, 1. aşamada ise yumurta sarısının renginin TZK’deki yumurtalarda (6,4) SK’deki (4,5) ve GK’deki (4,8) tavukların yumurtalarına kıyasla anlamlı ölçüde daha iyi olduğu gözlemlenmiştir (Tablo 4). Mortalite Ölen kanatlılar üzerinde yapılan post mortem gözlemlere göre, en muhtemel ölüm nedeninin tüy gagalama olduğu tespit edilmiştir. Yetiştirme sistemleri arasında karşılaştırma yapıldığında, mortalite oranında çok az değişiklik görülmüştür. 2. aşamada TZK’de mortalite (% 3,8) GK’e (% 2,1) ve SK’e (% 1,8) kıyasla sayısal olarak daha yüksek olmakla birlikte, herhangi bir hastalık semptomu veya parazit tespit edilmemiştir. 1. aşamadan 2. aşamaya geçildiğinde TZK’de mortalite oranı artarken, GK’de ve SK’de azalmıştır. Salmonella kontaminasyonu Yetiştirme sistemine bakılmaksızın, yumurtaların ve altlıkların mikrobiyolojik analizinde Salmonella kontaminasyonu tespit edilmemiştir. Bu durum, yetiştirme ortamında ve çiftliklerin çevresinde geçmişte Salmonella kontaminasyonu görülmediğini göstermektedir. Dolayısıyla, bu çalışmada yetiştirme sistemindeki farklılığa bağlı Salmonella kontaminasyonunun özellikleri karşılaştırılamamıştır. Ekonomik değerlendirme Tablo 6’da sistemler arasındaki kaba düzey maliyet karşılaştırmasının sonuçları sunulmaktadır. TZK yumurtaların fiyatlarının diğerlerinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Sistemler arasındaki yumurta satış fiyatı karşılaştırmasını değerlendirmek için bağıntı indeksinden yararlanılmıştır. Yumurta satış fiyatına ilişkin olarak GK’in bağıntı indeksi değeri 100 kabul edildiğinde, bu değer TZK ve SK için sırasıyla 167 ve 139 olarak tespit edilmiştir. Ancak, kafesli ve kafes dışı sistemler arasında karşılaştırma yapıldığında, 10 yumurta başına düşen yem maliyetindeki değişimin küçük olduğu tespit edilmiştir. TARTIŞMA Tavukların TZK sisteminde yetiştirilmesi, tavuk refahı için yeni bir imkan olarak düşünülmektedir. Bu çalışma, TZK sistemi altındaki tavukların yumurtlama performansının gözlemlenerek, geleneksel sistemdeki yumurtlama performansıyla karşılaştırmak üzere tasarlanmıştır. Bu çalışma günümüzde yumurta tavuklarının yumurta üretim performansının, yetiştirme sistemlerinden önemli ölçüde etkilenmediğini göstermiştir (Şekil 1). Bazı çalışmalarda (Abrahamsson ve ark., 1996; Tauson ve ark., 1999) yumurta tavuklarının yumurta üretiminin GK’de, tam zenginleştirilmiş kafesler, kümes bölmesi veya serbest dolaşım gibi alternatif sistemlerde barındırılan tavuklara göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir. 2. aşamada (41. - 60. hafta) SK’de yumurta kütlesinin nispeten daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu dönemde, SK’deki yumurta tavuklarının yumurta üretimi de zayıf olmuştur. Dukic-Stojcic ve ark. (2009), bu çalışmada elde etmiş olduğumuz sonuçlara benzer şekilde, GK’deki yumurta kütlesinin SK’deki yumurtalara kıyasla anlamlı ölçüde büyük olduğunu tespit etmişlerdir. GK grubunda gerek HDEP değerinin gerekse yumurta ağırlığının en yüksek olması nedeniyle, bu grupta yumurta kütlesinin daha iyi olduğu görülmüştür. Geleneksel kafeslerden alınan yumurtaların kümes bölmelerinden alınan yumurtalara göre daha büyük olduğunu gözlemlemiş olan Yakabu ve ark. (2007) da bu görüşü desteklemektedir. Buna karşın, Vits ve ark. (2005) ise elde ettikleri bulgularda kümes yumurtalarının ağırlığının GK’dekinden daha www.gunesliasi.com.tr Yumurta tavukları için uygulanan çeşitli barındırma sistemleri, yumurta ağırlığı, yem verimliliği, günlük yem tüketimi ve mortalite gibi performans ve üretim özellikleri üzerinde kayda değer etkiler oluşturmaktadır. fazla olduğunu bildirmişlerdir. İki aşama da, kafes dışı kanatlılar kafesteki kanatlılara göre daha kötü bir FCR değeri sergilemiştir. Bu zayıf FCR’nin aynı kanatlının almış olduğu en düşük yem miktarıyla ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Hareket aktiviteleri nedeniyle, kafes dışı (SK ve TZK) yumurta tavuklarının yem tüketim miktarı kafesteki yumurta tavuklarına göre daha yüksek olmuştur (Şekil 2). Veriler, 2. aşamada, kanatlı başına düşen günlük yem tüketiminin kafes dışındaki kanatlılarda 124 g ve 127 g, kafesteki kanatlılarda ise sadece 113 g olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, kafes dışı sistemdeki kanatlıların daha düşük olan ısıyı telafi etmek üzere ısı üretmek için gereken enerjiyi sağlamak için GK’dekiler kıyasla daha fazla yem yeme eğiliminde olduğunu bildiren Preisinger’in (2000) bulgularıyla paraleldir. Daha önceki bir çalışmada (Emmans ve Charles, 1977) elde edilen sonuçlar, GK’de stoklama yoğunluklarının daha yüksek olması nedeniyle sıcaklığın optimal aralıkta tutulmasının daha kolay olduğuna, bu durumun da daha düşük yem tüketimiyle sonuçlandığına işaret etmiştir. Ancak, Tactacan ve ark. (2009) GK ile zenginleştirilmiş kafesler arasında yem tüketiminde herhangi bir değişiklik bulamamışlardır. TZK’deki tavukların mortalite oranı, GK ve SK’dekilere göre biraz daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgu, TZK, SK veya serbest dolaşım gibi alternatif barınma sistemlerinde mortalitenin düşük olabileceğini tespit etmiş olan Abrahamsson veTauson (1995) ile uyuşmamaktadır. Ancak, mortalite çeşitli faktörlerden etkilenmektedir ve barınma sistemlerine göre gerçek nedenlerini sınıflandırmak güçtür. Tauson ve ark. (1999) tarafından gerçekleştirilen bir başka çalışmada ise, kümeslerdeki Lohmann Brown tavuklarda genel mortalite oranının kafeslerdekine göre daha yüksek olduğu, bu durumun büyük ölçüde tüy gagalamayla ilgili olduğu ve barındırma sistemleri arasında bu konuda bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir. TZK sisteminde ölü kanatlı vakalarının çoğunda tüy gagalama gözlemlenmiştir. TZK ve SK’de tavuklara daha fazla alan tanınması kanatlıların kanat çırpma imkanını artırmaktadır. Bu çalışmada TZK’de barındırılan kanatlıların sayısının daha yüksek olması, tüy gagalama ve kanibalizm olasılığını artırmış olabilir. Daha önce Fossum ve ark. (2009) da kafes dışı barındırma sistemlerinde kanibalizm insidansının GK’e kıyasla daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Bu karşılık, gagalarına dokunulmamış olan civcivler, refah düşüncesiyle TZK’de barındırılmış ancak mortalite, günümüzde yumurta tavukları için normal aralık dahilinde kalmıştır. Birçok çalışma da (Weitzenbürger ve ark., 2005; Guesdon ve ark., 2006) kanibalizmin kafesteki yumurta tavukları için de bir sorun olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, gagaları kesilmiş olan kanatlılar kullanıldığından nispeten daha düşük bir mortalite oranı gözlemlenmiştir. Guesdon ve ark. (2006) geleneksel ve zenginleştirilmiş kafeslerdeki gagaları kesilmiş ve kesilmemiş kanatlıları karşılaştırmış ve mortalite oranının gagaları kesilmiş olan tavuklarda (<% 5), gagaları kesilmemiş olan tavuklara göre (>% 40) daha düşük olduğunu Kanatlı Sağlığı Köşesi Şekil 1. Çeşitli yetiştirme sistemleri altındaki yumurta tavuklarının HDEP karşılaştırması (%). HDEP, tavuk-gün yumurta üretimi; TZK, tam zenginleştirilmiş kafes; SK, salma kümes; GK, geleneksel kafes. 100 HDEP (%) 90 80 70 60 50 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45 47 49 51 53 55 57 59 Yaş (hafta) TZK (21-60) SK (21-60) GK (21-60) Yem alımı (g/kanatlı/gün) Şekil 2. Çeşitli yetiştirme sistemleri altındaki yumurta tavuklarının yem alımlarının (g/kanatlı/ gün) karşılaştırılması. TZK, tam zenginleştirilmiş kafes; SK, salma kümes; GK, geleneksel kafes. 140 135 130 125 120 115 110 105 100 21 23 25 27 29 31 33 35 37 39 41 43 45 47 49 51 53 55 57 59 Yaş (hafta) TZK (21-60) tespit etmişlerdir. Kirli, büyük çatlaklı ve kırık yumurtaların genel oranı da sistemlerden etkilenmiştir. Bu çalışmada, TZK’de folluk dışında yumurtlanan yumurta sayısının yüksek olmasının çatlayan yumurtaların sayısını etkilemiş olabileceği gösterilmiş olup, Wall (2011) tarafından yapılan bir çalışmada döşenmiş kafesler için de benzer bir sonuç bildirilmiştir. Folluk dışına bırakılan yumurtaların hasar görme riski, TZK ve FH yemlik sistemlerindeki tavukların hareket aktiviteleri nedeniyle yüksektir. Bu çalışmada, SK’de yumurta kalitesi konusunda daha iyi bir sonuç alınmıştır çünkü İNFOVET 68-69 SK (21-60) diğer gruplara kıyasla daha az sayıda yumurta folluk dışında bulunmuştur ve yumurtalar kanatlıların hareketinden zarar görmemiştir. TZK’de kirli yumurtaların miktarı orta seviyededir; GK’de ise bu miktar SK’deki yumurtalardan iki kat daha fazladır. GK’de kirli yumurta sayısının daha yüksek olması, yumurtaların ve dışkıların kafesin aynı yerine bırakılması sonucu yumurtalara dışkı bulaşmasıyla ilişkilendirilebilir. Mallet ve ark. (2006) folluğa bırakılan yumurtalarda kirli yumurta oranının, altlığa bırakılan veya kafes alanındaki yumurtalara göre daha düşük olduğunu göstermişlerdir. Tactacan ve ark. (2009) yine GK (21-60) benzer şekilde, kafes dışı sistemde folluk dışına bırakılan yumurtalarda kirli yumurta oranının folluktaki yumurtalara göre daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Bu çalışmada barınma sisteminin, yumurtaların kabuk rengini ve şekil indeksini etkilemediği tespit edilmiş olup, bu bulgu DukicStojcic ve ark. (2009) bulgularıyla benzer niteliktedir. Kabuk kalınlığı GK’de en düşük olurken, TZK ve SK yumurtalar ise en yüksek değerleri sergilemişlerdir. Diğer birçok çalışmada (Pavlovski ve ark., 2001; Hidalgo ve ark., 2008) SK yumurtaların kabuklarının daha kalın olduğu gözlemlenirken, en düşük kabuk kalınlığı ise GK yumurtlar için kaydedilmiştir. Öte yandan, Tumova ve Ebeid’in (2003) çalışmasında kabul kalınlığının GK’de SK’den daha fazla olduğu fark edilmiştir. Taylor ve Hurnik (1996) ise kabuk kalınlığı bakımında GK ve SK sistemler arasında herhangi bir farklılık tespit etmemiştir. Kanatlıların serbest hareket etmesine imkan tanınan TZK ve SK sistemlerindeki yumurtalarda ortalama yumurta büyüklüğünün daha düşük, kabuk mukavemetinin ise daha iyi olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuç, yumurta büyüklüğü ile kabuk mukavemeti arasında doğrudan bir kolerasyona işaret eden Casiraghi ve ark. (2005)’nın çalışmasıyla açıklanabilir. Bu çalışmada GK yumurtalarda ölçülen kabuk kalınlığının daha ince olması ile kabuk mukavemetiyle arasında doğrudan bir kolerasyon olduğu görülmüştür. GK yumurtalarda kabuk mukavemetinin zayıf olması kabukların daha ince olmasının sonucudur. GK yumurtaların ortalama HU değeri ve albümin yüksekliği iki aşamada da TZK ve SK’dekinden anlamlı ölçüde daha iyi bulunmuştur. Singh ve ark. (2009), mevcut çalışmadaki duruma benzer şekilde, SK’deki yumurtalarda albümin yüksekliğinin GK sistemindekinden daha düşük olduğunu bulmuşlardır. Salma kümes sistemindeki bölmelerde, yumurtaların albümin yüksekliğinin daha düşük olmasının nedeni, altlıktan albümin kalitesini olumsuz etkileyen amonyağa maruz kalmaları olabilir (Roberts, 2004). TZK sisteminde, tavuklar için çok kademeli bir yapıyla serbest hareket imkanı tanınmış ve sadece zeminde altlık kullanılmış olması, amonyağa maruz kalımın minimum düzeyde kalmasıyla sonuçlanmış olabilir. TZK yumurtalarda SK’e kıyasla daha iyi HU değeri elde edilmiştir. Pavlovski ve ark. (1989) da GK’deki yumurtalarda SK’deki yumurtalara kıyasla daha büyük albümin yüksekliği ve HU değeri tespit edilmiştir. 1. aşamada TZK’deki yumurtaların yumurta www.gunesliasi.com.tr sarısı rengi skoru diğerlerinden daha büyük olmuştur. Ancak 2. aşamada, bütün sistemler arasında hemen hemen benzer bir skor tespit edilmiştir. Ancak, yumurta sarısı rengine katkıda bulunan ana etken beslenme olup (Lesson ve Summers, 1991), bu araştırmada bütün tavuklar aynı besin düzeniyle beslenmiştir. Bu durum, 1. aşamada daha fazla yumurta üretiminin ve tavuklar arasındaki yumurtlama oranındaki değişimin seyreltici etkisi olabilir. Pistekova ve ark. (2006) SK’de yumurta sarısı puanının GK’dekinden daha büyük olduğunu tespit etmiş ancak bu farkın potansiyel nedenini belirtmemişlerdir. Singh ve ark. (2009) kümes bölmesinde kalan türler arasında farklı yaşlarda yumurta sarısı rengindeki değişiklikleri gözlemlemişlerdir. Yem maliyetinin yanı sıra işçilik, tavuklar ve barınma tesisi gibi maliyetlerin kafes dışı sistemde daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, bu çalışmada, yumurtanın cari piyasa fiyatı ve yerel piyasadaki yem maliyeti göz önünde alınmıştır. Çeşitli barınma sistemleri arasında birim yumurta başına yem maliyetinde anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür (Tablo 6). Fakat yumurta fiyatı kafes ve kafes dışı kaynaklar arasında anlamlı ölçüde farklılık göstermiştir. SONUÇLAR Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak, yumurta üretim oranının yetiştirme sistemlerinden ciddi derecede etkilenmediği söylenebilir. Ancak, TZK ve SK’deki tavukların daha fazla hareket aktivitesi sergilemesi nedeniyle beklendiği gibi hem TZK’deki hem de SK’deki tavukların günlük yem alımı, GK’deki tavuklardan daha yüksek olmuştur. Bazı yumurta kalitesi parametrelerinde yetiştirme sistemleri arasında farklılıklar olmakla birlikte, bu farklılıklar bağdaşık değildir ve mantıksal olarak açıklanamamaktadır. Ekonomik açıdan bakıldığında, kafes dışı yumurtaların üretim maliyetinin Tam zenginleştirilmiş kafes yumurtalarının fiyatlarının diğerlerinden daha yüksek olduğu görülmüştür. Bazı çalışmalar, yumurta tavuklarının yumurta üretiminin GK’de, tam zenginleştirilmiş kafesler, kümes bölmesi veya serbest dolaşım gibi alternatif sistemlerde barındırılan tavuklara göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir. yüksek olması yem alımının daha yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Refaha dayalı sistemlerden elde edilen yumurtaların yüksek fiyatı göz önüne alındığında, ticari ölçekli çiftliklerde TZK refaha dayalı yetiştirme sistemi olarak tatmin edici bir şekilde kullanılabilir. Refaha dayalı TZK sisteminde yem alımının optimize edilmesine ilişkin daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. ÖZET Bu çalışmanın amacı, geleneksel kafes (GK), salma kümes (SK) ve tam zenginleştirilmiş kafes (TZK) olmak üzere üç farklı yumurta tavuğu yetiştirme sisteminin verimlilik performansının karşılaştırılmasıdır. TZK ve SK içerisinde kalan kanatlıların serbest dolaşmasına imkân sağlayan, refah odaklı bir barınma sistemidir. SK, kanatlıların kümes içerisinde serbestçe dolaşmasına izin verir ancak çok kademeli yapılar içermez. TZK ve SK’de hem dişiler hem de horozlar birlikte barındırılmış; GK’de ise sadece dişiler barındırılmıştır. Bu çalışma boyunca, on yedi haftalık Lohmann Brown Lite (n = 800) TZK’de barındırılmıştır. Yumurta üretim performasını TZK ile karşılaştırmak amacıyla, yine aynı yaştaki yumurta tavukları eş zamanlı olarak GK veya SK’e atanmıştır. Deneyin süresi 40 haftadır (21’nci haftadan 60’ıncı haftaya kadar). Üç yetiştirme sistemi arasında yumurta üretimi, tavuk-gün yumurta üretimi (HDEP) ve ortalama yumurta ağırlığı bakımından kayda değer bir farklılık görülmemiştir. İlk 20 haftada (1. aşama) TZK, GK ve SK’in ortalama HDEP (%) değerleri sırasıyla 85,9; 88,8 ve 87,1 olurken; ortalama yumurta ağırlıkları ise (g) yine sırasıyla 57,5; 59,9 ve 56,9 olarak kaydedilmiştir. Bu değerler geri kalan 20 haftalık dönemde ise (2. aşama) sırasıyla 87,1; 87,9; 85,5 ve 64,2; 63,0; 62,1 olarak tespit edilmiştir. TZK, GK ve SK’deki günlük yem alımı (122 g, 110 g, 125 g); yemden yararlanma oranı (2,4; 2,1; 2.5) ve günlük yumurta kütlesi (53,9 g, 54,4 g, 52,8 g) verileri ilgili yetiştirme sistemlerinden anlamlı ölçüde etkilenmemiştir. 2. aşama boyunca yumurta tavuklarının günlük yem alımı TZK’de (124 g) ve SK’de (127 g) GK’dekinden (113 g) daha yüksek olma eğilimi göstermiştir. Genel olarak, yumurtanın dış kalitesi (kirlilik ve çatlamış yumurtalar) her iki aşamada da TZK ve GK’e kıyasla SK’de daha üstün olurken, GK’de ise ortalama sonuçlar alınmıştır. Bu çalışma, TZK ve SK’de tek başına HDEP’in GK’dekinden anlamlı ölçüde farklı olmadığını göstermiştir. Çalışmada ayrıca, TZK’in tesis değer kaybı maliyetinin ve GK’e kıyasla TZK’deki artan yem alımı maliyetinin, TZK’deki yumurta üretiminin maliyet etkinliğinin değerlendirilmesinde kritik bir unsur olduğu işaret edilmektedir. * Sorumlu Yazar: Sang JIp Ohh. Telefon: +82-33-250-8631, Faks: +82-33-255-5482, E-posta: [email protected] 1 Hayvan Bilimleri Milli Enstitüsü, Suwon, Kore. Geliş Tarihi: 5 Temmuz 2013; Kabul Tarih: 16 Eylül 2013; Değişiklik Tarihi: 21 Kasım 2013 BÜYÜKBAŞ Neonatal dönem ve kolostrum Doğum sonrası ilk 1.5 aylık dönem neonatal dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde enfeksiyonların oluşumu için bazı dispozisyon faktörlerinin varlığı gereklidir. Buzağı doğduktan sonraki ilk altı saat kritik bir dönemdir. N eonatal dönemdeki dizpozisyon faktörleri, anneye ait dispozisyon faktörleri ve buzağıya ait dispozisyon faktörleri olarak iki aşamada değerlendirilir. Anneye ait dispozisyon faktörleri; Bakım, besleme, ineğin aşı durumu, ırk, çevresel faktörler Buzağıya ait dispozisyon faktörleri; > Buzağının zamanında yeterli miktarda kolostrum alamaması > Buzağının emmesini engelleyici durumlar (mastitis, meme ödemi, annenin buzağı ile ilgilenememesi). > Fazla süt verilmesi ve sütün soğuk oluşu (Abomazum ve ince bağırsak ortamın pH’sını değiştirerek aşırı miktarda bakteri İNFOVET 70-71 gelen yaşamı tehdit eden uygulamalardır. Bu dönem enfeksiyonlar açısından da oldukça önem arz etmektedir. Yeni doğan hayvan kolostrumun içerdiği immunglobulinleri (IgG) almak zorundadır. Kan serumunda yeterli düzeyde IgG konsantrasyonu sağlanması kolostrumun kalitesine ve buzağının bağırsaklarındaki IgG’lerin absorbsiyonuna bağlıdır. Ruminantlarda plasenta sndesmochorial olduğundan iki plasenta arasında IgG’lerin geçişi mümkün değildir. Bu nedenle buzağı antikorları kolostrumla almalıdır. İmmunglobulinler (IgG): Özellikle IgG kan serumunda bulunur ve primer görevi dolaşımdaki bakteriyel toksinlerin nötralizasyonudur. İkinci görevi ise belirli bir antijen ile ilk temasa geçtiğinde duyarlı organizmada bu antijene karşı antikor oluşturmaktır. Serum IgM: Virus nötralize edici ve aglutinasyondan sorumlu immunglobulindir. IgG gibi etkimektedir. IgA: Epitel hücreleri yüzeyine bakteri ve virusların tutunmasına ve yerleşmesine engel olur. IgE: Metazoa enfeksiyonları üzerinde etkili olmasının yanı sıra allerjik reaksiyonlardan da sorumludur. KOLOSTRUMUN ÖNEMİ VE UYGULANMASI üremesine neden olur). > Kolostral antikorların spesifik oluşu (Kolostrumun kalite ve kantite açısından ahır mikroflorasına ve faunasına uygun olması gerekir). > Hijyenik koşulların kötü olması > Suni emzirme hataları (Yeterince süt vermeme veya fazla verme, erken sütten kesme, ikame mamaya geçiş ve bu mamaların kötü kaliteli olması). BUZAĞILARDA BAĞIŞIKLIK YANITI Doğumdan sonraki ilk 24 saat perinatal faz olarak isimlendirilir. Bu dönemde buzağı kaybı çok yüksektir. Güç doğum, ekstraksiyonforse, sezaryen, asfeksi sendromu bu dönemde meydana Kolostrum, doğumun ilk gününde salgılanan süt olup, normal sütten çok farklı özelliklere sahiptir. Doğumdan ortalama dört hafta önce östrojen ve progesteron hormonlarının etkisi ile kan plazmasındaki IgG1, IgA ve IgM meme bezi doku membranındaki reseptörlere bağlanır. Meme bezi hücrelerinde depo edilir. Bu immunglobulinler ekzositoz yoluyla meme sekresyonuna katılır. Doğumdan bir hafta önce kuru meme dokusunda ön sekresyon başlar. Kolostrumun bileşiminde yüksek düzeyde yağ, kazein, mineral madde, vitamin ve immunglobulinler bulunmaktadır. Bu nedenle buzağı için vazgeçilmez ilk gıdadır. Buzağı doğduktan sonraki ilk 6 saat kritik bir dönemdir. Çünkü bu dönemde bağırsaklardan maksimum kolostrum emilimi gerçekleşmektedir. 12. saatten sonra bu emilim % 50 oranında azalır. Yeni doğan buzağıya, ilk 12 saatte canlı ağırlığının % 10‘u kadar kolostrum verilmelidir. Bunun % 5’i ilk 3 saat içerisinde, geri kalan % 5’i 12 saat içerisinde verilir. Eğer buzağı ilk 3 saat içerisinde kolostrumu alamıyorsa mutlak suretle bir sonda yardımıyla alması gereken miktar içirilmelidir. Kolostrumu anneyi emerek almasıyla sonda yardımı veya biberonla almış olması kolostrumun besleyici ve koruyucu etkisi açısından hiçbir kayıp oluşturmayacaktır. Doğumdan sonraki her sağımla beraber kolostrumun içerdiği immunglobulin miktarı hızla azalır. İlk sağımda kolostrumun içerdiği immunglobulin konsantrasyonu % 50-60 iken ikinci sağımda bu oran % 30’a inmektedir. Kolostrum maksimum 24 saat buzdolabında saklanabilir. Daha sonra kullanılırken vücut ısı sıcaklığına gelinceye kadar bir kap içerisinde ılıtılarak yeniden buzağıya verilebilir. Çok daha uzun süre bekletildiğinde bakteriyel üreme ve kontaminasyona maruz kalabilir. Buzağının ihtiyacından fazla kalan kolostrum daha sonra kullanılmak üzere -20 oC’de saklanarak bir yıl süre ile korunabilir. Bu yöntemde 600 ml miktarında kolostrum paketlenerek hemen derin dondurucuda şoklanarak saklanır. Kolostrumun 56 oC’nin üzerinde ısılarda tutulması halinde proteinlerin yapısı bozulmaktadır. Zamanında ve yeterli kolostrum almayan buzağıların hastalıklara yakalanma riski artar. Buzağının kolostrumla yeterli immunglobulin alıp almadığı pasif immunite testleri ile saptanabilir. Bu amaçla çinko sülfat ve sodyum sülfat turbidite testleri uygulanabilir. Ayrıca immunite durumu, serum immunglobulin, serum total protein konsantrasyonları veya serum gamma globulin transferaz (GGT) konsantrasyonuna bakılarak değerlendirilebilir. ADVERTORIAL Erpiliç’ten Hemicell deneyimleri Teknolojiye ve insana yatırım yaparak kalite anlayışından vazgeçmeyen Erpiliç’in 2013 yılından bugüne kullanma fırsatı bulduğu Hemicell ile ilgili sorularımızı Erpiliç Yem Fabrikaları Koordinatörü, Ziraat Yüksek Mühendisi Zeki Çelik‘e yönelttik. Zeki Çelik Erpiliç Yem Fabrikaları Koordinatörü ß-mannanaz içeren Hemicell, bitkisel yem hammaddelerinde bulunan ß-mannan’ları yıkımlayarak, bu antibesinsel maddelerin kanatlıda meydana getirdiği kayıpların önüne geçebiliyor. Gerek kontrollü kafes çalışmaları ve gerekse geniş saha çalışmalarından elde edilen verilere göre, bağışıklık sistemini desteklemesi, yemden yararlanma oranlarını arttırıp, mortalite oranlarını düşürmesi gibi yararları sayesinde, entegre tesislere ve diğer işletmelere ekonomik olarak katkı sağlıyor. Biz de Hemicell’i 2013 yılından bu yana kullanma fırsatı bulmuş Erpiliç işletmesine deneyimlerini sorduk. İNFOVET 72-73 Erpiliç İşletmesi hakkında sizden bilgi alabilir miyiz? Kuruluşumuzun geçmişi, 30 yılı aşkın bir süreye dayanmaktadır. İlk olarak 500 tavukla başlanmış; 1985’de Ercivciv kurulmuş ve şirketleşmiştir. 1994’de yem fabrikasıyla birlikte ErYem ikinci şirket olarak kurulmuş; 19851997 yılları arasında da Türkiye’de canlı tavuk satan tek entegre tesis olarak üretimini devam ettirmiştir. 1997 yılında Göynük’teki kesimhane açılışıyla Ercivciv kapatılmış ve akabinde Erpiliç açılmıştır. Günde 20.000 adetle ilk kesime başlandı. 2001 yılında Eryem ve Erpiliç olarak devam edildi. 2011’de Eryem, Erpiliç’e dahil edildi. Şu anda yıllık 120 milyon adet civciv girişi yapılıyor. Göynük’te ve Bolu’da iki adet kesimhanemiz var. Yem üretimi yıllık 480.000 tonu buluyor; bunun 430.000 tonu broyler yemi, 50.000 tonu damızlık yemi. Bir adet Göynük’te, 2 adet Bolu merkezde olmak üzere toplamda 3 adet yem fabrikası bulunuyor. 3 adet kuluçka tesisi, 1500’e yakın sözleşmeli üreticisi var. 2500 çalışanı, 200’e yakın yem ve canlı tavuk nakliyecisi taşeron olarak çalışmaktadır. Et pazarlamasında bayi usulü çalışılıyor ve Türkiye genelinde 72 adet bayisi var. Pazarın %70’e yakınını İstanbul oluşturmaktadır. %40’ı bütün piliç; %55’i parçalanmış ve yarı işlenmiş, %5’i ileri işlenmiş olarak satılmaktadır. Kanatlı beslenmesinde kullanılan en önemli enzimler nelerdir? Etki mekanizmaları nasıldır? Kanatlı performansı üzerine etkileri nelerdir? Enzimler sağladıkları faydalar göz önünde bulundurularak ve maliyet düşürücü yararlanma oranı (FCR) avantajı elde ettik. Daha önce de bahsettiğimiz gibi kontrol grubuyla birlikte 9 milyona yakın broyler üzerinde değerlendirilen Hemicell, yıllık yaklaşık 7200 ton yem kazancı ve 3.2-3.5 milyon USD gibi bir yem tasarrufu sağladı. etkenler dikkate alınarak tercih edilirler. Bu anlamda Türkiye’de ve dünyada fitaz enzimleri vazgeçilmez hale geldi. Fitaz enzimi bazı besin maddelerinin yararlanımı arttırarak yem maliyetini düşürücü etkisiyle tercih edilmektedir. Bunun yanında NSP enzimleri de Türkiye’de vazgeçilmez durumdadır. NSP’lerden özellikle ksilinaz önem teşkil eder. Bir yılı aşkın süredir tanınmaya başlanan, ß-mannanaz da önem kazanmaya başladı. Enerji tasarrufu dışında, hammaddeden kaynaklı immun baskıyı ortadan kaldırdığı için performans noktasında sadece yem dönüşümü değil, yaşayabilirlik üzerine olan etkisi nedeniyle de çok tercih edilmektedir. Hemicell ile ilgili tecrübelerinizi bizimle paylaşır mısınız? İşletmenize en büyük yararı ne oldu? Hemicell’i ilk olarak 2013 yılında, 30.000 kapasiteli deneme kümesimizde kullandık. Bunu takiben, 2014 yılında Bolu Bölgesi’nde 1.557.000 hayvanda; Göynük Bölgesi’nde 2.589.000 adet hayvanda denemeye aldık. Yapılan bütün uygulamalar sonucunda yemden yararlanma oranında (FCR) 2-3 puan civarında bir iyileşme görüldü. Canlı ağırlıkta önemli bir değişim görülmese de, ölüm oranlarında %0.32’ye varan bir iyileşme kaydedildi. Elde edilen bulgularda, yurtdışında yapılmış çalışmalara yakın değerler elde edildi. Bu denememizde 4.146.000 hayvanda, yaklaşık 250 ton yem kazancı oldu. Yıllık tüm sahada kullanım olarak baktığımızda 7200 ton yem kazancı elde ettiğimiz anlamına geliyor ve bu rakam da 3.2 - 3.5 Milyon USD ediyor. Hemicell kullanımındaki amacınız neydi ve hangi dozda kullandınız? İlk amaç, immun baskıyı ortadan kaldırarak ölümler noktasında fayda görmekti. Sahanın viral baskısından dolayı ölümler üzerinde beklediğimiz etkiyi göremesek de, uzun süreçte ölümlerin azalacağını ümit ediyoruz. Aynı zamanda bağırsak bütünlüğü ve yem dönüşümünde de faydalar gördük. Ton yeme 330 g Hemicell-HT olacak şekilde bir rasyon hazırladık ve matrikste 50 Kcal/kg olarak formüle ettik. Hemicell ile ne kadar enerji tasarrufu yaptınız? Hemicell-HT’yi, tavsiye edilen 90 kcal yerine, konservatif bir yaklaşımla 50 kcal olarak matrikste kullandık. Normal şartlar altında enerji düşürüldüğünde performansın olumsuz etkilenmesini bekleriz. Fakat buna rağmen, Hemicell kullandığımız saha denemelerinde sırasıyla, 3 ve 2 puanlık yemden Hemicell hangi problemleri çözmenizde size yardımcı oldu? Bildiğiniz gibi yem maliyetleri yüksek seyretmektedir. Gerekli önlemler konusunda daima bir çalışma içerisindeyiz. Hemicell bu anlamda, hem yem maliyetlerimizi olumlu yönde etkiledi, hem de yem dönüşüm oranlarını iyileştirdi. Aynı zamanda daha önce de değindiğimiz gibi, mortalite oranlarında da iyileşme sağladı. Hemicell ß mannanların yol açtığı yem kaynaklı immun yanıtı azaltarak, daha iyi yem dönüşümü ve düşen mortalite ile daha öngörülebilir bir üretim sağlar. Hemicell beklentilerinizi karşıladı mı? FCR’ da iyileşmeler gördük. Yalnız ölüm oranlarının azaltılması noktasında kısmi bir deneme yapma şansımız olduğu için beklentilerimizi tam olarak karşılamadı. Fakat yılın tamamında kullanma şansı bulduğumuzda beklentilerimizi karşılayacağını umut ediyoruz. Hemicell’i I kullanmadan önce, kullanırken ve de kullandıktan sonra neler düşündünüz? Kullanmadan önce NSP benzeri bir enzim olduğunu düşünüyordum. Kısa bir kullanım dönemi olmasına rağmen, kullandıktan sonra ölümlerde iyileşme oldu. Dolayısıyla yoğun immun baskının olduğu dönemlerde bu iyileşmenin daha da iyi olacağına dair bir beklenti oluştu. Başlangıçta 90 kcal kullanım için endişelerimiz vardı, bu nedenle 50 kcal kullandık. Bu kullanımla yemden yararlanma oranlarında iyileşmeler oldu. Sonuca bakıldığında, 90 kcal kullanılacak olursa eksiye gidilmeyeceğini, daha ekonomik bir rasyonla mevcut performansların korunabileceğini düşünmekteyiz. Ar-Ge herkes için avantajlar getiriyor Yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Elanco dünya çapında 75’den fazla ülkede hayvan sağlığı ve protein üretimini geliştirmeye yardımcı olmak için ürünler temin etmektedir. Elanco gıda hayvanı üretiminde olumlu bir ekonomik geri dönüş sağlarken, hayvanlara, tüketicilere ve çevreye fayda sağlayan araştırma, geliştirme ve ürün uygulamalarını taahhüt etmektedir. TRBRLHEM00014 tedavisi ve alternatif yaklaşımlar Mastitis probiyotikler a ozon ter pi faj ter api i hom at p o e Yazar: Prof. Dr. Ayhan Baştan Ankara Üniversitesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi akapunktur ası lam a Günümüzde, ineklerde meme içi enfeksiyonların tedavisinde direnç şekillenmesi nedeniyle işletmeler antibiyotik dışında değişik seçeneklere yönelmeye başlamıştır. Bu amaçla en çok kabul gören tedavi şekilleri homeopatik remedilerin ve probiyotiklerin kullanımı ile ozon terapi ve akapunktur uygulamalıdır. S on 10-15 yılda, çok sayıda antibakteriyel ilaca karşı direnç kazanan patojenlerin sayısında önemli oranda artış olmuştur. Günümüzde insan hekimliğinde ve veteriner hekimlikte bazı bakterilerin antimikrobiyel ilaçlara karşı direnç problemi büyüyerek devam etmektedir. Antibiyotikler hastalıkların tedavisi dışında, üretimi artırmak amacı ile de hayvancılık sektöründe yaygınca kullanılmaktadır. Sütçü ineklerde antibiyotikler; klinik, subklinik mastitisler ve kuru dönem tedavisi ile yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Bu amaçla da genellikle sefalosporinler (sefasetril, sefaleksin, sefapirin, sefaperazon), aminoglikozitler (gentamisin, neomisin, kanamisin), makrolidler (spiramisin), linkozamidler (linkomisin), beta-laktamlar (amoksisilin, kloksasilin, penislin) ve beta-laktamaz inhibitörleri ile kombine beta-laktamlar (amoksisilin klavulanik asit) tercih edilmektedir. Antibiyotiklerin sıkça kullanılması direnç gelişim riskini artırmaktadır. Antibiyotiklere karşı direnç gelişiminin en önemli nedenleri; yetiştiricilerin antibiyotikleri prospektüsünde belirtilen sürede ve dozda kullanmamalarıdır. Özellikle antibiyotiklerin terapötik dozun altında kullanılması direnç gelişiminin en önemli nedenidir. Günümüzde antibiyotik direnç problemi tüm dünyada önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle özellikle Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde antibiyotik kullanımı sıkı kurallara bağlanmıştır. Antibakteriyel etkili ajanların mikroorganizma KAPAK özellikle tiklerin Antibiyo dozun altında k terapöti ası direncin en m ıl n a ll u . k edenidir önemli n Enfeksiy o strepto na neden olan ko dirençli klar ve E. coli liğ kadar ö i stafilokoklar nemli de ğildir. İNFOVET 76-77 üzerine etkileri değişiktir. Bu maddeler hücre duvarı sentezini engelleyerek, sitoplazmik membran geçirgenliğini ve DNA yapısını bozarak, protein sentezini veya mikroorganizmaların metabolik fonksiyonlarını engelleyerek antibakteriyel etki gösterirler. Antibakteriyel maddelere karşı direnç gelişimi; antibiyotiklerin bilinçsiz ve sık kullanımı sonucu şekillenmektedir ve bu halk sorun halk sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Antibakteriyel maddelere karşı direnç gelişimi dünyada insan sağlığını etkileyen öncelikli sorunlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Özellikle de insanlarda bazı bakterilerin birden fazla sayıda antibiyotiğe karşı dirençli olduğu belirtilmektedir (çoklu direnç). İnsanlarda çoklu antibiyotik dirençliliğin en önemli nedeninin hayvansal gıdalar olduğu düşünülmektedir. Mikroorganizmalarda antibakteriyel maddelere karşı direnç; doğal ve edinsel olmak üzere iki şekilde gelişmektedir. Bazı bakteriler antibakteriyel etkili maddelere karşı dirençlidirler. Örneğin, S.aureus‘un doğal penilisinlere karşı dirençli olması gibi. Günümüzde çalışmalar doğal dirençten çok edinsel direnç üzerine yoğunlaşmıştır. Genellikle de edinsel direnç, antibiyotiklerin kullanılmasından sonra şekillenmektedir. Edinsel direnç genellikle bakterinin genetik yapısındaki değişikliklerin bir sonucudur. Mastitise neden olan mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı dirençliliği bölgelere veya ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Antibiyotiklere karşı direnç kazanan en önemli patojenlerden biri S. aureus’tur. Bu nedenle S. aureus kaynaklı mastitislerin tedavisi oldukça güçtür. Stafilokoklar doğal penisilinlere ürettikleri penisilinaz (beta-laktamaz) nedeni ile dirençlidir. Çünkü bu bakterinin ürettiği beta-laktamaz, penisilinlerin beta-laktam halkasını parçalayarak etkisini önlemektedir. İneklerde mastitislere çok sayıda farklı genetik özellikte stafilokok suşları neden olmaktadır. Bu nedenle stafilokok suşlarının beta-laktamaz enzim üretimleri farklıdır. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda S.aureus suşlarında % 36.6 oranında beta-laktamaz pozitiflik belirlenmiş ve ülkelere göre dirençlilik oranlarının farklı olduğu belirtilmiştir. Türkiye’de meme içi enfeksiyonlardan izole edilen stafilokok suşlarında beta-laktamaz dirençliliğinin bölgelere göre değiştiği ve bu oranın % 33.8 ile % 100 arasında değiştiği vurgulanmıştır. Meme içi enfeksiyona neden olan streptokoklar ve E. coli suşlarının antibiyotik dirençliliği stafilokoklar kadar önemli değildir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada meme içi enfeksiyonlardan izole edilen E. coli suşlarının % 74.7’si amoksisiline, % 70.7’sinin ampisiline, % 75.8’inin ampisilin sublaktama ve % 81.8’inin ise trimethoprim sülfametakzola duyarlı olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak bakterilerde antibiyotiklere karşı şekillenen direnç problemi günümüzde önemli bir sorundur. Antibiyotiklere karşı direnç gelişiminin en önemli nedeni; antibiyotiklerin yetersiz doz ve sürede uygulanmasıdır. Meme sağlığı yönünden değerlendirildiğinde direnç problemi mastitis tedavi başarısını önemli oranda etkilenmektedir. Mastitis tedavisinde antibiyotiklere alternatif seçenekler Mastitis ekonomik anlamda işletmelere faturası ağır olan bir hastalıktır. Klinik mastitis ise subklinik mastitis kadar olmasa da, üreticilerin giderlerini artırmakta ve işletmeye parasal bir yük getirmektedir. Klinik mastitis olgularında ekonomik kaybın en önemli nedenleri; süt verimindeki ani düşme ve tedavi süresince sütün atılmasıdır. Bu olumsuzlukların yanısıra üreticiler ve veteriner hekimler klinik mastitislerin tedavisinde birtakım güçlükler ile karşılaşmakta; bazen de konvansiyonel tedavi başarısız olmaktadır. Bu nedenle mastitislerin tedavisinde alternatif girişimlere başvurulmaktadır. Klinik mastitislerin tedavisinde alternatif tedavi yöntemi olarak; ozon tedavisi, akapunktur, homeopatik ilaçlar ve laktobasillusların KAPAK (probiyotik) kullanımı önerilmektedir. Bu yöntemlerin dışında tuzlu su kullanımını öneren araştırıcılar da bulunmaktadır. Yapılan bir araştırmada klinik mastitis olgularında 45 kg/2 ml canlı ağırlık dozunda % 7.5’luk tuzlu suyun damar içi verilmesi sonucu klinik semptomların şiddetinin azaldığı bildirilmiştir. Bu tedavi seçeneğinde damar içi dozun yanı sıra 500-1000 ml kadar tuzlu suyun da, meme içine verilmesi gereklidir. Bu uygulama her sağımdan sonra 2-3 gün devam etmelidir. HOMEOPATİ Homeop a mikroorg tik tedavide am a değil, org anizmayı öldürm ç; olarak u anizmayı bütün ek yarmak tır. Homeopatik ilaçlar hayvancılıkta kullanımı yasal ilaçlardır. Homeopatik ilaçlar hayvancılıkta kullanımı yasal ilaçlardır. Homeopatik tedavide amaç; mikroorganizmayı öldürmek değil, organizmayı bir bütün olarak uyarmaktır. Homeopati amacı ile kullanılan ilaçlar çiçek, kök, yaprak gibi doğal kaynaklardan ve mineral, enzim veya bazı hayvansal ürünlerden elde edilmektedir. Homeopatik tedavi; klasik ve alternatif homeopati şeklinde iki çeşittir. Klasik olanda en fazla iki ilaç karışımı, alternatif homeopatik tedavide ise çok sayıda ilaç karışımı kullanılmaktadır. Günümüzde özellikle Avrupa ülkelerinde hayvanlarda kullanılmak üzere üretilen homeopatik ilaçlar satılmaktadır. Bu ilaçların yan etkileri yoktur ve ucuzdur. Klinik mastitislerde belladonna, lachesis, carbolicum acidum, vipera reddi, conium maculatum, plumbum iodanum, phytolacca ve silicea gibi bitkilerden elde edilen homeopatik ilaçlar kullanılabilmektedir. Son yıllarda organik hayvancılığın gelişmesine paralel mastitislerin tedavisinde antibiyotiklere alternatif yöntemler üzerinde yoğun bir şekilde çalışılmaktadır. la e en faz eopatid atif m o h ik Klas altern arışımı, iki ilaç k ise çok sayıda . e tedavid ullanılmaktadır k ım ş rı ka Homeopatik ilaçlar Koruma Koruyucu homeopatik tedaviler, tüm sürüden ziyade bireysel olarak hayvanların üzerinde nozodların kullanılması ile uygulanır. Nozod, bir hastalıktan muzdarip hastalardan alınan, dışkı, kan, irin, deri ve tükürük gibi vücut doku ve sıvılarından hazırlanan homeopatik preparasyonlardır ve başlangıç malzemesi elde edildikten sonra, sterilize edilir. Nozodlar, patojenik hücrelerin parçalarında bulunur ve immun yanıtı arttırırlar. Nozod preparatları, sürüde problemle neden olan bakteri türüne göre belirlenir. Mac Leod, nozodların 30 defa dilüe edilerek, sıvı formda ağız yoluyla ya da sürünün içme suyuna tatbik edilerek kullanılmasını önermektedir. Kompleksler Subklinik mastitislerde özellikle çok yararlı olduğu bilinen nodozların, subklinik mastitis dışındaki alternatif meme bezi rahatsızlıklarında da kullanımının etkili olduğu kanıtlanmıştır. Mac Leod, çoklu kullanım olarak şu iki kombinasyonu önermektedir: Belladonna, Bryonia ve Urtica urens; Phytolacca, Sulphur (kükürt), Silicea ve Carbo vegetabilis. Çoğu homeopatik laboratuvar, mastitis için özel kompleksler sunmaktadır. Dört mastitis olgusundan üçünü iyileştirmede başarılı olan bu komplekslerin avantajlarının başında kullanımının kolay olması gelmektedir. Bazı hekimler, bu maddelerin uzun yıllar vücuttan atılmaması nedeniyle bağışıklık sistemini “karıştırdığını” düşünerek kullanımın tavsiye etmemektedir. Homeopatik tedaviler mukozal membran yoluyla yapılır. Söz konusu enfeksiyon memede yaralanmalara neden olduğu zaman homeopati daha az etkilidir. Özel tedaviler Daha özel homeopatik remediler, pıhtılı süt, ödem gibi semptomlara göre seçilir. İki ünlü Homeopat Veteriner Hekim MacLeod (İngiltere) ve Quiquandon (Fransa)’nın mastitis tedavisinde kullandığı remedileri ayrı ayrı işleyeceğiz. Klinik mastitis durumlarında, özellikle de sebep E.coli ise, aşağıdaki homeopatik tedavi ile iyi sonuçlar elde edilmektedir. İNFOVET 78-79 KAPAK ozon li ineğe mastitis dokuzu ik n li k 15 ış, erek i yapılm tedavis k kullanımına g ti o iy antib miştir. an iyileş kalmad Başlangıç tedavisi: Aconitum D4, phytolacca D1, bryonia D4 Devam tedavisi: Phytolacca D1, bryonia D4, lachesis D8 ve Mercurius solubilis D4 kompeksi OZON TERAPİ Alternatif tedavi seçeneklerinden biri olan ozon tedavisi (oksijen tedavisi olarak da bilinmektedir), günümüzde peynir, depo edilen sebze ve meyve sularında bakeri sayısını azaltmak veya suyu dezenfekte etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bilindiği gibi ozonun bakterisid ve fungisid etkisi vardır. Ozonun bu etkisinden hastanelerde biyotemizlik amacıyla yararlanılmaktadır. Ozonun bakteri, maya, mantar ve virüsleri öldürücü etkisi bu mikroorganizmalarda oksidasyona neden olmasından kaynaklanmaktadır. Veteriner alanda yangısal hastalıkların tedavisinde ozon tedavisi henüz daha kullanım alanı bulunmuş değildir. Araştırıcılar klinik mastitilerin tedavisinde ozon kullanımının önemli avantajları olacağını düşünmektedir. Oksijen tedavisinde genellikle hidrojen peroksit kullanılmakla birlikte klinik mastitislerin tedavisinde hidrojen peroksite benzer bir madde olan glioksilit önerilmektedir. Glioksilit 5 ml’lik ampüller şeklinde piyasada satılmaktadır ve ineğin boyun veya oomuz kaslarına tek uygulama şeklinde enjekte edilmektedir. Yapılan bir çalışmada 15 klinik mastitisli ineğe sadece ozon tedavisi yapılmış, bu ineklerden dokuzunun herhangi bir antibiyotik kullanımına gerek kalmadan iyileştiği açıklanmıştır. Bu araştırma sonucunda ozon uygulamasının süt rezidüe problemi oluşturmadığı, aynı zamanda güvenli ve etkili olduğu bildirilmiştir. PROBİYOTİKLER Probiyo ti üzerine klerin bakterile r antagon immunm izm ve o etkileri b dülatör ulunma ktadır. Antimikrobiyel ilaçların özellikle sütte rezidüe oluşturması ve bu nedenle tüketici sağlığını olumsuz etkilemesi antibiyotiklerin dışında tedavi yöntemleri arayışlarına neden olmuştur. Antibiyotiklerin dışında mastitis tedavisi amacı ile düşünülen bir başka yöntem de probiyotik bakterilerin kullanılmasıdır. Probiyotik bakteriler diğer bakterilerin çoğalmaları üzerine antagonizm ve immunmodülatör etkileri nedeniyle enfeksiyöz, yangısal ve alerjik durumlarda tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Yapılan in vitro çalışmalarda lactococcus lactis’ten üretilen bakteriosinin meme içi yol ile verilmesinden sonra mastitise neden olan bazı patojenlerin çoğalmasını inhibe ettiği bildirilmiştir. Ayrıca yapılan bir başka araştırmada, kuru dönem başında S. dysgalactia ile enfekte meme lobuna bizmut bazlı meme başı kanalı kaplayıcılar (teat sealent) ile birlikte verilen laktisinin bu patojene bağlı mastitisi iyileştirdiği belirtilmiştir. Bu araştırmalarda probiyotiklerin etkisinin meme dokusuna PMN’lerin göçünü artırmak şeklinde olduğu vurgulanmıştır. AKAPUNKTUR Akapunktur da mastitislerin tedavisi maçıyla düşünülen alternatif tedavi seçeneklerinden birisidir ancak bu tedavi prosedürünün uzun sürmesi ve deneyim gerektirmesi, yöntemin rutin kullanımını sınırlamaktadır. Yapılan çalışmalarda mastitis olgularında tedavi amacıyla akapunktur ile birlikte antibiyotik kullanıldığında, meme kan dolaşımının arttığı ve iyileşmeye olumlu etki yaptığı belirtilmiştir. Ancak ineklerde akapunktur tedavisinin zor ve uzun süreli olması, kullanımı önündeki en büyük engeldir. Mastitislerin tedavisinde antibiyotiklere alternatif olarak düşünülen bir diğer yöntem ise oksitosin enjeksiyonundan sonra sık sağımdır. Sık sağım denilince meme loblarının günde 10-15 kez 1-2 saat aralıklar ile boşaltılması akla gelmelidir. Sık sağım ile meme başı kanalı ve bez sisternası içerisinde bulunan pıhtı, flakon ve yangı sonucu ortaya İNFOVET 80-81 KAPAK nda olguları Mastitis r ile birlikte a, ktu akapun k kullanıldığınd ar. ti rt antibiyo n dolaşımının a a meme k çıkan doku döküntüleri ve toksinler uzaklaştırılmaktadır. Memenin boşaltılması sonrası meme dokusundan kana geçen toksin miktarı azalmakta ve genel durum hızla düzelmektedir. Ayrıca pıhtı, flakon ve yangısal ürünler memeden uzaklaştırıldığından antibiyotikler kanallarda daha iyi yayılmakta ve antibakteriyel tedavinin etkinliği artmaktadır. Sonuç olarak mastitis oldukça maliyetli, aynı zamanda çok sayıda mikroorganizmanın sebep olduğu genellikle enfeksiyöz bir sürü hastalığıdır. Meme içi enfeksiyonların tedavisinde alternatif tedavi seçenekleri kullanılabilir olmakla birlikte tedavide en başarılı sonuçlar, antibiyotiklerin bir takım kurallar dahilinde kullanılması ile alınmaktadır. O nedenle antibiyotikler dışındaki seçenekler daha çok yardımcı tedavi unsurları olarak değerlendirilmektedir. MASTİTİSE BAĞLI ÖNEMLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Tank sütü somatik hücre sayısı 400.000-750.000 arasında ise öncelikli olarak ne yapmalıdır? 1. Pulzatör temizlenmelidir 2. Vakum kontrolleri temizlenmelidir 3. Sağım prosedürleri dikkatle kontrol edilmelidir. Sağım alanı temiz, meme başları kuru ise sağım başlıklarını çıkartmadan önce, vakum düğmesi kapatılmalıdır. 4. Teat dipping uygulaması gözden geçirilmeli, ne şekilde yapıldığını (sprey veya daldırma), solüsyonların kirli olup olmadığı ve ne sıklıkla değiştirildiği kontrol edilmelidir. 5. Kuruya çıkan inekler izlenmeli ve tüm meme loblarına kuru dönem tedavisi yapılıp yapılmadığı sorgulanmalıdır. Tank sütü somatik hücre sayısı 750.000 hücre/ml’nin üzerinde ise ne yapmalıdır? 1. Yukarıdaki 5 madde gözden geçirilmelidir. 2. Bireysel SHS belirlenmelidir. Problemli inekler laktasyon sonunda ise o inekler erken kuruya çıkartılmalı veya inekler gebe değilse kesime gönderilmelidir. Eğer somatik hücre sayıları kabul edilebilir sınırlarda ise süt satılmaya devam edilmeli, aynı zamanda sıkı önlemler alınmalıdır. Çünkü SHS yüksek olan ineklerin tedavisiyle SHS düşer, fakat bu işlem ilaç giderleri ve atılan süt nedeniyle ekonomik yük getirir. 3. Sağım sistemi ve sağım sırasındaki sanitasyon işlemleri kontrol altınde tutulmalıdır. Bir işletmedeki ineklerde kuru dönemde meme içi enfeksiyonla sık rastlanmaktadır. Bu durumda ne yapılmalıdır? Mastitislerin çoğu, doğuma yakın ve doğumdan hemen sonra şekillenir. Bu durumda yanıt bekleyen 3 önemli sorun vardır. 1. Kuruya çıkartılan tüm ineklerle kuru dönem tedavisi yapıldı mı? 2. Kuru dönem antibiyotik uygulaması nasıl yapıldı? 3. Kuru dönem ve doğum sırasında inekler hangi şartlarda barındırıldı? Bu 3 sorunun yanıtı oldukça önemlidir. Örneğin bir sürüde kuru dönem tedavisi yapılacaksa, kuruya çıkartılan tüm ineklerde yapılmalıdır. Aksı takdirde meme başına kolonize olmuş bakteriler meme içine taşımış olacaktır. Sağım a la başları nı temiz, mem ku e başlıkla ru ise sağım rı vakum d nı çıkartmadan , üğmesi kapatılm alı. İNFOVET 82-83 Sürü tank sütü bakteri sayısının yüksek olduğu durumlarda öncelikli olarak neler yapmalıdır? Tank sütü toplam bakteri sayısının yüksek olmasının en önemli sebebi: sağım ekipmanlarının kirli olması, sütün sağım sonrası, sütün sağım sonrası soğutulmasındaki yetersizlikler veya sürü içinde S. agalactia’ya bağlı yaygın mastitisli inek bulunmasıdır. Sürü tank sütü toplam bakteri sayısının yüksek olduğu durumda sırasıyla şu işlemler yapılmalıdır; 1. Öncelikle sürü tank sütü bakteriyolojik kültür sonucuna, daha KAPAK Öncelik le kültür s sürü tank sütü onucun a, daha pastöriz so e bakteri sütteki toplam nra sayısına bakılma lıdır. ek, ca yüks agalacti şük ise, . S e tt ü S dü e sütte a pastöriz eme loblarınd . m n u malı n a lm soru tu u eği un olabilec sonra pastörize süt içindeki toplam bakteri sayısına bakılmalıdır. Şayet pastörize süt içinde bakteri sayısı yüksek ise, bu durum sağlam ekipmanlarının temizliğiyle ilgilidir (yıkama suyunun sıcaklığı veya temizlikte kullanılan deterjanın konsantrasyonun uygun olmaması veya hava enjektörünün çalışmaması gibi). Eğer sütte S. agalactica sayısı yüksek, fakat pastörize sütte düşük ise, sorun meme loblarından kaynaklanıyor olabilir. 2. Durulama suyunun sıcaklığı kontrol edilmelidir. Durulama suyu soğuk olmalı ve işlem bittikten sonra boşaltılmalıdır. 3. Yıkama suyunun sıcaklığına dikkat edilmeli, suyun sıcaklığı yıkama başlangıcında 71 ⁰C ve sonunda 43-49 ⁰C arasında olmalıdır. 4. Boru sisteminin, temizliğe kullanılan maddeler kontrol edilmelidir. Çünkü onların depo ediliş ve kullanış şekli önemlidir. Örneğin kuru klor buharlaşmadığından temizlikte işe yaramaz. 5. Her sağımda önce sağım ekipmanlarının temizliğinde kullanılan antiseptikler kontrol edilmelidir. 6. Hava enjektörü kontrol edilmelidir. Şayet hava pompası çalışmıyor ise temizlik iyi yapılmayacaktır. 7. Temizlik esnesında dış vakum boruları, pompa contaları ve pulzatör boruları kontrol edilmelidir. 8. Sağım sistemindeki kauçuk-lastik veya plastik hortumlar ve sağım başlıklarındaki lastikler değiştirmelidir. 9. Pompalar sökülmeli ve temizlemelidir. 10. Sütün ısısı kontrol edilmeli, eğer süt ısısı yüksek ise soğutma sistemi tekrar gözden geçirilmelidir. 11. Boru sistemini oluşturan parçalar ve gerek olduğu düşünülen tüm parçalar çıkarılarak kontrol edilmeli ve fırçalarla özenle temizlenmelidir. Gerektiğinde süt tankı elle bir antiseptik ile yıkanabilir. 12. Bir işletmede bakteri sayısıyla birlikte SHS de yüksek ise problem ineklerdedir (temizlikle ilgili değildir). Daha önce somatik hücre sayısı yüksek olduğu zaman önerilen önlemler alınmalıdır. Sürüde Mikoplazmaya bağlı bir problem var ise yaklaşım nasıl olmalıdır? Mikoplazma kaynaklı mastitisler tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Bu nedenle bu hastalıktan korunmak veya hastalığın yayılmasını önlemek için tedbirler alınmalıdır. Bu etkenlere bağlı mastitisler ile mücadele ederken 2 önemli nokta vardır. 1. Etken izolasyonun yapılmaz ise; A. Bu durumda mikoplazmaların memede ve genel durumda yaptığı değişiklikler bilinmelidir. Mikoplazmalara bağlı mastitis olgularının klinik özellikleri şunlardır; > Birden fazla meme lobunda klinik mastitis tablosu vardır > Tedaviye yanıt vermez ve meme dışında klinik seyir göstermez. > Süt veriminde ani düşme olur. B. Sağım sonu teat dipping yapılmalıdır. C. Mastitisin tedavisi amacıyla hazır meme içi preparatlar kullanılmalıdır. Mikoplazmaya bağlı mastitis şekillenen ineklerin kesilmesi, en uygun korunma yöntemlerindendir. Aksi taktirde, o sürüde bu problem ile sürekli karşılaşacaktır. 2. Etken izolasyonu yapılmış ve mikoplazma izole edilmiş ise; A. Sağım sonu teat dipping işleminin yapılış şekli değerlendirmelidir B. Birden fazla memede klinik mastitis görülen inekler tedaviye olumlu yanıt vermiyorsa, kesime gönderilmelidir. C. Düzenli sürü tank sütünde analizler yapılmalıdır. Kaynaklar > BAŞTAN, A. (2013). İneklerde Meme Sağlığı ve Sorunları. 2. Baskı.190, 197-198, 220-221. > Ecological Agriculture Projects / AGRO-BIO – 370 – 11E / Antibiyotikler Olmadan Mastitis Tedavisi / http://eap.mcgill.ca/agrobio/ab370-11e.htm#HOMEOPATHY İNFOVET 84-85 KAPAK KAPAK Tablo 2. MacLeod tarafından kullanılan homeopatik ilaçlar eopatik m Özel hom pıhtılı süt, öde r, e il d e öre iki g rem ra la ptom an gibi sem eopat tarafınd m ünlü ho miştir. n düzenle Tablo 1. Quiquandon tarafından kullanılan homeopatik ilaçlar Homeopatik Remediler Semptomlar Dozlar Belladonna 1m Akut postpartum mastitis için kullanılır. Meme çok sıcak, kırmızı ve ağrılıdır. İnek sıcaktır ve nabzı hızlıgüçlüdür. Saat başı bir doz olmak üzere 4 defa kullanılır. Aconitum 6 x Özellikle soğuk, kuru rüzgara maruz kaldıktan sonra şekillenen akut mastitis dahil tüm akut vakaların rutin tedavisinde kullanılır. Gerginliği ve kaygıyı hafifletir. Her yarım saatte bir bir doz olmak üzere 6 defa kullanılır. Apis Mellifica 6c İlk buzağılama sonrası meme etrafında şekillenen ödemi azaltmak için kullanılır. Bu durumda meme toplardamarları şişkindir. Her üç saatte bir bir doz olmak üzere 4 defa kullanılır. Bryonia Alba 30 c Şişmiş ve çok sert memelerde kullanılır. Memelere baskı uygulandığında ağrı çok değildir. Hayvanlar genellikle yatış pozisyonundadır. Özellikle fibrozis ile seyreden kronik vakalarda iyi sonuç verir. Akut vakalarda; her dört saatte bir bir doz olmak üzere 4 defa, Kronik vakalarda; haftada iki doz olmak üzere bir ay boyunca kullanılır. Arnica Montana 30 c Memede yaralanmalara neden olan mastitis vakalarında kullanılır. İlerleyen dönemlerde meme salgısında kan görülebilir. Üç gün boyunca günde üç doz kullanılır. Belia Perennis 6 c Arnica’da olduğu gibi yaralanmanın olduğu durumlarda kullanılır. Ancak bu yaralar çok derin yaralar değildir. (Örnek; sağımcı ihmali) Dört gün boyunca günde üç doz kullanılır. Phytolacca 30 c Klinik ve kronik olgularda yararlıdır. Ekşi ve pıhtılaşmış süt gözlenen klinik vakalarda ve küçük pıhtıların görüldüğü kronik vakalarda kullanılmaktadır. Klinik vakalarda; üç gün boyunca günde üç doz, takip eden 4 gün boyunca da günde bir doz. Kronik vakalarda; üç saatte bir bir doz olmak şartı ile toplamda dört defa kullanılır. Urtica Ulens 6x Bacak arasına kadar ilerleyebilen ödem tablolarının şekillendiği klinik olgularda kullanılabilir. Saat başı bir doz olmak üzere, dört defa kullanılır. S.S.C. 30 c Kükürt, silica ve Carbo vegetabilis karışımı, klinik ve subklinik vakalarda iyi sonuç verir. Özellikle memeden gelen il sütte büyük ve sarımsı pıhtılar görülür. Üç gün boyunca günde üç doz kullanılır. Homeopatik Remediler Semptomlar Belladonna 5 CH Ağrılı, ateşli, sıcak-kırmızı meme bezi olan ineklerde ve prostat olan sığırlarda kullanılır. Lachesis 5 CH + Belladonna 5CH Mor meme bezi ve doku altında infiltrasyon şekillendiğinde kullanılır. Aynı zamanda prostatı olan sığırlarda kullanılabilir. Lachesis 5 CH + Carbolicum acidum 5 CH Gangrenöz mastitis olgularında kullanılır. Vipera Reddi Hayvan palpasyonda aşırı ağrı, ödem ile seyreden akut yangı, şişmiş damarlar, gangren eğilimi, memenin bazı bölgelerinde soğumalar ve zayıf-hızlı nabız var ise kullanılabilir. Conium maculatum + Plumbum iodanum 5 CH Kronik mastitis sonucu meme bezlerinde belirgin katılaşma şekillendiğinde kullanılır Bu tür memelerde çok az vardır ya da hiç ağrı yoktur; hipertrofiyi atrofi izleyebilir. Hepar Sulphuris 6 x AIDS suprasyonunda ve C. pyogenes kaynaklı yaz mastitisi olgunlarında meme temizliği yaparken kullanılabilir. Her üç saatte bir bir doz, dört gün boyunca kullanılır. Phytolacca ve Conium dönüşümlü olarak Memenin içinde sertlik ya da nodül bulunduğu durumlarda tercih edilebilir. Palpasyonda ağrı vardır ve meme başlarında çatlaklar görülür. Silicea 200 c Purulent akıntı ile seyreden yaz mastitisi olgularında yararlıdır. Haftada iki doz olmak üzere dört hafta boyunca kullanılır. Bryonia Meme bezlerinin sert, sıcak-kuru olduğu ağrılı akut mastitis olgularında kullanılır. Hayvan hareketsizdir ve memeye güçlü basınç uygulandığında rahatlarlar. Ipeca 30 c Pembe ya da kanlı süt üretimine neden olan iç kanama olgularının tedavisinde yararlıdır. Günde üç doz olmak üzere üç gün boyunca kullanılır. Silicea Kaynak: Quiquandon (1982) İNFOVET 86-87 İrini kurutmak için kullanılır. Kaynak: MacLeod’dan uyarlanmıştır (1981). x, c ve m, sırasıyla 10, 100 ve 1000 oranlarında seyreltileri ifade eder. SEKTÖR ZİYARETLERİ Sektörde ilklerin şehri Konya Türkiye’deki yumurta üretiminin yaklaşık % 15 ila 20’sini yapan Konya’da, 90 adet işletme bulunuyor ve bugün itibari ile sahip olduğu üretim kapasitesi 14.5 milyon civarında. En başından beri Türkiye yumurtasının ve Konya yumurtasının dünyaya tanıtılmasını ve pazarlamasını amaçlamış olan bu ilimiz, aynı zamanda her tür yenilikte önder pozisyonda. K onya İlk üretici birliğini kuran ve ilk ihracat hamlesini yapan ilimiz... Yumurtası havasından, suyundan ve en çok da maneviyatından dolayı bir lezzet harikası. Konya’nın bir avantajı daha var; Türkiye’nin hiçbir üretim bölgesinde olmayan bir veteriner heyetine sahip. Klinik bazda yumurta üretimi yapan firmalara ve yakın illerde gerçekleştirilen üretime dahi katkıda bulunan 18 adet veteriner hekim kliniği mevcut. Aynı zamanda Afyon’dan, Balıkesir’e, İzmir’den, Bursa’ya, Urfa’dan, Antep’e Mersin’den, Diyarbakır’a kadar hizmet götürebilen bir teknik ekibe sahip. Yani Konya, hayvancılığın kalbi... Biz de bu ay, Avrupa’nın bütün ülkelerine yumurta gönderebilecek üretim modeline ve kapasitesine sahip olan Konya işletmelerini ziyaret ettik; günümüz ortak sorunlarını ve gelecek planlarını konuştuk. Üretici borçlarla boğuşuyor YUMBİR Başkanı ve Konya Yumurta Üretici Birliği Başkanı Hasan Konya, Avrupa’nın İNFOVET 88-89 bütün ülkelerine yumurta gönderebilecek üretim modeline ve kapasitesine sahip olduğumuzu; bunu ancak Ekonomi Bakanlığı’nın ikili ülke anlaşma masası kurarak ülkeler arası mevzuatları kaldırdığı noktada başaracağımızı düşünüyor. Konya’yı konuşursak; Türkiye’nin yumurta deposu ve madeni diyebilir miyiz? Konya, Türkiye’deki yumurta üretiminin yaklaşık % 15 ila 20’sini yapan ilimiz. Zaman zaman Afyon ilimiz ile at başı gidiyoruz ve şu anda Afyon ilimiz Konya’dan önde bulunmakta. Konya’da bugün itibari ile yumurta üreten hayvan kapasitemiz 14-14.5 milyon civarında. Bizim kayıtlarımıza göre, Türkiye’de toplamda 95 milyon hayvan mevcut olduğunu biliyoruz. Afyon’da ise Başmakçı dahil olmak üzere, 16 milyon civarında bir hayvan kapasitemiz var. Gerçekten son 10 yıl içerisinde sektörümüz ihracata dayalı bir büyüme gerçekleştirdi; ancak büyüme esnasında yaşadığımız 2005 yılı kuş gribi vakasına kadar ne kadar yumurta üretimimiz olduğunu bilmiyorduk. O zamanlar sektörün çok dağınık bir profil yapısı vardı. Bir gün Konyalı yumurtacı arkadaşlarla oturup durum değerlendirmesi yaparken, benim de kurucu başkanı olduğum Türkiye’nin ilk yumurta üreticileri birliğini kurduk. Kuş gribi salgını yaşadığımız dönemde de sadece Konya Birliği vardı. O dönem Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker bizden, Türkiye’de ne kadar kanatlı hayvan olduğunun bilgisini istedi. Biz de Türkiye’de ne kadar yumurta üretimi yapıldığını bölgelerdeki tanıdığımız insanlara sorarak aşağı yukarı tespit ettik ve 2005 yılının Aralık ayında yaklaşık 46 milyon hayvana sahip olduğumuzu gördük. O dönemde resmi olarak 12 milyon 500 bin hayvan itlaf edildi; Konya’da ise 7-8 milyon civarında hayvan vardı. 2006 yılında birlik kurulduktan sonra daha derin araştırmalara girdik; kişi başı yumurta tüketimimizin yıllık 110 adet dolaylarında olduğunu gördük. Ancak kuş gribi bir milat oldu. Bütün bölgelerde olduğu gibi Konya’da da yeni kümeslerin yapılmasına, otomatik www.gunesliasi.com.tr MEVLANA MÜZESİ Ekonomik açıdan Türkiye’nin gelişmiş kentlerinden biri olan Konya, doğa ve tarihsel zenginlikleriyle de büyük önem taşır. SEKTÖR ZİYARETLERİ www.gunesliasi.com.tr YUMBİR Başkanı ve Konya Yumurta Üretici Birliği Başkanı Hasan Konya, Konya olarak ulaşabildikleri her ülkeye ihracat yapmak istediklerini belirtiyor. toplama, tasnifleme, paketleme, etiketleme, ambalajlama gibi ayrıntılara daha çok önem verilmeye başlandı. Bununla birlikte, o dönem yeni başlayan büyük bir ihracat hamlemiz oldu ve 2006 yılında Türkiye’nin yumurta ihracatı 18 milyar doları buldu. Bugüne baktığımız zaman ise, bu rakam 407 milyon dolar; yani 23 kat arttı. Bakanlığımız da, tarımsal ve hayvansal ürünler içerisinde en çok yumurtanın artış gösterdiğini biliyor. Konya’daki yumurta üretici profiline dönersek, Konya’da yaklaşık 90 adet işletme var. Bu 90 işletmenin şu anda sahip olduğu üretim kapasitesi 14.5 milyon adet tavuktur. Arkadaşlarımızın bir kısmı yerelde, kendi markaları ile servis yapan, market çalışan, en az iki tanesi de ulusal bazda marketlere yumurta verebilen kapasitelere sahip. Konya yumurtası hakikaten, havasından ve suyundan, biraz da maneviyatından dolayı lezzetlidir. Her tür çalışmanın önünde Konya gelmiştir; birliği ilk kuran Konya’dır; ihracat hamlesini ilk başlatan Konya’dır. Ve yeni bir uygulamaya geçtik; Ur-Ge dediğimiz uluslararası rekabeti geliştirme örgütü olarak bir yapılanmaya gidiyoruz ve Ekonomi Bakanlığı bu atılımımızı destekliyor. Yapmış olduğumuz bütün faaliyetlere bağlı olarak yurtdışında üreticilerin yapacağı harcamaların % 75’ini bakanlık iade ediyor. Burada, Türkiye yumurtasının ve Konya yumurtasının dünya ülkelerine tanıtılması ve pazarlanması amaçlanıyor. Üretimin yüzde kaçı ihracata gidiyor? Konya yumurtasının % 25’i ihracata gidiyor. İhracat yapan firmalarımız var. Bu firmalarımız ağırlıklı olarak Irak’a çalışıyorlar. Bunun dışında 2006-2015 dönemleri içerisinde, Konya yumurtamız Suriye’ye, Arabistan’a, Dubai’ye, Katar’a gitti; hatta bir firmamız İsrail’e yumurta ihraç ediyor. Üretimimizin geri kalan kısmını ise gerek yerel market zincirlerinde, gerekse ulusal zincirlerdeki firmalara veriyoruz. Bir kısmını da dökme diye tabir ettiğimiz açık kamyon bazında Türkiye’nin 81 iline yolluyoruz. Türkiye’de plansız bir büyümeden bahsediliyor. Yumurta sektöründe durum nedir? Özellikle Tarım Bakanlığı içerisindeki bütün bitkisel ve tarımsal hayvancılık üretimi kesinlikle plansız yapılıyor. Zaman zaman bu durum hükümetlerin de işine geliyor. Bir İNFOVET 90-91 üründen ne kadar çok olursa o kadar ucuz olur ve 75 milyona ucuz gıda sunmak o hükümetin becerisi olarak görülür; bununla da övünülür. Ancak üretici kesinlikle para kazanmıyor, kazanır gibi gözüküyor; şu anda en büyük entegre tesislerimiz dahil, bugün işi bırakacak olsalar, arkalarında büyük bir borç olacaktır. Zaman zaman toplantılarda Türkiye için şunu söylüyoruz: “Türkiye, Ortadoğu’daki tarımsal faaliyetlerin mutfağı olacak”. Gerçekten Ortadoğu’da üretici bir ülke yok; her şey parayla satın alınıyor. Çünkü bu ülkelerde para var ve hepsi petrol zengini. Yine aynı toplantılarda, birliklerin olduğunu ancak ülkemizdeki plansızlığa karşı bir yaptırım gücü olmadığını tartıştık. Hiçbir üretici birliği kapasite artırmayı düşünen bir üreticinin Konya yumurtasının % 25’i ihracata gidiyor. Bunun dışında 2006-2015 dönemleri içerisinde, Suriye’ye, Suudi Arabistan’a, Dubai’ye, Katar’a gitti; hatta bir firma İsrail’e yumurta ihraç etti. önüne geçemiyor. Bunun adını serbest piyasa ekonomisi koymuşlar, rekabet ortamında herkesin yaptığı mübahtır demişler. Ne bakanlıktan ne de birliklerden izin almadan üretim yapan ve dahasını da düşünen büyük firmalarımız var. Sektör, “ülkemizde nasılsa yumurta kabuk değiştirdi, tüketilir hale geldi, ihracat var, ben de ihracat yaparım” hesabı ile büyüyor. Ama biz birlik olarak üreticilerimize böyle durumlarda hep, “Evet, ihracatımız var ancak enerjimizi ve paramızı sadece buraya harcamayalım. Teknolojiye, biyogüvenliğe, revizyona harcayalım” diyoruz. Sektörde 1965 yılından beri aynı kümeslerle hizmet veren firmalar var. Eski diye tabir ettiğimiz kümesler, kapasitemizin % 50’sini karşılıyor. İşte bu nokta da biz de, modernizasyon için harcamalarda bulunun diyoruz. Artık pazarlamanın şekli de değişti. Farkındalık yaratarak ürünler farklı şekilde sunuluyor; çünkü toplum artık eskisi gibi yumurtayı yumurta olarak düşünmüyor; bir farklılık istiyor. Üreticilerimiz de doğru olmadığı halde, selenyumlu, Omega-3’lü, organik, doğal gibi tanımlarla yumurtasını pazarlamaya SEKTÖR ZİYARETLERİ www.gunesliasi.com.tr BAF Premix LTD. ŞTİ Genel Müdürü Lokman Özturhan, Konya’da biyogüvenlik konusundaki eksiklerin, işletmelerin şehir içinde olmasından kaynaklandığını söylüyor. Biyogüvenliğin en önemli aşaması aşılama K çalışıyor. Ancak bütün ayrıntılar düşününce hayvanın yediği yem aynı. Organik adı altında sektöre darbe vuran bir üretim şekli sizce var mı? Kesinlikle var. Organik üretimin şu an için sektöre yansıması zayıf gibi dursa da, ilgi artıyor. Bir de tüketiciye yürüyen hayvan, gezebilen hayvan algısı oluşturuldu. 95 milyonluk üretimin % 10’u belki organik üretimdir ama doğal ve organik dedikleri tüm hayvanlara, diğer hayvanlara verilen yem ham maddeleri veriliyor. Bunun yanı sıra organik üretim modeli, riskli bir model. Son günlerde yaşanan kuş gribi vakaları göz önüne alındığında, gezen hayvanların göçmen kuşlarla yakın temas içerisinde bulunduğu yadsınamaz. Kısa ve uzun vadede üreticilerimizin de dahil olacağı planlarınız var mı? Aslında Konya olarak biz, ulaşabildiğimiz her ülkeye ihracat yapmak istiyoruz ama mevzuatlar anlamında da çözemediğimiz durumlar oluyor. Ekonomi Bakanlığımız, ikili ülke anlaşma masası kurabilirse ve bu ülkelerle aramızdaki mevzuatları kaldırabilirse, bizim hedefimiz çok fazla. Eğer yumurtayı İsrail’e satabiliyorsanız -ki İsrail’e sattığımız yumurta sofralık yumurta değil, B sınıf likit yumurta- her yere satabilirsiniz. Yine Japonya’ya beyaz et satabiliyorsanız, her yere satabilirsiniz. Böyle bir gerçek var. Ancak Avrupa ülkeleri ile aramızdaki mevzuatlar buna izin vermiyor. Bu mevzuatlar ortadan kalksa, Avrupa’nın bütün ülkelerine yumurta gönderebilecek üretim modeline sahibiz. İNFOVET 92-93 onya ziyaretimizde, sundukları ürünler ile hayvancılık sektörünün önemli bir ismi konuma yükselen BAF Premix Genel Müdürü Lokman Özturhan ile Türkiye’nin son zamanlarda ciddi mücadeleler içerisinde olduğu Avian Influenza ve diğer salgın hastalıklar için izlenmesi gereken biyogüvenlik önlemlerini ve Konya’yı konuştuk. Türkiye bildiğiniz üzere Avian Influenza ile büyük bir mücadele halinde. Ancak, Konya’da şu ana kadar önemli bir sıkıntı yaşamadık. Fakat, bu hastalık ileride başımızı ağrıtır mı ağrıtmaz mı noktasında ileride bir sorun olarak karşımıza çıkmasından korkuyorum. Bu aşamada devlet ve bakanlık tarafından daha radikal kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin biyogüvenlik konusunda, Türkiye’nin belli bölgelere ayrılması gerekiyor. Enfekte bir bölgeden ari bir bölgeye hayvansal gıda ya da ürün geçişi yasak olmalı; karantina uygulamaları daha sıkı yapılmalı. Unutulmamalıdır ki, kuş gribi Türkiye geneline yayılırsa üretim anlamında ciddi sıkıntılar doğacaktır. Yumurtacıların ve broyler yetiştiricilerinin biyogüvenlik konusunda hassas olmadığına dair genel bir inanış var. Bu inanışın altında yumurta kümeslerinin hala eski teknoloji olması yatıyor. Yeni yeni revizeler yapılıyor ve broyler sektöründe olduğu gibi entegrasyona daha yeni geçiliyor. Bunun nedeni yumurta işine, daha çok aile işletmesi mantığı ile girilmesi. Biyogüvenlik konusundaki eksikliklerin aslında en önemli nedeni, Konya bölgesindeki kümeslerin birçoğunun şehir içinde olmasıdır. Bir diğer gözlemlediğim hata kapasitelerin düşük kalması; ancak son yapılan neredeyse milyon kapasitede olan kümeslerde biyogüvenlik ve diğer uygulamalar daha iyi durumda. Bir de şöyle bir şey var ki, biyogüvenliğin en önemli aşaması aşılama ve bizler bazen üreticilerden aşıların çalışmadığına dair duyumlar alıyoruz. Bir aşının çalışabilmesi için bölgedeki ve hatta ülkedeki tüm hayvanların aşılanması gerekmektedir. Aşılama yapılan bir işletmenin 10 km ötesindeki bir köy tavuğu aşılanmazsa yaptığınız aşılamanın hiçbir anlamı kalmaz. Aşıların çalışabilmesi için Aşılama yapılan bir işletmenin 10 km ötesindeki köy tavuğu aşılanmazsa yaptığınız aşılamanın hiçbir anlamı kalmaz. aynı zamanda hayvan hareketlerinin de kontrol altına alınması gerekmektedir. İş icabı birçok ülkeyi geziyoruz ve Türkiye’de yapılan hataları görmüyoruz. Örneğin burada bir üretici, Adana’dan mısır alıp, İzmir’de yumurta imal edip Van’a satıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama göremezsiniz. Biz de tavukçuluk Kayseri, Çorum, Konya, Afyon gibi belli bölgelere toplanmış; ancak Rusya’ya baktığınızda her ilin ihtiyacını karşılayacak kadar işletme olduğunu görürsünüz. SEKTÖR ZİYARETLERİ Seltav Tavukçuluk İşletme Müdürü Ziraat Mühendisi Özcan Tuncer, tek beklentilerinin standart bir rakam kazanmak olduğunu söylüyor. Yumurta fiyatlarının bir çizgisi yok Seltav Tavukçuluk’un, veteriner kontrolünde bütün aşıları yapılmış ve sağlık kontrollerinden geçirilmiş yumurtaları ile en büyük müşteri potansiyalleri İstanbul… İşletme Müdürü Özcan Tuncer, işlerini ciddiyetle yapmanın meyvelerini topladıklarını belirtiyor. S eltav Tavukçuluk’un 1989 yılında temeli atılmış, 1990 yılında faaliyete geçmiştir. İlk kurulduğunda yaklaşık 20 bin tavuk kapasiteli bir işletmeydi. 1993 yılına kadar Ercan Bilgin bu rakamı 100 bine çıkarmıştır. Daha sonrasında ikinci bir işletme faaliyete sokuldu. 2010 yılından bu yana ise yaklaşık 270 bin kapasitelik bir işletme pozisyonuna geldik. Seltav’da yıllık yumurta üretimimiz 70 milyon adede tekabül etmektedir. İNFOVET 94-95 İhracat gerçekleştiriyor musunuz? Şu anda Konya iç piyasasında Seltav diye bir markamız var. Yaklaşık üretimimizin % 25’ini paketli olarak Konya iç piyasasında tüketiyoruz. Kalan kısmı da diğer illerdeki bayilerimize döküm olarak gönderiyoruz. Şu andaki en büyük müşteri potansiyelimiz İstanbul’da ve üretimimizin yaklaşık % 60’ını İstanbul’a gönderiyoruz. İstanbul piyasası tasnifli, kaliteli mal tercih ediyor; bizim de tasnif makinemiz mevcut olduğu için tercih ediliyoruz. Tüketici güvenini nasıl kazandığınızı düşünüyorsunuz? Yumurtada en önem verdiğimiz nokta biyogüvenlik. Yumurtamızın içinde antibiyotik olmadığını, herhangi bir salmonella etkeninin olmadığını garanti ediyoruz. Bunun yanı sıra lezzet bakımından, et-kemik unu, balık unu ve asit yağı gibi ürünleri rasyonlarımıza sokmuyoruz. Renklendirici olarak da doğal bir renklendirici olan mısır glütenini tercih ediyoruz. Seltav Yumurta’nın mevcut www.gunesliasi.com.tr pozisyonu içerisinde, renk skalasındaki yeri yaklaşık 12-13 seviyesindedir. Yakın ve uzun vadedeki projeleriniz nelerdir? Hedefimiz 1 milyon kapasiteli bir işletme olmak. Yalnız bulunduğumuz kampüs şehir merkezine biraz yakın olduğu için arazi değerleri arttı ve hayvancılık tesislerinde ne kadar dikkatli ve temiz çalışılsa da, bu denli merkezde bulunan bir işletme olarak kimseyi rahatsız etmeye yönelik bir risk alamayız. Hem biyogüvenlik açısından, hem de bahsettiğim lokasyon handikabından dolayı uygun bir yer arayışı içindeyiz. Sektörden memnun musunuz? Euro ve dövizdeki artışlardan dolayı biraz girdilerimiz arttı diyebiliriz. Yalnız ne yazı ki, biz bu durumu tüketiciye anlatamıyoruz; bundan bir ay önce bir yumurtanın satış fiyatı 160-170 kuruş, bir kolinin markete satış fiyatı 7 TL iken, geçen hafta bir koliyi 10 TL’ye satmak durumunda kaldık ve tepki aldık. Elbette insanlar haklılar; bir hafta içinde % 50’ye yakın bir zam yaşandı. Biz yüzde yüz kazanmak istemiyoruz. % 10-20 kar edecek olacağımızı bilsek de; bizim tek istediğimiz standart bir rakam kazanmak. Standart kazanmanın önünü kapatan çok faktör var: Örneğin ihracat. Bizlerin öncelikle ticaret ahlakı edinmemiz gerekiyor. Çünkü ihracat hata kabul etmiyor. İhracatta fiyatları ne inerken durdurabiliyoruz, ne de çıkarken. Bir dönem biliyorsunuz 45 Dolar’a yumurta satıldı. Normal olmayan rakamlar bunlar. Ama biz ortalamada durmayı tercih etmiyoruz ve rakamları yükseltmek istiyoruz. Müşterinin elinde mal yoksa elbette alacak, ancak bu defa diğer pazarları araştırmaya da başlayacağını unutmamalıyız; Ukrayna, İran, Brezilya... Bir nevi kendi ayağımıza baltayı vuruyoruz. Sektörün bir çizgisi yok. Peki burada görev kimlere düşüyor? Devletin mısır alımı gibi bir fiyat belirleme ihtimali bizim sektörümüzde pek mümkün olmaz. Bunu yine Başmakçılar Tavukçuluk Kooperatifi’nin yapması lazım. Çünkü yıllardır Konya piyasasına sattığımız yumurtayı Başmakçılar üzerinden satıyoruz. Yani beni direkt olarak kooperatifin fiyatları etkiliyor. Ama burada da bir tutarsızlık mevcut. Çoğu işletme anlaşmalarını iptal ediyor. Böyle giderse biz de anlaşmamızı iptal etmek zorunda kalacağız. Biyogüvenlikte nelere dikkat ediyorsunuz? Biyogüvenlik anlamında, giriş çıkışlara çok dikkat ediyoruz; kapıdan dezenfeksiyon Sektörün en önemli sıkıntısı organik tavuk işlemi yapılmamış hiç kimseyi ve hiçbir şeyi almıyoruz. Aşılamayı zaten yıllardır yapıyoruz. Son dönemlerde daha da sıklaştırdık ve ciddi bir şekilde yaptık. Çünkü bana göre korumada aşı % 50 oranında önemli ise, uygulama şekli de % 50 önemlidir. Konya olarak da Seltav olarak da kuş gribinden çok etkilendiğimizi düşünmüyorum. Burada tüketicinin tepkisinden bahsediyorum. Sohbet ettiğim insanların birçoğu Konya’da kuş gribi olduğundan bile habersiz. 2007 yılında yaşadığımız kuş gribinde, hiçbir ticari işletmede kuş gribi vakası yoktu; ancak o dönem çok büyük sıkıntılar çektik. Hayvanları itlaf ettik ama hayvanları salgından dolayı itlaf etmedik; ne yazık ki krizden dolayı itlaf ettik. Buzhaneleri doldurduk ve birçoğumuz bu yumurtaları satamadı. Burada basının etkisi büyük. Organik tavuk yetiştiriciliğini gerçekten standartlara uyarak yapanlara bir sözüm yok. Ancak, ben Türkiye’de organik yetiştiriciliğe inanmıyorum. Aynı yemi yedirip tüketiciyi kandırmanın bir anlamı yok. Bunu ticari yumurtacı olduğum için söylemiyorum; zooteknist ve ziraat mühendisi kimliğim ile söylüyorum. Bir de köy yumurtası mevzusu var ki, bu mevzu organik yetiştiricilikten daha da vahim. Organik yetiştiricilik, yine bir sisteme dahil ve denetleme mekanizmasından geçiyor, fakat köy yumurtası olayı bambaşka. Özellikle kaymakamlıklar köy yumurtasına insanları teşvik ediyor. Bu şekilde kuş gribi ile baş edebilmemizin imkanı yok. Bildik bir markadan, veteriner kontrolünde bütün aşıları yapılmış, sağlık kontrolünden geçirilmiş yumurta bence çok daha iyidir. SEKTÖR ZİYARETLERİ Kaliteden hiçbir zaman ödün vermiyoruz Teknolojinin sunduğu imkanlarla ve otomatik sistemlerle, üretim kapasitelerini ve yumurtalarının kalitelerini daha da artırarak, daha fazla tüketiciyle buluşmayı başaran Şentav, 300 binlik kapasiteleri ile güven ve lezzetin ışığında faaliyetlerine devam ediyor. Şentav Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Şensözlü, son üç yıldır neredeyse tüm yumurtalarını Irak pazarına ihraç ettiklerini belirtiyor. Y umurtacılık maceramız 1967 yılında yaklaşık 1000 tavukla babamın mesleğe atılması sonrası, bizim için de başlamış oldu. Babam belli bir dönem pazar civcivi, belli bir dönem ise damızlık civciv çıkarmış. Sonrasında ise damızlık civcivlerin horozları satılmadığı için et civcivine döndük, belli bir süre et civcivciliği yaptıktan sonra 1995 yılında 30 bin hayvan ile yumurtacılığa döndük. Çok hırslı ve çok iddialı değiliz. Kademe kademe büyüyen bir firmayız ve şu anda kapasitemiz 300 bin; faaliyete geçecek 85 bin hayvanımız daha var, seneye bir 85 bin daha geçecek. Gelecekteki hedefimiz de 500 bin. Konya pazarındaki pozisyonunuz ve iç piyasadaki yeriniz nedir? İç piyasada bazı sıkıntılar yaşadık. Yumurta verdiğimiz bazı yerlerden para alamadık. Bu durum biraz bizi tedirgin etti. Daha sonra dış piyasada ihracatta bir pazar bulduk ve son üç yıldır bütün yumurtamızı Irak Pazarı’na ihraç ediyoruz. Tek bir ihracat kapısına bağlı olmanın zorlukları var mı? Biz bu durumu sektördeki arkadaşlarımızla devamlı tartışıyoruz. Tek bir kapıya bağlı kaldığımızı ve dönem dönem sıkıntılar yaşayacağımızı söylüyoruz. Ancak, bu yaz üç ay yumurta ihraç edilmedi ve üç ay boyunca hiçbir sorun yaşamadık. Geçmişten gelen ilişkilerimizle doğuda, İstanbul’da ve buradaki iç pazarda tanıdığımız insanlara yumurtamızı sattık. Yumurtanızın tercih edilme sebepleri sizce nelerdir? Güven, lezzet ve kalite tercih edilme sebebimiz. Tüm yumurtalarımız tasnifli; yani kümesten toplandığı gibi müşteriye İNFOVET 96-97 www.gunesliasi.com.tr Şentav’ın tüm yumurtaları tasnifli; yani kümesten toplandığı gibi müşteriye gitmiyor. gitmiyor. Zaten belli bir markayı tutturduktan sonra hep aynı yumurtalar tercih ediliyor. Dediğim gibi, tercih edilme nedenimiz kesinlikle kaliteden taviz vermiyor oluşumuzla alakalı. Avian Influenza’ya karşı aldığınız biyogüvenlik önlemleri nelerdir? Elbette aşılamalar yapılıyor ancak bildiğiniz üzere kuş gribinin birçok çeşidi mevcut. Bu nedenle giriş çıkışlarımızın kontrolüne maksimum önemi veriyoruz. Dezenfeksiyon uygulamalarını artırdık. Başka da yapılacak bir şey ne yazık ki yok. Son zamanlarda sektörde plansız bir büyüme olduğundan bahsediliyor. Sektörü siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yıllardan beri bu iş böyle; arz-talep meselesi… Üretim artıyor, talep ve fiyat düşüyor ancak sene sonunda muhakkak bir miktar para kazanıyoruz. Önemli olan da bu. İşimizi düzgün yaptığımız müddetçe hiçbir problem yaşamadık bu güne kadar. Yumurta fiyatlarındaki dalgalanan değişikliklerin sizce nedenleri nelerdir? Fiyat dalgalanmaları son yılların problemi değil, yıllardan beri önemli bir sorun. Dönem dönem üretim çok oluyor, fiyat düşmüş; üretim artmış, bu defa fiyatlar yükselmiş. Buna ek olarak, mevsimsel olarak yaz döneminde tüketimin azalması, kış döneminde ise artması da fiyatlara yansıyor. Bu arada bazı salgın hastalıkların görülmesi ve başka afaki şeylerin yaşanmasıyla üretimin düşmesi de fiyatların yükselmesine neden oluyor. Örneğin bu sene kuş gribinden dolayı bazı arkadaşlarımız ciddi problemler yaşamasıyla üretimin düştüğü söyleniyor. Konya’da bir firmada enfeksiyon görüldü. Onun haricinde yaşamadık. İnşallah da yaşamayız. Son olarak Şentav’ın, kısa ve uzun vadede planları nelerdir? Çok büyük hedeflerimiz yok; belki bizimle aynı zamanlarda bu işe atılan arkadaşlarımız bizden daha fazla büyüdüler; ancak Şentav olarak bizim tercihimiz daha emin adımlarla hedefimiz olan 500 bine ulaşmak için çalışmak. Bunun haricinde, civciv tesisi, gübre tesisi ve ham madde stoklama yatırımlarını yapmak istiyoruz. Dediğim gibi başka bir büyüme hedefimiz yok. Ama bizden sonra işi devralacak olan çocuklarımız büyümek için atılımlarda bulunurlarsa kesinlikle engel olmaz, aksine destekleriz. önemli olan işi düzgün bir şekilde icra etmek Yıllardan beri bu iş böyle; arz-talep meselesi... Üretim artıyor, talep ve fiyat düşüyor ancak sene sonunda muhakkak bir miktar para kazanıyoruz. Önemli olan da bu. Bugüne kadar işimizi düzgün yaptığımız için hiçbir problem yaşamadık. SEKTÖR ZİYARETLERİ Yatırımların geri dönüşü ancak üretimle gerçekleşir Sektörde 23 senedir var olan Çağtav A.Ş.’nin, ticarette amaç kazanmak olsa dahi odaklandığı nokta; ilkeli, dürüst ve istikrarlı şekilde kazanmak ve bundan sonraki yıllarda da üretici olarak bulundukları yeri korumak. ruz. Fiyat odaklı değiliz; bizim için müşterinin tüketeceği ürünün kalitesi her şeyden daha önemli. Bunun yanı sıra tülek hayvanları aç bırakmıyoruz. Bildiğiniz üzere tülek hayvanların aç bırakılma amacı; yaklaşık 75-80 haftaya gelmiş bir tavuğun, belli bir süre aç bırakılarak, yumurta ürettikleri foliküllerin tamamen yenilenmesi; tüylerini dökerek ilk olarak vücudundaki yağların erimesi ve tekrar yemlenerek yeniden yumurta üretmeye başlaması teorisine dayanır. İşletme ortaklarının kararları doğrultusunda bir prensip edindik ve böyle bir üretim modelini tercih etmeme kararı aldık. Bizim birinci amacımız, tüketicinin doğal ve en hızlı şekilde tüketebileceği, her zaman aynı damak tadında ve aynı lezzette olan yumurtayı sunabilmek. Tabi 1992 yılından bu güne yaklaşık 23. senesi ailemizin. Bu yönüyle de bayiler ve tüketiciler tarafından da takdir görüyor. Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kabakulak, aylık yumurta kapasitelerinin yaklaşık 10 milyon adet olduğunu belirtiyor. Yumurta sektörünü değerlendirebilir misiniz? Üretici olarak muhakkak ki sizin de sorunlarınız vardır. Ç ağtav A.Ş. Yönetim Kurulu üyesiyim. 1985 doğumluyum ve ailenin üçüncü nesil temsilcisiyim. Şirketin finansman ve satın alma bölümünde görev alıyorum. Şirketimizin temelleri 1952 yılında Ahmet Albayrak tarafından atılıyor ve 1992 yılına kadar şahıs firması olarak devam ediyor. 1986 kuruluşlu olan Çağtav Firması’nın, 1992 yılında bütün hisselerini satın alarak Ahmet Albayrak ve ailesi şirketin sahibi oluyor. O günden bugüne aralıksız devam eden bir üretim serüvenimiz var. Kendi yem üretimimizi kendi yem karma ünitelerinde gerçekleştirmekteyiz. 46 personelle üretim yapmaktayız. Şu anda 550 bin canlı tavuk varlığımız var; bunun 130 bini civciv ve yarka, geri kalan 420 bin ise yumurtlar hayvan. Bizim tülek yaparak üretim yapan bir üretim modelimiz yok. Biz yaşlı ve genç olarak hayvan 80-82 haftalığa geldiği zaman hayvan- İNFOVET 98-99 larımızı kesiyoruz; bu hayvanların arkasından da civcivlerimiz geliyor. Yani civciv girişlerimiz ve tavuk çıkışlarımız her zaman aynı standart program dahilinde gerçekleştiriliyor. Biz yumurta fiyatlarından ve yumurta piyasasının dalgalanmasından bağımsız olarak düzenli bir şekilde üretimimize devam ediyoruz. Aylık yumurta kapasitemiz yaklaşık 10 milyon adet. 10 milyonluk kapasitenizin ne kadarı iç piyasaya, ne kadarını ihracata gidiyor? Üretimimizin yaklaşık % 50’lik bir kısmını Irak’ta Erbil ve Bağdat’a ihraç ediyoruz. Kalan % 50’lik kısmı da bayilerimiz vasıtası ile nihai tüketiciye ulaştırıyoruz. Tüketicinin bizi tercih etmesinin en önemli sebebi tüm üretim proseslerinde hassas bir yol izlememiz ve taze yumurta satma politikamız. Biz yumurta fiyatlarının yükselmesine paralel olarak, hiçbir zaman satış politikamızı değiştirmiyo- Türkiye’de yumurta sektörü, son 6-7 yıldır ciddi anlamda bir ivme ile büyüyor. Ancak dünya fiyatları üzerinde yem maliyetlerimiz var ve devlet desteği ile ihracat yapabilir pozisyondayız.Bu şekilde ihracat yaptığımız için, yem ham maddesi anlamında maliyet avantajı olan ülkelerle rekabet etme şansımız çok daha zor. Biz İsrail gibi, Irak gibi lokal pazarlarda, lojistik imkanların verdiği avantajla, devletin de desteği ile ihracatımızı büyütmeye çalışıyoruz. Bu durum beyaz et üreticileri için de geçerli. Ama şu anda Türkiye’de kademeli olarak yurtiçi tüketimde de belirli bir nüfus büyümesi ile beraber, ürünün ileri işleme tekniklerinden geçirilerek endüstriyelleştirilmesi ile birlikte tüketim de bir miktar artış gösteriyor. Fakat üretim ile paralel bir artış değil; çünkü üretimde daha büyük ve plansız bir büyüme söz konusu. Üretici birlikleri Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunmakta fakat herhangi bir yaptırım www.gunesliasi.com.tr Hayvan sağlığından önce koruyucu hekimlik gelir güçleri yok; ne yazık ki sembolik kalıyorlar ya da gündelik sorunlar için bir araya gelebiliyorlar. Tabi, işletmeleri sınırlamak ne kadar doğru olur bilemiyorum, ancak bu şekilde bir kontrolsüz üretim artışı ve ihracattaki hatalar ile belli bir yere kadar gidilebilir. Bir yerden sonra arz fazlası, sektör oyuncularını olumsuz yönde etkileyecektir. Serbest piyasa ekonomisindeyiz ama bazı şeylerin de kontrol altında olması gerekiyor. Üretimde yaşanacak sekteler ve ekonomik kayıpların, iş gücüne ve milli servete ciddi olumsuz etkileri olacaktır. Bu anlamda Türkiye genelinde ve bölgeler içerisinde, dünyada da çeşitli örnekleri olan lisanslaştırma ile çözüm bulunabilir diye düşünüyorum. Aksi takdirde önümüzdeki 4-5 sene gibi kısa bir dönemde konsolidasyonların olacağını, şirketlerin satın alma yöntemlerinde daha üretici anlamında sayının biraz daha azalacağını öngörüyoruz. Elbette bu, subjektif bir yorumdur. Uzun ve kısa vadede projeleriniz nelerdir? Biz Çağtav A.Ş. olarak yumurta dışında, işletmemizin temel gıda ihtiyacı olarak un sektöründe de bir yatırımımız var. Yumurta sektöründe de önümüzdeki dört yıllık süreçte yaklaşık 750 bin-800 bin adetlik bir üretim artışı yapmayı düşünüyoruz. Ancak bu süreçte Türkiye’nin gidişatının ve sektör oyuncularının pozisyonlarının gözlemlenmesi gerekiyor. Bu sektörde 23 senedir var olduğumuz gibi, bundan sonraki yıllarda da üretici olarak bulunduğumuz yeri korumak istiyoruz. Mutlaka ticarette amaç kazanmaktır ama işletmemizin odaklandığı nokta, ilkeli, dürüst ve istikrarlı şekilde kazanmak… Yani paylaşarak kazanmak ve birlikte hareket etmek. Çağtav’ın birinci nesil ismi ve büyük deneyim 65 senedir hayvancılıkla uğraşıyorum. İlk olarak küçükbaş hayvan ile başladığımız yolculuğumuz 1960 yılından sonra büyükbaş hayvancılığa döndü. Türkiye’nin her tarafından hayvan aldık ve besledik. Yani alımsatım yapmadık; kendi üretimimizi tüketiciye sunduk. Son olarak 1992 yılında da tavuğa Ahmet Albayrak yöneldik; Çağtav A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı bir iki yerde çiftlik kurduk ve hala devam ediyoruz. Bir daha dünyaya gelsem yine hayvancılık yapıp gıda üretirim. Memleketin ihtiyacı da üretim. Bütün meslekler son bulabilir ama bizim mesleğimiz bakidir; çünkü gıda ihtiyacımız hiçbir zaman son bulmayacak. Emek verdiğim 65 sene içerisinde başka mesleklere yönelseydim, belki çok daha büyük paralar kazanacaktık; ancak daha zevkli ve helal olan, gururla taşıdığımız hayvancılık mesleğini yapıyor olmak ayrı bir mutluluktu. 2012 yılından beri Çağtav A.Ş. bünyesinde veteriner hekim olarak çalışmaktayım. Kalitemizin birinci nedeni iyi ham madde tercih etmemiz. En büyük avantajımız, patronlarımızın fabrika müdürümüz Kibar Bey ile bana insiyatif vermeleri. Bununla birlikte dışarıdan gerçekleştirilen ziyaretleri kestik; ham madde ve nakliye araçlarımız kesinlikle dezenfekte edilmeden işletmemize sokulmamaktadır. Dışarıdan kanatlı aşıları için gelen hekimleri tek kullanımlık giysiler ile kabul ediyoruz. Hayvan sağlığından öncelikli olarak koruyucu hekimlik gelir; çünkü bir işletmede enfeksiyon açığa çıktığı zaman telafi edilemeyecek sonuçlar doğması muhtemeldir. Hayvanlarımızın kuluçkadan çıktıkları ilk gün Marek ve ILT aşıları yapılır ve ardından işletmemize transferleri yapılır. Enfeksiyonların bölgedeki görülme sıklığına göre bir aşılama programımız mevcut ve infeksiyöz bronşitis, veba, gumbora, coryza, salmonella yönünden hayvanlarımızı aşılıyoruz. Her aşıyı mümkün mertebe dışarıdan destek almadan kendimiz yapıyoruz. Aşıyı yapmış olmak için değil, yeterli koruyucu antikor oluşumunu sağlamak için hassas bir şekilde uyguluyoruz. Halil Akay Çağtav A.Ş. Veteriner Hekimi Doğum yaklaştıkça, meme bezleri tekrar enfeksiyona duyarlı hale gelir Meme içi Enfeksiyon riski kuru dönemin ortalarında azalır ve doğum yaklaşınca artmaya başlar. Kurudaki ineklerin mastitise karşı duyarlılığını artıran faktörler Kuru dönem başlangıcının meme içi enfeksiyon riskinin en yüksek olduğu dönem unutulmamalı; bu dönemin en iyi şekilde yönetilmesine dikkat edilmelidir. Yazı: Veteriner Hek. Tahir. S. Yavuz, Ege Vet Genel Müdürü K uru dönemin belli safhalarında ineklerde meme bezi, yeni enfeksiyonlara karşı son derece duyarlıdır. Kuru dönemde görülen pek çok enfeksiyon, laktasyon süresince de devam eder ve buzağılamada (doğum) ya da buzağılamadan kısa bir süre İNFOVET 100-101 sonra klinik mastitise sebep olur. Kuru dönemin başlangıcında meme içi enfeksiyon riski en fazladır, kuru dönemin ortalarında azalır ve doğum yaklaşınca artmaya başlar. Bir inek kuru döneme girdiğinde, mastitise duyarlılığı artar çünkü; > Devamlı veya düzenli süt verme işlemi durur; bu nedenle, meme kanalındaki mikroorganizmaların buradan uzaklaşmasını sağlayan süt artık meme kanalından geçmez. > Memenin yıkanması ve meme daldırma işlemleri devam etmediği için meme üzerindeki patojen sayısı artmaktadır. > Sıvı birikimi ve memeden gelen sızıntı nedeni ile meme içerisine patojenlerin girmesine olanak vermesi. > Meme salgılarındaki immun faktörlerin konsantrasyonunda azalma/düşüş. > Ağız sütünde (kolostrumda) yer alan bileşenler lökositlerin meme içerisindeki fonksiyonunu bozar. > Doğumun yaklaşmasıyla artan fizyolojik stres (memenin aşırı bir şekilde gergin hale gelmesi). > Meme içindeki artan basınç nedeni ile meme kanalında genişleme (dilatasyon) oluşur ve bu genişleme de bakterilerin meme kanalına girmesine yardımcı olur. > Bağışıklık sistemi fonksiyonları zayıflamaya başlar. Kuru dönemin ortalarına doğru artan direnç ise aşağıdaki faktörlere bağlıdır: > Meme içi basıncın azalmasına bağlı dolaşım bozuklukları > Meme kanalında keratin tıkacın şekillenmesi > Lökosit(akyuvar) konsantrasyonunda artış > Bağışıklık sistemine bağlı değişim gösteren antimikrobiyal faktörlerin konsantrasyonlarında yükselme şekillenmesi Kaynak: NMC National Mastitis Council, A Global Organization for Mastitis Control and Milk Quality (Ulusal Mastitis Konseyi, Mastitis Kontrolü ve Süt Kalitesi için Global Organizasyon Bir süre önce güncellenen sayımlara göre, Avrupa Birliği’nde yapılan organik çiftlik kümes hayvanı sayılarının sektörde artış gösterdiği ve organik tarımın büyüdüğü gözleniyor. Organik kanatlı sektörü Avrupa’da yükselişe geçti A B istatistik kurumu Eurostat’ın mutlak verilerine göre, organik koşullar altında yetiştirilen kanatlı çiftlik hayvanı sayısı 2014 yılında 28.5 milyon civarındaydı. Bir önceki sene bu sayı yaklaşık % 3.9 oranında azdı. Eksik veriler haricinde açıklanan rakamlar, Avrupa Birliği’nde organik tavukçulukta neredeyse % 6 oranında olumlu bir eğilim olduğunu gösteriyor. İNFOVET 104-105 2014 yılında lider organik kümes hayvanları lig tablosunda 12.75 milyon kanatlı ile lider konumundaki Fransa, bir önceki yıla göre % 8.9 arttı. Fransa’yı, 4.39 milyon (değişmedi) ile Almanya, 2.35 milyon ile Birleşik Krallık ve Hollanda takip ediyor. Hollanda organik kümes hayvancılığında 2013 yılına göre % 8.5 oranında artış kaydederken, Birleşik Krallık bir önceki yıla göre % 3.6 oranında kayıp yaşadı. Tablo. Türkiye’de organik türlere göre hayvansal üretim rakamları (adet) Yıllar Üretici Sayısı Büyükbaş (adet) Küçükbaş (adet) Kanatlı (adet) 2005 6 1.953 10.066 890 2008 37 4.578 12.180 22.428 2010 174 37.432 21.454 342.329 2011 225 12.162 33.818 431.754 2012 1.587 56.204 33.985 281.132 Kaynak: GTHB, 2012. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, OTBİS Kayıtları KANATLI Organik tavuk sayısında artış kaydeden bazı ülkeler Belçika %10 ile 2.098.000 İsveç %3.8 ile 929.601 Polonya %5.6 ile 257.515 Finlandiya %15.3 ile 188.203 Macaristan %27.1 ile 122.536 Slovenya %30.6 ile 71.537 Türkiye’de 110 milyonluk kanatlı üretiminin yalnızca 280.000 adedi organiktir. organik üretimde kayıp yaşayan ülkeler de mevcut Romanya’da ise, organik tavuk sayısının büyük düşüler yaşadığı tescillenmiş; 2013 ve 2014 yılları arasında kanatlı sayısı % 22.1 oranında azalma göstererek, 57.797 rakamlarında kalmıştır. Letonya’daki organik kanatlı sayısı ise 24.706 ile % 10.3; Kıbrıs’ta 8,616 ile % 9.8, Estonya 21.020 ile % 6, Slovakya 8,250 ile % 5.3 ve Litvanya 6,170 ile % 1.2 oranında azalmıştır. Bulgaristan ise ürettiği 500 adet organik kanatlı ile bir önceki yılki rakamİNFOVET 106-107 ların değişmediğini ve aslında herhangi bir organik üretim atılımı sergilemediğini göstermiştir. Eurostat, Luxemburg hariç olmak üzere verileri sadece 2013 yılından bu yana toplamış ve böylece 28 Avrupa Birliği üye ülkesinin 27’sini kapsayan bir araştırma yapmıştır. Altı ülke henüz bu iki yıl için veri raporlaması yapmamıştır. 2013 yılında, İtalya’da 3.063, Avustralya’da ise 1.403 milyondan fazla organik kümes hayvancılığı yapılmış. 2014 yılında ise Danimarka 1.630 milyon, Yunanistan ise 203,154 milyon kanatlı üretimi yaptığını bildirmiştir. Peki Türkiye’de organik tavuk üretimi neden az? Organik tavuk üretimi de bir üretim modelidir. Ancak, bu tür üretimde çok büyük alanlara gereksinim duyulması, yem ve işçilik maliyetlerinin yüksekliği, gerçek anlamda organik yem ham maddesi teminindeki güçlükler nedeniyle organik üretimin maliyeti çok yüksektir. Bu yüksek maliyetin bedelini ödeyecek tüketiciler oluştuğunda üretimini de gerçekleştirmek her zaman mümkündür. Tarım Bakanlığı verilerinden Yönetmeliğe göre, organik kanatlı yetiştiriciliği gereklilikleri Organik tavuk yetiştiriciliği sürü oluşumu için etlik civciv en fazla 2 günlük olmalı. Yumurtacı piliçler ise 18 haftalıktan fazla olmamalıdır. Barınak özellikleri olarak ise, etlik piliç için her 10 hayvana 1 m2 iç alan, 4 m2 dış alan; yumurta tavuğu için ise her 6 hayvan için 1 m2 iç alan, 4 m2 dış alan gerekmektedir. Barınakta bulunacak hayvan sayıları ise; 4800 adet organik etlik piliç, 3.000 adet organik yumurta tavuğu, 2.500 adet organik kaz ve hindi şeklindedir. Etlik piliçlerin kesime sevki 81. günden önce; hindi ve kaz kesimi ise 140. günden önce yapılamaz. de görüleceği üzere (Tablo), Türkiye’de organik tavuk üretimi çok düşük seviyededir. 110 milyon olan kanatlı içerisinde organik olanı sadece 280.000 adettir; diğer bir deyişle kanatlı hayvanların sadece binde 2.6’sı organiktir. BÜYÜKBAŞ O rtak görüş genellikle hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar olduğu yönündedir. Durum böyle iken, birtakım satır arası hatalar ve yanlışlar et sorununu daha da derinleştirmekte ve içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Ben burada üretimi baltalayan önemli olan ara nedenlerden birine dikkat çekmek istiyorum: Damızlık, dişi, gebe hayvanların kesimi ve kurbanlık düvelere yavru attırılması. Üretim temelde hayvanların üremesine bağlıdır. Sadece üretim değil eko sistemin devamı da üreme ile mümkündür. Teori böyle iken ülkemizde pratik ne durumdadır? Her bayram öncesi düveler ve dişi hayvanlar birçok tacirimizin gözlerine kestirdikleri kurbanlık hayvan materyali olmaktadır. Kimlerine göre kuraklığa kimlerine göre süt tozu ithalatına bağlı olarak 2007-2008 yıllarında ülkemizde başlayan et fiyatlarındaki artış o yılda damızlık ve dişi hayvan kesiminin yüksek oranda artmasını tetiklemiş olabilir. Ama kuraklığın veya süt tozu ithalatının bahane edilmediği durumlarda da dişi, gebe ve damızlık hayvan kesimi alışkanlığının devam etmesine ne diyelim? Doğudan batıya dizilen tırlarda ve kamyonlarda on binlerce düve ve dişi hayvan kurbanlık olarak sevk edilmektedir. Kesimhanelerde gebe düve veya inek kesimlerine yeterince dikkat edilmemekte, binlerce gebe hayvan ne yazık ki kesilmekte, daha da trajik olanı, gebe olan düvelere yavru attırılarak besiye alınmaktadır. Hayvancılıkta üremenin ve üretimin azalmasına neden olan birçok alt etkenler zaten (hastalıklar, bakım ve beslenme sorunları, zooteknik hatalar vb.) varken bir de buna gebe ve damızlık kesimi de eklenince zarar Dişi ve gebe hayvanları değil üretimi kesiyoruz Hayvancılıkta ihracat yapan bir ülke iken nasıl oldu da 20-30 yıl içerisinde canlı hayvan ithalatının yanı sıra et ve kasaplık hayvan ithalatçısı bir ülke haline geldik? Bu sorunun cevabı uzun yıllardır çözümleri ile birlikte verilmektedir. YAZI: Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Kafkas Üni. Vet. Fak., Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ÇÖZÜM, ÜRETİMİ KESMEKTE İlgili kurumlarca bir kesim stratejisi ortaya konulmalı ve sıkı denetimlerle uygulanmalıdır. Son 30 yıldır uygulanan politikalardan köklü ve ani bir U dönüşü yapmamız şimdilik olanaksız gözüküyor. Ancak zararı daha da artırmanın yollarını kesmek tümden yok olmanın kısa vadede önüne geçebilmek mümkündür. katlanarak artmaktadır. Bir inek veya koyundan yılda bir kez yavru alınabildiği gerçeği göz önünde bulundurulursa kesilen hayvanın yerine kurbanlık veya kasaplık bir hayvanın gelmesi en az 15 aylık bir süreci kapsamaktadır. Bayram öncesinde erkek hayvana göre daha ucuz olan düve üzerinden ticaret yapmak isteyen tüccar kardeşim gebe düvelere yavru attırarak, yada ileri gebe olmayan ineğini kestirerek aslında gelecek yılın kurbanlıklarını şimdiden kesiyor. Bir yerde bindiği dalı ve hayvancılığının geleceğini, kısaca üretimi kesiyor. Peki bu sorular ve cevapları nerede kullanılacak? Bu cevaplar ile bilgisayar ortamında bir veri tabanı oluşturarak e-mail programları yardımıyla müşterilerinize doğum günleri yaklaştığında beğendiği ürünlerde indirim sağlayan promosyonlar uygulayabilirsiniz. Bunun dışında haftalık promosyonları, özel organizasyonları ve yeni ürün tanıtımlarını yine bu bilgileri ışığında yapabilirsiniz. Tüm bunlar sonrası oluşacak müşteri memnuniyeti ve bağlılığı artışı sonucu, mutlu müşteriye ulaşmış ve markanızı müşteriniz için vazgeçilmez konuma getirmiş olacaksınız. Perakende satışta başarı hedef müşterinizi ne kadar tanıdığınızdan geçiyor. Müşterilerinizin eğilimlerini test edebileceğiniz bir müşteri veri tabanı yaratmak başarıya giden yolda kilit nokta olarak öne çıkıyor. Başarı müşterinizi tanımaktan geçer B ilinen ve gerçekliği kabul edilen bir söz vardır: “Bilgi güçtür”. Bu söz kanatlı hayvan sektöründeki perakende satış başarısı için de geçerli bir sözdür. Buradaki başarının anlamı, müşterilerinizi ne kadar çok tanıdığınız ve ne denli onları memnun ettiğinizdir. İNFOVET 110-111 Müşterilerinizin ihtiyaçlarını bilmezseniz, onları memnun etme şansınız da kalmaz Bu durumda son satış noktasında müşterilerin eğilimlerini ve ihtiyaçlarını anlamak çok önemlidir. Et ve kanatlı hayvan sektöründe, müşteriler hem ürünün kalitesini hem fiyatını hem de aldığı hizmetin kalitesini ayrı ayrı değerlendirir. Yapılacak bir pazar araştırması müşterilerin memnuniyet ve tatmin seviyesini pazarlamanın 4 P’si olan fiyat (price), yer (place), tanıtım (promotion) ve ürün (product) çerçevesinde ölçebilir. Bu çalışmanın sonucu et bölümünün müşterilerine onların ihtiyacı olan pazarlama teknikleri ile gidilmesini sağlayabilir. Bu araştırmalar sonucu oluşturulacak müşteri veri tabanı sürekli güncellenerek size verimli dönüşler sağlayacaktır. Başta sözünü ettiğimiz sözde de belirtildiği gibi, bilgi güç ise, iş dünyasında bilgi kar demektir. Her müşteriye basit sorulardan oluşan formlar doldurtulabilir. Tabi onlara bu formu doldurması ve size bilgi kazandırması karşılığında, siz de onlara bir sonraki alışverişlerinde kullanılmak üzere % 5-10’luk indirim olanakları sunabilirsiniz. Bu formda, hangi ürünleri ne sıklıkla aldığı, tatmin seviyesi, hangi ürünlerin satılmasını istediği ve kişisel bilgilerin içeren sorular yer alabilir. MEVLANA CAMİİ Şerafettin CAMİİ Ince Minareli Medrese GEZİ KONYA EREĞLİ Hayvancılığın kalbi Konya’nın Ereğli ilçesinde mesleklerini icra eden serbest klinisyen hekimlerin ortak sorunu, işbirliği ve beraberlik ruhu. ereğli İNFOVET 112-113 Konya ilinin r güneydoğusunda ye , alan, Aksaray, Niğde Karaman ve Mersin’e jik sınırı olan Ereğli, strate a ıkt cıl konumu ile hayvan den sin Türkiye’nin her bölge n So hayvan almaktadır. nin zamanlarda, arazileri bir le uygunluğu nedeniy eye şm nü yem merkezine dö en kid başlayan Ereğli; es n hayvanlığın kalbi ola asayı piy Trakya’yı geçerek, e lin ha belirleyen bir güç e sin geldi. Biz de böyle önemli bir konumda bulunan Ereğli’deki iner serbest klinisyen veter ve ik ett hekimleri ziyaret n bölgedeki hayvancılığı r şla kta sorunlarını, mesle ik erl rab arasındaki birlik-be lge seviyelerini ve bö uk. hastalıklarını konuşt GEZİ KONYA EREĞLİ munda. Damızlık hayvanlar ve kapasiteler açısından otalama % 200-300 büyüdü ve hayvan sayısı 200 bini geçti. İşletme sayısı % 200 arttı. Klinikler bakımından aile işletmesi bizim için daha karlı olsa da aile işletmeleri bitti, ancak bunun yanında entegre işletmelerde kapasiteler arttı. Veteriner Hekim Mehmet Bülbül, meslektaşlar arasındaki iletişim eksikliğinin mesleği geriye götürdüğüne inanıyor. Bu sektörde sizce birlik beraberlik var mı? Birlik ve beraberlik mümkün değil, aksi şekilde rekabet artıyor. Meslektaşlar arasında iletişim kopukluğu var; bunun nedeni de kazanç. Meslektaşlar arasındaki rekabet her meslekte olduğu gibi çok büyük. Şimdiki duruma kısaca baktığımda, bir beraberliğin mümkün olmadığını kolaylıkla söyleyebilirim. Peki sizce meslekte nelerin değişmesi lazım? Beklentimiz her şeyden önce; saygı Aile işletmesi döneminin kapandığını, yerini entegre işletmelere bıraktığını söyleyen Veteriner Hekim Mehmet Bülbül, meslektaşlar arasındaki rekabetin mesleği geriye götürdüğünü düşünüyor. Y ılların deneyimi Veteriner Hekim Mehmet Bülbül, Ereğli’nin Türkiye hayvancılığında en üst seviyede olmasına rağmen, hekimler arasındaki rekabetin birlik ve beraberliği öldürdüğünü, bu şekilde üreticilerin de hekime saygı duymasını beklemenin yersiz olacağını söylüyor. Ereğli’de hayvancılık ne durumda? Gelişmelerden bahseder misiniz? Şu anda Ereğli’de hayvancılık Türkiye’de bir numara konuİNFOVET 114-115 Ben bir veteriner hekim olarak saygı bekliyorum. Saygı gördüğüm zaman ben de mesleğimi daha büyük zevkle yapıyorum. Ama bazı hayvan sahiplerinde bu saygı ve hoşgörüyü göremiyorsunuz. Bu durumun, biz veteriner hekimler için motivasyon düşürücü olduğunu unutmamak gerekiyor. Bölgedeki hastalıklardan bahseder misiniz? İşletmeler büyüdükçe hastalıklarda da artış şekillendi mi? Bölgesel hastalıklar tabi ki var. 1981’de bu mesleğe başladığımda Ereğli’de belli başlı hastalılar mevcuttu, şimdi ise ne arasanız bulursunuz. Elbette bunun sebebi Ereğli’nin hayvancılık konusunda merkezi bir yer olmasıdır. Trakya’dan, Aydın’dan, Türkiye’nin dört bir tarafından buraya mal geliyor. Nüfusumuz yaklaşık 130 bin ve doğal olarak hayvana talep büyük. Yeni mezunlara söylemek istedikleriniz var mı? Yolları açık olsun. Yeni nesiler karşı saygım ve sevgim sonsuz. Benim gördüğüm kadarıyla bizim mesleğin önü açık, ama yeni bir hekimin kendisini kabul ettirmesi çok önemli. GEZİ KONYA EREĞLİ Deneyimli bir hekim olarak günümüzde Ereğli’de hekim olmak nasıl? Veteriner Hekim Ali Köse ve eşi Veteriner Hekim Nagihan Köse’nin işbirliği takdir edilecek boyutta. Ereğli’de son zamanlarda aile işletmeciliğinden bilinçli çiftlik üretimine geçildi. Bu nedenle eski hekimler olarak çiftlik yönetimi hususunda açıklarımız olduğunu hissetmeye başladık. Çünkü yıllarca klinisyen olarak yetiştik. Bu eksikliği 4-5 senedir aile işletmeleri profesyonelleşmeye başladığından beri hissetmeye başladık. Beslenmeden tutun da, doğum gebelik kontrolleri ve buzağılamaya, hastalık eradikasyonlarından aşılamaya kadar sürü bazında takipte bulunma zorunluluğu ortaya çıktı. Bu nedenle yeni hekim arkadaşlarıma sürü yönetimini iyi öğrenmelerini tavsiye ediyorum. Veresiye eğilimi bizleri zor duruma düşürüyor Veteriner Hekim Ali Köse, Ereğli’deki veteriner hekimlerin aynı anda iyi bir hayvan beslemeci ve iyi bir sürü yönetim uzmanı olması gerektiğini; aynı zamanda çiftlik sahiplerini ve küçük üreticileri bilinçlendirmek için mesai harcamının önemini vurguluyor. V eteriner Hekim Ali Köse 1992 yılı İstanbul Üniversitesi mezunu ve 19 yıldır Ereğli’de klinisyenlik yapıyor. Ereğli’de hayvancılığın son zamanlarda süt inekçiliğine kaydığını belirtilen deneyimli hekim; daha önceden bilinçsiz bir hayvancılığın söz konusu olduğunu, ancak ilerleyen süreçte daha bilinçli bir şekilde yürütüğünü belirtiyor. Eski tip aile işletmeciliğinden bilinçli çiftlik üretimine geçildiğini ekleyen Köse, bu nedenle eski hekimlerin çiftlik yönetimi hususunda açıklarının çıkmaya başladığını söylüyor. İNFOVET 116-117 Sürekli karşılaştığınız ve buraya has spesifik hastalıklar var mı? Mastitis, metritis, hipokalsemi, buzağı septisemisi gibi standart vakalar karşımıza çıkıyor. Bu yıl LSD ortaya çıktı. İyi bir aşılama ile eradike etmeyi başardık. Hiç görmediğim bir hastalık ve ilk defa bu sene çıktı. Yetiştiriciler hastalıklar konusunda maalesef istenilen düzeyde bilinçlendirilemedi. Bu noktada veteriner hekimlerin aynı anda iyi bir hayvan beslemeci ve bir bütün olarak iyi bir sürü yönetim uzmanı olması gerekiyor. Aynı zamanda çiftlik sahiplerini ve küçük üreticilerini bilinçlendirmek için mesai harcaması gerekiyor. Mesleki açıdan Ereğli’de yaşanan sorunlar nelerdir? Veresiye eğilimleri oldukça fazla ve bu önemli bir sıkıntımız. Neredeyse 5 yıldır tahsil edemediğim borçlar var. Maalesef böyle durumlarda ümidimizi kesiyoruz. Yıllık kazancımızın % 20’si veresiyedeki batık paralar. Emeğimizin karşılığını bir şekilde aramaya çalıştığımızda da tepki alıyoruz. Eski bir hekim olduğum için insanları tanıyorum ve tanıdığım insanlara hizmet vermekten öte bir çözüm ne yazık ki bulamıyorum. GEZİ KONYA EREĞLİ E rciyes Üniversitesi’nden 2011 yılında mezun olan Veteriner Hekim Yasin Pala, kliniğini açalı henüz bir yıl oluyor. Fakülteye girdiği ilk yıllardan itibaren klinisyenlik yapmayı aklına koyduğunu söyleyen Pala, şartlar bakımından serbest klinisyenlik ile çiftlik hekimliğini karşılaştırdığında klinisyenliğin bir nebze daha zor olduğunu söylüyor. Konya Ereğli’de klinik açma fikrinden başlarda çok çekindiğini söyleyen genç klinisyen, bölgede çok fazla klinik olduğu için ilk klinik açma fikrini aklına koyduğu sıralarda insanların gözünü korkuttuklarını, fakat herkesin nasibi ne ise onu yiyeceğini inandığını vurguluyor. Veteriner Hekim Yasin Pala, çiftlik hekimliğinin sürü yönetimi deneyimi açısından daha avantajlı olduğunu düşünüyor. Genç ve yeni klinik sahibi bir hekim olarak, bir yıl içerisinde bölgede en çok karşılaştığınız hastalıklar neler oldu? Ereğli bölgesinde buzağı ishalleri ve pastourella çok yoğun olarak karşıma çıkıyor. Bir de bunların yanı sıra sıkça tohumlamayave gebelik muayenesine gidiyorum. Hastaya gittiğim zaman şunu farkediyorum; mastitis ve benzeri hastalıklar için artık kimse veteriner hekim çağırmıyor; doğru bir yol olmasa da kendi ilaçlarını alıp hayvanlarını kendileri tedavi ediyorlar. Çözemedikleri en son durumlarda ve olay kronikleştiğinde hekimi çağırıyorlar. Yıllardır klinisyenlik yapan hekimler, bölgede veresiyenin ciddi bir problem olduğunu söylüyorlar. Siz bu kısa süreçte benzer bir sorunla karşılaştınız mı? Serbest klinisyenliğe çok yeni atılmama rağmen ben de veresiye problemi yaşıyorum. Fakat son birkaç ay içerisinde borçlarımı hafifletmeyi başardım. Bu veresiye sorununun önüne geçmek için genelde büyük çiftliklerle çalışmayı tercih ediyorum; bu nedenle diğer meslektaşlarım kadar büyük sıkıntılar yaşamıyorum. İNFOVET 118-119 Çiftliklerle çalışmanın avantajlarını görüyor musunuz? Elbette çiftlikler daha avantajlı.Buralarda küçük vakalar karşımıza çıkmıyor. Problemler sürü bazında olduğu için hem daha kazançlı oluyor hem de sürü yönetimi deneyimi kazanmış oluyorsunuz. Bölgede aile işletmeciliğinden çiftlik üretimine geçildiği için bu tür deneyimler biz hekimler için önemli. Mesleki açıdan ileride kendinizi görmek istediğiniz yer neresidir? Gelecekte herkes gibi en üst seviyeye gelmek isterim ancak sektör ve sektördeki meslektaşlarımız ne yazık ki buna izin vermiyor. Maddi ve manevi kısıtlamalarla karşılaşıyoruz. İşbirliği ve beraberlik ruhu eksik. Deneyimli hekimlerin desteği önemli 2011 yılında mezun olduktan sonra çeşitli işletmelerde çalışan ve henüz bir yıl önce kendi kliniğini açan Veteriner Hekim Yasin Pala, üreticilerin bazı hastalıklar kronikleşmeden önce hekimlerle iletişime geçmekten kaçtıklarını ve kendilerince tedavi uyguladıklarını söylüyor. GEZİ KONYA EREĞLİ F ırat Üniversitesi’nden 2007 yılında mezun olan Veteriner Hekim Abdullah ulutaş, hekim ağabeylerinin yanında deneyim kazandıktan sonra kendi kliniğini açmış ve 2012 yılında da Fırat Üniversitesi mezunu olan meslektaşı Veteriner Hekim Rahim Karpuzcu ile ortak olmuş. Veteriner Hekim Abdullah Ulutaş ve Rahim Karpuzcu, iki kişi arasındaki güvenle ortaklığın kolaylıkla yürütülebileceğine inanıyorlar. Konya Ereğli’de hayvancılık sizce ne aşamada? Ereğli süt üretiminde Türkiye’de birinci olarak bilinmekte. Bildiğiniz üzere geneli süt hayvancılığı ile uğraşan bir yer. En son bahar döneminde 160 bin üzerinde kayıtlı hayvan olduğu biliniyor. Kırsal kesimde kalan birkaç köy var ki bu köyler kültür ırklarına giremiyorlar; bu hayvanlarda da çok fazla kayıt sistemi tutulamıyor. Ereğli düz bir yer olmasıyla birlikte, köyler arası mesafe çok kısa olduğu için; biz hastaya giderken en fazla 45-50 km arasında yol yapıyoruz. Zaten veteriner kliniği olarak, uzak köylerde ve kasabalarda klinikler var. İlçe bazında düşündüğümüz zaman zaten kırka yakın klinik mevcut. 150-200 sağmal hayvanı olan çiftlikler de ekstra olarak kendi bünyelerinde hekim çalıştırmayı uygun görüyorlar. Ereğli’de bildiğimiz üzere işletmeler de çoğaldı. Nedir bu rakam? Şu an için hali hazırda 4-5 adet mandra var ve her mandranın çiftliği var. Örneğin veresiye probleminden dolayı hekimler olarak işlerimizi seçmeye başladık; ancak işlerimizde bir azalma olmuyor. Çünkü dört sene önce gittiğimiz bir üreticide 10 hayvan beslerken, şu anda 50-60 hayvan besliyor. Bu bilgi, işletme bazında da sizlere bir fikir verecektir. Bölgemizde iyi bir teşvik var. Birçok müşterimiz kredi çektirerek yer yaptırdı ya da var olan işletmelerini modernize etti. Kredi olmadan ve bu konularda biraz olsun gözünü karartmadan bir arpa boyu yol alınamaz. İNFOVET 120-121 Bölge sorunları için hekimler bir araya gelmeli Başarılı iki veteriner hekim olan Abdullah Ulutaş ve Rahim Karpuzcu’nun ortaklığı ile yürüttükleri klinik çalışmalarında, iki hekimin de ortak olarak gözlemledikleri problem hekim odaları ve diğer kuruluşların yetki konusundaki yetersizlikleri. Üreticiler hayvan yetiştiriciliği konusunda sizce yeteri kadar bilinçli mi? Daha yeni yeni bilinçlenmeye başladılar. Para kazanmaya başladıktan sonra, “nasılsa destek veriyorlar, tosun atlatalım, tohumlama faturası yazdıralım” gibi şeyleri yeni aşmaya başladılar. Artık damızlık hayvanlarını kaliteli hale getirmek, rasyonlarını ayartlamak, süt kalitesini artırmak gibi konular için uğraş veriyorlar. Bunu birkaç senedir yapıyorlar. İşletme sahiplerinin birçoğu akşam evlerine gittiği zaman ya Tarım Tv ya da Bereket Tv izleyerek bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlar. Yalnız böyle şeylerin bazı kötü yanları da var; örneğin işi anlayamayan ve hayatında inek görmemiş insanlar da kağıt üzerinde ayarlamalarını yapıp kredi çekiyor ve hayvanlığa atılıyor. Sizce meslektaşlar arasında bölgesel bir dayanışma var mı? Herkes arasında bir dayanışma olmasa da gruplaşmalar GEZİ KONYA EREĞLİ elbette mevcut. Biz üniversitede etik olayından ziyade, hayvan besleme ve zootekni dersleri üzerinde durduk. Deontoloji dersini sadece ilk yılda verdiler ve o vizyon ne yazık ki oturmadı. Bu veteriner hekimliğime özgü bir problem değil, toplum olarak genel bir sorun. Bu konuyu birçok yerde meslektaşlarımızla konuşuyoruz; toplanmalı, bir araya gelmeli, piyasayı birlikte oluşturmalı, odanın, ilçe tarımın ve hekimlerin irtibat halinde olması gerektiği, bu kuruluşların yaptırımlarının olması gerektiği söyleniyor. Örneğin Konya Ereğli’de 40’a yakın klinik mevcut. 150-200 hayvanı olan çiftlikler ise kendi bünyelerinde veteriner hekim çalıştırmayı uygun görüyorlar. 2012 yılında Konya bölgesi pilot bölge seçildi ve ilaç satılan kliniklerde, bir hekimin sahaya gideceği, diğer hekimin de klinikte ilaç satımından sorumlu olacağı, aksi takdirde para cezası uygulanacağı söylendi. 2012’de 2015 yılına üç yıl geçti, ancak denetim için bir kişi dahi gelmedi. Asıl sorun budur. Sürekli karşılaştığınız ve Konya Ereğli bölgesine has spesifik hastalıklar karşınıza çıkıyor mu? Yazın genellikle babesia ve theileria ile karşılaşıyoruz. Ancak Konya’da bu hastalıkların prevalansı da bölge bölgeye değişiyor. Özellikle yaylıma çıkarılan hayvanlarda babesiatheileria oranı artıyor. Genel olarak kültür hayvanlarda sık görülen hastalıkların tamamı bizim de karşımıza çıkıyor. Mastitis her zaman haddinden fazla görülüyor; özellikle yazın İNFOVET 122-123 septik mastitis ile karşılaşıyoruz. Hipokalsemi ise kışın çokça yaşanıyor. Bunun dışında süt ineklerinde abomasum deplasmanı, konstipasyon gibi vakalar görülüyor. Veteriner hekimler çoğunlukla tohumlamadan para kazanmakta. Tohumlamıyorum bile diyen bir hekim ayda 7080 tohumlama yapar. Bu da bir klinik için normalde geçim kaynağı demektir; ancak belirttiğim gibi emeğimizin karşılığını peşin alamıyoruz. Son olarak, ortaklık nasıl bir duygu ve avantajları sizce nelerdir? Ortaklıkta, para konusunda bir şeyler söylemem gerekirse, işin sağlıklı bir şekilde yürümesi için ortakların kuruş hesabı yapmaması gerekiyor. Bu konularda çok ayrıntıya girilirse, o ortaklık yürümez, ayrılık tez gelir. Bizim aramızda böyle bir şey yok; standart ilaçlarımız var ve alım satımlarımızı defterlerimize işleriz. Bunun dışında da iki kişi arasındaki güvenle bu iş kolaylıkla yürür. GEZİ KONYA EREĞLİ Hasta sahipleri ile iletişim anahtardır Veteriner Hekim Deniz Çakar, sektörün ilerlemesine rağmen veteriner hekimlerin her zaman en son planda olduğunu ve aralarındaki diyalog problemlerinin, iletişimsizliğin, rekabetin ve ilaç satışlarındaki sorunların çözüm beklediğini belirtiyor. uygunluğu nedeniyle bir yem merkezine dönüşmeye başladı. Merkez olarak eskiden Trakya görünse de, artık Ereğli de piyasayı belirleyebilen bir güce sahip. Konya’da veteriner hekimlerin yeri sizce önemli midir? Sektörün büyümesine ve insanların para kazanmalarına rağmen, veteriner hekim her zaman en son planda. İnsanlar, hatta veteriner hekimlerin arasındaki diyalog problemleri, iletişimsizlik, rekabet ve ilaç satışlarındaki sorunlar çözüm beklemektedir. Meslek sizce nereye gidiyor? Hem hekimler bilgi ve donanım olarak çıtayı yükseltiyor, hem de üreticiler sınıf atladığı için kendilerini yetiştirme zorunluluğu hissediyor. Mesleğe yeniden başlıyor olsam, kesinlikle serbest hekimliği tercih ederdim. Çünkü çiftlik hekimliği bana göre çok zordur; aşı, tedavi, tedavi süresince hayvanın verdiği cevap, olumsuzluklar… Hekim bunların hepsini yakından takip etmek zorundadır ve sorumluluğunu almaktadır. Serbest piyasa böyle değildir; profilaksiye yönelirsiniz, özel durumlarda gerekenleri yaparsınız. Bazı durumlarda elbette hayvanlara bizzat gitmeniz gerekir; ancak tedavinin olumlu ya da olumsuz gittiğini zaten başında hayvan sahiplerine söylersiniz. Veteriner Hekim Deniz Çakar, Ereğli’de 25 yıl öncesine göre ciddi bir hayvan popülasyonu artışı olduğunu söylüyor. K onya, Ereğli doğumlu olan Veteriner Hekim Deniz Çakar, ilk ve orta öğretimini Ereğli’de tamamladıktan sonra, 1999 yılında 100. Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olmuş ve 2002 yılında kendi kliniğini açmış. Ereğli hayvancılık konusunda sizce nasıl bir yer? Bölgede ciddi bir hayvan popülasyonu var diyebilirim. Arazi şartlarımızın uygunluğu, aynı zamanda birliklerimizin ve kooperatiflerimizin tam hızla çalışmasıyla hayvan sayımız kısa bir süre içinde iki katına çıkİNFOVET 124-125 mıştır. Sekiz sene önce Ereğli’de yaklaşık 30-40 bin hayvan vardı, şimdi ise hayvan sayımız çok rahat söyleyebilirim ki 200 binin üzerindedir. Bu hayvanların çoğu büyükbaş; küçükbaş hayvan fakat insanlar piyasa şartlarına uymaya çalışınca, doğal olarak daha çok büyükbaş hayvancılığa yönelmeye başladı. Bu durum için son zamanlarda yaşadığımız süt fiyatlarındaki artışın büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum. Aile işletmeleri de geçmişte kaldı, hayvancılığa insanlar artık ciddi bir iş olarak bakıyor; kurumsallaşmaya, şirketleşmeye yöneldiler. Bölgeye spesifik hastalıklar karşınıza çıkıyor mu? Burada süt hayvancılığı ön planda olduğu için sütçü hayvanlara özel belli başlı hastalıklar da daha çok karşımıza çıkıyor. Örnek olarak mastitis, pneumoni, metabolik hastalıklar, doğum sonrası deplasmanlar sık görülüyor. Ama spesifik bir hastalığımız yoktur. Ereğli hayvanlar için bir geçiş noktası mıdır? Ereğli Türkiye’nin her bölgesinden hayvan alır; Trakya’dan, doğudan, batıdan, hatta yurt dışından bile hayvanlar buraya gelir. Konya Ovası, arazilerimizin Yeni mezun meslektaşlarınız için altın anahtarınız nedir? Yeni hekimlere diyebileceğim en iyi şey, donanım. Bunun haricinde iletişim gerçekten çok önemli. Müşterilerinin kalitesi git gide arttıkça, meslekte problemlerle karşılaşma riski de düşecektir. Hayvancılık karlı bir iş ve hayvan eskisinden daha değerli; bu nedenle insanlar üreticiliğe bir yatırım gözüyle bakıyorlar. Ancak, bu üretici popülasyonunun arasından sıyrılmaları için kendilerini geliştirmek zorundalar, aksi takdirde yarışı kaybederler. Hekim olarak bu durumdan yararlanıp müşterilerini kendileri seçmeliler diye düşünüyorum. BÜYÜKBAŞ Veteriner Hekim Hüseyin Dayı, hayvanların kaliteli ve üretgen bir yaşam sürmelerinin, sağlıklı bir ayağa sahip olmalarına bağlı olduğunu söylüyor. Hayvan sağlığında ayak ve tırnak bakımının önemi ve elektro-hidrolik makina kullanmanın avantajları Günümüzde modern makinalarla yılda 10.000’den fazla sığırın tırnağı optimal ağırlık taşıyan yüzeyi sağlamak için, hoof trimerler tarafından şekillendirilmekte ve eski usul tırnak kesimleri terkedilmektedir. Yazı: Veteriner Hekim Hüseyin Dayı İNFOVET 126-127 S ığırlarda, özellikle süt sığırlarında endüstriyel gelişmeye paralel olarak ayak ve tırnak hastalıklarında ciddi bir artış görülmektedir. Hayvanların bu yüksek et ve süt verimleri, iyi bir gelişme göstermeleri, üretken olarak uzun süre işletmede kalmalarının ön şartı sağlıklı bir ayağa sahip olmalarına bağlıdır. Bu arada tırnak bakımına gereken özenin gösterilmemesi nedeniyle, ayak hastalıklarının önemi bir kat daha artmıştır. Ayak ve tırnak hastalıklarının neden olduğu başlıca kayıplar, süt veriminde azalma, canlı ağırlık kaybı, infertilite prob- lemleri ve tedavi masrafları olarak sıralanabilir. Beyaz çizgi hastalığı taban ülseri ve apseler yıllık 257 USD, dermatitler ve footrot gibi küçük sorumlular 128 USD aralığında anlamlı kayıplarının yanında, asıl topal ineklerin bakımı için gerekli olan ek yönetim ve çaba ekonomik kayıpların çoğunluğunu oluşturmaktadır (Kaynak;Hoard’s Dairyman). Eski usul nalbantlar veya tırnak kesicileri ipler ve halatlar yardımıyla hayvanları zorla zapturapta alarak tırnak kesimi yaparken, günümüzde modern makinalarla yılda 10.000’den fazla sığırın tırnağı optimal ağırlık taşıyan yüzeyi sağlamak için, hoof trimerler tarafından şekillendirilmektedir. Birçok işletmede iş yükü ve zamandan ciddi kazançlar elde edilmektedir. CİHAZIN TEKNİK ÖZELLİKLERİ > V şeklinde açılan ön kapı sistemi hızlı bir şekilde hayvanın boynunun kilitlenmesine ve hayvanların kolayca giriş çıkışına yardımcı olur. > 90 derece açılan arka kapısı dayanıklı ve büyükbaş hayvanın gücüne karşı koyabilecek biçimde dizayn edilmiştir. > Arka ayakların kaldırılmasında kullanılan sistemler sayesinde hayvanın ayakları rahat BÜYÜKBAŞ Hidrolik sistemlerde kilitlemeler (özel frenler) kullanılarak operatör güvenliği maksimum seviyeye çıkarılmıştır. bir şekilde kaldırılmakla beraber pelvis oturağı ile de hayvanın arka ayaklarında herhangi bir travmaya neden olmamaktadır. > Hayvan karın bölgesinden iki noktadan kaldırılarak öne ve arkaya devrilmesi engellenmiştir. > Makine alt tarafında bulunan kauçuk sistemler ile hem kaymayı önler hem de hayvana zarar vermemektedir. > Hidrolik sistemlerde kilitlemeler (özel frenler) kullanılarak operatör güvenliği maksimum seviyeye çıkarılmıştır. > Büyükbaş hayvan içeride iken operatörün rahat işlem yapabilmesi için hidrolik asansör sistemi ile istenilen boyda makina aşağı ve yukarı hareket ettirilebilmektedir. > Çiftlik içerisinde makinanın taşınması için sistem gayet basit bir şekilde hareketli hale getirilebilmektedir. > Sistem tamamen halatlı İNFOVET 128-129 Elektro-hidrololik makine, tırnak kesimi uygulamasındaki kolaylıktan dolayı operatöre rahatlık sunar. hayvanı strese sokmadan, işlemleri hızlı ve güvenli bir şekilde sonuçlandırarak hayvanların tedavisine imkan sağlanır. olarak dizayn edilmiştir. Bunun sebebi yine iş sağlığı ve güvenliği ölçüsünde değerlendirilerek düşünülmüş ve elektrik kesintisi durumunda halatların kesilip büyükbaş hayvanın strese girmeden makina içinden tahliyesi sağlanabilmektedir. > Sistem monofaze olarak dizayn edildiğinden her yerde rahatça kullanılabilmektedir. ELEKTRO-HİDROLİK KONTROLÜN AVANTAJLARI > İnsan gücünün ve hızının yeterli olmadığı koşullarda işin kolay yapılmasını sağlar. > Hayvan refahı ve insanlar için iş güvenliğini ön plana çıkaran bir çözüm sistemidir. > Hareketin kontrolü, çok hassas bir şekilde sağlanır. > Uzun ömürlüdür. > Hız, kuvvet ve moment kademesiz olarak kolayca operatör tarafından ayarlanabilir. > Azami yük altında, durağan halden hareketli hale çok kolay geçiş yapılabilir. Hidrolik kontrollü büyükbaş hayvan tırnak kesme makinesi uygulama açısından operatörü son derece rahatlatan, büyükbaş hayvanın hareketsiz bir şekilde bakımının yapılmasına, hayvanı strese sokmadan ve bu işlemleri son derece hızlı ve güvenli bir şekilde sonuçlandırarak hayvanların tedavisine imkan sağlayan bir sistemdir. Bu ve bunun gibi avantajlarından dolayı hidrolik sistemler birçok makina da tercih edilmektedir. Büyükbaş hayvanlarda tırnak problemlerinin müdahalesi ve rutin bakımları için Akday Grup Makina olarak hidrolik kontrollü bir makina dizayn ettik ve ülke hayvancılığının kullanımına sunduk. Yerli üretim makinalarımızın satış sonrası teknik destek ve servis hizmetlerini de firmamızca müşterilerimize sağlamaktayız. RÖPORTAJ BAF’ıN tercih eDİLME sebebi BAF Premix LTD ŞTİ Genel Müdürü Lokman Özturhan, her geçen ay satışlarının arttığını söylüyor. Standartların ötesinde kalite ve hizmet anlayışı Sundukları ürün ve hizmetlerle sürekli yenilik yapan, kendisini geliştiren ve müşteri karlılığına katkıda bulunan BAF Premix, hayvancılık sektörünün vazgeçilmezi haline geldi. S tandartların ötesinde kaliteli ürünler üreterek hayvancılık sektörüne en yüksek faydayı sağlamayı amaçlayan BAF Premix’in Genel Müdürü Lokman Özturhan ile şirket etkinliklerini, ihracat hamlelerini, kapasitelerini ve müşterileri tarafından BAF Premix’in tercih edilme nedenleİNFOVET 130-131 rini konuştuk ve Özturhan, fosfat grubunda pazar payının % 30’unu elinde tutan BAF Premix’in, müşteri odaklı faaliyetlerine devam edeceğini vurguladı. Tarihçenizden ve faaliyetlerinizden bahseder misiniz? 2011 yılında kurduğumuz BAF Premix’te kanatlı ve ruminant için yem katkı maddeleri ve yemlik fosfat üretimi yapıyoruz. Üç adet üretim hattımız mevcut. Bir tanesinde DCP ve MCP dediğimiz yem içerisine katılan kalsiyum ve fosfor kaynaklarını; diğerinde nikropremiks dediğimiz, bir ton yeme 1-5 kg arasında kullanılan vitamin ve mineralleri; bir diğer hattımızda Bizden önce Türkiye’de iki adet üretici firma vardı. Ciddi şekilde rekabet halinde olduğumuz bir ortamdı. Piyasaya girmemiz ile fiyatlar çok aşağı çekildi ve bu rekabet hali fiyatlar bakımından müşterilerimize yaradı. Bunun dışında, serbest bölgede olmamızın avantajı ile daha rahat ürün tedarik ediyoruz ve ihracat için limanlara yakınız. Bulunduğumuz yerin 2 km yakınında bir liman bulunmakta; bütün ham maddelerimiz oradan geliyor. İhracatta da işletmemize 40 km uzakta olan Assan Limanı’nı kullanıyoruz. ise konsantre dediğimiz tona 25 kg olan ve 25 kg’dan 350 kg’a kadar kullanılabilen konstantre yemleri üretiyoruz. Üretimimizin yaklaşık % 30- 35’ini iç piyasaya sunuyoruz. Geri kalan kısmını ise ihraç ediyoruz. BAF Premix’in aylık üretim kapasitesi nedir ve mevcut kapasitenizi yükseltmeyi düşünüyor musunuz? Fosfat grubunda aylık 5.000 ton, premiks ve konstantre grubunda ise 10 bin ton kapasitemiz var. 2011 yılında kurulduğumuz ve 2013 yılında satışa başladığımız için şu anda tam kapasite çalışmıyoruz. Kapasitemizin % 50’sini kullanıyoruz diyebilirim. Ama her geçen ay satışlarımız artıyor. Kapasitelerimizi doldurduğumuz zaman illa ki yatırımla ilgili atılımlarımız olacak. RÖPORTAJ BAF Premix, bünyesinde üç adet ürettim hattı barındırıyor. Konya’da toplam üretim nedir? Konya’da toplam üretim kurulu kapasite bazında 11 milyon civarındadır. Aylık kapasite ise 240 milyon yumurtadır. Yaklaşık 10 gün boyunca bir hayvandan 350 ila 400 arasında yumurta alırsınız. Ruminant ve kanatlı üretimlerinizde oranlar nedir? Kaç ülkeye ihracatınız var? Kanatlı üretim oranlarımız daha fazla ve şu anda 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Orta Asya bölgelerinin hemen hemen hepsinde varız. Uzak Doğu’da, örneğin Vietnam’da varız. Şu ana kadar bütün büyük uluslararası fuarlara katıldık. Serbest bölgede ticaret yapmanın ürün tedarikinde kolaylık ve limanlara yakın olmak dışında başka bir avantajı var mı? Başka bir avantajı yok. Bizim yaptığımız işte tonaj çok yüksek olduğu için nakliye de ciddi oranda maliyet getiriyor. Örneğin Mersin Limanı’ndan ham maddeyi Konya’ya getirmek, Konya’da imal edip tekrar Mersin’e götürüp ihracata yollamanız ciddi bir maliyet olduğu için böyle bir bölgeyi tercih etmeyi uygun gördük. Tabi ihracata yönelik çalışmayı hedeflediğimiz için serbest bölge bizim için bir avantaj. Sektörü değerlendirirsek... Zorluklar nelerdir? Biz daha çok Konya bölgesinde yumurtacı sektörü ile uğraşmaktayız. Gerçekten çok zahmetli bir iş; insanlar bu işe yatırdıkları paranın karşılığını alamıyorlar İNFOVET 132-133 ve ortalamada neredeyse zarar edecek pozisyona geliyorlar. Bunun en önemli sebebi ham madde fiyatlarının yüksek olması. Bununla birlikte zaman zaman viral enfeksiyonların baş göstermesi gibi aksaklıklardan dolayı ne kadar özveri ve fedakarlıkla bu işi icra etseler de insanlar hakettiği paraları kazanamıyorlar. Sektör anlık değişimlere maruz kalıyor. Bildiğiniz üzere, haftada üç yüz tır civarında Irak’a ihracat yapılıyor ve geçenlerde Irak’ın ihracat kapılarını kapaması ile yumurta fiyatları 10 Kuruş’a kadar düştü.Bir de üreticinin en büyük sorunlarından bir tanesi, aracıların bu işten çok para kazanması. Üreticinin 6 Lira’ya verdiği ürün markette 12 Lira’ya satılıyor. Bugün, yumurta fiyatlarındaki artış üreticinin cebine değil, aracıların cebine giriyor. Sektördeki büyüme sizce planlı mı? Geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bence yumurta sektörü hem hastalıklar yönünden hem de kapasite yönünden iyiye gitmiyor. Bu elbette ki Türkiye’nin genel sorunu; patates için de soğan için de aynı handikap söz konusu. İnsanlar bilinçsizce kapasite artırıyorlar. Artık bu duruma bir el atılmalı diye düşünüyorum. Konya’dan haftada 666 tır çıkıyor ve % 50’si ihracat. Ağırlıklı olarak Irak olmak üzere, İsrail, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkmenistan’a yumurta ihracatı gerçekleştiriliyor. BÜYÜKBAŞ Y em, süt ineği yetiştiriciliğinde verimliliği ve karlılığı etkileyen en önemli faktörlerdendir. Bir sürüde hayvanlar arasında süt verimi bakımından ortaya çıkan farklılığın yaklaşık % 25’i genetik,% 75’i ise çevresel faktörlerinden kaynaklanır. Süt maliyetinde yemin % 75 paya sahip olması, karlı bir üretim için iyi bir beslenme programının ne denli önem taşıdığını göstermektedir. Süt inekleri tükettikleri yemi, daha doğrusu protein ve enerjiyi etkili şekilde süte çevirme yeteneğine sahiptirler. Bir süt ineğinin yaşam boyu verimliliğinin belirlenmesinde, bu ineğin süt üretimi veya süt yağı üretimi, doğurduğu yavru sayısı ve bu yavruların verim gücü gibi faktörler dikkatle değerlendirilmelidir. Süt üretimi üzerinde etkili olan iki faktör enerji ve proteindir Yetersiz döl verimi süt ineklerinde karlılığı azaltır. Bu etki buzağılama aralığının azalması ve süt verimin düşmesi şeklinde ortaya çıkar. Gebelik oranında meydana gelebilecek % 6‘lık bir azalmanın, her yıl inek başına 15-52 dolarlık bir ek maliyete neden olduğu ortaya konulmuştur. Doğum sonrası yüksek süt veren ineklerde veya normal süt verimi olan ineklerde laktasyon başlangıcında, yemlerle enerji ihtiyacının karşılanamaması sonucu ortaya çıkan negatif enerji tablosu yeterli rezervlere sahip olmayan ineklerde döl verimi bozukluklarına yol açar. Beslenme bozuklukları ve dengesizlikleri fertilitenin önemli ölçüde aksamasına neden olur. Hayvana verilen rasyon fertiliteyi olumsuz yönde etkiliyorsa, çoğunlukla birden fazla beslenme faktörü üzerinde durmak gerekir. Beslenme yetersizliğinin derecesine göre septomlar da farklılık gösterir. Orta derece enerji yetersizliği fertiliteyi düşürür. İleri derece bir enerji fazlalığı ise anöstrusa neden olur. Rasyonun fertilite üzerine etkisi özellikle pubertas döneminde, tohumlamadan önce, doğum öncesinde ve sonrasında daha fazladır. Büyük ruminantlarda ile rasyondaki enerji İNFOVET 134-135 Yetersiz döl verimi süt ineklerinde karlılığı azaltır. Bu etki buzağılama aralığının azalması ve süt verimin düşmesi şeklinde ortaya çıkar. Fertiliteyi etkileyen beslenme sorunları ve hormonal bozukluklar Fertilite ile ilgili problemleri, başta enerji ve protein noksanlığı gibi beslenme bozukluklarına bağlı olup; en önce fosfor olmak üzere, mineral ve iz elementlerin noksanlığı araştırılmalıdır. Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver, Dr. Demir Özdemir BÜYÜKBAŞ Enerji eksikliğinin geçiş dönemindeki önemi NEB (Negatif Enerji Balance-Negatif Enerji Dengesi) ya da enerji yetersizliği diyebileceğimiz durum sütçü sığırlarda bir beslenme hatasıdır. Geçiş dönemi gebeliğin sonu ile laktasyonun başlaması arasındaki dönemdir. Bu dönemdeki beslenme hatalarının hem gebelik üzerine, hem de süt verimi üzerine olumsuz etkileri vardır. Bir yumurta folükünün gelişmesi IGF1, FSH ve LH etkisiyle olur. Negatif enerji dengesi olan sığırlarda IGF1 (İnsulin Like Growt Factor) konsantrasyonu azalır; follikül gelişimi etkilenir. Böyle follüküler FSH’a cevap vermez. Keza NEB (Negatif Energy Blance) LH konsantrasyonunu ve dolayısıyla ovulasyonu olumsuz yönde etkiler. Negatif enerji dengesi, zayıflama ve bunlarla birlikte çeşitli gerilimler döl verimini azaltır. miktarı ile pubertas arasında yakın ilişki vardır. Enerji noksanlığı bulunan zayıf, cılız düvelerde ovaryumlar inaktiftir ve östrus sikluslarının başlaması gecikir. Bu durum, hayvana iyi kalitede kaba yem, çayır kuru otu ve mısır silajı verilmesi ile önlenebilir. Düveler östrus siklusu göstermeye başladıktan sonra çok ileri derecede beslenme yetersizliği bulunmadıkça östrus siklusları kolay etkilenmez. Fertilite şansını arttırmak için düveleri tohumlamadan önceki dönemde ve sonraki bir ay içerisinde çok iyi beslemekte yarar vardır. Enerji noksanlığı, ineklerde ovaryum aktivitesinin bozulması, gebe kalamama ve corpus luteum‘dan progesteron hormonu salgısının azalması gibi bozukluklara neden olur. Aşırı zayıflamalar abortusa neden olabilir. Yüksek verimli ineklerde laktasyonun başlangıç döneminde negatif bir enerji söz konusudur. Zira hayvan yeterli gıdayı alamazsa, vücuttaki enerji stokları mobilize olur ve birkaç hafta süre ile kilo kaybeder. Bu zayıflama, bazen hayvanın yeniden gebe kalmasına kadar devam eder. Buzağılama sırasında ineğin fiziki kondisyonu iyi olmaması postpartum seksüel aktiviteyi geciktirir. Bu arada aşırı derecede enerji alımı sonucu kuru dönemde fazla derecede yağlanan ineklerde (yağlı karaciğer sendromu) yine infertilite söz konusu olabilir. Rasyondaki protein oranının fertilite üzerine etkileri Süt inekleri ve gebe düvelerin rasyonlarındaki protein noksanlığı, düvelerde pubertanın gecikmesine, ineklerde suböst- İNFOVET 136-137 Protein noksanlığı, düvelerde pubertanın gecikmesine ve ineklerde suböstrus rastlantılarına neden olabilir. rus rastlantılarının artmasına, doğum ile yeniden gebelik arasındaki sürenin azalmasına neden olur. Protein, fötusun gelişmesi ve ineğin üreme organlarının foksiyonları için gereklidir. Protein noksanlığı, laktasyondaki ineklerde zayıflama ve süt veriminin düşmesine neden olur. Damızlık boğalarda ise % 12.5 ham protein içeren rasyonlara metiyonin ilavesi fertilitiyi yükseltir. Rasyonlara üre eklenmesi fertiliteyi fazla etkilememektedir. Abotustan sakınmak için, düvelere ilk gebeliklerinde günde 30-40 g’dan fazla üre verilmemelidir. Laktasyondaki ineklerde rasyondaki protein oranı % 12-16 BÜYÜKBAŞ İyot noksanlığı tiroid bezinin fonksiyonlarını etkiliyerek fertilitede olumsuz rol oynayabilir. olmalıdır. Çok süt veren inekler, doğumu takiben hızla zayıflamaya başlar ve günden güne artan bir şekilde süt verimi düşmesi gözlenir. Giderek süt veriminde pik noktaya çıkmaya çalışan inekler önemli miktarda enerjiye ihtiyaç duyarlar. Genetik ilerlemeyle enerji seviyesini dengede tutamayan sütçü işletmelerinde infertiliteye bağlı olarak gebe kalamama problemleri ortaya çıkar. Gebe kalamama konusundaki başka bir problem de yemlerdeki hızlı çözülebilir proteinlerin fazlalığıdır. Bunlar vücutta aşırı amonyak birikimine, karaciğerin yorulmasına ovaryumların faaliyetlerinin azalmasına ve sonuç olarak döl veriminde aksamalara neden olurlar. Eğer enerji noksanlığı söz konusuysa vücut yanlış bir yoldan giderek proteinden enerji elde etmeye çalışır, bu durum sonunda da ketozis açığa çıkar. Ayrıca yüksek kan ketonu bulunan hayvanlar, kızgınlık İNFOVET 138-139 D vitamini, kalsiyum ve fosforun rezorpsiyonu ve depolanmaları için gereklidir. Noksanlığı östrüs belirtilerini geciktirir. gösteremez, gebe kalamaz ve karaciğerleri yağlanır; hatta doğum sonrası ölüme kadar giden problemler ortaya çıkabilir. Mineral noksanlıklarının da fertilite üzerine etkileri Kalsiyum fosfor oranı 1.5:12.5:1 arasında tutulduğu takdirde fertiliteyi olumsuz etkilemez. Rasyonlarında fosfor noksan olan düvelerde ve süt veren ineklerde infertilitenin oluşması kaçınılmaz olur; pubertas ve postpartum ovaryum aktiviteleri gecikir. Bununla beraber sürüde fertilitenin düştüğü görülür. Fosfor noksanlığı görülen bölgelerde doğum aralığı iki yıla kadar uzayabilir. Kalsiyum-fosfor oranının normal olmaması da metabolik hastalıklara ve sekunder fosfor noksanlıklarına neden olur. İyot noksanlığı tiroid bezinin fonksiyonlarını etkiliyerek fertilitede olumsuz rol oynayabilir. Gebe ineklerde iyot noksanlığı prematüre veya ölü yavruların doğmasına neden olabilir. Normal bir fertilite için rasyondaki iyot miktarı milyonda 0.5 dolayınlarında olmalıdır. İneklerde bakır, manganez, kobalt, çinko ve selenyum gibi iz minarallerin noksanlıkları,doğrudan veya dolaylı şekilde fertiliteyi olumsuz etkiliyebilir. Vitaminlerin de fertilite üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. β karoten ve A vitamini epitel dokusunun direnci için gereklidir. Bunların eksikliğinde pubertasın gecikmesi, erken embiryonik ölüm, abortus, körlük ve koordinasyon bozukluğu gösteren buzağılar doğabilir. Plasentada keratinizasyon ve dejenerasyon şekillenmesine bağlı retensiyo sekundinarum ve metritis olguları sıkça görülür. D vitamini, kalsiyum ve fosforun rezorpsiyonu ve kemiklerde depolanmaları için gereklidir. Noksanlığı östrüs belirtilerini durdurarak geciktirir. Normal bir fertilite için günlük D vitamini süt veren ineklerde 6.000-12 000 IU olmalıdır. BÜYÜKBAŞ Süt ineklerinde ve pubertası gecikmiş düvelerde elbette yalnızca dengesiz ve yetersiz beslenmeler akla gelmemelidir. Beslenme kuralları uygulanmadığı takdirde ilk problem infertilite olacaktır Bahsettiğimiz beslenme kuralları hayvan refahı için sağlanamadığı takdirde ilk karşılaşacağımız fertilite problemlerinden birisi olan fonksiyonel infertilitedir. Özellikle bu durumlarla bakım beslenme koşullarının bozuk olduğu sürülerde ve çok sayıda hayvanın bir arada yaşadığı sürülerde karşılaşırız. Yetersiz ve dengesiz beslenen, vitamin ve mineral madde noksanlığı çeken yetiştirmelerde anöstrus olgusu birçok hayvanda birden ortaya çıkabilir. Buna karşılık, süt ineklerinden daha fazla verim alabilmek için yapılan kesif yemleme ve entansif bakım zorlamaları kistik ovaryum ihtimallerini artırmaktadır. Fonksiyonel bozukluklar, özellikle hipofiz bezi ile ovaryumlar arasındaki karşılıklı etkileşimin aksamasına bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bu bozukluklar, östrus sikluslarındaki düzensizlikler, anöstrus, suböstrus ve ovulasyon mekaİNFOVET 140 Östrusu geciken düvelerde enerji düzeyinin yükseltilmesi ile birlikte vitamin A, D3 ve E vitamini enjeksiyonları yapılmalıdır. nizmasındaki aksamalar olarak sayılabilir. Bunlara bağlı olarak, düvelerde ovaryum atrofileri, başta enerji ve protein noksanlığı gibi beslenme bozukluklarına bağlı olup; en önce fosfor olmak üzere, mineral ve iz elementlerin noksanlığı araştırılmalıdır. Yine genç ineklerde laktasyonun en yüksek olduğu dönemlerde ovaryum atrofisi görülebilir. Bu durumlarda rasyonun düzeltilmesi gerekir ve mineral madde ile iz element ilavesi yapılmalıdır. Süt ineklerinde ve pubertası gecikmiş düvelerde elbette yalnızca dengesiz ve yetersiz beslenmeler akla gelmemelidir. Bunların dışında doğmasal ve herediter anomalilere; kronik, iştahı azaltan ve aşırı kilo kaybına neden olan hastalıklar; şiddetli anemi olguları, çeşitli bakteriyel ve viral enfeksiyonlar ile çevre ve iklim koşullarını da düşünmekte yarar vardır. Östrusu geciken düvelerde ve süt ineklerinde öncelikle bakım ve beslenme ile gerilimlerin giderilmesi lazımdır. Özellikle düvelerde rasyonlarında enerji düzeyinin yükseltilmesi ve vitamin A,D3 ve E vitamini enjeksiyonları olumlu uy- gulamalardır. Hormonal ve medikal sağaltım olarak; troid sağaltımı, hipofiz veya plasenta gonadotropinleri, östrojenler, kısa-uzun süreli progestagenler, GnRH, eCG (PMSG), B12 vitamini enjeksiyonları ve mineral madde desteklenmeleri yapılmalıdır. Pubertası gecikmiş kızgınlık göstermeyen süt ineklerinde kulak deri altına yerleştirilerek veya vaginal araçlar kullanılarak progesteron uygulanmalı; uygulamanın son gününde ise 400-1000 IU eCG (IM) ile progesteron kombine edilerek ovaryum işlevleri başarı ile uyarılmalıdır.
Benzer belgeler
notlar - Infovet Dergi
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. ...
Yumurta üretim prosesleri
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn
DR. SAİT KOCA
SÜLEYM...
Sürdürülebilirlik, kanatlı SektÖrü için ne ifade eder?
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. ...