PDF SAYI 67 - Hayat Online
Transkript
27 Ludwigshafen’de IGMG ve DİTİB’in Ortaklaşa Düzenledikleri 16 18 “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı HASENE Yardımlarıyla Vanlı Depremzedelerin Gönlünü Isıttı Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan Camiinden Protestan Kilisesine Ziyaret HAYAT Avrupa’daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560 [email protected] Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 67 • Yıl/Jahre: 9 • Nisan / April 2012 / Cemaziye`l Evvel 1433 ? www.okusan.eu Gençliğimize Sahip Çıkıyor muyuz Hırdavat Ürünleri Fuarına Temiz Bir Hemshof İçin (Saubere Hemshof) Elele Çıkartma Yaptık Ah Gençlik... Vah Gençlik Hani Nerede O Gençlik Dr. Yusuf IŞIK İnsanlığa Yön Veren Nesiller 05 Mahmut AŞKAR Ergenlik ve Gençlik 11 A.Faruk ÇAĞLAR Avrupa Gençlik Çalıştayı ve İntibalarım 19 Selma ÖZTÜRK 27 06 24 04 25 Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Düsseldorf ve Köln Bölgesi Din Mainz'da Suyla Boyanın Dansı-Der Tanz Görevlileri ile Buluştu der Farben auf dem Wasser-5 Ebru Sergisi Tesettür ve Moda Zeynep T. GENCER 20 Doğru Ajans İle Başarıya... Nagihan ÖZTÜRK Türkiye`den Emekli Olacaklar Dikkat! 14 Erhan NACAR 21 İlhan BİLGÜ Olgunlaşamayan Gençlik Hacarabın Serüvenleri 54 13 M. Salih AYDIN 29 Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Boschstr. 61-65 . D-50171 Kerpen Tel: 02237-9746-0 Fax: 02237-656-319 /IgmgHacUmre www.igmghacumre.com [email protected] HAYAT Sevgili dostlar! Her toplumun geleceğinin teminatı olan gençler o toplum için oldukça büyük değere sahiptir. İçerisinde yaşadığımız dünyada kendi gençlerine gereken önemi veren toplumlar dünyada her daim söz sahibi olmaya devam etmektedirler. 20. Yüzyılda devletler gençlerine verilmesi gereken önemi sadece eğitim alanında yeterli şekilde verilince yeterli olacağını sandıkları ve gençlerin bir diğer ihtiyacı olan manevi eğitimi eksik bıraktıkları için bunun bedelini oldukça ağır ödediler. Özellikle Batı ülkelerinde eğitimli tabiri caiz ise tam donanımlı gençlerin belli bir zaman sonra doruğa ulaşan duygularının artık kendilerini tatmin etmemesi sonucu intihara sürüklenmelerinin nedenleri araştırıldığında manevi açıdan büyük boşluklar yaşadıkları ortaya çıkmıştır. İnsanoğlunun maddi ihtiyaçlarının yanında manevi ihtiyaçlarının fizyolojik bir gerçek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Maddi açıdan her türlü ihtiyacı karşılanan ama manevi açıdan ise bir boşluğa sürüklenen gençlerin günümüzde neler yapabileceğini maalesef yaşanan esef verici olaylarla çok net bir şekilde görebilmekteyiz. Amerika`da ve son dönemde Almanya ve Avrupa`da yaşanan okul baskını ve cinayetlerinde bunu görebilmek mümkündür. Bunun tam tersi maddi açıdan her türlü imkandan yoksun ama sözde manevi açıdan bir boşlukta olmayan gençlerin de neler yapabileceklerini hep beraber görmekteyiz. İnsanların manevi açıdan herhangi bir eksiklik içerisinde olmamaları için Allah tarafından gönderilen ilahi dinler her türlü bilgi ve donanımı sunmuşlardır. Yine bu gönderilen ilahi dinlerin kaynakları maalesef günümüzde de yaşanan bazı gelişmelerde olduğu gibi tarih sürecinde de tahrif edilmiş ve edilmeye de devam etmektedir. Kendi inanç sistemimiz İslam açısından bazı örneklemelerle bunu açmak istiyoruz. Tüm insanlığa bir rahmet kaynağı olarak gönderilen ve Kur`an-ı Kerim`de pek çok yerde bizlere ör- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK [email protected] Gençliğimize Sahip Çıkıyor muyuz? nek gösterilen ve yine bir hadisi serifinde buyurduğu gibi: “Ben üstün ahlaki tamamlamak için gönderildim.” diyen Peygamberin ümmeti olan bizler kendimize Efendimizi örnek almaz isek ne büyük yanlışlar içerisine düşebilmekteyiz. “Masum bir insanın öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir” diyen bir Peygamberin ümmeti olan bizlerin, değil bir insanı öldürmek herhangi bir canlıya zarar vermemiz mümkün değildir. İnanç sistemimiz bizim böyle davranmamızı bizlere söylemektedir. Bunu böyle yaşamamız gerekirken maalesef son 20-30 yıl içerisinde dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan müslümanların birbirlerine zarar verdikleri gibi kendilerinden olmayanlara da verdikleri zarar maalesef dünyada müslümanlar ve İslam hakkında haksız bir yargıya sahip olunması sonucunu çıkarmaktadır. Bu işin görünen boyutu. Bir de görünmeyen son dönemdeki meşhur tabiriyle derin boyutunu da dikkate almamız gerekir diye düşünüyoruz. Özellikle üçüncü dünya ülkesi durumunda olan bazı müslüman devletlerin halkları maalesef hem cahil bırakılmışlar ve hem de başlarındaki idarecilerin kendi halklarına ihanet etmeleri neticesinde derin güçler tarafından istedikleri olaylarda istedikleri gibi kullanılabilir hale gelmişlerdir. Bu halkların gençleri sözde İslam adına ve sözde İslam`ın en gü- zel ibadet biçimlerinden biri olan Cihad adına kendilerine verdikleri zararın yanında belki de ortaya koydukları eylemlerle hiç bir alakaları olmayan masum insanlara da zarar vermelerinin insanlıkla ve İslamla ne alakası olabilir. Bakıyorsunuz bazı derin yapılanmalar bunları sözde İslami değerler ile yetiştiriyormuş gibi yapıp sonra kendi hain emelleri için kullanabilmektedirler. Bu örneğin Batı dünyasındaki benzerini son dönemde Almanya`da ortaya çıkan neo-nazi cinayetlerinde bir kere daha görmüş bulunmaktayız. Yani sözün hasılı İslam dünyasında da Batı dünyasında da birileri kendi çıkarlarını gerçekleştirebilmek için masum gençleri maşa olarak kullanmakta ve toplum huzuruna zarar vermektedirler. Bu ve buna benzer zararlardan gençlerimizi korumak için aileler ve toplum olarak yapmamız gereken pek çok şeyler mevcuttur. Bizler müslümanlar olarak gençlerimizin okul eğitimlerinin yanında dini eğitimlerini de kamil manada yapmalarını sağlamalıyız. Bunu yaparken işin ehli ve her daim İslam`ın kaynaklarından beslenen ve İslam`ı kendi istediği gibi değil Efendimiz ve ashabının yaşadığı şekilde yaşayan ve öğreten kişilerden faydalanmalıyız. Bunu ilk olarak aile ortamımızda yapabilmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Aile ortamında Efendimizin yaşadığı İslam`ı gören genç- editörden ler dış etkenlerden kolay kolay etkilenmezler. Ve yukarıda anlatmaya çalıştığımız zararlı yapılanmaların tuzaklarına kolay kolay düşmezler. Anne babalar olarak evlatlarımızın bulundukları toplumda en güzel yerlere gelmeleri ve insanlığa faydalı olmaları için gerekli tüm eğitimlerini yapmalarını sağlamalı ve bunun yanında da inanç değerlerimizin gerektirdiği şekilde eğitim ve ibadertlerini gerçekleştirmeleri için her türlü ortamı hazırlamalıyız. Biraz daha açık tabirle daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, daha iyi mali imkanlara kavuşmak isterken ihmal ettiğimiz gençlerimizi kaybetmektense, elimizden gelen imkanları onlara harcayarak ve vererek hem dünyamızı ve hem de ahiretimizi mamur etmeliyiz. Son söz olarak Efendimiz (s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre yetiştirin” Her halde maramımız anlaşılmıştır. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Nisan - April 2012 Cemaziye`l Evvel 1433 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Ayşe Akgün, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Aydın Ersoy Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 04 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Araştırma: Genç Müslümanların Dünyası - Federal İçişleri Bakanlığı’nın Endişesi Anlaşılır Değil slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Federal İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı “Almanya’daki Genç Müslümanların Dünyası” başlıklı araştırma ile ilgili olarak, “Siyasilerin hazırlattıkları araştırmaları okumaları kendi faydalarına olacaktır. Yoksa üst düzey politikacıların, araştırmanın temel sonuçlarını es geçen niteliksiz değerlendirmelerine anlam verilemeyecektir” değerlendirmesinde bulundu. Yeneroğlu ayrıca şunları söyledi: “Bilim adamları, herkesin mutabık kaldığı bir entegrasyon tanımının olmadığını araştırmanın hemen başında, belirtirlerken, aynı zamanda medyada Müslümanların dörtte birinin entegrasyona karşı olduklarını okuyorsunuz. İçi boş ve genelleyici bu yargılar maalesef Hristiyan birlik partilerinin üst düzey politikacıları tarafından yaygın hale getirilmekte, daha da kötüsü terör ile ilişkilendirilmektedir. Oysa araştırmayı yapan bilim adamları açıkça, katılımcıların ‘terörün suçsuz insanları vurması nedeniyle terör ve teröristleri akılsız ve aptal bulduklarını’ ifade ettiklerini vurguluyorlar. Bu çerçevede Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in (CSU) endişesi anlaşılır değildir. Sayın Bakan daha iyi bilgilendirilseydi, tehdit senaryosu kurgulamaya çalışmazdı. Çünkü araştırmanın en temel sonucu (6. Bölüm) ‘Ne ekersen, onu biçersin’ şeklinde özetlenebilir. Bu açıdan artık Sayın Bakan, ‘İslamcılık’, ‘İslamist’ ya da ‘İslamcı terör’ gibi kavramlar üzerinden Müslümanların daima potansiyel tehdit olarak algılanmasının önüne geçmeye çalışmalıdır. Zira bu sadece Müslümanları değil, toplumun tümünü olumsuz yönde etkilemektedir. Böyle olduğu sürece ayrımcılık ve dışlamalara destek verilmiş olmakta, dayanışmanın ise önüne geçilmektedir. IGMG yıllardır, bahsedilen araştırmada dile getirilen soruna dikkat çekmekte, fakat hükümet çevrelerine sesini duyuramamaktadır. Her şeye rağmen federal hükümetin, tartışmalı olmayan bilimsel verileri benimsemesini ve söylemini değiştirmesini ümit ediyoruz. Şimdiye kadar benimsenen üslup ile, özgürlükçü demokratik düzenin zemininde hareket etmeyenler güçlendirilmektedir. Bunların neler yapabileceğini de Zwickauer terör örgütü gayet açık ispatlamış oldu. Bu tür cinayetlerin bir daha yaşanmamasını samimiyetle isteyenler, tedbirlerini almalıdırlar. Bunun yolu da üslubun ve söylemin değişmesinden geçmektedir.” İ haber Dünya Kadınlar Günü: Potansiyelleri Değerlendirmenin Zamanı Artık Geldi! slam Toplumu Milli Görüş Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin, Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “En iyi eğitimi almış, üst düzey motivasyona sahip çok sayıda Müslüman bayan, iş hayatında fırsat eşitliği bekliyor. Fırsat eşitliğinde yaşanan sorunlar sadece üzüntü verici değil, aynı zamanda birer sorumsuzluk örneğidir” ifadelerinde bulundu. Şahin ayrıca şunları söyledi: “1921 yılından beri 8 Mart, ‘Birleşmiş Milletler Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü’ kısaca; Uluslararası Kadınlar Günü ya da Dünya Kadınlar Günü olarak dünya genelinde kutlanıyor. Dünya Kadınlar Günü, Birinci Dünya Savaşı döneminde kadınların eşitlik ve seçme/seçilme hakkı mücadelesi ve ayrıca Şubat Devrimi’nde kadınların üstlendiği rol sonrasında özel bir gün olarak kutlanmaya başlandı. Şu anda, 2012 yılında olmamıza ve pek çok alanda önemli büyük ilerlemeler kaydedilmesine; siyasetin, toplumun ve ekonominin önemli noktalarında son derece başarılı kadınların varlığına rağmen, genel manzara yine de ürkütücü. Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) verilerine göre Avrupa ülkelerinin tümünde kadınların gelirleri erkeklere oranla çok daha düşük. Yönetim kademelerinde bulunan kadınların sayısı konusunda da hala katedilecek çok mesafe var. Müslüman bayanlar ise kadın ve göçmen olarakveüstelik başörtüsü de takıyorlarsa çok daha fazla haksızlığa maruz kalmaktalar. Yasalarda yer alan başörtüsü yasakları nedeniyle esasen yetkin oldukları birçok mesleği icra edememekte veya iş başvurusu sürecinde, kalıplaşmış bazı düşünceler ve önyargılar nedeniyle pek çok sorunla karşılaşmaktalar. Sadece görüşmeye çağırılabilmek için bile diğer başvuru sahiplerine kıyasla çok daha iyi niteliklere sahip olmaları gerekiyor. Ve birçok durumda bu dahi yeterli olmuyor. Böylelikle büyük potansiyellere sahip kadınların enerjileri kendilerinden istifade edilmeden heba oluyor. Müslüman bayanların çoğunun motivasyonu, topluma katkı sağlama imkânına kavuşmadan, yok edilmiş oluyor. İçinde yaşadığımız toplumun da bu durumda olduğunu yakın zamanda yapılan vasıflı işçi tartışmalarında açıkça gördük. Aslında tüm girişimcilikleri ve canlılıkları ile potansiyel sahibi bu bireyler gözümüzün önünde bulunuyorlar. Bu potansiyellerin harekete geçirilmesi için, anlamsız önyargılarla onların başörtüsüne takılmak yerine, bu insanların ve taşıdıkları potansiyellerin bütün toplum için değerinin görülmesi yeterli olacaktır.” İ Temiz Bir Hemshof İçin (Saubere Hemshof) Elele emiz bir şehir için yürütülen kampanyaya yoğun bir katılım oldu. Çoğunlukla Yabancı Kökenlilerin oturduğu Ludwigshafenen Hemshof semt sakinleri, Sivil Toplum Kuruluşu olan IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi ve Şehir Yönetimine bağlı LUKOM Kuluşunun ortaklaşa düzenledikleri “Temiz Hemshof ’’ Projesine Semt sakinleri okul öğrencileri ile Milli Görüşe Bağlı Alem-i İslam ve Mehmet Akif Camii İmam ve Hatipleri ile üyelerinin de katılımı ile mahalle mahalle ve sokak sokak dolaşarak kilolarca çöp ve atık malzemeleri topladılar. Projeyi Belediye adına Meclis Başkan yardımcısı ve LUKOM sorumlusu Friedrich Bauer, IGMG RNS e.V. Bölge Başkanı Yaşar Cimşit İslamrat Rheinland-Pfalz Başkanı İhsan Altundaşoğlu, Proje sorumlusu Christa Schilling, Semt Belediye T Başkanı Antonio Priolo ile proje dernekler sorumlusu Ahmet Işık ve bir çok mahalle sakinleri büyük, küçük, genç, yaşlı herkesin topluca başlatılan “Temiz Çevre Temiz Semt’’ sloganı ile yapılan kampanya herkes tarafından takdirle karşılandı. Kampanya ile ilgili LUKOM sorumlusu Frau Friedrich ve IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit ve Proje sorumlusu bayan Christa Schillingin katılanları ve duyarlılık gösteren semt sakinlerini Okul ve Çocuk Kreşi sorumlularına teşekkür ettiler. IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada; “bu projeye Teşkilat ve Cemiyetler olarak destek verdik ve başta Camii İmam ve Hatiplerimiz olsun tüm idarecilerimizi ve üyelerimizin katılımı ile yaşamış olduğumuz şehire ve çevremize daha duyarlı daha katılımcı ve hem sorumluluk almak hem de sorumluluklarımızı yerine getirmek için bu türlü projelere ilgisiz kalmamız mümkün değildir. Bundan dolayı ben de tüm katılımcıları ve “TEMİZ HEMSHOF’’ projesini başından bu zamana kadar bizim adımıza yürüten Ahmet Işık beye teşekkür ederim. Çevre temiziği bilincinin daha iyi gelişmesi için okul öğrecileri ile kreş çocuklarının da katılmaları önemli ve geleceğimize yönelik “Temiz Çevre’’ bilinçli ve duyarlı bir toplum oluşmasında büyük bir katkısı olacaktır. Yaşanabilir bir Dünya ve TEMİZ bir dünya oluşması için herkese görevler düşmektedir” dedi. HAYAT zellikle son yıllarda pozitivist anlayış, insanı inançlardan ve ahiret bilincinden uzaklaştırmıştır. Günümüzde bir çok değer yargısı değişmiş ve ahlakî bir erozyon hızla devam etmektedir. Her türlü kötülüğün temelinde inançsızlık vardır. Özellikle de ahiret bilincinden uzaklaşan insanlar, daha kolay kötülük yapabilmekte ve günah işlemektedirler. Dünyevîleşme gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya devam etmekte ve sadece tatmin arayışına girmektedir. Bugünün gençliğine baktığımızda azgın bir hırs ve büyük bir tutku içerisinde dünyaya yönelmektedir. Özellikle maddi problemi olmayan aile çocukları satanizm ve ateizm gibi sapık yollarla tatmin arayışına girmektedirler. Bu günün genç nesillerinde ideal yoktur. Çünki popüler kültür gençlerin idealsiz yetişmelerine neden olmaktadır. İslâm Dîni gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünki gençler, bir milletin geleceğinin teminatıdır. Bugünün gençleri yarının büyükleri demektir. Gençlerini iyi yetiştiren milletlerin geleceği daima aydınlık olmuştur. Gençlerin imanlı yetiştirilmesi İslâm’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Günümüz gençliği büyük bir inanç boşluğu içindedir. Bilindiği gibi insan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin nasıl hayatiyyetini devam ettirebilmesi için yemeye, içmeye ve dinlenmeye ihtiyacı varsa, insan ruhunun da bir gıdaya ihtiyacı vardır. İşte o gıda da dindir. İman ve ibadetle insan ruhu tatmin edilmezse, o zaman bir boşluk oluşur ve insan o boşluğu daha farklı yönlerden doldurmaya çalışır. Gençlik dönemi, insanın kanının kaynadığı hareketli bir dönemdir. Bu dönemde kişiye, hisleri/duyguları hakim olduğu için pek sağlıklı düşünmeden çabucak karar verir. Bu nedenle gençlerin kolaylıkla yanlış yapma ve hataya düşme ihtimali vardır. Gençler yaş ağaç dalı gibidirler ve her türlü telkine açıktırlar. Bu dönemde onlara istenilen şekil verilebilir. Gençlerin ihmal edilmesi, telafisi zor yaralar açar. O halde gençlerimizi îman ve ibadet neşvesiyle yetiştirmeliyiz. Çünki îman ve ibadet neşvesiyle yetişen gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız ve problemsiz geçirirler. Peygamberimiz, kıyamet gününde hiç bir gölgenin bulunmadığı, sadece Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenebilecek olan yedi sınıf insanı sayarken, âdil yöneticilerden sonra ikinci sırada Allah’a ibadet ederek yetişen gençleri zikretmiştir. Üzülerek belirtelim ki, günümüzde gençler; bir kısım film, gazete, dergi, internet, televizyon ve benzeri iletişim vasıtalarıyla ahlakî ve manevî değerleri zedeleyici bir şekilde yönlendirilmektedirler. Mesela; Medyada sıkça gündeme getirilen ve adeta özendirilen meşru evlilik yerine, birlikte yaşama, birden fazla kişiyle birlikte olma, gece kulüpleri, aileden kopan gençlerin serüvenleri, giyim tarzları, çıplak pozlar, erotik ve müstehcen içerikli filmler ve teşhircilik gençlerin ahlakî ve manevî değerleri üzerinde Ö Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 05 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Dr. Yusuf IŞIK [email protected] Ah Gençlik... Vah Gençlik Hani Nerede O Gençlik olumsuz etki yapmakta ve gençler bu alanlara yönlendirilmektedir. Bu etki ve yönlendirmeler ile ailelerinden kaçan, eşinden ayrılan, çocuklarını terkeden, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşen genç kızların varlığı bilinen ve görülen sıradan bir vakıa haline gelmiştir. Medyanın bu telkin ve yönlendirmeleriyle ahlakî değerler aşınmakta ve haramlar helâl gibi telakki edilmektedir. O halde yetkililerin ve etkililerin, gençlerimizi bu tür yalan yanlış yönlendirmelerden kurtarmak için zaman kaybetmeden bir an önce gereken tedbirleri almaları ve çalışmalar yapmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur. Özet olarak diyebiliriz ki, insan hayatında gençlik çok önemli bir dönemdir. Çünki insan, yaşantısını çoğunlukla bu dönemde öğrendiği bilgiler vasıtasıyla şekillendirir. İşte bu yüzden gençlik devresi, çok kritik ve önemli bir dönemdir. Bu dönemin ihmal edilmesi ve iyi değerlendirilememesi daha sonraki dönemlerin sıkıntılı geçmesine sebep olabilir. Gençler bir milletin geleceğini şekillendirmektedirler. Geleceğin aydınlık olmasını isteyen milletler, gençlerini iyi yetiştirmek zorundadırlar. Dolayısıyla bizlere her konuda en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in tavsiyelerine kulak vererek gençlerimizi iyi bir dînî ve millî terbiyeden geçirmeliyiz. Bu da ancak, önce sıkı bir öğretim ve daha sonra disiplinli bir eğitimle mümkün olabilir. Bu konu; bu konularda büyük iddia sahibi kişi, kurum, kuruluş, örgüt, teşekkül ve teşebbüs mensuplarına îlânen duyrulur. Gereği yapılır inşallah... Cennet mekân, Merhum Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Hocamızın gençlere yaptığı sayısız konuşmalarından bir lü’le ve mercan demeti: GENÇLİĞE... Kıymetli Gençler! Hayat; doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, faydalı ile zararlının ve adalet ile zulmün mücadelesinden ibarettir. İslâm sadece Müslümanlara değil, bütün dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Gençler de bu barışın teminatıdır. Barış, kardeşlik, sevgi, adalet ve huzur tüm insanlığın ortak talebidir. Müslüman gençlerin de bu değerleri taşımaları bir zorunluluktur. Taşıdığımız bu sorumlulukların aksine bu gün bütün insanlık bir buhranın içindedir. İslâm coğrafyası ırkçı emperyalistlerin elinde kan gölü haline çevrilmiştir. Ayrıca işsizlik, açlık ve insan hakları ihlâlleriyle dünya gençliği bunalıma sürüklenmektedir. Bunalımdan çıkmanın yolu ancak ve ancak Millî Görüş ile mümkündür. Bizim davamızın esası şefkattir. Gayemiz, tüm insanlığın saadeti için bütün gücümüzle çalışmaktır. İnsanlığın saadeti için çalışmak inancımız gereğidir. Dünyaya yön veren ve tarihe şan veren hareketlerin itici gücü tarih boyunca gençler olmuştur. Çelebi Mehmetler’i ve Fatihler’i yetiştiren bu coğrafya bağrından sayısız kahraman çıkartmıştır ve yine çıkartacaktır. Bizim hareketimizin motoru gençliktir. Genç, davasının sancağını en yükseğe diken Ulubatlı Hasan’ların yolunda yürüyen insandır. Gençliğini insanlığın kurtuluş davasına adayan Millî Görüş Gençliği, dün olduğu gibi, yeni dönemde de büyük şahlanışıyla destanlar yazacak potansiyele sahiptir. Bu bağlamda Millî Görüş genci sağlam bir itikat ve inanca sahip olmalı, iç ve dış temizliğine de dikkat etmelidir. İbadetlerini ihmal etmemeli, ahlâk sahibi bir insan olarak kendi nefsini de terbiye ederek bütün insanlığın saadeti için çalışmalıdır. Şunu unutmayalım ki, gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlılar bin yıldan beri yeryüzünde hakkı ve adaleti tesis ettiler. Sadece çok büyük devlet adamları dosya ve bilim adamları olduğu için değil, aynı zamanda bütün yönleriyle güçlü oldukları için yeryüzündeki bu büyük hizmeti Cenab-ı Allah onlara nasip etmiştir. Çünki Anadolumuzun her yerinde alimler insanları irşad ediyor ve gençlerimize örnek oluyorlardı. Bu güzel örnekleri gören gençlerimiz aynı inanç ve îmanla yetişiyor ve bir Seyit Çavuş böyle meydana geliyordu. Tarihimizdeki bütün zaferler silahla ve maddi üstünlükle değil sadece îman, aşk ve azimle kazanılmıştır. Bir ülkenin gücü; tankı, topu ve parası değil, îmanlı evlâtlarıdır. Bunun da temelinin; inançlı, millî ve manevî değerlerine bağlı aileler olduğu unutulmamalıdır. İnanç, her şeyin temelini teşkil eder ve gençler olarak sağlam bir îmana sahip olunmalıdır. Kıymetli Gençler! İnsanların hayrı ve saadeti için, tüm gücünüzle çalışın. Her nefesin hesabının verileceğini bilerek, hayır yolunda çalışın. Ömrünüzün sonuna kadar insanlığa hizmete devam edin. Ayrıca asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır. Bu bağlamda, fert fert şu söyleyeceğim sözlere kulak veriniz; Millî Görüşü bilmek için ve bu günkü olayları anlayabilmek için mutlaka tarihimizi yakînen tanımak mecburiyetindeyiz. İşte bu sebepten ve Millî Görüş’ün temsil ettiği büyük manadan dolayıdır ki, söyleyeceklerime dikkat ediniz. Kıymetli Gençler! Herhangi bir kimse Malazgirt’de îmanın şahlanışını yaşamadan, Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan, Ulubatlı Hasan olup İstanbulu fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden, Kanûnî olup şanlı ordularıyla Avrupa’nın içlerine yürümeden, Seyyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi “Ya Allah” deyip namluya sürmeden, bir insan Sakarya’nın siperlerine girmeden ve Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden Millî Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz. Sizler bu şuura ermiş gençler olarak, insanlığın saadeti için çalışıyorsunuz. Bütün dünyanın sizin bu çalışmalarınıza ne kadar ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Bu dünyayı inşallah sizler kurtaracaksınız. Çünkü yaşadığımız olayların ve problemlerin birtek ilacı var, yıllardan beri tecrübelerimizle belirttiğimiz gibi bu ilâç da ancak Millî Görüştür. Bu davanın motoru olarak gayretli çalışmalarınız inşallah dünyadaki insanları kurtaracaktır. Hepimiz sevabı da, vebali de olan büyük bir sorumluluğun altındayız. Yıllardır tüm insanlara duyurmaya çalıştığımız evrensel hakikatları, gönülden gönüle nesiller boyunca taşıyacak olan gençlerimizin, insanlığın beklediği büyük hamleyi en kısa zamanda gerçekleştireceklerine olan inancımız tamdır. Bu münasebetle ülkemizin her köşesinde canla başla çalışan bütün gençlerimizi alınlarından öpüyor ve muvaffakiyetler diliyorum. Allah (c.c) hepimizi cennetinde buluştursun. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber IGMG Hessen Bölgesi KGT’nin Düzenlediği Konferansın Konusu IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi’nin Erkek ve Kadının Psikolojik Farklılıkları ve İletişim Düzenlediği Konferansın Konusu GMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Güney Teşkilatı’nın düzenlediği “Erkek ve Kadının Psikolojik Farklılıkları ve İletişim” konulu konferans Kelsterbach’ta yapıldı. Bayanların daha çok ilgi gösterdiği program açılış Kur’an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra konferansçı ibrahim Zeyd Gerçik hakkında bilgilendirme yapıldı. I Bilgilendirmeden sonra “Erkek ve Kadının Psikolojik Farklılıkları ve İletişim” konulu sunumunu yapmak üzere İbrahim Zeyd Gerçik mikrofona davet edildi. Yaklaşık 2 saatlik sunumunu zaman zaman sinevizyon ile destekleyen Gerçik’in konuşmasını salonda bulunan izleyiciler pür dikkat takip ettiler. İbrahim Zeyd Gerçik sunumdan sonra izleyicilerin sorularına da cevaplar verdi. Program hediye takdimi ve kapanış Kur’an-ı Kerimi ile sona erdi. Bir Yönetim Modeli-Mimar Sinan GMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi’nın düzenlediği “Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan” konulu konferans Rodgau’da yapıldı. Üniversite öğrencilerinin yanısıra konuya ilgi duyan vatandaşların da katıldığı program açılış Kur’an-ı Kerimi ile başladı. IGMG Hessen Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birim Başkanı İsmail Köse bir açılış ve selamlama konuşması yaptı. Daha sonra konferansçı İbrahim Zeyd Gerçik hakkında bilgilendirme ya- I pıldı. Bilgilendirmeden sonra “Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan” konulu sunumunu yapmak üzere İbrahim Zeyd Gerçik mikrofona davet edildi. Mimaride büyük bir çığır açan Süleymaniye Camii ve Mimarı Sinan hakkında fotoğraflar ve videolar eşliğinde yaklaşık 2 saatlik sunumu destekleyen Gerçik’in konuşmasını salonda bulunan izleyiciler pür dikkat takip ettiler. İbrahim Zeyd Gerçik sunumdan sonra izleyicilerin sorularına da cevaplar verdi. Program hediye takdimi ve kapanış Kur’an-ı Kerimi ile sona erdi. Program sonunda İbrahim Zeyd Gerçik kitaplarını da imzaladı. Mainz’da Suyla Boyanın Dansı-Der Tanz der Farben auf dem Wasser-5 Ebru Sergisi uyla Boyanın dansı-Der Tanzder Farben auf dem Wasser-5 Ebru sergisi açılışını T.C. Mainz Muavin Konsolosu Sevil Özgür Bedir ve Mainz Kültür Sorumlusu Maianne Grosse yaptı. Açılış konuşmasını yapan Muhtar Kehrein, güzel ve anlamlı bir sergiye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduğunu belirtti ve ebru resimlerini çok anlamlı bulduğunu, çalışmalarından dolayı Orhan Erdoğana çok teşekkür etti. Ardından söz alan Mainz Kültür Sorumlusu Maianne Grosse: Böyle güzel ve birlik içinde yaşamamıza renk katan bir araya gelmemizi sağlayan, S kültür değerlerimizi korumamız ve yaşatmamız gerekir. Sayın Orhan Erdoğan özenle çalışarak bu güzellikleri bize sunduğu için Kültür sorumlusu olarak gurur duydum, orhan Erdogana çok teşekkür ediyorum” dedi. T.C. Mainz Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Sevil Özgür Bedir de konuşmasında; “tarihi 16. YY. kadar uzanan bu zarif ve estetik sanatımızı yani ebru sanatına gönül vererek bulunduğumuz ülkede tanıtımını yapan bunu farklı toplum ve kültürlerin kaynaşmasına güzel bir örnek olarak sunan sayın Orhan Erdoğan`a teşekkür ederim” dedi. Ebru Sanatçısı Orhan Erdoğan da misafirleri selamladıktan sonra ebru sanatının uyuma güzel bir örnek olduğunu şu misalle anlattı. Teknenin içine onlarca boya attığımızda hiç biri diğerini rahatsız etmeden içindeki ÖD miktarına göre açılıp, bunları karıştırsak dahi her boya kendi renk tonunu koruyarak güzel bir resim oluşturmaktadır. Bizler de bu memlekette değişik millet, renk ve değişik dinlerden insanlar, bir birimizi üzmeden rahatsız etmeden karşılıklı sevgi ve hoşgörülü olarak, anlaşıp kaynaşabiliyoruz. İşte Ebru sanatının bir özelliği de uyum, entegrasyon, birlikte yaşamaya güzel bir örnektir” dedi. Konuşmaların ardından canlı NEY dinledikten sonra uygulamalı ebru gösterisi yapılarak çoğunluğu Alman olan ziyaretcilere hoş bir sergi açılışı yapılmış oldu. Ardından Türk misafir perverliğine yaraşır bir şekilde katılımcılara ikramda bulunuldu ve Türk çayı ikramı yaptık. Sergi 26 nisan 2012 tarihine kadar açık olacaktır. Ziyaret saatleri: Hafta İçi: Pazartesi 08.00 ila 12,00 arası Perşembe saat 14,30 ila 18,00 arası Ortsverwaltung Mainz-weisenau Tanzplatz 3 55130 Mainz, adresinde ziyaret edilebilinir. Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71 www.casado.eu . [email protected] HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 08 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber ATiB Kassel’de Anaokulu Öğrencileriyle Kutlu Doğum Programı TİB Kassel Kültür Merkezinde, hizmetleriyle takdir toplayan ‘Cennet Kuşları Anaokulu’ muhteşem bir proğram ile anneleri duygulandırdı. Mattenberg ‘Kulturhaus’daki salonda gerçekleştirilen ‘Kutlu Doğum’ proğramına katılan, miniklerin anneleri ve diğer hanım misafirler programda duygulu anlar yaşadılar. Proğram, hanımlara özel olmasına rağmen salonu dolduran misafirler çocukları doyasıya izlediler. Kassel Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi Kübra A Çiftçi’nin sunumu ile gerçekleştirilen proğram, Kur`anı Kerim okunarak başladı. Görüntülü anaokulu tanıtım klibinin ardından, bu projeyi ilk kez Kassel`e getiren eğitimci Zeynep Patan hanım sahneye gelerek proje hakkında şu bilgileri paylaştı: “Kassel’de bu projeyi ilk olarak Muhammed`in Gülleri isimli anasınıfı ile başlattık. Cennet Kuşları Anaokulu Haziran 2010`da hizmete girdi. Halen Cumartesi ve Pazar günleri iki grup halinde devam etmektedir. 3-7 yaş arası çocuklara özel ders sloganıyla, katılan çocuklara milli ve manevi değerler ışığında, sosyal, kültürel, zihinsel ve gelişim konularında eğitim verilmektedir.” Bu tür projelerin geliştirilmesi gerektiğine de değinen Zeynep hanım; atalarımızın da “7`sinde ne isen, 70`inde osun” ve “Ağaç yaş iken eğilir” dediği gibi, çocukları küçük yaşta iken eğitilebileceğini belirtti. Emeği geçen tüm yetkililere, egitimcilere ve velilere teşekkür ederek konuşmasını tamamladı. Ardından Cennet Kuşları Anaokulu`nun tüm öğrencileri Mehter Marşı eşliğinde salona giriş yaparak sahneye çıktılar. Kız ve erkek öğrencilere özel hazırlanmış kıyafetleriyle gözleri kamaştıran minikleri gören anneler ve diğer misafirler, tüm minikleri ayakta alkışlayarak duygularını paylaştılar. Minikler, İstiklal Marşıyla sahne programına başladılar. Yaklaşık bir saat kadar sahnede kalan minikler, hem toplu halde hem de ferdi olarak değişik türküler, ilahiler, şiirler okudular ve gösteriler yaptılar. Minikler Folklor ekibi de çok beğeniyle izlendi. Miniklerin sahne proğramı, Elif Aşçı’nın hocasına yazdığı sürpriz şiiri okumasıyla sona erdi. Proğramda ayrıca bilgi yarışması gibi değişik etkinlikler de yer aldı. Veliler tarafından hazırlanarak, anaokulu yararına satışa sunulan çeşitli hamur işleri, salatalar ve tatlı türü ikramlar, lezzet damağının yanında gözlere de hitap etti. Kutlu Doğum proğramı; veliler adına eğitimciler Zeynep Patan, Ayşe Aşçı ve Zeynep Nas hanımlara sunulan teşekkür plakatları ve hediyelerin akabinde sona erdi. IGMG Felsberg Eyüp Sultan’da “İslam Bahçesi Muhammed’in Gülleri” Sınıfı GMG Felsberg Eyüp Sultan Camiin de yaklaşık on talebe ile başlayan Ana Sınıfı çalışması ilerleyen zamanlarda 26 talebeye ulaştı. Muhammed`in Gülleri Sınıfının faaliyetlerini IGMG Felsberg Eyüp Sultan Camii İmami İhsan Çetinkaya yerinde ziyaret etti ve bilgi aldı. Kısaca İslam`ın ve milli değerlerimizin önemini anlatan IGMG Felsberg Eyüp Sultan Camii İmam Hatibi İhsan Çetinkaya çocuklara çikolata dağıtarak sınıftan ayrıldı. Sınıfın Eğitmenleri Melek Yılmaz, Meryem Yılmaz ve Medine Çetinkaya. Yardımcıları; Esma-Nur Çetinkaya, Ümmü-Gülsüm Kılıç ve Raziye-Nur Kılıç ile birlikte Cumartesi günleri saat 11.00`dan 14.00`e kadar çocuklara Kur`an, Ahlak, Siyer, İslam Tarihi v.b. dersler vermekteler. I HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 09 ➤Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü Güvenlik Zemininde Yapılan Ortaklıklar Yükselişte Olan Irkçılığı Teşvik Ediyor slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “İslam düşmanı yaklaşımları barındırdığı ve güçlendirdiği için güvenlik zemininde yapılan işbirlikleri zaten yükselişte olan ırkçılığı teşvik ediyor,” ifadelerinde bulundu. Üçüncü devamla şunları ekledi: “Dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble, 2009 yılı Haziran ayında Al- İ manya’da yaşayan Müslümanların sayısının dört milyon olduğunu ve burada kalıcı olduklarını açıkladığında büyük bir şaşkınlık yaşanmıştı. Bu rakam toplum nüfusunun yüzde 5’ine tekabül ediyordu ve o zamana kadar yaklaşık üç milyon Müslümanın yaşadığı tahmin ediliyordu. Uzun yıllardan beri hâkim olan algı, Müslümanların bir gün geri dönecekleri yönündeydi. Altmışlı yıllardan beri baskın olan bu düşüncenin yanlışlığı bugün görülmesine rağmen, tamamen değiştiği de söylenemez. Bu yaklaşım doğrultusunda güvenlik birimlerinin, eyalet ve federal içişleri bakanlarının edimlerinde de, aynı düşüncenin, yani meselenin Almanya’ya ait olmayan insanlarla ilgili olduğu yaklaşımı baskın görülüyor. Söz konusu insanlar 11 Eylül tarihinden beri bir tehdit olarak algılanıyor. Federal ve eyaletler düzeyinde Müslümanlarla yürütülen sözde ‘işbirliği’, muhatabı zan altında bırakan ve böylece toplumda Müslüman karşıtı ırkçılığı körük- leyen bir durum ortaya çıkarıyor. Müslümanların dindarlığının genel olarak sorun haline getirilmesi, ‘İslamcılık’ ve ‘İslamcı’ gibi kavramların kullanılması Müslümanları zan altında bırakmaktadır, çünkü farklılıkları görünmez kılmakta ve tehdidin İslam’dan, yani Müslümanların dininden kaynaklandığını ima etmektedir. Söz konusu kavramları tanımlamaya yönelik hukukçuları ve uzmanları zorlayan nafile çabalar, kameralar karşısında bu konularda konuşabilmek için bile yeterli değildir. Meseleyi ayrıntıları ile irdelememek, düşmanlıklara, önyargılara ve nihayetinde ırkçılığa sebebiyet vermektedir. Medya alanında yapılan analizler ve araştırmalar bu tür kavramların farklarının medya tüketicilerince algılanamadığını ortaya koymaktadır. Sonuçta ‘tehdit’, ‘İslam’ ve ‘Müslüman’ gibi kavramlar doğrudan olmasa da, dolaylı olarak insanların bilinçaltına yerleşmektedir. Netice ise araştırmaların açıkça ortaya koyduğu gibi endişe vericidir. Müslüman düşmanı ırkçılık artmakta, kitlelere tesir etmekte ve toplumun merkezinde giderek yaygınlaşmaktadır. Bu durum sadece ırkçı Neonazi tehdidine yol açmamakta, konut bulma, okullardaki kademe geçişlerinde ya da iş başvurusu aşamalarında da kendini göstermektedir. Bu nedenle özellikle güncel duruma olumlu yönde etki edebilmeleri ve realitenin uzağına düşmemeleri için güvenlik birimleri ve siyasilerin toplumun yapısına uygun olarak hassasiyet sahibi kılınmalarının ve eğitilmelerinin zamanı gelmiştir. Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü bunun için uygun bir vesiledir. Bunun dışında alınacak bir tavır sorumsuzluk olarak algılanacaktır. IGMG, ırkçılıkla mücadele girişim ve faaliyetlerini tüm imkânlarıyla desteklemekte; üyelerine bu tür girişimlere katılım çağrısı yapmakta ve üyelerini, birliği ve beraberliği güçlendirici anlayışa katkı sağlayan kişi ve kurumlarla dayanışma içerisinde olmaları hususunda teşvik etmektedir. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 10 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç DİTİB’i Ziyaret Etti ürkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç Köln DİTİB Camii ve Kültür Merkezi inşaatı hakkında bilgi aldı. Almanya'nın Köln şehrinde düzenlenen Avrupa Gençlik Çalıştayı'na katılan T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Almanya’da yürüttüğü temaslar kapsamında, yapımı hızla tamamlanmakta olan Köln Camii ve Kültür Merkezi inşaatını yerinde inceleyerek bilgi aldı. Bakan Kılıç’a gerek DİTİB çatı kuruluşu gerekse DİTİB derneklerinde yürütülen sportif faaliyetler, futbol takımları, yapılan müsabakalar, turnuvalar ve gençlik çalışmaları hakkında bilgi verildi. Modern ve özgün mimariye işaret eden Bakan Kılıç, Cami ve Kültür Merke- T zinin bir külliye niteliğinde farklı birim ve bölümleri içerir olmasının da buraya ayrı bir değer kattığını ifade etti ve bundan sonraki çalışmalarda başarılar diledi. BAKAN KILIÇ`IN GENÇLİK ÇALIŞTAYINDA KİMLİĞE HASSASİYET GÖSTERDİ Başbakan Tayyip Erdoğan`ın Almanya gezisini iptal etmesiyle Köln Gençlik Çalıştayına T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç katıldı. Bakan Kılıç Avrupalı Göçmen Türk gençlerine; ‘‘Kendi Kültür ve tarihinizi unutmadan yaşadığınız ülkenin dilini, kültürünü öğrenin” dedi. Köln Maritim Hotel'de düzenlenen Çalıştayda Başbakan Erdoğan'ın gençlere hitaben gönderdiği mesaj okundu. Törende T.C. Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel, T.C. Münster Başkonsolosu Nafi Cemal Tosyalı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi hazır bulundu. Bakan Suat Kılıç, kendi ailesinin de zamanında Almanya'da bulunduğunu akrabalarının halen üçte birinin yurt dışında olduğunu belirterek; „Türkiye'nin birçok yerinde ve KKTC'de yaptığımız gençlik çalıştaylarının ardından, şimdi de Avrupa'da gençlerimizle bir aradayız. Bütün bu çalışmalar, sağlıklı bir gençlik politikası oluşturmak amacını taşımaktadır. Avrupa'da yaşayan siz Türk gençlerinden beklentimiz, kendi dil, kültür ve tarihinizi unutmadan yaşadığınız ülkenin dilini, kültürünü ve tarihini de öğrenmenizdir. Eğer bir dili birkaç yüz kelimeyle konuşuyorsunuz bırakın rüştünüzü ispat etmeyi meramınızı bile anlatamazsınız. Onun için dil konusuna özellikle dikkatinizi çekiyorum” dedi. İNANÇLARA SAYGI DUYUN Bakan Kılıç gençlere yönelik verdiği mesajlara şöyle devam etti: “Türkçe olan bazı kelimeleri bugün anlayamıyorsak, hızlı iletişim kuramıyorsak kendimize bir soru sormalıyız ve bugünü kendinize yeni bir milat edinmelisiniz. Entegrasyon dediğiniz şey yaşadığınız ülkedeki sivil toplum kuruluşları içinde yer almak, ait olduğumuz ülkenin sorunlarıyla dertlenmek, ait olduğunuz ülkenin insanları ile kaynaşmak ve inançlarına saygı duymaktır” diyerek sözlerini sürdürdü. HAYAT dları; Mücahit, Bilal, Rabia, Devrim, Deniz, Mahir, Alparslan, Oğuzhan, Ülkühan olan bugünün gençleri!... Sadece sizin adlarınız bile babalarınızın ve kısmen annelerinizin, dünkü dünya görüşlerini ele vermeğe yetiyor. Bazen birlikte yaşadıkları toplum hayatında, bazen de yerküre üzerindeki insanlığı alakadar eden konularda eksik ve yetersiz gördükleri taraflara kayıtsız kalmayan; mücadeleci ve müdaheleci insanlardan da bugünlere “şanlı geçmişlerinden” başka fazlaca birşey kalmadı... Dün, “hadiselere at gözlüğüyle bakılıyordu” eleştirisi bütün ideolojik taraflar için geçerlilik kazanmış olsa bile, en azından her kesimin kendine göre durduğu bir yeri ve (darından ve genişinden bağımsız olarak) baktığı açısı vardı. Şimdi dünün son derece politize olmuş, kavgacı ve ideolojik kuşağın toplum hayatındaki yerini almaya başlayan nesillerinin, siyasî ve sosyal gelişmelere bigane kalmalarıyla karşı karşıyayız. İdeolojik sermayenin tükenişi Babaları gibi ideolojik saplantıları, siyasî bağnazlıkları, fikrî dargörüşlülükleri olmasını arzu etmediğimiz yeni nesil gençliğimizin, kendilerine özgü bir duruşları, bakışları ve siyasî gelişmelere olan alakaları olsun isteriz. Fakat gidişat bu türden beklentilerimizi boşa çıkarmaya devam ediyor. Dün mevcut gidişata kafa tutarak, yeni bir sistem sloganıyla kendilerini ifade edenlerin yerini, bugün bizatihi sistemin bir parçası hâline gelen nesiller aldı. Dünya geneline bakıldığında, mesela Almanya’daki gençliğin ülke ve dünya düzeyindeki gelişmelere olan ilgi veya ilgisizlik derecesiyle Türkiye’deki gençliğin arasında bir paralellik görülür. Anlaşılan odur ki, ideolojik sermayesini tüketen Batı, hâlâ Türkiye gibi farklı kültürel değerlerin hâkim olduğu ülkelerin gençliği için referans olmaya devam ediyor. Bir taraftan, eski canlılığında olmasa da, ABD ve AB’nin finans merkezi konumunda olan birçok şehrinde gençlik, global kapitalizmi protesto eylemeleri yapıyor, fakat Slavoj Zizek’in de dediği gibi, Wall Street’de protestocu gençlere; kapitalizmin yıkalım yerine ne gelsin, diye sorduğunuzda cevap alamıyorsunuz(1). Komünizm kendi kendini bitirmeseydi veya onun yerine Batı yeni bir ideoloji icat etmiş olsaydı, hem Batı’da hem de müslüman ül- A Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 11 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Mahmut AŞKAR [email protected] İnsanlığa Yön Veren Nesiller İmal edilen arzulara, dikte ettirilen ihtiyaçlara, dayatılan bir hayat tarzına boyun eğmeyen, gerekirse doğrularının bedelini ödemeye hazır, büyük düşünen, mefkûre sahibi, kâinatı bilmeğe kendinden başlayan nesiller, bizim ve bütün insanlığın yüz akı nesillerdir. kelerde gençlik hareketleri şimdikinden çok daha dinamik ve iddialı olabilirdi. Olmak yerine sahip olmak’ı, özne yerine nesneyi önplana çıkaran; mülkiyetin fertlerde mi, yoksa devlette mi olmasının ötesinde bir iddiası olmayan sistemlerden birinin tarih sahnesinden çekilmesi, diğerinin ise cazibesini kaybetmesi, dünyanın bir kesimi için bitiş olsa da, diğer bir kesimi için yeni bir başlangıç olabilir. Başkalarını bilmem ama henüz daha görecek rüyaları, kuracak hayâlleri, ‘Kaf Dağı’nın ardında olsa bile, belirledikleri hedefleri olmalı benim nesillerimin! Her nesil, kendinden sonrakiler için daha iyi bir gelecek, daha güzel bir dünya bırakabilmek için gayret gösterir. Benim nesillerimin farkı; ben, sahip olduğum ve tükettiğim kadarım(2), şeklindeki tanımlamanın aksine; insan olan kendisini bir vasıta olarak değil, bizzat gaye olarak, bir maksatın aleti değil bizzat maksat olarak(3) ifade eder. Geliştirdiği ideolojiye, kurduğu düzene insanı alet eden zihniyete karşı, Yaradan’ın kendisine yüklediği insanlık vasıflarının savunucusu nesillere bizim kadar dünya insanlığının da ihtiyacı var. İmal edilmiş arzular Tarihin her döneminde yığınlara yön veren, onlar adına mücadele edenler hep sayı olarak ve zihniyet olarak azınlıktırlar. İmal edil- dosya miş arzu(4) ve ihtiyaçlara hizmet ederek bir ömrü tüketen yığınları, insanî bir hayata yönlendirmeği kendine gaye edinmiş nesiller çıksın nesillerimizin içinden... Zamanla dirençler mukavemetini kaybeder, acılar azalır, ilk başlardaki aşklar heyecanını kaybeder. Bugün hayatî önem arz eden, ‘olmazsa olmazlardan’ olan talepler yarınlarda ‘olmazsa da olur’lar kategorisinde muamele görmeğe başlar ve buna itiraz edeceklerin sesi duyulmaz olur artık. Bugün itibariyle Avrupa Türklerinin olmazsa olmazlarının başında gelen anadilin yaşatılması projesi, yarınlarda öksüz kalabilir. Camilerde Almanca vaazlere yaygın olarak ve resmen başlandıktan sonra, Türkçe’nin bu coğrafyada zaten kısılmış sesinin bu vesileyle kesilmesi demek olur. Otoriter zihniyet, bazen bir kesimin geleceğini yine geleceğe sarkıtarak ya hedefinden saptırır ya da yok eder. Dikkat edilirse, kültüründen arındırılmış yalın bir din anlayışına doğru hergün biraz daha yaklaşılmaktadır. Bu gelişmeyi körükleyen taraf kadar, umursamayan veya sezinlemekten yoksun (müslüman) taraf da, görünür bir zaman içinde “21. Yüzyıl Haricileri”yle karşı karşıya geldiğini hayretle anlamış olacak. Geleceğin nesilleri Geleceğin umut vaad eden ve kendinden söz ettiren nesilleri, anadilinde ürettiği düşünce ürünlerine hem millî hem milletlerarası düzeyde alıcı bulabilenler olacak. Kültür yozlaşması dil ile ve dilde başlar ve zamanla baskın (dominant) kültürün birçok elementiyle birlikte dilini de tercih etmeniz neticesinde akültürasyon bir hâl alır(5) ki, bunun son durağı asimilasyondur. Ağrılar ve acılar karşısında tepki göstermeyen bünyenin sinir sistemlerinde arıza olduğu gibi, belli hadiseler karşısında tavrını, tepkisini ortaya koymayan toplum bünyesinde de sosyo-psikolojik arızalar var demektir. Yanıbaşımızdaki ülkelerde yıllardan beri her Allah’ın günü onlarca insan öldürülmesine Türkiye’deki insanlar pek aldırış etmediğine üzülenler, 20-25 kişilik bir gençlik derneği üyelerinin, 6. Filo’nun Bodrum’a gelişini telin ettiklerine sevinebilirler. Kendisini ve geleceğini, yani nesillerini birebir ilgilendiren meselelere du- HAYAT yarsız ve ilgisiz kalan Avrupa Türklerinin hâlinden üzüntü duyanlar, takımlarının tur atlamasıyla Avrupa metropollerinde büyük gürültüler koparan bayraklı araba turlarından gurur duyabilirler. Daha dün sabahlara kadar memleket ve dünya meselelerini hareretle tartışanlar, aynı mekânlarda bugün sadece taraftarı oldukları futbol ta- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 12 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 kımlarını tartışıyorlarsa, onların çocuklarından da ancak bu kadarı beklenir. “İmal edilen arzuların” içinde takım tutmanın da bir “ihtiyaç” hâline getirildiğini baba anlayamadı ki, çocuğuna da anlatabilsin... Bir daha söylüyorum: Sizi farklı kılan söyledikleriniz değil, eylediklerinizdir. Eylemleriniz, yani hadi- seler karşısında davranış biçimleriniz, duruşunuz, tavrınız, velhasılı hayatın her safhasındaki icraatınızdır sizi ele veren, size kimlik ve kişilik kazandıran, sizi ifade eden ve sizi değerli veya değersiz kılan. İmal edilen arzulara, dikte ettirilen ihtiyaçlara, dayatılan bir hayat tarzına boyun eğmeyen, gerekirse doğrularının bedelini ödeme- dosya ye hazır, büyük düşünen, mefkûre sahibi, kâinatı bilmeğe kendinden başlayan nesiller, bizim ve bütün insanlığın yüz akı nesillerdir. (1): CNN Türk, 5N1K, 28.1.12 (2): Erich Fromm, Haben oder Sein (3): Prof. Hayrettin Karaman (4): Charles Allen Scarbora, Tüketim Uzmanları-1 (Müleyke Barutçu”nun Today`s Zaman`dan çevirisi) (5): Oliver Roy, Heilige Einfalt Ali Kızılkaya T.C. Köln Başkonsolosluğunda Üniversite Öğrencileri İle Buluştu C. Köln Başkonsolosluğu Din Ateşesi Zekeriya Bülbül ’ün üniversite öğrencilerine yönelik eğitim seminerlerinin bu ayki konuğu Almanya İslam Konseyi Başkanı Ali kızılkaya oldu. Başkonsolosluk konferans salonunda yapılan eğitim çalışmasının akademisyen öğrenciler Waldbrol Camii din görevlisi Ahmet Duman`dan “Kerbela ve Alevilik”, DİTİB Bonn Camii İmamı İbrahim Şentürk`ten “Kuran`da Kadın” ve Eschweiler Bayan Din Görevlisi Ayşe Bayraktar`dan “İslam`da Kader Anlayışı” üzerine dört ayrı sunum aldılar. Yapılan çalışmada gayenin burada eğitilen gençlerin camilerde dışa dönük birer temsilci, İslam`ı kendi sahib ve ana mecrasından öğrenilmesinde gençlerin birer fahri görevli olması murad edilmekte olduğu aktarıldı. Zekeriya Bülbül’ün açılş konuşmasının ardından, seminerin ilk bölümünde söz alan Ahmet Duman hoca kısaca şunları aktardı. “Hz. Osmanı Hz. Ali’yi şehid edenler bu fiili yaparken adeta bir küffarı öldürmenin huzuru içinde öldürüyorlardı. Allah`ın rızasını kazanmak için yaptıklarını söylüyorlardı. Hz Ali’ye dönüp sen zahiri manada bakıyorsun, Allah`ın hükmünün dışındakiler kafirdir sen kafir oldun diyorlardı’’ dedi. Kerbela`yı dinleyen genç öğrenciler tarihin her zamanında olduğu gibi bu olayı algılamakta güçlük çektikleri görüldü. İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya bir saatlik sunumunda Müslümanların Avrupadaki konumlarını konseyin çalışmalarını özetleyerek kısaca şunları aktardı. ‘’Bizim en büyük şansımız azınlık olduğumuz bu toplumda birlik ve beraberliğimizdir. En büyük tehlikemizde fitne ve tefrikalardır. Bizler Almanya`da azınlığız, bu da Allah`ın bir lütfu. Çoğunlukta olduğumuz bir toplumdan azınlıkta olduğumuz bir toplu- T ma geldik. Sizler burada doğduğunuz için fazla tatmadınız. Her zaman azınlık atmosferini yaşadınız. Ben 38 sene oldu Almanya`ya geleli burada büyüdüm. Dolayısıyla ben Almanya`nın tabiri caizse dört mevsimini yaşadım. Bir Alman politikacı sormuştu ‘’Şu an hangi mevsimdeyiz diye, ben de demiştim dördünü yaşadıysak şimdi buz devrindeyiz dedim. Şunu bilmemiz lazım Almanya`da yaşayan Türkler olarak Almanya vatandaşı olmanın yanında bir de müslüman kimliğimiz var. Türk kimliğimiz var. Bunu bu üç dört kimliği bir arada götürmek durumundayız. Bunu yapabilmemiz için, içinde yaşadığımız toplumu iyi algılamamız lazım. Mesela ben Almanya İslam Konseyi Başkanı olarak baktığımda din devlet ilkişkisi, din toplum ilşkisini iyi anlamam lazım. Bizler de müslümanlar olarak bu toplumda bu toplumun hak vehukukunu bilmemiz açısından bu düzeni iyi bilmemiz lazım. Neden zaten azınlık olarak bir çok hakkkımızı kullanamadığımız için bu haklarımızı en kısa zamanda eşitlik adına hukuk adına nasıl elde edebiliz. Bunun sıhhatli algılayabilmemiz için tarihten başlamalıyız. Kerbela`ya kadar gitmeyeceğim ama Almanya`ya geliş tarihimizden başlarsak geçen yıl 50. Yılı idrak ettik. Şunu bilmemiz lazım İslam Almanya`ya geleli 50 yıl olmadı. 1700`lü yıllarda Alman sarayında bir müslüman kıta Tatar askerlerden getirilmiş hatta mescitte inşa edilmiş. Zannedersem 2. Friedrich onun sözü vardır derki “Fransızlara kilise yaparken benim memleketime Müslümanlarda gelseydi onlara da cami yapardım herkes kendi inancında yaşamasını isterdim” Toleranslı bir yaklaşım da vardı. Almanya her zaman bu kadar soğuk deyildi. O günden bu güne tabi çok şeyler deyişti. Bir Alman Cumhurbaşkanın söylediği Müslümanlarda artık Almanya`nın bir parçası deyince Almanya`da fırtınalar koptu. Focus dergisi kapak konusu yaptı. Bild gazetesi ne kadar müslüman kaldırır Almanya diye manşet attı. Yani bunlar Almanya`nın özgür demokrasisine bu liberal anayasasına hiç yakışmayan bir davranış, toplumdaki barış ortamını zedeleyen fikir özgürlüğünün ötesine giden hatta tahrik unsurları taşıyan yaklaşım oldu. Biz Möln`de insanlar yakıldığı zaman, Solingen`de insanlarımız yandığı zaman nasıl olgunluğumuzu koruduysak Neonazilerin on tane cana kıydıkları zaman da hukuk devletine güvenerek soğuk kanlılığımızı koruduk. Tabi bunları yapabilmek için sivil demokrasilerde sivil kuruluşlarımız olmalı. Bunlardan biri Almanya İslam Konseyi, İslam Rad Bundes Republick Deutschland. Diğer kıymetli kuruluşlarımızın yanında bizim kuruluşumuzda Almanyadaki Müslümanların menfaatlerini dini yaşantılarını teminat altına almak için, zorlukları aşıp kolaylaştırmak için, resmi makamlarla muhatap olabilmek için gayretler sarf ediyoruz. Teşkilatımız 1985 yılında kuruldu. Almanya`da kurulan ilk çatı kuruluşu. 60`lı yıllarda bodrum katlarda garajlarda ibadet etme amaçlı bir yığın cemiyetlerin zaman içinde bir araya gelerek içinde bulunduğumuz toplumda ortak menfaatlerimizi koruyabilmek için oluşturduğumuz kuruluş olarak meydana gelmiştir ve o zamandan bu güne bu gün 30`a yakın üye kuruluş var. Bunların en büyüğü İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları, Bosnalı Müslümanlar üyedir, Nur cematı Alman müslümanları da bizlere üyedir. Yani ogünden bu güne hizmetlerimizi devam ettiriyoruz. Bizim haricimizde de başka kuruluşlar kuruldu. 2007 yılında da Allah nasib etti lütfetti Almanya Müslümanlar Koordinasyon Kurulunu teşekkül ettirdik. Burada İslamrat`ın yanında DİTİP Centralrat ve İslam Kültür Merkezleri olmak üzere Almanya`da en büyük kuruluşlar bir araya gelmiş oldu. Bir kutlu doğum haftasında Köln Arena`da Peygambe- rimizin doğum gününü Müslümanların birlik ve beraberlik günü olarak ilan ettik. Nekadar sağlam birliğiniz olursa okadar güçlü olursunuz. Çünkü bu Romalılardan kalmış bir söz vardır parçala ve hükmet sizi size karşı kullanmalarına fırsat verirsiniz. Demokratik bir Almanya`da sivil kuruluşların çok büyük bir rolü vardır. Biz de bu topluma bir şeyler kazandırmak zorundayız.’’ diyerek konuşmasını sürdürdü. Köln Başkonsolosluğundaki seminer sonunda Türk üniversiteli gençlere yönelttiğimiz soruları şöyle cevapladılar. ŞERİFE OKTAR ACHEN Ben Aachen`de yaşıyorum. Bochum`da ekonomi bilimleri son sınıf öğrencisiyim. Achen Ditib cemiyetinde gençlikte görev alıyordum. Hocamızın telkiniyle buradaki çalışmaya katıldım. Ali beyin anlattığı şeyler gerçekten bizim reel olarak gördüğümüz şeyler. Açık bir perspektifle anlattı. Biz bunları hakikaten yaşıyoruz. Bu projeden bizler çok umutluyuz. Halka inşaallah doğruları anlatacağız. HALİT PELİKAN Aachen`da yüksek lisans mimarlık ve ekonomi okuyorum. Bu proje büyük bir eksikliği doldurdu. İki üç ay önce bir arkadaş bu çalışmaya beni davet etti. Ali beyi tanısaydım önceden televizyonlarda takip ederdim. Çok verimli bir seminer oldu bizim için. ARİFE ALTINAY Tıp okuyorum. Çok iyi bir çalışma dinimizi doğru yerden öğreniyoruz. Bize camimiz üzerinden imamımız bizlere ulaştı. Ali beyi daha önce dinlememiştim önceleri gazetelerden takip ediyordum. Çok iyi bir seminer verdi. Bundan sonra daha iyi şeyler olacak. BÜŞRA TÜRK Statd Köln`de meslek yapıyorum. Bu çalışmayı çok olumlu buluyorum. Seminer çok verimli geçti. HAYAT ugünün anne babaları olarak, çocuklarımızın, gençlerimizin olgunlaşamadığından yakınmayanımız var mıdır? Fiziksel olarak ne kadar erken ve hızlı olgunlaştıklarından/ büyüdüklerinden dem vurup, psikolojik (ve toplumsal) olarak, ve özellikle kendi gençliğimizle kıyasladığımızda, çok uzun süre “çocuk” kalan çocuklarımızdan hemen hepimiz biraz da üzüntüyle bahsederiz. Fakat, bu “çocukların olgunlaş(a)maması” meselesi nedir ki, zihnimizi bu kadar önemli bir şekilde meşgul ediyor, bizleri endişeye sevkediyor? Veya çocuklarımızın olgunlaşıp, olgunlaşmadığını neye göre değerlendirip, nasıl takdir ediyoruz? Terazimiz, takdir ölçeğimiz nedir? Bu sorulara zihnimizde doğru ya da makul bir cevap vermedikçe bu “olgunlaşma” meselesinin zihnimizi uzun süre meşgul edeceği ortadadır. Yeni nesillerde biyolojik/fiziksel olgunluğun daha erken yaşlarda başlamasına rağmen, bizim de burada üzerinde durmaya çalıştığımız gibi, psikolojik ve davranış şekli itibariyle olgunluğun ise modern yaşama biçimlerinin de etkisiyle geciktiği sıkça tekrar edilen olgulardandır. Bunda, yine modernizmin şekillendirdiği eğitim sisteminin önemli bir rol oynadığı kabul edilir. Okul eğitiminin olgunlaşmayı geciktirici etkisi ve büyük şehirlerle daha küçük yerleşim birimlerindeki yaşam şekli ve beklentiler arasındaki farklılığı zikretmek mevcut durumu izahta önemlidir: Örneğin Türkiye’de, bir köy ergeninin erişkin olarak kabul edilme yaşı kendisinden oldukça uzun süreli bir öğrenim hayatını geride bırakması beklenen bir kent ergenine göre çok daha erken olacaktır. (Askere gidip gelen) 21-22 yaşlarındaki bir köy ergeni artık erişkin olarak kabul edilirken, aynı yaşlardaki bir kent ergeni yüksek öğreniminin henüz başındadır. Nitekim modern yaşam biçimi insanların geçimlerini sağlayacakları bir meslek edinmeleri için onlardan ortalama 18-20 yıl boyunca eğitim/öğrenim görmelerini talep etmektedir ve hatta bunu şart koşmaktadır. Bu durumun olgunlaşmayı, “hayatın gerçekleri” ile yüzleşmeyi geciktirici etkisinin yanı sıra, eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesini sağladığının da kabul edilmesi gerekir kuşkusuz. Çocukların olgunlaşması ya da olgunlaşmaması, (biraz da) ebeveynlerin veya toplumun, çocuklara/gençlere yaklaşımı ve yeterli olgunluğu göstermelerini beklediği dönemle yakından ilgilidir. Daha küçük yaşlardan itibaren, bir olgun olarak büyüklerin yapması gerekenleri yapmakla sorumlu tutulan veya buna mahkum olan çocukların yüklendikleri toplumsal ve aile içi sorumluluk, ilk etapta bizleri onların olgunlaştığı kanaatine götürebilir. Ama burada yanıltıcı olan konu, hangi anlamda veya alanda beklenen olgunlaşmanın gerçekleştiğinin kolayca tesbit edilememesidir. Olgunlaşma toptan bir B Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 13 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 İlhan BİLGÜ [email protected] Olgunlaşamayan Gençlik süreci ifade ederken, böylesi bir olgunlaşmanın ancak kısmî bir olgunlaşma anlamına geleceği ortadadır (sözgelimi bir gelir sahibi olma, ailenin ekonomik durumuna katkıda bulunma vs. gibi). Kısaca, kişilik gelişimde etkili olan, çocuğa karşı takınılan tutum ve beklentiler, olgunluğun daha erken ya da daha geç edinilmesine de direk olarak etki edecektir. Buna paralel olarak, Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, anne-babaların çocuklarından beklentilerinin çocukların kişiliklerini ve olgunlaşmasını şekillendirdiğini söyler. Çocukların olgunlaşamama problemini modernizme, modern hayat şekillerine ve modern eğitime dayandırmak meseleyi bütünüyle açıklayan bir faktör olmasa bile, sorunun, buna mukabil olarak da çözümün ayrılmaz parçalarıdır. Modern psikologlar ve eğitimciler, çocukların olgunlaşma probleminden, hususiyetle muhakeme kabiliyetlerinin gelişmesinin, önceki nesillere göre daha geç dönemde başlamasından şikayetçiler. Fiziksel olgunlaşmanın göreceli olarak erken dönemlerde başlamasına rağmen, yeni nesillerin muhakeme yeteneklerinin, daha geç gelişmeye başladığı son dönem araştırmalarında saptanan bir olgudur. Muhakeme yeteneği, öğrenilen ve öğretilen bir şeyden hareketle, gelecek ile ilgili olarak çocuğun kendine hâs bir değerlendirme yapabilme kabiliyetidir. Yani, çocuğun muhakeme yeteneği geliştikçe, olayları, gelişmeleri kendine göre yorumlaması, şekillendirmesi ve gelecek ile ilgili kendi perspektiflerini edinmeleri söz konusu olacaktır. Burada, çocuğun vardığı sonuçların başlangıçta genel kabul görmüş yargı veya değerlerle bağdaşıp bağdaşması ilk adımda önemli değildir. Çünkü, çocuğun muhakeme yeteneğinin gelişmesi, yeni hükümlere varabilmesi anlamına gelmektedir ki, bu aynı zamanda, çocuğun hayâl dünyasının da geliştiğinin işaretidir. Hayâl dünyasının gelişmesi ise onun hayâlî bir dünya tasavvurunu değil, gerçekten de yaşadığı ve yaşacağı dünya ile ilgili tefekkürünü yansıtır. Elbette ki, burada felsefî bir tasavvurdan bahsedilmiyor. Aksine, günlük hayatta karşımıza çıkan, meselâ meslek seçimi gibi alanlarda kendisini gösteren bir tasavvurdan bahsediliyor. Geçen yüzyılın önde gelen gelişim psikolojisi uzmanlarından Prof. Dr. Jean Piaget çocukların zihinsel gelişimi ile olgunlaşmaları arasında doğrudan bir bağ görür ve bu ikisi arasındaki karşılıklı gelişme sonucunda da çocuğun bir hayat tarzı kazandığına işaret eder. Piaget, “Çocukluktan Erginliğe Mantıkî Düşünmenin Gelişimi” (The Growth of Logical Thinking from Childhood to Adolescence) isimli kitabında çocukların gelişimi için, nesneler ve olaylarla doğrudan ilişki kurmadaki yoğunluğun, zenginliğin önemine dikkat çeker ve ilişki kurma ameliyesinin, zihinsel gelişimi ve olgunlaşmayı geliştirdiğini söyler. Piaget’e göre, sosyal etkileşim de bu anlamda önemli bir rol oynar ki, çocuğun anne-babadan, öğretmenden ya da diğer bireylerden öğrendiği bilgiler, kurallar ya da davranış örnekleri (modellemeleri) gelişiminde (olgunlaşmasında) birinci dereceden etkili olur. Daha sonra çocuk elde ettiği bilgi ve hayat tecrübesini zihninde dengelemekle meşgul olur. Eğer zihnî bir dengeleme ve hattâ değerlendirme, yani, zihnî işlem olmazsa bunalım başlar. Çocuk öğ- dosya rendiği bilgileri, tecrübe ettiği hayat ile birleştirir. Kendine göre yeni hükümler ortaya koyar. Öğretilen hiçbir bilgi, onun için zihnindeki diğerlerinden kopuk ya da ilgisiz değildir. Çocuk ya da genç, hayat ile, hayatın gerçekleri ile adım adım temas kurarak olgunlaşmaya başlayacaktır. Bunun için yaşına uygun sorumluluk yükümlenmesini öğrenmek durumundadır. O halde, çocukların, gençlerin olgunlaşmasında, ebeveynlerin çocukluklarına ve onların yaşına/seviyesine uygun sorumluluk yüklemesi onların olgunlaşmasına yardımcı olacaktır. Bilginin, iletişimin ve her şeyden önce toplumsal bir davranış olarak görgünün de geliştiği günümüzde, ana-babaların en önde gelen hatalarından başında, çocukluğu ve olgunlaşmayı doğru anlayamaması gelmektedir. Bu durumda ebeveynin yaptığı iki hata vardır. Birincisi, ebeveynin, yaşı ne olursa olsun çocuğunu hep çocuk olarak görmesi ve onları — çoğu zaman kendilerinin yaşadığı zorluklar ve sıkıntıları çekmemeleri için— sürekli bir biçimde, sorumluluk yüklenmeye karşı adeta “koruma” altına almasıdır. Bu durumda çocuk/genç sorumluluk yüklenmekten (olgunlaşmaktan) ister istemez uzaklaşmaktadır. İkincisi ise, çocuktan ya da gençten, yaşının gerektirdiği olgunluktan fazla olgunluk beklemektir. Her iki durumda da çocuk, zihnî bir çatışma ile karşıya kalır ki, böylece çocukta psikolojik bozukluklar baş gösterdiği kadar tepkisel davranış bozuklukları da ortaya çıkar. Demek ki, çocuklarımızın/gençlerimizin olgunlaşamamasında ebeveynler olarak, iyi niyetle de olsa bizlerin payı büyüktür. Nesil çatışmasını, nesil farklılaşması diye algılamak ve yeni nesilleri bazı konularda bağışlamak için, Hz. Ali’ye (r.a.) atfen söylenen şu söz, çocuklarımıza ve gençlerimize yaklaşımımızda, onlardan beklediğimiz olgunluğu onlarda görebilmek üzere bize rehber olmalıdır: “Çocuklarınızı onların kendi dönemlerine göre yetiştirin, sizin kendi döneminize göre değil.” Ve nihayet yazımızı, Lübnanlı yazar Halil Cibran’ın, Hak Erenler (Nebi) isimli kitabında kucağındaki çocuğu ile nasihat isteyen bir kadına söylenen nasihatiyle noktalayalım: “Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir. Bunlar kendini özleyen hayatın oğulları ve kızlarıdır. Siz bunların dünyaya gelmelerine vasıta oldunuz, fakat bunlar sizin değildir. Gerçi onlar sizinle beraberdir, fakat sizin malınız olamazlar. Onlara sevginizi verebilirsiniz, fakat düşüncelerinizi asla. Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır. Siz onların gövdelerini barındırabilirsiniz, fakat ruhlarını barındıramazsınız. Çünkü ruhları yarının sarayındadır. Sizse orasını rüyanızda bile göremezsiniz. Siz onlara benzemek için uğraşabilirsiniz, fakat onları kendinize benzetmek için uğraşmayınız. Çünkü hayat geriye adım atmaz ve dün ile ilgilenmez.” HAYAT Union Media hakkında… 2006 yılında Almanya´da farklı ulusları aynı çatı altında buluşturan, kıtanın en büyük finans merkezi sıfatını taşıyan ve Goethe’nin şehri olan dünyanın en küçük metropol kenti Frankfurt’ta kurulan einsAmedia GmbH kısa sürede büyük işler başarmıştır. Bu başarının altında yatan etkenlerin başında bilgi birikimi ve sektör hakimiyeti gelir. einsAmedia sektördeki bu güçlü yapısını ileri bir aşamaya getiremeyeceğini öngörerek müşterilerinin daha verimli ve etkili bir hizmet almasını sağlamak için müşteri portföyünü pazarda daha etkili ve verimli bir çalışma yapacağına inandığı bir yapıya devretme kararı almıştır. Gelişen ve değişen teknoloji ile birlikte geleneksel medyanın dışına çıkarak gün geçtikce çeşitlenen diğer alanları da hizmet ağımıza dahil etmek amacıyla 1 Mart 2012 itibariyle hayata geçirdiğimiz Union Media, ürün ve hizmet üretimi gerçekleştiren onlarca marka ve şirkete başarıyla hizmet eden einsAmedia müşteri portföyünü satın alarak sektöre güçlü bir giriş yapmıştır tek çatı altında birleşik hizmet felsefesine dayalı, pazarlama sürecinde reklam verenlere gerekli tüm iletişim araçlarını sunabilecek bir yapılanma oluşmuştur. Kalıplaşmış reklamcılık anlayışını çok gerilerde bırakan „UNION Media“; Ana felsefe olarak sorunlara bütünleşik yaklaşır ve her alanda çözümler üretir. „UNION Media“ TV reklam filmlerinden kurumsal tanıtım filmlerine, outdoordan her tür basılı materyale, özel promosyon çalışmalarından satış noktası pazarlamasına, prodüksiyondan baskıya, interaktif uygulamalardan medya planlamasına ve takibine kadar çok farklı uzmanlık dallarını içinde barındıran bir „tam hizmet ajansı“ görevini üstlenmiştir. Reklamın önemi… Hem işletmeler, hem de tüketiciler açısından vazgeçilmez bir unsur olan reklam, değişen pazar koşulları ve rekabet karşısında rasyonel olarak ele alınmak durumundadır. İşletmeler açısından baktığımızda reklam, mal veya hizmetin tüketiciye duyurulması; tüketicinin ikna edilmesi; talebin canlı tutulması; elverişli pazarlarda bulunması; sermayenin verimli alanlara yatırılmaları konusunda teşvik edilmesi için bir araçtır. Tüketici açısından baktığımızda reklam, binlerce ürün arasından kendi yararına en uygun ve rasyonel bir seçim yapmasına yara- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 14 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Nagihan ÖZTÜRK [email protected] Doğru Ajans İle Başarıya... yan bir araçtır ve nereden, nasıl, ne fiyatla alınıp, ne şekilde kullanılacağını tanımlayan ve zaman kazandıran bir yapıdadır. Pazarlama bir olay değil bir süreçtir... Bir başlangıcı ve ortası vardır ama asla sonu olmayan bir süreçtir. Onu geliştirir, mükemmelleştirir, değiştirir ve hatta beklemeye alabilirsiniz ama asla tamamiyle durdurmazsınız…. Ajanslar Evrim Geçiriyor… Son yıllarda tüm medya ve iletişim ajansları yeniden yapılanma içine girmiştir. Bütün bu sürecin arkasında ise değişen ortama ayak uydurma telaşı var. Klasik medya reklamcılığının yerini çoklu ve farklı iletişim platformlarına bırakması kitlesel mecralardan daha odaklı medya kullanımlarına geçiş, tüketicinin üreticiden daha güçlü olması, genel odaklı pazarlamadan veritabanı bazlı pazarlamaya geçiş, ajansların rolünün öneminin artması ve bu doğrultuda da performans bazlı çalışma yöntemlerinin gündemde olmasını gerektiriyor. En önemlisi de teknolojinin getirdiği değişim ve bunun sonucunda dijitalleşen dünya. Bu şekilde bakıldığında aslında tek bir noktadan çıkacak olan “ortak pazarlama stratejisinin” özellikle reklamverenler için hem zamanlama hem tutarlılık açısından verimli sonuçlar doğuracağını söylemek mümkün. Ajansların Büyüklük Göstergeleri… Bütün dünyada ajans büyüklüklerini ortaya koyan iki önemli gösterge vardır; Ciro ve müşteri sayıları. “Bizim için müşteri sayısı önemli. Ancak, bir müşteriye kaç yıldır hizmet verdiğimiz de en az o kadar önemli. Çünkü, bir ajansın büyüklüğünü müşterisine ne kadar uzun süreli hizmet verdiği ve ne kadar güvenilir olduğu ortaya koyar”. Ayrıca ajanslarının müşteri sayısı büyüklüğü ile her zaman doğru orantılı olmayabiliyor. Örneğin bir ajansın birkaç büyük müşterisi onu ciro sıralamasında yukarılarda gösterebilir, fakat öte yandan başka bir ajans daha küçük bütçeli 15 - 20 müşteriyle de ciro sıralamasında üst sıralarda yer alabilir. Uzman Ajanslar ile çalışmak… Günümüzde küçük ya da büyük reklam ve tanıtım çalışması yapmayı planlayan bütün işletmelerin bir reklam ajansıyla çalışmaları neredeyse zorunlu hale geldi. Hemen her işletme kendi bünyesinde reklam ve pazarlamadan sorumlu bir birim bulundursa da, giderek çeşitlenen mecralar, dijital medyanın artan etkinliği ve çeşitliliği, hedef kitlelere ulaşmanın giderek zorlaşması gibi nedenlerle firmalar reklam ajanslarının profesyonel hizmetlerinden faydalanma yoluna gidiyorlar. Bir reklam ajansı yaratıcı süreçler başta olmak üzere, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin bütün süreçlerine hakim olan uzmanları bünyesinde barındırır. Ajans Seçimindeki Önemli Unsurlar Nelerdir? Medya ajansları sadece sağladıkları fiyat avantajı ile değil, verdikleri hizmetlerin çeşitliliği ve üstünlüğü ile rakiplerinin bir adım önünde olmalıdırlar. İşletmelerin reklam ajanslarıyla çalışmaya karar vermeleri durumunda, öncelikle birlikte çalışacakları ortaklarına özel köşe güven duymak isterler. Ayrıca, yeni bir reklamın hazırlanması çok maliyetli olduğundan hata payını en aza indirebilmek için, reklam verenler birlikte çalışacakları reklam ajanslarını seçerken bazı kriterler kullanırlar. Sözkonusu kriterler işletmelere göre değişebilir fakat bazı kriterlerin tüm işletmeler için ortak olduğu bir gerçektir. Reklam ajansı seçiminde en yaygın kullanılan kriterler, Ajansın yaratıcılık ve satınalma becerisi, Ajansın pazarlama yeteneği, sunum başarısı Ajansın geçmiş deneyimleri ve iş etiği, Ajansın büyüklüğü ve coğrafik konumu, İşletme ile ajans çalışanlarının kimyalarının uyuşması ve Ajansta işletme ile ilgilenecek takımın kimlerden oluştuğudur. Sonuçta belki de yıllarca sürecek bir ilişkinin temelleri atıldığından, çalışanların takım olarak çalışabilmesi gerekir ve bunun için çalışanların uyumu şarttır. Sonuç İletişim günümüzün vazgeçilmez unsurudur. İşletmelerin de çetin rekabet ortamında başarıya ulaşabilmeleri için tüketicilerle sadece iletim değil iletişim kurmaları şarttır. Uzmanlık isteyen bu konuda birçok işletme, kendi bünyesinde bu faaliyetleri yürütmek yerine reklam ajansları ile çalışmayı tercih eder. Uzun yıllar sürecek bu birlikteliğin etkili olabilmesi için reklam ajansı seçiminin dikkatli ve sistemli bir şekilde yapılması gerekir. Reklam ajansı seçiminde belirli bir sürecin izlenmesi durumunda hatalar en aza indirgenir ve zaman, para ve çaba israfı önlenebilir. BİZ BİR TAKIMIZ! Reklam verenler, medya ajansları ve mecralar hepimiz aynı takımın oyuncularıyız. Bayrağı elden ele en ileri noktalara taşımak hepimizin en önemli görevidir. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 15 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber Irkçılardan 8 Sahifelik Tehdit Mektubu IGMG Ingolstadt Üyelerinden Tam Not Aldı slam Toplumu Milli Görüş, Güney Bavyera Bölgesi, Ingolstadt Şubesi, Üyeler Toplantısı düzenledi. 70 üyenin katıldığı toplantı, Şube İmam Hatibi Ali Rıza Koç hocaefendi’nin okuduğu açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başladı. Akabinde Şube Sekreteri Ahmet Akçay, üyelerin ve Gençlik Teşkilatı üyelerinin yoklamasını yaptı. Rahatsızlığı nedeniyle toplantıya katılamayan Şube Başkanı Emsal Altıntaç`a vekaleten açılış konuşmasını Şube Başkan Yardımcısı ve Sosyal Hizmetler Başkanı Sabit Özdemir yaptı. Açılış konuşmasının ardından Şube Teşkilatlanma Başkanı Yasin Altıntaç kısaca envanter bilgilerini sundu. “Üye sayısındaki % 14,75 oranındaki artış ve son Kurban Kampanyasında toplanan 315 adet Kurban bunlardan sadece bazılarıydı” dedi. Sonrasında, Tanıtma Başkanlığı tarafından hazırlanan, 03/2011 – 02/2012 tarihleri arasında düzenlenen, 1. Ingolstadt Balık Festivali, Yöresel Hamur İşleri Festivali, Aileler Günü, Bosna Gezisi, Mangal Sefası ve Vapur Gezisi, Geiselwind Çocuk Parkı Gezisi, Somali yararına Kermes, Maide-i Kur’an ve Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu ve Ahde Vefa programlarının görüntülerinden oluşan “Faaliyetler Klibi” sunuldu. Özellikle özel gün ve gecelerde yapılan Tebrik Kartı çalışması üyelerden tam not aldı. Eğitim Başkanı İbrahim Çelik, haftasonu sürekli eğitim çercevesinde 40 erkek, 55 kız ve 20 Ana Sınıfı talebelerinin eğitildiğini ve bunun yanısıra okul tatillerinde yatılı kurslar düzenlendiğini, Eğitim Başkanlığının çalışmaları sırasında duyurdu. Akabinde Şube Muhasibi Gürsel Sucuoğlu, Gelir-Gider ile ilgili bilgilendirmesini yaptı. Dilek ve temenniler sırasında üyeler çalışmalardan memnun olduklarını ifade ettiler ve başarıların devamını dilediler. Bölge adına Selamlama Konuşmasını bizzat IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip Sayan yaptı: „Güzel çalışmalarınızı zaten duyuyorduk. Üyeler toplantınıza katılarak görme fırsatınıda bulduk“ ifadelerini kullandı. IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanlığı’na yeni atanan Tayyip Sayan, üyelere kendisini tanıtarak hedeflerini de anlattı. Değerlendirme ve kapanış konuşması için tekrar Başkanvekili Sabit Özdemir söz İ şırı sağcılar Neonaziler su günlerde Rems- Murr Kreiss`da boy göstermeye başladılar. Geçtiğimiz aylarda schorndorf yakınlarındaki Winterbach kasabasında bir bahçe evinde 5 Türk gencini diri diri yakmak istemişler ancak Türk gençleri kendi imkânları ile bu ırkçıların elinden kurtulmayı başarmışdı. İlk etabda yerel Alman gazeteleri olayı sıradan bir olay gibi göstermek istemişse de Stuttgart Başkonsolosluğu ve Türk basının kararlılıkla kolayın üstüne gitmesi ile gerek emniyet gerekse basın işin ciddiyetini anlamış ve gerekli önlemler alınmıştı. Bazı münferit küçük çaplı olayların dışında bir kaç ay sakin geçen ortamdan sonra Schorndorf merkez cami yö- A Müsiad Federasyon ve Bölge Başkanları Stuttgart'taydı tuttgart - “Müsiad Federasyon Başkanı, Federasyon yöneticileri ve çok sayıda Müsiad Bölge Başkanları Müsiad Stuttgart'ın bürosunda aylık olağan toplantılarını gerçekleştirmek üzere bir araya geldiler.” Her ay farklı bir bölgede yapılan toplantılar, bu ay da Stuttgart 'ta gerçekleştirildi. Müsiad Federasyon Başkanı Ali Uzun'un başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, Federasyon Başkan Yardımcısı Hasan Özdemir, Müsiad Almanya Sorumlusu Şevki Karasu ve diğer yöneticilerle birlikte çok sayıda Müsiad Bölge Başkanları katıldı. Müsiad Stuttgart Başkanı Mehmet Ali Bulut, ev sahibi olarak toplantıya katılan misafirlere hoşgeldiniz diyerek bu toplantının Stuttgart`ta yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Müsiad Federasyon Başkanı Ali Uzun başkanlığında ve Müsiad Almanya Sorumlusu Şevki Karasu`nun yönetiminde devam eden toplantı yaklaşık üç saat sürdü. Yedi gündem maddesinden olusan toplantıda Müsiad'in yapacağı çalışmalar ve yeni kurulması gereken bölgeler hakkında kararlar alındı. S netimine gönderilen 8 sahifelik tehdit mektubun gerek yönetimi gerekse bu bölgelerde yaşayan Türkleri endişelendirmiştir. Bu tehdit mektubunu alan cami derneği başkanı Ragıp Özbek olayı şöyle anlattı; “büyük bir zarf içinde gönderilen mektub bana geldi ve açtım. İlk etabda çok önemsememiştim ancak devamında aşağılayıcı ve tehdit edici kelimeler tam 8 sahifeden ibaretti. Önce çok endişelendim ve dikkatlice iki defa okudum. Gerçekten de kabul edilir değildi ve ertesi günü gerek emniyet güçlerine gerekse Stuttgart Başkonsolosumuza bildirdim ve Başkonsolosumuz M. Türker Arı hemen harekete geçip gerekli mercilerde temas sağladı ve burada yaşan vatandaşların can güvenliğinin sağlanmasını istedi, ve olaydan iki gün sonra emniyet, belediye, başkonsolosluk ve dernek başkanları geniş kapsamlı bir toplantı yaptık. Orada endişelerimizi dile getirdik. Yaşamımızın tehlikede olduğunu can güvenliğimizin tehdit edildiğini yetkililere anlatık ve gerekli her türlü önlemin alınmasını istedik. Gerçekten de bizler burada Türkler olarak huzurlu değiliz, çocuklarımızdan korkuyoruz, çünki bu insanların nerede ne yapacağı belli olmuyor. Avrupanın tam ortasında böyle ırkçı yaklaşımlar ve tehditler hiç yakışmıyor onun için önlemler alınarak bu olayların bir daha tekrarlanmaması gerekmektedir. Bizler de diğer insanlar gibi huzur ve güven içinde yaşamak istiyoruz” dedi. aldı ve kısaca toplantının genel bir değerlendirmesini yaptı. Üyeler toplantısı, Yasin Altıntaç’ın okuduğu kapanış Kur’an-ı Kerim’i ve sunulan ikram ile son buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber Ludwigshafen’de IGMG ve DİTİB’in Ortaklaşa Düzenledikleri “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Rhein-Neckar-Saar Bölgesi ile DİTİB RheinlandPfalz Eyalet Birliği`nin ortaklaşa düzenledikleri “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed”programı yaklaşık 3500 kişilik bir izleyici topluluğunun katılımı ile Ludwigshafen`de bulunan Friedrich-Ebert-Halle`de yapıldı. Programa IGMG`den Ahmet Özden, DİTİB`den Bekir Alboğa, İslamrat`tan Ali Kızılkaya TGRLP Türk Toplumu Başkanı Bayram Türkoğlu, AGARP Başkan Yardımcısı Mustafa Cimşit, T.C. Mainz Din Hizmetleri Ataşesi Ahat Taşçı, DİTİB RHLP Eyalet Başkanı Yılmaz Yıldız, IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, T.C. Frankfurt ve Karlsruhe Başkonsoloslukları Din Hizmetleri Ataşeleri, IGMG Hessen Bölgesinden Cengiz Şahbaz ve Habib Yazıcı, Hayat Gazetesi Editörü Sinan Aktürk katılanlar arasında idiler. Programın açılış Kur`an-ı Kerimini Avrupa Kur`an Okuma ikincisi İsmail Melih Tuzlacı yaptı. Program sunucuları Erkan Ergün ve Ramazan Ertuğrul program içeriği hakkında katılımcılara bilgiler verdiler. Programın açılış konuşmasını Ludwigshafen Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Eva Lohse yaptı. Eva Lohse konuşmasında kısaca şunları söyledi: “İslam Peygamberi Hz. Muhammed`in doğum günü için yapılan bu programa katılmaktan dolayı memnun olduğumu belirtmek isterim. Sizler bizim bir parça- İ mızsınız. Sizlere hizmet etmekten memnun olduğumuzu belirtmek isterim. Çocuklarınızın eğitimine daha da önem vermenizi ve toplumumuza daha fazla katkı sağlamanızı diliyorum” dedi. Daha sonra mikrofona DİTİB Rheinland-Pfalz Eyalet Birliği Başkanı Yılmaz Yıldız geldi. Yıldız konuşmasında ortaklaşa yapılan bu programın yeni ve güzel başlangıçlara vesile olmasını diledi. “Efendimiz (s.a.v)in doğum günü münase- betiyle yapılan bu programımıza katılım sağlayan herkese teşekkür etmek istiyorum” dedi. Değişik ayet ve hadislerden örneklerle konuşmasını süsleyerek konuşmasını tamamladı. Daha sonra mikrofona IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit geldi. Cimşit günün önemine uygun güzel içerikli bir konuşma yaptı. DİTİB Ludwigshafen Mevlana camii öğrencilerinin oluşturduğu bir grup hadis okumaları yaparak programa ayrı bir renk kattılar. Yine mikrofona DİTİB Sözcüsü Bekir Alboğa gelerek kısa bir selamlama konuşması yaptı. IGMG Genel Merkez Hatibi Ahmet Özden de günün önemine uygun nefis içerikli bir konuşma yaptı. T.C. Mainz Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ahat Taşçı da mikrofona gelerek bir konuşma yaptı. Daha sonra sahneye Belçika İbn-i Sina Kız Koleji öğrencilerinden iki genç kız gelerek arapça ve türkçe olarak Peygamber Efendimiz (s.a.)in Veda hutbesini okudular. Okunan ezan ile akşam namazı için verilen moladan sonra Türkiyeden sanatçı Sedat Uçan sahnede yerini aldı. Eserlerini çoğunlukla canlı seslendiren Uçan tüm salona ayrı bir hava kattı. Yine Türkiye`den Sanatçı Dursun Ali Erzincanlı sahneye geldi. Kendine has uslubu ile Efendimizi anlatan şiirlerini okuyan Erzincanlı salonda duygusal anlar yaşanmasına vesile oldu. Türkiyeden Hafız İshak Danış sahneye gelerek nefis bir Maide-i Kur`an ziyafeti verdi. Programın son misafiri yine Türkiyeden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karataş Hocaefendi idi. Karataş hoca kendine has üslubu ile salonda bulunanları Asr-ı Saadete götürdü. Efendimizle hemhal olmalarını sağladı. Zaman zaman da duygusal anlar yaşattı. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 17 ➤ haber Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 IGMG KÖLN BÖLGESİNİN DÜZENLEDİĞİ “BİZ SENİ GÖRMEDEN SEVDİK” PROĞRAMINDA LEVERKUSEN ARENA TIKLIM TIKLIM slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölgesinin hazırladığı kutlu doğum proğramında yaklaşık 3000 kişi Köln Leverkusen`de bir araya geldi. IGMG Köln Bölgesinin hazırladığı proğrama IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Yeşiller Partisinden KRW Eyalet Milletvekili Arif Ünal, Köln Belediye Encümeni (SPD) Malik Karaman, DiTiB adına dinlerarası dialog sorumlusu Bekir Albağa, TC. Köln Din Ateşesi Zekeriya Bülbül, THY Kölnden Eyüp Atay ve ayrıca ATiB, UETD gibi geniş bir katılım tabanıyla proğrama iştirak olundu. IGMG Köln Bölgesi Hac ve Umre Kafile Başkanı Selahattin Demirci`nin açılıştaki Kur`an-ı Kerimi ve Bölge Tanıtma Başkanı Fatih Koyuncu’nun kısa bir selamlama konuşmasıyla proğram start aldı. IGMG Köln Bölge Teşkilatının faaliyetlerinden oluşan bölge tanıtım klibi gösterime sunuldu. Misafirler 10 dakikalık klibi üç kez alkışlayarak başta eski bölge başkanına ve Köln bölgesinin faaliyetlerine teşekkür ettiler. Ev sahibi Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal katılımcı misafirlere hoş geldiniz diyerek katılımlarından dolayı hepsine ayrı ayrı teşekkür etti. Mehmet Dal konuşmasının içeriğinde günün konusuyla alakalı Efendimiz Asrı cehaleti Asrı Saadete dönüştürdüğünü örneklerle zikretti. İslam Toplumu Milli Görüş Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal’ın ardından IGMG Genel Başkanı kürsüye davet edildi. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün burada yaptığı konuşmada kısaca şunları aktardı. ‘‘İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları olarak Şubat ayında önden gidenler proğramları yaptık. Aylarımızın tamamını haftalarımızın tamamını günlerimizin tamamını proğramlamak zorundayız. Zira biz Allah`a ve Hz. Muhammed`e inanan bir toplumuz. Zira biz zamanın ve vaktin hayat olduğuna inanan bir topluluğuz. Zamanı ve vakti asla israf edemeyiz. Kur`an-ı Kerimde Rabbimiz asra yemin olsun ki diyerek yemin etmektedir. Ona inananlar olarak zamanımızı hoyratca harcayamayız. Biz insanları kazanmak, Allah`a insanları sevdirmek, yeniden bu alemin içinde insanca yaşamak için, bu toplumları bir araya getirmek ölümden sonraki hayat için, insanları biliçlendirmek için, zamanımızı I kullanmak zorundayız. Değerli kardeşlerim, kardeşlerimiz onu anlamak için çok güzel bir slogan bulmuşlar. Dedilerki; “biz onu görmeden sevdik” ya O bizi gördü de mi? sevdi dersiniz. Efendiler efendisi bizi görerek mi sevdi kardeşlerim? O ne tatlı bir insan o ne güzel bir insan Allah şefaatından ayırmasın. Bir gün arkadaşlarıyla oturuyordu dediki‚ ‘‘Kardeşlerimi ne kadar özledim”. Dedilerki; “ey Allah`in Resulü biz değil miyiz senin kardeşlerin” “Hayır dedi siz benim arkadaşlarımsınız” ‘‘Dedilerki; ‘‘Ademler Hz. İbrahim‘ler İsalar‘mı? senin özlediğin kardeşlerim dediğin dediler”. Çünkü onlar Efendimizi paylaşmak istemiyorlardı. Efendimizi sadece kendilerine mal etmek istiyorlardı. Efendimiz dediki; “Hayır onlar da benim kardeşlerim. Ancak asıl benim kardeşlerim kimler biliyor musunuz” deyince, ashab şaşırdı kimler ya Resulallah? Dediki; “benim arkadaşlarım kardeşlerim kimlerdir biliyor musunuz. Onlar beni görmediler, güzelliğimi görmedi, benim hayatımın safhalarına şahid olmadı, sadece beni duydu ve iman ettiler. Beni görmeden sevdiler işte onlar benim kardeşlerim. Ergün konuşmasının sonunda proğramı katılan Yeşiller Partisi milletvekili Arif Ünal beye ve özellikle 24 saat adeta her türlü ihtiyaçlarımızda bizlere yardımcı sıkıntılarımızda yanıbaşımızda olan T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa`ya teşekkür etti. IGMG Genel Başkanı Ergün`ün ardından proğram sunucusu Serdar Tuncer “Milletin yüreğinin attığı yerde devletinin varlığını hissetmesi muhteşem bir şey” diyerek T.C. Köln Baskonsolosunu sahneye anons etti. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa Leverkusen Smıed Arena`da yaklaşık 3000 kişiye yaptığı selamlama konuşmasında kısaca şunları söyledi. ‘‘Ben de bu gün aranızda olmaktan bu güzel manzarayı görmekten gerçekten onur duyuyorum. Bizi Millet yapan değerlerden birisi bu büyük sevgidir. Tarihe baktığımız zaman biz bu tembihi yerine getirmek için çok çaba sarf ettik. Peygamberimizin hadisini bir tür vasiyyet sayıp İstanbulu feth ettik. İslam dünyasını müslümanları ortadan kaldırmak isteyenler olduğu zaman Varna ovasında karşısına çıkan bizdik. Filistinde karşılarına çıkan bizdik. Medine Müdafasında koca bir orduyu oraya gönderen bizdik. Ben bu düşünceyle Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölgesinin davetine içtenlikle teşekkür ediyorum” dedi. Daha sonra kürsüye gelen Yeşiller Partisi Milletvekili Dr. Arif Ünal siyasetten gelen bir isim olduğundan daha çok birimi ile ilgili bilgileri katılımcılarla paylaştı. Arif Ünal kısaca şunları söyledi; ‘‘Mayıs 2010`da burada bulunan bazı vatandaşlarımız bilirler, eğer seçildiğimiz takdirde bizim vatandaşlarımız için göçmen kökenli vatandaşlarımız için neler yapmak istediğimi hatırlarsınız sizlere anlatmıştım. Bugün bu davetiniz benim için aşağı yukarı iki yıllık azınlık hükümetinden sonra bu verdiğimiz sözlerin hangisini yerine getirebildik hangisini de getiremediğimizin bilançosunu çıkartmak için bir fırsat oldu. Ama insanların bir biriyle iletişimi açısından çok muazzam bir kazanımı da var. Herkesle konuşmak zorundasınız herkesin önerisini düşüncesini almak en güzelini ortaya koymak zorundasınız. Eyalet meclisindeki yaptığı çalışmalar hakkında bazı bilgileri katılımcılarla paylaştı. Proğramın açılışındaki selamlamaların ardından misafir sanatçılar arka arkaya sahnedeki yerlerini aldılar. Ömer Karaoğlu’nun eski ve yeni reperatuarından sunduğu ziyafet ilgiyle takip edildi. Proğramın ikinci bölümünde Dr. Senai Demirci günün hatibi olarak Yusuf (as) kıssasını nazif üslubu etkileyici sunumuyla dikkatle takip edildi. Demirci kısaca şunları aktardı; “Biz sizi dünyaya gönderirken geri çağırmak için gönderdik. Sizi saraya çağıran bir kap bulacaksınız. Saraylı bir kap olduğunu fark edeceksiniz siz benim Bünyaminlerimsiniz. Siz saraya layıksınız. Bakın efendiler saraydan gönderilmiş bir kap var elimizde diyen Demirci Kur`an-ı Kerimi gösterdi. Devamında da; “Bu kitap saraydan geldi. Neden bu kadar kalın bu kitap bu sayfaların kalınlığına bakıp da deyinki benim Rabbım beni saraya çekmek için saraya dönmemiz için ne kadar dil dökmüş deyin. Hesab günü çuval boşalınca kap çıkıyor, çuval boş! inşallah bizim çuvallarımız boş çıkmaz. Yusuf`a hainlik yapan kardeşler bu kez Bünyamin için geldiler. Doğrularla beraber olunuz. Kur`andaki kıssadan alıntılar yaparak konuşmasını tamamladı. Proğramın son bölümünde kariler önce Bünyamin Yılmaz ardından Hasan Sadıki`nin okuduğu Kur`an tilavetleri gecenin en unutulmazı belki de en anlamlısı oldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 18 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber HASENE Yardımlarıyla Vanlı Depremzedelerin Gönlünü Isıttı an Gölü Hastanesi çaprazı, ipek yolu üzerinde bulunan Faki Teyran Konteynerkenti Van il merkezinde kurulmuş 25 konteynerkentten biri. Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği olarak Van’da 10 bin aileye toplam 200 tondan oluşan 10 bin gıda paketinin ve yanında vakumlanmış şekilde sunduğumuz adak kurbanı etinin dağıtımını ilk olarak Faki Teyran konteynerkentte başlattık. Çalışmalarımızı Van Valiliği’nin destekleriyle yürüttük. Yoğun programı dolayısıyla Van Valisi Münir Karaloğlu dağıtımlarımıza katılamadı; Van Vali Vekili Murat Uzunparmak, Vali Yardımcıları Mehmet Yüzey ve Mehmet Özel dağıtımlarda bizlere eşlik ettiler. “Konteynerkentlerde 55 bin insan yaşıyor” Konteynerkentler hakkında kendisinden bilgi aldığımız Geçici Van Vali Yardımcısı Mehmet Özel bizlere şu bilgileri verdi: “İl merkezinde 25 konteynerkentimizde yaklaşık 55 bin nüfus barınıyor. Faki Teyran konteynerkentte de 196 konteyner var ve yaklaşık olarak bin nüfus barınıyor. Vatandaşlarımıza konteynerler aracılığı ile barınmanın ötesinde sosyal faaliyetler de gerçekleştiriyoruz. Her konteynerkentimizde Mescit, Kur’an Kursu, Anasınıfı, Kreş, Gençlik Merkezi, Kadın Kültür Evi gibi sosyal faaliyetlerimiz devam ediyor. Sosyal hayatın devamı ve tekrar rehabilite olma süreci açısından sosyal aktiviteleri önemsiyoruz. Çadırkentler ilk aşamada önemli bir fonksiyon üstlendiler. Şimdi çadırkentlerimiz tamamen kaldırıldı ve konteynerkentlere insanlarımızı yerleştirdik. Bu işlemleri belli öncelik sıralamasına göre yapıyoruz. İhtiyaç fazla olduğundan eldeki imkanlar aşamalı olarak devreye giriyor. Öncelikle evi yıkılmış olanlar ve ağır hasarlı binalardaki insanlar konteynerlere yerleştirilmiş. Daha sonra sakat olup, orta hasarlı olanları aldık. Şimdi açılacak 5 yeni konteynerkentle de orta hasarlı binalardaki kardeşlerimizi kon- V teynerlere alıyoruz. Yıkımın En Fazla Yaşandığı Erciş‘teyiz Van il merkezindeki konteynerkentlerdeki dağıtımlarımızın ardından Erciş’e geçiyoruz. Erciş Kaymakamlığı’nda ilçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Harun Işık ve Aile Sosyal Politikaları Müdürü Şafak Aydın bey karşılıyor bizi. Depremin izlerini kaymakamlık binasında görmek mümkün. Ama kaymakamlık binasının Erciş’te deprem sonrası koordinasyonda büyük bir işlev yürüttüğü bilgisini alıyoruz. Sayın Işık ve sayın Aydın bizlere şu bilgileri veriyor: “Erciş’te 1 ay öncesine kadar tüm çadırlardaki depremzedeler konteynerlere yerleştirildiler. Kalıcı konutların yapımı ise tüm hızıyla gidiyor ve bu senenin Ağustos ayına yetiştirilmeye çalışılacak. Devlet tüm imkanları ile seferber olmuş bir durumda. Erciş’te Kaymakamlığı kısa bir ziyaret ettikten sonra yaptırmış olduğumuz 49 ev ve bir mescitten oluşan Hasane Mahallesi’ne geçiyoruz. Erciş’te Hasene Mahallesi’ni Ziyaret Ediyoruz Bünyamin Bilici. Erciş’te Hasene Mahallesi sakinlerinden. İçinde bulunduğumuz Hasene prefabrik evleri emsallerine oranla çok çok iyi bir imkan sundu bizlere diyor. 12 ve 9 yaşlarında İbrahim ve İsmail isminde iki başarılı çocuğu var; İbrahim’in notlarının hepsi 5 ve almış olduğu Takdir Belgesi‘ni bize gösteriyor. Çocukların tavırlarından depremden etkilendiklerini hemen anlıyoruz. İki çocuk da depremden yıkılan evlerini aradıklarını söylüyor. Böyle başarılı çocuklara depremden sonra imkân sağlamış olmanın sevinci kaplıyor içimizi. Hasane Mahallesi’nde kalan depremzedelerimizi ziyaret edip, gıda ve et paketlerini dağıttıktan sonra Haydarbey ve Alkanat Konteynerkenti‘nde dağıtımlarımıza devam ettik. Mustafa Uyanık Hasene prefabrik evleri için şunları söyledi: „Yaptırdığımız deprem evlerinin her biri 40 m² liktir. Diğer konteyner evler 21 m²lik. Evlerin soğuya karşı yalıtımı sağlanmış ve zemini betonlarla ve üzerine halıfleksle döşeme yapılmıştır. Evlerin arasını mesafeli yaptırdık, rahat hareket edilmesi için. Evlerin arkalarına pencere koydurmadık ki arkadaki evlerde kalanlar rahatsız olmasınlar.“ 1.000 ÇOCUĞA 1.000 HEDİYE PAKETİ 10 bin aileye 10 bin gıda ve et paketi dağıtımı kampanyamıza ek olarak 1.000 çocuğa 1.000 eğitim amaçlı oyuncaklardan oluşan hediye paketi dağıtmak gayesi ile bir başka konteynerkentte uğruyoruz. Dağıtımımızı Vali Yardımcısı Mehmet Özel ile birlikte Van İl Afet Müdürlüğü karşısındaki Tahir Paşa Konteynerkenti’ndeki Sosyal Faaliyetler alanında yapıyoruz. Anaokulundan Kur’an kursuna, kütüphaneden etütlere kadar her şey düşünülmüş. Konteynerkentlerdeki konteynerlerin kullanım alanı çok dar olduğu için buralarda çocuklara oyun oynayabilecekleri alanları sunabilmek zor. Devlet sosyal bir bölüm oluşturarak depremzedelere bunları sunuyor. Şu an tam kapasite ile çalışıyor. Van’da 10 bin aileye gıda ve et dağıtımı kapsamında buradayız. Projeyi Valilikle birlikte gerçekleştiriyoruz. Tabi ihtiyaçlar sadece barınma ve yeme içmeden ibaret değildir. Sosyal ihtiyaçlar da önemsenmesi gereken bir husustur. Bu minvalde projemize bin çocuğumuza hediye paketleri getirdik. Bu gelişimiz Van’a dördüncü gelişimiz. Her gelişimizde Van’daki gelişimi görüyoruz. Çadırkent olayının komple bitmiş olması sevindirici bir durum. Hatta her konteynerkentte böyle sosyal tesisler kurulmuş. Bu bizleri ziyadesiyle memnun etti. Basın mensuplarına bu güzelliği geniş kitlelere ulaştırdığından ötürü ve Van Valiliği’nin desteklerinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum. Burada görev yapan kardeşlerime de kolaylıklar diliyorum.” Van’daki hayır ve hasene ça- lışmalarımızı tamamlayıp dönmek için yola çıkmadan önce Van Vali Vekili Murat Uzunparmak makamında bizleri ağırlıyor. “Sizler Avrupa’dan bu sese kulak verdiniz” Avrupa’dan yardım getiren Hasene ekibine teşekkür eden Uzunparmak şunları kaydetti: “Daha önceden Erciş’te prefabrik yaptınız. Şimdi de 1,5 milyon TL civarında bir katkınız oldu. Avrupa’daki duyarlı insanların sıcak yardımlarını bizlere ulaştırdınız. Tabi zor bir süreç geçirdik. Depremin getirdiği sıkıntıların yanında depremin kış aylarının başlangıcına denk gelmesi işimizi zorlaştıran unsurlardandı. Devlet olarak, hükümet olarak bu zor süreci iyi idare ettiğimizi düşünüyoruz. 1999 Kocaeli depremi ile kıyaslarsak ciddi manada bir hızlanma süreci var. Bir buçuk ay gibi kısa bir sürede konteynerleri teslim ettik. Erciş’le birlikte toplam 28.500 civarında bir konteyner alt yapısı hazırlandı ve insanlarımız yerleştirildi. Böyle zor bir süreçte sivil toplum kuruluşlarını yanımızda hissetmek bizlere güç kattı. Sizler de Avrupa’dan bu sese kulak verdiniz; bizimle berabersiniz. Sizler aracılığı ile yardımlarını bizlere ulaştıran kardeşlerime teşekkür ediyorum” dedi. Deprem sıkıntısının birkaç aylık süreç sonunda atlatılabilecek bir şey olmadığını söyleyen Uzunparmak, “Halen daha sarsıntılar oluyor. Halen daha insanların psikolojisi normalleşmedi ve halen daha birçok insan evi sağlam olmasına rağmen evine girmekten çekiniyor. Sizlere Vali bey adına yapmış olduğunuz desteklerden dolayı hassaten teşekkür ediyorum” dedi. Vali Vekili Uzunparmak konuşmasının ardından Hasene Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık’a yapılan yardımlar adına teşekkür belgesi takdim etti. Van’da gerçekleştirilen güzel bir çalışmanın ardından tekrar dönüş yolculuğu başlıyor. Murat Kubat – www.hasene.de HAYAT rgen sözcüğü ermek kökünden gelir ve “döl bakımından verimli, üretici döneme giren, çocukluk çağından çıkan” anlamında kullanılır. Batı dillerindeki karşılığı adelosan, Latince büyümek anlamına gelen adolescere’den türemiştir. Bu dönemle ilgili olarak kullanılan terimlerden biri de genç sözcüğüdür ki, yavru, insanın küçüğü anlamında kullanılır. Gündelik dilde, ergenlik ve gençlik kelimeleri sıklıkla birbirlerinin yerine geçer. UNESCO’nun tanımlamasında ergenlik/gençlik çağı 15-25 yaşları arasında gösterilmektedir. Birleşmiş Milletler örgütüne göre ise gençlik çağı, 12-25 yaşları arasındadır. Ancak, buluğ ile başlayan ergenliğin ne zaman sonlanıp, kişinin ergen/genç olmaktan çıkıp yetişkin sayılması gerektiğini belirlemek, bu tanımlardaki kadar kolay değildir, zira biyolojik, toplumsal ve hukuki birçok sınır ve tanım vardır. İnsanın gelişiminde bazı safhalar özel önem taşır. Psikolojide bu safhalara “hassas (kritik) dönem” denir. Bu dönemlerde karşılaşılan/maruz kalınan yoksunluklar telafi edilemeyen, kalıcı sorunlara yol açar. Bebeklik ve ilk çocukluk yılları (gelişim psikolojisi ile ilgilenen birçok uzmana göre ilk beş yıl), bu hassas dönemlerin başlıcası kabul edilir. Söz gelimi, konuşması gereken çağda konuşmayan ya da onunla konuşulmayan bebek, muhtemelen bu yetisini ömrü boyunca gerektiği gibi kullanamayacak ya da çok hasarlı ve normalin çok altında bir düzeyde kullanabilecektir. Benzer şekilde görme yetisini kullanmayan/kullanamayan, bu kuvvenin fiile dönüşmesi gereken çağda herhangi bir engel dolayısıyla (retinaya yeterince ışık düşmemesi ve bu bölgenin “aktive” edilememesi durumunda vs.) görme duyusunu kemale erdiremeyen bir insan (ya da bir hayvan) yavrusu hayatının geri kalanında görme ile ilgili telafi edilemez sorunlar yaşayacaktır. Aynı şeyi psikolojik ihtiyaçlar için de söyleyebiliriz kuşkusuz; sevgi ve şefkate en muhtaç olduğu “kritik dönem”lerde yeterince sevgi göremeyen bebek, bu sevgisizliğin sıkıntısını ömrü boyunca yaşayacak, hatta kimi durumlarda bu sevgi yoksunluğu benlik inşasına müsaade etmeyecektir... Bebeklik gibi, buluğ ile başlayan ergenlik yılları da bu hassas dönemlerden biridir. Bu yıllardaki, söz gelimi sevgi, özgüveni oluşturucu/arttıcı destek yoksunluğu ya da beslenme bozukluğu vs. ergende hayatı boyunca yanında taşıyacağı olumsuz etkiler bırakır. Nitekim, Fransız Psikanalisti Françoise Dolto da ergenlikte oluşan dönüşümü yaşamın ilk günlerindeki dönüşümle karşılaştırır. Doğum fötüs halinden yeni doğan haline geçişin olduğu bir dönüşümdür. Ergenlik de aynı şekilde çocukluktan erişkinliğe geçilen bir dönüşüm dönemidir. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşamın ilk döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir ve onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa, bu yaranın izini E Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 19 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Ahmet Faruk ÇAĞLAR [email protected] Ergenlik ve Gençlik tüm yaşamları boyunca taşırlar, tıpkı ergenlikteki zayıflık ve duyarlılık gibi... G. Stanley Hall’a göre de, ergenlik bireysellik duygusunun geliştiği bir yeniden doğuş dönemi olarak algılanabilir. Dolto’nun da vurguladığı gibi, insan yaşamının ilk dönüşümü fötüsten bebekliğe geçiş olan doğumdur, ikinci dönüşüm çocukluktan erişkinliğe geçiş olan ergenliktir (o yüzden ergenlik, Talat Parman’ın ifadesiyle biraz da hüzün demektir, giden ve bir daha gelmeyecek olanın, çocukluğun hüznü). Son dönüşüm ise canlı olma halinden cansızlığa geçiş olan ölümdür. Sonun başlangıcı doğumdur yani, ancak sonun başlangıcının farkına varılması ergenlikte olur. Dolayısıyla ergenlik farkındalık sahibi olmaktır. Peter Blos, ergenliği ikinci bireyselleşme süreci olarak tanımlar ve ergenin yeni nesne ilişkileri kurabilmesi için içselleştirdiği birincil nesne(ler)den kendini uzaklaştırması gerektiğinin altını çizer. Ergen artık bağımsızlaşmak ve bireyselleşmek savaşını vermek, anne/babasından bağımsız yeni bir kendilik imgesi seçmek zorundadır, yani artık çocuksu nesnelerden vazgeçmek (ve dış dünyadan kendine yeni nesneler seçmek) ve sadece kendine ait olacak düşünceler üretmek zorundadır. Kendine ve yalnız kendine ait düşünceler üretmek benliğin özne olabilmesinin vazgeçilmez koşullarından biridir. Bu açıdan yaklaşıldığında, özne olmanın koşulu kendine özgü/ait bir düşünceye (/sırra) sahip olmaktır ve ergenlikte bunun karşılığı özerkleşmedir. McCandless’e göre, onlara o zamana kadar bağımlılık duygusunu öğreten kültür şimdi onlardan bağımsız bir şe- kilde hareket etmelerini istemektedir ve ergenin daha önce öğrendikleri ile toplumun kendisinden yeni beklentileri çeliştiğinde ortaya çıkan durum karşısında gencin yaşadığı çelişki, yaman bir çelişkidir. Özetle, genç, yetişkinlikteki hedeflerine doğru yol almadan önce, çocukluğundakileri bırakmak zorunda kalmakta ve doğacak olan boşluktan dolayı da kendisini yoğun bir çelişki (ve stres) içinde bulmaktadır. Takdir edileceği üzere, bu vazgeçiş ve seçim zorunluluğu insan hayatının bu dönemindeki kadar yoğun hiçbir dönemde yaşanmaz, yaşanmayacaktır. Ve bu vazgeçiş beraberinde “ben kimim?” sorusunu getirecektir. Bu sorunun yanıtı (artık bir çocuk değil) yetişkin bir birey olmanın tarifidir. Ve bu tarif ancak kendine bir geçmiş oluşturmakla verilebilir. Braudel, kimlik sorununu geçmiş ile bugün arasında bir uyum sağlama sorunu olarak ele alır. (Geçmiş ile bugün arasında uyumun nasıl sağlanacağı ise geçmişin iyi bilinmesinden geçmektedir. Bu toplumsal tarih açısından da, bireysel tarih açısından da böyledir. Her iki durumda da bugünü anlamak için geçmişe/çocukluğa bakmak gerekir.) Öyleyse, erişkin yaşam sürecinin ergenlikte/gençlikte yazılmaya başlanan ve her an değişikliklere uğrayan bir kendini tarihlendirme çabası olduğunu da söyleyebiliriz. Velhasıl, artık çocuğun bağımlı olduğu insanlara benzemek istemesi, onlarla özdeşlik kurarak kendini tanımlama çabası yeterli olmayacaktır. Ben’inin, bedeninin bağımsızlığının farkına varan genç -ki beni/bedeni bu farkedişin kimi zaman Anoreksiya ve Bulimiya gibi sorunlara yol açmasının daha çok gençlik çağında görüldüğü ve dahi Şizofreni gibi dosya psikozların en sık ergenlik veya genç erişkinlik (18-25 yaş arası) döneminde ortaya çıktığı hatırlanmalıdır-, artık onunla ne yapması gerektiğini, yani kaderini kendi elleriyle(?) belirlemek zorundadır. Örnek alınacak yeni otoriteler (ki genç insanın iletişimde bulunduğu diğer (ve yeni) insanlar onun kim olduğu ya da olması gerektiğine ilişkin bilgiyi ergene yansıtan bir ayna olarak hizmet etmektedir), özdeşlik kurulacak yeni modeller bulunmak ya da bu yeni modeller arasında seçim yapılmak zorundadır. Bu örneklerin seçiminde ilk örnek ve özdeşleşmelerin, kişisel tarihin önemi büyüktür kuşkusuz. Kanaatimizce Avrupa özelinde yaşanan sorunların düğüm noktası da burasıdır. Ergenin kimliği ergenle toplum arasındaki karşılıklı kabulün bir sonucudur. Ve “normal” bir toplum içinde, gencin çocukluğundan getirdiği özdeşleşmelerle/ modellerle, bu yeni dönemde edineceği modeller arasında “önemli/ aşılmaz” farklılıklar olmayacaktır ve çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe geçiş nispeten fırtınasız geçecektir. Göçmen bir “azınlığa” mensup olup, bu azınlığın değer yargıları ile büyüyen çocuk için ise, erken çocukluk özdeşleşmelerinden, daha geç toplumsal özdeşleşmelere geçiş ciddi çelişkileri beraberinde getirecektir. Kısaca, “normal” bir toplumda, ebeveynin idealleri/beklentileri ile içinde yaşanılan toplumun idealleri/ beklentileri belirli bir paralellik gösterecektir. Azınlık olunan bir toplumda ise, azınlığın idealleri, geleceğe dair tasavvur ve beklentileri, toplumun çoğunluğunun, gencin akranları olan diğer gençlerin hedef ve beklentileri ile her zaman paralellik arzetmeyecektir ya da arzetmeyebilir. Ve bu durum genci sağlıklı bir yetişkinlik için aşması gereken esaslı sorunlarla/çelişkilerle yüz yüze getirir. Zira ergenler, çevrelerindeki insanların benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar. Peki ya görüşler benzer olmaz ya da aralarında çok ciddi farklılıklar olursa? Eğer ergenin o zamana kadar çevresinden devşirdiği dünya görüşü ve değerleri, akranlarının ve etrafındaki diğer önemli, örnek/model olmaya aday kişilerin görüş ve değerlerinden bariz biçimde farklılaşıyorsa o zaman ergen, “normal” bir gencin aşması gereken (Erik Erikson’un deyimiyle) kimlik bunalımının çok ötesinde bir rol ve kimlik bunalımı/karşılıklığı ile karşı karşıya kalacaktır, kalmaktadır. Ne oralı, ne de buralı olmak, ne ailesinden devraldığı mirası bütünüyle kullanabilmek, ne de bu “yeni/yabancı” toplumun ona sunduklarını bütünüyle içselleştiremiyor olmak ciddi arada kalmışlıklara yol açacaktır ve bu durum zaten zor olan (çocukluktan yetişkinliğe) geçişi daha da zorlaştıracaktır. Kaynaklar: • Talat Parman, Ergenliğin Yüzleri, Bağlam Yayıncılık, 2010 • Talat Parman, Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayıncılık, 2000 • Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitabevi, 2011 • Laurence Steinberg, Ergenlik, İmge Kitabevi, 2007 HAYAT eçmiş yılın Kasım ayında, Alman televizyon kanalı ARD’de “Weltspiegel” adlı programda birçoğumuzun hayretle izlediği bir haber ile karşılaşmıştık. Sunucu Malezya’da gerçekleşen bir şovdan bahsediyordu ve “Malezya Super Muslima’sını arıyor!”du. 11 genç kız, tek tip koyu renkli kıyafetleriyle, herbiri hemen hemen aynı görüntüde, bir yarışmada olduklarını hissettirecek şekilde birbirlerinin karşısında durarak, dünyanın en ilginç “casting” şovunda yer alıyorlardı! Bu şovda katılımcılardan beklenen ve değerlendirme için kriter olacak unsurlar, biz Avrupalı (ve Türkiyeli) Müslüman bayanların uzunca bir süredir maruz kaldığı ve alışkın olduğu, inançlarımızdan taviz vermek suretiyle, ne kadar “özgürleştiğimiz” değil, aksine ön planda tutulan ve değerlendirmeye alınacak olan katılımcıların “takvaları” idi. Ve bu bağlamda, Müslüman bir kadının kimliğini entellektüel bir hamaratlıkla nasıl yoğurması gerektiği ve özellikle uyuşturucu, boşanma ve homoseksuellik gibi konularla, yani postmodern çağın sorunlarına karşı müslümanca bir bakışla nasıl karşı durulabileceği, ne tür çözümler üretebileceği vs. yarışmanın birincisini belirleyecek en önemli unsurdu. Bu kriterler altında, birinci olacak olan genç kız, “Süper Müslüman Yarışmasının İlk Hatibesi” olarak tarihe geçecek ve uhrevi atmosferi tadacak bir hac ile, ayrıca bir de ultra dünyevi bir macbook ile ödüllendirilecekti. Yüzeysel bir bakışla olumlu karşılanabilecek, genç Müslümanları motive edici, görsel medyanın da desteğiyle “takvalarını” arttırıcı görünümünde olan bu program, biraz durup düşünüldüğünde, bütün bu “şov’un altında gizli bir marazı haber veriyor sanki. Müslüman bilince Süper ve Müslüman kelimelerinin biraraya gelmesiyle bir sıkıntı telkin eden bu zihni maraz, tıpkı moda ve tesettür kelimelerinin bir araya getirilmesinde olduğu gibi bizi rahatsız ediyor. Malum olduğu üzere, günümüzde dünyadaki tüm kadınlar gibi, tesettürlü kadınlar da tarih boyunca hiç olmadığı kadar kamusal alanda yer almakta ve öne çıkarılmaktadır. Bununla beraber ve bunun bir sonucu olarak başörtüsü ve kendine has “modasıyla” Müslüman kadının tesettürü, İslam’ı belli bir doğrultuda araçsallaştırmaya çalışan tebaya karşı radikal ve ters yönde bir karşıtlık sergileyerek (ya da sergilediğini sanarak) kendini modaya kaptırıyor ve bu doğrultuda hiç bitmeyen kimlik G Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 20 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 dosya me şekline başka bir gözle bakmamıza yol açıyor. “Farkedilmemek” için bürünülen elbisenin büründürüldüğü yeni şekiller daha çok farkedilmek ve beğenilmek için eylenir oluyor. Ve son yıllarda moda sektöründe bu farkediliş merakını ve “açığı” sezen modacılar ve tasarımcılar, temsil ettiklerini düşündükleri kesimi “İslamca” bir estetik obje haline getirerek pek çok anlamda “tavan” yapmaktalar. Modern tesettür kavramı günümüzde hem modern, hem Müslüman olunduğunu sadece fikri bazda değil, daha somut ve elle tutulur bir hale [email protected] getirip gözler önüne sererek, beden ve bakışa dair yasakların bir şekilde kamusal alanda teşhir edilmesine yol açmış bulunuyor. Ayrıca, giyim sektörünün ardından medyada da İslamî yaşam biçiminin görünürlülüğünün arttığı bugünlerde bir değişim gerçekleşiyor: Tesettürlü kadınların kamusal alanda daha çok yer almalarıyla birlikte maruz kaldıkları gözler önünde olup, takip ediliyor olma olgusu gitgide artıyor. Ve söz konusu olan tesettürlü kadınlar olduğunda, bu kişiler zihni ya da mesleki becerileri ile değil, moda ve tesettür söylemleri üzerinden değerlendirilen kişiler olmaktan kurtulamıyorlar. arayışlarıyla sürekli gündeme getiri- sabitelerden soyutlanmış bir süper fiİhsan Fazlıoğlu’ndan sıkça ifade gür (Super Muslima) düşüncesi insan liyor. ettiği, “ancak yaşanılarak Müslüman Biz genç Müslüman bayanlar için olmayı aşarak neye/nereye doğru olunur” ibaresini tatbike geçirmeye yıllardan beri çözülememiş bir prob- seyr ediyor? Bu durum sabitesini kulyönelik teşebbüsümüzün henüz ilk lem olarak güncelliğini koruyan te- luk olarak nitelemeyen (kapitalist ya adımında İslami yaşamaya yönelik settür ve modern çağda müslümanca da modern) bir düşünce kaynağı için temel bir çıkmazla karşı karşıya kalıyaşam meselesinin çözümüne, Süper bir getiri olabilir belki, fakat Müslüyor Müslüman bayan. Günümüzdeki Star, Süper Yetenek gibi “moda” şov- man bir bayan için bu türden düşünlara alternatif olduğu iddiasındaki cesizce devşirilmiş tanımlamalar Müslümanın bu çıkmazı en temelde, Malezya örneği ile acaba ne derece yanlış bir kalkış noktası olmayacak ontolojik düzlemde vuku bulan bir katkı sağlanmış ve modern hayatın mıdır? Ve olunmak istenen süper eksen kaymasından kaynaklanmakta sadmelerinden, benzer tarzda bir müslümanlık, bir aşama sonra kendi- hiç şüphesiz. Bu temel kayış genel tesettür anlayışının muhasebesiz ve tekarşı atak ile (Super Star yerine Super ni nerede bulacaktır? İnsan nesne değil, özne değil, sa- fekkürsüz bir şekilde modayla iç içe Muslima yarışması düzenleyerek) bizleri ne kadar korumuş olunuyor? dece kuldur diyen İsmet Özel, bu ta- geçerek modern çağda Müslümanın Ve Super Muslima şovunda tesettürlü nımlamasıyla esasen insanın temel var oluş sebebinin kul olmak amacınkadınlara sunulan bu “süper hayat” sabitesini ve sınırlarını belirleyerek dan giderek uzaklaşıp, kapitalist araç sorunun ve çözümün çok farklı bir ve amaçlara doğru seyrettiğini çarpıhangi düsturlara dayanıyor? Üstün veya aşkın anlamlarına ge- yerde aranması gerektiğine işaret edi- cı şekilde gözler önüne sermekte. Telen ve kökenini Latince’den alan sü- yor. Bizler ise, Yaratıcı karşısında dik settürün bu denli modernite ile iç içe per kelimesi ıstılahen Batı dillerinde durmayı unuttuğumuz gibi kul olma- geçmesi, hatta moda kavramının bir olduğu gibi Türkçemizde de, ve ma- nın da bazı sorumlulukları berabe- Müslüman için giderek daha çok telum olduğu üzere fevkalade, mükem- rinde getirdiğini her geçen gün biraz settürün şeklini çağrıştırması, değermel ve kusursuz anlamlarına geliyor daha unutuyoruz. Modern toplum lerin içinin boşaltıldığı ve madde’den ya da o anlamda kullanılıyor. Bu bağ- tarafından sürüklenen, onların belir- çok, form’a önem verilen ve amacın lamda Müslüman bir (genç) kadın lediği kurallara göre hayat tarzlarını, her geçen gün daha çok unutulduğu olarak, süper/aşkın bir hale gelerek amaçlarını belirleyen Müslümanlar bir bakışı beraberinde getiriyor. Velhasıl, tesettür bir amaç olmakneyin aşıldığı ya da aşılmak istendiği bu çarka ayak uydurarak doğruları ve sorumlulukları pahasına hayatlarını tan çıktığı vakit, anlam kayması gersorusunu kendimize yönelttiğimizde, pek de cüz’i olmayan bir şeyin elden çok farklı parametreler üzerine inşa çekleşmiş oluyor. Kanaatimizce, bu noktada tesettürü bir üst doğruya, bir çıktığını daha yakinen hissetmeye etmekteler. Artık genç bayanlar arasında te- hakikate rabt etmek ve Müslüman olbaşlıyoruz?! settüre girmiş veya girmemiş olmak manın samimi gerekliliğinden moEvet, burada aşılan, aşılmak istenen tam olarak nedir? İnsan ya da bu değil de, tesettüre girmiş, ama nasıl daya sapan tesettür algısını dizginleyarışmadaki tamlamayla ima edildiği girmiş arasındaki farkları ve kesişim- mek, alınması gereken en acil önlemgibi “kul” olmanın, ontolojik sabite- leri gözlüyoruz, ya da birileri tarafın- dir. Belki de bu vesileyle yeni sınırlar leri mi? Yoksa “süper” olunarak kur- dan gözlenen bu farklar/farklılıklar çizilecek ve aşındırılmaması gereken tulmaya çalışılan başka engeller/zin- bizim de amacı “göze batmamak, sınırlar yine ve yeniden çekilebilecirler mi söz konusu? Bu tür fiziksel gözlerden sakınmak” olan bu giyin- cektir. Zeynep T. GENCER Tesettür ve Moda HAYAT ORU 1: Merhaba Erhan Bey; Ben Selçuk Ç. 48 yaşındayım, 25 yıldır Almanya’dayım. 1989 yılından beri burada çalışmaktayım. Türkiye’de İstanbul’da ikamet etmekteyim. İleride Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istiyorum. Ve Türkiye’den emeklilik işlemlerimi tamamlamak istiyorum. Araştırmalarıma göre Türkiye’de hiç sigortam bulunmadığından emekliliğimin Bağ-Kur’a sayılacağı bilgisini aldım. Ben hangi kurumdan hangi şartlarda ve nasıl emekli olurum? Şimdiden çok teşekkür ederim. Hayırlı günler. CEVAP 1: Değerli okurum; Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanların borçlanması ve emekliliği Bağ-Kur’a sayılmaktadır. Fakat Yargı yolu ile Yurtdışında çalışması bulunanların, işe giriş tarihleri Türkiye’den sigorta başlangıcı olarak sayılmaktadır. Bu sebeple SSK`dan emekli olarak, daha az gün borçlanarak daha erken emekli olabilir ve daha yüksek maaş almaya hak kazanabiliyorsunuz. Konu ile ilgili yapmanız gereken işlemlerin detaylarını www.ilkedanismanlik.com web sitemizden ve 0151-47025407 nolu telefondan öğrenebilirsiniz. İyi Günler. MAVİ KART SAHİPLERİ MÜJDE! SORU 2: Hayırlı Günler Erhan Bey; Ben Ramazan Ş. Eşim ve ben mavi kart sahibiyiz. Sosyal haklarımızın saklı olduğunun bilincindeyiz, fakat borçlanma yapamamaktayız. Eşim ve ben Türkiye’den emekli olmak istiyoruz. Sizin yazı- S Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Erhan NACAR www.ilkedanismanlik.com TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT! YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ TÜRKİYE’DEN BAŞLANGIÇ SAYILIYOR! larınızı ve televizyon programlarınızı takip ediyoruz. Türk vatandaşlığına geçmemiz mi gerekiyor yoksa bu şekilde nasıl emekli olabiliriz? Bilgilendirirseniz sevinirim. Başarılarınızın devamını diliyoruz, hayırlı günler. CEVAP 2: Sevgili okurum; Mavi kart sahipleri artık Türkiye’den borçlanma yapabilmekte, fakat sosyal güvenlik kurumunun sıkıntı çıkardığı bu durum Yargıtay yolu ile açılmıştır. Binlerce mavi kart sahipleri yargı yolu ile emekli olmuş bulunmaktadır. Emsal kararlar ve detaylı bilgi için www.ilkedanismanlik.com sitesini ziyaret edebilirsiniz ve 0151-47025407 ve 071150461068 nolu telefonlardan öğrenebilirsiniz. İyi günler. TÜRKİYE’DEN BİR AN ÖNCE DOSYA AÇIN! SORU 3: İyi Günler Erhan Bey; Ben Selma İ. 34 yaşındayım. Annemin Türkiye’de emeklilik işlemleri için 8. ayda İzmit’e gittim. Ev hanımı sürelerini borçlanma müracatında bulundum. Ve geçen ay 65bin tl sosyal güvenlik kurumunun hesabına yatırdık. Fakat sizi takip etmeye başladığımızdan beri yanlış yaptığımızın farkına vardık, BağKur`dan değil SSKdan emekli olma imkanı olduğunu ve 65bin tl yerine 38bin tl ödeyerek daha fazla emekli aylığı almaya hak kazandığımızı öğrendik. Benim sorum Bağ-Kur`a ödediğimiz parayı geri çekebilirmiyiz ve işlemlerimizin geri kalanını SSKdan devam ettire- dosya bilir miyiz? Ayrıca benim yaşım emeklilik için erken fakat ileride yararıma olabilecek bir şey varsa gerekli müracaatlarda bulunmak isterim. Teşekkür ederim başarılarınız daim olsun. CEVAP 3: Sevgili okurum; Anneniz için Bağ-Kur`a ödemiş olduğunuz borçlanma tutarını geri iade alabilir. Ve işlemlerinizi SSKdan tamamlayabilirsiniz. Müracatlarınız için gerekli dilekçe örnekleri ve izlemeniz gereken yol haritasını mail adresinize gönderiyorum. Sizin için de ileride emekliliğiniz için şu an dosya açmanız şart oldu diyebiliriz. Çünkü sadece Türkiye’de bulunan borçlanma yolu ile emeklilik yasası ileriki yıllarda kalkabilir. Ve emeklilik sizin için bir hayal olabilir. Bu yüzden 18 yaşını doldurmuş herkes Türkiye’den dosya açsın, hiçbir ücret ödemenize gerek yok, bu işlem sadece ileride yasa değişikliğinde hakkınızın kaybolmaması için yapılacak bir işlemdir. Detaylı bilgi için bize ulaşabilir ve sosyal güvenlik uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. İyi günler. DUYURU **** SOSYAL GÜVENLİK UZMANI ERHAN NACAR , YOĞUN İSTEK ÜZERİNE, SİZLERE DAHA İYİ HİZMET VEREBİLMEK İÇİN STUTTGART BAD CANNSTADTT’A ŞUBESİNİ AÇMIŞTIR. STUTTGART ŞUBE ŞUBE TEL: 0711-50461068 FAX: 0711-50461070 Köln Belediye Başkanı Roters’ten Turkcell Europe’ya Övgü urkcell Europe’un Köln’deki genel merkezini ziyaret eden Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Jürgen Roters ve Köln Belediyesi Ekonomi Ercümeni Ute Berg, Turkcell Europe ekibini kısa zamanda elde ettikleri başarıdan dolayı tebrik etti. Turkcell Europe’un Köln Mediapark’taki Avrupa Genel Merkezi’nde Genel Müdür Ekrem Özorbeyi tarafından ağırlanan Roters ile beraberindeki heyet, şirket ve sunulan hizmetler hakkında bilgi aldı, çalışanlarla sohbet etti. Özorbeyi: “Türkiye ve Almanya’yı birleştiriyoruz” Turkcell’in 9 ülkede 64,8 milyon aboneye hizmet verdiğini ve bölgesinde lider teknoloji ve iletişim şirketi olduğunu aktaran Turkcell Europe Genel Müdürü Ekrem Özorbeyi , kendileri için Almanya’ya yaptıkları yatırımın ayrı bir önemi olduğunu, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerinin bir başka benzeri olmadığını vurguladı. Özorbeyi, “Almanya ve Türkiye arasın- T da iletişim alanındaki sınırları kaldırdık, yeni bir iletişim köprüsü kurduk. Toplamda 150 milyonluk bir nüfusu, tek bir ülkedeymiş gibi konuşturan mobil iletişim hizmeti sunuyoruz. İletişimin daha kaliteli ve cazip hale gelmesiyle; ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin daha da gelişiyor olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi. “Hoşgörünün gelişimine katkı sağlamayı arzu ediyoruz” Turkcell’in sosyal sorumluluk bilinciyle hareket ederek toplumsal sorunların aşılmasına da katkılar sağladığını anlatan Özorbeyi, Turkcell Europe kültür, eğitim ve spor alanlarında birçok projeye destek sağladıklarını aktardı. Özorbeyi, “Örnek vermek gerekirse, okullarımızda başarılı gençleri ödüllendiriyoruz, eğitimlerini teşvik ediyoruz. Köln’deki Weidengasse caddesinin Noel ışıklandırması için verdiğimiz destek ya da Nürnberg Film Festivali’nin ana sponsorluğu, Almanya’da karşılıklı farkındalığın ve hoşgörününün gelişimine katkı sağlamak için yapıldı. Biz Turkcell olarak farklılıklarımızın toplumsal hayatı zenginleştirdiğine inanıyoruz.” Roters: “Kadın yöneticilerinizle bizler için örneksiniz” Turkcell’in inovatif bir telekomünikasyon şirketi olduğunu vurgulayan Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters, genel merkez olarak Köln kentinin seçilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti ifade etti, Turkcell Europe’un sağladığı iletişim hizmetlerini övdü ve şirketin yönetim kademesinin yarısının kadın olmasından çok etkilendiğini kaydetti. Roters, çok az sayıda kadının yönetim kademelerinde yer bulabildiği Almanya için Turkcell Europe’un çok güzel bir örnek oluşturduğunu da sözlerine ekledi. Berg hızlı büyümeyi övdü Köln Belediyesi Ekonomi Encümeni Ute Berg ise “Turkcell Europe’un bu kadar kısa bir zamanda Almanya’da 200 bini aşkın abone kazanmasından çok etkilendim. Bu genel merkezin Köln olarak tercih edilmesinin doğru bir karar olduğunu gözler önüne seriyor. Burası IT sektörü için çok büyük bir potansiyel sağlıyor“ dedi. HAYAT · Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung” (varsa eşinizin de vergi karnesi) · Banka hesap numaranız · Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi · Eşinizin ve çocuklarınızın doĝum tarihi · Alınan hastalık/işsizlik/annelik parasının alınan kurum tarafından belgesi · Eşlerden biri emeklilik parası alıyor ise gelen emeklilik parasının bildirisi · 18 yaşından büyük çocuklar için okul/meslek eĝitimi belgesi ve çocukların gelirleri · İşlem yapılan yıl içerisinde dünyaya gelen çocuklar için doğum belgesi · Türkiye`de veya dış ülkelerde olan bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir. · Faiz / Kar payı gibi gelirlerin belgeleri (Örneğin Merkez bankası) · Derneklere yapılan bağışlar için bağış belgesi · Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/ Sigortaları için belgeler (Bu sigortalar yıllık bürüte orantılı olarak belirlendiği için brütün yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.) · Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da brüte ve çocuk sayısına orantılı olarak kabul edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadır) · Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel veya zihinsel özür var ise, bunun için özürlülük kimliği veya belgesi · İş yolu uzaklığı (tek yön) - İş icabı değişik yerlere gitmek zorunda kalıyorsanız (montaj veya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Asım TOZOĞLU Diplom-Volkswirt Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı [email protected] Vergi İşlemlerinizde Gerekli Bilgi ve Belgeler inşaat işçiliği gibi) veya şöför olarak çalışıyorsanız iş yerinizden yılda kaç gün ve günde kaç saat çalıştığınıza dair bir belge (Bescheinigung über die Einsatzwechseltätigkeit/Fahrtätigkeit) - İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma odanız var ise bunların gerekliliği için iş yerinizden bir belge ve bunların masrafları. - İş yerinizin size ulaşması gerektiği durumlarda telefon masrafları - Mesleğinizde ilerlemek için eğitim alıyorsanız Kurs ücreti, yol masrafı, kitap ve gerekli malzemelerin faturaları - Çalışma odasının masrafları Oturduğunuz evle ilgili tamiratların işçilik masrafları (bacacı, asan- sör bakımı, vs. evin yanmasrafları hesabında bakabilirsiniz) Çocukların anaokul ve kreş masrafları Birinci dereceden akrabalara (Anne/ Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım: Bakım yapılan kişiler 65 yaşından genç iseler sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından küçük çocuklara bakıyorlarsa– kabul olmaktadır. Aksi halde iş ve işçi bulma kurumundan iş aradıklarına dair belge Bakıma muhtaç kişiler Türkiye`de yaşıyor iseler: - Türkiye`den her şahıs için ayrı ayrı vali veya kaymakamlıktan ba- dosya kım belgesi - Havale makbuzları ve bunların bakım yapılan kişiler tarafından alındığına dair Türkiye`den gelen ödendi bildirileri - (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!) · Dikkat! Bakım miktarı 2011 yılı için azami 4.002.- EUR`dur. Fakat bunda havalelerin yılın içerisinde ilk defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin Ocak ayından itibaren ve en fazla 3 ay aralıklarla yapılmış olması gerekmektedir. Örneğin ilk havale Haziran ayında yapılmışsa kişi başına sadece 2001.- EUR kabul edilmektedir. · Bakıma muhtaç kişiler Almanya`da yaşıyor iseler: - Kendilerinin yardım aldıklarına dair bir beyan (Bu formu bizden temin edebilirsiniz.) - Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalık-İşsizlik-Emeklilik parası belgesi vs.) - Havaleler (Aynı evde yaşıyor iseniz havale gereksizdir.) - Gelirler göz önünde bulundurularak bu kişilere yıllık 8.004.EUR`ya kadar bakım yapmak mümkündür. - Almanya`da yaşayan ve 21 yaşını doldurmuş olan çocuklarınız varsa, bu çocuklara çocuk parası alınmamışsa ve bu çocukların gelirleri yoksa veya çok düşükse bu zaman içerisinde de geçimini siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz. · Türkiye`de SGK`ya ödenen sigorta pirimleri · Yurtdışından alınan emekli gelirleri Diğer sorularınızda size her zaman yardımcı olmaya hazırız. IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Kur’an-ı Kerim Yarışması GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Şubelerarası Kur`an-ı güzel okuma yarışmasını gerçekleştir- I di. Programın açılış Kur`anını H. Altınel hocahanım okudu. Selamlama konuşmasını yapmak üzere mikrofona davet edilen IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Başkanı Yeter Çiğbasmaz, bütün katılımcılara, cemaata hoşgeldiniz derken özellikle öğrencileri yetiştiren hocahanımlara ve velilere teşekkür etti. Bu tür yarışmaların mutlaka devam etmesi gerektiğine vurgu yapan Çiğbasmaz, bölge olarak maddi ve manevi destek ola- caklarını ifade etti. Çok heyecanlı geçen yarışmada 1. sırada Bielefeld Şubesinden Selma Kuşçu, 2. sırada Rheda Şubesinden Elif-nur Çataklı 3. sırada ise Osnabrück teşkilatından Tuba Akçöltekin yerini aldı. Günün konuşmacısı olarak kürsüye davet edilen Gülseren Gümüş hanım- efendi çok duygulu anların yaşandığı veciz bir konuşma yaptı. Hicret Camii Şube Başkanı Dilek Yılmaz hanımın okuduğu kapanış Kur`an-ı Keriminin ardından ev sahibi Bielefeld Cemiyeti tarafından verilen ikramın ardından yapılan dua ile program sona erdi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 23 ➤ haber Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Adenya Hotel Yeni Sezona Hazır atil sezonu yaklaşmaya başladıkça oteller misafirlerine en güzel hizmeti verebilmek için hazırlıklarını tamamlıyor. İşte Alanya Türkler beldesinde hizmet veren Adenya Hotel bu hazırlıklarını tamamlayan otellerden biri. 21 Mart`ta kapılarını açacak olan Adenya Hotel, 1 yılın yorgunluğunu atmak için gelecek olan konuklarını bekliyor. Satış ve Pazarlama Müdürü Canan Akdemir son hazırlıklar ve otelin hizmetleri hakkında gazetemize bilgi verdi. Akdemir: “Alkollü içecek servisi ve satışı olmayan otelimizde, tüm et ürünleri İslami Kesim Şartlarına uygun olan Markalı ve Sertifikalı firmalara aittir. Yiyecek konseptimiz 07:00 – 01:00 arası, içecek konseptimiz ise 24 saat devam etmektedir.” “Havuzlarımız ve plajlarımız bay ve bayanlar için ayrı ayrı hazırlanmıştır. Bayan Kompleksinde Yiyecek-içecek hizmeti veren fast-food snack restoranlar bayanlar için ayrı hizmet vermektedir. Bayanlar için 1 adet ısıtmalı ve jakuzili kapalı yüzme havuzu, 1 adet jakuzili ve kaydıraklı tatlı su havuzu ve 3 adette deniz kenarında deniz suyu havuzlarımız bulunmaktadır. Bayan Kompleksinde 2 adet çocuk havuzu ve deniz suyu havuzlarında da anne – çocuk havuzu bulunmaktadır. Baylar için de 1 adet ısıtmalı ve jakuzili kapalı yüzme havuzu, 1 adet jakuzili ve kaydıraklı tatlı su havuzu ve 1 adette deniz suyu havuzumuz bulunmaktadır. Aynı şekilde Bay Komplek- T sinde de 2 adet çocuk havuzu ve deniz suyu havuzu da baba – çocuk havuzu olarak kullanılmaktadır. Bay ve bayanlar için ayrı ayrı plaj imkanımız da mevcuttur. Plajlarda da hem baylar hem de bayanlar için ayrı ayrı iskeleler bulunmaktadır. Standart Odaların yanı sıra, çocuklu aileler için iki odadan oluşan Aile Odaları, Jakuzili-Saunalı Suitler, yatak odasında “Selçuklu Küveti” bulunan Suitler, yastığınızdan eşsiz “Akdeniz Manzarası” izleyebileceğiniz Suitler, ve Balayı Çiftleri için Jakuzili Odalar ve Balayı Odalarında balayı çiftlerine özel, Promosyonlarımız bulunmaktadır. Tatilde sınırsız eğlence imkanlarımız Siz Değerli Misafirlerimizin hizmetinde… Profesyonel animasyon ekibimiz akşam şovları ve canlı müzik dinletileri ile tatilinize renk katacak. Genel mekânlarda ve odalarda wireless, Wi-Fi, Minibar, A’la Carte Restoranlar, Türk Hamamı, Sauna, Fitness Center, Buhar Odası, Aile Hamamları, Macera Duş odası, Güzellik Merkezi, Profesyonel Masaj Salonu ve Ekibi, Plaj Havlusu (kartlı depozitolu), Şezlong ve Şemsiyeler, Şadırvan, Kaydıraklar, Çocuk Oyun Parkı, Dart, Mini Kulüp (09:00 – 17:00) Masa tenisi, okey, satranç, tavla, scrabble, vs. oyunlar otelimizin hizmetleridir. Mini bir cami görünümünde 600 kişilik Mescidimiz bulunmaktadır. Tesisimiz Alanya’nın Türkler Beldesine bağlı olup Alanya merkeze 22 km, Antalya merkeze ise 115 km, Antalya Havalimanına 105 km, Gazipaşa Havalimanına 60 km. uzaklıktadır. 31 Mart 2012 tarihine kadar yaptırdığınız rezervasyonlarınız için peşin fiyatına 12 ay taksit imkanımız mevcuttur. Fırsatları kaçırmayın. Daha geniş bilgi için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. MİSYONUMUZ ADENYA HOTEL olarak kaliteli hizmet anlayışını ilke edinerek, misafirlerimizin gelenek ve göreneklerine saygı çerçevesinde, tatilden beklediklerinin daha fazlasını sunabilmek. VİZYONUMUZ Misafirlerimizin koşulsuz memnuniyetini sağlayarak, alternatif turizmde lider olmak, dürüst ve ilkeli çalışma prensipleriyle Türkiye turizminde güveni ve misafir sürekliliğini sağlayarak tanınan bir marka olmaktır. DEĞERLERİMİZ HİZMETTE KALİTE VE SÜREKLİLİK Bilgimiz, tecrübemiz, yönetim şeklimiz, kurumsal değerlere ve ilkelere bağlılığımız doğrultusunda verilen kaliteli hizmetin ADENYA HOTEL farkını ortaya çıkaracağına inanarak; sezonluk kalite değil, sürekliliğin sağlanmasına itina göstermekteyiz. GÜVENİLİRLİK ADENYA HOTEL olarak verdiğimiz tüm taahhütleri zamanında yerine getirmeye özen gösteririz. Rezervasyondan konaklama bitimine kadar, verdiğimiz tüm sözlerin arkasında durarak, istenmeden yaşanabilecek problemlere pratik çözümler üretir, haklarınıza saygıdan asla taviz vermeyiz. DÜRÜST – ŞEFFAF İLKELİ YÖNETİM ADENYA HOTEL işletmesinde dürüstlük ve kurallara bağlılık vazgeçilmezimizdir. İlkeli ve dürüst yönetimin sürekliliğimizde ve tercih unsuru olmamızda en büyük sebep olduğuna inanmaktayız. %100 MİSAFİR MEMNUNİYETİ ADENYA HOTEL olarak misafirlerimizin beklentilerine ve ihtiyaçlarına önem vermekteyiz. “KOŞULSUZ MİSAFİR MEMNUNİYETİ”ni ilke edinerek, taahhütlerimizi son derece hızlı ve beklentilerin üzerinde yerine getirmeye özen göstermekteyiz. Rezervasyonda konaklama esnasında ve sonrasında misafirlerimizin gülen yüzünü sağlamak ADENYA HOTEL olarak görevimizdir. YENİLİKÇİLİK ADENYA HOTEL işletmesi olarak, Alternatif Turizm’deki eksiklikleri belirleyerek yola çıktık. Geçmişten gelen tecrübelerimiz ile çağımızın bize sunduğu tüm imkanları bütünleştirerek her türlü yeni fikir ve teknolojinin bize sağladığı imkanları sizlere sunmaktayız. SEKTÖRDE LİDERLİK Turizmdeki tecrübelerimizin ışığında, misafirlerimizin ihtiyaçlarını ve bir tatilden beklentilerini belirleyerek yola çıktık. ADENYA HOTEL işletmesinde dinamik, esnek ve proaktif stratejilere dayanan bir yönetim şekli ile kaliteli hizmet vererek sizlerin vazgeçilmeziniz olmak ilk hedefimizdir. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 24 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Düsseldorf ve Köln Bölgesi Din Görevlileri ile Buluştu iyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Almanya temaslarının ikinci gününde Düsseldorf ve Köln bölgesinde görev yapan din görevlileri ile buluştu. Köln DİTİB Merkez Camii'nde din görevlilerine hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Avrupa'daki İslamofobia hastalığına değinerek; "İslam'ın kitlelerin kalbinde bir korku olarak tanımlanmasını önlemede sizlere büyük görevler düşüyor" dedi. "Mihrabın ruhunu evlere, minberin nurunu akıllara, kalplere ve gönüllere taşımalıyız" diyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle; "Camia olarak yaptığımız işe olan aşkımızı, şevkimizi, bilgimizi, birikimimizi, ilmimizi ve irfanımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Dil ve üslubumuzu, kendi aramızdaki, cami cemaati ve diğer din mensupları ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. İhlas ve samimiyetimizi, örnekliğimizi, insanlara ne kadar örnek olabildiğimizi de gözden geçirmemiz gerekiyor" dedi. D HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 25 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber TÜRK SANAYİCİLERİ KÖLN ULUSLARARASI FUARINDA HIRDAVAT ÜRÜNLERİ FUARINA ÇIKARTMA YAPTIK stanbul Maden ve Metaller İhracatçılar Birliği bünyesinde 30 sanayici firmamız Köln fuarına katıldı. Ayrıca bireysel katılım sağlayan pek çok Türk firması Avrupa pazarında müşteri kapma yarışına girdi. 7 Mart 2012 günü sona eren Köln Hırdavatcılar Fuarında KANCA markasıyla katılan Şenol Göktürk: “bu yılki fuar standımıza doğru müşteriler geldi” dedi. Bu doğrunun ne olduğunu sorduğumuzda “genelde bizler bunun ne anlama geldiğini fuarlara az çok katılan tüm sanayiciler anlar” dedi. Göktürk burası (Köln) biraz zayıflamış ama bizim açımızdan iyi bir katılım oldu dedi. Yaklaşık 1980 yılından beri Köln fuarına katılım sağladıklarının altını çizen Şenol bey, “özellikle mengene üretiminde yakaladığımız Avrupa standardıyla Almanlar bize rakip olmaktan çıktı” dedi. Ürünlerinin sadece sıradan bir kalıp döküm olmadığını dövme ve sertleştirme tekniğiyle üretim yaptıklarının altını çizen Göktürk, Auto sektöründe’de üretim yapmamız mengenede bize avantaj sağladı dedi. Oto donanımları parçalarıyla Wolksvagen, Ford, BMW, Toyoto, Porsche gibi auto sektörüne ürün verdiklerini, Bruschwegde İ Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) 13. Olağan Genel Kurulu Yapıldı iyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin 13. Olağan Genel Kurulu 26.02.2012 tarihinde genel kurul üyelerinin çoğunluğunun katılımı ile yapılmıştır. Yapılan Genel Kurul’da yönetim kurulunun faaliyetlerine dair bilgi verilmiş, bu konularda değerlendirme yapılmıştır. Genel Kurul 12. Dönem DİTİB Yönetim Kurulu’nun yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür edilmiş ve aşağıdaki isimler yönetim kuruluna seçilmiştir. Yönetim Kurulu kendi arasında henüz görev taksimi yapmamıştır. Yönetim Kurulu Üyeleri: 1. Prof. Dr. Ali Dere 2. Erdinç Altuntaş 3. Kazım Türkmen 4. Dr. Emine Seçmez 5. Suat Okuyan 6. Dr. Zekeriya Altuğ 7. Selim Mercan D de depoları olan Kanca sanayi ürünlerinin %70 ihraç %30`nu da iç piyasaya verdiklerini aktardı. İki yılda bir yapılan Köln Hırdavat fuarında Köln Konsolosu Mustafa Kemal Basa ve Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir Türk müteşebbüslerini standlarında ziyaret etti. KISACA KANCA Kanca 1966`dan beri El Aletleri üreten ve 1995 den bu yana ise mengene üretimin- de Avrupa`da çok güçlü bir marka haline gelmiştir. Avrupa`da satılan her 3 mengeneden 1 adedi KANCA tesislerinde üretilmektedir. El Aletleri üretiminde Türkiye`de ilk AR-GE merkezini kurarak, sürekli gelişme konusunda önemli bir misyon üstlenmiştir. Kanca aynı zamanda, gerek Türkiye piyasası, gerekse Avrupalı Otomotiv sanayi devlerininin en önemli tedarikçilerinden- dir. AUDI, VW, BMV, TOYOTA, FIAT, RENAULT, BENTLEY, PORSCHE, BOSCH, FORD gibi firmaların emniyet ve önemli dövme parçalarını üretmektedir. Kanca A.Ş, Almanya Braunschweig`de sahip olduğu 325 metrekare deposu ve şubesi ile müşterilerine çok kısa sürede servis ve perakende satış hizmeti vermektedir. 600 çalışanı ile Şekerpınardaki modern tesislerinde üretim yapan KANCA A.Ş üretiminin %70`ini ihraç etmektedir. Yeni yatırımlarla Türk Ekonomisine yaptığı katkıların yanında, Eğitime de önemli katkılar sağlamıştır. KTÜ Sürmene Abdullah Kanca Meslek Yüksek okulu inşa edip tüm donanım ve ekipmanları ile birlikte devletimize ve gençliğimize hediye edilmiştir. Her yıl 800 öğrenci modern dersliklerde okuyarak Türk sanayisi ile buluşuyor. www.kanca.com.tr adresinden Kanca A.Ş hakkında tüm bilgileri görebilirsiniz Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Nürnberg Genel Sekreterliği Görevine Yaşar Erçoğul Atandı ylül 2010’da kurulan ve faaliyetlerini sürdüren Müsiad Nürnberg/Nordbayern Genel Sekreterliği görevine Yaşar Erçoğul’u atadı. Kendisi Şubat 2012’de resmiyete kavuşan görevi ile MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern’da göreve başladı. 1989 doğumlu Erçoğul aynı zamanda DİTİB Nürnberg 2010/2011 yıllarında Gençlik Kolları Başkanlığı görevini tamamladı. MÜSİAD'ta Yönetim kurulunca verilen selahiyetler çerçevesinde derneği temsil ve alınan kararları icra edecek olan Erçoğul, aynı şekilde Genel Sekreterliğe bağlı bölümler arasında planlama, gözetim, denetim ve koordinasyonu sağlamak üzere, kurum kültür ve kimliğinin gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Derneğin işlerine ilişkin periyodik programlar hazırlayacak olan Erçoğul, kendisi 2012 için: -MÜSİAD Genel merkez, şubeler, Basın ve yönetim kurulu komisyonları ile meslek komiteleri arasındaki koordinasyonu sağlayacağına -MÜSİAD Nürnberg üyelerine geniş kapsamda "çalışma konsepti" örneğin, Ticari-İşbirliği-Platformu (TİP), Sosyal ve İdari Faaliyetler (SİF) sunacağına -Young Müsiad Nürnberg (Genç Müsiad)'ın kurulacağına, hedef aldığı bu noktalara ağırlık vereceğini belirtti. E ALLAHI NİÇİN GÖREMEYİZ? İNSAN her şeyi göremez. Çünkü görme duyusu sınırlıdır. Mesela ruhumuz, aklımızı, vicdanımızı, duygularımızı göremeyiz. Ama göremiyoruz diye de hiçbir zaman inkara kalkamayız. Peki göremediğimiz halde bu duygularımızın varlığına nasıl inanıyoruz? Eserlerinden… Hareket ruhumuzun, düşünce aklımızın eseridir. İşitilen, tadılan, görülen, hissedilen şeyler beş duyunun varlığını gösteriyor. NASRETTİN HOCA’NIN BİRİ BİR GÜN Allah’ı da göremeyiz. Ama varlığını yarattığı sayısız eserlerden, yarattıklarından anlarız. Allah’ı göremeyiz. Çünkü O’nu görmeye gücümüz yetmez. Sınırlı görme gücümüzle sınırsız bir varlığı göremeyiz. Gözümüz daha çok maddi varlıkları görür. Allah ise maddeden uzaktır, tamamen Nur’dur. Onun yarattığı yarısı nur, yarısı madde olan güneşe dahi bakamıyoruz. Gözümüzün kamaştırıyor. Nerede kaldı ki, Nur olan Allah’ı görebilelim. Hz. Musa gibi büyük bir peygamber bile O’nu görmeye tahammül edemeyip düşüp bayılmıştır. Kısacası Allah’ı görebilecek yaratılışta değiliz. Ama herşey O‘nun varlığının delilleridir. Peki, Allah’ı hiç göremeyecek miyiz? Mesela Cennette? Cennette Allah’ı göreceğiz. Orada ise Allah daha mükemmel ve gelişmiş bir yapı kazandıracak bize ve kendini gösterecek. Öylece göreceğiz. ÇANAKKALE ZAFERİ VE ŞEHİTLER GÜNÜNÜ DUALARLA ANIYORUZ ÇANAKKALE’DE ODENEN HESAP Meraklının biri Nasreddin Hoca’ya bir gün şöyle bir soru sorar: “Şu dünya ne kadar tuhaf… Sabah oldu mu insanların her biri bir yana gidiyor. Kimi şu yana, kimi bu yana! Neden ola?” Hoca düşünür, düşünür ve şu cevabı verir: “Neden olacak? Hepsi bir yana gitse dünyanın dengesi bozulur da ondan.” TARİH DEDE YAZIYOR ÇANAKKALE SAVAŞI Çanakkale Savaşı dünya tarihinin en kanlı ve Türkiye tarihinin en büyük zaferlerinden biridir sevgili çocuklar. İngiltere ve Fransa’nın Akdeniz donanmaları, 18 Mart 1915 günü sabah 08.30’da Çanakkale Boğazı’nı zorla geçerek İstanbul’a varmak için deniz harekatına başladı. Düşünün çocuklar, düşman askerleri tam 107 parça savaş gemisi ile Müttefik donanması o zamana kadar dünya tarihinin gördüğü en yoğun denizden bombardıman açarak, Boğaz’da ilerlemeye başladı. Çanakkale kumandanı Cevad Paşa, 150 topla karşılık verdi. Bu suretle düşman gemilerinin üçte biri tahrip edildi. 6.5 saat düşman bombardımanı ve bizim toplarımız bir an bile susmadı. Denizden geçemeyen düşman kuvvetleri, 25 Nisan günü Gelibolu yarımadasına asker çıkartarak ünlü Çanakkale Savaşı başladı. Düşman kuvvetleri 1916 kışında bozguna uğrayarak çekilip gitti. Birinci Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren Çanakkale Savaşında, İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin kayıp verdi. Bize de 250 bin şehide mal olmuştur. Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, “Çanakkale Şehitleri Destanı”nda hala içimizi ürpertir: “Bomba şimşekleri beyninde inip her siperin, Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. ….. “Ölüm indirmede gökler, ölüm indirmede yer, O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer…” ….. “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!” … “Ey şehit oğlu şehid isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.” … Çanakkale Savaşlarını yalnız 18 Mart günleri değil, sık sık hatırlamalı, dinimiz, namusumuz, vatanımız, bayrağımız için ölenleri her fırsatta rahmetle anmalıyız. BUGÜN NE DUA EDELİM DÜŞÜNCE DÜNYASI YERÇEKİMİ MUCİZESİ HER sabah güneş yeniden doğar. Her akşam yeniden batar. Ay çıkar, yıldızlar göz kırpar. Fakat bunlar hiç dikkatimizi çekmez. Çünkü göre göre alışmışız. Ancak bir sabah güneş doğmasa, veya doğup batmasaydı çok dikkatimizi çekerdi. Hayretler içinde kalıp korkardık. Bugün dünya üzerinde durabilmemizi yer çekimine borçlu olduğumuzu biliyoruz. Bu kuvvet cisimlerin büyüklüğüne ve yerin çekim kuvvetine göre değişir. Dünyamızda 72 kg. gelen bir insan, ayda 12 kg. çekimi daha fazla olan bir başka gezegende ise 150 kg. gelir. Uzayın bazı noktalarında ağırlık sıfır olur. Ağırlığın sıfır olduğu nokta dünya ile ay çekiminin birbirini dengelediği noktadır. İşte bu noktada, insan, boşlukta yürüyebilir. Bazı astronotlar bu uzay yürüyüşünü MİNİ TEST- ÇABUK ARKADAŞLIK KURABİLİYOR MUSUNUZ? Aşağıdaki sorulara doğru cevap verip işaretlerseniz, ne kadar arkadaş canlısı olduğunu anlayabilirsiniz. Başlayalım mı? 1-AMCANIZ size bir kutu şeker alsa, onu ne yaparsınız? a)Birazını arkadaşlarıma dağıtırım. b)Kimsenin görmemesi ve istememesi için saklarım. c)Hepsini arkadaşlarıma dağıtırım, kendime hiç ayırmam. EY ALLAH’IM! Senin katında Peygamberlerden sonra gelen en güzel makam olan Şehitlik mertebesine de bizleri ulaştır! Şehitlerimizden ve geride kalan gazilerimizden razı ol Allah’ım! Bizim için bu topraklarda Çanakkale’de kanını akıtan, canını veren şehitlerimizden ebeden razı ol ya Rab! kızı Gülşah’la birlikte dükkana gider.. Selahattin Adil Efendi, “Ahmet Rıfkı” bölümünü açarak veresiye defterini Gülşah’ın önüne koyar. Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış satırları gösterir… Şöyle yazıyordur defterde: “Bu hesap, Ahmet Rıfkı’nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!” 2-ARKADAŞINIZLA oynadığınız oyunu kaybederseniz…. a) Kızar, arkadaşlarımın beni aldattığını söylerim. b) Kendimi beceriksiz bulur, utanırım. c) Bir dahaki sefere, benim de onları yeneceğimi düşünürüm. 3-BİR derste arkadaşlarınızın bilemediğini bir tek siz bilirseniz… a) Derste arkadaşlarıma kopya vermeye çalışırım. b) Yalnızca sonucu söylemekle yetinirim. c) Öğretmenime bunun çok zor olduğunu, ancak kendisinin bilebileceğini söyler, gözüne girmeye çalışırım. 4-BİR arkadaşınızla kavga ederseniz… a) Suçlu olmadığımı bile bile ‘Suç bende’ der, özür dilerim. b) Senin gibi arkadaş olmaz olsun der, arkadaşlığı bozarım. c) Hakkımdaki düşüncesi değiştiğinde kendisini tekrar arayacağımı söylerim. 5-SEVDİĞİNİZ en iyi arkadaşlarınızdan biri hastalanırsa… a) Nasılsa bir gün iyileşeceğini düşünür, aramam… b) Bütün günümü başucunda geçiririm. c)Ziyaret eder, derste işlediğimiz konuları anlatır, dergi ve kitap götürürüm. Değerlendirme: Toplam puanınız 16/21 arası ise kolay arkadaş olabiliyorsunuz. Ancak dostluklarınız sıka sürüyor. Puanınız, 10/15 arası ise en ideal arkadaşsınız. Zekisiniz. Yalnız derslerinizi ihmal etmeyin. Puanınız biraz düşükse çekingensiniz galiba. İçinize kapanıklığı aşmalısınız. BOYAMA DÜNYANIN DENGESİ YIL 1915… Çanakkale’de kızılca kıymetin koptuğu günler… Aylardan Mayıs… Vefa Lisesi Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı her günkü gibi okuldan içeri girer. Ahmet Rıfkı sınıfa selam verir… Ama çocuklar selama karşılık vermez... Ahmet Rıfkı şaşırır. Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak, “Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gitti, ama siz hala buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?” Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve okul idaresine dilekçesini verir… Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir… Ahmet Rıfkı’nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar. Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helal etmesini ister.. Ardından mahallenin bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selahattin Adil Efendiye uğrar ve şöyle der: “Selahaddin Amca, Allah’ın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum.. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim.” Çeşitli cephelerde savaşa katılır. 19 Aralık 1915 günü şehit olur. Annesi haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım olduğundan olayı tevekkülle karşılar… Aklına veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir… Selahaddin Amca’ya gider ve “Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!” der. Selahaddin Efendi şöyle cevap verir; “Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakınını getir de hesabını o çıkarsın!” Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun gerçekleştirmişlerdir. Bir an için çekim kuvvetinin yok olduğunu düşünelim. O zaman dünya üzerinde durmamız mümkün olmayacaktı. Havaya bir taş fırlattığımızda yere düşmeyecek sonsuza kadar yoluna devam edecektir. Bulutlardan yağmur, kar ve dolu, yerçekimi etkisiyle dünyaya gelir. Yoksa yağmur, kar ve dolu, uzay boyluğunda dağılacaktı. Belki o zaman hayat duracaktı. Çünkü atmosferi yerinde tutan kuvvet, Allah’ın kainattaki çekim kanunudur. Her şeyi yaratan Allah, bir hadis-i kutside, “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek, tanınmak istedim, bu sebeple de Beni tanımaları, gizli kemalat ve cemalimi bilmeleri için mahlukatı yarattım” buyurmuştur. Onu tanımamak, yerçekimini inkar etmek gibi bir akılsızlık değil de nedir? HAYAT .C. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen “Avrupa Gençlik Çalıştayı” 17-18 Mart tarihlerinde Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşti. “Güçlü yarınlar için...” ilkesiyle Köln Maritim Hoteli’nde organize edilen çalıştaya T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç teşrif etti. Başbakan Erdoğan Afganistan’da meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybeden 12 askerin üzüntüsünden dolayı son anda katılımını iptal edip, çalıştaya iştirak edemedi. İki gün süren Çalıştay’da Avrupa’nın ve bilhassa Almanya’nın farklı kentlerinden gençler bir araya geldiler. Bizler de bu Çalıştay’a davetli olarak katılma imkanını bulduk. İstiklal Marşı okunup, şehidler anıldıktan sonra kürsiye gelen genç Bakan Suat Kılıç anlam dolu ve mana yüklü bir konuşma yaptı. Gençlere herşeyden önce kimliklerini ve unutmakta oldukları değerleri hatırlattı. Suat Kılıç konuşması esnasında Mehmed Akif Ersoy’un hayatından ve Milli Marşı’mız İstiklal Marşın’dan örnekler verdi. Çanakkale Savaşları da Bakanın konuşmasında yer aldı. Oldukça kalabalık bir gençlik kitlesine hitap eden Bakan gençlere sahip çıkıcı sözlerle motive edip, teşvik etti. Onlara bilginin ve ilimin ne kadar önemli olduğu, okumanın ne kadar zaruri olduğunu vurguladı. Konuşması boyunca müslüman türk gençlere nasihatlarda bulundu. Ardından Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabesi’nden bir kısım okudu. “Kim var? diye seslenince sağına ve soluna bakınmadan fert fert “ben varım” cevabını verici... bir gençlik... kısmını okuyan Bakan bu gençliğin işte o salonda bulunan gençliğin olması gerektiği vurguyla dile getirdi. Çalıştay`ın resmi bölümü matrak göste- T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 27 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 Selma ÖZTÜRK [email protected] Avrupa Gençlik Çalıştayı ve İntibalarım risi ile sona erdi. Ardından gruplar çalışmaları için salondan ayrıldılar. Çalıştayın diğer teferruatlarına girmek istemiyorum kıymetli okuyucularım. Ben şimdi sizlerle sadece Çalıştaydaki şahsi intibalarımı paylaşmak istiyorum. Tanık olmak çok ilginç bir şeydir efendim! Susup seyretmeyi ve izlemeyi tercih etmek... Herşeyden önce dikkatimi çeken gençlerimizin büyük bir kısmının sigara tüketimi oldu. Salondan çıkar çıkmaz o kadar çok kişi sigaraya başvurup onu tüttürdü ki, bizleri de duman içinde boğdular ve hakkımıza girdiler. Bundan ziyade gözümden kaçmayan gençlerimizin kılık kıyafeti oldu. Bilhassa genç kızlarımızın giyimleri o kadar dikkat çekiciydi ki, dikkat çekmemesi mümkün değildi. Neyi kastetmek istediğimi soruyor iseniz eğer, şunu kastediyorum: Gerçekten ufku geniş bir insanım, ama bazı şeylere tahammül etmekte zorluk çe- kiyorum, efendim. Bunların biri de türk kızlarımızın son yıllardaki giyim ve kuşam tarzlarıdır. Ben burada başörtülü veya örtüsüz diye bir ayırım da yapmak istemiyorum, çünkü yeri değildir. Ve bu da artık bir ölçü değildir maalesef. Benim burada kastettiğim gençlerin artık kıyafetlerinde edeplerini, utançlarını ve arlarını yansıtmamalarıdır. Yani giysilerindeki açıklıkta artık sınır tanımamalarıdır. Ve bilhassa böyle bir ortamlarda bu tür kıyafet seçimi daha da dikkat çekmektedir. Hatta yersiz olduğu için rahatsız etmektedir. Ben bir bayan olarak rahatsız oldum. Bundan ziyade kızlarımızın ve delikanlılarımızın hal ve hareketleri de hoşuma gitmedi. Ne oturup kalkmalarında, ne de konuşmalarında Adab-ı Muaşeret diye bir şey göremedim. Argodan tutun ki, edepsiz hareketler bile gözden ve kulaktan kaçmadı. Küfür konusunda kızlarımız da az değil desem, ye- özel köşe ridir. Bazı gençlere kamera ekipleri sorular sordu. Cevapları duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Gerçekten çok şaşırtıcı cevaplardı bunlar. İnsanın bir yandan gülesi geldiyse de, aslında ağlanması gereken tarafı vardı. Suat beyin “Ümit kaynağımız” diye adlandırdığı gençlerin bu halini görünce ben ümit kaynağımız gençlerden pek ümidli olamadım. Ama ümidimi kesmiş değilim. Şu da bir gerçek ki, gençlerin o anlamlı konuşmadan pek fazla birşey anlamadıklarından ve alamadıkların da eminim. İstiklal Marşı’nda geçen bazı kelimelerden tutun ki, Bakan beyin onlara vermiş olduğu yükü ve sorumluluğu idrak edemediler bile. Sabah kahvaltıda Suat Kılıç beyefendiyle konuşup ona intibalarını sorma fırsatı bulduk. Kendisi de dil hususundaki eksikleri farkettiğini söyledi. Diğer gözlemlerimi tabii ki kendisi gözlemleyemezdi. İyiki de öyle oldu! Evet kıymetli okuyucularım. Maalesef bugün Avrupa’da ve Almanya’da aslını ve neslini, dilini ve dinini kaybetmekte olan bir nesil yetişiyor. Utanma duygusuna sahip olmayan, sınır tanımayan ve “çılgın” bir nesil yetişip sürmektedir. Bunu düzeltip, engellemek için de ayda yılda bir Bakan gelip de yarım saatlik bir konuşma yapmakla elbette kafi gelmeyecektir. Bilakis! Oldukça eksik kalacaktır. Başkalarının harekete geçmesini beklemeyelim. Biz harekete geçelim. Hem de bir an evvel. Binaenaleyh gençlerin eğitimi, terbiyesi ve geleceği önce Allah-u Teala’nın sonra bizlerin elindedir. Gençlere dillerini ve dinlerini biz öğretmekle mükellefiz. Allah hepimizin yardımcısı olsun ve katedilmesi güç olan bu kutsal yolumuzda bizlere kolaylık ihsan etsin inşaallah! Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan Camiinden Protestan Kilisesine Ziyaret achsenheim DİTİB Mimar Sinan Camii, her yıl düzenlenen Protestan Kilisesi ile karşılıklı ziyaret programlarına bir yenisini daha ekledi. Paskalya Bayramı yaklaşırken kilisenin davetine icabet eden Camii Yönetim Kurulu, Din Görevlisi ve Kadınlar Grubu adına kalabalık bir grupla gerçekleştirilen ziyaretten memnuniyetlerini dile getirdiler. Bayan Papazın selamlama konuşmasından sonra Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan Camii Din Görevlisi Sıtkı Yılmaz da kendilerini Camiiye davet etti ve ken- S dilerini ağırlamaktan memnuniyet duyacaklarını dile getirdi. Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan Cemiyet Başkanı İsmet Harbi ziyaretlerin geçmişteki önemine vurgu yaparak aradaki iletişimin devam etmesini temenni etti. Ziyaret Kilisenin misafirlere has hazırlanmış ikramlarıyle son buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 28 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 haber IGMG Güney Bavyera Bölgesinin Düzenlediği “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı ürstenfeldbruck şehrinin en büyük salonu olanVeranstaltungsforum Fürstenfeld’de, IGMG –Güney Bavyera Bölgesi’nin tertib ettiği Alemlere Rahmet – Hazreti Muhammed (SAV) adlı, Peygamber Efendimizi anma proğramı gerçekleştirildi. Başlangıç sunumunu IGMG Güney Bavyera Bölge İrşad Başkanı Nihat ATALAR’ın yaptığı proğrama Salavatu Şerifelerin toplu olarak getirilmesi ile başlandı. Daha sonra mikrofona açılış Kuranı Kerimini okumak üzere IGMG Berlin Bölgesi İrşad Başkanı Orhan SARI Hocaefendi davet edildi. Orhan SARI Hocaefendinin güzel tilavetinden sonra proğramın sunumu kendilerine tevdi edildi. Proğrama ilk konuşmacı olarak IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip SAYAN Hocaefendi davet edildi ve özetle şöyle konuştu: “Hepiniz bugün burada gerçekleştirdiğimiz bu güzide proğrama, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı anmaya hoş geldiniz. Peygamber Sevgisi, Peygamber aşkı bir başkadır. Bakınız Şair Yusuf Nabi ne demişti, Medine yakınlarında ayaklarını kıbleye karşı uzatmış yatan gafil Paşaya: Sakın terk-i edebden kuy-ı mahbubı Huda’dır bu, Nazargah-ı Ilahi’dir makam-ı Mustafa’dır bu. Onun vefatından 1400 küsür sene sonra buradayız ve o yüce Peygamberi F anlamak ve anmak için burada toplanmış bulunmaktayız. -Toplumun sevgi ve saygıya mı ihtiyacı var – onu okusun O işe ilimle irfanla başladı, -O ilmi kainata öğreten bir Peygamberdi. - Kainata ahlakı getiren O`dur - Adaleti öğreten O`dur - İnsan haklarını öğreten O`dur -Bir kediye yaptığı zulümden dolayı bir kadının cehennemlik olduğunu bildiren bir Peygamberin mensubları, nasıl olurda insanlara karşı haksızlık ve adaletsizlik yapabilirler? Peygamber Efendimizin vasiyetinde namaz ve kadınlar konusundaki hassasiyetinide aktaran SAYAN Hocaefendi, dua ve temennilerle sözlerine son verdi. Daha sonra güzel ilahi ve ezgileri ile sahneye sanatcı İsmail TUZEN geldi. Birbirinden güzel ezgileri ile dinleyenleri dinlendiren Tuzen bu bölümde 4 eserini seslendirdi. Daha sonra ekrana Ashabı Kiram adlı bir duygu yüklü bir sinevizyon gösterimi yansıtıldı. Sinevizyon gösteriminin ardından mikrofona Avusturya Müftüsü Mustafa MULLAOĞLU Hocaefendi davet edildi. MULLAOĞLU Hocaefendi özetle şöyle konuştu: “Rabbimiz Nisa Suresinde‚ Allaha, Rasulune ve sizden olan Ulu`l Emre itaat ediniz buyuruyor” Ne güzel bir ailesiniz. Bölge Başkanınız sizden, başkanlarınız sizden, ümmetim diyen Peygamber aşkına birbirinizi seviniz. Merhum Hocamız bizlere ne demişti: Nefesleriniz sayılıdır, öyleyse Allah yolunda harcayın. Kur`an-ı Kerimde Rabbimiz Peygamberinin dilini, göğsünü, kalbini, gözlerini, Cebraili, Nizamını, Ashabını, ümmetini, Onun örnek kişiliğini ve yüksek ahlakını övüyor. O; Ben Atam İbrahimin duasıyım, İsa`nın müjdelediği Peygamberim, annemin rüyasıyım diyordu. Said bin Hişam, Ayşe annemize Peygamberimizin ahlakını sorunca, Ayşe annemiz şöyle demişti: “Sen Kur`an okumaz mısın, O`nun ahlakı Kur`andı. O çok cesur bir Peygamberdi, Uhud Savaşının en şiddetli bir anında, ashabın en yiğitleri bile Peygamber Efendimizin arkasına sığınmışlardı. O bütün dünyevi teklifleri davası uğruna reddetmişti. Şair Ne demişti onun hakkında: Senin vasfın anlatılmakla bitmez, Seni tasvir etmeye lafız yetmez. Vefatına yakın üzülen ashabının yanına çıkan Peygamber Efendimiz: “Üzülmeyin, buluşma yerimiz Cennette Hamd Sancağının altındadır” diyerek Ashabını teselli etmeye çalışmıştı. Mustafa MULLAOĞLU Hocaefendinin duygu dolu konuşmasından son- ra proğrama ikindi namazı için mola verildi. Proğramın ikinci bölümünde yine sahne alan sanatçı İsmail TUZEN, güzel eserleriyle dinleyenleri coşturdu. Daha sonra mikrofona Hasene Derneği Bölge temsilcisi Adil ERGAN Beyefendi gelerek, Hasene Derneğinin faaliyetleri hakkında bilgi verdi ve Şubat ayı içerisinde Afrikada gerçekleştirilen Su Kuyusu ve Katarakt Ameliyatı çalışmalarının video sunumunu gösterdi. Daha sonra mikrofona Kosovodan, Dünya Kur`an-ı Kerim Güzel Okuma Yarışması Birincisi Xhelal KALLOSHI (Celal Kalloşi) gelerek, güzel bir Kur`an-ı Kerim tilaveti sergiledi. Ardından mikrofona yine Dünya Kur`an-ı Kerim Güzel okuma Yarışması Birincisi olan ve Proğrama Mısırdan katılan Muhammed BUHAYRİ gelerek, tilavetiyle dinleyenleri mest eyledi. Kur`an-ı Kerim tilavetlerinden sonra sıra Umre çekilişine geldi. Çekilişini Mustafa MULLAOĞLU Hocaefendinin yaptığı Umre çekilişinin talihlisi Mühldorf Şubesinden Özlem YALAV oldu. Umre Çekilişinden sonra Orhan SARI Hocaefendi bugün için Şubelerde okunan, Salavatu Şerifelerin, Yasinlerin ve Hatimlerin Duasını yaparak proğramı bitirdi. Proğramın sonunda Dinleyenlere Salavatu Şerifeler eşliğinde Sakal-ı Şerif ziyareti imkanı sunuldu. HAYAT Yeni Bir Güne Başlarken! Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu! Kardeşlerim! Düşünmek istiyorum ve.... Gözlerimi yumuyorum ve düşünüyorum. Gözlerimin önüne kardeş kanıyla, haksızlıkla, yalanla, dolanla kardeşlerine zulmediyor. Ve bu insanlar kendini Müslüman zanneden egoist, hasis, zalim, acımasız tipler. Ne yazıkki, bu tipler biz haklıyız, havalarıyla ortalıkta caka atarak geziyorlar. Müslümanlar olarak hala yanlış kulvarlarda koşuyorlar. Her grub kendi tezlerini karşısındakine kabul ettirmeye uğraşıyor. Genel olarak şunu görüyorum! Biz haklıyız, biz doğru yoldayız, fırka-i naciye biziz, şartıyla şartlanmış bu gruplar. Bizim fırkaya, tarikata, mezhebe, partiye girmezseniz, haliniz perişan. Yahu! Bu din ne şii’nin ne de sünni’nin ne de vahhabi’nin ne de herhangi birilerinin tekelinde. Karar verecek olan herşeyin yaratıcı olan güç sahibi olan ALLAHU zül Celaldir. Herkes cenneti sanki parsellemişler. Şunu dersen cennete öbürü bunu dersen cennete. Bizim bu durumda hıristiyanlıktan geriye neyimiz kalıyor. ALLAH c.c. aşkına aklınızı başınıza alın. Size gerek olmayanlarla uğraşmayın İslamı öğrenin ve yaşayın. Lütfen samimi bir şekilde İslami ilimleri okuyun, İslami ilmi tahsil edin. Müslüman kardeşlerinizi sevin sevmek zorundasınız, kin taşımayın içinizi karartmayın. Evinizde eşinize, çocuklarınıza, dışarıda kardeşlerinize sevimli merhametli olun. ALLAH c.c. merhametli olanı sever. Bu arkası gelmeyen tartışmalardan kardeş kinlerinden bıktım usandım. Sahi biz ne zaman müslüman ola- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 29 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 M. Salih AYDIN [email protected] Hacarabın Serüvenleri 54 cağız? Ne zaman mümin olmaya aday olacağız? Diyorlarki herşey zamanla geçer. Herşey zamanla geçiyor zannediyoruz ve zannediyordum. Ama aslında hiçbir şey geçmiyor. Zamanla olaylar kabuk bağlasa da yüreğimdeki yara, biri dokunduğunda yine acıyor! Susturun içimdeki susmayan bizi. Susturun dayanılmaz acılarımızı. Silin gözlerimdeki akan yaşları. Uzaklara bakıyorum nemli gözlerimle. Hatıralarıma vatanımın sokaklarında nasıl oynadığım aklıma geliyor. Dalıp gidiyorum. Zil sesine irkilerek hayallerimden ayrılıyorum. Daha sonra yeniden dalıyorum ve dedemin dor atı aklıma geliyor. Umudlarımı verdiğim o ıssız sokaklar geliyor, gözlerimin önüne. Sonra aklıma! Her izine gittiğimde herşeyin bozulduğunu görerek nasılda üzülüyorum. Sonra köylerdeki geçirdiğim o güzel günleri hatırlıyorum. Gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Ve düşünmeyi bırakarak kendi kendime mırıldanıyorum: -Beynimizi bile işgal etmişler. -Düşünemiyoruz yani düşünmeyi bile beceremiyoruz. Kimse derdini bilmesin istiyorsunuz. Ama velakin içinizdeki acılar, sizden zorla alınanlar sizi rahat bırakmıyor. Benim derdim, benim kardeşlerim, benim vatanım, benim davam, benim düşüncem. Geriye ne kaldı diye arkama bakıyorum ve önüme bakıyorum. Adaplarımdan, sahip olduklarımdan gördüklerimden birşey kalmamış. Evet zamanla kabuk bağlasada yüreğimdeki yara, biri dokunduğunda yine acıyor... Hem de nasıl ağlatırcasına... Hacarabın Başına Gelenler. Hani derler ya pişmiş tavuğun başına bile gelmeyenler benim başıma geldi. İşte Hacarabın başından geçenlerde öyle birşey. Hacarap sıfır araba çeker oğlu özel köşe izine gider, araba Bulgaristan`da bozulur. Hacarap yine sıfır araba çeker, arabayla izine gider, motorun falına bakar. Neyseki garantisi varmış işi kurtarır. Hacarap yine başka bir tarihte izine giderken yorulur bir park görür arabayı park eder, tabii arabada çoluk çocuk ihtiyaç ve dinlenme molası olduğu için herkes dağılır. Eski Yugoslavya`nın herhangi bir yerinde oğlu bakarki park halindeki arabaların hepsi gitmiş kalan sadece kendi arabaları. Geriden birkaç adam hızla arabaya doğru gelmekte. Adamın biri de elinde bir bilezik altın: -Alır mısınız diye sormakta. Hacarabın oğlu babasına: -Hadi baba çabuk direksiyona geç soyguncular geliyor, der. Kardeşlerini de arabaya toplayıp oradan hızla uzaklaşırlar. Bir tehlikede böylece atlatılır. Hayat acılarla, gülümsemelerle dolu. Sana ayrılan zaman ise kısa bir an bazen düşünmeye bile zamanın kalmaz seni alır götürür. Bakarsınki daha neler, neler yapacaktın, nasıl oldu da bu kısa an bitiverdi dersin. Gözlerinle ensevdiğin kişileri ararsın, uzakta ise bir anda bütün gücünü toplayarak pencereye koşarsın. Acaba görebilir miyim bir umud ama canın ayaklarından kesilmeye başlar. Anlarsınki zaman bitmiş ömür denen dünya hayatı bitti bitecek. Malların, eşin, çocukların gözlerinin önünden şerit gibi geçer. Anlarsınki ALLAH’tan başka dost yok. Vaktin varsa şahadet getirirsin. Ve emaneti teslim edersin. Öyleyse bu dünya önemsenmeyecek kadar değersiz. ALLAH’a emanet olun dostlarım. Selam ve dua ile. IGMG Köln Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’ndan “Tesettür Günü” oderatörlüğünü Süheyla Yılmaz’ın yaptığı “Tesettür Günü”, Kur’an-ı Kerim kıraatinin ardından Kadınlar Teşkilatı Gençlik Sorumlusu Meryem Saral’ın gerçekleştirdiği selamlama konuşması ile başladı. Daha sonra günün üç konuşmasından ilkini gerçekleştiren üniversite öğrencisi Merve Şeker, tesettürün işlevini ve onun Kur’anî bakış açısına göre zorunluluğunu ayetler ve hadisler ışığında açıklamaya çalıştı. Bu bilgilendirici nitelikteki konuşmanın ardından tesettür ile ilgili sıkça yaşanan iç çatışmayı yansıtan ve bu husustaki bazı yaklaşımları dile getiren ufak bir piyes sahnelendi. Piyesin ardından diğer bir üniversite öğ- M rencisi Ebru Ekinci tarafından hayatta karşılaşılan dahili ve harici engellerle alakalı bir konuşma gerçekleştirildi. Verilen namaz arasından sonra IGMG Kadınlar Teşkilatı (eski) Başkanı Zehra Dizman Tesettür Günü ile ilgili görüşlerini dile getirdi. IGMG Köln Kadınlar Gençlik Teşkilatı'nı gerçekleştirdikleri çalışmadan dolayı tebrik eden Dizman, organizasyonun hususiyetine değindi ve konuşmaların ekseriya olduğu gibi yaşlı hanım konuşmacılar tarafından değil de eğitimli genç hanımlar tara- fından gerçekleştirildiğinin altını çizdi ve onlara karşı duyduğu iftiharı dile getirdi. Daha sonra Tesettür Günü’nün tertipleyicisi Sümeyye Kalem yazdığı bir şiiri okudu. IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Nursen Elemenler, gerçekleştirdiği programın son konuşmasında kendi hayat sergüzeştini anlattı. Hayatının değişik vechelerinden bahseden Elemenler, dinleyicilere, karşılaşılan meşakkat ne kadar büyük olursa olsun pes edilmemesi ve yaradana sığınılması tavsiyesinde bulundu. Günün can alıcı noktası ise programın nihayetinde gerçekleştirilen defile oldu. Alternatif ve İslam’a uygun kıyafetlerin takdim edilmesinden sonra katılımcılara hediye olarak küçük taçlar hediye edildi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 30 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433 bulmaca
Benzer belgeler
PDF SAYI 65 - Hayat Online
(s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre
yetiştirin”
Her halde maramımız anlaşılmıştır.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin...
PDF SAYI 93 - Hayat Online
(s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre
yetiştirin”
Her halde maramımız anlaşılmıştır.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin...
PDF SAYI 113 - Hayat Online
(s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre
yetiştirin”
Her halde maramımız anlaşılmıştır.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin...
54. sayi PDF sayfalar.qxd
(s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre
yetiştirin”
Her halde maramımız anlaşılmıştır.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin...