pomaklarin_sesi_2 - pomakların sesi gazetesi
Transkript
∎ POMAK Dünyası İzmir’de Buluştu Biga’da Bir Araya Geldi 1-2 Mart 2014 tarihleri arasında Türkiye, Bulgaristan, Makedonya, Kosova ve Almanya’dan birçok kişinin katılımıyla Pomaklar İzmir’de buluştu. ≫ Sf. 12 ∎ Gazetemizin İlk Sayısı Coşkuyla Karşılandı Pomak tarihinde bir ilk olarak yayınlanan gazetemiz büyük bir özlemi dile getirdi. Yıllardır sesini çıkarmayan Pomaklar’ın da artık ≫ Sf. 2 bir sesi var. ∎ Balkanlar’ın En Az Tanınan, Ancak En Çok Tartışılan Halkı: Torbeşler Çok eski, en eski zamanlarda Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve dağlarda yaşayan bir halktır. ≫ Sf. 8 ∎ Balkan Coğrafyası ve Türkiye’deki Pomaklara Genel Bir Bakış Pomaklar, genel olarak Slav, Baltık, Balto Slav genetik özellikleri ve kendine özgü kültürü ile tarih boyunca süren çekişmelerin merkezinde bulundular. ≫ Sf. 6 Türkiye ve Balkanlar’da Pomak Dili, Kültürü, Tarihi, Haber ve Yorum Gazetesi | Aylık Gazete | Nisan 2014 Sayı: 2 | 5.00 TL POMAKLAR KAYIP TARİHLERİNİ ARIYOR G ünümüzde Pomak tarihi ve kimliği konusunda pekçok araştırma olmasına rağmen kesin bir bilgi yoktur. Ancak yüzyıllar geçmesine rağmen Pomak halkı hâlâ dilini ve kimliğini koruyor. Bu kültürü ve dili yaşatmak ve geleceğe bırakmak ise, yine bizim elimizde. Pomak Kültür Derneği ve İstanbul Pomak Kültür Derneği 19 Mart 2013’te İstanbul’da bir ilki gerçekleştirerek bu konuda ilk adımı attı. ≫ Sf. 3 2 Nisan 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ “NİHAYET GAZETEMİZE KAVUŞTUK” G azetemizin ilk sayısı Pomaklar arasında büyük bir heyecanla karşılandı. Pomak tarihinde bir ilk olarak yayınlanan gazetemiz büyük bir özlemi dile getirdi. Yıllardır seslerini çıkarmayan Pomakların artık seslerini duyurmalarının vakti geldiğini ifade eden pekçok okurumuz, gazetemizin buna vesile olacağı umuduyla abode oldular, gönüllü olarak tanıtımını üstlendiler. İzmir Pomak Kültür Derneği’nin 1-2 Mart tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen etkinliklerinde ilk sayısı okur karşısına çıkan gazetemiz hem baskı kalitesi hem içeriğiyle de ilgi topladı. 15-16 Mart tarihlerinde ise Trakya’ya açıldık. Edirne Meriç ilçesi Küplü ve Subaşı beldelerinde seçim öncesi yerel adaylarla gerçekleşen görüşmelerde gazetemiz için destek sözü alındı. Özellikle Küplü halkı “Nihayet gazetemize kavuştuk” diyerek bizleri ve gazetemizi sahiplendi. Yeni sayımızda da Türkiye ve Balkan coğrafyasından pekçok gelişmeyi aktarıyoruz. Pomakların dernekler yoluyla sivil toplum örgütlerini oluşturdukları son yıllarda, büyük bir hareketlik de yaşanıyor. Pomak tarihi ve kültürüne ilişkin yeni yeni çalışmalar ortaya çıkıyor. Bu çalışmalardan bazı bölümleri de bu sayımızda siz okurlarımızın ilgisine sunuyoruz. Tarihi yok edilen Pomakların, köksüz ve geleceksiz kalmamaları için elbette daha çok araştırmaya ihtiyaç var. Bu noktada, gazetemizin bu çalışmalar için bir alan açtığını özellikle belirtmemiz gerekiyor. Pomak kültürü ve tarihine ilişkin araştırmalarınız için Pomakların Sesi gazetesi sadece bir alan açmakla kalmayacak tabii. Konuyla ilgili olarak önümüzdeki aylarda tarihçileri ve bilim insanlarını buluşturacak paneller, sempozyum ve konferansların organizasyonunun da öncülü- ğünü yapacağımızı şimdiden ilan ediyoruz. Elbette şimdilik ilan etmek konusunda erken olduğunu düşündüğümüz başka birtakım sürprizlerimiz de var. Günü ve zamanı geldiğinde bunları da büyük bir keyifle sizlerle paylaşacağız. Daha önce de ilan ettiğimiz gibi, aylık periyodlar halinde yayınlanacak olan gazetimizde Pomak diline ilişkin çalışmalardan bazı örnekleri sunmakla yetineceğiz şimdilik. Ancak ilerleyen sayılarda Pomak dilinin unutulmaması, hatta günlük hayatta daha çok kullanılması için basit diyaloglar ve Pomak dilinin gramerine ilişkin çalışmalara daha çok yer vereceğiz. Dünyada, Türkiye dışında, özellikle Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Pomaklara ilişkin sistemli bir asimilasyon politikası yürütülüyor. Bulgaristan’da geçmişte olduğu gibi bugün de Pomak dili ve kültürüne ait her şey ya yok sayılıyor ya da Bulgar kültürüne dahil edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden bu sayımızda Bulgaristan’daki gelişmelere özel bir yer ayırdık. Avrupa Pomak Enstitütüsü Başkanı Efraim Mollov’un, geçtiğimiz aylarda uğradığı sopalı saldırı yetmiyormuş gibi, şimdi de ölümle tehdit ediliyor. Gazete olarak bu gelişmelere de sessiz kalmayacağız. Dünya kamuoyuna, Bulgaristan’da yürütülen bu faşist politikaları teşhir edip Pomakların sıkıntılarını dile getireceğiz. Şuna inanyoruz ki, Pomaklar açısından onurlu bir gelecek ancak diline, kültürüne ve tarihine sahip çıkmakla mümkün olacaktır. Bu geleceğin kurulmasında gazetemizin de küçücük bir katkısı olursa kendimizi dünyanın en mutlu insanları sayacağız. Yeterki bir olalım, birlik olalım ve Pomak kimliği ve kültürünü yaşatmak konusunda ısrarlı olalım. Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle. Mehmet DEMİR █ GAZETENE SAHİP ÇIK! Ayda bir kez yayınlanacak olan Pomak Dünyası şimdilik yılda 12 sayı çıkarmayı hedefliyor. Türkiye’de, hatta dünyada bir ilki gerçekleştirerek Pomaklar’a yönelik ilk matbuu yayını çıkaran ekip, tarihsel sorumluluğunun bilinciyle, bir ilki başarmış olmanın heyecanını yaşarken, bu heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor. Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ █ BİZE KÖYÜNÜ ANLAT Kaç yılında nereden göç ettiniz? Köyünüzde Pomakça hâlâ konuşuluyor mu? Hâlâ sürdürdüğünüz gelenekleriniz var mı? Köyünüze has yemekleriniz var mı? Varsa nelerdir? Köyünüzün genel olarak sorunları nelerdir? █ YAZIŞMA ADRESİMİZ [email protected] █ ABONELİK Yıllık: 60 TL Altı Aylık: 30 TL Pomakların Sesi Gazetesi ∎ Yerel Süreli Yayın ∎ Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet DEMİR ∎ Adres: Talatpaşa Mh. Arslangazi Cd. İkizler İşhanı No: 1/12 Kağıthane - İstanbul Basım Yeri: ANADOLU OFSET - Davutpaşa Caddesi Kazım Dinçol San. Sit. 81/7 Topkapı - İstanbul ∎ Tel: 0 212 567 89 93 ∎ www.anadoluofset.net Banka Hesap Bilgisi: Mehmet Demir - Vakıfbank Çağlayan Şubesi IBAN: TR470001500158007286694677 Mehmet Demir Tel: 05316580282 ∎ Hasan Uygun Tel: 0537 419 21 56 Nisan 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ BALKAN TARİHİNDE POMAKLAR PANELİ VE POMAKLARIN TARİHLE İMTİHANI ►HABER MERKEZİ G ünümüzde Pomak tarihi ve kimliği konusunda pekçok araştırma olmasına rağmen kesin bir bilgi yoktur. Ancak yüzyıllar geçmesine rağmen Pomak halkı hâlâ dilini ve kimliğini koruyor. Tarihi konusunda ise pek çok farklı yaklaşım bulunmasına rağmen neyse ki herkesin birleştiği bir kelime var: Pomak. Bazıları bu adı başka adlarla harmanlayarak her ne kadar kimliğinden uzaklaştırmak isteseler de Pomaklık kimliği günümüzde de yaşayan bir olgudur. Pomakların bir halk olup olmadıkları, bir halk iseler eğer hangi ırka yakın durdukları konusu ise yine bize o tartışmalı alana çekiyor. Pomaklar her şeyle ve herkesle yüzleşmeye hazır oldukları gibi elbette tarihleriyle de yüzleşmeye hazırlar. Nitekim bu konuyla ilgili olarak Pomak Kültür Derneği ve İstanbul Pomak Kültür Derneği 2 Mart 2013’te İstanbul’da bir ilki gerçekleştirerek bu konuda ilk adımı attı. Panelde, akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan bir grup, tanıklıklara ve bilimsel verilere dayanarak sunumlarını gerçekleştirdi. İkincisi Haziran 2013’te Çanakkale’de üçüncüsü de 2 Mart 2014’te İzmir’de gerçekleşti bu panellerin. Türkiye’de artık kürsülerde, bilimsel bir olgunlukla Pomaklık olgusunun tartışılıyor olması elbette sevindirici bir şey. Gazetemizin yeni sayılarında bu panellerde gerçekleşen sunumlara da yer vereceğiz elbet. Konumuzun başına dönersek. Türkiye’de ilk kez gerçekleşen Pomak tarihi paneli öte yandan dünyanın pekçok ülkesinden Pomakları da bir araya getirdi. İlk kez yaşanan bu tanışma ve kaynaşma, şimdi yepyeni dostluklarla meyvelerini veriyor. Baskı ve zulümle, ölüm tehditleriyle isim ve din değiştirmeye zorlanan Pomakların, Balkanlardaki yüzlerce yıllık maceralarında hep yoksulluk ve gözyaşı olduğu için tarihlerini pek hatırlamak istemezler gerçi, ancak tarihleriyle yüzleşmeden de geleceklerini kuramayacaklarının bilincindeler artık. İşte bu bilinçle gerçekleşti Türkiye’deki ilk Pomak tarihi paneli. 2 Mart 2013’te İstanbul, PERPA’da düzenlenen “Balkan Tarihinde Pomaklar” konulu sempozyumda, dünyanın birçok yerinden Pomaklar bir araya geldi. Bulgaristan’dan 11 Pomak konuğun da hazır bulunduğu panelde gazeteciler, akademisyenler, araştırmacılar ile bilgiye susamış Pomak halkı buluştu. Moderatörlüğünü, 9 Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yrd Prof. Dr. Serap Alp’ın üstlendiği ilk oturumda konuşmacılar Arkeolog Ercan Çokbankir “Pomakların Kimliği”ne, Doç. Dr. Muhammet Erat Balkanlardan Anadolu’ya Göçe, Araştırmacı Gazeteci Georgi Zelengora ise Bulgaristan’daki asimilasyoncu politikalara değindi. Sempozyumun ikinci oturumunda, oturum başkanlığını Doç. Dr. Muhammet Erat üst- 3 lendi. Konuşmacılar bu oturumda Uludağ Üniversitesinden katılan Asan Ristemov da “19. Yüzyılda Timraş’ın İdari Durumu”na değinirken, Arkeolog Ercan Çokbankir “Pomak Timraş Cumhuriyeti” deneyimi üzerinde durdu. Avrupa Pomak Enstitüsü adına söz alan Kadri Ulanov da Pomakların Avrupa birliği özelinde, Bulgaristan’da yaşadığı sorunlar ve kimlikleri konusundaki dayatmalarla ırkçı Bulgarların baskıları hakkında konuştu. Geçtiğimiz yıl, Pomakların tarihine ilişkin ikinci bir organizyon ise Çanakkale’den yükseldi. “Balkan Tarihinde Pomaklar Sempozyumu” başlığı altında 23 Haziran 2013’te gerçekleşen etkinlikte yine Pomak tarihi konuşuldu. Doç. Dr. Muhammed Erat’ın moderatörlüğünde sürdürülen sempozyumda Arkeolog Ercan Çokbankir Pomakların Kimliği ve Timraş, Aşkın Koyuncu Balkan savaşlarında Pomakların zorla Hıristiyanlaştırılması, Nazan Nezire Öztürk Pomak mitolojisi, Georgi Zelengora Pomakların demografik gelişimi, araştırmacı yazar Asan Ristemov Pomakların menşei sorunu ve Avrupa Pomak Enstitüsü Başkanı Efraim Mollov Pomakların Bulgaristan’daki siyasal atmosferdeki durumları konularını ele aldı. Başta da belirttiğimiz gibi, bütün çalışmalar elbette Pomak tarihine bir giriş niteliğinde, temmenimiz bu panellerin/sempozyumların daha da artmasıdır. 4 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Ribnovo Pomakları 50 Yıl Önce Yaşananları Unutmadılar: İsim Değiştirmelerin Yıldönümü 50 Yıl Önce Kayıtlara Geçen Bir Bilgi: “Ribnovo’da Ayaklanma” 5 0 yıl önce Ribnovo halkı, taşlar ve baltalarla Bulgar yönetimini kovdu. Bulgaristan’da, Mart 1964’te isim ve din değiştirme politikaları tekrar gündeme geldiğinde, Ribnovo köyünde “YAŞLI, GENÇ, KADIN, ÇOCUK, HEPİMİZ BİRLİK OLALIM” sloganı yayıldı... ►Hazırlayan: Nesrin OSMANOVA İSPOVA Nesrin SİPAHİ KIRATLI R ibnovo’da düzenlenen “İsim Değiştirmelerin 50. Yılı” mitinginde, Osmanlı’nın Balkanlarda güç kaybetmeye başladığı 1800’lü yıllardan beridir sürekli ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına maruz kalan Bulgaristan Pomakları, geçmişin acılarını unutmadılar. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde Ribnovo ve yakın köylerinde yüzlerce insan köy meydanında toplanarak isim değiştirmeler sürecinde ölenler, yaralananlar ve eziyet görenlerin anısına saygı duruşunda bulundular. Saygı duruşundan sonra eski belediye başkanı ve bu önemli günün düzenleyicisi olan Ali Kiselov, korkunç anıları içeren konuşmasında; 1964 yılında yaşanan dehşeti anlattı. 16 yaşındayken isminin değiştirilmesini istemediği için 1,5 yıl ceza aldığını, Bulgar Komünist Partisi’nin Pomaklara karşı uzun yıllar asimilasyon politikası uyguladığını ve bunun sonucunda büyük bir bölümü kovularak Türkiye’ye ve diğer ülkelere göç ettiğini ifade etti. Ribnovo’daki 50. yıl anma mitingi, eylemleri kınamak ve bugün halkın korkmadığını, konuşmaları, istekleri ve eylemleri için cesur olduklarını açıkça yansıtmak için düzenlendi. Konuşmasında Kiselov şunları ifade etti: “50 yıllık sessizlikten sonra bize ağır gelen her şeyi söyleme zamanı geldi. Katledilenler, yaralananlar, dövülenler, hapse girenler, göç edenler, parçalanan yüzlerce aile ve bu yaraların günümüze kadar iyileşmediği ortadadır. Biz Pomaklar iyi ve çalışkan insanlarız. Bizim vatanımız olan Bulgaristan’da çalışmak ve ibadetlerimizi rahatça yapmak istiyoruz.” Blagoevgrad’a bağlı Yakoruda köyünden Mehmet Bankeli, birlik için korkuya kapılma- maları, politik baskılara aldatılma ve manipülasyonlara yenik düşme-meleri için çağrıda bulundu. O zor zamanlarda Müslümanlara yardım eden, siyasi tutuklu Peter Boyaciev, Fransa’dan gelerek halka şöyle seslendi: “Cesaretiniz için sizi kutluyorum. Siyasilerin bizi bölmesine izin vermeyiniz. Herkes bizi siyasi emellerine veya kendi çıkarlarına alet etmektedir. Bilinmelidir ki er veya geç, her şeyin sonu geliyor! Mitingde, Avrupa Pomak Enstitüsü Başkanı Efraim Mollov da yer aldı. Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS) aktivistlerinin, günler öncesinden organizasyona engel olmak için gösterdikleri çabalar ise sonuç vermeyerek, Ribnovo köyündeki değişim sürecinde ölenler anısına düzenlenen 50. yıl mitingi amacına ulaşmış oldu. 6 Mart 1964’te Bulgar Komünist Partisi merkez komitesince bir komisyon oluşturuldu. Komisyon daha sonra polis ve asker eşliğinde devreye girerek işe koyuldu. Ancak Ribnovo’da umduğunun ötesinde bir direnişle karşılaştı. 29 Martta, yetkililerce Ribnovo halkı kışkırtmalara karşı uyarıldı. Ertesi gün sabah saat 6’da ise, yerel parti yöneticilerinin oluşturduğu komisyon köye girerek camiye yöneldi. Sabah namazı vaktiydi. Fakat bu erken saatte Anife adında bir kadın onları fark etti ve camiye koşarak erkeklere, asker ve polis eşliğinde gelen grubu haber verdi. Köy halkı aniden sokaklara dökülerek taş, sopa, bıçak ve baltalarla gelen gruba saldırdı. Ribnovo’da yaşanan bu olayı yaşlılar hala “AYAKLANMA” olarak hatırlıyor. Sistematik Asimilasyon ve Bulgaristan’da “Soyadönüş” Süreci “Soya dönüş süreci”, Bulgaristan’daki Müslümanlara (Çingene, Türk, Pomak, Tatar) karşı uygulanan asimilasyon girişimlerinin bilinen adıdır. Sözde “süreç” kendi kimliğini kendi tanımlama ve din özgürlüğü gibi temel insan haklarının devlet tarafından alınmasından ibarettir. Bu uygulamaların elbette evveliyatı vardır, ancak 1985 yılında sistematik hale getirilmiştir. Tıpkı Ribnova’da 1960’lı yıllarda olduğu gibi ve öncesinde de Bulgaristan’da Bulgar olmayan etniklere karşı sürekli bir baskı politikası uygulanagelmiştir. Genel olarak özetlemek gerekirse, “Soya dönüş süreci” tabiri Komünist Parti zümresinden Lüdmila Jivkova tarafından dayatılmıştır ve ilk defa asimilasyon politikalarının genel ismi olarak 18 Ocak 1985 tarihinde Bulgaristan Komünist Partisi’nin Merkez Komitesinin yönetim kurulu toplantısında kullanılmıştır. Bu tabir, Bulgaristan Pomaklarının Osmanlı İmparatorluğu döneminde İslam’ı kabul ettikleri ve damarlarında Bulgar kanı aktığı iddiasını ortaya atan resmi doktrine dayanıyor. ATAKA gibi bazı Bulgur ırkçı gruplar bugün de aynı anlayışın devamı olarak Pomaklara saldırmaya devam ediyor. Ancak şu da bilinmeledir ki ne artık 1980’lerin dünyasındayız ne de artık Pomaklar eskisi kadar örgütsüzler. AVRUPA POMAK ENSTİTÜSÜ’NÜN ÇELENGİNE ÇİRKİN SALDIRI Nisan 2014 5 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Breznitsa: İsim Değişikliklerine Direnen Başka Bir Pomak Köyü Breznitsa köyünde isimlerin iade edilişinin yıldönümleri 29 Aralık’ta bayram kutlaması olarak gelenekselleştirilmiştir. ►Hazırlayan: Nesrin OSMANOVA İSPOVA B Nesrin SİPAHİ KIRATLI ulgaristan’da, 22.03.2014 cumartesi günü Dospat Belediyesi’ne bağlı Barutin’de, 1972 yılındaki “değişim sürecinde ölenler ve komünizm rejiminde zarar görenler” anısına bir toplantı düzenlendi. Katılımcılar bu toplantının Pomak toplumu için önemli olduğunu ve gelecek yıllarda da tekrarlanacağını belirttiler. Toplantı öncesi Barutin’deki anıta ölenlerin ve zarar görenlerin anısına bir çelenk bırakan Avrupa Pomak Enstitüsü üyeleri, Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ve diğer toplulukların, huzur ve barış içinde yaşamaları ve refahı için dua ettiler. Enstitü temsilcileri, bu tür olayların ve halkın korkusunu siyasi rant ve manipülasyonlar için kullananların karşısında olduklarını belirttiler. Avrupa Pomak Enstitüsü yetkilileri ayrıca; değişim ve asimilasyon sürecinden sonra, olayları kınama eksikliği bulunduğunu, Bulgar Sosyalist Partisi (BSP) Genel Başkanı Stanişev ile Haklar Özgürlükler Hareketi (HÖH) Lideri Lütvi Mestan’ın öpücüğü, kucaklaşması ve ikiyüzlülüğünün arkasında asimilasyon makinesinin gelecekte de formlar ve yöntemler üreteceğini ve bu antidemokratik süreçler karşısında olacaklarını ifade ettiler. Anmadan bir gün sonra ise Enstitü’den, anıta bırakılan çelengin kimliği belirsiz kişiler tarafından çöp konteynırına atıldığına dair yazılı bir açıklama geldi. Açıklamanın devamında, anıta konulan çelenge karşı duyulan rahatsızlığın, Pazar günü yapılacak olan toplantı olduğu ifade edilerek Hükümet temsilcileriyle, HÖH yöneticileri ve Baş Müftünün ölenlerin anısına saygı duymadığı, bu olayda, merhametsizlerin, ölenlerle alay ettiği, çünkü HÖH’de değişim sürecinde Bulgar devletine ajanlık yapan birçok kişinin olduğu ve bunların bugün de siyasi çıkarlar adına ölenleri kullandığı belirtildi. B Aynı zamanda Kış Bayramı adı verilen bu kutlamaların yöresel folklor ve pesna-şarkıların Pomaklar tarafından yaşatılması açısından önemi vardır. Aralık 1989’da Bulgaristan Sofya’da, Müslüman isimlerinin iade edilmesine yönelik büyük bir miting düzenlendi. Bu mitinge Pomakların katılması büyük ölçüde engellendi. Kaufman tarafından bir yazım türü olarak ele alınan pesnalar, ninniler ve masallar sözlü sanatın içinde birer unsur olarak kalmışlardır. Yazım türünün diğer düz yazı formları ki bunlar ister peri hikâyesi olsun, ister destan isterse de kısa roman olsun kıyaslanacak olursa hiçbiri sözlü gelenekten ortaya çıkmaz ve aynı şekilde hiçbiri sözlü geleneğe gitmez. ►HABER MERKEZİ ulgaristan Gotse Delcev’deki (Nevrakop) Breznitsa köyü de 1972’de başlayan ve 1989’a kadar devam eden Müslüman isimlerinin değiştirilmesi sürecinde mücadele veren Pomak bölgelerinden biridir. Breznitsa köyünde isimlerin iade edilişinin yıldönümleri 29 Aralık’ta bayram kutlaması olarak gelenekselleştirilmiştir. Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir’in de katıldığı 29 Aralık 2012 tarihindeki kutlamalara ait fotoğrafta Sanusha adlı folklor ve müzik grubu yer almaktadır. Acılarımızı hatırlayıp üzüldük bu etkinlikte. Ama Bulgaristan Breznitsa’daki Pomaklarla birlikte izlediğimiz gösteriler ve müziklerle de bir arada olmanın verdiği mutluluğu yaşadık. Pomak pesnası ise sözlü geleneğe ait bir üründür Pomak Pesnaları beş ses sistemi denilen müziğin ilk hallerini yansıtan bir özelliği günümüze taşıması açısından önemlidir. Bulgaristan’da ortaçağ Hıristiyanlığına örnek gösterilen bu pesnalar aslında, Rodopların özgün müziğini ve antik dilini halen barındırışıyla daha çok ilgilidir. 6 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Balkan Coğrafyası ve Türkiye’deki Pomak ► Hasan Uygun P omaklar, genel olarak Slav, Baltık, Balto Slav genetik özellikleri ve kendine özgü kültürü ile doğu, batı, Asya ve Avrupa arasındaki kavşakta tarih boyunca süren çekişmelerin merkez noktasında bulundular. Balkan Yarımadası emperyalistlerin, büyük sömürgeci ülkelerin geçiş yollarını oluşturduğu için bu iki dünya arasındaki kültür paylaşımında da odak noktası olarak gündeme geliyorlar. Pomak halkının dil kültür ve yaşam tarzı her ne kadar İslami kültürün yoğun etkisi altında kalmış olsa bile Balto Slav özellikleri ruh ve şekil birliği, yasadıkları coğrafyadan etkileşimli olarak Kuzey Baltık halklarının ve güney doğu Slav kavimlerinin anatomik yapısı ile de örtüşmektedir. Doğu, batı, Avrupa ve Asya uygarlıkları arasında kalan Pomak halkı, bilinen yazılı tarihi olan (Pomak ismiyle-öncesinde Bogomiller veya Torbeş adlandırmasıyla varlıklarını sürdürmekteydiler) 1300’lü yıllarda, 1. Murat Han’ın Balkan ve Rumeli seferleriyle başlayan doğunun batıyı işgal etme ve ele geçirme dönemlerindeki yoğun savaşlarda sürekli yerini aldı. 1300’den 1920 yılına kadar ismini savaşlar, isyanlar, göçler, sürgünler, katliamlar ve asimilasyonlar ile mücadelede var olma, hayata tutunma kavgası ile tarihe yazdırmış olan Pomak halkı, Bizans ve Roma dönemlerinde sürgünler ve eritme saldırıları bitmemiş her dönem yok sayılmış, Rusya Çarlığı’nın Panislavist akımlarında Balto kavminden geldiği için de hedef gösterilmiştir. Avrupa’nın üvey evladı, yaramaz çocuğu Pomaklar Pomaklar, Roma ve Rusların Balkanlar ile Doğu Asya üzerindeki üstünlük çatışmalarının ortasında kaldığından iki taraftan da ağır darbeler alarak, etnik özellikleri silinmeye çalışılmış, Bulgar kral- I. Balkan Savaşı’na katılmamış olan ve Bulgaristan’ın büyümesinden rahatsız olan Romanya, Silistre’nin Bulgaristan’dan alınarak kendisine verilmesinden de tatmin olmadı. Ayrıca Makedonya’nın büyük bir kısmının Bulgaristan’a bırakılmasına Sırbistan ve Yunanistan itiraz ediyorlardı. Bulgaristan 23 Haziran 1913’te Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı savaşa başladı. 10 Temmuz’da Romanya da Bulgaristan’a savaş ilan etti. Böylece Osmanlı mirasını paylaşamamalarından dolayı Balkan müttefikleri arasında II. Balkan Savaşı başlamış oldu. lığının ilk dönemlerinde Bogomil daha sonra İslam olan dini inançları yüzünden Ortodoks, Yunan ve Bulgarlar tarafından yüzlerce yıl dışlanarak yok etme girişimlerine maruz kalmıştır. Bulundukları coğrafya gereği (Helenler) Makedon ve Yunanlıların paylaşım kavgası içinde kalmış olan Pomaklar, Arap-İslam yayılmacı politikalarının da maşası olarak her savaşta ön cepheye sürülmüş bu yüzden Avrupa’nın üvey evladı, yaramaz çocuğu olarak tarih boyunca abluka altında yaşamıştır. Avrupa tarihinde ilk hür, demokratik, özgürlükçü cumhuriyeti kuran halk 600 sene hiç ara vermeden savaşan bir dünyanın I. ve II. Dünya Savaşlarının başlangıç yeri olan Balkanlarda, merkez noktada bulunan Pomaklar, 2 büyük Balkan savası, 2 büyük iç savaş, 2 yıkıcı doğu-batı savaşının en sıcak ve kanlı meydanında yerini almıştır. Balkanlarda Pomak halkına karşı yürütülen saldırıları göğüslemek ve Pomak halkını savunmak için gerçekleşen büyük çete ve komita savaşlarında Kırcaali Çetesi ile Timriski çetesi uzun süren çarpış- malarından galip çıkarak ilk düzenli Pomak ordusunu da kurmuştur. Bu karmaşa ortamında kanlı bir kaynar kazan olan Balkan coğrafyasının en uç ve stratejik kesiminde kısa ömürlü de olsa varlık bulan ilk hür demokratik Pomak devleti kurulmuş; Pomaklar, Avrupa tarihinde ilk hür, demokratik, özgürlükçü cumhuriyeti kuran halk olarak Avrupa tarihine adını yazdırmıştır. Aynı şekilde bu kanlı pazarda güçlü bir ordu, parlamenter sistem, çoğulcu ve özerk cumhuriyet meclisi ile dünya siyaset sahnesine varlığını hissettirmiştir. Pomakların özgürlüğüne düşkün inatçı ve mücadeleci genetik yapısı gereği Balkanlarda kurulan ilk cumhuriyet, demokratik ve katılımcı olmuştur. Pomak halkı, ilkesel olarak dünya halklarının kardeşliğine inanmıştır Geleneksel olarak demokratik bir sistemi Avrupa’da hayata geçirmeye çalışan Pomak devletinin ve Pomak halkının devamı olan demokratik ve çoğulcu hareketimiz, gündemden hiç düşmeyen bir eritme, asimile etme egemen ulusların kültürlerine adapte ede- rek Pomak dil ve kültürünü yok etme çabalarına karşı demokratik direnişini sürdürecek, Pomak halkından aldığı güçle; çoğulcu, katılımcı birlikteliğini koruyacak, her daim dilini kültürünü yaşatma mücadelesine devam edecektir. Pomak halkı ilkesel olarak dünya halklarının kardeşliğine inanmış, diğer dil, din ve kültürler ile birlikte, bir arada kardeşçe yaşama, paylaşma ilkesini benimsemiştir. Pomaklar tarihte her zaman ezilenin yanında ezene karşı, haklının yanında haksıza karşı tavrını belirlemiş olması gereken konumda yerini almış ve her zaman alacaktır. Kendi dil, kültür birliğimizi koruyarak yaşadığımız coğrafyalarda Pomak halkının da bir dünya rengi olduğunu, mozaiğin bir taşı, dünya kültür miraslarının bir parçası olduğunu Pomak halkının olmadığı bir dünya ortamında duvarda büyük bir parçanın eksik olacağını tüm dünyaya haykıracak, renklerimizin solmaması, soldurulmaması adına var olma çabalarına ara vermeksizin demokratik bir anlayışla devam edecektir. Dünya pazarlarındaki paylaşım Nisan 2014 İSTANBUL’DA POMAKLAR BAHARA “MERHABA” DEDİ! ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ klara Genel Bir Bakış ►Bayram Erat M Pomak Göçleri ... Pomak Timraş Devleti 1886’da Berlin Anlaşması ile feshedildi. 1907 yılına kadar Pomak Ordusu dağılmadı. Savaşmaya devam etti. Fakat çok yıpratıldı. En son 1907’de dağlardan inmeye başladı. Ardından tekrar zorunlu göçler gündeme geldi. savaşlarının merkez noktasında bulunan Pomaklar, var oldukları asırlar boyunca hep egemen ulusların aşağılayıcı, gurur kırıcı yakıştırmalarına, katliamlarına, sürgünlerine, mahkûmiyetlerine, zorla göçlerine, asimilasyonlarına, kültür dayatmalarına maruz kalmıştır. At seyisi, uşak, yardımcı, hizmetçi, kolluk kuvveti, vb bir halkı, bir ulusu rencide edici hakaretler bugün de çeşitli şekillerde dile gelmektedir. Bu yüzden sadece 1879 Pomak Timraş Cumhuriyet sayımlarında idaresi altında olan 4 milyon Pomak nüfus sayısı bugün, yani yüz yıl sonra ve tüm dünyadaki toplamıyla yarı yarıya düşmüş olduğu görülmektedir. Demokrat Pomaklar Platformu ve Pomak Dernekleri Federasyonu Pomak mücaledesinde bir milattır Ancak, artık Pomaklar makûs talihini değiştirmek için yaşadıkları yerleşim alanlarında tanışıyor, buluşuyor, dayanışma içinde örgütleniyor. Demokrat Pomaklar Platformu’nun Pomak Kültür Derneği ile birlikte yürüttüğü mücadele sonucunda bugün Pomak Dernekleri Federasyonu (PODEF) ve Pomak kültür dernekleri yaptıkları etkinliklerden bazılarıyla ki bu etkinlikler ülkemizde Pomaklar adına birer milattır“Geçmişten Geleceğe Pomak Eşyaları Sergisi”, doğaya karşı yapılan talanlara karşı mitinglere ve 1 Mayıs’a katılmış, Dünya Anadiller Günü’nde Taksim, İstiklal Caddesi’nde yürüyerek, basın açıklaması yapmış, Balkan Tarihinde Pomaklar Sempozyumları, paneller, piknik, kahvaltılar düzenleyerek dil-kültür, tarih ve kimlik konusunda net bir karşı duruşa sahip, onurlu bir mücadele için gereken ilke ve prensiplerini kıskançlıkla koruyor. Başta Demokrat Pomak Platformu ve PODEF’in temel ilkeleri demokratik, çoğulcu, katılımcı, barışçı, özgürlükçü bir anlayış ile tüm halklar eşit ve dosttur ilkesini benimsemiş, asırlar boyunca yok sayılan Pomak halkının sınırların kalktığı bir dönemde dünya konjonktüründeki özerk yerini alması için demokratik, yasal, kültürel mücadelesini sürdürmektedir. POMAK halkı dilini, kültürünü, art ayı dönüşüm ayıdır. Kış biter, cemreler düşer, bahar başlar, bir şeyler değişir, dönüşür. Karanlıklar azalır, gece gündüz eşit olur ve günler daha da uzar. Tabiat ana canlanır, göçmen kuşlar gelir, bir kıpırtı, ferahlık olur, çiçekler açar, umutlar yeşerir. Mart ayı umut dolu ve coşkuludur. Pomaklar bu değişime, coşkuya kayıtsız kalmaz, heyecanla karşılar ve karşılık verir. Her mart ayında, gündönümlerinde bir araya gelir, baharı coşku ve sevinçle karşılarız. 2012 yılın mart ayında İstanbul’da Pomak örgütlenme çalışmalarımız için ofisimizi kiralamış, tabelamızı asmış, mobilyalarımız gelmiş, sevinç içindeyiz... 25 Mart 2012 Pazar günü, Limma Cafe’de Pomak kahvaltımızı yapmış, kahval-tıdan sonra Okmeydanı’ndaki dernek merkezimizin açılışını yapmıştık. Günlerden Cumartesi... İstanbul’da beş Pomak sevdalısı Kemal Gürsoy, Hasan Uygun, Erkan Yılmaz, Yavuz Erdihan, Bayram Erat 04.30’da buluşmuş ve dört saatlik bir yolculuktan sonra Eskişehir, Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Kampüsü, Kahve Diyarı Kafe’de yine baharı karşılamak için Eskişehir Pomak Kültür Derneği’nin düzenlemiş olduğu kahvaltıda diğer Pomak dostlarla buluşmuştuk. Bu sefer mart ayı bizi Eskişehir de bir beyazlık içinde kar ile karşılamıştı. Ama Eskişehir, İstanbul ve İnegöl’den gelen Pomakların sıcaklığı çok daha güzeldi. 23 Mart 2013 Cumartesi günü geleneksel baharı 7 karşılama etkinliğimizi, Pomak kahvaltısı olarak yapmış ve 2013’ün 3. PODEF toplantısını da gerçekleştirmiştik. Pomaklar eğitimi seven ve çalışkan insanlardır. Günümüzde eğitimli ve iyi işler yapan, güzel işlerde çalışan Pomaklar çoktur. Pomaklığı köylerle birlikte şehirlerde ve çağdaş ortamlarda da yaşatıyoruz. Bütün insanlar gibi Pomaklar güzel şeylere layıktır. Bunu gerçekleştirmek için hep birlikte, birbirimizle tanışarak ve destekleyerek çok çalışmalıyız. Pomaklar tanışıyor, buluşuyor, birlik oluyor. Derneklerimiz hızla çoğaldı, Pomak Dernekleri Federasyonu (PODEF) kuruldu. Her dernek kendi bölgesinde yerel çalışmalar yaptığı gibi, PODEF çatısı altında ulusal ve uluslararası çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2014 yılında baharı BAHARA MERHABA yemeği ile Lokal Pera, Beyoğlu’nda karşıladık. “Çestita Prolet - Baharınız kutlu olsun, Hoşgeldin Bahar” sloganları ile birçok Pomak dostumuzla buluştuk, birlikte olduk, sohbetler ettik ve eğlendik. Katılan herkesin bahar coşkusu içinde olduğu, keyif aldığı böyle etkinliklere bütün Pomakların destek vermesini ve katılmasını bekliyoruz. Artık Pomaklar ortaya çıkmalı, diline, kültürüne, tarihine sahip çıkarak tanıtmalı ve yaşatmalıdır. Dilimiz, kültürümüz, tarihimiz bizim kimliğimizdir. Pomakçamızın konuşulduğu, Pomak yemeklerimizin evlerde ve restoranlarda yenildiği, Pomakça pesnalarımızın düğünlerde, toplantılarda söylendiği Pomak günlerde buluşmak dileklerimizle. (23 Mart 2014) 8 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Balkanların En Az Tanınan, Ancak En Çok bir zaman herhangi bir imtiyazlı veya varlıklı sınıfı oluşturmamışlardır. Çok eski, en eski zamanlarda Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve dağlarda yaşayan bir halktır. Bizans tarafından ve ortaçağ kilisesinden aforoz edilmiş, Bulgar ve Sırp kilisesinden de kovulmuşlar. ►Şerif Ayradinoski ►Türkçesi: Nesrin Osmanova İspova T Nesrin Sipahi Kıratlı orbeşler hakkında konuşmak için popülist, siyasi ve ideolojik yaklaşımlardan kaçınarak, objektif tarihsel ve bilimsel söylemin korunması çok zor ve büyük bir meydan okumadır. Bazıları Torbeşlerin temiz bir Slav halkı ve Balkanlara yerleşen ilk kabile olduğuna inanıyor. Bazıları ise Torbeşlerin ne Slav ne de Balkan geçmişi olduğunu düşünür. Bu, büyük ölçüde diğer etnik halklar ve uluslar için de geçerlidir. Özellikle Balkanlar, bu açıdan bakarsak, dünyanın en huzursuz noktalarından biridir. Söz konusu Torbeşler olunca bu birkaç sebepten dolayı çok zordur. Bunları bu incelemede, mümkün olduğunca objektif olma çabasıyla işaretleyeceğim. İlk başta şunun altını çizmek istiyorum, Torbeşler hakkında diğerleri de pek çok yazmışlardır -Bulgarlar, Sırplar, Ruslar, daha sonra Makedonlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde Avrupa ve sonra Balkanlarda milli fikir doğar ve milliyetçilik gelişir. Tarihsel intikam için yüksek dozda Ortodoks milliyetçiliği aroması ile anti İslam ve anti Türk arzuları başlar. Bunların birçoğu Torbeşleri kendi ideolojik ve politik matrisine bağlı tarif eder. “Zorla bereket olmaz.” Öncelikle, “Zorla İslamlaşma ve Türkleştirilmenin kurbanları” oldukları, ki bu büyük bir imkânsızlıktır ve hiçbir kanıtı yoktur. Bu tezleri savunanlar iki Ortodoks rahibidir. Biri Bulgaristan’dan Metodiy Draginov, bunun bir uydurma isim olduğu ve böyle bir şahsın olmadığı şüphesi mevcuttur. Diğeri ise, Sırbistan’dan, Yovan Raiç, onun da Sırp veya Bulgar olduğu tartışılmaktadır. Bu tezin imkânsızlığı birçok argümanlarla desteklenmektedir. Bu vesileyle ben birkaç söz edeceğim: a) Kuran’da, dinde zorlama yoktur. Eğer onların söylediği gibi olsaydı, “zorla İslamlaştırma” nüfusun bir yılda %1’i kadar kapalı olması demek, bu süreç 100 yılda tamamlanmış olurdu. Ama gerçekler başka türlü söylüyor. 500 yıl sonra Osmanlı hükümeti Balkanlardan çekilirken Hıristiyan halkın nüfusu neredeyse Müslüman halkın nüfusu kadardır. b) Şunu belirtmek gerekiyor: Ortaçağda Osmanlı İmparatorluğu tek devlettir ve aynı zamanda sloganı “Cuius regio”, eius regio (Toprak kiminse, din onundur). Bu sadece Ban Kulin’in ortaçağ Bogomil Bosnası için geçerlidir. Başka hiçbiri için değil. Başka argümanlar da vardır, ama ben bir atasözünden bahsedeceğim. “Sen zorla birinden bir şey alabilirsin ancak zorla veremezsin.” Veya başka ve Torbeşler arasında çok popüler olan bir Türk atasözü: “Zorla bereket olmaz.” Daha sonra bu imkânsız ve saçma tez bir ölçüde terk edilmiştir. Amaç olarak mülkiyetin ve sosyal statünün korunması, ayrıcalıkları, odak nokta olan “İslamlaşma” ve “Türk- Şerif Ayradinoski: Rumeli Torbeş Kültür ve Bilim Derneği Başkanı. Rumeli Makedonya’nın, Ohrid kazasının, Struga ve Debır kasabaları arasında bulunan Drimkol bölgesinden. leşme” tezine yönelme olmuştur. Buradan Torbeş ve etimolojileriyle ilgili birtakım asılsız ve bilim dışı yorumlar yapılmıştır. Demek, “Hıristiyanlar dinini satmışlar” (bir torba un, süzme peynir için satmışlar ve ondan dört-beş kez inanç değiştirdikleri için Türkçe dört-beşten Torbeş adını almışlar. [Hadcivasileviç, Tsilev vd]). Yüzeysel bir analiz yapması ve böyle bir tezi aydınlatması için, insanın eksper olması gerekmiyor. Tabii ki hiçbir kolaylık yapılmamış birinin İslamiyet’i kabul edip de Müslüman olması için. Aksine beş vakit namaz kılmak, ramazanda oruç tutmak, zekat vermek, domuz eti yemekten vazgeçmek, en sevdiği içkisinden vazgeçmek, şarap ve diğer alkollü içkileri bırakmak vs. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Müslüman olmak, otomatik olarak demektir ki orduda asker olmaktı. Müslüman olmayanlar bundan muaftı. Bu ne rahatlama ne de ilgidir. Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde birkaç yıl evden ayrı kalmak ve savaşta hayatını kaybetmek demektir. Burada ilgi ve rahatlık nerededir? “Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve dağlarda yaşayan bir halktır” Mülkün korunması ve sosyal statü sebebiyle İslam’ın kabulü konusunda gerçekçi ve objektif olmalıyız ve bu dönüşümü kabul etmeliyiz. Fakat bunu az sayıda insan, o günün zenginleri ve yüksek tabakadan olanlar yapmıştır. Bunlar şehirlerde veya verimli topraklarda yaşayan toprak ağaları, tüccarlar, çorbacılar, tarımcılar vd’dir. Torbeşlerin arasında bunlardan zor bulacaksınız. Hatta yoktur. Torbeşler hiç- Geçmişten birçok araştırmacı, hatta bazıları şimdi de Torbeşleri Pomaklar, Goranlar hatta Boşnakları bir bütün olarak görüyor. Eyüp Maşoviç “potur” kelimesini izah ederken, Boşnakları, Torbeş ve Goralıları da İslamlaşmış Güney Slav alanı nüfusu olarak açıklamaktadır. Ömer Turhan ve Tsilev; Torbeşler ve Pomaklarla bağlantılıdır. Bosnalı akademisyen Muhammed Filipoviç Drimkol da Boşnaklar hakkında yazıyor. Bulgar Petar Yapov Bosna’daki Sırp Pomakları hakkında yazdı. Chileve göre Torbeşlerin aslı Pomaktır ve ismi Türkçe kelimesi torbadan gelmektedir. Türkçe sayılar olan dört-beş ile de bağlantı kurulabilir, bu da onların dört-beş defa ikamet ettikleri yerlerini değiştirdiklerini açıklamaktadır. “Bunlar sırtlarında her zaman torba taşımışlar” Ben, etnonim Torbeş’in torba kelimesiyle bağlantısını başka bir tezle ortaya çıkaran Aleksandır Stoyanovski’den söz edeceğim. Divan protokollerinin bulunduğu sözde “Mühime defteri” kayıtlarından türetilen ipuçlarına dayanarak, ünlü Türk tarihçi Uzunçarşılı “Kapıkulu Ocakları” adlı eserinde, bir kısım Acemi Ocağı üyeleri için (yeniçeri adayları) “torba oğlanlar”, “torba acemiler” deyimlerinin de kullanıldığını belirtmiştir. Bu isim oradan gelmektedir. Bu organın üyelerinin kayıtlı olduğu Defter-Kitabın özel bir torbada saklanmış olmasından gelmektedir. “Kara Atina” adlı eserin yazarı Martin Bernal diyor ki: Herkes kendi tarihini yazma hakkına sahiptir. Bütün bu bahsedilen hipotezlerin en yaygın olanı en çok tutulanı ve birçok araştırmacı tarafından da en çok kabul edilen tez, Bogomillerin Torbeş kökenli olduğudur ve bu Boşnaklar, Goranlar ve Pomaklar için de geçerlidir. Bu teze karşı olanlar da vardır. En çok Balkan Ortodoks araştırmacıları arasında Bogomilizme çarpık bir Hıristiyan mezhebi olarak bakanlar vardır. Hıristiyanlığa zıt ve itirazcı değil de, tek tanrılık, bu da İslam mezhebine en yakın olandır. Aynı görüşü paylaşan bazı Müslümanlar da vardır; ve öyle bir noktaya geliyorlar ki Bogomolizmi birtakım mistik hareketlerle ilişkilendiriyorlar. Bazıları ise Bogomilleri, Torbeşleri ve diğer Güney Slav Müslüman toplulukların Slav karakterini görmezden geliyorlar. Öncelikle şunu söylüyorum: Saf ve temiz hiçbir etnik veya ulus yoktur, özellikle balkanlarda. Sonunda Slavlar Nisan 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ k Tartışılan Halkı: Torbeşler da bir toplumdur, birçok ırktan meydana gelen fakat bir ırk değildir. Bu başka bir konudur. Ben burada şunu hatırlatmak istiyorum. Neden bu tezin en yaygın olanı en kabul edilir olanı ve bilimsel olarak en çok tutulduğunu düşünüyorum? 1) Torbeş kavramı, Bogomille eşanlamlı olan en eski Yunan olmayan Slav terim, X. yy’da veya daha önce ortaya çıkmıştır. 2) Balkan coğrafyasında, bir zamanlar ve şimdi Müslümanların yaşadığı ve bunların herhangi bir Slav dili veya lehçesi konuştuğu, geometrik tamamlama ile Balkanlara önceden gelen Bogomillerle örtüşmektedir. 3) Geçmişte ve günümüzde birçok bilim adamı bu görüştedir. “Bogomiller için çok farklı isimler yazılmış ve kullanılmıştır” Bogomil hareketi Bulgar Makedonyasında, (967) Kral Petar zamanında ortaya çıkar. Ortaçağda bu isim, çanta anlamına gelen Latince kelime olan funda ile ilişkili olduğu yorumlanır. Bu da Bogomilleri aşağılayıcı bir durumdur. Çünkü onlar, sıkça yollardadırlar ve küçük çanta, torba ile dolaşırlar. Buna ek olarak, Dr. Çauşidis diyor ki: tarihsel ve diğer delillere göre, oluşturulan bölgelerde Müslümanlaşmış Slav nüfusu, Bogomillerin çekirdeğini oluştururlar. Bunlar, Bosna Hersek ve çevresindeki parçalar dahil, Batı ve Güney Makedonya, Sancak ve Arnavutluk, bugünkü Bulgaristan’ın Rodop bölgesinde, aynı zamanda etnonim Torbeş bugün de anlaşıldığı üzere, Slav dili olan, İslamlaştırılmış Makedon halkıdır. Bir zamanlar en yoğun olarak Batı Makedonya bölgesinde (Jupa nehri, Drimkol, Kiçevir), Üsküp civarında, Tikveş ve Berovsko bölgesindedir. Bazı olasılıklara göre, Makedonya’daki Torbeşler, 18. yy’da İslamiyet’i kabul etmiş Ma- kedonya’daki Bogomil hareketinin son kalıntılarıdır. İslamiyet’i kabul ederek, eski isimleri olan Torbeş’i korumuşlardır (Dragan Taşkovski, Bogomil Hareketi). Bogomiller için çok farklı isimler yazılmış ve kullanılmıştır. Makedonya ve Sırbistan topraklarında Bogomiller için Babuni, Kudugeri, Torbeş isimleri de kullanılmıştır. “Ahriyanların yüzünde Balkanların sapkın hareketinin gizli kalıntıları, izleri vardır” Masalianit ve Euhititler, Trakya topraklarında yerleşip sonra da Bulgaristan topraklarına yayıldıkları tarihsel olarak Bizans tarafından teyit edilmiş ve onların Bogomil mezhebinin oluşumunda katkısı olmuştur. Bulgaristan’da bazı Bogomiller Torbeş adını taşıyor, bu da Yunan adı Funditi ile aynı anlamdadır. Torbeş, Batı Makedonya’da, Şar dağları bölgesinde, Üsküp ve Debır arasında yaşayan Bulgar Müslümanlara verilen adtır. Torbeş deyimi, Pomaklar için hepsinden en eski bir egzonimdir (Egzonim: yerel halk tarafından adlandırılan yer ve kişi isimlerinin yabancılar tarafından farklı isimlendirilmesidir.) Bu Türklüğe dönüşmeden önceki zamanlarda Pavlikanlara Bogomil sapkınlarına, İslamiyet’i en kolay kabul edenlere verilen addır. Pavlikanlar ve Bogomiller sıkça sırtlarında çanta taşırlar ve bu nedenle Bulgarlar onlara Torbeş diyor, yunanlar ise Fundaiti. Bu bağlamda işaret edilecek birçok yazarlar vardır. Ben sadece ikisinden söz edeceğim. Birincisi, Makedonya’dan akademisyen Aleksandar Stoyanovski, Makedonya’daki Osmanlı döneminin en iyi takipçisidir. Osmanlı arşivindeki malzemeler üzerinde çalışmış Makedonya’ya ilişkin tapu defterlerinde XV. yüzyıla ait ilginç sonuçlara ulaşmıştır. Bu sonuçlar sadece Türk defterindeki Bogomil izlerine ait değil, Torbeşlerin, Pomak ve Boş- 9 nakların kaynağını da göstermektedir. Burada Ahriyan kelimesinden söz edilmektedir, bu da kişisel isimler için bir sıfat olarak ortaya çıkmaktadır. O zamana kadar (geçen asrın 70’li yılları) bu isim Bulgaristan’da olan Pomaklar için yerel olduğu düşünülmektedir. Bu, Bulgar araştırmacı bilim adamı Şişkov tarafından incelenmiş ve bir zaman Rodoplar’da Ahridos, İncildeki adı Agaryan, eski Trakya-ilirya kabilesi Agriyan, Struma nehri kıyısında, Yunan deyimi Ahreos (sahtekar, faydasız adam) Türk-Arap kelimesinde olduğu gibi Ahara-yan (en son İslamiyet’i kabul eden) ve o sadece Rodop bölgesinde bulunduğunu aşağılayıcı bir isim olduğunu açıklıyor. Ve bu isimle Hıristiyanlara, Müslüman Pomak deniliyor. Fakat Stoyanovski, Dragolüb Dragoyloviç’in araştırmaları ve özellikle Bosnalı araştırmacı Nedim Filipoviç, Şişkovun iddiasını yalanlar, bu isimler Makedonya, Arnavutluk ve Bosna’da sadece Müslüman ismi değil, Hıristiyanlarındır da. Ve bu da bizi şu sonuca götürmektedir ki; burada herhangi birinin “İslamlaşmasından” söz edilmiyor. Rodop bölgesi, bu Türk defteri bilgilerinden bilim adamları şunu kabul etmektedir. Ahriyanların yüzünde Balkanların sapkın hareketinin gizli kalıntıları, izleri vardır. Dafa fazlası da bu terime Bogomiller de dahil edilebilir. (Ariusİznik konseyi 325) İkinci araştırmacı, Arnavutluk, Kukska, Gora bölgesindendir. Onun adı Nazif Dokle, Torbeş, Arnavutluk’tandır ve Bogomil tezinin Torbeş kökenli olduğunun en büyük savunucularındandır. XIV. yy Bizans tarihçilerinden Halkokondil ve Bulgar araştırmacı Dimitır Angelov da Torbeş’in, Bogomil hareketinin üyelerine verilen bir ad olduğunu hatırlatıyor. Bu isim X. yy’da Bulgaristan’da, bugünkü Güney Makedonya’da ortaya çıkmıştır. Nazif Dokle, sadece etnolojik, sosyolojik, antropolojik ve diğer argümanlar sağlamakla kalmaz, aynı zamanda, Gora ve Balkanların diğer Torbeş bölgelerinde, Torbeşlerin günlük yaşamlarından, adetlerinden, geleneklerinden, birçok batıl ayin ve ritüellerden Bogomil kalıntıları bulur. Sonuç olarak şunun altını çizmek istiyorum: Herkesin kendi görüşünü ifade etme, geçmişini yazma ve kamuya kendi görüş ve düşüncelerini sunma hakkı vardır. Etnoloji nispeten yeni ve tam, kesin bir bilim değildir. Etnik bir durum değildir, bir süreçtir ve kişi veya toplumun çoklu kimliği olabilir, zaman akışında değişebilir. Belirttiğim gibi, siyasi etki ve baskılar günümüzde de görülmektedir. Torbeşler kendilerini farklı beyan etmektedir ve bu da kendi aralarında tartışmaya neden olmaktadır. Makedonya parlamentosunda üç Torbeş milletvekili olmasına rağmen, Makedonya Anayasasında bir bölüm değildirler, bu da gerek Makedon toplumundaki entegrasyonu gerekse devlet yönetiminde problemlere neden olmaktadır. 10 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Tımraşlı Hasan Ağa Hakkında Bilgiler ►Hazırlayan: Ercan ÇOKBANKİR P rof. Aleksandır Burmov 1954 yılında yayınlanan redaksiyonunda “1876 yılı Nisan Ayaklanması” külliyatında şöyle diyordu: “Ahmet Aga Tımraşlı (Tımraşliyata), Türk çapulcu kitlelerinin önderi, Peruştitsa’daki ayaklanmayı gaddarcasına bastırmıştır”. Şarki Rumeli’de 1880 yılı sayımından sonra resmi istatistiklerde Tımraş bölümünün karşısında bütün nüfus istisnasız “Türk” olarak gösterilmişlerdir. Bu tarihten sonra da Tımraşlıların “Türk” olduğunu yazan çok sayıda yazılara rastlayabilirsiniz. Tımraşlıların Peruşitsa isyanının batırılmasına katılmaları, Allah’a inanışları, adlarının Hasan, Ahmet, Mehmet, (İ)Smail, Adil vb olması onların Türk olduğunu kanıtlar. Köyü bilen bütün Lilkovolular, Osikovolular, Çurenliler, Dormuşovlular, Petkovolular Tımraşlıların bütün diğer civar köylerdeki gibi harfiyen aynı yaşam biçimi var olduğunu anlatıyorlar. Onlar da doğumlarda pide ve simit yapıyorlar, onlar da nişan için dünürler gönderiyorlar, onlar da kız kaçırıyorlar, onlar da kesime (oseke) gidiyorlar, bayramlardan ve cumalardan başka Görgevden (Edernek) [Hıdırlez], Dimitrovden (Kasım), İlinden ve Enövden’i de kutluyorlardı. Onlar da örtülü bakır kaplarda çiçeklere türkü çığırıp geceleri dışarı çıkarıyorlar çiğlensin diye sabaha kadar. Onlar da “otbiv” (kesim) ve “predoy” (sağım) yapıyorlardı. Başka bir sözle, onların da yaşam tarzı diğer civar Bulgar köylerinin yaşam tarzı gibidir. Tımraşlıların geçimi odun saban ve çapa, tırpan ve balta, orak ve yaba ile donanımlarıyla ağır ve çetin, güçlüklerle dolu imiş. Çavdar ve yulaf, mercimek ve bezelye, biraz ekin ve biraz daha da az mısır ekiyorlarmış. Bu vahşi yerlerde bir zamanlar avcılık daha elverişli imiş, ama XIX. ve XX. asrın başında o daha çok “sağlam ayak ve boş kafalı” kişilerin meşgalesiydi. Hayvancılık saygıdeğerdeydi, özellikle de çobanlık. Yemeklerinin temel payı da oradan geliyordu. Ekmekten sonra (Batak) (Skobelebo) (Rabnogor) (Nova Mahala) (Çuren) (Brezobntsa) (Çereşovo) (TİMRAŞ) (Petvar) (Ocinovo) (Fotenovo) (Çurekovo) (Citovo) (Anakovo) (Oryahovo) (Selça) (Mihalkovo) (Golyam Persenk) (Stomanovo) (Leskovo) (Devin) (Breze) (Nastan) (Borino) (Grohotno) (Yagodina) (Buyynovo) (Kartıla) (Vedan) (Şiroka Lıka) (Karlıka) (Govren) (Çald) (Trigrad) (Vodnipad) (Kojare) (Zabrdo) (Mugla) (Jrebçevo) (Kesten) RESİM: TIMRAŞ CUMHURİYETİ HARİTASI Pomak Tımraş Cumhuriyeti (1879-1886) Devlet sınırları: il, ilçe ve eyaletleri ile idari bölgeleri. tulum peyniri ve yayık ayran bütün ailelerin genel yemeği idi. Toplanan koyun sütünü ve tereyağını daha seyrek kullanıyorlardı, eti ise istisna olarak -kurtlardan ısırılmış, topallayan, dön-baş veya kartlaşmış koyunun- yiyorlardı. Çobanlar hemen hemen hafta geçirmeksizin ocakta bir şey “çevirecekler”. Balkan büyük, yabancı davarlar çok. Ve sadece kim çobanlığa gitmediyse, sadece o çevirmeci değildir. Tımraşlılar, hangi şekilde ve zamanda Kuran’ı kabul etmişler? Köyün tarihine ışık tutan belgeler, bunun uzun bir zaman içinde gerçekleştiğini gösteriyor. “Uzun” demekle bir iki asrı göz önünde bulunduruyorum. Kısmen, birerli olarak Bulgaristan’ın Türk esaretine düşmesinin hemen daha ilk onuncu yıllarında başlamıştır. Daha doğru söylemle, XV. asrın başında. Bu kabullenme en çok yüksek tabakalar, çorbacılar tarafınca oluyordu. Efendiliklerini korumak için dini kabul ediyorlardı onlar. Kuran’ı öperek onlar önceleri olduğu gibi mülklerinin sahibi kalma hakkına, koyunlarını, atlarını ve diğer zenginliklerini de korumasına sahip oluyorlardı. Bazı vergileri yarı yarıya ödüyorlardı, diğerleri ise, – cizye (eskiden İslâm devleti içerisinde yaşayan ve Müslüman olmayan erkek vatandaşlardan alınan vergi), ispençe (tarımla uğraşan Hıristiyan uyruktan, Müslüman uyruğun ödediği çift resmine karşılık olarak alınan vergi), dev- şirme (yeniçeri toplamak için kan 1 vergisi) vb – hiç ödemiyorlardı. Bütün zamanlarda ve bütün halklarla ve memleketlerde olduğu gibi –altınlarla, imtiyazlarla, itibarlarla aldatılarak istilacılarla mağluplarla akraba ediliyor, kardeş ediliyor, adları değiştiriliyor ve yeniden adlandırılıyorlardı. Bizans esaretindeyken de öyleymiş, Osmanlılar zamanında da öyleydi. Bu anlamda Müslümanlaştırmalar “gönüllü” oluyormuş. Kısmen gönüllü, çünkü istilacılar Bulgar topraklarına akın etmemiş olsalardı, hiç kimse, ister o çorbacı bile olsa, Kuran’ı Küçük Asya’da aramaya gitmezdi. Yeri gelmişken hatırlatalım ki, Türk askeriyesinin Akdeniz’e yolu Tımraş’dan geçiyordu. Derin geçmişlerde Filipopolis’i sıcak deniz kenarı topraklarıyla bağlayan yoldu bu. Çataloluk beleninde, Persenk ve Modır tepeleri arasında eski roma yolu ikiye ayrılıyor: doğu kol –Byala çerkvadan (Ak kiliseden)– Plovdiv (Filibe) ve batı Tımraş’dan –Kriçim, Plovdiv. Bu yol Milad öncesi Roma-İstanbul arasında yapımına başlanan MS 1 yüzyılda biten Via Egnetia yolunun Filibe bağlantısı olarak bilinir. Müslümanlaştırmanın zamanı ve usulleri hakkında Tarihçi-Türkolog Hammer de söz ediyor, o Sultan 4. Mehmet’in (Avcı) 20-30 bin akıncı ile ava çıkma macera2 larını tasvir ediyor. Bu Tımraşlı Dere Bey’in hızlı yükselişinin ikinci kaldıracı da Kırcıağalılar hareketidir. Özellikle Tımraş’ta başta Mehmet Sinap olmakla Kırcıağalılar’ın tüfek ateşleri artık susmuştur. Kara İbrahim artık nahiyenin mutlak hâkim efendisiydi, ama daha düne kadar süren fakirlerin ayaklanmalarının yankıları henüz daha geçmemiştir. Bununla beraber Sinaplı’nın ve Deli Mehmet’in baş çetenin ana yolu tam da Tımraş’tan, yani Via Egnetia’nın, “Roma yolunun” batı çatalından geçiyordu. Tımraşlı Karahocaoğlu Hasan Ağa’nın idaresi Haydutların son kalıntılarını yok Nisan 2014 11 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ etmede hizmeti pek de az olmayan Tımraş’tan Hasan Ağa da bu yerli elebaşları arasındandır. Sultanın muayyen objektif darbeler altında “Voyvoda” ve idareci gibi Müslüman dinli köklü Bulgarları tanıyarak, Rodoplu nahiyelere “kendi kendini yönetme” hakkı vermek zorunda kalıyor. Raykovo ve Smolyan’da artık ünlü Ahi Çelebili Dere Bey-Salih Ağa’nın şöhreti dolaşmaktadır. Yerli ayanların yükselişlerinin olduğu bütün ülkedeki süreç de böyledir. İhtiyar Karahocaoğlu Hasan Ağa, imparatorlukta olup biten bütün bu tarihsel dönüm noktası olaylar hakkında, ne okumuş ne de bir şeyler duymuştur. O onların çağdaşıdır, bu kargaşa zamanının tuzunu ve biberini yalamış ve görünen o ki, hesabını doğru yapmıştır. Hasan Ağa idareye geldiğinde ve Rupços nahiyesinin yöneticisi olduğunda, nahiyede 50-60 köy sayılmaktadır (bk. Hasan Buraya Tımraş Cumhuriyetinin haritasını koyabiliriz). 1832 senesinde oluyor bu. Bundan önce nahiye tam 34 sene Kara İbrahim –Mehmet Sinap’ın katili tarafından yönetiliyor. Bu nahiyeye Peruştitsa’dan Trigrada ve Yugovo’dan Vıça nehrine kadar olan köyler giriyordu. Hr. p. Konstantinov’un “geçen yüzyılın 3 (XVIII asır) sonunda” yazdığı gibi değil de, 1832 senesinde Kara İbrahim’in devrilmesinden sonra, nahiyenin yönetimini Hasan Ağa almıştır, merkezi ise Çepelare’den Tımraş’a taşımıştır. Başkasının değil de onun yönetici olması, Salih Ağa’nın damadı olması da herhalde büyük rol almıştır. Ki Salih Ağa o dönemde kendi zirvesinde imiş. Doğrudur, Rupços Ahi Çelebi kazasına dâhil değildir, ama Salih Ağa’nın sözü çok uzaklarda da dinleniyordu. Hasan Ağa’nın idareyi alması hemen hemen sarsıntısız ve de pek uzatılmadan alması ve merkezi de değiştirmesi tesadüfü olmamıştır. Akrabalık bağlarının tüm zamanlarda kendi rolünü oynadığından bahsetmeye gerek bile yok, ta nereden nereye o zamanlarda Türk devletinde kimin ne yiyip içtiği, kimin hesabı ödediği belli olmayan dönemde mi söz olsun. Müslüman dinli yerli Bulgarların voyvoda ve idareci olarak seçilmeleri, doğal olarak bir dizi yeni olayın çıkmasını kolaylaştırmıştır. RESİM: Tımraşta bir çeşme Bu yörenin insanları, onların çilelerini ne görmüş ne de duymuş olan, ne sözünden ne de gönlünden bir tek kelime bile bilmeyen birilerinin, Arnavut mu yoksa Çerkez mi veya kendilerinin kaderiyle çocukluktan mezara kadar bağlı yerli mutasarrıfın mı yöneteceğini, bunu umursamazlıktan gelemezlerdi. Hasan Ağa: “Paşanıza söyleyin ki, anam beni bir kere doğurmuş” Hasan’ın, ondan sonra da onun oğlu Ahmet Ağa’nın yöneticiliklerinin en özellikli çizgisi resmi Türk hükümetlerine karşı olan itaatsizliklerdir. Bu konuya ciddiyetle eğilen ilk olarak Hr. p. Konstantinov oldu. Hasan Ağa’nın yükselişi ve onun itaatsizliği hakkında bakın neler yazıyor: “Farklı bölgelerde farklı rütbece büyüklerden eğer İstanbul’da bir korku duyuluyorsa, o korku en çok baş ağrıtan Vidin’den Pazvantoğlu, 4 Küçük Asya’da Kıroğlu(?) ve Rodoplar’da Tımraşlıdandır. Özellikle sonuncusu yakın zamana kadar resmi Türk hükümetlerini tanımıyordu, bu şu olayda da görülüyor: 1845 sene5 sinde Filibe’ye Deli İsmet diye birisi tayin edildi. Geldiğinde öğrenmiş ki, Filibe paşalığında bağımsız bir hükümdar tarafından yönetilen bir yöre var. Bu Tımraşlı Hasan Ağa idi. İsmet Paşa bir süre sabretmiş, ama onun merakı Hasan Ağa’yı sadece nasıl bir insan olduğunu görmek için çağırmak zorunda kalmış. İlk gelen paşa elçilerine Hasan Ağa şöyle demiş, eğer Deli İsmet onu görmek için çok meraklıysa, kendisi Tımraş’a gelmekte serbesttir. Üçüncülere ise cevap bile vermemiş. O vakit Deli İsmet Filibe’deki Müslüman-büyüklerine dönerek demiş ki, daha yaşlı Tımraşlı’nın eski dostları –onlar gitsinler onu çağırsınlar. Hasan Ağa’ya onlar kendi insanların göndermişler ve rica edip paşanın onu görmesi için Filibe’ye gelmesini istemişler. Eski dostlarının hatırını kırmamış Hasan Ağa ve ala kuşaklarla kuşanmış, geveze camadan ve açık ellay koparanla süslenmiş, gümüş tüfek ve piştovlarla silahlanmış, gümüşle bezenmiş silahlıklar ve kırmızı kan gibi kelemliklerle donanmış 600 kişilik levent kahramanlarla ansızın Filibe’ye icap etmiş. O doğruca Meriç nehri kenarındaki paşa konağına yollanmış. Onun taburu konağın avlusunu ve bahçesini doldurmuş, konağın her tarafını çevirmişler, Hasan Ağa ise birkaç kişiyle, kimseye sormadan Paşa’nın yanına giriyor. “İyi günler, iyi günler, neden çağırıyorsun beni?” –oturmadan soruyor Hasan Ağa İsmet’e. “Seni gör- meğe çağırdım” diyor Paşa. “İyi, bak bana, gördün mü beni?” demiş Hasan Ağa da. “Gördüm seni” demiş Paşa. “Gördünse; iyi gördün mü beni? Elveda, elveda.” Bitirmiş ve taburunu toplayıp çıkmış Hasan Ağa. Ve geri yollanmış. Önceden korkan Paşa, Hasan Ağa konaktan çıktıktan sonra kendine gelmiş ve etrafındaki büyüklere şöyle demiş: “Size doğrusunu söyleyeyim hiçbir şey anlamadım, geri çağırın bu adamı da daha iyi görüşelim ve anlaşalım.” Birkaç büyük Uzun çarşı yanındaki şadırvanın yakınlarında Hasan Ağa’ya yetişmişler ve demişler: “Geri dön, dön geri, Paşa seni daha iyi görmek için çağırıyor”. Hasan Ağa azıcık sağına dönmüş ve cevap vermiş: “Paşanıza söyleyin ki, anam beni bir kere doğurmuş”, ve atlarını sürerek çok sayılı taburuyla dönmüş geriye, Tımraş’a. Notlar: B. Tsvetkova. “Turskiya Feodalen Red i Bılgarskiya Narod” (Türk Feodal Düzeni ve Bulgar Halkı). sf. 1962, s. 61-75. 1 2 Rodopski sbornik,t. I, s. 28. Hr. p. Konstantinov. Nepokornite sela. Xр. п. Константинов. Непокорените села, кн. 1, 1887, стр. 4. 3 Kıroğlu tarihte bilinmemektedir. İhtimal ki Karaosmanoğullarından söz ediliyor. 4 Belgelere göre Deli İsmet Filibe’ye 15 Ağustos 1848 yılında tayin edilmiştir. Hr. p. Konstantinov bu tarihin doğruluğu hakkında iddialı değildir. 5 12 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Pomak Dünyası İzmir’de Buluştu tulması için başvurduk, başvurumuz kabul edildi, Pomakça ders programını hazırlıyoruz. Pomakça ile ilgili altı ülkedeki Pomaklar birlikte hareket ederek bir standart oluşturmalıyız. Bunun için çalışacak Pomak Dil Enstitüsü veya benzeri bir kurumu kurmalı ve çalışmalara başlamalıyız. ►HABER MERKEZİ 1 -2 Mart 2014 tarihleri arasında Türkiye, Bulgaristan, Makedonya, Kosova ve Almanya’dan birçok kişinin katılımı ile Pomaklar İzmir’de buluştu. Türkiye’deki Pomak Dernekleri Federasyonu’nun (PODEF) kurucusu altı Pomak derneği (Eskişehir, Biga, İstanbul, İnegöl, Bursa ve İzmir Pomak Kültür Dernekleri) ile Kocaeli - Istrancalılar Derneği yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri ile Bulgaristan, Kosova, Makedonya ve Almanya’dan Pomak kuruluşları İzmir’de buluştu. 1 Mart günü yapılan toplantıda Pomak temsilcileri sırayla söz aldı: Efrem Mollov – Bulgaristan: Bulgaristan’nın bizi POMAK olarak kabul etmesini istiyoruz. Ülkemizde Pomak kimliğimiz için ünlü bir gazetecinin tepkisi durumu özetliyor. Evet ama hayır. Pomaklar Balkanlar’da en de- mokratik halktır. Pomaklar olmazsa her şey eksik olur. Biz Balkan halklarının çimentosu, kumu, birleştirici unsuruz. Pomaklar geniş bir hoşgörüye sahiptir. Pomak olduğum için kendimle gurur duyuyorum. Bizim için en önemli konu POMAK olarak var olmamız ve gelecekte varlığımızı sürdürmemizdir. Bütün Pomaklar, Pomak dili ve kültürü için ortak hareket etmeliyiz. Bu bir süreçtir, bunun üzerinde düşünelim, zor bir süreç olacak ama başarabiliriz. Şerif Ayradinoski – Makedonya: Pomaklar olarak bölünmüş olmayı iyi beceriyoruz. Belki de büyük güçler böyle istiyor. Kimlik krizini aşmalıyız, ortak bir payda da buluşmalıyız. Problem kendimizde, kimseyi suçlamayalım. Halk kendi kendini değiştirebilir. İki sorunumuz var. Halk kendini ne hissediyor, bunu açıklamıyor. Ve kendi içimizdeki akademik güçleri kullanamıyor ve halkı yönlendiremiyoruz. Pomaklar olarak çok sık provokasyona uğruyoruz, buna karşı uyanık olmalıyız. Uluslararası Pomak Birliği işi çok zor. Ülkelerdeki hâkim güçler buna karşı çıkacaktır. Bunu iyi anlatmalıyız. Bulgaristan’da Pomakların parti kurması iyi olur, ama etnik bir partinin başarılı olacağını düşünmüyorum, kendimizi ifade etme çalışmalarımızı iyi anlatmalı ve yanlış anlaşılmayı önlemeliyiz. Sadık İdrizi - Kosova: Kosova da 40.000 Torbeş, Goralı / Pomak var. İnsanlar daha büyük bir halk içinde, bir grupta kendini daha rahat hissediyor. Standart bir dil olmaması insanı güçlü gruba yönlendiriyor. Kosova anayasası azınlıkları tanıyor. Anayasadan gelen bazı haklarımız var. Bulgaristan da Pomaklar siyaseten organize olmalıdır. Parti kurmaları veya bir parti içinde olmaları şart. Siz ne olduğunuzu bilmiyorsunuz diye bizi eleştiriyorlar. Belki ne olduğumuzu bilmiyoruz, ama ne olmadığımızı biliyoruz. Bayram Erat – Pomak Dernekleri Federasyonu - Türkiye: Biz Türkiye de dilimizi, kültürümüzü, tarihimizi ortaya çıkarmak, tanıtmak için dernekler kurarak ve iletişim haline geçerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Altı dernek birlikte Pomak Dernekleri Federasyonu’nu (PODEF) kurduk. Pomakçamızı konuşuyor ve anlı- yoruz ama okuyup yazamıyorduk, bunun için Pomakça dil kursunu başlattık. Milli Eğitim Bakanlığı’na Pomakçamızın seçmeli ders olarak oku- Pomakların birliği fikrini destekliyorum. Uluslararası Pomak Konfederasyonu veya buna benzer bir çatı kuruluş altında birbirimizle iletişim halinde olmalı ve bazı temel konularda, dil gibi birlikte hareket etmeliyiz. Balkan insanları için çalışan bazı dernek ve kurumlarla ortak hareket etme niyeti ve gayreti içindeyiz. Diğer ülkelerdeki Pomak kardeşlerimizin çalışmalarını yakından izliyor ve kimliklerini ifade etme çalışmalarını destekliyoruz. Mehmet Demir – Eskişehir Pomak Kültür Derneği: Uluslararası bir Pomak topluluğu oluşumuna destek veriyoruz, dünyada Pomak diye bir toplumun var olduğunun bilinmesi gerekiyor, örneğin; Bulgaristan’da faşistler tarafından Efrem Mollova yapılan saldırıya duyarsız kalmayıp, hepimiz onu savunmalıyız. İnsanların doğuştan sahip oldukları haklar konusunda hiçbir devletin baskı yapmaması gerekiyor. Bulgaristan devleti de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve uluslar arası hukuka bağlı kalarak saldırganları derhal ortaya çıkarmalı ve cezalandırmalıdır. Ancak etnik parti konusunda çekincelerimiz var. Bulgaristan’da var olan Pomak örgütlenmesi henüz yolun başında. Pomakları yeteri kadar Avrupa Pomak Enstitüsü çatısı altında toplayamayan bir yapı partileşme konusunda sıkıntılar yaşacaktır. Yine de bu kararı Bulgaristan’da yaşayan Pomakların bir araya gelip tartıştıktan sonra vermesi daha isabetli olacaktır. 1 Mart tarihi itibariyle artık Pomakların da basılı bir yayın organı var. Hepimize müjdeler olsun. Bu gazete Pomakların sesi olacaktır. Ayrıca gazetede her derneğe birer sayfa ayrılacak. Derneklerden gelen haberler burada yayınlanacak. Ercan Çokbankir – İzmir Pomak Derneği: Birlikte çalışmalı ve çalışmalara devam etmeliyiz. Pomak tarihi çalışmalarını yürütmek için Pomak Tarihi Vakfı’nı kurmalıyız. Bulgaristan’daki Pomak Partisi için burada da bazı sıkıntı ve baskılar yaşıyoruz. Neşet Doğan – Pomakischer Kultur Verein Hamburg e.V.: Hamburg’ta bir Pomak federasyonu kurduk. Evraklar yanımda. İnanmayanlar görebilir. Berlin’de de bir çatı konfederasyonu kurmayı hedefliyoruz. Hasan Rupçuz – İnegöl Pomak Derneği: İnsanları harekete geçirmekte zorluk çekiyoruz. Her ülkedeki Pomaklar birbiri ile iletişim halinde olmalı ve birbirini desteklemelidir. Cemil Uygun – Biga Pomak Derneği: Biga’da 20.000’den fazla Pomak yaşıyor. Birçoğu Pomaklığa ilgi duymuyor. Yeni bir heyecan ve hareket yaratmalıyız. Ali Öztürk – (Alpu) Osmaniye Belediye Başkanı: İlk Pomak derneği Eskişehir, Alpu, Osmaniye beldemizde kuruldu. Bu kıvılcımın böyle büyük bir oluşuma, harekete geçmesinden çok memnunuz. Biz Pomaklar Türkiye’de mutluyuz. 2 Mart Balkanlar ve Pomaklar Sempozyumu Gaziemir Belediyesi, İzmir Pomak Kültür Derneği ve 9 Eylül Üniversitesi birlikteliğiyle Atatürk Kültür Merkezi’nde, Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol’un da katılımıyla 2 Mart günü bir Pomak Dünyası sempozyumu düzenlendi. İlki 2 Mart 2013’te İstanbul’da ve ikincisi 22 Haziran 2013’te Çanakkale, Çimenlikale’de düzenlenen “Balkan Tarihinde Pomaklar” sempozyumundan sonra üçüncüsü de İzmir’de düzenlendi. Sempozyumda Pomakların yaşadığı sıkıntılar ele alındı. Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmit ve Biga’da yaşayanlar Pomakların ve belediye başkanlarının da katıldığı etkinlikte Arkeolog Ercan Çokbankir oturumu yönetti. Prof. Dr. Zeynep Zafer, Makedonya’dan Doç. Dr. Şerif Ayradinoski ve Kosova’dan Sadık İdrizi’nin konuşmacı olarak katıldığı sempozyumda Pomakların geçmişten günümüze yaşadığı sıkıntıları ele aldı. Türkiye’de yaşayan Pomakların kültürlerini unutmaması için dernek çatısı altında birleşmelerinin önemine de değinildi. Nisan 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ 13 POMAK KADINLARI 8 MART’I KUTLADI Biga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği 8 Mart’ı kutladı ►BİGPOD - Biga “Dünya kadınlarla güzelleşir, emekleriyle özgürleşir” B iga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Ya- şatma Derneği, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı. BİGA POMAKLAR DERNEĞİ OLARAK 08 Mart dünya kadınlar gününü özel bir programla kutladık. Derneğimize yoğun ilgi vardı. Derneğimiz bürosu dolup taştı. Yapılan açıklamalar ile “Kadınların olmadığı yerde hiçbir şeyin var olamayacağı” vurgulandı. Etkinlik sonrası yoğun ilgi dolayısıyla derneğimizin kadın kollarının açılması kararlaştırıldı. İleriki günlerde Biga Pomaklar Derneği olarak Kadın kolları faaliyetleri başlayacaktır. 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Milletimizin teminatı, çocuklarımızın vefakâr ve cefakâr anası, yuvalarımızın mimarı olan kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü Biga Pomak Derneği olarak kutluyoruz. Büyük Önder Atatürk, “Şuna kani olmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğü-müz her şey kadının eseridir” diyerek kadının toplum hayatındaki önemini vurgulamıştır. Kadın demek su demek, Kadın demek, ekmek demek, Kadın demek hava demek, Kadın demek hayat demek, Kadın demek ana demek, Kadın demek CENNET demek…. Geleneksel kıyafetleri içinde Bigalı bir Pomak kızı 14 POMAKLAR VE HALKLARIN KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE ►Hasan UYGUN B üyük bir belirsizlik döneminden geçiyor Türkiye. Bu nedenle, Pomaklar açısından, 31 Mart’tan sonra 1 Nisan günü yayınlanacak olan gazetemizde geleceğe dair net bir perspektif çizmek sahici olmayacaktır. Türkiye’de dozu giderek artan şiddet sarmalının bizleri 31 Mart’tan sonra nasıl bir maceraya sürükleyeceği ise ihtimaller veya risklerle açıklanabilir ancak. Şu var ki, tıpkı 80’li yıllarda olduğu gibi 90’lı yıllarda da Türkiye yine büyük şiddet sarmalından geçti. Ancak 2000’li yıllara doğru aklıselimin giderek topluma sirayet ettiğini, halkların ve inançların bu topraklarda barış içinde yaşayabileceğine, adaletin her koşulda sağlanabileceğine dair inançlar oluşmaya başladı. Çok da iyi oldu. Elbette bu on yıl içinde yine çatışmalar ve ölümler yaşandı. Fakat devlet aygıtının başındakiler, hangi kılıkta olurlarsa olsunlar, son noktada bu toplumun hücrelerine sinmiş olan rantiyeci mantıktan mustarip oldukları için, amaca giden her yolu mubah saydılar. Kişisel menfaatleri uğruna toplumu çatışma ortamına çekmeye çalışanlar dün olduğu gibi, bugün de varlar. Yine vatan, millet, bayrak; ekonomi, istikrar teraneleri eksik olmuyor dillerinden. Yine insanlarımızın saf duygularından nemalanmak için sırada bekleyenler var. Seçim bitmiş olsa da yine halkı seçim yapmaya zorlayanlar var. Gerçekten büyük bir kaos dönemi içinden geçiyor Türkiye. Ancak asıl soru Pomakların bu süreçte nasıl bir tutum takınacaklarıdır. Şu herkesin malumudur ki halkların düşmanlığından kimse kazançlı çıkamaz. Bunun için 1015 yıl öncesinin Balkan coğrafyasının hatırlanması yeterlidir. Halkların ve inançların birbirlerini boğazlayacak denli düşmanlaşması kendi kendine ger- POMAK BAŞKAN AKSU İÇİN VEDA YEMEĞİ DÜZENLENDİ ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ çekleşecek bir durum değildir elbette. Yüzyıllarca aynı mahalleyi, sokağı, kahveyi paylaşan insanlar bir sabah uyanıp birbirlerine düşman olmazlar. Düşmanlık tohumu, hep bir karanlık elin, sıkılmış bir yumruğun ayasında pusu kurar. Yeşertilmeyi bekler orada. Yeşersin ki meyvelerini silah tüccarları toplayabilsinler. Halkların düşmanlığı kan ve gözyaşı. Sürgün veya zorunlu göçtür –ki bu duyguyu da en iyi Pomaklar bilirler. Bu yüzden Türkiye’de önümüzdeki günlerdeki siyasal süreç ne kadar gerginlik üretirse üretsin Pomaklar bu oyuna gelmeyecektir. Çünkü artık Pomakların Türkiye genelinde ortak hareket ettikleri bir federasyonu (PODEF) ve seslerini duyurabilecekleri bir gazetesi var. Daha çok eksikleri var tabii ki. Ancak yüzyıllar sonra da olsa artık bir halk olduklarını biliyorlar. Dilleri ve kültürleriyle kendine özgü, geleneklerine bağlı, ama yüzleri geleceğe dönük bir halk olmanın bilinciyle hareket ediyorlar. Şu gergin siyaset ortamı her ne kadar birbirinden uzaklaştırmaya çalışsa da inadına birlik olacaklar bu yüzden. 30 Mart’tan sonra nasıl bir Türkiye manzarası ortaya çıkarsa çıksın, Pomaklar siyasal kamplaşmanın tarafı olmayacak, barış ve kardeşliğin erdeminde ısrar edecekler. Yüzyıllar önce zorunlu olarak geldikleri bu topraklarda Türkü, Kürdü, Laz’ı, Ermeni’si, Çerkesi, Boşnak’ı ve diğer halklarıyla eşit koşullarda ve aynı vatanı paylaşıyor olmanın sorumluluğuyla yan yana duracaklar. Evet, Pomakların yaşadıkları coğrafyalarda siyasal istikrarsızlık eksik olmuyor. Bu yüzden kavganın, çekişmenin, çatışmanın ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Bu yüzden kurulacak hiçbir oyunun piyonu olmayacak halklar arasında düşmanlık tohumunun yeşertilmesine izin vermeyecekler. Nisan 2014 ►İNPOD - İnegöl B üyükşehir yasasıyla birlikte kapatılan Yenice Belediyesi’nin son başkanı olan Hasan Aksu, İnegöl Pomak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından 24 Mart’ta Yenice Kapalı Spor salonunda yapılan yemekle uğurlandı. Yemekte konuşan Dernek Başkanı Ali Pala, Başkan Hasan Aksu’ya Yenice’ye yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür etti. Eski Belediye Başkanlarından Ramiz Yiğit ise, Yenice’nin mahalle yapılmasını eleştirerek, Belediye Başkanı Hasan Aksu’nun şahsında Yenice’nin tüzel kişiliğini bir gün tekrar geri kazanacağına inandığını söyledi. Konuşmasının ardından Hasan Aksu’ya verdiği hizmetlerden dolayı plaket ve çiçek takdim edildi. Aksu, programın finalini ise belde halkı için seslendirdiği “Debreli Hasan” türküsü ile yaptı. Türkiyeli Pomaklar Hakkında Yeni Bir Kitap P omaklar hakkında çok şey yazıldı, konuşuldu. Bu küçük ve çeşitli ülkelere serpilmiş toplum, diğer etniklere ait olduğu iddiasıyla sürekli olarak bilimsel tartışmaların, politik skandalların odak noktası oldu. Bulgar bilimsel ve sosyal düşüncesi onları Bulgarların dışında bir toplum olarak kabul etmemektedir. Son 135 yılda büyük bir çoğunluğu ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını ve bugün de güneydoğudaki komşusuna göç ettiğini pek azı bilmektedir. Kitap, Bulgar okuyucusuna Türkiye’deki Pomak dünyasını tanıması için bir ilk girişimdir. mış, Türkiye haritası üzerinde 200’den fazla Pomak köyü ve Pomakların yoğun olduğu onlarca şehir tespit edilmiştir. Türkiye’deki Pomakların etnik kimliği ile ilgili analiz biriken zengin malzemelere dayanarak yapılmıştır. İstatistiksel kaynaklar ve arşivlere dayanarak hazırlanmış, detaylı olarak göç sürecinin kronolojisini takip etmekte, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden yazarlar tarafından çevrilmiş ve 2009-2012 dönemini kapsamaktadır. Kitap, son 20 yıldaki manevi uyanış sürecine dikkat çekmekte ve Pomak toplumunun önündeki perspektiflerin altını çizmektedir. Araştırmalarda vurgu, Doğu Trakya ve Anadolu’da Pomak nüfusunun dağılımı üzerine yapıl- (Arka kapak çeviri: Nesrin Osmanova İspova/Nesrin Sipahi Kıratlı) Nisan 2014 15 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ “Karıncalar birleşirse, filleri yutarlar.”* ►Kemal Gürsoy B ir gün kısa bir video seyrettim. Bir karınca kolonisi minik bir akarsuyun kenarına geliyorlar, kısa bir süre bekleme yaptıktan sonra içlerinden bir karınca su kenarına gelip tutunuyor ve arkasından tüm karıncalar hareket ederek bir köprü meydana getiriyor ve bunun akabinde karınca kolonisi bu karınca köprüsünden geçerek karşı kıyıya varıyorlar. Bu videoyu seyrettiğimde Pomak derneğine henüz katılmıştım ve yeni yeni çalışmalarda bulunuyorduk. Aklıma Yusuf TUNA’nın bir şiiri geldi: Bir olalım iri olalım diri olalım… Haydi gardaş ülkede el ele verelim biz, Bir olalım iri olalım diri olalım. Sizinle beraber güzel günler görelim biz, Bir olalım iri olalım diri olalım. Gücünü birleştir birlik olmak zulmü boğar, Birlik olanların üstüne gökten nur yağar. Birlik olmalıyız biz birlikten kuvvet doğar, Bir olalım iri olalım diri olalım. Millet ile kötülüğe karşı durmalıdır, Hep beraber hedefe yürüyüp varmalıdır. Topyekün kalplerimiz birlikte vurmalıdır, Bir olalım iri olalım diri olalım. Birlik olmak görevi olmalıdır sizlerin, Birlik olmaz isek anlamı kalmaz sözlerin. Vatan millet din ortak paydamızdır bizlerin, Bir olalım iri olalım diri olalım. Yusuf ayrı baş çekenler saman ile saptır, İnsanlar şerbet ise memleket te ona kaptır. Birlikte rahmet vardır ayrılıksa azaptır, Bir olalım iri olalım diri olalım. Bu şiire istinaden tüm dostlarıma dedim ki; “Bir olalım, birlik olalım, beraber olalım.” Evet, bizim bu günlere gelmemize, ileri atılıp akarsuyu geçebilmek için öne atılan Sayın Nazan Nezire Öztürk sayesinde köprü- leri kurduk, karanlıktan aydınlığa geçiyoruz. Bu gün söylediğim sözü değiştiriyorum; “Bir olduk, birlik olduk, beraber olduk” bu gün “seyrediyor dünya bizi, seyrediyor alem bizi.” Az zamanda, tüm imkânsızlıklara rağmen büyüyoruz, çoğalıyoruz. Çok ama çok değerli işlere imza atıyoruz. Bunları burada sizlere tekrarlamanın gereği var ama bundan böyle dünya bizim neler yaptığımızı biliyor ve görüyor. Ancak bir konuya değinmeden geçemeyeceğim: Sibirya’nın köylerinden birinde yaşayan 1930 doğumlu Marta Kongarayeva adındaki 73 yaşındaki kadın, Türkçe dillerden olanTofaca konuşuyor. Amerikalı araştırmacı K. David Harrison, 2007’de kendisiyle görüşmüş ve onun “Çok geç haberiniz oldu, çoktan gelmeliydiniz. Şimdilerde bir avuç kaldık.” serzenişine Diller Ölünce adlı kitabında yer vermiş. UNESCO’nun yaptığı araştırmaya göre yeryüzündeki dil çeşitliliği giderek azalıyor ve bu güne kadar yeryüzünde yaşamış olan ve tespit edilen dil sayısı yaklaşık 6 bin 700, kalan dil sayısı ise 650 civarı. Dillerin büyük bir bölümü yakın gelecekte yok olacak. Kaybolacak olan sadece diller değil, insanlığın ortak mirası. Bir dilin ölümü veya bir dilin yok edilmesi, insanlığın yok olması veya yok edilmesiyle eşdeğerdedir. Çünkü ilkel de olsa o dille yaratılmış bir kültür, gelenek, göre- nek, inanış, dünya görüşü vardır. Dille birlikte insanlığın yüzyıllar boyunca yarattığı bu manevi değerler de yok olmakta, çok renklilik kaybolmaktadır. Bu, dünya bahçesinden bazı bitkilerin veya canlıların yok olmasıyla yalnızlaşmamız gibi üzücü bir şeydir. Toplumun tarih sahnesinden çekilmesiyle diller öldüğü gibi, dilin ölmesiyle de toplumlar yok olmaktadır. Gönlümüz razı olmasa da bu ölümler devam ettiği sürece birkaç yüzyıl sonra dil mirasını paylaşmak üzere birbiriyle kıyasıya mücadele edecek birkaç dil kalacak, genetiği değiştirilmiş toplumlar ortaya çıkacaktır. Doğada nesli tükenen pek çok bitki ve hayvan türü var, bunlar maalesef korunamamış ve yok olmuştur. Peki sizce ölmek üzere olan dillerin korunması gerekir mi? Buna çaba harcamaya değer mi? Evet yok olmak üzere olan diller korunmalı. Hiçbir şey için değilse bile, insanlığın zenginliğini korumak için korunmalı. Bizler İstanbul Pomak Kültür Derneği olarak biliyorduk ki Pomakçayı yaşatmalıydık, Pomakçanın konuşulan bir dil olmanın yanında yazılabilir bil dil haline gelmesi için bir çalışmalar yapmalıydık. Bundan yola çıkarak uzun araştırmalar sonucu bir kurs düzenledik, bu kurs bir kurstan öte bir akademik çalışma havasında geçmeye başladı, bu gün 11. dersimize geldik ve bir Pomakça alfabe ve okuma kitabı hazırlama yolunda büyük adımlar attık. Başlangıçta çalışmalarımız, Kiril alfabesini ve gramer öğrenmek için doğal olarak Bulgarca başlamış oldu, bu günlerde Pomakça ağırlıklı olarak ilerlemekteyiz. Alfabe ve okuma kitabımızı Pomak Halkına sunmadan önce arkadaşlarımız lehçeler yönünden incelemelerde bulunup alfabe ve okuma kitabımıza her kelimenin farklı şivelerde kullanılan Pomakçasını yazacaklar. Yaptığımız araştırma ve temaslar sonucu Pomak dostlarımızın bir Pomakça lügat hazırladığını da öğrendik. Bu çalışmalar bir akademik çalışma değil ama bir başlangıç oldu. Akademisyenlerle temaslar kuruyor ve bir Pomak Dil Enstitüsü kurma yolunda girişimlerde bulunuyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile temas kurduk ve sonucunda Pomakçanın önümüzdeki yıllarda okullarda seçmeli ders olarak okutulması yönünde söz aldık. Bu çalışmalarımızın sonucunu sanıyorum Haziran ayında siz Pomak dostlarımıza ileteceğiz. Burada amacımız Pomakçayı yaşatmak, dilimizin ölmesini önlemek ve Pomak varlığının sonsuza dek yaşamasını sağlamaktır. Yaşasın Pomakça! yaşasın Pomak halkı! *Fakir Baykurt 16 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Nisan 2014 Karacaova Mutfağı ∎ Loznik - Asma Yaprağında Göçmen Pidesi ► Jülide Başkur A nnemin bir zamanlar annesi tarafından yaptığını ve o tadı asla unutamadığını söylediği pide. Şimdi ben ona yapıp götüreceğim ve acaba sınavdan geçecek miyim, bilmiyorum. Annem Dramalı olduğundan gelin geldiği Karacaovalıların yemek kültürüne pek yabancı olmasa gerek. Ancak farklılıklar da yok değil. Mesela babaannemin bu yemeği yaptığını hatırlamıyorum. Bu aynı zamanda Pomak kültüründe de karşımıza çıkan bir Malzemeler Yapılışı: pide ve bence mükemmel. Eee... ne demişler ne varsa eskilerde var. Asma yaprağının ekşi tadıyla mısır ununun birlikteliği muhteşem. Bu satırları yazarken bile mutfağı dolduran asma yaprağının kokusu eve ayrı bir ruh veriyor. Çeşitli şekillerde tabii ki yapılıyor bu pide, biraz yoğunluğunu almak için beyaz un kullanıyorlar. Ben sadece mısır unu kullandım. Genelde taze asma yaprağı ile yapılıyor. Ekşi olanı makbul oluyor, fakat ekşi ayranım olmadığı için yoğurt kullandım. Ve yoğurt da kullanılabiliyor, o zaman biraz limon ilave ediliyor. İçine pırasa ve maydanoz, taze nane, taze soğan kullanabilirsiniz. Bunlar da sizin zevkinize kalmış. Ben taze nane, taze soğan ve pırasayı tercih ettim. Bazı tariflerde karbonat ve yumurta da var, ama bana yumurta ve karbonat sanki işin özü değilmiş gibi geldi ve bunları da kullanmadım. Yani anlayacağınız daha yalın halini yapmak istedim ve sonuç, eşim ve kızım için mükemmel oldu. Şimdi sıra annemde, bakalım bilirkişi ne diyecek. Hepinize lezzet dolu günler dileğiyle. ∎ 2 Su Bardağı Mısır Unu ∎ Taze Asma Yaprağı ∎ 2 Fincan Sıvı Yağ ∎ 1 Su Bardağı Yoğurt soğan ve pırasa ince ince doğranır. Yoğurt ve un karışımına ilave ediYoğurt bir kasede iyice çırpılır ve mısır unu ilave edilir. Daha sonra lir, pul biber ve tuz, şeker de katılarak son halini alan karışım yağ konur ve iyice yedirilir. hazırdır. Bu karışım koyu boza kıvamında olacaktır. Ben bunun için ilaveten Yağladığınız teflon tavaya yıkanyoğurt suyu kullandım ve kıvamı mış asma yaprakları dizilir ve şetutturdum. kildeki gibi karışım dökülür üzeri Bir başka yerde taze nane, taze tekrar asma yaprakları ile kapatı- Bir zamanlar... Pomak Diyarları ► Karacaova’nın Trestenik köyü. Bugünkü adı Thiriopetra. Bir zamanlar bir Pomak diyarı olan bu köyde artık Türkiye’den göç eden Rumlar yaşıyor. Türkiye ile Yunanistan arasında 1923 yılında imzalanan nüfus mübadalesi anlaşmasına göre, Trestanik köyünde yaşayan Pomaklar da Türkiye’ye göç etti. Bir süre Tekirdağ’a yerleştirilen Trestanik köyü sakinleri, daha sonra kalıcı olarak Edirne ili, Meriç ilçesi. Küplü Nahiyesi’ne yerleştirildi. Fotoğrafta da görülen köyün ortasındaki sarnıç, Trestenik köyünün çok eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. ► Fotoğraf: Karacaova Mübadilleri Facebook Grubu. ∎ 1 Su Bardağı Yoğurt Suyu ∎ 1 Çay kaşığı Pul Biber ∎ 1 Tatlı Kaşığı Toz Şeker ∎ 1 Tatlı Kaşığı Tuz lır. Eskiden korda ve kuzinelerde pişen bu pide ne yazık ki günümüzde odun ateşinden mahrum bir şekilde evlerimizde aygaz üstlerinde pişmeye mahkûm. ∎ 3-4 Adet Taze Soğan ∎ 1 Adet Pırasa ∎ 3 Dal Taze Nane dim. Güzel sonuç aldım, ama siz isterseniz fırında da pişirebilirsiniz. Bu güzel anılarda kalan ve klasiklere karışmış pideyi hiç olmazsa bir kere denemenizi ve çoOlsun, buna da şükür. Ben ocak cuklarınıza tattırmanızı tavsiye üzerinde çevirerek ve kontrol ede- ediyorum. Babaannelerimizin, anrek pişirdim, bir tarafı kızarınca neannelerimizin hatırına! Hepiters yüz edip diğer tarafını pişir- nize lezzet dolu günler dileğiyle.
Benzer belgeler
pomaklarin_sesi_4 - pomakların sesi gazetesi
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?
pomaklarin_sesi_7 - pomakların sesi gazetesi
vazgeçilmezimizdir. Dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak, tozlu sayfalarda, arşivlerde kalan tarihimizi ortaya çıkarmak için attığımız bu adımların “tarafsız”
bilim insanlarına da ışık olmasını diliyor...
pomaklarin_sesi_3 - pomakların sesi gazetesi
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?
Добре дошил Помаци! - pomakların sesi gazetesi
siyasete malzeme edilmemesidir. Çünkü edenler var!
tam da bu işlevi görüyor.
Gelecekte matbuu yayınlar artacaktır elbette. Günü-
pomaklarin_sesi_5 - pomakların sesi gazetesi
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?