pomaklarin_sesi_5 - pomakların sesi gazetesi
Transkript
Türkiye ve Balkanlar’da Pomak Dili, Kültürü, Tarihi, Haber ve Yorum Gazetesi | Aylık Gazete | Temmuz 2014 Sayı: 5 | 5.00 TL KİMLİĞİNİ ARAYAN BİR HALK POMAKLAR Pomak Gelinlerde Yüz Boyama GELENEKSEL POMAK GİYSİLERİNİN SON USTASI ZAMANA DİRENİYOR Çanakkale, Biga’ya bağlı Kaynarca köyünde yaşayan Muzaffer Amca, geleneksel Pomak giysisi diken son ustalardan biri. Diktiği giysiler geçtiğimiz Mayıs ayında Uluslar Arası EXPOTROİA 2014 ≫ Sf. 6 Fuarı’nda sergilendi. BAŞKAN RECEP ALTEPE’YE BURPOD YÖNETİCİLERİNDEN ANLAMLI PLAKET B ursa Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Recep Altepe’yi ziyaret eden Bursa Pomaklar Kültür ve Dayanışma Derneği eski başkanı Ünal Şıpkan ile yeni başkan Orhan Şen, Pomaklara verdiği destek için başkana plaket verdi. ∎ Gümüşdere Pomaklarına Özelleştirme Kıskacı ≫ Sf. 4 ∎ Pomaklar “Elmalı Köy ∎ Yarım Asırlık “Pomak” Hayırı”nda Buluştu Sevgisi ve “Göç Trav- ≫ Sf. 5 ması” ≫ Sf. 11 ∎ Farkında mısınız? Trakya’da Kapıdaki Kuraklık Tehdidi ≫ Sf. 13 2 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 SOMA, KAZA-KADER DEĞİL KATLİAMDIR! ► Mehmet DEMİR Yazıişleri Müdürü P omak’ım, ama önce insanım. Pomak’ım, ama önce emekçiyim. Pomak dili, kültürü ve tarihi adına çıkmış olduğumuz yolculukta, gazetemizin sayfalarında elbette bu konulara öncelik vereceğiz. Ancak tüm dünyanın gözünü diktiği bir olayda da yüzümüzü başka tarafa çeviremezdik. Öte yandan, yaşanan acıların ardından sorumlu bulunanlara verilecek hiçbir cezanın, kaybolan 301 canı geri getiremeyeceği gibi yaralanan 486 kişinin yaşadıklarını unutturamayacağı da gün gibi ortadadır! Ülkemizi yasa boğan bu olayın yaşanmaması en büyük arzumuzdu. Bugünden sonra bir daha böyle bir acının yaşanmaması ise en büyük temennimiz. Fakat bu temenninin gerçekleşmesi için başta Hükümet, işveren ve bakanlıklar olmak üzere herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Dünyanın en büyük iş cinayetlerinden biri, Türkiye tarihinin ise en büyük iş cinayeti Soma’da yaşandı. Yaşamını yitiren maden işçilerinin ailelerinin, yakınlarının ve işçi sınıfının başı sağ olsun. Ülkede üç günlük yas ilan edildi ve tüm ülke yasa boğuldu! Türkiye, tarihinin en büyük iş cinayetini yaşadı. Resmi rakamlara göre 301 işçi yaşamını yitirdi, daha onlarca işçi maden ocağında, göçük altında kaldı. Onların cesetlerine hâlâ ulaşılamadı. Madene kaç işçinin indiği, kaç işçinin hayatını kaybettiği tam bir muamma. Yetkililer tarafından yapılan açıklamalar ise çelişkilerle dolu. Hastane morgları ve bölgedeki soğuk hava depoları işçi cesetleriyle doldu. Hayatını kaybeden işçiler arasında gençlerin ve kayıt dışı işçilerin bulunup bulunmadığı ise hâlâ açıklığa kavuşmamıştır. İşverenin kusurunu örtmeye çalışan, işveren temsilcisi gibi davranan sarı işveren yanlısı sendika da sessizliğini korumaya devam etmektedir. Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre madende 787 maden işçisi vardı, 301 işçi öldü. Bu üzücü gelişmelerin ardından maalesef bazı insanlarımızın hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam ettiğini esef ve hayretle izledim. Pomak dernekleri dahil birçok demokratik kitle örgütünün bu faciaya kayıtsız kalması ya da yeterince ilgi göstermemesi beni derinden yaraladı. (Ülkede üç günlük yas ilan edilmişken PODEF’in hiçbir programını iptal etmemesi ve olağan etkinliklerini aynen devam ettirmesi yüreğimi yaralamıştır.) Şahsım dahil, Pomak örgütlerinin bu katliama yeterince tepki göstermediğini düşünüyorum. Ancak henüz geç değil, hâlâ yapılabilecek şeyler var. Ve bu konuda basın açıklamalarının ötesine geçip, Soma aileleriyle dayanışmak adına bazı kampanyalar düzenlenebilir ya da düzenlenen kampanyalara Pomak dernekleri olarak etkin bir şekilde katılabiliriz. Bu ülkede emekçilerin hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bu arkadaşlarımız eve ekmek parası götürmek için çalışmak zorundalardı. Katil patron kârına kâr katmak için ocaktaki ısınmayı bile görmezden gelip üretime devam ederek 301 emekçinin canını aldı. Maden ocaklarının özelleştirilmesi, taşeronlaştırma, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin önlemlerin maliyeti yüksek olduğu gerekçesiyle uygulanmaması, kâr hırsı ve patronların açgözlülüğü madencilik işkolu başta olmak üzere pek çok işkolunda iş cinayetlerine her gün bir yenisini daha eklemektedir. Soma Maden Şirketi ise, kâr hırsını ve bu cinayetlerin, yaşananların sorumlusu olduğunu şu sözlerle açıklamıştı: “İşletmede maliyetleri ucuzlattık, üretimi artırdık.” Maalesef bu açıklama ölen işçilerimizi bir kez daha öldürmüştür. Bu nedenle bir kez daha ifade etmek gerekir ki: SOMA, KAZA-KADER DEĞİL, KATLİAMDIR! █ GAZETENE SAHİP ÇIK! Ayda bir kez yayınlanacak olan Pomakların Sesi gazetesi şimdilik yılda 12 sayı çıkarmayı hedefliyor. Türkiye’de, hatta dünyada bir ilki gerçekleştirerek Pomaklar’a yönelik ilk matbuu yayını çıkaran ekip, tarihsel sorumluluğunun bilinciyle, bir ilki başarmış olmanın heyecanını yaşarken, bu heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor. Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ █ BİZE KÖYÜNÜ ANLAT Kaç yılında nereden göç ettiniz? Köyünüzde Pomakça hâlâ konuşuluyor mu? Hâlâ sürdürdüğünüz gelenekleriniz var mı? Köyünüze has yemekleriniz var mı? Varsa nelerdir? Köyünüzün genel olarak sorunları nelerdir? █ YAZIŞMA ADRESİMİZ [email protected] █ ABONELİK Yıllık: 60 TL Altı Aylık: 30 TL Pomakların Sesi Gazetesi █ Yerel Süreli Yayın █ Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet DEMİR █ Adres: Talatpaşa Mh. Arslangazi Cd. İkizler İşhanı No: 1/12 Kağıthane - İstanbul Basım Yeri: ANADOLU OFSET - Davutpaşa Caddesi Kazım Dinçol San. Sit. 81/7 Topkapı - İstanbul █ Tel: 0 212 567 89 93 █ www.anadoluofset.net Banka Hesap Bilgisi: Mehmet Demir - Ziraat Bankası Çağlayan Şb. - IBAN: TR180001000935063787845002 Mehmet Demir Tel: 05316580282 █ Hasan Uygun Tel: 0537 419 21 56 █ Baskı Tarihi: Temmuz 2014 Temmuz 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ 3 BURPOD’DA YENİ DÖNEM YENİ BAŞKAN ► HABER MERKEZİ Geçtiğimiz Haziran ayında Bursa Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği yönetim kurulu, aldığı bir kararla yeni başkanını belirledi. Kurucu Başkan Ünal Şıpkan’dan görevi devralan Orhan Şen, etrafında sevilen, genç bir esnaf. 1974 Bursa, Mustafakemalpaşa doğumlu Orhan Şen, evli ve bir çocuk babası. Genç Başkan, azimli duruşu ve donanımıyla yeni dönemde fark yaratmaya hazırlanıyor. “Yüzde yüz Siçko Pomak olan annem ve babam var. Pomakça konuşmayı iyi biliyorum. Derneğime, Pomaklara bir şey katabilirsem çok mutlu olacağım. Ve derneğimiz için elimden gelen her seyi yapacağım. Çok çalışacağım. Benden önceki Başkanımız Ünal Bey’e çok teşekkür ederim. Altyapısı çok sağlam bir insan, dostlukları da öyle. Dernek üyelerinin hepsi candan arkadaşlar ve çok iyi çevre ilişkileri kurulmuş. Harika bir dernek devretti Ünal Bey. Kendisi sürekli yanımızda olacak.” Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin de özel olarak tebrik ettiği yeni başkan Orhan Şen, dernek üye sayısını çoğaltmak için faaliyetlere başladı bile. Bir ilk olarak cep telefonuyla üye kayıt sistemine geçen Bursa Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği’ne artık üye olmak çok kolay. Küçük veya büyük harflerle POMAKLAR yazıp 8071’e mesaj gönderildiğinde gelen mesaja, EVET yazıp gönderdiğiniz takdirde üyelik işlemleriniz otomatik olarak başlıyor. Bursa ve çevresindeki ilçe ve köylerde, binlerce Pomak yaşadığını belirten Şen, yeni dönemde hepsine ulaşmaya çalışacaklarını belirtti. POMAK DERNEĞİ YÖNETİCİLERİ ŞAHİNYURDU MAHALLESİ’Nİ ZİYARET ETTİ B ursa’nın Gemlik ilçesi, Şahinyurdu Mahallesi’ne Pomak derneği yöneticilerinden anlamlı ziyaret. Geçtiğimiz nisan ayında federasyonlaşarak tüzel kişiliğine kavuşan Pomak Dernekleri Federasyonu’na (PODEF) bağlı Bursa Pomaklar Kültür ve Dayanışma Derneği (BURPOD), Gemlik ilçesi Şahinyurdu Mahallesi’ni ziyaret etti. Pomak vatandaşların yaşadığı Şahinyurdu mahallelilerinin misafiri olan dernek yöneticileri ilgi ve ikramlarla ağırlandılar. Bursa Pomaklar Kültür ve Dayanışma Derneği kurucu başkanı ve aynı zamanda Bursa Engelliler Derneği Başkanı Ünal Şıpkan, Bursa Pomaklar Kültür ve Dayanışma Derneği yeni başkanı Orhan Şen ve yönetim kurulu üyelerinin de bulunduğu ziyarette konuşan dernek yetkilileri, amaçlarının yok olmaya yüz tutmuş dilleri ve kültürlerinin yanı sıra gelenek ve göreneklerini yeni nesillere aktarabilmek olduğunu belirttiler. Bir yıl önce başlayan dernek çalışmalarının Pomak Dernekleri Federasyonu’na katılımıyla faaliyetlerinin hızlandığını belirten dernek yöneticileri, “Hangi yörede olursa o yöredeki Pomak vatandaşlarımızı ziyaret ediyor ve derneğimizin faaliyetlerini anlatıyoruz. Bizler artık kültürümüzü yaşatacak son nesiliz, yeni nesile kültürümüzü anlatamazsak bizden sonraki nesil her şeyimizi unutmuş olacak.” Önce Müslüman, sonra Türk, sonra da Pomak olduklarını belirten dernek yöneticileri, Şahinyurdu Mahallesi’nde yaşayan Pomak vatandaşlarımızla tanışmak, kaynaşmak ve faaliyetlerini anlatmak için ziyaret ettiklerinin söylediler. Sıcak ve samimi bir ortamda gerçekleşen ziyarette Şahinyurdu Muhtarı Hüseyin Ağıl’a dernek flaması ve Pomakların Sesi gazetesini hediye eden Pomaklar, gece geç saate kadar sohbetlerine devam ettiler. Kazanpınar Pomak Köyü Mevlidinde Pomaklara Yakışır Bir Misafirperverlik 4 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 POMAKLAR KAZANPINAR KÖYÜ MEVLİDİNDE BULUŞTU ► HABER MERKEZİ B ursa ili Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Kazanpınar Pomak köyü mevlidinde Pomaklara yakışır bir misafirperverlik sergilendi. Konukların ağırlandığı mevlit öncesi geleneksel Pomak yemekleri yendi, içecekler ikram edildi. Konukların rahat etmeleri için Kazanpınar köyü sakinleri ilgi ve alakalarını eksik etmedi. Kazanpınar köyünde geleneksel olarak yapılan şehitleri anma günü ve hayırına Kazanpınar Köyü Derneği Başkanı Adem Ay, Kosova ve Havalisi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fehmi Duban, Bursa Pomak Kültürü ve Dayanışma Derneği eski başkanı ve yönetim kurulu üyesi Ünal Şıpkan, İnegöl Pomak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği adına Hasan Aksu, Mustafakemalpaşa Belediyesi Başkan Yardımcısı Doğan Deniz ile birçok dernek yöneticisi ve kalabalık bir köylü topluluğu katıldı. Geleneksel Pomak misafirperverliğinin yaşandığı mevlit öncesi ve sonrasında konuklar bol bol sohbet etme imkânı buldu. Kazanpınar Köyü kadınları ve genç kızları da mevlide yoğun ilgi gösterdi Yaşlısı-genciyle tüm Kazanpınar halkı ve misafirlerine yemek ikram edildi KAZANPINAR KÖYÜ TARİHİ, COĞRAFİ VE TURİSTİK YÖNLERİYLE DE ÖNE ÇIKIYOR K azanpınar köyü Bulgaristan’dan göç eden Pomaklar tarafından kurulmuştur. Yaşlıların anlatımına göre Kazanpınar Köyü’ne ilk gelen Pomaklar, köyün yanında bulunan pınarın başında bir kazan bulmuş ve bu yüzden de köyün adını Kazanpınar olarak koymuşlar. malpaşa ilçesine ise 34 km uzaklıkta olan Kazanpınar köyünde 2 tane turistik mağara bulunmaktadır. Bu önemli mağaralardan biri uzunluğu 7 km’yi bulan Çankuyu Mağarası diğeri ise içinde 25 tane oda bulunan Ayvaini Mağarası’dır. Her iki mağara da sarkıtlar açısından zengin örBursa iline 44 km, Mustafake- nekler sergilemektedir. Kazanpınar Köyü mevlit ve köy hayırında bir araya gelen Pomaklar, sıcak sohbetlerle tam bir kaynaşma yaşadı. Bursa ve çevresindeki saklı turistik değerleri ortaya çıkarmak amacıyla Mevlitte kazanlar kuruldu, köylülere ve misafirlere yemekler ikram edildi. geçtiğimiz mayıs ayında, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de ekibiyle birlikte Ayvaini Mağarası’nı ziyaret etmişti. Temmuz 2014 5 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ BİGPOD’TAN IŞIKELİ KÖYÜ’NDE POMAK EVİ PROJESİ BİGA POMAK KÜLTÜRÜNÜ TANITMA ve YAŞATMA DERNEĞİ IŞIKELİ KÖYÜNDE ÇALIŞMALARA BAŞLADI ► Hazırlayan: İrfan ÇINAR B iga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği çalışmaya devam ediyor. Her gün tempomuzu devamlı arttırarak çalışmalarını sürdürdüğümüz örnek Pomak evi projemiz için pilot köy olarak seçilen Biga, Işıkeli köyünü haziran ayında ziyaret ettik. Biga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği (BİGPOD) Başkanı İrfan ÇINAR ve yönetim kurulu ekibiyle beraber harika bir proje olan Pomak evi projesi çalışmaları hızla sürüyor. Pomak evi projesi yönetim kurulu olarak devamlı gündemimizde olan bir projeydi zaten. Çanakkale Valiliği ve Biga Kaymakamı Sayın Fatih GENEL Bey’i ziyaret ettik ve kaymakam beyin de desteğini aldık. Şimdi iş bize kaldı. Bu projede pilot köy olarak seçtiğimiz Biga, Işıkeli köyünde bir evi Pomak köy evine çevirmek için çalışmalar yapıyoruz. Turistler köye geldiğinde bu eve götürülecek ve içeride kendilerini geçmiş zaman için bulacaklar. Yüzyıllar öncesinin Pomak hayatıyla karşılaşacaklar. Şöminede tereyağlı akıtma yapan Pomak kızlarımız, diğer bir odada dokuma tezgâhında çalışan bir Pomak kızımız olacak. Diğer bir kızımız ise yayık ayranı yapacak. Evin dışında işe Pomak elbiseli kızlarımız karşılıklı Ripka dediğimiz oyunu oynayacaklar. Bu projeyi başardığımızda artık Pomakların geçmişindeki yaşam biçimini, Biga’ya ve Işıkeli köyüne gelecek ve turistlere gönül rahatlığıyla gösterebileceğiz. Işıkeli köyünde ayrıca nohut kahvesi yapılıyor ve yine bu köyde kadınlara ait köy kahvehanesi de bulunmaktadır. BİGPOD olarak çalışmalarımız sürüyor. Bu projeyeyi gerçekleştirmek için elimizden gelen gayretin yüz katından fazlasını yapmaya çalışıyoruz. IŞIKELİ KÖYÜ TARİHÇESİ Balkan Savaşı’nın başladığı dönemde, Bulgaristan’ın Filibe kasabası, Lokavitsa köyünden gelen Pomak göçmenler tarafından, 1896 (Rumi 1312) yılında 17 hane olarak kurulmuştur. Köyün kurulduğu çevrenin, ormanlık olması nedeniyle ilk önceleri odun kömür yakmak için kullanılmıştır. Bu odun kömürü yakmak için gelenler de genellikle eşeklerini bağladıkları bu meydanlık yere “eşek alanı” denildiğinden, kurulan köye de “Eşekçi” adı verilir. Köyün ismi, 1986 yılında elektriğin gelmesiyle değiştirilerek “ışık saçılan, ışıkların bulunduğu yer” anlamında IŞIKELİ adına çevrilmiştir MUHTARLAR DERNEĞİ BAŞKANI BİGA POMAK KÜLTÜRÜNÜ TANITMA VE YAŞATMA DERNEĞİ ÜYELİĞİNE KATILDI ► Hazırlayan: Hayati YEL Ç anakkale’nin Biga ilçesi Muhtarlar Derneği başkanlığına Nazmi Baş seçildi. Divan başkanlığını Sadettin Yaşar’ın yaptığı genel kurul, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Genel kurul faaliyet raporu ile diğer yapılan çalışmaların okunup oylanmasından sonra seçime geçildi. Dernek başkanlığı için Ilıcabaşı Köyü Muhtarı Nazmi Baş tek listeyle katıldı. Seçimde 107 muhtar açık oy kullandı. Baş’ın başkan seçildiği derneğin yeni yönetim kurulu İsmail Korkurt, Orhan Hazer, Mehmet Sarı, Fahri Tekin, Adem Mercan, Turhan Özarı, Mehmet Ak, Refik Savaş, Mustafa Tosun ve Hüseyin Yaşar’dan oluştu. Yeni Başkan Nazmi Baş, “Daha önceki yıllarda başkanlık yapmıştım şimdi de adaylığımı koydum ve tekrar başkan seçildim. Bundan sonra elimden gelenin fazlasını ya- parak en güzel bir şekilde hizmetlerimizi sunacağız” diye sözünü bitirken, Biga’mızın Ilıcabaşı köyü muhtarı olup BİGPOD üyeliğine de katıldı. BİGPOD’un faaliyetlerini devamlı izlediğini belirten Muhtarlar Derneği Başkanı Nazmi BAŞ “Biga Pomaklar Derneği’nin çok başarılı projelere imza atmasını büyük bir gururla takip ediyorum. Ben de bir nebze yardımcı olabilirsem bundan büyük mutluluk duyacağım” dedi. 6 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 POMAK EL SANATLARI ZAMANA DİRENİYOR NİŞAN TORBALARI, MENDİLLER, ÇORAPLAR, HEYBELER, KUŞAKLAR, BAŞÖRTÜLERİ, MASA ÖRTÜLERİ, KİLİMLER, YOLLUKLAR VE GELENEKSEL POMAK RENKLERİYLE BEZENMİŞ DAHA ONLARCA EL EMEĞİ ÜRÜN... POMAK EL SANATLARI ZAMANA DİRENİYOR G eleneksel Pomak el sanatlarının son temsilcisi Muzaffer Amca, Çanakkale ili Biga ilçesinin Kaynarca köyünde, modern zamana ve giyim endüstrisine direniyor. Bugün Pomak evlerinde tek tük rastlanan geleneksel el işlemeli eşyalar ile giysiler modern yaşam biçiminin de getirdiği zorunlulukla artık bir bir hayatımızdan çıkıyor. Oysa kök boyalarından üretilen kırmızılar, yeşiller, siyahlar ve sarılar Pomakların gündelik hayatlarının değişmez renkleriydi bir zamanlar. Doğanın keskin renklerini çok seven Pomaklar, binlerce yıldır kendilerini bu renklerle ifade ediyorlar. Ama artık bu renkler de kayboluyor. Kendi elleriyle diktiği renk renk giysileri üzerine giyerek tanıtan Muzaffer Amca, bu sanatın Türkiye’deki son temsilcisi. KAYNARCA KÖYÜNDE ÜRETİLEN EL İŞLEMELİ GİYSİLER ULUSLAR ARASI EXPOTROİA 2014 FUARI’NDA SERGİLENDİ Kaynarca Köyü’nde üretilen el işlemeli giysiler, geçtiğimiz Mayıs ayında Uluslar Arası EXPOTROİA 2014 Fuarı’nda sergilendi. Biga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği’nin katıldığı fuarda, geleneksel Pomak giysilerinin sergilendiği standa ilgi çok yoğundu. Ziyaretçiler sergilenen eşyaları tek tek inceleyerek dernek yöneticilerinden bilgi alırken geleneksel Pomak giysileri giydirilmiş kızlarla fotoğraf çektirmek için de adeta yarışa girdi. Temmuz 2014 7 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Yarım Asırlık “Pomak” Sevgisi ve “Göç Travması” SES” (değişim, soya dönüş olarak geçse de kelime, Rönesans anlamına da gelir) süreci, tarihte son zorunlu göç kaderi olarak kalacaktır. ► Nesrin Osmanova İSPOVA ► Nesrin Sipahi KIRATLI K ronolojik olarak sıralamam gerekirse; Pomaklara olan sevgimin temelini, çocukluk yıllarım oluşturmaktadır. Bu bitmek bilmeyen sevgimin mimarı ise Pomak olan annemin dedesi Ali Ceylan’dır (Cavlan). Ali dedem kendisini Hıristiyanlaştırmak isteyen dönemin papazı NOY’dan kaçarak merdiven altına saklanır ve daha sonra iyi bir yaşam sürdürmek için Rodop Dağları’nın Pomak köyü Çereşevo’den doğduğum köy Ustina’ya 5 km mesafede olan Kriçim köyüne yerleşir. Topkapı arşivinden aldığım 855 senesine (yeni tarihe göre 1451’e) ait E:5488 sayılı hüccete (belge) göre, bu köy, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle, Çandarlızade Halil Hayrettin Paşa’nın torunu Vezir Halil Paşa’ya verilmiş ve böylece köyün hudutları tayin edilmiştir. Ustina ve Kriçim, nüfusunun çoğu Türk olan köylerdir. İki köyün iyi ilişkileri, dayanışma, dostluk ve düğünleri ise Osmanlı tarihine geçmiştir. Osmanlıdan günümüze her Türkün bir Bulgar ve her Bulgar’ın bir Türk akrabası olabileceği gibi, bu köylerde doğan çocukların da ben dahil- annesi Kriçim, babası Ustinalı veya annesi Ustinalı, babası Kriçimlidir. 1972 yılında yapılan gönüllü göç nedeniyle Pomaklar Türklerin evlerini satın aldıklarından bugün bu köylerde Pomak nüfusu oldukça fazladır. Balkan tarihinde siyasi, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı göçler, aynı nedenlerle ülkelerin dengelerini de bozmuştur. 1970’li yıllarda 5’er yıllık kalkınma planları hedefleyen Bulgaristan devletinde sanayileşme ilerledi ve insanların yaşam düzeyi büyük ölçüde yükseldi. Köyümüzde, geçmişte ortaokul olan okul, bugün USTİNA MÜSLÜMAN OKULU olarak faaliyet göstermekte, Bulgaristan’ın çeşitli bölgelerinden gelen gençlere mezun olduklarında İmam Hatip Sertifikası vermektedir. önünden başı açık geçmemeleri için uyarıları ise, İslam inancını taşıdığını kanıtlamaktadır. Evin “kiler” denen bölümünde üst üste konmuş sızdırma (kavurma) tepsileri sadece bize değil, dağ köylerinden gelen misafirlere de sunulmaktaydı. Pomak dedeme olan sevgim, topluca sülalesini Türkiye’ye göç ettirmesiyle devam ederken, 103 yaşında vefat etmeden önce TORUNUNUN TORUNU olan biricik kızım Özlem’in elinden su içmesi ve 1988 yılında vefat eden annemin, dedemin mezarına defnedilmesiyle duygusal anlamda da sevgimi bütünleştirmiştir. İtiraf etmem gerekirse, Pomak kimliği, kültür ve geleneğine dair iyi hatıralarımla birlikte, yarım asırlık Pomak sevgimin ikinci basamağını trajedi dolu tarihleri ve göç serüvenleri oluşturmaktadır. Pomak halkı dağlarda çok zor yaşam mücadelesi veren ve geçimini hayvancılıkla sağlayan bir halktır. Dedemizin de en büyük uğraşısı hayvancılıktı. Bu nedenle hayvan sevgisi günümüze dek sülalemizde önem arz etmektedir. Dünya tarihi aslında aynı zamanda göçler tarihidir. Sosyal, siyasi ekonomik zorunlu, gönüllü ve diğer nedenler sıralayabiliriz. Balkanların incisi olan Pomaklar ise, göçlerin her çeşidini yaşamışlardır. Orta Asya’dan başlayan kavimler göçü daha iyi yaşam şartları aramak amacıyla diğer kıtalara yayılmış ve göçler sayesinde halklar birbirine karışmıştır. İnsanlar daha iyi yaşam koşulları ararken; Annem ve teyzemlere, köy meydanında bulunan kahvelerin 1- Pomaklar dinlerini korumak adına dağlara, en ücra yerlere 8 kardeş çocuğu olmamıza rağmen bize eşit ve sevecen davranması, eğitmesi; Ali dedemle ilgili en güzel anılarımdır. kaçarak çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. 2- İç göçlerden sonra ise 1934 yılında gönüllü olarak kaçmayı denedilerse de birçoğu sınırda öldürülmüşlerdir. 3- Zorunlu olan göç olgusunun en ağırını ise 1877-78 OsmanlıRus Savaşı’nda vatanlarından sürgün edilerek yaşamışlardır. İlerleyen yıllarda da, Moskova’dan alınan direktifler doğrultusunda, dönemin başbakanı Todor Jivkov’un sosyalizmin zaferi olarak tanımladığı ve Pomakların isimlerinin değiştirilmesiyle başlayan “VIZRODİTELEN PRO- Kriçim, annemin köyü. Ancak göçler sayesinde Bulgaristan ekonomisi çöktü. Bugün Bulgar halkı da yaşam mücadelesi vermek için diğer yabancı ülkelere giderek kendi vatanlarından uzaklaşmışlardır. TARİH TEKERRÜR ETTİ. Onlar için de üzgünüm. Etnik köken ne olursa olsun Bulgaristan bizim doğduğumuz memleketimizdir. Olumsuzlukları yaşatan yanlış yönetimlerdir, halklar değildir. Velikden/Paskalyada boyalı yumurtalar ikram edenlere, bayramlarda baklava ile iade-i ziyaret yapılmaktadır. GÖÇ TRAVMASINI, GÖÇ PSİKOLOJİSİNİ YAŞAYAN BİRİ OLARAK, damdan düşenin halinden, damdan düşer anlarcasına; POMAK HALKINA SEVGİ VE SAYGILARIMLA. 8 Temmuz 2014 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ POMAKLIK VE POMAK KİMLİĞİ SORUNU ► Hasan UYGUN [email protected] Kimlik Nedir? Alt ve Üst Kimlik Neyi İfade Eder? K imlik, bugünkü, cüzdanımızda taşıdığımız kart olarak değil de, bir aidiyet, bir topluluk ruhu olarak sosyolojik bir fenomendir. Nasıl oluştuğu ve oluşum süreci hakkındaki çeşitli görüşlere rağmen kimlik, çoğunlukla insanın ihtiyaç duyduğu bir olgudur. Bir partiye, bir cemaate, arkadaş topluluğuna; aileye, devlete, bayrağa veya eşe bağlılık duymak isteyebilir insan -ister de. Çünkü ona bağlılık demek, toplum içinde kabul görme ve sosyal statüsünün de bir garantisidir. Ulus veya halk kimliği; bir millete, milliyete ait; tabii olmak bizim kendimizi Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Çerkes veya Pomak olarak ifade etmemizi sağlar. İnsanın kimlik oluşumu sürecinde elbette dinin yeri çok önemlidir. Pek çok insan kendini önce milliyetiyle değil diniyle ifade etmeyi tercih edebiliyor. Bu yüzden de sosyoloji bilimi alt kimlik ile üst kimlik olarak iki kavram icat etmiş. Alt kimlik, insanın asıl tabii olduğu kimliğin ayrılmaz bir parçası olarak da durabilir çoğun. Vazgeçilebilir hale geldiği durumlar da oluşabilir. Ama din ile milliyet çeşitli nedenlerle çoğun yer değiştirerek insanın kimlik karmaşasının bir problemi olarak karşımızda duruyor. Biz önce kimiz? Türk müyüz, Bulgar mı, Pomak mı? Yoksa önce Müslüman, Hıristiyan veya başka bir dinden mi? Konunun burasında milli kimlikleri sayarken Türk, Rum, Çerkes, Kürt veya Arap gibi Pomaklık da milli bir kimlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir inanç topluluğundan önce, ortak gelenek veya göreneklerin olduğu, benzer veya yakın geçmişlerin yaşandığı, benzer acıların çekildiği, olgular karşısında aynı tepkilerin verildiği bir kimliktir Pomaklık kimliği de. Bir millet olmayı, tarihsel süreç içinde, bir topluluk ruhuyla hare- Bulgaristan’da, Rodoplarda, günümüzde bir Pomak düğünü ket etmeyi getirmiştir beraberinde. Pomaklar Kimdir ve Hangi Geçmişten Geliyorlar? Pomaklar konusunda çoğumuzun ortak hafızası Balkan coğrafyasından başlıyor. Yakın veya uzak dönemde, yaşadığımız bu topraklarda tattığımız acılar ise, bizlerin milli kimliğini oluşturmuştur. Bulgaristan’da bir Pomak olmak ile Yunanistan’da, Makedonya’da, Kosova veya Türkiye’de bir Pomak olmak arasında yaşam biçimleri ve alışkanlıkları açısından o kadar kopukluğu rağmen çok büyük farklar yoktur yine de. Aynı şekilde dilde de farklar çok azdır. Düğünleri benzerdir, cenazeleri de… Mitrovden’i, Gergövden’i, Baba Marta’yı bilir hepsi. Bütün bu işaretler de aslında Pomakların dinsel kimliklerinin bugünkü halini (ağırlıkla Sünni Müslüman) almadan önce geçirilen bazı aşamalara yönlendiriyor bizi. Öyle ya insanlık bugünkü tek tanrılı, semavi dinlerden önce çok tanrılı (pagan veya şaman) inançlara da sahipti. (Mısır ve Antik Yunan bu açıdan bize yeterince kanıt sunmaktadır.) Çoğun doğaya dayalı inançlardı bunlar. İnanç açısından, pagan bir geçmişi olması Pomakların, bugünkü Müslümanlık- larına hiçbir şekilde halel getirmez, ancak bununla da barışık olmak, geçmişin köşe taşlarını döşerken parçaları eksiksiz bir şekilde birleştirmemizi sağlayacaktır. Hıristiyanlık sonrası, önce Anadolu’da, daha sonra da Balkan1 larda baş gösteren heterodoks bazı tarikatlar dini arkeoloji açısından ilginç bir konu olmakla birlikte, tarihsel bir gerçekliktir de. İlk olarak MS 600’lü yıllarda Anadolu’da, kilise içinde baş gösteren Pavlikan (Paulikan-Paflikyan) tarikat, Ortodoks Hıristiyanlık inancını reddederek Hıristiyanlığı eski pagan (Zerdüşt) 2 inançlarıyla kaynaştırdı. Elbette bu durum Ortodoks Kilisesi’nin maddi ve manevi koruyucusu Bizans’ın hiç hoşuna gitmedi. Bizans ordusu bu inanca mensup olanların büyük bir kısmını katletti. Daha sonra Bizans İmparatoru Yohan Tzimises, Pavlikanların bir kısmını da Balkanlara, Philippopolis (Filibe) civarındaki yörelere sürgün olarak gönderdi. Bogomilizmin, Balkan Coğrafyasında Yayılım Süreci ve Pomaklar Aynı dönemlerde ise, Balkanlar’da da tıpkı Anadolu’daki gibi heterodoks bir hareket filizlenmek üzereydi. Bogomil3 adında bir Bulgar papaz, Çar Petro zamanında, 1000’li yıllara doğru kilise içinde Bogomilizm tarikatını kurdu. Tabii Ortodoks Hıristiyanlığın da4 yattığı teslis inancını bir türlü içine sindiremeyen bazı eski pagan inançlılar içinde hemen karşılık buldu tarikat. Çok kısa zamanda Bogomilizm inancı eski Pavlikan inançlılarla da birleşerek Balkanlarda etkili olmaya başladı. Ancak bu tarikata mensup olanlar da kıyımdan geçirildi. Lakin aynı dönemde bölgede Osmanlı da güçlenmeye başladığı için Bogomilizmden Ortodoksiye dönüştürülmeye çalışan Balkanlardaki (en azından dil açısından) Slavik unsurların bir kısmı 1400’li yıllardan başlayarak Bektaşilik yoluyla Müslümanlığa iktisap etti. İşte Roma’nın ve daha sonra da Doğu Roma’nın (Bizans) vasiliğini eline aldıkları Hıristiyanlık inancının Pagan dönem sonrası Balkanlardaki yayılım sürecinde, tıpkı Anadolu’da olduğu gibi çeşitli kırılımlar yaşanmış, devlet dinine (Ortodoksiye) karşı hep alternatif bir din anlayışı gelişmiştir. Pomaklık kelimesinin etimolojisini tarafsız ve bilimsel bir şekilde inceleyebilmemiz için elimizde henüz yeterince kanıt yoktur. Ancak Pomaklık, Balkan coğrafyasında oluşmuş bir milli kimliktir. Bir iddiaya göre, koyu Hıristiyanlık inancını benimsemiş bazı Slavik topluluklar kendileriyle aynı geçmişten geldiklerine inandıkları komşuları yeni Müslümanlara, Pomak dediler. Bunlar dini (Hıristiyanlığı) satan topluluklardır, dediler. Dolayısıyla Temmuz 2014 bundan sonra ortak bir geleceğin unsurları da olamazlardı onlar açısından. Pomak, помощ, Pomoji; Bulgarca ve Makedonca yardım, yardımcı (olmak) fiilinden türetilmiş bir harf olarak karşımıza çıkarılır bazıları tarafından. En azından Pomak kelimesinin etimolojisi bu teze dayandırılmaya çalışılır. Bu tez doğru olabilir. Yanlış da. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Pomak kelimesi, günümüzde henüz bağımsız ve tarafsız bilim insanları, dil bilimcileri tarafından etimolojik açıdan incelenmiş değildir. (Ahren, Ahıryan, Pomakarian kelimelerine hiç değinmeyeceğim; yoksa bu yolla da Slavlıktan kaçarken geçmişimizi Ermenilere kadar çıkarabiliyor bazıları.) Belki bazılarının iddia ettiği gibi Pomaklık diye milli bir kimlik de yoktur. Pomaklık, bazı Müslüman Türklerin sadece bir alt kimliğidir. Ya da şöyle de denilebilir Pomaklık diye milli bir kimlik yoktur; Pomaklık bugünkü Müslüman Bulgarların bir alt kimliğidir. Veya Yunan (Rum) Müslümanların (kökenleri Traklara kadar uzatarak)... Pomak Türk’ü, Bulgar Pomak’ı veya Sadece Pomak mı? Sorun şudur ki, Balkanlar’da bugün farklı ülke parçaları içinde kalan pek çok coğrafik alanda yaşayan bazı topluluklar kendilerini hâlâ (bazıları ise yeni yeni fark ederek) Pomak olarak ifade ediyor. Önüne-ardına ister Türk’ü, Kuman’ı, Kıpçak’ı, Bulgar’ı veya Müslüman, Hıristiyan’ı koyalım. Pomaklık alt kimlik-üst kimlik karmaşası içinde çoğun yer değiştirerek Balkan kökenli bazı topluluklarda bugün hâlâ bir kimlik olarak öne çıkmaktadır. Bu saatten sonra ise olması gereken, bu kimliğin ayrıştırıcı değil birleştirici yönleri üzerinde düşünmek. Pomaklık kimliği, bugüne kadar yaşadığımız coğrafyalarda hep bir ötelenme unsuru olmuştur. Hatta Pomaklıkla birlikte Hıristiyanlık inancından sonra benimsediğimiz Müslümanlık inancı yüzünden Bulgaristan, 1700’lü yıllardan başlayarak 1980’li yıllara kadar Pomaklara hep bir ayrımcılık uygulamıştır mesela. Aynı şekilde Yunanistan da farklı tarihlerde kendi sınırları içinde kalan Pomakları bir asimilasyon sürecine tabii tutmuştur. 9 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Göç, sürgün ve zorunlu mübadele; Pomakların tarihsel kaderi... Yakıcı Bir Soru: Pomaklık Milli Bir Kimlik midir? Türkiye’de yaşayan Pomaklar ise gönüllü asimilasyonun bariz örnekleridir. Bir dönem, Balkanlarda yan yana yaşadıkları halklardan artık o kadar nefret eder hale gelmişler ki dinleriyle birlikle milliyetlerini de değiştirme ihtiyacı duydu Türkiye’deki Pomaklar. Sosyal yaşamda kendi dillerinin geçersizliği karşısında da şaşkınlık yaşayan Pomaklar, hızla Türkçeyi öğrenmeye ve Türkiye’de cumhuriyetle birlikte oluşan moderniteye, üniter devlet ayak uydurmaya çalıştılar. İşte, bugün kendi (ana) dilleriyle de kopmak üzere olan Türkiyeli Pomaklar, tam da bu kimlik bunalımının ortasında kendilerini önce Müslüman sonra Türk, sonra da Pomak olarak ifade etmeye başladılar. Çünkü Pomaklık birçoğumuz için Balkanlardaki kötü bir anı olarak kaldı belleğimizde. Bu elbette bir çelişkidir. Etnik kimlik veya dini kimlik yukarıda da değindiğimiz gibi, zaman zaman yer değiştirmesine rağmen tektir. Bir üst kimliğe rağmen, iki alt kimlikle kendini dünyada ifade eden millet pek yoktur aslında. Mesela İngiliz Fransız’ı ya da Alman Türk’ü veya Arap Rus’u yoktur. (Bir ulusla empati kurmak, onun kültürünü benimsemek, geleceğiyle bütünleşmek, hatta kültürünün taşıyıcı olmayı üstlenmek ayrı şeylerdir tabii.) Pomaklar elbette bu çelişkiye bir çözüm bulmalıdır, ancak daha yakıcı bir sorun Pomaklığın milli bir kimlik olup olmadığıdır. Aslını Slav veya Türk soyağacına göre, neye göre kurarsak kuralım, Slavlık veya başka etnik bir kimlikle anılmak yerine bazı Pomaklar da bugün sadece Pomak olarak anılmak istiyorlar. Pomaklığı, Müslümanlık veya Hıristiyanlıkla birlikte kendine ikinci bir kimlik olarak seçerek milli bilincin terk edilmesine karşı çıkıyorlar. Çünkü Pomaklık yüzyıllar içinde oluşmuş olan milli bir bilinçtir. Yüz yıllar içinde, inançları yüzünden çevresiyle sorun yaşayan bazı yerleşik Balkan unsurları, hangi etnik kökene dayanıyor olurlarsa olsunlar bir süre sonra kendilerini Pomak olarak ifade etmeye başladılar. Bu ister başkalarının uydurduğu isterse de kendilerinin seçtiği bir kimlik olsun, Pomaklık şu ya da bu şekilde bir bilinç ve kimlik olarak 1000’li yıllardan itibaren Balkanlarda oluşmaya başlamıştır. Osmanlının Balkanlara yerleşmeye başladığı 1400 yıllardan itibaren ise, yavaş yavaş bazı araştırmacı-gezginlerin kayıtlarına da geçmeye başlayacaktır. Pomak kelimesinin şimdilik en erken kaydı ünlü keşiş, Paisy Khilendarski’nin 1762’de kaleme aldığı Istoriya Slavyanobolgarskaya (Slav Bulgarlarının Tarihi) isimli eseridir. Khilendarski, kitabında Bulgarlarla birlikte Pomaklardan da bahsetmektedir.5 Şimdi, şu soruyu sormanın zamanı gelmiştir: Bir ulus veya millet kimliğinin oluşabilmesi için kaç yıl geçmesi gerekiyor? Khilendarski’nin kitabına göre 250, fakat Pomakların önce Bektaşilik yoluyla Müslümanlığı benimsemeye başladıkları 1400’lü yıllardan itibaren geçen 600 yıllık ortak hafıza, kimlik inşası için yeterli değil midir? Peki soy veya kan bağı milli kimliğin olmazsa ol- mazı mıdır? Sorular daha da çoğaltılabilir. Fakat biliyoruz ki her soru yeni bir sorunun kapısını açacaktır. Henüz sorulmamış sorularla ve bilinmeyenlerle doludur Pomakların tarihi. Ancak Pomak kimliği ve tarihini ortaya çıkarmak için şimdilik soru sormaktan da başka çaremiz yok gibi. Sonuç olarak, bir zamanlar sora sora Bağdat bulunduğuna göre, belli mi olur, belki birgün biz de bazı soruların ışığında Pomakların tarihine uzanan doğru yola girer ve geçmişimizle de yüzleşme fırsatı buluruz. Tabii önyargısız, bağımsız ve tarafsız bilimsel araştırmalar ve araştırmacılarla. Notlar: 1 Heterodoks (Heterodoksi): teolojik olarak; kabul edilmiş resmi din anlayışına, yani Ortodoksiye karşıt, aykırı, uzak olan inanış. 2 Samsatlı (Adıyaman) Silvanus, MS 600’lerde eski Zerdüştlerden oluşan tebaasıyla kiliseyi, ruhban sınıfını, haçı, teslisi ve ibadetleri reddeden Pavlikan Mezhebi’ni kurdu. 3 Bogomil’e göre dünya kötüydü, çünkü İsa’nın kardeşi ve Tanrı’nın diğer oğlu olan “Satanael” (Şeytan) tarafından yaratılmıştı; Şeytan, Eski Ahit’teki kıyıcı Tanrı “Yehova”dan başkası değildi. Büyük olasılıkla Bogomil, VI. ile X. yüzyıllar arasında Anadolu’da yaygın olan Paflikyanlar’ın ve Messalianlar’ın düalist inançlarından etkilenmişti. Bogomil akımının inanışlarına göre Ortodoks kilisesinin törenleri, kutsal eşyalar ve ikonalar, aslında Şeytan tarafından yaratıldıkları için anlamsız ve yararsızdılar; Haçtan da nefret etmek gerekliydi, zira İsa haçın üzerinde işkence çekmiş ve öldürülmüştü; Geçerli olan tek dua, gece ve gündüz dörder kez yinelenmesi gereken “Bizim Babamız” duasıydı. (http://www.hermetics.org/Bogomiller.html) 4 5 Teslis (üçleme): baba, anne ve oğul İsa. (Aktaran) Ulf Brunnbauer, “Histories and Identities: Nation-state and Minority Discourses”. Graz Üniversitesi, Avusturya, 1998. Bursa ili, Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı, Kazanpınar Köyü 10 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 POMAK KÖYLERİNİ TANIYALIM ► Hazırlayan: Kazanpınar Köyü Derneği B ulgaristan 1908 yılında bağımsızlığını ilan ettikten sonra Bulgar çeteleri Müslüman halkı katletmeye başlamıştı. Eğridere’nin köylerinde yaşayan Pomak halkının bir kısmı da bu katliamlardan kaçarak 1912 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etti. Bursa’nın ilçesi olan Mustafakemalpaşa’ya gelerek kendi köylerine çok benzeyen şimdiki ismi ile KAZANPINAR Köyü’nü kurdular. İlk gelen 5 aile buraya yerleşerek geçimini sağlamaya çalıştı. Daha sonra gelenlerin katılımıyla köy büyüdü. Köy halkı Bulgaristan’ın Kırcaali ilinin Eğridere ilçesinden, 1934’te değişen şimdiki adıyla Ardino ilçesinin Balıklıdere, Şipka ve Ambardere köylerinden Bursa’ya göç etti. Göç 1912’den 1930’lara kadar sürdü. Herkes kaçak geldiği için kaçamayan bazı akrabaları Bulgaristan’da kaldı. Kazanpınar köyü zamanla geliştı, toprakları sürüldü, halk kendi kültürünü dilini unutmadan yaşadı. Bir süre sonra ise, Bursa’ya göç başladı ve köyün büyük bir kısmı kente yerleşti. Köy halkı Bursa’da çeşitli işlerde za- naatkâr olarak çalıştı ve işlerinde başarılı oldu; fakat şehirleşmeyle birlikte son nesil dilini öğrenemediği için Pomakçanın geleceği tehlike altında görünüyor. Köy meydanındaki KÖY ÇEŞMESİ AYVAİNİ MAĞARASI Köyde 12 Çanakkale Şehidi 1 de Hakkari’de terör örgütüyle girdiği çatışmada şehit olan şehidimiz vardır. Şehitler adına 2008 yılında Muhtar Kayaali YAŞAR’ın çabalarıyla piknik alanımız olan GEDİK YAYLASI’NDA ŞEHİTLER ÇEŞMESİ yapıldı. BURSA Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Ayvaini Mağarası’nın girişinde. MAYIS 2014 Köy çeşmesi zamanla dış cephesi dökülmüş su boruları delinmiş ve depo kısmı pislenmişti. Derneğimizin çalışmaları ve dernek başkanımız sayın Adem AY’ın çabalarıyla çeşme eskisinden daha güzel duruma getirilip onarıldı. Derneğimiz diğer köy çeşmeleri, mezarlık duvarları kapısı ve daha birçok yapıyı onardı, onarılmasına destek verdi. Köyümüzde bulunan Türkiye’nin 2. en büyük mağarası Ayvaini Mağarası’nı, Mayıs 2014 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep ALTEPE ziyaret etti. Başkan mağaranın en kısa zamanda turizme kazanılması için elinden geleni yapacağını belirtti. Temmuz 2014 11 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ RODOPLARDAN YAYILAN BİR GELENEK: POMAK GELİNLERDE YÜZ BOYAMA ► Erdoğan TAŞKIN M aske yapma, takma veya yüz boyama belki de insanlığın kendini tanıma süreciyle başlar. Tarih öncesine dair birçok arkeolojik buluş, binlerce yıldır insanların çeşitli nedenlerle yüzlerini boyadıklarını gösterir. Bu nedenlerin başında belki güzellik gelmekle birlikte, çok tanrılı inançlardaki tanrı ve tanrıça kültü de bir etkendir. Pomak kadınlarda allama pullama şeklinde gerçekleşen bu yüz boyama geleneği ise, günümüzde Bulgaristan’da bazı dağ köylerinde nadiren de olsa hâlâ sürdürülüyor. (Yakın zamanda Bulgaristan, Ribnova’da belgelenen bir düğünde, yüz boyama ve düğün törenleri ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.)* Evlenme töreninin bir parçası olarak Pomak gelinlerin yüzleri önce beyaza boyanırken daha sonra kırmızı, yeşil ve sarı ağırlıklı pullarla çiçek gibi bezenir. Renkli oyalarla işlenmiş beyaz tülbendin (şamiya) üzerine tutturulmuş kırmızı bir duvakla da başı örtülür. Binlerce yıl öncesinden gelen bu gelenek, aslında Pomak toplumunda kadının üstlendiği role ilişkin de bazı ipuçları veriyor. Yine de evliliğe atfedilen kutsiyetin bu süs- lenmede mutlaka bir payı olması gerekiyor. “Koyku şareno toyku ubovu”. (Ne kadar renkliyse o kadar güzeldir.) Renkler doğal yaşamın bir parçasıdır. Yemyeşil dağlarda, kırmızı gelinciklerin arasında koyun sağmaya giden bir genç kızın veya kadının yaşadığı doğanın rengine bürünmesinden daha doğal ne olabilir? Dağlardaki yaşamlarında Pomaklar, giyimden süslemeye, ev dekorasyonuna varana değin kırmızı, yeşil, sarı ve siyah renklerle ifade ettikler hep kendilerini. Kilimlerde, yaygılarda, heybelerde, önlüklerde hep aynı renkler görülebilir. Giyime, kuşama ve gündelik hayata yansıyan bu renkliliğin elbette yüze de yansıması kaçınılmazdı. Fakat yine de burada, Pomak gelinlerde yüz boyamanın salt renklilik, güzellik kaygısıyla değil de evliliğin yüklediği kutsiyetin bir parçası olarak gerçekleştiğini söylemek daha doğru olacaktır. Çok tanrılı pagan inanışlardaki (mesela Zeus ile Hera gibi) tanrı ve tanrıça kültü, kadına ve erkeğe de ayrı ayrı roller yükler. Doğanın ve doğurganlığın sembolü kadının elbette erkekten de bir farkı olacaktır. Bir çiçek gibi bezenip erkeğin karşısına çıkması, onu özel, kutsal bir yere de yerleştirir. Saygınlık kazan- Я СЪМ ПОМАК dırır. Çünkü doğuran, yöneten ve idare edendir kadın. Evin içini çekip çeviren, hayata yön mevsimler gibidir. Nitekim bazı Pomak ailelerde günümüzde de kadın, sözü geçen, idareyi elinde tutandır. Ailenin tüm kazancını yöneten, bunun üzerinde söz sahibi olan. Yine de şehirleşme ve modern yaşamın getirdiği yeni hayat biçimleriyle artık rollerin yer değiştirdiğini görmek gerekir. Değişen hayatlar, rollerle birlikte insanlık, geçmişten taşıdığı pek çok şeyle artık vedalaştığı gibi, gelenekleriyle vedalaşmak zorunda gibi YA SIM POMAK görünüyor. Geleneklerini yaşatmak konusunda büyük zorluklar yaşayan Pomaklar ise, bugün renklerini bir bir kaybederken, yüz boyama da belki en fazla yüz yıl sonra tamamen silinmek üzere belleklerde bir anı olarak yer edecektir. -------------------*Meraklısı aşağıdaki videoları izleyebilir: http://www.dailymotion.com/video/x507lu _svatba-v-ribnovo-1_lifestyle http://www.dailymotion.com/pomak35/vid eo/x50822_film0002_lifestyle http://www.dailymotion.com/pomak35/vid eo/x508lx_film0003_lifestyle BEN POMAK’IM Я съм помак нанка, уба, нана, бабу коринт уд помак уд трастаник станане дуйдине на куплия Ya sım Pomak Nanka, uba, nana, babu Korinut ud Pomak Ud Trastanik stanane Duydine na Kupli’ya Ben Pomak’ım Annem, babam, ninem, dedem Kökümüz Pomak Trastanik’ten kalkıp Küplü’ye yerleşmişiz Я съм помак нана праве качамак нанка русници ингияа тиглан баник ала тиквиник Ya sım Pomak Nana prave kaçamak Nanka rusnitsi İngiya tiglan banik Aala tikvinik Ben Pomak’ım Ninem kaçamak(1) yapar Annem rustitsi(2) Yengem tiglan banik(3) Halam tikvinik(4) Я съм помак на георгиевдиан са лулам щракалут гу видейми са валкам ора рипам, куту лут скуакам у крафта уайгин ми горе ка кегувидам некуй друйк помак Yasam Pomak Na Georgievdian sa lulam Ştrakalut kuvidey mi sa vâlkam Oara ripam, kutu lut skuakam U krafta uaygin mi goare Ka keguvidam nekuy druyk Pomak Ben Pomak’ım Georgievden’de sallanırım Leylek gördüğümde yuvarlanırım Hora teperim, deli gibi oynarım Kanım kaynar Başka bir Pomak’ı gördüğümde Я съм помак Yasam Pomak Ben Pomak’ım си свирам пу уафците Si sviram pu uafstite kaval Koyunlarımın ardında üflerim kavalımı са борам с волофта, с малачките Sa boaram s volofta, su malaçkite Öküzlerle, mandalarla güreşirim уарам, сеям, жниям, куасам, писувам Uaram, seyam, jniyam, koasam, pisuvam Sürerim, ekerim, biçerim с изикут на утре с нуасам Su izikut na utre sa nuasam Dilimle yarınlara taşırım kendimi ► Hasan Uygun (1) Mısır unuyla yapılan bir Pomak yemeği. (2) Bir nevi un çorbası, Pomaklara özgün. (3) Tiglan banik, kol böreği. (4) Kabak tatlısı. Bir nevi tart. 12 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 MAKEDONYA MESELESİ: ULUS YARATMAK A Tarihteki Antik Makedonya’nın sınırları ise aşağı yukarı bugünkü Yunanistan’ın egemenliğindeki Ege Makedonyası’nın sınırları kadardı ve bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nin olduğu bölgeyi antik Yunanlar “Palegonia/Paeonia - Uzak köşe” olarak adlandırıyorlardı. Osmanlılar ise 19. yy’ın ortalarına kadar Makedonya kelimesini kullanmamışlardı bile. Çünkü kelime eski devirlerde unutulmuştu. Konuyu daha iyi tahlil etmek için soru sorarak başlamanın okuyucularımız adına daha anlaşılır olacağını düşünüyoruz. Bugünkü Makedonya ARNAVUTLUK VARDAR Bitola Pogradec Zİ Sınırları kesin olmasa da “güneyde Ege Denizi’nin kuzeybatı kıyılarından, kuzeyde Vardar Nehri’nin orta kısımlarına, doğuda Mesta Nehri’nden batıda Tesalya ve Şar Dağına kadar uzanan coğrafya, Makedonya olarak isimlendirilmektedir. Günümüzde üç parçaya bölünmüştür. Makedonya Cumhuriyeti’nin olduğu bölge Vardar Makedonyası, Bulgaristan’ın egemenliğindeki Pirin Makedonyası ve Yunanistan’ın egemenliğindeki Ege Makedonyası. Üsküp EN İ İK D İYAT ADR slı eski Yunanca’ya dayanan “Makedon/Makedonya” kelimesi, “Uzun boylu adam” anlamına gelmektedir. Fransızlar ise kelimeyi buradaki birçok etnisitenin varlığından dolayı “karışık”, “türlü”, “muhtelif parçalardan oluşan”, “yamalı bohça”, “sebze ya da meyve salatası” anlamlarında kullanmışlardır. BULGARİSTAN Tarihsel Makedonya ► Ahmet GÖKBAYRAK Yukarı Cuma PİRİN I S A Y N O D E K A Selanik M E EG YUNANİSTAN 1-Makedonlar kimdir? 2-Antik Makedonlarla bir bağlantıları var mı? Bundan yüzyıl önce böyle bir tartışma yoktu. Bugün kendilerini Makedon olarak tanımlayan Ortodoks Hıristiyan halk o zaman Bulgar olarak biliniyordu. Anadillerine Bulgarca diyorlardı ve konuştukları şiveler Bulgarca’nın batı şiveleriydi. Balkanlar milliyetçilikle tanıştığı andan itibaren, kendilerini açıkça Bulgar olarak tanımlamışlardı. Selanikli matbaacı Kiryak Durjilov, “Ben bir Bulgar olduğum halde, Bulgar dilinin nasıl yazıldığını bile bilmediğim için büyük bir üzüntü duyuyorum.” diye yazmıştı. Milliyetçilikle tanışmadan önce Bulgar kimliği o zamana kadar tüm Bulgaristan ve Makedonya coğrafyasında Slavca’nın bölgesel şivelerini konuşan fakir Hıristiyan çifçiyi tanımlıyordu. 18. yy’ın Bulgar aydını ve tüccar sınıfı Helen (Yunan) eğitimi ve diliyle Helen bilincini sürdürmekteydi. Bir Bulgar Ortodoks zengin olduğunda ise kendini “Rum/Helen” olarak tanıtıyordu. Aynı yüzyılın ortalarında popüler TÜRKİYE EGE DENİZİ bir Bulgar tarihi yazarak milliyetçi bir söylem getiren Paissiy Hillandarski ile Sofroniy Vrançanski gibi rahipler Bulgarlık bilinci vermeye çalıştılar. Genel açıdan baktığımızda köylerde yaşayan insanların bugünkü tarzda bir milli bilinci yoktu ve değindiğimiz gibi Bulgarlık sosyal ve dini bir grup olarak algılanıyordu. 1908 yılından sonra ise Büyük İskender’in mensubu olduğu antik devrin Makedon kavmini tanımlamak için etnik grup anlamında Makedon kelimesini yalnızca profesyonel tarihçiler kullanmaya başladılar. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra imzalanan Ayastefanos antlaşmasıyla Makedonya tamamen Bulgaristan Krallığına bağlandı. Bu antlaşmanın şartları Osmanlı açısından son derece ağır olmaktaydı ve Makedonya’yı da topraklarına katan Bulgaristan Krallığının Ege denizine ulaşan toprakları Rusya’yı da Balkanlar’da tek güç haline getiriyordu. Nitekim Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın diğer büyük dev- MAKEDONYA’NIN GENİŞLEMESİ MAKEDONYA, MÖ 431 MAKEDONYA KRALLIĞINA BAĞLI TOPRAKLAR, MÖ 336 letlerini rahatsız etmekteydi. Avrupa devletlerinin kurduğu yoğun baskı sonucunda Rusya, antlaşmanın yeniden gözden geçirilmesine razı oldu. Böylece Makedonya Bulgaristan’dan koptu ve tekrar Osmanlı egemenliğine girdi. Fakat Makedonyalı Bulgar aydınları Sofya merkezli bağımsız bir Bulgar devletinin kurulmasına çok heyecanlanmışlardı. Pek çoğu Sofya’ya yerleşti ve bir daha Makedonya’ya dönmediler. Makedonya’nın Bulgaristan’la birleşmesi yönündeki çalışmalara katıldılar. 1893 yılında Selanikli bir grup Bulgar milliyetçisi, ilk etapta Makedonya - Edirne devrimci örgütü olarak bilinen ve daha sonra İç Makedonya devrimci örgütü (İMRO) olarak isim değiştiren oluşumun temellerini attı. Ayrıca 1895 yılında Bulgaristan’a yerleşen bir grup Makedonyalı mülteci acil bir birleşme sağlamak niyetiyle Makedonya Büyük Komitesi’ni kurdu. Aynı zamanda, Yunanlılar ve Sırplar da Makedonya’daki cemaatlerinin çıkarlarını korumak için, Etniki etarya ya da Aziz Sava cemiyeti gibi benzer örgütlenmelere gittiler. Sonuçta Makedonya’da milli kimliğin en güçlü sembolleri olan ve cemaatin bağlılığını kazanan yerel kiliseleri denetlemek üzere, daha çok Bulgar, Sırp ve Yunan çeteleri arasında cereyan eden şiddetli bir iktidar mücadelesi baş gösterdi. Bu çatışmalar sadece yerel ölçekte devam etmiyordu. 1895 yılında İMRO Makedonya’da genel bir ayaklanma başlatmayı denedi; 1903 yılında ise İlinden ayaklanması (Aziz İliya günü) olarak bilinen ve büyük devletlerin müdahalesini amaçlayan benzer bir ayaklanmayı Selanik’te başlattı. Başlayan ayaklanma kana bulandığı için Sofya hükümeti ayaklanmayı desteklemekte tereddüt etti. Bunun üzerine, Makedonya’nın direkt Bulgaristan’a bağlanmasının zor olduğunu anlayan bazı Makedonyalı Bulgar aydınlar, “Makedonya Makedonyalılarındır!” sloganıyla gelecekte Bulgaristan’a bağlanacak olan bağımsız bir Makedonya devleti kurmayı düşündüler. Fakat bu düşünceler sadece aydınlar arasında kaldı. İlinden ayaklanmasından sonra Sırp ve Yunan çeteciler Makedonya emelleri için çetecilik faaliyetlerine başladı. Pek çok Make- Temmuz 2014 donyalı Bulgar çeteci ise sadece bir örnek olarak Selanik-Kılkış’lı Apostol Petkov 1911’de Osmanlı askerleri tarafından öldürüldüğünde, Makedonya’yı ve Makedonya’nın Ortodoks Hıristiyan Bulgar halkını Bulgaristan’a bağlamaya çalışıyordu. Kılkış’lı Apostol Petkov ve Gotse Delçev gibi Kostur’lu (Kesriye) Lazar Poptraykov, İvan Popov ve Atanas Kurşakov, Florina’lı Vasil Çekalarov, Demirhisarlı Dame Gruev, Vodina’lı Luka İvanov ve Stefko Kapidan, Tikveşli Kara Yovo gibi daha ismini sayamadığımız pek çok Makedonyalı Bulgar çeteci Makedonya’yı Bulgaristan’a bağlamak için Osmanlı, Yunan ve Sırp birlikleriyle mücadele etti. 1904 yılında Makedonya’nın etnografisi hakkında yaklaşık bir bilgi veren Osmanlı nüfus sayımına göre bölgede yaşayan 896.496 Bulgar’a karşılık, 307.000 Rum, 99.000 Ulah ve 101.717 Sırp vardı. Balkan Savaşları’ndan sonra Makedonya toprakları Sırbistan ve Yunanistan arasında bölüşüldü. Yunanlar işgal ettikleri Makedonya topraklarında yaşayan Bulgar çetecileri ve onların ailelerini, Bulgar okullarının öğretmenlerini ve papazları öldürdü. Aynı şey Sırbistan’ın işgali altındaki bölgede de yaşandı. O tarihten itibaren hem Yunanistan hem Sırbistan Makedonya’sında Bulgar kilisesi, Bulgar okulları kapatıldı. Bulgarca yasaklandı ve Yunanistan’daki Bulgarlar “Slavca konuşan Yunanlar”, Yugoslav Bulgarlar ise “Güney Sırpları” olarak tanımlandılar. Yunanlar, Makedonya’nın Bulgarlarına Bulgar dememek için resmi evraklarda Makedon demeye başladılar. Bunun sebebi Yunanistan’da yaşayan Bulgar kimliğindeki Slav halkı Bulgaristan’dan koparmak ve Bulgaristan ile birleşmelerini önlemekti. I. Dünya Savaşı sırasında Sofya hükümetinin İttifak devletlerinin yanında olması nedeniyle Yunanların yaptığı gibi Fransız ve İngilizler de Makedonya’nın Slavca konuşan halkına Makedon demeye başladılar. Ancak II. Dünya Savaşı’na kadar Makedonyalı Ortodoks Hıristiyan halk Bulgar kimliğini korudu. Makedonya’nın savaşçı siyasal örgütü İMRO (İç Makedonya Devrimci Örgütü), iki dünya savaşı arası dönemde Bulgar siyasetinde kötü bir rol oynadı. Makedonya’nın büyük bir kısmını, hemen bir Sırplaştırma kampanyası başlatan Yugoslavya’ya veri- ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ lince, İMRO Bulgar müdahalesini kışkırtmaya başladı. Bulgaristan’ın yararının komşularıyla iyi geçinmekten geçtiğini bilen Bulgar Başbakan Aleksandr Stamboliski’yi deviren 1923 darbesine katıldılar ve Stamboliski İMRO mensuplarınca vurularak öldürüldü. Sonraki on yıl boyunca, İMRO devlet içinde devlet gibi çalıştı. İMRO mensupları sınır ötesi saldırılar düzenlemenin yanı sıra, Yunanistan ve Yugoslavya’yla ilişkileri iyileştirmek isteyen Bulgar liderlerini de öldürdüler. Yugoslavya Kralı Aleksandr’ı 1934 yılında Fransa’da yaptığı resmi ziyaret sırasında öldüren de bir İMRO mensubuydu. II. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanya’sının vaatleriyle Bulgaristan’ın Makedonya’ya girmesi ve halka kötü davranması sonucunda Makedonyalı Slavların Sofya hükümetinden nefret etmelerini ve büyük bir kısmının Makedon kimliğini kabul etmelerini, onu içselleştirmelerini sağlamıştır. Oysa Sofya hükümetinin askerleri Makedonya’ya girdiğinde Makedonyalı Bulgarlar “İşte kurtarıcı askerlerimiz geldi” diyerek onları kucaklamışlardı. Yugoslavya’nın Sosyalist yönetimi, Makedonyalı Slav halkın Bulgaristan ile birleşmesini önlemek için Makedonya Bulgarlarının Bulgar olmayıp ayrı bir Makedon ulusunu oluştuduğu tezini ortaya attı. Böylece etnik anlamda Makedon kelimesi 2.500 yıl sonra diriltilmiş oldu. Makedonlara özerklik verildi, Makedon kimliği ve kültürünün geliştirilmesi için yoğun çabalar harcandı; Bulgarca’nın tüm etkilerini taşımakla birlikte, resmi Bulgarcaya en uzak yerel şive seçilerek yeni bir Makedon edebiyat dili yaratıldı. Ulusal bir tarih icat edildi. Tüm bu çabalar, şaşırtıcı bir şekilde başarıya ulaştı ve dünya 50 yıl içinde bir halkın nasıl milliyet değiştirdiğine tanık oldu. Sonuç olarak, Sofya hükümeti Makedonya uğruna giriştiği mücadelede yöneticilerinin tecrübesizliği, süreci iyi yönetememeleri, birtakım siyasi ve askeri hatalar ve en önemlisi de dış güçlerin müdahalesi nedeniyle onlar için yıkıcı sonuçları da beraberinde getirmiş, hem Makedonya’yı hem de aynı kökeni, dili, kimliği ve kültürü paylaştıkları Makedonya Slavlarını kaybetmişler, böylece Bulgar birliği hayal olmaktan öteye gidememiştir. Makedonya Bulgarları, bugün artık kendilerini ayrı millet olarak görüp Makedon olarak tanımlamaktadırlar. Başkent Üsküp, Makedon hükümetinin kimlik yaratmak için görkemli bir antik kente çevirme çalışmaları nedeniyle bugünlerde tam bir şantiye görünümde. Kentin Osmanlı Çarşısı ile Makedonların yaşadığı Üsküp’ü ayıran Taşköprü’nün karşısındaki alan başta olmak üzere her taraf heykellerle donatılmış. En görkemlisi ise kaidesiyle birlikte 22,5 metre yüksekliğindeki Büyük İskender Heykeli. Çevresi de aslan heykelleri ve fıskiyelerle donatılmış anıtı, Taşköprü’nün öbür yakasında İskender’in babası İkinci Philip’in heykeli karşılıyor. Heykellerin konumu ise kimlik bunalımı yaşayan Makedonların Osmanlı izlerini silmek istercesine eski çarşıyı ve kalenin görünümünü kapatıyor. Üsküp 2014 projesi kapsamında kentte boş 13 bulunan her yere heykel dikilmiş. Vardar nehri boyu, binaların üstü, hatta Vardar’ın içine bile heykel dikilmiş, bununla da kalınmamış, Paris’teki zafer takının bir benzeri İskender heykelini karşılayan diğer bir caddeye kurulmuş. Yunanların “İskender bizim, Makedonya adını kullanamazsınız”, Bulgaristan’ın Makedon kahramanları aslında Bulgar, söylemlerini kırmak isteyen Makedon yönetimi kimlik oluşturmaya heykeller ve anıtsal eserlerle çözüm bulmaya çalışıyor. Makedonya hükümetinin, antik Makedon Devleti’nin nüfus yapısının etnik ve kültürel açıdan homojen olmadığı gerçeğinden hareketle, bugünkü Makedon ulusunun köklerini antik Makedon devletine kadar uzatma çabaları bulunuyor. Daha doğrusu, Makedon tarihçileri Büyük İskender ’in antik devleti, Orta Çağ Balkan yöneticilerinden Çar Samuil ve modern Makedonya arasında tarihsel bağlantıları kanıtlamaya çalışıyor. Son yıllarda ise Makedon tarihçilere en büyük destek, beş yıldır iş başında olan Makedonya hükümetinden geliyor. Hükümet, ülkenin milli kahramanları olarak muamele gören Büyük İskender ve Çar Samuil’in heykellerini Üsküp’ün merkezine dikmekle kalmıyor, aynı zamanda bunların adlarını havaalanı, yollar ve okullara veriyor. Tarihçiler açısından Çar Samuil Bulgaristan tarihinin yöneticilerinden biri. Bu yüzden Samuil’in bugünkü Makedonya tarihinin kahramanı olarak gösteriliyor olmasından Bulgaristan rahatsız oluyor. Diğer taraftan Makedonya’nın 14 Büyük İskender’e ve Makedon kimliğine sahip çıkıyor olması Yunanistan’ı fazlasıyla geriyor. Genel olarak Yunanlar, Makedon ulusunun yeni tarihini yapay bir şekilde yaratmaya çalışmakla suçluyor. (Oysa Makedon kelimesini resmi evraklarda kasıtlı şekilde kullanan Yunanlılardı.) Gerçi bazı Makedon asıllı entelektüeller de, Makedonya hükümetinin Makedon etnik kimliğini reform etmeye çalıştığını ve bu amaçla Üsküp 2014 projesini geliştirdiğini itiraf ediyor. Gerçekten de, Büyük İskender’in antik devleti ile bugünkü Makedonya arasında tarihsel bağlantılar kurmak, dolaylı yoldan Makedonlar için Slav kökenini reddetmek anlamına geliyor ki bu ayrı bir çelişki. Yunanlılar ülkenin adı nedeniyle Makedonya’ya soğuk yaklaşırken, Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan farklı bir strateji izliyor. Makedonların konuştuğu dil Bulgarca’ya çok yakın olduğu için iki ülke vatandaşları çok rahat anlaşabiliyor. Bulgarlar da AB üyeliği kartını kullanarak Makedonları Bulgaristan vatandaşı yapıyor. 2013’te yüz bine yakın Makedon’un Bulgar vatandaşlığına geçtiği söyleniyor. Makedonyalıların (Slavca konuşanlar) bütünü tek bir kimlikte uzlaşmış değiller aslında. Kendilerini Büyük İskender’in torunu olarak görüp Yunan olduğunu düşünenler (özellikle Yunanistan’da yaşayan Slavlar), Bulgarlar, Sırplar gibi ayrı Slav bir kökenli Makedon ulusu olduğunu iddaa edenler ve Bulgar kimliğini sürdürenler. Bulgar kimliğini sürdürenlerin bir kısımı 20. yy’ın ilk çeyreğinde Yunanistan Makedonyasından Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelere göç etmiş olanlar ve Yunanistan ile Bulgaristan arasındaki zorunlu olmayan karşılıklı nüfus değişimiyle Yunanistan’dan Bulgaristan’a göç edenler. Sosyal medya Facebook’ta şahsen tanıştığımız ve kendi Pomakçamızla konuştuğumuz Yunanistan Makedonyasındaki Kastoria (Kostur) ve Edessa (Vodina) şehirleri kökenli olup Kanada, Amerika ve Bulgaristan gibi ülkelerde yaşayan kişiler geçmişlerinin ve kendilerinin Bulgar olduğunu, Makedon kimliğinin suni bir kimlik olduğunu teyit ediyorlar. Bu yüzden 1908 yılında Makedonya’nın Bulgar kimliğinde olan Ortodoks Hıristiyanlar için Makedon ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Temmuz 2014 NOTLAR: 1 Anakronizm: Herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması. Örneğin, Fatih Sultan Mehmed’in menemen yemesi. 2 Makedonya Slav şivelerinin bir kısmında kelime ortasındaki L harfi ya düşmüştür yada U harfine dönüşmüştür. Mesela, Bulgaristan Slav şivesinde “elma-yabolka” iken Makedonya’nın kimi Slav şivelerinde “elma-yabouka” , “Bulgarlar ve Bulgarca” kelimeleri ise” Bugari ve Bugarski” olarak telaffuz edilir. terimini kullanmak tarihi açıdan 1 bir ANAKRONİZM’dir. Fakat günümüzde Yugoslavya çöktükten sonra ortaya çıkan yeni devletin halkının Makedon kimliğine tutkulu bir şekilde sadık kaldığı ortaya çıkmıştır. Şu an bu durum için her devlete ve millete saygı duymak ve bunu böyle kabullenmek düşüyor. Tabii ki bu durum tarihi gerçeklerin konuşulmaması veya yazılmaması anlamına da gelmiyor. Özellikle her Makedon’un bu tarihi gerçekleri bilip, kabul etmesi gerekiyor. Böylece tarihleriyle barışık halde daha sağlam bir ulus inşa edeceklerdir. 3- Makedonca bağımsız bir dil midir? Makedon halkının konuştuğu dille Bulgaristan Bulgarcası arasında bölgesellikten dolayı çok az bir fark vardır. Bugün bir Makedonya vatandaşı ile bir Bulgaristan vatandaşı %100 oranında anlaşıyor. Filologlar Makedonca’nın bağımsız bir dil olmadığını ve Bulgarca’nın bir şivesi olduğunu teyit ediyorlar. Ayrıca benim büyüklerim SelanikKaracaova Pomaklarından olduğu için konuştuğumuz Pomakça bugünkü Makedonca’ya benziyor. Konu hakkında yeterli bilgisi olmayan bazı zatlar konuştuğumuz dilin Pomakça olmadığını direkt Makedonca olduğunu Pomakça’nın Bulgarcaya benzediğini söylüyorlar. Oysa fazlaca bilgi eksikliğinden ve konuya hâkim olmamalarından dolayı büyük bir hatanın içinde olduklarının farkında değiller. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi II. Dünya Savaşı’na kadar Makedonca denilen dili konuşanlar bu dile Bulgarca (Bugarski) diyorlardı. Karacaovalı büyüklerimiz konuştukları anadili 2 Bugarski (Bulgarca) veya Pomatsko (Pomakça) olarak tanımlarlar. Kendi içlerinde daha çok Bulgarca olarak lanse ettikleri dili, dışarıya karşı ise hangi dili konuşuyorsunuz diye sorduklarında karşı tarafın tepkisini çekmemek ve Bulgar gâvuru damgası yememek için Pomakça konuştuklarını söylerler. Karacaova mevzu bahis olduğunda ise “Biz Bulgarlarla karışık köylerde yaşıyorduk” derlerdi. Yaşlılardan hiçbir zaman Makedon veya Makedonca kelimelerini duymadım. Bir hikâyeyi anlatmak isterim. 1950’lerde nüfus sayımı için memur hangi dili konuşuyorsunuz diye sorduğunda, bizimkiler Pomakça konuştuklarını ifade etmişler. Bunun üzerine nüfus memuru konuştukları dilin Pomakça olmadığını, Makedonca olduğunu söylemiş. Anneannemin babası (Belo) Mustafa Beler nüfus memuruna, sen bize gâvur mu demek istiyorsun. Biz Pomakız, diyerek çıkışmış ve deftere Pomakça konuştukları kaydını yazmasını söylemiş. Fakat yaşlılar okuma yazma bilmediği için memurun deftere ne şekilde kayıt yaptığını bilmiyoruz. Bu cihetle 1924 mübadelesine tabi olan Makedonyalı Pomakların (Kavalalı, Dramalı, Karacaovalı, Kesriyeli (Kastoria), Tikveşli anadili olan Pomakçanın daha çok bugünkü Makedonca’ya benzemesinden dolayı ona direkt Makedonca denmesi hatadır. Büyüklerimizin tanımlamalarını esas alıp, dilimize Bulgarca/Pomakça demeyi sürdürmeliyiz. Umarız okuyucularımıza, isminin anlamı gibi karışık Makedonya’nın yakın tarihini ve Makedon kimliğinin ve dilinin serüvenini kafada hiçbir soru işareti bırakmadan açıklamayı başarabilmişizdir. Çünkü biz Pomakların kendimizi ve tarihimizi daha sağlıklı tahlil edebilmemiz için Makedonya ve Makedon meselesini bilmemiz çok mühimdir. Ayde da ustanite so zdravi :) KAYNAKLAR -İlber Ortaylı, Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarih Yazımı -Andrew Baruch Watchel, Dünya Tarihinde Balkanlar -Mark Mazower, Selanik Hayaletler Şehri -Mete Esin, Makedon, Makedonya -Bursa’da Zaman gazetesi, “Makedon Kimliği Yaratmak” -Atlas dergisi, 2012 Ekim sayısı -Vemund Aarbakke, Ethnic Rivalry and Quest for Macedonia 1870 - 1913, East European Monographs, Columbia University Press, 2003, New York. -Harvard encyclopedia of American ethnic groups, Stephan Thernstrom, Ann Orlov, Oscar Handlin Edition: 2, Published by Harvard University Press -Етнография на Македония (Извори и материали в два тома), Автор: Колектив под редакцията на доц. Маргарита Василева, Обем: 853 стр. Издател: Българска Академия на Науките, Година: 1992. -Who are the Macedonians? Hugh Poulton, C. Hurst -Средновековни градови и тврдини во Македонија, Иван Микулчиќ, Македонска академија на науките и уметностите – Скопје, 1996 -Formation of the Bulgarian Nation, Academician Dimitŭr Simeonov Angelov, Summary, Sofia-Press, 1978 -Journal of Modern Greek Studies 14.2 (1996) 253-301 Nationalism and Identity Politics in the Balkans: Greece and the Macedonian Question by Victor Roudometof. -We, the People: Politics of National Peculiarity in Southeastern Europe, Diana Mishkova, Central European University Press -Nationality on the Balkans. The case of the Macedonians, by F. A. K. Yasamee. (Balkans: A Mirror of the New World Order, Istanbul: EREN, 1995 -Loring M. Danforth, The Macedonian Conflict: Ethnic Nationalism in a Transnational World, 1995, Princeton University Press -Stephen Palmer, Robert King, Yugoslav Communism and the Macedonian question, Hamden, CT Archon Books, 1971 Temmuz 2014 15 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ DA İ PUZNAYME JİVOTNİTE - HAYVANLARI TANIYALIM Kedi: Kotka, maçka - котка Köpek: Kuçe - куче At: Kuayn, kon - кон Eşek: Magare - магаре Koyun: Ovtsa - овца Keçi: Koza, Patsa - коза İnek: Krava - крава Manda: Malâçka - малъачка Tavuk: Kokoşka - кокошка Ördek: Patka, Papiya - патка Kaz: Gaska, Giska - гъска Hindi: Misirka - мисирка Balık: Riba - риба Kertenkele: Guşturitsa, guşter гущер Yılan: Zmiya - змия Kurbağa: Jaba - жаба Ayı: Meçka - мечка Tilki: Lisitsa - лисица Kurt: Vılk - вълк Çakal: Çakal Karga: Çafka Saksağan: Karkaraska Güvercin: Gulab - гулаб Baykuş: Kukuveuyka 16 ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ Karacaova Mutfağı Malzemeler ∎ Tapkana Çuşka - Fasulyeli Kırmızı Biber Dolması ► Jülide BAŞKUR [email protected] facebook.com/julide.baskur Yapılışı: K uru fasulyeleri bir gece önceden ıslatalım. Ertesi gün fasulyeleri ve kuru biberleri ayrı ayrı haşlayıp yumuşamasını sağlayalım. (Ancak benim bulabildiğim kuru biberlerin alt kısımlarını iyi kurusun diye kesmişlerdi onun için doldurmam bayağı zor oldu.) Bir tava içerisine soğanları yemeklik doğrayıp sıvı yağ ile kavuralım. İçine salça, un, kırmızı biber, tuz, kekik veya çubritsa ilave edelim. Bu yemekte esas olan çubritsa yani Bulgaristan da bulunan bir kekik cinsinin kullanılmasıdır, ancak ben de çubritsa bulunmadığı için kekik Temmuz 2014 kullandım. Ayrıca acı biberlerden yapılması daha yaygındır. Biraz kavrulmuş bu karışıma, haşlanmış kuru fasulyeler ilave edilir ve fazla karıştırılmadan ve ezilmeden haşlanmış kuru biberlere doldurulur. Yağlanmış tavaya dizilir ve üzerlerine tereyağı sürülür. Turşu suyu yoksa su konarak fırınlanır. Kızarana kadar pişirilen kırmızı biberler servis edilir. Afiyet olsun! ∎ 12 Adet Kuru Kırmızı Biber ∎ 2 Adet Soğan ∎ 300 gr Kuru Fasulye ∎ 2 Yemek Kaşığı Un ∎ 1 Çay Bardağı Sıvı Yağ ∎ 2 Yemek Kaşağı Tereyağı ∎ 1 Yemek Kaşığı Domates Salçası ∎ 2 Çay Kaşığı Kırmızı Biber ∎ 2 Çay Kaşığı Tuz ∎ 1 Tatlı Kaşığı Çubritsa veya Kekik ∎ 1 Su Bardağı Turşu Suyu Bir zamanlar... Pomak Diyarları ► Karacaova’nın Prebadişte Köyü. Bugünkü adı Sosandra. 1924 nüfus mübadelesinden önce hem yaşlılardan hem de sayısal veri olarak Yunanlar ve Bulgarlar tarafından yapılan nüfus sayımından köyün nüfusunun 1500 kişi civarında olduğu ve 1100’nün Pomak, 300’ün Hristiyan Bulgar ve gerisinin ise Çingenelerden oluştuğu bilgilerini ediniyoruz. Yaşlıların anlatılarından köyde biber, mısır, ekin, ipek böcekçiliğiyle uğraşmış olduklarını ve hayvan olarak da genellikle inek, keçi baktıklarını öğreniyoruz. Günümüzde köyde Anadoludan göç eden Rumlar yaşamaktadır. Nüfus mübadelesi ile Prebadişte köyünün Pomakları Balıkesir/Erdek merkeze ve Ocaklar, Narlı, İlhanlar köyle- rine, Edirne/Küplü Beldesi’ne, Bilecik/Vezirhan ve Türkmen köye, Tekirdağ/Şarköy’ün köylerine ve Bursa, Gürsu’ya iskân edilmişler. ► Prebadişte köyünün adı, 6. yy’da Selanik şehrini kuşatmaya kalkan Slav Rihnini ka- bilesinin reisi Prebad’dan gelmektedir. Kelime “PrebadiştePrebad’ın yeri/yurdu” anlamına gelmektedir.
Benzer belgeler
pomaklarin_sesi_4 - pomakların sesi gazetesi
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?
pomaklarin_sesi_7 - pomakların sesi gazetesi
vazgeçilmezimizdir. Dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak, tozlu sayfalarda, arşivlerde kalan tarihimizi ortaya çıkarmak için attığımız bu adımların “tarafsız”
bilim insanlarına da ışık olmasını diliyor...
Добре дошил Помаци! - pomakların sesi gazetesi
Ayda bir kez yayınlanacak olan Pomakların Sesi gazetesi şimdilik yılda 12 sayı çıkarmayı hedefliyor. Türkiye’de, hatta dünyada bir ilki gerçekleştirerek Pomaklar’a yönelik ilk matbuu yayını
çıkaran...
pomaklarin_sesi_3 - pomakların sesi gazetesi
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?
pomaklarin_sesi_2 - pomakların sesi gazetesi
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz?