PDF SAYI 113 - Hayat Online
Transkript
Sorumluluk Duygusu ve İnsan Yeni Gençlik Yapıları Alternatif mi, Geçiş Süreci mi? Dr. Yusuf IŞIK 05 A.Engin KARAHAN 07 Gurbet Mektupları-26 M. Salih AYDIN 22 Bugün Bir Tekne Daha Battı Murat KUBAT 11 Emeklilik Prim Ödemelerine Zam Geldi! Yaşar CİMŞİT 09 Vergi İşlemlerinizde Gerekli Bilgi ve Belgeler Asım TOZOĞLU 04 10 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung Sayı/Nr.: 113 • Yıl/Jahre: 13 • Şubat / Februar 2016 / Rebiü’l-Ahir 1437 ALMANYA’DA ISSA-TÜRK ÜNİVERSİTELERİ TANITIM GÜNLERİ (11-13 MART 2016 ESSEN) 14 Hasene Derneği’nden ACİL KIŞ YARDIMI Suriyeli Çocuklara Kışlık Giysi Yardımı 15 KUDEM ve İFİS&İZ İşbirliği ile Mannheim’da Kurulan Avrupa’nın En Büyük Bilimsel İslam Kütüphanesi 10.000 Cilt Yeni Esere Daha Kavuştu Ahmet Baydaroğlu Türkü, Medeniyetimizin Ses Bayrağıdır 17 Türk Hava Yolları Friedrichshafen Havalimanından 27 Mart 2016 İtibarı İle Yeni Tarifesi İle Günlük Sefer Sunmaya Devam Ediyor 19 Aile Korur ATİB Genel Başkanı İhsan ÖNER 20-21 “Olmazsa Olmazımız Türkçemizdir” )X% _. $OWÝQNÕSH +HODO(WYH(WhUQOHUL XXXBMUJOL·QFEF ATİB Kadın Kurultayı Köln’de Toplandı 08 Almanya’da Vardiyalı Çalışanlara Ustalık Eğitimi 06 Villingen Belediye Başkanı IGMG Freiburg Donau Bölge Merkezini Ziyaret Etti 13 NRW-YEREL SEÇİMLERE KATILMA GİRİŞİMİ DÜSSELDORF’TA SEÇİM HAKKI MİTİNGİ 12 Aile Korur Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden ][ 3 [email protected] Gelin özellikle aile konusundaki eksikliklerimizi temel İslami kaynakların ışığında yeniden gözden geçirip giderelim. Ve görülecektir ki; sıkıntılarımızın büyük çoğunluğu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Sevgili dostlar Aile hepimiz için önem arzetmektedir. Sıkıntılı zamanlarımızda sığınılacak bir koy, sevinçli zamanlarda neşenin paylaşıldığı mekan olmuştur her zaman. Modern zamanlarda aileyi toplumu parçalamak adına kullanmak için ne gerekiyorsa yapıldı. Belki dünyanın değişik bölgelerinde aile kavramı farklı şekillerde algılansa bile içerdiği mana herkes için aynı şeyi ifade ediyor. Ama bizlerde yani müslümanlarda ve özellikle de Türkiye müslümanlarında aile çok daha özel bir mana ifade etmektedir. Aile Nedir? 1. Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik: 2. Toplum bilimi Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk: 3. Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü: 4. Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü. 5. Halk ağzında Eş, karı. 6. Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü. Anne, baba ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal kurum. Toplumlar ailelerin bir araya gelmesiyle oluşur. İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri aileler hâlinde yaşar. Zaman içinde Aile değişmemiş, ancak ailenin üyelerinde ve üyelerin görevlerinde bazı değişmeler olmuştur. Endüstri devriminden önce yaygın olan kalabalık aile türüne geniş aile adı verilir. Endüstri devrimi sonrasında ortaya çıkan ve yalnızca anne, baba ve çocuklardan oluşan aile türüne de çekirdek aile denir. Ailenin Önemi Aile, bireyin ve toplumun fonksiyonlarında en temel öğedir. Aile, bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan beslenme, bakım, sevgi ihtiyacı, duygusal gelişim, psikolojik gelişim, eğitim, kültürel değerleri kazanma, sağlıklı zeka gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı birincil yer ve çevredir. Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve aile ortamı, psikososyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler, bireyin kendine güvenmesini, kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını, kimlik kazanmasını, kişilik gelişimini, sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma Adaptasyon sürecini olanaklı hale getirir. Aile birliğinde, aileyi oluşturan bireyler birbirinden etkilenir. Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara benzetebiliriz. Her yönden etkileşim içerisinde, bir bütün olarak, aileyi yaşayan bir organizma saymak yanlış olmaz. Organların birindeki arıza, diğer organların ritmini, işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiler. Ailenin kendi içerisinde etkileşen bir sistem oluşu, bu yapı içerisinde, bu yapıyı oluşturan üyelerin bazı kurallara uyması zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her birey kurallara uymak, karşılıklı olarak rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri paylaşmak durumundadır. Bu tanımların herbirini kabul etmek mümkündür. Ama aile bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde yukarıda açıklanan görevi yerine getirebiliyor mu? Modern zamanda bir çekirdek aile tutturdu gidiyor. Düşünün bakalım; hangimiz aile denince sadece anne-baba ve çocuklar aklımıza geliyor. Bizim için aile denince anne-baba, dede-nine, halateyze, amca-dayı, yeğen-torun v.s. daha da genişletebiliriz. Bizden bu değerleri almak için bir çekirdek ailedir tutturmuşlar gidiyor. Yeni evlenen çiftler; yok ben ayrı oturmak istiyorum, yok ben senin annenle bir arada durmam, yok senin ablan bana karışamaz, yok yok yok... Yeni bir yuva kuracaklarken, sözde modern bir hayat adına yuvayı, yuvacık haline getirmeye çalışıyorlar. Hayat tecrübeleri olmayan gençler, zamanla sıkıntılar yaşayınca ve tabi onlara yol gösteren olmayınca bir bakıyorsunuz; birbirini severek evlenen iki genç birbirlerine düşman olarak aileyi dağıtıyorlar. Ama o beğenmedikleri geniş ailedeki tecrübeliler onlara yol gösterse idi bunların olması elbette mümkün olmayacaktı. Türk toplumu özelinde müslüman coğrafyanın yaklaşık 150 yıldır yaşamadık zulüm, yaşamadık işkencesi kalmadı. Milyonlarca insanımız savaşlar ve benzeri sebeblerden dolayı öldü. Milyonlarca yetim, öksüz kaldı. Ama Türk toplumu ayakta durmasını bildi. Neden mi? işte birilerinin beğenmediği geniş aile kurumunun bizim toplumumuzda geçerli olmasından. Ama son elli yıldır bizim toplumumuzu da saran çekirdek aile hastalığı yaklaşık yirmi sene içerisinde bizi tanınmaz bir hale getirdi. Çocukların anne-babasını saymasını bıraktık, anne-babalarını bir hiç uğruna diyebileceğimiz sebeblerden dolayı öldürür oldular. Araştırın bakın; Batıdaki bu tür olaylar niye bizim tarz toplumlarda da olmaya başladı. Nedenini açık olarak göreceksiniz. Gelin özellikle aile konusundaki eksikliklerimizi temel İslami kaynakların ışığında yeniden gözden geçirip giderelim. Ve görülecektir ki; sıkıntılarımızın büyük çoğunluğu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Not: Milli Görüş Davasının Duayenlerinden Fehim Adak Ağabey Cenab-ı Hakk`a yürüdü. Merhuma Cenab-ı Allah`tan rahmet; ailesi ve Milli Görüş Camiasına sabr-ı cemil niyaz ederim. Birer Fatiha rica ediyorum. Kıymetli Kardeşim Nevzat Bölge ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de iki cihan saadeti dilerim. has bi hal Sinan AKTÜRK Impressum / Künye Hayat Aylık Ücretsiz Gazete Şubat- Februar 2016 Rebiü`l-Ahir 1437 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Oğuz Üçüncü, Mehmet Ateş, Fikret Ekin, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz, A.Engin Karahan M. Salih Aydın, Habib Yazıcı, Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Ali Atik, Halit Erdemir, Murat Kubat Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach UNUTMAYIN! Vergi İşlemlerinizde Gerekli Bilgi ve Belgeler 04 ][ dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir • Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung” (varsa eşinizin de vergi karnesi) • Şayet bizde işlemleri yaptırtmadıysanız, bir önceki seneye ait “BESCHEID” • Yurtdışından alınan emekli gelirleri • Banka hesap numaranız • Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi • Eşinizin ve çocuklarınızın do um tarihi • Alınan hastalık/işsizlik/annelik parasının alınan kurum tarafından belgesi • Eşlerden biri emeklilik parası alıyor ise gelen emeklilik parasının bildirisi • 18 yaşından büyük çocuklar için okul/meslek e itimi belgesi • İşlem yapılan yıl içerisinde dünyaya gelen çocuklar için doğum belgesi • Türkiye`de veya dış ülkelerde olan bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir. • Faiz / Kar payı gibi gelirlerin belgeleri (Örneğin Merkez bankası) • Derneklere yapılan bağışlar için bağış belgesi • Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/Sigortaları /Yurt dışı hastalık sigortası için belgeler (Bu sigortalar yıllık bürüte orantılı olarak belirlendiği için bürütün yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.) Asım TOZOĞLU Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 [email protected] • Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da bürüte ve çocuk sayısına orantılı olarak kabul edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadır) • Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel veya zihinsel özür var ise, bunun için özürlülük kimliği veya belgesi • İş yolu uzaklığı (tek yön) - İş icabı değişik yerlere gitmek zorunda kalıyorsanız (montaj veya insaat işçiliği gibi) veya şöför olarak çalışıyorsanız iş yerinizden yılda kaç gün ve günde kaç saat çalıştığınıza dair bir belge (Bescheinigung über die Einsatzwechseltätigkeit/ Fahrtätigkeit) - İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma odanız var ise bunların gerekliliği için iş yerinizden bir belge ve bunların masrafları. - İş yerinizin size ulaşması gerektiği durumlarda telefon masrafları - Mesleğinizde ilerlemek icin eğitim alıyorsanız; Kurs ücreti, yol masrafı, Kitap ve gerekli malzemelerin faturaları - Çalışma odasının masrafları • Türkiye’de SGK’ya ödenen sigorta pirimleri • Oturduğunuz evle ilgili tamiratların işçilik masrafları (bacacı, asansör bakımı, vs. evin yanmasrafları hesabında bakabilirsiniz) • Çocukların anaokul ve kreş masrafları • Birinci dereceden akrabalara (Anne/ Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım: • Bakım yapılan kişiler 65 yaşından genç iseler sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından küçük çocuklara bakıyorlarsa – kabul olmaktadır. Aksi halde iş ve işçi bulma kurumundan iş aradıklarına dair belge • Bakıma muhtaç kişiler Türkiye`de yaşıyor iseler: - Türkiye`den her şahıs için ayrı ayrı vali veya kaymakamlıktan bakım belgesi - Havale makbuzları ve bunların bakım yapılan kişiler tarafından alındığına dair Türkiye`den gelen ödendi bildirileri - (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!) • Dikkat! Bakım miktarı 2015 yılı için azami 4.236.- EURO’dur. Fakat bunda havalelerin yılın içerisinde ilk defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin Ocak ayından itibaren ve en fazla 3 ay aralıklarla ya- pılmış olması gerekmektedir. Örneğin ilk havale Haziran ayında yapılmışsa kişi başına sadece 2.118.- EURO kabul edilmektedir. • Bakıma muhtaç kişiler Almanya’da yaşıyor iseler: - Kendilerinin yardım aldıklarına dair bir beyan (Bu formu bizden temin edebilirsiniz.) - Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalık-İşsizlik-Emeklilik parası belgesi vs.) - Havaleler (Aynı evde yaşıyor iseniz havale gereksizdir.) - Gelirler göz önünde bulundurularak bu kişilere 2015 senesinde yıllık 8.472.EURO’ya kadar ve 2016 senesinde yıllık 8.652.- EURO’ya kadar bakım yapmak mümkündür. - Almanya’da yaşayan ve 21 yaşını doldurmuş olan çocuklarınız varsa, bu çocuklara çocuk parası alınmamışsa ve bu çocukların gelirleri yoksa veya çok düşükse bu zaman içerisinde de geçimini siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz. - Vergi işlemlerinizi geriye dönük olarak 4 yıl için, istisnai durumlarda geriye dönük 10 yıl için, yaptırtabilirsiniz. Diğer sorularınızda size her zaman yardımcı olmaya hazırız. fından cemaata aktarılmasının önemine vurgu yaptı. Eğitim faaliyetlerinin en iyi şekilde takip edilmesi ve geliştirilmesi yönünde açıklama yaptı. Yeni alınan bölge merkezi hakkında bilgilendirmede bulunarak yardımlarından dolayı cemiyetlere teşekkür etti. IGMG Genel Merkez İrşad Başkan Yardımcısı Ali Bozkurt RNS Bölgesinde olmaktan mutlu olduğunu ve çalışma- larını yakinen takip ettiklerini söyleyerek memnuniyetlerini ifade etti. Ev sohbetlerinin önemine değindi. Ardından teşkilatlanma, eğitim, İrşad, kurumsal iletişim ve sekreter, sosyal hizmetler, Gençlik teşkilatı, Hacc ve seyahat birimleri bilgilendirmede bulundular. İkindi namazı ve moladan sonra infak klibi seyredildi. Dilek ve temenniler alındıktan sonra IGMG Genel Merkez Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Ateş teşkilat çalışmalarından genel merkezin eğitim çalışmalarına değindi. Toplantının sonunda daha önce yapılan istişarelerin sonucunda IGMG RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan`ın görev süresinin bir dönem daha uzatılması kararı açıklandı. Hediye takdiminden sonra program son buldu. IGMG RNS Bölgesinde Şerif Aslan İle Yola Devam I GMG RNS Bölgesi Germersheim cemiyetinde Şube Başkanları toplantısı yapıldı. Açılış Kur`an-ı Kerimini Özer Demiral okuyarak yoklamayı İbrahim Gündüz yaptı. Ardından IGMG RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan sözü alarak katılımcılara hoşgeldiniz dedi ve gündemdeki olaylara değinerek infak kampanyasının cemiyetlerde mutlaka hocaefendiler tara- dünyaya "benim olan dünya" nazarıyla bakılması anlamına gelir. Her yolu mübah görmek kadar kötü bir şey yoktur. Meselâ hastalıklı sevgi, insanın kendisine olan tutgunluğu, bencilliklerimiz şaşı olmanın ya da bütünüyle körleşmenin de nedenleridir. Körlük, akıl için en önemli fiil olan bakmayı yok eder ve aklı ortadan kaldırır. Şaşılık ise, hakikatı olduğundan başka gösterir, onu bozar ve akıl için malzeme olan görme duygusunun bozukluğu aklı manipüle eder, aklı kötüye kullanır. Önce kendimize karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirip kendimizden aileye, millete, ümmete ve bütün insanlığa ve oradan da her türlü tabiat düzenini aşan ve mükemmelliğin ideal tarzda gerçekleşmiş olduğu tabiat-üstü aleme kadar yükselen tarzda insan kendisini aşmayı Dr. Yusuf IŞIK İ Fert ve toplum olarak yaşadığımız buhranları yok etmek, vahyin ışığında aklı kullanarak sorumluluklarımızı yerine getirmekle mümkündür. nsan sorumlu bir varlıktır. Sorumluluk, onun akıllı varlık oluşundan dolayıdır. Diğer canlılardan sorumluluk duygusuna benzer davranışlara rastlansa da bu davranışlar içgüdülerden kaynaklanır. Sorumluluk, öncelikle bizim kendi kendimizin yüklendiği insanî bir varoluş halidir. Sorumluluğun olmadığı yerde de ahlâk yoktur. İnsan olmak bu sorumluluklarla olan mesafemiz tarafından belirlenir. Sorumluluklarımızı yok eden, onları öğüten, buharlaştıran, bizi kendimizden, ailemizden, milletimizden, ümmetimizden ve Allah'tan uzaklaştıran şey sorumluluklarımız karşısındaki duygusallıklarımızdır. İnsan, duygusal bir varlık olmakla birlikte, aynı zamanda duygusallığını aşan bir varlıktır. Çünkü duygular yanıltıcıdır, aldatıcıdır. Hakikat karşısında şaşmaz bir durumda sahip olmamız gereken ilkeler duygulardan çıkmaz. Duygular, zaman ve mekâna göre değişir ve "ben" merkezli olduğu için de bütün insanlığı kucaklamaktan uzaktır. Zira duygusallıklar, bencilliğin de nedenlerinden birisi olabilir. Hiçbir menfaat hissine kapılmadan, hayvanî tarafımızı aşmamızı gerektiren ahlâk, bu duygusallıkları da aşmayı gerektirir. Yoksa beşer olmaktan insan olmak dediğimiz duruma geçiş mümkün olmaz. Sorumluluk bizi başkalarına bağlar. Bir bakıma sorumluluk, aramızda organik bağlar bulunan başkalarıyla aramızdaki harçtır. Bu harcın yok olması, bizi başkalarından uzaklaştırır, başkalarıyla olan ilişkilerimizi ortadan kaldırır, daha mükemmel eylemlere neden olacak her türlü ahlâkî gayeyi yok eder. Sorumlulukların üstünü örten duygusallıklar, bizi kendimize mahkûm eder. Kendimize göre bazen acımasız, bazen melankolik bir dünyanın esiri haline getirir ve hakikatı acımasız ya da melenkolik dünyadan ibaret görmeye başlarız. Bu, kendi duygusallıklarımızın neden olduğu bencilliğimizin bütün varlığımızı kuşatması, dosya ][ 05 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Sorumluluk Duygusu ve İnsan Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 [email protected] denemelidir. Hayat, bu açıdan insanın kendi kendisini kendi eylemleriyle denediği bir varoluş alanıdır. Duygusallıklarımız, bu aşmanın önündeki en büyük engellerimizdir. Çünkü bizi kendimize, bir başkasına, paraya, makama, ihtiraslara, şehvete ve hazlara esir hale getirir. Bu türlü esaret biçimleri de bizi insan ve ahlâk varlığı olmaktan önemli ölçüde çıkarır. Öyleyse duygular, içgüdüler, heyecanlar, aklı aşan imkânsız istekler akıl ve irade tarafından denetim altına alınmalı, ahlâkın değer sistemi tarafından elemeye tabi tutulmalı ve eylemlerimizi daha mükemmel eylemlere götürecek yoldaki engeller temizlenmelidir. Fert ve toplum olarak yaşadığımız buhranları yok etmek, vahyin ışığında aklı kullanarak sorumluluklarımızı yerine getirmekle mümkündür. Sorumluluk şuuruna sahip siyasetçilere, bilim insanlarına, toplum önderlerine, dînî ve kültürel kurum ve kuruluşlara ve de medya ve sanat camiasına ihtiyaç var. 06 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 Almanya’da Vardiyalı Çalışanlara Ustalık Eğitimi A lmanya’nın Köln şehrinde vardiyalı çalışan ya da mesleğini yükseltmek isteyenler için bu tarzda faaliyet gösteren ilk Türk okulu açıldı. Öğretim görevlisi (Doçent) Tarık Ünal Almanya’da ustalık okulu ihtiyacını görerek elde ettiği tecrübeleri de birleştirerek Köln’de ustalık eğitimi vereceği Institut für Fach und Führungskräfte (IFF) enstitüsünü kurdu. TÜV Rheinland sertifikalı enstitü, vardileyi çalışanlara uygun eğitim saatleri ve dersleri tablet bilgisayardan her ortamda takip imkanları da sunacak. IFF enstitüsünde mevcut işlerinden dolayı mesleklerini yükseltmekte zorlanan vardiyalı çalışan endüstri metal, lojistik, elektronik ve mekatronik alanlarında ustalık eğitimi verilecek. ALMANYA’DA BİR İLK Büyük ilginin gördüğü açılışta okulun sunumunu yapan Tarık Ünal, “Almanya’da ilk defa özel olarak vardiyeli işçiler için bir model geliştirdik. Bu model sayesinde vardiyeli işçiler ya da kalfalıktan ustalık belgesi almak isteyen endüstri metal, lojistik, kimya, elektronik ve mekatronik alanlarında ustalık eğitimi verilecek. Titizlikle seçtiğimiz doçentlerimiz eğitimi verecekler. Akıllı tahtaların kulanıldığı sınıflarda öğrencilerimize vereceğimiz ücretsiz tabletler sayesinde ustalık kurslarını her vardiyede çalışanlara uygun şekilde, sabah, öğleden sonra ve haftasonu olmak üzere üç değişik saate göre alabilecekler. Örneğin, Üç modelimiz bulunuyor. Biri tam gün gelenler, bunlar saat 08:30’den 14:00’e kadar eğitim alacak. Ustalık kursunu 6 ayda bitiriyorlar. Vardiyeli işçilerin kursu 9 ay sürüyor. İlk ders saat 08:30 ile 12:00 arası. İkinci ders 15:30 ile 19:00 arası olacak. USTALIK SINAVINI KAZANAMAYANA BEDAVAYA ÖZEL KURS Almanya’da Türk kökenli olup bu tür bir enstitü kuran başka bir okul olmadığını hatırlatan Ünal, “Yaptığımız araştırmaya göre bazı Türk şirketleri kurslar veriyor, ancak hiç birinde bu sertifikasyon, bu lisasnlar mevcut değil. Biz yaptığımız işten o kadar eminiz ki; eğitimimize rağmen talebemiz IHK ustalık sınavını geçemezse ona 40 saatlik özel sınav hazırlık kursu hediye ediyoruz. Normalde 600 ile 1200 Euro arasında ücrete tabidir ancak biz bu miktarı talep etmiyoruz” dedi. KURSLARA DEVLET TEŞVİĞİ Mevcut kurslara katılanlar için devlet teşviğininde olduğunu belirten Ünal, “Kurslarda” MS – Projeckt, MS – Office, GüKG IHK, NLP, Rhetorik, REFA Schein, Qualitätmanagement, Arbeitsrecht, Management & Mitarbeiterführung” eğitimleri verilecek. Ustalık kursları 5 bin 490 Euro bir ücrete tabi. Talebe baştan hiç bir şey ödenmiyor, 5 bin 490 Euro’yu kredi olarak alınıyor. Devlet iki yıl sonra 2 bin 861 Euro’sunu faizsiz şekilde geri ödüyor. Ustalık eğitim ücreti ve yol masrafları gibi giderler vergiden de düşülebiliyor” dedi. Cottbuser Str. 1, 51063 Köln adresindeki IFF’ye ayrıca 022184638747, 0172-1470094 numaralı telefonlar veya, www.iff.institute internet sayfası ve info [at] iff [dot] institute, T [dot] Uenal [at] iff [dot] institute mail adresleri üzerinden ulaşılabiliyor. Yeni Gençlik Yapıları Alternatif mi, Geçiş Süreci mi? Birçoğu mevcut yapılanmalara alternatif olmaktan çok geçiş sürecini oluşturan oluşumlar olmaktan ileriye gidemeyeceklerdir. Hem geleneksel hem de yeni yapılanmaların başarılı ve başarısız olan taraflarını göz önünde tuttuğumuzda gençlik yapılanmalarında hem geleneksel yapıların hem de yeni oluşumların olumlu taraflarını gözönünde tutarak nasıl bir yöne gidilebileceği ele alınmak zorunda. S erimizin önceki yazılarında Avrupa’da göç sürecinde ve sonrasında gelişen Gençlik Yapılarının oluşumu ve aktüel yaşadıkları sıkıntıları ele almıştık. Serinin bir sonraki konusuna geçmeden, bir okuyucumuzdan gelen bir değerlendirmeyi paylaşıp ele alacağız. Okuyucumuz A. S. son yazımızdan sonra şöyle bir değerlendimede bulunuyor: “Göçmenlikten yerleşikliğe diye adlandırdığınız dönüşümün gençlik çalışmalarına neden bu şekilde yansıdığı sorusunu sorarken, cemiyetlerin sadece kendi içlerinde değil etraflarında olup bitenlerin de etkili olduğunu düşünüyorum. Yani “sorun sistemde” derken belki çerçeveyi biraz genişletip cemiyetlerin de hareket alanlarını belirleyen (kısıtlayan) mevcut yapıyı da hesaba katmak gerekiyor. Aksi taktirde meseleyi sadece bir anlayış veya zihniyet problemine indirgemiş oluruz gibi geliyor bana. Neticede bugün gençlerin, kendi yaşam gerçekliklerinden uzak bir “şanlı tarih” anlatısına sarılmaları, tam da bu yaşam gerçekliğiyle alâkalı bir durum aslında. 50 senedir burada yaşadıkları halde hâlâ yabancı muamelesi gören insanların “buralı” olmaktansa bir hayal dünyasında yaşamayı tercih etmeleri pek de şaşırtıcı değil bence.” Okuyucumuz değerlendirmesi ile haklı olarak bu seride ele aldığımız çerçevenin dışında kalan bazı etkenlere de dikkat çekmekte. Tabiiki aktüel gençlik yapılanmalarının yaşadıkları sıkıntıları tek sebebe indirgemek doğru ve sağlıklı olmayacaktır. Ama bu yazı serimizde harici etkenlere bakmadan önce bizzat çalışmaları yürütenlerin değiştirebilecekleri kendi duruş ve çalışma perspektiflerini ele almayı tercih ediyoruz. Genelde harici etkenler kurumların içinde sorun tesbiti yapılırken sık sık ele alınıp tartışılmakla birlikte, ne yazıkki içerden kaynaklanan birçok sorunu da kenara itmek için kullanılmakta. Harici etkenleri gözardı etmemek gerekmekle birlikte kendi bakış açısından kaynaklanan birçok aksaklıkların varlığı da bizzat olumsuz harici etkenlere bağlı olmuyor. Bazen de ne yazıkki harici etkenler bu iç yapıdaki sorunları görmezden gelinmesi için kullanılırken, “Ne yapalım, sorun başka yerde, yapabileceğimiz birşey yok” diyerek sorunların kenara itilmesine sebep olabiliyorlar. Yeni Gençlik Yapıları Son sayılarda geleneksel gençlik dosya ][ 07 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir yapılarının muhatap kitlede gerçekleşen değişikliklerle birlikte yaşadıkları sıkıntıları ele almıştık. Özellikle gençlik yapılarının bağlı bulunduğu kurumların bünyesine mensup olarak değerlendirilmesi gereken azımsanamıyacak sayıda bir kesimin artık bu geleneksel yapıların bünyesinde sorumluluk almadığını ve bu yapıların dışında arayışlara girdiklerini tesbit etmiştik. Yeni oluşan bu yapılara yakından baktığımızda hem federal seviyede merkezi yapılanmaların olduğu gibi, eyalet ve lokal çerçevede de bazı oluşumların ortaya çıktığını görüyoruz. Farklı alanlarda faaliyet gösteren bu inisyatiflerin ortak merkezi bir yapısı mevcut değil. Yine de birçok aktörün sosyal çevrelerinin genişliğinden dolayı birçok kesişme noktalarının oluştuğunu görebiliyoruz. Tüm farklılıklara rağmen bu yapıların bazı ortak karakteristiklerini tesbit edebiliriz. 1) Yerel Dil: Yeni gelişmekte olan bu yapıların neredeyse istisnasız bir ortak noktaları varsa, o da ya tamamıyla ya da en azından çoğunlukta faaliyetlerinin bulunulan ülkenin yerel dilinde gerçekleşiyor olmasıdır. Kullanılan dil artık ataların geldiği ülkenin dili değil, gençlerin bulunduğu ülkelerinin, okulda ve üniverstede konuşup geliştirdikleri ve özellikle profesyonel hayatlarında da bila istisna kullandıkları dildir. Çalışmalarda yerel dilin kullanılması ise, diğer ortak karakteristiklerin de yerine gelmesi için başlıca şartı teşkil ettiğini de söyleyebiliriz. 2) Farklı Köken: Ortak dil olarak yerel dilin kullanılıyor olması bu yapılarda farklı kökenlerden insanların biraraya gelmesine imkan sağlamakta. Bu tür yapılarda aktif olan gençlerin birçoğu sadece kendi atalarının geldiği ülkeden gelmiş olan insanların biraraya geldikleri kurumlar ile sınırlı kalmak istemediklerini ifade etmekteler. Özellikle ebeveynleri ya da genç yaşta kendileri İslam’a geçmiş olan gençler de bu tür oluşumlarda dindaşları ile birlikte çalışma imkanı bulmaktalar. 3) Y ü k s e k E ğ i ti m S e v i y e s i: Bahsettiğimiz yeni yapıların büyük çoğunluğunun idareci ve katılımcıları üniversteye giden ya da üniversite mezunları arasından oluşmaktalar. 4) Network Yapısı: Geleneksel gençlik yapıları temelde yerel kurum ve kuruluşlara bağlı ya da bağlantılı çalışmalar üretirken, yeni gençlik yapılanmaları dediğimiz oluşumlar daha çok ferdi olarak aktif olan ve geniş bir coğrafyaya yayılmış olan genç insanların biraraya gelmesiyle oluşuyor. Yerel bazda ancak sınırlı yapılanan ya da hiçbir yapılanmaya sahip olmayan bu oluşumlar daha çok insanları biraraya getirerek network oluşumuna imkan vermesiyle tanınmaktalar. Kalıcı Olabilme Sorunu Geleneksel gençlik yapılarında kendilerine yer bulamayan ya da bunlarla hiç tanışamayan gençlere yönelik bir cazibe oluşturdukları bu ortak karakteristiklerine rağmen kalıcılıklarına yönelik şüphe uyandıran bazı ortak özellikleri de gözardı edemeyiz. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: 1) Elitizm: Birçok oluşum genel müslüman genç toplumuna yönelik faaliyet geliştirmiyor. Sadece sınırlı bir kesimle muhatap olan bu oluşumlar muhatap A. Engin KARAHAN Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 [email protected] oldukları kitleyi de genelde yüksek eğitim almış olan gençlerle sınırlandırmaktalar. 2) Sosyal Göçebelik: Yeni oluşmakta olan bu yapılar bir taraftan gençlere yönelik çekici bir yön oluşturabilirken, uzun süre devam edecek bir bağlılık oluşturamamaktalar. Bu oluşumlarda faaliyetlere katılan gençler genelde sadece bu oluşuma değil, aynı zamanda başka farklı oluşumlara da katılıp görev almaktalar. Bu da fazla derinlemesine bir tecrübe oluşumuna ve duygusal bağlılığa imkan vermemekte. Anlık ilgi ve alakalarının karşılanmadığını düşündükleri andan itibaren katılımcılar buldukları bir sonraki oluşuma geçişleri çok hızlı gerçekleşebilmekte, kurumsal kalıcılık yerine sosyal alanda bir tür göçebelik oluşmakta. 3) Kurumsal Devamlılık: Yeni oluşan birçok yapıda olduğu gibi bahsettiğimiz yeni gençlik yapılanmaları da kurumsal devamlılık açısından en büyük tehlikeyi ilk kurucu ekibin aktif faaliyetleri bırakmasında yaşamaktalar. Birçok oluşumda ikinci ve üçüncü idareci nesline sorumluluğun geçişi ya gerçekleştirilememekte, ya da kurumun dağılım sürecine geçilmiş olmakta. 4) K ur u m sa l H a f ı z a : Hem katılımcıların sık sık değişmesinden dolayı, hem de idarî yapının daha tam oturtulamamasından dolayı yeni oluşan bu tür oluşumlarda edinilen tecrübelerin aktarımını sağlayacak olan kurumsal hafızanın oluşumu gerçekleşememekte. Oluşumların devamlılığı sağlanamadığı durumlarda aktörlerin sosyal hizmet alanından ayrılmaları ve tamamen iş hayatına yoğunlaşmalarıyla birlikte edinilen tecrübelerin kaybedilmesi de sık sık karşılaşılan bir durum olmakta. Bu sorunları gözönünde tuttuğumuzda yeni gençlik yapılanmalarının çok azı kalıcılık noktasına ulaşabileceklerdir. Birçoğu mevcut yapılanmalara alternatif olmaktan çok geçiş sürecini oluşturan oluşumlar olmaktan ileriye gidemeyeceklerdir. Hem geleneksel hem de yeni yapılanmaların başarılı ve başarısız olan taraflarını göz önünde tuttuğumuzda gençlik yapılanmalarında hem geleneksel yapıların hem de yeni oluşumların olumlu taraflarını gözönünde tutarak nasıl bir yöne gidilebileceği ele alınmak zorunda. Sonraki Yazı: Gençlik Yapılanmalarının Gelecekleri - İmkan ve İhtimaller ATİB Kadın Kurultayı Köln’de Toplandı 08 ][ haber 1 2. ATİB Kadın Kurultayı çok coşkulu ve kalabalık bir katılımla Köln’de gerçekleştirildi. ATİB üyesi dernek ve cemiyetlerde görev alan kadın temsilcilerin katıldığı kurultayın açılış konuşmasını yapan ATİB Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hacer Diker; dış göçün en çok Türk kadınlarını etkilediğini belirterek; "Kadın meselesi ve bu meseleye yönelik çözüm önerilerinin ülkeden ülkeye, toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Her milletin kendine özgü bir kadın anlayışı var, fakat kadının sosyal hayatta temsil konusu da oldukça önemlidir. Bu nedenle, Alman resmi kurumları, kadını modern ve tektipçi bir yaklaşımla ele almak yerine kadınları toplumsal, kültürel ve etnik farklılıklarıyla kabul etmek durumundadır" dedi. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının, müslüman kadınlar için daha iyi koşulların oluşturulması ve bu yönde bir politikanın geliştirilmesi yönünde adım atmaları gerektiğini söyledi. ATİB Kadınlar Kurultayı için özel şiir yazan ve müslüman Türk hanımlarına hediye eden Ozan Yusuf Polatoğlu kendi sesinden okuduğu şiir ile dinleyicileri mest etti. Ozan Yusuf’tan sonra kürsüye gelen ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, Avrupadaki tüm teşkilatların kadınlarımızın çalışmalarıyla ayakta durduğunu, kadınlar olmaksızın teşkilatlarımızın ayakta kalamayacağını özellikle vurguladı. Kadınların teşkilatlarda sadece lahmacun yaparak, kermesler düzenleyerek işlerinin bitmediğini; artık dernek ve teşkilat başkanı olarak da, cemiyet hayatına girmesinin mümkün olduğunu savundu. "Güzel Türkçemize sahip çıkmaz isek dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi kaybetmekle karşı karşıya bulunmaktayız" diyen ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, çocuk eğitiminin anaların elinden geçtiğini ve annelerin bilinçli olmaları gerektiğini dile getirdi. Kısa bir müzik arasından sonra söz alan Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir SPD Müslüman Kadınlar Platformu sözcüsü Selma İlkhan Yılmaz, Almanya’da cinsiyet eşitliğinin istenen düzeyde olmadığını vurgulayan konuşmasında, özellikle göçmen kadınların istihdam alanında ve toplumsal hayatta daha fazla sorunla karşılaştığını ifade etti. Türkiye Ekonomik Poltikalar Vakfı’nın yaptığı son bir araştırmaya göre; Almanya’daki göçmen topluluklar içinde en eğitimsiz ve en az çalışan grubun Türk kadınları olduğu, fakat bunun farklı sebeblerinin bulunduğunu söyledi. ‘1970`lerde göçmen kadınının kimliği Türk ve İşçi iken 11 Eylül saldırısından sonra bu tanım yerini Müslüman ve Kadın kimliğine bıraktı. Bu olaydan sonra Almanya’da yaşayan müslüman kadının kendini ispat etmesi oldukça güçleşti. Alman medyası, sürekli ezilen, erkek eğemenliği altında yaşayan zavallı müslüman kadınlar imajını işledi. Diğer bir başka sorun da Türk kimliğinin yerini bir anda müslüman kimliğin almasıdır. Yani kadın olmanın getirdiği zorluklar var iken bir de olumsuz bir imajla anılan müslüman kimlik ile anılır oldular’ dedi. Uzun yıllar CDU Türk Alman Platformu’nda görev yapan Nergis Bölükbaşı ise yaptığı sunumda; uyum sürecini başarıyla yürütmek için, Alman toplumu ile iç içe, birlikte ve diyalog içinde olmaya davet etti. Güzel Türkçemiz kadar, Almancanın da önemine dikkat çeken Bölükbaşı, kadınımızın toplumun her alanında görev almaya çağırdı. Üçüncü konuşmacı Sosyal Pedagog Sevgi Mala Çalışkan ise kendi hayat tecrübelerinden de örnekler vererek, Almanya’da büyüyen çocuklarımızın en büyük eksikliğinin sevgi ve ilgisizlik olduğunun altını çizdi. Anne ve babaları çocuklarına daha çok zaman ayırmaya ve anlayışlı olmaya çağırdı. Aralarındaki müzikal sunumlar ve tiyatro gösterileri 12. ATİB Kadın Kurultayı’na ayrı bir renk kattı. Kurultay, halk müziği sanatçısı Fatma Sudem’in verdiği nefis bir konserle tamamlandı. Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 \HQL %. $OWÝQNÕSH +HODO(WYH(WhUQOHUL XXXBMUJOL·QFEF Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 dosya ][ 09 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir D eğerli okuyucular Almanya’da hiç bir yerde çalışmayan Ev hanımları SSK’lı olarak Yurtdışı borçlanması ile emekli olabilirler. Almanya ve Türkiye arasındaki Sosyal Güvenlik Anlaşması gereği çocuk doğumları Yurtdışı sigorta başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Almanya’da doğum yapan bayanların çocuklarının (Deutsche Rentenversicherung)’a (Kindererziehungszeiten) yapılmasını ihmal etmemenizi hatırlatırız. Bayanların Almanya’da çocuk doğumundan dolayı emeklilik yaşı ile beraber maaş bağlanır, daha geniş bilgi için uzmanlardan destek alarak başvuruda bulunmanızı tavsiye ederim. Yurtdışı borçlanmada dikkat edilmesi gereken konuların en başında nereden emeklilik müracaatınızın olduğudur. BAĞ-KUR’dan mı yoksa SSK’dan mı ikisi arasındaki önemli farklar ödenecek meblağ ile alınacak maaştır. Bundan dolayı müracat etmeden mutlak bir uzman desteği almanızı tavsiye ederim. Değerli okuyucular 2016 yılının ilk altı ay için gelen ve asgari ücretle ölçü alınarak ‘’Yurtdışı Borçlanmasına’’ zam gelmiştir. Emeklilik için düşünen gurbetçilerimizin Temmuz 2016`ya kadar yarı yıl zammı gelmeden müracat etmeleri kendi menfaatlari içindir. Her ülkede yeni yılın girmesiyle Yaşar CİMŞİT - Yurtdışı Borçlanma Emeklilik Günlük Prim Ödemelerine Zam Geldi. - Yabancı Plakalı Araçların Türkiye’deki Kullanma Zamanı 24 Aya Çıkarıldı. - Almanya’da Hiç Çalışmayan Ev Hanımlarının Çocuk Doğumundan Dolayı SSK’dan Borçlanarak Emekli Olabilirler. Çocukların (Deutsche Rentenversicherung)’a Kayıtlarının Yapılması Gerekmektedir. - Yurtdışı Borçlanma ile İlgili BAĞ-KUR ve SSK’lı Arasındaki Farklar Nelerdir? bir çok değişiklikler ve zamlar da beraber başlar. Türkiye’de yeni yıl ile beraber Gurbetçilerimizi ilgilendiren yeni kanunları sıralıyorum. 1. Yurtdışı Borçlanma Emeklilik Günlük Ödeme 17,58 TL oldu. 2. Yabancı Plakalı Araçların Türkiye’de 24 ay kalma imkanı yasalaşmıştır. 3. Bedelli Askerlik 1000 Euro`ya indirildi. 4. Yurtdışında yaşayan T.C. ve Mavi Kart sahipleri 27 yaşını bitirmeden Çeyiz hesabı açtırarak bu yasadan faydalanabilirler. Bu köşede mail ile sizden gelen soruların çokluğundan sadece sırasıyla cevap verebiliyorum, anlayaşınıza sığınıyorum. Soru: İsminin yazılmasını istemeyen bir bayan, 09.02.1974 doğumluyum. 17 yaşında meslek öğrenimine başladım ve 1991 yılında evlendim. İlk çocuğum 1992`de 2. çocuğum 1994`te doğdu. 2009 yılında Alman vatandaşlığına geçtim. Nasıl emekli olabilirim? Cevap: İsminin yazılmasını istemeyen okuyucu hanım, Türkiye’de mutlaka SSK`lı olarak çalışınız. Alman vatandaşlığına geçiş tarihiniz emekli olmanıza mani değildir. SSK`lı olarak çalışma yaptıktan sonra SSK‘dan 48 yaşında emekli olabilirsiniz. Soru: Ben Serap Teklem. Doğum tarihi 10.09.1961 Almanya`ya 1972 yılında geldim. İlk olarak 1979 yılında işe başladım. 1978 yılında evlendim ilk çocuğum 1982, ikinci çocuk 1986 yılında dünyaya geldi. Türkiye`de 2011 yılında 60 günlük SSK`lı olarak çalışmışlığım oldu. Kaç yaşında emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekiyor? Cevap: Serap hanım vatandaşlık durumunuzu belirtmemişsiniz. Sayet Türk vatandaşlığınız mevcutsa hemen emekli olursunuz ki yaşınız dolmuş hemen maaş alabilirsiniz. Yeni gelen zamlarla beraber ödemeniz gereken meblağ: 63.288 TL`dir. Soru: Ben Seyyit Ali Sağlam. 03.03.1975 doğumluyum. Evlilik yolu ile 1993 yılında Almanya ‘ya geldim fakat iş başı yapma tarihi Eylül 1994. Türk vatandaşıyım. Ne zaman emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekir? Cevap: Seyyit Ali bey Türkiye SSK`lı olarak çalışmışlığınızı belirtmemişsiniz, eğer TR’de SSK`lı olarak çalışır iseniz, 54 yaşında emekli olabilirsiniz. Soru: Ceyda Alkaymak 01.01.1968 doğumluyum. 1985 yılında Almanya’ya geldim. 1986 yılında Meslek Eğitimi yaptım. 1990 yılında evlendim ve ilk çocuğum 1992 yılında dünyaya geldi. 2. çocuğum 1995 ve 3. çocuğum 2000 [email protected] yılında oldu. Nasıl emekli olabilirim? Cevap: Ceyda Hanım, Türkiye’de SSK`lı olarak çalışıp çalışmadığınızı belirtmemişsiniz, eğer çalışmanız mevcutsa 5075 günden 46 yaşında borçlanarak emekli olabilirsiniz. Şayet SSK çalışmanız yoksa 7000 günden borçlanarak Bağ-Kur`dan emekli olabilirsiniz. Soru: Sevda Keresteci 03.09.1972 doğumluyum. Küçük yaşta Almanya’ya geldim. 16 yaşında meslek eğitimi aldım. 21 yaşında ilk çocuğum oldu. Türkiye`de 2011 yılında izindeyken SSK`lı olarak 25 gün çalıştım. 2009 yılında Alman vatandaşlığına geçtim. Nasıl emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekiyor? Cevap: Sevda hanım Türkiye’de SSK`lı olarak çalışmanız sizin ödemeniz gereken meblağı ciddi şekilde azaltıyor. 47 yaşında emekli olabilirsiniz. Ödemeniz gereken TL olarak yaklaşık olarak 98.000 TL`dir, 2018 yılından itibaren en az 1500 TL maaş alırsınız. Alman vatandaşlığınız emekli olmanıza mani değildir. Emeklilik Danışma Merkezi: Gräfenaustr.20, 67063 Ludwigshafen. Tel: 0621-629 029 55 Fax: 0621-685 675 72 GSM: 0172 7063816 E-mail: [email protected] Frankenthal Büyükşehir Belediye Başkanı Yeni Görevine Başladı G eçtiğimiz günlerde, Mayıs ayında yapılan seçimlerden başarı ile çıkan Martin Hebich Frankenthal¬`in yeni Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Seçimlerden önce bütün camileri ve sivil toplum kuruluşlarını da ziyaret eden Hebich bu konuda da bir ilke imza atmış oldu. Bu ayın başında Congeressforum salonunda devir teslim töreninde Frankenthal Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Theo Wieder, Ludwigshafen Büyükşehir Belediye Başkanı bayan Eva Lohse, işadamları, STK`lar, dernek başkanları, çevre belediye başkanları, IGMG RNS Bölgesi Basın Yayın Başkanı ve Uyum Meclisi Üyesi Frankenthal Milli Görüş Hicret Camii sorumlusu Mehmet Çalay, DİTİB Frankenthal Merkez Camii Başkanı Salih Erdoğan,VIKZ İmam Hatibi ve Uyum Meclis Üyesi Yaşar Bezgin, RP Eyalet Milletvekili Christian Baldauf, TDU Yönetim kurulu Üyesi Sertaç Bilgin ve çok sayıda vatandaş katıldı. Program sıcak bir ortamda geçti ve konuşmacılar kısa bir şekilde yaptıkları çalışmalardan bahsettiler. Yeni Belediye Başkanı Hebich yeni görevinde hiçbir ayrım gözetmeden herkesin belediye başkanı olacağını ve Frankenthal için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. İlerleyen dakikalarda verilen ikramlarla program son buldu. 10 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 KUDEM ve İFİS&İZ İşbirliği ile Mannheim’da Kurulan Avrupa’nın En Büyük Bilimsel İslam Kütüphanesi 10.000 Cilt Yeni Esere Daha Kavuştu M erkezi Mannheim’da bulunan İslâmî Araştırmalar ve Kültürler Arası İşbirliği Enstitüsü (İFİS&İZ), Avrupa Müslümanları Kültürevi (KUDEM)’den aldığı finansal destekle yedi yılı aşkın bir süredir Avrupa’nın en kapsamlı bilimsel İslam kütüphanesi projesini gerçekleştirme noktasında emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Yürütülen planlı, disiplinli ve kararlı çalışmalar neticesinde kütüphane bünyesinde 100.000 cilt eserin toplanması hedefleniliyor. Kütüphanenin kuruluşu ve geliştirilmesi, Prof. Dr. Hüseyin İlker Çınar Hocaefendi’nin (Osnabrück Üniversitesi İslâm İlahiyatı Enstitüsü Tefsir Anabilim Dalı Başkanı) denetim ve gözetiminde, ilgili bilim adamlarından ve akademisyenlerden oluşan bir uzman komisyon ile işbirliği halinde gerçekleşmektedir. Son olarak islamî ilimlere ilişkin yazılan ve piyasada bulunan bütün bilimsel türkçe eserler – yaklaşık iki yıl süren planlı, disiplinli ve kararlı bir çalışma ve koordinasyon neticesinde – ilgili yayınevleri tek tek taranıp, mevcut olanlar yayınevlerinden temin edilerek, piyasada olmayan ve baskısı bitmiş eserler de sahaflar taranmak suretiyle, bulunabilenler biraraya getirilerek, kütüphaneye hamdolsun kazandırılmış bulunmaktadır. Türk akademik literatüründe mevcut olup, öncesinde kü- tüphanede bulunmayan islamî ilimlere dair kitapların neredeyse tamamını envanterine katmayı başararak, yaklaşık 10.000 cilt bilimsel Türkçe esere daha kavuşan kütüphane, bu genişlemeyle beraber şu an itibariyle 35.000 cilt esere ulaşmış bulunmaktadır. Bu vesile ile KUDEM ve İFİS&İZ, bu projede yer alan ilim-irfâna sevdalı müntesip ve üyeleri başta olmak üzere, kütüphanenin kurulması ve geliştirilmesi noktasında maddîmanevî destek veren veya kitap bağışında bulunan tüm kişi, kurum ve yayınevlerine teşekkür etmektedir. Kütüphane’de toplanan bu kitaplar, bir sonraki aşamada uzman kütüphaneci ve genç akademisyenler tarafından fişlenerek, kütüphane kataloğuna geçirilecektir. Bu arada temin edilmesi planlanan yeni kitapların listelerini oluşturma çalışmaları da tamamlanmak üzeredir. Bu kapsamda bilimsel niteliğe sahip yaklaşık 15.000 adet Arapça ve 3.000 adet Almanca eser tespit edilmiş olup, önümüzdeki süreçte bu eserler de büyük bir aşk ve şevkle ilgili uzman akademisyenlerce yerlerinde toplanılarak inşaallah yakın bir gelecekte | IFIS&IZ • kütüphaneye kazandırılacaktır. Hâlihazırda altı dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Türkçe ve Farsça) yazılmış, yaklaşık 35.000 eserden müteşekkil eşsiz bir envantere sahip olan kütüphane, yakın zamanda üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin ve diğer ilim taliplerinin hizmetine sunularak, yapacakları araştırmalar için bulunmaz bir kaynak ve zengin bir bilgi hazinesi oluşturacaktır. Batı dillerinde (İngilizce, Almanca ve Fransızca) islâmî ilimler hakkında kaleme alınan ciddi bütün bilimsel eserleri bünyesinde toplama derdinde ve hedefinde olan kütüphane, hedefi olan 100.000 bilimsel esere ulaştığında sahasında hem doğu dillerinde ve hem de batı dillerinde yazılmış bilimsel eserleri bünyesinde toplaması hasebiyle dünyanın sayılı kütüphaneleri arasına girecektir. Sözkonusu kütüphanenin genişletilmesi ve geliştirilmesi noktasında ulaşılan şu aşamada, hedeflerin daha süratli gerçek- leştirilebilmesi adına hayırseverlerin katkıları istirham edilmektedir. Bu katkılar finansal destek şeklinde olabileceği gibi ilgili kitap ve eserlerin kütüphaneye bağışlanması şeklinde de olabilir. KUDEM ve İFİS&İZ, yaptıkları çalışmaların bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da emin adımlarla ve büyük bir kararlılıkla süreceğini bildirmekle beraber, zamanı ve mekanı doğru okuyarak en uygun bir biçimde bilime ve insanlığa katkı sağlamayı hedefleyen ve Avrupa’da eşi benzeri bulunmayan bu hizmete destek olmaya çağırmaktadır. Bağışlarınız İçin Banka Hesap Numaramız: IFIS&IZ e.V. Sparkasse Rhein Neckar Nord Verwendungszweck: “Kütüphane – İsim Soyisim” IBAN: DE18 6705 0505 0038 7855 16 BIC: MANSDE66XXX Kitap Bağışlarınız İçin Posta Adresimiz: IFIS&IZ – Institut für Islamische Studien und Interkulturelle Zusammenarbeit e.V. Gutenbergstr. 11-15 68167 Mannheim / Almanya Bugün Bir Tekne Daha Battı Biz ise adeta alıştık ve kanıksadık. Belki de en büyük felaket buydu; acıya karşı duyarsızlaştık. Sıradanlaştı, yaşam alanı bulamadığı ülkelerini terketmek zorunda kalan mültecilerin umuda yolculuk kazaları. Umudun adı hiç bu kadar ölümle özdeşleşmemişti. Ölüm hiç bu kadar umuda yaklaşmamıştı. Oysa aslolan yaşamak ve yaşatmaktı. B ugün bir tekne daha battı; içerisinde çocukları taşıyan. Gecenin sessizliğinde, biz uyurken. Annelerin elleri çocuklarından ayrıldı, herkes can derdine düştü, biz uyurken, gecenin bir vaktinde, sessiz ve sedasız. Bugün insanlığımızdan 33 can daha gitti, hem de uyurken, farkında olmadan. Bugün bir tekne daha battı, anneler evlatlarından, evlatlar annelerinden ayrı düştü, çocukları sular kapladı. Çocuklar masumca çırpındı ve kendini denize bıraktı. Geride kalan, kurtarılan yakınların feryatları, acılar, dramlar... Bu anlamsızlaşan dünyada kendilerinin insanca yaşayabileceği, savaştan uzak bir hayat kurabileceği bir toprak parçası bulabilmek için denize açıldılar. Yaşadıklarının ve yaşananların anlamı neydi? Üzerlerine atılan varil bombalarının, silahtan çıkan kurşunların makul bir anlamı olabilir miydi?! Anlamak, anlam vermek mümkün müydü? Zaten anlam verememişlerdi, doğup büyüdükleri, koşup oynadıkları, ağlayıp sevindikleri, hatıralarla dolu evlerinden, yerlerinden ve yurtlarından çıkarılmak zorunda kalışlarına. Kimisi ise anlayabilecek bir yaşta dahi değildi; doğduğu topraklarda yürüme, koşma fırsatı dahi bulamamıştı, ayrılmıştı annesinin dosya ][ 11 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir kucağında, yaşama ve umuda doğru. Başkaları bu yolculuğu ‘umuda yolculuk’ olarak zikrediyordu ama o anlam veremiyordu; arkalarında ateş, önlerinde deniz. Adeta siz bu dünyada fazlalıksınız der gibiydi. Umut denilen ülkenin adı suların ötesindeydi. Oraya ulaştıklarında tüm acılar dinecekti. Bombalar artık üzerlerine düşmeyecek, silahlar masum bakışlarına yönelmeyecekti. Ama bilselerdi, umut dedikleri yolculuğun son durağında kendilerini bekleyenin istenmemek olduğunu; bilselerdi, yük olarak görüleceklerini; bilselerdi, geri gönderilmeleri için pazarlıklar yapıldığını; bilselerdi, gelmemeleri için sınırlarını tel örgülerle ören ülkeler olduğunu; bilselerdi, kucağındaki çocuğu ile kaçmaya çalışan bir babayı çelme takarak düşüren ‘tarafsız’ basın mensuplarının kendilerini kar- MUrat KUBAT Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 şılayacağını; kim bilir, çıkmazlardı belki adı umut olan, sonu ölümle noktalanan bu yolculuğa... Kirli bir savaşın masum kurbanı oldular onlar. Güçlü ülkeler kendi hesaplarının peşine takıldı, dünya sessiz kaldı. Gücü yetenler güçleri yettiği kadar taşın altına ellerini koydu. Ama sonuç kaçınılmaz oldu, acı oldu, çok acı oldu. Biz ise adeta alıştık ve kanıksadık. Belki de en büyük felaket buydu; acıya karşı duyarsızlaştık. Sıradanlaştı, yaşam alanı bulamadığı ülkelerini terketmek zorunda kalan mültecilerin umuda yolculuk kazaları. Umudun adı hiç bu kadar ölümle özdeşleşmemişti. Ölüm hiç bu kadar umuda yaklaşmamıştı. Oysa aslolan yaşamak ve yaşatmaktı. İnsanlık olarak ne yaşayabiliyor, ne de yaşatabiliyoruz. Biz bir insanın ölümünün tüm insanlığın ölümü olduğuna inanıyoruz. Biz aslolanın yaşamak ve yaşatmak olduğunu düşünüyoruz. Bu inancımızın da, düşüncemizin de insanlık ortak paydasında yankı bulmasını talep ediyoruz. Ve insanlığın bu vahşete kuvvetli ses çıkarmamasına da şaşırıyoruz. Oysa yalnızca mülteciler değil, insanlığımız da ölüyor; biz uyurken, sessiz ve sedasız, gecenin karanlığında. Sorarım; ölen masum çocuklara hangi ‘suçlarından’ dolayı öldürüldüğü [email protected] sorulduğunda, bu yakıcı soru kimleri yakar? Fert fert, toplum toplum ne yaptığımıza bakıldığında, halimiz nice olur? Deniz de acıya doydu. Çocukların masumiyetini denizler de kaldırmıyor ve çocuk bedenleri karaya vuruyor; insanlığın yüzüne çarpar gibi. Hatırlayınız Aylan bebeği. Aynı sonu paylaşan tüm çocukların, kadınların, masumların sembolü olmuştu. Kırmızı tişörtü ile yüzüstü yatıyordu sahilde; sanki insanlığın ayıbını görmek istemiyormuşcasına. Sanki küsmüş, ‘sizlerle oynamıyorum’ demek istermişcesine. Aylan bebeğin cansız bedeni insanlığın vicdanını sözde harekete geçirmiş gibi oldu ama o görüntülerin üzerinden o kadar çok ‘Aylan’ hayatını kaybetti ki! Güçlü gücünün kullanmaz, güçsüz çaresiz ne yapacağının bilmez ve masum ‘Aylan’lar hayatını kaybetmeye devam eder. Ne kadar da çok acı var. Bu kadar çok acıyla nasıl yaşıyoruz, bu kadar çok acıya rağmen ne kadar çok kahkaha atıyoruz, şaşırıyorum kendime. İnsanlık sığınacağımız en son adaydı. O adanın her geçen gün ayağımızın altından kayıp gittiğini hissediyorum. Söyler misiniz lütfen; Vicdan ve merhametin terki diyar ettiği bir dünyada geriye ne kalır? Trabzonsporlu Futbolcu Mustapha Yatabare Sierra Leone’de Cami Yaptırdı T rabzonspor’un Fransa birinci ligi takımı Montellier’e kiraladığı Mustapha Yatabare Hasene Derneği’nin Afrika’da yürüttüğü çalışmalardan cami yapımı ve imarı projesine destek verdi. Aynı zamanda Mali Milli Takımı futbolcusu olan Yatabare projeye yaptığı bağışla Sierra Leone’de cami yaptırdı. Hasene Derneği Başkanı Mesud Gülbahar ve tecrübeli futbolcu Mustapha Yatabare geçtiğimiz haftasonu Montellier’in RC Epernay ile oynadığı kupa maçının ardından bir araya geldi. Sierra Leone’de cami yapımı ve imarı projesine verdiği destekten dolayı Mustapha Yatabare’ye teşekkür eden Gülbahar, milli futbolcuya bir de plaket takdim etti. Anlamlı bir çalışmaya destek olduğundan dolayı memnuniyetini dile getiren Mustapha Yatabare formasını imzalayarak başkan Mesud Gülbahar’a hediye etti. Afrika’da kurban ve kumanya kampanyası, yetim ve su kuyusu projeleri gibi çalışmalarının yanısıra cami yapım ve imarı, yetimhane yapım ve imarı gibi çalışmalarla da faal olduklarını belirten Hasene Derneği başkanı Gülbahar şunları aktardı: “Avrupa’ya gelen mülteci kardeşlerimize yardım ulaştırdığımız gibi, dün- yanın uzak coğrafyalarında farklı mağduriyetler içerisinde olan mazlum ve mağdurlara da yardım ulaştırıyoruz. Afrika’da birçok ülkede insanlar ibadetlerini yapacak mekanlardan mahrum. Farklı çalışmalar bağlamında bulunduğumuz bölgelerde bize sık sık bu eksikliği gidermemiz noktasında talepler geliyordu. Bu taleplere hayırsever bağışçılarımız aracılığı ile cevap vermeye çalışıyoruz. Mustapha Yatabare de bu projemize destek vererek Sierra Leone’de cami yapımına vesile oldu. Hassasiyetinden dolayı Mustapha Yatabare’ye birkez daha teşekkür ediyorum.” 12 ][ haber N Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 NRW-YEREL SEÇİMLERE KATILMA GİRİŞİMİ DÜSSELDORF’TA SEÇİM HAKKI MİTİNGİ RW-Yerel Seçimlere Katılma Girişimi 2 Mart Çarşamba günü saat 16.00’da Düsseldorf Eyalet Meclisi önünde bir miting düzenleyerek seçme ve seçilme hakkı için toplanan 50 bin imzayı Meclis Başkanı Carina Gödecke’ye ile Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Bovermann’a verecek. Girişim başkanı öğretmen-yazar Bahattin Gemici; “Demokrasi mücadelesi veriyoruz. Almanya’da, AB ülkeleri dışından gelen 4.5 milyon göçmen için seçme ve seçilme hakkı istiyoruz. Tüm yurttaşlarımızı ve Alman dostlarımızı şimdiden büyük miting için hazırlık yapmaya çağırıyoruz” dedi. Farklı görüşlerden 70’in üzerinde dernek ve federasyonu bünyesinde toplayan NRW-Yerel Seçimlere Katılma Girişimi, 2 Mart 2016 Çarşamba günü saat 16.00’da Düsseldorf Eyalet Meclisi (Landtag) önünde büyük bir miting yapma kararı aldı. Girişim başkanı Bahattin Gemici ve yürütme kurulu üyeleri Dr. Aysun Aydemir, Şeref Çağlar, Dilara Gürsoy, Dr. Erol Alkanoğlu, Dr. Mustafa Tosun, Av. Serap Çalık, Hüseyin Sağ, Ebubekir Gürbüz, Alper İnci, Erkan Altunordu, Adil Emsen ve Ramazan Özdemir yaptıkları ortak açıklamada şu görüşlere yer verdiler: “Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyaleti’nde etkinlik gösteren Türk toplumunun tüm kuruluşları olarak aramızdaki görüş ayrılıklarını bir kenara bıraktık ve ortak noktalarda birlikte hareket etme kararı aldık. Amacımız Almanya’da eşit haklara sahip olmak; bunun için öncelikle belediyelerde seçme ve seçilme hakkını almak, yabancı düşmanlığına karşı durmak ve anadilimiz Türkçemize sahip çıkmaktır. Girişim olarak aylardır yoğun bir çalışma yürütüyoruz. NRW- Eyalet Anayasa Komisyonu’nda Avrupa Birliği dışından gelen ülke vatandaşlarına yerel seçimlere katılma hakkının görüşüldüğü şu dönemde toplumumuzun sesini duyurmak için afiş ve bildiri yayımladık, basın açıklamaları yaptık. Meclisteki parti gruplarıyla görüşmeler başlattık. 50 bin imza toplamak için açtığımız kampanya sürüyor. 2 mart tarihinde NRW-Eyalet Meclis’i önünde büyük bir miting düzenleyeceğiz ve mecliste grubu bulunan tüm parti temsilcilerine söz hakkı vereceğiz. Yerli yabancı tüm basın temsilcilerinin önünde topladığımız imzaları Eyalet Meclis Başkanı sayın Carina Gödecke’ye ve Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Bovermann’a teslim edeceğiz. Mitinge büyük bir katılım olması hakkımızda verilecek kararı olumlu yönde etkileyecektir. Onun için derneklerimizin, camilerimizin ve yurttaşlarımızın şimdiden hazırlık yapmalarını istiyoruz. İhtiyaca göre NRWEyaleti’nin bir çok kentinden otobüsler kaldıracağız. Konu bütün Almanya’yı ilgilendirdiği için diğer eyaletlerdeki yurttaşlarımızdan da destek bekliyoruz. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için, oturduğumuz şehirde söz sahibi olmak, haksızlıklıklara, dışlanmaya, yabancı düşmanlığına dur demek ve Alman komşularımızla bu ülkede barış içinde bir arada yaşamak için tüm yurttaşlarımızı mitingimize çağırıyoruz.” Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir haber ][ 13 Villingen Belediye Başkanı IGMG Freiburg Donau Bölge Merkezini Ziyaret Etti Keskin Kardeşler Babaları İçin Mevlid Okuttular A lmanya'nın Baden Württemberg eyaletinin güneyinde bulunan Villingen Şehri Belediye Başkanı geçtiğimiz günlerde IGMG FreiburgDonau Bölge Merkezini ziyaret etti. Villingen Belediye Başkanı Dr. Kubon'u başta IGMG Freiburg Donau Bölge Başkanı Özcan Kuri olmak üzere, Yürütme Kurulu üyeleri merkezde karşıladılar. IGMG Freiburg Donau Bölge Tanıtma Başkanı Veli Erdoğan ve Bölge Başkanı Özcan Kuri çalışmalar hakkında belediye başkanını bilgilendirirken, ziyaretlerinden dolayı kendilerine teşekkür ettiler. Karşılıklı sohbet ve konuşmalardan sonra, Dr. Kubon yaptığı konuşmasında birlikte çalışabileceklerinin önemine dikkat çekti. Toplantının sonunda, Hasene Yardım Derneği hakkında IGMG Freiburg Donau Bölge Başkanı Özcan Kuri tarafından bilgi verildi. Toplantı, toplu hatıra resmi ile son buldu. F rankenthal ve çevresi tarafından sevilen işadamları Ulvi ve Abdurrahman Keskin kardeşlerin bir süre önce vefat eden babaları rahmetli Şahabettin Keskin için mevlid okutuldu. Frankenthal`deki evlerinde okutulan mevlide, Frankenthal, Mannheim, Ludwigshafen çevresi işadamları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, çevre camilerinde görev yapan hocaefendiler IGMG Mannheim Çarşı camii imamı Abdullah Döğer, IGMG Viernheim Sultan Ahmet Camii İmamı Nihat Çiftçi, RNS Bölge İrşad Başkanı Erol Ergün, IGMG RNS Bölge Basın Yayın Başkanı ve Frankenthal Uyum Meclis Üyesi Mehmet Çalay, IGMG Frankenthal Hicret Camii Teşkilatlanma ve Eğitim Başkanı Şenol Kar, Mannheim VIKZ AM 14.-15 MÄRZ 2016 / ESSEN - DEUTSCHLAND Ulu Camii imamı İsmail Yılmaz, Frankenthal VIKZ imamı ve Uyum Meclis Üyesi Yaşar Bezgin, Mannheim DİTİB Yavuz Sultan Selim camii imamı Salih Sarı, Saadet Partisi Frankenthal temsilcisi Hasan Yazır, Frankenthal DİTİB Merkez Camii Başkanı Salif Erdoğan Frankenthal DİTİB Merkez camii imamı Menderes Yazıcıoğlu, Keskin ailesinin sevenleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Daha sonra IGMG RNS Bölgesi Frankenthal Hicret Camii öğrencilerinden Avrupa Kur`an-ı Kerim okuma ikincisi olan Hüseyin Ferhat Yazır ikindi ezanını okudu. Duaların, Yasinlerin, ilahilerin ve mevlid-i şerif`in okunmasından sonra misafirlere verilen ikramların ardından Keskin ailesine taziyeler sunularak program son buldu. 14 ][ haber I Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 ALMANYA’DA ISSA-TÜRK ÜNİVERSİTELERİ TANITIM GÜNLERİ (11-13 MART 2016 ESSEN) SSA Uluslararası Öğrenci Hizmetleri Derneğinden Dr. Dursun Aydın Bey 12-13 Mart 2016 tarihinde Essen`de yapacakları çalışma hakkında bilgiler verdi. ISSA Uluslararası Öğrenci Hizmetleri Derneği Ankara'da Türk Üniversitelerini tanıtmak ve uluslararası öğrencilere danışmanlık vermek amacı ile kurulmuştur. Dernek olarak, 12-13 Mart 2016 tarihleri arasında Almanya'da Türk Üniversiteleri tanıtım etkinlikleri düzenleyeceğiz. Almanya'da Üç milyona yakın vatandaşımız yaşamakta olup çok sayıda üniversite okuyacak gencimiz vardır. Bu gençlerimiz Almanya'da istediği her bölümde okuyamamaktadır. Bunun yanı sıra son yıllarda artan sosyo-kültürel zorluklar ile karşılaşmakta olup anavatanda eğitim görme istekleri artmıştır. Aynca 2015 yılı sonu itibarı ile Almanya'dan gelip Türkiye'de okuyan öğrenci sayısı 1500'lere yaklaşmış olup her gün bu sayı artmaktadır. Erasmus programı kapsamında da Türkiye'ye gelecek çok sayıda Türk ve Alman öğrenci vardır. TÜRK ÜNİVERSİTE TANITIM KONFERANSI Sergiden önce, 12 Mart 2016 tarihinde, otel toplantı salonunda Türk Üniversitelerinin anlatıldığı KONFERANS düzenlenecektir. Bu konferansın birinci bölümünde katılımcı üniversiteler 20 dakika kurumlarını anlatan sunumlar yapacaklardır. Konferansın ikinci bölümünde soru-cevap ve tartışma olacaktır. 12 Mart akşamı konu ile ilgili acentelerin, üniversite temsilcilerinin ve Türk Konsolosluğu yetkililerinin katıldığı bir GALA yemeği düzenlenecektir. “ANAVATANDAN MANZARALAR” SERGiSiNDE ÜNİVERSİTE TANITIMI Etkinlikler kapsamında aynı otelde Türkiye'nin Kültür ve Doğal güzelliklerini anlatan “ANADOLU'DAN MANZARALAR” adlı sergi düzenlenecektir. Türk Üniversiteleri salonda sergi süresince tanıtım yapmaları için stand açacaklardır. Her üniversite ziyaretçilere kendi kurumunu anlatacak ve tanıtacaktır. Sergi 12-13 Mart 2016 tarihlerinde açık olacaktır. Bu sergi süresince çeşitli çekilişler ve sosyal etkinlikler yapılacaktır. PROGRAMIN AMACI Türkiye'deki üniversitelerin imkanlanı ve eğitim fırsatları hakkında Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızı bilgilendirmektir. Programda lisans, lisans üstü, doktora eğitimleri ve burs imkanları hakkında bilgiler verilecektir. Programa vakıf ve devlet üniversiteleri katılım sağlayacakladır. Aynca bu programla her iki ülke arasındaki eğitim işbirliği güçlendirilmesi hedeflenmiştir. Dr. DURSUN AYDIN (ISSA TURKEY Başkanı) Telefon: 0090 532 417 74 98 0090 312 419 07 68 E-posta: [email protected] Web: http://issa.org.tr ALMANYA İLETİŞİM: Şaban Malkoç: (Almanya Proje danışmanı) 0174-9392055 e posta: [email protected] Habib Saran (Almanya Organizasyon Sorumlusu) 0174 5454548 e posta: [email protected] Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 Hasene Derneği’nin Umre Çalışmaları Bereketli Geçti H asene Derneği IGMG Hac-Umre Seyahat Şirketi’nin düzenlediği Aralık umresine katıldı ve binlerce umreciye çalışmalarını anlatma fırsatı buldu. Tanıtım çalışmaları umrecilerin kaldığı hotelde açılan Hasene stantında yapıldı ve üç hafta boyunca sürdü. Umreciler su kuyusu, yetim, acil yardım, adak ve akika kurbanı ve katarakt çalışmalarına yardımda bulundu. Umre çalışmalarını takip etmek üzere Hasene Avusturya Linz bölge temsilcisi Bayram Ali Kukal ve Kuzey Bavyera temsilcisi Servet Göne görev yaptı. Umrecilerin 56 su kuyusu bağışında bulunduğunu ifade eden Hasene görevlisi Bayram Ali Kukal şunları aktardı: “Umreye katılan her kafileyi bir su kuyusu açtırmaları noktasında teşvik ettik. Su kuyularını, kuyu isimleri olarak kafilenin bölge isimleri ve akabinde ‘Aralık 2015 Umrecileri Hayratı’na şeklinde bir ibare ile açtıracağımızı beyan ettik. Türkiye’den gelen umreciler de bir su kuyusu açtırmak için işlemlerini başlattı. Su kuyusuna destek olan tüm yardımseverlerimize teşekkür ediyorum.” Üç hafta boyunca yoğun bir çalışma temposuyla çalıştıklarını söyleyen Kukal “Standımız hotelin hemen girişinde, herkesin görebileceği bir noktada kuruluydu. Bunun yanısıra farklı noktalarda açtığımız Hasene çalışmalarının özetini yansıtan roll-uplar açtık. Su kuyusu, yetim ve genel tanıtım broşürleri dağıttık. Suriye’de ne tür çalışmalar yürüttüğümüzü soran umrecilere Suriye raporu çalışmamızı takdim ettik. Adak akika bağışında bulunanların yanısıra katarakt çalışmasına ve acil yardım çalışmasına katkıda bulunan hayırseverlerimiz de oldu. Sadaka verenler oldu. Kumbaralarımıza yardımda bulunanlar vardı. Kafilelerin ayrı ayrı eğitici ve bilgilendirici programları oluyordu. O programlarda söz alarak çalışmalarımızı anlattık. Bağışçılarımızın yanı sıra kreşe verilen çocuklar da bizleri ziyaret edenler arasındaydı: Çocuklara balon ve şeker vererek sevindirdik. Sabah dokuz buçuktan gece geç vakte kadar çalışmalarımızı sürdürdük. Kimi zaman tek bir kişiye bir saat çalışmalarımızı anlattık, kimi zaman kafilelere projelerimizi tanıttık. Çalışmalarımızı ilk defa duyanlar da vardı. Tanıtım faaliyetlerimizden birinde Hasene’yi yeni tanıyan bir umreciye su kuyusunu anlattık. Bir su kuyusu açtırabileceğini ifade etti. Başka hangi çalışmalar yaptığımızı sordu. Yetim çalışmamızı tanıttık. Çalışmalarımızdan etkilenmiş olacak ki, bir yetime kefil olacağını söyledi. Gerekli evrakları doldururken, iki yetim olsun ve ardından üç yetim olsun diyerek üç yetime sahip çıkmak istediğini beyan etti” diye konuştu. Su kuyusu açılması için kolundaki bileziği bağışladı Bilhassa su kuyusu ve yetim çalışmalarına ilginin yoğun olduğunu belirten Kukal, tanık olduğu ilginç bir olayı paylaştı: “Yetimlere dönük çalışmalarımız neticesinde 79 yetime kefil bulduk. Umreciler hangi ülkelerdeki yetimlere sahip çıktığımıza, yetimlere nasıl para ulaştırdığımıza, su kuyusu projesine dönük olarak su kuyularını nerede ve nasıl açtığımıza, su kuyularını bizim açıp açmadığımıza dair sorular yönelttiler. Hatta bir umreciye çalışmaları anlatırken su kuyularının açılması için kendisinin de bizzat çalışabileceğini söylemesi dikkatimizi çekti. En çok ilgimizi çeken hadise, kolundaki bileziği su kuyusu açılması için veren bir hanımefendinin davranışıydı. Bu davranış, insanımızın fedakarlık noktasında güzelliğini yansıtan bir hadiseydi.” haber ][ 15 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hasene Derneği’nden ACİL KIŞ YARDIMI Suriyeli Çocuklara Kışlık Giysi Yardımı H asene Derneği’nin acil kış yardımı kapsamında yürüttüğü, battaniye ve kışlık giysi yardımını ihtiva eden yardımların dağıtımına başlandı. Bilhassa mültecilere dönük olarak düşünülen acil kış yardımlarının ilk dağıtımı İstanbul’un Sancaktepe semtinde yapıldı. Semtte bulunan Eyüp Sultan Camii’nde Kur’an’ı Kerim öğrenimi gören 25 Suriyeli çocuğa mont, çizme ve eşofman takımı yardımı yapıldı. Çalışmalara Hasene Türkiye Şubesi görevlilerinden Ömer Söyleyenoğlu ve Almanya’dan Akil Altuntaş katıldı. Mültecilere dönük olarak acil kış yardımlarının dağıtımına devam edeceklerini belirten Ömer Söyleyenoğlu şunları paylaştı: “Yardım yapılan mülteci çocukların bazıları uzaktan yürüyerek gelip camide eğitim görüyor. İstanbul’da bulunan kimi mülteci ailelerini evlerinde ziyaret edip, soba yardımı yaptık. Mülteciler evlerinde bizlerin, diğer yardım kuruluşlarının ve komşularının verdiği yardımlarla ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlar. Kış şartlarında çaresiz kalan mültecilere el uzatmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin her ilinde Suriyeli mültecileri bulmak mümkün ve yardıma ihtiyaçları var. Battaniye ve kışlık giysi yardımları İstanbul başta olmak üzere Ankara, Aksaray, Afyon, Eskişehir ve Aydın’da sürecek. Dağıtım yapılacak her şehre ilk etapta 500’er battaniye ve kışlık ayakkabı, pantolon, eşof- man takımı ve monttan oluşan 300’er çocuk kıyafeti gönderildi.” Yapılan yardımlarla mülteci çocuklarını sevindirdiklerini ifade eden Akil Altuntaş, ülkelerini terkeden mültecilerin Kur’an eğitimi alma gayretlerini takdirle karşıladığını belirtti ve “Ülkelerinde yaşanan iç savaştan dolayı yerlerini ve yurtlarını terketmek zorunda kalmışlar. Başka ülkelerde kendilerine bir yaşam alanı açmaya çalışıyorlar. Her türlü zorluğa rağmen Kur’an öğrenimi görme noktasındaki duyarlılıkları takdire şayandır. Yine bu haftasonu Hasene Türkiye şubemiz aracılığıyla 150 mülteci aileye battaniye yardımı yapılacak” diye konuştu. Fehim Adak Ağabeyi Cenab-ı Hakk’a Uğurladık F ehim Adak, yaklaşık 3 yıldır kanser ve kalp yetmezliği tedavisi görüyordu. Adak, Hacı Bayram Camisi'nde kılınacak ikindi namazının ardından tasavvuf alimlerinden Abdülhakim Arvasi'nin kabrinin bulunduğu Ankara'nın Keçiören ilçesindeki Bağlum semtinde bugün toprağa verildi. Mardin'de 1931 yılında doğan Adak, İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü bitirmiş, Mardin İI Bayındırlık Müdürü, DSİ Diyarbakır Bölge Müdürü, DSİ Ankara Murakabe Müşavere Kurulu Üyesi, 4(XV), 5(XVI), 20 ve 21. Dönem Mardin milletvekilliği, Ticaret, Bayındırlık, Gıda Tarım ve Hayvancılık ile Devlet Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu. Adak, evli ve 6 çocuk babasıydı. Uzun süredir tedavi gören Adak'ı son olarak dün Ömer Vehbi Hatipoğlu ziyaret etmiş, sevenlerinden dua istemişti. SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI Fehim Adak (85) için Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde ikindi namazını müteakip cenaze namazı kılındı. Cenazeye yakınları başta olmak üzere TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Saadet Partisi eski Genel Başkanı Recai Kutan, İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu ile siyaset dünyasının önemli isimleri katıldı. “Milli Görüş”ün sembol isimlerinden olan ve Necmettin Erbakan’ın yakın arkadaşı olarak bilinen merhum Fehim Adak’ın başkentte özel bir hastanede, yaklaşık 3 yıldır kanser ve kalp yetmezliği tedavisi gördüğü öğrenildi. Sevenlerinin omuzlarında, cenaze aracına taşınan Adak’ın naaşı, tasavvuf alimlerinden Abdülhakim Arvasi’nin kabrinin bulunduğu Ankara’nın Keçiören ilçesindeki Bağlum semtinde toprağa verildi. Aile Kavramı ve Peygamberimiz (s.a.v) Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir T ek bir nefisten eşler yaratan ve o ikisinden de kadın ve erkeği yaratan Allah, kadın ve erkeğin kendisini tanımasını ve iman etmesini murad etmiştir. Onları varlığın sahibini tanıma yeteneğiyle donatmış, bu yeteneklerini kullanma ortamı olarak dünyayı seçmiş ve insanı orada halife kılmıştır. Kadın ve erkek arasında vuku bulan ya da bulacak meşru beraberliğin temelinde, Allah’ı tek ilah olarak tanımak, tevbe ve haya etmek vardır. Tüm insanlığın temelini oluşturan bu birlikteliğe bugünkü ifadelerimiz ile evlilik ve aile demekteyiz. Oluşumunun temelinde her ne kadar bir kadın ve bir erkek olsa ve kendilerinden nesiller oluşmuş olsa da aile kavramı günümüze değin çeşitli farklılıklarla anlaşıla gelmiştir: Tarih boyunca olduğu gibi, yaşadığımız toplumun kültür aktarımında da önemli bir rolü olan aile, endüstrileşme devrimine kadar bir adamın hanesinde bulunan herkesi kapsamaktaydı. Çiftin anne-babasından tutun, meşru, gayr-ı meşru çocukları, hizmetlileri, beslemeleri ve akrabaları, evin reisi olan erkeğin ailesinin bir parçasıydı. Hal bu iken şehirleşme, makinalaşma ve benzeri sebeplerle endüstrileşen toplum aileyi daha küçük bir sınır içine almış ve 20. yüzyılın başlarından itibaren, çekirdek aile kavramıyla anne baba ve çocuklarından oluşan, en küçük toplum birimi anlaşılır olmuştur. Kitle iletişim araçlarının kuşatmasıyla da sosyolojik bu tanım resimleştirilmiş ve ideal aile modeli iki çocuklu sağlıklı birer anne babadan oluşan bir fotoğraf gibi hayatımıza yerleş(tiril)miştir. Bugün birçoğumuzun da aile nedir sorusuna cevap olarak bu tanımı getirmesi, zihinlerimizdeki aile kavramının ne olduğunu ayrıntılardaki farklılıklara rağmen bu resme paralel olarak ortaya koymaktadır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (s.a.v)in aile hayatı nasıldı? diye sorduğumuzda, kafamızdaki aile modelininin ve tanımının ne olduğunu hatırlayarak soru ve olguya tekrar bakmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz. “Allah’ın Resulü’nde sizin için güzel bir örnek vardır”1 ayeti doğrultusunda, asırları aşan bir örnek model olan Allah’ın Resulü’nun aile anlayışını şüphe yok ki, Kur’an-ı Kerim belirliyordu. Ölçüleri hududullah ile belirlenen aile anlayışı iman edenler için bireysel ve toplumsal olarak sorumluluk sahibi olmak adına EHL kelimesi ile adlandırılmıştır. Ayrıca, iman edenlerle etmeyenlerin oluşturdukları toplulukların aile olarak nitelendiği ayetlere bakarsak, Allah’ın Rasulü, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in aile hayatının bugün Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 Sultan BALKAYA 16 ][ dosya [email protected] bizim algıladığımız aile hayatından çok farklı olduğu görülecektir. Onun ailesi, eşi ve çocuklarından çok daha fazlasıydı. Kızları, torunları, damatları ve amcaları gibi kan bağı olan akrabalarından başka, suffede ders yapanlar, yanında hizmetini görenler de onun ailesinin mensuplarıydı. “Ehlini ve kendini, yakıtı taşlar ve insanlar olan yakıcı ateşin azabından koru”2 ayetinin ilk muhatabı olarak O, her sabah kızı Fatıma’nın kapısının önüne gelerek onları sabah namazına davet ediyordu. Sosyal toplumdan ayrı ve kopuk yaşamayan, alemlere rahmet olan, hiçbir insana nefsi için buğz etmeyen ve tüm ilişkilerinde adaleti önceleyen bir insan olduğuna şahit olduğumuz Sevgili Peygamberimizin hayatını ne bütünüyle bir koca, ne bütünüyle bir komutan, ne de bütünüyle bir baba olarak geçirmediğini bilmekteyiz. Onun bize örneklik eden yanı, bütün bu sıfatlarının yanı sıra ve dahi bunların üzerinde, hayatının tamamını kul olma sorumluluğunda yaşaması idi. Allah’a kul olma telaşının ve mutlululuğunun nasıl ve ne olduğunu bize yaşayarak göstermişti. Dolayısıyla onunla birlikte yaşayan herkes, O’nun bu hassasiyetinin hal şekline muhatab olmuş, Allah için sevmiş ve Allah için yüz çevirmiştir. Nasıl bir aile olmalı sorusuna, Allah’ın Resulü’nden bir örnek aranıyorsa, bu örnek biraz daha yakından bakılmak ve üzerinde biraz daha derinlemesine düşünülmek kaydı ile açık ve ortadır. Allah’ın Resulü’nun eşine ve çocuklarına davranışlarını müstakil olarak ele almak ve bir bütünün parçasından kopararak, bugünün aile anlayışıyla sınırlamak vahyin yaşanmasında pratik olan sünneti eksik algılamamıza neden olur. Onun yaşamının ve ilişkilerinin tek belirleyicisi olan Allah’ın rızası idi. Tüm ilişkilerine bu bağlamdan bakabilmesi ve ilkelerinin bu doğrultuda olması, çatışması en aza indirgenmiş bir iletişim kurmasının en önemli gerekçelerindendir. Etrafındakilere hoş bir uslup ile davranması, şahsi değil sorun ve olay merkezli tutumunun bir neticesidir. Bildiğimiz kadarıyla, geçmişten hiç kimsenin şahsi hayatı Hz. Peygamberin hayatı kadar açık ve şeffaf değildir. Ellerinde apaçık böyle bir model bulunan müslüman aileler, kaynağa dönüş yapmalı ve bu kaynaktan faydalanarak zararı mümkün olduğunca azaltma gayreti göstermelidirler. Zira Modernizmin bireyselliği öne çıkaran ve toplumu atomize eden baskısı3 karşısında, çekirdek aile, aileyi aile yapan işlevini yitirmiştir. Toplumu her yönüyle kuşatan bu akımın, maalesef müslüman aileyi de etkilediği bir gerçektir. ‘Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönec ekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir’ (2/ 143) Ayeti gereğince, vasat bir topluluk olarak nebevi örnek ışığında topluma alternatifler üretmek ve sunmak gerekmektedir. Peygamber Efendimiz, kendisine vahyolunanı yanındakilere bildirmiş ve yanındakilerden derhal bunu ailelerine öğretmelerini istemiştir. Birlikte öğrenen ve birlikte düşünen aile, vahyi bir toplumu ancak böylelikle şekillendirecektir. Dikkat edilirse burada beslenme kaynağı Resul ve Onun getirdiğidir. O toplumu oluşturan ailelerin, bilmedikleri herhangi bir durum karşısında soru sorup cevabını bekledikleri tek merci Allah’ın Resulü idi. İçinde bulundukları adet ve kültürden beslenmiyor ve aile yahut toplum yaşamlarını bundan beslenerek oluşturmuyorlardı. Allah’ın terbiyesinden geçen Resul onlar için fevkalade güzel bir örnekti ve bu onlara yetiyordu. Bugün çocuk eğitimi, eşler arası iletişim gibi genelde aile üzerine fikri yapımızı oluşturan popüler teorilerin, on sene önce çok farklı olduğuna hatta bazılarının şimdilerde asla yapılmamasının gerekli olduğunun söylenmesine dikkati çekersek; sürekli değişim ve arayış içinde olan bu teorilerin çareden çok sorun oluşturduğunu söyleyebiliriz. Dahası bu teorileri İslami pratiğe uydurma çabaları, aslında kaynak olarak Efendimizden faydalanma pencerelerini Müslüman ailelere kapamaktadır. Örneğin; ‘İyi bir iletişim için eşinize söylemeniz gereken on tatlı söz’ benzeri öğütler, çeşitli vesilelerle zihinlere yerleştirilirken, bununla birlikte Peygamberin eşlerine tatlı dilli olması örneği verilebilmektedir. Bizi aydınlatmasını beklediğimiz kitaplar, seminerler, filmler ve konferanslar dahi tüketim toplumu diye klasik bir nitelemede bulunabileceğimiz bir toplumun sunduğundan başkasını bize sunamıyorken ve bu karanlıklar içinde aydınlık bu kadar yanımızda iken onu görmekte zorlanmaktayız. Böyle bir halde yapılan davranışın hangisinin kulluk dairesinde hangisinin ise istenen tüketicilik dairesinde olduğu ayrımı zorlaşacaktır. Hâlbuki neyin Resulün davranışı olabileceği bilgisi ve bilinci aileyi, kesinlikle kendisini fesada götüren yollardan uzaklaştırmada etkili olacaktır. Dış etkenleri mazeret gösterme ve çaresizlik hisleri kısır döngüsünden çıkmak için peygamberin işaret ettiği ve bize yaşadığını örnek alıp, çözümler üretmeliyiz. Bu aynı zamanda, Kur’an-ı Kerim’de örneği verilen kirlenmiş bir toplum olan Mısır halkının içinde evleri mescidler yapma çaresidir. Adı geçen evler, dışarıdan gelen (cahiliyye) zihinsel kirlenmeden arınma ve cahiliyenin fiziksel ve zihinsel baskısına karşı birer yardımlaşma evleridir. Aile büyükleri, anne ve babalar, amcalar teyzeler, evleri, sıcak sohbet ortamları, manevi hazzın olduğu ibadet yerleri tadına getirmek için çaba göstermelidirler. Ancak bu ortamlar, evlerin toplu ama bireylerin yalnız olduğu günümüz ortamlarına alternatif bir çözümdür. İlham kaynağımız ise hayatı, namazı, bütün ibadetleri ve ölümü, yanlızca Alemlerin Rabbi Allah için4 olduğuna şahidlik ettiğimiz Sevgili Pegamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) dır. 1- Ahzab 21 2- Tahrim 6 3- GUENON, Modern Dünyanın Bunalımı 4- Enam 162 Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 söyleşi ][ 17 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ahmet Baydaroğlu Türkü, Medeniyetimizin Ses Bayrağıdır Arkadaşımız Mahmut Aşkar Bey`in yaptığı söyleşiyi sunuyoruz. Hayat: Sizi otuz yıldan beri bir Türk Halk Müziği Sanatçısı olarak tanıyoruz. Hayat okuyucuları için bir de sizin ağzınızdan sizi kısaca tanıyalabilir miyiz? Ahmet Baydaroğlu Uzun zamandır üzerinde hesaplar yapılan kardeşçe bir arada yıllarca yaşayan insanların birbirine düşürülmeye çalışıldığı Doğu Anadolu bölgesinin Bitlis iline bağlı şirin bir Selçuklu beldesi olan Adilcevaz‘da dünyaya gelmişim. İlk, orta ve lise tahsilimden sonra yüksek tahsil için İzmir’e gittim. O dönemlerde hüküm süren öğrenci olaylarından dolayı tahsilimi yarıda bırakıp İstanbul‘a yerleştim. İstanbul Radyosu stajiyer THM (Türk Halk Müziği) sanatcılığı imtihanını kazandım. Bir süre devam ettikten sonra Avrupa‘ya göç eden ilk insanımızın gerekçeleriyle, yani maddi imkânsızlıklar nedeniyle Almanya‘ya geldim. 35 yıldır Anadolu‘yla bağlarını muhafaza eden cemiyetlerde, derneklerde bizim olan türküleri bizden olanlara yani Anadolu‘dan manen kopmamış ve yüreğinde Anadolu sevdası, muhabbeti olanlara, okumaya, okumakla da kalmayıp, türkülerin taşıdığı medeniyet değerlerini geride izler bırakarak yarına taşımaya çalışıyorum. Hayat: Bazen Türkiye’de ama çoğu zaman da Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde proğram yapıyor, sahne alıyorsunuz. Türkiye seyircisiyle Avrupa’daki seyirciniz arasında bir farklılık var mı? Ahmet Baydaroğlu Maalesef madden ya da manen sahip olduklarımızın ciddi anlamda değerini bilemiyoruz ve çok hoyratça ziyan ediyor, tüketiyoruz. Türkiye’de de öyle bir kaç istisnasına rağmen genel olarak zevkin eğlencenin aracı haline getirilmiş türküler. Burda ise yine birkaç istisnai durum hariç, bir aidiyet vesilesi, dertleşme, geldiği topraklara hayali de olsa bir yolculuk vasıtası olarak okunuyor dinleniyor türküler. Nasıl bir medeniyete ve kültüre sahip olduğumuzun izleri aranıyor türkülerde, çünkü türküler medeniyetimizin kültürümüzün köşe taşlarıdır ve bu medeniyeti meydana getirenlerin harcıdır, çimentosudur, betonudur. Hayat: Anadolu insanı türküyle yatıp türküyle kalkar tabiri caizse... Hayat: Yeni nesillerin türküyle arası nasıl? Bir türkücü olarak, gidişattan memnun musunuz? Ahmet Baydaroğlu Değişen dünyada maalesef türküler de bir evrim yaşıyor. Evrilirken devriliyor, devrilirken sağı solu, eli yüzü kırılıyor, yaralanıyor. Toprağın bağrını deşen Veysel Baba‘nın gül ile karşılık bulmasının yerini dikenler alıyor. Türküler bir medeniyet tezahürü olması, ses bayrağımız olarak gönderde dalgalanması gerekirken, ötekileştirmenin aracı olarak kullanılıyor. Ama ümitvarım. Yeni yetişen nesillerde özellikle samimi Alevi-Bektaşi öğretisinin engin donanımı ile yetişen gençlik, türkülere cansiperane sahip cıkıyor. Hem yaşıyor hem yaşatıyorlar. Hayat: Türkü sizce ne ifade eder? Türkü size neyi veya neleri çağrıştırır? Ahmet Baydaroğlu Türkü mensubiyetinden şeref duyduğum medeniyetimizin milletimizin ses bayrağıdır. Düne ait ne varsa bize taşıyan en önemli mirastır. İnsana dair ne varsa içinde bulabildiğimiz bir yürek kabarmasıdır. Hatıraların ve hafizanın diri tutulmasını sağlar türküler. Mesela “Şol Revan’da balam kaldı” türküsünü dinlerken bugün sınırlarımız dışında kalan Erivan’ın bu medeniyetin bir zamanlar bir parçası olduğu, ya da, “burası Muş’tur, yolu yokuştur” türküsünü dinlerken Yemen’i ve ecdadın Yemen’de yaşadıklarını, verdiği mücadeleyi hatırlatır. Örnekleri uzatmak mümkün fakat kısaca türküler, Yunusları, Karacaoğlanları, Dadaloğlunu, Pir Sultanı, Reyhani’yi, Sümmani’yi, Çobanoğlu’nu, Veysel Baba’yı çağrıştırır, hatırlatır. Hatıraları olmayanların hatıra bırakma şansları da yoktur. Bugün dün ile alakalı yaşanmışlıkları öğrenmenin bir yolu da türkülerdir. Yarın gelecek olanların bu günü öğrenmeleri için dünden yolculuğa başlayıp bugün verdiğimiz molada azığımızı türküler yapıp yarına yürümeliyiz. Hayat: Biraz da kendi çalışmalarınızdan bize bahsedin: Neler var gündeminizde? Ahmet Baydaroğlu Malum teknolojinin geldiği noktada artık eskisi gibi albüm çalışması olmuyor maalesef. Bir iki eserlik çalışmalar oluyor. İnternet üzerinden dinleyicilere ulaştırmak üzere televizyonda haftalık halk müziği programı çalışmalarım oldu. Avrupalı Türklerin ilk televizyonu, “Kanal Avrupa”da tekrar bir programa başladım. Hayat: Ahmet Bey son olarak ne söylemek istersiniz? Ahmet Baydaroğlu Avrupa’da insanımızın mevcut durumu ve geleceğine yönelik başlatmış olduğunuz beyin fırtınasının taşıyıcısı olan Hayat Gazetesi’ne başarılar dilerken, böylesine kaliteli bir neşriyatta röportaj fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyorum. “Gönül gel seninle muhabbet edelim Araya kimseyi alma sevdiğim Ya benim kimim var kime yalvarayım Kaldır gönlündeki karayı gönül” Ana sütü gibi helal, ana sütü gibi duru, ana sütü gibi temiz türkülerimiz milletimizin dostluğu samimiyeti, muhabbeti için dünya durdukça söylensin, söylenmeye devam edilsin. Hayat: Ahmet Bey, biz de çok teşekkür ederiz. ATİB Plochingen Türk Kültür Merkezi Bilgi Yarışması Düzenledi A vrupa Türk İslam Birliği Plochingen Türk Kültür Merkezi bilgi yarışması düzenledi. Dernek eğitim faaliyetlerine katılan kız ve erkek öğrencilerin yarıştığı programa ATİB BW Bölge Başkanı Davut Özyurt, ATİB GYK Üyesi Ünal Göktaş, Gençlik Kolları Eski Başkanı Süleyman Yıldırım, Gençlik Kolları Eski Eğitim Sorumlusu Uğur Göktaş ve Dernek Başkanı Serdar Düzgün ile yönetim kurulu ve üyeleri katıldılar. Eski Gençlik Kolları Başkanı Süleyman Yıldırım ve Gençlik Kolları Eski Eğitim Sorumlusu Uğur Göktaş'ın jüri üyeliği yaptığı bilgi yarışmasında Dernek Din Görevlisi Mehmet Yaygın ve Bayan Din Görevlisi Gülizar Hoca Hanım`dan eğitim alan öğreciler kıyasıya yarıştılar. Dört grup erkek, iki grup kız olmak üzere altı gruptan oluşan yarışmada Genel Kültür, Tarih ve Din alanında sorular soruldu. Program sonunda kız grubu birici olurken erkek grubu da ikinci ve üçüncülük dereceklerini aldı. İlk üçe giren yarışmacılara ödülleri takdim edildi. 18 ][ röportaj I Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 IGMG Hac-Umre GmbH’dan 7’den 70’e Tüm Aile Fertleri İçin Özel Umre Hizmetleri GMG Hac-Umre Birim Başkanı Tahir Köksoy ile 7’den 70’e tüm aile fertleri düşünülerek sunulan umre hizmetlerini konuştuk. Genel olarak yılın hangi dönemlerinde umre çalışmaları ön plana çıkıyor? Bunların birbirinden farkı nedir? Bundan on sene önce “umre” denildiğinde sadece Ramazan Umresi akla gelirdi. Son yıllarda umre potansiyelimizin artışı sebebiyle her ay umre organizesi yapılmaktadır. Bunun en büyük etkeni Avrupa’da okul tatillerin yeterli uzunlukta oluşudur. Emekliler için özel programların oluşu da bu potansiyeli yükseltmektedir. Umre hizmetlerimize Ocak-Şubat aylarında Fransa ve Hollanda Umresi ve Türkiye’den Hennes Tour Şirketimizin düzenlediği umre organizasyonları ile start veriyoruz. Umrelerimize imkânı olan her şehir ve ülkeden umreci katılabiliyor. Nisan Umresi ise Paskalya tatilinde gerçekleştirilmekte olup okul tatili münasebeti ile gençlerimiz ağırlıklı olarak bu paketi tercih etmektedirler. Aynı zamanda son iki yıldan beri düzenlenen Aralık Umresi veya diğer adıyla Yılbaşı Umresi de ciddi bir talep oluşturdu. Bu dönemde okul ve resmî kurumların tatil oluşu özellikle talebeler ve çalışanlar açısından umre organizasyona talebi artırdı. Yine son yıllarda oluşturduğumuz 55 yaş üstü emekliler için özel fiyata tâbi 2 ve 3 haftalık programlarımız da ciddi bir rağbet görmektedir. Umre programlarınız kısa ve uzun dönem umreler olarak çeşitlilik gösteriyor. Bunlar arasındaki farkı kısaca aktarır mısınız? Suudi Arabistan’daki inşaatlardan dolayı umrecilerimiz Ramazan ayının dışında kutsal topraklarda maalesef 1 ay kalamıyorlar. Ancak emekliler için oluşturduğumuz kafilemizde 3 haftalık programlar sunuyoruz. Gençlere kısaca; çalışan ve okuyan kitleye hitap ettiğimiz için onlar da zaten 2 haftadan fazla kalamıyorlar. Dolayısı ile programlarımızın bir çoğunda 2 hafta planlaması yapılmaktadır. U mr e ça lı şma l a rın ın A v ru pa ’d a yaşayan Müslümanlar için önemi nedir? İnsanlarla umre esnasında sohbet imkânına sahip oluyoruz. Tabii ki onların duygularını bir iki cümleyle sınırlandırmak pek mümkün değil; lakin bir gencimizin ifadesi beni çok etkilemişti: “Ben dinimi burda, umreye geldiğimde tanıdım.” Bu ifadenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Burada yapılan ibadetin ve buradaki manevi iklimin her yönü ile insanı etkilediği aşikâr. Kul, Rabbi ile en yakın olduğu merkeze gidiyor. Efendimiz (s.a.v.)’i ziyaret ediyor, bu mübarek topraklara gelen gençlerin ve genç ailelerin yüzlerindeki ifade onların yaşadıkları muhteşem duyguyu en güzel şekilde yansıtıyor. Dolayısı ile Avrupalı Müslümanların bu hazzı ve güzelliği mutlaka evlatlarına genç iken yaşatmaları gerektiğini düşünüyorum. Özellikler gençlerin umreye gitmesini arzu ediyorsunuz. Bu hususta gençleri teşvik edecek ne gibi hizmet ve imkânlar sunuluyor? Gençlerimize özel genç rehberlerimiz var. Gençlik teşkilatımız ile “Abi–Kardeş” projesi çerçevesinde gençlerin birbiri arasında tanışıp kaynaşmalarını sağlıyoruz. Aynı şekilde Kadınlar Gençlik Teşkilatımız da “Abla–Kardeş” çalışmaları ile genç bayanlar arasında güzel programlara imza atıyorlar. Pek çok özel sohbet ve buluşma programları tertip ediyorlar. Bu programlarda kimi zaman hatip olarak genç ve herkes tarafından beğenilen hocalarımızı davet ederek orada umrecilerimiz ile buluşturuyoruz. Gençlik Gecesi tertip ederek programımızda Kâbe imamlarını ağırlıyoruz. Toplu tavaflar ile programımıza unutulmayacak bir heyacan katıyoruz. Psikolog ve aile danışmanları ile de gençlerimizin sorunlarına ve ailelerin problemlerine çözüm üretmeye çalışıyoruz. Umrede sunduğunuz kreş hizmetleri şüphesiz aileler için büyük bir kolaylık. Bize bu hizmetten biraz söz eder misiniz? Mesela kaç yaşından itibaren çocuklar kreşe bırakılabiliyor? Son yıllarda sunduğumuz kreş hizmetleri umre çalışmalarımıza güzellik kattı. Bu vesile ile IGMG Eğitim Başkanlığından kardeşlerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Ciddi bir altyapı çalışması ile uzman eğitmenler eşliğinde 2014 yılında 350 civarı çocuğumuza kreş ve eğitim hizmeti sunulmuştur. Mekke ve Medine’de belirli saatlerde 2 ile 10 yaş arasındaki çocuklarımızı kabul ediyoruz. Bu sayede aileler çocukları ile rahat tavaf yapabiliyor ziyaretlerini de daha rahat gerçekleştirebiliyorlar. Bu hizmetimizle daha ziyade ailelerin bu önemli beldelere çocukları ile ziyaret gerçekleştirmeleri sağlanırken, çocuklarımıza İslam’ın ana temellerini anlatmak için önemli bir fırsat yakalandığını düşünüyorum. Çünkü “öğretmek” fiilini çok önemsiyorum. Aileler için sunduğunuz diğer özel olanaklarınız nelerdir? Aileler için müstakil oda hizmetleri veriliyor. Aynı zamanda 12 ile 25 yaş arası gençler ile üniversite okuyan gençlerimize özel fiyatlar sunuluyor. Tabii 2-12 yaş arası çocuklarımız için özel indirimli fiyatlarımız bulunuyor. Emekliler ve yaşlılar için olan paketlerinizden söz eder misiniz? Projelerimizin ağırlık noktası esasen gençlerimiz. Ancak hayırlı çalışmalara her zaman öncü olmuş büyüklerimizi de unutmak mümkün değil. 55 yaş üstü büyüklerimize özel fiyatla belirli tarihlerde 2 ve 3 haftalık programlar sunuyoruz. Seçtiğimiz tarihlerin iklim olarak uygun olmasına ve Mekke ve Medine’nin sakin bir dönemine denk gelmesine özen gösteriyoruz. Böylesinin onlar için daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bu kafileye rağbetin giderek artması ne kadar isabetli bir hizmet yaptığımızı göstermektedir. İrşad umrenin olmazsa olmazı diyebiliriz, bize bu yönde yapılan hizmetleri aktarır mısınız? İfade ettiğiniz gibi umre irşaddır. Bizler de her 45 kişiye verdiğimiz kafile ve grup başkanlarımız ile her kafileye tahsis ettiğimiz hoca hanımlar ile mukaddes topraklardaki kardeşlerimize özel hizmetler vermekteyiz. Öte yandan hatiplerimiz ve eğitmenlerimiz ile çeşitli sohbet ve programlar sunmaktayız. Zaten bizi farklı kılan ve teveccühün artmasına en büyük etken yürüttüğümüz irşad faaliyetlerimizdir. Kardeşlerimize burada maneviyat dolu bir umre yaşatmaya çalışıyoruz. Umrecilere umre öncesi ve sonrası ne gibi olanaklar sunmaktasınız? Herşeyden önemlisi umrecilerimizi uçuşlardan önce düzenlediğimiz seminerler ile bilinçlendiriyoruz. Onlara umre malzemelerini teslim ederek ordaki ihtiyaçlarına karşılık vermeye çalışıyoruz. Kafileler daha yola çıkmadan burda bir kaç defa yaptıkları seminerler ile birbiriyle kaynaşma imkânı buluyor ve bir aile hâline geliyor. Yapılan programlar ile arkadaşlık, dostluk köprüleri inşa ediliyor. Döndükten sonra bölgelerimiz tarafından tertip edilen umre buluşmaları ile hasret gideriyor ve o güzel günleri tekrar yâd ediyoruz. Türkiye’den akrabaları ile birlikte umre yapmak isteyen Avrupalı Müslümanlara bu kolaylık nasıl sağlanıyor? 4 sene önce kurulan Türkiye Şirketimiz “Hennes Tour” ile aileleri İstanbul’da buluşturarak umreye aynı kafilede gönderiyoruz. Yıl boyunca bu imkânı sunuyoruz. Türkiye’deki umreci adayları işlemlerini oradan Hennes Tour aracılığı ile yaptırıyor, Avrupa’da umrecilerimiz de işlemleri burda yaparak umre programlarına dâhil oluyor. Hac ibadeti içinse Türkiye’de yalnızca kura çekilişinde çıkan hacı adaylarına bu imkânı sunuyoruz. Herhangi bir yakını ile umre yapmak isteyen kardeşlerimizin bizi aramaları yeterli olacaktır. Son olarak “Umreye gitmek isteyenlerin ilk tercihi neden IGMG HacUmre ve Seyahat Şirketi olmalı” dersek okuyucularımıza bu konuda neler söylersiniz? IGMG Hac–Umre Seyahat Şirketimiz hamdolsun Avrupalı Müslümanların ilk tercihi oluyor. Bu da teşkilatımıza güvenmeleri ve çocuklara, gençlere, genç ailelere, talebelere ve 55 yaş üstü emeklilere yani tüm aileye verdiğimiz hizmetlerden dolayı bizleri tercih etmeleri ile açıklanabilir. Teveccühlerinden ötürü şükranlarımızı sunuyoruz. Herkese en azından bir “Hac” veya “Umre”yi Millî Görüş farkı ile yapmalarını tavsiye ediyorum. Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 haber ][ 19 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Türk Hava Yolları Friedrichshafen Havalimanından 27 Mart 2016 İtibarı İle Yeni Tarifesi İle Günlük Sefer Sunmaya Devam Ediyor SSe Sef Sefe Sefer e Ƶ Ƶŵ EƵŵĂƌĂƐŦ EƵŵĂƌĂ E EƵŵĂƌĂƐ EƵŵĂ EƵŵ EƵŵĂƌ EƵ M ayıs 2013 yılından bu yana Friedrichshafen Havalimanında hizmet veren Türk Hava Yolları 27 Mart 2016 itibari ile yeni tarifesi ile günlük sefer sunmaya devam ediyor. Ayrıca iç ve dış hatlarda daha fazla bağlantı verilebilmesi için parçalı tarife uçuşları sunacak. Böylece Friedrichshafen'den Pazartesi, Çarşamba, Cuma ve Pazar olmak üzere sefer 18:35 olarak icra edilirken Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri sabah 11:15 olarak icra edilecek. Yeni tarife ile iç hatlarda kazanılan bazı bağlantılar şöyledir: Denizli, Diyarbakır, Hatay, Sivas, Bodrum, İzmir, Trabzon. Geniş çevrede yaşayan Türk nüfusunun yanısıra Alman vatandaşlarının da sıkça kullandığı Türk Hava Yolları seferleri Bodensee bölgesi için bir zenginlik olarak görülmektedir. Nitekim bölgeyi günlük seferler ile Dünya ile bağlamakta. 300´üncü uçağını teslim alan Türk Hava Yolları 116 Ülke olmak üzere toplamında 286 noktaya uçarak dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu ünvanını taşıyor. Bağımsız Skytrax kuruluşu tarafınca 5. Kez Avrupa’nın en iyi Havayolu seçilen Türk Hava Yolları dünya sıralamasında 4. Sırada yerini korumakta. 5 yıldızlı Havayolu olma yolunda ilerliyen Türk Hava Yolları global anlamda bir çok sponsorluğa imza attı. Önümüzdeki günlerde izleyicileriyle beyaz perdede buluşacak “Batman Süpermen'e karşı” filmine sponsor olarak başarılı bir pazarlama statejisi izleyen Türk hava Yolları böylece dünya çapında kendinden söz ettiriyor. Friedrichshafen Müdürü İbrahim Günaydın Friedrichshafen hattı açılışından bu yana THY tercih eden yolculara teşekkür ederken, hizmet kalitelerini daha da yukarıya çekmenin gayreti içinde olduklarını ifade etti. 27.03.2016 29.10.2016 ^ĂůŦ͕WĞƌƔĞŵďĞ͕ƵŵĂƌƚĞƐŝ TK 1387 01.04.2016 28.10.2016 WĂnjĂƌƚĞƐŝ͕ĂƌƔĂŵďĂ͕ƵŵĂ͕WĂnjĂƌ ^ĂůŦ͕WĞƌƔĞŵďĞ͕ƵŵĂƌƚĞƐŝ 27.03.2016 29.10.2016 14:46 08:25 10:20 FDH IST 15:50 17:40 FDH IST 22:15 18:35 FDH IST 15:00 11:15 IST FDH WĂnjĂƌƚĞƐŝ͕ĂƌƔĂŵďĂ͕ƵŵĂ͕WĂnjĂƌ 01.04.2016 28.10.2016 TK 1388 ĂĂƌŦ s sĂƌŦ sĂ sĂƌ sĂƌŦƔ ĂĂů < <Ăů <Ă <ĂůŬ <ĂůŬŦ <ĂůŬŦƔ TK 1385 TK 1386 ççU günleri ggü günl günle gün Uççu U Uçu Uçus N EEND ND R SSTA START STAR STTTSTA 20 ][ röportaj Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 ATİB Genel Başkanı İhsan ÖNER A “Olmazsa Olmazımız Türkçemizdir” TİB Genel Başkanı İhsan Öner Beyle ATİB Genel Merkezinde gerçekleştirdiğimiz röportajı sunuyoruz. İhsan Bey kendine has samimi üslubuyla sorularımıza içtenlikle cevaplar verdi. - İhsan Bey son dönemde müslümanların halini nasıl görüyorsunuz. Avrupa özelinde? Allah`tan başka kimsenin önünde eğilmem. Doğru bildiğim yollardan arkama bakmadan yürürüm. İki yüzlülüğü sevmem, nefret ederim. Ama İslam coğrafyasının ve özellikle Almanya`daki tüm teşkilatlar da dahil maalesef benim değerlendirmem budur; müslümanlar samimi değil, iki yüzlü, herkes fitnenin fesatın peşinde, birbirini karalamaya çalışıyor. Düz durmuyor, Allah`ın yardımı bu yüzden İslam cografyasına gelmez. Ne zamanki biz hep lafta ve şekilcilikte müslümanlığımızı yaşıyoruz, İslam`ın şartını beşe bağlamışız, insanları kandırma, dalavere yapma, üçkağıda getirme v.s. bunlar müslümanda olması gerekmeyen şartlar değil, orucunun tutuyor musun, namazını kılıyor musun, tabii namaz da niyet ile alakalı bir ibadettir. Birileri spor şeklinde de algılayabiliyor. Desinler için iş yapan insanlar, Allah korkusundan uzak, herkes birbirinin aleyhinde, bu anlayış içerisinde İslam cografyasının bir yere gelebileceğine inanmıyorum. Allah bizi ıslah etsin diye düşünüyorum. Maalesef bugün kelle kesen de Allahü Ekber diyor, kellesi kesilen de Lailahe illallah diyor. Bunu hiç kimse sorgulamıyor. Halbuki Allh ayetlerinin bir çoğunda “Ey iman edenler hiç düşünmez misiniz, hiç idrak etmez misiniz” diyor. Biz düşünmüyoruz, Müslüman düşünmez, müslüman araştırmaz, müslüman ezbercidir; birisi bir şey söyler hemen onu kapar, onunla kendini tatmin etmeye, yol almaya çalışır. Ondan sonra da “biz niye bu haldeyiz” sorusunu sorar. Mekke`nin fethi yeni bir medeniyetin doğuşudur. İstanbul`un fethi yeni bir Türk İslam medeniyetinin doğuşudur. İstanbul`un fethini kutlar, oradaki arka plandaki gerçek manayı idrak etmez. Mekke`nin Fethini kutlar, oradaki gerçek manayı idrak etmez. İşte Mehmet Akif`i anar ama anlamaz. Maalesef anlamadan dinlemeden şekilcilikle bu işleri yaparız. İftarda sema gösterisi olur, düğünde sema gösterisi olur ama onun manasını idrak etmez. Artık sema bir folklor haline dönüşmüş, düğününde bir tarafta göbek atar, öbür tarafta sema gösterisi yapar. Müslümanın hali müslüman coğrafyasının hali budur. Müslümanlar birbiri ile uğraşır, biri diğerinin nerede hatasını bulur ve büyüteçle büyütür, başka yerlere servis ederimin peşinde. Yav bu benim din kardeşimdir, hatasını örtmeliyim demez, onu yaymakla uğraşır. Avrupa`ya baktığımda halimizi çok farklı görmüyorum. - Buradan hareketle ATİB olarak kendi cemiyetlerinizde özel çalışmalarınız var mı? Y ani kü ltü re l ça lı şm ada n t utu n, eğ iti m çalışmasından tutun, ticari çalışmadan tutun, pek çok çalışma için özel bir yol belirlediniz mi? Avrupa Türk İslam Birliği kurulurken kendisine bir slogan belirlemiştir. Hakkın olduğu yerde olacağız. “Hak nerede ise biz oradayız.” Ben göreve geldiğimden beri bunun çalışmalarını yapıyorum. Ahmed`in Mehmed`in olduğu yerde olmayın, Hakkın olduğu yerde olun, günün adamı olmayın, insana bağlanmayın, şahıslar önemli değil, şahıslar gelir geçer, davanızın özüne inin, samimi olun. Biz bir aileyiz, birbirimize kenetlenip birbirimize sahiplenelim. Ancak o zaman başarı gelir. Samimiyetin olmadığı yerde başarıya ulaşmak şansınız yoktur. Arkanıza bakmadan yürümelisiniz ki bir yerlere varabilesiniz. Eğer işbirliği yaptığınız insanlarda samimiyetsizlik varsa iki de bir arkaya dönerseniz yol alamazsınız. Her arkaya dönüş bir zaman kaybıdır. Hep bu minval üzere 4 yıldır çalışmalarımı götürmeye çalıştım. Allah`a şükürle olsun geçenlerde “Gençlik Kurultay”ımızı yaptık. Gençlerimiz toplandılar. Almanya genelinde tüm derneklerimizde gençlerimiz genç kızlarımız teşkilatlandılar. Hafta sonları kamp çalışmaları yapıyorlar. Bazı derneklerimizde bizim AKEV dershaneleri dediğimiz, ev ödevlerine yardım dersleri yapılan çalışmalarımız var. Şimdi bir yeni projemiz başladı. „Bana bir masal oku“ bunu Köln`de başlattık. Almanya geneline de yaymak istiyoruz. Yani iki bayan kardeşimiz belirli yaş gurubundaki çocukları topluyor, onlara masal anlatmaya çalışıyor. “Olmazsa olmazımız Türkçemizdir” diyoruz. Her yerde verdiğim bir örnek var; Bir dedenin, bir babanın bir oğlu Almanya`ya bir oğlu Fransa`ya gitmişse, eğer bu bir babanın çocukları ana lisanlarını unuturlarsa ileride birbirleri ile anlaşamazlar. Almanca bilir Türkçe bilmez, Fransızca bilir Türkçe bilmezse bunların anlaşma dili bitmiştir. Anlaşmanın sağlanamadığı bir yerde aile bütünlüğü kaybolmuştur. Bir dedenin torunları birbirleri ile anlaşamaz noktaya gelmişlerdir böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmışız demektir. İçerisinde bulunduğumuz göçün 55.-56. yıla giriyoruz. Yabancılar olarak en zor dönemden geçiyoruz. Pegida`dır, mülteci olaylarıdır, İslam coğrafyasındaki bu karışıklıklardır. Burada heryerde söylüyorum; samimi olarak bu işten korkan Almanlar var. Yani hep artniyet aramayalım. İğneyi kendimize batıralım, sonra cuvaldızı başkasına batıralım böyle bir atasözümüz var. Yani bir müslüman olarak sen İslam coğrafyasındaki bu gelişmelerden etkilenmiyor musun. Zaten yıllardır İslam aleyhinde olan bu toplumun medyası işte yönetenleri v.s. sürekli bu işi kullanıyor. Bu olaylarda bu insanların gözünün önünde cereyan ediyor. Samimi olarak korkuyor insanlar. 40 yıllık komşusuna mesafe koymaya çalışıyor. Burada kendimizi yargılamamız lazım, kendimizi sorgulamamız lazım. Biz nerede yanlış yapıyoruz, biz nasıl yanlış yapıyoruz. Dolayısı ile bu gelişmeler ışığında bizim birbirimize sahip çıkmamız gerekir. Kadınlarımızın çalışmalarını destekliyoruz. Kadın kolları demiyoruz, gençlik kolları demiyoruz, ATİB Gençlik, ATİB Kadınları diyoruz. Gençlere yönelik tiyatro çalışmaları başlattık. Şu anda 85`e çıktı bu çalışmalara katılan genç sayısı. Mülhheim`da, Remscheid`da, Bielefeld`de bu çalışmalar yapılıyor. Türkiye`den hocalar geliyor, psikologlar geliyor, çocuklara kendine güven testleri yapılıyor. Belki bir piyes çalışmaları yapılıyor. Her zaman söylüyorum; kendi kültürel değerlerinden kopuk bir kimlik ki İslami kimlik de koysan adını bunun, kendi ecdadının takip ettiği orta yol müslümanlığını, tarihini ögretememişsen bu çocuklardaki dini kimlik bazen Afganistandaki Talibana, bazen da Irak`tak Işide ayrılır. Onun için kendi kültür değerlerimizi, folklorumuzu, müziğimizi, tiyatromuzu, edebiyatımızı, resmimizi, mutfağımızı, her türlü değerlerimizi çocuklarımıza öğretirsek, kimlikli şahsiyetler oluşturabilirsek, hem burada bizim geleceğimizin teminatı konusunda faydalı olur hem de insani değerlerin -bu egonun hakim olduğu, bencilliğin ön safta olduğusafhaya geçtiği artık insanlara bakarken duruşa değil de kuruşa bakarak hareket eden insanlar, işte vicdana değil de cüzdana bakarak hareket eden insanların olduğu bu ego toplumunda; ana baba sevgisinin, kardeş sevgisinin, aile sevgisinin, insan sevgisinin kaybolmaya başladığı bu toplumda, bizim kendi kültürümüzde varolan; yaratılanı Yaratandan dolayı severim sevgi anlayışının hakim olacağı yeni bir medeniyet oluşması, hani ecdadımızın geçmişte; “güneş bir gün batıdan doğacaktır” sözündeki kastedilen güneş sabah doğan akşam batan güneş değil, bir medeniyet güneşi doğacaksa onun bu batıda temelleri atacak çalışmalara yönelik faaliyetlere ağırlık vermemiz gerekir diye düşünüyorum. Bütün sivil kitle kuruluşlarının bundan sonra çok daha samimi bir şekilde gurup taassubundan kurtularak tek başına yapamayacağımız bir çok şey var. Ama birlikte olmamız halinde yapabileceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum. ATİB`in maddi imkanları kısıtlı olabilír, belki fiziki mekanları kısıtlı olabilir; ama bu mekanlara sahip olan fakat fikri eksikliği olan eleman eksikliği olan kurumlar olabilir, maddi imkanı, parası olup da mekanı olup da imkanı olan arkadaşlarla bir araya geldiğimizde -birisi unu getirir, birisi şekeri getirir helvayı yapmış oluruz. Bizim artık olmazsa olmazlarımızdan birisi çift lisanlı ana okullarının mutlaka tesis edilmesidir. - Bu noktada bir çalışma başlattınız mı yoksa teori boyutunda mı? Şu anda pek çok cemiyetimizde ancak hafta sonları anaokulu projeleri uyguluyoruz. Bir kaç teşkilatımızda bu istikamette çalışmalar da var. Fiziki mekanı olan. Mesela Darmstadt Anaokulu yapma çalışmaları içerisinde. Diğer kurumların da bu çalışmaları olduğunu duyuyoruz. Herkes kendi çapında faaliyetler yapıyor. Ama bu çalışmanın tek başına olmasındansa birliktelik halinde işin üzerine gidilerek çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Netice itibariyle arkadaşlarımız arasında fikri bazda çok ayrılıklar olduğunu düşünmüyorum. Bundan iki ay önce Mainz cemiyetimizin kermesinde bir Alman gazeteci bana şunu sordu; ATİB ile DİTİB arasındaki fark nedir? Birisi A ile başlıyor, öbürü de D ile başlıyor demiştim. Yani dolayısıyla genel manada bu kurumların cemaatlerine baktığımızda camilere giden insanlara baktığımızda hepsinin aynı düşünce içerisinde olduğunu görürsünüz. Buradaki teşkilatların gerçek manada birer sivil toplum kuruluşu haline gelmeleri elzemdir. Siyasi partiler, cemaat anlayışları bir ayrıcalık oluşturmamalıdır. Ben her zaman ATİB cemaatine şunu söylerim; Hangi siyasi partiyi seçerseniz seçin, ben sizin hangi siyasi partiye oy vereceğinize karışmam. Ama teşkilatlarımızda siyasi parti propagandası yaptırmam. Gençlerimizin daha çok buradaki meselelere yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye siyasetine yönlendirerek değil, o çocuklarımızın çoğunluğu burada daha doğru düzgün Türkçe konuşamıyor. Eğer siyaset yapılacaksa buradaki siyasi partilere gitmeliler. Buradaki siyasi partilere angaje olmalılar. Bazen konuşuluyor şurada şu kadar Türk kökenliler var diye. Var tabi Almanlar maalesef burada siyasete ilgi duymuyor. Siyasi partilere bakın üyelerinin %80`i 70 yaşın üzerindedir. Ama gençler olarak gidip oraya angaje olabilirsiniz. Almanya`da tepeden atama biryerlere gelemezsiniz. Yani Bayan Merkel kalkıp da işte Mainz`da falan kişi milletvekili olacak demez. Oradaki üyeler kendileri belirler. Burada basamak basamak çıkarak biryerlere gelebilirsiniz. Buranın metodu budur, doğru olan da budur. Yoksa Türkiye`deki atama sistemi gibi memur atar gibi milletvekili adayı atayarak böyle demokrasi olmaz. Ben Türkiye`nin bu sistemini her zaman yargılıyorum. Türkiye`de demokratik sistem eksik uygulanıyor dediğimiz de birileri tenkit ediyor. Benim anlatmak istediğim odur. Onun için de seçilen milletvekili kendi tabanına dönmüyor. İşte bu bile Türkiye`deki ve Almanya`daki siyaset anlayışının farklı olduğunu gösteriyor. Öyleyse Avrupa ülkelerinde yaşıyorsak, çocuklarımızı siyasete angaje edeceksek ki ben gençlerimize bunu anlatıyorum; siyasete girin, sendikaya girin, sivil kitle kuruluşlarına girin. Kendimizi kabul ettirmenin bir tek yolu vardır; kendi içimizde bizim Elazığ`da bir tabir var; “san sağa pişir san sağa ye / kendin pişir kendin ye.” Böyle olursanız bu toplum sizi kabul etmez. Siz bu toplumun her katmanında olmak zorundasınız. Sivil kitle kuruluşlarında olacaksınız. Sendikalarında olacaksınız, partilerinde olacaksınız ve oralarda çalışmalarınızı yürüteceksiniz. Tabiki kendi değerlerinizin yaşandığı cemiyetlerinize ehemmiyet vereceksiniz, önem vereceksiniz. O cemiyetlerde de faaliyetler yapacaksınız. Ben gençlerimizin cemiyetlerde görev yapmalarını, cemiyet çalışmaları içerisinde bulunmalarını hem tahsil hayatlarında, hem gelecekteki çalışma hayatlarında kendilerine çok büyük yol göstereceğini söylüyorum. Yani bir müesseseye giren çocuklar bile gelip bizden belge alıyorlar. Ben şu sivil kitle kuruluşunda Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 3-4 senedir çalışıyorum diye. O bile bir yerlere girmesinde yeterli sayılıyor. Onun için cemiyetlerimizin elbette kendi teşkilatlarımızı da ihmal etmeden ama sivil kitle kuruluşlarını yöneten arkadaşlarımız mesela biz eskiden ayda bir altı haftada bir biraraya gelirdik. Son bir yıldır biraraya gelemiyoruz.- biraraya gelme noktasında samimi olmalıdır. Hangi işimiz bizim biraraya gelmemizden daha önemli olabilir. Eğer buna önem verilmiyorsa ben bir samimiyetsizlik olduğuna kanaat getiriyorum. Bu şekilde olursa bizler buralarda bir arpa boyu yol alamayız. Kendi kendimizi aldatırız. - Buradan hareketle biraraya gelinmesinde illa da İslam Konferansı gibi bir çalışmamı olması lazım, yoksa elzem şekilde biraraya gelinebilmesi için özel bir tavsiyeniz var mı? 4-5 yıldır devam eden bir geleneğimiz vardı. Sonra bu iş biraz savsaklandı. Bazılarımız gelmemeye başladı. Yerine birilerini göndermeye başladı. Öyle olunca da tavır koymak gerekti. Hep biraraya geldiğimizde teklifimiz şu oluyordu. Her bir teşkilattan 4 tane akil adam toplamda 20 civarı akil adam biraraya gelsin. Gidelim bir hafta sonu 3 gün 3 gece bir otelde oturalım. Bütün meseleleri masaya yatıralım. Bunların hangisini hangi kuruluş halledebilir. Hangisini beraber halledebiliriz. 3 yıl bunun için uğraştım ama bir türlü bu noktada bir mesafe katedemedik. Otel tutuldu, iptal edildi. En son pes ettim. Artık kendi kendime şuna inandım; laf ola beri gele. İşte sünnet olayı olacak da biraraya gelecek de ki oraya da çoğu zaman Genel başkanlar gelmiyor. Mesela bir Büyükelçi veya Başkonsolos davet ederse belki oralarda biraraya geliyoruz. Yemek yiyip dağılıyoruz. 4 yıllık dönem içerisinde maalesef bu samiyeti sağlayamadık. Biz biraraya gelmeyi sağlayamazsak her teşkilat kendi taassubu ile ben daha çok kahramanım der. Kahramanlık ölçümüz ne? Yani kahramanlık taslanıyor diye söylemiyorum. Herkes kendi başına birşeyler Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir yapmaya çalışıyor. E biz birlikteyiz. Nerede birlikteyiz. Belki birbirimizin aleyhine konuşmuyoruzdur. Ben her toplantıda adı ne olursa olsun Allah rızası için çalışan herkese teşekkür ediyorum. ATİB mütevazı bir teşkilattır. Referans isminde bir dergimiz var. Her sayısında bir konu alarak onu yorumlamaya çalışıyoruz. Maalesef bunu kim için yapıyoruz, okumayan müslümanlara yapıyoruz. Dergiyi çıkarıyoruz ama okunduğundan emin değiliz. Ama biz ısrarla çıkarmaya devam edeceğiz. Okuyanlar vardır diye. Doktora çalışması yapan pekçok kişinin de dergimiz hakkında olumlu tepkileri de olmuştur. Azerbaycandan gelen doktora çalışması yapan bir bayan arkadaşımız bize daha sonra teşekkürlerini iletmiştir. Doktora çalışmasına dergimizin çok katkısı olduğunu iletti. Mütevazı çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Bizim önemsediğimiz şudur; bir birliktelik meydana gelirse teşkilatların illa da birleşmesi gerekmiyor. Müşterek adım atma yani her kurum gene olduğu yerde bulunsun ama; belli projelerde beraber hareket edilsin. Bu şekilde insanımıza daha iyi hizmetler verilir diye inanıyorum. -Son dönemde T.C. resmi makanlarının Almanya`daki sivil toplum kuruluşlarına proje bazında destekleri var. Bu desteklerin daha verimli olabilmesi açısından sizlerin resmi makamlara tavsiyeleriniz oluyor mu? Biz ATİB olarak Türkiye`de bir hafta sonu bir çalıştay yaptık. Tüm ATİB yönetim kurulu ve cemiyet başkanlarının katıldığı. Yurtdışı Türkler Akraba Topluluklar Başkanlığı ile birlikte. Çok güzel bir çalıştay olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bu çalıştayı yapan arkadaşlarımızı da samimi gördüm. Mesela bizim yaptığımız Çanakkale projesi örnek proje seçildi YTB tarafından. YTB bizim dergi projemize destek veriyor. Bu arada imkanları doğrultusunda bu tür projelere destek veren T.C. yetkililerine de teşekkür etmek istiyorum. Gerek pasaport harçlarının düşürülmesinde gerekse askerlik parasının düşürülmesinde emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum. Mustafa Yeneroğlu kardeşimizin de katkıları yadsınamaz diye düşünüyorum. Bizim çizgimiz bellidir; yanlış gördüğümüz şeyleri söyleriz, vicdanımızla tartarak. Doğru gördüğümüz şeyleri doğru deriz. İktidarın da muhalefetin de yanlışı ve doğruları varsa söyleriz. En büyük sıkıntılarımızın başında Türkçemiz meselesi gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken Genel başkanlar ile yaptığı bir toplantıda bu meseleyi yani Türkçemiz meselesini ve Mavi Kartlı insanımızın emeklilikleri ile ilgili meseleyi gündeme getirmiştim. Hükümet yetkililerine şunu söylüyoruz. Özellikle Alman resmi makamları ile görüşmeler yapıldığında sivil kitle örgütlerinden konusunda uzman olan kişileri resmi heyetler içerisinde götürmeleridir. Alman muhatablar karşısında kendi lisanını konuşan ve bu işin içerisinde olan onların her türlü negatif argümanlarına karşı gerçek argümanlar koyabilen -Türkiye`den gelen yönetici bunları bilmez Almanlar bir argüman getirip yolunu kapatabilir- ama ben işin içinde olursam getirilen negatif argümana karşı daha pozitif bir argüman getirerek o argümanı orada çürütebilirim. Dolayısı ile Türkiye`den gelen yetkililerin önünü açmış olurum. Mesela niye Türkçe dersi okullarda tercihe dayalı olarak okutuluyor. Halbiki Almanya`da tam aksi bir gelenek vardır. Ben şunu istemiyorum diye bir gelenek vardır. Ama bu maalesef bilerek yapılan bir olaydır. Almanya`da sivil kitle kuruluşlarının Türkçemiz ile ilgili meseleyi çözmesi mümkün değildir. Burada bulunan ancak %40 kadar bir kitle sivil kuruluşların etki alanındadır. Geri kalan % 60 bunun dışındadır. Böyle olunca da bu kitlenin çocukları da bunun dışındadır. Öyleyse Türkçe meselemizi röportaj ][ 21 bizler normal müfredat içerisinde okullara taşımalıyız. Bu da öyle öğleden sonra boş saatlerde Türkçe dersi verilmesi değil, notların sınıf geçmede geçerli sayılacağı mesela İngilizce gibi Türkçenin de müfredata alınmasını istiyoruz. Bu nasıl gerçekleşir. Türkiye`deki resmi makamlar, Almanya`daki sivil kitle kuruluşları ve Alman resmi makamları bir araya gelir, bu mesele konuşulur tartışılır ve karara bağlanır. Buradaki yavrularımızın kendi ana dillerini öğrenmelerine fırsat tanınmış olur. Bu konuda herkesin üzerine düşen görevler var. Ama sivil kitle kuruluşları bunu kendi başlarına çözemezler. Bu ancak iki devletin oturarak sivil kitle örgütlerini de işin içine dahil etmeleri ile çözülebilir. -Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz şeyler nelerdir? İnsanlarımız meselelerine sahip çıksınlar. Ana dillerine sahip çıksınlar. Evlerinde mutlaka Türkçe konuşsunlar. Çocuklarına ısrarla Türkçe müzik dinletsinler. Türkçe fıkralar, masallar anlatsınlar. Çocukların birbirleri ile Türkçe konuşmalarına dikkat etsinler. Çünkü dilin olmadığı yerde kimlik olmaz. Kimliğin ana müeyyidelerinden birisi dildir. Dilimizi unuttuğumuz zaman birşeyimizi kaybetmiş oluruz. Sivil kitle örgütleri birbirleri ile daha samimi bir şekilde diyalog kursunlar. Benim dört yıldır başaramadım şeyi inşallah bizden sonra gelen arkadaşlarımız başarırlar. Biraraya gelsinler ve gelecek nesillerimize sahip çıksınlar. Çünkü Türkiye`nin güçlenmesi bizim burada güçlenmemiz demektir. Oylarını muhakkak versinler ama siyasete bu kadar angaje olmasınlar. Bizim esas meselelerimizin çözümü buradadır. Buradaki meselelerimize yoğunlaşsınlar. Çocuklarına, torunlarına sahip çıksınlar. Lisanlarını öğretsinler. Adetlerini, gelenek ve göreneklerini öğretsinler. Ancak bu şekilde bizim gelecekte cami derneklerimizin devamını sağlamamız mümkün olabilir. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Yıkılan, dökülen, sökülen, atılan da cabası. Kuşbakışı bütün bu olanları görmek ise bu olanları hissetmek değildir. Hakikatin çarkını geriye çevirmekle geçen bir ömür ve bu düzene karşı direnen hakikat. S elam olsun memleketimin yağız insanına, selam olsun gurbetimin garib kuşlarına. Selam olsun Hz. Hüseyin gibi Hüseyin’ce haksızlıklığa karşı gelene, selam olsun Hz. Zeynep gibi Zeynep’çe Yezidlere haykırana. ALLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti, hidayeti ebedi ve daima üzerinize olsun. Dostlar! ALLAH c.c. bir ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.” (Bakara Suresi Ayet 267) “Akrabalara, çevresi çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolcuya, ALLAH’ın tanıdığı - belirlediği sorumluluğu yerine getir ve onların haklarını ver. Malını layık olmayan yerlerde harcayarak saçıp savurma. Mallarını la yık olmayan ye rlerde harcayarak saçıp savuranlar şeytanın -şeytan karakterli ahlâksız azgınların- şeytani güçlerin kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra Suresi Ayet 26-27) Allah-u zü’l Celâl maddi ve manevi paylaşmamızı kaynaşmamızı istiyor. Ya biz ne yapıyoruz. Hayata yanlış açıdan bakıyoruz. Hayata yanlış açıdan bakınca herşey bizlere olumsuz görünüyor. İnsanoğlu nefsine daha çok düşkün oluyor. Çok azı müstesna. Fakat! Yukarılardan aşağıya doğru kuşbakışı bakınca bir hareketlilik görünür gözlerimize. Herkes birşeyin peşinde koşup birşeyleri feda eden veya bencil, asalak insanlarla doludur sokaklar. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu çoğumuz bilmeden, ne olduğunu bilemeden. Bir koşturmaca başlar her sabah, istisnalar hariç 70-80 senelik ömüre bedel müddeti olan ama hesapları ömründen fazla olan. Birçok merhale geçilir, inişli yokuşlu, kimisi hayata meydan okumak ister, kimisi olaylara teslim olur, direnmeden. Hırs insana haksızlık yapmaya hazır hale getirirken, haksızlık yapılan hak aramak aklına gelmez. Haksızlık yapan zaten kendi tırnaklarını sökmüştür, kendisine eziyet olsun diye, bir anlık dünyalık için. Ah ne günlerden ne günlere geldik, haklılar haksız oldu, verilecek hükmü bekler. Ve insanlık olarak hiç durulmadık, hep kendi kalemize gol atar olduk. Ölüm olduğunu bildiğimiz bir hayata meydan okuduk, cürmümüzü aşarak. Verilen müddet bitince çekip gittik, geriye dönülmez yurda. İstesekte istemesek de, bu kader bizi bulacak. Yıkılan, bozulan, haksızlık yapılanları, sömürülen toprakları, sahte yargılalanları, uygulanmayan adaleti, doğruluğu, helali, güzellikleri, saygıyı, sevgiyi geride bırakarak. Yalan dolanlar havada dolaşırken kurtuluşun hakka teslim olmak olduğunu bilmeyen yoktur. Aile yapımız çatırdamış, çekirdek aile kavramı bile yıkılmaya yüz tutmuştur. Ahlakın ne olduğunu bilmeyen milyarlarca insan olan bir dünya’da yaşarken, sinemizde bir yürek taşıdığımızdan haberimiz bile yoktur. Artık insana dünya zehir olmuştur adeta. Her köşede ağıtlar, ahlar nice yuvaları nice canları nice yavrucakları yakar olmuştur. Evimizdeki Çocuklarımızdan herhangi biri. Herhangi bir çocuğun ailesi hakkında kısa bir iç geçirmesi: Yahu bunlarda neyin nesi, kendileri anlatırken benim ninem şöyle masal anlatırdı, dedem böyle bizimle kırlara giderdi, babam hergün saçlarımı ok- şardı, annem bizimle ilgilenirdi, komşularımız, akrabalarımız, tanıdıklarımız hepsi güleryüzlü, sevgi ve saygılıydık diye. Ya biz öyle miyiz, kreşlerde okullarda ve genel hayatta bunların hiçbirini görmedik. Para ile sevgi alınmıyor ve sevginin olmadığı yerde saygıda olmuyor. Evin hatununun söylediklerine kulak veriyoruz. Ey oğul! Sana gerçekleri söylesem ne kadar dinleyeceksin. Utanmadan bir de hatalarını savunacaksın. Sonra da beni güzel bir suçlayacaksın. En iyisi ben senin sigara içtiğini babana söylemeliyim. Bütün işlediğin suçlar sonunda benim başımda kalıyor. Bunlar da ne ya; baba, oğul hep aynı kafada, arada hep ben kalıyorum. Güya evin annesi, kadını, hizmetçisi, aşçısı, ütücüsü, temizlikçisi, dadısı, çamaşırcısı, bulaşıkcısı, artık ne derseniz. Diğer taraftan baba! Aynı anda evin ekmek getireni çocukların babası evin hatununun eşi eve ekmek getirmek için emeğinin hakkını vermektedir. Çocuklarım muhannete muhtaç olmasın diye. İş dönüşü yorgun argın evine gelip birazcık güleryüz görmek yerine, daha kapıdan girmeden suratlar asık ve şikayetler kulakları tırmalarken dinlenmek için yatak odasına gidip yatağa yatacakken bile duydukları kulaklarında çınlar ve yine duyduğu sözler beyninde akisler yaparken uyku muallakta kalır. Ya bir Şubat · Februar 2016 · Rebiü’l-Ahir 1437 M. Salih AYDIN Gurbet Mektupları-26 22 ][ özel köşe [email protected] de anne çalışıyorsa ve baba evde yardım etmiyorsa kavga gürültüsüz geçmeyen günler ve evdekilerin psikolojik durumu gelin siz hesap edin. Bütün bunlar niçin mi olur? Sevginin ve saygının yerini para almışken, tüketim hızlanmışken, elinde olmayan 15-20 yıllık parayı harcayarak ailenin temelini dinamitlemek ve hayatını zehirlemekle eşdeğer. Hayatın ritmine ne kadar da kaptırmışız kendimizi. Yıkılan, dökülen, sökülen, atılan da cabası. Kuşbakışı bütün bu olanları görmek ise bu olanları hissetmek değildir. Hakikatin çarkını geriye çevirmekle geçen bir ömür ve bu düzene karşı direnen hakikat. Rahat yaşamak hayatı tatmak gerçekleri görmemek belleklere yerleşmişken, nefse kolay gelene evet demek seni ahirette kurtarmayacaktır. Artık hayatı paylaşmadığımız ve bireysel yaşadığımız şu dünyada, maddi olarak da paylaşamıyoruz. Peygamber Efendimiz şöyle demiştir: Çocuk bulunmayan evde bereket Kenzül-İrfân; 338/844. Meyoktur. (K navî’den) Kimin çocuğu varsa, onunla çocuklaşsın. (İİbn Mıhled, Ahbârus-Sığar, s.: 135.) “Bir insanın bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerini ihmal etmesi günah Riyazü’s-Saolarak kendisine yeter” (R lihin, C. 1, s. 331) Çocuklarınıza gereken ikramı yapın Kütüb-i ve terbiyelerini güzel yapın. (K Sitte, cilt: 17, sayfa: 473, Hadis No: 7091) Allah yolunda harcanan paraların sevabı en çok olanı, aile fertlerine harcanan paradır.’’ (Riyazü’s-Salihin, C. 1, s. 329) Hz. Ali şöyle demiştir: “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.” Sizleri düşünmeye davet ediyorum. Ve bu minval üzere sizleri ALLAH’a emanet ediyorum, dostlarım. Selam ve dua ile. IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Boschstr. 61-65 | D-50171 Kerpen T: 02237 9746-0 | F: 02237 9746-19 E-Mail: [email protected] | Web: www.igmghacumre.com
Benzer belgeler
PDF SAYI 65 - Hayat Online
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
PDF SAYI 95 - Hayat Online
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
54. sayi PDF sayfalar.qxd
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
PDF SAYI 58 - Hayat Online
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
PDF SAYI 111 - Hayat Online
önemlisi ümmet için birlik ve beraberlik
istiyoruz. Kabul eyle!.. Amin
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a eman...
PDF SAYI 66 - Hayat Online
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.
PDF SAYI 54 - Hayat Online
ile Ceylan İpek Hanımefendi nikahlanmışlardır. Her iki kardeşime de
iki cihan saadeti dilerim.