notlar - Infovet Dergi
Transkript
notlar - Infovet Dergi
ısı stresi AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ TEMMUZ 2015 139 Isı ve nem, laktasyondaki süt ineklerinde konforu ve verimi etkilemektedir. Aşırı ısı stresi ise; hastalık halleri, buzağılama ve laktasyon gibi diğer stres kaynakları ile eş zamanlı yaşandığında birçok vaka ne yazık ki ölümle sonuçlanmaktadır. süt ineklerinde ANC A.Ş, KANATLILARDA MİKOPLAZMA ENFEKSİYONLARINI MERCEK ALTINA ALDI SAYFA 46 YUMURTA ÜRETİMİNDE İKİ BÜYÜK ŞEHİR; ÇORUM VE SAMSUN SAYFA 80 DÜNYA KANATLI SEKTÖRÜ VIV TÜRKİYE 2015’TE BULUŞTU SAYFA 100 EDİTÖR İNFOVET TEMMUZ SAYI 139 YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. MEHMET AKTOP GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD. YAYINCILAR SOK. NO: 10/4 34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL TEL: 0212 324 50 56 0212 324 50 59 FAX: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] Genel yayın yönetmeni Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu [email protected] Yazı işleri sorumlusu Veteriner Hekim gizem kutun [email protected] Veteriner Hekim Ayça Üvez [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Ender Yarsan Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. İsmet Türkmen Vet. HekİM Enikö Kiraly ART DİREKTÖR EBRU DERELİ [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] SOSYAL MEDYA SORUMLUSU BANU SAYINÇ [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ Prof. DR. AHMET ERGÜN Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn DR. SAİT KOCA SÜLEYMAN ÖZTÜRK RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 04-05 VetERİNER Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU Kemirgenlerin verdiği zararı durdurmak için basit adımlar Dünya kanatlı sektörü VIV TÜRKİYE 2015’te buluştu Tavukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan VIV TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam 512 firmanın katılımıyla üç gün boyunca en yeni ürün ve hizmetler sergilendi. Dünya üzerinde düzenlenen diğer VIV fuarlarından farklı olarak sadece tavukçuluk sektörüne yönelik düzenlenen ve bu yönüyle dünyanın en büyük ikinci VIV fuarı oldu. VIV TÜRKİYE 2015 kapsamında fuarla birlikte eş zamanlı olarak düzenlenen seminer ve panel gibi yan etkinliklerle de kanatlı sektörü ve bu sektördeki en son teknolojiler ele alındı. İnfovet olarak biz de fuardaydık; yabancı ziyaretçilere Türkiye Kanatlı Sektörü’nü anlatabilmek için dergimiz çalışanlarının ve bizden hiçbir zaman desteklerini esirgemeyen firmaların yoğun çalışmalarıyla fuarda oldukça ilgi gören bir İngilizce sayı hazırladık. Ayrıntılar Temmuz sayımızda... Yine değerli hocalarımızın yazılarıyla, firmaların bilgilendirici köşeleriyle, toplantılarla, seminerlerle ve dünyadan son gelişmelerle dopdolu bir sayıyla karşınızdayız. Geçen sayımızda Ankara ile başladığımız yumurtacı ziyaretlerimize devam ettik; Çorum ve Samsun’daki yumurtacıları ziyaret ettik; boğuştukları hastalıkları ve beklentilerini konuştuk. Bunlar hayat akarken yaşananlar, bir de başka gerçekler var ki, hepimizin içini yaktı. Suruç’ta 20 Temmuz günü 32 can aldılar bizden. Onlarcası yaralandı; kalbimiz sıkıştı, boğazımız düğümlendi. Bu dünyaya fazla temiz, gözleri gülen 32 can. Güle güle yiğit ve güzel çocuklar. Arkalarında oyuncaklar bırakarak ölmek ancak yaşamın manasını kavrayabilmiş ve bu uğurda mücadele edebilmiş olanların vasfıdır. Auburn Üniversitesi Ulusal Kanatlı Teknolojisi Merkezi’nden uzmanlar etkili kemirgen kontrolüne ilişkin ipuçları veriyor. SAYFA 130 SAYFA 40 SAYFA 98 Sevgiyle kalın! Veteriner Hekim Gizem Kutun SAYFA 92 İÇİNDEKİLER 30 > TURKTIPSAN-VİLSAN Büyük İşbirliği TÜRKTIPSAN ile stratejik bir işbirliğine imza atan Vilsan, serum ürünleri anlamında en üst çıtalara ulaşacaklarını belirtiyor. 76 > Kurudaki inek ve ileri gebe düvelerin tek rasyonla beslenmesi Kuruya alınmış ineklerde yapılan tek rasyonla besleme çalışmalarında, yaşanan sorunların neredeyse ortadan kalktığı görülmüştür. 32 > Biyogüvenliğin temel prensipleri Bütün bulaşmaları önleyen mükemmel biyogüvenliğe ulaşmak mümkün değildir. Amaç, bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren biyogüvenlik prosedürü yaratmak olmalıdır. SAYFA 76 Prof. Dr. İsmet Türkmen, ileri gebe düvelerde ve kuruya alınmış ineklerde tek yönlü beslenme ipuçları veriyor. 80 > Yumurta üretiminde iki büyük şehir; Çorum ve Samsun Güneşli Aşı sponsorluğunda bu ay Çorum ve Samsun’u ziyaret ettik. Yaşanan son hastalıkları ve sektöre yansımalarını konuştuk. 36 > Doğru numune alma yöntemleri Tüm tanı testlerinde birinci adım numunedir. Numune düzgün alınmadığı veya işlenmediği takdirde, yapılan test işlemi güvenilir olmaz. 40 > Yeni nesil fitaz enzimi: OptiPhos® Kanatlı sektörü, endojen kaynaklı fitaz enzimi yetersizliği nedeniyle ekzojen fitaz ürünlerinin kullanımına yönelmiş ve bu yolla fosforun önemli oranda değerlendirilmesi sağlanmıştır. 42 > BASF’den, hayvan beslenmesi ve sağlığı alanında inovatif çözümler Dünyanın lider kimya şirketi BASF’nin düzenlediği Kanatlı Üretiminde Güncel Gelişmeler Semineri, Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinden katılımcıları ağırladı. 92 > Buzağılarda ölüm oranının azaltılması için iki yönlü yaklaşım Buzağılara Bio-Mos verilmesi ishallerinin önlenmesini ve buzağı ölümlerine bağlı maliyetlerin azaltılmasını sağlayabilir. 94 > ANC, Huvepharma® ile daha güçlü ANC A.Ş; koksidiyostatlar, enzimler, doğal büyütme faktörleri, dezenfektanlar ve farmasötiler ile hizmet vermeye devam ediyor. 98 > Salmonella için IRP Teknolojisi IRP teknolojisi ile kanatlının bağışıklık sisteminde antikorlar üretilirken demir düzenleyici proteinler de antijen olarak tanınır. 100 > VIV Türkiye 2015 buluşması 46 > ANC A.Ş, Mikoplazma enfeksiyonları mercek altına aldı SAYFA 100 VIV Türkiye 2015, dünya kanatlı sektörünü bir araya getirdi. Yoğun ilgi gören fuarda en yeni ürünler sergilendi. ANC A.Ş, mikoplazma enfeksiyonlarına dikkat çekmek üzere düzenlediği toplantıyla, yeni yapılanmasının ardından sektöre bilimsel katkılarının sürdüreceğinin sinyallerini verdi. 52 > Boehringer Ingelheim Hayvan Refahı Zirvesi Kanada’da gerçekleşti Boehringer Ingelheim Kanada’nın Ontario şehrinde yaklaşık 100 veteriner hekimin 11 ülkeden katılım gösterdiği bir yoğun katılımlı bir toplantı gerçekleştirdi. VIV TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam 512 firmanın katılımıyla üç gün boyuna en yeni ürün ve hizmetler sergilendi. 126 > Biyogüvenlik–üretim sigortası Biyogüvenlik konusunda dikkat edilmesi gereken noktaları değerli hocamız Prof. Dr. Erol Şengör özetle aktarıyor. 128 > Hekimler “Tek tıp, tek sağlık” çatısında buluştu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen sempozyumda “Tek sağlık” kavramı ele alındı. 56 > Süt ineklerinde ısı stresi Sıcaklık stresi, süt üretiminde, gebeliklik oranlarında, yem ve su tüketimlerinde ciddi olumsuz belirtiler açığa çıkmasına neden olur. 68 > Evonik’ten yeni standart ileal sindirilebilirlik katsayıları SAYFA 130 Rodentler kanatlı işletmelerin en büyük baş belalarından biridir. Peki, kontrolü hakkında ne kadar bilgiye sahibiz. İNFOVET 06-07 130 > Kemirgenlerin verdiği zararı durdurmak için basit adımlar Auburn Üniversitesi Ulusal Kanatlı Teknolojisi Merkezi’nden uzmanlar etkili kemirgen kontrolüne ilişkin ipuçları veriyor. Standart ileal sindirilebilir amino asit sistemi (SID), gerek toplam amino asit sistemine gerekse görünür ileal sindirilebilir amino asit (AID) sistemine kıyasla çok daha isabetlidir. 138 > Dolu dolu geçen SEVBAT Çalıştayı 72 > İşimiz imzamızdır 144 > Beyaz et sektöründe ikinci yaş GMP’ye geçiş sürecini tamamlayan Damla İlaç, sertifikaları ile kalitelerinin sürekliliğini arttırmaya odaklı üretime devam ediyor. Birlik ve beraberlikle beyaz et sektöründe ikinci yılını dolduran HasTavuk Ailesi bir araya gelerek yıldönümlerini kutladılar. Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen Sevbat 2015 katılımcılardan tam destek aldı. NOTLAR İnekler İçin Rüzgar İndeksi Yaz Kış Ayrı Önem Taşıyor Hayvancılıkta “Doğru Bilinen Yanlışlar” Paneli Tahir S. Yavuz, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin düzenlediği “Doğru Bilinen Yanlışlar” panelinde “Terk Edilmesi Gereken Alışkanlıklar” konulu bir sunum yaptı. Ege Üniversitesi’nin 60. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen ve başkanlığını Prof. Dr. Yavuz Akbaş’ın yaptığı panel- de, panelistler Prof. Dr. Ahmet Alçiçek, Prof. Dr. Nedim Koşum ile birlikte yer alan Tahir S. Yavuz soru-cevap bölümünde de kendisine yöneltilen bazı soruları yanıtladı. Panel sonrası panelistlere Bölüm Başkanı Prof. Dr. Figen Kırkpınar tarafından teşekkür belgesi verildi. Alltech yatırımLARINIZ İÇİN sanal erişim kartı sunuyor Geçtiğimiz Mayıs ayında 68 ülkeden 3.000’ü aşkın kişi inovasyon, ilham ve dünyayı değiştiren fikirlerin tartışıldığı Alltech Rebelation Konferansı için Amerika Birleşik Devletleri’nde buluştu. Davetli konuşmacılar arasında Orgeneral Colin Powell, eski Procter & Gamble global pazarlama sorumlusu Jim Stengel, Futurethink CEO’su Lisa Bodell ve Kentucky Üniversitesi erkek basketbol takım koçu John Calipari gibi önemli isimler yer aldı. İş dünyasını dönüştürme stratejilerini tartışmak üzere konuşmacılara Google, McDonald’s, Whole Foods, JBS, The HANOR Company, Buffalo Wild İNFOVET 08-09 Wings, Dogfish Head Craft Brewery, Maker’s Mark ve daha birçok önemli kuruluştan uzman eşlik etti. Önemli fikirlerin konferansla sınırlı kalmaması gerektiğine inanan Alltech, organizasyon sırasında gerçekleştirilen tüm sunumların kayıtlarını Alltech Idea Lab ile online erişime açık hale getirdi. Alltech Idea Lab, basın temsilcilerine ve bu yılın Alltech Rebelation katılımcılarına ücretsiz. Etkinliği kaçıranlar da 195 $ karşılığında sanal erişim kartı satın alabiliyor. Bakış açınızı değiştiren bu konferansın gelecek sene bir parçası olmak için, siz de takviminize 22-25 Mayıs 2016 tarihini şimdiden işaretleyin. Kansas Üniversitesi bilim adamları inekler için bir rüzgar indeksi oluşturdular. Örneğin -7 °C’de saatte 10 mil hızla esen rüzgar varlığında algılanan sıcaklık rüzgarsız bir havadaki -13 °C’ye denk düşmektedir. Eğer sıcaklık sıfır derecenin altına düşerse ya da rüzgarda hissedilebilen eş değerli sıcaklık sıfır derece olursa ineklerin enerji gereksinimleri % 20-30 oranında artış gösterir. Sıcaklık kritik alt limit altına indiğinde her 1 °C’lik azalışta ihtiyaç % 1 oranında artar. Ayrıca konfor bölge sıcaklığından her 1°C’lik düşüş hayvanın sindirim yeteneğini % 0,2 düzeyinde azalmaktadır. İneklerde soğuk stresinin bulunduğu bölgelerde barınak seçimi ve hayvanları soğuktan koruyacak çevre uygulamaları gereklidir. İnekler soğuk havalarda birbirlerine yakın durmak suretiyle vücut sıcaklıklarını korumaya çalışırlar. Hayvanın ıslak olduğu durumlarda kritik sıcaklık yaklaşık 15 °C’ye kadar yükselebilmektedir. Kuru havada tüyler kabarık olacağından hayvanı soğuk havadan koruyan bir battaniye görevi görür. Sonuç olarak süt sığırlarından beklenen verim ancak onlara optimum çevre koşullarının sağlanmasıyla olasıdır. Soya, yararlı bir ürün olmasına karşın fazla tüketilmesi çevre için negatif etkiler oluşturur. Avrupa Birliği soya tüketimi hayvansal ürünlerde gizli durumda Belçika’da yapılan son araştırma sonuçlarına göre, ortalama bir AB vatandaşı yıllık 61 kg soya tüketimi yapıyor ve bu soyanın büyük bir kısmını hayvansal ürünlerden özellikle de tavuktan alıyor. Avrupa Birliği vatandaşlarının tükettiği soyanın %93’ü (57kg), dolaylı olarak hayvansal ürünlerden geliyor. En yüksek soya oranı % 79 ile tavuk göğsünde bulunurken onu 55 gr’da 35 gr soya oranı ile yumurta takip ediyor. Araştırmacılara göre Avrupa’da yaşayan tüketicilerin birçoğu, günlük en sevdikleri yemekler içerisinde yumurta veya çiftlik balıkları gibi ne kadar soya olduğunu bilmeden tüketiyorlar, çünkü ürünlerin çoğu Güney Amerika’dan gelen yemlerle beslenen hayvanlardan üretilmekte. İNFOVET 12-13 ATAFEN, BİLGİ-PAYLAŞIM TURLARINA İÇ ANADOLU’DA DEVAM ETTİ 10-15 Haziran 2015 tarihleri arasında WWS teknik danışmanı Lindell Whitelock ve ATAFEN’den Dr. Nuran Yavuz, Vet. Hekim Neşet Polatkan, Barış Terzi ve Burcum G. Ünal’ın da katılımlarıyla bilgi paylaşım turları düzenlendi. Tur kapsamında Konya Ereğli, Karaman ve Aksaray’da süt sığırcılığı işletmeleri ziyaret edildi. Lindell Whitelock buralardaki paylaşımlarında ağırlıklı olarak insan faktörü ve yönetim üzerinde durdu. Fonksiyonel ineğin tanımını yaparak; çiftliklerin sadece inekler- den ibaret olmadığının ve insanlarla beraber bir bütünlük arz ettiğinin altını çizdi. Rumen sağlığının, buzağı kayıplarının, süt ve döl veriminin kısaca tüm verimin insandan geçtiğini belirten Whitelock, sanılanın aksine bir çiftliğin en büyük maliyetinin yem ve işletme giderleri değil, düve yetiştiriciliği ve döl kaybının olduğunu ifade etti. Kaba yem kalitesinin önemine de değinen L. Whitelock önümüzdeki bilgi-paylaşım turlarında görüşmek dileğiyle ülkemizden ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi 1979 mezunları Gönen’de buluştu İstanbul Veteriner Fakültesi 1979 yılı mezunları Balıkesir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mustafa Yetkin ve Necmettin Tanrıver’in organizasyonuyla 19-21 Mayıs tarihlerinde Gönen’de buluştular. Gün içerisinde Gönen’de geziler yapan 79’lular buluşmuş olmaktan büyük mutluluk duydular. İki günlük buluşma esnasında 79’lulardan Canan Levent’in eşi Vet. Hekim Zeynel Abidin Levent’in doğumgünü de hep birlikte kutlandı. Ayrılik gününde sınıf arkadaşları birbirlerine doyamadıklarını ifade ederek daha sık buluşma kararı aldılar. NOTLAR Çin-Avustralya Serbest Ticaret Anlaşması çiftliklere yarar sağlayacak Avustralya Ticaret Bakanı Barnaby Joyce, 2014 yılında Çin’e 9 milyar dolar civarında ihracat gerçekleştirdiklerini ama bunun % 30’unun vergiler ve diğer kesintilere gittiğini hatırlatarak bu sebeple Avustralyalı üreticilerin rekabette güçsüz kaldığını ve daha düşük kar marjlarıyla çalıştığını belirtti. Joyce, ChAFTA sonrası, bu vergilerin ortadan kalkmasıyla sağlanacak tasarruftan ilk yıl 188 milyon doların dana, koyun, kanatlı hayvancılık, deniz ürünleri gibi birçok sektöre yatırım olarak sunulacağını belirtti. Joyce bu anlaşmanın en çok çiftlik sahiplerine yarar sağlayacağını belirtip artık hem rekabet güçleri olacağını hem de daha karlı iş anlaşmaları yapabileceklerini ekledi. Joyce anlaşma sonrası, hali hazırda Çin ile serbest ticaret anlaşmaları bulunan Yeni Zelanda ve Şili gibi piyasadaki rakipleri ile aynı seviyeye geleceklerini, ayrıca bu tür anlaşmaları olmayan Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerine karşı da avantajlı konuma geçeceklerini söyledi. Dr. Giovanni Gnemmi GIOVANNI GNEMMI İLE AYDIN VE KONYA EREĞLİ BÖLGESİ’NDE HIPRA SEMİNERLERİ Veteriner ultrasonografi ve reprodüksiyon yönetimi alanında dünyaca ünlü uzman Dr. Giovanni Gnemmi Hipra Türkiye’nin davetiyle Türkiye’yi ikinci kez ziyaret etti. Dr. Giovanni, Hipra Türkiye tarafından düzenlenen seminerler çerçevesinde Aydın ve Konya Ereğli’de veteriner hekimlere sunumlar yaptı. Dr. Gnemmi daha önce ülkemizde ve İtalya’da yine Hipra Türkiye tarafından düzenlenen organizasyonlarda Veteriner Hekimlere yönelik teorik ve uygulamalı eğitimler vermişti. “Folliküler dinamikler ve reprodüksiyon yönetiminde senkronizasyon programları” konulu seminerlere İNFOVET 14-15 bölge veteriner hekimleri tarafından gösterilen ilgi çok fazlaydı. Aydın’da; Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyeleri ve bölgedeki süt işletmelerinin veteriner hekimlerinin de katıldığı seminer, alanında uzman katılımcıların ve serbest veteriner hekimlerin varlığıyla mesleki bir forum havasında geçti. Yoğun seminer programı çerçevesinde fırsat buldukça bölgedeki önemli süt işletmelerini de ziyaret eden Giovanni Gnemmi, Efeler Çiftliği ziyaretinde, Sürü Yönetimi Müdürü Veteriner Hekim Olgu Çelik ile Türkiye’de ki büyük işletmelerin reprodüktif sorunları hakkında sohbet etti. NOTLAR Yumurta, pahalı protein tozlarını yendi Yumurta üretimindeki artış yüzleri güldürdü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Şubat 2015 “Kümes Hayvancılığı Üretimi” istatistiklerini açıkladı. Buna göre; tavuk yumurtası üretimi Şubat ayında bir önceki aya göre % 8,1 azalırken, bir önceki yılın aynı ayına göre % 2 arttı. Kesilen tavuk sayısı Şubat’ta 88 milyon adet, kesilen hindi sayısı ise 369 bin adet oldu. Kesilen tavuk sayısı Sporcu beslenmesinde kayıtlı beslenme uzmanı olan Anita Bean, “Aşırı protein tüketimi oldukça gereksiz, hızlı veya fazlaca kas oluşumuna neden olmaktadır” dedi. Anita Bean, spor sonrası birkaç yumurta tüketmenin vücudun kas yenilemesi için ihtiyacı olan proteini sağlayacağını ve ilave protein tozuna ihtiyaç olmadan % 100 doğal yöntemlerle gerekli besinin vücuda alınacağını belirtti. Protein barları ve içecekleri marketlerde çabuk ve güçlü kaslara sahip olmak için en iyi yol olarak lanse edilse de, gerçek gıdadan genelde pahalı olan bu ürünler ilave bir yarar sağlamamaktadır. Halk arasında bu konuda çeşitli tereddütler olsa da, yumurta en yüksek proteine sahip ve kolay ulaşabilen bir gıda konumundadır. Yumurta pahalı olmayan bir protein deposu olup alternatif protein kaynaklı gıda olan tavuk göğsü ve balık gibi ürünlerden de oldukça ucuzdur. Spor beslenme uzmanları, spordan sonra vücudun 15 - 20 gram protein ihtiyacı olacağını belirtmekte ve bunun da omlet ya da haşlanmış yumurtadan çok daha rahat karşılanabileceğini söylemektedir. Şubat ayında bir önceki aya göre % 4,4 azalırken, bir önceki yılın aynı ayına göre % 10,4 arttı. Şubat ayında kesilen hindi sayısıysa bir önceki aya göre % 5,5 azalırken, önceki yılın aynı ayına göre % 14,5 arttı. Bu rakamlar ışığında, takvim etkisinden arındırılmış seriye göre tavuk eti üretimi önceki yılın aynı ayına göre % 11,2 artmış oldu. Yumurta üretimi 1 milyar 514 milyon adede yükseldi Türkiye’nin yumurta üretimi, Mart ayında bir önceki aya göre % 6,2 artarak 1 milyar 514 milyon 522 bine yükseldi. TÜİK, Mart ayına ilişkin “Kümes Hayvancılığı Üretimi İstatistikleri”ni açıkladı. Buna göre, yumurta üretim miktarı, aylık bazda % 6,2, geçen yılın aynı ayına göre de % 3,6 artış gösterdi. Martta 1 milyar 514 milyon 522 bin tavuk yumurtası üretildi. Bu ay da, kesilen tavuk sayısı bir önceki aya göre % 13,8 artarak 100 milyona çıktı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seriye göre tavuk eti üretimi bir önceki aya göre % 1 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise tavuk eti üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre % 9,9 arttı. İNFOVET 16-17 NOTLAR Rusya 6 senelik Kolombiya sığır eti ihracat yasağını sonlandırdı Rusya Gıda Sağlığı Yetkili Birimi Rosselkhoznadzor, 2009 yılından beri şap hastalığı yüzünden süregelen Kolombiya ihracat yasağını kaldırdı. Kolombiya Tarım Enstitüsü’nden (ICA) yapılan açıklamada; Rus pazarının Narino bölgesine yapılan, sığır, kuzu, domuz ve diğer mandıra ürünlerinin teminine izin verilmeye başlandı. Narino dışındaki bölgelerde ise yasak bulunmazken son olarak geçtiğimiz sene toplamda 1303 ton sığır eti ihracatı yapılmıştı. ICA Genel Menajeri Luis Humberto Martinez Lacoutre gelişmenin iki ülke arasındaki iyi ilişkileri ve güven ortamını kuvvetlendirdiğini belirtti. Buna ek olarak, yasağın kalkmasının Narino’daki üretim çiftlikleri için yeni bir fırsat olduğunu, bu sayede Kolombiya ihracatının merkezinin değiştiğini belirtti. Şap aşılamaları Kolombiya genelinde aktif olarak devam ediyor ve yetkililer, çiftçileri olası salgınları dikkatle izleme ve şüpheli durumlarda acilen bildirme konusunda ısrarla uyarıyorlar. YEM-VİT VIV 2015 İSTANBUL FUARININ GÖZDELERİNDEN OLDU 1987 yılından itibaren kanatlı, büyükbaş, küçükbaş ve balık gruplarında; tüm yem katkı maddeleri ve premiksler konularında üretici ve distribütör şeklinde faaliyet gösteren Yem-Vit; misyonu gereği iş ortaklarının verim, performans ve karlılıklarını arttırmalarında sektördeki yenilikleri takip İNFOVET 18-19 edebilmeleri için düzenlenen fuarlarda yerini almaktadır. Bu bağlamda dünyanın en önemli tavukçuluk fuarlarından biri olarak kabul edilen VIV Türkiye fuarında YEM-VİT yerini aldı. Hazırlamış olduğu stand tasarımı ve uzman kadrosunun ilgisi ile fuarın en gözde firmalarından oldu. YEM-VİT distribütörlüğünü yaptığı firmaların ürünlerini daha aktif tanıtabilmek için, her firmadan davet ettiği uzman kişilerle, misafirlere bilgiler aktarmakla beraber, iş ortaklarının ürünlerle ilgili sorularına da cevap bulmalarına da imkan sağlamıştır. YEM-VİT Genel Müdürü Onat Onater yaptığı bilgilendirmede; özellikle ihracata yönelik olarak yaptıkları çalışmalardan, yeni pazarlara girmenin öncelikle ülke ekonomisi daha sonra firmalarına sağlayacağı katkılardan bahsetmiştir. Onater, özellikle bu tarz sektörel fuarların üreticilerle doğru alıcıları buluşturmada etkili olduğunu belirtti. Sektörel fuarların öneminin bilincinde olan YEM-VİT düzenlenecek olan diğer fuarlarda da yerini alacak, öncelikle ülkemizi ve daha sonra misyonuna uygun olan duruşunu en iyi şekilde temsil edecektir. Sektördeki üreticilerin, dünyadaki ve Türkiye’deki yeni gelişmelerden bilgi sahibi olmasının önemini bilen YEM-VİT’in, kendi ürünlerinin tanıtımı yanında güncel durumların da görüşüldüğü bu tarz fuarlara katılım sağlaması, üreticiler tarafından saygıyla karşılanmaktadır. NOTLAR Rusya hindi eti ithalatında düşüş yaşanacağını öngörüyor Verilere göre 2010-2013 arası ithalatlar kademeli olarak düşürüldü. 2014 yılında Rusya 5.000 ton hindi eti ithalatı gerçekleştirdi ve Rus analistlere göre ülkede artan üretim ithalatı büyük ölçüde engelledi. Araştırma şirketi verilerine göre Rusya, 2012’deki 40.000 ton ithalatını 2013’te 11.800 tona düşürerek % 41 oranında gerçekleştirmişti. Resmi istatistiklere göre 2014’ün ilk yarısında ülke 3.800 ton hindi eti ithalatı gerçekleştirdi ve 2014’un ikinci yarısında ithalatlar hem rubledeki devalüasyondan hem de Rus otoritelerinin ambargosundan dolayı bıçak gibi kesildi. Ülkenin en büyük ithalat yaptığı ülke Brezilya olurken 2013 yılında Brezilya’dan toplam tüketimin neredeyse yarısı olan 6.000 ton hindi eti ithalatı yapıldı. Önceki en büyük tedarikçi Fransa iken son yıllarda bu ülkeden ithalatlar büyük ölçüde düştü. Hindistan’da aşırı sıcaktan dolayı tavuk fiyatları uçuşa geçti Times of India gazetesinin haberine göre, Hindistan’daki 17 milyon kanatlının aşırı sıcaklardan ölmesinin ardından ülkedeki yem fiyatları düşerken tavuk fiyatlarında rekor artışlar yaşanıyor. Ülkede hava sıcakları 45°C’yi aşarken hayvanlarla birlikte insan ölümleri de yaşanmaya başladı. Tavuk ölümlerinin ardından, ülkenin batısında tavuk satış fiyatları kg başına 95 Rupi’ye (1.49 USD) sıçrarken bir ay içinde % 35 artmış oldu. Maharashtra’da yaşanan dana yasağı da tavuk fiyatlarının artmasında diğer bir İNFOVET 20-21 etken olarak gösteriliyor. Sektör otoriteleri, sıcaklığın Haziran ayında da aynı ya da daha yüksek seyretmesi halinde maliyetlerin ve doğal olarak fiyatların daha da artabileceğini belirtiyor. Yine otoritelere göre, tavuklar 45°C’nin üzerindeki sıcaklıklara kanatlıların çok fazla dayanamayacak ve bu da ülkedeki kanatlı hayvan sektörüne daha da büyük bir darbe vuracak. Normal şartlar altında, Mayıs ve Haziran ayları ülkenin en sıcak ayları fakat Hindistan’da bu sene mevsim üstü sıcaklıklar yaşanmaktadır. Çin ve Brezilya iki taraflı ticaret anlaşması imzaladı Çin Devlet Başkanı Li Keqiang ve Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef’in gerçekleştirdiği bir dizi görüşmenin ardından, iki taraf da Çin-Brezilya Yüksek Düzey Koordinasyon ve İşbirliği Komitesi’nin kurulması konusunda anlaşma sağladı. Komite iki taraf içinde endüstriyel yatırımlar üzerinde çalışacak. İki taraf birçok sektörde iş birliği sağlayacak olup, başlıca olarak gıda ve gıda işleme, yenilenebilir enerji, tarım ve hayvan hizmetlerinde iş birliğine gidecekler. Aynı zamanda altyapı, lojistik, enerji, maden ve tarım işleme konularında gelişim sağlanmasını amaçlamaktadır. Anlaşma ayrıca kanatlı hayvan sektörü yanı sıra sığır ve domuz ticaretini de içermektedir. Bay Li, Brezilya ziyaretinin ardından benzer hususlarda temas sağlamak üzere Kolombiya, Peru ve Şili’yi ziyaret edecek. NOTLAR İnsani ötenazi yöntemi: N2GF Fare geni, TB kontolünde anahtarı elinde tutuyor. Bilim adamları tüberküloza dirençli inekler geliştirdi Çinli bilim adamları genetik olarak modifiye edilmiş 13 tüberküloz enfeksiyonuna duyarlı inek geliştirmeyi başardı. TALEN olarak adlandırılan bir gen düzenleme aracını kullanarak SP110 fare genini yerleştiren bilim adamları Holstein-Friesian ırkı sığırlarda bu modifikasyonunun başarılı olduğunu ortaya koydular. Şu ana kadar 23 transgenik sığır üretildi ve 13’ü erişkin dönemlerine kadar hayatta kalmayı başardı. Mycobacterium bovis, üç transgenik ineğin ve üç kontrol grubu ineğin akciğerlerine yerleştirildi ve bu hayvanların tamamı 16 haftalık iken enfeksiyona bağlı olarak yaşamlarını kaybetti. Bilim adamları sonrasında, akciğer, lenf nodülleri, dalak ve karaciğer üzerinde lezyonları inceledi. Bir transgenik inekte hiçbir lezyon belirtisi görülmez iken, diğer iki transgenik ineğin organlarında belirgin bir şekilde bakteri yükü az olan enfeksiyona bağlı hafif lezyonlar görüldü. Bir başka çalışmada ise, dokuz tansgenik inekten altısı hiçbir TB enfeksiyonu belirtisi göstermemiş; kalan 3 hayvanın ise akciğerinde ve lenf nodüllerinde minimal derecede zarar oluşmuştur. Oksijenin var olmaması, N2GF (N2 Gas Foam) teknolojisinin temelini oluşturmaktadır. Ancak karbondioksit ve karbondioksit ile argon gazı karışımı ile uygulanan yöntemlerden bazı özellikleri ile ayrılmaktadır. Bu iki yöntem arasındaki en büyük fark aslında hayvanın ölümünün “medikal nedenle” gerçekleşmesidir. Kanatlıların karbondioksit gazi ile ötenazisi hipoksiye neden olurken, nitrojen köpüğü kullanımı anoksiye neden olmaktadır. Hipoksinin aksine anokside, hayvanlarda kafa sallama ve kasılma davranışları gözlenmez, hayvanlar ölmek üzere olduklarını farketmezler. Ayrıca bu yöntemin işletmede kurulumu ve uygulanması için gereken harcamalar da düşüktür. Tesise gereken ekipmanlar, nitrojen basınç tanı veya nitrojen jeneratörü, su ve sabun için tazyikli hortum ve köpük püskürtücü ile sınırlıdır. Akıllı telefonlar kandaki parazit varlığını ortaya koyuyor Akıllı telefonlar parazitlerin kandaki kıvrılma hareketlerini algılıyor. Bu hızlı test Orta Afrika’da hastalık eradikasyon programlarının listesinin başında olan iki parazitik hastalığın mücadelesinde kullanılıyor. Elimine edilmek istenen bu iki parazit hastalık onchocerciasis (nehir körlüğü) ve Lenfatik fllariasis (LF) olmakla birlikte, bu iki hastalığın en etkili tedavisi Ivermectin (IVM) ile yapılmakta ve birçok yan etkisi bulunmakta; Loa loa parazitlerinin sayılarına bağlı olarak hastalarda ölüm dahi şekillenebilmektedir. Kamerun yapılan CellScope sisteminin küçük çaplı denemeleri sonucunda bilim adamlarının Science Translational Medicine Dergisi’ndeki raporlarına göre sistem oldukça başarı göstermiştir. Cihaz, film ile çalışıyor ve kandan küçük iğnelerle aldığı örnekteki L. Loa parazitlerinin hareketlerini analiz ederek parazit sayısını tahmin ediyor. Çıkan sonuç da, sağlık çalışanlarının, hastanın İvermectin ile tedavi edilip edilemeyeceğinin kararını vermesine yardımcı oluyor. NOTLAR Bu sayede hem ülkede iş fırsatları artacak hem de ihracatlar ile yabancı ülke paralarının ülkeye girişi sağlanacak. Brezilya, Çin’de et ihracatı için yeni pazarlar arıyor Gana Hükümeti, kanatlı sektörünü iyileştirmek için yüksek bütçe ayırma sözü verdi Gana Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr. Hanna Louisa Bisiw, Gana hükumetinin yakin zamanda Gana kanatlı hayvan sektörünü iyileştirmek ve yeniden düzenlemek için milyonlarca Gana Cedisi (Gana para birimi) sağlayacağını açıkladı. Bakanın açıklamasında ayrıca bu bütçeyi bulmak için mücadelelerin sürdüğünü ve kolay olmasa da çok yakın zamanda bütçenin sağlanıp sektörün hizmetine sunulacağı belirtildi. Dr.Bisiw; “Kaynağın yakın zamanda sağlanacağını ve kanatlı hayvan çiftliklerine ulaşacağını umuyoruz ve bu kaynağın günlük tavuk, yem, ilaç ve diğer çeşitli sektör ürünlerini kapsayan yüksek değerli kazanımlar sağlayacağını düşünüyoruz. BESD-BİR’den sevindiren Irak haberi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Mayıs ayında durdurduğu Türkiye’den tavuk ithalatına yeniden başlayacağı yönündeki açıklama, kanatlı sektöründe sevinçle karşılandı. BESD-BİR Başkanı Sait Koca, daha önce durdurulan Türkiye’den tavuk eti ithalatının başlayacağını bildirdi. Irak’ta gerekli incelemeleri tamamladığını ifade eden Koca, “Yaklaşık 2 aydır Irak’ı ikna etmek için çaba gösteriyorduk. İthalat yapamadıkları için onlar da sıkıntı çekiyordu” dedi. Brezilya Hayvan Proteini Birliği (ABPA), Brezilya İhracat Ürünleri ve Yatırımlari Ajansı (ApexBrezilya) ile ortak olarak Shanghai’daki fuara katıldı. ABPA, Brezilya’da üretilen yumurta, tavuk ve domuz ürünleri için fuara katılan Çinli ithalatçılara ulaşıp yeni pazarlar bulmayı amaçlıyor. Hatta ihracatların artması için özel bir oda hazırlandı ve sadece Çin’e hizmet edecek yedi kanatlı hayvan tesisi ile bir domuz tesisisin açıldığı sürekli olarak duyuruluyor. ABPA’nin Çin’deki projesinin bir parçası olarak Başkan Yardımcısı Ricardo Santin de hükumet yetkilileri ve yerel üretim liderleri ile sürekli toplantı yapıyor. Santin, “Çin pazarındaki bu aksiyon çok kritik bir zamanlama halinde. 29 kalifiye tesisimizle, ayda 24 ton üretim sağlayarak ihracatlarımızı arttırmalıyız“ dedi. NOTLAR Kadın yetiştiriciler için eğitim seferberliği Köylerde verdiği eğitimlerin yanı sıra akademileri, tematik TV kanalları ve internet portalları ile kadın yetiştiricileri destekleyen Matlı A.Ş., Halkla İlişkiler Çalışmaları Yarışması’nda Kurumsal İletişim kategorisinde birinciliğe layık görüldü. Matlı AŞ Pazarlama Direktörü Yasemin Eren, amaçlarının aile bütçelerine katkıda bulunarak, bir anlamda köyden kente göçü önlemek olduğunu söyledi. bilhassa bu işle uğraşan kadın yetiştiricilerimizin eğitimini her zaman çok önemsedik. Matlı olarak bunu ülkemiz ve sektörümüz adına stratejik bir mesele olarak belirledik ve buna göre hareket ediyoruz. Sağlıklı nesillerin sürdürülebilirliği, verimli, kaliteli, tarım ve hayvancılığın yapılması ve gelişmesini amaçlıyoruz. Kadın yetiştiricilerinin eğitimine yönelik projemiz büyük bir başarı ile devam ediyor ve yoğun ilgi görüyor” dedi. Ü lke genelindeki 6 fabrikasında yılda 2 milyon ton hayvan yemi üreten Matlı’nın, tarım ve hayvancılık sektöründe büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle ilgilenen kadınların eğitimine yönelik 2014 yılı başında start verdiği proje kapsamında çeşitli bölgelerdeki 50 köyde bugüne kadar yaklaşık 2 bin kadına uygulamalı ve teorik eğitim verildi. % 80 oranında kadınlar tarafından yapılan hayvan bakım ve besleme işinin daha verimli hale getirilerek, aile bütçelerine katkıda bulunulması, böylelikle köyden kente göçün durdurulması hedeflenen projede uzman ziraat mühendisleri ve veteriner İNFOVET 26-27 hekimler tarafından 2015 sonuna kadar toplamda 3 bin 500 kadın yetiştiriciye eğitim verilmesi planlanıyor. Köylerde verilen eğitimlerin yanı sıra Karacabey’deki Ömer Matlı Akademi Ar-Ge Çiftliği’ndeki uygulamalı eğitimler, tematik TV kanallarına yayınlanan eğitim programları ve “Hayvancılık Akademisi” isimli portal ile desteklenen proje, Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin ulusal çapta düzenlediği “Halkla İlişkiler Çalışmaları Yarışması”nda “Kurumsal İletişim” kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü. Aldıkları ödülle ilgili memnuniyetlerini belirten Matlı AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Hayvancılık alanında ve Ekibimizle gelen başarı Çalışmalarının bir ekip işi olduğunu belirten Eren, Ömer Matlı Akademi’de ve ona bağlı Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma Merkezi’ndeki eğitim çalışmaları hakkında bilgi verirken, Matlı Grubu bünyesindeki pazarlama departmanında tamamı kadın yöneticiler ile birlikte çalıştığını da sözlerine ekledi. Eren, projenin devam ettiğini ve 2015 yılında 1500 yeni kadın yetiştiriciye ulaşacaklarını belirtirken, “Şirket içinde satış ve pazarlama birimlerinin ortaklaşa gerçekleştirdikleri eğitim faaliyetleri ile başarılı bir ekip çalışması örneği oluşturduk. Bu anlamda Marka yöneticisi Ziraat Yüksek Mühendisi Merve Sever’e, Marka Yönetici Yardımcısı Veteriner Hekim Meryem Türkiye’de bir ilk Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de hayvancılık sektörüyle uğraşan ailelerde kadınların % 80 - 90 oranında birebir işin içinde olduklarını vurgulayan Yasemin Eren, “Bu veri ışığında Matlı olarak Türkiye’de bir ilke imza atarak, kadın yetiştiricileri için bir eğitim seferberliği başlattık. Tarım ve hayvancılığın gelişimi için uzmanı olduğumuz hayvan besleme alanındaki bilgi ve birikimlerimizi kadın yetiştiricilerle paylaşarak verimli, kaliteli hayvancılığın yapılması ve gelişmesini amaçlıyoruz” diye konuştu. Hayvancılıkla uğraşan kadınlara eğitim vermek üzere ülkemizin dört bir tarafında köy köy dolaştıklarını bildiren Yasemin Eren, projenin sadece köylerde verilen eğitimlerden oluşmadığını kaydetti. Gönen Alkaç’a, Halkla ilişkiler Yöneticisi Melek İbiş’e ve Ömer Matlı Akademi Müdürü Veteriner Hekim Serdar Sızmaz’a ve tüm satış ekibimize teşekkürlerimi sunuyorum. Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin ulusal çapta düzenlediği ‘Halkla İlişkiler Çalışmaları Yarışması’nda ‘Kurumsal İletişim’ kategorisinde birincilik ödülüne layık görülmemiz ne kadar doğru bir iş yaptığımızın kanıtı oldu” dedi. TOPLANTI İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner ürünler ve hastalıklara yönelik sunumlar gerçekleştirdi. İnterhas’tan F altın standartta çözümler Geleceğin veteriner hekimlerini desteklemeye devam eden İnterhas Hayvan Sağlığı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde öğrencilerle buluştu. İNFOVET 28-29 akülte yönetimi ve çok değerli hocaların yanı sıra, son sınıf öğrencilerinin de oldukça yoğun katılımı ile gerçekleşen toplantıda; İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner’in ürünler ve hastalıklara yönelik çözüm önerilerinde bulunduğu sunum, veteriner fakültesi öğrencileri ve akademisyenler tarafından ilgiyle karşılandı. Türkiye’nin kronik sorunu mastitise karşı çözüm önerilerinin de anlatıldığı seminerde; doğduğu gün buzağılara yapılabilen, hem koruyan hem de tedavi eden, koruyucu ve tedavi edici dozu aynı olan, gebe hayvanlarda da güvenli ve 5 yıl bağışıklık sağlayan, Trikofi- tozis aşısı TRİCHOBEN’in ‘’Mikotik Mastitis’’ için altın standart bir çözüm olduğu vurgulandı. Ayrıca, gebe inek ve gebe düvelere uygulandıktan sonra kolostrum ile buzağılarda Rotavirüs, Coronavirüs ve enteropatojenik E.Coli’nin neden olduğu buzağı ishallerini önleyip, buzağıları ölmekten kurtaran, ayrıca ikinci bir fayda olarak da doğum yapan annede ‘’Coli Mastiti’’ oluşmasını engelleyen KOLİBİN RC NEO’nun, E.Coli’nin hem somatik hem de kapsül antijenlerini içeren piyasadaki tek aşı olduğu, bu sayede KOLİBİN RC NEO’nun hem buzağı ishalleri hem de ‘’Coli Mastiti’’ne karşı kesin çözüm sağlayan altın standart bir aşı olduğu belirtildi. Sonrasında, D6 potensinde üretilmeye başlandıktan sonra etkinliği daha da artan, dört ana etkisi (demarkatif, rezorptif, rejeneratif ve antiflojistik) ile hem hasarlı meme dokusunu iyileştirerek mastitis sorununa kesin ve kalıcı çözüm getiren, hem de somatik hücre sayısı ve hemolaktiya oluşumunu engelleyerek çoklu faydalar sağlayan, THERANEKRON D6’nın mastitis ile mücadelede altın standart bir ürün olduğu anlatıldı. Bilimsel etkinlik, soru cevap bölümünden sonra sona erdi. Toplantı sonunda Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Yarım, İnterhas Hayvan Sağlığı yetkililerine, veteriner fakültesi öğrencilerine yönelik katkılarından dolayı teşekkür etti. KONU toplantı TURKTIPSAN ile birliktelikleri sadece yurtiçi ile sınırlı olmayan Vilsan’ın anlaşmaları içerisinde ihracat ayağı da mevcut. Turktıpsan-Vilsan arasındaki büyük işbirliği Türkiye’de polipropilen (PP) torba ile parenteral solüsyon üretimi yapan ilk firma olarak faaliyetlerine başlayan TURKTIPSAN (TTS A.Ş.) ile görüşmeleri sonrasında stratejik bir işbirliğine imza atan Vilsan, bu birliktelik ile parenteral solüsyon ürünleri anlamında veteriner ilaç pazarında en üst çıtalara ulaşacaklarını belirtiyor. K alite anlayışları ile beşeri ilaç sektöründe Avrupa’da üretilen sistemi hayvan sağlığına entegre etmeyi hedefleyen Vilsan, 30 ülkeye ihracat yapan bir firma olarak parenteral solüsyon ürünleri anlamında aldıkları ciddi talepler sonrasında TURKTIPSAN ile başlattığı görüşmelerini sonuçlandırdı ve yeni ürünler İNFOVET 30-31 ile veteriner ilaç sektöründe bir numara olmayı hedeflediklerini belirtti. Sağlık Bakanlığı GMP belgelerinin yanısıra Tarım Bakanlığı’ndan GMP belgelerini alan ve beşeri ürünler pazarında büyük söz sahibi olan TURKTIPSAN, Vilsan ile partnerliği sayesinde sadece beşeri ağırlıklı değil, veteriner ilaç sektörüne de yeni bir bakış açısı getirecektir. HER DAİM SOSYAL SORUMLULUK BİLİNCİ İlk stratejik yatırımı Parenteral Solüsyon (serum) üretimi ile sağlık sektöründeki öncül faaliyetlerine başlayan ve her anlamda müşteri odaklı bir yönetim anlayışı benimsemiş olan TURKTIPSAN, sağlık sektöründe kaliteyi ön planda tutarak planlı yönetilen kalite iyileştirme süreçlerini işletme, katılımcı bir yaklaşımla yenilik yaratarak performansında sürekli gelişme yaratma ve üst düzey teknoloji kullanarak en kaliteli ürünleri üreten, pazarda öncelikle tercih edilen uluslararası bir kuruluş olma misyonları ile yoluna devam etti. Dinamik bir işletme organizasyonuna sahip olan TURK- TIPSAN, üretim süreçlerini zorlaştırmasına ve maliyetleri artırmasına rağmen, sosyal sorumluluğu gereği, polipropilen (PP) torba ile parenteral solüsyon üretimi yapıyor. Bu konuda ülkemizde ilk ve öncül olan firma, keskin fiyat rekabetine ve yüksek maliyetine rağmen, kullanım kolaylığı ve insan sağlığı bakımından azami güvenlik sağlayan bu ürünü kullanıcılara sunmaya devam etme kararlılığında olduklarını belirterek, hem sahip oldukları ileri teknolojiyi etkin ve verimli kullandıklarını hem de kaliteli ürünler ile insan sağlığını önemsediklerini ortaya koyuyor. HER YÖNÜYLE DOST BİR ATILIM Sağlıklı, doğa dostu, ilaç geçimliliği yüksek ve uzun stabilite süresi bulunan polipropilen şişelerde parenteral solüsyon üretimine Türkiye’de henüz beşeri ilaç sektöründe geçilmeden, Vilsan-TURKTIPSAN işbirliği ile veteriner ilaç sektöründe bir ilk olmanın adımları da atılmış oluyor. PVC torbalarda iki yıllık muhafaza süresi mümkün olurken, TURKTIPSAN, PP (polipropilen) torbalarda stabilite çalışmaları yaparak üç yıllık stabilite süresi çalışmalarını uzun zaman önce tamamlamış, Sağlık Bakanlığı’ndan onay- lanmış ürünlerini beşeri tıpın hizmetine sunmuştur. Veteriner ürünlerde de kullanılacak olan PP (polipropilen) şişelerde üç yıllık stabilite çalışmaları da bu doğrultuda devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği ilaç geçimliliği yüksek, hassas, doğa ve canlı dostu, geri dönüşümü büyük oranda mümkün olma özellikleri ile PVC torbalardan ayrılan PP (polipropilen) parenteral solüsyon şişelerinin üretiminin her adımı, cGMP ve cGLP kurallarına uygunluk dahilinde TURKTIPSAN Kalite Yönetim Sistemi tarafından titizlik ile takip edilmektedir. BEŞERİDEN BİR ADIM ÖTEYE TURKTIPSAN ile birliktelikleri sadece yurtiçi ile sınırlı olmayan Vilsan’ın anlaşmaları içerisinde ihracat ayağı da mevcut. 30 ülkeye ihracat gerçekleştiren ve bu ülkelerde distribütör ağı olan Vilsan’ın, özellikle Ortadoğu, Avrupa ve Uzakdoğu’dan ciddi talepleri var. Türkiye de henüz büyük hacimli parenteral solüsyonlarda kullanılmaya başlanmayan PP şişe ambalajı, hem Türkiye’de hem de Avrupa’da veteriner ilaç sektöründe bir ilk olacaktır. Türkiye’de üretip yurtdışına sunmak ihracat açısından da büyük bir gelişme olacak. PP (polipropilen) Parenteral Solüsyon şişeleri, Türkiye’de üretip yurtdışına sunmak ihracat açısından büyük bir gelişme olacak. Kaliteli fason üretim dünyanın bir gerçeği; Vilsan da TURKTIPSAN ile yaptığı işbirliği ile kısa zamanda veteriner ilaç sektöründe bir numara olmayı hedefliyor. BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ Özellikle büyük entegre üretim sistemleri için biyogüvenlik en hassas konudur. Biyogüvenliğin temel prensipleri Genellikle bütün bulaşmaları önleyen mükemmel biyogüvenliğe ulaşmak mümkün değildir. Amaç, bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren uygulanabilir bir biyogüvenlik prosedürü yaratmak olmalıdır. B iyogüvenliğin bir çok tanımı vardır. FAO tarafından 2007’de Avian Influenza konferansında kullanılan oldukça geniş tanıma göre biyogüvenlik: yüksek patojeniteye sahip Avian Influenza (HPAI) virüsünün tekil bir üretim ünitesine girmesini, eğer ünitede varsa dışarıya bulaşmasını, üretim ve pazarlama zinciri içinde ileriye doğru yayılmasını minimize etmek için alınacak önlemler bütünüdür. Tanım teorik olarak aşılamayı da içeren birçok aktiviteyi içerir. Daha dar olan tanımlama: biyogüvenlik hastalık ajanlarının bulaşma ve İNFOVET 32-33 yayılma riskini azaltmak için alınacak önlemler bütünüdür. Bulaşma riskini azaltmak için evcil kanatlılar, kafes kuşları, ekzotik ve yabani kanatlı hayvanlar ve bunların ürünleri ile ilgili aktivitelerinde, insanların biyogüvenliğe uygun davranış ve tutumları benimsemeleri gerekir. Genelde yapılar, ekipmanlar ve dezenfektanlar gibi materyaller önem kazanırken biyogüvenlik, personel tarafından benimsenmesi gereken ve uyum içinde yürütülmesi gereken faaliyetlerdir. En sofistike biyogüvenlik önlemleri bile insan hatası ile sekteye uğrayabilir. Anahtar nokta personeli biyogüvenlik önlemlerinin avantaj ve gerekliliğine inandırmak ve personelin kolay ve sürdürülebilir olarak görebileceği uygulama ve alışkanlıkları geliştirmektir. Alınması önerilen herhangi bir biyogüvenlik önlemi için uygulayacak olanların sosyo-ekonomik gerçekleri dikkate alınmalıdır. Genellikle bütün bulaşmaları önleyen mükemmel biyogüvenliğe ulaşmak mümkün değildir. Amaç, bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren uygulanabilir bir biyogüvenlik prosedürü yaratmak olmalıdır. Biyogüvenliğin değişik unsurlarını anlatan birçok tanım bulunmaktadır. Biyogüvenlik unsurlarının basit olarak tanımı aşağıdaki gibidir: > Ayırma > Temizlik > Dezenfeksiyon Ayırma ilk adım olup en etkili olandır. Ayırma, türleri birbirinden ayırmayı kastetmez. Ancak potansiyel olarak enfekte hayvanları ve materyalleri enfekte olmayanlardan ayırmayı ifade eder. İyi seviyede biyogüvenliğe ulaşmada en fazla etkili olması gereken unsurun ayırma olması beklenmelidir. Eğer virüs bir kanatlı çiftliğine girmezse enfeksiyon oluşmaz. Gerekmedikçe hiçbir hayvan veya materyal çiftliğe giremez veya bırakılamaz. Ayırma iki yönde (içeri veya dışarı) geçen materyaller iyice temizlenmelidir. Sabun, su ve fırça küçük objeler için yeterlidir. Ancak kamyon, traktör gibi büyük araçlar için yüksek basınçlı (110-130 bar) yıkayıcı gerekir. Kamyon gibi büyük kompleks araçların yeterli şekilde temizlenmesindeki güçlükler, ayırım ihtiyacının neden ilk ve en iyi savunma sistemi olduğuna işaret eder. H5N1 CANLILIĞINI NASIL KORUR VE YAYILIR işlemi bariyerler oluşturma ve oradan neyin geçeceğini kontrol etmeyi içerir. Bariyerler mümkün olan yerlerde fiziki ve/veya geçici, mümkün olmayan yerlerde prosedürel olmalıdır. Geçici bariyere örnek, bir üniteyi ziyaret eden bir kişinin belirli bir süre geçmeden başka bir üniteye girememesidir. Bariyerler ancak potansiyel olarak kontamine öğelerin bariyerleri aşıp aşmadığı kontrol edildiği zaman etkili olurlar. Bariyerleri geçecek bütün personeli ayakkabı ve giysilerini değiştirmeye zorlamak ve araç girişlerini kısıtlamak alınacak önlemler arasındadır. Özellikle büyük entegre üretim sistemleri için biyogüvenlik çok kritiktir. Bu tür yüksek girdi, yüksek çıktı ve düşük kar ile çalışan entansif sistemlerde çiftlik kapısından kümese kadar ayırma işlemi, hastalığın potansiyel etkisi nedeniyle biyogüvenlik önlemlerinin temelini oluşturur. Bu, birinci ve en önemli savunma hattıdır. Biyogüvenlikte ikinci ve diğer en önemli adım temizliktir. En çok virüs taşıyan fiziksel objeler fekal materyal veya yüzeylere yapışan solunum sekresyonlarıdır. Bu nedenle yapılacak temizlik, virüslerin büyük çoğunluğunu uzaklaştıracaktır. Ayırma bariyerini her HPAI, H5N1 için biyogüvenlik önlemleri oluşturulurken hastalığın canlılığını nasıl sürdürdüğü ve bölgeler arası nasıl bulaştığının bilinmesi önemlidir. HPAI, H5N1 virüsü için evcil kanatlılar uzun süreli taşıyıcılık durumuna sahip değildir. Uygun koşullarda çevrede birkaç hafta gibi önemli bir süre varlığını korurken duyarlı hayvanların vücudu dışında çoğalamaz. Bu güne kadar canlı hayvanların dışında herhangi bir daimi rezervuarı belirlenmemiştir. Evcil ördekler başta olmak üzere evcil kanatlıların virüs için rezervuar olduğu açıktır. Ancak yabani kanatlıların enfeksiyon için uzun süreli bir rezervuar olup olmadıkları sorusu hala cevaplanmamıştır. Virüs deterjanlara, yüksek sıcaklığa ve kuruluğa karşı oldukça duyarlıdır. Doğru ve yeterli temas zamanı verilerek kullanıldığında pek çok dezenfektan tarafından inaktive edilir. Virüs yayılmadaki en tehlikeli araçlar olan canlı enfekte kanatlılarda çoğalır ve bulundukları ortama yayılır. Tavuklar mortalite gibi gözle görünür belirtiler başlamadan önce 4 gün kadar, ördekler herhangi bir belirti göstermeden 2 hafta kadar virüsü çıkarıp saçabilirler. İkinci önemli yayılma aracı, enfekte hayvan ifrazatlarıyla, özellikle dışkıyla kontamine olmuş materyallerdir. Solunum sistemi ifrazatları daha yüksek viral konsantrasyon içermelerine rağmen dış ortamlara dışkıya oranla daha düşük hacimde salınırlar. Dışkı, virüs için kanatlı hayvanın dışında en önemli kaynak olup hayvanlar arası yayılmada en başta gelen kontaminasyon materyalidir. Personel, araçlar (tüm taşıt araçları) ve ekipmanlar virüsün bir yerden bir yere taşınması için pasif taşınma yollarıdır. Zaman içinde canlı virüs yükünde azalma görülür. Azalma oranı, çevresel koşullara bağlı olarak değişir. Kontamine materyalle temas, canlı ve virüs saçan kanatlı hayvana temastan daha az risklidir. Ancak saçıcı hayvanın hareket etmesinden dolayı kontamine materyalle temas daha fazla sayıda gerçekleşir ve toplamda risk daha yüksek olur. Bulaşma yabani kanatlılar tarafından gerçekleştirilebilir. Uzun mesafeli yayılma ve bazı ülkelerde enfeksiyonun başlangıcı yabani kanatlılar yardımıyla olabilir. Ancak AB’deki salgın hariç tutulursa bu yolla bulaşma, direk veya endirek evcil kanatlılar yoluyla gerçekleşenlere göre nispeten nadir olarak görülür. Ticari çiftliklerdeki kanatlı hayvanların yüzey sularına erişimi engellenmelidir. Bu tür sular kullanılacaksa sanitize edilmeli veya temiz derin kuyu suyu verilmelidir. Gezinen köy tavuklarının potansiyel olarak kontamine sulara erişimini önlemek mümkün değildir. Teorik olarak virüs hava ile 20-30 metre yayılabilir ancak hastalığın epidemiyolojisinde bu yolla bulaşma asla önemli değildir. Canlı hayvan pazarları kanatlı hayvan bulunduğu için önemli bir kaynaktır. Yabani kanatlı hayvan avcılığının, dövüş horozlarının, güvercin gibi hobi kanatlı hayvancılığının ve ekzotik kanatlıların hastalığın bulaşmasındaki rolleri hakkında az bilgi bulunmaktadır. Türkiye’de yakın zamanda yapılan epidemiyolojik araştırmada, avcılığın virüsün yabani kanatlılardan evcil kanatlılara bulaştırılmasında önemli bir yol olabileceği belirlenmiştir. Ancak ne kadar yaygın BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ ÇABUK BUL - HIZLICA İMHA ET - YAYILMAYI DURDUR. olduğu belirgin değildir. Geçmişte dövüş horozlarının, hobi kanatlı hayvancılığının ve ekzotik kanatlıların Newcastle epidemiyolojisi içindeki rolü belirlenmiştir. Bunların HPAI için de potansiyel rolleri gözden kaçırılmamalıdır. HASTALIK KONTROLUNDA TEMEL PRENSİPLER Bir enfeksiyon hastalığını önleme ve kontrol etmede, kolay yapılabilir olmamalarına İNFOVET 34-35 karşılık basitçe 3 ana hedef bulunur. Her bir hedefe ulaşmak için bir veya daha fazla metot olabilir. 1. Enfeksiyonu çabuk bul: Tarama-izleme 2. Enfekte hayvanları hızla insani bir şekilde imha et: Belirlenen hayvanları imha et ve uzaklaştır 3. Enfeksiyonun yayılmasını durdur: Biyogüvenlik ve aşılama Bu hedefler şu şekilde kısaltılabilir: Hastalık kontrolü en fazla üç hedef birlikte gerçekleştirilirse etkili olur ve işe yarar. Bunlar eşit olarak önemli olup enfeksiyon baskısını düşürmek için toplamalı etki gösterirler. Ancak bu hedefleri gerçekleştiren metotların tümü enfeksiyon baskısını azaltırken aralarında farklılıklar vardır. Tarama-izleme ve enfekte hayvanların insani olarak hızlıca imhası hayati araçlardır. Fakat yalnız oluşmuş bir enfeksiyona karşı verilen yanıttır. Herhangi bir yerden saçılan virüsün yayılmasını azaltma vazifesi görür. Ancak yayılmayı tamamen önleyemez. Çünkü bir miktar virüs, ayırma ve imha işleminden önce saçılmış olacaktır. Ayırma ve imha işleminin önleyici olarak yapılması (hayvanların enfekte olmadan ayrılıp imhası) bu önlemi daha proaktif yapar. Ancak önleyici işlemin belirlenen odağın çevresinde (1km, 3 km hatta bazı durumlarda 10 km) geniş olarak yapılması gelişmekte olan ülkelerde çok güçtür. Risk değerlendirilmesi yapılmış sınırlı alanlarda yapılabilirse iyidir. Geniş ölçüde yapılan önleyici imha, hayvanlar uzaklaştırıldığı ve çalışanların ilişkilerini kopardığı için aynı zamanda ters etki de yaratabilir. Sahada bu tür acımasız uygulamalar ileri aşama önlemler için küskünlük ve direnç oluşmasına neden olabilir. HPAI’nın tek bir odağa girmesi her zaman mümkündür. Eğer orada tutulursa salgınla daha kolay başa çıkılabilir. Sınırlandırmak için anahtar adım bulaşma hızını yavaşlatmak ve yayılmayı durdurmaktır. Bu ancak kolayca enfekte edilebilecek noktaların az olduğu bir çevre yaratarak sağlanabilir. Burada iki ana metot ortaya çıkar: aşılama ve biyogüvenlik. HPAI, H5N1’e karşı evcil kanatlıları aşılama bazı ülkelerde insanlara bulaşmayı ve evcil kanatlılardaki yayılmayı sınırlandırdığı için fayda sağlamıştır. Fakat henüz aşılamayı yoğun olarak kullanan ve virüsü elimine eden bir ülke bulunmuyor. Şüphesiz aşılama, hastalığı kontrol etmede önemli bir araçtır. Ancak özellikle serbest tavuklarda ve ördeklerde HPAI’yı eradike etmek için tek başına asla yeterli değildir. Ayrıca tüm evcil kanatlı populasyonunun aşılanması politik bir kararı ve yatırımı gerektirir ve uzun süre sürdürülmesi güçtür. kaynak: Biosecurity for Highly Pathogenic Avian Influenza Biosecurity for Highly Pathogenic Avian Influenza, Food and Agriculture Organization of the United Nations Rome, 2008 rta Biyogüvenlik, sigo dbirli te ni ya poliçesi gibidir, a zıd Ya r. dı bir yatırım ıdır. al nm la gu uy ı, kalmamal Saygılarımızla, REFARM A.Ş. www.refarm.com.tr m.tr rm.co biyoguvenlik@refa işimiz Biyogüvenlik bizim Kanatlı Sağlığı Köşesi Doğru numune T alım teknikleri est ve numune kalitesinden emin olmak için, gereken doğru numunenin alınması, alınan numunenin uygun şekilde işlenmesi ve laboratuvara mümkün olan en iyi koşulda sevk edilmesi gerekir. Serum Numuneleri Tüm tanı testlerinde birinci adım numune almaktır. Numune düzgün alınmadığı veya işlenmediği takdirde, yapılan test işlemi güvenilir olmaz. Yazı: Harmony Seahorn, Laboratuvar Müdürü Kanatlı Hayvan Sağlığı Tanı ve Araştırma Merkezi, Georgia Üniversitesi, Athens, GA Tam kan ve/veya serum Tam kan alındıktan sonra oda sıcaklığında tutularak pıhtılaşması ve serumun ayrılması beklenmelidir. Kan pıhtılaştığında, serum pıhtıdan ayrılarak laboratuvara gönderilmek üzere ayrı bir tüpe koyulmalıdır. Eğer varsa, pıhtının serumdan ayrılması işleminde santrifüj kullanılması çok yardımcı olmaktadır. Serum, laboratuvara getirilmeden önce soğuk paketlerde veya buzdolabında tutulmalıdır. Aglütinasyon testi için kullanılacaksa serumu DONDURMAYINIZ. Tam kan laboratuvara gönderilecekse, en iyisi numunenin alındığı gün gönderilmesidir. Pıhtılaşmış kanın gönderilmesi tavsiye edilmemektedir. Tam kanın çok sıcak veya çok soğuk olması durumunda, alyuvar hücreleri parçalanarak hemolize yol açar. Hemolize olmuş numuneler güvenilir test sonuçları vermez ve bazı testler için test işlemi mümkün olmayabilir. Hemolize Serum İyi serum Sürüntü Numuneleri Bir çok şeyde olduğu gibi tanı testlerinde de ne verilirse o alınır. İyi numune doğru test sonucu verir. İNFOVET 36-37 Sürüntüler veya Taşıma (transport) sürüntüleri Taşıma sürüntüleri, laboratuvara ulaşana dek organizmayı (bakteriyel veya viral) canlı tutan www.gunesliasi.com.tr bir taşıma besiyeri olan sürüntülerdir. Sadece PCR için alınan numuneler, organizmanın PCR ile tespit edilmesi için canlı olması gerekmediğinden, besiyeri olmadan pamuklu çubukla gönderilebilir. Sürüntüler, taşıma veya sevkiyat sırasında soğuk tutulmalıdır. Sürüntü Numunesi Histopatoloji Histopatoloji için numune alımı Fiksasyonun amacı; dokuyu, yapısını ve kimyasal bileşenlerini sabitleyen bir durumda, histolojik boyama ve uzun süreli koruma için işlenmesini mümkün kılacak şekilde tutmaktır. Formaldehit bazlı sabitleyiciler; maliyet, etkinlik, çok yönlülük ve nispi güvenlilik gibi gerekçelerle tanı ortamlarında rutin olarak kullanılmaktadır. Patologun yorumlama yapmasını gerektiren artefaktları sınırlandırdığından en iyisi % 4-10 tamponlanmış formaldehit çözeltileridir. Birkaç basit ilkeye uyulduğu takdirde iyi fiksasyon kolay bir işlemdir. Histoloji numuneleri sunulurken: 1. Fiksasyon için doğru formalin doku oranı kullanılmalıdır (10:1). • Artefakları azaltmak amacıyla göz küresinde Davison çözeltisi kullanılır. 2. Numunelerin taze olduğundan emin olunmalıdır. Histopatolojide dondurulmuş numuneler KULLANILMAMALIDIR. 3. Herhangi bir önemli büyük lezyon olan doku eklenmelidir. 4. Neoplazi sunulurken, mümkünse kitleyle birlikte bir miktar normal doku da eklenmelidir. 5. Viral neoplazi probleminden şüphelenilen durumlarda, sadece etkilenen organlar değil komple doku seti sunulmalıdır. Optik sinir bağlantısı duran göz küreleri ve beyin eklenmelidir. 6. Bazı organlarda (örneğin dalak, testisler) sabitleyicinin dokuya girebilmesi için kapsülün kesilmesi gerekir. 7. Numunenin bir yüzeyinin kabın cidarına yapışmasını önlemek için doku sabitleyiciye eklenir. 8. Numunelerin fiksasyon sonrası kabın içinde sıkışmasını önlemek için geniş ağızlı kaplar tercih edilmelidir. Virüs İzolasyon ve/veya PCR Numuneleri Dokular Dokular, soğuk veya dondurulmuş olarak sunulmalıdır. Taşıma veya sekviyat sırasında numuneler daima soğuk tutulmalıdır. PCR testinde kullanılacak numuneler büyük bir özenle ele alınmalıdır. Nükleik asitler çok hassastır ve numunenin yanlış işlenmesi bozulmasına yol açarak, numunelerin test işlemi için yetersiz hale gelmesine neden olabilmektedir. Dokular veya sürüntüler soğuk halde sevk edilmeli veya dondurucuda saklanmalıdır. PDRC’de, PCR ve virüs izolasyonu için kullanılacak numuneler -80oC’ye ayarlı dondurucuda saklanmaktadır. Numuneler doğrudan güneş ışığına ve UV ışığına maruz bırakılmamalıdır. Virüs tespiti için numune sunulurken, yararlı bir tanı elde etmek için uygun numunenin sunulması önemlidir. Alınması ve sunulması gereken uygun numuneye ilişkin sorunlarınız olması halinde, mutlaka laboratuvarla temasa geçilerek ek bilgi alınmalıdır. FTA Kartı numune alımı FTA kartı impresyonlarında, ideal test işlemi için belirtilen numuneler tavsiye edilmektedir. Mümkünse çürümeye başlamış olan ölü kanatlılardan numune almaktan kaçınılmalıdır; çünkü nükleik asidin kalitesi düşük olmakta ve test sonuçlarını olumsuz etkilemektedir. Kazıntıların belirtildiği Nazal Septum Sürüntüsü Trakeal Sürüntü Klinik Belirtiler Test için sunulacak numune Hepatit Karaciğer Yumurta üretiminde azalma Feçes/Kalın bağırsaklar, kloakal sürüntüler Topallama Eklem sıvısı, tendonlar, kalp, karaciğer Solunumla ilgili Trakealar, trakeal sürüntüler, feçes, kloakal sürüntüler, sürüntüler (azalan yumurta üretimi de mevcutsa), beyin (nörolojik tablo varsa) Dispne Trakeal sürüntüler, trakea, göz kapakları, akciğerler Nefrit, böbrek şişmesi, kanlanması Böbrekler Tümörler Heparinize tam kan, tümör, plazma İmmunosupresyon Bursa, timus, dalak, kemik iliği Deri lezyonları Yara kabuğu Su çiçeği Difteri hastalığıysa trakeada veya deri hastalığına ait kabarcık lezyonlar Nörolojik belirtiler Beyin Enterit, malabsorbsiyon Bağırsaklar, duodenal kıvrım, feçes Proventrikulit Proventrikulus Serum, laboratuvara getirilmeden önce soğuk paketlerde veya buzdolabında tutulmalıdır. Aglütinasyon testi için kullanılacaksa serumu dondurmayınız. Pıhtılaşmış kanın gönderilmesi tavsiye edilmemektedir. Kanatlı Sağlığı Köşesi Numunenin karta uygulanışı Sıvı numunenin karta uygulanışı Sürüntüyle uygulanan numune numunelerde, bistüri yardımıyla dokunun epitel tabakasını kazıyarak, FTA kartı üzerindeki bir daireye uygulayınız. Numunelerle ve FTA kartlarıyla çalışırken eldiven kullanınız. Kartların uygulama dairelerine çıplak elle dokunmayınız. Farklı kümesler, sürüler, çiftlikler arasında numune alım işlemi yaparken daima steril aletler kullanmaya çalışınız. Solunum testi istenecekse, numune alım işlemleri arasında aletleri dezenfekte etmek için etanol kullanılabilir. Dairelerin doku kimliği veya kimlik numarası ile açıkça etiketlendiğinden emin olunuz. Numunelerinizi FTA kartlarına uygularken aşağıdaki yöntemlerden birini kullanınız 1. Yöntem - Doku impresyonları için > Trakealar için - En iyisi trakeayı alıp uzunlamasına kesmektir. Steril bir bistüri kullanarak, trakeayı boydan kazıyıp FTA kartına uygulayınız. Böylece, solunum testi için daha fazla hedef numune elde edilir. İNFOVET 38-39 Sunuma hazır numune içeren kart Sıvı numune uygulanmış kart Sürüntüyle numune uygulanmış kart > Diğer dokular için - dokuyu (örneğin bursa) kesip ters çevirerek bursa foliküllerini ortaya çıkarınız. Ters çevrilen bursayı FTA kartına bastırarak bursal impresyon uygulayıp, simir alınız. 2. Yöntem - Sıvı numuneler için > 5-50 mikrolitre sıvı numuneyi (allantoik sıvı, plazma vb.) veya süspansiyon halindeki numuneleri (hücre kültürü, kan vb.) FTA kağıdının aktif dairesine uygulayınız. Numune havuzu kullanmak istiyorsanız, çeşitli kanatlılardan alınmış numuneleri tek bir daireye uygulayabilirsiniz. En iyi sonucu almak için, bir daireye maksimum 5 kanatlıdan alınan numuneleri ekleyiniz. Aksi halde, test işleminin duyarlılığı azalabilir. > Numuneleri, kartların üzerinde oda sıcaklığında 45-60 dakika kurumaya bırakınız. Nemden ve yüksek sıcaklıklardan kaçınınız. Kartları oda sıcaklığında veya buzdolabında ya da dondurucuda nemsiz bir ortamda (kilitli torbalarda veya numune poşetlerinde) saklayınız. Dokular veya sürüntüler soğuk halde sevk edilmeli veya dondurucuda saklanmalıdır. PDRC’de, PCR ve virüs izolasyonu için numuneler -80oC’ye ayarlı dondurucuda saklanmaktadır. Sıvı numuneler için nemden ve yüksek sıcaklıklardan kaçınınız. Kartları oda sıcaklığında veya buzdolabında ya da dondurucuda nemsiz bir ortamda (kilitli torbalarda veya poşetlerde) saklayınız. FTA üzerinde PCR için tavsiye edilen numunelerin alımı farklı hastalıklarda farklı şekillerde yapıldığı gibi, aynı hastalığın çeşitli formları için de değişiklik göstermektedir. 3. Yöntem - Sürüntü numuneleri Sürüntüleri (Trakealardan veya diğer organlardan alınmış olan) FTA kağıdına bastırarak içeriğin aktarılmasını sağlayınız. FTA üzerinde PCR için tavsiye edilen numuneler İnfeksiyöz bronşitis > Akut solunum hastalığında: Trakea kazıntıları ve sekal tonsil içeriği (FTA kartında ayrı daireler kullanınız) > Böbrek hastalığında: Böbrek impresyonları ve trakea kazıntıları İnfeksiyöz laringotrakeit > Trakea ve göz kapağı kazıntıları Newcastle hastalığı > Solunum formunda: trakea kazıntıları > Sinirsel formunda: trakea kazıntıları, beyin impresyonları İnfeksiyöz bursal hastalığı > Bursa impresyonları Viral artirit > Eklem sıvısı, karaciğer, kalp impresyonları > Tendon yırtılmadıysa impresyon da eklenebilir. Malabsorbsiyon Sendromu ve diğer bağırsak hastalıkları > Duodenum, ileum ve/veya jejunum gut kazıntıları (bu bölgelerden alınan kazıntılardan numune havuzu oluşturulabilir) Mikoplazma kültür numuneleri Tespit ve tanımlamada yardımcı olması amacıyla daha fazla organizma üremesi için numuneler selektif mikoplazma besiyerine konularak mikoplazma kültürleme işlemi yapılır. PDCR’de mikoplazma izolasyonunda kullanılan başlıca besiyeri Frey besiyeridir. Her bir besiyeri tüpünün içinde bir sürüntü çubuğu döndürülerek, Frey besiyerine inoküle edilir ve bastırılarak tüm sıvı akıtıldıktan sonra sürüntü çubuğu atılır. Diğer organizmaların bulaşma potansiyelini en aza indirmek için her tüpe sadece bir sürüntü koymak önemlidir. M. iowae kültürleme işleminde, başka bir besiyeri olan M-ORT kullanılmaktadır. Bu kültürler 370C’de 24 saat inkübe edilir. Bazı durumlarda, besiyeriyle www.gunesliasi.com.tr Mikoplazma kültürü Mikoplazma kolonileri birlikte agar plakalara da inoküle edilmektedir; ancak sıvı besiyeri genellikle daha duyarlıdır. M. meleagridis ve M. iowae için agar plakalar üzerinde primer izolasyon sıvı besiyerinden daha etkili olabilmektedir. 5 gün sonra kültürler ek izolasyon ve identifikasyon işlemi için agar plakalara aktarılmaktadır. Sunum, sevkiyat ve etiketleme İstediğiniz test için doğru numuneyi alarak, doğru işlemlerden geçirdikten sonra, numuneyi laboratuvara göndermeniz gerekir. Bu işlem basit gibi görünmekle birlikte, aslında tanı testlerinin en kritik ve en çok yanlış yapılan aşamalarından biridir. Numunelerin doğru bir şekilde ve mümkün oldukça çok bilgiyle etiketlenmesi önemlidir. Laboratuvar sadece hangi bilgiler verilmişse onlardan yararlanabilir. Etiketler sevkiyat sırasında nemlenir veya ıslanırsa, düşebilir, silinebilir veya lekelenebilir. Etiketin okunabilir durumda olduğundan emin olunmalıdır. Tüm bilgilerin doldurulduğu bir sunum dosyası da eklenmelidir. Numunelerin laboratuvara mümkün olan en kısa sürede ulaştırılması çok önemlidir. Numuneler kurye aracılığıyla gönderilecekse, bir sonraki gün laboratuvar adresine teslimat garantisi veren kuryeler kullanılmalıdır. Bunun için sevkiyatların merkezi bir dağıtım merkezine mi yoksa doğrudan laboratuvara mı gönderileceğinin soruşturulması gerekebilir. Bu işlem, sevkiyattan önce birkaç dakika ayırmanızı gerektirebilir; ancak numunelerin laboratuvara ulaşmadan önce bir sevkiyat noktasında ya da depoda bir iki gün beklememesini sağlayarak size daha fazla zaman ve para kazandırır. Ayrıca, laboratuvarın çalışma saatleri ve tatil planını bilmek de önemlidir. Numuneler ertesi gün (örneğin cumartesi günü) teslim alınmazsa, testin güvenilirliği tartışmaya açık olabilir veya test işlemi hiç yapılamayabilir. Uluslararası numunelerin laboratuvara ulaşması çoğunlukla daha fazla zaman almaktadır; ancak bu numuneler sevkiyat öncesi inaktivasyon gereklilikleri nedeniyle diğerleri kadar zamana duyarlı değildir. Numunelerle birlikte tüm belgelerin sunulduğundan emin olmak önemlidir. Tüm dokümanlar paketin içine ve dışına yerleştirilmelidir. Böylece hem gümrükte gerekli belgeler alınmış hem de belgelerin nüshaları laboratuvara ulaşmış olacaktır. İthalat izinlerinde belirtilen tüm gerekliliklere uymak önemlidir. Bu izinler için veya ayrıntılı bilgi için laboratuvarla temasa geçiniz. Numuneler ve sevkiyat için uygun kaplar kullanılmalıdır. Sevkiyat için numuneleri ağzı fermuarlı torbalara veya numune poşetlerine aktarınız. Sevkiyat sırasında numunelerinizin sevkiyat öncesinde kutulara yerleştirmiş olduğunuz şekilde kalmayabileceğini göz önünde bulundurunuz. Tüm kapakların iyice kapatıldığından emin olunuz. Sevkiyatta cam veya kırılabilir kaplar kullanmayınız. Soğuk paketler sert ve ağırdır. Sevkiyat sırasında kapları çatlatabilir veya kırabilir. Karton kutu içerisinde yalıtımlı bir soğutucu kullanılması da tercih edilebilir. Soğuk paketler yoğuştuğunda karton kutuyu ıslatacak, belki de kutunun delinmesine veya kuryenin kutuyu işaretlemesine neden olacaktır. Evraklar eklenirken, ayrıca ayrı bir kilitli torbaya veya poşete konulmalıdır. Bu sayede, evrakların ıslanması veya numunelerin evrakların üzerine akması önlenecektir. Formalinin akmasını önlemek için, formalin kutuları kilitli torbalara yerleştirilmelidir. Bir çok şeyde olduğu gibi tanı testlerinde de ne verilirse o alınır. İyi numune doğru test sonucu verir. Test ve numune alım işlemleri hakkında herhangi bir sorunuz olması halinde, lütfen laboratuvarınızla temasa geçiniz. Sevkiyat işlemi basit gibi görünmekle birlikte, aslında tanı testlerinin en kritik ve en çok yanlış yapılan aşamalarından biridir. ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Yeni nesil fitaz enzimi OptiPhos ® Kanatlılar, endojen kaynaklı fitaz enzimi yetersizliği nedeniyle bitkisel kaynaklı yem maddelerinde bulunan fosforun bir kısmını değerlendirebilir. Bu nedenle hayvan sağlığı sektörü ekzojen fitaz ürünlerinin kullanımına yönelmiş ve fosforun hayvan tarafından önemli oranda değerlendirilmesi sağlanmıştır. G ünümüz kanatlı yetiştiriciliğinde monogastrik diyetlerde uygulamak için çok sayıda fitaz ürünü dünya çapında yem piyasasına sunulmaktadır. Hayvan beslemede ekzojen fitaz kullanımının pek çok avantajı vardır. Fitaz kanatlı karma yemlerinde kullanılan hammaddelerin yapısında bulunan ve normal koşullarda değerlendirilemeyen bazı minerallerin ve diğer besin maddelerinin sindirimine olanak sunarak yararlılıklarını arttırır. Kanatlılar, endojen kaynaklı fitaz enzimi yetersizliği nedeniyle bitkisel kaynaklı yem maddelerinde bulunan fosforun (fitat) % 30’undan azını değerlendirebilirler. Ekzojen fitaz kullanımı ile fosforun hayvan tarafından önemli oranda değerlendirilmesi sağlanır. Bu şekilde dışkı ile atılan fosfor miktarını da azaltarak çevresel kirliliğin önüne geçilmesine yardımcı olur. Fitazın dışkıyla atılan fosfor miktarında yaklaşık % 20-50 oranında azalmaya neden olduğu tespit edilmiştir. Bu iki önemli noktanın yanı sıra fitat fosforu yem maddelerindeki Ca, Mg, Zn, Cu, Co, Mn ve Fe gibi mineral maddelere bağlanarak, bunların organizma tarafından kullanılmalarına engel olmakta; tripsin ve kemotripsin gibi endojen proteazlara bağlanmak suretiyle de protein ve amino asitlerin sindirilebilirliğini azaltmaktadır. Fitatın bu ve benzeri pek çok olumsuz etkisini ortadan kaldırmak amacıyla ekzojen fitaz kullanımı, hayvan besleme alanında kullanılan yem katkı maddeleri anlamında, üzerinde en çok araştırma yapılan konulardan birisi olmuştur. Ve yapılan bu araştırmalar sayesinde hayvansal üretimde, dünya çapında takdire değer bir artış söz konusudur. Fitaz enzimi yaklaşık 25 yıldır yem katkı maddesi olarak, bakteri ve mantarlar kullanılarak üretilmektedir. Yeni ürün geliştirme çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir ve her yıl bu konuda yüzlerce çalışma yayınlanmaktadır. Huvepharma® 2002-2012 yılları arasında kanatlı hayvan beslenmesi alanında yapılan ve hakemli dergilerde yayınlanan bilimsel fitaz çalışmalarını incelemekle görevlendirilmiştir. Huvepharma® yemlerde kullanılan enzimlerinin en önemli küresel tedarikçilerinden biridir ve E. Coli’den derive edilen ve son İNFOVET 40-41 nesil 6-fitaz enzimi olan OptiPhos®’u pazara mikrogranül, kaplanmış ve likit formlarda sunmaktadır. OptiPhos® ile daha verimli kanatlı yetiştiriciliği OptiPhos® E.coli kaynaklı yeni jenerasyon, 6-fitaz enzimidir. A.B.D Cornell Üniversitesi tarafından yıllarca süren araştırmalar sonucunda geliştirilmiştir. Fitaz üretiminden sorumlu gen, Pichia pastoris mayasına transfer edilerek yüksek miktarda ve kaliteli E.coli fitazı olan OptiPhos® üretimi gerçekleştirilir. OptiPhos® kanatlı yemlerinde fitata bağlı olan ve bitkideki toplam fosforun %70’ini oluşturan fosforun açığa çıkmasını sağlar. OptiPhos® bitkisel yem maddelerindeki bağlı fosforu serbest bırakarak sindirilebilirliği artırır, yem maliyetini düşürür ve dışarıdan sağlanan fosfor oranını azaltarak çevre kirliliğinin önüne geçilmiş olur. OptIPhos®’un güçlü yanları pH’nın önemi Her fitaz fonksiyonunu optimal düzeyde sağlayabileceği belirli bir pH seviyesinde aktivite gösterir. Fitazın inositol halka yapısından fosfat gruplarını hidrolize edebilmesi için fitik asitin bir çözelti içerisinde olması gerekmektedir. Fitik asit büyük oranda 5.5’in altındaki pH seviyelerindeki çözeltilerde bulunur. Bunun anlamı fitazın yalnızca in vivo ortamda üst sindirim sisteminde (mide) aktif olabileceğidir. Yem duedonuma girer girmez pH 6 ve üzerine ulaşır. OptiPhos® fitata bağlı fosfor sindiriminin en yüksek olduğu üst sindirim sistemindeki pH seviyelerinde en yüksek aktiviteyi gösterir. OptiPhos®’un optimum aktivitesi pH 1 - 5.5 aralığındadır. Geniş bir pH aralığında çalışması OptiPhos®’a sindirim sisteminin üst bölümünde fitik asiti maksimum seviyede hidrolize etme olanağı tanır. OptIPhos® kullanım avantajları > Fosfor sindiriminin en yüksek olduğu üst sindirim sistemindeki pH seviyelerinde en yüksek aktiviteyi gösterir. > İlk jenerasyon fitazların aksine pepsine dirençlidir. > Sindirim sisteminde serbest kalmasını kısıtlamayan özel kaplama teknolojisi sayesinde yüksek peletleme ısılarına dayanıklıdır. > Aynı oranda kullanıldığında bile diğer fitaz enzimlerinden daha fazla fosfor salınımı sağlar. > Yeme katılan inorganik fosfor oranının azaltılmasına olanak tanır. > Çevre kirliliğini azaltır. Pepsin’in önemi Fitaz aktivitesinde pH kadar pepsin de önemlidir. Protein yapısında olan fitazlar doğal olarak hayvanların sindirim sisteminde pepsin tarafından yıkımlanır. Pepsin daha çok üst sindirim sisteminde bulunur ve fitazı yıkımlayarak etkisiz hale getirebilir. Yapılan araştırmalar OptiPhos®’un pepsin tarafından yıkımlanmaya neredeyse tamamen dirençli olduğunu ve etkisini kaybetmeden tam aktivite gösterdiğini ortaya koymuştur. OptiPhos®’un ısıya direnci Fitazlarda “ısıya direnç” en çok tartışılan konulardan biridir. Bilindiği gibi fitazlar genellikle ısıya son derece duyarlı olup (örneğin ksilanazdan daha duyarlı) 75-80° C’lik pelletleme koşullarında aktivitelerini yitirirler. Bu aktivite kaybının önlenmesi için fitazın ısıya karşı doğru bir yöntemle korunması gerekmektedir. Aksi takdirde fitazın hayvan vücudundaki aktivitesi engellenmiş olacaktır. OptiPhos®’un 85° C’nin üzerindeki pelletleme sıcaklıklarına karşı korunması için kaplama yöntemi uygulanmaktadır. Optiphos’un uzun süren in vivo çalışmalar sonucunda Huvepharma® enzim uzmanları tarafından geliştirilen özel kaplama teknolojisi sayesinde 85° C’nin üzerindeki sıcaklıklarda dahi çok iyi etkinlik gösterdiği kanıtlanmıştır. Yüksek pelletleme ısılarında likit formdaki OptiPhos® kullanımı tavsiye edilmektedir. Daha fazla bilgi için ANC Hayvan Beslenmesi ve Sağlığı Hizmetleri ile iletişime geçiniz. Tel: +90 216 442 98 12 www.ancnutrition.com - [email protected] KONU toplantı BASF Türkiye Ülke Müdürü Buğra Kavuncu İNFOVET XX-XX BASF’den, hayvan beslenmesi ve sağlığı alanında inovatif çözümler Dünyanın lider kimya şirketi BASF’nin düzenlediği Kanatlı Üretiminde Güncel Gelişmeler Semineri, Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinden katılımcıları ağırladı. “BASF olarak biz kimya yaratıyoruz ve bunu 150 yıldır yapıyoruz.” B ASF Beslenme & Sağlık bölümü tarafından 10-11 Haziran 2015 tarihlerinde Renaissance Polat İstanbul Hotel’de düzenlenen Kanatlı Üretiminde Güncel Gelişmeler Semineri, alanında önemli çalışmalarda bulunmuş 60 civarında müşterisi ile yerli ve yabancı konuşmacıları ağırladı. Seminere çoğunlukla tavuk ve yumurta üreticileri, kümes hayvanları beslenme danışmanları ve veteriner fakültelerinden akademisyenler katıldı. Açılışı BASF Türkiye Ülke Müdürü Buğra Kavuncu tarafından yapılan seminerde, BASF Beslenme ve Sağlık Departmanı Bölge Satış Direktörü Dr. Helmut Meffert, BASF’nin hayvanlar için geliştirdiği beslenme ve sağlık ürünleri üzerindeki çalışmaları hakkında bilgi verdi. Dengeli büyüme için etkin çözümler 2050 yılında dünya nüfusu dokuz milyara ulaşacak. Artan dünya nüfusunu beslemek için yeterince et ve yumurta üretmek büyük bir zorluk ama aynı zamanda hayvanların refahı, BASF Beslenme ve Sağlık Departmanı Bölge Satış Direktörü Dr. Helmut Meffert Ekonomik başarıyı, sosyal sorumluluk ve çevre korumasıyla birleştiren BASF, Ar-Ge yatırımları sayesinde neredeyse tüm endüstriyel alanlarda faaliyet gösteren şirketlere ürün sağlıyor. BASF Hayvan Besleme Departmanı Endüstri Segment Müdürü Melih Ercen BASF Hayvan Besleme Departmanı Teknik Satış Müdürü MURAT KALYONCU çevrenin korunması ve ürün kalitesini de en az eşit oranda önemli kabul ettiğinde daha da büyük bir zorlukla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor. Meffert, “Sürekli daha fazla üretmenin bir çözüm olduğunu düşünmüyoruz. Gelecekteki global nüfusun taleplerini karşılamak için daha az kaynakla daha çok üretmemiz gerekecek. Dengeli büyüme gerekiyor. Besleyici, güvenli ve ekonomik gıda teminini kolaylaştırmak ve aynı zamanda kaynakları korumak konusunda kimyanın kolaylaştırıcı etkisi olduğuna inanıyoruz” dedi. Kanatlı Üretiminde Güncel Gelişmeler Semineri’nde, BASF’nin bu zorluklar karşısında ürünleri ve çözümleri ile nasıl katkıda bulunduğuna odaklandı. Gıda ve hayvan yemi endüstrisinde, daha sürdürülebilir bir değer zinciri için müşterileriyle birlikte temel taşları belirlemeyi amaçlayan BASF, ürünleriyle daha verimli ve çevre dostu gıda üretimine destek oluyor. Seminerde tartışılan başlıca konular şöyle: “Yumurta Tavuklarının Alternatif Tarım Sistemleri ile Beslenmesinde Karşılaşılan Güçlükler”, “Hayvansal Protein Kaynakları Olmadan Kanatlıların Beslenmesi”, “Kanatlı Üretiminde Etkili Salmonella Kontrolü” ve “Kanatlı Beslenmesinde E Vitamini Takviyesi ve Yansımaları.” BASF Beslenme ve Sağlık De- partmanı Bölge Satış Direktörü Dr. Helmut Meffert, “Biz kimya yaratıyoruz ve bu şu anlama geliyor; biz büyük bir özen ve gayretle en iyi kaliteyi arayan, iyi bir ortaklık yapmak isteyen ve sürdürülebilir bir geleceği düşünen canlı hayvan üreticileri için etkin ürünler üretiyoruz” dedi. BASF Hakkında BASF, 113.000 çalışanı ve 200 milyar TL’yi aşkın (74 milyar Avro) yıllık satış rakamı ile dünyanın lider kimya şirketi unvanını taşıyor. Ekonomik başarıyı, sosyal sorumluluk ve çevre korumasıyla birleştiren BASF, Araştırma Geliştirme yatırımları ve buluşları sayesinde neredeyse tüm endüstriyel alanlarda faaliyet gösteren şirketlere ürün sağlıyor ve hayatı kolaylaştırıyor. Kimyasal, plastik, performans ürünleri, ziraat, petrol ve gaz gibi geniş bir yelpazeye yayılan BASF ürün ve çözümleri, yeryüzündeki kıt kaynakların korunmasına katkıda bulunmanın yanı sıra gıda ve besinlerin sağlıklı üretilmesini sağlıyor ve yaşam kalitesinin yükselmesine büyük ölçüde yardımcı oluyor. Kısacası BASF, sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyor. BASF hisseleri Frankfurt borsası (BAS), Londra borsası (BFA) ve Zürih borsasında (AN) işlem görmektedir. TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri Anc A.Ş, kanatlılarda mikoplazma enfeksiyonlarını mercek altına aldı ANC A.Ş, kanatlı sektörünün önemli sorunları arasında yer alan mikoplazma enfeksiyonlarına dikkat çekmek ve yeni gelişmeleri paylaşmak üzere düzenlediği geniş katılımlı toplantıyla, yeni yapılanmasının ardından da sektöre bilimsel katkılarını sürdüreceğinin sinyallerini verdi. Mikoplazmanın Türkiye’deki ve dünyadaki seyrine değinilen seminere yoğun ilgi vardı. A NC A.Ş Kanatlı Departmanı tarafından İstanbul Divan Asia Hotel’de, beyaz et ve yumurta sektörünün önde gelen firma temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen “Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri” İNFOVET 46-47 başarılı bir şekilde tamamlandı. 2 Haziran tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, mikoplazma alanında uzman konuşmacıların, Türkiye ve dünyadan hastalığın seyrine ilişkin verdiği önemli bilgiler katılımcılar tarafından ilgiyle dinlendi. MİKOPLAZMANIN UZMANLARI BİR ARAYA GELDİ Kısa bir süre önce Huvepharma® Firması bünyesine katılan ANC A.Ş., tarafından organize edilen seminerin konuşmacıları arasında çok önemli isimler bulunuyordu. Uzun yıllardır Animal and Plant Health Agency (APHA)’de Mycoplasma Grup Lideri olarak görev yapan ve şu anda mycoplasma enfeksiyonları konusunda başta İngiltere olmak üzere pek çok ülkede danışmanlık veren Prof. Dr. Robin Nicholas; kanatlı mikoplazmaları konusun- da ulusal ve uluslararası projelerde görev alan, İstanbul Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü Mycoplasma Aşıları Laboratuvar Şefi Dr. Ümit Özdemir; Huvepharma® NV Global Teknik Müdürü Koen De Gussem ve ANC A.Ş Teknik Müdürü Veteriner Hekim İbrahim Arpacı, sunumlarında mikoplazmosis etkenleri, teşhisi, korunması ve neden olduğu CRD (Kronik Solunum Yolu Hastalığı) ile ilgili bilgi vererek, hastalığın sektörde meydana getirdiği kayıplara ve ANC’nin hastalığa kesin çözümü Pharmasin®’in etkilerine dikkat çektiler. 2017’DE HEDEF LİDERLİK Geniş bir katılımla gerçekleşen seminerin açılış konuşması ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail Özdemir tarafından yapıldı. Özdemir, ANC’nin Huvepharma® bünyesine geçiş sürecinden bahsederek, firmanın geçmişten günümüze gelişimi, hayvan sağlığı sektöründeki global organizasyonel yapısı ve üretim tesisleri ile ilgili bilgiler verdi. Hem hayvan hem de insan sağlığı sektörüne yönelik çözümler sunan Huvepharma®’nın geniş bir ürün hattına sahip olduğunu ifade eden İsmail Özdemir, firmanın adını sadece antikoksiyalleri ile değil, hayvan beslenmesinde altı önemle çizilen enzimleri ile de dünya çapında duyurduğunu belirtti. Huvepharma®’nın sahip olduğu Hostazym® X ve Optiphos®’a çok güvendiklerini söyleyen Özdemir, firmanın üretim ve fermantasyon teknolojileri konusunda çok ileri bir seviyede olduğunun da altını çizdi. Huvepharma®’nın bu üstün teknolojisi sayesinde Türk kanatlı sektörünü suda anında çözünebilen enzimle buluşturacaklarını ve konunun sektörü son derece heyecanlandırdığını vurguladı. Huvepharma®’nın 2008-2014 yılları arasında sektörün 5 katı büyümesini son derece ilgi uyandırıcı olarak nitelendiren ANC Genel Müdürü İsmail Özdemir, Huvepharma®’nın 2017’de kendi alanında liderliği hedeflediğini sözlerine ekleyerek konuşmasını tamamladı. ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail Özdemir, ANC’nin Huvepharma® bünyesine geçiş sürecinden bahsetti. DR. NICHOLAS’TAN ÇOK ÖZEL BİLGİLER Bilimsel programın ilk sunumu Prof. Dr. Robin Nicholas tarafından gerçekleştirildi. Nicholas, mikoplazma etkenlerinin özelliklerinden bahsettiği sunumunda mikoplazmanın diğer bakterilerle benzer ve farklı yönlerini irdeleyerek, etkenlerin hastalığa nasıl yol açtıklarını misafirlerle paylaştı. Mikroorganizmanın özellikle epitel dokuya afinite gösterdiğinden, ciliostasis ve necrosis gibi TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri Mycoplasma gallisepticum ve Mycoplasma synoviae’nın ticari kanatlılarda meydana getirdiği hastalıklara, ekonomik kayıpların boyutlarına ve saha araştırmalarının ardından etkenlerin tanımlanmasında son dönemlerde kullanılan yöntemlere dikkat çekerek sunumunu sonlandırdı. MİKOPLAZMA ENFEKSİYONLARINA KARŞI ETKİLİ SİLAH! İstanbul Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü Mycoplasma Aşıları Laboratuvar Şefi Dr. Ümit Özdemir Huvepharma NV Global Teknik Müdürü Dr. Koen De Gussem, mikoplazma kontrol strajelerini katılımcılarla paylaştı. ANC A.Ş Teknik Müdürü Veteriner Hekim İbrahim Arpacı, Pharmasin’in özelliklerine ve solunum yolu hastalıklarına etkisine değindi. Mycoplasmosis Danışmanı Prof. Dr. RobIn NIcholas, mikoplazma etkenlerine ilişkin çarpıcı bilgiler verdi. İsmini sadece beşeri ve veteriner sağlık sektörüne yönelik ürün skalası ile değil, hayvan beslemeye yönelik geniş ürün hattı ile de dünya çapında duyurmayı başaran Huvepharma®, 6 kıtada 70 ülkeyi kapsayan olağanüstü bir dağıtım ağına sahip. durumlara neden olduğundan bahsetti. Organizmanın farklı koşullardaki yaşam süresine değinen uzman, mycoplasma etkenleri tarafından meydana getirilen biyofilm oluşumuna değindi. Biyofilm oluşturan mikoplazma etkenlerinin özellikle sıcaklık, İNFOVET 48-49 kurutma ve deterjanlar gibi stres faktörlerine daha dirençli ve bu ortamlarda daha kalıcı olduğunu belirten Dr. Nicholas bunun antibiyotik direnci açısından sorun oluşturabileceğinin altını önemle çizdi. Mikoplazma etkenlerinin birçok hayvanda farklı semp- tomlara neden olduğunu ifade eden konuşmacı, 4 mikoplazma hastalığının sosyo ekonomik etkileri nedeniyle OIE’nin listesinde yer aldığını sözlerine ekledi. Bunlar arasında kanatlı mikoplazmozisinin sektör açısından ne denli önemli olduğunu aktararak Toplantı, mikoplazma enfeksiyonları ve tanı yöntemlerine ilişkin verilen bilgilerin ardından Huvepharma Global Teknik Müdürü Koen De Gussem tarafından gerçekleştirilen “Mikoplazma Kontrol Stratejileri” konusuyla devam etti. De Gussem, Mycoplasma gallisepticum ve Mycoplasma synoviae enfeksiyonlarının modern kanatlı işletmelerinde hala problem teşkil etmeye devam etmesini; antijenik varyasyon ve intrasellüler lokasyon nedeniyle bağışıklık yanıtının oluşmasındaki aksamaya, etkenlerin konak dışında bilinenden daha uzun süre yaşamasına bağladı. Mikoplazma etkenlerinin siliaların yıkımına neden olarak sekonder bakterilerin vücuda girmesine olanak tanıdığını ve bu şekilde hayvanların etkenlere karşı çok önemli bir korunma mekanizmasını ortadan kaldırdığını sözlerine ekledi. Hastalığın yol açtığı klinik belirtilerin ardından antibiyotiklerin etkinliğini belirlemede önemli olan faktörleri paylaşan Huvepharma Global Teknik Müdürü Koen De Gussem, Pharmasin®’in etken maddesi tylosin’in zamana bağlı bir molekül olduğunu, son izole edilen Mg ve Ms suşlarının tylosin’e daha duyarlı olduğunu söyledi. Aşılama uygulamalarına da değinen De Gussem sunumunun son bölümünde Huvepharma®’nın kanatlılarda mikoplazma enfeksiyonlarına karşı etkili ürünü Pharmasin®’in farmakokinetik özelliklerini vurgulayarak, klinik uygulamaları saha çalışmalarından örnekler vererek detaylandırdı. ANC Teknik Müdürü Veteriner Hekim İbrahim Arpacı, TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri EN ETKİN TEŞHİS YÖNTEMİ HANGİSİ? Toplantıda meydana getirdiği solunum sistemi problemleri ile kanatlı sektörünü önemli ölçüde etkileyen mikoplazma enfeksiyonları detaylandırıldı ve ANC tarafından çözüm önerisi olarak sunulan Pharmasin®’in özelliklerine vurgu yapıldı. ANC A.Ş Avicenter & Aquacenter Departman Koordinatörü Veteriner Hekim Aslıhan Cebecioğlu toplantının son sunumunu; beyaz et ve yumurta üreticilerinin mikoplazma enfeksiyonları ile mücadelede uzun yıllardır başarı ile kullandığı Pharmasin® ve kanatlılarda sürü yönetiminde başarı sağlayabilmek için yerine getirilmesi gereken faktörler üzerine gerçekleştirdi. KonuşİNFOVET 50-51 masında sürü sağaltımının ürün kalitesi ve dozlama stratejisi ile birebire ilişkili olduğunu ifade eden Arpacı; Huvepharma®’nın fermantasyonda uzman, üretim ve ürün kalitesinin EU GMP, FDA ve ISO standartlarına uygun olduğunu belirtti. Pharmasin®’in de bu üstün fermantasyon ve üretim standartları doğrultusunda üretildiğini sözlerine ekleyen Arpacı, ürün özelliklerini katılımcılara aktardı. Pharmasin®’in yem içerisine uygulanan tylosin fosfat formunun mükemmel bir partikül büyüklüğüne sahip olduğunu ve yem içerisinde homojen bir dağılım gösterdiğini, ürünün suda çözünür formu olan tylosin tartaratın ise anında çözünme özelliğine sahip olduğunu önemle vurguladı. ANC Teknik Müdürü İbrahim Arpacı sunumunu ürünün kanatlılardaki uygulama dozlarını anlatarak tamamladı. Meydana getirdiği solunum sistemi sorunları ile kanatlı sektörünü ekonomik açıdan önemli derecede etkisi altına alan mikoplazma enfeksiyonlarının detaylandırıldığı toplantıya gösterilen ilgi, programın sonunda gerçekleştirilen sorucevap kısmında da devam etti. Program, başarıyla tamamlanan toplantının ardından, sohbetler eşliğinde yenen akşam yemeği ile son buldu. Seminerin bir diğer önemli sunumu mikoplazma etkenlerinin özellikle de Mycoplasma gallisepticum’un tespit edilmesinde kullanılan laboratuvar yöntemlerine ilişkindi. Dr. Ümit Özdemir tarafından kanatlılardan örnek alınmasında kullanılan teknikler, PCR, lam aglutinasyon, hemaglutinasyon inhibisyon, ELISA ve bioassay gibi yöntemlerin detaylarına değinildi. Laboratuvar yöntemlerine dair oldukça detaylı bilgiler veren Dr. Özdemir, sonuçların yorumlanmasında dikkat edilmesi gereken noktalar, karşılaşılan zorluklar ve olumsuzluklar ile enfeksiyonun farklı dönemlerine göre en etkin olan tanı yöntemlerini ayrı ayrı sıraladı. İşletmelerde mikoplazmaya karşın kontrol programı uygulanmasının hayati önem taşıdığını sözlerine ekleyen Dr. Ümit Özdemir, son olarak antibiyotik tedavisi ve aşılamanın kritik bir önem taşıdığını vurguladı. Penisilin grubu antibiyotiklere dirençli olan etkenlerin protein sentezini inhibe eden tetrasiklinler, makrolitler, ve kinolonlara duyarlı olduklarını ifade eden Özdemir; tavukçuluk endüstrisinin yumurtacı sektöründe, komplekslerin büyüklüğü ve farklı yaş gruplarının bir arada bulunması nedeniyle infekte sürülerde eradikasyonun fizibıl olmadığını, bu işletmelerde persiste infeksiyonlarla birlikte periyodik saçım görülebileceğini ve böyle durumlarda Mycoplasma gallisepticum infeksiyonunun antibiyotikle sağaltımının gündeme geldiğini sözlerine ekledi. İnfekte sürülerde tedavi ile mikoplazma nedenli kayıpların önlenebileceği ve ülke düzeyinde verimli bir üretim yapılabileceğini belirten Dr. Özdemir’in sunumu ilgiyle dinlendi. TOPLANTI 8. Hayvan Refahı Toplantısı Boehringer Ingelheim Hayvan Refahı Zirvesi Kanada’da gerçekleşti Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı, 5-6 Haziran tarihlerinde Kanada’nın Ontario şehrinde Türkiye’nin de 8 kişilik bir kafileyle içinde bulunduğu, yaklaşık 100 hekimin 11 ülkeden katılım gösterdiği bir toplantı gerçekleştirdi. B oehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı, University of California, University of British Colombia, University of Calgary ve University of Saskatchewan akademisyenleri işbirliği ile gerçekleştirilen 8. Hayvan Refahı Toplantısı’na Türkiye, Almanya, Belçika, Fransa, Avustralya, İngiltere, Çin, İspanya, Amerika, İNFOVET 52-53 Kanada ve İrlanda’dan veteriner hekimler katılım gösterdi. Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı Türkiye’nin de 8 kişilik bir kafileyle içinde bulunduğu toplantı, 5-6 Haziran tarihlerinde yaklaşık 100 veteriner hekimin katılımıyla Niagara-On-The-Lake, Kanada’da gerçekleştirildi. Toplantının ilk gününde Dr. Joseph Stookey (University of Saskatchewan) ‘Buzağılarda Ağrı Değerlendirmeleri için Yapılan Uygulamalar’, Dr. Claire Windeyer (University of Calgary) ‘Distosi’nin Değerlendirilmesi ve Buzağılara Etkisi’, Prof. Dr. Dan Weary (University of British Columbia) ‘Süt İnekçiliğinde Acı ve Ağrı’ konuları ile Uzman Forumu’nda yer aldılar. Toplantının son günün- de ise Dr. Cassandra Tucker (University of California) ‘Boynuzsuzlaştırmada Ağrı Hassasiyeti ve NSAID Kullanımı’, Dr. John Campbell (University of Saskatchewan) ‘Kastrasyon Sonrası Buzağı Performansı ve Davranışı’, Dr. Derek Haley (University of Guelph) ‘Sütten Kesme Döneminde Oluşan Stres’ konularıyla toplantıda TOPLANTI 8. Hayvan Refahı Toplantısı yer aldılar. Toplantı sonrası tüm katılımcıların yer aldığı ve 10’ar kişilik grupların oluşturduğu atölye çalışmaları (workshop) yapıldı.Tüm katılımcıların ülkelerinde yapılan hayvan refahı uygulamalarını paylaşma fırsatı bulduğu bu çalışmalar hekimler tarafından tam not aldı. Hayvan refahı adına yapılan paylaşımlar hekimler adına çok olumluydu Boehringer Ingelheim Kanada Hayvan Sağlığı Direktörü Jeffrey Estabrooks ve Boehringer Ingelheim Global Teknik Müdürü Dr. Elke Abbeloos’un uzman forumu değerlendirmelerinde, ‘Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı 5-6 Haziran tarihlerinde Kanada’nın Ontario şehrinde Türkiye’nin de, 8 kişilik bir kafileyle içinde bulunduğu yaklaşık 100 veteriner hekimin 11 ülkeden katılım gösterdiği bir toplantı gerçekleştirdi. Forum boyunca farklı ülkelerden olan katılımcıların hayvan refahı adına yaptıkları uygulamaları paylaşmaları tüm hekimlerimiz adına çok olumlu oldu. Hekimlerimiz diğer ülkelerde olan yenilikleri ve yapılan son hayvan refahı çalışmalarını değerlendirip, en kısa sürede hayata geçireceklerdir. Türk hekimlerimizin de katılımcı ve pozitif tavırları bizi çok mutlu etti’ açıklamasında bulundu. İNFOVET 54-55 Yurtdışındaki akademisyenlerle bir araya gelme şansı yakaladık HAYVAN REFAHI ile ilgili Kanada ve Amerika’daki gelişmeleri takip edebilme şansı bulduk Samet Çevik, Kırklareli Hayvan refahı; yetiştiriciliği yapılan hayvanların doğal yaşam biçimleri gözetilerek, özgün davranışlarına uygun barınak koşullarında, fizyolojik, biyolojik ve psikolojik bütünlüklerini bozmadan bütün ihtiyaçlarının karşılanmasını; üretim faaliyetlerinin hayvanın sağlığını ve hareketlerini kısıtlamayacak şekilde gerçekleştirilmesini hedefleyen üretim anlayışını benimsemeyi beraberinde getirir. Bu toplantı serisiyle birlikte de, Kanada ve Amerika’daki gelişmeleri yakından takip edebilme, yurtdışındaki diğer hekimler ve akademisyenlerle iyi uygulamaları paylaşma fırsatım oldu. Bu faydalı organizasyon için Boehringer Ingelheim’e teşekkür ederim. Refah, yaşam kalitesini yansıtan bir tanımlamadır. Tam anlamıyla zihinsel ve fiziksel sağlık durumu ile mutluluğu içerir. Geniş anlamda hayvan refahı şöyle tanımlanabilir: “Çiftlik, pet, egzotik, laboratuvar ve vahşi hayvanların bakımı, beslenmesi, barındırılması, yetiştirilmesi, nakliyesi, kesimi ya da tedavisi sırasında ağrı ve acıdan uzak; sağlık ve iyilik hallerinin sağlanması.” Toplumların hayvan bakımı ve refahı ile ilgili değer yargıları ve tutumları hızla değişmekte, hayvan refahına verilen önem de artmaktadır. Bu toplantı ile birlikte biz de Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerindeki gelişmeleri yakından takip etme ve Can Baklacı yurtdışındaki diğer hekimlerle ve akaBursa demisyenlerle yapılan iyi uygulamaları paylaşma fırsatı bulduk. Buna benzer üst düzey toplantıların devamını diliyorum. Boehringer Ingelheim ailesine bu başarılı organizasyon adına çok teşekkür ediyorum. Stres ve ağrı üzerine yapılan çalışmalar dikkate değerdi Daha öncesinde takip ettiğim bir organizasyondu. Hayvanlarda özellikle ağrı yönetiminin besi ve süt performanslarına etkisinin çok önemli olduğu tartışılarak, hayvanlarda strese ve ağrıya neden olan uygulamalarda, stres ve ağrının azaltılmasına yardımcı olan Meloksikam etken maddesinin çok etkili olduğu yapılan çalışmalarla bizlere genişçe sunuldu. Kanada’da gerçekleştirilen bu yararlı toplantıya katılma fırsatını Boehringer Ingelheim ile yakaladığım Özkan Metekan için kendilerine teşekkür ediyorum. Edirne ısı stresi KONU toplantı süt ineklerinde İNFOVET XX-XX Isı stresini azaltmak için ilk adım, laktasyondaki ve kuru dönemdeki inekler ile düveler için soğuk su ve gölge sağlamak olmalıdır. İnsanlar gibi hayvanların da sıcak havalarda gebelikleri ve emzirmeleri stresli ve zordur. Yaşanan bu stres, süt üretimlerinde, gebeliklik oranlarında, yem ve su tüketimlerinde ciddi olumsuz belirtiler açığa çıkmasına neden olur. ISI ve nemin bir araya gelmesi laktasyondaki süt inekleri için oldukça rahatsız edici bir ortam oluşmasına neden olur. Sıcaklıkların yüksek seyrettiği yaz mevsimlerinde, süt üretimi ortalama % 50 düşer (Tablo 1) ve laktasyondaki süt ineğinin üreme yeterliliği büyük ölçüde azalır. Bazı veriler, ısı stresi altındaki süt ineklerinin yalnızca % 10-20’sinin çiftleşme sonrası gebe kaldığını göstermektedir. Isı stresi belirtileri Laktasyondaki ineklerde ısı stresinin bazı belirtileri orta seviyede açığa çıkar. Özellikle azalmış süt üretimi ve uyuşuk inek davranışları farkedilir. Sıcaklık 25 ile 32°C, nem oranı ise % 50-90 arasında iken ısı stresinin orta derece belirtileri görülmeye başlar (Şekil 1). Bu belirtiler, hızlı-sığ nefes alışverişi, aşırı terleme ve süt üretimi ile yem alımının yaklaşık % 10 oranında azalması şeklinde sıralanabilir. Sıcaklık 32 ile 38°C, nem ise % 50-90 arasına ulaştığında inek, süt verimi ile ilgili ciddi ısı stresi belirtileri göstermeye başlar. Süt verimi % 25 oranında düşer, vücut ısısının yükselmesi ile birlikte yem tüketimi azalır. Hayvan ağız açık, dil dışarıda nefes alma gibi daha birçok ısı stresi belirtisi göstermeye başlar. Genellikle sıcaklık ve nem bir araya geldiğinde 90’dan daha büyük bir sıcaklık/nem indeksi ile sonuçlanacaktır. Bu oran yüksek süt verimi olan ineklerde ciddi, düşük süt verimi olan ineklerde ise orta derecelerde ısı stresi belirtileri açığa çıkmasına neden olacaktır. Aşırı stres; hastalık ve buzağılama gibi diğer birçok stres kaynağı ile bir araya geldiğinde birçok vakada ölümle sonuçlanabilir. Yüksek verimli inekler, düşük verimli ineklere göre daha çok ısı stresi belirtisi gösterirler. Çünkü bu tür inekler yüksek verim sağlamak için enerjiye daha fazla ihtiyaç duyarlar ve harcanan enerji sonrası daha fazla ısı açığa çıkar. Bu hayvanların daha fazla besini metabolize etmeleri sonucu açığa çıkan ekstra ısıdan kurtulmaları gerekir. Genel olarak, azalan süt verimi azalan yem tüketimi ile doğru orantılı olarak meydana gelir. Sıcaklık ve nem seviyesi yüksek olduğunda tüketimi azalan her yarım kilogram kuru madde alımı ile doğru orantılı olarak süt üretimi de 1 kg azalır. Eğer ısı stresinden etkilenen hayvanları tespit etmekte sorun yaşıyorsanız, 10 adet ineğin rektal ısılarını alabilirsiniz. Eğer yedi ve üzeri hayvanın rektal ısısı 39,5 °C üzerinde çıkarsa, inekler muhtemelen ısı stresi belirtileri sergiliyor diyebiliriz. Sıcak mevsimlerde öğlen saatleri sıcaklık daha yüksek olacaktır. Ciddi ısı stresi durumlarında ineklerin rektal ısısı 39,5 °C’yi aşacaktır. Bununla birlikte ısı stresini anlamanın bir diğer yolu da hayvanların solunum oranları ölçmektir (10 ineğin). Eğer en az yedi ineğin solunum oranlarını dakikada 80’den fazla ise, hayvanlar için yine ısı stresi belirtileri gösteriyor diyebiliriz. Bunun yanı sıra, on ineğin beşinden fazlasının solunum oranı dakikada 100’den fazlaysa, acil olarak atılacak adım yine ısı stresini düşürmek olmalıdır. Daha önce belirttiğimiz Tablo 1. Çevre sıcaklığının artması ile beklenen kuru madde (DMI), süt verimi ve su alımının göreceli değişimleri Sıcaklık Kuru madde alımı (DMI) Süt verimi Su alımı °C kg kg litre 20 18 27 68 25 17.5 25 74 30 17 23 79 35 16.5 18 120 40 10 12 106 Kaynak: Ulusal Araştırma Konseyi (National Research Council). 1981. Çevre Değişkenlerinin Evcil Hayvanların Besin Gereksinimleri Üzerine Etkisi. National Academy Press, D. C. Dr. Joe West, Georgia Üniversitesi KAPAK gibi kuru madde alımında azalmalar da bize bilgi verecektir. Eğer kuru madde alımında ve süt üretiminde % 10 ya da daha fazla azalma varsa hayvanlar stres altında diyebiliriz. Hayvanlar şiddetli ısı stresi altındayken ise, kuru madde alımı ve süt üretimi % 25 oranında düşebilir; bu aşamada zayıf, hasta ya da yaşlı hayvanlar ölebilir. zemeden hşap mal Şekil 2: A inşaası ir gölge r) taşınabil ullanılabili rular da k 2,5 m 6m Çatı: 5m x 2,5 m 1: k li k e Yüks 2: 3 m Yükseklik 3m çatı: 5 x 6 (Metal bo m Isı stresini azaltmak için atılacak adımlar 1. Isı stresini azaltmak için ilk adım, laktasyondaki ve kuru dönemdeki inekler (aynı zamanda düveler) için soğuk su ve gölge sağlamak olmalıdır. Su, süt yapımı için gerek duyulan temel besin öğesidir. Sütün içeriğinin % 85’i sudur. Ayrıca, ortam ısısının artması ile birlikte ineğin su ihtiyacı da belirgin oranlarda artar. Sıcaklık/nem oranı % 80’nin üzerine çıktığı zaman inekler de % 50 daha fazla su tüketmeye başlar. Tablo 1’de göreceğimiz üzere, sıcaklık 30°C’den 35°C’ye yüksel- diğinde, su tüketimi 79 litreden 120 litreye çıkmaktadır. Sıcaklıkların yüksek seyrettiği dönemlerde serin su temin edilmesi de son derece önemlidir. Aynı zamanda sıcak havalarda hayvanların gölgede bulunması ve su kaynaklarına uzak mesafelere transpotunun yapılmaması da önemli bir konudur. Süt sağım odalarında su bulundurulmasına gerek yoktur ancak ahırdan çıkış hattının olabildiğince ineklerin beslenme alanlarına yakın olması gerekmektedir. Aynı zamanda ineklerin gezinme alanları, ağaçların doğal gölgesinde veya yapay bir gölgeliğin altında olmalı, bu alanlarda bolca su bulunmalıdır. Eğer inekler yeni doğum yapmış ise, her 15 metrede bir su yerleştirilmelidir. Serbest yetiştiricilik yapmayan birçok üretici için suyun hayvanlar için kolay erişilebilir ve sıcak havalarda su kaynağına ulaşmak için hayvanların mesafe katetmeyeceği Aşırı ısı stresi kuru madde alımında düşüşlerle birlikte; hastalık halleri, buzağılama ve laktasyon gibi diğer önemli stres kaynakları ile eş zamanlı olarak yaşandığında, birçok vaka ne yazık ki ölümle sonuçlanabilmektedir. Şekil 1. Süt İnekleri için Sıcaklık-Nem İndeksi (THI)1, Dr. Frank Wierama (1990), Arizona Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Bölümü, Tuscon, Arizona Derece (F) Bağıl Nem 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60 STRESSİZ ISI VE NEM ARALIĞI 75 80 85 65 70 75 80 85 90 95 100 72 72 73 73 74 74 75 75 72 72 73 73 74 74 75 76 76 77 78 78 79 79 80 72 72 73 74 75 75 76 77 78 78 79 80 81 81 82 83 84 84 85 90 72 73 74 75 76 77 78 79 79 80 81 82 83 84 85 86 86 87 88 89 90 95 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 100 77 78 79 80 82 83 84 85 86 87 88 90 91 92 93 94 95 97 98 99 105 79 80 82 83 84 86 87 88 89 91 92 93 95 96 97 110 81 83 84 86 87 89 90 91 93 95 96 97 115 84 85 87 88 90 91 93 95 96 97 120 86 88 89 91 93 94 96 98 (THI) 1: [(Sıcaklık-nem indeksi °C) + (0.36 yoğunlaşma noktası °C) + 41.2] Eğer 10 ineğin ikisinden fazlası dakikada 100’den fazla nefes alıyorsa, acil olarak yapılacak şey ısı stresini düşürmek olmalıdır. İNFOVET 58-59 KAPAK şaatı ölgelik in ipik g Şekil 3. T . Joseph G Mühendis Danışman ainesville, Florida G Martin III, inşaatı, k pik gölgeli r 6 metre, ti aatı, buha ş in k li e lg ö g , iz s e ölçek 6 metred temi, her üretme sis fan 6 metre kontaminantları yok etmek için temizlenmelidir. Su her zaman taze ve ortam sıcaklığına yaklaşık olmalıdır. Direk güneş ışığı ile gölgelendirme de ayrıca önemlidir, bu tarz bir gölgelendirme sağlamak ineklerin daha rahat bir ortamda dinlenmesine olanak sağlayacaktır. Ağaçların doğal gölgeleri de iyi ve doğal bir ortam yaratır fakat inekler ağaçların etrafına kendilerini sıkıştırırlar ve bu sıkıştırmayı sürü halinde yaparlarsa ağaçlar birkaç yıl içerisinde ölebilir. Aynı zamanda sürüler ağaçların etrafında biraraya geldiğinde gölgelik alanda çamur çukurları oluşmasını da önlemek gerekir. İneklerin, sağımdan sonra ve sağım sonrası meme sfinkterleri açık olduğu için çamur çukurlarında bulunmaları mastitis oranını yüksek derece artırır. Doğal ve yapay gölgelendirme sistemlerinin neden olduğu çamur çukuru problemlerini azaltmanın yollarından biri çukurların olduğu yerlere elektrik çitleri yapmaktır. Bu alanlar rotasyonlu olarak çitlerle çevrilir, çevrilmiş çamur çukurları kurudukça çitler çamurlu alanlara taşınır ve Stres altındaki hayvanları tespit etmek için 10 adet ineğin rektal ısıları alınır. Eğer yedi ve üzeri hayvanın ısıları 39,5oC üzerinde çıkarsa, ısı stresi belirtileri sergilediğini söyleyebiliriz. Yine süt üretiminde yaklaşık % 10’luk azalma stres hakkında bilgi verir. yerlerde olması önem teşkil etmektedir. Genel olarak inekler, çevre sıcaklığı, nem ve radyant güneş ısısının çok yüksek olduğu zamanlarda, açık havada 30 metreden fazla hareket etmek istemez. Ayrıca, her grup inek için en az iki farklı noktaya su yerleştirilmelidir. Eğer mümkünse, her 15 ineK için su kaynağı derinliğinin hayvan başına yarım metre olması sağlanmalıdır. Örneğin sürünüzde 100 ineğiniz varsa, su çukuru en az 3,5 metre derinliğinde olmalıdır. Ek olarak İNFOVET 60-61 su akımının dakikada en az 3-5 litre olması gerekmektedir; böylece çukur hızlı bir şekilde tekrar dolacaktır. Hayvanın burnunu kaynağa rahatça yerleştirebilmesi için minimum 7,5 cm’lik derinliğin olması önemlidir. Tek ya da çift poziyondaki suluklarda inek başına yüzey alanı 0,65 m2 olmalı; genel kural olarak, suluklar devamlı boş kalıyorsa ek su oluklarına ihtiyaç duyulduğu unutulmamalıdır. Su aynı zamanda temiz ve serin olmalıdır. Gerektiğinde su olukları yosunları ve diğer KAPAK böylece inekler meranın değişik yerlerindeki gölgelerden yararlanmış olur. Geçici veya sabit gölgelikler taşınmak için uygunsa, başka bir yere yerleştirilebilir (Şekil 2). Geçici gölgeliklerin çatısını kaplamak için özel gölgelik örtüsü ya da hafif çatı malzemesi kullanılabilir. Geçici gölgelik yapımında 5 cm’lik metal boruları ya da işlenmiş ahşap tercih edilebilir. Örtüyü hareket ettirmek için kancalar ya da teller yerleştirilir. Kumaş üzerindeki halkalardan geçirilmiş tel veya ip ile örtüye sağlamlık kazandırılır. Böyle bir yapının maliyeti inek başı ortalama 200 TL’dir. Taşınabilir gölgeliklerin dezavantajı, güneş ışınlarına karşı fazla korumaması ve sabit gölgeliklere göre kalitesinin de daha düşük olmasıdır. Fakat iyi bakım koşulları altında bu yapılar 5 ya da daha fazla yıl dayanabilirler. Örneğin, çatı olarak kullanılan örtünün iyi sabitlenmesi ile rüzgara tutulmasına ve parçalanmasına engel olunabilir. Süt veren ineklerin yanı sıra, kuru dönemde olan hayvanlara ve düvelere de gölge ve yeterli miktarda su sağlanması önemlidir. Kuru dönemdeki ineklerin ve düvelerin, süt veren inekler kadar besine ihtiyacı yoktur. Bu hayvanlar daha az enerji ve ısı üretir, bu nedenle ısı stresi geçirme olasılıkları da daha düşük olur. Bazı araştırmalar, kuru dönemdeki ineklere yeterli miktarda su ve uygun gölgelik sağlandığında, hayvanların vücut kondisyonlarının ve yeni doğan buzağıların kilosunun daha yüksek olduğunu gösteriyor. Düvelerin ise yeterli su ve gölgelik alanı bulunduğu zaman daha fazla yem tükettiği ve vücut kondisyonlarının daha yüksek olduğu görülüyor. 2. Süt veren ineklerin, ısı stresinin önlenmesinde en önemli ikinci nokta; ahırların ve ahır etrafının düzenidir. Kapalı olmayan ya da ventilasyonu yeterli olmayan ahırlar, süt veren ineklerin ısı stresinde yüksek tehlike taşır. Verilere göre, ahırlara yerleştirilmiş klima ya da ventilasyon sistemine harcanan masraflar, iki sıcak ay sonra kâr olarak üreticiye geri döner. AhırlarDA en uygun ısıya gölge, hava akımı ve taze içme suyunun beraber bulundurulması durumunda erişilebilir. Nemli ve kötü ndırma çık havala devamlı a 24” fan ipik ahır Şekil 4. T . Joseph G Mühendis Danışman ainesville, Florida G Martin III, siz, lçek inşaatı, ö Tipik ahır ar üretme u b şaatı, h gölgelik in ede er 6 metr sistemi, h 6 metre Eğer kuru madde alımında ve süt üretiminde % 10 ya da daha fazla azalma varsa hayvanlar stres altında diyebiliriz. havalandırılmış bir ahırda sadece suyun sağlanması, durumun gidişatını kötüye sokabilir. Yeterli havalandırmanın sağlanmadığı durumlarda hayvanlar tarafından alınan su, vücutlarından uygun şekilde atılamaz ve daha fazla ısının tutulmasına sebep olur. Ahırın uygun havalandırılması ve taze, yeterli su sağlanması durumunda, inekler sağımlar arasında daha az soğutmaya ihtiyaç duyar. Ahırların uygun ısısını sağlamak için 8-11 km/ saat ile çalıştırılan fanlar ile hayvanlar uygun vücut ısısına ulaşabilir. Fanlar inekleri serinletir ve vücutların üzerindeki suyun buharlaşmasını sağlar. Hayvanları soğutmak için fanların soğuk buhar üretme sisteminin 0,5-3 dk çalıştırılması yeterli olur. Hayvanın vücudunda Bazı araştırmalarda, kuru dönemde bulunan ineklere yeterli miktarda kaliteli serin su temin edilip, uygun gölgelik sistemleri sağlandığında, hayvanların vücut kondisyonlarının ve yeni doğan buzağıların kilosunun daha yüksek olduğunu görülmektedir. İNFOVET 62-63 inşaatı KAPAK memeye akacak kadar su olmamalı. Akan su ile beraber memeye ulaşan bakteriler meme bezine yerleşince mastitise sebep olabilir. Bu durumu, ahırdaki sürekli ventilasyon ile suyun buharlaşmasını sağlayarak çözebiliriz. Fakat su püskürtmelerinin çalıştığı durumlarda, fanların kapatılmasında ya da düşük düzeyde çalıştırılmasında fayda vardır. Aksi takdirde yüksek seviyede çalıştırılan havalandırma sistemi, su damlacıklarının ahırdan dışarı çıkmasına neden olur. 1 beygir gücüne sahip olan ve 91 cm çapındaki bir fan, 9 metrelik alana 11.000-12.000 cfm hava akımı sağlarken 1 beygir güçlü ve 121 cm çapındaki bir fan, 9-12 metrelik alana 21.000 cfm sağlar. En az iki farklı çapa sahip olan fan sistemi kurmakta fayda var. Üreticilerin çoğu 4 fan ile çalışmaktadır; bunlardan ikisi ahırın girişinde, ikisi ise ahırın ortasında yer alır. Fanların esintisi doğrudan ineklere yönlendirilmelidir; böylece hayvanların kuruması ve ısı alışverişi hızlanır. İnekler için devamlı taze içme suyu sağlanmalı. Bir inek günde 100-130 litre su içer ve 13 litre idrar çıkartır. Su sadece ahır içinde değil, ahır dışındaki gezdirme alanında da sağlanmalı. Ahırın Suluklar devamlı boş kalıyorsa ek su oluklarına ihtiyaç duyulduğu unutulmamalıdır. alandırma lı açık hav devam Suluk girişi Fan Açık ağıllar m 3.5 m 4.5 5.5 m Beton besleme bölmesi Beton gübre çukuru 5.5 m m Farazi 30 4m .5 m 4.5 m 3 irme ipik gezd Şekil 5. T e kesiti in alanı en eph G. Jos Mühendis Danışman ainesville, Florida G Martin III, ine kesiti, ı en irme alan Tipik gezd , fanlar ve ır h a a 4 sır nı ölçeksiz, dirme ala cüler, gez püskürtü i fanlar üzerindek zemini oluklu veya kaba yüzeyli betondan yapılmalı, böylece hayvanların ayaklarının ıslak ortamda bile kayması önlenmiş olur. Genel kural olarak, su ahırın zemininde durmamalı ve hayvanların ayakları mümkün olduğu kadar az suya maruz kalmalıdır. Ahırın üzeri kapalı değilse, özel gölgelik örtüsü kullanılmalı. Tabi, geçici çözümlerden ziyade, sabit bir yapı her zaman daha verimlidir. Güneş batarken hayvanların fazla ısıya maruz kalmasını engellemek için, ahırın yan tarafını örtmek için kümeslerde kullanılan örtüler de kullanılabilir. Bazı işletmelerde, sağım ünitelerinin çıkışına da su püskürtme sistemlerinin yerleştirildiği görülür. Böylece sağımdan ahıra geri giden ineklerin vücut ısısı da uygun seviyede tutulabilir. Buna benzeyen soğutma sistemleri özellikle mastitis gibi sorunların görülmesi durumlarında faydalı olur. Su püskürtme sistemi hayvanın derisini suyun aşağı akmayacağı şekilde, sadece birkaç saniye içerisinde ıslatır. 3. Isı stresinin önlenmesindeki üçüncü en önemli nokta, yemlikler etrafında soğutma sisteminin ve gölgenin bulundurulmasıdır. Gölgeli ortamda hayvanlar beslenirken kendilerini daha rahat hisseder. Gölgelik, aynı zamanda yemleri kurumaya ve yağmura karşı da korur. Yemlerin korunması amacıyla, püskürtme sistemlerinin yemliklerden uzak durması tercih edilir; böylece yemlerin ıslanması önlenebilir. Yemlik bölgelerinin soğutulması için kullanılan sistem, tercihen 6-9 metre mesafe aralıklarla yerleştirilen 91 cm çaplı fanlardan oluşmalıdır. Bu sistem, hayvanın devamlı sirkülasyonunu en uygun şekilde sağlar. Aşırı sıcak dönemlerde Doğal ve yapay gölgelendirme sistemlerinin neden olduğu çamur çukuru problemlerini azaltmanın yollarından biri çukurların olduğu yerlere elektrik çitleri yapmaktır. Aynı zamanda çamur birikintileri kurudukça çitlerin yerleri değiştirilebilir. İNFOVET 64-65 KAPAK Hayvanın vücudunda memeye akacak kadar su olmamalı. Akan su ile memeye ulaşan bakteriler meme bezine yerleşince mastitise sebep olabilir. bu bölüme 10 psi gibi düşük basınçlı hava püskürtme sistemleri kurulabilir. Düşük basınç, daha az buhar oluşturur ve zemini hayvanlar için tehlike oluşturacak düzeyde ıslatmaz. Basıncı ayarlamak için su püskürtme mekanizmasının borularına basınç ayarlayıcılar takılır ya da püskürtme başlıkları ayrı ayrı ayarlanabilir. Su püskürtme cihazının başlıkları 1-1.5 cm çapında olmalıdır. Yüksek kapasiteli püskürtme başlıkları ortalama 2 cm çapındadır. Bu ekipmanlar genellikle her zirai alet satan mağazada mevcuttur. Zeminin bozulduğu ve yeniden beton dökülmesi gerektiği durumlarda eğime dikkat edilmeli. Zeminin eğimi %1,5 ila %4 arasında olmalıdır; araştırmacılar tarafından %2’lik eğim uygun görülmektedir. Beton 10 cm kalınlıkta dökülmeli ve yüzeyi ineklerin ayağı için uygun, oluklu olmalıdır. Bir ineğin rahat hareket etmesi için 1,7 ila 6 metrekarelik alana ihtiyacı vardır. Ortamın sıcaklığı ve nem oranı ile birlikte hayvanın ihtiyacı olduğu alan da artar. Metal çatılar, beyaza boyanarak ya da güneş ışığını engelleyen koruyucu katmanla kaplanarak hayvanları radyasyondan koruyabilir. Bu amaç için uygun poli propilen maddeler, radyasyonun %80’ini engelleyebilir. Fakat yalıtımın, insektlere karşı koruması gerektiğinden dolayı bu seçenek her zaman ekonomik olmayabilir. 4. Dördüncü adım olarak, rasyonun dansitesi değiştirilebilir. Mümkünse, yüksek kaliteli kaba yemler kullanılmalı Silaj, mera otları ve saman da kullanılabilir. Yaz aylarında ineklerdeki süt veriminin düşüşü, hayvanların daha az yem yemesiyle ilişkilidir. Isı arttıkça hayvanların tükettiği yem miktarı azalır. Bu durum yemdeki kuru maddenin azaltılması ve enerji içeren yemlerin arttırılması ile telafi edilebilir. Rasyonun enerji dansitesini arttırmak için yağlar veya düşük ısı değerine sahip yemler katılmalı. Yüksek yağ içeren yemlere örnek; pamuk tohumu, kavrulmuş soya fasulyesi veya korunmuş yağlar (bypass yağları). Vücuda alınan az miktarda lif içeren yemler, yüksek lifli ot samanından daha az ısı üretimine neden olur. Yüksek miktarda tahıl içeren ve düşük miktarda lif içeren yemler süt veren ineklerin ısı düzenlemesinde yardımcı olur. Fakat rasyon dikkatle hazırlanmalı; aksi takdirde süt - yağ oranındaki değişiklikler ve sindirim sistemi bozuklukları meydana gelir. Yüksek rasyonlu yemlere sodyum bikarbonat ve magnezyum oksit gibi tampon etkili maddeler katılarak süt yağı eksikliği sendromu önlenilebilir. Sıcak havada rasyona mineraller de katılmalıdır. Hayvanların ısı stresini önlemek amacıyla rasyondaki potasyum miktarı % 1,3 ila % 1,5 oranında, sodyum % 0.5 ila % 0.6 oranında, magnezyum ise % 0.3 ila % 0.4 oranında arttırılmalı. Klorun diyette önerilen miktarı yıl boyunca % 0.25’tir. Ruminal yıkımlama hızı yüksek olan protein, hayvanın rasyonuna dikkatli katılmalı. Rasyondaki oranı % 65 veya daha yüksek seviyede olduğu durumlarda protein, ısı artışına neden olmaktadır. Sıcak havada rasyonlar, protein kaynaklarının özelliklerine bağlı olarak ham protein, rumende yıkımlanan protein ve rumende yıkımlanmayan protein yönünden formüle edilmelidir. ÖZET Süt veren ineklere uygun koşulların sağlamasıyla, hayvanların rahatı sağlanılabilir, hayvanların ürettiği süt miktarı arttırılabilir ve ekonomik olarak gelişim gözlenilebilir. Gölge ve taze içme suyu ineklere ve düvelere her zaman sağlanmalı. Soğutucu ekipmanlar ahıra ve imkan varsa, hayvanların bulunduğu diğer alanlara da kurulmalı. Yaz aylarında kullanılan rasyon dengeli olmalı ve özellikle enerji oranı yükseltilip, kuru madde oranı düşürülmelidir. Yüksek miktarda tahıl içeren ve düşük miktarda lif içeren yemler süt ineklerinde ısı düzenlenmesine yardımcı olur. Fakat rasyon dikkatle hazırlanmalıdır; aksi takdirde süt-yağ oranındaki değişiklikler sindirim problemlerine yol açabilir. İNFOVET 66-67 ADVERTORIAL Evonik etlik piliçler için yeni standart ileal sindirilebilirlik katsayılarını açıkladı Hammaddelerin besleme değerlerini daha iyi yansıttığı için standart ileal sindirilebilir amino asit sistemi (SID), gerek toplam amino asit sistemine gerekse görünür ileal sindirilebilir amino asit (AID) sistemine kıyasla çok daha isabetlidir. YAZI: Barış Bilen Yavuz Evonik Teknik Satış Müdürü Türkiye ve Azerbaycan E n düşük maliyetli rasyon formülasyonunun temeli yem hammaddelerini hem fiyat hem de besin değerlerine göre tüm besin kısıtlamalarını karşılayan en ucuz kombinasyonu bulacak şekilde karıştırmaktır. Hammaddelerin besleme değerlerini daha iyi yansıttığı için standart ileal sindirilebilir amino asit sistemi (SID), gerek toplam amino asit sistemine gerekse görünür ileal sindirilebilir amino asit (AID) sistemine kıyasla çok daha isabetlidir. Sadece emilen besinler metabolik olaylara katılabilirler. Dolayısıyla yemin toplamda ne kadar amino asit içerdiğini bilmek değil, fakat bu amino asitlerin ne kadarının sindirilebildiğini bilmek önemlidir. Sindirilebilir aa temelli yem formülasyonu, hayvanın hedef performansı için (büyüme, yumurta üretimi, üreme) gerekli miktarda aa sağlar. Bu yöntem, hayvan ihtiyaçlarına göre ilave amino asitlerle dengelenmiş formülasyonlarda alternatif hammaddeleri -düşük aa sindirilebilirliğine sahip olsalar bile- kullanabilme esnekliği verir. Broylerler için yem formülasyonunda standart ileal sindirilebilirlik (SID) katsayılarının kullanımı, 2000’li yılların İNFOVET 68-69 başında ortaya atılmıştır. Sınırlı sayıda hammadde için ilk SID katsayıları Lemme ve ark. (2004) tarafından yayınlandı. 2006 yılında Degussa (şimdi Evonik) tarafından “Broylerlerde standart ileal sindirilebilirlik” şeklindeki özetle devam edildi. Yukarıda bahsedilen özet, günümüzdeki güncellenen veri setinin temellerini oluşturur. 2006 yılında yayınlanan veri seti 20 hammadde için SID katsayılarını içermekteydi. Bu veriler Avustralya Sidney Üniversitesi (Ravidran ve ark. 2001) ile bazı literatür referanslarına dayanmaktadır. Bu güncel listede 24 hammadde için güncellenmiş SID katsayılarını istifadenize sunuyoruz. Sindirilebilirlik katsayıları ve belirlenme yöntemleri Sindirilebilirlik sindirim sisteminde ne kadar besinin emileceğini belirler. Yemle verildikten sonra ince barsakta kaybolan miktar emilmiş, dolayısıyla sindirilmiş sayılır. Ancak bu kaybın tespiti sırasında kullanılan yöntem farklılıkları sindirilebilirlik oranlarının da farklı tespit edilmesine neden olur. Bahsedilen bu kaybın bulunması için dışkı esas alınırsa “görünür” (apparent), ileum içeriği esas alınırsa “ileal” sindirilebilirlik olarak adlandırılır. Yine kayıplar hesaplanırken bazal endojen amino asit kayıpları (BEaaK) göz önüne alınmıyorsa “görünür ileal” sindirilebilirlik, bu kayıplar düşülüyorsa “standart ileal” sindirilebilirlik adı verilir: 1. Görünür ileal sindirilebilirlik (AID): Dışkıda sindirilemeden atılan aa’lerin yem aa’lerinden farkıdır. Bazal endojen amino asit kayıplarını (BEaaK) da içerir. 2. Standart ileal sindirilebilirlik (SID): Standart bir set veri kullanılarak (Tablo-1), BEaaK için düzeltilmiş (düşülmüş) AID değerlerdir. Amino asit tavsiyelerine etkisi Yemlerin görünür ileal sindirilebilir amino asit içeriğine (AID) göre değil de standart ileal sindirilebilir (SID) temel üzerine formüle edilmesi durumunda ihtiyaçlar üzerinde de bazı ayarlamalar yapılmalıdır. Görünür sindirilebilirlik (g/kg diyet) olarak ifade edilen tavsiye değeleri, aşağıdaki denkleme göre sadece BEaaK eklenerek “standart” sindirilebilirliğe dönüştürülebilir. Denklem: SID aa gereksinimi = AID aa ihtiyacı (g/kg) + (BEaaK’i (g/kg DMI x (diyetteki DM içeriği / 100)) Sindirim esnasındaki kayıpların tespiti sırasında kullanılan yöntem farklılıkları sindirilebilirlik oranlarının da farklı tespit edilmesine neden olur. Tablo 1. Evonik tarafından AID katsayılarından SID katsayılarını hesaplamak için kullanılan ve enzimatik olarak hidrolize kazeinin kullanıldığı deneyden elde edilen ortalama bazal endojen ham protein ve amino asit kayıpları İçerik mg/kg DMI olarak Ham protein İçerik mg/kg DMI olarak 9,234 Esansiyel amino asitler Esansiyel olmayan amino asitler Metiyonin 79 Sistein 169 Metiyonin+Sistein 248 Glisin 280 Lizin 255 Serin 1,023 Treonin 571 Prolin 580 Triptofan 82 Alanin 301 Arjinin 216 Aspartik asit 612 İzolösin 390 Glutamik asit 1,037 Lösin 381 Valin 449 Histidin 209 Fenilalanin 237 DMI: Kuru madde alımı ADVERTORIAL Uygulamalı bir örnek: Broyler için AID gereksinimi (13-15 günlük): 9,8 g/kg veya %0,98 Lizin Lizin BEK’ı: 0,255 g/kg DMI Diyetteki DM içeriği: %88 Hesaplama: SID Lizin gereksinimi = 9,8 g/kg + (0,255 g/ kg x 88/100) = 10,00 g/kg veya %1,00 SID lizin. Bu formül kullanılarak standart ham protein ve amino asit gereksinimi, görünür ileal sindi- rilebilir amino asit özelliklerden kolaylıkla hesaplanabilir. Sindirilebilirlik metodunun yem formülasyonu üzerine kümülatif etkisi Doğrusal programlama temelli her formülasyon yazılımı hammaddelerin besin içeriklerini toplayarak karma yemin besin içeriklerini hesaplar. Formülasyonda AID değerleri kullanıldığında her bir hammadde için BEaaK mükerreren düşülmüş olur. Oysa piliçler gerçekte bazal endojen amino asitleri sadece bir defa kaybeder. SID değerleri kullanıldığında sindirilebilir aa miktarı her hammadde için BEaaK yönünde zaten düzeltilmiş olduğundan daha isabetli ve ekonomik formülasyona olanak verir. Bu yüzden, sadece hammaddenin sindirilebilirliği maliyet formülasyonu için kullanılır ve BEaaK, karma yemde sindirilebi- lir aa miktarı toplamını etkilemez. Son zamanlarda Kong ve Adeola (2013) mısır ve soya küspesi temelli broyler ve ördek yemleri ile yaptığı denemelerde, SID temeli üzerine formüle edilmiş karma yemlerin, AID temeli üzerine formüle edilmiş karma yemlerden daha isabetli toplam sindirilebilir aa miktarı öngördüğünü tespit etmiştir. Aşağıda SID katsayılarını istifadenize sunuyoruz. Tablo 2. Broylerde, besin içeriklerindeki standart ileal ham protein ve amino asit sindirilebilirlik katsayıları Hammaddeler n* HP Met Sis M+S Liz Tre Trip Arj İzo Lös Val His Fen Gli Ser Pro Ala Asp Glu Arpa - 4 82 92 88 89 84 75 69 80 85 83 82 81 81 72 80 89 79 76 88 Mısır - 9 93 95 89 92 91 89 83 89 98 93 95 97 93 87 98 99 93 93 98 Mısır glüteni - 2 89 91 82 87 80 83 66 89 89 93 87 88 91 77 90 92 92 85 92 Prinç yan ür. - 2 76 71 62 66 76 66 73 78 66 66 68 80 65 67 68 73 72 67 79 Sorgum - 2 86 89 79 84 90 83 87 88 90 88 87 84 89 78 88 92 88 87 90 Tritikale - 2 87 90 87 89 85 86 86 84 90 88 87 89 86 82 90 99 83 84 95 Buğday - 8 89 91 91 92 86 88 86 86 94 91 91 90 91 86 93 99 83 84 97 Razmol - 2 80 85 78 81 82 77 79 81 84 82 80 82 81 75 82 93 79 78 91 86 82 85 65 72 81 82 80 86 78 74 80 73 84 87 83 72 83 68 76 66 71 41 64 71 74 76 69 68 82 57 66 81 61 43 83 Fasülye - 8 75 71 59 64 82 75 66 84 75 75 75 76 76 74 81 72 81 81 85 Acı bakla - 5 88 86 83 85 91 87 82 94 89 90 87 85 92 88 88 93 86 88 94 Bezelye - 12 79 78 71 74 87 80 75 89 81 80 78 84 81 81 81 78 80 82 87 Bezelye protein konsantresi - 4 87 88 73 80 92 84 92 88 88 87 90 89 87 88 89 88 90 93 Pamuk tohumu küspesi - 2 78 72 74 72 65 68 80 88 71 73 74 81 81 72 75 78 71 77 86 Kanola küspesi - 7 78 84 77 80 80 73 81 87 79 82 79 85 83 76 77 74 82 78 88 Soya protein konsantresi 2,3,4 - 16 83 90 89 84 87 85 89 90 87 86 Soya küspesi - 2 89 90 79 84 89 83 89 92 87 88 87 90 89 84 86 92 84 85 89 Tam yağlı soya - 2 80 87 69 76 86 83 83 86 85 84 85 87 84 79 85 92 83 80 87 Ayçiçeği küspesi - 2 84 92 80 87 87 82 87 93 89 88 87 88 90 75 83 89 88 85 93 Tüy Unu - 3 59 65 48 51 56 56 45 70 74 69 70 59 72 68 65 60 67 38 61 Balık Unu - 6 80 87 63 78 82 82 78 85 86 86 84 82 84 87 86 87 89 82 89 Et-ve-kemik Unu - 8 69 71 28 57 62 62 55 76 69 70 69 70 70 70 62 74 75 59 69 77 56 70 71 71 79 75 77 74 74 77 76 70 74 78 59 75 Tahıl ve Tahıl Yan Ürünleri Etanol Yan Ürünleri DDGS Mısır1 - 3 DDGS Buğday - 1 3 Baklagiller Yağlı tohumlar + Küspeler Hayvansal Yan Ürünler Tavuk Unu - 3 1,3 Veriler 1ham protein, 2sistin, 3triptofan, 4esansiyel olmayan amino asitler, 5glisin ve prolin için belirlendi. *Katsayıların dayandığı sindirilebilirlik denemelerinin sayısı İNFOVET 70-71 KONU toplantı Damla İlaç Mesul Müdürü Erol Mordeniz, ekibiyle birlikte sektöre çok daha güçlü hitap edeceklerine inanıyor. Damla İlaç Kalite Sorumlusu Nigar BAKIRBURÇ, aldıkları olumlu geri bildirimlerin kalitelerini yansıttıklarını söylüyor. İşimiz imzamızdır Büyük gayretlerle hayalleri olan GMP’ye geçiş sürecini geçtiğimiz günlerde tamamlayan Damla İlaç, sertifikaları ile kalitelerinin sürekliliğini ve izlenebilirliğini arttırmaya odaklı üretim yapmaya devam ediyor. İNFOVET 72-73 B eşeri ilaç sektöründe uzun yıllar kalite, üretim, planlama, dokümantasyon, bilgi işlem/otomasyon alanlarında deneyimli iki partner olarak 2006 yılından bu yana Ümraniye’deki 1100 m2’lik alanda veteriner sektörüne yönelik, yalnızca fason üretici olarak toz, likit, tablet ve dezenfektan parkurlarını tamamlayan Damla İlaç, üretim donanımları için harcanan paranın 2 katına yakın parayı laboratuvarlarının yapımı için harcadı. En iyi bildikleri işi yapmanın verdiği coşkuyla ve oluşturdukları 16 kişilik ekiple çalışmaya başlayan firma, çok kısa sürede bilgi birikimi çok yüksek bir firma ile tanıştı. Muazzam desteklerinin, bilgi ve tecrübe paylaşımlarının, hissettirdikleri güvenin ve dostluklarının kendileri için paha biçilmez bir şans olduğunu belirten Damla İlaç yetkilileri, geldikleri noktada, neredeyse bütün non-steril ürünleri kendilerine güvenle teslim eden bu firmanın payının çok büyük olduğunu söylüyorlar. Biz de İnfovet olarak ziyaretimiz esnasında Damla İlaç Mesul Müdürü Erol Mordeniz ile sizler için süreci konuştuk. Erol Bey, Damla İlaç olarak GMP’ye geçiş sürecinden bahseder misiniz? Kısa sürede Damla İlaç’a olan güven, bizi 30’dan fazla firmaya üretim noktasına taşıdı. Mevcut yerimizin yetersiz kaldığı anda ikinci bir 1100 m2’lik alan daha kiralayarak hizmet vermeye devam ettik. Artık bu yerlerin yetersizliğine karar vermişken büyük ortağımız 2011 yılında aniden ayrılmak istedi. İşimizi ve firmamızın imajını bırakmak istemedik ve şirketi tamamen üzerimize aldık. İşte tam bu dönemin hemen ardından, hayalimiz olan GMP’ye uyumlu tesis olmak, bakanlığımızın yayımladığı yönetmelik ile kısa bir sürede tamamlanmak üzere zorunlu hale geldi. Bütün gayretimizle yeni tesis için çalıştık. Kaynaklar bulduk, bazı iş ortaklarımızdan çok Damla İlaç Mesul Müdürü Erol Mordeniz, Damla İlaç Kalite Sorumlusu Nigar BAKIRBURÇ, Agrovet Genel Müdürü Serhan Serin Agrovet Neden Damla İlaçta Üretim Yapıyor? 1996’da, yani yaklaşık 20 sene öncesinden bilişim dalında bir haber hatırlıyorum; “IBM firmasının icat ettiği Deep Blue isimli bilgisayar Dünya Şampiyonu Garry Kasporow ile berabere kaldı”. Tam bir sene sonra, IBM Deeper Blue isimli başka bilgisayar geliştirmiş ve rövanşı bilgisayar almıştı. Bu haber de “makine insanı yendi” diye sunulmuştu. İyi de, o makinayı kim yaptı; insan. IBM’in yazılım ve donanım mühendisleri bir olup, tek bir insanı mat edebilen bir bilgisayar yapmışlardı. Yani demek istediğim şey, en mükemmel dediğimiz sistemler bile ancak insanla mümkün. İnsana yatırım en az makine teçhizata yatırım yapmak kadar önemli. Bizler hayatımızın hiç bir evresinde işletmelerin en önemli kaynağını oluşturan insan için “biri gider, biri gelir” anlayışında olmadık. Agrovet İlaç her şeyin insanla başlayıp, insanla devam ettiğine inanıyor. 2009 yılında kurulduğumuz günden beri bu şiarla hareket ediyoruz. Damla İlaç’ın da duruşu aynı. Üretimlerimizi Damla İlaç’ta yaptırmayı tercih etmemizin sebebi de bu. Bunu Damla İlaç üzerinden örneklemek isterim; HPLC’ler eskir, değişir ama enjeksiyonu hep aynı insanın eli yapar. Bu sayede modelin hata payındaki en önemli değişken olan insan faktörü minimize olur. Müşterilerimiz bizim bir ürünümüzü tercih ettiklerinde, görünüşte sadece bir ürün almış olurlar; fakat aslında aldıkları şey, aynı saniyede 200 milyon satranç hamlesini deneyen bilgisayarda olduğu gibi, tercih ettikleri ürünle birlikte, Agrovet ve Damla İlaç’ın iş yapış şekilleri, her bir çalışanın bireysel ve organizasyonel deneyimlerini de tercih etmiş olurlar. Peki, bu yeter mi? Asla. Hz. Mevlana’nın söylediği gibi “Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek gerek”. Yani süreç, ürün, insan her zaman daha da mükemmeli hedeflemelidir. GMP belgesi ürünlerimizde aslen büyük bir değişikliğe sebep olacak mı? Sanmıyorum. Çünkü bu belge alınmadan da asla teknik saflıkta ya da gıda formunda hammadde kullanmadık, her zaman farmasötik gradda, GMP belgeli ve CEP sertifikalı etken ve yardımcı maddelerle üretim yaptık. Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, ilk imalatımızdan en sonuncuya kadar tüm hammaddelerimizin kabul, tüm ürünlerimizin serbest bırakma ve stabilite raporları ukdemizde. Bence belgeleme bize üçüncü bir gözle bunun onayını sağladı. Tabi ki süreçlerimizde iyileşmeler olmuştur. Ama değindiğim gibi, naçizane, yaşadığım hayat bana asıl olanın insan ve onun hayata bakış açısı olduğunu öğretti. Tabi unutulmaması gereken en önemli değişiklik şu an gururla gezdiğimiz bu yatırımla, dünya pazarında söz sahibi olabilecek Türk Veteriner İlaç Sanayicileri’ne imkan sunulmasıdır. Sertifikasyon, sahada maalesef hiç de etik olarak kullanılmayan, salt pazarlama aracı olarak görülen GMP şekerini de yalayıp bitirmiştir. Her zaman üzerinde durduğum şeyi son kez yinelemek istiyorum; bu ülke her şeyin en iyisine layıktır. Bu tesis Türkiye Cumhuriyeti Hayvansal Üretim Sektörü’nün tüm paydaşlarına hayırlı ve uğurlu olsun. Nigar Bakırburç ve Erol Mordeniz nezdinde başta Damla İlaç ailesini ve emeği geçen herkesi ve her kurumu can-ı yürekten tebrik ediyorum. KONU toplantı Damla İlaç çalışanları kurulduğu günden bu yana tüm üretim ve kalite operasyonlarını izlenebilir şekilde yapmayı amaçladı. değerli katkılar aldık. Herkese hitap edebilecek boyutta, herkesin saygıyla söz edeceği bir yatırıma giriştik. Süreç, çeşitli nedenlerle yavaş ilerledi. Ancak yılmadık, inancımızı kaybetmedik. Öncelikle ekibimize, bilgimize, iş ortaklarımıza güvendik. Tuzla’daki 6000 m2’lik bu tesis bu ruhla tamamlandı. Kendisine ait bir tane dahi ruhsatı olmayan, yalnızca daha iyi üretim yaparak tüm sektöre alanında hizmet vermeyi amaçlayan Damla İlaç’ın GMP’ye uygunluğu, Bakanlığımızın denetimleri neticesinde 29 Haziran 2015 tarihinde sertifikalandırıldı. GMP sertifikasına sahip olmanın ilerleyen süreçte yararları sizce neler olacak? Bu sertifika, gayet iyi şekilde bilincinde olduğumuz sorumluluğumuzu, yükümüzü daha belirgin ve bilinir kılacaktır. Kurulduğu günden beri, gerek kalite operasyonlarımızı, gerekİNFOVET XX-XX se üretim operasyonlarımızı, tamamen fason üretici olmanın da bilinciyle her an hesap verebilir şekilde izlenebilir yaptık. İşe başladığımız ilk günden beri sadece buna odaklandık. Kalitenin sürekliliği ve hatasız üretimin temini için tüm bilgimizle çalıştık. Bugüne kadar onlarca firmanın 200’den fazla ürününden 6 binin üzerinde lot, 20 milyon üniteyi aşkın üretim yaptık. 2500’den fazla stok kalemiyle çalıştık. Kaliteden ödün vermedik, hiçbir malzemeyi biz satın almadık, hiçbir ticari kaygımız olmadı. Tamamen ve yalnızca fason üretici olmanın konforu, aldığımız birçok olumlu geri bildirimlerden de biliyoruz ki son kullanıcıya kaliteli, güvenli ürünler olarak yansıdı. 6 bin m2’lik yeni tesisimizde işini severek, sürekli öğrenerek, kendini yenileyerek çalışan ekibimizle beraber, tüm sektöre çok daha güçlü hitap edeceğimizi biliyoruz.İşimiz imzamızdır ve bu ülkenin saygıyla, gururla söz edeceği bir kurum olmak hedefimizdir. İş ortaklarımızla beraber bunu sağlamak için çalışıyoruz. Eski tesisimizi, fason olarak “Yem Katkı ve Dezenfektan Üretim Tesisi” olarak düzenliyoruz. Damla İlaç, kalitenin sürekliliği ve hatasız üretim ile onlarca firmanın 200’den fazla ürününden 6 binin üzerinde lot üretimi yaptı. BÜYÜKBAŞ Kuru dönemde ileri gebe düvelerin tek bir rasyonla yönetilmesi fikriyle 2014 yılı haziran ayında yeni bir kuru dönem besleme stratejisi geliştirilmiştir. Kurudaki inek ve ileri gebe düvelerin tek rasyonla beslenmesi Daha önce iki dönemli ve rasyonlu kuru dönem besleme stratejisiyle beslenen 3000 baş kuruya alınmış inekte ve ileri gebe düvede yapılan tek rasyonla besleme çalışmalarında, hayvanlarda yaşanan sorunların neredeyse ortadan kalktığı görülmüştür. YAZI: Prof. Dr. İ. İsmet TÜRKMEN U.Ü. Vet. Fak., Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Abd. Öğretim Üyesi D oğumu yaklaşan inek ve düvelere uygulanacak bakım ve besleme programları ana karnındaki yavrunun gelişimi de olmak üzere pek çok fonksiyonu etkilemektedir. Bu dönemdeki beslenme ilk doğumlarını yapacak olan düve İNFOVET 76-77 ve ineklerin sağmal dönemdeki süt ve döl verimini etkiler. Düveler gebeliğin son iki ayında günde yaklaşık 1 kg canlı ağırlık artışı sağlamalıdırlar. Düvelerin ve de ineklerin aşırı beslenmeleri doğum güçlüklerine, süt hummasına, son atmamaya ve rahim iltihabına yol açabilir. Kurudaki ineklerin beslenmesinde şimdiye kadar kuru dönemin ilk 40 gününde ve son 20 gününde olanlar şeklinde iki ayrı grupta besleme yapılmaktaydı. Bu durumun en büyük gerekçesi ise kuru dönemin ilk 40 günü içinde olan sığırların yem tüketimlerinin, hormonal sebeplerden ötürü son yirmi güne girildiğinde yaklaşık % 30 düşmesi gösterilmekteydi. Hatta bu nedenlerle inekler kuru dönemin ilk 40 gününde son 20 gün dönemine göre nispeten hafif bir beslenme programı uygulanmaktaydı. Son 20 günde ise hayvanları yaklaşan doğuma hazırlamak, rumenlerini adapte edebilmek, yüksek süt verimi pikine ulaştırabilmek ve de süt humması, son atmama, mide dönmesi, ketozis gibi metabolizma hastalıklarından koruyabilmek için pek çok yerde yükleme beslemesi adı altında daha farklı bir rasyon uygulanmaktaydı. Bu son yirmi gün rasyonunu ise ilk 40 günden ayıran temel özellik rasyonun enerjice, proteince yüksek olması buna karşın vitamin ve mineral yapısının farklı olmasıydı. Öte yandan yüksek bir beslenme programına tabi tutularak aşırı kondisyon skoru kazanan ineklerde başta doğum problemleri olmak üzere pek çok metabolik hastalığa yakalanma riski oldukça yüksektir. Kuru dönemde aşırı konsantre yem kullanımı örneğin tahıl kırmalarının ya da yem firmalarınca üretilen yemlerin aşırı kullanımları, kuru dönemde beklenen yararlardan biri olan işkembenin dinlendirilmesi olayını ortadan kaldıracaktır. Ayrıca yüksek konsantre yem kullanımı sonucu aşırı enerji alımına bağlı olarak güç doğum, son atmama, rahim yangısı, meme ödemi gibi problemlerle karşılaşılabilir. Şüphesiz bu problemlerden en önemlisi rahim yangısıdır. Çünkü metritis de olarak bilinen bu rahatsızlık doğumdan sonra kendini döl tutma problemi olarak göstermektedir. Birçok yetiştirici doğumdan 2-3 ay sonra başladıkları döl tutturma işlemlerinden bir türlü sonuç alınamadığını ileri sürmektedirler. Oysa döl verimi ya da döl tutma problemleri geriye dönük olarak detaylı biçimde incelenmesi gereken bir konudur. Kuru dönemdeki beslenmenin döl verimi üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmanın sonuçları BÜYÜKBAŞ Tablo: Kuru dönemdeki beslenmenin bazı metabolik problemler üzerine etkisi Metabolik problemler tablo 1’ de görülmektedir. Tablo incelendiğinde her biri birer döl tutmama nedeni olabilecek metabolik problemlerin kuru dönemdeki aşırı beslenme şartlarında normal beslemeye göre yaklaşık 2-4 kat daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır. Örneğin kuru dönemde yapılan aşırı beslenme uygulaması aşırı enerji alımına yol açmaktadır. Aşırı enerji alımı ise doğumdan sonra normal şartlarda ana rahminin süratle küçülmesi olayını geciktirmektedir. Rahmin küçülmesindeki gecikme ise metritise (rahim yangısı) ve buna bağlı olarak da döl tutma problemlerine neden olmaktadır. Kuru dönemde ineklerin aşırı yağlanmasına kesinlikle müsaade edilmemelidir. Kuru döneme zayıf giren ineklerin hafifçe kilo almasına izin verilebilir. Ancak bunun aşırı olması yukarıda bahsedilen güç doğum ve döl verimi gibi problemlerin yanı sıra mide dönmelerine, ketozise, meme ödemlerine (meme şişliği) yol açabilir. Kuru dönem sadece iki aylık bir dönem olmasına rağmen ineklerin doğumdan sonraki süt ve döl verimlerini, genel sağlığını etkileyen bir dönemdir. Az önce söylediklerimizden de anlaşılacağı gibi doğumdan sonra karşılaşılan birçok problemin arkasında kuru dönemde uygulanan hatalı bakım ve beslemelerin rolü vardır. Aşırı besleme Normal besleme Gecikmiş Uterus İnvolüsyonu % 53.6 % 17.2 Metritis (Rahim İltihabı) % 70.8 % 26.9 Folliküler kist % 44.8 % 18.7 Süt humması % 26.2 % 6.3 NEDEN KURU DÖNEMDE TEK RASYON? Yapılan saha çalışmalarında kuru dönemde yapılan besleme düzenlemelerine rağmen son atmama, ketozis, hipokalsemi ve mide dönmesi gibi sorunların bazı sürülerde hala önemli seviyelerde görüldüğü anlaşılmıştır. Yine bu sürülerde önemli şikayet konularından bir tanesi de doğumdan sonra hızlı zayıflama olmuştur. Bir kısım yetiştiricilerde elde mevcut hayvan sayılarının azlığını gerekçe göstererek kuru dönemde iki farklı rasyon düzenlemenin zorluğundan bahsetmişlerdir. Yine bir kısım yetiştiricilerde son 20 gün rasyonuna yavaş yavaş geçilmesinin neredeyse olanaksız olduğunu ileri sürmüşlerdir. Tüm bu gerekçelerle ineklerde kuru dönemin ileri gebe düvelerde ise son 30 günün tek bir rasyonla yönetilmesi konusu akla gelmiştir. Bu düşüncelerle geçtiğimiz 2014 yılı haziran ayında yepyeni bir kuru dönem besleme stratejisi oluşturulmuştur. Bu şekilde en az 3000 baş kuruya alınmış inek veya bu döneme uygun ileri gebe düve üzerinde deneme yapılmıştır. Yapılan denemelerde daha önceki iki dönemli ve rasyonlu kuru dönem besleme stratejisine göre başta son atmama, mide dönmesi, süt humması ve ketozis gibi sorunların çok daha az görüldüğü, hızlı zayıflama sorununun neredeyse ortadan kalktığı görülmüştür. Bu denemelerde kaba yem çokça kullanılmış ve ana kaba yem Döl tutmama nedeni olabilecek metabolik problemlerin kuru dönemdeki aşırı beslenme şartlarında normal besleme şartlarına göre yaklaşık 2 - 4 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir. İNFOVET 78-79 Beslenme Düzeyi materyalini saman oluşturmuştur. Bu şekilde aşırı enerji alımı sınırlanmıştır. Aşırı enerji özellikle yükleme dönemi olarak da bazı çevrelerce adlandırılan kuru dönemin son yirmi gününde fayda yerine çok büyük zararlar verebilmektedir. Buna göre aşırı enerji yüklemesi aşırı kondisyon artışına ve de akabinde doğuma günler kala ya da doğum sonrası saatlerde insülin direncine neden olabilmektedir. Bu metabolik sorun ise kuru madde yani yem tüketiminde keskin düşmelere yol açmaktadır. Bu aşırı yem tüketimi düşüklüğü ise rumen dolgunluğunda azlığa yol açarak akabinde abomazum deplasmanı (mide dönmesi) riskini yükseltmektedir. Yine düşük yem tüketimi ani başlayan süt verimi karşısında negatif enerji dengesinin çok şiddetlenmesine ve de ketozise yol açmaktadır. Bu sorun ileride bağışıklık sisteminde çöküşe ve de mastitis, metritis gibi önlenemez sorunlara yol açmaktadır. SEKTÖR ZİYARETLERİ YUMURTA ÜRETİMİNDE İki büyük şehir Çorum ve Samsun Güneşli Aşı Sponsorluğu’nda her ay farklı bir ilde farklı üreticilerin sesi olmayı hedefleyerek yola çıkan dergimizin ilk ziyareti geçtiğimiz ay Ankara’yaydı. Sorunlar tartışılmış, ortaklıklar konuşulmuş ve çözüm yolları masaya yatırılmıştı. Bu ay ise Çorum ve Samsun’u ziyaret ettik. Yaşanan son hastalıkların ve bu hastalıkların sektöre yansımalarının kendilerini çok zorladıklarını ve geleceğe dair planlarını bu nedenle askıya aldıklarını belirten üreticiler, yine sektörün birlik ve beraberliğinin altını çizdiler. K anatlı eti sektöründeki üretim tesisleri, iklimsel şartların uygun olduğu, ham maddelerin boşaltıldığı ve aynı zamanda büyük tüketim alanlarına da yakın olan limanların civarında, yani ülkemizin batı ve kuzey bölgelerinde gelişmiştir. Samsun ili de kanatlı sektöründe avantajlı iklimsel özelliği ve aktif limanı, havayolu, demiryolu olan ve istenilen bütün özellikleri içinde bulunduran önemli yatırım merkezlerinden. Samsun ziyaretimizde, modern tesisleri, ürün çeşitliliği, ulusal standartlara uygun üretim metotları İNFOVET 80-81 ve ürünleri ile yıllık 20 milyon civarında organik yumurta üretimi yapan Yeşilküre Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Aydın’dan ve 5 bin adet tavukla yumurta üretimine başlayan ve bugün 200 bin adet tavukla her gün 150 bin yumurta üreterek Samsun’un büyük marketlerine hizmet veren Ernur Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ernur’dan kuruluşlarından bu yana geçen zorlu süreçleri ve gelecek planlarını bizimle paylaşmalarını rica ettik. Samsun’dan sonra ise stratejik bir konumda bulunan ve Türkiye yumurta üretiminde % 3,5’luk paya sahip olan Çorum ilimizi ziyaret ettik. Türkiye’deki kanatlı sektörü ile kıyaslandığında üretim olarak önemli bir dinamiğe sahip olan, yılda 975.280.000 adet yumurta üreten, üretilen yumurtanın 174.506.110 adedini ihraç eden; hem işletme hem de üretim olarak daha iyi yerlere geleceğine inandığımız Çorum’da, Kılıçarslan Yumurta’dan Hasan Kılıçarslan, Yeniceylan Yumurta’dan Yusuf Ceylan ve Tetik Tavukçuluk işletmesinden Ahmet Tetik ile sektörün ortak sorunlarını, hastalıkları ve çözüm yollarını konuştuk. www.gunesliasi.com.tr Kanatlı sektöründe avantajlı iklimsel özelliği ve aktif limanı, havayolu, demiryolu ile önemli yatırım merkezlerinden Samsun... Yumurta üretiminde stratejik bir konumda bulunan ve Türkiye % 3,5’luk paya sahip olan Çorum... SEKTÖR ZİYARETLERİ Kılıçarslan Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kılıçarslan piyasadaki büyüme ile ilgili değerli görüşlerini aktardı. Önemli olan planlı üretim yapmamız Kılıçarslan Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kılıçarslan, Çorum’da AB standartlarındaki tesislerinde sağlıklı koşullarda ürünler üreten firmanın kuruluş aşamasından günümüze geçen süreci anlattı. İhracat ve iç piyasa konusunda devletin bir an önce üretim planlaması yapmasını gerektiğini, şu andaki mevcut yaklaşım mantığı ile ilerlemenin Türkiye’ye çok şey kaybettireceğini söyledi. Hasan Bey, öncelikle Kılıçarslan Yumurta ne zaman faaliyete geçti? 1989 yılının ilk aylarında faaliyete geçtik. Asıl mesleğimizi icra ederken o yıllarda devlet desteği geldiğini duyduk ve bu imkanı kullanmak istedik. İlk olarak 30 bin üretim kapasitesi ile başladık; o dönemlerde Çorum’da Çorum Yumurta Pazarlama vardı, tahminen 8. ya da 9. ortağı da biz olduk. Tavukçuluk sektörüne girdiğimizde ve Ankara yoluna çiftliğimiz yapıldığında, ulusal basında “Türkiye’de böyle modern çiftlikler İNFOVET 82-83 de yapılıyor” diye haberler yapıldı. Çünkü bizim çiftliğimiz özeldi. Örneğin civcivler o dönem için çok karşılaşamayacağınız iyi koşullarda kafeslerde büyütülüyordu. O zamandan bu zamana kadar kaliteyi sürdürmeye devam ettik ve ediyoruz. O yıllardan bu yıllara baktığınızda, iyi ki bu sektöre girmişim diyor musunuz? Bizim işimiz oto galericilikti ve hatırı sayılır galericilerden biriydik. Tabi ticaret bu; galeri işi ile tavukçuluk işini kıyaslarsak, bence çok büyük bir hata yaptım. Ama şu var, inişleriyle-çıkışlarıyla, hastalıklarıyla, insan ilişkileriyle, satış-pazarlamasıyla, ham madde alımıyla bizim sektörümüz diğer sektörlere göre çok farklı bir sektör. Zevkli bir sektör, çok uğraş isteyen bir sektör ama artık ancak tamamen profesyonel olarak yapıldığında baş edilebilecek bir hal aldı. Ekonomik olarak çok güçlü olmanız gerekiyor ve bana göre yanında alternatif bir işle uğraşıyor olmalısınız. Tek başına bir iş olmamalı diye düşünüyorum. www.gunesliasi.com.tr Şu anki kapasiteleriniz nedir? Şu anda 140 bin kapasiteye sahibiz, ancak bizim bölgemize has bazı sorunlar mevcut. Dolayısıyla çiftliklerin hem modernizasyonunu yapamadık, hem de işletmeleri büyütme şansımız olmadı. Şimdiki belediye başkanımız ile bu sorunu da çözmeye çalışıyoruz. Umuyoruz ki, gelişmelerle birlikte modernizasyon çalışmalarına da başlayabileceğiz. Tüketicilerin yumurtalarınızı tercih etme sebebi sizce nedir? 1994 yılında Macaristan’a bir geziye katıldım. Orada ufak bir tavuk çiftliği gördüm. Baktığınızda çok küçük bir işletmeydi ancak işletmecisi kaliteden taviz vermeyerek orada büyük bir marka olmayı başarmıştı. Sorduğumuzda; yumurtayı satmaya çıktığı yıllarda insanların neden kendisini tercih ettiklerini sorduklarında cevap veremediğini çünkü yumurtanın yumurta olduğunu düşündüğünü; ancak daha sonra farklı şeyler yapmaya çalışarak, paketleme ve diğer standartları değiştirdiğini söyledi. Macaristan’daki bu çiftliği ziyaret edişim bir ders oldu. Biliyorsunuz Türkiye’de hala yemlerde et-kemik unu ve tavuk unu kullanılıyor. Fakat ben her zaman farklı bir şeyler yapıp, tüketiciye farklı bir şey sunmam gerektiğini düşündüm. Avrupa Birliği’nde birçok ülkede yasaklanmış olan et-kemik ununu, balık ununu, tavuk ununu tamamen rasyonlarımızdan çıkardık. Yem maliyetlerimiz arttı, yumurtamızı birkaç kuruş daha pahalıya ürettik ama insanlar farkı hissetti; “sizin yumurtanızda koku yok, raf ömrü daha uzun” demeye başladılar. Kılıçarslan Yumurta, özellikle benim girdiğim bölgelerde bayağı tutuluyor; hatta ambalajından, paketlemesine, kirli yumurtasına kadar ilkler arasında bulunuyor. Sektörde bir anda ihracata bağlı ciddi bir büyüme oldu. Biraz bizler için yumurta sektörünü değerlendirir misiniz? Türkiye’de maalesef bu sektörde korkunç ve dengesiz bir büyüme var. Hiçbir planlama yok. Örneğin üretilen yumurtanın % 30’unu Irak’a veriyorduk. Biliyorsunuz kuş gribinden dolayı kapılar kapandı. Kapılar kapanınca iç piyasa anormal ve sert bir şekilde düştü. Üretici çok büyük zararlar ediyor. Bizim bölgemizde olmasa da, bir yandan bazı bölgelerde kuş gribi tehlikesi de var. İnsanların % 80’i bu işe neden girdim diyor. Çünkü bu iş, uzun SAdece üretim yapıliyor; işletme bünyesinde al-sat yapılmıyor 1995 yılına kadar yumurtalarımızı Çorum Yumurta Pazarlama’ya veriyorduk. Daha sonra görüş ayrılıkları yaşamaya başladık. 1995 yılında Çorum Yumurta Pazarlama’dan ayrıldık. Ortaklığımız devam etti ancak yumurta vermeyi kestik. İlk 4-5 yıl Ankara, İstanbul, Trabzon gibi çevre illere toptan olarak kendimiz sattık. Sonrasında toptan satışların da ileriki yıllar düşünüldüğünde çok rantabl olmayacağını, oranların artırılması gerektiğini düşünerek perakende satış ağı kurduk. Kastamonu’da üç, Bartın’da iki şube açtık. Satış elemanları, satış arabaları yerleştirdik ve burada paketleyip, Kılıçarslan Yumurta olarak dağıtıma başladık. Sadece üretim yapıyoruz, işletme bünyesinde al-sat yapılmıyor. zamandır çok büyük paralar kazandıran bir iş olmaktan çıktı. Üretim tüketime göre çok fazla. Irak gibi başı olmayan ve bazı illerinde üretim dahi olmadığını bildiğimiz bir ülkeye ihracat yapıyorsunuz ve ne yazık ki başka alternatif ihracat yapacağınız ülkeler şu anda gözükmüyor. Bugün Irak kapıları kuş gribinden dolayı kapandı. Suni şişme bir anda söndü. Türkiye’de kuş gribinden dolayı tahminen 6-7 milyon tavuk çıktığını düşünüyoruz. Bir o kadar da tüy dökümüne girdiği düşünülürse, aslında biz % 30’luk ihracat payını kendi içerimizde erittik; ancak geçtiğimiz haftalarda bile yumurta 70 kuruştan 170 kuruşa çıkarak, bir hafta içerisinde iki katından fazla değişebilecek hale geldi. Dünyada hiçbir sektörde bu denli sert değişimlerden bahsedilmez. Bu durumu tüketiciye de paylaşamıyoruz. Doğal olarak insanlar 270 kuruştan 170 kuruşa düşüyorsa siz nasıl para kazanıyorsunuz bu kadar diye düşünüyor. Bence devletin bir an önce üretim planlaması yapması gerek. Beni alakadar etmez, büyüyen büyüsün, biten de bitsin mantığıyla gidersek Türkiye çok şey kaybeder diye düşünüyorum. Kısa ve uzun vadede neler yapmayı düşünüyorsunuz? Yatırım planlarınız var mı? Kılıçarslan Yumurta olarak yatırım planlarımız var. Dediğim gibi şimdiki kümesler daha modern ve tamamen kapalı sistemler oldu. Bizim bazı kümeslerimiz de bu yeni sisteme entegre edildi ancak hala eski sistemde kümeslerimiz de mevcut. Onları yenileyeceğiz. Sektör şu günlerde sadece Türkiye’de değil dünyada da çok kötü dönemlerden geçiyor. Maalesef kuş gribi krizi günden günde büyüyor, ne kadar büyüyeceği de belli değil. Sektörü ne kadar etkileyeceği de belli değil. Evet, planlarımız var, büyüyeceğiz; Çünkü işimiz bu, severek de yapıyoruz. Ama hastalık handikaplarından dolayı ne kadar büyürüz, ne zaman büyürüz; onu zaman gösterecek. SEKTÖR ZİYARETLERİ Sektörü en çok geriye götüren yaşanan hastalıklar Çorum’daki bir sonraki ziyaretimiz Yeniceylan Yumurta’yaydı. Firma ortaklarından Yusuf Ceylan ve Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ceylan ile yaşanan hastalıkları ve biyogüvenlik konusunu konuştuk. Artık yumurtacılığın tek başına yapılacak bir iş olmadığını belirten Ceylanlar, sektör olarak zor günler yaşadıklarının her fırsatta altını çizdiler. Kaç yılından beri bu işle uğraşıyorsunuz? Bize tarihçenizden bahseder misiniz? Yeniceylan Yumurta ortaklarından Yusuf Ceylan yaşadıkları zorluklara değindi. 1989 yılında, Turgut Özal’ın teşvik zamanında 20 bin tavuk ve 10 bin civcivle sektöre atıldık. 1989 yılında bu işe girdik ancak bizim asıl tavukçuluk tarihimiz 2005-2006 yıllarıdır. O yıllara kadar bir gelişme olmadı; 2005 yılında 30-40 bin kapasiteli bir çiftlik satın aldık, aynı yıllarda yem tesisi de yaptık. Yani 19892005 yılları arasına kadar 20 bin tavukla girdiğimiz yola, 2005 yılında yeni bir çiftlik daha alarak 50 bin tavukla devam ettik. 2005-2008 yıllarında üretim 40-50 bin kapasite tavukla yapılırken, kümeslerimizi büyütme kararı aldık. En son kümeslerimiz de geldi, onlar da yakında bitecek ve sonrasında da yapılacak bir şey kalmıyor. Yani şu an için 300-320 bin tavuk ve 80-90 bin civciv toplam kapasitesi ile üretimimizi sürdürüyoruz. Bu sektöre girdiğinizden bu yana yaşanan gelişmeler sizi nasıl etkiledi? İyi ki bu sektöre girdik diyorum. Ben yumurtacılığı seviyorum. Herhalde bundan başka bir iş yapamam diyorum. Ama yaşanan son salgınlardan sonra bu işin bizim tek bağlanacağımız iş olmaması gerektiğini anladık. 2005 yılında çok etkilendik, bu iş bizim için son buldu, böyle bir sektör olmayacak dedik. Bu defa yaşadığımız salgın başlangıçta o denli değildi aslında, bu nedenle sorunun çabuk ortadan kalkacağını düşündük. Geçmişten de idmanlıydık. Ama 2005 yılında etkenin kümeslerde olmaması gibi bir avantaj yaşıyorduk. Halk sadece televizyonda dönen haberlerden dolayı yumurta İNFOVET 84-85 www.gunesliasi.com.tr tüketmemişti ve yumurtalar birikmişti. Ondan sonra tekrardan işler açıldı. Ama şu anki sıkıntı kümeslerde, kümeslere girdiği için bu salgın daha zorlayıcıymış. Siz kümeslerde ne yapıyorsunuz biyogüvenlik anlamında? Eskiden biyogüvenlik konusu çok fazla önemsenmiyordu; bu sektörün genel sorunuydu. Ancak son zamanlarda kümeslerin iyice büyümesiyle birlikte hastalık görülme oranları da arttı. Bizi en çok yaralayan ve geri götüren yaşadığımız hastalıklar. Yoksa hangi işi yaparsak yapalım gerisi kısmet ancak dediğim gibi hastalık bizi çok perişan etti. İki senedir sadece hastalıkla uğraşıyoruz, başka yaptığımız bir şey yok. Sektörde fiyatları ne belirliyor; yumurta dolar gibi iniyor çıkıyor. Bu ihracata bağlı bir durum mu? Tabi. Daha doğrusu geçtiğimiz bir iki ay öncesine kadar tamamen ihracata dayalı bir durumdu. Kapasitelerin artmasıyla da alakalı ancak ihracat olmadığı zaman bizim işimiz harap oluyor. Kanatlı sektörü de çok büyüdü, tesislerdeki kapasiteler arttı. İhracat artık bu nedenle olmazsa olmaz. Aslında gerçekleştirilen ihracat çok değil; % 20-25 civarında. Örneğin Hollanda ürettiği yumurtanın % 80’ini ihraç etmek durumunda. Ama bizim ihracat yaptığımız ülkeler sınırlı sayıda olduğu için sıkıntı çıkabiliyor. Irak kapılarını kapadı. Eskiden kapı kapatmayı bırakın, normal periyottan az yumurta gitmesi bile bizi etkiliyordu. Yumurtalarınızı nerelere satıyorsunuz? Biz 2002 yılında Trabzon’a yumurta toptancılığı tarzında iş yaptığımız bir dükkan açtık. Orada 2-3 sene kadar yumurta paketleyip satmayı denedik ama buradaki üretimi bırakmış olduk. Sonrasında geri döndük ve şu anda toptancılara-tüccarlara kamyon işi satıyoruz. Karadeniz’e, Doğu Anadolu’ya, İstanbul’a kamyon işi yumurta devrediyoruz, perakende satmıyoruz. Son olarak size bir reçete sorsam, nedir sektörün reçetesi? Fiyatlarla ilgili konuşmaya gerek dahi yok, fiyatlarla çok işimiz yok. Yumurta bir şekilde satılır. Bizim asıl sorunumuz özellikle iki senedir boğuştuğumuz ve para kazanamıyoruz dediğimiz nokta olan hastalıklar. Bu hastalıkları bir şekilde asgariye indirmemiz gerekiyor. Yumurta sektörü biyogüvenliğe beyaz et sektörü kadar önem vermiyor. Buna katılıyor musunuz? Beyaz etçiler derken eğer kendi fasoncularından bahsediyorsak, o kadar da dikkat ettiklerini düşünmüyorum. Kendi bünyelerindeki damızlıkları saymıyorum ama gidip fasoncularını bizzat gördüm. Bizde biyogüvenlik kötüydü, buna katılıyorum. Hatta belki hala yanlışlar yapıyoruz ama geçmiş bir iki sene öncesine kadar çok gelişme var. Eskiden kümes kümes arabayla yumurta toplatırdık. Şu anda öyle bir şey yapılmıyor, yapılamaz. Gelişmiş ülkelere baktığınız zaman oralarda da bu hastalıklar çıkıyor. Bu durumda demek ki herşey biyogüvenlikle olmuyor. Yusuf Bey, kısa ve uzun vadede hedefleriniz nelerdir? Biz şu anda çıkabileceğimiz kapasiteye çıktık. Son bir kümesimiz kaldı, onu da yaptırıyoruz. Kümese kuş gribi etkeni girme olayı bizi kafa olarak etkiledi. Bu işin hevesi kaçtı. Bundan iki ay önce “son kümes gelmek üzere, onu bitirip bu çevrede kapasiteyi doldurduktan sonra ari ve daha iyi bildiğimiz bir yere gidip, bu illerde daha yüksek kapasitelerde çalışırız” diye düşünüyordum. Ancak yaşanan bu son olayla birlikte burayı muhafaza etmenin yeterli olacağını düşündük. Zaten yerimiz yok, kapasitemizi doldurduk. Bundan sonrasında artık bir kapasite artışı düşünmüyoruz. Elbette ilerleyen zamanların neler göstereceğini bilemeyiz ancak şimdilik ileriye dönük işleri askıya aldık. Sektördeki büyümeyi nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce büyüme planlı mı, plansız mı? Büyümeyi kesinlikle planlı olarak görmüyorum. Kimse hesap ederek ayarında bu işi yapmıyor. Kapasite olarak değil şirket adedi olarak sektörün % 85-90’ının bizim gibi işletmeler olduğunu düşünürsek, özellikle bizim gibi işletmelerde bunun bir ayarı yok. Kazanıldığı zaman doğal olarak yine bu işe yatırım yapılıyor; yani planlanarak büyüdüğünü zannetmiyorum. Tamamen kümesçinin cebindeki parayla, içinde bulunduğu o anda yumurta para ediyor ise bu işe giriyor. Zarar ettiği zaman ise kapasiteyi azaltıyor; akabinde tekrar para kazanıyor. Kapasiteler dolunca yine zarar ediyor; böyle bir kısır döngü. Yani dediğim gibi sektörde aşırı bir planlama olduğunu düşünmüyorum. Yumurtacılık bu ilde ikinci bir iş olarak yapılmalı Sektöre ilk atıldığımda kümeslerimiz şimdiki gibi son teknoloji değildi. Örneğin hayvanların dışkıları sulu ise, alttan kanal çekiyorduk, bu defa yaş oluyordu. Şimdi böyle bir şey yok. Teknoloji geliştikçe her şeyi ince ayrıntısına kadar ayarlayabiliyorsunuz. Dediğim gibi eskiye nazaran çok farklar var. Ancak geriye döndüğümde, tekrar bu işe girerim diyemem. Yeni yaptığım kümes için bile pişmanım. Yapılacak iş değil. Bu işleri yapmayıp başka bir iş yapsaydık en azından iki işimiz olurdu. Şimdi burada kaldık, elimiz kolumuz bağlı. Çünkü son iki senedir çok hastalık yaşadık. Arkadaşlar perişan durumda ve iflas ettiler. Verim düşüyor; yumurta 500 lira olsa ne olacak, yumurta yok. Yumurta yoksa bir anlamı yok. İş benden çıktı. Almanya’dan gelen kafeslerle yenileme yapmak iki sene önceki projemiz bizim, o nedenle hala duruyorum. Bu iş bittiğinde, gerisini diğer arkadaşlara bırakacağım. MEHMET CEYLAN Yeniceylan Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı SEKTÖR ZİYARETLERİ Tetik Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tetik, sektörün sorunlarına değindi. Yirmi yıllık bir serüven; Tetik Yumurta 1995 yılında Çorum il sınırlarında kiralık kümeslerle tavukçuluğa atılan ve 2003 yılında satın aldıkları kendi yerlerinde devam eden Tetik Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tetik ile kapasitelerinden ve biyogüvenlik konularından bahsettik. STK’ların ve devletin kendilerinin daha fazla yanında olmasını arzuladıklarını belirten Tetik, iyileştirme ve kapasite artışlarının ancak bu şekilde mümkün olabileceğini söyledi. Tetik Tavukçuluk ne zaman faaliyete geçti? Tarihçenizden biraz bahseder misiniz? 1995 yılında dört ortak olarak Çorum’da tavukçuluğa kiralık kümeslerle başladık, O zamanlar kendi kümeslerimiz yoktu. 2000’li yıllara kadar böyle devam ettik ve 2000’li yıllarda ortaklıklarda ayrışmalar oldu. 2000 yılından sonra iki kardeş olarak bu işe İNFOVET 86-87 devam ettik. O gün bugündür hala Tetik Tavukçuluk olarak devam ediyoruz. 2003 yılında kendi mülkümüzü satın aldık, daha önce işlettiğimiz yerlerin tamamı kiralıktı. 2003 yılından sonra kendi yerimizde yapılanmaya başladık. Şu anda hala kiralık işletmelerde ve kendi işletmemizde bu işe devam ediyoruz. www.gunesliasi.com.tr Kapasiteniz ne kadar? Kendi yerimizde 95 bin kapasitemiz var. Diğer yerleri de kullandığımızda bu rakam 135 binlere çıkıyor. Pazarlamamızı sadece Çorum içerisinde gerçekleştirmiyoruz. Şehir dışına kamyon bazlı satışlar da yapıyoruz. Son zamanların en önemli konusu biyogüvenlik. Siz de bu konulardan muzdarip misiniz? Biyogüvenlik ile ilgili neler yapıyorsunuz? Tetik Yumurta 135 bin kapasite ile üretimine devam ediyor. Sivil Toplum Örgütlerinden ve devletten destek bekliyoruz Ben devletin ve sivil toplum örgütlerinin işverenin hiçbir zaman yanında olduklarını düşünmüyorum. Her zaman sivil toplum örgütleri ve devlet işverene köstek olur. Neden diye sorarsanız; siz devletin ve STK’ların gözünde ya hırsızsınız ya da suçlusunuz. İşverenlerin geneli için düşünüyorum. Böyle bakıldığı için pek destekleri olduğunu düşünmüyorum. Son iki aya kadar biyogüvenlik adına çok da ciddi önemler aldığımızı ne yazık ki söyleyemem. Ancak salgınların baş göstermesi ile birlikte son iki aydır tesise girişleri ve çıkışları kontrol altına aldık. Dezenfeksiyonlara harfiyen dikkat ediyoruz. Haftalık periyodik ilaçlamaları kesinlikle aksatmıyoruz. Kümes içi ve kümes dışı ilaçlamalar yapıyoruz. Tesise dışarıdan ziyaretçi kabul etmiyoruz. Kapıdan içeri araç dahi sokmuyoruz. Eğer bir araç tesise girmek durumunda ise ilaçlayıp dezenfekte ederek içeriye sokuyoruz. Buna benzer birçok tedbiri aldık ve uygulamaya çalışıyoruz. Ancak elbette şöyle bir soru da aklımıza geliyor: “Bu tedbirler nereye kadar?”. Çünkü bu tedbirleri alsanız dahi hastalık çıkışını zaman zaman önlemeyi ne yazık ki başaramıyorsunuz. 1995 yılından beri sektörün içerisindesiniz. Sizden sektör ile ilgili değerlendirme alabilir miyiz? Gelişmeler ve ihracata bağlı büyümeler sizi nasıl etkiliyor? Bu sektör özel bir sektör. Bunun eğrisi doğrusu yoktur; paranız varsa, finans sağlayabiliyorsanız büyüme de olacaktır. Bunda anormal bir şey yok. İnsanların ceplerinde yatırım yapacak paraları var ise veya krediyle anlaşarak bir şekilde bu paraya ulaşabiliyorlar ise bu avantajları doğal olarak yatırıma dönüştürüyorlar. Bu durumun planlı ya da plansız olmasını kararlaştırmak zor. Birileri dün kalkmış, mesafe almış; siz bugün kalkmışsınız mesafe almaya çalışıyorsunuz. Zor bir durum. İhracat yapıyor musunuz? Hayır, ihracat yapmıyoruz. Çorum’da şu anda Çorum Yumurta haricinde ihracat yapan yok. Gelecek adına hedeflerinizi öğrenebilir miyiz? Örneğin kümeslerinizi büyütecek misiniz? Planınız var mı geleceğe dair? Ulaşmakta zorunlu olduğumuz belli bir kapasitenin olduğuna inanıyoruz. Ama bu tamamen yumurta sektörünün para kazanmasıyla ilgili. İyileştirmeler ve kapasite artışları sektörün bize bir getirisi olursa mümkün olur. Bu kapasite artışlarını ve iyileştirmeleri başka bir şekilde yapmamızın imkanımız yok. Sektör para kazanırsa bunu belli bir yatırıma dönüştürüp, belli bir kapasiteye ulaşır. SEKTÖR ZİYARETLERİ Yeşilküre Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Aydın, organik üretim yapma kararlarının nedenlerini paylaştı. Üretim faaliyetlerimizin tamamı organik Milletvekilliği görevi ile siyasi anlamda da hayvancılık sektörüne birçok katkıda bulunan Yeşilküre Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Aydın, meşakkatli ve mevzuatları oldukça fazla olan organik tavukçuluğa atılma sürecini ve gelecek planlarını İnfovet okurlarıyla paylaştı. Ahmet Bey, sizi ve işletmenizi tanıyalım. Tavukçuluğa ilk olarak 1977 yılında temel atarak yumurta tavukçuluğu ile başlama teşebbüsünde bulunduk. Üretime 1981’de geçtik. 1981-1990 yılları arasında tavukçuluk yanında başka işler de yaptık. 1990 yılında et tavukçuluğuna başladık. O dönem et tavukçuluğundaki arkadaşların bir kısmına kurduğumuz et tavukçuluk işletmesini devrettik. Daha sonra Ay-Pi Tavukçuluk olarak temelini attığımız 1995’de üretime başladığımız tesislerde 2006’daki kuş gribine kadar et tavuğu üretiminde bulunduk. Yumurta İNFOVET 88-89 işletmemiz de aynı zamanda çalışmaya devam ediyordu. O zamanlar haftada 115 bin basım kapasiteli bir kuluçkahanemiz, 2 bin kapasiteli bir kesimhanemiz, saatte 5 ton kapasiteli bir yem işletmemiz ve her biri 20 bin tavukluk 24 kümesimiz vardı ve aynı zamanda Samsun, ağırlıklı olarak da Yakakent, Kavak ve Alaçam ilçeleri olmak üzere fason tavukçuluk yaptık. Ta ki 2006’daki kuş gribine kadar. Salgınla birlikte Ay-Pi tavukçuluk işletmesini durdurduk. Yumurta işletmemiz ve süt hayvancılığı işletmelerimiz Ay-Pi’nin dışında kendi aile şirketimizdi. Kendi aile işletmemiz dışında Ay-Pi’de % 20’lik ortaklığımız var. 2006’da Ay-Pi’yi ile yollarımızı ayırdıktan organik yumurta tavukçuluğa niyetlendik. Yani 2006 kuş gribi salgınında Ay-Pi’nin kapılarını üç sene kapattık ve diğer işletmemizde organik yumurta üretmeye başladık, 2009’un sonuna doğru ise ette de Türkiye’de ilk olarak organik et tavuğunu üretmeye biz başladık. Dolayısı ile o günden bu yana organik et üretimini devam ettiriyoruz. Yumurta kapasitemizi biraz arttırdık. Yumurtamız da organik. 2009 yılından sonra organik yumurta, orga- www.gunesliasi.com.tr Organik karmaşasının nedeni nedir? nik tavuk eti ve organik süt üretimini devam ettiriyoruz. Ama süt ve kırmızı ette organik üretime 2011 yılında geçtik. Yeşilküre ismi nereden geliyor? Burası Karadeniz’in en büyük tarımsal işletmesi. Toplamda 22 bin 500 dönüm alanıyla Karadeniz’in en büyük çiftliği. Buranın ihalesi aşamasında dört talip vardı. Eski milletvekilliği görevim ile gelen siyasi tarafımla da, bu işin ihalesi ile uğraşamayacağımı belirttim ve Antep kökenli Tiryaki Holding ihaleyi aldı. Aldıktan sonra dünya çapında hem organik hem de konvansiyonel ürünlerin ticaretini yapan bir grup, onlarla % 50-50 ortak oldu. Sonrasında Tiryaki Holding ihaleyi alıp Yeşilküre’nin üzerine devretti. Bundan sonra adımız Yeşilküre olarak devam edecek. Size ne katkısı olacak diye sorarsanız; biz zaten Türkiye’deki organik tavuk üretiminin % 50’sini, yumurtanın % 20’sini ve sütün ise % 10’unu üretiyoruz. Burası hem yeni kümes alanlarının oluşturulması açısından geniş bir alan, hem de hayvanlarımızın yiyeceği soyanın ve mısırın işletilmesi açısından avantaj sağlayacak düzeyde. Kapasitelerinizden bahseder misiniz? Yaklaşık 500 büyükbaş hayvanımız ve yıllık 1000 ton üzerinde organik tavuk üretimimiz var. Türkiye’deki organik hayvan ürünlerinin % 50’sini üretiyoruz. Yumurta için konuşursak, yıllık 20 milyon civarında bir üretimimiz var. 2 bin tonsüt. 35-40 ton civarında da kırmızı et üretimimiz var. 35 yıldır bu sektörün içindeyim ve sektörü biliyorum. Büyük firmaların çoğunu tanıyorum, geçmişte BESD-BİR üyeliğim de vardı. Büyük tavukçuluk öyle bir noktaya geldi ki, bizim onların geldiği noktaya gelmemiz mümkün değil. Tabi, onların da bizim yaptığımız organik tarımı yapmaları zor. Organik tavuğun kesimhanesinin genelde ayrı olması lazım, yeminin ayrı olması lazım. Şimdi günde 500 ton-1000 ton yem yapan bir fabrikayla 10 ton-20 ton yem yapan bir fabrikayı karşılaştıramazsınız. O kadar büyük bir işletmede herşey birbirine karışır. Dediğim gibi onların bizim yaptığımız işi yapmaları zor; bizim de onların bulunduğu noktaya gelmemiz. Oralara heveslenmenin bir anlamı yok. Trendler de dünyada böyle gelişiyor. Organik yetiştirilen tavuk 5 kilo yemden 1 kilo et verirken, normal tavuklarda 2,5 kg yemden 1 kilo et elde edersiniz. Organik tavuk 80 günde kesime giderken, normal tavuk 40 günde kesiliyor. Yani iki katı maliyet ve iki kati vakit. Dolayısıyla daha geniş alan gerekiyor ve bu geniş alanlara daha az hayvan konuluyor. türkiye’ye yetecek kadar organik tavuk üretmek mümkün değil Türkiye’de hiçbir şey planlı olmuyor ama piyasa kendini biraz dengeleyerek götürüyor. Organik üretim yapmamıza rağmen, hiçbir zaman modern üretim şeklini kötüleyemem. Çünkü organik üretim ile Türkiye’yi beslemek mümkün değil. Organik üretimin yeri ayrı, konvansiyonel üretimin yeri ayrı. Bizim organik tavuğumuz zaman zaman 27-28 liralara satılıyor. 20 ile 30 bandı arasında. Bunu ortalama bir tüketici tüketemez. Tüketse tavuk yetmez. O kadar tavuğu organik yetiştirmek mümkün değil. Bizim ürettiğimiz 1000 ton tavuk; bu rakamı çıkarsak çıkarsak 2000 tona çıkarabiliriz. Bir tavuk için 4 m2 gezinti alanı gerekliği olduğu düşünülürse, 25 bin dönüm arazi anlamına geliyor. Böyle bir şey mümkün değil. Organik tarım yatırımları ilk olarak Türkiye’de 2005 yılında çıktı. Yönetmeliğe göre, organik olmayan bir ürüne organik etiketi koyarsan cezası 10 bin TL. Samsun’u bir kenara bırakın, 80 bin nüfuslu Bafra’da bu 10 bin TL’lik cezayı alması gereken kesinlikle 100 kişi çıkar. Bu 100 kişiye 10 bin TL’lik ceza kesseniz kıyamet kopar. Türkiye’de bunu uygulamaya koymak biraz zor. Ne yazık ki biraz da tüketenler bilinçli olacak. Bakanlığın logosu var, tüketici o logoyu görmeli. Gerekli sertifikalar ve seri numaralar tam olmalı. Ürünler, organik denetimli pazarlardan ya da büyük marketlerden temin edilmeli. Ürünlerinizi nerede pazarlıyorsunuz? Bayilerimiz var. İstanbul’da tavuk satan 3 bayinin yanı sıra, Ankara, İzmir ve Antalya’da da bayilerimiz var. Bütün ulusal marketlerin tamamında ürünlerimiz var. Aynı zamanda fason markalarımız da var. Organik yumurta eğer 10 marka ile satılıyorsa, bunun 7’si bizim Yeşilküre’de ürettiğimiz fason ürünlerdir. Geleceğe dair planlarınız nelerdir? Mevcut üretimimizi arttırmayı düşünüyoruz. Yumurta ve et üretimimizi artırıyoruz; manda sütü ürünlerini ekliyoruz. Mevcut sütü süt olarak satıyorduk, onu da mamüle çevirip satacağız. Bunun yanında, kendi yemlerimizi üretmeye çalışıyoruz. 5 bin ton soya ekiyoruz, az bir rakam değil. 5000 ton soya demek Türkiye’de toplamda üretilen 100 bin ton ile oranlandığında 250 bin dönümün % 2’si kadar soya ekiyoruz anlamına geliyor. Dediğim gibi, az bir rakam değil. SEKTÖR ZİYARETLERİ Piyasa rekabeti için kapasite artışı şart 5 bin adet tavukla yumurta üretimine başlayan ve bugün 200 bin adet tavukla her gün 150 bin yumurta üreten Ernur Tavukçuluk, geçmişten günümüze Samsun’un büyük marketlerinde Ernur Markası ile hizmet vermekte. Firma ortaklarından Sinan Ernur ile biyogüvenlik uygulamalarından pazarlama stratejilerine, ihracattan gelecek planlarına kadar geniş yelpazede bir sohbet gerçekleştirdik. Ernur Tavukçuluk ortaklarından Sinan Ernur, üretim rakamlarından ve alınması gereken biyogüvenlik önlemlerinden bahsetti. Tarihçeden başlarsak, Ernur Tavukçuluk ne zaman ve kaç ortakla kuruldu? Ernur Tavukçuluk, 1982 senesinde Samsun’un Çatalçam mevkiinde 5 bin tavukla hizmet vermeye başladı. Aile büyükleri, 5 ortaklı olarak aile şirketi konseptinde bu işe atıldılar. Daha sonra seneler geçtikçe, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda işlerini büyüttüler. 5 bin tavukla sadece yumurta üretimi olarak başlandı ve sektör geliştikçe, para kazandıkça yatırımlar da o yönde yapıldı ve firma büyütüldü. Şu anki kapasitemiz 250 bin adet tavuk. Günlük ortalama 180-190 bin civarında İNFOVET 90-91 yumurta üretimimiz oluyor. Tabi döneme, kümeslerin doluluk durumuna ve yumurta fiyatlarına göre üretim değişiyor; ancak maksimum kapasite olarak günlük 190 bin200 bin diyebiliriz. Peki kümeslerinizden bahsedersek, Samsun içerisinde bir kümesiniz mi var? Hepsi Samsun’un Kavak ilçesi olmak üzere 16 tane kümesimiz var. 2 tanesi 80 bin kapasiteli yeni yaptığımız otomatik kümesler, 11 tanesi de bakıcıların elle topladığı 8 bin kapasiteli eski sistem kümesler. 3 adet de 25 bin kapasiteli civciv büyütme kümesimiz mevcut. Burada kendi civcivlerimizi kendimiz üretiyoruz. Yani 250 bin hayvanımızın tamamı Samsun-Kavak’ta. Kendi tavuklarımıza kendimiz bakıyoruz, kendi civcivlerimizi kendimiz üretiyoruz, dışarıdan kesinlikle yumurta alıp satmıyoruz. Yemimizi de kendimiz üretiyoruz ve hazırlıyoruz. Hayvan sayısı ile orantılı olarak aylık yaklaşık 750 ton kadar bir tüketimimiz var. Dolayısıyla üretimimiz de o kadar. Pazarlama ayağında kendi bayileriniz var mı? İhracat yapıyor musunuz? Samsun’un büyük zincir marketlerine kendi markamız olan Ernur Markası ile yumurta veriyoruz. Onun dışında bizden www.gunesliasi.com.tr mal alıp, kendi namına satan, senelerdir çalıştığımız üç servisçimiz var. Bizden fason alıp, üzerine bir kar marjı ekleyip satıyorlar. Bunun dışında ek olarak Karadeniz Bölgesi’nde toptan satış yapıyoruz. Pazarlamamız bu şekilde. “Yumurta dönem dönem iyi getiride bulunsa da, zarar ettiği dönemleri ancak telafi ediyor.“ Son zamanların en güncel konusu biyogüvenlik. Neler yapıyorsunuz? Salgınlardan bir türlü başımız kurtulmuyor iken sizce ne gibi önlemler almalıyız? Biz koruma için biyogüvenliğin ne kadar önemli bir konu olduğu ile ilgili öncelikle bakıcılarımıza bilgi veriyoruz. Dışarıdan gelen misafirlerimizi şu dönemde kabul etmiyoruz. Çünkü özellikle 2015’in Ocak ayından beri MD, ILT ve AI gibi hastalıkların görülme sıklığı arttı. Girişlerde ayak sularımız var, o ayak suları her gün dezenfektanla değiştiriliyor. Piyasadan birkaç çeşit dezenfektan alıyoruz ve bu dezenfektanlarla ayda bir kümesleri sisleme yaparak dezenfekte ediyoruz. İçme suları hatlarımızı ayda bir temizliyoruz. Kümesler boşaldığı zaman, yeni tavuklar gelmeden önce bir ay dinlenmeye, yıkamaya ve dezenfeksiyona zaman ayırıyoruz. Başka yerler hiç ara vermeden üretime devam ediyor. Türkiye şu anda onun ceremesini çekiyor. Tabi bu hastalıklar biyogüvenlik önlemlerini almaya rağmen çoğunlukla hava yoluyla bulaştığı için hiç bulaşmayacak diye bir şey de yok. Elbette her zaman risk var. Ama biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yumurta fiyatları dolar gibi, üretici bu durumdan memnun mu? Üreticinin şu anda memnun olması için ortada bir neden yok. Çünkü yumurta fiyatını 100 kuruş birden aşağıya çektiler. Ortada hiç sebep yokken 270 kuruşa çıkardıkları fiyatı 170 kuruşa çektiler. Bu maliyetlerin altında bir fiyat. Ama el altından daha yüksek rakamlardan da satıldığını duyuyoruz. Dediğim gibi üretici genel olarak ne şu andaki halden, ne de geçmişteki halden memnun değil. Dönem dönem yumurta işi iyi para kazandırıyor ama zarar ettiği dönemleri ancak telafi ediyor. Son olarak kısa ve uzun vadede ne gibi şeyler düşünüyorsunuz? Kümeslerde kapasite artışını tabi ki herkes çok ister. Ezelden beri söylenen bir şey var, Türkiye’de yumurta ihtiyacından fazlası üretiliyor, fiyatlar o nedenle düşük, dolayısıyla böyle bir şey varken kimsenin kapasite artışına sıcak bakmıyorum. Tabi rekabetten dolayı, kapasite arttırmadan da piyasayla ve diğer firmalarla rekabet etmek Aşılama organizasyonu garanti gibidir Aşılama biyogüvenlik uygulamaları arasında en önemlilerdendir. Civciv ilk geldiği günden itibaren, aşı programı yoğun da olsa 16.-17. haftaya kadar bütün aşılamaları aksatmadan yapıyoruz. Aşılamalara başlamadan önce kanlarını alıp, titrelerden hangi antikorlara sahip olduğunu görüyoruz. Civcivlerimizi Türkiye’nin en önemli firmalarından alıyoruz. Dediğim gibi onların sağlıklı olmaları için aşılama prosedürlerine uyuyor ve biyogüvenlik adına elimizden geleni yapıyoruz. çok zor. O nedenle biz de mevcut şartlar doğrultusunda kapasite artışını muhakkak düşünüyoruz. Çünkü kapasite artırmadıkça piyasada küçük kalıyorsunuz, küçük kaldığınız zaman bir söz hakkınız olmuyor. Madem tüketim üretimden az, gönül ister ki kimse kapasite artırmasın. Ama yarışa girildiği sürece, biz de o yarışta olacağız. Planlarımız arasında TKDK’nın çıkardığı bir destek programına başvurmak vardı. Ancak sonradan öğrendik ki bu desteği 20-100 bin kapasiteli işletmelere verecekmiş. Bu desteği alamıyoruz ama yollarını araştıracağız. Para kazandıkça herkes büyümek istiyor. Ben de para kazandığım sürece birşeyler yapacağım. Şu an için kapasite artışına gidemesek de 8 bin’lik 11 kümesimiz için modernizasyon yapmak istiyoruz. ADVERTORIAL Sağlıklı ve stabil bir bağırsak mikroflorası, buzağının sağlığı ve ishallerin önlenmesi bakımından çok önemlidir. Buzağılarda ölüm oranının azaltılması için iki yönlü yaklaşım Buzağı sağlığı için iki yönlü bir yaklaşımla yani kuru dönemdeki ineklere ve doğumdan sonra da buzağılara Bio-Mos verilmesi buzağı ishallerinin önlenmesini, daha iyi büyüme hızının elde edilmesini ve buzağı ölümlerine bağlı maliyetlerin azaltılmasını sağlayabilir. Yazar: SylvIe AndrIeu, Ruminant Teknik Müdürü Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal Yayın: Alltech DaIry SolutIons Newsletter İNFOVET 92-93 B ir buzağının sağlığını ve doğumu takip eden haftalardaki yaşama şansını iki faktör belirlemektedir – buzağının bağışıklık sistemi ve bağırsak mikroflorası. Yapılan araştırmalar, Alltech’in üretmiş olduğu Bio-Mos isimli ürünün ineğe verilmesi halinde, kolostrum kalitesinde artış şekillendiğini ve bu yolla buzağının bağışıklık sisteminin iyileştirilebildiğini göstermiştir. Bio-Mos’un doğrudan buzağıya verilmesi ise ishale yol açan patojenlere karşı bağırsağı korumaya yardımcı olmakta ve sonuçta buzağı ölümlerine neden olabilen ishallerin sınırlanmasını sağlamaktadır. Yeni doğan buzağıların bağışıklık sistemi son derece hassastır ve doğumu takip eden ilk üç hafta boyunca anne sütünden aldıkları antikorlardan faydalanmaları gerekir. Bu nedenle, söz konusu ilk üç haftada buzağıların yaşama şansı ve performansı, kolostrumun miktarına ve kalitesine bağlıdır. Yeni doğan buzağıların yeterli miktarda immunoglobulin alması çok önemlidir. Doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde, buzağının canlı ağırlığının % 10-12’si kadar kolostrum alması gerekir. Bu da doğumdan sonraki ilk 2 saat içinde 1,5 litre kolostrumun alınması demektir. İlk 24 saat içinde yeni doğan buzağı 4 litre kolostrum almalıdır ve bunun içinde 50 g/litre’den daha fazla IgG olmalıdır. ABD’de 1,811 sürüye ait dişi buzağılar ile yapılan bir araştırmada, hayvanların %40’ının optimum IgG düzeyini almadığı belirlenmiştir. Bu araştırma, kolostrum içindeki immunoglobulin konsantrasyonunun arttırılması için çeşitli stratejiler geliştirme gerekliliğinin altını çizmektedir. BIo-Mos’un pozitif etkileri Kentucky Üniversitesi’nden Dr. Sharon Franklin’in yaptığı bir araştırmada, doğuma yakın zamanda kurudaki ineklere Bio-Mos verilmesinin etkisi araştırılmıştır. Bu araştırmada, Bio-Mos’un IgG transferi ve buzağı kan serumundaki aşı titreleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. İneklere, doğumdan önceki 3 haftalık süre içinde 10 g/baş/gün dozunda Bio-Mos verilmiştir ve doğumdan iki hafta öncesinde de rotavirüse karşı aşı yapılmıştır. Bio-Mos ilavesi, yeni doğan buzağıların korunmasında önemli ölçüde pozitif etki yaratmıştır. Doğumdan 24 saat sonra, BioMos verilen ineklerden doğan buzağıların kan serumundaki immunoglobulin miktarı, kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur (Bio-Mos grubu 1902 mg/dL ve kontrol grubu 1718 mg/dL). Ayrıca, Bio-Mos verilen ineklerde, doğum sırasında rotavirüs titreleri kontrol grubundaki ineklere göre çok daha yüksektir (Bio-Mos verilen ineklerde 2,818 ve kontrol grubunda 2,344). Kolostrumdaki titrelere bakıldığında, Bio-Mos grubu sayısal olarak daha yüksek değere sahiptir (Bio- Mos grubu 26,009 ve kontrol grubu 21,777) ve Bio-Mos verilen ineklerden doğan buzağılarda da, serum rotavirüs titreleri daha yüksektir (Bio-Mos grubu 7,244 ve kontrol grubu 4,677). Bio-Mos’un kuru dönemdeki ineklere verilmesi, ishal vakalarının azaltılmasının yanında buzağı ölüm oranlarını da düşürmektedir. ABD’de yapılan araştırmalar, ortalama buzağı ölüm oranının % 8.3 olduğunu göstermektedir. Bu oranın % 27’si doğumdan sonraki ilk hafta, % 21’i ikinci hafta ve % 14’ü üçüncü hafta içinde gerçekleşmektedir. Yani buzağı ölümlerinin % 50’si doğumdan sonraki ilk haftada görülmektedir. Ölümlerin % 61’i ishal nedeniyle, % 24’ü solunum sistemi hastalıkları ve % 14’ü diğer nedenlerden ötürü şekillenmektedir. Rakamlara bakıldığında, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve buzağıların bağırsak sağlığının iyileştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Doğum anında buzağının bağırsakları sterildir ve bu ortama mikroorganizmaların kolonize olması doğumdan hemen sonra buzağının bakterilerle karşılaşmasıyla birlikte başlar. Bağırsaklara ilk yerleşen mikroorganizmalar doğum kanalından, ineğin dışkısından ve doğum bölmesinden buzağıya geçer. Lactobacilli haricinde bu mikroorganizmalar, genelde E.coli, Clostrida ve Salmonella gibi patojen bakterilerdir ve bunlar sütten kesimden sonraki ishallere, büyüme performansında kayba ve hatta ölüme neden olur. Bakım ve beslemedeki her türlü değişiklik bağırsaklardaki mikroflora profilini bozar ve böylece patojen bakteriler çoğalabilir. Geçtiğimiz on yılda, BioMos’un patojenlerin bağırsaklara yerleşmesini engellediği bir çok araştırma ile gösterilmiştir. Bu ürün, patojenlerin bağırsak duvarına tutunmalarını engellemektedir. Bunun yerine patojenler kendilerini Bio-Mos’a bağlarlar ve dışarı atılırlar. Böylece, patojenler bağırsaklarda kolonize olamazlar ve bağırsak yüzeyine bir hasar veremezler. Besin maddesi emilimi için bozulmamış villus yapısı ve bağırsak yüzeyi çok önemlidir. Bio-Mos’un buzağılarda ishallerin görülme sıklığını da azalttığı gösterilmiştir. Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde buzağılar ile yapılan bir denemede, Bio-Mos tüketen buzağılardaki ishal skorunun antibiyotik alan buzağılara benzer olduğu ve antibiyotik verilmeyen buzağıların ise daha şiddetli ishal olduğu ortaya konmuştur. BioMos’un bağırsak sağlığı üzerindeki etkisi nedeniyle, büyüme hızı da artmıştır. Buzağılarla yapılan 16 adet bilimsel denemenin bir arada değerlendirilmesi sonucu, 4 g/ baş/gün dozunda Bio-Mos alan buzağılarda, herhangi bir katkı maddesi tüketmeyen buzağılara göre canlı ağırlık artışında % 15, Ortalama Günlük Ağırlık Artışı’nda 70 g/gün ve başlangıç yemi tüketiminde % 9.8 oranında yükselme tespit edilmiştir. Burada dikkat çekici olan nokta, yapılan 16 denemenin 15’inde canlı ağırlık ve ortalama günlük ağırlık artışında yükselme ve 8 denemenin sekizinde de başlangıç yemi tüketiminde artış görülmesidir. Sonuç olarak, buzağı sağlığı için iki yönlü bir yaklaşımla yani kuru dönemdeki ineklere ve doğumdan sonra da buzağılara Bio-Mos verilmesi buzağı ishallerinin önlenmesini, daha iyi büyüme hızının elde edilmesini ve buzağı ölümlerine bağlı maliyetlerin azaltılmasını sağlayabilir. İSHAL VAKALARINI AZALTMADA YARDIMICINIZ BIO-MOS Kentucky Üniversitesi’nden Dr. Sharon Franklin’in yaptığı bu araştırma, rotavirüse karşı bağırsak düzeyinde korunmanın artması için, rotavirüs antikorlarının kan dolaşımından bağırsaklara geçme potansiyelinin yükselmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Yine kolostrum ile yüksek titrede rotavirüs alan yeni doğan buzağılarda, rotavirüse karşı bağışıklık kazanmamış buzağılara göre daha az sayıda ishal vakası görüldüğü ortaya konulmuştur. ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail Özdemir ile firmanın Huvepharma® tarafından satın alınma sürecini ve lider bir hayvan sağlığı kuruluşu olan Huvepharma®’yı konuştuk. Anc, Huvepharma® ile yoluna daha güçlü devam ediyor Hayvan beslenmesi ve sağlığı firması olarak kurulduğu 2004 yılından bu yana, kanatlı, ruminant ve aquasektörde faaliyetlerine devam eden ANC A.Ş; koksidiyostatlar, enzimler, doğal büyütme faktörleri, dezenfektanlar, farmasötikler ve yem katkı maddeleri ile geniş çapta hizmet vermeye devam ediyor. A NC A.Ş, günden güne yükselen başarı grafiği ile sektördeki ilk günlerinden bu yana en önemli distribütörleri arasında yer aldığı Huvepharma® firmasının da dikkatini çekmeyi başardı. Sektörde yankıları devam ederken biz de ANC A.Ş Genel MüİNFOVET 94-95 dürü İsmail Özdemir ile firmanın Huvepharma® tarafından satın alınma sürecini ve ürünlerinin fermantasyon ve formülasyonunu kendi tesislerinde gerçekleştiren, kanatlı sektörüne odaklı; antikoksidiyalleri, yem enzimleri ve antibiyotikleri ile lider bir AB kuruluşu olan Huvepharma®’yı konuştuk. Kısa bir süre önce ANC A.Ş açısından önemli gelişmeler yaşandı. Aslında sektör için de sürpriz olan bu gelişmeler konusunda bilgi verebilir misiniz? Evet, sizin de bildiğiniz gibi şirketimiz ANC A.Ş.’yi Nisan 2015 tarihi itibariyle uluslararası bir hayvan sağlığı şirketi olan Huvepharma®’ya devrettik. ANC’yi 2004 yılında kurmuştuk. Kuruluşumuzdan çok kısa süre sonra Huvepharma®’nın Türkiye distribütörü olduk ve aramızda mükemmel bir işbirliği gelişti. Huvepharma®’nın yıllardır birlikte çalıştığımız ekibi, ürünleri, dinamizmi, uzmanlık alanları, gelişimi Huvepharma® ile ANC İŞBİRLİĞİ ANC ile çok uyumluydu ve 10 yıllık süreç bu şekilde sonuçlandı. ANC ve dolayısıyla Huvepharma® özellikle antikoksidiyal konusunda hizmet ve teknik servis veren bir firma olarak tanınıyor. Bu doğru mu? Algının böyle olduğu doğrudur. Antikoksidiyallerde çok güçlü bir pozisyonumuz var ve bunu daha da güçlendirerek devam ettirmek niyetindeyiz. Ancak Huvepharma® yem enzimleri alanında da çok güçlü bir firma. Hatta global anlamda enzim satışlarının antikoksidiyal satışlarının üzerine çıktığını görüyoruz. Yani yem enzimleri konusundaki iddialısınız, peki bu iddianız ürünlerinizin hangi özelliklerinden ileri geliyor? Yem enzimleri konusundaki iddiamızın iki önemli nedeni var: > Bu nedenlerden biri son derece özel bir üretim tekniği olan katı hal yüzey fermantasyon tekniği ile üretilen Hostazym® X ve Hostazym® C. Özellikle Hostazym® X sadece buğday ağırlıklı rasyonlarda değil, yan aktiviteleri sayesinde ABD, Brezilya gibi mısır-soya kaynaklı yem üreten ülkelerde de çok popüler. Her iki enzim de geçmişte Intervet’ten satın alındı. > Diğer bir ürün ise Optiphos® isimli fitaz enzimi. Bu enzim bir ABD firması olan JBS United’a aitti. 2008 yılında JBS United ile global bir işbirliğine gidildi ve 2012 yılında AB ruhsatı alındı. Bazı AB ülkelerinde ürünün fitaz segmentindeki pazar payı % 90’lara ulaştı. Bana göre Optiphos® sektörde mevcut en güçlü fitaz enzimidir. Kanatlı sektöründe faaliyet gösteren müşterilerimizin Optiphos® sayesinde yaşadıkları fitaz kaynaklı sorunları çözeceklerine inanmalarını isterim. Antikoksidiyaller broiler üretimi için çok stratejik bir ürün grubu. Bu alanda planlarınız var mı? Bu alanda esasen ürünlerimiz ve servislerimizle gelenek- sel olarak bir ağırlığımız var. Salinomycin ve monensin gibi en yaygın kullanılan iki iyonofor üründe pazar payımız çok yüksek. Kimyasal antikoksidiyallerde eksikliğimiz vardı. AB’de BSA onayını almasını takiben iki kimyasal ürünümüz Coxiril (diclazuril) ve Halofuginone ülkemizde de ruhsatlandı ve bu ürünleri pazara sunma aşamasına geldik. Koksidiyozis ile mücadelelerinde sektörümüze iki yeni silah daha sunuyoruz. Önümüzdeki dönemde, şu anda BSA onayı aşamasında olan pek çok koksidiyostatımız ve koksidiyozis aşılarımız sektörümüzün hizmetinde olacak. Huvepharma®, ABD ve Avustralya’da koksidiyozis aşıları üreten iki firmayı geçtiğimiz yıl bünyesine kattı. Dolayısıyla bu alanda hiçbir eksiğimiz kalmadığı gibi, rakipsiz bir üstünlük sağladık. Peki, bu ürünler sektöre sorunsuz bir şekilde temin edilebilecek mi? Değinmeden geçemeyeceğimiz bir başka konu da; koksidiyostatlarımızın da içinde bulunduğu yem katkılarında sahip olduğumuz rakipsiz lojistik üstünlük. Broiler üretiminde kullanılan bu en stratejik ürünlerde müşterilerimize istedikleri İki kuruluşun uyumu ve Huvepharma® ürünlerinin ANC’nin çalışmalarıyla ülkemizde kazandığı pazar payı, bizi bünyelerine katmak istemelerinin ana nedenleridir. nedenlerdir. Öte yandan Huvepharma® global anlamda hızla büyüyor. Son 10 yılda global hayvan sağlığı sektörünün ortalama yıllık büyümesinin % 3-4 olduğu düşünüldüğünde, Huvepharma®’nın ortalama % 22 büyümeyle ortalamayı altıya katladığı görülüyor. Hızla büyüme gösterdiği bu dönemde, önemli ülkelerde satışpazarlama ağı kurmaya başladı. Bugün AB ülkeleri, ABD, Brezilya, Çin, Rusya, Tayland, Hindistan gibi pek çok ülkede distribütörler yoluyla değil, direkt Huvepharma® adı altında çalışıyorlar. Ülkemiz de global hayvan sağlığı ve yem katkıları pazarında önemli bir yer tutmaktadır ve Huvepharma®’nın bu hareketi son derece akılcı sayılabilir. anda ürün sağlayabilecek bir yapımız var. Örneğin geçtiğimiz aylarda 5-6 broiler müşterimiz bir anda ürün değiştirdi ve hepsinin bu ihtiyaçlarını anında karşılamayı başardık. Normal şartlarda en az 2 ay önce bu planlamanın yapılmış olması halinde sıkıntısız biçimde ürün sağlanabilirken, biz bu organizasyona sahibiz. Bu yeni gelişmelerle birlikte ANC’de yapısal anlamda bir değişiklik olacak mı? Hayır. İsmimiz de dahil hiçbir değişiklik olmayacak. Ekibimiz faaliyetlerine, sunduğu servis ve çözümlere devam edecek. Muhtemel değişikler ise ancak olumlu anlamda olabilir. Global bir firma olan Huvepharma®’nın tüm kaynaklarını ülkemize getirmekte daha etkili olabiliriz. Geçmişte ANC olarak öz kaynaklarımızla büyümeye çalışırken, yeni dönemde bunu daha hızlı ve etkili gerçekleştirebiliriz. “Çiftliğim Agromarket” projemize; mağazalarımız, katalog ve internet satışlarımızla yeni dönemde de devam edeceğiz. Bu projemizde oluşan bilgi birikimi ve ürünlerimizi ruminant sektörü ile paylaşacağız. Huvepharma®’nın ABD’de bir ruminant ekibi var ve son dönemde Avrupa’da da bir ekip kuruyor. ANC bünyesinde RÖPORTAJ HUVEPHARMA® GLOBAL anlamda LİDERLİĞE OYNUYOR zaten bilindiği üzere güçlü bir ruminant ekibine sahibiz. Öte yandan, Huvepharma® dışında yıllardır işbirliği yaptığımız global tedarikçilerimiz mevcut. Yeni dönemde bizimle işbirliğine devam etme yönünde onlar da son derece istekli. Bu noktada da önemli bir değişiklik olmayacak. Gelecekteki en önemli projeniz ne olacak? ANC olarak çok fazla projemiz var. Ancak son dönemde Huvepharma® tarafından geliştirilen suda anında eriyebilen “INSTANT ENZİM” projesinin bu alanda çok şeyi değiştireceğine inanıyorum. Proje gelecekte tüm enzim pazarını değiştirebilecek önemde. Biliyorsunuz enzimlerin pelet yemlerde kullanımında en önemli sorun ısıya olan duyarlılıklarınİNFOVET 96-97 da dolayı yıkımlanmaları. Buna çözüm olarak sıvı enzimler kullanılıyor. Bu defa da sıvı enzimlerin soğuk zincirde nakliyesi, saklanması gibi lojistik sorunlar ortaya çıkıyor ve maliyeti çok artırıyor. Huvepharma®, Instant enzimleri ve yine bunların aplikasyonu için geliştirilen Huvematic® tüm bu sorunları tamamen ortadan kaldırıyor. 1000 litrelik sıvı enzim 10 kg’lık anında eriyebilen toz enzime dönüştürülmüş durumda ve bu son derece hassas biçimde yem fabrikalarında uygulanıyor. Sistem başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm büyük broiler üreticisi ülkelerde süratle yayılıyor. Bu konuda biz de müşterilerimizle görüşmelere başladık ve ürünümüze gösterilen ilgiden son derece memnunuz. Global ilaç ve kimyasal üreticisi olan Huvepharma®, bu ürünlerin dünya çapında satış ve pazarlamasını yapmaktadır. Huvepharma® özellikle kanatlı sektörüne yönelik hayvan sağlığı ürünleri geliştiren ve sağlayan bir uluslararası kuruluştur. 15 yıl önce kurulmuş olmasına karşın kökleri çok daha eskilere uzanmaktadır. Grubun üretim firması olan Biovet, 1954 yılında kurulmuş olup, özellikle gelişmiş fermantasyon teknolojisi ile yıllarca global hayvan ve insan sağlığı firmalarına ilaç etken maddeleri sağlamıştır. Huvepharma®’nın kurulması ve Biovet’i satın alması ile birlikte global bir hayvan sağlığı şirketi olma yolunda yeni bir dönem başlamış, firma 2005 yılında Actavis’e ait Balkanpharma’yı satın almış; yine aynı yıl Intervet’in global yem katkıları hattını bünyesine katmıştır. 2005 yılı Huvepharma® için çok önemli bir yıl olmuştur, çünkü bünyesine kattığı Sacox (salinomycin) ve Coxidin (monensin) gibi önemli antikoksidiyallerle bu alanda global olarak liderliğe oynarken, Hostazym® enzim hattı ile yem enzimleri pazarına girmiştir. 2007 yılında Merial’in ABD, St. Louis kentinde bulunan üretim tesislerini ve firmanın global antikoksidiyal hattını satın almıştır. Üretim tesisleri Bulgaristan’da Raz-grad, Botevgrad ve Peştera’da; ABD’de ise Missouri eyaletinin St. Louis kentinde bulunmaktadır. Tesislerinin tamamı GMP şartlarında faaliyet göstermekte ve AB, FDA ve diğer pek çok gelişmiş ülke otoriteleri tarafından periyodik olarak denetlenmektedir. Tesisler GMP konusunda ülkemiz otoritesi tarafından da denetlenmiş olup, süreç olumlu olarak sonuçlanmış, rapor aşamasına gelinmiştir. Huvepharma® satışlarının yaklaşık %60’ı AB ülkeleri ve ABD’de yapılmakta, bununla birlikte dünyanın başka bölgelerindeki varlığı da süratle gelişim göstermektedir. Tüm enzim pazarını değiştireceğine inanılan ve Huvepharma® tarafından geliştirilen “INSANT ENZİM” projesi ANC’nin gelecek planları arasında. KANATLI Salmonella için IRP Teknolojisi IRP Teknolojisi’ne sahip inaktif aşı enjeksiyonunda kanatlının bağışıklık sisteminde antikorlar üretilirken demir düzenleyici proteinler antijen olarak tanınır ve bu proteinlere karşı yüksek miktarda antikor üretilir. 7 YAZI: MSD Hayvan Sağlığı 1 2 Geleneksel salmonella aşıları ile enjeksiyondan sonrasında salmonella antijenlerine karşı normal antikorlar oluşacaktır. Salmonella bakterileri gelişmek ve çoğalmak için demire gereksinim duyar. . Kümes hayvanlarının sindirim sisteminde demir, genellikle proteinlere bağlı olarak bulunur. Bu durum da serbest demirin varlığında azalmaya yol açar. 3 Salmonella etkeni demirin alımını arttırmak için kendi hücre yüzeyinde özel proteinler üreterek bir demir transfer mekanizması oluşturur. “Demir Düzenleyici Proteinler” ya da “IRP” olarak adlandırılan bu proteinler salmonella bakterilerinin barsaklardan demiri aktif olarak almasını sağlar. IRP aşılar l aşılar Gelenekse u enfeksiyon Doğal saha Saha suşu 4 5 6 Salmonella bakterisi özel besi yeri içerisindeki demiri kullanabilmek için geleneksel besi yerlerinde çoğalan salmonella etkenine kıyasla hücre yüzeyinde daha İNFOVET 98-99 8 IRP teknolojisine sahip inaktif aşı enjeksiyonunda kanatlının bağışıklık sisteminde antikorlar üretilirken demir düzenleyici proteinler de antijen olarak tanınır ve bu proteinlere karşı yüksek miktarda antikor üretilir. 9 . Enfeksiyonunun erken evresi süresince, salmonella bakterisi sindirim sisteminde var olan demire ulaşmak isteyecektir. Buna ulaşmak için, bu bakteriler kendi yüzeylerinde demir düzenleyici proteinler (IRP) üretir. 10 Mikrobiyologlar tarafından çok iyi bilinen bu özellikler aşı teknolojisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş ve yapılan çalışmalarda IRP Teknolojisi olarak kullanılmıştır. IRP Teknolojisi, aşı içerisinde bulunan suşların demirin kısıtlanmış özel besi yerlerinde üretilmesinden ibarettir. fazla miktarda demir düzenleyici protein (IRP) oluşturacaktır. Bu proteinler inaktif aşı içerisindeki Salmonella enteritidis ve Salmonella typhimurium bakteri antijenlerinde yüksek konsantrasyonlarda olacaktır. Bu nedenle bu salmonella bakterileri kanatlı barsağında üreyen salmonellara benzeyecektir. Normal antikorlar IRP antikorları Kanatlının bağışıklık cevabı IRP teknolojisi ile üretilen salmonella aşıları normal antikorların oluşumu ile birlikte demir düzenleyici protein (IRP)’lere karşı da antikorların oluşumunu sağlar. Bu antikorlar çok etkili olup, demir düzenleyici proteinler ve diğer salmonella antijenleri ile hızla etkileşim içine girerler. Bu sayede bakterilerin demir alımı azaltılacaktır ve salmonella popülasyonunun artması en aza indirilecektir. 11 Sonuç olarak, IRP teknolojisine sahip aşı uygulaması saha enfeksiyonuna benzeyen bir bağışıklık cevabı ile sonuçlanır, ancak salmonella enfeksiyonuna karşı arttırılmış bir bağışıklık oluşur. DÜNYA KANATLI SEKTÖRÜ VIV TÜRKİYE’DE BULUŞTU KONU toplantı Tavukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan VIV TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam 512 firmanın katılımıyla üç gün boyunca en yeni ürün ve hizmetler sergilendi. İNFOVET XX-XX T avukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan VIV TÜRKİYE 2015, HKF Fuarcılık organizasyonuyla İstanbul Fuar Merkezi, Salon 9, 10, 11’de ve fuar alanın dışına kurulan profesyonel çadır alanında kapılarını yedinci kez açtı. Bu sene 153’ü yerli, 359’u yabancı toplam 512 firma üç gün boyunca en yeni ürün ve hizmetlerini sergiledi. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Bilimsel Tavukçuluk Derneği Türkiye Şubesi Başkanı Prof. Dr. Rüveyde Akbay ve HKF Fuarcılık Genel Müdürü Bekir Çakıcı açılışta konuşma yaptı. Ayrıca, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Burhan Demirok ve İstanbul İli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Hamit Aygül’ün yanı sıra fuarı destekleyen dernek ve kuruluşların başkanları da açılışta hazır bulundu. Şimdiye kadarki en büyük VIV TÜRKİYE fuarı “Dünya Fuar Endüstrisi Birliği-UFI” Onaylı Fuar Sertifikası’na sahip olmasının yanı sıra “Avrupa Tarım Fuarları FederasyonuEURASCO”ya da üye bir etkinlik olan VIV, düzenlenmeye başladığı tarihten beri Türk kanatlı sektörünün beyaz et, yumurta, ekipman ve teknolojileri konusunda söz sahibi firmalarını bir araya getirerek sektörün ihracat potansiyelini arttırmaya yönelik önemli katkılar sağlıyor. Merkezi Hollanda’da bulunan VNU Exhibitions Europe konsorsiyumuna ait uluslararası tescilli marka olan VIV fuarlarının Türkiye ayağı olan VIV TÜRKİYE, hem Türkiye’deki hem de bölgedeki en büyük ve tek, dolayısıyla da tavukçuluk ve teknolojileri alanının vazgeçilmez fuarı olmayı başardı. 2013 senesine göre yüzde 10’luk büyüme gösteren bu seneki fuar şimdiye kadar düzenlenen en büyük VIV TÜRKİYE Fuarı olarak tarihe geçen fuar, düzenlenen diğer VIV fuarlarından farklı olarak tavukçuluk sektörüne yönelik düzenlenen ve bu yönüyle dünyanın en büyük ikinci VIV fuarı oldu. Türk Tavukçuluk Sektörü dünya pazarlarında artık söz sahibi Türk Tavukçuluk sektörü tüm dünya otoriteleri tarafından da kabul edildiği üzere bölgenin en önemli üreticileri arasındadır. Özellikle son yıllarda ihracata verdiği önemle bölgenin en önemli üreticisi ve aynı zamanda belirleyicisi olmuştur. 2013 yılında ülkemizin, yumurta ihracatında yakaladığı üstün başarı ülkemizi dünya yumurta ihracatında ikinci sıraya yerleştirmiştir. Kanatlı etlerinde ise ülkemiz dünyadaki ilk 5 ülkeden biri haline gelmiştir. Sektör gelişen teknolojinin de katkısıyla en sağlıklı, en verimli, en yüksek performanslı ırkların yetiştirilmesi, insan sağlığına katkı sağlayacak en güvenilir, en lezzetli ve kaliteli kanatlı ürünlerinin üretiminin gerçekleştirilmesi için devlet destekli Ar-Ge çalışmaları yürütülmektedir. Her aşamada sağlıklı biyogüvenlik kurallarına uyulması, sürekli denetimlerle ve sürekliliği sağlanmış bir gelişmeyle bilimsel metotların araştırılıp kullanımı konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak devletle, üniversitelerle ve akademisyenlerle sektörel çalışmalar yürütülmektedir. ‘’Çiftlikten Sofraya Güvenle Gelen Hizmet‘’ sloganıyla yeni nesiller için uygun ve güvenli besin kaynağı oluşturmak hedefi doğrultusunda tarladaki çiftçiden laboratuvardaki denetçiye sanayinin her koluna uzanan ve sektörün üretiminin her aşamasında üniversitelerimizin teknik ve bilimsel çalışmaları takip edilmekte ve uygulanmaktadır. Ülkemiz kanatlı ürünleri sektörü dünya standartlarını yakalamış ve uygulamaktadır. Sektörde yaşanan tüm bu gelişmeler elbette ihracata da yansıyarak hedefleri tazelemeye vesile oluyor. Tüm bu gelişmeler, ülkemizden dünyaya ve dünyadan ülkemize Kanatlı Tanıtım Grubu öncülüğünde sektör kuruluşları ile birlikte tüm sektöre yansıması sağlanıyor. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 kapsamında fuarla birlikte eş zamanlı olarak düzenlenen seminer ve panel gibi yan etkinliklerde, kanatlı sektörü ve bu sektördeki en son teknolojiler ele alındı. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 alım heyetlerini ağırladı VIV Türkiye fuarı yurt dışından gelen alım heyetlerinin yanı sıra yurtiçinden de yoğun ilgi görüyor. Fuarın ilk günü olan 11 Haziran’da İzmir Ticaret Odası’ndan 33 kişilik bir grup, VIV Türkiye fuarını ziyaret etmek amacıyla İstanbul’a geldi. Katılımcı firmalarla görüşen Oda yetkilileri, fuardan memnun ayrıldı. Fuarın son günü ise Çanakkale Bigadiç Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi’nden 45 kişilik bir grup İstanbul’a geldi Ayrıca, Bolu İli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü organizasyonuyla yaklaşık 200 kişilik bir grup da 7. VIV Türkiye fuarını ziyaret etti. Bolu’dan gelen grup Pamukkale salonunda HKF Fuarcılık A.Ş. ve Kanatlı Tanıtım Grubu organizasyonuyla düzenlenen ‘Kanatlı Sektörü ve Gelecek Hedefleri’ konulu panel izlendi. Ayrıca fuar katılımcılarından Tavsan, Munters Türkiye ve Muyang da birer seminer düzenledi. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 alım heyetlerini ağırladı 11-13 Haziran tarihleri arasında düzenlenen fuarı yurt dışından gelen toplam 350 kişilik alım heyetleri de ziyaret etti. Birleşik Arap Emirlikleri, Kosova, Cezayir, Fas, Tunus, Sudan, Filistin, Lübnan, Ürdün, Irak, Bulgaristan, İran, Yunanistan, Katar, Azerbaycan, Hindistan, Türkmenistan, Tataristan, Kazakistan, Bahreyn ve Gürcistan’dan gelen alım heyetleri fuar katılımcıları ile görüşmeler gerçekleştirdi. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 Yoğun inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları sergilendi Kanatlı etleri pazarında özellikle Afrika Ülkeleri, Körfez Ülkeleri ve Ortadoğu’ya ihracatımız bir önceki yıllara göre artarken Beyaz Rusya, Gambiya, Kamerun, Maldiv Adaları, Moritus, Orta Afrika, Seyşeller, Tanzanya ve Türkmenistan 2014 yılında Türk pilici ile tanışma fırsatını yakaladı. Yumurta ürünlerinde ise ülkemiz yine körfez ülkelerine ihracını arttırırken Arnavutluk, Kırgızistan, Rusya ve Kosova’yı yeni pazarlarına eklemiştir. Kanatlı Etlerinde 2013 yılında toplam ihracat içinde % 70 oranında paya sahip olan Irak’ta tüketim artmaya devam ederken toplam kanatlı etleri ihracat içindeki payı 2014 yılında % 70,6 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde diğer sektörlerde olduğu gibi kanatlı sektöründe birçok firma artık küresel ölçekte marka ve ürün haline gelmiştir. Özellikle 2007 yılında sektör tamamen çalışma şeklini değiştirerek işlenmiş ürünler ile markalarını ön plana çıkartmak için yoğun bir inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları yapılmıştır. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE diğer VIV fuarlarından farklı olarak sadece tavukçuluk sektörüne yönelik düzenlenen ve bu yönüyle dünyanın en büyük ikinci VIV fuarı. VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 VIV TÜRKİYE 2015 ziyaretçi rekoru kırdı 2013 senesindeki katılım rekorunu kıran bu seneki fuar, aynı zamanda ziyaretçi rekoru da kırdı. 2013 senesinde 8 binin üzerinde ziyaretçi çeken fuar, bu sene ziyaretçi rekoru kırarak 16.122 sektör profesyonelini fuara çekti. Ziyaretçi sayısını yüzde 100 arttıran VIV TÜRKİYE 2015 bu bakımından da gerçek anlamda başarı sağladı. KANATLI Biyogüvenlik hayvansal üretimin sigortası Kanatlı işletmelerinin kalbi sayılabilecek biyogüvenlik konusunda dikkat edilmesi gereken noktaları değerli hocamız Prof. Dr. Erol Şengör özetle aktarıyor. B iyogüvenlik dünyanın her yerinde kanatlı üretimi için önemlidir. Türkiye dahil hiçbir ülke kendisini bu kuralın dışında tutamaz. Yabani su kuşlarının göç yolları asırlardır aynı şekilde devam etmektedir. Her yıl kuzey yarımkürede havalar ısınmaya başladığında, kuşlar güneyden kuzeye ve kışın da ters yönde göç ederler. Bu kuşlar göç yolu üzerinde sulak alanlarda ve kuş cennetlerinde belli bir süre için konaklarlar. Bu kuşlar genellikle patojenler için taşıyıcıdırlar. Türkiye’de çok sayıda sulak alan ve kuş cenneti bulunduğunu unutmamak gerekir. Buna ilaveten, kanatlı hayvan nüfusunun bu alanlarda yoğunlaşmış durumda oluşu da enfeksiyon riskini artırmaktadır. Kümeslerin yerlerinin değiştirilmesi mümkün değildir. Bu kümeslerin bazıları sulak alanlara yakın yerleşmiş de olabilmektedirler. Bu kümeslerdeki kanatlı hayvanların yabani su kuşlarının yaydığı patojenlerden korunabilmesinin tek yolu iyi bir biyogüvenlik uygulamasıdır. Watt Poultry Editörü Gary Thornton’ın belirttiği gibi yüksek patojen Avian Influenza (HPAI) salgınlarının son çeyrek yüzyılda dünya çapında çoğalması alarm vericidir. Kanatlı sektörünün hayatiyetini uzun vadeli sürdürebilmesi için, yeni kanatlı biyogüvenlik protokollerine ihtiyaç vardır. Her şeyi mükemmel şekilde doğru yapabilirsiniz fakat iyi bir biyogüvenlik uygulamasını hafife alırsanız emin olunuz, İNFOVET 126-127 Prof. Dr. Erol Şengör eninde sonunda bedelini ödersiniz. Tavuk yetiştiricilerinin çoğu sık sık biyogüvenliğin farkında olduklarını söylemektedirler. Bu tabii ki iyi bir şeydir; ama asıl sorgulanması gereken nokta biyogüvenliğin ciddi şekilde nasıl uygulandığı konusudur. Biyogüvenlik sigorta poliçesi gibidir Tavukçuluk sektörünün başarısı neredeyse tamamen biyogüvenlik konusuna bağlıdır. Biyogüvenlik sigorta poliçesi gibi bir şeydir. Özellikle son on sene içinde iç piyasaya arz edilen ve aynı zamanda ihracata da konu olan kanatlı eti ve yumurta konusunda sektörün gösterdiği büyük başarı genellikle biyogüvenlik kavramının anlaşılması ve uygulanmasına bağlıdır. Hayvansal ürün üretiminde hastalıklar konusundaki güvenlik, tamamen üretim şirketinin uyguladığı biyogüvenlik programına bağlıdır. Biyogüvenlik, üretim aşamalarının her basamağını kapsamalıdır. Bunlar; hammadde temini, yem üretimi, kuluçkalık yumurta üretimi, kuluçka işlemleri, sağlıklı günlük civciv temini, broiler büyütme aşaması, yarka yetiştirme aşaması, yumurta üretimi, kümes boşaltma, broyler ve çıkma tavukların kesimhaneye nakliyesi işlemleridir. İşletmelere girmeden önce araç yıkama platformu, tekerlek banyosu, çizme banyosu, el yıkama, duş alma ve koruyucu giysi giyme işlemleri kesinlikle uygulanmalıdır. “Kirlerin dezenfekte edilmesi mümkün değildir – önce yıka sonra dezenfekte et” kavramı mutlaka uygulamaya konulmalıdır. Günümüzde Türkiye’de, yeni üretim tesislerinin inşaatları IPARD programları (Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Aracı) tarafından desteklenmektedir. Herhangi bir projenin desteklenmesinden önce, yapımı planlanan tesisin güvenli bir alanda inşa edilecek olup olmadığı hususu göz önünde tutulmalıdır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlar, yakınlarda başka kanatlı üretim tesislerinin olup olmadığı veya tesisin kanatlı su kuşlarının barındığı göllere yakın olup olmadığı hususlarıdır. Gerek görülmesi halinde öngörülen tesislerin başka bir yerde kurulması dikkate alınmalıdır. Tedarik yollarının durumu da göz önünde tutulmalıdır. Değerlendirmeler, duşa giriş ve çıkışlar, koruyucu giysiler, tekerlek ve çizme banyoları konularına kadar derinliğine ele alınmalıdır. Kredilendirme kurumları finans temininden önce biyogüvenlik aşamalarının hangi derinliklerde planlandığını da dikkate almalıdırlar. “Kirlerin dezenfekte edilmesi mümkün değildir– önce yıka sonra dezenfekte et” kavramı mutlaka uygulamaya konulmalıdır. TOPLANTI Hekimler “Tek tıp, tek sağlık” çatısında buluştu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Halk Sağlığı Uygulamalarında Veteriner Hizmetlerinin Rolü Sempozyumu”nda “Tek sağlık” kavramı birçok açıdan tartışıldı. 3. “Tek sağlık” kavramı tartışılırken sağlığın bütün belirleyicileri (fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan) dikkate alınmalıdır. 4. Günümüzde tek sağlık kavramı kapsamında insan sağlığı açısından zoonotik hastalıklar ve antimikrobiyal direnç öne çıkan konular arasındadır. Değişen çevre koşullarıyla birlikte, daha önce görülmeyen bazı zoonotik hastalıklar ortaya çıkarken, önceden varolan bazı zoonotik hastalıklar da tekrar gündeme gelmiştir. Yeni ve/veya yeniden önem kazanan enfeksiyon hastalıklarının % 75’i hayvanlar veya hayvansal ürünlerden kaynaklanmaktadır. H Prof. Dr. Ender Yarsan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi İNFOVET 128-129 acettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından 16 Haziran 2015 tarihinde “Halk Sağlığı Uygulamalarında Veteriner Hizmetlerinin Rolü Sempozyumu” düzenlenmiştir. Bir günlük olarak ve yoğun bir Programla düzenlene Sempozyuma farklı disiplinlerden katılım sağlanmıştır. Program kapsamında meslek örgütlerinin “Tek Sağlık” yaklaşımına bakış açıları Türk Tabipleri Birliği ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından ikili Konferans ile değerlendirilmiştir. Türk Veteriner Hekimleri Birliği adına söz konusu Sempozyuma Prof. Dr. Ender Yarsan katılım sağlamış; yaptığı sunuda TVHB’nin “Tek Sağlık” konseptine bakış açısını ve bu anlamda bugüne kadar 1. “Tek Sağlık” bir çerçeve kavram olup temelleri 19. yüzyıla dayanmaktadır. Bir patolog olan Dr. Rudolf Virchow 19. yüzyılda “zoonoz” kavramını, bir veteriner hekim olan Calvin Schwabe ise veteriner epidemiyolojisi ve “tek tıp” kavramını gündeme taşımıştır. 5. Antimikrobiyal direnç tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Bu nedenle veteriner halk sağlığı ve gıda güvenliği konularında kamu ve sağlık çalışanlarının farkındalığının artırılarak, sektörler arasında ortaklık, eşgüdüm ve işbirliğinin güçlendirilmesi gereklidir. Aynı zamanda antimikrobiyal direnç konusunda ulusal nitelikte izleme sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir. Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü gibi konuya özel günlerde farkındalık çalışmalarına ağırlık verilebilir. 2. “Tek sağlık” kavramının üç ana bileşeni insan, hayvan ve ekosistem sağlığı olup, tüm disiplinlerin ortaklaşa ve tamamlayıcı çalışması ile insan ve ekosistemi paylaşan diğer canlılar arasında bir ahenk durumu olarak tanımlanabilir. 6. Dünyada etkileri ile baş etmenin her geçen gün zorlaştığı afet durumlarında insan sağlığı, hayvan sağlığı ve tarım faaliyetlerinin sağlıklı sürdürülebilmesi için bütünsel bir yaklaşıma gereksinim vardır. yapılan faaliyetleri ayrı başlıklar halinde aktarmıştır. Sempozyum sürecinde öne çıkan konular şu şekildeydi KONU toplantı Kemirgenlerin sizi savunmasız yakalamasına izin vermeyin! Sıkı bir kemirgen kontrol programına devam edin. Kemirgenlerin verdiği zararı durdurmak için atılacak basit adımlar Sıçanlar ve fareler yem açısından küçük bir servete mal olabilir ve ayrıca kanatlı kümesinde yangın riskini arttırır. Auburn Üniversitesi Ulusal Kanatlı Teknolojisi Merkezi’nden uzmanlar etkili kemirgen kontrolüne ilişkin ipuçları veriyor. K emirgenlerin yatırımınızı mahvetmesine izin vermeyin! Kanatlı çiftlikleri, yalnızca yaşamlarını sürdürmeleri açısından değil, serpilip gelişmeleri açısından da kemirgenler için mükemmel yerlerdir – tabii onların çiftlik evinize girmesini önlemek için gereken İNFOVET 130-131 önlemleri almadığınız takdirde. Kanatlı kümesleri kış mevsiminde sıcak, yaz mevsiminde serin, bol miktarda yem ve suyun bulunduğu, neredeyse sayılamayacak kadar çok sayıda gizlenme yeri sağlayan ve bazı çiftliklerde neredeyse hiç avcının olmadığı yerlerdir. Bu durum, kemirgen kontrol programı uygulamadığınız takdirde geçerlidir. Yem istasyonlarınızı en son ne zaman doldurduğunuzu hatırlayamıyorsanız ve son günlerde kemirgen belirtileri gördüyseniz, çiftliğinizi tam olarak kaç tanesinin istila ettiğini keşfetmek sizin için şaşırtıcı olabilir. Gün içinde yalnızca bir tane kemirgen görüyorsanız, muhtemelen çiftliğinizde yaşayan, yeminizi tüketen ve zarara neden olan daha yüzlercesi ve belki de binlercesi vardır. Düşündüğünüzden çok daha büyük bir sorununuz olabilir ve kemirgen kontrol programınıza odaklanma zamanı gelmiştir. KANATLI ek olası yerler yem istasyonu düşünülebilec yerleştirmede Kemirgenler yemi tüketir CR JK ül Yem an Tavan Arasında Gr CR=Kontrol Odası Yem istasyonu i GS=Jeneratör kabin Ciddi bir kemirgen istilasının, sürünüzün yem dönüşümüne ve kazancınıza neler yapabileceğini bir düşünün. Yem sorunu dahi, kemirgen kontrolünün ciddiye alınması gerektiğini gösterir. GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN KEMİRGEN SORUNLARI Kemirgenler hastalık taşır ve bunları bulaştırır Kemirgenler, yemi ve suyu idrar ve dışkıyla kolayca kirletebilir. Bunlar salmonellozis, kolibasillozis, koriza, pasteurellozis, mikoplazmozis, hemorajik enterit, himenolepiyazis, kapillariyazis ve askaridiyazis gibi hastalıklar taşır. Pek çok patojen bulunduİNFOVET 132-133 rabilmeleri nedeniyle, barınaklar tam olarak temizlenip dezenfekte edilse dahi, kemirgenler hastalık organizmalarını bir sürüden bir sonraki sürüye taşıyabilir. Hastalığın taşınmasını ortadan kaldırmak için, dezenfeksiyon programı kapsamında kemirgen kontrolü de yer almalıdır. Kemirgenler sürekli çiğneyerek hasara neden olur Kemirgenlerin üst kesici dişleri yaşamları boyunca büyümeye devam eder ve dişlerinin çok uzamasını önlemek için sürekli çiğnemek zorundadırlar; bu yüzden de kanatlı kümeslerini ve kereste, yalıtım malzemesi, elektrik ve kontrol kabloları, tavan materyali, perdeler ve plastik delikli kapı kilitleri gibi ekipmanı çiğnerler. Jeneratör kabininizin içinde yaşayabilir ve mevcut jeneratörü ya da transfer şalterini çiğnerler. Bir tek sıçan, yılda 40 pound gibi büyük bir miktarda yem yiyebilir. Bu miktar, bir sürüde beş pound ağırlığındaki dört broylerin tükettiği yeme eşittir. Bazı uzmanlar, gördüğünüz her kemirgen için, görmediğiniz muhtemelen 50 ya da daha fazla sayıda kemirgen olduğunu söylemektedir. O halde bir sıçan yılda 40 pound yem yiyorsa, bu durumda kolonisi her yıl en az 2.000 pound tavuk yemi yiyecektir (ton başına $300). Kemirgenler sürünüzün yem dönüşümünü ve gelirinizi yavaş yavaş tüketir mi? Sıçanlar damızlık yumurtalarını bile tüketir. Kemirgenlerin elektrik kablolarını çiğneyerek yangına neden oldukları ve çiftliğinizi feci bir elektrik arızası riskiyle karşı karşıya getirecek şekilde, jeneratörlerde ve transfer şalterlerinde ciddi hasarlar oluşturabilirler. Kemirgenlerin yakalanması güçtür ve gece ortaya çıkarlar Kemirgen istilaları, çiftliklerdeki kümesler ya da ekipmanda ciddi hasar belirtileri fark edilinceye kadar ortaya çıkmayabilir. Aslında onların bizden saklanabilecekleri yüzlerce yer vardır. Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi, bir kümesin tavan arasına yuva yapabilirler. Kirli örtüler, altlık ve herhangi bir küçük çatlakta oyuk açabilir ve görünmez olabilirler. Kemirgenlerin verdiği zararın çoğu, çiftlikten uzak KANATLI olduğumuz, ışıkların kapalı olduğu ve kanatlıların da aktif olmadığı gece saatlerinde gerçekleşir. Kemirgenler sahne gerisinde, kanatlı çiftliğinizin üçüncü vardiyasında çalışır mı? Kemirgenler hızla çoğalır Kemirgenler yaklaşık olarak iki ila üç aylık olduklarında cinsel olgunluğa erişir ve gestasyon dönemi 21 ila 25 gündür. Tek bir dişi, bir yılda olgunlaşarak koloni oluşturan 70 gibi çok sayıda yavru dünyaya getirebilir. Bir tek kemirgen çifti kanatlı çiftliğini istila edebilir ve hiç fark edilmeden, hızla çok büyük bir koloni oluşturabilir. Bir tane görürseniz, uğraşacağınız şey muhtemelen yalnızca bir fare değil, bütün bir koloni ya da daha fazlasıdır! Kemirgenler sayı olarak sizden üstündür. BAŞARILI KEMİRGEN KONTROLÜ Başarılı bir kemirgen kontrol programının 2 temel adımı vardır 1. Adım: Mümkün olduğunca, mevcut kemirgenleri tümünü eradike etmek (öldürmek) > Çiftliğinizdeki kemirgenleri tanımlayın. Fareler geride pirinç tanesi büyüklüğünde feçes bırakır ve sıçanlar için bu büyüklük bir fasulye tanesine daha yakındır. Düşmanınızı tanıyın ve doğru yem istasyonları, tuzaklar ya da doğru şekilde iş görecek zehir seçmenize yardımcı olacak tavsiyeler almak için şirket servis teknisyeninize ya da yerel ekipman tedarikçinize danışın. > Jeneratör kabininde tüm köşelerin yakınına ve jeneratörün altına birer tane yem istasyonu yerleştirin. > Tük kanatlı kümeslerinin dış çevresine maksimum 100 fit arayla yem istasyonları yerleştirin. Bazı uzmanlar, 80 fit şeklindeki daha sık aralıklar önerebilir. > Her buharlı soğutma basınç kabininin içine yaklaşık olarak iki yem istasyonu yerleştirin. > Her kontrol odasına iki yem istasyonu yerleştirin. Yem fıçılarının çevresine ek olarak birer yem istasyonu bırakın. İNFOVET 134-135 Kemirgenlerin sizi savunmasız yakalamasına izin vermeyin! Sıkı bir kemirgen kontrol programına devam edin. Kemirgenler elektrik kablolarını çiğneyerek yangına neden olabilmekte ve çiftliğinizi feci bir elektrik arızası riskiyle karşı karşıya getirecek şekilde, jeneratörlerde ve transfer şalterlerinde ciddi hasarlar oluşturabilmektedir. Bazı temel kurallara dikkat etmelisiniz > Yalnızca kemirgen belirtileri görürseniz, çiftlikte bir ila 100 tane olduğu anlamına gelir. > Geceleri zaman zaman karşılaşırsanız, 10-500 tane kemirgen var demektir. > Geceleri görmeniz ve bazen de gündüz karşılaşmanız halinde sayılarının 500-100 olduğunu bilmelisiniz. > Günde birkaç kez görürseniz, anlayın ki karşınızda 1000-5000 kemirgen vardır. > Yem bulunan alanları arttırmak için, tavan arasına giriş sağlayan her deliğe granül kemirgen yemi atılmalıdır. > İç duvarında beton ya da tahta çıkıntıları olan kümesler için, kümesin içine de 100 fit arayla bir yem istasyonu yerleştirilmesi gerekebilir. > Tüm yem istasyonları, her yıl basınçlı yıkama yoluyla iyice temizlenmelidir. Tüm yem istasyonlarının bakımı yapılmalı ve en az dört ayda bir alternatif etkin madde içeren yeni bir yemle doldurulmalıdır. 2. Adım: Başka bir ziyareti ya da taşınmayı önlemek Olası tüm kemirgenler çiftlikten eradike edildiğinde ve kemirgen yaşamına ilişkin herhangi bir belirti olmadığında, bir sonraki adım başka kemirgenlerin gelmesini önlemek için mümkün olan her şeyi yapmaktır. İlk aşama, çiftliğin mümkün olduğunca temiz tutulmasını sağlamaktır. Bu, fırça ve birikmiş çöplerin atılmasını, çöp tenekelerinin temiz olarak tutulmasını, saçılmış yemlerin temizlenmesini, kümeslerin çevresinde su Önceki tüm istilacı konuklarınızı tamamen eradike ettiğinizden emin olduğunuzda dahi, yem istasyonlarını düzenli bir şekilde temizleyerek ve doldurarak programa devam etmelisiniz. ayrıntılara dikkat edin Kümesler yılda en az dört kez, kemirgenlerin girebileceği ya da girdiği yerler açısından incelenmelidir. Fareler, buharlı soğutma sistemlerinin içinden ya da çevresinden, hasarlı dış metal yüzeylerden, metaldeki kıvrımlardan, kapıların çevresinden, perdelerden, fanlardan, havalandırma kapaklarından, saçakların çevresinden, tesisat girişlerinden, yem karıştırıcı girişlerinden girebilirler. bırakmaktan kaçınılmasını içerir. Kemirgen kontrolüne çöp yakma kabinleri, samanlıklar, kanatlı dondurucuları ve kanatlı kümeslerine yakın olan diğer ofis ya da binaları da kapsamalıdır. Kontrol odaları temiz ve düzenli tutulmalı ve jeneratör kabinlerinde, özellikle jeneratörün etrafında yere saçılmış malzemeler olmamalıdır.Gerçekçi olarak bakıldığında, yukarıda özetlenen basamaklar çiftliğinize gelen ve kümeslerinize giren kemirgen sayısını minimum düzeye indirecektir; ancak onları tamamen uzakta tutamazsınız. Kemirgen programınızda Basamak 9’un kemirgen İNFOVET 136-137 kontrol programınızda yer alması bu yüzden çok önemlidir. Önceki tüm istilacı konuklarınızı tamamen eradike ettiğinizden emin olduğunuzda dahi, yem istasyonlarını düzenli bir şekilde temizleyerek ve doldurarak programa devam etmelisiniz. Bu, özellikle yakınınızca başka kanatlı çiftlikleri olması halinde kesinlikle hafife alınmaması gereken, devam eden ve son derece önemli bir basamaktır. Tüm kemirgen yem istasyonlarının, yemlerinin ve tuzaklarının rutin olarak izlenmesi ve bakımının yapılması, kemirgenlerin çiftliğinizdeki bir kümese yerleşmesini ve ekipmanınıza zarar vermesini başarılı bir şekilde önlemenin tek yoludur.Fareler 10 sent büyüklüğündeki, sıçanlar ise 25 sent büyüklüğündeki deliklerden geçebilir. Bazı çiftliklerde tüm delikleri kapatmak mümkün olmayabilir; bu nedenle yem istasyonlarınızı kullanarak daha saldırgan olmanız gerekebilir. Önce güvenliği düşünün. Granül yem, pasta yem ya da istasyonların üreticisine bağlı olmaksızın, istasyonlar ve zehirleri yerleştirmeden önce, mutlaka tüm talimatlar ve kuralları okuyup anlamalısınız.Bu talimatlar başarıya ulaşmanıza yardımcı olmak için vardır; bu yüzden biraz ev ödevi yapmak ve bunu doğru zamanda uygulamak için zaman ayırmalısınız. İsteyeceğiniz son şey, bir çocuğa, kendinize ya da bir ev hayvanına zarar vermektir. Özet Yalnızca yaklaşık 100 kemirgenden oluşan bir koloniyi ve sıçanların yılda 4.000 pound veya daha fazla yem tüketeceğini göz önünde bulundurarak, ciddi bir kemirgen istilasının, sürünüzün yem dönüşümüne ve kazancınıza neler yapabileceğini bir düşünün. Yalnızca yem sorunu dahi, kemirgen kontrolünü çok ciddiye alınması gereken bir sorun haline getirmektedir. Jeneratör, transfer şalteri ve regülatör maliyetleri, binlerce dolar tutmaktadır. Tüm sürü için ekipman hasarından kaynaklanan toplam kayıp, küçük bir kümeste 10.000 dolara ulaşabilmektedir ve bu rakama ilgili ekipman onarımları ve sürü kayıp maliyetleri dahil değildir. Yangına neden olan kemirgen hasarı nedeniyle tüm kanatlı kümesinin tamamen kaybedilmesinden doğan zarar, kümesin yenilenme maliyeti olacaktır. Bu maliyet, ortalama 40 x 500 boyutlarındaki bir broyler ya da piliç kümesi için yaklaşık olarak 225.000 dolar ya da damızlık tavuk kümesi için 300.000 dolar olarak hesaplanmaktadır. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner Dolu dolu geçen SEVBAT Çalıştayı Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı (Sevbat 2015) katılımcılardan tam destek aldı. S elçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından ilki düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı 1-3 Mayıs tarihleri arasında, yurdun çeşitli yerlerinden gelen veteriner hekim adaylarının ve veteriner hekimlerin katılımıyla Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde gerçekleşti. Organizasyon, veteriner hekim ve İNFOVET 138-139 adaylarının Konya ile özdeşleşmiş olan Hz. Mevlana ve Kurtuluş Savaşı şehitlerimiz için yapılan Şehitlik Müzesi’nin gezdirilmesi ile başladı. Açılış kokteylinden önce gerçekleştirilen çiftlik gezisi ve fakülte tanıtımı yapıldı. YÖK’ün çabaları girişimci anlayışın oluşması yönünde Açılış konuşmasında Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner, dünyadaki veteriner fakültelerinin eğitim anlayışlarına değinip, girişimciliğin ve uzmanlaşmanın önemine vurgu yaptı; katılımcılara ve organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürlerini sundu. Bu tarz organizasyonların gelenekselleşmesi hakkında temennide bulundu. Prof. Dr. Güner’in konuşmasından hemen sonra Sevbat Başkanı Ali Rıdvan Özatak katılımcılara organizasyon hakkında bilgiler sunarak iyi dileklerini aktardı. Açılış konuşmasından sonra düzenlenen kokteyl ile ilk gün sona erdi. Çalıştay günü Çalıştay 9 farklı ana bilim dalından birbirinden kıymetli 12 farklı akademisyenin katılımcılara birikimlerini sunmasıyla devam etti. TOPLANTI Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı Sevbat Çalıştayı’nın uygulama kısmı katılımcıların en çok ilgisini çeken tarafıydı. Değerli hocaların bilgi ve birikimlerini katılımcılara sunduğu, özellikle pratik uygulamalar veteriner hekim adaylarının çalıştaydan maksimum verim almasına yardımcı oldu. Bu çerçevede; > Parazitoloji Anabilim Dalı üyesi Prof. Dr. Uğur Uslu, Maggot Terapi > Dahiliye Anabilim Dalı üyesi Prof. Dr. Kürşat Turgut, Ekokardiyografi Eğitimi > Dahiliye ABD üyesi Prof. Dr. İsmail Şen, Kan Analiz Eğitimi > Hayvan Besleme Anabilim Dalı üyesi Prof. Dr. Behiç Coşkun, Rasyon Programlama ve Program Kullanımı Eğitimi > Cerrahi ABD Üyesi Prof. Dr. Celal İzci, Ayak ve Tırnak Hastalıkları İNFOVET 140-141 > Cerrahi ABD Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arıcan, Röntgen Okuma ve Yorumlama > Doğum ve Jinekoloji ABD Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Erdem, Rektal Muayene > Genetik ABD üyesi Prof. Dr. Aydın Güzeloğlu, PCR, Agaroz Jel ve DNA izolasyon Teknikleri > Suni Tohumlama ve Dölerme ABD üyesi Doç. Dr. M. Numan Bucak, Floresans Mikroskobu ve Basit Yöntemler ile Motilite Tayini, Sperm Dondurma > Mikrobiyoloji ABD üyesi Prof. Dr. H. Hüseyin Hadımlı, Aşı Eğitimi, Vaka Bazlı Problemlere Mikrobiyolojik Yaklaşımlar, Hastalık Vakalarında Örnek Alımı ve Gönderilmesi > Besin Hijyeni ABD üyesi Prof. Dr. Gürkan Uçar, Sucuk, Hamburger ve Köfte Üretimi > Besin Hijyeni ABD üyesi Doç. Dr. Kaan Tekinşen, Dondurma ve Yoğurt Üretimi hakkındaki bilgi ve birikimlerini teorik ve pratik olarak sundu. Pratik uygulamalar hekim adaylarının maksimum verim almasına yardımcı oldu. Konya pilavı tam not aldı Gerçekleştirilen Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı’nın oturum aralarındaki kokteyl ve ikramlarda öğrenciler birbirleriyle tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu. 3. oturumdan sonra verilen öğle yemeğinin menüsüne yöresel lezzetlerden olan, yoğurt çorbası, pilav üstü kavurma, bamya çorbası, fıstıklı irmik helvası ve zerde renk kattı ve Konya’nın meşhur düğün pilavı katılımcıların beğenisine sunulmuş oldu. TOPLANTI Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı Markalaşma sürecini tamamlayamadık Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı, son oturumdan sonra Konya Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Aşkın Yaşar’ın, Prof. Dr. Nazif Anıl Konferans Salonu’nda gerçekleştirdiği konuşma ile devam etti. Konuşmasına, dünyanın dört bir köşesindeki veteriner hekimlerin coşku ile kutladığı, her yıl nisan ayının son cumartesi gününe denk gelen veteriner hekimler gününü kutlayarak başlayan Prof. Dr. Yaşar; 2015 yılı Dünya Veteriner Hekimler Günü’nün teması olan, vektörlerle bulaşan zoonoz hastalıklara değinerek bu çerçevede “Tek Sağlık” kavramında esas unsurlardan olan veteriner hekimlerin, hayvan sağlığı, gıda güvenliği ve zoonoz hastalıklarla mücadele kapsamında doğrudan halk sağlığının korunmasında ki görev ve yükümlülüklerine dikkat çekti. Katılımcılara Türkiye’de hayvancılığa dair dikkat çekici bazı istatistiki veriler sunan Prof. Dr. Yaşar, Türkiye hayvancılığı ve ekonomisi adına markalaşmanın öneminin altını çizerek, hayİNFOVET 142-143 vancılık politikalarının iyi analiz edilerek oluşturulması gerekliliğini ve buna yönelik alınması gereken tedbirleri aktardı. Gala Yemeği Gala Yemeği Konya Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Başkanı Edip Yıldız, Prof. Dr. Ahmet Güner ve Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu Başkanı Ali Rıdvan Özatak’ın konuşmaları ile başladı. Konya DSYB başkanı Edip Yıldız, Konya hayvancılığının gelişmesinde DSYB adına üstlendikleri projelere dair katılımcılara bilgiler verdi. Sevbat Başkanı Özatak konuşmasında verdikleri desteklerden ötürü tüm sponsorlara (Konya DSYB, Konya VHO, Efor Yem, İnfovet, Anadolu Teknik Elemanları Derneği, Anadolu Hayvancılık, Karyem, Konya DKKYB, Teknik Kimya, Gürbüz Group, Selfarma, Süper Genetik) teşekkürlerini sundu. Çalıştaya 14 farklı fakülteden öğrencinin ve hekimin katıldığını ve bu durumun Sevbat üyelerinin kararlılığını ve artırdığını dile getiren Özatak, gelecek yıl mayıs ayında gerçekleşecek olan etkinlikte program süresini dört güne çıkararak konferans- Çalıştay 9 farklı ana bilim dalından birbirinden kıymetli 12 farklı akademisyenin, 14 farklı fakülteden gelen öğrencilerin ve veteriner hekimlerin katılımı ile yoğun geçti. larla birleştirmeyi hedeflediklerini aktardı. Gala yemeği esnasında sahne alan Grup KAŞIKS performansıyla katılımcılara keyifli anlar yaşattı. Ödül töreninden sonra gerçekleşen çekilişle günün talihlilerine hediyeleri takdim edildi. Gece, Grup Bol Şans’ın konseriyle devam etti ve katılımcılar günün yorgunluğunu tümüyle attılar. Son Gün Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı’nın son gününde, Tarihi Eşrefoğlu Cami ziyareti gerçekleştirildi. Katılımcıların büyük beğeniyle karşıladığı ve gelenekselleşmesinin temenni edildiği organizasyon Beyşehir Gölü’ndeki yat turu ve barbekü keyfinden sonra sona erdi. HasTavuk’un bugünki geldiği noktada başarı çalışanlarının eseridir. Birlik, beraberlik ve başarı ile beyaz et sektöründe ikinci yılını dolduran HasTavuk Ailesi bir araya gelerek yıldönümlerini kutladılar. HasTavuk ailesine başarılarının devamını diliyoruz. Beyaz et sektöründe ikinci yaş çoşkusu H asTavuk, 26 Mayıs 2015 tarihinde beyaz et üretimine başlamalarının ikinci yılını kutladı. HasTavuk merkezde gerçekleşen kutlamada konuşan şirket Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Yılmaz, “HasTavuk ailesi olarak kurduğumuz hayallere, belirlediğimiz hedeflere emin adımlarla yürümeye devam ediyoruz. 26 Mayıs 2013 yılında ilk üretimimizle tavuk eti gıda üretimine başladığımızdan bu güne iki yılımızı doldurduk. Kısa zamanda çok yol kat ettik. Azim ve irade ile engelleri aşıp, birçok İNFOVET 144 başarıya ulaştık. Dünya’nın önde gelen kesimhane tesisimizde, halkımıza en sağlıklı, en hijyenik ve en kaliteli tavuk etini üretiyoruz” dedi. Yıldönümü kutlamasına devam eden Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Yılmaz; “Hastavuk’u Hastavuk yapan en önemli özellik, şirket kurucularının ve yönetim kurulu üyelerinin, doğru zamanda, doğru kararlar alabilmesi ve hızlı atılımlarla bu kararları hayata geçirebilmesidir. Aynı zamanda tüm çalışanlarıyla gerçek bir aile gibi kenetlenmesidir. En alttan en üste kadar tüm çalışanlarımız geçtiğimiz iki yıl boyunca büyük bir özveri ile çalıştı ve çalışmaya devam ediyorlar. Kısa bir sürede sizlerle çok yol kat ettik. Şirketimizi hayallerin ötesine taşıdık. HasTavuk’un geldiği noktada, bu başarı sizlerin eseridir. Daha uzun bir yolumuz var, böyle bir kadroyla çok daha yüksek hedefler, çok daha büyük başarılara nice imzalar atacağımıza inancımız tam. Tüm çalışanlarımıza destekleri, güvenleri ve emekleri için sonsuz teşekkürler” diyerek sözlerini tamamladı. Birlikle ve beraberlikle tüm HasTavuk ailesi bir arada Kutlamada dilek fenerleri yakılarak göğe bırakıldı. Birlik, beraberlik, başarı temenni eden çalışan görüşleri, bir mektupta toplanıp, çerçeveletilerek Yönetim Kurulu’na sunuldu. Ardından HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Yılmaz, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nejat Sezer, Yönetim Kurulu Üyesi Müjdat Sezer, Genel Müdür Şahin Aydemir ve Beyaz Et Üretim Tesisleri Grup Müdürü Mehmet Sabit Yılmaz tarafından şirket kutlama pastası kesildi.
Benzer belgeler
notlar - Infovet Dergi
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU...
Infovet Nisan 2015
VİSAD deneyimi, Bakanlık ve sektör arasında köprü görevi görmeye devam ediyor.