Baba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci
Transkript
9 saray Sayı:108 15 Aralık 2013 Tayvan 50’nci ‘Altın At’ film ödülleri sahiplerini buldu Saray-Ajanslar İzleyici oyuyla seçilen en iyi film ise Hong Kong yapımı “Büyük Usta” oldu. Uzakdoğu sinemasının tüm ünlüleri bu yıl 50’ncisi düzenlenen Altın At Film Ödül Töreni’nde buluştu. Tayvan’ın başkenti Taypey’deki ödül töreninde Singapurlu yönetmen Anthony Chen’in ülkesindeki bir ailenin dramını konu aldığı “Ilo Ilo” en iyi film ödülünü aldı. Chen’in filminde bir anneyi canlandıran aktris Yeo Yann Yann ise “en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülüne layık görüldü. Yine aynı film Chen’e “en iyi yeni yönetmen” ve “en iyi orijinal senaryo” ödüllerini kazandırdı. Hong Kong yapımı “Büyük Usta” filmi birçok ödül getirdi. Filmde oynayan Çinli Aktris Zhang Ziyi “en iyi kadın oyuncu” seçildi. Film “en iyi görüntü yönetmeni, en iyi sanat yönetmeni, en iyi görsel efekt, en iyi makyaj ve köstüm tasarımları” ödüllerini birden topladı. Tayvan kökenli Malezyalı yönetmen Tsai Ming-Lian “Sokak köpeği” adlı filmiyle “en iyi yönetmen” ödülüne uzandı. Filmde oynayan aktör Tayvanlı Lee Kang-sheng ise “en iyi erkek oyuncu” ödülünün sahibi oldu. İzleyici oyuyla seçilen en iyi film ise Hong Kong yapımı “Büyük Usta” oldu. Yaklaşık 40 filmin aday gösterildiği Altın At Film Ödülleri’nde jüri başkanı olarak Oscar ödülü sahibi Andy Lau görev yaptı. Baba oğul ilk defa aynı filmde Saray-Ajanslar Bir mafya babasını oynayan Cüneyt Arkın’ın gençliğini oğlu Murat Arkın oynadı Yeşilçam’ın ve Türk sinemasının ünlü isimlerinden Cüneyt Arkın ve oğlu Murat Arkın ilk kez bir sinema filminde birlikte rol aldı. Filmde acımasız bir mafya lideri olan 70 yaşındaki Kara Cemal’i canlandıracak Cüneyt Arkın’ın gençliğini, oğlu Murat Arkın canlandırıyor. Dünyanın en başarılı Wing Tsun ustalarından biri olan Emin Boztepe’nin başrolde olduğu aksiyon filmi, yeraltı dünyasında hayatı boyunca kötülük yapmış bir tetikçinin ve ona ihanet eden manevi babasının hikâyesini anlatıyor. RAKİBİ HOLLYWOOD’DAN GELDİ Hollywood’un ünlü isimlerinden Edoardo Costa, Türkiye’de ilk kez rol alacağı filmde İtalyan lakaplı Francesco Sasso’yu can- landırıyor. Şehirde korku salan bir tetikçiyi canlandıran Costa, ‘kiralık katillerin Ferrarisi’ olarak izleyicinin karşısına çıkacak. Boztepe ile aksiyon dolu sahneleri paylaşacak olan Costa, filmde tek rakibi olan Kadir Korkut’a zorlu anlar yaşatacak. Yönetmeniliğini Alper Çağlar’ın üstlendiği filmde Öykü Gürman, Kaan Urgancıoğlu, Çağdaş Agun ve Hollywood’un ünlü aktörlerinden Edoardo Costa da yer alıyor. Türk sinemasında iyi bir aksiyon filmi olarak iz bırakmayı hedefleyen film Mart ayında vizyona girecek. Panzehir, Insignia Yapım ve Çağlar Arts işbirliğiyle çekilen bir aksiyon filmi. Wing Tsun ustası Emin Boztepe, Panzehir’de hayatı boyunca kötülük yapmış bir tetikçiyi canlandırıyor. Filmde, Elsa Lund adlı kör bir piyaniste aşık olunca mafyanın karanlık dünyasından çekilmeye karar veren bir suç makinesini canlandırıyor. 25 yıl sonra Barış Manço ile 7’den 77’ye Nobel Ödülleri sahiplerini buldu Saray-Ajanslar Nobel Ödülleri, İsveç Kralı Carl XVI Gustaf tarafından sahiplerine verildi. Alfred Nobel’in ölüm yıldönümünde verilen Nobel Ödülleri için Stockholm Kultur Huset’te tören düzenlendi. Törende daha önce açıklanan tıp, kimya, fizik, edebiyat ve ekonomi ödülleri sahiplerini buldu. Nobel Fizik Ödülü’nü Belçikalı François Englert ve İngiliz Peter W. Higgs, Nobel Kimya Ödülü’nü Amerikalı Martin Karplus, Michael Levitt ve Arieh Warshel, ekonomi dalındaki ödülü ABD’deki Chicago Üniversitesi’nden ABD’li Eugene F. Fama ile Lars Peter Hansen ve Yale Üniversitesi’nden Robert J. Shiller,Nobel Tıp Ödülü’nü ise Almanya’dan Thomas C. Südhof ile Amerikalı James E. Rothman ve Randy W. Schekman aldı. Nobel Edebiyat Ödülü verilen Kanadalı yazar Alice Munro törene katılamazken, ödülü kızı Jenny Munro aldı. Nobel Barış Ödülü ise dünyadaki kimyasal silahların tasfiye edilmesi sürecine yaptığı büyük katkılardan dolayı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (KSYÖ) verildi. Ödülü KSYÖ Genel Direktörü Ahmet Üzümcü, Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenen törenle almıştı. İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt ile Prenses Viktoria, Güney Afrika’da Nelson Mandela’nin cenaze törenine katıldıkları için Stockholm’deki Nobel Ödülleri törenlerine katılamadı. Törenin ardından ödül sahipleriyle birlikte Kral Carl XVI Gustaf, Kraliçe Silvia, bakanlar, parti başkanları ve çok sayıda davetli, Stcokholm Belediyesi’nde verilen Nobel yemeğine katıldı. Ayrıca bu yıl Nobel Ödül töreni protestoya da sahne oldu. 2010 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan Çinli aktivist Liu Xiaobo’nun hala cezaevinde olduğunu kaydeden 3 kişi, törenin yapıldığı binanın önünde soyunarak, aktivistin serbest bırakılmamasını protesto etti. Soğuk havada soyunup, törenin yapıldığı binaya doğru arabalar arasında koşmaya başlayan 3 kişinin de Çinli olduğu açıklanırken, şair, ressam ve akademisyen göstericiler, polis tarafından yakalanarak olay yerinden uzaklaştırıldı. Saray-Ajanslar 7’den 77’ye programının fotoğrafları yapımcısı tarafından sergiye açılıyor. Barış Manço ile 7’den 77’ye’ programının yayına girişinin 25. yılı nedeniyle Milli Saraylar Müzesi Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde Erkmen Sağlam’ın objektifinden ‘’Barış Manço ile 7’den 77’ye Fotoğrafları’’ sergisi açılıyor. Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde 30 Kasım Cumartesi günü açılacak olan sergide, 7’den 77’ye programının programın yapımcısı ve yönetmeni Erkmen Sağlam’ın dünyanın dört bir yanında çektiği 77 adet ‘7’den 77’ye’ fo- toğrafı sergileniyor. Her fotoğrafın kısa hikayelerinin de yer alacağı sergi ücretsiz olarak 1-3 Aralık 2013 tarihleri arasında Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek. Ekvator’dan kutuplara yaklaşık 140 farklı bölgeyi dolaşarak 800 bin kilometreden fazla yol kateden, ülkemizin bütün illerini karış karış gezerek ekranlara taşıyan Barış Manço anısına düzenlenen bu sergi ile unutulmaz sanatçı bir kez daha sevgi ve özlemle anılacaktır. Büyük bir özveri ile sergiyi hazırlayan ekip, bu özel sergiyi Türkiye’nin dört bir tarafında düzenlemeyi planlıyor. saray 10 Sayı:108 15 Aralık 2013 ‘Yaşar Kemal’in Gayriresmi Portresi’ “Orhan Kemal 100 Yaşında” Saray-Ajanslar Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin düzenlediği ‘Yazarın Gayri- resmi Portresi’ etkinliklerinde Yaşar Kemal ele alınacak. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin düzenlediği ‘Yazarın Gayriresmi Portresi’ söyleşileri yeni sezona hızlı bir başlangıç yapıyor. Sibel Oral ve Elif Tanrıyar’ın hazırladıkları ‘Yazarın Gayriresmi Portresi’nin Ekim ayında ele alacağı isim Yaşar Kemal.Nebil Özgentürk’ün katılacağı etkinlikte, yazarın edebi kimliğinin arkasında yatan insan hikâyeleri de meraklı okurla paylaşılacak. Son kitabı ‘Tek Kanatlı Bir Kuş’un da ele alınacağı etkinlikte Doğan Hızlan, Turhan Günay, Semih Gümüş ve Cem Erciyes de video röportajlarda Yaşar Kemal’i anlatacak. Etkinlik yarın Beyoğlu Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde saat 18.30’da başlayacak. Casusluk romanlarının babası öldü Saray-Ajanslar Casusluk romanlarıyla ünlü Fransız yazar Gerard de Villiers 83 yaşında Paris’te yaşamını yitirdi.Fransız yazar Gerard De Villiers 1960’lı yıllardan bu yana dünya çapında en çok okunan seri kitaplardan olan S.A.S. (Son Altesse Serennissime) romanlarının yazar ve yayıncısıydı.De Villiers serinin ilk bölümünü 1965 yılında “S.A.S. in Istanbul” adı altında yayımlamıştı. Serinin 2004 yılında yayımlanan 154’üncü bölümüne de “İstanbul Şebekesi” adını vermişti. Serinin 200’üncü ve son bölümü bu yıl “Kremlin’in İntikamı” adıyla satışa sunulmuştu.S.A.S. serisinin 1965 yılından bu yana dünya genelinde 100 milyon adetten fazla sattığı belirtiliyor.Seride Malko Linge adlı Avusturyalı bir prensin CIA adına dünyanın dört bir yanındaki taşeron faaliyetlerine yer veriliyor. De Villiers neden bir Avusturyalıyı “kahraman” seçtiğini “İngiliz olamazdı, onların Bond’u vardı. Fransız da olamazdı. Kimse ciddiye almazdı. Peynir ve şarap dışında yurtdışında saygınlığımız yok” şeklinde açıklamıştı. Serinin adı, kolay okunması nedeniyle süpermarket ve tren garlarındaki kitapçılarda en çok satılan yayın olunca “gar romanı” olarak da ün yapmıştı.Gerard de Villiers kendisini “anti-kominist, anti-İslamist, anti-sosyalist, liberal ve sağcı” olarak tanımlıyordu Çukurova Kitap Fuarı 7. yılına girerken Orhan Kemal’in 100. doğum yılını kutluyor. Bu sene 14–19 Ocak 2014 tarihleri arasında TÜYAP Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Çukurova 7. Kitap Fuarı edebiyatımızın çok değerli ismi Orhan Kemal’i çeşitli etkinliklerle anmaya hazırlanıyor. Orhan Kemal’in doğumunun 100. yılı dolayısıyla bir dizi söyleşi, panel ve sergi ile bir “Orhan Kemal 100. Yaşında Sempozyumu” kapsamında memleketi Adana’da anılacak. Sempozyum kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler arasında 14 Ocak Salı “Orhan Kemal’in Adana’sı”, 15 ocak Çarşamba “Edebiyattan Sinemaya Orhan Kemal”, “Orhan Kemal ve İzleri”, 17 ocak Cuma “Yaşamı ve Eserleri ile Orhan Kemal” yer almaktadır. Sempozyum aynı zamanda yaşamı, Adana’da geçirdiği yıllar ve eserlerinden seçme metinlerden oluşan “Orhan Kemal 100 Yaşında” sergisi ile fuar süresince kitapseverlerle buluşacak. TÜYAP A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile yılın ilk kitap fuarı Adana’da açılıyor. Çukurova 7. Kitap Fuarı yurt içinden 200’ün üzerinde yayınevi ve silvil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenirken fuar süresince 50 kültür etkinliği gerçekleştirilecek. Girişin ücretsiz olduğu fuar 14-18 Ocak 2014 tarihleri arasında 10.00-20.30 kapanış günü 19 Ocak 2014 tarihinde ise 10.00-19.00 saatlerinde ziyaret edile- Şeb-i Arus törenleri başlıyor ‘Sinemanın Hikayesi’ İstanbul Modern’de Saray-Ajanslar Dünya sinema tarihini başlangıcından bugüne anlatan 15 saatlik belgesel ‘Sinemanın Hikayesi’ 19- 29 Aralık tarihlerinde İstanbul Modern Sinema’da gösterilecek. İstanbul Modern Sinema, 19- 29 Aralık tarihlerinde ‘Sinemanın Hikayesi’ ile izleyiciyi dünya sinema tarihini başlangıcından bugüne bütünüyle anlatan 15 saatlik bir belgesel maratonuna davet ediyor. Beş yılı aşkın bir çalışma sonucunda Mark Cousins’in aynı adlı kitabını temel alarak yönettiği film, sinemanın getirdiği yenilikleri keşfe çıkarken sinemacıların hem dönemlerinin tarihi olayla- rından hem de birbirlerinden nasıl etkilenmiş olduklarını inceliyor. Sessiz sinemanın ilk günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak, sinemanın Rusya, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İskandinavya ve ABD’deki sanatsal evrimini kat ediyor. ‘Sinemanın Hikayesi’, izleyiciyi hem tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkarıyor, hem de Avrupa ve Amerika odaklı mevcut sinema algısını kırarak “7. Sanat”ın tarihini “dünyalaştırıyor”. “Terminoloji kullanmadan, daha anlaşılabilir bir sinema tarihi” yazma fikriyle sinema tarihinin önemli duraklarına değinen belgesel, müthiş arşiv görüntülerinin yanı sıra Bernardo Bertolucci, Jane Campion, Gus Van Sant, Mevlana’nın 740. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, yarın başlyor Konya’da çok sayıda kurum ve kuruluşun işbirliğiyle bu yıl “Gönüller şad ola...” temasıyla gerçekleştirilecek törenler, Mevlana Celaleddin Rumi ile Şemsi Tebrizi’nin buluştuğu Alaaddin Tepesi yakınlarındaki kandilin uyandırılmasıyla başlayacak. Ardından, aynı yerden Mevlana Müzesi’ne kadar Sevgi ve Hoşgörü Yürüyüşü gerçekleştirilecek. Çocuk semazenler, Mevlana Müzesi’nde sema yapacak. Ayrıca programın devamında, bir Mevlevi geleneği olarak Mevlana’nın müzedeki sandukası başında Gülbang duası okunacak. Sema törenleri Etkinlerde, 7-17 Aralık tarihleri arasında, ilk gün hariç, her gün 2 kez düzenlenecek sema ayin-i şerifi, Türkçe ve İngilizce Mesnevi dersleri ile başlayacak. İlk gün Yusuf Kayya’nın genel sanat yönetmenliği ve solistliğini yaptığı Türk Tasavvuf Müziği Konseri’nin ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu üyelerince, sema gösterisi sunulacak. Mevlana’nın ebedi aleme göçtüğü gece olan 17 Aralık’taki Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) törenine ise Türkiye’nin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinden devlet adamları, sanatçılar, bilim adamları ve Mevlana dostları katılacak. 11 saray Sayı:108 15 Aralık 2013 Nelson Mandela kimdir? Nelson Mandela öldü! Güney Afrika’nın efsanevi ilk siyahi Devlet Başkanı Nelson Mandela kimdir? İşte Mandela'nın hayatı. Güney Afrika 'nın eski Devlet Başkanı Nelson Mandela 95 yaşında vefat etti. Nelson Mandela, ırkçılığa karşı mücadelesi ile dünyada adından söz ettirmişti. Peki Mandela kimdir? İşte Nelson Mandela’nın hayatı: 20. yüzyılın en tanınmış siyasal tutuklularından Nelson Rolihlahla Mandela 18 Temmuz 1918’de Güney Afrika’nın Transkei bölgesi, Thembu kabilesinde doğdu. 1937’de, Healdtown’a yerleşerek Fort Beaufort College’ta eğitimine devam etti. Burada siyasi olaylara karıştığı ileri sürülerek okuldan uzaklaştırıldı. 1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı. Ülkenin ilk siyah avukatı oldu. 1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Ulusal Kongresi’ne (ANC) katıldı. 1948 yılında kongrenin Gençlik Birliği’ne sekreter ve 1950’de başkan seçildi. Mandela, rejimin ırkçı baskı politikasına karşı kitlesel mücadeleyi örgütleyenler arasında ilk sıralarda yer alıyordu. ANC içinde yaptığı çalışmaların yanı sıra , Olivier Tambo ile avukatlık bürosu açtılar. Güney Afrika’da siyahların açtığı bu avukatlık bürosu, kısa zamanda apartheid (ırkçılık) kanunlarının haksız yere birer suçlu haline getirdiği siyahların merkezi haline geldi. -Irkçılık karşıtlığına 27 yıl mahkumiyetMandela, 1961’de (Ulusun Mızrağı) adlı yeni bir örgüt kurdu. Örgütün amacı, ırkçı rejime karşı örgütlenecek sabotaj eylemlerini temel alan silahlı mücadele yürütmekti. Mande- la’nın örgütün gelişmesi için çalışmak, Güney Afrika dışına yolculuklar yaparak uluslararası ilişkiler kurmak ve destek aramakla geçirdiği illegal çalışma dönemi 5 Ağustos 1962’de tutuklanmasıyla sona erdi. Yasadışı grev çağrısı yapmak ve geçerli bir pasaporta sahip olmadan Güney Afrika dışına çıkmak suçlarından 5 yıl hapse mahkum edildi. Mandela Robben Island adasında cezasını çekerken 1963’te polis ANC’nin yer altı merkezini tutukladı ve Umkhonto örgütüne ilişkin bir dizi belge, eylem planı vb. ele geçirdi. Mandela ve arkadaşları, açılan davanın sonunda “Güney Afrika hükümetini devirmek için gizli planlar yapmak” suçundan ömür boyu hapse mahkum edildiler. O günden sonra Mandela, ırk ayrımına karşı mücadele eden Afrikalı siyahların sembolü oldu. -İlk siyahi devlet başkanı“Dünyanın en ünlü mahkumu” olarak anılan ve ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adı duyulan Nelson Mandela, 11 Şubat 1990’da Cape Town’daki cezaevinden çıkarak, 27 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu. Nelson Mandela’nın başında bulunduğu Afrika Ulusal Kongresi’nin ırk ayrımına karşı uzun yıllar süren mücadelesi, 18 Mart 1992’de sonucunu verdi; siyahlara eşit vatandaşlık hakkı tanıyan ve Devlet Başkanı De Klerk tarafından planlanan anayasa değişikliği halk oylamasıyla kabul edildi. “Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim” diyen Nelson Mandela 10 Mayıs 1994’de Güney Afrika’nın ilk siyah Devlet Başkanı oldu. 1962’de Lenin Barış Ödülü, 1979’da Nehrü Ödülü, 1981’de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü, 1983’de UNESCO’nun Simon Bolivar Ödülü verildi. 15 Ekim 1993’te ise Frederik W. De Klerk ile beraber Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Mandela’nın 40 yıl önceki sözleri onun eşitlik ve özgürlük düşüncesini özetliyor: “Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadıkları ve eşit haklara sahip oldukları demokratik ve özgür bir toplum hayali hiç aklımdan çıkmıyor. Uğrunda yaşadığım ideal bu ama gerekirse bunun için ölmeye de hazırım. ABD ile İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi lerini yeniden düzenlemesini ifade eder, ancak bundan ABD ile İran arasındaki ilişönemlisi, Filistin konusunda kilerin normalleştiğine dair kalıcı ve fazla somut kanıt bulunmaolumlu adımlar atmasını. makla birlikte, karşılıklı açıkYıllardır ABD’nin bölgedeki lamalar böylesi bir havaya neden olmuş durumda. Oba- en güvenilir müttefiki olması ma ABD’sinin İran’dan gelen karşılığında Filistin konusunu çözmeme rahatlığını yaşaolumlu mesajlara olumlu maktaydı. ABD-İran normalyanıt vermesi bile geleceğe leşmesi bir yakınlaşmaya yönelik yeni bir durum. Bu yeni durumun her iki ülke- dönüşürse, İsrail’in Filistin deki şahinleri fazlasıyla endi- konusunda başka türlü yaklaşması gereşelendirdiğine kuşku bulunmuyor. Ancak esas sorun bu kebilir. Müttefikler rahatsız yeni yakınlaşmanın ABD’nin diğer müttefikleriyle olan iliş- Öte yandan bir başka ABD müttefiki olan Suudi Arabiskisini nasıl etkileyeceği. Daha ortada fol yok yumurta tan’ın da ABD-İran ilişkilerinin yokken, ilk kuşkulu açıklama, normalleşmesinden memnun olmayacağı anlaşılıyor. ABD hatırlanacağı gibi İsrail’den basınında yakında Suudi gelmişti. İsrail, ABD’yi İran’a Arabistan’da ‘taht’ kavgalagüvenme konusunda uyarının olacağı, hatta ülkenin rıyor ve adeta bu ülkeden bölüneceği gelen olumlu açıklamalara yolunda epeyce abartılı haObama’nın inanmaması geberler yer alıyor. rektiği söyleniyordu. Bu haberler aslında Suudi İran-ABD ilişkileri normalleşirse, kuşku yok ki İsrail’in de Arabistan’ın ABD ilgisine mazhar olmaktan uzaklaşırsa normalleşmesi gerekir. İsrail’in normalleşmesi demek de başına gelecekleri ima ediyor bir yandan komşularıyla ilişki- gibi. Suudi Arabistan’ı yakın geleHaber-Analiz cekte nasıl bir siyasi atmosfer bekliyor, öngörmek kolay değil. Ancak bir iç kriz ihtimali varsa, bunun ABD-İran normalleşmesiyle açığa çıkacağı öngörülebilir. Ortadoğu savaşlarının petrol fiyatlarında düşüşü engelleyen yönü Suudiler tarafından memnuniyetle karşılanıyordur. İran’a ambargonun kalkması petrol fiyatlarını aşağı çekebilir, doğal olarak Suudi Arabistan bundan hoşlanmaz. Ayrıca unutmamak gerekir ki İran ile Suudi Arabistan tarihsel bir rekabetin iki oyuncusu. Aralarındaki mücadeleyi bazen devletler bazen örgütler üzerinden yürüten bu iki oyuncu, Ortadoğu’nun bugünkü gibi denetlenemez iç savaşlara sürüklenmelerinde pay sahibi. ABD, artık her iki ülkenin desteklediği örgütlerin Ortadoğu faaliyetlerine son vermek istiyor, ABD karşıtı bu örgütlere yardımı sürdüren oyuncu müttefiki bile olsa gözden çıkarabileceğini saray 12 Sayı:108 15 Aralık 2013 Erbil’de Sarı Köşk’ün tarihi Halit Ahmet Gazetemizin arşivinde merhum yazar Halit Ahmet’in bir yazısını bulduk. Yazar yayınlamak için vefatından önce gazetemize gönderdiği “Erbil’de Sarı Köşk’ün tarihi” adlı yazısı belli ki o günler kaybolmuştu. Arşivlerimizde bulduğumuz yazıyı olduğu gibi yayınlamayı uygun bulduk. Erbil’de Sarı Köşk’ün tarihi Merhum Abdulhalık Çelebi, kırklı yılların başında Ali Paşa Doğramacı’nın kızı Sadiye hanımla evlenmiş, evlilik hediyesi olarak eşine Erbil etrafında çok güzel bir köşk yaptırmıştır. Şehir merkezinden bir kilometre uzaklığında inşa edilen köşk sarıya boyandığı için “Sarı Köşk” ismi almıştır. 3600 metrelik arsa üzerinde inşa edilen köşkü çevreleyen 3 metre yüksekliğinde bir duvar var. Köşkü süsleyen ve çevreye güzellik kazandıran ve envai çeşit meyvelerin yetiştiği büyük bir bahçe bulunuyor. Abdulhalık Çelebi, o zamanlar şehir dışında olduğu için köşkü korumak için birkaç bekçi tuttu ve kendilerine iki kurt köpek verdi. Kurt köpekler gündüzleri zincirle bağlanarak geceleri serbest bırakılırdı ve köşkü korumakla yükümlü bekçilerle birlikte sabaha kadar korurdu. Köşke ne zaman yeni bir bekçi alınsaydı, kurtlara aşina olması için bir süreliğine eğitimden geçerdi. Köşkte bekçilik yapan biri de babamdı. Musa Reşit Ağa, babamın köşkte bekçi takımına alınması için Çelebi’yi ikna edebilmişti. Çünkü Dizayiler yaylasında meşhur olan babam yiğitliğiyle tanınıyordu. (Ahmet Nimçe) lakabını taşıyan babam 1963 yılına kadar Rakhtav ve Hewler’e dönüştü. Asurlular zamanında Arba-ilu, Türkmence Erbil, Arapça: Arbela; eski İran kaynaklaأربيل, Kürtçe: ھەولێر, Hewlêr rında Arbira olarak geçen ve , Irak’ın Kürdistan Bölgesel gelişmiş bir kent olan Erbil, Yönetiminin başkenti olan şeAşağı ve Yukarı Zab suları hir. Şehrin nüfusu 1,1 milyon arasında kurulmuştur. Musul, Altınköprü, Bağdad-Basra yollarının kavşak noktasında bulunan şehir, Irak Selçukluları idaresinden sonra 1144 tarihinden itibaren Beytekin hanedanından Küçük Ali’nin ve Erbil Atabeklerinin başkenti olmuştur. Muzafferüddin Gökbörü devrinde (1136-1190) imar edilen Erbil, iki kısımda gelişmiştir. Aşağı Erbil nehir kenarında, geniş bir vadide yayılırken, Yukarı Erbil tepe üzerinde kale içine sıkışıp kalmıştır. Kalenin surları, eski kalıntıları üzerine Gökbörü tarafından civarındadır. Nüfus Kürtler, yeniden yaptırılmıştır. Türkmenler, Araplar, Keldani Gökbörü ‘nün evlâdı olmave Süryani Hıristiyanlardan dığından, vasiyeti üzerine oluşur. Eskiden Türkmenler Erbil’e Eruil veya Erbl diyordu. Abbasî halifesine kalan Erbil, Moğol istilâsından sonra uzun Bu ad zamanla Euler sonra Eskiden Türkmenler Erbil’e Eruil veya Erbl diyordu. Bu ad zamanla Euler sonra Hewler’e dönüştü Tarih bilgimiz yeterli değil Berivan Serhenk Sirava köylerinde hem bekçi hem kahya görevlerinde bulundu. Babamla Muhammet Acem ve Gafur Amca adında iki İranlı bekçi de görev yapıyordu. Ardından Settar Amca adında bir İranlı bekçi daha geldi. Akşamları Erbil’in ileri gelenleri Sarı Köşk’te buluşarak Çelebi’nin misafiri olurlardı. Sohbet ederek, görüş alışverişinde bulunurlardı. Çelebi’nin oğulları eski tarzını bugüne kadar koruyan Sarı Köşk’ü babalarına vefa borcu olarak tamir ettirerek sarı boyayla boyattılar. Zamanında eğer iki kişi kavga etseydi, birbirlerine “Erkeksin Sarı Köşk yanına gel” derdi. O zamanlar şehir dışına düştüğü için Sarı Köşk’ün yanından geçmek cesaret isterdi. Not: Sarı Köşk, Erbil’in merkezindeki Zanyari mahallesinde bulunan Erbil Uluslararası Futbol Stadyumu karşısındadır. Tarih boyunca Erbil’in 11 adı vardı Şirzat Şeyh Muhammet Hayata dair müddet karışık ve sıkıntılı dönemler yaşamıştır. 1731’de, Nadir Şah’a karşı uzun süre dayanan kale, şehrin düşmesinden sonra harabe haline gelmiş, 1849’da esaslı bir şekilde tamir edilmiştir. Erbil, Osmanlı döneminde, 19. yüzyıl başlarına kadar Bağdat’a bağlı bir kaza merkezi olarak idare edilmiştir. Gökbörü, devletinin ve saltanatının küçük olmasına rağmen, İslâm dünyasında büyük bir üne kavuşmuştur. Aşağı Erbil’de yüksek minareli bir ulu cami, bir medrese, 4 dârûl-aceze, dul ve yetim yurtları ile ribatlar yaptırarak şehri mimarî eserlerle donatmıştır. Ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunan Erbil, 12-15. yüzyıllarda büyük bir ticaret merkezi durumundaydı. 1309 (Rumi) Musul Salnamesi’ne göre, 4.000 nüfuslu kaza merkezinde, 2 cami, 10 mescid, 6 medrese, 5 sıbyan mektebi, 5 dârûl-aceze, 1 kışla ve 3 ha- mam bulunuyordu(4). Bugün Aşağı Erbil harabe halinde olup bir tek minare ayakta kalmıştır. Yukarı Erbil, kale içinde hâlâ 18. yüzyıl hayatı yaşamaktadır. Kale içindeki Kale Camii, Hacı Molla İbrahim Camii, Ömerağa Medresesi ile Şeyh Şerif Tekkesi halen kullanılmaktadır. Ayaklanmadan sonra başkent olarak seçilen Erbil’in yüzölçümü dört kat genişledi. Bugünün Erbil’i yetmişli ve seksenli yılların Erbilin’den çok farklıdır. Çünkü bölge yönetimi kente büyük bir önem veriyor. Şehirde her alanda büyük bir gelişme ve değişim söz konusudur. Ülke içi ve ülke dışından Erbil’i her yıl binlerce turist ziyaret ediyor. Önemli bir ticari merkez haline gelen Erbil’de binlerce Türk, İranlı ve yabancı firma faaliyet gösteriyor. Şehirde lüks alışveriş merkezleri, parklar, modren otel ve binalar da bulunuyor. Erbil 2014 yılı Arap ülkeleri turizm başkenti olarak seçildi. Kenti her gün ziyaret eden çok sayıda yabancı turistler otellerde, lokanta ve kamusal mekanlarda Erbil Kalesi’nin tarihini soruyorlar. Ancak ne yazık ki vatandaşlardan bilgi alamıyorlar. Yeni nesillerimizin tarih bilgileri istenilen seviyede değil veya hiç yoktur. Kendilerine Erbil’in, Erbil Kalesi ve Minaresinin tarihini sorarsanız, göreceksiniz ki; hiçbir bilgileri yok. Biliyorsunuz ki; Erbil 2014 yılı Arap ülkeleri turizm başkenti olarak seçildi. Kenti her gün ziyaret eden çok sayıda yabancı turistler otellerde, lokanta ve kamusal mekanlarda Erbil Kalesi’nin tarihini soruyorlar. Ancak ne yazık ki vatandaşlardan bilgi alamıyorlar. Burada Kürdistan bölge hükümeti, özellikle Kültür Bakanlığı’na büyük görevler düşüyor. Hükümet toplumu kentin tarihi konusunda aydınlatmak için bir plan hazırlamalıdır. Hükümet tarihçilerden de yardım alarak haftalık televizyonlarda Erbil ve diğer il ve ilçelerimizle ilgili program hazırlamalıdır. Ayrıca yeni nesil özellikle gençlerimize de görev düşüyor. Bunlar tarih kitapları okuyarak kentlerinin tarihi hakkında bilgi edinmelidirler ki eğer yarın kendilerine Erbil hakkında soru sorulduğunda cevap verebilsinler. Sanırım bu zor bir şey değildir. Zaten kitap satanlarda Erbil tarihi ile ilgili birçok eseri kolay bulabilirler. Şunu unutmamalıyız ki; biz vatandaşlar Erbil’in aynasıyız. Dolayısıyla kentimizin tarihini bilmemek büyük bir ayıp. 13 saray Sayı:108 15 Aralık 2013 Konya’da Aralık’ın ortası Chip Conli yazısında şunlara yer veriyor: “İlk başta şöyle düşündüm ve kendi kendime şunu sordum; acaba kışın ortasında Konya’da dervişlerin sema ettiği ve Mevlana şiirlerinin okunduğu festivali izlemek ne önemi olabilir? Acaba Konya’ya gidebilmek için Amerika’da vize almaya ve tur düzenlemeye değer mi?. Ancak oraya gittiğimde Ahenk Şeyh Arif Nakşibendi ve 10-17 Aralık günleri araBu başlık Amerikalı tur orsında düzenlenen festivalin ganizatörü Chip Conli’ye ait. görmeye değer olduğunu Bu başlığı Conli Konya’ya anladım. Çünkü bir hafta organize ettiği gezi sıraboyunca dönen dervişler size sında kaleme aldığı yazıya İslam dininin gerçeğini çok vermişti. Konya büyükşehir mükemmel bir şekilde anlatınüfusu 2011 sonu itibariyle 1.085.000 olup Türkiye gene- yorlar. Dervişlerden anladım linde 7. sıradadır. İl genelinde ki onlar yaşamın değerli olise 2.100.000 olan nüfusuyla duğuna inanıyorlar ve festival Konya ili Türkiye’nin en kala- boyunca oluşan ruhani ortam ve zühd takdir yeridir. Bu balık 6. ilidir. süre içinde İslam ve Kur’an-ı Orta Anadolu’da bulunan Kerim hakkında iyi bilgiler Konya, Moğol istilasından edinmiş oluyorsunuz, ki böyle önce 13. yüzyılda Selçukbir şey hiç hayalinizden geçluların başkenti idi. Türkler İslamcılar şehri olarak adlan- mezdi. Yedi gün süren festivali 100 bin kişi izler. Bunların dırdıkları Konya’nın bir özelbüyük bölümünü Türkiye’nin liği de kadın nüfusun hepsi kapalıdır. Bazıları peçe takar farklı kentlerinden gelen Türkler oluşturuyor. Festivalin çarşaf giyerler. Ezan okunözellikle Mevlana’nın hem duğunda genç yaşlı herkes izdivaç hem de vefat gecesi camilere akın eder namaz olarak kabul edilen 17. gece kılır. Lokanta ve genel yerçok ilginçtir. Okunan şiirlerin lerde alkol satılmaz. Konya Mevlana Celaleddin Rumi’nin çoğu Kur’an-ı Kerim’den gelmektedir. kentidir. Aslında her yıl Avrupa’dan Amerikalı tur organizatörü Konya’ya gelen turist sayı- sında artış görülmektedir. Dolayısıyla otel ve diğer konaklanma yerleri festivalden önce ayarlanmalıdır.”. Mevlana Celaleddin Rumi Konya’ya 13. yüzyılda Selçuklu devrinde gelmiştir. Kendisi Afgan kökenlidir. Onun devri Konya için altın devir olarak kabul ediliyor. Bugünün Konyası Alâeddin Tepesi üzerinde inşa edilen ardından genişlenen Konya’da turistlik tesisleri ilk kez yetmişli yılllarda kuruldu. Ekonomik olarak gelişen Konya halılarıyla meşhur bir kenttir. Konya halıları 130 ülkeye ihraç ediliyor. Şehirde ilk belediye 1830 yılında kuruldu. “Konyalım” türküsü şehrin her yerinde dinlenir ve okunur. Konya 2012’de UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Şahsen Konya’ya gidip festivali izlemeyi çok istiyorum. Farklı din ve mezhepten dünyanın her tarafından insanlar Konya’ya gelirken, bize sadece 2 saat mesafede bulunan bu şehirde bir haftalığına Mevlana’nın şiirleriyle ruhani bir atmosfer teneffüs etmek kadar güzel bir şey olabilir mi?... 600’den fazla kişi izledi Bilkent Orkestra takımı konser verdi Saray-Erbil Bilkent Orkestrası Erbil’e beşinci kez konuk oldu. Orkestra 9 Aralık 2013 günü konser verdi. Erbil Bilkent Koleji salonunda verilen konseri 600’den fazla kişi izledi. İzleyenler arasında yabancı ülke dış misyonları, parlamenter ve siyasi parti temsilcileri de vardı. Erbil Bilkent Koleji İdare Müdürü Nihat Enver, konserin yılın dört mevsimini temsil eden dört mevsim adını taşıdığını söyledi. Kolej olarak öğrencilerine yılın dört mevsimini müzikle tanıttıklarını ifade eden Enver, konsere 500 kişiyi davet ettiklerini kaydetti. Bilkent Orkestra ekibinin 18 müzisyenden oluştuğunu belirten Erbil Bilkent Koleji İdare Müdürü Nihat Enver, Bilkent Orkestra ekibinin Erbil’e beşinci kez konuk olduğunu hatırlattı. Konseri izleyenler arasında müzik öğretmeni Hiva Talat da vardı. Erbil Güzel Sanatlar Koleji Müzik Bölüm Başkanı Hiva Talat, dünyaca ünlü Bilkent Orkestra ekibini Erbil’e getiren Erbil Bilkent Koleji’ne teşekkür etti. Avrupa ve Amerika’da tanınan Bilkent Orkestra ekibinin sanat sürecine çok faydalar sağlayacağını belirtti. Saray’a konuşan Cemal, bölge yönetimini bu gibi faaliyetlere önem vermeye davet etti. Müzik sanatının hayatın vazgeçilmezi ol- dünyanın farklı yerinde haftada iki konser verdiğini söyledi. “Yılda iki konsere evsahipliği yapan Erbil Bilkent bu konuda çok şanslıdır” diyen Talat, ekibin yılın dört mevsimini temsil eden dört parçayı seçmekle farklı bir eserle karşılarına çıktığını belirtti. Eserin müzisyen Antonyo Vivaldi’ye ait olduğunu ifade eden müzik öğretmeni Talat, takımın Erbil’de gerçekleştirdiği bu çalışmanın çok önemli olduğunu vurguladı. “Erbil’de sıkı bir şekilde müziksel faaliyetler gerçekleştirilmiyor” yönünde yapılan eleştirilere cevap veren Talat, bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Erbil’de sanat ve müziksel faaliyetlerin sık sık gerçekleştirildiğini ve bu faaliyetlerin kalabalık bir izleyici kitlesi tarafından takip edildiğini dile getiren Erbil Güzel Sanatlar Koleji Müzik Bölüm Başkanı Hiva Talat, ancak reklam yetersizliği nedeniyle bu faaliyetlerin basına yansımadığını söyledi. Kolej olarak Erbil ve çevresinde konser verdiklerini ve müziksel çalışmalar gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Talat, ancak reklam yetersizliği nedeniyle vatandaşların bu faaliyetlerden haberdar olmadığını kaydetti. Konseri izleyen müzisyen Nevzat Cemal, bu tür faaliyetlerin müzik ve Bilkent Orkestra ekibinin 18 müzisyenden oluştuğunu belirten Erbil Bilkent Koleji İdare Müdürü Nihat Enver, Bilkent Orkestra ekibinin Erbil’e beşinci kez konuk olduğunu hatırlattı. duğuna dikkat çeken Cemal, Erbil Bilkent Koleji’nin müziğe önem vermesi ve söz konusu takımı her yıl davet etmesinin Erbil şehri adına kıvanç verici bir durum olduğunu kaydetti. 14 Muhalefet partilerinden Türkmen taleplerine destek saray Sayı:108 15 Aralık 2013 isteklerini dinleyeceğiz. Bize ihtiyaç duydukları zaman yanlarında olacağız” diye konuştu. İslami Birliği (Yekgirtü) Grup Başkanı Mevlüt Bava Murad, Kürdistan bölgesinin asil bir unsuru olan Türkmenlerin kültürel, dil, tarihi haklarına destek olacaklarını söyledi. Saray’a demeçlerde bulunan Murad, grup olarak din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın Saray-Erbil Kürdistan bölge parlamentosunun üç muhalefet partisi, Türkmen milletvekillerin birlik olmaları şartıyla bu halkın siyasi ve kültürel haklarına destek vereceklerini ifade etti. Farklı Türkmen grupları birönceki parlamento döneminde bir takım taleple gündeme Goran Hareketi:Türkmenlerin tüm medeni ve yasal hakları sağlanmalıdır gelmişlerdi. Ancak bu taleplerin bazısı yerine getirilmemişti. Kürdistan bölge parlamentosunun üç muhalefet partisi, Türkmenlerin siyasi ve kültürel haklarına destek vermeyi Türkmen milletvekillerin birlikte hareket etmesi şartına bağlıyor. Parlamentonun (Değişim) Goran Hareketi Grup Başkanı Yusuf Muhammet, Türkmenleri bölgenin asil unsuru olarak kabul ettiklerini söyledi. Saray’a konuşan Muhammet, bu halkın tüm yasal ve medeni haklarının yerine getirilmesi gereğini savundu. “Buradan ilan ediyoruz; parti olarak Türkmenlerin milli haklarını destekliyoruz. Özgür ve demokratik bir havada haklarına yaşamadıklarını ve bunların haklarının savunucusu olduklarını vurguladı. Muhalefetin diğer bir kanadı olan İslami Cemaat Grup Başkanı Mervan Galali, Türkmen hakları konusunda Goran’la aynı görüşü İslami Cemaat: Türkmen taleplerini destekliyoruz parlamentodaki tüm millet temsilcileri ile işbirliği içerisinde olacaklarını ifade eden muhalif parti yetkilisi benzer bir tavrı geçen parlamento döneminde de sergilediklerini söyledi. bölgedeki tüm etnik Anayasa çerçevesinde grupların haklarına saygı ellerinden gelen katkıyı gösterdiklerini belirtti. Türkmen milletvekillerin kendi aralarında tek tavır olması önemine vurgu yapan Murad, “Türkmen parlamenterler kendi aralarında tek tavır olmaları ve projelerini birlikte sunmaları halinde kendilerine destek olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Parti olarak Kürdistan yapacaklarını ve bölgesinde yaşayan Türkmenlere destek Kürt, Arap, Türkmen ve olacaklarını dile getiren Hıristiyanlar arasında Galali, “Türkmenlere ayırım yapmıyoruz” diye destek olacağız. Oturup konuştu. İslami Birliği (Yekgirtü): Türkmen parlamenterler kendi aralarında tek tavır olmaları ve projelerini birlikte sunmaları halinde kendilerine destek olacağız kavuşmak Türkmenlerin de hakkı” diyen Kürt muhalif parti yetkilisi, bölgedeki farklı etnik gruplarla hiçbir sorun paylaştıklarına dikkat çekti. Saray’a konuşan Galali, “Türkmenler bölgenin asil unsurudur” dedi. Grup olarak Türkmen parlamenterler önemli komisyonlara üye olmak istiyorlar Saray-Erbil Türkmen parlamenterler içişleri, hukuk, eğitim, kültür ve belediye gibi önemli komisyonlara üye olmak istiyorlar. Bunlar bu yolla kendi halklarına hizmet edeceklerini düşünüyorlar. Parlamentoda 20 komisyon var ve her parlamenterin iki komisyona üye olması gerekiyor. Türkmen parlamenterler halklarına hizmet edebilecekleri komisyonlarda görev yapmak istiyorlar. Kürdistan parlamentosu Türkmen Değişim ve Yenilenme Grup Başkanı Muhammet İlhanlı, Türkmen listeleri olarak komisyonlara üye olmak için anlaştıklarını söyledi. Saray’a konuşan İlhanlı, halk olarak kendilerini en çok alakadar eden eğitim ve kültür komisyonlarında yer almak için anlaştıklarını kaydetti. Yolsuzlukla mücadele ve içişleri komisyonlarında da üye olmak istediklerini ifade eden Türkmen vekil, bazı komisyonların başkanlığını veya başkan yardımcılığını almaya çalışacaklarını da belirtti. Türkmen Erbil Grup Başkanı Macit Bezirgan, inşaat ve yüksek eğitimin uzmanlık alanı dahilinde olduğunu hatırlattı. Saray’a konuşan Bezirgan, Erbil belediye meclisinde 4 yıl görev yaptığı için bu alanda da iyi bir tecrübeye sahip olduğunu söyledi. Erbil il meclisi belediye ve kamu hizmetleri komisyonuna 9 yıl başkanlık yaptığını ifade eden Bezirgan şöyle devam etti: “Projeler, yatırım ve diğer hizmet komisyonlarında da çalıştım. Bu komisyonların başkanlığını almaya hep gayret etmiştim”. “Vakıflar komisyonuna üye olmaya hazırım” diyen Türkmen vekil, “daire müdürleriyle iyi ilişkilerim olduğu için iyi hizmetler verebilirim” diye konuştu. Türkmen İleri Grup Başkanı Müne Kahveci, içişleri ve hukuk komisyonlarında üye olmak istediğini söyledi. Saray’a konuşan Kahveci, bu komisyonlarda, hukuk fakültesinden mezun olduğu için yer almak istediğini kaydetti. “Türkmen partilerinin içişleri komisyonuna ihtiyacı var” diyen Türkmen vekil, içişlerinin hukukla içiçe olduğunu belirtti. Kahveci: “Türkmen vekiller olarak hangi komisyonu alacağımıza dair aramızda müzakere edeceğiz. Ayrıca bir komisyonun başkanlığını da almaya çalışacağız” diye konuştu. Türkmen parlamenter Aydın Maruf’a göre eğitim, hukuk ve kültür komisyonları çok önemli komisyonlardır. Irak Türkmen Cephesi Grup Başkanı Maruf, “Eğitim, hukuk ve kültür komisyonları bizim için çok önemli komisyonlardır. Burada ben iyi hizmetler çıkarabilirim” dedi. 15 Türkmen okulu ve Türkmen eğitimine sahip olduklarını ifade eden Maruf, Türk üniversitelerinin bölge eğitim bakanlığına desteğini sağlayabileceğini kaydetti. Maruf: “Mastırımı Türkiye’de yaptığım için bu alanda iyi tecrübelerim var” diye konuştu. 15 Türkmenler ve demokrasi saray Sayı:108 15 Aralık 2013 Kürt ve Türkmenlerin tarihi ilişkisi Türkmen çevrelerinin, sayın Neçirvan Barzani başkanlığındaki KDP heyeti ile gerçekleştirdikleri toplantı, her iki taraf için çok önemli tarihi bir toplantı idi. Çünkü Barzani’nin görüşü Türkmen çevrelerinin görüşüne çok yakındı. Bunun sebebi elbette ki iki milleti birbirine bağlayan ortak tarih ve mücadeledir. Eskilerden beri birbirleriyle kardeş gibi yaşayan Türkmen ve Kürtler arasında ayrıca sosyal, iktisadi ve ticari ilişkiler de Macit Osman Bezirgan (*) (*) Irak Türkmen Cephesi Erbil Kol Başkanı bölgesinde ortaktır ve esasi bir unsurdur. Türkmenler olarak ayrıca önümüzdeki parlamentonun ve hükümetin aktif bir üyesi olarak çalışmak istediğimizi de vurgulamak istiyoruz. Bölgede iyi bir ağırlığa sahip olduğumuzu göstermek ve kendimizi Kürdistan toplumuna tanıtmak için elimizden gelen her türlü çabayı ayrıca göstereceğiz. (*) Kürdistan parlamentosu Erbil Türkmen Listesi Grup Başkanı Realist Yeni Stratejimiz Azak Küreci (*) Demokrasi, çoğunluğun çok oy kazanmasıyla sağlanmaz. Aslında demokrasi azınlıkların hakları temin edildiği zaman sağlanır. Alman lider Hitler vaktiyle ülkesinde yapılan seçimde oyların %80’ni kazansa da dünyanın en vahşi diktatörü olmuştu. Kürdistan bölgesinin Türkmenleri olarak şuna inanıyoruz ki ne zaman kimliğimiz, kültürümüz, sanat ve dilimiz korunursa o zaman demokrasi sağlanır. Ancak bugün bu değerlerimizin hepsi silinmek üzeredir. Türkmenlerde milli his ve ruh bitiyor. Kendi haklarını savunma cesareti bile göstermiyorlar. Bu da demokrasinin olmayışından kaynaklanıyor. Bu durumda “bölgemizde demokrasi var” iddiasında acaba bulunabilir miyiz?. Eğer gerçek bir demokrasi istiyorsak, azınlıklara yönelik aşağıda sıraladığımız imkanların sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyoryuz:1-Azınlıkların dil ve kültürlerini serbest bir şekilde kullanmalarını sağlanarak, korkuların ortadan kaldırılması ve kendilerine sağlanan haklara müdahale etmemek. 2-Türkmen okullarına önem verilmesi ki bugün böyle bir şey söz konusu değildir. Türkmen eğitimi için bir bütçe tahsis etmek. Türkmen eğitiminde görev yapanlar Türkmen davasına gerçekten inanmış kişiler arasından seçilsin. Dava karşıtlarına görev verilmesin. 3- Uygun mevkilere uygun kişiler getirilsin. Bugün yapılan atamalar Türkmenlerin istek ve rızasıyla olmuyor. Her yerde müdahale var. Bu müdahaleler durmalıdır. 4-Azınlık işleriyle alakalı ve kendi bütçesi olan bir bakanlık ihdas edilmelidir. Bu bakanlığın başına bir Türkmen getirilerek yardımcıları diğer azınlık gruplar arasından seçilmelidir. Bu bakanlığa kültür ve eğitim müdürlükleri bağlanmalıdır. 5- Azınlıklar için bir uydu kanalı inşa edilsin. 6-Her azınlık için bir şura meclisi kurulsun. Bu meclis azınlıkların karar mercii olsun. Bu meclis hükümetin muhatabı olsun. 7-Türkmen sivil toplum örgütleri kurulsun. Örgütlere bütçe tahsis edilsin. 8-Polis, asayiş ve istihbarat teşkilatlarında Türkmen katılımı sağlansın. 9-Yüksek eğitimde Türkmenlere kontenjan tahsis etmek. mevcut. Sayın Barzani toplantıda Türkmenlerin Kürdistan toplumlarının hakiki ortağı olduğunu vurguladı. Aynı zamanda Kürdistan bölgesindeki toplumları birbirine derin bir ilişki bağladığını da söyledi. Buradan hareketle Kürt yetkililerinden ve medya kuruluşlarından istiyorum ki; artık Türkmenleri azınlık hanesine koymasınlar. Çünkü bu toplumun nüfusu ne kadar olursa olsun Kürdistan Dr. Soran Selahaddin Şükür İki kutuplu dünya düzeninin tek kutuplu düzene dönüşmesi, İslam coğrafyasını demokratikleştirme teorisi ve bu teorinin pratik uygulamaları son yirmi yıla damga vuran büyük olaylardır. Kürt sorunu ve bu sorun ile ilgili çözüm arayışları yeni dünya sisteminin merkezinde temel bir aktör olarak yerini almaktadır. Baas iktidarının Kuveyt işgali ve sonrasında yaşananlar, özellikle Irak›ta defakto bir Kürt bölgesinin oluşması, Kürt sorununun ilk ciddi çözüm adımları olarak değerlendirileblir. Realist düşünmek, analitik yaklaşım ve hızlı karar vermek başarılı stratejik planın temelini oluşturur. Realiteden uzak politik davranış biçimlerinin başarılı olma şansı yok denilecek derecede azdır. Gerçeklikten uzak politik tutum, biz Türkmenlerin temel stratejik zaafını oluşturmaktadır. Dünyada ve bölgemizde yaşanan bu dev değişim hareketlerini algılayamadığımız için, uygun pozisyon bulmakta zorlanyoruz. Maalesef hale Irak›ın katı merkeziyetçi üniter devlet yapısının devam ediyor varsayımıyla hareket etmekteyiz. Irak›ın merkeziyetçi yapısının 2005 anayasası ile tarihe karıştığını, yerine çok gevşek bir federalizim modelinin uygulandığını ısrarla görmezden geliyoruz. Ayrıca, Irak Anayasasının başlangıç kısmı son cümlesindeki «İsteğe bağlı birliğimiz» ibaresi, bir çok anayasa kukuçusu tarafından «Kendi mukadderatını tayin etme hakkı» ilkesinin üstü kapalı bir şekilde kabul edildiği yönünde yorumlanmaktadır. Son dönemde yaşananlar, özellikle Suriye Kürtleri cephesindeki gelişmeler ve Türkiyek›de demokratik Kürt açılım hamleleri yeni bir aşamanın başlangıç sinyallarini vermektedir. Bu bağlamda Başkan Barzani ile Başbakan Erdoğan›nın Diyarbakır buluşması, Ortadoğu›da genel Kürt sorununun çözüm arayışları çarçevesinde kritik ve olağanüstü bir adım olarak görülmeli. Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan petrol ve doğal gaz anlaşması, bu çözüm çabalarının ekonomik boyutunu oluşturduğu düşünülebilir. Irak toplumunu oluşturan tüm etnik ve mezhep gruplarının huzur içinde ve tek çatı altında kardeşçe yaşaması, Türkmenler için bir siyasi tercih ve temenni olabilir. Ancak, Irak devletini oluşturan, bizim dışmızdaki etnik ve mezhep gruplarının gelecekteki karar ve tercihlerinin farklı olabileceği görülmektedir. Burada önemli olan biz Türkmenlerin her türlü senaryoya hazırlıklı olmamızın gerekliliğidir. Bu bağlamda, üzerinde en çok durulması gereken husus, farklı il ve ilçelerde yaşayan Türkmenlerin tek bir idari yapı içinde toplanması meselesidir. Türkmen yerleşim bölgeleri, Kürtler ile Arapların yaşadığı bölgeler arasında, adacıklar halinde, tampon bir alana yayılmaktadır. Irak genelinde, dağınık bir coğrafyaya yayılmamız, bize özgü bir Türkmen federe bölge oluşturmamız önünde temel bir engeldir. Örgütlenmemiş olmamızın bir sonucu olarak alternatif bir model empoze etmek için de yeterli siyasal güce sahip değiliz. Türkmen coğrafyası; Kürdistan bölgesel hükümeti ve merkezi hükümet otoriteleri altında iki farklı bölgeye bölünmektedir. Etnik ve mezhepsel dürtülerle Irak›ta yeni federe bölgelerin oluşması kuvvetle muhtemeldir. Hiç şüphe yok ki Irak›ta yeni bölgelerin oluşması, beraberinde Türkmen yerleşim bölgelerinin daha da ayrıştırılması riskini getirmektedir. Kürdistan Bölgesi ve bu bölge dışında oluşması muhtemel Sünni ve Şii Arap bölgeleri arasında paylaşılarak bölünmektense, bu bölgelerden birisine özel bir siyasal yapı model ile entegere edilmek doğru bir tercih olacağı kanısındayım. Tek bölge içinde toparlanmak ve örgütlenmek bütünlüğümüz açısından daha isabatlı olacağını düşünüyorum. Bu önemli konuda henüz siyasi bir söylemizin olmayışı, bizim açımızdan büyük bir handikap teşkil etmektedir. Bu çerçevede iyi bir anlaşma zemininin sağlanması koşuluyla, Türkmen-Kürt ittifakının sağlanması isabetli bir adım olabilir. Gelişmiş ülkelerin tecrübrsine (İsviçre örnek olarak) benzer bir modelle Türkmen bölgelerinin Kürdistan bölgesi ile birleşmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Kürdistan bölgesi, Irak›ın diğer bölgelerine nazaren daha istikrarlı ve güvenli olması, kalkınma seviyesi ve demoratik tecrübesi böyle bir düşünceyi cazip kılmaktadır. Sünni ve Şii çatışma merkezinden uzaklaşmak, bu düşünceyi cazip kılan başkaca bir faktördür. Geçmiş hatalarından ders çıkararak, kritik yeni dönem siyasi denkleminde, doğru ve reayalist bir eylem planıyla uygun siyasi posizyonu bulmak zorundayız. Baskıdan uzak, bağımsız ve sadece bizim milli menfaatlerimizi ön planda tutan karar alma mekanizmasını yaratmalyız. Unutmayalım, her türlü karar kararsızlıktan daha iyidir. Kürdistan bölgesi ile Türkiye arasında imzalanan petrol anlaşmasının ekonomiye katkıları Abdülselam Abdülmecit Şakir (*) Ülkelerin ekonomisine büyük katkıları olan petrol sanayinin vazgeçmediği önemli bir maddesini teşkil ediyor. Petrol satışından elde edilen gelir milli hasılata önemli katkılar yaptığı gibi ülkede yerel paranın değerini yükselten yabancı döviz rezervini de arttırıyor. Petrol ayrıca dünya siyasetinde söz sahibi olan süper ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkileri de belirleyen bir faktördür. Bu kapsamda Kürdistan bölgesi ile Türkiye arasında imzalanan petrol anlaşması her iki tarafın ekonomisine önemli katkıları olacaktır. Kürdistan bölgesi ekonomisine katkıları Anlaşma dünya ülkeleri özellikle Türkiye ile mevcut siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirecektir. Dünya petrol piyasası kapısını, petrol çıkarma ve ihraç konusunda yıllardır merkez hükümetle sorun yaşayan Kürdistan bölgesine açacaktır. Bağdat hükümeti bölgede petrol çıkaran yabancı firmaların parasını ödemeyi kabul etmeyerek doğal kaynakların değerlendirilmesi önünde engel çıkarıyor. Bölge ile Türkiye arasında inşa edilen boru hattı petrolümüzün dünya piyasasına ulaşmasında önemli rol oynayacaktır. Petrol sektöründe yatırıma hız kazandıracaktır. Böylece firmalar çıkarılan petrolü ihraç edebilir. Siyasi olarak Kürdistan bölgesinin dünyanın güçlü ülkeleri ile iyi ilişkiler kurmasına yol açacaktır. Bu ülkeler ileride bölgenin devletleşme isteklerine destek verebilirler. Ekonomik olarak petrol sektöründeki yatırımlar, Kürdistan bölgesinin milli gelirini arttıracaktır. Böyle bir artışın hükümetin vatandaşlara yönelik hizmetlerine olumlu yansıyacağı kaçınılmazdır. Örneğin yeni yollar, okullar ve hastaneler inşa edilecek. Yıllık milli hasılatın artması vatandaşın hayat standardına olumlu yansımaları olacak, iş imkanları artacak, teknoloji ve bilimsel ilerleme kayedilecek, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerde patlama yaşanacaktır. Yabancı döviz rezervleri artarak, işsizlik oranı en aza inecektir. Dünyanın önde gelen firmalarının dünya borsalarında büyük bir rol oynadıkları aşikar. Bu durum, bölge firmalarının bu borsalardan hisse alması için çok iyi bir fırsat sağlıyor. Bu konuyla ilgili petrol ve gaz anlaşması imzalandıktan sonra ünlü İsviçre bankası olan UBS bir bildiri yayınlayarak Genel Enerji şirketinin petrol üretimi ve Kürdistan bölgesindeki faaliyetleri nedeniyle bankalarının hisselerini almak için uygun bir şirket olduğunu duyurmuştur. Bu da bize bunu gösteriyor ki Kürdistan bölgesi dünya borsa pazarına açılıyor, yakın zamanda da dünya borsalarında karar verebilir konuma gelecektir. Türkiye ekonomisine katkıları Türkiye dünyada doğal gaz kullanan ülkeler arasında üçüncü sırada geliyor. Bu ülke gaz ihtiyaçlarını fahiş fiyatlarla Rusya’dan satınalıyor. Anlaşma Ankara hükümetinin Kürdistan bölgesinden ucuz gaz satınalmasına imkan sağlayacaktır. Aynı zamanda bölge petrolünü çıkarıp satan Türk firmaları elde edilen gelirden pay alacaktır. Anlaşma ayrıca Türk sanayisine nefes aldıracaktır. Şöyle ki yakıt fiyatlarının düşmesi sanayi ürünlerinin fiyatını düşürecektir. Bu da Türk mallarının diğer ülke mallarıyla rekabet edecek duruma gelmesine yol açacaktır. Anlaşmanın bir maddesinde; Türk-İngiliz ortak firması olan Genel Enerji firması bölgemizdeki 12 mevkide petrol arama hakkı tanınıyor. *Selahaddin Üniversitesi-Edebiyat Fakültesi-Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Sayı:108 15 Aralık 2013 Muhalefetten Türkmen taleplerine destek 14 Türkmen milletvekilleri hangi komisyonlarda yer alacaklar? 14 Fazıl Mirani Saray’a konuştu Bilkent Orkestrası mest etti .... s13 Erbil›in farklı adları olduğunu biliyor muydunuz? 13 Onurla yaşayan ve onurla ölen lider Mandela ... 11 Sinan Çelebi 7. kabinede büyük sorunlar çözdü Saray-Özel Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Siyasi Büro Üyesi ve 8. kabineyi kurmakla görevlendirilen KDP heyetinde yer alan Fazıl Mirani, “Eğer bakan tayininde Türkmen çevreleri aralarında anlaşmazsa bir önceki hükümette olduğu gibi kendileriyle bir sonuca varacağız” dedi. 7. kabinedeki Türkmen bakan Sinan Çelebi’nin performansını değerlendiren Kürt yetkili Mirani, “Çelebi büyük sorunlar çözdü ve bakan olmayı bizim isteğimizle kabul etti” diye konuştu. Saray’a özel bir demeç veren KDP’li yetkili Mirani, Türkmenlere parti değil millet muamelesi yaptıklarını Fazıl Mirani kaydetti. “Bu topraklarda Türkmenler ortağımızdır” diyen Mirani, Saray’ın Türkmen bakanının Sinan Çelebi ne esasa göre belirleneceği yönündeki sorusunu yanıtladı. Bu meselenin Türkmen parlamenterlere bırakılmasını uygun gördüklerini ifade eden Mirani “Bu meselenin Türkmen parlamenterlere bırakılmasını uygun görüyoruz. Bu meseleyi kendileri çözsün. Eğer bir sonuç çıkmazsa, bir önceki kabinede olduğu gibi meseleyi Türkmenlerle birlikte çözeriz” diye konuştu. KDP heyeti olarak yeni hükümete katılmalarını sağlamak için bölgedeki partilerle görüştüklerini ifade eden Mirani, bu konuda Türkmenlerle de görüşeceklerini söyledi. 7. kabinedeki Türkmen bakan Sinan Çelebi’nin performansını değerlendiren Kürt yetkili Mirani : “Vaktiyle sayın Çelebi’yi bakanlık alması için getirmedik. Biz Çelebi’yi hem Türkmenler tarafından hem bizim tarafımızdan hem de çevremizdekiler tarafından kabul edilen tanınmış bir şahsiyet olarak getirdik. Böyle şahsiyetler sorunları çözer. Örneğin sayın Sinan Çelebi 7. kabinede büyük bir sorunu çözdü. Aslında kendisi bakan olma talebinde bulunmamıştı, bakan olmasını biz istedik” dedi. Türkmenlere kaç bakanlık verileceği yönündeki diğer bir soruyu yanıtlayan yetkili, “Bu konuda bir şey diyemem. Buna yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen başbakan karar verecek. Türkmenlere cömert davranmalıyız ve bizden parti muamelesi değil millet muamelesi görmelidirler” dedi. Türkiye başbakanı ITC heyeti ile görüştü Saray-Özel Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşet Salihi başkanlığındaki ITC heyeti 5 Aralık 2013 günü Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü. ITC heyetinde yer alan siyasi büro üyesi Aydın Maruf, heyetin Türkiye ziyaretini Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın resmi daveti üzerine gerçekleştirdiğini söyledi. Saray’a konuşan Maruf İstanbul’da gerçekleşen toplantının kendileri adına manevi bir anlam taşıdığını ve Erdoğan’ın Türkmenlere desteğini gösterdiğini kaydetti. Toplantıda Türkmenlerin siyasi durumu ve Kürdistan bölgesindeki gelişmelerin masaya yatırıldığını ifade eden ITC yetkilisi, Türkiye’nin bölgeye özel bir ilgisinin ve görüşünün bulunduğunu ve bu ülkeyle bölge arasındaki ilişkilerin her geçen gün geliştiğini belirtti. ITC’li yetkili Maruf ardından heyetin Ankara’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyledi. Görüşmede Türkmenlerin durumu ve diğer meseleler masaya yatırıldı. Ortadoğu Hastanesi-Adana 25 yıllık tecrübesiyle hastanemizde uygun fiyatlarla tüm hastalıklar için uzman doktorlar var. Hastanede rehber ve tercüman hizmetleri bulunur Bilgi için:03224544430
Benzer belgeler
Müslüm Baba Şarkıları 2 TÜRKAN ŞORAY ADINA DÜNYA
7’den 77’ye programının fotoğrafları yapımcısı tarafından sergiye açılıyor.
Barış Manço ile 7’den 77’ye’ programının yayına girişinin 25. yılı nedeniyle Milli Saraylar
Müzesi Dolmabahçe Sanat Galer...
gazeteni okumak için buraya tıklayın
1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü
bitirerek avukatlık yapmaya
başladı.
Ülkenin ilk siyah avukatı oldu.
1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Ulusal
Kongresi’ne...
6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği
Kongresi’nin ırk ayrımına
karşı uzun yıllar süren mücadelesi, 18 Mart 1992’de
sonucunu verdi; siyahlara
eşit vatandaşlık hakkı tanıyan ve Devlet Başkanı De
Klerk tarafından planlanan
anayasa değişi...
SARAI LATINInew.indd
sürülerek okuldan uzaklaştırıldı.
1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü
bitirerek avukatlık yapmaya
başladı.
Ülkenin ilk siyah avukatı oldu.
1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın...
HAMİLELİKTE SİGARANIN ZARARLARI Serbest
hayatımda bir şeyin eksik
gidiyor olması; bu ufacık bir
şey bile olsa çok çabuk moralimi bozar. O yüzden hem
özel hayatım, hem iş hayatım, hem kendi görselliğim,
hayata bakış şeklim, zekamı kullanı...
Mustafa Sandal Tazminat Ödeyecek!
Usta” oldu. Yaklaşık 40 filmin aday gösterildiği Altın At Film Ödülleri’nde jüri başkanı olarak Oscar ödülü sahibi Andy Lau görev
yaptı.