Yer`in Küresel Olduğuna İlişkin Görüşün Tarihsel Gelişimi
Transkript
Yer`in Küresel Olduğuna İlişkin Görüşün Tarihsel Gelişimi
Yer'in Küresel Olduğuna Đlişkin Görüşün Tarihsel Gelişimi1 Bilim ve Ütopya, Mayıs 2002, Sayı 95, Đstanbul 2002, s. 8-13. Yavuz Unat2 Günümüzde yeryüzünün küre biçiminde (gerçekte küreye çok yakın, kutuplarda basık, ekvatorda şişkin) olduğu kesin olarak ispatlanmıştır. Acaba bu düşünce nasıl gelişmiş ve ilk defa kim ya da kimler tarafından Yer'in küresel olduğu düşüncesi ortaya atılmıştır? Resim 1 I. Yer'in Biçimi Olarak Düzlem Đlk insanlar yiyecek toplamak amacıyla dolandıkları ortamı düz bir alan olarak düşünmüşler ve buradan hareketle üzerinde yaşadıkları Dünya'yı ucu bucağı olmayan tepsi ya da değişik biçimlerde düz bir yüzey olarak algılamışlardır. 1 2 Bilim ve Ütopya, Mayıs 2002, Sayı 95, Đstanbul 2002, s. 8–13. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı Yardımcı Doçenti. 1 Eski Çinliler Yeryüzünü dikdörtgen bir yüzey biçiminde düşünmüşlerdir. Yine M.Ö. 3800'lerde yapılmış ve günümüze ulaşmış haritalardan olan Babillilerin yeryüzünü düz olarak tasarladıkları anlaşılmaktadır. Hintliler de Yer'i, çevresi su kaplı daire biçiminde düz bir Resim 2 alan olarak düşünüyorlardı. Yer'in küreselliğine ilişkin düşünceler ve kanıtlamalara ilk defa Eski Yunan'da rastlamaktayız. Ancak yeryüzünün düz biçimde algılanması Eski Yunan'da da bir süre devam etmiş, bir süre sonra bazı düşünürler Yer'in küre biçiminde olduğuna ilişkin görüşler ileri sürmeye başlamışlardır. M.Ö. 6. yüzyılda Milet'te yaşayan bilginlerden olan Hekataios (ölümü M.Ö. 477), ilk defa tasvirî coğrafyaya ilişkin bir yapıt yazmış ve okyanuslarla çevrili Yeryüzü’nün dairesel olduğuna inanmıştı. Đlk Yunan bilgini olan Miletli Thales (M.Ö. yaklaşık 624-565), Yer’i bir disk Resim 3 biçiminde düşünüyordu. Thales’in öğrencisi olan Anaksimandros (M.Ö. yaklaşık 610-545), çevresi okyanusla çevrili olan Yer'in, yassı bir disk veya bir tambur (veya bir silindir) biçiminde olduğunu varsayıyordu; Yeryüzü hiç bir dayanağa gerek duymaksızın havada durmaktaydı. Yine Milet okulu temsilcilerinden Anaksimenes de (M.Ö. yaklaşık 546-528), Yer’i, Güneş’i, Ay’ı ve gezegenleri hava tarafından taşınan diskler olarak düşünmüştü. 2 II. Yer'in Biçimi Olarak Küre Yer'in küresel olduğuna ilişkin ilk düşünceler, bildiğimiz kadarıyla Pythagorasçılara aittir. Gerçi Hintlilerin önemli metinleri olan ve Vedik Dönem'de (M.Ö. 2500-600) yazılan Vedik metinlerde, Yer’in yuvarlak ve hava içerisinde serbest olarak asılı olduğu şeklinde bazı ifadeler bulunsa da bu metinlerde Yer’in bir küre biçiminde kabul filozoflarından ve edildiğini söylemek zordur. Resim 4 Hekataios'un çizmiş olduğu Dünya haritası Meşhur Yunan bilginlerinden Pythagoras (M.Ö. yaklaşık 580-500), Đyonyalı doğa filozoflarının etkisiyle bilim ve felsefeye yönelmiş, dinî ve mistik niteliklere sahip bir bilim topluluğu kurmuştur. Topluluğun asıl amacı bilgi üretmekti. Pythagorasçıların, mistik eğilimlerine karşın, bilimin gelişmesini ilgilendiren çok önemli görüşleri vardır. Özellikle sayılara yüklemiş oldukları güç nedeniyle bilim tarihçilerinin ilgisini çekmişlerdir. Pythagorasçılara göre, her doğal nesnenin temeli bir sayı idi. Onlara göre, aritmetik ve geometri alanlarından elde edilen verileri kullanmak suretiyle, evrene ilişkin bütün bilgilere ulaşma olanağı vardı. Küre ise en mükemmel nesne idi. Dolayısıyla Yer küresel olmalıydı. Bu bilgiye gözlem yoluyla ulaşmış olabilirler; çünkü açık sulardan limana doğru seyir halinde olan bir geminin önce direkleri ve yelkenleri ve daha sonra da kendisi görünüyordu. Onlar ayrıca, bütün gök cisimlerinin, yani gezegenlerle yıldızların küresel olduklarına ve dairesel yörüngeler üzerinde hareket ettiklerine inanıyorlardı. Bu dönemin önemli düşünürlerinden olan Parmenides (doğumu yaklaşık M.Ö. 515) de Yer’in küresel olduğunu ileri sürer. Parmenides’in Yer’in küresel olduğu sonucuna nasıl ulaştığını bilmiyoruz, ancak gözlemlerden yararlanmış olduğunu tahmin ediyoruz. Yunanlılar, yaklaşık olarak 45 derece kuzey enlemi ile 20 derece güney enlemi arasında yaşıyorlardı ve bu geniş enlemsel kuşak, gökyüzündeki değişiklikleri gözlemlemek ve buradan Yer’in küresel olduğu görüşüne varmak için yeterliydi. Kuzeye çıkıldıkça bazı yıldızlar görünmez olurken, bazıları hiç batmıyordu. Bütün düşünce tarihinin en önemli düşünürlerinden olan Platon (M.Ö. 428-386) da Yer'i küresel olarak düşünmüştür. Đlk defa Yer'in küreselliğine ilişkin sağlam kanıtları Aristoteles (M.Ö. 384-322/1) 3 geliştirmiş ve bu sayede Yer'in küre biçiminde olduğu artık tartışmasız olarak kabul edilmiştir. Aristoteles, kürenin en mükemmel şekil olduğuna inanıyordu. Bu yüzden de evren ve Yer küre şeklinde olmalıydı. Aristoteles, Gökyüzü Üzerine adlı eserinde şöyle yazar; “Gökyüzünün dairesel olarak taşınması zorunlu. Çünkü bu hem varlığına en uygun olan şekil hem de doğaca en önde gelen.”3 “... Yer’in şeklinin küre biçimli olması zorunludur... Yer ya kendi başına küre biçimlidir ya da doğası gereği küre biçimlidir... Görülen nesneler aracılığıyla da bu açıkça anlaşılıyor. Nitekim... Ay tutulmalarında her zaman belli bir içbükey çizgi var. Dolayısıyla Ay tutulması, yeryüzünün arada kalmasıyla oluyorsa, bu şeklin nedeni küre biçimli olan yeryüzünün çevresi olsa gerek... Nitekim... kuzeye ve güneye gidenler için yıldızlar aynı görünmüyor.”4 Burada Aristoteles iki önemli gözlemi Yer'in küreselliğine kanıt göstermiştir. 1. Kısmi Ay tutulmasında Yer'in Ay yüzeyine düşen gölgesi her zaman yay biçimindedir. 2. Gözlemcinin konumuna göre yıldızlar farklı yükseltide görülürler. Aristoteles’in Yer’in küreselliğine ilişkin bunun dışında iki kanıtı daha vardır; değişik coğrafî konumlara bağlı olarak gündüz ve gece süresinin farklı olması ve günümüzde de bilinen, bir geminin önce yelkeninin sonra da gövdesinin görünmesi. Yer'in küresel olduğunun kanıtlanmasından sonra, Yer’in çevresinin ne kadar olduğu sorunu gündeme gelmiş ve Dünya’nın çevresinin ölçülmesi ile ilgili çalışmalar başlamıştır. Örneğin Aristoteles Yer'in çevresinin 400.000 stadyum5 (63.000.000 metre) olduğunu söylemiş, ancak nasıl bir yöntem uyguladığını bildirmemişti. Yer'in çevresinin ölçülmesine ilişkin ilk güvenilir çalışma Eratosthenes (M.Ö. 275-194) tarafından yapılmıştır. 3 Aristoteles, Gökyüzü Üzerine, Çeviren: Saffet Babür, Ankara 1997, II, 286b-287a, 10-15. Gökyüzü Üzerine, II, 297b-298a, 15-30. 5 Yunanlıların kullandıkları bir ölçü birimi; 1 stadyumun metrik değerinin ne olduğu konusunda üç farklı anlayış vardır. Bu üç anlayışa göre 1 stadyumum metrik değeri, 185 metre, 158 metre veya 148,8 metreye eşittir. 4 4 Eratosthenes, aynı meridyen üzerinde bulunan iki şehri (Syene ve Đskenderiye) ölçüm için kullanır. Aynı boylam üzerinde bulunan iki kentten Syene'de yaz dönencesinde öğle vakti Güneş bir kuyunun yani dibini zenitte 70 12ı Đ aydınlatıyorken, (tepe Đskenderiye Güneş Işınları noktasında) M bulunuyorken, zenitten 7 derece 12 uzaklık ise ı 7 12 C Cyene Đskenderiye'de dakika uzaklıktaydı (Şekil 1). Bu iki şehir arasındaki 0 ĐC = 5000 Stadium 5.000 Şekil 1 stadyumdu. Bu verilerden hareketle Eratosthenes Yer’in çevresini 250.000 stadyum (yaklaşık 46.250.000 metre) olduğunu 7 012 ı 5000stadyum 360 0 x5000stadyum belirledi ( = ⇒ Çevre = ). Çevre 360 0 7 012 ı Eratosthenes’in ölçüm yöntemi doğru olmasına rağmen, bazı verileri hatalı olduğundan gerçek değerden fazla bir değer bulmuştur.6 Eratosthenes, Syene ve Đskenderiye arasını 5000 stadyum (ya da yaklaşık 800 km) kabul etmişti. Ancak gerçek değer 729 km’dir. Đskenderiye’nin zenit uzaklığı 70 121 değil, 70 51’dır. Ayrıca Syene yaz dönencesinde değildir ve iki şehir aynı meridyen dairesi üzerinde yer almazlar; aralarında 30’lik boylam farkı vardır. Yer merkezli Kuram'ın gerçek anlamda kurucusu sayılan ve M.S. 150 yıllarında yaşamış olan Batlamyus (Ptolemaios), zamanına kadar ulaşan astronomi bilgilerinin sentezini yaptığı ünlü kitabı Almagest'de (asıl adı Mathematike Syntaxis, Matematik Sentezi) gezegenlerin hareketlerini matematiksel olarak açıklamaktan başka Yer'in küreselliğine ilişkin kanıtları da söz konusu etmiştir. Kitabının girişinde yer alan temel prensiplerinden biri şudur; Yer göğün merkezine yerleştirilmiştir bir küredir; Çünkü; 1. Güneş, Ay ve yıldızlar farklı bölgelerde farklı zamanlarda doğarlar ve batarlar. 2. Ay tutulması doğuda, batıda olduğundan daha öncedir. 3. Kuzey kutbuna giden bir gözlemci için, güneysel yıldızlar yavaş yavaş kaybolur.7 Eski Yunan’da gerek Aristoteles tarafından ve gerekse Batlamyus tarafından verilen 6 Yer’in çevresi, yaklaşık 40.120.000 metredir. Ptolemy (Batlamyus), Almagest, Great Books of Western World, Đngilizceye çeviren; R. Catesby Taliferro, XVI, Chicago-London-Toronto 1952, Kitap I, s. 4, 5. 7 5 Yer’in küreselliğine ilişkin bu kanıtlamalar, sonraki dönemlerde yeni kanıtlar eklenerek kullanılacaktır. A. Hıristiyan Ortaçağ Hıristiyan dininin ortaya çıkmasından sonra Ortaçağ kozmolojinde çok fazla bir ilerleme olmamıştır. Zira Ortaçağ'da hakim olan Hıristiyanlık düşüncesi, diğer bilimler kadar astronomiyi de etkilemiştir. Bu dönemde Hıristiyanlık kozmolojisi egemen olmuş ve her ne kadar daha önceleri astronomlar Yer'in küresel olduğunu biliyor olsalar da, Yer'in düz olduğu görüşüne geri dönülmüş, astronomi ve kozmoloji çalışmalarında, Kutsal Kitap’ta belirtilmiş olan inanç hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalınmıştır. Bunlarla çatışabilecek görüşlerden ve yaklaşımlardan uzak durulmuş ve bir taraftan gelişmiş Yunan astronomisi yok edilmeye, diğer taraftan da ilkel bir kozmoloji anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Yer düz, gökyüzü ise onun üzerine kapanmış bir yarımküre olarak düşünülmüş, hatta Yer'i küresel kabul edenler dinsizlikle suçlanmıştır. Böylece, kilise babalarının Yunan astronomisini kınama ve yadsıma çabaları sonucunda Eski Yunan astronomisinin yerini alabilecek bir kozmolojik sistem kurulması gündeme gelmiş, bu görevi kiliseye bağlı olmayan Kosmas adında bir kişi üzerine almış ve bu kişi, bu amaçla Christian Topography (Hıristiyanlığın Topografyası) adında bir kitap yazmıştır. Onun bu kitabı pek çok kilise babası tarafından kullanılmıştır. Ona göre Yer, evrenin merkezinde hareketsizdir; bir çadır biçiminde olan evren içerisinde bir ‘masa’dır ve okyanuslarla çevrilidir. Bu masa, doğudan batıya uzunlamasına yerleştirilmiştir. Yani Yer dikdörtgen bir düzlem biçimindedir. Uzun kenarı doğudan batıya doğrudur. Göğün duvarları okyanusların ötesiyle birleşmiş dört dikey yüzeydir. Gökyüzü, kuzey ve güney duvarları üzerine oturan yarım bir silindir biçiminde bir çatıdır. Yer bu yapının dibinde yer alır. Güneş, Ay ve yıldızlar herhangi bir yere tutturulmamışlardır; gökcisimleri melekler tarafından taşınırlar. 8 Diğer taraftan Ortaçağ bilimi uzmanı olan Edward Grant, Amerika keşfedilinceye kadar Ortaçağ boyunca Yer’in düz olduğuna ilişkin yanlış yaygın inanışın aksine, Latin Batı’da ciddiye alınacak hiçbir düz Yer savunucusu olmadığını söyler. Zira, Aristoteles’in Yer’in küresel olduğuna ilişkin kanıtlamaları çok güçlüydü ve Batlamyus astronomisi matematik olarak çok başarılıydı.9 8 O dönemde bazı kişiler, yıldızları çadır içerisinde asılı birer lamba olarak düşünmüşlerdir. 6 B. Đslâm Ortaçağ Ortaçağ Hıristiyan Dünyası karanlık bir dönemden geçerken (Karanlık Çağ), Ortadoğu’da yeni bir din doğmuş ve bu dinin mensupları, yavaş yavaş Hıristiyanların talip olmadıkları bilim ve felsefe mirasını sahiplenmeye başlamış ve 8. ve 9. yüzyıllarda Müslümanlar Yunan biliminin büyük bir bölümünü Arapça’ya aktarıp bilime katkıda bulunmuşlardır. 8. yüzyılda gerçekleşen ve Đslâm Dünyası’nın çehresini baştan başa değiştiren bu bilimsel uyanış döneminde, yoğun olarak çeviriler yapılmıştır. Bu çevirilerin arasında Yunanca’dan Arapça’ya tercüme edilen eserlerin, diğer dillerden tercüme edilen eserlere oranla daha etkili oldukları anlaşılmaktadır. Đslâm’ın ilk dönemlerinde, Hint astronomisi Đslâm astronomisinin biçimlenmesinde etkili olmuştur. Müslümanlar, Yunan astronomisi ile tanışmadan önce Brahmagupta'nın Siddhanta'sı aracılığıyla Hint astronomisini tanımışlar ve Batlamyus'u keşfedinceye ve Arapça'ya aktarıncaya kadar, araştırmalarını bu esere dayandırmışlardır. Ancak daha sonra yapılan incelemelerle Batlamyus’un Almagest adlı kitabının doğru olduğu görülmüş ve Almagest astronomide temel kitap olarak kabul edilmiştir. Bundan sonra da çeşitli gözlem aletleri ile Batlamyus’un usullerine uyularak Bağdat’ta Güneş ve Ay’ın yörüngelerini çeşitli zamanlarda incelenmeye başlanmıştır. Đslâm astronomlarının Yer'in küreselliği düşüncesini daha ilk dönemlerden itibaren kabul ettikleri görülmektedir. Nitekim 9. yüzyıl astronomlarından Fergâni'de bu açıkça görülür. Fergânî, Cevâmi’ el-Đlm el-Nücûm ve’l-Harekât el-Semâviyye (Astronominin ve Göksel Hareketlerin Đlkeleri) adındaki Almagest'in özeti olan yapıtının Üçüncü Bölüm'ünde, Yer'in küreselliğine ilişkin olarak Eski Yunan’dan beri bilinen kanıtları sıralar;10 "…Bilim adamları, kara ve denizlerden oluşan bütün öğeleri ile birlikte Yer'in küre şeklinde olduğu hususunda uyuşurlar. Bunun delili, Güneş'in, Ay'ın ve diğer yıldızların, yeryüzünün çeşitli bölgelerinde, aynı zamanda doğmamaları ve batmamalarıdır. Aksine, onların yeryüzünün doğu bölgelerinde doğuşlarını, batı bölgelerindeki doğuşlarından önce, ve doğu bölgelerinde batışlarını ise batı bölgelerindeki batışlarından önce görürüz… Ay tutulmasında olduğu gibi, yeryüzünün çeşitli bölgelerinde (gök) olaylarının zamanı farklıdır. Şayet Ay tutulması, biri doğuda diğeri batıda olan birbirinden uzak iki şehirde gözlemlenirse, ve doğudaki şehirde Ay tutulmasının zamanı geceleyin saat üçte olursa, batıdaki şehirde Ay tutulması, iki şehir arasındaki mesafeye bağlı olarak, gece saat üçten daha önce gözlemlenecektir. Doğudaki şehirde saatin ileri olması, burada Güneş'in batışının batıdaki şehirde Güneş'in batışından daha önce olduğunu gösterir… Doğudan batıya kadar, yeryüzünde oturan herkes için zaman farklıdır. Bu durum, sadece yerler 9 Edward Grant, Orta Çağda Fizik Bilimleri, Çeviren; Aykut Göker, Ankara 1986, s. 71. Burada şu yanlış görüşü söz konusu etmekte fayda vardır. Kimi araştırmacılara göre, Yer’in küreselliği düşüncesi ilk defa Đslâm Dünyası’nda şekillenmiştir ve Yer’in küreselliğine ilişkin kanıtlar, Đslâm astronomlarının buluşudur. Oysa bu düşünce baştan aşağı yanlıştır. Đslâm astronomlarının verdiği bu türdeki kanıtlamalar Eski Yunan’da bilinen kanıtlamalardır ve bu düşünce Eski Yunan’dan beri mevcuttur. 10 7 arasındaki mesafeye bağlı olarak oluşur. Aynı şey kuzey ve güneyde bulunan uzak yerler arasında da söz konusudur. Bir kimse, yeryüzünde güneyden kuzeye doğru hareket ederse, batan bazı yıldızları hiç batmayan yıldızlar olarak görür. Buna bağlı olarak, güneyde, doğan bazı yıldızlar bu kişiye hiç doğmayan yıldızlar olarak görünür. Bu şekilde tasvir ettiklerimizin hepsi, yeryüzünün yuvarlak ve Yer'in küre şeklinde olduğunu gösterir. Eğer Yer düz olsaydı, açıkladığımız bu niteliklere sahip olmazdı, yıldızların doğuşu, Yer'in bütün bölgelerinde aynı zamanda olurdu, ve yeryüzünde kuzey ve güney arasında seyreden bir 11 kimse hiç doğmayan yıldızları göremezdi." Burada Fergâni, Yer'in küreselliğine ilişkin üç önemli kanıtı sıralar; 1. Güneş, Ay ve yıldızlar farklı bölgelerde farklı zamanlarda doğarlar; 2. Ay tutulması, doğuda, batıda olduğundan daha öncedir; 3. Kuzey kutbuna doğru yol alan bir gözlemci için güneysel yıldızlar yavaş yavaş kaybolur ve kuzeysel yıldızlar görünmeye başlar. Bunlar aynı zamanda Batlamyus'un da kanıtlamalarıdır.12 Bu kanıtlamaları sonraki Đslâm astronomlarında da görmek mümkündür. Örneğin 11. yüzyılın önemli bilim adamlarından Beyrûnî'nin (973-1048) astronomi kitaplarında ve özellikle Kitâb el-Tefhîm lîEvâil Sınâ’at el-Tencîm (Eski Yıldızbilim Sanatının Aktarımı) adlı yapıtında bu kanıtlamalar verilir. Đslâm Dünyası'nda ilk dönemlerden itibaren Yer'in küresel olduğu düşüncesi kabul edilmiş ve daha sonra Yer'in çapı ve çevresinin doğru bir şekilde ölçülmesi gündeme gelmiştir. Yunanlıların stadyum ve Hintlilerin yojanas ölçü birimleri zamandan zamana ve bölgeden bölgeye değişmekteydi. Bu nedenle bu veriler hakkında kesin bir şey söylemek zordu ve hangi ölçü birimine karşılık geldiği bilinmiyordu. Đslâm astronomları, Yer ölçümü ile ilgili bu bilgilerde standart ölçülerin tam olarak bilinemeyişi nedeniyle, kendi yöntem ve ölçü birimleriyle Yer’in gerçek boyutlarını araştırmaya koyuldular. Bu iş için, Memûn’un (813-833) emriyle, meridyenin 1 derecelik yayının ölçülmesi ve bu yolla Yer’in çapı ve çevresinin bulunması çalışmaları başladı. Kaynaklara göre Memûn zamanında iki farklı yerde ölçüm yapılmıştır. Bunlardan biri Palmyra (Tadmur) ve Rakka arasındadır, diğeri ise Sincar Ovası’ndadır. Ölçüm yapan grup içerisinde yer alan bilim adamları arasında, Hâlid Đbn Abdullah el-Merverûzî, Sened Đbn Ali, Ali Đbn ‘Đsa el-Usturlabî, Ahmed Đbn el-Buhturî’nin isimleri geçmektedir. Bu bilim adamaları, aynı meridyende kalmak şartıyla, bir grup kuzeye ve diğer grup da güneye yönelmek üzere iki gruba ayrılmış ve Güneş 1 derecelik bir eğime ulaştığında ölçümler yaparak 1 derecelik yayın mesafesini hesap etmişlerdir. 11 Yavuz Unat, El-Fergânî, The Elements of Astronomy, Textual Analysis, Translation, Critical Edition & Facsimile, Harvard University, Harvard 1998, s. 111-112. 12 Bkz. Almagest, I, 4, s. 8-9. 8 Bu iki ölçümden Palmyra ve Rakka arasında yapılan ölçüm sonucunda bir derecelik meridyen yayı 56 1 Arap mili bulunmuştur. Bir Arap mili 1973 metre olarak kabul 4 edildiğinde bir derecelik meridyen yayı yaklaşık olarak 110.981 metreye denk gelir. Buradan da Yer'in çevresi 39.952.000 metre çıkar. Sincar Ovası’nda yapılan ölçüme göre ise bir derecelik meridyen yayı 57 Arap milidir. Buna göre bir derecelik meridyen yayı 112.461 metre, Yer’in çevresi de 40.500.000 metredir. Đslâm Dünyası'nda Yer'i çevresinin ölçülmesinde en bilinen çalışma Beyrûnî (973-1048) tarafından 980 yılında yapılan çalışmadır. Beyrûnî, Hindistan’a yapmış olduğu bir seyahat sırasında, geniş bir ovaya hakim olan yüksek bir dağa çıkmış ve orada ölçtüğü ufuk alçalma açısından yararlanarak Yer’in çevresinin büyüklüğünü hesap etmeyi başarmıştır. Şekil 2'de; α = ufkun alçalma açısı r = Yer’in yarıçapı h = dağın yüksekliğidir. AMC üçgeninde; AM r cos α = = buradan, MC r + h h. cos α r= bulunur. 1 − cos α Şekil 2 Beyrûnî bu ölçümle Yer'in yarıçapını 3333 mil bulmuştur. Bir Arap mili 1973 metre alındığında Yer yarıçapı R = 6576 km; Yer'in çevresi de, 2πR'den 41.297.000 metre çıkar.13 Yer'in Küre Biçiminin Diğer Kanıtları 1. Yukarı Atılan Bir Cismin Tekrar Yere Düşmesi Bu, Yer’in küre biçiminde olduğunun fiziksel delilerindendir. Yukarı attığımız her cisim bir süre bizden uzaklaşır ve tekrar geri düşer. Aristoteles’e göre bu olgu, Yer’in küre biçiminde olduğunun bir kanıtıdır. Ona göre her cisim evrenin, dolayısıyla Yer’in merkezine doğru çekilir. Bu çekim sonucunda küresel bir bütünlük ortaya çıkar 2. Yağmur Damlasının Şekli Kopernik’e (1473-1543) göre yere düşen yağmur damlalarının aldığı şekil, Yer’in küre biçimli olmasının delilidir. Yağmur damlaları yere düşerlerken damlaların yere bakan yüzeyi 9 yuvarlak, diğer tarafı ise biraz daha sivridir. Ona göre bu yerçekimi etkisinden oluşur. 3. Bir Cismin Ağırlığının Her Yerde Aynı Olması Yer eğer bir küre biçiminde olmasaydı, her hangi bir cismin ağırlığı çeşitli yerlerde farklı olacaktı. Bu olgu asla gözlenememiştir. Bir kürenin yüzeyinin her noktası, merkeze eşit uzaklıktadır. O halde merkezin belli bir cisme uyguladığı çekim gücü, küre üzerindeki her noktada eşit olacaktır. Tıpkı yeryüzünde olduğu gibi. 4. Coğrafya Seyahatler Ortaçağ’ın sonlarında bir çok gemici, Yer’in yuvarlak olduğu düşüncesinden yararlanarak açık denizlere açılmışlar ve coğrafya keşiflerini gerçekleştirmişlerdir. Bu seyahatlerin çoğunun amacı Avrupa-Asya arasında yeni ticaret yolları bulmak olsa da, sonraları Yer’in yuvarlaklığını ispata yönelik seyahatler de yapılmıştır. Ortaçağ'da Yer’in büyüklüğüne ilişkin görüşler yine Aristoteles’ten ve Batlamyus’tan çıkarılmış ve Evren’in uçsuz bucaksız büyüklüğü ile karşılaştırıldığında Yer’in bir nokta büyüklüğünde olması gerektiği düşünülmüştür. Bu görüş, Ortaçağ boyunca, evrenbilimle ilgili eserlerde sürekli bir şekilde tekrarlanmıştır. Ancak bu bakışın bir yana bırakıldığı durumlarda, Yer’in ölçülebilir büyüklüğü de ele alınmış ve genellikle Eratostenes’in bulmuş olduğu değer doğru olarak kabul edilmiştir. Yer’in büyüklüğü konusunda Eratostenes’in ileri sürmüş olduğu görüş, Ortaçağ’da, özellikle Sacrobosco’nun (ölümü 1244-1256) Sphaera (Küre Üzerine) ve Pierre d’Ailly’nin Imago Mundi (Dünya Đmgesi) adlı eserleriyle çok yaygınlaşmıştır. D’Ailly, Müslüman astronomların da konuya ilişkin bulgularına yer vermiş ve özellikle Batı'da Alfraganus adıyla tanınan Fergânî’nin Yer’in çevresini 20.400 mil (40.253.688 metre) olarak bulduğundan söz etmiştir. Eratosthenes’in değerinden (yaklaşık 46.250.000 metre) küçük olan bu değer, Kristof Kolomb’un Atlas Okyanusu’nu geçerek Hindistan’a ulaşma düşüncesini gerçekleştirmesinde cesaret verici bir rol oynaması bakımından önemlidir. Kolomb’a göre, daha küçük bir Yeryüzü, Đspanya ile Hindistan arasını kaplayan daha küçük bir okyanus demektir. Kolomb bu konuda şunları söyler; “Seyahatlerim sırasında Lizbon’dan Guinea’ya olan rotayı dikkatlice gözlemledim ve her bir derece için, Alfraganus’un değeri olan 56 2 millik değeri buldum. Bu ölçüme güvenmeliyiz.” 14 3 Kolomb, yolcukları sırasında sürekli Batı’ya gidilerek Hindistan’a ulaşılabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle yolcuğu sırasında ulaştığı adalara Batı Hint Adaları adını verdi. 13 14 Günümüzde Yer'in ortalama yarıçapı 6370 metre, çevresi de 40.120.000 metredir. J.N. Fiske, The Discover of America, Cilt I, Boston 1983, s. 377-378; Grant, 1986, s. 72-73. 10 Oysa burası Hindistan değildi. Kolomb’un ulaştığı yerin yeni bir kıta olduğu Amerigo Vespucci tarafından anlaşılmıştır. Dünya’nın küre biçiminde olduğunu ispatlayan en önemli coğrafya seyahati Portekizli denizci Magellan’a (1480-1521) aittir. 20 Eylül 1519 yılında başlanan yolculuk, Magellan’ın Filipin Adaları’nda yerliler tarafından öldürülmesinden sonra yardımcısı Elcano tarafından üç yıl sonra 6 Eylül 1522’de tamamlanmış ve gerçekleştirilen bu yolculukla Yer’in küre biçiminde olduğu ispatlanmıştır. 5. Güneş’in Doğu’dan Doğup Batıdan Batması Güneş, doğup batıncaya kadar yay biçiminde bir yol çizer. Doğu’dan başlayan bu yay Batı’da son bulur. Bu yay takip edilirse Yeryüzünün bir küre olduğu anlaşılır. 6. Güneş’in Yeryüzünün Her Yerinde Aynı Anda Doğmaması Eğer yeryüzü düz olsaydı, Güneş yeryüzünün her yerinde aynı anda doğar ve batardı. Buna bağlı olarak yeryüzünün her yeri aynı anda aydınlanır ya da karanlığa gömülürdü. Oysa Güneş, yeryüzünün Doğu bölgelerinde, Batı bölgelerinden daha erken doğmaktadır. Bu olgu, yeryüzünün küre olduğunun delilidir. 7. Gölgenin Kutuplara Doğru Uzaması Aynı meridyen üzerinde bulunan iki farklı bölgede, bir çubuğun gölge uzunlukları farklıdır. Kuzeyde bulunan bir çubuğun gölge uzunluğu, güneydekine nazaran daha uzundur. 8. Güneş Işınlarının Dünya’ya Geliş Açısı Güneş’in ışınları yeryüzünün farklı bölgelerine farklı açılarda düşerler. Bunun nedeni Yer’in küre olmasıdır. 9. Ufuk Çizgisinin Daire Biçiminde Algılanması Gökyüzü ile Yer’in değdiği noktaları birleştirirsek ufuk ortaya çıkacaktır. Açık bir sahada ufuk bir daire şeklindedir. Yükseğe çıktıkça bu daire genişler. Bu olgu sadece küresel bir yüzeyde algılanabilir. 10. Yüksek Yerlerin Uzaklardan Görülememesi Eğer yeryüzü düz olsaydı, yüksek bölgeler, herhangi bir engel olmadığı takdirde çok uzaklardan bile görülebilirdi. Örneğin güçlü bir teleskopla Ağrı Dağı’nı, hatta Himalaya Dağları’nı dahi görebilirdik. Oysa her iki dağı da göremiyoruz. Çünkü yeryüzü düz değil bir küredir. 11. Durgun Su Yüzeyinde Ay’ın Görüntüsü Eğer yeryüzü düz olsaydı, durgun bir su yüzeyinde Ay’ın görüntüsü gökyüzündeki aslıyla aynı olmalıdır. Oysa Ay’ın durgun bir su yüzeyindeki görüntüsü aslından daha 11 küçüktür. Bunun nedeni yeryüzünün küre, dolayısıyla da yeryüzü üzerindeki suların dışbükey olmasıdır. Zira dışbükey bir ayna yüzeyi, cisimleri olduğundan daha küçük göstermektedir. 12. Seviye Denemesi Durgun bir suya, aynı uzunlukta birkaç çubuk dikildiğinde, eğer yeryüzü düz ise çubukların seviyeleri aynı doğrultuda görülmelidir. Ancak bu olgu asla gözlenememiş, en önde ve en arkada bulunan çubukların daima ortadaki çubuklardan daha düşük seviyede oldukları gözlenmiştir (Şekil 3). Bu da yeryüzünün küreselliğine bir kanıttır. 13. Uydulardan Çekilen Fotoğraflar 1950 yıllarından itibaren Dünya’nın çevresini dolanmak üzere atılan yapay uydulardan ve Ay’dan alınan fotoğraflar Yer’in küre biçiminde olduğunun en açık delilidir. III. Yer'in Biçimi Olarak Sferoid 17. yüzyılda sarkaçlı saatler kullanılmaya başlandıktan sonra önemli bir sorun ortaya çıkmıştı. Paris’te kullanılan saatler, hiç bir aksaklık olmadığı halde bir başka yerde zamanı farklı göstermekteydi. 1672 yılında Paris Gözlemevi, astronom John Richer’i (ölümü 1696) Merih gözlemi için Orta Amerika’daki Cayenne adasına gönderdi. Richer gözlem için yanına Paris Gözlemevi’nin en iyi sarkaçlı saatini aldı ve saatin sarkacını Paris’te 993,9 metreye ayarladı. Ancak adada saat dakik çalışmadı. Saatin dakik çalışması için sarkacın Şekil 3 boyunu 3,9 mm kısaltmak gerekiyordu. Bu ise, yerçekiminin her yerde aynı olmadığının bir göstergesiydi. Newton (1642-1727) göre saatlerdeki bu düzensizlik, Yer’in biçimine ve buna bağlı olarak kütle çekimine bağlıydı. Ekvatorda bir saat geri kalmakta ve kutuplarda ise ileri gitmekteydi. Öyleyse Yer sferoid biçiminde, yani ekvatorda şişkin, kutuplarda basık olmalıydı. Yer’in sferoid biçiminde olduğunu o dönemde ve günümüzde yapılmış olan jeofizik ölçümler de desteklemiştir. 12 KAYNAKLAR Abetti, Giorgio, The History of Astronomy, London 1954. Aristoteles, Metafizik, Türkçeye Çeviren; Ahmed Arslan, Cilt I, Đzmir 1985, Cilt II, Đzmir 1993. Aristoteles, Gökyüzü Üzerine, Türkçeye çeviren; Saffet Babür, Ankara 1997. Bîrûnî, Kitâb el-Tefhîm li-evâ’il Sınâ'at el-Tencîm, Oxford 1923. Cohen and Drabkein, A Source Book in Greek Science, Massachusetts 1966. Dreyer, J.L.E., History of the Planetary System from Thales to Kepler, New York 1953. Elibüyük, Mesut, Matematik Coğrafya, Evren, Gezegenler, Dünya, Zaman, Ankara 2000. Ernst, B.R. and De Vries, Tj.E., Atlas of the Universe, Đngilizceye çeviren; Welsh M.A., Nelson 1961. Fiske, J.N., The Discover of America, Boston 1983. Grant, Edward, Orta Çağda Fizik Bilimleri, Çeviren; Aykut Göker, Ankara 1986. Grant, Edward, The Foundation of Modern Science in the Middle Ages, Their Religious, Institutional, and Intellectual Contexts, Cambridge 1996. Hoskin, Michale (Editör), The Cambridge Illustrated History of Astronomy, Cambridge 2000. Neugebauer, O., A History of Ancient Mathematical Astronomy, Berlin-HeidelbergNew York 1975. Ptolemy (Batlamyus), Almagest, Great Books of Western World, Đngilizceye çeviren; R. Catesby Taliferro, XVI, Chicago-London-Toronto 1952. Sayılı, Aydın, Mısır ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, Ankara 1982. Şerbetçi, Muzaffer, Đlk Çağlardan Günümüze Kadar Yerin Biçimi ve Büyüklüğü, Trabzon 1979. Unat, Yavuz, El-Fergânî, The Elements of Astronomy, Textual Analysis, Translation, Critical Edition & Facsimile, Harvard University, Harvard 1998. Unat, Yavuz, Bilim Tarihine Giriş, Sevim Tekeli, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir ve Ayten Aydın Koç, Üçüncü Baskı, Nobel, Ankara 2001. 13
Benzer belgeler
Ortaçağ İslâm Astronomisinde Küre Katmanları Sistemi ve Gökyüzü
toprağın kendine özgü devinimi değildir. Yoksa parçalarından uzaklığında başka bir merkezde bulunur
her biri devinirdi; oysa bütün parçaları ortaya doğru düz bir ve ölçümler bu merkeze göre yapılır.