1.50 lv. issn 1310-6422
Transkript
1.50 lv. issn 1310-6422
AY L I K A İ L E , Ç O C U K V E K Ü LT Ü R DE R G İ S İ AĞUSTOS 2008, YIL: 14, SAYI: 126, FİYATI: 1.50 LV. ISSN 1310-6422 1 Август 2008 İçindekiler Ağustos 2008, Sayı: 126 Август 2008, брой: 126 4 8 8 12 14 17 18 24 26 30 32 35 38 42 43 Ümit Издава: „A-PRESS“ OOD 2 Ağustos 2008 Çekici Bir Konu Mıknatıslar Интересните свойства на магнита Şumen Dimitır Blagoev İlköğretim Okulunda Etnografya Köşesi Açıldı Sinir Otu Жиловлек Annemizin Köşesi За майките Храбрият оловен войник Büyük idealler taşıyan genç sporcu: Arif Sami İnsan Hayatı Değerlidir Човешкият живот е ценен Akıllı Papağan Умният папагал Ne, Niçin, Nasıl? Какво, защо, как? Sizden Gelenler Вашите отзиви Yıldız İbrahimova’ dan ÇOCUKÇA ŞARKILAR VE KLASİK CAZ ALBÜMÜ Албумът с песни за малки и класическа джаз музика на Йълдъз Ибрахимова Genç Ressamlar Млади художници Mizah Хумор Origami Оригами Bulmaca Кръстословица GENEL YAYIN MÜDÜRÜ Главен редактор YAYIN KURULU Издателски колектив Samir HATİPOĞLU [email protected] Nuri EKEN Niyazi KÜÇÜK Şevki ŞEN Seycan KARANİ Menevsiye BİLAL Emre ADEM Ercan MÜMİN YAYIN EDİTÖRÜ GÖRSEL YÖNETMEN Отговорен редактор и Графично оформление Nihat DAVUT [email protected] Editör’den Merhaba Kıymetli Ümit Dostları, Aklın yolu bir derler ya hani? Gerçekten de değişik konularda, birbirinden çok farklı kültürlere mensup düşünürlerin ve bilim adamlarının benzer fikirler sunduklarına bir çok kez bizler de rastlamışızdır. Asrımızın büyük düşünürlerinden biri idealsiz bir insanın kendinden başkasını düşünmeyip koskoca bir Ego’ya dönüşeceğini belirtirken ünlü Hindistanlı şair Tagor da “Kendisinden başka amacı olmayanın hayatının da bir kıymeti yoktur.” der. Her iki sözde de yüksek ideallerin, insanın ideal sahibi olmasının önemi çok çarpıcı bir şekilde dile getiriliyor. Burada Einstaine’ı da hatırlamadan edemeyiz. O ideallerle içli dışlı olan başka bir konuya, hayallerin önemine dikkattimizi çeker ve “Hayal gücü zekâdan önemlidir.” der. ‘Biz hayallerimizin çocuklarıyız’ ifadesi de yine başka büyük bir şair tarafından söylenmiş, şiir tadında güzel bir söz. Hayal gücünün ufkunu, masumiyetini sahip olduğu büyük imkânları küçük bir kızın hikâyesiyle de paylaşabilriz. Babası yaşadıkları ülkenin en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her haftasonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi. Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü, ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı. Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı... Çok üzülmüştü küçük kız... Babasına söyledi bunu, o da; “Üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu!” dedi. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu: “Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?” Küçük kız babasına eğilerek, sessizce: “Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!.....” dedi. Bu anektod neticede bir hikâye. Bu şekildeki hikâyeler için söylenen bir söz vardır: Asla değil, fasla bakmak. Yani, esas önemli olan kendimizle ilgili bir ibret çıkarmak. İnsanı insan kılan değerlerin (doğruluk, alçak gönüllülük, iyiliksever olmak) kötü hasletlermiş gibi lanse edildiği günümüzde her şeye rağmen hayal kuşlarımızından vazgeçmeyip insan olarak kalabilmek. Kendimizi kendimizin esiri olmaktan kurtarmak, Tagor’un işaret ettiği değerli bir hayata sahip olmak ve mutluluğa vesile olmanın mutluluğunu her daim hissedenlerden olmak temennisi ve gelecek sayıda yeniden buluşmak ümidiyle... her şey gönlünüzce olsun. BÜROLAR / ОФИСИ Kırcali/Кърджали: 0361 / 814 53 Şumen/Шумен: 054 / 830 693 Varna/Варна: 052 / 612 634 Plovdiv/Пловдив: 032 / 63 11 58 Haskovo/Хасково: 038 / 66 21 67 Ruse/Русе: 082 / 87 55 32 Burgas/Бургас: 0896 / 870 155 Smolyan/Смолян: 0897 / 92 96 27 www.umitdergisi.com e-mail: [email protected] Здравейте скъпи приятели на Юмит, Нали казват, че пътя на разума е един. Наистина често сме срещали, по различни теми учени и хора от различни култури да представят близки мнения. Мислителят на века подчертава, че човекът без идеал, не мисли за нищо друго освен за себе си, а индийският поет Тагор смята, че този, който няма друга цел освен да мисли за себе си, то и животът му е безсмислен. И двете констатации ясно показват идеалите, които трябва да притежава човек. Тук трябва да споменем и Айнщайн. Той обръща внимание на мечтите ни и подчертава „Силата на мечтите е по-важна от ума.”„Ние сме деца на нашите мечти” е мисъл на друг велик писател. За силата на мечтите може да ни послужи разказа за едно малко момиче. Бащата на момичето беше в затвор, в който се издаваха най-тежките политически присъди. Всяка седмица малкото момиче заедно с майка си посещаваше баща си в затвора. Един ден докато отиваше да го посети, взе със себе си и рисунката, която бе нарисувала специално за баща си, но правилата в затвора не позволяваха на баща й да получава каквито и да било предмети. Затова пазачите не приеха рисунката с птичката и я скъсаха пред нея… Малкото момиче се натъжи много. Каза на баща си, а той й каза: „Не тъгувай дъще, ще нарисуваш друга рисунка и внимавай следващия път какво ще нарисуваш.” При следващата среща момичето отново занесе рисунка на баща си. Този път вместо птички бе нарисувала едно дърво, а в листата му бели точки. Баща й щастливо погледна рисунката и попита: Колко хубаво дърво! А какви са тези бели точки? Портокали ли са? Малкото момиче се наведе към баща си и му каза: „Тихо татко! Тези бели точки са очите на птичките, които се крият в листата. Този анекдот е един разказ. За подобни разкази казват: „Не гледай съдържанието, а същността.” Тоест да направим извод за самите нас. Когато човешките ценности (справедливост, скромност, доброта) се представят като лоши качества както е днес, е необходимо да не се отказваме от тях и да останем и да останем преди всичко хора. Трябва да спасим себе си от собствените ни недостатъци и както е подчертал Тагор да започнем един пълноценен живот, изпълнен с щастие и удовлетворение. С надежда, че в следващия ни брой ще бъдем отново заедно. Нека всички ваш мечти се сбъднат. ABONE / АБОНАМЕНТ 1 yıllık: 18,00 leva 6 aylık: 9,00 leva 3 aylık: 4,50 leva 12 месеца: 18,00 лв. 6 месеца: 9,00 лв., 3 месеца: 4,50 лв. ABONE VE DAĞITIM BULGARİSTAN POSTASI PK No: 1940 Абонамент и разпространение БЪЛГАРСКИ ПОЩИ ПК No: 1940 Dergiye gönderilen eserler iade edilmez. Yayınlanan yazı ve şiirler kaynak gösterilerek yayınlanabilir. Yazılarda gerekli görülen düzeltmeler yapılır. Yazıların sorumluluğu yazara aittir. Получени материали не се връщат. Всички материали се публикуват с посочен източник. Материалите се редактират по необходимост. Отговорност за материала носи авторът. Adres: Sofya 1202, ul. “Timok” No: 2, Tel/Faks: 02-832 31 11 Адрес: София 1202, ул. “Тимок” № 2, тел./факс: 02-832 31 11 NOT: Dergide yer alan tercümeler, harfiyyen olmayıp mana Август olarak verilmiştir. 2008 3 Интересните свойства на магнита Eyüp Özdemir Овчарят Магнит Çoban Magnet Според легендата преди 2800 години в Efsane bu ya, günümüzden 2800 yıl kadar земите на днешна Гърция живеел овчар на önce, bu günkü Yunanistan topraklarında “Magиме Магнит. Един ден, докато пасял стадото net” adında bir çoban yaşarmış. Bu çoban, bir си, овчарят забелязал как краят на тояжката gün sürüsünü otlatırken, sopasının ucunun му се залепил за пироните на налъayakkabısının çivilerine yapışıp kalмите му. Всъщност, планините, dığını görmüş. Meğer Magnet’in в които Магнит пасял стадо“Mıknatıslar hayvanlarını otlattığı dağlarda, то си, имало камъни, които nereye saklanmışlar?” demir parçalarını kendilerine привличали железни парçeken taşlar varmış. Çobanın sorusuna verilecek tatmin чета. На върха на тояжкаtahta ayakkabılarında buluedici bir cevap, dergimizin sayfaта му, която се залепила nan demir çivilere yapışan larını doldurabilir. Onun için birkaç за пироните на налъмиda sopasının ucundaki taşте му, имало именно таlarmış. Bu durumu fark tanesini saymakla yetinelim isterseniz: къв камък. Заради това, eden çobanın adından do- Pusulalar, videolar, kasetler, bilgisayar- че именно Магнит бил layı bu taşlara “manyetit” ların içindeki floppy diskler, hard diskler, забелязал тази особеdenmeye başlamış. İşte bu ност на тези камъни, те kredi ve ATM kartları, televizyon ve били наречени на неgarip isim bu gün hemen hepimizin kullandığı “mık- bilgisayar monitörleri, kapı zili, hopar- говото име. Ето откъде natıs” kelimesine kaynak lör ve mikrofonlar, elektrikli motor произхожда това странно звучащо наименоваolmuş. Bir başka söylentiye ve jeneratörler, transformatörler, ние. Според друга мълва göre de manyetit taşlarının manyetik ekranlar, oyuncakкамъкът придобил това си fazlaca bulunduğu Manisa iliнаименование от латинското lar, telefonlar, otomobil miz de adını, mıknatısın Latince име на областта, където е мноkarşılığı olan “magness- magnesssilecekleri… го разпространен – Мегнезия в ya” kelimesinden almış! Мала Азия (или Маниса в днешна Турция). Misafir Mıknatıslar Efsaneleri şimdilik bir tarafa Магнитът – нашият гост bırakalım. Demir, nikel, koДа оставим настрана легендите. Този маbalt gibi maddeleri kendine териал, който привлича желязо, никел, коçeken bu madde, bizi de çeбалт, привлече и нашето внимание и затова 4 Ağustos 2008 kim alanına aldı ve bu ay, sizlerin de hoşuna gideceğini düşündüğümüz mıknatısları, sayfalarımıza konuk ettik. Sizler için özelliklerini, kullanım alanlarını, sevimli taraflarını anlatmaya çalıştık. Bakalım beğenecek misiniz? му посвещаваме място в настоящия ни брой. Ще ви представим неговите свойства, сфери на приложение, любопитни подробности. Да видим дали ще Ви хареса! Bin bir Surat Mıknatıslar Günümüzde laboratuar versiyonu olarak genellikle U, I ve O şekillerinde üretilen mıknatıslar, kullanım alanlarına göre yüzlerce farklı kılığa girebilmektedir. Öyle ki önceleri silindir, üçgen, kare, dikdörtgen olarak gördüğümüz mıknatısları şimdilerde her şekilde görmek mümkün. Hatta oyuncak olarak bile! Sağım Solum Mıknatıs “Mıknatıslar nereye saklanmışlar?” sorusuna verilecek tatmin edici bir cevap, dergimizin sayfalarını doldurabilir. Onun için birkaç tanesini saymakla yetinelim isterseniz: Pusulalar, videolar, kasetler, bilgisayarların içindeki floppy diskler, hard diskler, kredi ve ATM kartları, televizyon ve bilgisayar monitörleri, kapı zili, hoparlör ve mikrofonlar, elektrikli motor ve jeneratörler, transformatörler, manyetik ekranlar, oyuncaklar, telefonlar, otomobil silecekleri… Pusula kaç Metal Tut! Eğer sağlıklı bir yön tespiti yapmak istiyorsak, pusulanın yanında demir ve nikel gibi maddeler bulundurmamalıyız. Çünkü pusulanın ibresi, Dünya’nın manyetik alanına göre döner. Lakin yakınında pusulanın mıknatısını etkileyebilecek metaller olursa, pusula, yerin manyetik alanından saparak bu metallere yönelir. Bu ayrıntıya dikkat edilmeden yapılan ölçümlerde pusulanın ibresi kuzeyi değil, metali gösterir. Mıknatıslarda görmeye alışık olduğumuz N ve S harfleri, kuzey ve güney kelimelerinin İngilizce’leri olan North ve South kelimelerinin baş harfleridir. Bir mıknatısı ne kadar küçük parçalara bölerseniz bölün, her parçanın yine iki kutbu olur. Aynı kutuplar bir araya geldiği zaman birbirini iterken, zıt kutuplar birbirini çeker. Магнити с хиляда и едно лица Магнитите, които се произвеждат в съвременните лаборатории, имат обикновено форма на латинските букви U, I и O, но могат да имат стотици други форми в зависимост от приложението им. Ако доскоро имаше магнити във форма на цилиндър, триъгълник, квадрат, правоъгълник, в днешно време могат да се видят магнити във всевъзможна форма, дори и под форма на играчки. Магнитът е навсякъде Няма да стигнат страниците на списанието, за да се изчерпи списъкът от предмети, в които е поставен магнит. Затова нека да посочим само най-характерните като компас, видеокасети, дискети, хард дисковете на компютрите, кредитни и дебитни карти, телевизионни и компютърни монитори, звънци на входни врати, тонколони и микрофони, електромотори и генератори, магнитни екрани, играчки, телефони, автомобилни чистачки... С компас в търсене на метал Ако искаме да уточним географската посока с голяма прецизност, до компаса не бива да има предмет с желязо или никел, защото стрелката на компаса се върти съобразно магнитното поле на Земята. Но ако до компаса има железни предмети, тогава стрелката се отклонява към тях. Ако това не се има предвид при провеждане на измервания, тогава стрелката ще показва не северната посока, а мястото, където е железният предмет. Август 2008 5 Kırk Çivi Kırk Mıknatıs Elimizdeki basit bir demir parçasını, mesela bir çiviyi mıknatıs yapabiliriz. Bunun birçok yolu olsa da en kolayı, elimizdeki demiri 30–40 saniye boyunca hiç durmadan bir mıknatısa sürtmektir. Bu işlemi bitirdiğiniz zaman elinizdeki maddenin mıknatıs özelliği gösterdiğini hayretle fark edeceksiniz. Hayretiniz geçince, kendi mıknatısınızla küçük metalleri toplama zevkini yaşamayı unutmayın. Mıknatıs ‘Gel-git’leri… Şekilleri ne olursa olsun, bütün mıknatısların iki kutbu vardır. ‘Kuzey kutbu’ ve ‘Güney kutbu’. Mıknatıslarda görmeye alışık olduğumuz N ve S harfleri, kuzey ve güney kelimelerinin İngilizce’leri olan North ve South kelimelerinin baş harfleridir. Bir mıknatısı ne kadar küçük parçalara bölerseniz bölün, her parçanın yine iki kutbu olur. Aynı kutuplar bir araya geldiği zaman birbirini iterken, zıt kutuplar birbirini çeker. Küçük Bir İllüzyon Gösterisi Malzemeler: Küçük bir metal parçası, mıknatıs, karton veya mukavva. Yapılışı: Öncelikle gösteri yapacaklarınızın yanına yaklaşmadan mıknatısı kazağınızın koluna saklayın. Daha sonra mukavvanın üzerine çay kaşığını koyun. Çay kaşığına dokunmadan onu hareket ettirebileceğinizi söylediğiniz seyircilerinizi yanınıza çağırın. Son olarak da kolunuzu mukavvanın altında sağa sola hareket ettirerek mıknatısı oynatın. Rolünüzde başarılı olursanız arkadaşınızın hayretler içinde kaldığını görebilirsiniz. Sizin İçin Birkaç Soru? Bu yazıyı hazırlarken sizin yerinize merak ettim. Ve yine sizin yerinize birkaç soru ürettim! Bakalım cevaplarını bulabilecek misiniz? 1. Mıknatıs madeni nasıl çıkartılıyor? 2. Mıknatıs madeni, çıkartılırken inşaat malzemelerine yapışmaz mı? 3. Mıknatıs madeni olmazsa mıknatıssız mı kalırız? 6 Ağustos 2008 Четиридесет пирона, четиридесет магнита Можем един прост железен предмет, например пирон, да превърнем в магнит. Най-лесният начин за това е да трием железния предмет в магнит в продължение на 30-40 секунди. След това железният предмет ще проявява свойства на магнит и вие с удивление ще можете да привличате с него други железни предмети. Магнитните посоки Каквито и форми да имат магнитите, те имат два полюса – северен и южен. Те се отбелязват съответно с латинските букви N и S. Те отговарят на първите букви на английските думи за „север” (North) и „юг” (South). Колкото и да се чупи един магнит на помалки парчета, те пак ще имат два полюса. Когато два еднакви полюса се доближат, те се отблъскват, а противоположните полюси се привличат. Едно малко илюзионно шоу Материали: едно малко метално парче, магнит, картон или мукава Изпълнение: Първо, преди да заемете мястото на изпълнение, скрийте магнита в ръкава на пуловера си. После сложете върху картона една чаена лъжичка. Кажете на публиката, която Ви наблюдава, че ще раздвижите лъжичката, без да я докосвате. После движете ръката си под картона, а лъжичката отгоре ще се движи по посока на магнита в ръкава Ви. Ако сте ловък, ще удивите приятелите си с изпълнението. Няколко въпроса за Вас Докато писах този материал, си представих Вас и какви въпроси могат да възникнат. Да видим дали ще им намерите отговор: 1. Как се добива магнитната руда? 2. При добиване на магнитна руда, не залепва ли по багерите? 3. Ако нямаше магнитна руда, без компас ли щяхме да сме? Şumen Dimitır Blagoev İlköğretim Okulunda Etnografya Köşesi Açıldı Ş umen ilinde en büyük ortaokul olan Dimitır Blagoev 3. Ortaokulunda ilde ve ülke çapında ilk etnografi sınıf odası açıldı. Okuldaki Türkçe öğretmeni Günel Şükrü’nün girişimiyle döşenen etnografya köşesinde yazıyla 4 temel etnik grubun milli giysileri sergileniyor. Etnografya köşesinde başka bir yerde göremeyeceğimiz Deliorman Türklerinin milli giyisileri kuklalara giydirilmiş şekilde gösteriliyor. Bundan başka Pomak, Roman ve Bulgar milli giyisileri de toplanmış odada. Bu yıl Şumen’de profesyonel başarılarından dolayı en iyi 10 öğretmenden biri seçilen Günel Şükrü, 24 Mayıs Alfabe Bayramında, Cumhurbaşkanının daveti üzerine Eğitim Bakanlığında takdir aldı. Okulda, 40-45 öğrenciden oluşan üç grup ana dili olarak Türkçe okuyor. Türkçe öğretmeni Günel Şükrü ve öğrencileri iki yıldır Türkiye’deki TED Antalya Koleji öğrencileriyle bağlantı içerisinde bulunuyor ve bu yıl 10 Ekimde Türkiye gezisi planlıyorlar. Okul Müdürü İlka Karova, bu gezi sayesinde Bulgaristan ile Türkiye arasında kültür köprüsü kurmak, karşılıklı tecrübe alışverişinde bulunmak ve diyaloğu güçlendirmek istediklerini dile getirdi. Türk öğrencilerin üstün kabiliyetleri olduğunu söyleyen Karova, geçen yıl Bulgarca ve İngilizce olimpiyatında 2. olan Sevil Ayhan Boz’u buna örnek gösterdi ve öğrencilerin yetiştirlimesinde emeği geçen tüm öğretmen meslektaşlarına teşekkür etti. Mehmet Ömer - Şumen Август 2008 7 SİNİR OTU ЖИЛОВЛЕК İsmail DENİZ M odern tıp şifalı bitkiler hakkında eskiden sahip olduğu katı ve tavizsiz tutumunu artık terk etmek üzeredir. Bilhassa kanser gibi âciz kalınan hastalıklarda, insanları hastahanelerden taburcu edip “yapacak bir şey kalmadı, tıp olarak elimizdeki bütün imkânları kullandık, artık iş Allah’a kaldı” denilen durumlarda devreye giren şifalı bitki üstatlarının vesile olduğu çok enteresan neticeler her ülkede görülmektedir. Bu inkâr edilemeyecek durumlar karşısında modern tıp; daha insaflı davranmaya başlamış ve komplementer tıp (tamamlayıcı tıp) adı altında şifalı bitkilerle de diyalog içine girmeyi kabul etmiştir. Tabiatta bol ve çeşitli olarak bulunmaları yanında yan tesirlerinin de yok denecek kadar az oluşu, şifalı bitkileri gün geçtikçe daha çok aranan kaynaklar durumuna getirmiştir. Sadece bazı kanser türlerinde olduğu gibi modern tıbbın âciz kaldığı durumlarda değil, hemen hemen her türlü hastalığa karşı kullanılabilecek hususî С ъвременната медицина е склонна вече да изостави твърдото отричане на значението на билките, което беше характерно за миналото. Билките вече се прилагат успешно в различни страни в лечението на тежки болести като рака например, за които преди лекарите казваха: „Всичко опитахме, повече няма какво да направим. Божа работа!” Съвременна медицина обръща все поголямо внимание на билките и ги използва като съпътстваща форма на лечение. Освен че са широко разпространени в природата, билките имат много малко странични нежелани ефекти. Затова с всеки изминал ден приложението им в медицината придобива по-голяма популярност. Билките не се използват само при тежки заболявания като тумори, но почти при всички видове заболявания. За целта опитни специалисти приготвят от билки различни лекарства. В много страни по света към фармацевтичните фирми функционират изследователски институти, в които се проучват свойствата на всякакви билки. Полезните съставки от тях се извличат и преработват под формата на лекарства. После с новите лекарства се провеждат изпитания върху опитни животни. Но сред билките има и такива като риган, мащерка, липа и коприва, чиито лечебни свойства са добре известни и без провеждането на научни изпитания, защото в продължение на стотици векове са използвани от лечители и знахари. Но за много други билки се знае още недостатъчно и затова трябва да се внимава с приложението им. Например жиловлекът е билка, която се среща покрай пътищата почти във всяка страна, но неправилно е смятан за плевел. Нека сега да видим каква е ползата от тази неоснователно подценявана билка. Къде вирее? Теснолистият (Plantago lanceolata) и широколистият жиловлек (Plantago major) са обик- 8 Ağustos 2008 terkipler tecrübeli şahıslar новено с височина 40 см. tarafından hazırlanarak hasТой вирее в плодородни talara sunulmaktadır. ниви, планински склонове Dünyanın bir çok ülkeи покрай пътищата в периsindeki özel firmalara bağода от май до септември. lı araştırma enstitülerinin bünyesinde her türlü bitkiЗа какво е полезен? nin tahlili yapılarak içindeki И двата вида жиловлек maddeler tanımlanmakta, са полезни при възпалеmüessir olan kısımları ekstre ние. Съдържащите се в него вещества като аукуedilerek ayrılmakta ve kesin бин, алантоин, флаваноolarak ilâç hâline getirilmesi ид, танини и помагат при için lâboratuar hayvanlarınсърбеж, за съсирване на da denenmektedir. Bunların кръвта и за по-бързото içinde nane, kekik, ıhlamur оздравяване на рани, ve ısırgan gibi artık iyice без да остават белези. meşhur olanlar ise; halk taТази билка съдържа rafından bu tip “bilimsel” още вещества като етеричolduğu iddia edilen proseTabiatta bol ve çeşitli olarak buни масла, витамини А, C dürler beklenmeden kullalunmaları yanında yan tesirlerinin и К, лабензим, инвертин, nılmaktadır. Zira bunların емулсин, силициева кисеde yok denecek kadar az oluşu, bir çoğu tarih boyunca çok лина, фосфорна киселина, uzun bir geçmişe sahip olup, şifalı bitkileri gün geçtikçe daha гликозид. Стритите листа artık iyice itimat edilen bir çok aranan kaynaklar durumuna от жиловлек изпускат веkonuma gelmişlerdir. Fakat getirmiştir. Sadece bazı kanser щество, което предпазва bitkilerin büyük çoğunluğu раната от замърсяване и henüz bu seviyede değildir. türlerinde olduğu gibi modern инфекция, спира кръвоHenüz bütün hususiyetleri tıbbın âciz kaldığı durumlarda течението и стимулира ve müessir maddeleriyle tadeğil, hemen hemen her türlü съсирването на кръвта, nımlanmayan bitkileri daha понижава температуhastalığa karşı kullanılabilecek dikkatli kullanmakta fayda рата, действа антибакvardır. Dünyanın hemen hususî terkipler tecrübeli şahıslar териално. hemen her bölgesinde, yol tarafından hazırlanarak hastalara kenarlarında rastladığımız sunulmaktadır. Жиловлекът може да sinir otu, haksız bir şekilde се използва при yabanî ot olarak ele alınmakследните случаи: tadır. Dikkate alınmayan bu * Контузии като натъртване, повърхностsözde yabanî otun ne derece tesirli şifalı bir bitki ни рани и ухапвания от насекоми. olduğunu hep beraber göreceğiz. * Възпаления на венците. * Кашлица, бронхит, храчки. Nerede yetişmektedir? * Заболявания на стомаха и червата. Sivri sinir otu (Plantago lanceolata) ve yaprak* Инфекции на отделителната система. sız sinir otu (Plantago major) sıklıkla 40 santimetreye kadar büyüyebilir. Özellikle besleyici madКак се преработва жиловлекът? delerin zengin olduğu kırlarda, yamaçlarda ve yol Жиловлекът се бере в периода априлkenarlarında görülmektedir. Bu bitki Mayıs’tan септември, но се използват само листата Eylül’e kadar varlığını sürdürmektedir. му. Подобно на други билки и жиловлекът не бива да се бере покрай шосета, жпNelere iyi gelmektedir? линии и от обработени с химически торове Her iki sinir otu çeşidi de iltihap durdurucu почви. Поради опасността от полепнали özelliğe sahiptir. İhtiva ettiği müessir maddeler вредни вещества от водата или въздуха, не се “Aucubin”, “Allantoin”, “Flavonoid” ve “Tanenбере жиловлек и от места, близки до сметиler” kaşıntıyı giderir, kanın pıhtılaşmasını ve yaща и химически заводи. ranın iyileşmesini sağlayarak, yaranın iz bırakmaАвгуст 2008 9 sını önler. Ayrıca eterik yağ, A, C ve K vitaminleri, labenzim, invertin, emulsin, silisik asit, fosforik asit, glikozid ve müsilaj bu bitkinin ihtiva ettiği diğer maddelerdir. Sinir otunun ezilmiş yaprakları yaraları kirden koruyan ve mikrop bulaşmasını engelleyen bir sıvı salgılar, ateş düşürücü, kramp giderici, antibakteriyel, kan yapıcı, kanama durdurucu tesirleri de olan bu yaprak özünün çok geniş bir kullanım sahası vardır. Bu bitki aşağıdaki rahatsızlıklarda kullanılabilir: * Ezilme ve berelenme gibi harici yaralanmalarda olduğu kadar, açık yara ve böcek sokmalarında. * Diş eti iltihabında. * Öksürük, bronşit ve solunum yollarındaki tıkayıcı balgam şikâyetinde. * Mide-bağırsak hastalıklarında. * İdrar yolu enfeksiyonlarında. Bitki nasıl işlenir? Sinir otu; Nisan-Eylül ayları arası toplanabilir; ancak sadece yaprakları kullanılmalıdır. Diğer şifalı bitkilerde olduğu gibi, sinir otu da, trafiğin yoğun olduğu cadde kenarlarından, demiryolları ve ilâçlanan arazilerden toplanmamalıdır. Bitkilere su veya havadan zehirli madde bulaşabileceğinden, çöp toplama merkezleri veya kimya tesislerinin yakınlarından da toplama yapılmamalıdır. Ayrıca yağmurlu ve rutubetli havada ecza dolabınızı bu bitkilerle doldurmak boşuna olacaktır, çünkü topladığınız bitki hemen küflenebilir. Elde edilen yapraklar taze ve yeşil renkli olmalı ve üzerinde yaprak pası, küf mantarı ve sürme mantarı görülmemeli. Toplanan bitkiyi taşımak için sadece havayı geçiren kâğıt torba, kutu ve karton kullanılmalıdır. Sinir otu, gölgede kalbur veya elek üzerinde kurutulmalıdır. Çünkü bitkinin hava ile azamî teması sağlanmalıdır. Kuruma işlemi iki veya üç hafta sürer. Sinir otu yaprakları çıtır çıtır kuruduğunda, birçok kurutulmuş bitki gibi ışığı az geçiren koyu renkli, kapaklı cam kavanozlarda saklanmalıdır. Sinir otu çayı Bir çay kaşığı kurutulmuş sinir otu yaprağını bir bardak suda kaynatınız ve 10 dakika demlenmesini sağlayınız. Günde üç bardak içiniz. Sıcak içildiğinde, soğuk algınlığı, midebağırsak, solunum ve idrar yolları mukozalarının iltihabında ağrı kesici özelliği gösterir. Ancak bu hususta unutulmaması gereken önemli bir nokta, hiçbir bitki çayının 14 günden 10 Ağustos 2008 Unutulmaması gereken önemli bir nokta, hiçbir bitki çayının 14 günden fazla bir süre içilmemesi gerektiğidir; bazı maddeler doz aşımı yüzünden zararlı duruma geçebilir. Напразно ще е да берете жиловлек и при дъждовно и влажно време, защото събраните листа ще изгният веднага. Събраните листа трябва да са свежи и зелени, без следи по повърхността им от гъбички. Събраните листа трябва да се пренесат с книжна чанта или кутия, която пропуска въздух. Жиловлекът се суши на сянка върху сито или решето, защото трябва да се осигури максимален контакт на растението с въздуха. Сушенето продължава две или три седмици. Както и при други билки, когато листата от жиловлек изсъхнат достатъчно, те се прибират за съхранение в стъклен тъмен буркан с капак, който пропуска малко светлина. Чай от жиловлек Една чаена лъжица изсушен жиловлек трябва да се свари в една чаша вода и след това да се запари за 10 минути. На ден пийте три чаши. Когато се пие топъл, предпазва от изстиване и от инфекции на стомаха, червата, дихателните пътища и отделителната система. Но не бива да се забравя едно важно нещо, а именно, че нито един билков чай не трябва да се консумира повече от 14 дни, защото има опасност от предозиране на някои съставки. Освен това при употреба на толкова силна билка може да се появи неочакван отрицателен ефект и трябва веднага да се потърси лекарска помощ. Например, може да прибегнете до чай от жиловлек за лечение на кашлица при настинка, но да се окаже, че не е проста настинка, а рак на белия дроб и затова обезателно трябва да се прегледате при лекар. Компрес от жиловлек При ухапвания от насекоми, натъртвания и повърхностни рани особено добре действа компрес от пресни листа жиловлек. Листата fazla bir süre içilmemesi gerektiğidir; bazı maddeler doz aşımı yüzünden zararlı duruma geçebilir. Ayrıca bu kadar tesirli şifalı bir bitkiyi bile kullanırken, beklenmedik bir menfî belirti ortaya çıktığında hekime muhakkak danışmak gerekmektedir. Meselâ, sadece üşütmeden dolayı ortaya çıkmış basit bir öksürüğü tedavi etmek için sinirotu çayı kullanırken arkada gizli olan bir akciğer kanserini gözden kaçırma tehlikesine karşı, birkaç gün içinde netice alınmadığı takdirde hastalığın tam olarak teşhis edilmesi için muhakkak hekime müracaat edilmelidir. Sinir otu kompresi Bilhassa böcek sokması, berelenme veya yaralanmalarda taze sinir otu yapraklarından yapılan bir kompres iyi gelmektedir. Sinir otunun yaprakları güzelce yıkanır ve parmakla ezilir. Elde edilen bu bitki preparatı, böceğin soktuğu yere veya yaraya sürülür. Sık sık (her yarım saatte bir) aynı şekilde tekrarlanır. Ezilen yaprakları temiz bir bez veya tülbentten bandaj ile sarmak iyi olur. Ağız içine ait enfeksiyonları tedavi etmek için, ezilmiş taze sinir otu yapraklarıyla beşaltı damla “Echinacea” ve bir kapsül E Vitamini karıştırılır. 25 cm2 büyüklüğündeki bir tülbente bu karışım sarılır ve diş eti ile yanak arasına konur. Bu şekilde saatlerce veya gece boyunca tesirli olabilir. Bronşite karşı şurup Sinir otunun en tesirli ve sık kullanıldığı hastalık bronşittir denilebilir. Bitki çayı olarak veya taze bitkilerden elde edilmiş esanslarından bir karışım olarak iki türlü kullanılabilir. Çay olarak içmek için yapılan bu şurubun içine balgam söktürücü olarak sinir otundan başka, eşit miktarlarda (her birinden 20 gr), sakinleştirici olarak devetabanı çiçekleri (Tussilago farfara), nefes borusunun içini döşeyen kirpikli epiteli uyarıcı olarak rezene bitkisinin meyvesi (Foeniculum vulgare), spazm açıcı olarak öksürükotu kökü (Petasides hybridus), iltihap durdurucu olarak abdestbozanotu kökleri (Sanguisorba officinalis) ve müsekkin olarak Çuha çiçeğinin çiçek kısmı (Primula veris) ilâve edilir. Günde üç kere bir çay fincanı içilir, gerekirse içme kolaylığı için içine bal katılabilir. Ayrıca bu bitkilerden damıtılarak elde edilmiş esanslardan eşit miktarlarda (10 ml) karıştırılarak yapılan ilâç için abdestbozan otu çıkarılarak, yerine iltihap durdurucu olarak sığırkuyruğu (Verbascum nigrum) karıştırılır. Bu karışımdan yine günde üç defa 15-25 damla bir bardak suya damlatılarak içilir. трябва добре да се измият и стрият с пръсти. Така приготвеният препарат се намазва върху ухапаното или нараненото място на всеки половин час. Може да се превърже с бинт или марля. При инфекции на устната кухина се смесват стрита част от листа жиловлек с 5-6 капки ехинацея и една капсула витамин Е. Получената смес се завива в марля с размер 25 кв. см и тампонът се поставя между венеца и бузата. Така може да престои с часове или цяла нощ. Сироп срещу бронхит Жиловлекът се използва най-много за лечение на бронхит. За целта може да се използва под формата на билков чай или на есенция, извлечена от пресни листа. При приготвянето на чай може да се добавят в същото количество (примерно по 20 гр) и други билки с отхрачващо въздействие като подбел (Tussilago farfara), плод от резене (Foeniculum vulgare), които активизират власинките по повърхността на дихателната тръба, корен от лечебна чобанка (Petasides hybridus), която намалява спазмите, корен от лечебна динка (Sanguisorba officinalis), която спира инфекцията, и цвят от лечебна иглика (Primula veris), която действа успокоително. Пие се три пъти на ден, като може да се подслади с мед. Освен това смес в равни части от есенция от тези билки (10 ml) може да се разбърка с черен лопен (Verbascum nigrum). 15-25 капки от тази смес се капват в една чаша вода и се пие три пъти на ден. Август 2008 11 Televizyon Seyrederken Önemli Tavsiyeler Важни правила при гледане на телевизионни предавания Çocuklar için çok önemli Olumsuz görüntü veya olaylar karşısında kanalı değiştirmek çocuklar için çok önemli bir mesajdır. Çocuk, “Demek ki bu yapılan yanlış!” diyebilir. Ancak aile sessiz kalırsa çocuk bunu oradaki olumsuzluklara ailenin onayı gibi algılayabilir. Sürekli tetikte olun Çocuklarınızı televizyon karşısında savunmasız bırakmayın. Ellerine kumandayı verip televizyonla baş başa bırakmayın. Onun seyredeceği programları önceden belirleyin. Eğer mümkünse eve bir VCD veya DVD alarak kontrollü bir şekilde ne izleyeceğini siz belirleyin. Seyrettiğiniz dizileri tartışın İzlediğimiz dizilerde alışık olmadığımız yaşantılara şahit oluyoruz. İlk önce gördüklerimizin bazılarını yadırgıyor; ama daha sonra alışıyoruz. Günlük hayatta gördüğümüzde yadırgadığımız şeyleri dizilerde sık sık görüyor ve bizde yaptığı alışkanlık nedeniyle artık yadırgamamaya başlıyoruz. Televizyon seyrederken suskun ve pasif seyretmemeli, birlikte olduğumuz kişilerle seyrettiklerimizi yorumlamalıyız. Hatta gerekiyorsa kanalı bile değiştirmeliyiz. 12 Ağustos 2008 Важно е за децата Много важно е да сменим програмата, когато видим, че се излъчва нещо нагативно по нея. Чрез тази наша постъпка детето ще си направи извода: “Значи това, което показват е грешно!”. Ако семейството гледа всичко без да подбира качеството му, детето също ще приема гледаните неща като нормални, ще си мисли, че са му позволени. Бъдете винаги нащрек Не оставяйте децата си сами без контрол пред телевизора. Не им позволявайте произволно да сменят каналите. Избирайте предварително предаването, което ще гледат. Ако е възможно, пускайте им само подбрани неща по VCD или DVD, за да знаете какво гледат. Коментирайте сериалите, които гледате Във филмите и сериалите, които гледаме понякога срещаме необичайни за нашето ежедневие постъпки или случки. Може би отначало гледаме пренебрежително на тях, но после свикваме. Свикваме дори с неща, които избягваме или упрекваме в нормалното си ежедневие. Те започват да не ни правят впечатление. Когато гледаме телевизия, не бива да сме пасивни към всичко, което ни се предлага. Хубаво е да коментираме с останалите това, което гледаме, дори ако е необходимо да сменим програмата. FINDIKLI DÜĞME KURABİYE КУРАБИИ СЪС ЛЕШНИЦИ Malzeme: 1 paket margarin, 4 çorba kaşığı pudra şekeri, 1 paket kabartma tozu, 1 vanilya, 1 limon kabuğu rendesi, 1 yumurta sarısı, aldığı kadar un Üzeri için: 1 yumurta akı, dövülmüş fındık, böğürtlen marmelatı Hazırlanışı: Karıştırma kasesine iyice yumuşamış margarini alın. Üzerine pudra şekerini, kabartma tozunu, vanilyayı, limon kabuğu rendesini, yumurta sarısını ve yavaş yavaş alabildiği kadar unu ekleyin. Hamur toparlanınca ceviz büyüklüğünde kopartıp yuvarlayın. Önce yumurta akına daha sonra pirinç fındığa batırın. Ortasını parmağınızla çukurlaştırıp tepsiye alın. 170 derecede pişirin. İlk sıcaklığı geçtikten sonra içine marmelat doldurun. Необходими продукти: 250 гр маргарин (може и краве масло), 4 супени лъжици пудра захар, 1 пакетче бакпулвер, 1 ванилия, 1 настъргана кора от лимон, 1 жълтък, брашно, колкото поеме За отгоре: 1 белтък, смлени лешници, мармалад от къпини Начин на приготвяне: поставете в съд за месене омекналият маргарин или масло. Прибавяйте подред пудра захар, ванилия, настъргана лимонова кора, жълтък, и по малко от брашното, докато омесите меко тесто. След като се оформи тестото, вземайте малки късчета (колкото орех), оформяйте курабийките на топки, които потапяте първо в белтък, след това ги оваляте в смлените лешници и подреждате. Преди да поставите в тавата за печене, с помощта на единия си пръст правете дупка, която ще запълните с мармалад след като курабиите се изпекат. Печете на 170 градуса. Може да ги запълните с мармалад след като леко поизстинат. Храбрият оловен войник Ханс Кристиан Андерсен И маше някога двайсет и пет оловни войници, които бяха направени от една стара оловна лъжица. Те държеха пушките си на рамо, стояха с дигнати глави и бяха облечени в червени мундири, украсени със синьо — да, чудно хубави бяха тия войници! Първите думи, които те чуха, когато отвориха капака на кутията им, бяха: „Ах, оловни войници!“ Тия думи извика едно малко момченце и запляска с ръце. То получи оловните войници за рождения си ден и веднага започна да ги нарежда по масата. Всички войници бяха съвсем еднакви, само един от тях не приличаше на другите: той имаше само един крак, защото беше излян последен и оловото не бе стигнало за него. 14 Ağustos 2008 Но той стоеше върху единия си крак също тъй здраво, както и останалите, и тъкмо поради тая причина изглеждаше най-интересен от всички. На масата, където малкото момченце нареди войниците, имаше и много други играчки, ала най-хубава от всички беше един картонен палат. През малките прозорци можеше да се надникне вътре в залите. Пред самия палат се виждаха мънички дръвчета около едно парченце огледало, което представляваше езеро. По езерото плуваха и се оглеждаха восъчни лебеди. Това беше чудно хубаво, но найхубаво от всичко беше едно момиченце, което стоеше посред разтворените врати на палата. То беше изрязано от хартия и бе облечено в копринена рокличка. През рамото му се спущаше тясна синя панделчица, а на гърдите му светеше блестяща звезда, голяма колкото цялото му лице. Момиченцето стоеше на един крак, с протегнати ръце — то беше балерина, а другият му крак бе дигнат тъй високо, че нашият оловен войник съвсем не можеше да го види. Той си помисли, че хубавицата е също като него с един крак. — Ето жена за мен! — каза си той. — Само че тя, както изглежда, е от благородно семейство, живее в палат, а аз имам само една кутия, в която сме натъпкани двайсет и пет души — там няма никакво място за нея! Но все пак нека се опитам да се запозная. И той се скри зад табакерката, която също стоеше на масата. Оттук войникът можеше да наблюдава отлично чудната балерина, която продължаваше да стои на един крак, без да губи равновесие. Късно вечерта сложиха в кутията всички други оловни войници и всички хора в къщата легнаха да спят. Сега играчките започнаха сами да играят „на гости“, „на война“ и на криеница. Оловните войници заблъскаха капака на кутията, те също искаха да играят, но не можеха да излязат. Малкият Троши-Орешко се премяташе, калемът скачаше върху плочата. Дигна се такъв шум и олелия, че и канарчето се събуди и започна също да говори, само че в стихове. Не мръднаха от местата си само балерината и оловният войник: тя стоеше както по-рано издигната на пръстите си, с протегнати ръце, той пък държеше бодро пушката си и не сваляше очи от нея. Удари дванадесет часа. Щрак! — и табакерата се отвори. В нея имаше не тютюн, а едно малко таласъмче. Каква изненада! — Хей, войниче! — извика таласъмчето. — Какво си ококорил очи? Оловният войник се престори, че не чува нищо. — Чакай, аз ще ти дам да разбереш! — рече таласъмчето. На сутринта децата станаха и сложиха оловния войник на прозореца. Изведнъж — дали от таласъмчето или от вятъра — прозорецът се отвори и на- шият войник полетя с главата надолу от третия етаж. След миг той стоеше върху уличната настилка, обърнат с едничкия си крак нагоре: главата и пушката му се бяха забили между камъните. Момченцето и прислужницата изтичаха веднага долу да го търсят, но въпреки всички усилия не можаха да го намерят. Те насмалко щяха да настъпят оловния войник и все пак не го забелязаха. Ако той им беше извикал: „Тук съм!“ — те, разбира се, щяха да го намерят веднага но той сметна за неприлично да крещи на улицата: нали носеше мундир! Закапаха дъждовни капки. Капка след капка, докато най-сетне плисна пороен дъжд. Когато времето се проясни отново, дойдоха две улични хлапета. — Я — каза едното. — Оловен войник! Да го пуснем да плува! И те направиха от вестник малка лодчица, сложиха в нея оловния войник и я пуснаха във водата. Хлапетата тичаха отстрани и пляскаха с ръце. Господи, какви вълни шумяха във водата! След такъв проливен дъжд потокът, разбира се, беше буен. Лодчицата подскачаше и се въртеше на всички страни така, че оловният войник трепереше цял, но се държеше храбро: с пушка на рамо, с дигната глава, с изпъчени гърди. Лодката заплува под някакви дълги мостове; стана тъй тъмно, като че оловният войник попадна отново в кутията си. „Къде ли отивам? — помисли си той. — Да, за всичко туй е виновно само таласъмчето! Ах, защо не е сега с мен поне оная хубавица, пък ако ще да стане и два пъти по-тъмно!“ В тоя миг отнякъде изскочи един голям плъх. — Имаш ли паспорт? — попита той. — Дай си паспорта! Но оловният войник мълчеше и стискаше здраво пушката си. Лодката се носеше, а плъхът тичаше след нея. У, как скърцаше той със зъби и как крещеше на тресчиците и сламчиците във водата: — Дръжте го! Дръжте го! Той не е платил, не си е показал паспорта! Август 2008 15 Но потокът носеше лодката все по-бързо и по-бързо и оловният войник вече виждаше светлина отпреде си, когато изведнъж се чу такъв страшен шум, който би смутил и най-големия храбрец. Представете си — на края на моста водата се изливаше в един голям канал! За оловния войник това беше също тъй страшно, както за нас е страшно да се приближаваме с лодка към бездната на някой стръмен водопад. Да се върне назад беше невъзможно. Лодката с оловния войник се плъзна надолу. Войникът не мигна дори с око. Лодката се завъртя… веднъж, двапъти, напълни се с вода и започна да потъва. Оловният войник се скри до гуша във водата. И още по-дълбоко… Водата покри главата му! В тоя миг той си спомни за хубавицата: да, той не ще я види вече. В ушите му звучеше бойната песен: Върви напред, войниче, не бой се от смъртта! Хартията се разкъса, оловният войник падна на дъното и в същия миг една риба го глътна. Каква тъмнина! Тук беше още по-лошо, отколкото под моста. Но оловният войник се държеше храбро и здраво стискаше пушката си. Рибата се мяташе насам-натам, правеше страшни скокове и изведнъж замря като ударена от мълния. Блесна светлина и някой извика: — Оловният войник! Един рибар бе уловил рибата, беше я занесъл на пазара, сетне тя попадна в кухнята и прислужницата я разпра с един 16 Ağustos 2008 голям нож. Прислужницата хвана оловния войник с два пръста и го занесе в стаята, където всички се насъбраха да видят чудния пътешественик. Но оловният войник не се възгордя от това. Сложиха го на масата и колкото и чудно да изглежда, той се намери в същата стая, видя същите деца, същите играчки и великолепния дворец с хубавичката балерина! Тя стоеше, както и порано, на един крак, а другият беше издигнат високо във въздуха. Оловният войник се трогна и едва не зарони сълзи от олово, но се въздържа, защото туй беше неприлично. Той гледаше хубавицата, а тя него, без да си кажат нито думица. Изведнъж едно от децата хвана оловния войник и без всякаква причина го хвърли право в печката. Навярно и за туй беше виновно таласъмчето! Оловният войник се окъпа в светлина, стана му ужасно топло от огъня ли или от любовта и той сам не знаеше. Боята му се смъкна съвсем, той цял побеля — от пътуване или от скръб — кой знае? Той гледаше балерината, а тя — него; той чувствуваше, че се разтапя, но продължаваше да стои храбро с пушка на рамо. Изведнъж вратата на стаята се разтвори, вятърът грабна балерината и тя отлетя като силфида (въздушен дух) право в печката при оловния войник, светна за миг и изчезна! А оловният войник се стопи и стана на топчица. На другия ден прислужницата намери в пепелта на печката едно малко оловно сърчице. От балерината пък бе останала само звездата, но и тя беше почерняла като въглен. От интернет Büyük idealler taşıyan genç sporcu: Arif Sami Taner Mehmed-Plovdiv K arşımda kıpır kıpır, gözleri ümit dolu bir genç; Arif Sami. Henüz onaltı yaşında olmasına rağmen “boyundan büyük işlere” imza atmış, bir o kadar büyük projeleri de hedeflemiş, azim ve gayretle onları başaracağına inanıyor. Büyüklerimiz Arif’e tarif gerekmez demiş, fakat biz kardeşimizi şöyle bir tanıyalım, ola ki, biz de Arif gibi oluruz. Arif Sami, Plovdiv ‘Hristo Gyulemetov Lisesi’ 10.sınıf öğrencisi. Henüz 8 yaşındayken futbol ile tanışır ve o gün bu gün kendini bu spordan alamaz. Arif’in heyecanını gözetleyen ve paylaşan annebabasından başka daha iki erkek kardeşi var. Arif’in babası Sami Bey, oğlunun daha 7-8 yaşlarındayken çok hareketli olduğunu, topla ilişkisinin sıcaklığını, çabukluğunu gözlemler ve F.K. ‘Maritsa’ takımının altyapı seçmelerine gönderir. Profesyonel bir kulüpte kendi yaşıtlarıyla futbol antrenmanlarına başlayan Arif, sırasıyla F.K Botev, F.K Spartak ve en son F.K Brestnik kulüplerine transfer olur. Tabi ki biz bu transferleri yazıda çok kolay gerçekleştirdik, ama bu iş o kadar da kolay olmuyor. Buna en iyi ceva- bı Arif’ten alıyoruz. “Top oynamayı, koşmayı ve hatta boks sporunu çok seviyordum.” diyor Arif ve devam ediyor “Bunların arasından bir tanesini tercih etmeliydim. Benim için zor bir seçimdi fakat ailem bana destek oldu ve ben en kral sporu seçtim ‘Futbolu’.” Arif spora ayırdığı kadar okuluna da zaman ayırmayı ihmal etmiyor. Başarıyla her yıl okulunu tamamlayan Arif, kitap okumayı da çok seviyor. Performansını koruyabilmesi için Arif haftada takımıyla birlikte 5 gün maç oynuyor ve 6. gününde ise kontrol maçı yapıyor. Her sezon olduğu gibi bu yıl da Arif’i heyecan dolu günler içeren kamp günleri bekliyor. Kulüplerde antrenmanlarına devam ederken Plovdiv’de gerçekleştirilen yerel ve milli düzeydeki koşulara da katılır Arif. Buralardan da toplam 5 madalya ve 3 takdirname kazanır. Milli Koşu ‘Sveti Georgi’, Plovdiv Belediyesi Öğrenci Oyunları-2006, Sağlık istiyorsak Spor yapmalıyız-2005 gibi etkinlikler Arif’in spor dalında elde ettiği başarılardan sadece birkaçı. Bu ödüller onun profesyonel oyuncu hayatı adına bir şekerleme gibi gelmiş. Fenerbahçe takımını tutan Arif’in ideali Hakan Şükür gibi yıldız ve saygın bir sporcu olmak. Diğer bir hayali ise Türkiye’deki bir takımda oyuncu olmak. Август Юли 2008 17 İNSAN HAYATI DEĞERLİDİR Derleyen: Şevki ŞEN Ч О В Е Ш К И Я Т Ж И В ОТ Е Ц Е Н Е Н J ack yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 50 olduğu yerde 73 ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi? Jack arabasını sağa çekti. “İnşallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer” diye düşünüyordu. Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Bob? Bu Polis Kiliseden Bob değil mi? Jack iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Kiliseden tanıdığı bir Polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için. “Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç” “Merhaba Jack” Bob gülümsemiyordu. “Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın” “Evet öyle” Bob umursamaz görünüyordu. “Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca Diana bana bu akşam Patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?” “Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrı- 18 Ağustos 2008 П реди да намали, Джак погледна скоростомера: вместо да караше с максимално допустимата скорост от 50 км/ч, караше със 73 км/ч. Сега за четвърти път през последните четири месеца го спираше пътната полиция. Как може един човек да е без никакъв късмет! Джак отклони колата вдясно, мислейки си: „Дано сега покрай мен профучи с по-голяма скорост друга кола.” Полицаят слезе от колата с дебел бележник. Боб? Та полицаят не беше ли Боб от църквата? Джак се сви в седалката си. Положението беше по-лошо от една обикновена глоба. Един полицай, с когото се познават от неделните служби в църквата, го спираше, независимо, че са познати. И то за превишена скорост. „Здравей, Боб. Интересно е, че се виждаме в такава ситуация.” „Здравей, Джак.” – усмихна се Боб. „Хвана ме, докато бързам да се прибера при жена ми и децата...” „Да, така е.” – отговори Боб, без да даде и грам надежда. „Последните дни все се прибирах късно. Децата ми отдавна не са ме виждали. А жена ми Диана ми беше казала, че тази вечер ще ядем говеждо с картофи. Разбираш какво искам да ти кажа, нали?” „Да, разбирам какво искаш да ми кажеш. Освен това съм наясно, че не спазваш правилника “Hayat çok değerli, sürekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve başkalarının hakkına saygı göster. Hiç bir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan hayatını asla…” ca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum” diye cevapladı Bob. “Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli” diye düşündü . Jack “Beni kaç ile giderken yakaladın?” “Yetmiş. Lütfen arabana girer misin?” dedi Bob. “Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda Takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum.” “Lütfen Jack, arabana gir” diye üsteledi Bob. Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu. “Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatını istemiyor ki” diye düşündü Jack. Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamın yanına oturmaktansa, bir kaç Pazar Jack kiliseye gitmeyecekti. Bob kapıyı tıklatıyordu. Jack arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Bob Jacka bir kağıt verdi ve gitti. “Ceza değil bu” diye kendi kendine söylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu: “Sevgili Jack, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 ay hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp onları tekrar koklayabildi. Ama ben... Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kere de başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hala kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Jack, tek bir oğlum kaldı” Jack 15 dakika kadar bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı. Bob’un yazdıklarına kendi düşüncelerini ilave etti: “Hayat çok değerli, sürekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve başkalarının hakkına saygı göster. Hiç bir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan hayatını asla…” за движение.” – отговори Боб. „Олеле! Тази тактика май няма да свърши работа. Трябва да я сменя.” – помисли си Джак. „С каква превишена скорост ме хвана?” „70. Би ли влязъл в колата си.” – каза Боб. „Ама чакай, Боб, когато те забелязах, погледнах скоростомера – карах само с 65 км/ч.” „Моля те, Джак, качи се в колата си.” – настоя Боб. Джак се качи притеснен в колата си. Затвори с трясък вратата. Боб пишеше нещо в бележника си. „Защо Боб не му иска шофьорската книжка и документите за колата?” – мислеше си Джак. Каквото и да стане Джак реши вместо да седи в църквата до този човек, да не ходи няколко пъти на неделна служба. Боб почука на вратата. Джак смъкна стъклото на вратата с 5 см. Боб му подаде една хартийка и си отиде. „Това не е глоба.” – каза си Джак и се зарадва. Беше една бележка и в нея пишеше следното: „Драги Джак, имах една дъщеря. Когато беше на шест години, беше убита от човек, който шофираше с превишена скорост. Заради тази катастрофа човекът беше наказан с три години затвор. Когато излезе от затвора, този човек прегърна децата си, целува ги. Но аз... но аз никога няма да мога пак да прегърна и целуна дъщеря си. Трябва да дочакам мига, в който ще се видим на небето. Опитах се хиляди пъти да простя на този човек. И хиляди пъти си мислех, че съм простил. Може би е така, но дъщеря ми е в мислите ми. Моля те, моли се за мен и внимавай, че ми е останал само един син!” Джак не можа да се помръдне от мястото си 15 минути. После се съвзе и бавно се прибра вкъщи, където прегърна силно децата и жена си. Към написаното от Боб той си помисли: „Животът е много ценен. Постоянно внимавай! Карай внимателно кола и зачитай правата на другите! Никога не забравяй, че можеш да си купиш колкото си искаш коли, но никога не можеш да купиш нов човешки живот...” Август 2008 19 Türkçe - Edebiyat DEYİMLERİN ÖYKÜSÜ - 2 Derleyen: Emre Adem AĞZINDAN BAKLAYI ÇIKARMAK Sabrı tükenip, o zamana kadar söylemediğini söyleyivermek anlamında bir deyim. Eski zamanlarda çok küfürbaz bir adam varmış. Memleketin müftüsü bu adamı çağırıp sık sık nasihat edermiş. Küfür edeceği sırada aklına gelip, vazgeçmesi için de ağzında bir bakla tanesi tutmasını önermiş. Bir gün yine müftü efendi bu adama nasihat ederken, münasebetsizin biri içeri girmiş ve müftüye sormuş: -Müftü efendi, sağdıcım öldü. Bana mirasının kaçta kaçı isabet eder? Canı sıkılan müftü, küfürbaza dönmüş: -Çıkar ağzından şu baklayı da, bu herife gerekli cevabı kendi usulüne göre sen ver, demiş. İPE UN SERMEK İstenilen işi yapmamak için çeşitli bahaneler uydurmak, güç koşullar öne sürmek, güçlük çıkarmak anlamında bir deyim. Nasreddin Hoca’nın, aldığını bir türlü geri vermeyen ya da kırık dökük, delik, kopuk, sakat olarak geri getiren bir komşusu Hoca’dan bir gün urgan ister. Hoca da ‘Bizim hanım biraz evvel urganın üzerine un serdi, veremeyiz.’ der. Komşusu güler; ‘Aman hocam, hiç urgan üstüne un durur mu, ipe un serilir mi?’ diye sorunca, Hoca cevabı yapıştırır. ‘Neden serilmesin. Vermeye gönlüm olmayınca, ipe un da serilir elbet.’ FOYASI MEYDANA ÇIKTI Aslı astarı araştırıldı, hilesi meydana çıktı anlamında bir deyim. Kuyumcular süs eşyalarında kullandıkları elmasların arkasına, ‘foya’ denilen bir madde sürer, ayna gibi, ışığı yansıtarak, daha çok parlamasını sağlarlar. Zamanla bu foya dökülür, taş da eski parlaklığını yitirir. Buna foyası çıkmış derler. Bunun gibi, hilekâr kişilerin yalanları ortaya çıkınca, aynı deyim kullanılır. ELİNE SU DÖKEMEZ İki kişiyi karşılaştırırken, daha önemsiz, değersiz, yeteneksiz, geri gördüğümüz kişi için, ‘ötekinin eline su bile dökemez deyimini kullanırız. Eskiden, namaz abdesti alınırken, abdest alan 20 Ağustos 2008 kişi, bir usta ise, çırakları, kalfaları, Medrese hocası ise mollaları, öğretmen ise öğrencileri, eline ibrikle su dökerek abdest almasına yardımcı olurlardı. Böyle önemli bir kişinin eline, yolu yordamınca, ibrikten su dökmek için, o kişiye biraz yakın olmak, onun yanında iyi kötü bir yer almış bulunmak gerekirdi. Yoksa her önüne gelenin yapacağı iş değildi. İşte bu nedenle, iki değerli kişi ölçülürken, bilgisi, yeteneği, zekası daha az olan için, bu deyim kullanılır. ATEŞ ALMAĞA MI GELDİN? Ziyaretini çok kısa tutan, gelir gelmez gitmeye kalkan kişiye söylenen, ‘çok çabuk gidiyorsun’ anlamında bir deyim. Eskiden kibrit yokmuş. Ateş sönünce, ateş küreği ile komşuya gidilir, bir parça ateş alınırmış. Ateş almak için komşuya geçen kadınlar, kürekteki ateş sönmesin diye oturup çene çalamazlar ve acele ederlermiş. Kapıdan içeri girmeyerek, kısa bir konuşmadan sonra gitmek isteyen ziyaretçilere: -Ateş almaya mı geldin? denmesi de işte bu devirlerden kalmadır. ÇİL YAVRUSU GİBİ DAĞILMAK Topluluk halinde bulunan insanların, hayvanların her birinin bir yana dağılması anlamında bir deyim. Keklik kuşunun bir adı da çildir. Tüylerindeki benekler yüzünden bu isim verilmiştir. Dişi keklik yavru çıkarınca, onlarla hiç ilgilenmez, kendi başlarına bırakır. Yumurtadan çıkan yavrular, seke seke çevreye dağıldıklarından, sözün buradan kaynaklandığı söylenebilir. BAL MUMU YAPIŞTIRMAK Yapılacak bir işi unutmamak için kullanılan mecazi bir deyim. Eskiden öğrenciler, mahalle mektebinde okurken, kitapta, derslerinin yarım kaldığı satırın başına, nohut veya mercimek kadar bir balmumu yapıştırır, ertesi ders, oradan devam ederlermiş. Bu balmumu, dersin nerede kaldığını unutmamak için bir işaretti. Günlük yaşamda da önemli olayları kastederek, ‘unutmamak için balmumu yapıştırdım’ sözünü mecazi olarak kullanırız. ELİ KULAĞINDA Hemen, az sonra beklenen işler için kullanılan bir deyim. İslamiyet’in ilk yıllarında ezan okunurken. Mekkeli müşrikler (inanmayanlar) alay ettikleri ve okuyanı şaşırttıkları için, ilk müezzin Bilal Habeşi, elleri ile kulaklarını tıkayarak okurdu. Birisi yanındakine, ‘Ezan okundu mu?’ diye sorduğu zaman, eğer ezan çok yakın ise, diğeri şöyle cevap verir: ‘Hayır okunmadı ama, eli kulağında.’ Olması çok yakın işler için hemen, eli kulağında gibi sözlerin kullanılması buradan kalmıştır. DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK Daha fazla kazanacağını daha iyisini elde edeceğini umarken, elindekinden olmak anlamında bir deyim. Dimyat Mısır’da Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir. Eskiden Mısır’ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye’ye gidermiş. Dimyad’a pirinç almaya giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdeniz’de Arap korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar. Binbir müşkülât içinde Türkiye’ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş. İstanbul’dan kalkmış memleketi olan Karaman’a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak sözünün aslı buradan kalmıştır. DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN Aslında doğru dürüst bir işle meşgul değilken, öyleymiş gibi göstermek; boş durmamak için yapılan, fazla kârı olmayan işler hakkında söylenen bir deyim. Nasreddin Hoca, yumurtanın sekizini bir akçeye alır, dokuzunu bir akçeye satarmış. Hoca’nın bu acayip ticaretini görenler, nedenini sormuşlar. Hoca da cevaben: -Dostlar alışverişte görsün... demiş. ÇATTIK BELAYA MÜSTEFİLATUN Çapraşık, içinden çıkılması kolay olmayacağı anlaşılan bir durumla karşılaşıldığını anlatan bir deyim. Vaktiyle İzmir lisesinde edebiyat sınavına giren bir öğrenciden, müstefilatun vezninde bir kelime söylemesini istemişler. Çocuk düşünmüş, bir türlü bulamamış. ‘Çattık belaya müstefilatun’ diye mırıldanıyormuş. Öğretmenlerden birinin kulağına gitmiş. ‘Ne dedin, ne dedin? Bir daha söyle’ demiş. Zavallı öğrenci bir kabahat işlediğini sanarak: ‘Yok efendim, ben bir şey demedim’ deyince, gülmüşler: ‘Oğlum, işte buldun, (çattık belaya) kelimesi müstefilatun veznindedir.’ diye, iyi not vermişler. ATEŞ PAHASI Çok pahalı anlamında kullanılan bir deyim. Kanuni Sultan Süleyman, adamlarıyla avlanmaya çıkmış. İstanbul çevresinde avlanırken oldukça uzaklaşmışlar. Hava birden bozmuş ve çok şiddetli bir yağmura tutulmuşlar. Islanmış ve üşümüş olarak bir kömürcü kulübesine sığınmışlar. Her ne kadar kendilerini tanıtmak istemeseler de kömürcü işi anlamış. Bunlara hemen bol ateş yakmış, ısıtmış, sıcak bir şeyler ikram etmiş. Gidecekleri sırada, Sultan Süleyman, kömürcüye ateş yaktığından dolayı kaç para borçları olduğunu sormuş. O da: -‘Bin altın’ demiş. Parayı çok fazla bulan veziri: -‘Bu ateşin ücreti çok pahalı’ demesi üzerine padişah: -‘Bu ateş deydi pahasını da verin’ demesi üzerine bu deyim ‘ateş pahası’ olarak Türkçe’ye yadigâr kalmıştır. EŞEK SUDAN GELİNCEYE KADAR DÖVMEK Adamakıllı dövmek anlamında kullanılan bir deyim. Balkan Harbi sıralarında cephedeki bir askeri birlikte su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin ederdi. O zamanlar, mekkare katırlarından başka adına karanfil kolu denilen, merkepli nakliye kolları da vardı. Her bölüğe de bir merkep tahsis edilmiş. Saka neferleri bu eşeklere yükledikleri fıçılarla, ordugâha yarım saat uzaklıktaki bir pınardan su taşırlarmış. Bölüklerden birisinin saka neferi çok saf ve tembel imiş. Bir gün pınar başında yatmış, uyumuş. Eşek de çimenler üzerinde otlarken uzaklara gitmiş. Uyandığı zaman akşam olmak üzere imiş. Merkebi aramış, bulamamış. Koşarak bölüğe gelmiş. Susuzluktan kıvranan bölüğün çavuş ve onbaşıları sakayı yakaladıkları gibi, bölük kumandanı alaylı yüzbaşının karşısına çıkarmışlar. Çok sert ve aksi bir adam olan yüzbaşı saka neferini sorguya çekmiş. Neticede uyuduğunu ve eşeğini kaçırdığını öğrenince, hemen etrafa atlılar çıkarıp eşeği aratmaya göndermiş. Sakayı da çadırın direğine bağlayıp başlamış dayak atmaya. Can acısı ile avaz avaz bağıran saka: - Aman yüzbaşım, ölüyorum, bir daha uyumayacağım. Artık dövme! diye yalvardıkça, yüzbaşı: - Acele etme, daha eşek bulunamadı. Eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyeceksin ki bir daha eşeğine sahip olup, muharebe yerinde, vazife başında uyumayacaksın... demiş. Август 2008 21 Temmuz 22 Ağustos 2008 Август Юли 2008 23 От книгата Месневи на Руми Mevlana’nın Mesnevi’sinden AKlLLl PAPAĞAN УМНИЯТ ПАПАГАЛ B ir zamanlar zengin bir tüccarın güzel sesli bir papağanı vardı. Adam onu yıllar önce bir satıcıdan yüklü miktarda bir paraya satın almıştı. Papağan o günden sonra zengin tüccarın en yakın can yoldaşı olmuştu. Adam, bu durumdan çok memnundu. Fakat papağan için durum böyle değildi. Gerçi sahibi ona iyi bakıyordu, ama o hürriyetinden mahrumdu. Bir kafes içinde ömrünü geçirmek hiç hoş değildi. Tüccar, bir gün Hindistan’a gitmeye karar verdi. Yol hazırlığına başladı. Derken yola çıkacağı gün geldi. Ev halkıyla vedalaştı. Hepsine tek tek sordu: - Söyleyin bana, size gelirken ne getireyim, neler istiyorsunuz? Tüccarın bu sözü üzerine herkes isteklerini söyledi. Sıra papağana gelmişti. O da ev halkından biri sayılırdı. - Söyle bakalım güzel kuşum, sana ne getireyim? Papağan boynunu büktü. Adamın yüzüne şöyle bir baktı ve: - Madem ki Hindistan’a gidiyorsunuz. Orada birçok papağan göreceksiniz demektir. Onlara benim halimi anlatın ve selamımı söyleyin. Hepsini çok özlediğimi anlatın. Deyin ki onlara: Gökyüzünde bir de benim için uçsunlar, gül bahçelerinde yeşiI ağaçlar arasında benim için de gezsinler, dedi. Adam: - İstediğin bu olsun, dedi. İlk gördüğüm papağana bunları söyleyeceğim. Günler süren uzun bir yolculuktan sonra tüccar, Hindistan topraklarına ulaştı. Biraz dinlenmek için bir ağacın altına oturdu. Az sonra birkaç papağan da gelip ağaca kondu. Şarkı söylemeye başladı. Adam bir süre onları dinledi. Onları dinlerken de kendi papağanının söylediklerini hatırladı ve papağanlara şöyle dedi: - Ey güzel sesli kuşlar. Size papağanımın selamı var. Hepinizi çok özlemiş. Dedi ki kardeşlerim benim için de uçsunlar gökyüzünde ağaçlarda benim için de şarkılar söylesinler, gül bahçelerinde benim için de gezsinler. Bu sözleri duyan papağanlardan birisi tir tir titremeye başladı. Az sonra da nefesi kesildi, düştü öldü. Tüccar bu duruma çok üzüldü. Verdiği haberden dolayı pişmanlık duydu. Kendi kendine şöyle dedi: - Herhalde bu papağan benimkinin akrabalarından birisi. Onun hasretine dayanamayıp öldü. Yapılacak bir şey yoktu. Adam şehre girdi. Alış 24 Ağustos 2008 И мало едно време един богат търговец, който имал красив говорещ папагал. Търговецът го бил купил на времето срещу солидна сума. Оттогава папагалът бил верен спътник на търговеца, който бил щастлив от това положение. Но папагалът не бил на същото мнение. Е, господарят му се отнасял добре с него, но бил лишен от свободата си. Никак не му допадало да изживее живота си, затворен в клетка. Един ден търговецът решил да отиде в Индия. Започнал да се приготвя за път. И ето, че денят за потегляне дошъл. Търговецът се сбогувал с ближните си. Попитал всекиго поотделно: - Кажете ми какво да ви донеса на връщане, какво искате? Всички отговорили какви са им желанията. На свой ред папагалът като пълноправен член на семейството казал: - Щом отивате до Индия, там ще видите много папагали. Разкажете им за моята участ и им предайте сърдечния ми поздрав. Кажете им, че много ми е домъчняло за тях. Кажете им още заради мен да летят в небесната шир, да се разхождат на воля сред розовите градини.” Мъжът рекъл: - Добре, така да бъде. Ще разкажа всичко това на първия срещнат папагал. След дълго пътуване търговецът най-сетне стигнал до Индия. Седнал под едно дърво да си почине. След малко долетели и кацнали на дървото няколко папагала. Запели. Човекът ги послушал известно време. Докато ги слушал, се сетил за заръката на своя папагал и казал на папагалите: - Хей, песнопойни птици! Имате сърдечен поздрав от моя папагал. Домъчняло му е за вас. Каза да летите заради него в небесната шир, да пеете песни по дърветата, да се разхождате на воля сред розовите храсти в градините. Като чули думите му, единият от папагалите започнал да трепери. След това дъхът му спрял и паднал мъртъв на земята. Търговецът много се разтревожил от случилото се. Съжалил, че е предал поздравите на своя папагал и си казал: - Сигурно този папагал е роднина на моя папагал. Не можа да прежали тъгата му и умря. Но какво да стори, човекът отишъл в града. Изтъргувал това-онова и се запътил да се прибира в verişini yaptı. Ülkesine dönmek üzere yola çıktı. Yakınlarının istediği her şeyi almıştı, ama papağanına ne diyecekti. Kara kara bunu düşünüyordu. Ev halkı tüccarı sevinçle karşıladı. Hele getirilen hediyeler hepsinin de çok hoşuna gitti. Papağan: - Efendim bana papağanların selamını getirmedin mi yoksa? dedi üzgün bir sesle. Tüccar, olanları önce anlatmak istemedi; fakat papağan ısrar ediyordu: - Ey güzel kuşum, dedi. Çok üzgünüm. Selamını ilk gördüğüm papağanlara söyledim. Fakat içlerinden birisi senin selamını duyunca titremeye başladı, sonra kaskatı kesildi ve öldü. Papağan, bu sözleri işitince titremeye başladı. Biraz sonra da kaskatı kesildi. Tüccar, çok şaşırmış ve üzülmüştü: - Eyvahlar olsun bana, dedi. Ben ne yaptım. O papağanının öldüğü yetmiyormuş gibi şimdi de kendi papağanımın ölümüne sebep oldum. Keşke dilim kopsaydı da hiç konuşmasaydım. Adam kaskatı kesilen papağanını ölmüş sanarak kafesten çıkardı. Bir kenara koydu. Serbest kalan papağan birden kendine gelerek karşıdaki bir ağacın dalına kondu. Adamın şaşkınlığı iyice artmıştı. - Ne oluyor, nedir bu hal? diye söylenmeye başlamıştı. Papağan: - Efendim, dedi. Buradan ayrılmadan ne olduğunu anlatayım. Hindistan’daki papağan siz selam söyleyip gökyüzünde benim için de uçsunlar deyince tutsak olduğumu anladı ve o davranışlarıyla bana bir yol gösterdi. Yani sen de böyle yap. Çünkü ölmüş bir papağanı kim ne yapsın. Ben de onun dediğini yaptım ve kafesten kurtuldum. Siz, iyi bir insansınız, ama beni de anlayın. Ben, gökyüzünde olmalıyım. Şarkılarımı orada söylemeli, kendi cinslerim arasında yaşamalıyım. Haydi hoşça kalın. Papağan, bunları söyledikten sonra havalandı. Adam ardından bakakaldı. родината си. Бил купил всичко, което роднините му заръчали. Но какво щял да каже на папагала си? Черни мисли го обзели по пътя. Близките му го посрещнали радостни. Много се зарадвали на донесените им подаръци. Папагалът го попитал с тъжен глас: - Господарю, не ми ли донесе поздрав от папагалите? Търговецът не искал да разкаже за случилото се, но папагалът настоял и търговецът ще не ще разказал - Хубава моя птицо! Много съжалявам. Предадох поздрава ти на първите папагали, които видях. Но един от тях, щом чу казаното от теб, започна да трепери, после дъхът му спря и умря. Щом чул тези думи, папагалът започнал да трепери и паднал безжизнен. Търговецът бил изумен и съсипан: - Оле, какво направих! Не стига, че причиних смъртта на онзи папагал, ами сега и моя собствен папагал уморих. Ех, да ми беше къс езикът, че да не проговорех въобще! Човекът помислил, че папагалът е умрял, отворил клетката и извадил папагала оттам. Сложил го настрана. Озовалият се на свобода папагал мигом се съживил и кацнал на клона на отсрещното дърво. Човекът нямал думи от изумление. - Но какво става? Как се съживи? – завайкал се той. - Господарю, - отвърнал папагалът. – Нека разкажа какво се случи. Когато предадохте на папагалите в Индия моя поздрав, те разбраха, че съм затворен в клетка. С номера, който са погодили, са подсказали как да се освободя. Защото за какво му е на човек мъртъв папагал. И аз повторих направеното от тях и се спасих от клетката. Вие сте добър човек, но разберете и мен. Аз трябва да летя на воля в небесната шир. Там трябва да пея моите песни, да живея сред събратята си. Е, всичко добро ви желая! След това папагалът се извисил в небето, а мъжът останал да го гледа с отворени уста... Mevlana’nın notu: Bir papağanın kafese konulmasına sebep güzelliği, konuşması ve neşesidir. Onlar olmadığı zaman kimse onun yüzüne bakmaz. Papağan, ölü taklidi yaparak aklını kullandı ve tutsaklıktan kurtuldu. Üstelik, bunun için acele etmedi. Zamanını bekledi. Unutmayın, hayır; acele etmekle elde edilmez. Поуката от Мевляна: Причината да се държи един папагал в клетка е неговата красота, умението му да говори и веселият му нрав. Ако ги няма тези негови умения, никой не би му обърнал внимание. Папагалът на търговеца се престорил на мъртъв, използвайки съобразителността си, и се спасил от оковите. При това, без да бърза, а изчаквайки удобния момент. Не забравяйте, че доброто не се постига с бързане. Август 2008 25 Yasir DONDURAN SAKLAMBAÇ OYNAYAN BUKALEMUNLAR Ü zerine çıktığınız bir ağaçta saklanmış bir canlı olabilir! İşte farklı yaratılışıyla bir bukalemun! Siz farkına bile varmadınız, çünkü bu hayvana kendisini avından gizlemek için derisinin rengini değiştirebilmesini sağlayan melanin pigmenti verilmiştir. Çok kızdığı, korktuğu anda etkin hale geçen bu renk maddeleri bulunduğu ortamın rengini alır. İşte renk değiştirdiği zaman, bulabilirseniz bulun bu canlıyı! HIÇ ISIRGAN OTUNUN ÜZERİNE DÜŞTÜNÜZ MÜ? Ç ocukluğumda kovalamaca oynarken üzerine düştüğüm bitkinin ısırgan otu olduğunu sonradan öğrendim. Meğer ısırgan otlarına kendilerini korumaları için formik asit adı verilen organik bir madde verilmiş. Diğer canlılara karşı savunma amaçlı olarak formik asidi kullanırlar. Ve bu sayede düşmanları onlara yaklaşamaz. Formik asit, karıncaların ısırmalarında canımızı yakan maddenin de ta kendisi. 26 Ağustos 2008 ХАМЕЛЕОНИ, КОИТО ИГРАЯТ КРИЕНИЦА Н а дървото, на което сте се покатерили, може да има някое животинче. А именно хамелеон, който има специфично устройство. Вие може изобщо да не го забележите, защото в кожата му има пигмент меланин, благодарение на който той си сменя цвета, за да се предпази от врагове. Когато хамелеонът е в опасност, този пигмент се концентрира и цветът на кожата му става като преобладаващия цвят на околната среда. Е, открийте го тогава това животинче! ПАДАЛИ ЛИ СТЕ ВЪРХУ КОПРИВА? П рез детството си при гоненица многократно съм падал върху едно растение, което впоследствие научих, че е коприва. Листата на копривата съдържат органично вещество, наречено формична киселина, благодарение на което те се предпазват. Копривата използва това вещество, за да се пази от животните. Същата киселина се съдържа и в мравките и именно заради нея усещаме такава болка, когато ни ухапе мравка. ÇELİKTEN GÜÇLÜ MİKROSKOBİK İPLİKÇİK Ö rümceklerin ağları mikroskobik olmasına rağmen aynı kalınlıktaki çelik bir telden çok daha dayanıklı yaratılmış. Bu ağı örebilmek için ise, hücredeki golgi organeli tarafından sert, kuru ve yapışkan bir salgı üretilmektedir. Kendilerinin 4 katı kadar uzama özelliğinde yaratılmış bu iplikçik kurşungeçirmez yeleklerin yapımında kullanılan maddeden bile daha sağlam özelliktedir. VÜCUDUMUZDA NELER VAR, NELER! B ütün canlılar gibi biz insanlar da aynı maddelerden yaratılmışız. Acaba vücudumuzdaki maddeler kullanılarak neler yapılabilir, hiç düşündünüz mü? Vücudumuzun: Altı tuzluğu dolduracak kadar tuz, Yedi kalıp sabun olabilecek kadar yağ, Yarım kavanozu doldurabilecek kadar şeker, Dokuz bin kurşun kalemlik karbon, 2200 tane kibrit yapacak kadar fosfor, Bir kaşık sülfür, Bir çivi yapacak kadar demir, Bir miktar kireç, Bir miktar da metalden oluşturulduğunu BİLİYOR MUSUNUZ? МИКРОСКОПИЧНА НИШКА, ПО-ЗДРАВА ОТ СТОМАНА М акар че паяжината се състои от микроскопични нишки, те са много поздрави от стоманена жица със същата дебелина. За изплитането на тези нишки тялото на паяка изпуска твърдо, сухо и лепливо вещество. Нишките могат да се разтягат до четири пъти повече от първоначалната им дължина и са по-здрави дори от материала, който се използва за направа на предпазните жилетки против куршуми. КАКВО ЛИ НЯМА В ТЯЛОТО НИ? В човешкото тяло се съдържат всички вещества, които се срещат и в другите живи същества. Замисляли ли сте се за какво могат да се използват намиращите се в човешкото тяло вещества? Знаете ли, че в тялото ни има: Сол, колкото за шест солници; Мазнини за направата на седем сапуна; Захар за половин захарница; Въглерод за 9 хил. молива; Фосфор за 2200 кибритени клечки; Една лъжица сяра; Желязо за един пирон; Малко варовик; И малко метал. Август 2008 27 28 Ağustos 2008 Август 2008 29 Dünya Ülkelerinden Seçme Atasözleri Gönderen: Taner Seyidali - Kırcali Sis, yelpaze ile dağıtılmaz. JAPONYA Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. U.S.A Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin. TİBET Dikenler arasında güller yetişir. ALMANYA Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. VENEZUELA Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar. KONGO Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açın. Evlendikten sonra yarı yarıya kapayın. PORTEKİZ İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça ihtiyarlarlar. İSKOÇYA Hakiki sevgi ayrılıkta unutulmaz. BELÇİKA Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz. ARABİSTAN Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir. ARNAVUT Baskalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. ÇİN Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır. PERU Güzellik, kadınlara Allah’ın verdiği ilk hediye, aynı zamanda geri aldığı ilk şeydir. ŞİLİ 30 Ağustos 2008 Taşı delen, suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir. BREZİLYA Hiç bir mutfak, iki kadını alacak kadar zengin değildir. SUDAN Üç taşınma, bir yangına bedeldir. JAPONYA Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir. KANADA Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. KENYA Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir. NİJERYA Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır. U.S.A İlk karını sana Allah, ikinci karını insanlar, üçüncüsünü ise şeytan gönderir. JAPONYA İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. FRANSA Yalan, dört nala gider; gerçek, adım adım yürür fakat, gene de vaktinde yetişir. NORVEÇ Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur. İki kez aldatırsa suç sizindir. ROMANYA Bir şekilde doğar, fakat binbir şekilde ölürüz. YUGOSLAVYA Hak, yenir ama hazmedilmez. YUNANİSTAN Bir adam, en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever. İRLANDA POSTA ПОЩА Bize yazı, şiir ve resim gönderme zahmetinde bulunan; yarışmalara katılan fakat sayfa sayımızın sınırlı olması sebebi ile çalışmalarının tamamını yayınlayamadığımız, aşağıdaki isimleri yazılı okuyucularımıza dergimize olan sevgilerinden dolayı çok teşekkür ederiz. Ramadan Yakub-Pçelina /Razgrad, Nalân Alaeddin-Pçelina/Razgrad, Taner Seyidali-Kırcali, Emin Emin-Dolno Pole/Haskovo, Ebru Günay-Haskovo, Recep Halil-Haskovo, Hayriye DuranHaskovo, Leyla Veli-Haskovo, Zeliha Halil-Haskovo, Arzu Atuf-Çernogor/Silistra, Ferdane Ahmed-Gorski İzvor/ Kırcali, Mustafa Ruşanov-Çernook/Silistra, Habibe Hüseyin-Razboyna/Burgas, Şerife Mustafa-Beli Plast/Kırcali, Cansu Hayrullah-Beli Plast/Kırcali, Azize Mustafa-Beli Plast/Kırcali, Mervin Mecnun-Beli Plast/Kırcali, Meylin Mecnun-Beli Plast/Kırcali, Hüseyin Rasim-Beli Plast/Kırcali, Neriman Nazım-Beli Plast/Kırcali, Saniye Ahmed-Beli Plast/Kırcali, Tuğçe YılmazBeli Plast/Kırcali, Osman Osman-Beli Plast/Kırcali, Cansu Ahmed-Sokolyane/Kırcali, Gülkibar Mimin-Sokolyane/Kırcali Bilmeceler Aylin Mert - Kırcali “Çinde bile olsa arayın bulun!” diyor Peygamber. Akıllara nur, yüreklere fer, Onu bilenindir başarı, zafer… (İlim) Sarı sarı yazılmış, Sıra sıra dizilmiş, Tarladan atlamış, Tüfek gibi patlamış. (Mısır) Sudan geçer, ıslanmaz. (Gölge) Tarlada biter, Makine büker, Her sabah akşam, Elimi yüzümü öper. (Havlu) Ünü gelir ürkütür, Beyi, paşayı korkutur. (Azrail) Bir çarşafım var, Bütün dünyayı kaplar. (Gökyüzü) Baharı haber verir, Bülbüle neşe verir, Her renk entari giyer, Bahçelere şan verir. (Gül) Yukarı kaldırdım, yayıldı, Aşağı indirdim, büzüldü. (Şemsiye) Yere kızar, göğe çıkar, Gökte durmaz, yere düşer. (Buhar) İnsanda var bir kabe Onsuz insan harabe. (Kalp) ATİLA ATALAY - SOFYA Август 2008 31 Yıldız İbrahimova’ dan ÇOCUKÇA ŞARKILAR VE KLASİK CAZ ALBÜMÜ Röportaj: İmdat Kilar-Plovdiv АЛБУМЪТ С ПЕСНИ ЗА МАЛКИ И КЛАСИЧЕСКА ДЖАЗ МУЗИКА НА ЙЪЛДЪЗ ИБРАХИМОВА Н а концертите й съпругът й Али Динчер, който има важни заслуги за турския политически живот, седеше точно срещу нея. Тя започваше музиката си с вдъхновението, което полуаваше от него. След като концертът на джаз дивата приключваше, той пръв я поздравяваше. По собствените му думи Али Динчер е преодолял рака на лимфните възли благодарение на любовта на съпругата си, и слушайки нейните арии, но високата температура, която го сполетя по-късно не го напусна. Внезапната смърт на съпруга й, я остави в пустота. Тя прекъсна заниманията си и спря да изнася концерти. Оттогава измина една година и животът продължава. Освен това имаше много важни музикални проекти, които Али Динчер желаеше да се осъществят. През изминалите месеци тя отново се зае с недовършените проекти и започна работа върху втория си албум, озаглавен „Детски песни”. Да, става дума за последната една година от живота на джаз примата Йълдъз Ибрахимова. Тя притежава уникален гласов диапазон, обхващащ четири октави, и перфектна вокална техника, и умее да импровизира в различни жанрове. Проведохме с нея кратко интервю след концерта й на откриването на фабрика „Техно Акташ”. Как се отрази на живота Ви смъртта на Вашия съпруг, който също обичаше музиката? Да, измина точно една година от смърта му. След като съпругът ми почина спрях или отложих всички концерти. Сега отново започнах да изнасям концерти. Животът продължава. На всички мои концерти при всяка възможност съпругът ми винаги седеше на първия ред точно срещу мен. Сякаш духът му бе с мен. Той несъмнено искаше аз да продължа да правя музика. Затова на всички концерти пея така, сякаш из- 32 Ağustos 2008 K onserlerinde Türk siyasi hayatında önemli görevler ifa eden eşi Ali Dinçer tam karşısında otururdu. O’ndan aldığı ilhamla başlardı müziğine. Caz müziğinin ‘Divası’ konserini bitirince kendisini ilk tebrik eden yine eşi olurdu. Yakalandığı lenf kanserini kendi ifadesi ile eşinin sevgisi ve Aryalalarını dinleyerek atlatan Ali Dinçer’i kanserden sonra yakalayan yüksek ateş bu defa bırakmadı. Eşinin ansızın vefatı onu derin bir boşluğa bırakmıştı. Bütün çalışmalarına ve konserlerine ara verdi. Aradan bir yıl geçti ve hayat devam ediyordu. Üstelik Ali Beyin bitirilmesini arzu ettiği çok önemli müzik projeleri vardı. Geçtiğimiz aylarda yarım kalan projelerini yeniden ele aldı ve şimdilerde çok sevdiği eşinin arzusu olan ‘Çocukça Şarkılar’ albümünün ikincisini yapmak üzere çalışmalarına başladı. Evet ünlü ses virtüözü Yıldız İbrahimova’nın son bir yıllık yaşam serüveninden bahsediyoruz. Dört oktavlık sesiyle bir çok enstürmanın sesini çıkarabilen ve değişik tarzlar kullanarak doğaçlama bir müzik yapan ünlü sanatçı ile Techno Aktaş fabrikasının açılışında verdiği konser sonrasında kısa bir söyleşi yaptık. Kendisi de bir müzik sevdalısı olan eşinizin vefatı hayatınızı nasıl etkiledi? Evet, ölümünün üzerinden tam bir yıl geçti. Eşimin vefatından sonra bütün konserlerimi iptal ettim ya da erteledim. Şimdi konserlerime yeniden başladım. Hayat devam ediyor. Eşim her fırsatta benim konserlerimde birinci sırada tam benim karşımda лизам на сцената за последно. Мисля, че найдобрата терапия за мен е музиката. Ако човек е завещал добри неща на хората, това е много важно. Където и да отида винаги чувам добри думи за Али Динчер. Защото преди всичко той беше човек. Повярвайте, той имаше приятели във всички политически партии. Той притежаваше сговорчив характер. Отдаваше значение на хората. Сега се откриват паркове, които носят името му. В Турция в Анкара и Измир бяха открити паркове в негова чест. Бихте ли казали нещо повече за бъдещите Ви проекти? Преди два месеца отново започнах турнетата си. Ще осъществя един проект, който обмислям и планирам от дълго време – албумът „Песни за малки”. Първият албум с това заглавие излезе преди 3-4 години в Турция. После беше преведен и издаден на български. Този проект има специално значение за мен, защото в него майка ми, дъщеря ми и племеникът ми пеем заедно. Това бе семеен албум, спонсориран от съпруга ми Али Динчер. Той много искаше да излезе и втората част на албума. Песните в него изпяхме заедно с дъщеря ми на четиринайсетте концерта, в които имаме съвместна сценична изява. Другият ми проект е свързан с класическа джаз музика. Досега не съм правила такъв албум. Защото преди двайсет години комунистическият режим не позволи това да се случи. Забраниха го когато работехме в студио. И сега искам да реализирам този албум. Август 2008 33 otururdu. Ve sanki onun ruhu benimle beraberdi. O muhakkak benim müziğe devam etmemi isterdi. Ve bunun için her konserde son defa sahneye çıkıyormuş gibi söylüyorum. Benim için en iyi terapi müzik diye düşünüyorum. Eğer bir insan insanlığa güzel şeyler bırakmış ise bu çok önemlidir. Ben her gittiğim yerde Ali Bey iyi insandı diye duyuyorum. Çünkü ilk başta o insandı. İnanın her bir siyasi partide onun arkadaşları vardı. Uzlaşmacı bir karaktere sahipti. O insana önem veriyordu. Ve şimdi onun adına Türkiye’de, Ankara’da ve İzmir’de parklar açıldı. Bundan sonraki projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz? İki ay önce turnelerime yeniden başladım. Uzun zamandır düşündüğüm ve planladığım bir projeyi hayata geçireceğim: Çocukça Şarkılar albümü. Bu albümün birincisini bundan 3-4 yıl önce Türkiye’de çıkarmıştık. Tercüme edilerek Bulgarca da yayımlanmıştı. Bu projenin benim için çok özel bir yanı var; çünkü bu albümde annem, kızım, yeğenim ve ben birlikte söylüyoruz. Bu bir aile albümü ve sponsoru da eşim Ali Dinçer idi. Eşim, bu albümün ikincisinin çıkmasını çok istiyordu. Bu albümdeki şarkıları kızımla birlikte sahneye çıktığımız 14 konserde söyledik. Diğer bir projem de klasik caz albümü. Ben bu güne kadar böyle bir albüm yapmamıştım. Yapamadım, çünkü bundan 20 yıl önce komünist rejim buna izin vermemişti. Tam stüdyo aşamasında iken yasakladılar. Ve şimdi de bu albümü gerçekleştirmek istiyorum. Çocukça şarkılar albümünü sizin için değerli kılan şey nedir? İlginç tarafı şu ki; annem Silistre’de Türk okulunda okumuş. Okuldaki müzik hocası iyi bir kemancı imiş ve onlara hem Türk hem de Batının klasik şarkılarını öğretmiş. Türkçeye çevirerek okutmuş. Ben orada (albümde) Mozart’ı söylüyorum. (Mozart’ı ilk olarak Türkçe öğrendim, daha sonra Almanca ve Bulgarcasını öğrendim). Son albümümde de Mozart’ı, Dede Efendi’nin1 ‘Yine bir Gülnihal’ şarkısıyla karıştırarak okuduk ki; inanılmaz bir benzerlik. Yani albümü karışık yaptım. Çok sesli batı müziği ile tek sesli Türk müziğinin sentezini mi yaptınız? Çocukça şarkılar albümü de Dede Efendi’nin ‘Yine Bir Gülnihal’ şarkısıyla başlıyor zaten. Annem Mozart’ı ben de Dede Efendi’yi söylüyorum. Müthiş bir uyum Mozart’ın nerede bittiğini ve nerede Dede Efendi’nin başladığını anlayamıyorsunuz! Ben sevgiyle yapılmış bir müziğe önem veriyorum. Sevgiyle yapılmış bir müzik gelecek nesillere kalıyor. 1 Hamamizade Dede Efendi, 18. asır Klasik Türk Müziğinin büyük bestekârı. 34 Ağustos 2008 Защо цените албума „Песни за малки”? Интересното е, че майка ми е учила в турско училище в Силистра. Преподавателят по музика в училището е бил много добър цигулар и ги научил на турска и западна класическа музика. Учел ги, превеждайки на турски. В албума аз изпълнявам Моцарт. Най-напред опознах Моцарт на турски, а по-късо на немски и български. В последния ми албум изпълних Моцарт съвместно с песента „Yine bir Gülnihal” на Деде Ефенди1 . Между тях има неимоверно сходство. Тоест албумът е смесн. Съчетали сте полифонична западна музика с хомофонична турска музика? Албумът „Песни за малки” започва с песента „Yine Bir Gülnihal” на Деде Ефенди. Майка ми изпълнява Моцарт, а аз – Деде Ефенди. Има великолепно съзвучие между двамата, не може да усетите кога свършва Моцарт и кога започва Деде Ефенди! Аз ценя музиката, която е направена с любов. Такава музика остава за поколенията. 1 Хамамизаде Деде Ефенди – изтъкнат композитор в областта на турската класическа музика през 18-и в. FİLİZ MÜMÜN - GORSKİ İZVOR HALİME İSMAİL - YABILÇEVO/RUEN BEKİR RECEB İSMAİL AZİS - YABILÇEVO/RUEN MERLİN MUSİN - PITNİKOVO/HASKOVO ZLATİNA DİMİTROVA - YABILÇEVO/RUEN Август 2008 35 GÜLKİBAR ÖZCAN - SOKOLYANE/KIRCALİ MEYLİN MECNUN - BELİ PLAST/KIRCALİ CANSU AHMET - SOKOLYANE/KIRCALİ HATİCE MEMİŞ YUSUF NEJDET - GORSKİ İZVOR 36 Ağustos 2008 ELİZ METİN - SOKOLYANE/KIRCALİ DİLYAR ÜNAL - VOYVODA/ŞUMEN ŞENGÜL AYDIN - SOKOLYANE/KIRCALİ ŞUKRİYE MEHMET - STRANCEVO MEHMET ORHAN - YABILÇEVO/RUEN BORA NİYAZİ - ZLATOKLAS/SİLİSTRA ZEYNEP AHMET - YABILÇEVO/RUEN Август 2008 37 ☺ ВИ ЦОВЕ Дама към собственик на куче: - Моля ви, господине махнете това куче от мене, вече усещам как ме полазват бълхи! Собственикът: - Рекси, ела тук, че жената има бълхи. ☺ ☺ ☺ Полицай спира много натоварено БМВ и казва на бореца, който го кара: - Отвори багажника! Какви са тези Калашници тук? - Какви Калашници, това са калкулатори! - Как калкулатори бе, това са автомати и пушки! - Аааа, незнам, ние с тях си оправяме сметките... .................................. ................................................... .................................................. ............................. 38 Ağustos 2008 ☺ ☺ ☺ ☺ - Какво имате за вечеря? - Превъзходен бифтек. - Нещо по-семпло. - Тогава ще ви донеса задушен телешки език със салата. - Не ям неща, излезли от устата на животно. - В такъв случай ще ви донеса две-три варени яйца. ☺ ☺ ☺ Конят на един селянин се разболял и той взел лекарство от ветеринаря. След час обаче се върнал и поискал от същото лекарство. - Защо? - учудил се ветеринарят. - Нали ви казах да сипете праха в една тръбичка и да го духнете в гърлото на коня! - Да, докторе, но конят духна пръв... Август 2008 39 40 Ağustos 2008 Nasreddin Hoca Настрадин ходжа Kaybolan Ayaklar Преплетените крака Çocuklar bir gün dere kenarında oynuyormuş. Nasreddin Hoca’yı gören çocuklar, “Hadi Hoca’ya şaka yapalım.” demişler. Çocuklar ayaklarını birbirine dolaştırıp: - Hocam ayaklarımız karıştı, bulamıyoruz. Hoca şöyle bir bakmış eline bir sopa almış. Çocukların ayaklarına ufaktan dokunmaya başlamış. Çocuklar hemen ayaklarını çekmişler. Hoca: - Gördünüz mü? Nasıl da buldunuz ayaklarınızı. Един ден децата си играели покрай реката. Видели, че се задава Настрадин ходжа, и решили да се пошегуват с него. Оплели си краката един в друг и рекли на ходжата: - Ходжа, краката ни се оплетоха. Не може да си ги намерим. Ходжата се поогледал и взел в ръка една пръчка. После започнал да гъделичка с нея децата по ходилата. Децата веднага си дръпнали и разплели краката. - Видяхте ли? – казал той. – Видяхте ли как бързо си намерихте краката! Август 2008 41 ORİGAMİ KAYIK / ЛОДКА (2) (3) (4) (5) (1) 45° (6) (7) (8) 45° (9) (10) (12) 42 Ağustos 2008 (11) İki resim arasındaki 7 farkı bulabilir misiniz? Открийте 7-те разлики. Август Юли 2008 43 Silüetlerini gördüğünüz hayvanların isimlerini üstteki panoda bulabilir misiniz? Düz, çapraz veya ters yazılmış olabilir. HAYVANLAR: SU AYGIRI, ZÜRAFA, FOK, KURBAĞA, KUNDUZ, AT, ÖRÜMCEK, JAGUAR, KERTENKELE, YILAN, ÖRDEK, LAMA, KEÇİ, KAPLUMBAĞA, KOBRA, ASLAN, KELEBEK, KOKARCA, DEVE. Resmin gölgesini bulabilir misiniz? Открийте сянката на рисунката! 44 Ağustos 2008 SMEW KYI ✈ Üstteki resimlerden ikisi özellikleri açısından diğerlerinden farklıdır. Bulabilir misiniz? Две от горните изображения са различни. Открийте ги? Август 2008 45 46 Ağustos 2008 КАК ЩЕ ГИ ВИДИТЕ? Тихата и спокойна среда ще ви улесни. Поставете картината на стената или я дръжте с ръце, но без да мърдате. Не бива да се концентрирате върху преплетените изображения на картината. С други думи, погледът ви трябва да се съсредоточи не върху фигурите на самата картина, а отвъд нея. Ако ви е за първи път, бъдете по-търпеливи. Погрешно е да очаквате, че веднага ще видите триизмерни образи. Ако след две минути гледане все още не сте ги видели, не се измъчвайте. Починете си малко и опитайте пак с отпочинал поглед. Щом веднъж “прогледнете” триизмерните образи, ще изпитате истинско удоволствие. Освен това, подобно взиране е добро упражнение за очите, но не ги претоварвайте. Триизмерните картини, които се създават с помощта на компютър, са всъщност двуизмерни картини с преплетени изображения, които при внимателни заглеждане изглеждат като триизмерни. ЩО Е ТРИИЗМЕРНА КАРТИНА? МЕТОДИ НА ГЛЕДАНЕ Метод на пресичане: Погледът се концентрира върху точка между окото и обекта. При този метод и двете очи трябва да се фокусират върху една и съща точка. Дръжте картината много близо пред очите си. Отпуснете очните си мускули. Представете си, че наблюдавате цялата картина. Когато погледът ви се успокои, започнете да отдалечавате картината от себе си с два см на две-три секун- ди. Продължете да наблюдавате цялата картина. Първоначално погледът ви ще се премрежи, но след това ще започнете да виждате триизмерните образи. Метод на отражение: Изберете си някакъв образ, който се отразява в картината. Например съсредоточете погледа си върху отражението на носа или окото си. След няколко секунди ще започнете да виждате триизмерните образи. В МИНАЛИЯ БРОЙ GEÇEN AYKİ ÇÖZÜM NASIL GÖRECEKSİNİZ? Sessiz ve sakin bir ortam görmenizi kolaylaştıracaktır. Resmi hareket etmeyecek şekilde sabit bir düzleme yerleştirmeli ya da elinizle tutacaksanız kımıldatmamaya çalışmalısınız. Hiçbir zaman resmin görünen şekli Özel bilgisayar teknikleri ile elde edilen bu resimler sayesinde, iki boyutlu ve karışık bir görüntü üzerinde, üç boyutlu ve anlamlı şekilleri görmek mümkün oluyor. 3 BOYUTLU RESİM NEDİR? GÖRME METODLARI Kesiştirme metodu: Bakış göz ile obje arasında bir nokta üzerinde odaklanır. Bu metodda iki gözün de kaydırılmadan aynı nokta üzerinde odaklanması gerekir. Resmi burnunuza değecek kadar yakından tutun. Gözlerinizi rahatlatın. Görüntüyü izliyor gibi düşünün. Sakinleştikten sonra yavaş yavaş resmi yüzünüzden uzaklaştırın. 2-3 saniyede 2 santim. Resmin tümüne bakmaya devam edin. Okuma uzaklığında resmi uzaklaştırmayı durdurun ve bakmaya devam edin. Önce görüntü bulanacak, ardından üçüncü boyuta geçeceksiniz. Yansıma metodu: Resmin üzerine düşen bir yansımayı kendinize seçin. Mesela görebiliyorsanız gözünüzü ya da burnunuzu. Israrla bu yansımaya bakmaya devam edin. Birkaç saniye sonra derinliği farkedecek, daha sonra 3 boyutlu görüntüyle başbaşa kalacaksınız. olan karışık çizgi ve renklere takılmamalısınız. Bakışlarınızı resme değil de adeta resmin arkasına, derinliğe yönlendirmelisiniz. Eğer ilk kez böyle bir resme bakıyorsanız biraz sabırlı olmalısınız. Hemen göreceğinizi sanmak yanlış olur. İki dakika baktıktan sonra görüntüyü yakalayamazsanız, kendinizi zorlamayın. Biraz ara verip, sakin kafayla tekrar deneyin. Bir kere görmeye başladıktan sonra büyük zevk alacağınızı kesinlikle söyleyebiliriz. Bu teknikler gözünüzün sıhhati için iyidir, ancak gözleri fazla yormamaya dikkat etmek gerekir. Август 2008 47 МЕСЕЧНО СПИСАНИЕ ЗА СЕМЕЙСТВОТО, ДЕТЕТО И КУЛТУРАТА АВГУСТ 2008, ГОДИНА: 14, БРОЙ: 126, ЦЕНА: 1.50 ЛВ. 48 Ağustos 2008
Benzer belgeler
aylik ai̇le, çocuk ve kültür dergi̇si̇ mayis 2008
Нека сега да видим каква е ползата от тази
1 - Списание Юмит
При следващата среща момичето отново занесе рисунка на баща си. Този път вместо птички бе нарисувала едно
дърво, а в листата му бели точки. Баща й щастливо погледна рисунката и попита: Колко хубаво...
Sesli Bir Yazı BOYACI KUŞ En Büyük Organımız
12 месеца: 18,00 лв.
6 месеца: 9,00 лв.,
3 месеца: 4,50 лв.
ABONE VE DAĞITIM
BULGARİSTAN POSTASI
PK No: 1940
Абонамент и разпространение
БЪЛГАРСКИ ПОЩИ
ПК No: 1940
Beşinci Mevsim - Списание Юмит
Научихме се да бързаме, но не и да чакаме. Правим нови компютри, които складират повече информация и бълват повече
копия от когато и да било, но общуваме все по-малко.
Това е времето на бързото хра...