PDF SAYI 76 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 76 - Hayat Online
15 24 Türk Havayolları 2013'te Hasene Türkiye Şubesi Açıldı Yeni Ufuklara Kanat Açıyor Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters Müslüman Kadınlar Danışma ve Eğitim Merkezi (BFmF e.V.)'ni Ziyaret Etti 12 HAYAT Gerçekl er “ Haya t”ın İç inde Gizl idi r Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 76 • Yıl/Jahre: 10 • Ocak / Januar 2013 / Safer 1434 Hatice Şahin: “Tesettür Gerekirse Bir Aileyi Gerekirse Bir Toplumu Korur” 07 Gençlik Daireleri (JUGENDAMT)nin Asıl Görevi Nedir Hz. Peygamber (s.a.v)in Devleti Dr. Yusuf IŞIK 05 ? Himaye Altına Alınan Müslüman Çocuklarla İlgili Standartlar ve Yasal Dayanaklar 13 Bekir ALTAŞ Asrın İdrakine İslam’ı Söyletmek Veya Mehmet Akif Ersoy Mahmut AŞKAR 11 Mizah’a MKK-TR-50 Geri Döndü Mustafa KASALAK 21 Organ Nakli 19 Ali METE Hacarabın Serüvenleri 63 M. Salih AYDIN 29 HAYAT Sevgili dostlar! Cenab-ı Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Dilekolay 10. senemizi idrak ediyoruz. Sizlerin teveccühü ve Cenab-ı Allah`ın inayetiyle gazetemizi çıkarmaya başladığımız 2004 Ocak ayından bu zamana kadar 9 sene geçmiş ve bu sayımız ile 10. senemize adım atmış bulunuyoruz. Bu zaman kadar gazetemizin sizlere ulaşmasında bizlere katkısı olan herkese teşekkür etmek istiyoruz. Bize destek veren kardeşlerimizden bazıları şu an hayatta değiller. Özellikle Hüseyin Avcı ağabeyi ve Mehmet Demir ağabeyi burada hayırla yad etmek istiyorum. Hüseyin ağabey Hessen`de, Mehmet Demir ağabey de Bielefeld, Osnabrück, Paderborn vs. çevresinde gazetemizin sizlere ulaşmasında bizlere çok büyük yardımları dokunmuştur. Burada her ikisini de rahmetle yad ediyoruz. Mekanları cennet olsun. Bu yola çıkarken belli ideallerimiz vardı. Bu ideallerimizden Allah`a şükürler olsun herhangi bir sapma olmadı ve olmayacak da. İnsana ve inanca saygı ekseninde yürüttüğümüz yayın politikamızın genel ekseni hala aynı durumdadır. Bizler Hayat Gazetemizi yaptığımız istişarelerden sonra çıkarmaya karar verdiğimizde kendimize kısa orta ve uzun vadede hedefler belirlemiştik. Bu hedeflerin yüzde 90`ını gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Gazetemizi çıkarırken buranın tabiri caiz ise bir okul olmaya namzet bir yapı içerisinde olmasını hedeflemiştik. Şükür ki bu hedefi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Gazetemizde yazı yazmaya başlayan pek çok kardeşimiz hem başka yayın organlarında ver hem de zaman zaman medyanın diğer alanlarında kendilerini kanıtlayıcı şekilde güzel çalışmalara imza atmaktadır. Bizler gazetemizde yazı yazan arkadaşlarımızın sadece bununla kalmayıp insanımıza en azından kitap yazarı olarak da ulaşmasını hedeflemiştik. Allah`a şükürler olsun ki bunu da gerçekleştirdik. Mesela Sevgili Mahmut Aşkar ağabey ilk kitabı “Toplum Raydan Çıkarken” ile başlangıcı yaptı ve elhamdülillah artık her sene bir kitabı yayın hayatına kazanılmaktadır. İşte son olarak “Kendi Eksenine Dönüş” kitabı yayınlandı. Yine Şengül Uslu Hanımefendi kardeşimizin iki kitabının yayın hayatına kazandırılmasına vesile olduk. Hazırlıkları devam eden belki de kendileri için sürpriz olacak iki çalışma için de bilgi vermek istiyoruz. Kıymetli Dr. Yusuf Işık büyüğümüzün ilk kitabı olacak “Yoldaki Işıklar” kitabının hazırlıkları son aşamaya geldi inşallah en kısa sürede sizlerle buluşacak. Yine Sevgili Selma Öztürk kardeşimizin bir kitap çalışmasını da sürdürmekteyiz. Bu çalışma da inşallah en kısa sürede sizlere ula- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK [email protected] Nice “ON” Yıllara Hep Birlikte şacak. Bu örnekleri niye verdik. Bizim hedefimiz burada yaşayan ve burada yetişen insanımızın buranın sorunlarını daha iyi anlayabildiğini düşündüğümüz için bu kardeşlerimizin yazacağı kitapların daha faydalı olacağına inanıyorduk. Ve hedefimizde olan yaklaşık 25 kardeşimizin kitaplarını yayın hayatına kazandırmak için de çalışmalarımız devam etmektedir. Nihayetinde bu kitap çalışmaları ile hedefimiz yaklaşık 70-100 kadar kardeşimizin çalışmalarını topluma kazandırırken bunların içerisinden bir Muhammed İkbal, bir Mehmet Akif, bir Necip Fazıl, bir Ali Bulaç vs. ayarında bir kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir. Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada yetişmiş neslin çalışmaları daha da büyük bir öneme haizdir. Biz kendi mütevazi imkanlarımızla eğer buna bir ışık tutabilir ve katkı sağlayabilirsek bu mutluluk bize yeter. Geçen sene başında 2012 hedeflerimizle alakalı olarak bazı bilgiler vermiştik. Allah`a şükür bu hedeflerimizi gerçekleştirdik. Şu an gazetemiz Almanya`nın 3/4`üne ulaşmaktadır. Yine bu sene inşallah burada sürpriz olsun istiyoruz. İnşallah Şubat sayısında gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bir uygulama olacak. Alt yapı çalışmaları bitmek üzere. İnternet sayfamız eksikleri olmakla beraber güncelliğini korumaktadır. Gazetemizi digital ortamda da izleyebilirsiniz. Sevgili dostlar! Malumunuz yaklaşık bir senedir sünnet meselesi ile Almanya gündemi meşgul ediliyordu. Akl-ı selim galip geldi de bu mesele çıkartılan kanun ile ortadan kaldırıldı. Bununla bağlantılı olarak da başka bir mesele özellikle bizlerin yani göçmenleri gündemini daha bir sıcak şekilde işgal etmeye başladı. Bildiğiniz gibi özellikle biz göçmen ailelerin pekçoğunun korkulu rüyası olan Gençlik Dairelerinin tutumları son dönemde çok daha başka bir hal almaya başladı. Zaman zaman gazete manşetlerinde bazı Gençlik Dairelerinin haksız uygulamalarını görüyorduk. Ama bunu münferit olaylar olarak görüp fazla önemsemiyorduk. Ama gelinen durum hiç de böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Özellikle Türk ailelerinin yaklaşık 10.000 civarında çocuğunun Gençlik Dairelerinin koruması altında olduğu ortaya çıkmıştır. Tamam belki bu sayı içerisinde gerçekten bu korumaya ihtiyaç hisseden uygulamalar olabilir. Ama 10.000 rakamı biraz insanı şüphelendirmektedir. Sanki bu bahane ile bir yerlerin düğmeye basması ile azımsanmayacak bir sayıda olan bu çocuklar ailelerinden ve dini ve milli değerlerinden kasten uzaklaştırılmaya çalışılıyor diye düşünmemek elde değil. Eyaletlere göre uygulamalarda değişiklikler olsa bile, bu çocuklar hakkında çoğu zaman hiç bir bilgi verilmemekte ve çocuklar gözden uzakta yetiştirilmektedir. Biz bu kısa değerlendirmeyi yaparken top yekün Gençlik Dairelerini suçlamak gibi bir niyete sahip değiliz. Ama uygulamaların son dönemde geldiği aşama bizi oldukça tedirgin etmektedir. Burada biz ailelere düşen çok büyük görevler olduğunu da hatırlatmak istiyoruz. Evimize, arabamıza verdiğimiz değerden daha fazlasını evlatları- editörden mıza vermeli ve onların topluma yararlı insanlar olabilecek şekilde yetişmeleri için ne gerekiyorsa mutlaka yapmalıyız. Burada bizim Gençlik Dairelerine bir teklifimiz olacak. Gelin özellikle Türk ailelerin çocukları ile ilgili sıkıntılarda sivil İslami Teşkilatlarla irtibat halinde olun ve onlarla ortaklaşa bu tür sorunların çözümü noktasında beraberce hareket edin. Bakın belki de hem bu tür sorunlar çok daha azalacak hem de sizin üzerinizde yük biraz daha hafiflemiş olacak. Hessen Eyaletinde İslam Din Derslerinin okutulması noktasında iyi gelişmeler oldu. 2013-2014 öğretim yılından başlamak üzere bu dersleri DiTiB ve Ahmediya cemaati verme hakkını elde ettiler. Gerçi iyi gelişmeler dedik ama burada da biraz kafa karıştıran bir durum sözkonusu. Yetki alan DiTiB`i anlayabiliyoruz ama Ahmediya cemaati sanki başka maksatlar için tercih edilmiş gibi geliyor. İnşallah bu gelişme Almanya İslam Konferansındaki gibi müslümanları oyalayıcı bir hal almaz. Miladi 2013 senesinin tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyoruz. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Ocak - Januar 2013 Safer 1434 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Habib Yazıcı Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk, İskender Güngör Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 04 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber IGMG, Federal Meclisi’nin Sünnet Yasasına İlişkin Kararından Memnun ATiB’den İstiklâl Şairi M. Akif Ersoy Konferansları smanlı Devleti’nin buhranlı, çalkantılı son dönemiyle, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı ilk yılların çok önemli yazar, şair ve düşünürlerinden biri olan Mehmet Akif Ersoy, ATİB’in düzenlediği, “Ölümünün 76. Yılında Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy” adlı konferansla anıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı, Araştırmacı-Yazar Abdurrahman Şen’in konuşmacı olarak davet edildiği konferansta, Akif ’in hayatından, dostluk anlayışından, milli meselelere bakışından örnekler sunuldu. ATİB Genel Sekreteri Mahmut Aşkar’ın takdimini yaptığı konferans, önce ATİB-Hannover teşkilatında gerçekleştirildi. Vatandaşlarımızın ilgiyle takip ettikleri ve zaman zaman da konferansın konuşmacısı Abdurrahman Şen’e, M. Akif ’in Mısır’a gidişi ve bununla bağlantılı olarak, Cumhuriyet kadrolarıyla olan münasebetleri soruldu. Ertesi gün ATİB Genel Merkezi’nde yapılan konferansa özellikle gençlerin ve kadınların ilgi göstermesi, dikkat çekti. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı kısa selamlama konuşmasında; “İstiklal Şairimiz ve geride bıraktığımız yüzyılda en önemli düşünürlerimizden birisi olan Mehmet Akif Ersoy’un 76. Ölüm Yıldönümü münasebetiyle, üstlendiği görevlerden dolayı onca yoğunluğuna rağmen, davetimizi kırmayıp kısa bir süre için de olsa, konuşmacı olarak aramızda bulunan Sayın İstanbul Büyükşehir Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’e kuruluşum adına teşekkür ediyorum” dedi. Yaklaşık iki saat süren konferansı salonu dolduranlar büyük ilgi ve dikkatle dinlediler. Söylediklerini ve düşündüklerini yaşayan bir dava adamı olan Mehmet Akif ’in, özellikle hayatından bazı kesitleri aktaran Abdurrahman Şen’in kendisi kadar, dinleyenler de göz yaşlarını zaman zaman hakim olamadılar. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, çeşitli yönleriyle ve hayatının dönüm noktalarına damgasını vurmuş hadiselerin ışığında anlatan İstanbul Büyükşehir Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı, Araştırmacı-Yazar Abdurrahman Şen’i konferansın sonuna kadar dinleyen vatandaşlarımız, kendisinden, Necip Fazıl Kısakürek üzerine de bir konferans vermesini beklediklerini dile getirdiler. O Sünnet yasası, ilgili insanlara gerekli hukuk güvenliğini sağlamaktadır” açıklamasında bulunan İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Federal Meclisi`nin sünnet yasasına ilişkin aldığı (12.12.12) kararına ilişkin olarak ayrıca şunları kaydetti: “Köln Eyalet Mahkemesi’nin, sünneti, müessir fiil (yaralama) olarak değerlendirmesinden bu yana Müslümanlar ve Yahudiler arasında yargıya karşı hukukî bir itimatsızlık oluşmuştur. Sünnet yapan doktorlar ve Yahudi Mohel`ler arasında da bir güvensizlik ortamı oluşmuştu. Ancak Federal Meclis, Alman Medenî Kanunu`nda yer alan velayet hakkı düzenlemeleri kapsamında küçük bir değişiklik yaparak ve bu konuda nispeten hızlı davranarak meseleye bir çare bulmuştur. Alınan karar, aynı zamanda, arka planda yatan diğer bir hususla ilgili olarak da sevindirici olmuştur: Belli çevrelerin ortaya atmış olduğu sünnet münakaşası, yine belirli çevreler tarafından Müslüman ve Yahudileri karalamaya yönelik olarak kötüye kullanılmıştır, öyle ki normal şartlarda bu tarz karalama girişimleri doğrudan yapılamazken, karar sonrası mümkün hale gelmişti. Federal Meclis`in bu kararıyla sıkıcı bir münakaşa da sona ermiş oldu. Umuyoruz ki, bir bütün olarak değerlendirildiğinde iyi düşünülmüş olan, ancak bazı kısımlarında hâlâ belirsizlikler barındıran düzenleme, farklı yorumlamalardan dolayı farklı uygulamalara yol açarak bizleri tekrar hukukî bir güvensizliğe itmez.” “ Aile-Çocuk Münasebetleri Panelde Tartışıldı TİB'in her faaliyet döneminde konuya vakıf kişiler tarafından enine boyuna tartışılarak çözüm yolları aranan meselelerimizden birisi de, ebeveyn çocuk münasebetleridir. Özellikle göçmen ailelerde giderek sıkıntılı bir hâl alan nesiller arası anlaşmazlıklar, bazen işin yönteminde yapılan yanlışlıktan, bazen de tarafların birbirini anlamakta zorlandıklarından kaynaklanmaktadır. A Geride bıraktığımız günlerde, ATİB Baden-Württemberg Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz'ün koordine ettiği, “Ebeveynler ve Çocuklar” paneli gerçekleşirildi. Ailelerin yoğun ilgi gösterdik- leri panele konuşmacı olarak Sosyal Pedagog Sevgi Mala-Çalışkan iştirak etti. Panele bir anne, bir kız ve bir de erkek temsili olarak katıldılar. ATİB BW-Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz'ün oturumu idare ettiği etkinliğe Genel Başkan Yardımcılarından Tibyan Taşkın da katıldı. Panelden istifade ettiklerini dile getiren dinleyiciler, bu tür faaliyetlerin senede birkaç kez yapılmasını arzuladıklarını ifade ettiler. “Federal Meclis'in Sünnet Kararı, Müslümanları Olduğu Kadar Almanya'yı da Rahatlatmıştır” TİB Genel Başkanı İhsan Öner, Federal Almanya Meclisi'nin, sünneti serbest bırakan yasa teklifini büyük çoğunlukla kabul etmesi üzerine aşağıdaki basın açıklamasını yapmıştır: “Geride bıraktığımız aylarda Köln İdari Mahkemesi'nin sünneti, “yaralama suçu” olarak karara bağlamasından sonra aylarca sürüp giden “sünnet yasağı” tartışmasına, Federal Meclis'in, (12.12.2012) sünneti serbest bırakmaya dair kanun teklifinin büyük çoğunlukla onaylaması son noktayı koymuştur. Başta Sayın Başbakan Merkel ve Federal Adalet Bakanı Leutheuser-Schnarrenberger olmak üzere, bu yasa teklifini meclise getiren ve lehte oy kullanan milletvekillerini tebrik ediyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Bu karar, başta ülkenin Müslüman ve Yahudi azınlığını rahatlattığı gibi, Almanya'yı da, dünyada sünneti yasaklayan tek ülke olmaktan kurtararak rahatlatmıştır. Köln İdari Mahkemesi'nin aldığı kararın yanlışlığı kadar, bu karar üzerinden özellikle Almanya Müslümanlarına karşı mesnetsiz saldırıların da son bulmasını ümit ediyorum. Temennimiz, “sünnet” üzerinde yapılan tartışmaların nihayet son bulması ve Federal Almanya Meclisi'nin getirdiği yeni yasanın bu sefer de bir başka türlü istismar ve polemik konusu yapılmamasıdır. A HAYAT slâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’e ilk vahy geldiği andan vefatına kadar devam eden 23 kamerî yıllık siyasî hayatının kısa bir özetini yapmak konunun anlaşılması bakımından faydalı olacaktır. Mekke şehrine iki mil uzakta bir çöl mağarasında (Hira Nur mağarasında) kendisine “okumayı emreden...” ayetler geldiği zaman O, kırk yaşında ve ümmî idi, yani okuma yazma bilmiyordu. İslâm Devletinin temelini teşkil eden prensipler, Mîlâdî 620 ve 622 yıllarında yapılan “Akabe bey’atları”nda görülür. Bu iki bey’attan (sadakat yemininden) birincisi sayısı onikiyi geçmeyen bir avuç insan tarafından yapılmıştır. Bunlar, Mekke surları dışında, tenha bir yerde, akasya ağacının altında oturmuş Kimsesiz Zatın elinin içine kendi ellerini koyarak; -“Allah’ın emirlerine itaat edeceklerine, hırsızlık etmiyeceklerine, çocukları öldürmeyeceklerine, kimseye iftira etmiyeceklerine, kimseyi öldürmeyeceklerine, saadet ve felâket hallerinde ahidlerini (sadakat yeminlerini) bozmayacaklarına...” yemin etmişlerdi. Burada ruh temizliğinin, ictimâî/ sosyal reformun ve bütün kuvvetiyle takip edilecek bir hukuk dâvâsının tohumları yatmaktadır. Bütün bunlardan iki yıl sonra Yesrib (Medîne)’den bir kaçı da bayan olmak üzere 72 kişi daha bey’at etti. Bu bey’atte İslâm Peygamberine kesin olarak itaat ve gerektiğinde her konuda O’nu savunma teminatı vardı. Hz. Peygamber de onlara şöyle mukabele etti; -“Sizin kanınız benim kanımdır, sizin affınız benim affımdır; Ben sizdenim, siz de bendensiniz, kiminle savaşırsanız ben de onunla savaşırım, musalâhanıza (karşılıklı andlaşmalarınıza) da aynı şekilde uyarım.” Aynı yıl Mekke’lilerin her türlü işkencesine maruz kalan Hz. Muhammed (s.a.v) artık Peygamber sitesi “M edînetü’n- Nebî” veya “Medîne-i Münevvera” diye anılacak olan Yesrib Şehrine hareket etti ki, buna “Hicret” denir. Orada kardeşlik (muâhât) denilen güzel bir usul ile her Mekke’li muhaciri Medîne’li (ensar) bir müslümanla kardeş yapmak suretiyle İslâm’ın ırk, dil ve coğrafî farklar tanımayan kardeşlik yapısını kurdu. İ Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 05 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Dr. Yusuf IŞIK [email protected] Hz. Peygamber (s.a.v)in Devleti Hz. Peygamberin yaptığı konuşmada zengin tarafından fakirin sömürülmesi/istismarı yasak edildi. Faiz kaldırıldı. Kadınlara iyi davranmak emrolundu. Irk ve coğrafî farklılıklar tamamen ortadan kaldırıldı; -“Arabın arap olmayana yani, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Aynı şekilde arap olmayanın araba yani, beyazın da siyaha üstünlüğü yoktur.” Burada müslümanlar yerli yahûdîler ile münasebet kurmaya mecbur olmuşlardı. Yeni kurulan devlet, yalnız onları hesaba katmak değil, aynı zamanda müslümanlar gibi korumak zorunda idi. Hz. Peygamberin büyük basîret ve siyasetinin eseri olan “Anayasa” diğer konular arasında; “Yahûdîlerin de Müslümanlar gibi yeni (Medîne Site/Şehir) Devletin vatandaşları olduğu, Medîne’deki iki din mensubu kabilenin birtek Medîne halkını teşkil ettiği, suçluların kendi dinlerinin icabına göre cezalandırılacağı, gerektiğinde her iki din mensuplarının Medîne’yi savunm a y a ça ğ r ıl a c a ğı, z u h u r e t m es i m u h t e m e l b üt ü n a n l a ş m a z l ı k l a r hakkında Allah’ın Resûlü tarafından karar verileceği...” yazılıdır. Buna insanlık tarihinde, çeşitli dinlere mensup insanların din ve vicdan hürriyetine sahip olarak bir arada yaşama beyannamesi nazarıyla bakmak mümkündür. Mekke’lilerin Medîne halkına savaş açarak saldırışı esnasında Yahûdîler tüm anlaşmaları bozarak ihanet etmemiş olsalardı din/vicdan hürriyeti ve ortak vatandaşlığın bu fermanı “Anayasası/Medîne Belgesi” kim bilir daha uzun zaman yürürlükte kalacaktı. Buna rağmen Hz. Peygamber yılmadan Necran hrıstiyanlarına da can, mal ve din emniyeti sağlayan, onlardan âşâr vergisi ve asker alınmayacağını te’mîn eden bir hürriyet fermanı/ garanti belgesi vermiştir. Yahûdîler gibi Hrıstiyanlar da barışçı maksatlarla Gassan’a gönderilen Peygamber elçilerini öldürdükleri için üzerlerine askerî kuvvet sevkedilmiş ve ondan sonra da Yahûdî kabileleri bir biri arkasından Medîne’den sürülmüşlerdir. Bu olaylara tarih şahittir ki, bu büyük imtiyaz fermanları/garanti belgeleri, himayeye/korunmaya mazhar olanların kendi düşmanlıkları yüzünden hükümsüz hale gelmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) Arabistanı, bu memleket tarihinde işitilmemiş bir şey olarak, bir hakimiyet ve bir hukuk çerçevesi altında birleştirmişti. Bu siyasî mucize 632 dosya yılının Mart ayının yedinci günü Vedâ Hitabesinde hazır bulunan 120 bini aşkın insanın tam bir düşünce ve hareket birliğiyle realite olmuştu. Hz. Peygamberin yaptığı konuşmada zengin tarafından fakirin sömürülmesi/istismarı yasak edildi. Faiz kaldırıldı. Kadınlara iyi davranmak emrolundu. Irk ve coğrafî farklılıklar tamamen ortadan kaldırıldı; -“Arabın arap olmayana yani, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Aynı şekilde arap olmayanın araba yani, beyazın da siyaha üstünlüğü yoktur.” O zamanlarda kölelik toplumda bir ekonomik zaruret konusu iken köleliğin ilgasından bahsetmek mümkün olamazdı. Bununla beraber köleyi aile fertlerinden birisi gibi tutmak, yemede ve giyinmede kendilerine eşit davranmak efendilerine emredildi. Bu mesaj o gün orada hazır bulunan insan kütlelerine mahsus değildi, belki de bütün dünyaya duyurulacak açık evrensel bir mesajdı. En Büyük Lider (s.a.v) îlân ettiği evrensel prensipleri orada bulunanlardan kabul ve tebliğ edeceklerine dair söz aldı. Bundan üç ay sonra da Allah’ın rahmetine kavuştu. Bilindiği gibi Allah’ın son Resûlü ve son Nebîsi Hz. Muhammed (s.a.v)’in kurduğu devlet, önce Medîne Site Devletiyken, daha sonra Mekke’nin fethini müteakip sınırları belli olan cihan şümul bir İslâm Devleti’ne dönüştü. Netice itibariyle; İslâm ve İslâm Devletinin varlığı Hz. Peygamberin Habeşistana gönderdiği elçiler vasıtasıyla Afrika`ya, Bizans`a gönderilen elçiler vasıtasıyla Avrupa`ya ve İran’a gönderilen elçiler vasıtasıyla da Asyaya duyurulmuş oldu. Bu da İslâm`ın evrenselliğini gösteren anektodlardan biridir. İmdi; Mutlu günler özlemiyle, kutlu doğum günlerinde Resûlüllah’ı anmanın yanında O’nu anlamanın çok daha önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Biz müslümanlar, Resûlüllah’ın bize emanet ettiği İslâm nurunu/ ışığını önde tutmaya ve karanlıkları aydınlatmaya devam edelim. Ne demiş büyükler; -“Sen ışığı önde tutarak yürü, arkadan gölge mutlaka gelir.“ HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber Hessen’de İslam Din Derslerini DİTİB Verecek essen Eyaleti Başbakan Yardımcısı ve Adalet, Uyum ve Avrupa Konuları Bakanı JörgUwe Hahn ile Hessen Eyaleti Eğitim Bakanı Nocola Beer geçtigimiz günlerde ortaklaşa yaptıkları bir basın toplatısında Hessen Eyaleti Hükümetinin Federal anayasaya uygun inanca dayalı İslam din dersinin okutulması ile ilgili nihai kararını açıklayarak, DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile Ahmediye Cemaatinin önümüzdeki 2013-14 birbirinden ayrı ilk okul birinci sınıflarda İslam din dersi okutulmaya başlanacağını kamuoyuna duyurdular. Hessen Eyaleti Hükümetinin almış olduğu bu karar sadece DİTİB Hessen Camiası için değil Hessen Eyaletinde yaşayan tüm Müslümanlar için tarihi nitelik taşıyan, hatta orta ve uzun vadede Almanya´daki tüm Müslümanları etkileyecek önemli bir karardır. Bu karar yarım asırdan beri Almanya´da yaşayan Müslümanların kurumsal din hürriyeti alanından eşit haklara kavuşma sürecinde ciddi bir dönüm noktası olarak tarihe geçecektir. DİTİB Hessen Eyalet Birliği Hessen Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile önümüzdeki 2013/2014 ders yılında Hessen Eyaletindeki ilkokullarda Federal Anayasanın 7.3. maddesine uygun DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile uyumlu olarak inanca dayalı İslam din dersi´nin okutulmaya başlanması ilgili hazılık çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir. Bu hazırlıklar sonuçlandığında önümüzdeki 2013/2014 ders yılında yeterli öğrenci bulunabilecek bölgelerdeki ilkokul birinci sınıflarda inanca dayalı İslam din dersi okutulmaya başlanabilecektir. İlgili okulda inanca dayalı İslam din dersi okutulabilmesi için en az 8 öğrenci bulunması H gerekmektedir. DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile uyumlu olarak verilecek inanca dayalı İslam din dersine Hessen Eyaleti’nde yaşayan tüm Müslüman öğrenciler katılabilecek. Aileleri DİTİB Cemaat Kütüğü‘ne kayıtlı olan ve önümüzdeki 2013/2014 ders yılında ilkokul birinci kaydolacak öğrenciler, kaydoldukları okulda bu dersin verilmesi durumunda herhangi bir kayda gerek kalmaksızın İslam din dersine kaydolmuş sayılacaklardır. DİTİB Müslüman kütüğüne kaydolmamış Müslümanların çocukları ise bu derse okula yazıldıkları andan itibaren yazılı olarak müracat ettikten sonra katılabileceklerdir. Büyük emekler sarf ederek elde ettiğimiz bu haktan, Hessen Eyaleti‘nde yaşayan Müslümanların yeterince faydalanabilmesi için, alınan bu hakkın Almanya’da Başörtün Varsa İş Yok! LMANYA’nın Köln kentinde yaşayan Yeliz Duman (19) meslek eğitimi için başvurduğu tüm kapıların başörtülü olduğu için yüzüne kapandığını söyledi. En son bir ay önce ulaşım sektöründeki bir kamu kurumuna başvuran Duman, kendisine başvurusu konusunda red mektubu geldiğini belirterek, “Şimdiye kadar birçok şirketlere başvurdum ve maalesef reddedildim. Red mektuplarında açıkça baş örtün olduğu için reddedildin diye yazmıyor ancak daha sonra arayıp nedenini sorduğumda baş örtüsünün yasak olduğunu söylediler. Bu konuda sadece ben değil birçok A arkadaşımın da aynı şekilde mağdur edildiğini biliyorum. Çalışmadığımız zaman neden çalışmıyorsun diyorlar, çalışmak ya da meslek için başvurduğumuzda ise Türk ismimizi, kılık kıyafetimizi ya da başörtümüzü bahane ederek kabul etmiyorlar. Bunun ayrımcılık olduğunu düşünüyorum” dedi. Hessen Eyaletinde yaşayan tüm Müslümanlara duyurulmasında bilhassa değerli Türk medyasının desteğine önemli ölçüde ihtiyacı vardır. Yukarıda belirtildiği gibi önümüzdeki 2013/2014 ders yılı ilkokul birinci sınıflara kayıt yaptıran Müslüman öğrenciler arasından yeterli sayıda öğrenci kaydolan bölgelerdeki okullarda verilmeye başlanabilecek. Bunun için önümüzdeki 2013/2014 ders yılında ilkokul birinci sınıfa kayıt olacak Müslüman çocukların tespit edilmesi velilerinin bu ders için çocuklarını kaydetmeleri gerekmektedir. Önümüzdeki 2013/14 ders yılında ilkokul birinci sınıfa kaydolacak çocuğu bulunan veliler çocuklarının DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile ortaklaşa okutulacak inanca dayalı İslam din dersine katılmalarını sağlamak için bölgelerin- de bulunan DİTİB derneklerine ya da DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘ne müracat ederek ön kayıt yaptırabilirler. Hessen Eyaleti Eğitim Bakanlığı, 2013/2014 yılında verilmeye başlanması planlanan inanca dayalı İslam din dersinin Hessen Eyaleti‘ndeki okullarda halen öğretmenlik yapan Müslüman öğretmenler tarafından okutulmasını ön görmüş ve bu öğretmenlerin tesbiti için DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘nin desteğini talep etmektedir. Hessen Eyaleti‘ndeki okullarda görev yapan ve İslam din dersi vermek/okutmak isteyen Müslüman öğretmenlerimiz Hessen Eyalet Birliğine müracat edebilirler. Hessen Eğitim Bakanlığı‘na ya da DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘ne müracaat eden bu öğretmenlerimiz Gießen Üniversitesi bağlı İslam İlahiyatı ve Din Eğitimi bilimi kürsüsünce ön eğitim alacak ve DİTİB Hessen Eyalet Birliği tarafından oluşturulan komisyondan İslam din dersi öğretme yeterlilik belgesi alacak. Daha sonrasında ise Hessen Eyaleti’ndeki ilköğretim okullarında inanca dayalı İslam din dersi okutmaya başlayabileceklerdir. DİTİB Hessen Eyalet Birliğinin ortaklığında okutulacak inanca dayalı İslam din dersi konusunda bilgi edinmek, talebe kayıdı konusundan müracat isteyenler ya da bu dersi vermek isteyen öğretmenlerimiz DİTİB Hessen Eyalet Birliğine e-Mail yoluyla: [email protected] ya da telefonla Başkan Fuat Kurt: 0163/3431561, Danışman Dr. Hüseyin Kurt: 0177/9762795 veya Selçuk Doğruer´e: 0163/3431577 ulaşabilirler. DİTİB Hessen Eyalet Birliği Yönetim Kurulu THY Stuttgart’tan Bilgilendirme Toplantısı ürk Hava Yolları Stuttgart Müdürlüğü çevredeki Türk cenaze fırmalarıyla kahvaltı programında buluştu. Stuttgart Kargo Şefi Davut Sanatçı`nın organizesinde yapılan kahvaltı programına Türkiye ve Avrupa Turkish Cargo yetkilileri, Stuttgart Türk Hava Yolları yetkilileri ve cenaze firmaları katıldılar. Katılan fırmalar: Berzah Cenaze, Anadolu Cenaze, Öztürk Cenaze ve DİTİB Cenaze. Stuttgart THY şehir ofisinde başlayan kahvaltı programı güzel bir atmosferde gerçekleşti. Tanışmadan sonra Davut Sanatçı kısaca Türk Hava Yollarını başarılı çalışmalarını anlattı ve son gelişmelerden bilgiler verdi. Daha sonra 2. Bölümde cenaze taşımacılığında yeni gelişmelerden bahsetti: “Cenaze taşımacılığında herzaman cenaze firmaların tercihi milli T havayolu Türk Hava Yolu olmuştur. Bu hizmeti daim ve memnun verebilmek için artan talebi karşılamak üzere Balkan ülkelerine de Türk soydaşlarımızı taşımaya karar vermiştir. Bu şekilde 12 Balkan ülkelerine ucuza İstanbul aktarmalı direkt cenaze taşımaktayız. Bunlar: Sarejevo, Tirana, Sofja, Zagreb, Atina, Selanik, Üsküp, Podgorica, Priştina, Belgrad, Chisnau ve Bukarest. Tüm soydaşlarımız bu hizmetten istifade edebilir. Yakın cenaze firmalarına başvurmaları yeterlidir” dedi. 3. bölümde cenaze firmaların dilek ve temennileri oldu. İlk defa yapılan böyle bir kahvaltı programına tüm cenaze fırmaları THY`ye teşekkür etti. THY Stuttgart katılımcılara hediyeler takdim etti ve bir hatıra fotografıyla program son buldu. Hatice Şahin: “Tesettür Gerekirse Bir Aileyi Gerekirse Bir Toplumu Korur” slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Güney Bavyera Bölgesi Kadınlar Teşkilatı (KT) Tanıtma Başkanlığının hazırlayıp sunmuş olduğu Tesettür Sempozyumu proğramı yoğun ilgi gördü. IGMG Güney Bavyera Bölgesinde ilki düzenlenen proğram Münih’in güzide salonlarından birisi olan Kral Event Center de düzenlendi. Şubelerden genç yaşlı demeden gelip salonun her köşesini dolduran dinleyiciler, IGMG Genel Merkez (GM) KT Başkanı Hatice ŞAHİN hanımefendinin ve IGMG GM İrşad Başkan (İB) Yardımcısı ve Din İstişare Kurulu (DİK) üyesi Hulusi ÜNYE hocaefendiyi, pür dikkat dinlediler. Açılış konuşmasında IGMG Güney Bavyera Bölge KT Başkanı Ayşe ERGAN hanımefendi; “Bu sempozyumu sizleri bilgilendirmek, TESETTÜRÜ Allah’ın emrettigi gibi yaşayabilmek, değerlerimizin izinde kalabilmek için hazırladık. Kız çocuklarının tesettürü konusunda gösterdiğimiz hassasiyeti erkek evlatlarımıza da göstermiyoruz, bu bizleri üzüyor” dedi. Değerlerimiz doğrultusunda gençlerimize ve tüm inananlara TESETTÜRLÜ, hayırlı ve huzurlu ömürler dileyen Bölge KT Başkanı ERGAN sempozyumun gerçekleşmesinde emeği geçenlere, katılımlarından dolayı da herkese teşekkür ederek sözlerini bitirdi. Ardından kısa bir selamlama konuşması yaparak katılanlara tessettür hakkında misaller vererek dinleyicileri günün hatiplerine doğru heyecanlandıran İ IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip SAYAN; “her ne kadar da kadın olsun erkek olsun‚ tesettürlü’ olduğumuzu zannetsek veya ‘tesettürlü’ yaşamaya gayret göstersek de gözlerimiz dinimizce yasak veya sakıncalı olan hususlara, alışmaya başlamış. Tesettürün sadece kadınlar için olmadığını, kadınlar için olduğu gibi erkeklerin de tesettüre riayet etmelerinin gerektiğinin altını çizen IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı SAYAN: ‘İpek ve altın erkeklere haram kılınmıştır. Gözlerin, kulakların ve bütün azaların haramdan sakınmaları da bir tesettürdür. Kabe bile tesettür ile güzelleşmiştir. Tesettür erkeğin de kadının da güzelliği ve iffetidir. Bu husus da bu bilinçte olup kendi- nizi eğitmek, bilgilendirmek için buraya geldiğinizden dolayı her birinizden teker teker teşekkür ederim” dedi. Buna binaen Kur’an`dan ve hadislerden kısa açıklamalar yapan IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı SAYAN sözlerini: ‚Bu seneyi bölgemizde Kur’an ve Hadis senesi olarak ilan ettik’ diyerek bitirdi. Daha sonra günün ilk hatibi IGMG GM İB Yardımcısı ve DİK üyesi Hulusi ÜNYE hocaefendi konuşmasını yaptı. Konuşmasında tesettür konusunun fıkhi boyutunu gelenlere ayetlerle hadislerle açıkladı. Hz. Adem (a.s.)`in cennetteki tesettür hayatından başlayarak orta çağın çeşitli jenerasyonlarına değinerek yakın tarihimizin tesettür anlayışını da ayriye- Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 ten anlatan İrşad Başkan Yardımcısı ve DİK üyesi ÜNYE Avrupa`nın bu gidişatında bir müslüman gencinin tesettür anlayışının nasıl olması gerektiğini gençlere açıklayarak sözlerini: “Milli Görüşçü bir genç olarak bilinçli, kılık kıyafetimize özen göstererek, Avrupa`nın bu bataklağında İslami şuurla yaşamaya mecburuz” diyerek sonlandırdı. Günün ikinci hatibi olarak mikrofona gelen IGMG GM Kadınlar Teşkilatı Genel Başkanı Hatice ŞAHİN hanımefendi ise, salonda bulunanlara Avrupa`da tesettür konusunda yaşanan sorunları gün ışığına çıkararak, bu durumlara karşı nasıl donanımlı olmamız gerektiğini ve bir gencin dim dik ayakta durup öz güvenle tesettürünü savunabilme metodlarını kendi hayatından da kıssadan hisseler hesabı misaller vererek açıkladı. Konuşmasındaki açıklamaları ile bilhassa gençlerin beğenisini toplayan Uzman Pedagok ŞAHİN: “Tesettür deyip geçmeyin. Tesettür bir genci şeytanın verdiği kötü düşüncelerden, tesettür bir genç kızı kem gözlerden ve her ikisini de sürükleyecek kötü amellerden korur. Tesettür gerekirse bir aileyi gerekirse bir toplumu korur ve İslam`a, İslami şuura sürükler” diyerek konuşmasını tamamladı. Şubelerden 15 yaşına girmemiş ve örtünmeye başlayan genç kızların, Bölge Kadınlar Teşkilatı tarafından ödüllendirildiği Tesettür Sempozyumu proğramı, okunan kapanış Kur’an-ı Kerimi ile son buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 08 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber BİL Koleji Yeni Binasına Kavuşuyor 004 yılında Türk girişimcilerin tarafından kurulan ve öğretime başlayan BİL Özel Okulları yeni binasında kavuşuyor. BİL Privat Gymnasium ve Realschule’nin yeni binası 5 Ocak 2013’te törenle açılacak. Törene Baden Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann, Stuttgart Belediye Başkanı Dr. Wolfgang Schuster, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da katılacak. 2 İnşaatı büyük ölçüde tamamlanmış olan BİL Koleji’ni Stuttgart’taki Türk basını açılış öncesi mensupları ziyaret etti. 6 yıl önce 18 öğrenci ile eğitim dünyasına farklı ve taze bir adım olarak atılan BİL Özel Okulları Almanya’da Türk girişimcilerin eğitim dünyasına kazandırdığı ilk okul olma özelliğini de taşıyor. Her geçen yıl artan öğrenci sayısının 2010/2011 eğitim öğretim yılında 277 rakamına ulaşması ile birlikte mev- cut okul binasının ihtiyacı karşılamaması nedeniyle Okul Aile Birliği ve Okul Derneği alternatif arayışlarını yeni bir bina yapma düşüncesi ile nihayetlendirdi. Yeni bina ile ilgili bilgi veren Müdür Muammer Akın, ‘Öğrenci sayımızı artık mevcut binamız kaldırmıyor. Yeni öğretim yılında yapılacak kayıtlarla artık daha büyük bir yere ihtiyacımız olacaktı. Bu nedenle okul yönetimimizin yeni okul kararı neticesinde başlattığı inşaatımız tamamlandı’ dedi. Bad Cannstatt Zuckerfabrik mevkiindeki BİL Koleji inşaatının temeli Stuttgart Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Wolfgang Schuster, Başkan Yardımcısı Michael Föll, Stuttgart Başkonsolosu Mustafa Türker Arı, milli futbolcu Hakan Şükür, siyasi parti temsilcileri Türk ve Alman kurum müdürleri ve vatandaşların katılımıyla 2010 yılında görkemli bir törenle atılmıştı. Trabzonlulara Duisburg da Trabzon uisburg`da bu yıl 17. kez düzenlenen Trabzonlular gecesine kalabalık bir katılım oldu. Duisburg Trabzonlular Derneği her yıl geneleksel olarak düzenlediği geceye, Almanya’nın çeşitli şehirlerinden, Hollanda ve Belçika’dan Wesel Niederrheinhalle’ye akın eden Trabzonlular Hülya Polat, Apolas Lermi, Sinan Sami, Hakan Yıldırım, Sezer Küçük, Aydın Akyol ve Tahsin Terzi’nin türküleriyle coştular. Geceye CHP Trabzon milletvekili Volkan Canalioğlu, Duisburg Belediye başkanı Erkan Kocalar, Dortmund SPD Belediye Meclis Üyesi Volkan Baran, 48 kiloda Dünya Kadınlar Boks Şampiyonu Asiye Özlem Şahin ve çok sayıda davetli katıldı. Avrupa`da Trabzon’u yaşatıyoruz Gecenin açılış konuşmasını yapan dernek başkanı Erdal Osmançelebioğlu; ‘‘1996 yılında kurulan derneğimiz düzenlediği faaliyetlerle memleket hasreti D çeken hemşehrilerinin bu hasreti gidermeleri yönünde hareket ediyor. Düzenlediğimiz hamsi günleri ve aile toplantılarıyla bir ev görevi gören derneğimiz, çocuklarımızın yüksek okulları gitmelerini teşvik ediyor. Karadeniz müziğinin yaşatılması için kurduğumuz Karadeniz koromuzda çalışan gençler hem kendi müziklerini öğreniyor hem de aralarındaki birlik ve beraberlik bağlarını güçlendiriyor” dedi. Avrupa`da yaşayan Gençler bizim değerimiz, onlara sahip çıkalım CHP Trabzon milletvekili Volkan Canalioğlu ise konuşmasında; ‘‘Yabancı bir ülkede doğup büyümelerine rağmen kendi kültürlerine bağlı yetişmişler. Saatlerce horon oynuyor ve yorulmuyorlar. Bu da bu kültüre ne kadar bağlı, bu kültüre ne kadar hasret olduklarının göstergesidir. Bu gençlerin yetişmesinde ve bu kültürü öğrenmelerinde ön- derlik yapan dernekleri tebrik ediyorum. Çalışmalarınızda mutlaka gençlere önem verin onların iyi bir eğitim alarak daha iyi yetişmelerini sağlayın” dedi. Kemençe ile kolbastı geceye damgasını vurdu. Karadeniz’in vazgeçilmezi olan kemençe sesinin hiç susmadığı gecede sahne alan Hülya Polat, Apolas Lermi, Sinan Sami, Hakan Yıldırım, Sezer Küçük, Aydın Akyol ve Tahsin Terzi’nin türküleriyle coşan Karadenizliler gece geç saatlere kadar horon oynadılar. Kemal Yurtnaç: 10 bin Türk Çocuğu Gençlik Dairelerinin Kontrolünde ürkiye'deki Çocuk Esirgeme Kurumu'nun muadili olan Gençlik Daireleri hakkında bilgi veren Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç, “Ailesinde şiddet gören, kimsesiz, bakıma muhtaç çocuklar sosyal devlet ilkesinden hareketle mahkeme kararıyla ailesinden alınıyor. Bu el koyulan çocuklara ya yurtlarda bakılıyor ya da çocuklar koruyucu ailelere teslim ediyor. İdare kendisine gelen bir ihbarla da çocuğa el koyabiliyor. Aile ile çocuğun irtibatını tamamen kesi- T yorlar. 4 bini kayıtlı 6 bini de vatandaşlığımızdan çıkmış olan Türk soylu- lar olmak üzere toplam 10 bin Türk çocuğu bu dairelerin kontrolünde” di- ye konuştu. Yurtnaç, uygulama ile yasanın birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, “Çocuk reşit olduğu zaman dinini kendi seçecek” diyorlar. Siz çocuğa 7-8 yaşında neyi gösterirseniz onu seçer. Çocuklara Hıristiyanlığın yanında Müslümanlık öğretilmiyor. Türk kimliği de unutturuluyor” dedi. Avrupa ülkelerinde sosyal hizmet birimlerince ailelerinden alınan 10 bine yakın Türk çocuğu, farklı dini ve kültürel değerlere uyum baskısıyla karşı karşıya kalıyor. SunExpress Almanya’da Büyümeye Devam Ediyor unExpress Almanya son dönemlerde aldığı ticari kararlarla dikkat çekiyor. Almanya'daki Türk seyahat acenteleriyle direkt çalışma kararı alarak, değişimi ilk olarak acentelerine yansıtan SunExpress, Almanya'da yaşayan ve sık sık Türkiye'ye ziyarete giden Türkleri de sevindirecek üç önemli karar aldı. Düsseldorf Maritim Hotel'de yaklaşık 180 acenteyle bir araya geldiği SunExpress yemeğinde konuşan SunExpress Almanya Genel Müdür Yardımcısı Server Aydın, bu değişimin süreceğini belirterek, amaçlarının Almanya'da yaşayan Türklerle bütünleşmek ve onların seyahat anlamında bütün ihtiyaçlarına cevap vermek olduğunu söyledi. Server Aydın acentelere yapmış olduğu konuşmada, “Uzun zamandır Alman- S ya'da yaşayan vatandaşlarımızın seyahat anlamında taleplerini alıyorduk. Bizim için artık büyük bir ivme yaratacak değişimi başlatma zamanı gelmişti. Önceliği acentelerimize verdik. Artık Almanya'daki acentelerimizle bire bir çalışıyoruz. Her geçen gün acente sayımızı artırıyoruz ve bundan sonra da acentelerimizle daha sıkı, sonuç odaklı çalışacağız” dedi. Ücretsiz İkram ve 30 Kg Bagaj Hakkı 1 Aralık 2012 itibari ile bütün uluslararası uçuşlarda uçak içi satışların yanı sıra ücretsiz sandviç, kek ve su uygulamasına başlayacaklarını belirten Aydın, “Almanya'daki vatandaşlardan gelen yoğun talepleri dikkate alarak, Almanya'dan İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Kayseri, Gaziantep, Elazığ, Samsun ve Trabzon'a olan seferlerimizde bagaj hakkını 20 kg'dan 30 kg'a çıkardığımızın müjdesini vermek istiyorum” dedi. “Cenaze Taşımacılığına Başlayacağız” Gerek acentelerden gerekse Almanya'da yaşayan Türklerden cenaze taşımacılığı konusunda uzun bir zamandır yoğun talep geldiğini belirten Server Aydın, “Artık bu taleplere cevap vermenin zamanı gelmiştir. Bu doğrultuda yaptığımız çalışmalarla hem acentelerimizden hem de vatandaşlarımızdan gelen taleplere cevap vereceğiz ve uçtuğumuz her noktaya cenaze taşıyacağız” dedi. Aldıkları ticari kararların sonuçla- rını gördüklerini ve değişimi her alana yaymak için sıkı çalıştıklarını belirten Aydın, Aldıkları kararların Almanya'da yaşayan vatandaşları memnun edecek kararlar olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi. Gecede, SunExpress Network ve Gelir Müdürü Andreas Thams da yaz uçuş programı ve yeni ücret politikası hakkında acenteleri bilgilendirdi. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinden T.C. Nürnberg Başkonsolosluğuna Ziyaret GMG Kuzey Bavyera Bölgesi Yönetim Kurulu ve Bölge Başkanı Orhan Sarı, T.C. Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil`i makamında ziyaret etti. Çok samimi bir havada geçen ziyarette bilgi alışverişlerinde bulunuldu. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Orhan Sarı yaptığı açıklamada dışa yönelik yaptığımız ziyaretlerin ilki olma hasebiyle Sayın Ece Öztürk Çil hanımefendiye toplumumuza yaptigi birleştirici çalışmalardan dolayı teşekkür etti ve “ziyaretlerimiz başta diğer resmi kuruluş ve sivil toplum örgütlerine devam edecek” dedi. Bu arada IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Orhan Sarı ve ekibi- I ne yaptıkları ziyaretten dolayı memnuniyetini bildiren T.C. Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil; “daha birlikte yapacağımız çok şeylerin olduğuna ve daha sık bir araya gelmemiz gerektiğini söylemek istiyorum” dedi. IGMG heyeti daha sonra T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Cafer Acar`ı da makamında ziyaret ettiler. EKOL Küchen Frankfurt Şubesi Dualarla Açıldı vrupa`da Türkler yeni işyerleri açmaya devam ediyor. Birinci neslin aksine ikinci nesil artık kendi işyerlerini açarak işveren konumuna gelmeyi sürdürüyor. Frankfurt`ta 3. şubesini açan EKOL Küchen sahibi Faruk Yıldırım da bunlardan biri. EKOL Küche Frankfurt, Mainzer Land Strasse 349 numarada 3. şubesini dualarla açtı. Açılışta Kur`an-ı Kerim okuyan, EKOL Küchen Genel Müdürü Faruk Yıldırım`ın babası Şener Yıldırım, daha sonra yaptığı duanın ardından besmeleyle kırmızı kurdelayı kesti. Misafirlere açılışa gösterdikleri ilgi nedeniyle teşekkür ederek helal ka- A zanca vurgu yapan Şener Yıldırım `Durmak yok yola devam` dedi. Çok sayıda davetlinin yanısıra, Türk basın ve medya mensubunun da katıldığı açılışta, ekibi ile birlikte davetlileri selamlayan EKOL Genel Müdürü Faruk Yıldırım vatandaşlara, açılışa gösterdikleri teveccühlerinden dolayı teşekkürlerini ifade ettiler. Merkezi Köln`de bulunan EKOL Küchen, Wiesbaden şubesinden sonra Frankfurt şubesini açan EKOL Küchen sahibi Faruk Yıldırım`ı Hayat Gazetesi olarak tebrik ettik. Açılışta yoğun bir performans gösteren Faruk Yıldırım, “Köln`de açmış olduğumuz EKOL Küchen merkezimizin ardından Wiesba- den`da bir şube açtık, bugün de Frankfurt şubemizi açmanın sevincini yaşıyoruz. Nasip olursa yeni yılın ilk yarısında Paris şubemizi de açarak şubeler serimize bir yenisini daha katacağız” dedi ve “Frankfurt`taki yeni şubemizin açılış sevincini bizlerle paylaşmak lütfunda bulunan Hayat Gazetesine teşekkürlerimi arz ederim” dedi. Almanya`nın her yerinde hizmet verme imkanına sahip olan EKOL Küchen, müşterilerine en uygun fiyat ve taksit imkanı sunuyor. Hizmette sınır tanımayan EKOL Küchen ekibi, müşterilerinin evine giderek mutfağını hiç bir ücret talep etmeden yerinde ve birlikte planlıyor. Frankfurt EKOL Küchen sahibi Faruk Yıldırım vatandaşlara; “Mutfağınızı yaptırmaya karar vermeden önce bize mutlaka uğramanızı tavsiye ederiz. Bizim sevis hizmetimizi, uygun fiyat ve kalitemizi görmeden karar vermeyin” dedi. Yıldırım; `Vatandaşlarımızın açılışımıza gösterdiği ilgiye Hayat Gazetesi aracılığı ile tekrar teşekkür ederiz” dedi. T.C. Münih Başkonsolosluğundan IGMG Güney Bavyera Bölgesine Tam Kadro Ziyaret ürkiye Cumhuriyeti Münih Başkonsolosu Kadir Hidayet ERİŞ, Konsolos Yardımcısı Selçuk EKE, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali ÜNAL, Ticaret Ataşesi İsmet SALİHOĞLU ve Çalışma Ataşesi Hüseyin BAĞCECİ İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı Güney Bavyera Bölgesini ziyaret ettiler. IGMG Fürstenfeldbruck şubesinde gerçekleşen ziyaretin açılışı Şube Başkanı Ali ATALAR`in selamlama konuşmasıyla gerçekleşti. Daha sonra Baskonsolosluk heyetine selamlama konuşması yapan IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı Muhammed Tayyip SAYAN ise, okullarda İslam din derslerinin takibinin, Peygamber Efendimiz (s.a.v)‘ i anma proğramları ve Çanakkale kutlamalarında birlikteliğin sağlanmasının, Nazi ırkçılığına karşı alınması gereken tedbirlerin ve toplumun endişelerinin giderilebilmesi konusunda resmi merciler ile diyaloğu ve iletişimi kurarak rahatlatıcı açıklamaların yapılmasının çok elzem olduğunun altını çizerek konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Biz T Milli Görüş olarak gerek yaşadığımız ülkenin olsun gerek halkımız ve insanlarımızın huzuru ve refahı için olsun elimizden geleni yapmaya hazırız” dedi. IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı SAYAN`dan sonra konuşmasını yapan Münih Başkonsolosu K. Hidayet ERİŞ bey: “Biz devlet olarak halkımızın arasında bir fark koymaksızın herkese eşit derecede hizmeti götürmeye çalışıyoruz. Milli Görüş ismi üstünde MİLLİ‘dir dolayısıyla biz burda kendimizi daha rahat hissediyoruz. Zira samimiyeti ve içtenlikliği görüyoruz” diyerek Milli Görüş yetkililerine yapmış oldukları başarılı hizmetlerden dolayı teşekkür etti. Daha sonra Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali ÜNAL, Ticaret Ataşesi İsmet SALİHOĞLU ve Çalışma Ataşesi Hüseyin BAĞCECİ, çalışmaları hakkında bilgiler verdiler. Ziyaret soru cevap faslının ardından IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip SAYAN`ın Başkonsolos K. Hidayet ERİŞ`e çiçek taktimi ile sona erdi. HAYAT “Allah’ın şehitleri olduğu gibi şairleri de var.”(Süleyman Nazif) 1873 senesinin Aralık ayında İstanbul’da doğan M. Akif, yine Aralık ayının 27. günü, 1936’da İstanbul’da vefat etmiştir. Osmanlı Cihan Devleti’nin en debdebeli son dönemlerini, 1. Dünya Savaşı’nı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşamış olan Mehmet Akif Ersoy, bazılarına göre sadece “İstiklâl Marşı Şairi”, bazılarına göre “İslâmcı Şair”, “Rejim Muhalifi”, bazılarına göre de, 20. asrın en büyük Türk şair-yazar ve mütefekkirlerindendir ki, ben de bunların kervanına can-ı gönülden dahilim. İstiklal Harbi’nden sonra dağılan imparatorluğun son kalesi Anadolu`da düşman orduları tarafından işgal edilmeğe başlanınca Mehmet Akif, Balıkesir, Konya ve Kastamonu gibi illerimizde halkı bağımsızlık için mücadeleye çağıran konuşmalar yapar. Zamanın TBMM tarafından açılan İstiklal Marşı şiir yarışmasına 700’ün üzerinde eserle başvurulmasına rağmen içlerinden uygun birisi bulunamayınca, M. Akif ’e müracaat edilerek İstiklal Marşı’nın yazılması sağlanır ve ilk defa mecliste okunduğunda her kıtası ayakta alkışlanır. 12.13.1921 tarihinde de hepimizin bildiği şaheser, İstiklal Marşı TBMM tarafından kabul edilir. Tarihin kendisini ve tarihe mal olmuş şahsiyetleri, sözkonusu zaman ve şartlar içinde değerlendiremeyenlerin bir kısmı Mehmet Akif ’e, Arnavut kökenli, bir kısmı Abdülhamit’e muhalif olduğundan dolayı, bir kısmı da Mustafa Kemal Atatürk’le düşüncelerinin örtüşmemesinden hareketle, temkinli yaklaşırlar. Bunlara bir de Mehmet Akif ’i gerek düşünce ve gerekse dil olarak anlamakta zorlananları ilave ederseniz; ortaya, unutulmaya ve unutturulmaya mahkûm edilmiş, yakın tarihimiz ve milletimiz adına bir hazin tablo çıkar. Akif ’in şiirlerini dillerinden düşürmeyenlerin büyük çoğunluğunun da, eşi ve benzerine az rastlanır bu müteffekiri idrak edebilme noktasında ciddi şüphelerim var. Bizi zaten haklı olarak bir türlü kabullenemediğimiz, içimize sindiremediğimiz mevcut durumumuza mahkûm eden zihniyet; tahlil fukarası şu ezberci zihniyettir! Yüz sene evvelinden aydınlarımızın tartışmaya başladığı ve hâlâ hangisinde karar kılınacağına dair kararsızlığın devam ettiği Batıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük akımlarının hiçbirinde Akif ’i göremezsiniz. Fakat, yazımızın ilerleyen kısımlarında göreceğiniz gibi, çağın şartlarını iyi kavramış, İslâm âlemini olduğu kadar Batı’yı da tetkik etmiş, Türk milletiyle bütünleşirken kuru bir Türkçülük, İslâm’ı yorumlarken sathî bir İslâmcılık yapmamıştır. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 11 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Mahmut AŞKAR dosya Asrın İdrakine İslâm’ı Söyletmek Bize göre Şark’ın bu düşüncesi, belâgatı ve edebiyatıyla büyük evladının fikir mücadelesi, aşağıdaki iki mısrasında özetlenmiştir: “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.” [email protected] Asrın İdrakine İslam’ı Söyletmek Veya Mehmet Akif Ersoy O, sadece Anadolu Türklerinin değil, tümüyle İslam aleminin acılarını yüreğinde hisseden, şiirlerinde bu yaralara merhem olabilecek reçeteler sunan, tavizsiz bir fikir ve inandığını yaşayan dava adamıdır. Burada bunun ayrıntılarına girmek istemiyorum. Merak edenler, Mehmet Akif ’in hayat hikâyesine bakabilirler. Sadece Hüseyin Cahit Yalçın’ın üstad için söylediği bir cümleyi naklederek bu bahsi noktalıyoruz: “Mehmet Akif ’in hayatı, eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir...” Gıpta ile baktığımız milletleri bu seviyeye taşıyanların; o milletin münevverleri olduğu gerçeğini gördükçe, ister-istemez yakın ve uzak maziye projektör tutarak; “bu evsafta bizim kimimiz var?”a cevap arıyor ve alaca karanlıkta bir depoya istif edilen “tarihi kalıntılar”ınız içinde bunca geçen zamana rağmen etrafını aydınlatmaya devam eden bir ışığın kaynağına doğru ilerliyorsunuz. Bu “nur”a dokunduğunuzda; “Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl milletmişiz; Gelmişiz dünyaya, milliyet nedir öğretmişiz! Kapkaranlık iken bütün afakı insaniyetin, Nur olup fışkırmışız, ta sinesinden zulmetin.” diye haykıran, o haykırışla sizi 1400 küsur sene öncesine, yani insaniyetin zifiri karanlığına nur gibi fışkıran medeniyetin doğuşuyla ve bilahare o tarihten 400 sene sonrası, bu tarihten bin sene öncesine, milliyetin ne olduğunu dünyaya öğreten, nasıl bir millet olduğumuz hakikatiyle sizi karşı karşıya getiren Mehmet Akif ’le tanışıyor ve irkiliyorsunuz. Akif, bir taraftan “Tek dişi kalmış canavar” dediği medeniyetin saldırgan temsilcilerine ve yerli işbirlikçile- rine karşı konuşmaları ve kalemiyle amansız bir mücadele verirken, diğer taraftan da içerideki cehalet, din istismarı ve geri kalmışlığa karşı mücadele etmektedir: “Çalış dedikçe şerîat, çalışmadın, durdun Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!” Batı’nın ilmi ve fenni üstünlüğü karşısında milletin içinde bulunduğu bilgisizlik ortamını aşağıdaki mısralarda feryad edercesine dile getirirken; zamanın, ilim zamanı olduğunu uyarısını da tekrarlamaktan geri kalmıyor. “Felâketin başı, hiç şüphe yok, cehâletimiz; Bu derde çâre bulunmaz - ne olsa - mektebsiz; Ne Kürd elifbayı sökmüş, ne Türk okur, ne Arab; Ne Çerkes’in, ne Lâz’ın var, bakın, elinde kitâb! Hülâsa milletin efrâdı bilgiden mahrûm. Unutmayın şunu lâkin : “Zaman: zamân-ı ulûm!” Ve Batı’yla aradaki 300 senelik mesafeyi kapatabilmek için; “Sade Garbın, yalnız ilmine dönsün yüzünüz. O çocuklarla beraber, gece gündüz didinin; Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin;” şeklinde veya şöyle tavsiyede bulunmaktadır; ”Alınız ilmini garbın alınız san’atını; Veriniz hem de mesainize son süratını.” Bütün bu yalvarış, temenni ve tavsiyelere rağmen geldiğimiz nokta hepinizin malûmudur. Bir zamanlar dünyaya medeniyet getiren bir milletin kurduğu cihan devleti can çekişirken, bunun en başta gelen sebeplerinden birisi de, alimlerinin ve ilim yuvalarının yokluğudur. Mehmet Akif de zaten bunu sorguluyor: “Medresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü... Haydi göster bakayım şimdi de İbnü’r Rüşdü? İbn-i Sina niye yok? Nerede Gazali görelim! Hani Seyit gibi, Razi gibi üç beş âlim.” Kanaatimce Mehmet Akif ’i ve onun gibi düşünenleri diğerlerinden ayıran önemli ve esas husus burada aranmalıdır: (Bugünün siyasi tabiriyle) imparatorluktan millî devlete geçiş döneminde her Türk aydını ve siyasetçisi muasır (çağdaş) medeniyet seviyesini yakalayabilmek için arayış içindeydi. Bu konudaki hedef aynı olmasına karşılık, bunlardan birisi; bu topraklar üzerindeki bin yıllık İslâmî geçmişi adeta yok sayarak Batı’ya yönelmeği yeğlerken, diğeri; bu gerçeği görmemezlikten gelmenin kendini inkâr etmek manâsına geleceğini savunmaktaydı. Maalesef geldiğimiz bugünkü nokta Akif ’i haklı çıkardı: Maziyi yıkarak geleceğimizi kurmaya kalktık. Aradan seksen küsür sene geçmesine rağmen, sisteme askerî darbelerle ara verilmesi, bir türlü gündemden düşmeyen sistem tartışmaları, birbirimizi laiklik ve antilaiklikle suçlayarak Batı mı, yoksa İslâm mı, köşesine sıkıştırma çabaları, her Türk vatandaşının günlük hayatında karşılaştığı konuların başında gelmektedir. Anlaşılan odur ki, bunca acı tecrübeden ve bedeli millet olarak ağır ödenen yanlış Batılılaşma sevdasından hâlâ elitimizin büyük bir kısmı ders almamış ve tarih tekerrür etmeğe devam ediyor. Yine Şair’in deyimiyle; hiç ders alınsaydı tekerrür eder miydi? Şark-Garp kıyaslamasının en veciz örneğini, Berlin dönüşünde Avrupa’daki mevcut duruma istinaden Akif ’e yöneltilen bir sorunun cevabında bulmak mümkündür: Dinleri işimiz gibi, işleri ise dinimiz gibidir. Sağlam bir Şark bilgisine sahip olan Üstad Mehmet Akif, camideki ve kahvedeki insanımızın sosyal hayatını da okuyabilmiş ve bunu Safahat’ta uzun uzun manzum olarak anlatmıştır. Kur`an-ı Kerim’in tefsiriyle yedi sene boyunca uğraşmasına rağmen neticede bundan vazgeçmiştir (Bu husula ilgili iddiala burada girmek istemiyorum). Mısır’da yaşadığı yıllarda Kahire Üniveritesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı üzerine dersler verdiğini de burada zikretmekte fayda vardır. Üstad’ın düşünce hayatında 11.yy.da yaşamış olan Şeyh Sadi-i Şirazi’nin önemli bir yeri olduğu kaydedilmektedir. Aynı zamanda bir İslâm Âlimi olan Mehmet Akif ’de bir Yunus Emre’nin, bir Mevlana Celaleddin Rumi’nin izlerini de görmek mümkündür. Onun insana bakışında da Kur`an ilhamlı olduğunu görürüz. 20. asırdaki Batı’nın insana biçtiği kalıp; kendisini tanrı ilân ederken, maddenin hâkimiyetine boyun eğen insana karşılık, Akif ’de in- HAYAT san, (tasavvuftaki gibi) âlemlerin sırrını özünde barındıran, meleklerden daha yüce, Allah’ın yeryüzündeki halifesi mertebesinde bir varlıktır: “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen “Muhakkar (1) bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat bilsen Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden ulvîdir: Avâlim (2) sende pinhandır (3), cihanlar sende matvîdir (4)” (1): horlanmış, (2): Alemler, (3): saklı, gizli, (4): bükülü, dürülmüş şey. O parçalanmış imparatorluğun yıkıntıları arasından eşi ve benzerine rastlanmayan bir kahramanlıkla kazanılan İstiklal Savaşı’nda milletinden, bir daha parçalanmamak, işgale uğramamak ve Kur’an’dan ilham alarak, muasır medeniyet seviyesini ya- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 12 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 kalamak ve asrın idrakine İslâm’ı söyletmek için birlik-beraberlik isterken, “Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” diyerek, aynı gayeler etrafında kenetlenmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. Daha başlangıcında bulunduğumuz 21. asır İslâm’la meşgul. İslâm tartışılıyor, yargılanıyor, hakkında hükümler veriliyor. Müslümanlar hem işgal hem de töhmet altında. Müslümanların ülkesi kadar, hatta ondan daha fazla beyinleri işgal! Geçen asırda olduğu gibi yine İslâm coğrafyasında kan ve gözyaşı var. “Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı/İslâm’î uyandırmak için haykıracaktım” diyen Mehmet Akifler ve Muhammed İkballer yetişmiyor artık. Nasıl yetişsin ki?... Dili bağlı olan sen değil, benim kendinden bihaber, özgelere hayran, bedbaht neslimdir ey “Allah’ın Şairi”... Haykırışını Safahat’ında boğmasalar, oraya gömmeye çalışmasalardı, Asımın Nesli, asrın idrakine İslâm’ı haykıracak, “gür sesli, gür imanlı beyinler” yetişecekti. “Asrın idrakine İslâm’ı söyletmek” ama nasıl ve kiminle? İslâm’ı Mehmet Akif gibi bir mütefekkirin kaleminden öğrenmeğe ve anlamaya, daha doğrusu idrak etmeğe fırsat ve imkân veril- dosya mezse, bu asrın müslümanı İslâm’î nasıl idrak edecek, kimden öğrenecek?... Hem ülkemizde ve hem de İslâm dünyasının genelinde Müslüman-Şark ile Hıristiyan-Garp kültürü arasında sıkışıp kalan, hâkim medeniyet anlayışının ablukası altındaki müslüman halkların şaşkınlığı ve uyuşukluğuna Üstad Mehmet Akifce bir uyarıda bulunarak sohbetimizi noktalarken, kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz. “Alemde ziya olmasa halk etmelisin halk Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk!” IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Türkiye Şubesi Açıldı yılı aşkın süredir yürüttüğü kampanya ve projelerle 60’ı aşkın ülkede, milyonlarca mazlum ve mağdura uzanan IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Türkiye’de şube açtı. Türkiye şubesi Hollanda, Avusturya, Fransa, Danimarka, İsviçre ve Somali’den sonra Hasene’nin açılan 7. şubesi oldu. Hasene’nin İstanbul’daki Türkiye Şubesinin açılış programında IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, IGMG Onursal Başkanı Yavuz Çelik Karahan, İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Müdürü Emir Eş, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu ve bazı yardım kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri, gazeteciler, Hasene Derneği Başkanı Mesut Gülbahar hazır bulundu. “Türkiye’de mazlum ve mağdur kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz” İçerisinde “Hasene” ifadesi geçen Fussilet suresi 30 ila 36. ayetlerinin okunmasıyla başlayan programda kısa bir konuşma yapan Başkan Mesut Gülbahar, Avrupa’da birçok ülkede şube açtıklarını söyledi ve “Mazlum ve mağdurlara uzanan el ve bu elin Avrupa’dan dünyadaki mazlumlara açılımına niyet ederek 1 Ekim 2010 tarihinde kurulan derneğimiz, özellikle son yaptığımız Kurban Kampanyası’nda 64 ülkedeki mazlum ve mağdurlara ulaşmanın heyecanını yaşamış ve bu görevi en iyi şekilde yerine getirip emanetleri sahipleri olan mazlum ve mağdur kardeşlerimize ulaştırmıştır. Merkezi Almanya’da bulunan derneğimizin Avrupa’da birçok ülkede şubesi bulunuyor ve bugün ise Türkiye Şubemizin açılışı için buradayız” dedi. “Avrupa’ya göç etmiş olan insanlarımız değerlerini kaybetmeden, Türkiye ile bağını koparmadan hayatını devam ettiriyor” diyen Gülbahar sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Avrupa’da yaşayan insanımız Türkiye’deki akrabalarına karşı, eş ve dostlarına karşı devamlı yardımlaşma içerisinde bulunmuştur. Van’da meydana gelen depremin akabinde bölgeye taşıdığımız yardımlar da bu dayanışmanın bir örneğini gösterir niteliktedir. Depremin ardından yaptığımız yardımlar ile Van’da her 5 aileden 1 aileye ulaştık.” “Bu dünya bize büyüklerimizden mi- 2 ras kalmadı; bizler bu dünyayı bizden sonrakilerden emanet aldık” Keşmir atasözünü hatırlatan Gülbahar, sözlerini Türkiye’de yaşayan mazlum ve mağdurların yanında daha fazla yer almaya çalışacaklarını ifade ederek tamamladı: “Son yaptığımız Kurban Kampanyası’yla 60 ilde dağıtımlarımız oldu ve bu hizmeti 17 ilde valiliklerimizle çalışarak ifa ettik. Hasene Türkiye Şubemizle Türkiye’de yaşayan mazlum ve mağdurların yanında daha fazla yer almaya çalışacağız.” Açılışta bulunamayan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Van Valisi Münir Karaloğlu, Düzce Valisi Adnan Yılmaz, Bingöl Valisi Mustafa Hakan Güvençer, Ordu Valisi Orhan Düzgün, Sakarya Valisi Mustafa Büyük, İstanbul Büyüksehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve bazı sivil toplum kuruluşları selamlama mesajlarıyla programa katıldı. “Hayatımızı güzelleştirirsek ölümümüz de güzelleşecek” Hasene’nin tanıtım filminin gösteriminin ardından kürsüye gelen IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, programa davet edildiklerinden dolayı teşekkürünü ifade etti ve “Hasene” kelimesinin neler çağrıştırdığına değindi: “Hasene, yüzleri güldürür, hayırları yayar; kanın, barutun, anarşinin, terörün olmadığı bir dünyayı öngörür... Her türlü felaketin, iç kavgaların olmuş olduğu bir dönemde Hasene mazlum ve mağdurların yüzlerini güldürmek için onlara uzanan bir gönül köprüsü oldu. Dünyanın 64 ayrı ülkesine giden Hasene gözlemcileri sadece 5 kilo et vererek, 10 kilo gıda yardımı yaparak insanları bir yıl doyuramayacakları bilinciyle çalışmalarını sürdürdü. Bu çalışmalar insanlığın ölmediğini gösteren çalışmalardır. Efendimiz ‘Yarım hurma dahi olsa vererek kendinizi ateşten koruyunuz’ buyurmuştur. Aslında biz Hasene’nin güzellikleriyle kendimizi, ailemizi; özellikle de hesabımızı kolaylaştırmak, ahiretimizi güzelleştirmek için bu çalışmaları yapıyoruz. Hasene güzelleştirmek demek; sadece bu dünyayı değil, ahireti de güzelleştirmek demek. Hasene Türkiye’deki mazlum ve mağdurların da hayır duasını almak için burada şubesini açtı. İnsanlığın huzuru için, yeryüzünde adaletin tesisi için bu çalışmalar artarak devam etmelidir. Kişi nasıl yaşarsa öyle ölür. O yüzden biz hayatımızı güzelleştirerek ölümümüzü güzelleştireceğiz.” İnsanların özellikle ümitlerini yitirdiği bir anda ümitlerini yeşertmekte bu tür çalışmaların önemli olduğuna değinen Ergün, Hasene’nin son kampanyası kurban çalışmalarına dair ise, “Hasene; Avusturalya’dan Kanada’ya, İtalya’dan Norveç’e, İsveç’den İsviçre’ye, Almanya’dan Hollanda’ya değin Müslümanların artık gurbet diyarı değil, anavatan olarak kabul ettikleri bu ülkelerde, 130 bini aşkın kurban bağışı toplayarak ve başta Türkiye’miz olmak üzere dünyanın 64 ayrı ülke ve bölgesinde 300’ü aşkın gözlemcinin nezaretinde dağıttı.” dedi. “İsmi güzel bir dernekle karşı karşıyayız” IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün ardından kürsüye gelen İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu ise “Hasene” isminin güzelliğine değindi ve şunları söyledi: “İsmi güzel bir dernekle karşı karşıyayız. Emaneti doğru insanlara aktarma hususunda üzerine almış olduğu görev dikkate alındığında çok güzel bir misyonu ifade eden bir isim. Bu isimle inşallah kıyamete kadar hizmet etme imkânı olur.” Dokucu, yardım faaliyetlerinde yardım yapanların da çok ciddi kazanımları olduğunu şu cümlelerle dile getirdi: “Sivil toplum kuruluşlarının her birinin bir hedef kitlesi var; kimisi sağlıkla, kimisi fakir fukarayla, kimisi ise zulme uğrayan insanlarla daha fazla ilgileniyor. Amaç o insanların hizmet alması gibi gözüküyor ama bu çalışmalara aslında, gerek parasıyla, gerek zamanıyla, gerek diğer destekleriyle katkı sağlayan insanların daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Biz bu tür çalışmalarla hem topluma, hem insanlığa varolan borcumuzu onlar vasıtasıyla gidermiş oluyoruz. Bu noktada ben Hasene’ye anayurda yaptıkları ve yapacakları yardımlardan, katkılardan dolayı tebriklerimi iletmek istiyorum.” Hasene Türkiye Şubesi’ne destekleri olabilirse memnun olacaklarını söyleyen Dokucu yardımlar hususunda yapılacak çok iş olduğunu şu cümlelerle ifade etti: “Çok sayıda sivil toplum kuruluşu var; ancak ümmetin coğrafyası bir taraftan, zulme uğrayan insanların sayısı bir taraftan dikkate alındığında, yapılacak işin ve yerin çokluğu yanında az kalmaktadır. Bu coğrafyada yapılacak her noktada çok iş olduğunu biliyoruz. Dünyadaki mazlum ve mağdurların ihtiyaçlarını, açlığını birkaç gün ya da birkaç hafta gidermek aslında sorunu çözmüyor; ama bir anlamda bir merhem oluyor.” Açılışta görsel ve yazılı basından da davetliler bulundu. Program şube açılışı için kurdalenin kesilmesiyle nihayetlendi. HAYAT lman Federal İstatistik Kurumu`nun 05.07.20121 tarihli basın açıklamasına göre 2011 yılında 38.456 çocuk ve genç himaye altına alındı. Bu rakam 2010 yılına nazaran yaklaşık 2100 oranda daha fazla olup % 6`lık bir artışa denk gelmektedir. (28.200 çocuğun himaye altına alındığı) 2007 yılına nazaran ise artış % 36 oranındadır. Bu genel artışlarla birlikte, himaye altına alınan Müslüman çocukların sayısı da giderek artmaktadır. Himaye altına alınan çocuklar arasında Alman olmayanların sayısı Almanya çapında yüzde 24 oranındadır (bu oran 9 209 himaye altına alınan çocukla denktir). Eğer çocuk veya genç, Alman vatandaşlığından hariç bir başka vatandaşlığa daha sahip ise vatandaşlığı sadece Alman vatandaşlığı olarak kayda geçmektedir.2 Yabancı ebeveynlerin çocukları Almanya`da doğduğunda, onlara otomatik olarak Alman vatandaşlığını veren ve 2000 yılında yürürlüğe sokulan opsiyonel düzenleme3, göçmen kökenli çocuklar olarak himaye altına alınan Türk çocuklarının istatistiklerde kaybolmasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı, durumlarının nasıl olduğu, hangi ailelerde yaşadıkları, çocukların dinî ve kültürel kökenleri dikkate alınıp alınmadığı ve korunup korunmadığı, eğer korunuyorsa bunun hangi şekilde yapıldığı bilinmemektedir. Yasal Hususlar Himaye altına alınan çocuklarla ilgili en münasip önlemleri geliştirmek ve başarıyla uygulayabilmek ve dolayısıyla himaye altına alınan Müslüman çocukların durumlarını da iyileştirebilmek için ilk önce çocuklar hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak gerekmektedir.4 Nitekim Müslüman çocukların bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar “normal” çocuklarınkinden farklıdır. Göçmen kökenli çocuk ve gençlere yapılacak yardımlar BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS)’de yazan hükümlere dayanır.5 ÇHS’nin 20. Maddesinin 3. Fıkrasında, öz ana babanın yanında bakımı mümkün olmayan çocukların barındırılmalarına ilişkin seçenekler arasında, evlatlık alma işleminden önce, bir bakıcı ailenin yanında, İslam Hukukuna göre “Kafala”da ve bakım yurdunda barındırılmala- A Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 13 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Bekir ALTAŞ [email protected] Himaye Altına Alınan Müslüman Çocuklarla İlgili Standartlar ve Yasal Dayanaklar rından söz edilmektedir. Burada, “sayılan seçenekler arasında tercih yaparken (…) çocuğun eğitimi hususunda istenilen devamlılık, bunun yanısıra çocuğun etnik, dinî, kültürel ve dil kökeni, gereğince dikkate alınmalıdır”. ÇHS’nin 8. Maddesi uyarınca sözleşmeye taraf devletler, çocuğun kimliğine ilişkin “çocuğun hakkına riayet etmeyi, yasaya aykırı müdahalelerde bulunmaksızın çocuğun kimliğini, uyruğunu, ismini ve kanunen kabul görmüş aile ilişkilerini muhafaza etmeyi” taahhüt ederler. Eğer yasaya aykırı bir biçimde çocuğun kimliğine ilişkin unsurların bazıları veya tümü elinden alındıysa, ta- raf devletler, çocuğun kimliğini en kısa zamanda eski haline getirmek amacıyla, çocuğa layık olan himaye ve korumayı sağlarlar.” Alman Hukukunda bu talimatlar şu ana kadar VIII. Sosyal Güvenlik Kanunu (SGB VIII)’in 9. Maddesinin 2. Fıkrasında yer almaktadır. Burada “yardımları şekillendirir ve görevleri (…) yerine getirirken gençlerin ve ailelerinin özel sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve hususiyetleri dikkate alınmalıdır.” Ayrıca Alman Medeni Kanunu’nun 1801. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca çocuk barındırılırken, çocuğun ve ailesinin dinî inancına veya dünya görüşüne riayet edilmelidir. dosya Tatbiki Direktiflerin tatbikine gelince, bakılacak çocuğun barındırılması husunda karar alınırken çocuğun “etnik, dinî, kültürel ve dil” kökenine ne kadar değer verildiği, kişiliğinin geliştirilmesi açısından da, müphemdir. Federal Almanya İslam Konseyi 2008 yılının Ocak ayında bu konuda Eyalet Gençlik Yardım Kurumları’na konuyu sordu. Eyalet Gençlik Kurumları Federal Çalışma Grubu, himayesine çocuk alan Müslüman ailelerin sayısı hakkında henüz güvenilir bilgilerin mevcut olmadığı cevabını verdi. Kurum, elinde bulunan raporlardan yola çıkarak bu hususta sadece birkaç münferit örneklerin mevcut olduğunu varsaymaktadır. Konuyla ilgili Müslüman teşkilatlarla düzenli olarak sürdürülen işbirliği hakkında da sistematik bilgiler mevcut olmadığı bilgisi verildi. Alman Gençlik Yardımı ve Aile Hukuku Enstitüsü (DIJuF)’ye6 ait hukukî bilirkişi raporu da, yapılan tahmini tasdik etmektedir. Öyleki, raporda, barındırılmaların tatbikinde Müslüman çocukların çoğu kez başka bir dine mensup olan bakıcı ailelerde barındırıldıkları söylenmektedir. Bu durum ise, özellikle çocuğun uzun bir süre bakıcı ailenin yanında kalması halinde, ebeveyn ve çocuğun arasında kuvvetli bir (kültürel) yabancılaşma meydana gelmesi sebebiyle çocuğun eski ailesine geri dönme opsiyonu imkansızlaşması ihtimalini doğurmaktadır. Literatürde bulunan örnek bir olayda, beş yaşında bir çocuğun Türk annesiyle artık anlaşamadığı için mahkeme tarafınca “dil farklılığı” sebebiyle çocuğun artık devamlı olarak Alman bakıcı ailenin yanında kalmasına hükmedilmiştir.7 Eski aileye geri dönme opsiyonunun korunması hususunun yanısıra kültürel kökenin muhafaza edilmesi de çocuğun kişiliğinin olumlu gelişimi ve çocuğun esenliği açısından anlamlıdır. EdholmWenz, yabancı gençlere yapılan yardımlar kapsamındaki yurt eğitimleri konusunda yaptığı araştırma çalışmasında netice olarak bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlardan biri, çocuğun öz ebeveynle görüşmemesi durumunda kültürel kökeninin diri kalması ve yabancılaşma sürecine mani olmak amacıyla ebeveyn yerine kendi kültür HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir çevresinden diğer “tarafsız” kişinin bulunması tavsiyesidir.8 Sonuç Almanya’da bakıcı ailelerde yaşayan Müslüman çocukların gelişim süreçleri hakkındaki bilgiler oldukça azdır. Bundan dolayı bakım altında olan Müslüman çocukları, özel ihtiyaçları olan, kendi başına bir hedef grup olarak tanımlanmalıdır. Prensip olarak kültür kökeninin ve anadilin muhafaza edilmesi hususuna daha fazla ağırlık verilmelidir. Bunun için bakımı üstlenecek Müslüman ebeveyn aramanın yolları araştırılmalıdır, bu ise örneğin İslam Cemaatleriyle daha kapasamlı bir işbirliği yaparak gerçekleştirilebilir. Akraba ilişkilerini diri tutmanın anlamı ve bunun tanıdığı imkânlar ve “milieunahen” türü barındırma şekli şimdiye kadar olduğundan daha fazla göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun dışında şu ana kadar Almanya’daki mevcut olan uygulamalardan daha fazla bir biçimde, çok kültürlü bakım ortamları ve ➤ 14 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 çocukların himaye altına alınması konusundaki yasal çerçevenin koyduğu koşullar hakkında, Gençlik Yardım Kurumları’nda karar yetkisine sahip kişilere daha yoğun bir şekilde eğitim verilmelidir. Anayasa’nın 6. Maddesinin 2. Fıkrasının 2. Yarı Cümlesinde, Devletin çocuk esenliğini koruma yükümlülüğü “ebeveyn sorumluluğu”nun yanında sadece “tali” sırada olduğu gözden kaçmış gibi gözüküyor.9 Anayasanın 6. Maddesinin 2. Fıkrasının 2. bendinde geçen devletin koruyucu görevi hakkındaki hükümler, devlete ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi yönetmelikle düzenleme hakkını vermemektedir. Hem ebeveyn hakkı hem de çocuğun temel hakları “devletin yasaya aykırı müdahelerine karşı özgürlük haklarıdır”.10 Bu demektir ki devletin organları ancak, ebeveynin çocuğun esenliği hususunda sahip olduğu yorumlama hakkındaki kendisine tanıdığı toleransı “bâriz” bir şekilde aştığı zaman, yani ebeveynin yorumu “kabul edilemez” bir hal aldığı aşırı durumlarda, çocu- ğun esenliğini koruma amacıyla müdahelede bulunabilirler.11 Burada hem anayasal açıdan hem de toplumsal politika açısından değişik eğitim usülleri karşısında müsamahalı olunmalı ve sosyo-kültürel ve dinî koşullar dikkate alınmalıdır.12 Dipnotlar: 1 05.07.2012 tarih 229 no.lu basın açıklaması: https://www.destatis.de/DE/PresseService/Presse/Pressemitteilungen/2012/07/P D12_229_225.html 2 Kayda alınan bilgilerin yasal dayanağı Alman Sosyal Güvenlik Kanunu`nun Sekizinci Kitabı`nın (SGB VIII) 99. Maddesinin 2. Fıkrası No.2`dir. Bu yasada “Göçmen asıllıdır” diye bir bilginin kaydedilmesi öngörülmemiştir ve bundan dolayı böyle bir bilgi resmi istatistiklerde gözükmemektedir. 3 Eğer (Alman Vatandaşlık Kanunu`nun 4. Maddesinin 3. Fıkrasına göre) ebeveynden biri çocuğun doğumunda Almanya`da en az sekiz yıldır mutat ve yasal ikametgâha ve ayrıca süresiz oturma hakkına sahipse ve çocuğun anne ve babası ikisi de yabancı uyruklu ise ve çocuk 1 Ocak 2000 tarihinden sonra yurtiçinde doğdu ise çocuk Alman vatandaşıdır. 4 Handbuch Pflegekinderhilfe (El Kitabı - Evlatlık Alınan Çocuklara Yardım), içinde: Britta Sievers/Kathrin Thrum, dosya Pflegekinder mit Migrationshintergrund (Evlatlık Alınan Göçmen Kökenli Çocuklar), S. 783 vs. 5 BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocuk Haklarına Dair 20.11.1989 Tarihinde Onaylanan Sözleşme, Almanya’da 1992 yılından beri yürürlüktedir. 6 DIJuF’nin 26.02.2007 tarihli hukukî bilirkişi raporu (V 2.300 Ho). 7 Motzer/Kugler 2003, S. 190. 8 Edholm-Wenz 2004, S. 244. 9 BVerfGE 74 (Federal Anayasa Mahkemesi), S. 102, 124 vs. 10 Niehus/Rux, Schul- und Prüfungsrecht (Okul ve Sınavlar Hukuku), Münih 2006, Rn. 82. 11 bkz. Palandt/Diederichs, § 1666 Rn. 14; Böckenförde, Essener Gespräche (Essen Konuşmaları) Cilt 14, S. 75; Erichsen, Elternrecht – Kindeswohl – Staatsgewalt (Ebeveyn Hakkı - Çocuğun Esenliği Devlet İktidarı), S. 52; Ossenbühl, Das elterliche Erziehungsrecht im Sinne des Grundgesetzes (Anayasaya göre ebeveynin eğitim verme hakkı), S. 71 vs. 12 Münchener Kommentar zum Bürgerlichen Gesetzbuch (Medeni Kanuna İlişkin Münih Açıklamaları), Cilt 8, § 1666 Rn. 53; Palandt/Diederichsen, § 1666 Rn. 4; Janz/Happe, Gesetz zur Neuregelung des Rechts der elterlichen Sorge (Velâyet Hukuku’nun Yeniden Düzenlenmesi Kanunu), § 1666 Dipnot 13. “Anne Babasının Yüzüne Sevgiyle Bakmak İbadettir” GMG Hessen Bölgesi Kuzey Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından düzenlenen AnneKız Programı büyük beğeni topladı. İslam Toplumu Milli Görüş Hessen Bölgesi Kuzey Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) 2012/2013 yılı çalışma takviminin ilk Salon Programını “Anne–Kız” teması çerçevesinde 9 Aralık 2012 tarihinde Stadtallendorf şehrinde gerçekleştirdi. Program Kur_an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Akabinde IGMG Hessen Bölgesi Kuzey KGT Başkanı Seyhan Şahin ve IGMG Hessen Bölgesi Kuzey KT Başkanı Perihan Yılmaz birer selamlama konuşması yaptılar. Seyhan Şahin konuşmasında Anne–Kız Programının amacını ve gayesini dile getirerek; “Şüphesiz gençler pek çok soru ve so- I run ile karşılaşmaktadır. Gençlerin problemlerine cevap bulmak, Kadınlar Gençlik Teşkilatımızın görevi olmaktadır. Günümüzdeki sorunlardan biri de Anne – Genç Kız arasındaki iletişim” dedi. Daha sonra şiir, oyun, piyes ve ilahiler programı süsledi. Okunan şiir ve seslendirilen birbirinden güzel ilahiler salonda duygu dolu anlar yaşattı. Akabinde günün hatibesi IGMG Kadınlar Teşkilatı Genel Başkanı Hatice Şahin “Anne-Kız İlişkisi” üzerine bir seminer vererek Anne–Kız Programının mana ve ehemmiyetini göstermiş oldu. Tegabun Suresi 15. Ayeti “Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır..” ile söze başlayan Hatice Şahin, “Anneler sizinle anne olmayı öğreniyor” sözleriyle devam etti. Seminer başında ilk önce genc kızlara seslenen Hatice Şahin, programın büyük bölümünde Annelere seslendi. Birçok hadis ve ayetlere değinmenin yanında birçok çözüm önerilerinde bulundu ve sözlerine “Anne babaya itaat – Allaha itaatir, onlara asi olmak Allah`a karşı asi olmaktır” diyerek son verdi. Seminerin ardından IGMG Hessen Bölgesi Kuzey Şubelerinde bugüne kadar başkanlık yapanlara yapmış oldukları hizmetlerden dolayı teşekkür plaketi takdim edildi. Son olarak İsra Suresi 23. Ayetin “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “Öf!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle” okunmasıyla program nihayete erdi. Çok güzel bir atmosferde geçen program katılımcılar tarafından büyük beğeni kazandı. Brühl’de 24 Tekvando Öğrencisi Yeni Kuşaklarını Taktılar lmanya’nın Brühl kentindeki Kahramanlar Spor Okulu Tekvando bölümünün kuşak imtihanına katılan 24 öğrencinin tamamı sınavı başarıyla geçerek yeni kuşaklarını tak- A tılar. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa’nın da hazır bulunduğu etkinlikte Alman Tekvando Federasyonu’nun düzenlediği kuşak sınavı büyük ilgi gördü ve sınava katılan öğrenciler gösterdikleri performans ile yüksek puanlar elde ettiler. Tekvando hocaları Fatih Türk, İsmail Pehlivanoğlu ve Burak Demirtaş’ın öğrencileri gerek ayak teknikleri gerekse el, dövüş, savunma teknikleri ve tahta kırma konularında hünerlerini gösterdiler. Kuşak sınavını yapan Alman Tekvando Federasyonu’ndan Hüseyin Kulaç, genç sporcuları överek onlara moral verdi. T.C.Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, kuşak imtihanını kazanan gençlere başarı belgelerini diğer yetkililerle birlikte taktim etti. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 15 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber THY 2013’te Yeni Ufuklara Kanat Açıyor Hedef 5 yıldızlı havayolu olmak Milli gururumuz THY, Almanya şubelerinde hizmet yarışı devam ediyor. Göreve yeni atanan THY Frankfurt Müdürü Serdar KÜLÇÜR: “THY, 93 ülkede bu bayrağın dalgalanmasını sağlayan 17 bin personelini bir uçağa nakşedip 93 ülkeye uçurarak onure ediyor” dedi. Milli gururumuz Türk Hava Yolları, son on senede yaptığı ataklarla dünya devleri arasına girdi. Bütün personelini çağın en son teknolojisine sahip olarak eğitimden geçiren THY, artık yabancı havayollarına eğitim verecek seviyeye gelmenin haklı gururunu yaşıyor. THY Frankfurt Müdürü Serdar Külçür, çok sayıda Türk ve Alman basın mensubunun katıldığı bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Frankfurt`taki görevine başlayalı 1,5 ay gibi kısa süre içerisinde hiç vakit kaybetmeden gençliğin verdiği dinamizm ile aktif faaliyetlerine başladı. Külçür, yerli ve yabancı basın mensuplarıyla yaptığı tanışma ve bilgilendirme toplantısında şunları söyledi: “Görevime başlayalı 1,5 ay oldu. Frankfurtùn hareketli bir bölge özelliği ve THY`nın faaliyetlerinin yoğun olması nedeniyle programlarımız hız kesmeden sürüyor. THY`nın hizmetlerinin tanıtımı nedeniyle bugün siz değerli basın mensuplarıyla buluştuk. THY bilindigi gibi son yıllarda hızlı bir büyüme içerisinde. THY‘daki atılımlara, yö- netimin katkısı olduğu gibi belki de en büyük katkı, Türk Hava Yolları çalışanlarına aittir. Bu bayrağın bugün 93 ülkede dalgalanmasını sağlayan bu personeldir. Dolayısıyla THY Yönetimimiz çok güzel bir kararla filomuzdaki 203 uçaktan bir tanesine bu işte en büyük emeği bulunan personelimizin fotoğraflarıyla boyamayı düşündü. Bu uçağımız değişik şehirlere uçuşlarını sürdürüyor, oralarda değerli basın mensuplarıyla acentelerimiz çalışanlarıyla buluşuyor. Bugün de hep birlikte yine 17 bin çalışanımızın fotoğrafının boyandığı 203 uçağımızdan bir tanesi olan, kısaca personel uçağımızın yanında birlikte hatıra fotoğrafı çektireceğiz. THY Frankfurt müdürlüğümüzde çalışan bir arkadaşımız kendi fotoğrafını bulmuş, o da bizimle beraber orada olacak ve bizzat gösterecek. Kısaca bugün hem basınla tanışma ve hem de bu uçağımızı karşılamak için buradayız. Bugün Türk Hava Yollarımız Avrupa`nın tek 4 yıldızlı havayolu ve Star Alliance`ın en güçlü üyelerinden bir tanesi, yine bir başka güçlü Star Alliance üyesi olan Lufthansa, Star Alliance ve Sun Express ile ciddi işbirliğimiz söz konusu. Basından takip edildiği üzere bu işbirliğinin derinleştirilmesi ve arttırılması için çalışmalar devam ediyor. Bu sene açılacak olan yeni hatlarla birlikte 30`a yakın hat açılmış olacak. 2012 yılı bir sene içerisinde en fazla hat açtığımız yıl olacak. Şu anda en çok ülkeye operas- yon düzenleyen havayoluyuz. 2013 yılı itibarıyla da en çok şehre uçan havayolu olmuş olacağız. 2013 yılı için somut olarak şunları söyleyebiliriz. En fazla şehre uçan havayolu olmakla birlikte Avrupa`nın ilk 5 yıldızlı havayolu olmak hedeflerimiz arasında. Bunu zaten sizler hizmet kalitemizi THY ile defalarca uçarak görüyorsunuz” dedi. THY Frankfurt Müdürü Serdar Külçür, Personelin resmini taşıyan uçağın havalimanına inmesine kadar basın mensuplarıyla karşılıklı sohbet ederek sorularını cevaplandırdı. Anadolu seferleri ile ilgili olarak yaz dönemi uçuşlarında hangi şehirlere direk seferler var sorusuna Külçür, “2012 yılının yaz döneminde haftada iki gün İzmir, iki gün Adana, bir gün de Kayseri uçuşlarımız vardı. Bunlar 2013`ün yazında yine devam edecek. Yeni eklenecek noktalar da bir ay içerisinde netleşecek ve bilahare dataylı bilgilendirme yapacağız” dedi. THY`nın vatandaşların talep yoğunluğu- na göre şehirlere uçuşların gerçekleştiğine dikkat çeken Külçür, THY olarak sosyal sorumluluklarının bilincinde olduklarını ifade etti. Personel resimlerinin kapladığı uçağın Havalimanına inmesinin ardından Serdar Külçür, basın mensupları ile birlikte Havalimanına uçakların park ettiği alana giderek personel ve basın mensupları günün anısına hatıra fotoğrafları çektiler. Ben şu an uçağın yanında baktığımda genel müdürümüzün de resmini görüyorum, beraber çalıştığım arkadaşımın da resmini görüyorum. 17 bin kişinin emeği ile bu başarılar elde edildi. Onların bu şekilde hatırlanması ve moral uçağının uçması bence çok anlamlı. Filomuzda 203 adet uçak mevcut, bu sayı daha da artacak. Kanaatimce bu uçakların içerisinde beğenilen personel resimleriyle donatılmış olanıdır. Çünkü bu bizim için anlamlı, 2012 Mart ayında fotoğraflarımızla boyandı ve bu haliyle de 93 ülkeyi geziyor” dedi. Emre’yi RABB’ine Uğurladık GMG Württemberg Bölgesi Gençlik teşkilatında orta öğretim başkanlığı da yapan genç yaşta Hakk`ın rahmetine kavuşan Emre Gümüşsu ebedi istirahatgahına sevenlerinin omuzlarında uğurlandı. Emre Gümüşsu 21 yaşında Üniversite talebesi olan ve bir yıllık bir evliliğe sahip bir gençti. Cenazesine binin üzerinde yoğun katılımla sevenleri son yolculuğunda Emre`yi yalnız bırakmadılar. Cenazesinde kimler yoktu ki; IGMG Onursal Başkanı Yavuz Çelik Karahan ve 18 kişilik bir heyetle genel merkezden katılım sağlandı. IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal ÜNALAN ve yürütme kurulları, Şube başkanları, Stuttgart Başkonsolosluğu I Din Ataşesi Nazım TÜRKMEN, akraba eş dost hepsi oradaydı. Cenazede IGMG Onursal Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Stuttgart Başkonsolosluğu Din Ataşesi Nazım TÜRKMEN, eski Bölge Başkanı Adem KAYA, IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal ÜNALAN Emre`nin kişiliği hakkında bilgiler verdiler. Tüm cemaatten helallik taleb edildi. Bölge Başkanı Ünal ÜNALAN`ın cenaze namazını kıldırdığı Emre GÜMÜŞSU`nun cenazesinin ardından yakınları taziyeleri kabul ettiler. Memleketi Yozgat Konuklar Kasabasına Emre GÜMÜŞSU`yu sevenleriyle beraber uğurladı. Mekanı Cennet olsun. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber HASENE Gözlemcileri HASENE Günü’nde Biraraya Geldi GMG Sosyal Yardım Derneği Hasene‘nin geleneksel olarak düzenlediği ‘Hasene Günü‘ programı Duisburg’da “Theater am Marientor“da gerçekleştirildi. Hasene’nin 2012 yılı kampanya ve projeleri bağlamında farklı ülkelere giden gözlemcilerin yanısıra Hasene temsilcilerinin katıldığı programda IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Van Valisi Münir Karaloğlu, Suriyeli doktor Mahmoud Al-Hafez, Sierra Leone’den VOSL Başkanı Muhammed Bangura kısa konuşma yaptılar; ayrıca T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Muavin Konsolos Rıfat Kartal ve Cibuti Dışişleri Bakanı Danışmanı Hodane Moussa da programa katılan isimlerdi. Sunuculuğunu Bekir Develi’nin yaptığı programda Bosna Hersek’ten gelen müzik grubunun Zeyd Şoto solistliğinde icra ettiği müzik ruhları okşadı. Bekir Tanrıkulu’nun güzel sesinden okunan Kur’an-ı Kerim’le başlayan program Hasene’nin faaliyetlerinin yapıldığı video gösterisi ile devam etti. Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Hasene Başkanı Mesud Gülbahar 2012 yılının mazlum ve mağdurlar için çetin geçtiğini söyledi ve şunları ekledi: “Bazı yerlerde insanlar doğal afetler neticesinde sıcak yuvalarını kaybetmişlerdir. Bazı coğrafyalarda süren savaşlar neticesinde insanlar ölmüşlerdir; kadınlar dul, çocuklar yetim kalmıştır. Yaşanan kuraklıklar insanları aç ve susuz bırakmış, ölümle yüz yüze getirmiştir. Tüm bu mazlum ve mağdurların yanında yer almayı görev bildik.” ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisi gereğince mazlum ve mağdurlar için umut olmaya çalıştıklarını söyleyen Başkan Gülbahar, Hasene gözlemcilerine ve gönüllülerine dönük şu cümleleri kullandı: “Gecesini gündüzünü ihtiyaç sahipleri kardeşleri için seferber eden gözlemcilerimize, gönüllülerimize burada bir kez daha teşekkür ediyorum. Düşmüş olan insanları düştükleri yerden tekrar ayağa kaldırmak, ayakları üzerinde durabilir bir duruma gelmelerine destek vermek, vesile olmak, derneğimizin amacıdır. Sizlerden aldığımız 130 bini aşkın kurban vekaletini 4 kıtaya taşıdık. 10 binlerce gıda paketini Ramazan’da iftar ve sahur sofralarına taşıdık. Su hayattır dedik ve su kuyularının açılmasına; göremeyenlerin gözlerinin aydınlanmasına vesile oldunuz.” Çalışmalarımızı miras düşüncesiyle değil, emanet sorumluluğuyla yürüteceğiz Gülbahar, Hasene’nin çalışmalarının amacını bir Keşmir atasözü ile şöyle özetledi: “Bize bu dünya atalarımızdan, bizden öncekilerden miras kalmadı. Bize bu dünya bizden sonrakiler için emanet verildi. Yöne- I timdeki arkadaşlarım, temsilcilerimiz ve gözlemcilerimiz olarak yola çıkarken bir mirasın harcayıcısı değil, bizden sonraki nesillerden emanet almış olma bilinci ile davranmayı kendimize düstur edindik.” Programda, 2012 Kurban Kampanyası için Asya, Afrika, Güney Amerika, Balkanlar ve Türkiye’de gözlemcilik yapanlar her bir kıta için hazırlanan video gösterileri eşliğinde sahneye çıkmaları renkli anların yaşanmasını sağladı. Yüzlerce gözlemcinin sahneye çıktığı programda ayrıca gözlemcilere ödüller takdim edildi. Gözlemciler arasından Myanmar’a giden Enes Çetin, Karadağ’da bulunmuş olan Bekir Bozkurt, Brezilya’daki Müslümanlarla kurbanları kesen Mustafa Hamurcu, Somali’ye giden Mehmet Arslan ve Tanzanya’da kurbanları kesimine gözlemcilik yapan Murat Sağdıç gittikleri ülkelerdeki mağduriyeti anlattılar. Sözlerine, ihtiyacı olanlara yardımda gösterdikleri gayret ve çabadan dolayı Hasene yetkililerine, gözlemcilerine, gönüllülerine ve bağışçılarına teşekkür ederek başlayan Suriyeli doktor Mahmoud Al-Hafez şunları kaydetti: Suriye’de ‘Hasene’ ismi büyük küçük herkesin dilinde “Suriyeli mazlumlara sizler kurban yardımlarını ulaştırdınız; zor günlerinde onların yanında yer aldınız. Bu durum bize Peygamber Efendimiz’in şu sözünü hatırlattı: ‘İnsanlar iki bina gibidir; bir birlerine dayanırlar ve bu şekilde ayakta kalırlar.’ Yine diğer bir hadiste Peygamberimiz ‘Kim bir yardıma muhtaç olanın sıkıntısını giderirse, Allah’u Teala da onun kıyamette bir sıkıntısını kaldıracaktır.’ Bu sene Suriye’de ‘Hasene’ ismi büyük küçük herkesin dilindeydi. Suriye’nin doğusunda 50 ton kurban eti dağıtıldı. Suriye’de yardıma ihtiyacı olan kardeşleriniz sınırın ötesinde Türkiye’de ve Avrupa’da sizin gibi Müslüman kardeşleri olduğunu bu kurban kampanyası’yla tekrar hissettiler. Bu zor günlerinde onların dertleriyle dertlenen kardeşleri olduğunu tekrar hatırladılar.” Suriye’deki mazlumların durumuna dair ise Al-Hafez şunları söyledi: “Bugünlerde, soğuğun kendisini iyice hissettirdiği bugünlerde, insanların üzerlerini örtecek bir battaniyeler dahi yok. Hastalıkları tedavi edecek ilaçları ne kendileri ne de çocukları için mevcut. Suriye’de süren iç savaş ülkeyi çok fakir bir duruma, insanları muhtaç duruma düşürdü. Yemek bulmak için kilometrelerce yolculuk yapan insanların evlerine geri dönmeme durumları da olabiliyor. Çadırları olanların battaniyeleri olmadığı için yerlere ağaç yaprakları sererek idare etmeye çalışıyorlar. Bütün bir aile günde bir öğün bulabilirlerse o şekilde günlerini geçirmeye çalışıyorlar.” Çalışmalar ümmet bilinci duyarlılığı içerisinde yürütülüyor Sierra Leone’den VOSL Başkanı Muhammed Bangura yaptığı kısa konuşmada 2012 Kurban Kampanyası bağlamında Hasene gözlemcilerine yardımcı olduklarını ve çalışmaları ümmet bilinci içerisinde yürüttüklerini söyledi ve şunları ekledi: “2012 Kurban Kampanyası bağlamında Hasene’nin kurban gözlemcileri bizleri ziyaret etti. Göndermiş olduğunuz yardımları, gözlemcilerin nezaretinde şeffaf bir şekilde ulaştırmaya çalıştık. Bazı okulları ve camileri ziyaret ederek, oradaki çocuklara elbiseler ve şekerler dağıttık. Gözlemciler bir radyo programına katılarak Hasene hakkında bilgi verdi. Kimi zaman ulaşımlarda ciddi zorluklar çektik. Yer yer geceye kadar çalıştığımız oldu. Hepsini ümmet bilinci içerisinde başardık.” Acılı günümüzde yanımızda ilk olan kurulaşlardan biri Hasene’ydi T.C. Van Valisi Münir Karaloğlu yaptığı kısa konuşmada depremin ardından Van’ın tekrar toparlanışına ve Hasene’nin bu toparlanışa katkısına değindi. Van’da yaşanan depreme dair “2011 yılının 23 Ekim’inde 7.2; 9 Kasım’ında 5.6 şiddetinde iki büyük deprem yaşadık Van’da. 29 saniyede 650 bin insan evsiz kaldı; yiyecek ve sağlık yardımına ihtiyaç duydu. Yaklaşık 130 km çapında bir alanda Erciş ve Van merkez başta olmak üzere 184 köyümüz bu depremden etkilenmişti” diyen Vali Karaloğlu bu depremin yaralarının sarılmasında duyarlı davranıldığını belirtti: “Depremin yaralarını sarmada 75 milyon insanımız seferber oldu. Yurtdışından kardeş kuruluşlar, siz değerli vatandaşlarımız Van’daki acıyı dindirmek için, depremin açmış olduğu yaraları sarmak için seferber oldunuz. İşte o günlerde bizim yardımımıza en önce koşan kuruluşlardan bir tanesi de Hasene derneğiydi. Erciş’e geldiniz; prefabrik evler yaptırdınız. Sizin yaptırmış olduğunuz sıcak evlerde Ercişli kardeşleriniz kışı geçirdiler. Yaptığınız gıda yardımlarıyla depremzede kardeşlerinizin sofralarına katkı sağladınız. Hem geçen sene hem de bu sene Kurban Bayramı’nda kurban etleriniz ulaştı onlara. Buradan Van’a, Erciş’e yardım gönderen, aracılık eden gönüllü çalışan, gözlemcilik yapan herkese Van halkı adına teşekkür ediyorum.” Dünyanın bir ucu ile diğer bir ucu arasında gönül köprüleri kuruldu IGMG Sosyal Yardım Derneği’ne çalışmalarında verdiği desteğe vurgu yapan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün “ İslam Toplumu Millî Görüş teşkilatları olarak Avustralya’dan Kanada’ya, İtalya’dan Almanya’ya kadar teşkilatımızın bütün ağını insan- lığın onurunu, sevgisini, merhametini yeniden adeta ilmek ilmek örmek için yola çıkan Hasene derneği hizmetine sunduk.” dedi ve gözlemcilere dönük şunları söyledi: “Çünkü biz biliyoruz ki, önderimiz Hz. Muhammed Mustafa a.s. ‘Ashabım, yarım hurma dahi olsa Allah yolunda vererek kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz’ buyurmaktadır. Sizler sadece yarım hurma değil, sizler sadece bir tas hurma da değil, sizler dünyanın doğusu ile batısı arasında, kuzeyi ile güneyi arasında gönül köprüsü oluşturmak için yola çıktınız. Bayramlarınızı çoluk çocuğunuzdan uzak yerlerde yaptınız. Bazen insanların sevinçleri ile karşılaştınız. Bazen üzüldünüz, bazen ağladınız; aç kaldınız, susuz kaldınız ama dünyada adaletin, sevginin, barışın tesisi için her türlü fedakârlığı gösterdiniz. Size teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun.” İnsanın yaptığı işe inanmasının önemini vurgulayan IGMG Genel Başkan Ergün konuya dair şunlara değindi: “Siz inandınız. Bir avuç insan olarak dünyaya söyleyecek sözünüzün olduğunu söylediniz. Yeryüzünde hak, adalet, insan hakları olsun istediniz. Din, renk, dil ayrımı yapmadınız. İnsan olma ortak paydasından hareket ederek bazen camide olan açlara, bazen kilise kenarlarında olan dilencilere, bazen sokak çocuklarına, bazen yetimlere, dullara, mültecilere ellerinizi uzattınız. Çünkü siz mazlumun dini olmaz, mazlumla Allah arasında perde olmaz, onun duasını Allah kabul eder diyerek yola çıktınız. Hasene gönüllüleri olarak yeryüzünde nerede bir sıkıntıda olan insan varsa adeta bir itfaiye memuru gibi, o yangınları söndürmek için yola çıktınız ve umut oldunuz. Bizler dünyanın her tarafına yetişemeyebiliriz ama Hz. İbrahim’in içerisine atılacağı ateşi söndürmek için yola çıkan güvercin misali; ateşin tamamını söndüremeyiz ama tarafımız belli olsun diyebilmek lazım. Vermiş olduğumuz etlerin veya yardımların onlara bir yıl yetmeyeceğini biliyoruz. Ama onlar bizim bu yardımlarımızla şunu hatırladılar: İnsanlık ölmemiş, kardeşlerimiz varmış; bizleri düşündüler ve yardımlarımıza koştular.” 2012 Kurban Kampanyasın’da ortaya koydukları çalışmalarla dereceye giren şahıslar, şubeler ve bölgelerin yanında ayrıca 2012 Ramazan Kumanya Kampanyası, Yetim ve Su Kuyusu Projelerinde dereceye giren bölgelere de ödülleri takdim edildi. IGMG Eğitim Başkanlığı’nın yürütmüş olduğu “Hayırda Koşuyoruz” yarışmasının ödülleri ise IGMG Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü verdi. ‘Hasene Günü’ programı görsel ve yazılı basın mensuplarına verilen ödülle son buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 17 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit’e Veda Proğramı Yapıldı. Yeni Başkan Şerif Aslan Oldu IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesinde Bayrak Değişimi ısa adı GMG RNS olarak hizmet eden İslam Toplumu Milli Görüş Rhein Neckar Saar Bölgesi Başkanı Yaşar Cimşit 13 yıllık Bölge Başkanlığı görev süresinin sona ermesinden dolayı Ludwigshafen Şehrinin önemli Tiyatro Salonu Pfalzbau`da yapılan toplantıya yoğun bir katılım oldu. Uzun bir dönemdir Bölge Başkanlığı görevini yürüten Yaşar Cimşit için hazırlanan Veda programına gösterilen Sinevizyon gösterisi hüzünlü ve duygusal dakikalar yaşattı. Veda programına katılan davetliler mikrofona geldiklerinde şunları söylediler: “T.C. Mainz Başkonsolosluğu adına Konsolos Osman Acar; “Biz Yaşar beyi bölgemizdeki Sivil Toplum Kuruluşları içinde en iyi ve çok başarılı biri olarak bildik ve çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz’’ dedi. Protestan Kilise temsilcisi Dr.Georg Wenz yapmış olduğu konuşmada; “Yaşar Cimşit ile uzun zamandan bu tarafa yapmış olduğumuz çalışmalar ile IGMG`nin bu Eyaletteki topluma açık bir yapıyı kazandırdığı gördük” dedi. TGRLP Başkanı Bayram Türkoğlu; “Değerli Dostum Yaşar bey biz kurum olarak sizi unutmayacağız yolun açık olsun” dedi. Luwigshafen Belediyesi Göç ve Uyum Meclis Başkanı Hayat Erten; “Yaşar bey Ludwigshafen`da Uyum çalışmasına büyük katkıları olan bir dost idi görevinin sona ermesi bizi üzmüştür” dedi. Realschule Okul Mü- K dürü Kurt Becker yaptığı konuşmada; “Sayın Yaşar Cimşite eğitime vermiş olduğu katkılardan dolayı kendisine teşekkür ederiz. Bir çok projeyi hayata geçirerek faydaları hizmetler yaptı kendisine teşekkür ederim” dedi. IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Cemiyetleri adına Mustafa Ünlü yapmış olduğu konuşmada; “biz Yaşar beyi bir Bölge Başkanı olarak değil bir Abi ve bir Kardeş gibi gördük. İlişkilerimiz böyle oldu. O sabırlı ve güler yüzlülüğü çok zor anlarda dahi bizi motive ederek hiç bir zaman karamsarlığa sevk etmemiştir. Bundan sonraki hayatı ve yeni görevlerinde başarılar dileriz. Yine IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Cemiyet İmam Hatipleri adına Abdullah Demir kürsüye gelerek Başkana yapmış olduğu hizmet ve çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Bölge Başkanları adına Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz yaptığı duygusal konuşmasında; “Kiymetli Yasar Abi, sen başın dik anlın açık ve bir o kadar da hayırlı hizmetler ile anılacaksın” dedi. Veda programına Katolik Kilisesi temsilcisi Siyasi Parti temsilcileri, Sivil Toplum temsilcileri ile çevreden katılan İş adamları, Akademisyenler ve Basın temsilcileri ile Cemiyet Başkanları ve İdarecilerin yoğun katılmaları Bölge Başkanlarını onun namına ve şanına layık bir organize ile Bölge Teşkilatlanma Başkanı Erkan Ergünün sunuculuğunu yaptığı program duygusal anlar yaşattı. IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit kendisi ile beraber çalışan tüm BYK`lara ve Şube Başkanları ile İmam-Hatiplere birer plaket hediye ederek unutulmaması için bir hatıra olarak verildi. Yine BYK`lar Kadınlar ve Gençlik ile Cemiyetler adına Bölge Başkanına hediyeler takdim edildi. Programın son bölümünde kürsüye gelen IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Bölge Başkanı Yaşar Cimşit duygusal bir konuşma yaparak; “13 yıl boyunca bu kutsal görevi yaparken bana hertürlü destegi veren başta eşime, çocuklarıma ve tüm emeği geçen herkese teşekkür eder, hakkınızı helal etmenizi rica ederim” dedi. Daha sonra IGMG Genel Merkez adına Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü istişare sonucu Şerif Aslan`ı yeni Bölge Başkanı olarak ilan etti. Eski Bölge Başkanı Yaşar Cimşit görevlendirilen yeni Bölge Başkanını tebrik ederek bundan sonraki çalışmalarda her zaman destek vereceğini belirtti. Yeni Bölge Başkanı Şerif Aslan yaptığı konuşmada; “Yaşar Cimşit abime çok teşekkür ediyorum ve onun tecrübelerinden her zaman faydalanacağımı ve bu bölgede yapılan hizmetlere daha fazlasını ekleyerek devam edeceğimi belirtmek istiyorum” dedi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 18 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber IGMG Köln Gençlik Teşkilatından Meslek Kontakt Bilgilendirmesi slam Toplumu Milli Görüş Köln Bölge Gençlik Teşkilatının “Beruf info Tag” adlı salona getirdiği projeyi, mesleğe yönlendirilme çağına gelmiş çocuklar ilgiyle takip ettiler. Proğrama ilgi ve ihtiyaç duyan tahmini 200 kadar genç, hazırlanan farklı meslek kollarındaki standlarda, yönlenmeyi düşündükleri branşlarla ilgili kafalarındaki soruların cevaplarını direk muhataplarından aldılar. Kamu ve birey yararı düşünelerek yapılan eğitim çalışmasının bir benzerini de T.C. Köln Başkonsolosluğu yılda en az iki defa Türk vatandaşların çocukları için proğramlarına alıyor. Bu yönüyle bakılacak olursa IGMG Köln Bölge gençliğinin kapsamlı olarak hazırladığı bu proğramı ilk defa sivil toplum kuruluşunun yapması başta ihtiyacın muhatabı olan çocukları çok memnun etti. Nippes Bölge salonunda yapılan bir İ adıyla mesleğe yönlendirme diğer deyişle uygulamalı sanal job borsa proğramına T.C. Köln Başkonsolosluk Çalışma Ataşeliği de bizzat katılarak çalışmaları yerinde takip etti. Proğram sunumunu IGMG Köln Bölge Gençlik Üniversiteliler Başkanı Yusuf Güngör takdim ederken Bölgenin Kur`an yarışmalarında derece alan Yasin Kefelioğlu`nun okuduğu Kur`an tilavetiyle proğram start aldı. Günün ilk konuşmacısı T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma Ataşeliği Sekreteri Bahtiyar Şimşek konuşmasının başında, Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa’nın proğramı tebrik ettiğini ileterek eğitim ağırlıklı bir sunum verdi. Şimşek kısaca şunları aktardı. “Katılımınızdan da anlaşıldığı gibi eğitimin önemine verdiğiniz alaka bu salonu doldurmanızdan zaten belli oluyor. Maalesef içinde bulunduğumuz top- lumda Türk gençleri Alman gençlerine nazaran hem meslek okullarında hem de yüksek okulda sayısal olarak azınlıktalar. Gerek bazı işverenlerin eşitsiz yanlı tutumu olsun gerek bazı ailelerin yeterince desteklememiş olması, gençlerinde ilgisiz kalmaları bu sebeplerden sadece birisi. Tabi bunun açığını kapatmak lazım. Burada hepimize görev düşüyor. İş ajansları olsun ticaret odaları olsun, dernekler olsun diğer makamlar olsun, tabi her şeyden ziyade iş kendimize düşüyor. Biz de Baskonsolosluk olarak zaten bu çalışmaları uzun zamandır takip ederek sizlere yardımcı olmaya çalışıyoruz. İyi bir yaşam kalitesi iyi bir yaşam şartıyla iyi bir meslekle ancak oluşabilir” diyerek konuşmalarını sürdürdü. Proğramı IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü yakından takip etti. Üçüncü müşahhas örnek olması babın- dan kendi hayat serencamından kesitler sunarak gençleri motive edecek bir sunum yaptı. Proğrama afişinden, standlara, konuklardan işin ehliyetli erbablarının getirilmesine kadar, oldukça ağır bir emek vererek hazırlanan IGMG Köln Bölge Gençlik Teşkilatına Bölge Başkanı Maschine İng. Yusuf Soysal, tüm arkadaşlarına teşekkür etti. Proğram açılış konuşmasında Soysal uzun bir sunumla bu günü niçin yaptıklarını, neyi amaçladıklarını, neden yardım etmek zorunda oldukları gibi soruların cevabını katılımcılarla paylaştı. Günün proğramında katılımcı bayanlar adınada Emine Elemenler konuya ilişkin bir sunum verdi. Proğramın ikinci bölümünde kurulan çeşitli meslek standlarında gençlere birebir yardımcı olundu. Avrupa’daki Güncel Meselelerimiz TİB Şeref Başkanı Fikret Ekin, Bremen, Osnabrück ve Wuppertal olmak üzere üç noktada “Avrupa’daki Güncel Meselelerimiz” konulu konferans verdi. Dernek üyelerinin büyük bir ilgiyle takip ettikleri konferanslarda yaşadığımız son süreçteki problemlerimizden sünnet yasağı, afiş skandalı, dil ve din dersi, ırkçılıkla ilgili konulara değinen ATiB Şeref Başkanı konuşmasında tarih bilincine dair öne çıkan mesajlar kısaca şöyleydi; - Türkler herzaman batıya göç et- A Atalay AVCI Allianz Hauptvertreter Fachagentur für die Allianz Bank Her Türlü Sigorta İşlemlerinizde Hizmetinizdeyiz Luisenstraße 3 . 63067 Offenbach Tel: 069/829797-0 Fax: 069/829797-97 Mobil: 0173-3575687 eMail: [email protected] miş ve yeni medeniyetler kurmuştur... - Cenab-ı Hak bizleri hikmete dair bir misyonla bu topraklara getirmiştir... - Büyük medeniyetler ancak şahsiyetli insanlarla kurulur... - Dini ve tarihi gerçek yönleriyle bilmeden omurgalı ve şahsiyetli bir hayat oluşturulamaz... - Anadil eğitimi bir elzemdir... - İslam dini Arapça indirilmiş ama Türkçe yaşatılmıştır... - Alimlerin aydınlatamadığını şarlatanlar aldatırlar... HAYAT lüden/cesetten canlıya organ nakli konusu hem tıpta hem de İslam fıkhında son 40 yılda gündeme gelen, nispeten yeni bir konudur. Hayvandan insana veya canlı insandan insana organ veya doku nakli öteden beri gerçekleştirilirken, “beyin ölümü”nün keşfiyle tıbben ölmüş, yani beynin bütün işlevi sona ermiş insanlardan bir organ alarak, bunları ihtiyacı olanlara nakletme teknikleri yeni yeni yaygınlık kazanmaktadır. Bu doğrultuda 01.11.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren “Organ Nakli Kanunu”nun (“Transplantationsgesetz”) yenilenmesiyle Almanya’da 16 yaşından büyük sigortalılar belirli aralıklarla organ naklinde bulunmaya teşvik edileceklerdir. Böylece, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Hırvatistan, Avusturya, Slovenya ve Almanya’nın üyesi olduğu Leiden’daki “Eurotransplant Vakfı” vasıtasıyla organ bağışında bulunmak isteyenlerin organları ihtiyacı olanlara iletilecektir. Bu ülkelerde milyonlarca Müslümanın yaşaması hasebiyle, bu yazımızda Müslümanların da organ bağışında bulunup-bulunmayacakları, bunun dinen hangi şartlara bağlı olduğu, beyin ölümünün bu bağlamda ne anlama geldiği soruları irdelenecek ve tartışmanın boyutlarına kısaca işaret edilecektir. Almanya Federal Hükümeti’nin ilgili yasayı değiştirmesi ve organ bağışına teşvik etmesi elbette bağış oranının genel itibariyle düşük olmasındandır. Eurotransplant’ın listelerinde 15.000 kişinin organ bağışı beklediği kaydedilmektedir; 2010 yılında bu rakamın ancak yarısına karaciğer, kalp, akçiğer, böbrek ve pankreas nakledilebilmiştir. Yine bilinmektedir ki, Müslümanlar arasında bağışta bulunanların veya bağış yapmaya hazır olanların oranı çok daha düşüktür. Organ nakli veya bağışı gibi meselelere Müslümanların tedirgin ve kararsız yaklaşmalarının bazı dini sebepleri de var ki, başta insanın mükerrem ve muhterem bir yaratık olması, dolayısıyla canlısına ve ölüsüne saygı duyulması gerektiği bilinci zikredilebilir. İnsanın en güzel biçimde yaratıldığı (Tîn Suresi, 95:4), halife olduğu (Bakara Suresi, 2:30), Hz. Adem (a.s.)’a meleklerin secde ettiği (Bakara Suresi, 2:34) ve akıllı bir varlık olup sorumluluk taşıması, kısacası insana insan olduğu için din, dil ve ırkını gözetmeksizin– hürmet gösterilmesi gerektiğinin birer dayanağıdır. Aynı şekilde dirilere gösterilen saygı ölülere de gösterilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v), kabir Ö Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 19 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Ali METE [email protected] Organ Nakli Bu doğrultuda organ naklinin yapılabilmesi için genel olarak birtakım şartlar öne sürülmektedir. Evvela zaruret tespit edilmiş olmalıdır; zaruret olmaksızın organ nakli yapılmasına müsaade edilmez. Bağışta bulunanın rızası, yoksa yakınlarının, bunlar da yoksa veya tespit edilemiyorsa ilgili devlet dairesinin müsaadesi olması gerekir. Ayrıca organların satılmasına katiyetle izin verilmemektedir. kazarken dikkatsiz davranarak istemeyerek de olsa meftanın kemiklerini kıran birisine böyle yapmamasını tavsiye etmiş ve: “Ölünün kemiğini kırmak – günah yönünden – onları diri iken kırmak gibidir.” (Ebû Dâvût, Cenâiz, 64) buyurmuştur. Diğer taraftan Resûlullah (s.a.v.), “İnsanların çoğunun aldandığı (kıymetini takdir edemediği) iki nimet vardır: Vücut sağlığı ve boş vakit.” (Buhârî, Rikâk, 1) buyurur ve başka bir Hadis-i Şerif ’inde, “Ey Allah’ın kulları!” diye insanlara seslenerek, “Tedavi olun; çünkü Allah, ihtiyarlığın dışında, her hastalık için mutlaka bir şifa veya deva yaratmıştır.” (Tirmizî, Tıp, 1) tavsiyesinde bulunur. Bu ve benzeri birçok delillere dayanarak ulema bir taraftan insana ve bedenine karşı saygının bir gereği olarak organ veya doku nakline sıcak bakmamıştır. Buna mukabil ise, “Zaruretler yasakları mübah kılar.” (Mecelle, 21. madde) ve “Zaruretler kendi miktarınca takdir olunur.” (Mecelle, 22. madde) gibi kaidelerden hareketle, hayatın gerçeklerine uygun bir şekilde ve maddi-manevi dengeleri sağlamak şartıyla da organ nakline cevaz verilmiştir. Bu doğrultuda organ naklinin yapılabilmesi için genel olarak birtakım şartlar öne sürülmektedir. Evvela zaruret tespit edilmiş olmalıdır; zaruret olmaksızın organ nakli yapılmasına müsaade edilmez. Bağışta bulunanın rızası, yoksa yakınlarının, bunlar da yoksa veya tespit edilemiyorsa ilgili devlet dairesinin müsaadesi olması gerekir. Ayrıca organların satılmasına katiyetle izin verilmemektedir. Diğer bir şart ise organı(ları) alınanın ölümü tabipler tarafından kesin olarak tespit edilmiş olmasıdır, ki dosya tam bu noktada girişte bahsedilen beyin ölümü hadisesi gündeme gelmektedir. Bir insanın hayatta iken –her insanda normalde iki adet bulunan– böbrek, doku nakli veya birtakım organların sadece bir parçasını bağışlama imkanı söz konusu iken –ki bu yazıda sadece ölüm sonrası organ naklinden bahsedilmektedir– ölmüşlerin neredeyse her organı alınabilmektedir. Bu sebeple ölüm sonrası organ nakli tıbben önemli bir yere sahiptir. Ancak bilinmelidir ki, bu tür nakiller her ölüden alınamamaktadır. Zira “normal” bir ölüm sonrası organların işlevlerini kaybetmeleri sebebiyle değerlendirilememektedir. Sadece, mesela ağır bir kaza sonrası yoğun bakımda bulunup, beynin bütün işlevlerini kaybedildiği (beyin ölümü), ama diğer organlarının suni olarak ayakta tutulabildiği durumlarda, ölüden organ nakli söz konusudur. Klasik İslam fıkhında ölüm tespitinin büyük ölçüde tabiplere havale edilmesiyle ve tıbben ölmüş olanın dinen de ölmüş sayılmasıyla birlikte genel olarak kalp atışı duranın ölmüne hükmedilir. Ancak beyin ölümü de geri dönüşü olmayan bir durum olduğu için ölüm olarak kabul edilmektedir. Tabii ki hiç kimse (ölümcül) hastalık ve ölüm gibi konuları düşünerek, öldükten sonra cesedin açılarak şu veya bu organın alınmasını tasvir etmek istemez. Ölümü hatırlamak gibi, bu da insanı derinden rahatsız eden bir düşüncedir. Diğer taraftan ise –Müslüman olsun veya olmasın– bu durumlara düşüp, gereken organın bulunmadığından aylarca, hatta yıllarca acılı ve masraflı tedavilere tabi olmak zorunda kalan insanların bulunduğunu; aynı şekilde bu insanların aile ve yakınlarının yaşadıklarını düşünmek de son derece rahatsızlık veren bir durumdur. Görüldüğü gibi mesele sadece organ nakli değil. Organ nakli konusunun dini, siyasi, ahlaki, tıbbi, hatta finansal boyutları olduğu gibi, ölümün ne zaman vuku bulduğu, insana hürmetin nerede başladığı ve bittiği, zaruretin nasıl tarif edilmesi gerektiği gibi birtakım sorular da bulunmaktadır. Nitekim bilhassa cesetten organ nakline sıcak bakmayanların bir argümanı, konuya çok pragmatik yaklaşıldığı, sadece organ tedarik edilmek istendiği, halbuki konunun sadece ölümle ilgili değil, hayat tasavvuruyla ilintili olduğunu savunur. Bu yaklaşıma göre, organ nakli imkanından istifade ederek –Resûlullah (s.a.v.)’in “mutlaka bir şifa veya deva yaratmıştır” sözlerine HAYAT münhasır– alternatif yöntemler saf dışı bırakılmakla birlikte, ne olursa olsun bir müddet daha hayatta kalmak isteyen “dünyacı” bir zihniyete hizmet edildiği eleştirilmektedir. Hasılı; hayatın şartları gereği organ bağışında bulunmak zaruridir. Bu ise, tümüyle serbest ve şartsız olmayıp, insana hürmeti gözeterek, ama aynı zamanda ihtiyaçlarını da gözeterek, ve son çare olarak, dinen de mümkündür. Dolayısıyla, tartış- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 20 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 maların sürdürüldüğüne ve sürdürülmesi gerektiği bu ortamda öncelikle organ nakli hakkında daha geniş fikir edinilmesi gerekmektedir, ama her şeye rağmen bağışta bulunmaya teşvik edilebileceği de ortadadır. Kaynaklar - Thomas Eich (tercüme ve yorum), “Moderne Medizin und Islamische Bioethik. Biowissenschaften in der muslimischen Rechtstradition” (Freiburg im Breis- gau 2008), s. 159-169, 202-212. - Thomas Eich/Johannes Grundmann, “Muslimische Rechtseinungen zu Hirntod, Organtransplantation und Leben” http://www.ruhr-uni-bochum.de/kbe/islamhirntodeich.pdf (15.11.2012) - Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Kurulu, “Organ Nakli” Yüksek http://www.diyanet.gov.tr/turkish/diyan e t y e n i / K u r u l D e t a y. a s p x ? I D = 3 (16.11.2012) - Doç. Dr. Mehmet Şener, “İslam Hu- dosya kukuna Göre Organ Nakli Üzerine Bir Deneme”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (İzmir 1992), s. 137146. - Prof. Dr. H. İbrahim Acar, “Organ Bağışının Dinimizdeki Yeri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Erzurum 2007), s. 17-30. - Kanuni çerçeve, organ bağışı ve nakli prosedürü ve organ bağışı kartı hakkında bilgi için: http://www.organspende-info.de/ (16.11.2012) T.C. Nevşehir Üniversitesinden Köln’e Çıkartma ektör Prof. Dr. Filiz Kılıç, T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa tarafından kabul edildi. Konsolosluk konferans salonunda yapılan görüşmede Basın ve Almanyadaki sivil çatı örgütleriyle Üniversite hocaları bir araya geldiler. T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün geçtiğimiz öğrenim yılının ikinci yarısında kararnamesini imzalamasıyla, Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim görevlilğindenden Nevşehir Üniversitesi Retörlüğüne atanan Prof. Dr. Filiz Kılıç Köln ve Duisburg`da bir dizi temaslarda bulundu. Görsel ve yazılı medyaya özel röportajlar veren Kılıç Nevşehirliler dayanışma gecesinde de Hemşehrileriyle birlikte oldu. Daha çok Üniversiteye yurtdışından öğrenci talep merkezli yapılan çalışma seyahatinde Köln Konsolosluk evinde basın ve çatı kuruluş temsilcileriyle bir araya geldi. DİTİB Genel Merkez Eğitim Kurumları Müdürü Işık Uğurlu, IGMG Köln Bölge Eğitim Başkanı İrfan Bakşiş, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan, Alevi Bektaşi Dernekleri Genel Başkanı Mansuroğlu toplantıya iştirak ettiler. Burada yapılan görüşmede ev sahibi Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ‘’Anadolu`da son zamanlarda kurulmuş çok sayıda yeni yeni üniversitelerimiz var. Bunlar yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde durma aşamasından yurt dışına açılma noktasına gelmelerini büyük bir takdirle izliyoruz’’ diyerek başladığı konuşmasında şunları aktardı. Yurt dışında temsil Konsolosluk ya da Büyükelçilik binasında yalnızca o kurumun etkinlikleriyle sınırlı değildir. Biz TC.`deki bütün kurumları temsil ediyoruz. Buna devlet üniversiteleri de dahildir. Kapadokya Kültür Derneği ve Avrupa Nevşehirliler Platformuna da Başkan R Mümin Uluç beyin şahsında teşekkür ediyorum” dedi. Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç Burada yaptığı konuşmada beraberinde gelen hocaları takdim ederek şunları aktardı. Prof. Dr. Tahsin Aktaş ve Doçent Dr. Özden Taşkın, hocamla birlikta burada bulunmaktan mutluluk ve heyecan duymaktayız. Misafirperverliğiniz için teşekkür ediyoruz başlığıyla yaptığı konuşmanın satır aralarında şunları aktardı: “Üç günlük bir ziyaret için Almanya`da bulunmaktayız. İki gündür farklı etkinlik ve proğramlarımız oldu. Bunlardan biri Duisburg Belediye Başkanıyla birlikte olduk çok gurur duyduk. Nevşehir Üniversitemiz 2007 yılında kurulmuş yeni bir üniversite. 2006`dan itibaren Türkiye`de 81 ilde üniversite kurulması için büyük bir atılımlar yapıldı. 2006 ile 2007 yılları arasında toplam 41 yeni üniversite kuruldu. 5 yıl önce kurulan üniversitemiz 2500 üğrenciden bugün Allah`a şükür 10 binin üzerinde öğrencimiz var. 7 fakülte 6 meslek yüksek okulumuz var. Sosyal bilimlerde yüksek lisans yapabilme imkanımız var. Bir sağlık meslek yüksek okulumuz var. Şu an Avrupayla 17 üniversite ile ERASMUS anlaşmamız var. Gerek bizim üniversitemizde gerek Avrupa`da öğretim görevlileri ve öğren- Aalen Fatih Camiinde Kan Bağışı Kampanyası alen Fatih Camii yönetim kurulu her zamanki gibi örnek çalışmalarından bir tanesini yine güzel ve yoğun katılımla gerçekleştirdi. Kan bağışı kampanyasında yaşamış olduğu topluma faydalı olmak için Deutsches Rotes Kreuz derneği ile yapılan ortaklaşa çalışma geleneği bu yıl da devam etti. Fatih Camii lokalinde Aalen için kan bağışında bulunuldu. Her yıl olduğu gibi çok sayıda kampanyaya katılan vatandaşlarımız kan bağışında bulundu. Kan A bağışında bulunanlara Fatih Camii yönetim kurulu tarafından ikram takdim edildi. Aalen Deutsches Rotes Kreuz ekibi, Fatih Camii´ne bu güzel işbirliği, misafirperverliği ve yıllardır süren bu örnek davranışlarından dolayı tüm yönetim kuruluna ve kampanyaya katılanlara teşekkürlerini ileterek gelecek yıllarda yine görüşmek üzere diyerek vedalaşıp ayrıldılar. Aalen Fatih Camii Yönetimi de bu vesile ile Deutsches Rotes Kreuz ekibine teşekkürlerini iletti. ciler değişim proğramı çerçevesinde geçen yıldan itibaren gelmeye başladılar. Bu bizim için gurur verici bir durum. Dokuz hedefimizin içindekilerden birincisi uluslararasılaşmak dediğimiz bu çalışmamız mevcut. Bunu daha da ileriye götüreceğiz. Neden bu önemli. Üniversitemizin konumu gereği. Okulumuz Kapadokya Bölgesinde yer almış bir üniversiteyiz. Yılda iki milyona yakın turistin geldiği bölgedeyiz. Kapadokyanın dünyada eşi benzeri yok. Ben her zaman şunu söylerim Antalyanın dünyada benzeri var. Kapadokyanın yok. Gerek doğal güzelliği, gerek tarihi gerek kültürel yapısı açısından çok önemli. Ortadoksluğun dünyadaki merkezi Kapadokya. Biz Üniversite olarak öncelikle turizme önem verdik. Bizler kurumsallaşırken kendimize bir takım hedefler belirledik. Turizm alanında dünyanın en iyilerinden olmalıyız dedik ve bir turizm fakültesi oluşturduk. Burada yönetici yetiştiriyoruz. Bunun yanında turizme ara eleman yetiştirmek için Ürgüpteki meslek yüksek okulunu tamamen turizm ağırlıklı oluşturduk” dedi. Kılıç konuşmasının ilerleyen bölümlerinde global dünyadan Rusya ve Ukranyadan Ortadoks, Balkanlardan pek çok turist beklediklerini Hacı Bektaşın doğumyeri olan İranın Nişabur şehri olması hasebiyle buradan da turist beklediklerinin altını çizerek ortadoğunu bir inanç turizmi merkezini oluşturmak istediklerinin altını çizdi. Prof. Dr. Tahsin Aktaş hoca Almanya ziyareti sırasınıda burada pek çok öğrencisiyle karşılaştığını, Doç. Dr. Özden Taşkında üniversitede fiziki olarak yaptıkları komplekslerin ileriye dönük kendine özgü estetiği ve yapılanmalarından örnekler verdi. Proğram sonunda peri bacalarından oluşan yöresel hediye takdimleriyle proğram son buldu. HAYAT azımızın başlığının açılımını yazımın içinde bulacaksınız. Sevgili dostlar hepinize kucak dolusu selamlar. Nereden başlıyayım, nasıl başlayayım bilemiyorum. Herşeyin başlangıcı zordur, mesele bir başlayabilmektir sonrası bir şekilde gelir. Bir kaç örnek vereyim. -Çok olmasa da kısmen tembel bir insanım. Lakin işe başlayana kadar başladım mı. Eh işte... -Konuşmayı severim lafa başlayasıya kadar hele bir konuşmaya başlayayım... bilen bilir.. -Yazmaya çok üşenirim bir başladım mı yaz da yaz... -Gezmeyi severim taki evden çıkasıya kadar çıktım mı dön de göreyim artık... -Harcamayı severim hele bir para olsun görün nasıl harcarım. (Sadece adam harcamak hariç) Derken Hayat`a dönüşümü kısaca izah edeyim. Hayat dergisi yayın hayatına başlayalı takriben 10 yıl oldu. Kendi yayın hayatında çizgisinden ve ilkelerinden sapmadan ilerliyor Allah muvaffak etsin. Sinan bey beni aradı; “abi istediğin sayfa ve köşe sana ait” dedi. Sağolsun ve ilk yazımı 5. sayıdan itibaren Mizah köşesi adı altında siz okurlarımıza merhaba dedik. Ta 20. sayıya kadar sonra sebebi kendimce özel bilahire dostlarca malum ara verip bu sütunlardan ayrıldım. 76. sayıdan itibaren Allah nasip etti tekrar karşınızdayım. Bunu neden açıklıyorum; yani temelde katkımız olduğunu filan ima etmek istemiyorum. Sadece yazının başında ki rumuzun açılımını anlatmak için. Bakın şimdi: Nedir bu: MKK-TR-50 Sırasına göre açılımı; 1- MKK= Mustafa Kasalak Konya Y Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Mustafa KASALAK [email protected] Mizah’a MKK-TR-50 Geri Döndü 2- TR= Türkiye 3- 50= ilk yazımı 5. sayıda yazdım. 20. sayıdan itibaren yazmayı bırakmak zorunda kaldım. 75. sayıdan itibaren tekrar karşınızdayım. Sonuç olarak 5+20=25 75-25= 50 işte bu elli de suanki benim aktüel yaşım..! Bilmem anlatabildim mi?.. Gelelim şimdi size neden böyle Rumuzla ve Rakamla yazıma giriş yaptığıma. Malum son yıllar TV kanallarında bazı insanlar UFO, Galaxi, Rakam, Ebced harfleri v.s. uzman olduklarını iddia edenler. Kendi hesap ve keret cetvellerine göre Rumuz açıklıyanlar. Hatta 21.12.2012 de Dünya`nın batacağını Maya takvimine göre açıklayanlar veya 9 Rakamını kudretini ortaya dökenler gibi. Dr. lakablı akıl çelenlerden tutunda Medyumlara Meddahlara insanlarımız hayretle özeniyorlar. Mesela 9 rakamı ile şahsımın yaşantısında kesişen bazı olayları nakledeyim. - 9 aylıkken Dünya`ya gelmişim. (Gülmeyin zira 7 aylıkken de Dünya`ya gelebilirdim.) - 1969 Hanau`da ilk ameliyatımı oldum. - 9 yaşımda ilk bisikletim oldu. - 09.09.1979 yılında meslek lisesine kayıt oldum. - Orta okul boyunca Spor dersinden hep 9 notu aldım. - Lise birde iflas ettim. Çünkü 9 zayıfım vardı. -Almanya`da Meslek Lisesi`sinde 9 K sınıfında öğrenci idim. - İlk arabamı 19 yaşımda aldım. - İlk arabamı 900 Mark`a aldım. (Rahmetli Babam hediye almıştı) özel köşe - 09.09.1980 yılında Firma Veritas`ta işe başladım. - 19.09.1982 evlendim. -19.09.1983 ilk kızım Esma dünya´ya geldi. - 09.11.1985 bedelli askerlikten terhis oldum. - 29.07.1988 yılında oğlum Mahmut Talha dünya´ya geldi. - Gelin kızım Ayşe 1989 doğumlu. - 29.05.1999 yılında Büyük kızım okulunu birincilikle bitirdi. - 9 çeşit Holding´ten senet aldım. - 9 Holding´ten de havamı aldım. -9 yıl başkanlık Gelnhausen`de cemiyet başkanlığı nasip oldu. - 29 kere Türkiye´ye izine gittim. - Şuan ki kulladığım 19. arabam. - 19 yıldır günlük tutuyorum. - En az 9 toplantıdan tart ettiler. Yeni yazımı Hayat`a 19.12.2012 tarihinde akşam saat 9`da gönderdim. Yazım bittiğinde tansiyonum büyük 159, küçük 89`du. Nabzım se 79`du. V.s. misallerim bitmez. Değerli dostlar eğer üşenmeden son 19 yıllık günlük defterlerimin 9´lu tarihlerindeki kesişen olayları nakletsem sayfalar tutar. Hal böyle olunca bu tesadüfleri bahane edip bizde bir halt var diye ortaya mı çıkalım. Sizlere tavsiyem aklınıza mukayet olun. Velhasıl özetle yeni yazı formatımda; * Yorumlu Mizah.! * Düşündürücü Mizah.! * Sade Mizah..! - Mizah türleri ile beraber olacağız. Kucak dolusu selamlar... Not: Olumlu tepkilerinizi bekliyorum... DİTİB’de Prof. Dr. İzzet Er Görevine Fiilen Başladı 7 Ekim 2012 Pazar günü yapılan genel kurulda DİTİB Genel Başkanı seçilen Prof. Dr. İzzet Er Köln’e gelerek görevine fiilen başladı. Cuma namazı öncesinde Köln DİTİB Merkez Camii’nde cemaate hitaben bir konuşma yapan eski DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Prof. Dr. İzzet Er’i cemaatle tanıştırdı. 0 Dere yaptığı konuşmasında özetle şunları söyledi: “İki seneden fazla bir zaman içerisinde, DİTİB yönetim kurulunda görev yaptım. Bundan sonraki çalışmalarımı üniversite ortamına kaydırmayı düşünüyorum. Bu iki senelik süre içerisinde hem Frankfurt hem de Tübingen üniversitelerindeki İlahiyat fakültelerinde derslere giriyordum. Bu çalışmalarımın daha da yoğuşlaşması nedeniyle, hocalarımızla da iştişare ederek, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin her türlü hizmetinde, ihtiyaç olduğunda katkı sağlamak düşüncesiyle bu hizmet kervanı çok kıymetli büyüğümüz Prof. Dr. İzzet Er hocamıza tevdi ediyorum. İnşallah muhterem hocamla birlikte Diyanet İşleri Türk İslam Birliği daha iyi mesafe- ler alacak ve bizler hocamızın bu çalışmalarında ona destek olacağız. Cenab-ı Allah hepinizin yolunu açık eylesin.” Vatandaşları selamlayarak konuşmasına başlayan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er de, “Köln’de yaşayan değerli kardeşlerim, her ne kadar bu görevi bize tevdi ettiler ise de, görüşlerinden her zaman istifade edeceğiz. Allah nasip ederse inşallah birlikte olacağız” dedi. 50 yıldır bu ülkede yaşayan insanların Muhacir ve Ensar benzetmesi ile değerlendiren Er, konuşmasını şöyle sürdürdü: “50 yıldır bu ülkede bulunan sizler buranın Muhacir’leri, aynı zamanda da Ensar’larısınız. Sizler Muhacir ve En- sar sıfatlarını birlikte taşıyorsunuz. BBu hizmetimizde hepinizin desteğini, öncelikle de duanızı bekliyorum. Tabii insanız. Hepimiz hizmet yaparken bir takım noksanlıklarımız olabilir. Bizler mükemmel varlıklar değiliz. Mükemmel varlık bir tane var, O da Cenab-ı Hakk’tır. Dolayısıyle biz bu noktada hizmetimizi yaparken, birbirimizi yönlendirmemiz, birbirimizi tamamlamamız ve destek olmamız icab eder. Hepinize saygılar sunuyorum.” Namazın ardından, Genel Başkan Prof. Dr. İzzet Er, eski Genel Başkan Prof. Dr. Ali Dere ve Genel Sekreter Suat Okuyan cemaatle teker teker tokalaşarak cumalarını tebrik ettiler. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber Mustafa AKKAD: Müslüman Bir Yönetmenin Portresi Emine MEDiK · [email protected] ilmlerinin tüm dünyada yankı uyandırdığı Suriyeli yönetmen ve yapımcı Mustafa Akkad sekiz kardeşin en büyüğü olarak 1930 yılının Haziran ayında Halep’te dünyaya gelmiştir. Filmlere olan tutkusu erken yaşta başlayan Akkad, 19 yaşında hayallerini gerçekleştirmek için babasının bilet için verdiği birkaç yüz dolar ve bir adet Kur’an nüshası ile Amerika yoluna düşer. Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi’nde tiyatro eğitimini tamamladıktan sonra Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde de sinema eğitimini alır. Profesyonel hayata adım attıktan hemen sonra Amerika’nın gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerinden biri olan, kızıl derili asıllı Sam Peckinpah’ın yanında çalışma fırsatı bulan Akkad, kendini bu ünlü yönetmenin yanında geliştirir. Tüm dünyada tanınmasına ise yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği Çağrı filmi vesile olmuştur. Özellikle İslam aleminde büyük yankı uyandıran Çağrı, hem batı hem de doğuya hitap edecek şekilde iki ayrı versiyonda çekilmiştir. İlk versiyonda, hatırlanacağı gibi, Hz. Hamza Oscar’lı oyuncu Anthony Quinn ve Ebu Süfyan’ın karısı Hind’in ise İrene Papas tarafından canlandırılır. Filmin Arap ve Müslüman dünyasına yönelik hazırlanan, Ar Risâlah adlı versiyonunda ise daha çok doğulu oyunculara yer verilmiştir. Örneğin Hind rolünü Muna Vasıf adlı Arap aktör üstlenmiştir. “Bu filmi İslam’ın hikayesini, yani 700 milyon insanın hikayesini, tüm dünyaya anlatmak için çektim.” diyen ünlü yönetmen İslamî hassasiyetlere son derece dikkat ederek Hz. Muhammed’i, ailesini ve dört büyük halifeyi filmin hiçbir karesinde göstermemiştir. Bu hassasiyetlere rağmen İslam dünyası tarafından kimi negatif eleştirilere maruz kalan film, Amerikan sinemasında da istenilen başarıyı elde edememiştir. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatını en başarılı şekilde perdeye yansıtan film olarak bilinen Çağrı birçok dile çevrilmiş ve Müslüman ülkelerde çeşitli vesilelerle hala gösterilmektedir. Mustafa Akkad’ın ismi daima Çağrı filmiyle bağdaştırılsa da, Batıda daha çok ünlü korku film serisi Halloween (Cadılar Bayramı) ile tanınmaktadır. Serinin sekiz filminde de yapımcılığı üstlenmiş olan Akkad’a bu nedenle Halloween filmleri- F nin büyükbabası lakabı verilmiştir. Küreselleşen dünyanın kendine has kimi özelliklerini de üzerinde taşıyan ünlü yönetmen hem Suriye hem de Amerikan vatandaşı idi. Özellikle İslamî eserlerle adeta batı ile doğu arasında bir köprü olmaya çalışan Akkad, Çağrı’dan sonra gelen Çöl Aslanı Ömer Muhtar filmi ile de büyük bir kitleye ulaşmıştı. İtalyan sömürgeciliği altında ezi- len Libya devletinin Ömer Muhtar önderliğindeki özgürlük mücadelesini konu edinen filmin gerçek olaylara dayanması da etkileyiciliğini artırmıştır. Film bu etkiliyiciliğini şüphesiz Mustafa Akkad’ın titizliğine ve ayrıntılara karşı olan hassas bakış acısına borçludur. Öyle ki Mussolini karakterini canlandıran oyuncu için gerçekten bu dönemde Diktatör Benito Mussili’nin saçlarını kesen ber- Türk Gençlerine Yönelik Siyaset Semineri lmanya’da Bonn yakınlarındaki Königswinter kentinde Türk gençlerine yönelik siyaset üzerine düzenlenen iki günlük seminerde gençler siyasetle tanıştı. TD-Plattform ile Jakob Kaiser Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ve 16-18 yaşları arasındaki 26 gencin katıldığı seminerde katılımcı gençlere belgelerini T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ile NRW Yeşiller Milletvekili Arif Ünal birlikte verdi. Seminere katılan diğer genç Türk siyasetçiler de gençlere bilgiler verdi. A Halkın yüzde 30’unun göçmen kökenli olduğu şehirlerde bile belediye meclislerinde göçmen kökenli insanların olmadığını belirten Arif Ünal, “Göçmen kökenlilerin bu alanda olmamaları partilerin buna açık olmaması ve göçmen kökenlilerin politikaya katılmamalarından kaynaklanıyor. Geleceğimiz gençlerin elinde, dolayısıyla gençlerin politikaya ilgi duymasını sağlayan böylesi seminerlerin çok faydalı olduğuna inanıyorum. Bunun en az 20-30 yıl önce başlaması gerekiyordu ve çok geç kalındı. Bizim şimdi bu geçen zamanı telafi edebilmemiz için çok yoğun şekilde çalışmamız gerekiyor” dedi. beri bulup getirtmiştir. Bu destansı yapıt İtalyan ordusunu rencide ettiği gerekçesi ile İtalya’da yasaklanır. Ömer Muhtar’in eski Libya lideri Muammer Kaddafi tarafından finanse edilmesi ise filmin dünya çapında ciddiye alınmamasına ve yüksek bir gişe yapamamasına sebebiyet verir. Ayrıca film diğer ülkelerdeki Müslüman direnişçilere motivasyon ve hedef verebilir korkusu ile de Batı tarafından göz ardı edilir. Bununla birlikte filmin kıymeti yıllar geçtikçe daha çok anlaşılmış ve birçok eleştirmen tarafından bu başyapıt alkışlanmıştır. Mustafa Akkad ömrünün son yıllarında Selahaddin Eyyubi’nin hayatını beyaz perdeye taşıyacak bir film için sponsor aramıştı. Fakat tüm İslamî filmlerinde olduğu gibi bu film için de sponsor bulmakta hayli zorlanmış ve bu projeyi bitirmeye ömrü vefa etmemiştir. Senaryosu hazır olan bu film hakkında Akkad: “Selahaddin tam olarak İslam’ı anlatıyor. Şu an İslam bir terör dini olarak tasvir ediliyor. Sadece birkaç terörist Müslüman olduğu için, bu imaj tüm dine isnad ediliyor. Eğer din adına yapılmış terör dolu bir savaş varsa bu da ancak haçlı seferleridir. Fakat birkaç maceraperest yüzünden kimse tüm Hristiyanlığı yargılamaz. İşte benim mesajım bu.” demiştir. Akkad bir düğün için gittiği Amman kentindeki bir otelde, suikast sonucu 11 Kasım 2005’te hayata gözlerini yumar. Al Kaide’nin üstlendiği bomba saldırısında yanında bulunan kızı Rima da öldürülür. Son hayali olan Kudüs’ün kurtarıcısı Selahaddin Eyyubi’nin hayatını konu alan film ise onsuz gerçekleştirilemez. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir YURTDIŞI BORÇLANMASI; 3201 Sayılı kanun kapsamında, yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının, yurtdışında geçirdikleri süreleri Sosyal Güvenlik Kurumu Yurtdışı Borçlanma hakkı tanınarak değerlendirilmektedir. YURTDIŞI BORÇLANMASI YAPARAK TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK KALKIYOR! TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK İÇİN ACELE EDİN! Yurtdışında çalışan ve ev hanımı olarak yaşayan bayanların Türkiye’de borçlanma yaparak emekli olma haklarının kaldırılmasına ilişkin Bakan Faruk Çelik açıklamasıyla gurbetçileri şaşırttı. 1 YILDA EMEKLİ OLANLARIN SAYISI 150 BİN KİŞİYE ULAŞTI Sosyal Güvenlik Reformu’nun 4. yılının değerlendirilmesi sunumunda, Bakanlar Kurulunda, Sosyal Güvenlik Sistemi’nin açıklarından biri olarak gurbetçilerin yurtdışı borçlanma hakkı da Bakan Faruk Çelik tarafından gündeme getirildi ve Avrupa’da var olan krizler sebebiyle son yıllarda 100 binlerce gurbetçi yurtdışı borçlanması yaparak Türkiye’den emekli olmaya başladı. MAVİ KARTLILAR DAVALARLA SGK’YI DİZE GETİRİYOR Gurbetçilerimizden bazıları, bulundukları ülke vatandaşı olmak için Bakanlar Kurulundan izinli olarak Türk vatandaşlığından çıkıyorlar, Türkiye`de bu kişilere mavi kart veriyor ve diyor ki seçme ve seçilme hakkı hariç tüm haklara sahipsiniz. SGK ise aslında yasal hakları olduğu halde bu kişilere yurtdışı borçlanma hakkı tanımıyor. Bu kişiler de SGK’yı mahkemeye verip dava ile borçlanıp emekli oluyorlar. İşte, bunların sayısı da hiç azımsanacak kadar değil ve SGK’nın eziyetlerine rağmen zorla emekli oluyorlar. Bakanlar Kurulunda bu konuda görüşüldü ve yeni bir yasal düzenleme ile emeklilikleri zorlaştırılacak ➤ 23 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 Erhan NACAR www.erhannacar.de TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT! YURTDIŞI BORÇLANMASI YAPARAK TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK KALKIYOR! hatta imkansız hale getirilecek son söz Başbakan’da... YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ SSK`DAN BAŞLANGIÇ SAYILIYOR! Bu arada çok sayıda ülke ile sosyal güvenlik sözleşmemiz var ve bu sözleşmelerin hemen hepsinde ‘taraf ülkedeki işe giriş tarihi diğer ülke için de işe giriş tarihidir’ diyor ama SGK yurtdışı borçlanması yapanlara bu kuralı uygulamayıp, emekli etmiyor. Bu kişiler de dava açarak SGK’yı mahkeme yoluyla yasaları uygulatıp emekli oluyorlar. Şimdi Bakanlar Kurulunda bu duruma da son verip gurbetçilerin dava ile emekliliğinin önüne geçmek istiyorlar. Bu durumdan etkilenmek istemeyen gurbetçiler bir an önce emekli olmak için sıraya giriyor… “İLKE EMEKLİLİK SİZİN TEK GÜVENCENİZ, İNANCIMIZ BİR EMEKLİLİĞİNİZ HAYIRLI OLSUN” ÖNEMLİ YURTDIŞI BORÇLANMASINDA SON GÜNLER, BİR AN ÖNCE BAŞ- VURUNUZU YAPARAK ZAMDAN ETKİLENMEDEN EMEKLİ AYLIĞINIZI ALMAYA BAŞLAYIN. UNUTMAYINIZ Kİ YANLIŞ DOLDURULAN YURTDIŞI BORÇLANMA FORMU SİZİN ÖMÜR BOYU EKSİK AYLIK ALMANIZA, DAHA GEÇ YAŞTA EMEKLİ OLMANIZA VE DAHA FAZLA MİKTARDA BORÇLANMA TUTARI ÖDEMENİZE NEDEN OLABİLİR… ÖNEMLİ TARİHLER ARASINI BORÇLANARAK AYLIĞIMIZI EN YÜKSEK ŞEKİLDE ALMAYA HAK KAZANABİLİYORUZ. BUNUN İÇİN YAPMANIZ GEREKEN ÖMÜR BOYU ALACAĞINIZ EMEKLİ AYLIĞI İÇİN BAŞVURUDA BULUNURKEN ÖNCE BİR UZMANA DANIŞIN! MAVİ KART İLE EMEKLİLİK HAKKINA SAHİP OLAN VATANDAŞLARIMIZ YAKINDA KALDIRILMAK ÜZERE OLAN YURTDIŞI BORÇLANMASI VE MAVİ KARTLILARIN HAKLARI İÇİN OLUMSUZ DEĞİŞİKLİK GÖSTEREBİLİR VE dosya TÜRKİYE’DEN EMEKLİLİĞİNİZ BİR HAYAL OLABİLİR! EN KISA SÜREDE MÜRACATINIZI YAPIN! 18 YAŞINI DOLDURMUŞ HERKES KALDIRILMASI BEKLENEN YURTDIŞI BORÇLANMASINDAN ETKİLENMEMESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNURLAR İSE BORÇLANMA KALDIRILDIĞINDA BİLE İLERİKİ YILLARDA EMEKLİ OLMA HAKLARI ELLERİNDE KALACAKTIR! YURTDIŞINDA YAŞAYAN VE TÜRKİYE’DE HİÇ ÇALIŞMASI BULUNMAYAN VATANDAŞLARIMIZIN MÜRACATLARINI KURUM DAHA FAZLA BORÇLANMA PARASI ALMAK VE DÜŞÜK AYLIK BAĞLAMAK İÇİN BAĞ-KUR`A SAYMAKTADIR. ŞUNU UNUTMAYINIZ Kİ YURTDIŞINDAKİ İLK İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ DE TÜRKİYE’DE SSK BAŞLANGICI OLARAK SAYILMAKTADIR. BU SEBEPLE BAĞKUR`DAN 58 YAŞ 5400 GÜN YA DA 48 YAŞ 9000 İŞ GÜNÜ ŞARTLARINA GÖRE BORÇLANMA YAPIP 750 TL AYLIK ALACAĞINIZA, SSK`DAN EMEKLİ OLARAK 46 YAŞ 5000 İŞ GÜNÜNDEN 1000 TL ÜZERİ AYLIK ALMA ŞANSINA SAHİPSİNİZ. YURDIŞINDA ÇALIŞMASI BULUNMAYAN EV HANIMLARI ORADA YAPMIŞ OLDUĞU DOĞUMLAR ÜZERİNDEN DE TÜRKİYE’DE SSK`DAN AYNI ŞARTLARDA EMEKLİ OLABİLİRLER… SOSYAL GÜVENLİK UZMANI ERHAN NACAR VATANDAŞLARIMIZ HAKLARINI 15 YILDIR EN İYİ ŞEKİLDE KORUYARAK, ONLARIN MAĞDUR OLMAMASI VE RAHAT BİR EMEKLİLİK YAŞAMALARI İÇİN TÜM GAYRETİYLE ÇALIŞMAKTADIR. “RAHAT BİR EMEKLİLİK İÇİN GÜVENCENİZ BÜYÜK OLMALI, GÜVENİNİZİN ESERİ İLKE EMEKLİLİK” ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI 0090 444 0 860 IGMG Köln Bölgesi 2012 Hacıları Hasret Giderdi slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları organizasyonuyla kutsal topraklardaki Hac farizasını yarine getiren gurbetçi tüm hacılar iki ay sonra tekrar bir araya geldiler. Köln Nippes`te yapılan hasret giderme toplantısı hacılara, duygu yüklü hiç unutulmayacak hac hatıralarını tekrar hatırlattı. Günün proğramında başta kafilelerde görev alan gurup başkanları, olmak üzere IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal Bölge yürütme kurul üyeleri, gurup başkanları ve 2013 hacıları bölge salonunda bir araya geldiler. Hac fotoğrafları ve videoları dia gösterimle hacılara sunuldu. Köln Bölge sekreteri ve ikinci kafile görevlisi Eşref Yücetaş günün proğram İ sunumunu yaptı. Kafilelerdeki bazı hacılar ve kafile başkanları ve gurup başkanları duygularını tekrar hacılarıyla paylaştılar. IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal Uzun yıllar Köln Bölgesi Kafile Başkanı olarak gittiği kutsal yoldan dönen hacılara seslenerek; “çok kıymetli hocalar ve gurup görevlileri nezaretinde hac görevinizi hamdolsun yerine getirdiniz. Allah-u Teala herkese o kutsal toprakları görmeyi nasip etmiyor, zenginlik bile orayı görmede hiç bir kıymet ifade etmiyor. Ne mutlu sizlere” diyerek duygu yüklü konuşmasını hacılarla paylaştı. Köln bir kafilesinin Başkanı Salim Sak hoca burada yaptığı konuşmada, kabul edilen haccın insanı anasından doğduğu gibi günahsız kıldığını yeniden hatırlattı. Diğer gurup başkanı Hüseyin Çınar hocada kara bir çamurdan pırıl pırıl hale gelmiş vazonun hikayesini, hamdı pişti mesajı ve hayata dair yansımasından çıkartılacak dersleri konuşmasına konu edindi. Günün proğramında IGMG Eski Köln Bölge Başkanı Şuayb Güney misafir hoca olarak hacılara hitab etti. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 24 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 haber Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters, Müslüman Kadınlar Danışma ve Eğitim Merkezi’ni Ziyaret Etti BFmF bünyesindeki İşsizler Merkezi, Borçlular Danışmanlığı, Aile Danışmanlığı, Veliler Danışmanlığı, Babalar Danışmanlığı, Ev Ödevlerine Yardım Kursu, Göç Danışmanlığı, İşsizlik Danışmanlığı gibi çalışmalar hakkında bilgi alan Roters, ihyaç duyulan hemen hemen her alanda hizmet veren BFmF’nin çalışmalarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, tekrar ziyarete geleceğini belirtti. BFmF Müdürü Erika Amina Theissen, Belediye Başkanı Jürgen Roters’in ziyaretinden çok memnun olduklarını ve yine beklediklerini ifade ederek Roters’e çikolata hediye etti. öln Büyükşehir Belediye Başkanı Jürgen Roters, yaklaşan yılbaşı etkinliklerinden dolayı randevu takvimi dolu olmasına rağmen Ehrenfeld semtinde hizmetlerini sürdüren Müslüman Kadınlar Danışma ve Eğitim Merkezi (BFmF e.V.)’ni ziyaret etti. Roters, farklı kökenlerden yaklaşık 60 kişinin çalıştığı BFmF’de, çeşitliliğin uyum içinde bir arada nasıl işledğini yerinde inceleme inkanı buldu. BFmF Müdürü Erika Amina Theissen, kadınlar için kendi kendine bir yardım derneği olarak kurulan ve bugün çatısı altında Müslüman Aile Merkezi ve Müslüman Kadın Merkezi buluna BFmF’nin tarihi ge- K lişimi hakkında Roters’e bilgi verdi. Çok kısa zamanı olmasına rağmen BFmF’deki hizmet birimlerini gezen Roters, bilgisayar birimindeki, Türk Anneler İçin Kahve grubundaki ve Hauptschule’yi bitirmek için eğitim gören sadece genç değil, özellikle yaşlı kadınları da görünce çok etkilendiğini söyledi. BFmF’nin çocuk bakım bölümünde bir star gibi karşılanan Roters, farklı kökenlerden çocuklardan zor ayrılabildi. İmza almak için sıraya giren çocuklar, Roters ile oynamaktan da geri durmadılar. MÜSİAD Nürnberg’den Vergi ve Şirket Kontrolleri Semineri ÜSİAD Nürnberg`den vergi ve şirket kontrolleri semineri yoğun bir katılımla yapıldı. Wiegandt/ Linde mali müşavirlik ofisinin sahipleri Andrea Wiegandt ve Volkmar Linde kısa bir girişten sonra katılımcıların sorularını aydınlatıcı bir şekilde cevapladılar. İki dilli gerçekleşen seminerde muhasebe ve maliye tarafından kontrollerde ortaya çıkan problemler detaylı bir şekilde masaya yatırıldı. Muhasebe defterlerinin tutulması, gelir-gider dengesinin sağlanması, kasa ve nakit girdilerin kontrol edilmesi gibi konular işlendi. Davet edilen üyelerin ve iş sahiplerinin can alıcı soruları ve buna verilen cevaplar toplantıya yüksek bir istifade oranı sağladı. İş sahiplerimizin neredeyse tümünün bu mevzularda çektiği sıkıntıları göz önünde bulunduran Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır bey yaptığı açıklamada; “Özellikle iş adamlarımızı bilgilendirmeye devam edeceklerini Türk toplumunun somut ihtiyaçlarını az da olsa karşılamayı hedeflediklerini ve bilgi toplumuna katkıda bulunmak istediklerini” söyledi. M MÜSİAD Nürnberg Türk Basınıyla 2012 Yılını Değerlendirdi ir çok basın mensubunun hazır bulunduğu istişare toplantısı çok nezih bir ortam olan Dokur Catering’in mekanında gerçekleştirildi. Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır basına katılımlarından dolayı teşekkür etti. Daha sonra yaptığı açıklamada; “Müsiad Nürnberg olarak geride bıraktığımız iki yılın kısa bir değerlendirmesini yapan başkan Satır, beraber yola çıktıkları yönetim kurulundaki arkadaşlarına ve tüm Müsiad üyelerine teşekkür etti. Şu ana kadar yaptığımız programlarımıza basınımızın desteğini hep yanımızda gördük, bundan sonra da bu desteğin devamını bekliyoruz” dedi. Daha sonraki görüşmelerde başta eğitim, meslek yerleri ve toplumumuzun değişik sorunlarının istişaresinden sonra yönetim kurulunun yaptığı ikram ile program sona erdi. B HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 25 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 dosya 8 Yaşındaki Azrahan AY 30 Kilo Sikletinde Şampiyon skoçya`nın Motherwell kentinde düzenlenen 7. İskoçya Açık Taekwondo müsabakası 14 ülkeden gelen 370 sporcunun katılımı ile yoğun ilgi gördü. Müsabakaya tek Türk olarak Almanya`nın Herrenberg kentinde 4 senedir taekwondo yapan ve 50`den fazla hem ulusal hem uluslararası müsabakaya katılan 8 yaşındaki Azrahan Ay katıldı. Genç taekwondocu müsabakaya -30 Kg sikletinde ilk karşılaşmasında minderdeki İrlandalı rakibini hakemin 2ci rounda Azrahan`ın göstermiş olduğu performası ile üstünlük kuralını kulla- İ narak Azrahan`ı bu karşılaşmanın galibi ilan etti. İkinci karşılaşmasında Azraha`nın yaşça büyük olduğu İrlandalı rakibi mindere çıktı. Bu karşılaşmayı 3 ro- undun sonunda kazanarak Azrahan 15:4 lü bir puan farkı ile final mücadelesi için vize aldı. Final karşılaşmasını Azrahan İskoç- yalı rakibi ile gerçekleştirdi. Bu karşılaşmada Azrahan çok üstündü ve rakibine hiç imkan vermedi. Karşılaşma 52 saniye içinde 12:0 scor ile hakemler karşılaşmayı yine üstünlükten dolayı bitirdiler ve Azrahan Ay müsabakanın şampiyonu oldu. Yapmış olduğu başarılardan dolayı hem seyircilerden hem de hakemlerden çok güzel yorumlar alan Azrahan bu müsabaka için şöyle yorum yaptı: “Bu müsabakaya çok çalıştık. İskoçya`da tek Türk olarak bu kadar milletin içinde Türkiye`yi temsil etmek ve şampiyon olmak büyük bir sevinç” dedi. Dünya hayatının en kıymetli nimeti, en güzel süsü olan çocevherini, özünü ve tarihini bilen nesiller olarak eğitip yetişti- rebilirsek, değil Avrupa`da dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, kendi inancı, kimliği ve değerleriyle yaşamayı başaracaktır. Bunu başarabilmek için İslam`a göre evliliği ciddiye alıp, sorumluluk taşıyan aileler kurmak zorundayız. Osman ARSLANTÜRK 1969 Trabzon / Of`ta doğdu. İlkokulu ve aynı zamanda hafızlığını burada tamamladı. Orta Öğrenimini Trabzon ve İstanbul Fatih İmam Hatip Liselerinde tamamladı. 100. YIl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve T.C. Milli Eğitim Bakanlıklarında görev alan yazar; Avrupa`da İrşad ve Eğitim alanlarında hizmet vermektedir. 4Karizma ve Dini Liderlik4 adlı bir araştırma kitabı da bulunan yazar, evli ve dört çocuk babasıdır. Kuracağımız bu ailenin huzuruna, geleceğine, çocuk eğiti- mine her yönüyle işin başından itibaren çok önem verip çalışmalıyız. Yaşadığımız Avrupa`da çocuklarımızı yetiştirirken, inanç ve değerlerimizden, örf ve adetlerimizden taviz vermeden maddi ve manevi olarak mükemmel bir şekilde yetiştirmek zo- rundayız. Allah (c.c.), muhafaza buyursun, bunu başaramazsak dağılan tesbih taneleri gibi her yönüyle asimile ve yok olmaya mahkumuz. Bu bakımdan Avrupa`da müslüman aile yapımızı ve çocuklarımızın eğitimini, insanlarımızın eğitimini; en önemlisi de iyi bir insan ve müslüman olarak yetiştirebilmemiz için bu kitabı kıymetli büyüklerimizle, bütün anne ve babalarla, çocukları- mızla, gençlerimizle, öğretmen ve eğitimcilerimizle, kısacası ilgili makam ve sorumluluk taşıyan herkesle paylaşmayı uygun gördük. Bu kitabımız dikkatlice okunup, uygulandıktan sonra, inançlı, başarılı ve eğitimli çocuklarımızın yetişeceği ve ailelerin ge- leceğe güvenle bakacağı kanaatindeyiz. Çalışmak bizden muvaffakiyet Allah (c.c.)`tandır. Yazarımız Osman Arslantürk’ün Kitabının Yeni Baskısı Çıktı A V R U P A ` D A M Ü S L Ü M A N A İ L E V E Ç OC U K E Ğ İ T İ M İ · OS M A N A R S L A N T Ü R K cuklarımızın inançlı, ahlaklı, şuurlu, şahsiyetli, aslını, esasını, Yazarımız Mahmut Aşkar’ın Yeni Kitabı Çıktı Siparişlerinizi bir telefonla kapınıza teslim ediyoruz Hanau Edisonstr. 6 63457 Hanau Tel: 06181-9456821 Offenbach Waldstr. 20 63450 Offenbach Tel: 069-000000 Frankfurt (Frischezentrum) Josef-Eicher-Str. 10 60437 Frankfurt Tel: 0163-2022024 Q Q D D ] D] PD DP 5D 5 'hɎh1&( 'h1<$6, 'hɎh1&('h1<$6, $\HVWHPHVWH %OEOOHUNDIHVWH *HFHJHOEHQLVHVOH ċ\L\HPHNOHEHVOH ¢$//$+(0$1(7ċ1ċ162580/8/8Ȩ8£ 'DOJÃQGDOJÃQ\U\RUGX%LUDUD|QQHoÃNDQELU 2NXPDNGDɏDUWODUGDQ ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH 2NXPDNGDɏDUWODUGDQ ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH NHVH\OHLUNLOGL%LULVLRQXGɏUPɏROPDOÃ\GÃ1H ELULGLUdQNRNXPD\DQLQVDQ \DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ \DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ ELULGLUdQNRNXPD\DQLQVDQ \DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ \DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ \DSPDOÃ\GÃ"<DɏOÃ\GÃGɏNQGEHONLGHRQDoRN JHoPLɏL|ȩUHQHPH]gȩUHQHPH LEUHWDOPDVÃQÃELOLU LEUHWDOPDVÃQÃELOLU JHoPLɏL|ȩUHQHPH]gȩUHQHPH LEUHWDOPDVÃQÃELOLU LEUHWDOPDVÃQÃELOLU PXKWDoWÃ(WUDIÃQDEDNÃQGÃ$]LOHUGHELUJHQo \LQFHGHHNVLNNDOÃU \LQFHGHHNVLNNDOÃU dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏà dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏà dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏà dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏà JLWPHNWH\GL $OODKLQVDQDJHUHNOLKHUɏH\L ODɏWÃUÃU O DɏWÃUÃU $OODKLQVDQDJHUHNOLKHUɏH\L ODɏWÃUÃU ODɏWÃUÃU %ċ5.,66$%ċ1+ċ66( YHUPLɏWLU YHUPLɏWLU ¢*HOLUPLVLQHYODGÃP£GHGL *HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP *HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP *HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP *HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP 'ɏQPHRNXPD\D]PD ODUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU< DSWÃNODUÃQÃ'ɏQPHRNXPD\D]PD O DUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU< DSWÃNODUÃQà DSWÃNODUÃQà O ODUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU< DUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU< DSWÃNODUÃQà 'HOLNDQOÃċPDPÃ$]DP¥GÃ<DɏOÃNDGÃQà NDUɏÃODɏWÃUPDYHVRQXooÃNDUPD NDUɏÃODɏWÃUPDYHVRQXooÃNDUPD DKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU GDKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU G GDKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU DKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU G NÃUPD\ÃSJHOGL NDELOL\HWLPL]YDUGÃU NDELOL\HWLPL]YDUGÃU 1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU 1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU 1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU 1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU ¢%X\XUXQELUɏH\PLGHGLQL]"£ %XQODUÃNXOODQDUDNNHQGLPL]L %XQODUÃNXOODQDUDNNHQGLPL]L 2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD 2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD 2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD 2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD ¢ɎXQX\HUGHQDOÃUPÃVÃQÃ]"£ \HWLɏWLULUL] \HWLɏWLULUL] GɏPHPH\HoDOÃɏÃU GɏPHPH\HoDOÃɏÃU GɏPHPH\HoDOÃɏÃU GɏPHPH\HoDOÃɏÃU %XQODUÃGDKDID]ODNXOOD %XQODUÃGDKDID]ODNXOOD ċPDPÃ$]DP\DɏOÃOÃȩÃGROD\ÃVÃ\ODNDGà +HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ +HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ +HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ +HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ QDUDNGLȩHUOHULQGHQIDUNOÃELU QDUDNGLȩHUOHULQGHQIDUNOÃELU QÃQSDUDGROXNHVH\L\HUGHDODPD\DFDȩÃQà DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU LQVDQRODELOLUL] LQVDQRODELOLUL] GɏQG\HUGHQDOÃS¢%X\XUXQ£GHGL YDUGÃU YDUGÃU YDUGÃU YDUGÃU +HUNHVWHQID]ODRNX\DUDN +HUNHVWHQID]ODRNX\DUDN +HULQVDQÃQKD\DWÃGD +HULQVDQÃQKD\DWÃGD +HULQVDQÃQKD\DWÃGD +HULQVDQÃQKD\DWÃGD )DNDWNDGÃQNHVH\LDOPDGà GɏQHUHNDUDɏWÃUDUDNGLȩHU GɏQHUHNDUDɏWÃUDUDNGLȩHU D\UÃFDELUGHUVWLU D\UÃFDELUGHUVWLU D\UÃFDELUGHUVWLU D\UÃFDELUGHUVWLU ċPDPÃ$]DP¢1LoLQDOPÃ\RUVXQX]NHVHVL]LQ LQVDQODUD|UQHNELOHRODELOLUL] LQVDQODUD|UQHNELOHRODELOLUL] +HOHE\NLQVDQODUÃQP +HOHE\NLQVDQODUÃQP GHȩLOPL"£ +HOHE\NLQVDQODUÃQP +HOHE\NLQVDQODUÃQP +HUKD\DWWDELUGHUV +HUKD\DWWDELUGHUV FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ ¢+D\ÃUEHQLPGHȩLO$VÃOVDKLELQLEXOXSGD ROGXȩXQXQXQXWPDGDQJHoPLɏH ROGXȩXQXQXQXWPDGDQJHoPLɏH GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ RQDYHUHVLQGL\HVL]LoDȩÃUGÃP£ HȩLOLUVHNJHOHFHȩHJYHQOH\U HȩLOLUVHNJHOHFHȩHJYHQOH\U DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU U]=DPDQEL]LPKD\DWÃPÃ]GD U]=DPDQEL]LPKD\DWÃPÃ]GD YDUGÃU YDUGÃU YDUGÃU YDUGÃU ċPDPÃ$]DP¥ÃQUHQJLNDoWÃELUH\YDKoHNWL GLȩHULQVDQODUD|UQHNROXU YH¢%HQLELU$OODKHPDQHWLQLQVRUXPOXOXȩX +HSLPL]GLȩHULQVDQODUD|UQHNROXU +HSLPL] +HSLPL] +HSLPL] < D]DUÃ]HVHUOHULPL]GHQ < D]DUÃ]HVHUOHULPL]GHQ DOWÃQDVRNWXQ£GHGL6RUDGDNHVHQLQ LQVDQÃ] LQVDQÃ] LQVDQÃ] LQVDQÃ] KHUNHVID\GDODQÃU VDKLELQLEXOPDNLoLQ\RODGɏW \DLQVDQ KHUNHVID\GDODQÃU \DLQVDQ \DLQVDQ \DLQVDQ ROPDQÃQED]à 8QXWPD\DOÃPNL|OGNWHQ ROPDQÃQED]à ROPDQÃQED]à ROPDQÃQED]à 8QXWPD\DOÃPNL|OGNWHQ ɏDUWODUÃQD ɏDUWODUÃQD ɏDUWODUÃQD ɏDUWODUÃQD VRQUD\DɏDPDɏDQVÃVDGHFH VRQUD\DɏDPDɏDQVÃVDGHFH X\PDN]RUXQGD\Ã] X\PDN]RUXQGD\Ã] X\PDN]RUXQGD\Ã] X\PDN]RUXQGD\Ã] LQVDQODUDWDQÃQPÃɏWÃU LQVDQODUDWDQÃQPÃɏWÃU %XQODUGDQELULQFLVLGɏQ %XQODUGDQELULQFLVLGɏQ %XQODUGDQELULQFLVLGɏQ %XQODUGDQELULQFLVLGɏQ ċ\LHVHUOHUEÃUDNPDNVXUH ċ\LHVHUOHUEÃUDNPDNVXUH PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH WL\OHKHULQVDQEXɏDQVÃNXOOD WL\OHKHULQVDQEXɏDQVÃNXOOD RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU QDELOLUQDELOLU 1$0$',0 2=$0$1'$%(1%8 /8 ċQFL ċQFL QFL ċ ċQFL .DUDPDQ .DUDPDQ .DUDPDQ .DUDPDQ .20ċ.%ċ/0(&(/(5 .20ċ.%ċ/0(&(/(5 WOà WOà NHQWD NHQWD +DPL +DPLÃà Ãà F F F F D D D D ɏ ɏ ɏ ɏ PXX PXX2 O O 2OP 2OP 2 <DWWÃP <DWWÃP \X PX \X PX ɏD N ɏD 8\XGX 8\XGXN P P V V V Và à ÃF ÃFF F D D D DN N N N VV VV ÃFF à ÃFF D DN D DN N N à <DWD <DWD N N HN HN %HE %HE \L]LQGH\L] LQGH HLo *HF *HFHLo ÃQGDGÃɏÃQGD GÃɏG] *QG]*Q SÃOÃOLNDSÃOà OLND FHUH 3HQ 3HQFHUH D Y YD D X Y YD X \ \ U U\X L U U\X L E E Q QEL L Q QEL U L L U L Ɏ ɎLUL Ɏ ɎLUL ȩXXOGXȩX %R] %R]XOGX PLU HWDPLU KDOG KDOGHWD HQPH\HQ HGLOH HGLOHPH\ LU"QHGLU" ɏH\ ɏH\QHG +DYD +DYD (Y (Y 2U 2 U X X o o .(1'ċ0ċ=ċ<(7ċɎ7ċ5(/ċ0 .(1'ċ0ċ=ċ<(7ċɎ7ċ5(/ċ0 7ÃQJÃU H WÃQJÃUV OHN (OLPK DF D P X U ND N DU UQ Qà ÃP P D D o o 6D KXU P GDKD UD D UɏÃVÃQ VD Q N N H <HP D ED KOD *HFHV HNWHQ <HP O O D OD HO H K K D QD DQ VD V $OOÃNLUD]EDOOÃNLUD] %XUD\DJHOELUD] %LUYDUPÃɏELU\RNPXɏ (YYHO]DPDQLoLQGH 6DNOÃVDPDQLoLQGH <RN|\OHGHȩLOEX]DPDQÃQLoLQGH +H\EHPGHPDVDOODUÃP dRFXNODUÃDUDUÃP *OFNOHUWRSODUÃP ċ\LOLNOHUIÃVÃOGDUÃP 7$7ċ/7(67ċ %LUɏLLUGHKHULNLEHQGLQVRQXQGDWHNUDUHGHQ VDWÃUODUDQHDGYHULOLU" D)DVÃO E<HNSDUH c) Nakarat 6H\DKDWQDPHDGOÃHVHUL\OHGQ\DFDQOHQPLɏ \\¥GD\DɏDPÃɏ\D]DUNLPGLU" D(YOL\DdHOHEL E.DWLSdHOHEL F<XQXV(PUH 6|]NÃVDWXWDOÃP 0DVDOÃPÃ]DEDɏOD\DOÃP $ɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLHQHUMLND\QDȩÃGHȩLOGLU" D.|PU E%DNÃU F/LQ\LW $ɏDȩÃGDNLLEDGHWOHUGHQKDQJLVLKHPPDOKHPGH EHGHQOH\DSÃODQLEDGHWOHUGHQGLU" a) Namaz E6DGDND c) Hac *]HO$QDGROX¥PX]GD6HYLQo$QQH\DɏDUPÃɏ 6HYLQoGDȩÃWDGDȩÃWDEXDGÃDOPÃɏ .LPLQQHVÃNÃQWÃVÃYDUVD ċVWHUOHUPLɏ6HYLQo$QQHXȩUDVD 6HYLQo$QQHHPHNOLELU|ȩUHWPHQPLɏ %LQOHUFHGHȩHUOLLQVDQ\HWLɏWLUPLɏ '|UWELU\DQÃQD ċ\LOLNWRKXPODUÃHNPLɏ 6HYGLNOHULQGHQYHUPH\L +HUNHVLoLQL\LOLNLVWHPH\L =HQJLQOHIDNLULQDUDVÃQÃEXOPD\à gȩUHWLUPLɏ6HYLQo$QQH $OODK7HDOD¥QÃQ3H\JDPEHUOHULQHHPLUYH\DVDNODUà ELOGLUPH\ROXQDQHDGYHULOLU" D$\HW E9DKL\ FċOKDP +HUPHYVLPEDɏNDWHODɏ .LPLQHYLQGHND\QDPÃ\RUVDDɏ <HWLPLQ|NV]QJ|]\DɏOÃKDOL +HSVL6HYLQo$QQH¥QLQGHUGL =HNL\Hd2%$1 ċVWDQEXO¥XQSODNDNRGXQGDQ$QNDUD¥QÃQSODNDNRGX oÃNDUÃOÃUVDVRQXoQHROXU" D E c) 28 +HOHNÃɏJHOPH\HJ|UVQ .LPVHQHɏVQQH\RNOXNWDQ]OVQ dRFXNODUÃQ\]JOVQ 6HYLQo$QQHGɏQVQGHGɏQVQ <LQH\ROODUDGɏVQ 6DGHFHEXNDGDUGHȩLOPLɏ 6HYLQo$QQHGXDODU|ȩUHWLUPLɏ ċoWHQOLNOHV|\OHUPLɏ ¢ċVWH\LQ\DOQÃ]FD2¥QGDQLVWH\LQ *DQLRODQ5DEELQL]HJYHQLQ 9DUOÃNGD\RNOXNGDLPWLKDQGÃU 6DEÃUGDȩÃQÃDɏDQND]DQÃU£ 1HJ]HOoÃȩÃUODUDoPÃɏ6HYLQo$QQH hPLWOHUNRQGXUPXɏ\UHNOHUH 6DEÃUYHGXDoLoHNOHULHNPLɏKHU\HUH ċ\LOLNKDONDODUÃDUWÃNE\GNoHE\\H 6HYLQoOHGROGXUPXɏRQFDKD\DOL (QJ]HOUHQNOHUHER\DPÃɏVROJXQUHVLPOHUL $UNDVÃQGDÃɏÃOÃɏÃOSDUODPÃɏL]OHUL gPUQX]XQROVXQ6HYLQo$QQHHPL" =RUELUGXUXPNDUɏÃVÃQGDJHUHNHQ|QOHPOHULDOGÃNWDQ VRQUD$OODK¥DJYHQPHNDɏDȩÃGDNLKDQJLNDYUDPODLIDGH HGLOHELOLU" D7HIHNNU E7HGELU F7HYHNNO $ɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLQHIHVDOÃSYHUPHPL]OHVROX QXPODLOJLOLGHȩLOGLU" D.DOS E'L\DIUDP F%URɏODU *HoWLȩLEWQVRNDNODUGDQ 6HYLQoGDȩÃWDGDȩÃWD <RUJXQDUJÃQYDUÃUPÃɏHYLQH %\NELUKX]XURWXUXUPXɏ\UHȩLQH 6(9ċ1d $11( QGXȩXELUVRKEHWPHFOLV 1DVUHGGLQ+RFD¥QÃQGDEXOX RODɏÃUKHOYDPXKDEEHWLQH WHNRQXɏXOXUNHQV|]G|QHUG JHOLU 1DVUHGGLQ+RFD ELUWDWOÃKHOYDLVWHU%LU ¢%LUNDoVHQHGHQEHULFDQÃP £GHU2UDGDEXOXQDQODU HGLP L\HP GH\ ɏWLULS \HWL WUO 1LoLQSLɏLULSGH\HPL\RU ¢%XNDGDU]RUELUɏH\GHȩLO FDGHUW\DQGà VXQ"£GHGLNOHULQGH]DYDOOÃKR DGÃ\DȩEXOXQGX\VDXQ ¢8QEXOXQGX\VD\DȩEXOXQP OXQDQODU WHEX HFOLV U0 ãGH EXOXQPDG UÃELUDUD ¢(FDQÃPEXQFD]DPDQGÃUEXQOD UPDODUÃ]HULQH \DJHWLUPHGLQPL"£GL\HVR DUD\DJHOGLȩLGH ¢*HUoLEXQODUÃQKHSVLQLQELU ]DPDQGDEHQEXOXQDPD ROGX)DNDWNDGHUEX\DR GÃP£GHU ¢'Q\D¥QÃQ\|UQJHVL£QHGHPHNWLU" D(NVHQKDUHNHWLGHPHNWLU E.HQGLHWUDIÃQGDG|QPHVLGLU F*QHɏHWUDIÃQGDG|QPHVLGLU $\ɏHJO $NDNXɏ $NJQ .XU¥DQÃ.HULPDOIDEHVLQLQLONYHVRQKDUҖHUL DɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLGLU" D(OLI]H E$= F(OLI\H HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 27 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 röportaj Meryem Özmen İle Gençlik Daireleri (Jugendamt) Üzerine Son istatisliklere göre; 2004 senesinde gençlik dairelerinin el koyduğu göçmen kökenli çocuk sayısı yaklaşık olarak 3.500 iken bu sayı 2011’e gelindiğinde neredeyse 9.000’i bulmaktadır. Gençlik Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, bilindiği gibi çocukların ailelerinden rızaları alınmaksızın koparılarak, himayeye alınmasıdır. Kendi anadillerini hiç konuşmayan ve ailesiyle sınırlı olarak ve doğal olmayan şartlarda görüştürülen çocuklar zamanla kültürlerine ve dillerine karşı yabancılaşıyorlar. e r s p e k t i f D e r g i s i n d en İ l h a n Bilgü Bey`in yapmış o lduğu röportajı sunuyoruz. Gelen bir soru ile başlamak istiyorum: Gençlik Daireleri’nin (Jugendamt) çalışma alanları ve uygulamaları nelerdir? Öncelikle Gençlik Daireleri çocukların iyi bir eğitim alabilmeleri ve yetiştirilmeleri için ebeveynlere, boşanma ve ayrılma durumlarında anne ve babaya yardım etmeyi hedefleyen bir devlet dairesidir. Somut çalışma alanları; çocukları bireysel ve toplumsal olarak güçlü kılarak beceri ve yeteneklerini geliştirebilmelerini ve sağlıklı büyümelerini sağlamak, gençleri destekleyerek hayat yolculuklarına özgüvenle ve kendi sorumluluklarını taşıyacak bir biçimde devam edebilmelerini sağlamak, aile yaşamlarının başarılı olması için ailelere eşlik etmek ve danışmanlık hizmeti sunmaktır. Net bir rakam vermek gerekirse Almanya’da toplamda 600’ü aşkın Gençlik Dairesi bulunmaktadır. Bununla birlikte Gençlik Daireleri‚ Çocuk ve Gençlik Kanunu’nun ilgili maddelerini yorumlamak ve uygulamak bakımından eyaletler arası farklılıklar göstermektedir. G e n e l p r o s e d ü r v e i s t a t i s ti k s e l olarak aktüel durum nedir? Örneğin her yıl kaç çocuk Gençlik Daireleri tarafından ailelerinden alınıyor ve kaç çocuk yeni bir ailenin yanına yerleştiriliyor? Ve aile bulunamayan kaç çocuk yurtlar da yaşamak zorunda kalıyor? Son istatisliklere göre; 2004 senesinde gençlik dairelerinin el koyduğu göçmen kökenli çocuk sayısı yaklaşık olarak 3.500 iken bu sayı 2011’e gelindiğinde neredeyse 9.000’i bulmaktadır. Toplamda ise 38.500 çocuk Gençlik Daireleri tarafından himaye altına alınmıştır. Bu rakam 2010 kıyasla bir sonraki yıl 6% artış göstermiştir. P Genel prosedür ise şu şekildedir; himayeye alınan çocuklar, uygun bir yere yerleştirilir. Bu gençlik daireleri tarafından belirlenen bir kişi olabilir ki, kısa vadeli bakım aileleri vardır (Bereitschaftspflege). Bunların dışında bakıcı biri ya da bir aile bulunamadığında çocuklar çeşitli yurtlara, barınma yerlerine teslim edilir. Burada seçim hakkı gençlik dairelerinindir. Bu bağlamda ‘‘himayeye alma’’ Çocuk ve Gençlik Yardım Kanunu’nun (Sozialesgesetzbuch, SGB VIII) 42. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu kanuna göre Gençlik Daireleri, sosyal pedagojik bir kriz yönetimi olarak acil durumlarda çocuk ve gençleri geçici tedbirlerle ailelerinden uzaklaştırarak himayeye almaya yetkilidir. Söz konusu 42. maddeye göre çocuk ‘‘selametinin tehlikeye atılması ya da çocuğun bizzat talep etmesi durumunda (Kindeswohlgefährdung)’’ himayeye alınır. Konunun hukuki gerekçeleri ve çerçevesi hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz? Alman Anayasası’nın 6. maddesinin 3. fıkrası devlete anne babanın çocuk üzerindeki yetiştirme hakkını gözetleyici bir statü tanıyan ilk hukuki dayanak noktasıdır. Gençlik Daireleri’nin görev ve yetkilerinin desteklediği kanun ise 8 numaralı sosyal kanun olan ‘‘Çocuk ve Gençlik Yardım Kanunu’’dur (Kinder- und Jugendhilfe Gesetz, SGB VIII). Bu Kanun’a göre Gençlik Daireleri belirtilen görevlerin gerçekleşmesinden sorumludur. Bununla birlikte eyaletler arasındaki kanun ve uygulamalardaki farklılıklardan dolayı, Almanya çapında Gençlik Daireleri birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, Gençlik Daireleri ancak bağlı bulunduğu belediye sınırları içerisinde yetkilidir. Gençlik Dairleri’nin kimi durumlarda hızlı davranmalarının sebepleri ise Alman Anayasası’nın 42. maddesidir. Bu maddeye göre çocuk ‘‘selametinin’’ (Kindeswohl) tehlikeye atılması ya da çocuğun bizzat talep etmesi durumunda çocuk himayeye alınır. Uygulamada himayeye alma %90’ı aşan bir oranda çocuk ve ailenin rızası olmamasına rağmen gerçekleştirilmektedir. ‘‘Himayeye alma (İnhobutnahme)’’ ise Çocuk ve Gençlik Yardım Kanunu’nun (Sozialesgesetzbuch, SGB VIII) 42. maddesi ile düzenlenmiştir. Gençlik Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, bilindiği gibi çocukların ailelerinden rızaları alınmaksızın koparılarak, himayeye alınmasıdır. Yakın bir zamanda gerçekleştirilen, Yurtdışı Türkler Başkanlığı tarafından düzenlenilen çalıştayda da verilen bilgiler içerisinde himayeye almanın %90’ı aşan oranda çocuk ve ailenin rızası olmamasına rağmen gerçekleştirildiği belirtilmişti. Bu konudaki en önemli kavram, çocuğun selameti sanıyorum... Bir çocuk ne zaman ailesinden alınabilir ve daha iyi şartlarda yaşamını sürdürebilmesi için himaye altına alınır? Öncelikle çocuğun selameti kavramı nedir, buna cevaplamalı... Ne yazık ki bu, çok temel bir kavram olmasına rağmen çok tartışılan ve farklı görüşlere sebep olan bir kavramdır. Somut olarak çocukların selameti tehlikeye düştüğü durumlarda anne ve babanın anayasal hakları olan ‘‘çocuklarını yetiştirme ve eğitme hakkı’’ kısıtlanabilir (SGB VIII madde 8a ve madde 42/1 gereğince). Yine de netice olarak çocuğun selameti kavramının kapsamı hukuki bakımdan tam olarak belirlenmiş değildir. Uygulamada çocuğun ailede kötü muameleye maruz kalması, şiddet, cinsel istismar, çocuğun ihmal edilmesi, ebeveynin çocuğa aşırı derecede görev yüklemesi, ciddi seviyelere ulaşmış iletişim problemleri, madde bağımlı- lığı, çocuğun şiddet eğilimleri göstermesi, aileden kaynaklanan okul problemleri gibi durumlar çocuğun selametinin tehlikeye atıldığına dair nesnel durumlar olarak değerlendirilmektedir. Son birkaç senedir yaşanan vakalarda erkek çocukların sünnet edilmesi de Gençlik Daireleri için çocukları aileleri tarafından alınmaları için yeterli neden olabiliyordu. Bu durumda sünnet çocuğun selameti için bir tehlike olarak algılanmış oluyordu. Ayrıca, himaye altına alınan çocuğun selameti açısından bir tehlikenin olduğu durumlarda, el konulan çocuğun akibeti hakkında Gençlik Daireleri tarafından bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Ancak kanaatimizce, himayeye alınan çocuğun nereye teslim edildiği, hangi okula gönderildiği gibi konularda velayet hakkına sahip olanlar detaylı bir şekilde bilgilendirilmelidir. Maalesef son vakalar bunun tam tersini göstermektedir. Bilgiler verilmiyor ve çocuklar ailelerinden koparılıyor ve bu durum, ilerleyen dönemlerde çocuk başta olmak üzere tüm aile fertleri için geri dönüşü mümkün olmayan zararların doğmasına sebep oluyor. Yine Yurtdışı Türkler Başkanlığı tarafınca da belirtildiği gibi, himayeye almanın geçici bir kriz yönetimi olması şeklindeki kanunun himayeye almanın hukuki niteliğine yönelik yaptığı çok önemli vurguya rağmen (SGB VIII madde 42/1) uygulamada himayeye almanın bu niteliğine dikkat edilmemekte ve çocuğu aileye teslim etmenin çocuğun selametini tehlikeye atacağı gerekçesiyle ailelerinden alınan çocukların yarıdan fazlası ailelerine geri verilmemektedir. Gençlik Daireleri faaliyetlerini çocuk l a rı k or um ak i çi n s ü rd ü rüy or ama bu kurum nedense Türkiyeli göçmen ailelerinin korkulu rüyası haline geldi. Birçok ailenin evden HAYAT uzaklaştırılan çocuklarının yuvalarına dönmeleri için çok çaba sarf ettiklerini duyuyoruz. Peki çocuklarını bu denli seven aileler neden bu duruma düşüyor? Birçok faktör bir araya geliyor. Örneğin ailelerin bilgisizliği ve dil yetersizliği farklı sorunları ortaya çıkarıyor. Göçün getirmiş olduğu kültürel farklılıklar ve önyargılar aileler ve gençlik daireleri arasındaki bağı önemli ölçüde etkiliyor. Diğer tarafta aile yapısı da çok önemli. Zira aile içinde yaşanılan problemlerin, hatta şiddetin çocuklar üzerinde farklı bir etki bıraktığını unutmamalıyız. Gençlik Daireleri’nin şimdiye dek vermiş olduğu kararlar, yaşanan olumsuz tecrübeler ve haberdar olunan vakalar aileleri korkutabiliyor. Dairelerde Türkçe konuşan çalışanların, yani karşılıklı anlaşılma noktasında elzem olan, gerekli tercümeyi o kültürün içerisinden gelen elemanların yapması her iki tarafın (hem ailelerin, hem de kurumun) birbirlerini doğru anlamasını sağlayacak ve kuruma karşı ailelerde hakim olan buzların az da olsa erimesine yardımcı olacaktır ve dolayısıyla en önemli faktörlerdendir. Ailelerde yaşanılan problemlerin gençlik dairelerine gitmeden önce çözülmesi için ne gibi girişimlerde bulunulabilir? Aile, toplumun sosyal bir parçası olarak, toplumun çekirdeğini oluşturan ve toplumları ayakta tutan kutsal bir müessesedir. Bu çekirdek bozulduğu takdirde toplumun genel anlamda bozulması söz konusudur. Aile bireyleri arasında, büyüklerin küçüklere, küçüklerin büyüklere karşı davranışlarında iletişim bozukluğunun giderilebilmesi için, kuşaklar arası bilgi aktarımı olması gerekir. Örneğin biz IGMG olarak, insanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulması ve kendi inanç ve kimliğine uygun aile ortamlarının oluşturulabilmesi için her yerde “Aile Eğitim Çalışma Seminerleri” düzenleyerek insanlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda yardıma ve desteğe ihtiyaç olan aileler için danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Tabii bu konuda Gençlik Daireleri’nin destekleyici çalışmaları da var. Gençlik Daireleri çalışanları, yardım kapsamında verilen destek ve danışmanlık hizmetleri hakkında ailelere bilgi vererek, ailelerin yardıma ihtiyaçları olması durumunda nereye başvurmaları gerektiği konusunda en başından bilgilenmelerini sağlıyor. Ayrıca bakım konusunda danışmanlık hizmeti veriyor ve kreş, gündüz çocuk bakımevi ve çocuk bakıcısı konularında yardımcı oluyor. Anne-babalar bazen çocukları ile olan sıkıntı ve sorunlar- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 28 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 da yalnızca bir yol göstericiye ihtiyaç duyuyorlar. Bazen de ailedeki durum artık kendi başlarına ne yapacaklarını bilemeyecekleri bir hal alabiliyor. Bu durumlarda aileler, çocuklar ve gençler, Gençlik Daireleri tarafından sunulan danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinden faydalanabilirler. Özel yetiştirilen uzmanlar ise, anlaşmazlık durumlarında arabuluculuk yapıyor, eğitim sorunları ile aile hukuku kapsamındaki uyuşmazlıklarda profesyonel danışmanlık hizmeti veriyor ve eğitim konusunda duruma çok uygun olan gelişmiş yardımlar veya psikolojik destek imkanları ile ailelere bilgi veriyorlar. Özetle, Gençlik Daireleri bu bağlamda sadece ‘‘kötü ve düşman bir kurum’’ olarak bilinmemelidir. Türkiye kökenli göçmen ailelerin çocuklarının yine Türkiyeli ailelere verilmesi niye bu kadar önemli? Örneğin Gençlik Dairesi tarafından ailesinden alınmış bir çocuk, bir Alman ailenin yanında yaşamına devam etse, bu durumda mutlu olamayacağı mı düşünülüyor? Aslında burada yine çocuğun selameti söz konusu. Farklı bir açıdan baktığımızda da, aslında çocuğun selameti tehlike altındadır. Kendi dininin, kültürünün ve dilinin dışında başka bir ailede çocuğun dinini ve kültürünü koruyabilmesi neredeyse imkansızdır. Bunu aileden beklemek de aynı zamanda çok zordur. Yapılan araştırmalara göre, ailesinden alınan Müslüman çocuklar maalesef büyük çoğunlukla Hristiyan bir bakıcı ailenin yanına veriliyor. Bu ailelerin yanında kalan çocuklar dil ve din bakımından tamamen farklı bir ortamda büyütülüyor ve kendi din, kültür ve dillerini öğrenemiyorlar. Koruyucu Aile adaylarının almış olduğu eğitim bu konuda yetersiz olabiliyor. Bilhassa küçük yaştaki çocuklarda dil gelişiminin duraklaması söz konusu oluyor. Verilen örnekler içerisinde himayeye alınan çocukların ailelerine geri döndüklerinde bilhassa dil konusunda sorun çektikleri bilinen bir durum. Kendi anadillerini hiç konuşmayan ve ailesiyle sınırlı olarak ve doğal olmayan şartlarda görüştürülen çocuklar zamanla kültürlerine ve dillerine karşı yabancılaşıyorlar. Hukuki olarak bu durum çocukların dinî eğitim hakkını anne babaya veren Çocukların Dini Eğitimi Hakkındaki Kanun’u (Das Gesetz über die religiöse Kindererziehung, RelKErzG) ve buna bağlı olarak Anayasa’nın din özgürlüğünü garanti altına alan 4. maddesine aykırıdır. Bunlara rağmen şu gerçeğin altını çizmek istiyorum, bu tehlike ve adaptasyon sorununu sadece Türk çocukları değil, tüm çocuklar yaşamaktadır. Dolayısıyla destekleyici çalışanların ve bu süreci manevi destek nitleğinde takip edecek elemanların yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Koruyucu aile, çocuğun kendisi ve gerçek ailesi için. Her ne kadar Türkiyeli çocukların yine Türkiye kökenli aileleri verilmesi istense de, insanlarımız bakıcı aile olmak için neredeyse hiç müracaat etmiyorlar. Sizce bunun sebebi yeterince bilgi sahibi olmamaları mı? Yoksa başka sebepler de var mı? Bilgi yetersizliği en önemli etken tabii ki. Dini hassasiyeti göz önünde bulundurduğumuzda mahremiyet korkuları vardır. Bu da aileler için kendi çocuklarının bakımını sağlamalarının yanı sıra bakıma ihtiyacı olan başka çocuklara yardımcı olmak anlamında büyük bir görev demektir. Halbuki Peygamberimiz (s.a.v) bunun için çok güzel bir örnek olmuştur. Nitekim bir hadiste; ‘‘Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içerisinde yetim olan ve yetime de iyi davranan evdir. En kötü ev de yetim olan, fakat ona kötü davranılan evdir.’’ buyurulmaktadır. Bu ve benzeri pek çok hadiste, kimsesiz ve yetim çocukların, öz evlatlar gibi aile içerisinde bakılmasının önemine işaret edildiği görülüyor. Diğer tarafından Gençlik Daireleri’ne karşı olan korku ve belirsizlik bir diğer önemli faktördür. Aynı zamanda bürokrasi de hedefe giden yolu birçok göçmen aile için imkansız kılıyor. Yine de ailelerimizin bu konuya bakış açısının değişmesi gerektiğini, daha duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Mürac aat etmek isteyen aileler nereye başvurmalılar ve prosedür nasıl gerçekleşiyor? İlgili olan aileler şehirlerine bağlı olan Gençlik Dairesi’nde bir görüşme içim randevu talep etmelidir. Yoğun bir bürokrasi ve belgelerin bir araya getirilmesi sonrasında ise ancak resmi müracaat yapılıyor. Akabinde aile bir teste tabi tutuluyor ve her eyalette farklı olmakla birlikte, 6-8 aylık bir eğitimden geçiyor. Son oturumlarda da aile topluca eğitime tabi tutuluyor. Bilhassa ailenin çocukları bu yeni duruma alışmaları için eğitiliyor. Ancak kriterler Gençlik Daireleri arasında röportaj da değişebiliyor. Almanca dilbilgisi, bedensel ve zihinsel sağlık ve çocuk eğitimi hakkında tecrübe sahibi olmak, bakılacak çocuk ile yaş farkının çok olmaması ve bakıcı anne-babanın ilk senelerde devamlı evde olması ilk aranan kriterler arasında olabiliyor. Bununla birlikte bu prosedürler kimi olumsuz şartlarda aylarca, hatta yıllarca sürebiliyor. Gençlik Daireleri ile herhangi bir problem yaşamamak ve çocuklarından ayrılmamak için ailelere düşen en önemli görevler nelerdir? Aileler çocuklarına daha fazla zaman ayırmalılar. Çocuklarının gelişimini sosyal aktivitelerle sağlamalı ve bir sorun olduğunda uzmanlar tarafından destek almalılar. Böyle bir destek ve yardım kesinlikle ailenin yetersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Bilhassa genç ailelerin bu konuda daha duyarlı olmalarını öneriyorum. Çocuklar birçok etken dolayısıyla hızlı gelişiyor ve bu da aileler için büyük bir mücadele alanı olabiliyor. Aileler özellikle çocuklarının okul hayatında onları desteklemelidir. Yapılan veli toplantılarına ve çalışmalara katılmalıdır. Bu şekilde, aktif veliler olarak çocuklarının eğitimine de yardımcı olmuş olurlar. Ailelere verebileceğim en büyük tavsiye, çocukları ile bir sorun olduğunda onlarla konuşmaları. Çoğu zaman çocukların anlaşılmaya ve dinlenilmeye ihtiyacı oluyor. Peki gerçekten haklı yere çocukları ellerinden alınan aileler de olmuyor mu? Yoksa Gençlik Daireleri’nin ailelere sürekli haksızlık yaptıklarını mı düşünüyorsunuz? Bir eşyayı ne kadar ince parçalara ayırsanız da onun her zaman iki tarafı vardır. Bütün bu sorunları anlatırken Gençlik Daireleri’nin doğru karar verdiği vakaların olduğunu da vurgulamak istiyorum. Çocuk cinsel istismara vs. uğruyorsa, şiddet görüyorsa, çocuğun selameti tehlike altında demektir. Toplum olarak çocuklarımızı korumak ve aileleri bilgilendirmek için neler yapabiliriz? Bilgilenme ve bilgilendirme. Bu konuda bilhassa sivil toplum kuruluşlarına büyük bir görev düşüyor. Gençlik Daireleri ile birlikte camilerde ve cemiyetlerde bilgilendirme yapılmalıdır. Gençlik Daireleri ile birlikte ortak çalışmalar ve projeler yapılmalıdır. Örneğin 7 Kasım 2012 tarihinde yapılan çalıştay bu konuda verebileceğim güzel örneklerden biridir. Vakit ayırdığınız ve v er diğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Bu önemli konuya yer verdiğiniz için ben teşekkür ederim. HAYAT Bir gerçek hikaye... Sevgili dostlar ALLAH’ın selamı üzerinize olsun. Yine bir yazımda sizlerle buluşmanın sevincindeyim. Daha önce kısaca yazmıştım. Ama sizlerle yeniden paylaşmayı düşündüm. Anılarımdan bir demet olarak. Benim yaşadığım bu olayı kısaca anlatıyorum. Belki ibret olur diye. Çocuklarınıza daha çok zaman ayırın diye. Ailenizin yanında ki her vaktinizi değerlendirin diye. Almanya`nın herhangi bir şehrinde sene 1997 39 yaşında 4 çocuk babası olarak mutlu ve mesut işi yerinde parasal problemi olmayan bir hayat yaşarken. 19 yaşındaki büyük oğlum Goethe lisesini büyük bir başarı ile bitirdi. Üniversiteye yazıldığında imtihansız aldılar. Kızım 17 yaşında Türkiye`de imam hatip lisesi 4`üncü sınıf. 15 yaşındaki oğlumda onlardan az değil. Ve 1 yaşında bir oğlum var. Yaz ayı geldi. Hanım ve 1 yaşındaki oğlumu izine gönderdim. Büyük oğlumu araba ile yanına erkek kardeşimi de vererek izine gönderdim. Ben iş sebebi ile izine gidemedim. Arkadan ortanca oğlum gitti. Benim izine gitmeme son bir hafta kaldı oğluma telefon ettim: - Oğlum sakın arabayı sürme bir yere gitme şurda bir hafta kaldı ben gelince sizi gezdiririm. Ama olacak oluyor. 03.08.1997 Pazar günü babamlarda oturuyorum. Almanya saati ile saat 20:30 felan yüreğimde bir yanma oldu. Duracak halim yoktu. Hemen evime çıktım. Türkiye`ye telefon ettim. Telefona hanım çıktı selam, kelamdan sonra çocuklar nerede dedim? Dolaşıp gelecekler dedi. Sonra bir daha, bir daha telefon ettim. Gece yarısı oldu. Ben ne uyuyabiliyorum. Ne durabiliyorum. Vücudum ateş parçası oldu. Tam o sırada telefon çaldı telefonu aldım karşımda bacanağım. Çocuklar kaza geçirmişler. Yoğun bakımdalar acele Türkiye`ye gel. Ben anlayacağımı anladım ama beton gibi dondum. Türkiyedeki kardeşime telefon ettik. Kardeşim bizim yeğeni hastahaneye göndermiş. Meğer araba kazası geçirmişler ve hepsi vefat etmiş ve morgdalarmış. 1 yaşındaki oğlum ve hanım arabada olmadıkları için RABB’im onları bana bağışladı. -Şimdi yaşasa idiler 35, 32, 30 yaşlarında olacaklardı.- 1 yaşındaki oğlum şu an 16 yaşında. 15 sene geçti. Evet acil Türkiye`ye uçtum. Kardeşlerim ve annemle. Kardeşlerim yer bulamadı sonra uçtular defin ederken geldiler. Sadece annem ve ben uçtuk. Ankara`ya varınca dostlarımız karşıladı. Süratle Konya`ya doğru yol aldık. O anda neler oldu bilmiyorum. Sadece rüya görüyorum gibi bir haldeyim. Konya`ya varınca sevdiğim bir abinin evinde biraz istirahat ve yemek verdiler. Ama bende ne açlık ne de yorgun- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 29 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 M. Salih AYDIN [email protected] Hacarabın Serüvenleri 63 luk hissi var. Tekrar yola çıkıyoruz. Karaman`a kırk kilometre kala ara yoldan çıkan bir vasıta bize vuruyor. Ben biraz uzanmıştım. Tam benim kafamın olduğu yere yarım metre kala bizim arabaya vuruyor. Karşı tarafta ve bizde yaralılar var. Polis geldi jandarma geldi. Bu olaylar halledilirken yaralılar hastahaneye götürüldü. Daha sonra başka bir araba ile bizi Karaman’a götürdüler. Evin önüne varınca tamamen bitmiş halde idim. İçeri girdim çocukların kanlı gömlekleri bir köşede ve sessiz insanlar. O ge- ce nasıl geçtiğini bilmiyorum. Ertesi gün hastahanede çocukları gördüm sanki gözlerini kapamışlar uyanacak gibi idiler. Gece nöbetçi olan doktor beyefendi eve gitmiş. Kazadan sonra kızım hemen vefat etmiş ama iki oğlum basit bir müdahele ile kurtulabilirlermiş. Göz göre göre saatlerce acı çekerek vefat etmişler. ALLAH’a havale ettik. Ellerimle sakallarını seve seve yıkadım oğullarımı. Kızımında saçlarını. Tertemiz toprağa ellerimle verdim. Hepsine ALLAH c.c. rahmet eylesin. Çocuklarımı toprağa verdik- Müsiad BW ve İŞBANK İşbirliği ÜSİAD Stuttgart´ın Bad Cannstadt´ta düzenlediği iş verenleri bilgilendirme toplantısına İŞBANK Stuttgart şubesi destek oldu. Programa ev sahibi olarak MÜSİAD Stuttgart Yönetim Kurulu Başkanı M.Ali BULUT, TC Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Berki Tuna ATALA, Ticaret Ataşesi Ahmet BAYRAKTAR iş verenler dernekleri temsilcileri, dernek üyeleri ve İŞBANK Pazarlama Müdürü Gökhan SAATÇI ve İŞBANK Stuttgart Müdürü Gökhan ERKAVUN katıldı. M.Ali Bulut selamlama konuşmasında; "Öncelikle davetimize icabet ettiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, bu programdaki amacımız iş veren üyelerimizi bilgilendirmek ve İŞBANK´ın ticari ve bireysel bankacılık alanında yeniliklerini öğrenmek. Benim senelerce beraber çalıştığım insanların dahi daha tam ola- M rak ne işle meşgül olduğunu bilmiyorum, dolayısıyla bu türden programları çokça yapmamız gerekiyorki işverenler arasındaki irtibatı daha yukarı çekelim" dedi. İş verenlerede seslenen Başkan M.Ali BULUT, "iş veren olarak mutlaka bir iş veren derneğine üye olmalısınız, kendinize hangi derneği yakın hissediyorsanız oraya mutlaka ama mutkala üye olun" dedi. Daha sonra katılımcılar kendilerini ve yaptıkları işleri tanıttılar. Muavin Konsolos Berki Tuna ATALA da Başkonsolosluk olarak herzaman iş verenlerinin yanlarında olduklarını, en ufak bir sorunda dahi başkonsolsoluğa müracaat edip yardım isteyebileceklerini belirtti. Programın sonunda İŞBANK müdürü Gökhan ERKAVUN ve Gökhan SAATÇI İŞBANK`ın yeniliklerini tanıttılar. özel köşe ten sonra daha neler neler duydu bu kulaklar ne iftiralar attılar. Çocukların katili bile dediler. Niye araba ile izine göndermişim. Onlar bilmiyorki: Kısa ve öz olarak: “Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” Münâfikûn / 11 - RABB’ime sığındım O’na dayandım, O’na sığındım, O’ndan başka yardımcı görmedim, Ve RABB’im yardımını gönderdi. Çünkü beni seni ve bu alemin yaradanına sığınmayıp ta kime sığınacaktım. O`na iltica ettim, Ancak O`ndan yardım aldım. ALLAH’ıma şükürler olsun. ‘’Yalnız Rabbine yönel.’’ İnşirah 8. ayetine uyarak Sana yöneldik. Ya Rab… Sana dayandık… Sana güvendik… Sensin tek tesellimiz. Umudumuz… Karanlıklarımızı aydınlatan. Karanlıkta ışığımız olan… Buz tutmuş gönüllerimizi eriten… Güneşimiz olan… Kapına geldik zift karası kalbimize huzur ver… Bizleri Sabr nimeti ile nimetlendir. Sabrı yanımıza verip ferahlattır şu ızdırablı gönlümüze. Huzurunla sabr ile donat yüreğimizin her zerresini. Ve şimdi Senin affına sığınıp Sana şükre duruyoruz… Verdiğin vermediğin… Sahip olduğumuz olmadığımız. Sen’ce bilinen her şey için… Sen’ce bilinen her şeyin sayısınca sonsuz şükür… ELHAMDÜLİLLAH! ALLAH’ım! Sana binlerce şükür... Onun için ancak ve ancak O’na sığının O’ndan yardım isteyin inşa-ALLAH. Dost zannettiklerim ortalıktan kayboldular gittiler. Yaradılmışlardan fanilerden dost olmayacağını anladım. Not: Kardeşlerim, size bu yaşadıklarımı sadece ibret olsun diye yazdım. Yoksa bir acınma, dertlenme değil. Aradan 15 sene geçti. Unutmadım ama onlarsız yaşamayı RABB’ime sığınarak öğrendim. Haneniz mutlu, huzurlu, neşeli olsun. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın. ALLAH’a emanet olun kardeşlerim. Selam ve dua ile. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 30 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434 bulmaca İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON 11.90 - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
Benzer belgeler
PDF SAYI 79 - Hayat Online
kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir
miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir.
Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada y...
PDF SAYI 65 - Hayat Online
10.000 rakamı biraz insanı şüphelendirmektedir. Sanki bu bahane ile bir
yerlerin düğmeye basması ile azımsanmayacak bir sayıda olan bu çocuklar ailelerinden ve dini ve milli değerlerinden kasten uz...
54. sayi PDF sayfalar.qxd
kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir
miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir.
Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada y...