1 - Списание Юмит
Transkript
1 - Списание Юмит
AY L I K A İ L E , Ç O C U K V E K Ü LT Ü R DE R G İ S İ HAYVANLAR ALEMİ: Sağlıklı Dişler Pırıl Pırıl Gülüşler HİKAYE: Yaşlı Kadın ile Meşe Ağacı SAĞLIK: Kırmızı Sıvı TEST: Nasıl Ders Çalışıyorum? EKİM 2008, YIL: 14, SAYI: 128, FİYATI: 1.50 LV. ISSN 1310-6422 Октомври 2008 1 İçindekiler Ekim 2008, Sayı: 128 Октомври 2008, брой: 128 4 6 10 12 14 16 19 28 30 34 36 38 40 42 43 Ümit Издава: „A-PRESS“ OOD 2 Ekim 2008 Neyi Seviyorsanız O... Това, което обичате… Sağlıklı Dişler Pırıl Pırıl Gülüşler Здрави зъби, красиви усмивки Yaşlı Kadın ile Meşe Ağacı Възрастната жена и дъбът Annemizin Köşesi За майките Ne, Niçin, Nasıl? Какво, защо, как? Kırmızı Sıvı Червената течност Boyalı Çakal Боядисаният чакал Şiir Defterindeki Yaprak Листенцето в тетрадката за стихотворения Sizden Gelenler Вашите отзиви Nasıl Ders Çalışıyorum? Как уча уроците си? Genç Ressamlar Млади художници Mizah Хумор Otomobil Dünyası Авто свят Origami Оригами Bulmaca Кръстословица GENEL YAYIN MÜDÜRÜ Главен редактор YAYIN KURULU Издателски колектив Samir HATİPOĞLU [email protected] Niyazi KÜÇÜK Şevki ŞEN Seycan KARANİ Menevsiye BİLAL Emre ADEM Ercan MÜMİN YAYIN EDİTÖRÜ GÖRSEL YÖNETMEN Отговорен редактор и Графично оформление Nihat DAVUT [email protected] Editör’den Merhaba Sevgili Ümit Dostları, Bazen koca dünyayı bize kapkaranlık ve yaşanmaz gösteren, ümitlerimizi karartan şeyler, sandığımızdan çok daha küçük olabilir. Ama bundan daha önemli olanı da bizim dışımızda değil de bizim içimizde veya bizden kaynaklanıyor olmaları. Bu trajikomik duruma düşmemenin ise çok basit bir çözümü var: Bir dostumuza, güvendiğimiz birine, kısaca bir bilene danışmak. ‘Danışarak iş yapan hata etmez’ çünkü. Danışarak iş yapma; iki kere iki dört eder kesinliğinde rasyonel bir çözüm olsa da ona baş vurmamızı engeleyen şey ne? İşte bu aşamada da sorunların gerçek kaynağına varmış oluyoruz. Kendimize! Kendimiz, daha doğrusu kibrimiz. Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendi’nin baş ağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısının yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar. Başka doktorlar çağrılır. Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendi’yi İstanbul’a götürmeye karar verirler. İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır. Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları, hayatı çekilmez hâle getirmiştir. Ağrı kesici iğnelerle ayakta zor duran Osman Efendi, apar topar yurtdışına götürülür. Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör inceleme yapar, testler tekrarlanır. Sonuç: Osman Efendi’ye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi’ye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp dinlenmesi, daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendi’nin eski berberi, Berber Mehmet, çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendi’yi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim, sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın.” Bir bakar, “Hah işte!” der. “Kıl dönmüş.” Osman Efendi’nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendi’nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendi’nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimetrelik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendi’nin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar. BU YAZIDAN ÇIKARILACAK SONUÇLAR : 1. Vergiden turizme, sosyal güvenlikten adalet reformuna kadar Berber Mehmet Efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek. 2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur. 3. ‘Burnundan kıl aldırtmayan’ların başı çok ağrıyabilir. BÜROLAR / ОФИСИ Kırcali/Кърджали: 0361 / 814 53 Şumen/Шумен: 054 / 830 693 Varna/Варна: 052 / 612 634 Plovdiv/Пловдив: 032 / 63 11 58 Haskovo/Хасково: 038 / 66 21 67 Ruse/Русе: 082 / 87 55 32 Burgas/Бургас: 0896 / 870 155 Smolyan/Смолян: 0897 / 92 96 27 www.umitdergisi.com e-mail: [email protected] Здравейте скъпи приятели на Юмит, Понякога нещата, които затрудняват живота ни и го правят да изглежда толкова труден, нещата, които ни обнадеждават, може би са по-малки отколкото изглеждат. Но по-важно за нас не са външните фактори, а тези, които зависят от самите нас. И за да не попадаме в подобни трагикомични ситуации има едно решение: и то е да се посъветваме с някой наш приятел или човек, на когото имаме доверие. Защото „Този, който се съветва, не греши”. Съвместната работа е като две по две – четири и каква е причината да не се възползваме от това? Тогава достигаме до същественото място, където възникват проблемите – и това сме самите ние. Ние или нашата гордост. Един ден Осман Ефенди се събудил от силни болки в главата. Пил лекарства, но не му минало. Изчакал един два дни, но болката не отшумявала. Извикал лекар, който го прегледал и му изписал лекарства. Но болката на Осман Ефенди се увеличавала. Освен главоболието и очите ми започнали да сълзят. Извикали други лекари. Осман Ефенди бил от видните и богати хора на град Ушак. Обещал богатство на този, който го излекува. Но лекарите освен, че не успели да спрат болката, не разбирали и причината за нея. Семейството му се стъписало. Осман Ефенди не можел да спи по цяла вечер и те го закарали в Истанбул при най-добрите лекари. Изследвали го, снимали го на рентген и според тях той би трябвало да е здрав. А всъщност главоболието и сълзите му правели живота му непоносим. С много усилия и инжекции поддържали Осман Ефенди, а накрая го закарали в друга страна. Дни наред се лекувал в болници, професори го преглеждали, правили му тестове, но не могли да открият причината за болестта му. Осман Ефенди вече не можел да става от леглото и с много лекарства поддържали жизнените му функции, като му препоръчали да се върне в родината си, тоест да прекара последните си дни вкъщи. Осман Ефенди бил на легло, а семейството му се чудело какво става. Примирили се със съдбата си. Върнали го в Ушак и го настанили в една стая, като с инжекции очаквали смъртта му. Един ден за да го зарадват извикали при него бившия му бръснар Мехмет. Докато бръснарят подстригвал Осман Ефенди си излял болката и казал, че очаква смъртта. Бръснарят се замислил и казал: „Господине, да не би в носа ви да има обърнат косъм?” Погледнал и казал: „Ето, наистина има обърнат косъм.” Без да обръща внимание на слисания Осман, бръснарят извадил от чантата си една пинсета и издърпал косъма. Семейството му дошло в стаята от силните викове на Осман Ефенди. Веднага изгонили бръснарят, който стоял със двайсет сантиметров косъм в ръце и се опитвали да спрат силното кръвотечение от носа му. След това отново поставили възрастния мъж да си легне. На следващия ден от месеци насам, Осман Ефенди се събудил след спокоен сън. И очите му вече не сълзели, а от главоболието нямало и помен. Едва тогава лекарите разбрали, че обърнатият косъм навлязъл в нерв и израствайки причинявал непоносими болки. Никой не предположил, че решението е било толкова просто. Здравият вече Осман Ефенди извикал бръснаря Мехмет и го възнаградил богато. Изводи: 1. Мнението на такива като бръснаря Мехмет трябва да се изслуша във всички сфери – от данъците до туризма, от социалната сигурност до правната реформа. 2. Понякога големите проблеми имат прости решения. 3. Тези, които не позволяват да им се „извади косъм от носа”,* може да имат още много гловоболия. *Фраза в турския език, която се използва за високомерен и непризнаващ грешките си човек. ABONE / АБОНАМЕНТ 1 yıllık: 18,00 leva 6 aylık: 9,00 leva 3 aylık: 4,50 leva 12 месеца: 18,00 лв. 6 месеца: 9,00 лв., 3 месеца: 4,50 лв. ABONE VE DAĞITIM BULGARİSTAN POSTASI PK No: 1940 Абонамент и разпространение БЪЛГАРСКИ ПОЩИ ПК No: 1940 Dergiye gönderilen eserler iade edilmez. Yayınlanan yazı ve şiirler kaynak gösterilerek yayınlanabilir. Yazılarda gerekli görülen düzeltmeler yapılır. Yazıların sorumluluğu yazara aittir. Получени материали не се връщат. Всички материали се публикуват с посочен източник. Материалите се редактират по необходимост. Отговорност за материала носи авторът. Adres: Sofya 1202, ul. “Timok” No: 2, Tel/Faks: 02-832 31 11 Адрес: София 1202, ул. “Тимок” № 2, тел./факс: 02-832 31 11 NOT: Dergide yer alan tercümeler, harfiyyen olmayıp mana Октомври olarak verilmiştir. 2008 3 Neyi Seviyorsanız O... Това, което обичате… Hatice EROĞLU Merhaba arkadaşlar, Hiç merak ettiniz mi; neden zevk aldığımız şeyler farklıdır? Birimize kolay gelen ders neden bir başkasının korkulu rüyâsıdır? İnsanların yüzleri, huyları, zevkleri birbirinden farklı olduğu gibi, zekâları da farklıdır. Yaratılıştan gelen özelliklerimizi ve yeteneklerimizi araştırarak, o özellikleri en olumlu şekilde geliştirmeye çalışmalıyız. Hepsi de ağaç değil mi, diyerek bahçedeki bütün ağaçlara aynı bakımı yapmaya kalkışsak ne olur? En büyük özeni göstersek, en iyi bakımı da yapsak, istediğimiz sonucu alamayız değil mi? En iyi bakım, ağaçların yapısına, özelliklerine en uygun olan bakımdır. Bir bahçıvan, fakat ayrı yaklaşımlar… Hangi tür zekâya sahip olduğunuzu bulmak için birkaç ipucu: Arkadaşlarınız saklambaç oynayalım dediğinde: Hayır, okulculuk oynayalım. Siz öğrenci olun, ben de öğretmen olayım, diyor ve onları buna ikna ederek öğretmen rolünü iyi oynuyor, çocukları idare edebiliyorsanız, sosyal zekâya sahipsiniz. Sosyal zekâya sahip çocuklar, lider çocuklardır. Diğerlerini ikna etmeyi, istediği şekilde yönetebilmeyi becerir. Kendi başınıza çalışmayı seven, bağımsız bir yapıdaysanız, hobileriniz varsa, içsel zekâya sahipsiniz. Psikolog, yazar, araştırmacı olabilirsiniz. Evdeki kırık dökük şeyleri tamir etmeye çalışan, otomobil, tren, robot gibi yürüyen oyuncakları tercih eden bir yapıdaysanız, mekanik 4 Ekim 2008 Здравейте, приятели! Мислели ли сте си защо харесвате различни неща. Например, защо за едни уроци са любими, а за други – кошмар? Така, както хората имат различни лица, характери, вкусове, така и умствените им възможности са различни. Трябва да разберем точно с какво умение Създателят ни е дарил и да се стремим да развием именно него. Ако изходим от погрешната теза, че всичко в градината е дърво и се отнесем към всички растения в нея с еднакъв подход, какво ще се получи тогава? Колкото и да се стараем, няма да постигнем желания резултат. По-добре е да се съобразим с вида на дърветата и да подходим към тях диференцирано. С други думи, един градинар, но с различни подходи… Ето няколко съвета да установите какъв тип интелект притежавате. Когато приятелите ви предложат да играете на криеница, а вие им предложите да играете на учители и ученици, като искате вие самият да сте в ролята на учителя, това означава, че имате социално ориентиран интелект. Децата с подобен интелект имат лидерска нагласа. Те умеят да убеждават другите и да ги насочват в желаната от тях посока. Ако обичате да си учите сами, да сте независими, имате хоби, тогава сте склонни към самовглъбяване. Можете да станете психолог, писател, изследовател. Ако предпочитате да поправяте счупени неща вкъщи и харесвате играчки като автомобили, влакове, роботи, тогава имате усет към механиката. Можете да станете техник или инженер. İnsanların yüzleri, huyları, zevkleri birbirinden farklı olduğu gibi, zekâları da farklıdır. Yaratılıştan gelen özelliklerimizi ve yeteneklerimizi araştırarak, o özellikleri en olumlu şekilde geliştirmeye çalışmalıyız. zekâya sahipsiniz. Teknisyen veya mühendis olabilirsiniz. Hayvanları, bitkileri, bahçe işlerini seviyorsanız, belgesellere meraklı, çevre kirliliğine duyarlıysanız, doğa zekâsına sahipsiniz. Ziraat mühendisi, zoolog, jeolog, biyolog, veteriner olabilirsiniz. Müzik aletleriyle ilgileniyor, farkında olmadan mırıldanıp masaya vurarak ritim tutuyorsanız müziksel ritmik zekâya sahipsiniz. Kâğıda, duvara, kitaplara resimler çiziyor, hayâl kurmayı, bulmaca çözmeyi seviyorsanız, görsel zekânız var. Mimar, mühendis, heykeltıraş veya ressam olabilirsiniz. Matematik oyunlarını, satranç ve damayı seviyor, zihinsel işlemleri kolayca yapıyorsanız, mantıksal-matematiksel zekânız var. Soyut düşünebilir, sebep-sonuç ilişkilerini kolayca anlarsınız. Bilim adamı, mucit, mühendis, yargıç, bilgisayar programcısı olabilirsiniz. Ezbere şiir okuyor, hikâye yazıyorsanız, kelime oyunlarını seviyorsanız, kitaplarla iç içe yaşıyorsanız, sözel-dilsel zekâya sahipsiniz. İyi bir kelime hazineniz, iyi bir hafızanız vardır. Öğretmen, gazeteci, yazar, mütercim avukat olabilirsiniz. Burada bir noktayı hatırlatalım. Önemli olan hangi tür zekâya sahip olduğunuz değil, onu ne kadar kullandığınızdır. Mikelanj’ın babası oğlunun ressam olmasına kesinlikle razı değilmiş. Bir gün oğlu resim yaparken köpürerek içeri girmiş. Mikelanj kendini öylesine işine kaptırmış ki, babasının öfkeli nasihatlerini dinleyeceği yerde onun yüzüne bakarak: Aman Allah’ım, demiş. Kızgın bir babayı resmetmek için ne bulunmaz bir model. Babasının karşı çıkmasına rağmen bu sevme ve yoğunlaşma sonucunda Mikelanj sanatının zirvesine çıkmış. İnsan başaracaklarının en iyisini yapmak için kabiliyetinin en fazla olduğu sahalara yönelmelidir. Bu, onu hem diğer alanlardaki moral bozukluğundan kurtarır, mutlu eder. Hem de insan sevdiği işte daha az çalışmayla daha çok başarılı olur. Yazımızı bir inciyle bitirelim: “Çok işte çırak olacağına, bir işte usta ol.” (İmam Gazali) Ако обичате животните, растенията, градинарството, харесвате природо-научни филми и сте чувствителни към замърсяването на околната среда, тогава имате усет към природата. Можете да станете агроном, зоолог, геолог, биолог, ветеринар. Ако ви привличат музикални инструменти, постоянно си тананикате нещо, ритмично барабаните по масата, тогава имате музикален слух. Ако рисувате на хартия, по стените и книгите, обичате да фантазирате или решавате ребуси, тогава имате усет към визуалните изкуства. Можете да станете архитект, инженер, скулптор или художник. Ако обичате математически задачи, шахмат, дама, удават ви се умствени задачи, тогава имате развита логическа и математическа мисъл. Лесно схващате причинно-следствените връзки. Можете да станете тогава учен, откривател, инженер, програмист. Ако лесно наизустявате стихове, пишете разкази, обичате игрословици, живеете с книгите, тогава имате ясно изразена литературна нагласа. Имате богат речник и добра памет. В такъв случай можете да станете учител, журналист, писател, преводач, адвокат. Нека тук напомним едно нещо. Важното е не каква нагласа имате, а как развивате уменията си. Бащата на Микеланджело бил твърдо против синът му да стане художник. Един ден нахълтал ядосано, докато синът му рисувал. Микеланджело толкова се бил отдал на рисуването, че като видял разгневения си баща, не обърнал внимание на гнева му, а се зарадвал, че има пред себе си идеален модел за изрисуване на гневен баща. Така, въпреки че баща му бил против, Микеланджело постигнал художествено съвършенство, благодарение на своята отдаденост на изкуството. За да успее човек, той трябва да развие своите специфични заложби. Това ще го спаси от разочарования в други области и ще го направи щастлив. Освен това, когато човек се занимава с любими неща, той постига по-големи успехи с по-малко усилия. Нека завършим с една мисъл: „Вместо да бъдеш чирак в много работи, бъди майстор в една!” (Имам Газали). Октомври 2008 5 Sağlıklı Dişler Pırıl Pırıl Gülüşler Prof Dr Arif SARSILMAZ Здрави зъби, красиви усмивки Здравей, любопитни човече! Merhaba meraklı insanoğlu, Приятно ми е да се представя, аз съм крокоBenim adım Timsah, дил! Не се налага обаче да се боиш от мен, защото Sizin ülkenizde yaşamadığım için, benden не живея в твоята страна. Ако живееше в Африkorkmanıza gerek yok. Şayet Afrika, Amerika ка, Америка или Австралия и влизаше често във veya Avustralya da yaşasaydınız, serinleme yaвода, за да се разхладиш или да ловуваш, длъжен hut avlanma maksadıyla suya girdiğinizde, bana съм да те предупредя, че трябва да внимаваш да dikkat etmenizi söylemek mecburiyeне попаднеш на мен! tindeydim. Първоначално може да те стресKoca bir çene ve sivri dişlerle ilk на с голямата си челюст и остanda sizleri ürkütmüş olabilirim; рите си зъби, но ако не съм ama inanın karnım aç değilse, гладен, никому зло не правя. kimseye bulaşmam. Hele insana А и хора не нападам. Ако съм hiç saldırmam; ama acıkmışгладен обаче, нещата се промеsam, o zaman işler değişir. нят. Hantal görünümümüze alНе се подвеждайте от троdanmayın, suda çok hareketмавия ми вид, във водата съм liyizdir. Kuyruğumuz motor, много подвижен. Опашката arka bacaklarımız ise, fren vaми е като мотор, задните ми zifesi görecek şekilde yaratılкрака пък действат като спиSu altında yüzerken mıştır. Normal hızımız saatte рачки. Нормалната ми скоgözümü kapatsam, avımı iki km kadardır. Avlandığım рост на плуване е два килоgöremem; açık dursa, zaman kısa mesafede метра в час. Ако съм обект на hızımı çok artırabilirim, boğuşma esnasında göлов, мога да увелича скоростgüçlü kuyruk kaslarım tıpkı та, защото използвам силната züm yaralanıp zedelenebir pervane gibi bana hız verir. си опашка, която буквално се bilir. Bunun için Rabbim Hem karada hem de suda превръща в перка. yaşayabilmek için, birbirinden önden arkaya doğru За да мога да живея както farklı olan bu iki ortamın şartвъв вода, така и на суша, трябkapanan ve şeffaf yapıda larının iyi bilinmesi gerekir. ва да познавам добре особеноüçüncü bir göz kapağı Dolayısıyla her iki ortamda da стите и на двете среди и съм daha vererek gözümü hayatta kalabilmek için, bu orустроен така, че да оцелявам tamların şartlarına uygun bir и във вода, и на суша. А за да korumuştur. Böylece su притежавам такова физичеanatomik yapıya ve fizyolojik altında çok iyi göremeско и физиологическо устройişleyişe sahip olmak gerekir. sem de, görüşüm tamaство, са нужни свръх разум и Böyle bir vücudun gerekli olan свръх сила. Сега ще разкажа men engellenmez. bütün yapı ve sistemlere sahip за моите особености и ще се olması ise, sonsuz bir ilim ve убедиш, че е така. kudret gerektirir. Nitekim bazı 6 Ekim 2008 özelliklerimi aşağıda anlatınca, bunu siz de anlayacaksınız. En küçük titremenizi bile hissederim Geceleri aktif olduğum için, görme başta olmak üzere, bütün duyu organlarım çok hassas yaratılmıştır. Başımın yan taraflarındaki dokunmaya hassas alıcılarım, sudaki en küçük titreşimleri bile beynime iletebilecek hassasiyettedir. Dudaklarımın kenarlarındaki alıcılar, avımın kıpırdanışları hakkında bana bilgi verir. Karnım aç ise, duyularım daha da hassaslaşır. Küçük bir kuş yavrusu bile suya düşüp çırpınmaya başlasa, karanlıkta onun yerini elimle koymuş gibi bulurum. Yüzümün her tarafına dağılmış düğüm şeklinde binlerce hassas basınç dedektörlerinden birisine çok yakından bakarsanız, her birinin dolmakalemin ucu büyüklüğünde minik pompalar olduğunu görürsünüz. Bu alıcılar sayesinde, sudayken etrafımdaki her türlü hareketi hisseder, bunlarla düşmanlarımı, avlarımı ve yavrularımın hareketlerini takip ederim. Karanlık bir gecede, çamurlu suyun içindeki yaralı olan veya dengesiz hareketler yapan hayvanları hemen anlarım. Hatta su kenarındaki su içen hayvanları da uzaktan tanır ve suda yüzen bir ağaç kütüğü gibi yavaşça onlara yaklaşırım. Sadece burnumun ucu ve gözlerim dışarıda olduğundan kolay kolay fark edilmem. Gözlerim ne güzel yaratılmış Gözlerim, kafatasımın yanlarındaki çok sağlam iki çukurluk içine yerleştirilmiş olduğundan, hareketsizdir. Bu, çok güçlü olması gereken çenelerimin fonksiyonlarını yerine getirirken, daha sıkı ısırabilmesi ve bu esnada gözlerimin zarar görmemesi içindir. Aksi takdirde, iri bir sığırın boynunu ısırıp kırarken, çenelerimin basıncından beynim ve gözlerim zarar görebilirdi. Bu tabaka, ışık yansıtıcısı ve kuvvetlendiricisi olarak yaratılmıştır. Su altında yüzerken gözümü kapatsam, avımı göremem; açık dursa, boğuşma esnasında gözüm yaralanıp zedelenebilir. Bunun Усещам и най-лекото потреперване Аз съм активен нощем. Затова и всички мои сетива, начело с очите, са много чувствителни. Отстрани на главата ми има рецептори, които са много чувствителни и усещат и най-лекото потреперване във водата. Рецепторите по края на устните ми усещат и най-лекото помръдване на жертвата ми. Ако съм гладен, сетивата ми са по-изострени. В тъмнината мога да разбера, че във водата е паднало например малко птиче, което пърха с криле, за да излезе на повърхността. По цялото си лице имам хиляди рецептори под форма на възли, които установяват степента на налягане. Когато ги погледнеш отблизо, ще установиш, че те са като миниатюрни помпи. Благодарение на тях усещам всяко движение във водата и мога да следя движението на моите врагове, жертви и рожбите си. В тъмнината веднага усещам наличието на животно в калната вода и неговите движения. Дори мога да усетя, че някое животно пие вода на брега, след което се приближавам до него бавно и безшумно като паднал клон от дърво. Трудно е да ме забележи, защото на повърхността на водата са само носът и очите ми. Колко хубаво са създадени очите ми! Очите ми са разположени в две странични вдлъбнатини по главата ми и затова са неподвижни. Това е така, за да мога с все сила да стискам челюстите си. Иначе, когато захапвам и дъвча месо от голямо животно, заради големия натиск очите и мозъкът ми могат да пострадат. Клепачът ми отразява светлината и е с много здрава кожа. Когато плувам под вода, съм със затворени очи и не виждам набелязаната жертва. Ако държа очите си отворени, при лова могат да пострадат. Затова и Бог ми е дал още един трети клепач, който е много прозрачен и се затваря назад. Така, когато съм под вода, макар и да не виждам много добре, все пак не съм напълно сляп. Дихателната ми система и другите ми сетива Слухът ми също е много остър. Ушните ми Октомври 2008 7 için Rabbim önden arkaya doğru kapanan ve şeffaf yapıda üçüncü bir göz kapağı daha vererek gözümü korumuştur. Böylece su altında çok iyi göremesem de, görüşüm tamamen engellenmez. Soluk alma sistemim ve diğer duyularım İşitme duyum da çok iyidir. Kulaklarımın dışa açılan kanalları, su girmemesi için deriden kapaklarla örtülüdür. Burun deliklerim, uzun olan üst çenemin en ucunda, yarım ay şeklinde ve kapaklıdır. Suya daldığımda sıkıca kapanır ve içeriye su kaçırmaz. Nefes almak için ağız boşluğuma dolan havayla iç burun deliklerimin etrafındaki koku almam için yaratılmış fırça gibi hücrelerin kirpikleri titreşir. Avımı yakalamak için ağzımı açtığımda, boğazıma su kaçmaması için gırtlağım kasılarak kapanır. Böylece avımı ısırırken boğulmaktan korunmuş olurum. Su altında, pasif hâlde birkaç saat; avlanma veya değişik hareketler yapma durumumda ise, 20 dakika kadar kalabilirim. Bunun için nefesimi tuttuğumda, karbondioksit, kanımda bikarbonat iyonları şeklinde çözünerek biriktirilir. Bu iyonlar, hemoglobin molekülünün aminoasitlerine bağlanır. Bu, hemoglobinden daha fazla ilâve oksijenin, kanıma salınmasına sebep olur ve böylece dokularım oksijensiz kalmaz. 8 Ekim 2008 канали са покрити с капаци от кожа, за да не влиза вода. Ноздрите ми са на върха на дългата ми челюст, имат форма на полумесец и също са покрити с капаци. Когато се гмуркам във водата, ноздрите се покриват с капаците и така в тях не влиза вода. Благодарение на вдишания през устата ми въздух власинките на рецепторите за обоняние, разположени по вътрешните носни кухини, се движат. Когато отворя устата си, за да хвана жертвата си, гърлото ми се свива и затваря, за да не влезе вода в него. Така се предпазвам от задавяне. Мога да издържам под вода неподвижен няколко часа, а когато съм обект на лов или в движение – 20 минути. Затова, когато задържам дъха си, въглеродният двуокис от вдишания въздух се разгражда и се събира в кръвта под формата на бикарбонатни йони. Тези йони се свързват с аминокиселините в молекулите на хемоглобина. Благодарение на това в кръвта ми се отделя повече кислород и така тъканите не биват лишени от него. Лов и смилане на храната Когато ловувам, се прикривам и нападам внезапно. Понякога се доближавам съвсем до брега, удрям Avlanma ve sindirim faaliyetlerim Avlanırken gizlenir ve anî olarak saldırırım. Bazen kıyıya iyice yaklaşır, kuvvetli kuyruğumu anîden karadaki hayvana vurur ve onu suya düşürüp öyle yakalarım. Küçük avları tek parça hâlinde yutabilirim, büyük avlara ait parçaları ise, kuvvetli çenelerimle çekerek koparır ve çiğnemeden yutarım. Çünkü hem mide asitlerim çok kuvvetlidir hem de yuttuğum taş, teneke ve cam parçaları midemde değirmen taşı gibi çalıştırılarak gıdaları öğütmeme yardımcı olur. Neslimizin devamı Dişilerimiz ekseriya 20–50 arası (bazı türlerde 100’ü bulabilir) yumurtayı kıyıda kazdığı içini otlarla döşediği yuvalara bırakıp üzerini kumla örter. Yumurtalarımızın bu kuluçkalarda bozulmadan gelişmesinde, yuvaya konulan bitkilerin çürümesi sırasında açığa çıkan ısının mühim rolü vardır. Yumurtadan çıktıklarında, 20–25 cm kadar olan yavrularımız, iki sene kadar annelerinin kontrolü altında yaşar. Yavruların fazla uzaklara gitmelerine izin verilmez. Yavrularımızın kamuflajı için derileri sarı ve siyah çizgilerle boyanmıştır. Böylece, kıyıdaki sazların arasında göze batmadan dolaşabilirler. İki-üç gün yumurtada kalan gıdalarla beslenen yavrular, daha sonra yengeç, yılan, su örümceği gibi küçük canlıları yakalayıp yemeye başlayabilir. Tabii bu arada rakun, balıkçıl kuşu, su samuru ve büyük yılanlar gibi düşmanlardan onları korumamız gerekir. Yavrularımızın erginlik yaşına gelmesi 7–8 yıl, bazı türlerde ise 10 yılı bulabilir. Zaten bütün hayat süremiz 40–60 sene arasında değişir. Çenelerimiz kenetlendiğinde asla açamazsınız Fakat koca koca kemikleri ısırıp kırarken, dişlerimiz de bazen harap olmaktadır. Dişlerimiz, hayatımız boyunca devamlı kırılıp, dökülse de, öyle yaratılmışız ki, devamlı alttan yenileri gelir ve böylece ağzımız dişsiz kalmaz. жертвата със силната си опашка, повалям я във водата и така я хващам. Малките жертви мога да погълна цели, а големите разкъсвам на парчета със силните си зъби. Парчетата гълтам, без да ги дъвча, защото стомашните ми киселини са много ефективни, а и ако съм глътнал заедно с жертвата камък, тенекия или стъкло, те също спомагат за храносмилането в стомаха. Продължаване на рода Женските крокодили снасят най-често между 20 и 50 яйца (при някои видове може да достигнат и сто) в гнездо близо до брега. Основата на гнездото се застила с трева, а снесените яйца се покриват с пясък. Поставената трева е много важна, защото при нейното гниене се отделя топлина, която е нужна за развитието на плода в яйцата. Излюпените от яйцата малки рожби са дълги 20-25 см. Те живеят под контрола на майка си две години. Майките не им позволяват да се отдалечават много далеч. Малките имат камуфлажна окраска от жълти и черни ивици. Така могат незабележимо да се разхождат сред тръстиките по крайбрежието. Първите два-три дни след излюпването малките се хранят с вещества от самото яйце, а после с раци, змии, водни паяци и други малки организми. Разбира се, междувременно трябва да бъдат пазени от врагове като птици, големи змии, видри. Малките крокодили достигат зрялост на 7-8 години, а при някои видове и на 10 години. Крокодилите живеят средно между 40 и 60 години. Когато челюстите ни се вкопчат, не бихте могли да ги разтворите Когато обаче чупим големи кости на животни, и нашите зъби понякога се чупят. Но макар и постоянно да ни се чупят зъби, така сме устроени, че на мястото на счупения зъб изниква нов и така усмивката ни е винаги сияйна! Октомври 2008 9 Yaşlı Kadın ile Meşe Ağacı Şevki ŞEN K uraklığın kırk üçüncü gününde, küçük bir kentin yoksullar mahallesinden geçen Tom Greenfield adlı genç bir tarım uzmanı, tozlu yolda bir kova suyu sürüklercesine taşıyan yaşlı bir kadına rastladı. Otomobilinin camını indirdi ve yaşlı kadına seslendi: Sizi gideceğiniz yere kadar götürebilir miyim, bayan? Yaşlı kadın teşekkür etti ve bir kilometre kadar geride kalan evini işaret etti: Zaten şu kadar kısa bir yoldan geliyorum dedi ve yüz metre ötedeki dev bir meşe ağacını göstererek Zahmet etmenize gerek yok... dedi. İki üç adımlık yolum kaldı. Greenfield, kadının bir kova suyu ne yapacağını merak etti. Onu arkasından izledi. Yaşlı kadının, zorlukla taşıdığı kovayı bahçenin uzak bir köşesindeki büyük meşe ağacına kadar sürükleyip, sonra da kovadaki suyla meşe ağacını suladığını görünce, hem hayran kaldı, hem de şaşırdı. Yanına yaklaştı ve sordu: Bu ağacı sulamak için mi o bir kova suyu bir kilometre öteden taşıdınız? Güçlükle kaldırdığınıza göre kova galiba çok ağırdı. Yaşlı kadın, genç adama gülümseyerek baktı.Tam 81 yaşındayım. Bu ağaç ise, yaşamdaki tek dostum. Küçük bir kızken arkadaş olmuştum onunla. Şimdi hiçbiri yaşamayan tüm arkadaşlarımla bu ağacın çevresinde, bilseniz ne oyunlar oynadık, onun gölgesinde nasıl dinlendik... Bu ağaç kurursa ne yaparım, ben? Genç tarım uzmanı, yüzyıllık dev meşe ağacına uzun uzun ve dikkatlice baktı. Deneyimli gözü, ağacın giderek kurumakta olduğunu görmekte gecikmedi. Yaşlı kadın, meşe ağacıyla arkadaşlığını anlatmayı sürdürdü: Annem beni dövdüğü ya da azarladığı zaman bu ağaca tırmanırdım, onun kollarına sığınırdım dedi. Nişanlım, parmağıma nişan yüzü- 10 Ekim 2008 Н а четирийсет и третия ден от сушата агроном Том Грийнфийлд минаваше от квартала на бедните на малък град и срещна възрастна жена, която едва влачеше кофа с вода по прашния път. Свали стъклото на колата си и й рече: - Госпожо, може ли да ви закарам до мястото, на което отивате? Възрастната жена благодари и посочи къщата си, която се намираше на около един километър. - И без това идвам отблизо, не се притеснявайте – каза тя, посочвайки грамадния дъб, който се намираше на стотина метра. Остана ми малко път. Грийнфийлд бе любопитен какво ще направи жената с водата в кофата. Той я последва. Когато видя как възрастната жена довлече кофата, която трудно носеше, до огромния дъб в далечния край на градината и как после поля дървото с водата, той, от една страна, се възхити, а от друга, се учуди. Приближи се до нея и попита: - Нима домъкнахте тази вода от един километър разстояние, за да полеете дървото? Вероятно кофата е много тежка, тъй като едва я носехте. Възрастната жена погледна младия мъж с усмивка. - Точно на осемдесет и една години съм. А това дърво е единственият ми другар в жи- Възрастната жена и дъбът ğünü bu ağacın altında taktı. Benim için böylesi anılarla dolu olan bu ağaç için, bir kilometre öteden bir kova su taşımamı gerçekten çok mu görüyorsunuz? Yaşlı kadın ertesi gün elinde su kovasıyla yine meşe ağacına giderken, ağacın çevresinde beş altı işçinin çalışmakta olduğunu gördü. Kovayı yere bıraktı ve işçilere doğru koşarak Bırakın ağacımı diye bağırdı. Dokunmayın benim ağacıma... İşçilerin başındaki adam kasketini çıkardı ve yaşlı kadını saygıyla selamladı: Ağacınıza kötü bir şey yapmak için değil, onu kurtarmak için geldik, hanımefendi dedi. Ağacınızın köklerinin çevresinde kanallar açtık ve onları tankerimizin deposundaki suyla doldurarak, ağacınızı bol bol suladık. Yaşlı kadının gözleri, su tankerinin üzerinde yazılı olan “Greenfield Fidanlığı” adına takıldı. Fakat ben sizi çağırmadım ki? dedi. Kim gönderdi sizi buraya? Adam, saygılı tavrıyla yanıt verdi: “Bizi buraya gönderen kişi, adını söylemedi, efendim dedi. Yaşlı kadın, yeterli suya kavuşan arkadaşı meşe ağacının altında durdu ve işçilerin tek tek ellerini sıktıktan sonra bindikleri kamyonun arkasından yaşlı gözlerle baktı. вота. Сприятелих се с него когато бях малка. Да знаете на какви игри сме играли около него и колко сме почивали на сянката му с приятелките ми, нито една от които вече не е сред живите. Какво ще правя, ако дървото изсъхне? Младият агроном гледа дълго и внимателно вековния дъб. Опитното му око не закъсня да забележи, че дървото постепенно изсъхва. Възрастната жена продължи да разказва за приятелството си с дъба: - Когато майка ми ме биеше или ме нагрубяваше аз се катерех на това дърво, търсех утеха в неговите клони. Моят годеник ми сложи годежния пръстен под това дърво. Нима наистина ми завиждате затова, че нося вода от един километър, за да поливам дървото, което е пълно с такива спомени за мен? На следващия ден, когато възрастната жена пак отиваше да полива дъба с кофа вода в ръка, видя пет-шест работници, които работеха около дървото. Тя остави кофата на земята и втурвайки се към работниците извика: - Оставете моето дърво! Не го докосвайте! Отговорникът на работниците свали каскета от главата си и почтително поздрави възрастната жена: - Госпожо, ние дойдохме да помогнем, а не да навредим на вашето дърво. Отворихме канали около корените на дървото, напълнихме ги с вода от цистерната и поляхме предостатъчно дървото ви. Погледът на възрастната жена спря върху надписа на цистерната: „Разсадник Грийнфийлд”. - Но аз не съм ви повикала – рече тя. Кой ви изпрати тук? Мъжът отговори учтиво: - Човекът, който ни изпрати не каза името си госпожо – рече той. Възрастната жена застана под своя приятел дъба, който бе достатъчно напоен с вода, здрависа се поотделно с работниците и после с насълзени очи погледна камиона, с който те заминаха. Октомври 2008 11 Çocuğum kitap Искам детето ми okusun istiyorum да чете книги B irçok anne-baba, çocuk, köşe bucak demeden kaçarken ne yapsam ne etsem de şu çocuğa okuma alışkanlığı kazandırsam diye düşünür. Çözüm için öğretmenleriyle görüşürsünüz, doğum gününde kitap hediye edersiniz. Hatta “oku oğlum/ kızım” diye ardından terlik bile fırlatırsınız. Bunların hepsi olurken hâlâ ben bu işin içinden nasıl çıkarım diye düşünmeye de devam edersiniz. Ben de çocuğuna kitap okutma alışkanlığı kazandırmakta güçlük çeken bir anneyim. Bir gün ilkokula giden çocuğuma neden kitap okumuyorsun diye kızdığımda ilginç bir cevap aldım. “Sen okuyor musun sanki?..” Doğrusu bu cevap benim bütün dünyamı altüst etmeye yetmişti. Ne diyeceğimi bir anda şaşırmıştım. Gerçekten ben kitap okuyup okumamak konusunda ilk defa kendimi sorgulamıştım. Aynı zamanda bu soru bana pek çok sorunun giderilmesinde bir anahtar olmuştu. O günden sonra önce oğlumu değil kendimi sorgulamaya başladım. Neden ben oğluma kitap oku derken, kendim kitap okumuyordum? Kitap okumak benim için ne ifade ediyordu? İşte bu iki sorunun cevabı bana kapalı kapıları açtı. Anladım ki kitaba bir bilgi aktaran araç olarak bakmışım yıllarca. Oysa çocuğumun kitapla bir dost, bir arkadaş olacağını düşünmemiştim bile. Dolayısıyla kitabın ne kadar değerli bir arkadaş olduğunu anlamadığım için anlatamamıştım. Bir aile büyükleri olarak evde devamlı olarak kitap okuma alışkanlığımız yoktu. Önce oğlumun sevdiği kitaplar seçtim. Onları ben de okudum ve okuduğumuz kitapların kahramanları üzerinde konuşmaya başladık. Derken oğlum her kitap okuyuşunda bana anlattı. Anladım ki okuma bizim hayat tarzımız olursa çocuk da okurmuş. Bu ilk adımdan sonra kitap okumayı teşvik edici etkinliklere devam ettim. Çocuk kitap fuarlarına bile gidiyordum artık. Çocuklarımı alıp kitapçıları ve kitap fuarlarını dolaştım. Sevdiği kitapları alarak onlara hediye ettim. Bir de baktım ki haftada bir kitap okur oldu çocuklar. Kadriye Bayraktar 12 Ekim 2008 М ного родители се питаме какво може да направим, за да добият децата ни навика да четат книги. С тази цел разговаряме с техните учители, подаряваме им книга за рождения ден, дори ги заплашваме с нещо, за да четат. Докато траят тези неща все се питаме: какво трябва да направим, за да обикнат децата ни книгите. И аз съм една майка, на която и е трудно да накара детето си да чете. Като се ядосвах един ден на детето ми, което учи в началните класове, получих един много интересен отговор: “А ти четеш ли книги?”. Наистина това изречение преобърна целия ми свят. Бях учудена и незнаех какво да кажа. За първи път се запитах дали аз самата чета книги. В същото време този въпрос беше ключът, с който може да предотвратя много проблеми. След този ден започнах да питам първо себе си, а не детето. Защо когато питах синът ми дали чете книги, аз не четях? Какво представлява за мен четенето на книги? Отговорите на тези два въпроса отвориха за мен закритите врати. Разбрах, че години наред книгите са били за мен само средсво за информация. Не бях помислила, че книгите могат да са приятел, другар за моето дете. До тогава не бях разбрала, че книгата може да бъде ценен приятел, затова не можех да обясня това и на сина си. Ние като големите в семейството нямахме навика да четем книги. Първо избрах любимите книги на сина ми. Прочетох ги и започнахме да коментираме заедно героите, за коите и двамата сме чели. И така синът ми след всяка изчетена книга ми разказваше какво е чел. Разбрах, че когато книгата е част от живота ни, детето също чете. След тази първа стъпка, продължих да правя и други неща, за да насърчавам детето си да чете. Ходех дори и по изложения за детски книги. Заедно с децата ми обиколихме книжарниците и изложенията за книги. Избрах книгите които обичат, купих ги и им ги подарих. Децата ми започнаха за една седмица да прочитат една книга. BADEM PARE БАДЕМОВИ СЛАДКИ Malzemeler: 4.5 su bardağı un, 200 gr. tereyağı, 4 yumurta, 1 su bardağı toz badem, yarım su bardağı pudra şekeri, 1 paket vanilya, 1 paket kabartma tozu Üzeri için: yumurta sarısı, bütün badem Şerbeti için: 5 su bardağı toz şeker, 5 su bardağı su, 1 dilim limon Hazırlanışı: Karıştırma kabına un alınır. Ortası açılarak tereyağı konur. Kenarlarına yumurta, toz badem, vanilya, pudra şekeri ve kabartma tozu alınarak hamur hazırlanır. Hazırlanan hamur yuvarlanarak yağlanmış tepsiye dizilir. Üzerine çırpılmış yumurta sarısı ve yağ karışımı sürüldükten sonra üzerlerine birer tane badem batırılarak pişirilir. Diğer taraftan şerbeti hazırlanır. Bunun için tencereye 5 su bardağı su, 5 su bardağı tozşeker ve limon dilimi konularak kaynatılır.Tatlı pişince sıcakken şerbeti dökülür. Tatlı sıcak, şerbeti ise ilk sıcaklığı çıkmış olmalıdır. Ağızda dağılan nefis bir tatlı. İsteğe göre toz fındık ile de hazırlanabilir. Необходими продукти: 4.5 чаши брашно, 200 грама краве масло, 4 яйца, 1 чаша бадемово брашно или ситно смлени бадеми, половин чаша пудра захар, 1 ванилия, 1 бакпулвер. За намазване: един жълтък, бадеми за украса За сиропа: 5 чаши захар, 5 чаши вода, парченце лимон Начин на приготвяне: Сложете брашното в съд за месене. Направете кладенче и по средата поставете омекналото краве масло. Добавете яйцата, смлените бадеми, ванилията, пудрата захар, бакпулвера и омесете тесто. От готовото тесто оформете сладките на малки топки и ги подредете в тава за печене. Разбийте жълтъка с малко олио и с тази смес намажете сладките. Върху всяко сладко се забучва по една бадемова ядка и се пече. През това време се приготвя сиропът. Поставят се захарта, водата и парче лимон в една тенджера и се сварява. След като се изпекат сладките се сиропират докато са горещи. Трябва сладките да са горещи, а сиропът съвсем малко охладен (около три минути). Чудесен сладкиш! Може да се приготви и с лешниково брашно. Yasir DONDURAN OKYANUSLARIN MİNİK MİSAFİRLERİ PLANKTONLAR O kyanuslarda yaşamaya uyumlu yaratılan tek hücreli canlılara plankton denir. Planktonların bitkisel ve hayvansal olmak üzere farklı çeşitleri bulunmaktadır. Planktonlar genel olarak balinaların besin kaynağı olarak bilinir. Ancak onların bunun dışında çok önemli vazifeleri vardır. Bunlardan biri güneşin zararlı ışınlarını süzme vazifesidir. Planktonlar bu görevi nasıl yerine getirirler. Vücutlarında ürettirilen sülfürlü bileşikler planktonları deniz suyundan korur. Planktonların ölmesi hâlinde ise sülfür önce suya sonra atmosfere karışarak bulutların kimyasal yapısını oluşturur. Bulutların vazifelerinden biri ise dünyamıza gelen zararlı ışınları süzmektir. MISIR NASIL PATLIYOR? P atlamış mısırı sevmeyen çocuk pek yoktur herhalde! Peki mısırın nasıl patladığını bilen var mı? Mısır nişastadan oluşan bir sebzedir. İçerisinde de bir miktar su bulunmaktadır. Isı yükseldikçe sıvı halde bulunan su buharlaşarak tohumun kabuğuna basınç uygular. Ve mısır sonunda dayanamaz patlar. Dışarıya çıkan beyaz madde ise nişasta tanecikleridir. 14 Ekim 2008 ПЛАНКТОНИТЕ – МАЛКИТЕ ГОСТИ НА ОКЕАНИТЕ Е динствените едноклетъчни, създадени да живеят в океаните, са планктоните. Те биват различни видове – както растителни, така и животински. Планктоните са основната храна на китовете. Планктоните обаче са полезни и с други свои особености. Една от тях е, че спомагат за филтрирането на слънчевите лъчи, т.е. възпрепятстват проникването на вредните лъчи. Как се постига това? В телата на планктоните се произвеждат сулфидни съединения, които ги предпазват от морската вода. Когато планктоните умират, сулфидите се отделят първо във водата, после се изпаряват и участват в химическия състав на облаците. А една от функциите на облаците е да спират проникването до земната повърхност на вредните слънчеви лъчи. КАК СТАВАТ ПУКАНКИТЕ? С игурно няма дете, което да не обича пуканки. Знаете ли обаче благодарение на какви свойства на царевицата може да правим пуканки? Царевицата е съставена от нишесте и малко количество вода. При висока температура тази вода се изпарява и оказва натиск на обвивката на царевичното зърно. Когато обвивката не може да издържи на този натиск, тя се пука. Бялата субстанция, която се показва от вътрешността на зърното, когато се пукне, е нишестето. YAPRAKLAR AĞAÇLARDAN NASIL KOPAR? A ğaçlar yapraklarını dökmeden önce, yapraktaki bütün besleyici maddeleri emmeye başlar. Bir süre sonra yaprak ayası (yaprakların düz ve parlak bölümü) hücrelerinde ‘etilen’ üretimi başlar. Etilen gazı giderek yaprağın her tarafına yayılır ve yaprak sapına geldiğinde, burada bulunan küçük hücreleri şişirmeye başlar. Giderek artan bu gerginliğe dayanamayan yapraklar sapın dış tarafından içeriye doğru yarılmaya başlar. Genişlemeye devam eden yarığın etrafında çok hızlı değişimler yaşanır ve hücreler hemen mantarözü üretmeye başlarlar. Mantarlaşma nedeniyle yapraklar gövdeden tamamen ayrılır. Bu yüzden, yaprak iletim borularından öz su alamaz ve tutunduğu yer ile bağı gittikçe zayıflar. Böylelikle hafif bir rüzgâr bile yaprak sapını koparmaya yeterli olur. ZEBRALAR BİRBİRLERİNİ NASIL KORURLAR? B azı hayvanlar Allah’ın onlara öğrettiği şekilde, tehlike anında birbirlerini uyarır ve tehlikeye birlikte karşı koyarlar. Meselâ zebralar, saldırıya uğradığında sürünün lideri geride kalır ve dişiler ile yavrular önde koşarlar. Erkek zebralar arkada zikzaklar çizerek koşar, çifteler atar, hatta saldırgan hayvanı kovalar. Böylelikle gelen tehlikelere karşı kenetlenmiş olurlar. КАК ЛИСТАТА ПАДАТ ОТ ДЪРВЕТАТА? П реди листопада дърветата започват да изсмукват от листата всички хранителни вещества. След известно време в клетките на гладката и лъскава част на листата започва да се образува газът етилен. Този газ постепенно се разпространява в цялото листо. Когато стигне до дръжката му, той разширява малките клетки в нея. Така дръжката е подложена на натиск и тя започва да се цепи отвън навътре. Освен това настъпват и много бързи промени, като образуването на гъбички. Заради тях листата се отделят от клоните, защото не могат да бъдат повече захранвани от ствола на дървото. Така и при найлек ветрец листата падат. КАК ЗЕБРИТЕ СЕ БРАНЯТ ВЗАИМНО? Н якои животни, съобразно дадените им от Създателя качества, в моменти на опасност се предупреждават и заедно се бранят. При зебрите, например, когато са нападнати, водачът на стадото остава отзад, а женските и малките бягат най-отпред. Мъжките зебри бягат отзад в зигзаг, мятат копита и даже гонят нападащите животни. По този начин стадото се спасява, като всички зебри се вкопчват в съвместна отбрана. Октомври 2008 15 Kırmızı Sıvı Червената течност Eyüp ÖZDEMİR V Yediğimiz yiyecekler ağız ve midede bazı işlemlerden geçtikten sonra küçük parçalar hâline gelir. Büyük bir çoğunlukla ince bağırsaklardan kana karışır. Kanımızın şimdiki görevi bu besinleri hücrelere servis yapmaktır. Âdeta kapı kapı dolaşır ve hücrelerin ihtiyacı olan besinleri ulaştırır. Gözümüze fosforu, kemiklerimize kalsiyumu götürür. Yiyeceklerimizde bulunan demiri, şekeri, çinkoyu, vitaminleri, yağları… Hepsini yerli yerine ulaştırma görevi yine kana verilmiştir. 16 Ekim 2008 ücudumuzun hücrelerden yaratıldığını biliyoruz. Gözle göremeyeceğimiz kadar küçük hücrelerin yapısı dünyadaki en büyük fabrikalardan bile daha karmaşıktır. Gerekli bütün maddeler burada şekillenerek vücudumuzun istifadesine sunulur. Hücrelerin ihtiyacı olan maddeler ise aldığımız besinlerden, soluduğumuz havadan ve vücudumuzun başka bir bölümünde depolanan maddelerden sağlanır. Midemizdeki hücreler de parmak uçlarımızda hücreler de gerekli maddeleri bu şekilde temin ederler. Hücrelerin hayatî faaliyetlerini devam ettirmeleri ve vücudumuzda kendilerine verilen görevi yerine getirebilmeleri için gerekli maddeler hücrelere nasıl ulaşmaktadır? Bu yazımızda hayatımız için olmazsa olmaz bir sıvıdan bahsedeceğiz. Kandan… Hemen içinizin bir hoş olduğunu hissedebiliyorum. Görmekten hiç hoşlanmadı- З наем, че тялото ни е съставено от клетки. Тези незабележими с просто око миниатюрни клетки имат устройство, по-сложно и от най-сложния механичен апарат. В тях се преработват всички необходими за организма ни вещества. Потребните пък за клетките вещества се набавят от консумираната от нас храна, вдишвания въздух и складираните в организма ни запаси. Всички клетки, независимо дали са по върха на пръстите ни или в стомаха, се снабдяват с вещества по този начин. Как обаче достигат до клетките веществата, необходими за тяхното функциониране и за осъществяването на ролята, която имат за нашия организъм? Тук ще стане дума за една жизнено важна течност. Кръвта… Веднага усещам, че ви става добре. Този път ще ви разкажем за кръвта, чийто вид може и да не ви е прия- ğımız ama değerini de belki hiç düşünmediğimiz kırmızı sıvı bu haftaki konumuz. тен, но пък вероятно не сте си давали сметка колко ценна течност е. Dikkat Patlayıcı madde Hücrelerimizin hayatî faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli olan maddelerden biri oksijendir. Nefes aldığımızda akciğerlerimize dolan havanın içerisi önemli kısmı oksijendir. Bu oksijenler akciğerimizde kana karışır. Kalbin bu kanı pompalamasıyla vücudumuzun en ücra köşelerine ulaşan oksijen hücrelerin ihtiyacını karşılar. Mükemmel bir fabrika gibi yaratılan hücrede oksijen yakıt olarak kullanılır. Peki, yanma işleminden sonra açığa ne çıkar? Cevabınız karbondioksit ise bildiniz. Eğer bu gazı tanıyorsanız vücudumuz için çok zararlı olduğunu da biliyorsunuzdur. Biraz önce oksijeni getiren kan şimdi de hücredeki artık madde olan karbondioksiti hücreden alıyor. Akciğere getiriyor. Oradan da verdiğimiz nefesle dışarı atılıyor. Внимание, взривоопасна течност! Едно от потребните за функционирането на клетките ни вещества е кислородът. Голяма част от вдишания в белите ни дробове въздух е кислород. Той се смесва с кръвта в белите дробове. Сърцето изпомпва кръвта и така осигурява циркулирането й в цялото тяло. Кръвта, която достига до всяко кътче на организма, осигурява кислород за всички клетки. Структурираната като сложен апарат клетка използва кислорода като източник за енергия. Какво обаче се отделя след усвояването на кислорода? Ако отговорът ви е въглероден двуокис, познали сте. Сигурно знаете, че този газ е много вреден за организма. Кръвта, която е доставила кислород, сега поема въглеродния двуокис от клетките и го отнася в белите дробове. При издишване пък той се отделя от нашия организъм. Pizza Servisi Lokantalardan evlere servis yapan motosikletli görevlileri görmüşüzdür. Kanın şimdi anlatacağımız görevi aynen buna benziyor. Yediğimiz yiyecekler ağız ve midede bazı işlemlerden geçtikten sonra küçük parçalar hâline gelir. Büyük bir çoğunlukla ince bağırsaklardan kana karışır. Kanımızın şimdiki görevi bu besinleri hücrelere servis yapmaktır. Âdeta kapı kapı dolaşır ve hücrelerin ihtiyacı olan besinleri ulaştırır. Gözümüze fosforu, kemiklerimize kalsiyumu götürür. Yiyeceklerimizde bulunan demiri, şekeri, çinkoyu, vitaminleri, yağları… Hepsini yerli yerine ulaştırma görevi yine kana verilmiştir. Çöp Vaar Şimdi okuyacaklarınıza biraz şaşıracağınızdan eminim. Hücre çalışmalarında karbondioksitten başka atık maddeler de ortaya çıkar. Hücrelerin âdeta kapı önüne koydukları bu maddelerin vücuttan atılması gerekmektedir. Aksi hâlde hayatımız tehlikeye girer. Kanımız, trilyonlarca hücreden atılan bu maddeleri alır, böbreklerimize ve deriye götürür. Buradan da dışarı atılır. Savaşa Hayır Vücudumuz zaman zaman dışarıdan sal- Доставка по домовете Сигурно сте виждали доставка с мотоциклети по домовете от пицарии. И ролята на кръвта доста прилича на тази доставка. Консумираната от вас храна се смила в стомаха и се раздробява на малки парчета. Поголяма част от смляната храна в тънкото черво преминава в кръвта. Сега нейната роля е да пренесе разградените вещества до клетките. И така тя циркулира от клека на клетка и им доставя потребните вещества. До очите носи фосфор, до костите – калций. Кръвта разнася също така до съотОктомври 2008 17 dırılara uğrar. Düşman mı kim? Tabii ki uygun şartları taşımayan yiyeceklerimiz, soluduğumuz hava ya da derimizdeki yaralardan içeri giren gözle görülmeyen canlılardır. Bakteri, virüs, mantar, protist… Siz onların küçüklüğüne bakmayın. O kadar çabuk çoğalırlar ki çok kısa zamanda vücudumuzu istila ederler. Bizi bitkin düşürürler ve hasta oluruz. Bunun konumuzla ne ilgisi var diyebilirsiniz, hemen cevaplıyorum. Bu mikroplara karşı ilk savaş kanımızda başlar. Kanımızın yapısında bulunan minnacık yapılara davetsiz misafirlere karşı savaşma görevi verilmiştir. Ah Kalbim Bunca görevi kanımızın yalnız başına yaptığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O yalnızca bir sıvı. Bir kaba doldurulduğunda hareket etmeyen bir sıvı. Tıpkı su gibi. Kanımızı, ayak tırnaklarından beynimize kadar trilyonlarca durağa iten yani pompalayan bir organımız var. Biricik kalbimiz bu organ. Kalp krizleri sonucunda kalbimiz durur veya çok cılız atar. Bu durumda kanın hücrelere pompalanması mümkün olmaz. Yeterince oksijen ve besin almayan, atık maddeleri uzaklaştırılamayan hücreler çok kısa sürede ölürler. ветните органи и клетки намиращите се в консумираната храна желязо, захари, цинк, витамини, мазнини… Има боклук! Сигурен съм, че малко ще се учудите на това, което сега ще прочетете. При работата на клетките освен въглеродният двуокис има и други отпадни вещества. Те трябва да се разчистят, защото иначе биха застрашили нашето здраве. Именно кръвта е тази, която събира тези отпадъци и ги отнася в бъбреците и кожата. Оттам те се отделят извън организма. Не на войната! Понякога тялото ни е обект на външни нападения. Но кой ли е нашият враг? Разбира се, неподходяща храна, както и микроорганизми, които влизат в тялото ни чрез вдишвания въздух и чрез раните по кожата ни. Това могат да бъдат гъбички, бактерии, вируси… Не се успокоявайте, че са микроскопични. Те така бързо се размножават, че буквално завладяват тялото ни. В резултат ни правят безсилни, разболяват ни. Може да ви се стори, че това няма нищо общо с темата ни. Веднага отговарям: първата съпротива срещу тези микроби идва от кръвта. В нея има елементи, които се борят с неканени гости. Ох, сърцето ми! Грешите, ако си мислите, че кръвта реализира всички тези дейности сама. Тя е само една течност, която стои неподвижно, когато я поставите в съд. Също, както водата. Има орган, който изтласква кръвта, за да достигне до всички точки на тялото от петите до главата, и това е нашето сърце. При сърдечен удар сърцето спира или работи с малка скорост. Тогава кръвта не може да се изтласква до клетките в тялото. А при положение, че клетките са лишени от кислород и други вещества и отпадъчните вещества остават непочистени, те бързо умират. 18 Ekim 2008 От книгата Месневи на Руми Mevlana’nın Mesnevi’sinden BOYALI ÇAKAL Боядисаният чакал G enç çakal, halinden hiç memnun değildi. Çünkü kendisini çok çirkin buluyordu. Hele ırmak kenarına gelip sudaki görüntüsünü görünce kendisinden nefret ediyordu. Genç çakal, böyle durumlarda şöyle derdi: - Ey Allah’ım! Niçin beni böyle çirkin yarattın? Keşke çakal olarak yaratmasaydın beni. Böyle düşünen aslında sadece kendisiydi. Diğer çakallar böyle düşünmüyordu. Böyle düşündüğü için de hepsi ona çok kızıyordu. Hele dedesi: - Yavrum, böyle düşünme. Solucan olarak yaratılsaydın daha mı iyiydi, der dururdu, ama boşuna. Genç çakal, dedesinin sözlerini hiç dinlemiyordu. Aslında kendisini böyle görmesine sebep bazı hayvanların davranışıydı. Özellikle maymunlar, onunla çok alay ediyordu. Bu, böyle devam edemezdi. Kendini küçük gören böyle bir toplum içinde yaşayamazdı. Böylece yuvasından kaçmaya karar verdi. Bunu ailesine söylese miydi? Bir süre tereddüt etti. Söylese iyi olacaktı: - Buralardan gideceğim, dedi. Annesi, üzüntü içerisinde ağlamaya başladı. Fakat, yavrusunu yolundan çeviremedi. Babasının ve dedesinin ısrarları da boşunaydı. Buralardan gidecekti. М ладият чакал изобщо не се харесваше. Намираше себе си за грозен. Когато погледнеше от брега собственото си отражение в реката, изпитваше истинско отвращение. В такива случаи младият чакал се жалваше: - Боже Господи! Защо си ме създал толкова грозен? Ех, да не ме беше създал като чакал… Всъщност, единствено този чакал мислеше, че е грозен. Другите чакали не мислеха така и му се ядосваха за терзанията. Особено му се гневеше дядо му: - Синко, не мисли така! Ако беше създаден като червей, по-добре ли щеше да се чувстваш? Но напразно. Младият чакал изобщо не вземаше под внимание неговите думи. Всъщност, младият чакал не се харесваше донякъде и заради отношението към него на други животни. Особено маймуните много му се подиграваха. Това повече не можеше да продължи така. Не можеше да живее в среда, която го подценяваше. Затова реши да напусне родното си убежище. Чудеше се дали да каже на семейството си. Известно време се колеба, но накрая реши, че е по-добре да им каже: - Ще напусна това място. Майка му се разтревожи и заплака, но не спря рожбата си от намерението да ги напусне. Напразни бяха и настояванията на баща му и дядо Октомври 2008 19 Ailesine “Hoşça kalın.” bile demeden yollara düştü. Peki, nereye gidecekti? Ya gittiği yerlerde de kendisiyle alay ederlerse o zaman ne yapacaktı? En iyisi, ıssız yollardan gitmekti. Böylece kimseye görünmemiş olurdu. Yola çıktı, az gitti, uz gitti... Karnı çok acıkmıştı. Uzakta bir şehir görünüyordu. Gece olunca oraya iner, bir tavuk çalıp karnını doyururdu. Akşam oldu. Karanlık iyice çöktü. Tam vaktidir, diyerek şehre girdi. Herkes uykudaydı. Burnuna hiç tavuk kokusu gelmiyordu. Belki bir dükkana gidebilir ve yiyecek bir şey bulabilirdi. Derken çok geçmedi. Biraz ilerde penceresi açık unutulmuş bir dükkan gördü. Hemen içeri girdi. O da ne? Karanlıkta önünü görememiş, ayağı pencerenin pervazına takılmış, dengesini kaybederek yuvarlanmıştı. İş bununla da kalmadı. Bir boya küpünün içine düştü. Güç bela küpün içinden çıkabildi. Dükkanda yiyecek adına bir şey yoktu. Güç bela pencereyi buldu ve dışarı çıktı. Ormana döndü. Açlığa şimdi soğuk da eklenmişti. Yuvasından, ailesinden ayrıldığı için pişmanlık duymaya başladı. - Keşke, diyordu. Yuvamda sıcacık otursaydım; büyüklerimin sözünü dinleseydim. Yorgunluk, açlık, soğuk derken olduğu yerde uyuya kaldı. Ertesi sabah, güneşin kızgın ışıklarıyla uyandı. Açlığı şimdi daha çok hissediyordu. - Gidip önce derede yıkanayım, sonra yiyecek ararım, diye düşündü. Irmağın kıyısına geldi. Her zaman olduğu gibi suda yine kendini seyretmeye başladı. Bir de ne görsün? Sudaki görüntüsü eskisi gibi değildi. Her tarafı rengarenk boyalar içindeydi. Bu görünüş hoşuna gitti. Yıkanmaktan vazgeçerek kendisine bir süre hayran hayran baktı. - Oh be! dedi. Şimdi bir şeye benzedim. Şimdi tavus kuşu bile görse kıskanır beni. Kendisini herkes görsün istiyordu. Bakalım şimdi ne diyeceklerdi. Elbet kıskanacaklardı güzelliğini. Açlığını bile unutarak yuvasına doğru yürümeye başladı. Yolda giderken onu gören diğer hayvanlar çok şaşırdılar. Kimdi bu acayip yaratık? Böyle birini daha önce hiç görmemişlerdi. Çakal, onlara aldırmadan yoluna devam etti. Onların şaşkın bakışlarını kıskançlıklarına yorumlayarak yoluna devam etti. Yuvasının yakınlarına geldi. Heyecan içindeydi. Annesi, babası, dedesi hele diğer çakal kardeşleri ne diyeceklerdi. Onu nasıl karşılayacaklardı. Yuvasının yakınlarında yavru çakallar oynuyordu. İlk onlar gördüler bu garip yaratığı. Korkusundan bağırıp çağırmaya başladılar. Onların gürültüsü üzerine o civarda bulunan yuvalarda- 20 Ekim 2008 му. Беше твърдо решил да замине далеч оттук. Тръгна си, без дори да се сбогува с майка си. А къде щеше да отиде? А какво щеше да прави, ако и на новото място, където отиде, пак му се подиграват? Най-добре беше да поеме по пусти пътища. Така никой нямаше да го види. Вървя известно време… Беше много огладнял. В далечината се виждаше силуетът на голям град. Можеше през нощта да слезе в града, да открадне една кокошка и да се засити. Свечери се. Тъмна пелена покри всичко наоколо. Сметна, че е време да слезе в града. Всички спяха. Носът му не усещаше никаква миризма на кокошка. Може би можеше да се промъкне в някой магазин и да намери в него нещо за ядене. Не след дълго малко напред видя магазин, чийто прозорец бяха забравили да затворят. Веднага се шмугна вътре. Но какво се случи? Не можа в тъмнината да прецени разстоянието, спъна се в перваза на прозореца, изгуби равновесие и се претърколи. Но имаше и още. Беше паднал в една бака с боя. Едва се измъкна от нея. В магазина нямаше нищо за ядене. С мъка намери прозореца и излезе навън. Върна се в гората. Не стига, че го мъчеше глад, ами и беше станало студено. Започна да съжалява, че е напуснал родното си убежище и семейството си. - Ех, - казваше си чакалът. – да бях сега в топлото си убежище. Да бях послушал по-възрастните от мен. И така изморен, гладен и в студа, той заспа. На сутринта се събуди от топлите лъчи на слънцето. Сега беше още по-изгладнял. - Първо ще отида да се изкъпя в реката, а после ще потърся храна. – помисли си той. Приближи се до брега. Както обикновено, започна да наблюдава отражението си в реката. Но що да види? Този път отражението не беше, както обичайно. Целият беше в най-различни краски. Той хареса новия си външен вид. Отказа се да се къпе и известно време се наблюдава с възхищение. - Ох, - каза си той. – Сега заприличах на нещо! Сега и паун да ме види, ще ми завиди. Искаше всеки да го види. Да видим сега какво ще кажат! Разбира се, щяха да му завидят на красотата. Забрави, че е гладен, и тръгна да се връща в родното убежище. Докато вървеше, животните, които го виждаха по пътя, оставаха удивени. Какво ли е това странно създание? Не бяха виждали дотогава такова странно животно. Чакалът продължи по пътя си, без да им обърне внимание. Той тълкуваше учудените им погледи като завист. Най-сетне се върна при семейството си. Много се вълнуваше как щяха да реагират майка му, баща му, дядо му, братята и сестрите му. Как ли щяха да го посрещнат? ki bütün hayvanlar dışarı çıktı. Neler oluyordu? Baktılar ki garip bir yaratık.... Onu tanıyacak gibi oldular, ama rengine ne demeliydi. Böyle boyalı bir çakal daha önce hiç görülmemişti. Çakal ise halinden memnun, gururlu, onları süzüyordu. Derken gürültüler üzerine ailesi de yuvalarından çıktı. Önce dedesi gördü onu. Tanımakta gecikmedi. - Sen, dedi. Benim gururlu torunumsun. Söyle bakalım neler oldu böyle? - Güzelleştim dede, dedi küçük çakal. Artık benimle övünebilirsin. Bu civarın en güzel çakalı benim. Hatta ben çakal değil, tavus kuşuyum. Evet öyleyim. Bana sakın çakal demeyin artık. Bu, aslını inkar etmekti. Hepsi kızdı. Özellikle de dedesi: - Madem tavus kuşusun burada ne işin var. Tavus kuşları gül bahçelerinde gezer. Hem de salına salına... Haydi salın bakalım da görelim nasıl bir kuş olduğunu. Çakal, bunu hiç düşünmemişti: - Yapamam ki, dedi. - O zaman öt. Çünkü tavus kuşları öter. - Onu da yapamam. - Görüyor musunuz, dedi yaşlı çakal. Torunum bizi küçük gördüğü yetmezmiş gibi bir de aslını inkar ediyor. Çakal olmadığını söylüyor. Böyle birini cezalandırmak gerek. Ben onu torunluktan reddediyorum. Köyümüzden atılmasını istiyorum. Bizi beğenmeyenin bizim aramızda yeri olamaz. Haydi, atın onu buradan. Diğer çakallar, zaten öfke içindeydi. Taş sopa ellerine ne geçtiyse vura vura onu köyün dışına attılar. Genç çakal, yine yalnız kalmıştı. Yaptıklarından çok pişman olmuştu. Hemen ırmağa girdi. Boyaları üzerinden temizledi. Suyun temiz bir yerinde kendine baktı. Eskisi gibi olmuştu yine. Ama artık kendini çirkin bulmuyordu. Aklı başına gelmişti. Köyüne geri döndü. Herkesten özür diledi. Kendisini affetmelerini istedi. - Ben, dedi. Bir tavus kuşu değil, bir çakalım. Sizden biriyim ve bununla da övünüyorum. Dedesi, onu bağrına bastı. Köy halkı da onu bağışladı. O günden sonra küçük çakal bir daha böyle hatalara düşmedi. Пред родното му убежище си играеха малки чакали. Те бяха първите, видели това странно създание. Много се уплашиха от вида му и започнаха да вият. Воят им събра всички останали животни наоколо. Какво ли ставаше? И що да видят? Странно създание… Стори им се познато, но цветът му ги обърка. Досега не бяха виждали такъв пъстър чакал. А шареният чакал си беше доволен от новата премяна и ги процеждаше с поглед. В това време излязоха и неговите роднини. Първо го видя дядо му. Веднага го позна: - Ти си моят горделив внук. Е, кажи какво се е случило с теб? - Разкрасих се. - каза малкият чакал. – Вече можете да се гордеете с мен. Аз съм най-красивият чакал тук. При това не съм и чакал вече, а паун. Да, точно така. Повече не ме наричайте чакал! Тези претенции на младия чакал обаче ядосаха всички и особено дядо му: - Щом си паун, каква работа имаш тук? Пауните се разхождат в цветни градини. И то, поклащайки се… Хайде, поклати се да видим що за птица си! Чакалът не беше помислил за това: - Не мога. - Тогава пей, защото пауните пеят. - И това не мога да правя. - Виждате ли? – каза старият чакал. – Внукът ни не само се смята за нещо повече от нас, ами и отрича видното. Твърди, че не чакал. Трябва да получи наказание. Аз вече не го смятам за мой внук. Искам да го изгоним от нашето село. Не може да има място за този, който не ни харесва. Хайде, изхвърлете го оттук! И без това другите чакали бяха много ядосани. Замеряха до с каквото им падне под ръка – камъни, сопи – и го изгониха от селото. Младият чакал пак беше останал сам. Много съжаляваше за постъпките си. Веднага отиде на реката. Изчисти боята от себе си. Погледна пак отражението си в чист участък на реката. Беше си възвърнал предишния облик, но не се намираше вече за грозен. Най-сетне беше поумнял. Върна се обратно в селото си. Извини се на всички и им поиска прошка: - Аз не съм паун, а чакал. Аз съм един от вас и се гордея, че съм като вас. Дядо му веднага му прости. Простиха му и останалите. От този ден нататък младият чакал не повтори грешката си. Mevlana’nın notu: Hiç kimse aslını değiştirip olduğunun dışında görünmeye kalkmasın. Onun foyası kendini tavus kuşu sanan bu çakalınki gibi çabuk çıkar. İnsanların kimileri mal, mevki küpüne düşer, ama aslı hemen belli olur. Поуката на Мевляна: Никой да не променя същността си и да се представя за нещо друго! Подобно на чакала, който се мислел за паун, истината бързо ще лъсне. Някои хора изпадат в същата заблуда, но истината веднага ще излезе наяве. Октомври 2008 21 22 Ekim 2008 Октомври 2008 23 Türkçe - Edebiyat Türk Edebiyatı’nın Dönemleri Derleyen: Emre Adem T ürkler’in tarih boyunca oluşturdukları sözlü ve yazılı edebiyat geleneğini ve bu geleneğin ürünlerini içerir. Türk edebiyatı tarihsel gelişimi içinde üç ana bölümde incelenmektedir: İslamlık’tan önceki Türk edebiyatı, İslam uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı, batı uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı. Bu sınıflandırma Türkler’in girdikleri din ve kültür çevrelerinin belirleyici etkisi göz önüne alınarak yapılmıştır. den sonra Türk dünyası yeni bir uygarlık çevresine girmeye başladı. Batıya göç eden Türk boyları bu uygarlığın etkilerini edebiyat dünyasına da taşıdılar. Kaşgarlı Mahmud Divanü Lugati’t-Türk’ü Araplar’a Türkçe öğretmek amacıyla hazırladı. Yusuf Has Hacib İslam ilkelerine dayalı bir devlet felsefesini Kutadgu Bilig (11. yüzyıl) adlı yapıtında işledi. Ali Şir Nevai, Çağatayca’yı zengin bir kültür ve sanat dili olarak geliştirdi. Anadolu’ya gelen Türk boyları da Anadolu’da yeni bir edebiİslamlık’tan Önceki Türk Edebiyatı yat geleneğinin oluşmasında büyük rol oynadılar. Tarih araştırmalarına göre Türkler’in anayurAnadolu’da ilk örneklerini 13. yüzyıldan başlayadu Orta Asya’dır. Türkler’in Orta Asya’daki külrak gördüğümüz bu edebiyat geleneği iki alanda tür ürünlerinin tümü bugüne gelebilmiş değildir. gelişmiştir: Divan edebiyatı, halk edebiyatı. İlk Türkçe yazılı belgelerin 6. yüzyıldan kaldığını Divan Edebiyatı: Osmanlılar’da özellikle medgöz önüne alırsak bu dönem edebiyatı ile ilgili resede yetişen aydınların Arap ve daha çok da Fars temel belgelerin elde olmaedebiyatını örnek alarak gedığı söylenebilir. liştirdikleri edebiyat geleSözlü Gelenek: Kaşneği genel olarak “Divan edebiyatı” adıyla anılmakgarlı Mahmud’un 11. yüzyılda yazdığı Divatadır. Divan edebiyatının kuruluş döneminde ‘13.nü Lugati’t-Türk (Türk Dilleri Sözlüğü) adlı ki15. yüzyıl) Farsça çeviriler çoğunluktadır. İlk şairler tabında dönemin sözlü (Ahmed-i Dâi, Kadı Burhaürünleri de yazılı olarak neddin, Şeyhi) çoğunlukla yer alıyordu. Sözlü ededinsel şiirler yazmışlardır. biyat geleneğinde şiir önde geliyordu. Kam, Geçiş döneminde (15.-16. Türk dilinin günümüze kadar ulaşmış baksı, ozan, şaman adı yüzyıl) saray ve çevresi en eski yazılı eserleri olan Orhun Kiverilen ilk şairler kopuz bu tür edebiyatı özelliktabeleri Moğolistan sınırları içerisinde denen telli bir çalgı eşle desteklemiş, şiirin yanı yer almaktadır. liğinde şiirlerini seslensıra düzyazı örnekleri de diriyorlardı. Aprınçur ortaya konmuştur (Ahmed Tigin, Çuçu, Kül Tarkan, Paşa, Necati, Mercimek Çısuya Tutung, Asıg Tutung, Sungku Seli ve KaAhmed, Âşıkpaşazade, Sinan Paşa gibi). Divan lım Keyşi yapıtlarından örnekler bulunan ilk şaedebiyatının olgunluk döneminde (16.-18. yüzyıl) irler arasındadır. etkilenme ve esinlenme aşamasından özgün yaratı Yazılı Gelenek: İlk Türkçe yazılı belgeler 6. aşamasına geldiğini gözlüyoruz. Klasik biçimlere yüzyıldan kalan Yenisey ve 8. yüzyıldan kalan yerli içerikler kazandırılmaya çalışılmış, bu arada Orhun yazıtlarıdır. Özellikle, anı-söylev türünde yeni akımlar, özellikle “Sebk-i Hindi” denen yeni bir şiir tarzı denenmiştir (Fuzuli, Bâkî, Bağdatlı yazılmış olan Orhun Yazıtları, Türk dünyasının Ruhi, Nabî, Nef’i, Nedim, Şeyh Galib, Evliya Çeletoplumsal yaşamı, kültür ve sanatı konusunda bi, Kâtip Çelebi, Naima, Veysi, Nergisi) çeşitli yönlerden zengin bilgilerle doludur. Halk Edebiyatı: İlk söyleyenleri belli olmayan İslam Uygarlığı Etkisinde Gelişen ya da bilinemeyen halk hikâyeleri, türküler, mâTürk Edebiyatı niler, atasözleri, bilmeceler, seyirlik köy oyunları Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han’ın 10. halk edebiyatının bir bölümünü oluşturur. Tekke yüzyılın ortalarında İslam dinini benimsemesin- 26 Ekim 2008 edebiyatı (13.-16. yüzyıl), halk edebiyatının dinsel içerikli biçimidir. Tasavvufun dinden farklı olan geniş hoşgörüsü ve yorum biçimi zengin bir edebiyat geleneğinin oluşmasında başlıbaşına bir etmen olmuştur. Tekke şiirleri ilahi, nefes gibi özel bestelerle okunurdu. Tekke edebiyatı dili yer yer Arapça ve Farsça sözcükler içerse de kolay anlaşılabilir bir nitelikteydi. Dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü sonuna kadar kullanılmıştır. Bu edebiyatın en önemli temsilcileri Yunus Emre, Nesimi, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram Veli, Hatayi, Pir Sultan Abdal’dır. Halk edebiyatının bir başka alanını oluşturan âşık edebiyatı, 16. yüzyıldan günümüze kadar süren dönemi içerir. Âşık da denen halk ozanları genellikle sazlarıyla Anadolu’yu dolaşarak hem bir geleneği oluşturmuşlar, hem de yaşama savaşı vermişlerdir. Karacaoğlan, Âşık Ömer, Gevheri, Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Ruhsati, Sümmani, Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan bunlara örnek olarak verilebilir. Batı Uygarlığı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Türk (Osmanlı) toplumunda 18. yüzyıldan sonra batı uygarlığı çevresine girme yolunda çalışmalar yapılmıştır. Askerlik ve siyaset alanındaki gelişmeler bir süre sonra edebiyat yaşamında da etkisini göstermeye başladı. Özellikle batıyı gören ve yakından tanıma olanağını bulan edebiyatçılar yeni bir edebiyatın ilk habercileri oldular. Batı uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatının başlangıcı olarak Tercüman-ı Ahval (1860) gazetesinin çıkışı kabul edilmektedir. Çünkü bu gazete resmi ya da yarı resmi bir yayın organı değil, özel girişimle çıkartılan ilk Türk gazetesiydi. Böylece başladığı kabul edilen bu yeni dönem şu alt dönemlerde incelenmektedir: Tanzimat dönemi, Servet-i Fünun dönemi, Fecr-i Âti dönemi, Milli edebiyat dönemi, Cumhuriyet ve sonrası. 1- Tanzimat Edebiyatının önemli isimleri: Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat, Ziya Paşa, Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Samipaşazade Sezai vb. 2- Servet-i Fünun Edebiyatının önemli isimleri: Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf vb. 3- Fecr-i Âti Edebiyatının önemli isimleri: Ahmed Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fuad Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu vb. 4- Milli Edebiyatın önemli isimleri: Ömer Seyfettin, Mehmet Akif Ersoy, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin vb. 5- Cumhuriyet ve Sonrası Edebiyatın önemli isimleri: Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Nazım Hikmet, Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat, Cahit Külebi, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Peyami Safa, Kemal Tahir, Aziz Nesin, Necati Cumalı, Selim İleri, Fakir Baykurt, Orhan Pamuk vb. Halk Edebiyatının en önemli temsilcilerinden Yunus Emre’nin bir şiiri Bir Kez Gönül Yıktın İse Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil Bir gönülü yaptın ise Er eteğin tuttun ise Bir kez hayır ettin ise Binde bir ise az değil Yol odur ki doğru vara Göz odur ki Hak’kı göre Er odur alçakta dura Yüceden bakan göz değil Erden sana nazar ola İçin dışın pür nur ola Beli kurtulmuştan ola Şol kişi kim gammaz değil Yunus bu sözleri çatar Sanki balı yağa katar Halka matahların satar Yükü gevherdir tuz değil Октомври 2008 27 Şiir Defterindeki Yaprak Листенцето в тетрадката за стихотворения Yasemin TATAROĞLU Ç ınar ağacının tepelere yakın bir yerinde, çok cılız bir yapraktı. Diğer arkadaşları çok iyi büyüdüğü hâlde o bir türlü büyüyememiş, minicik kalmıştı. Dalında olduğu çınar ağacı, bir okulun bahçesindeydi. Okulun öğrencileri teneffüs zili çalar çalmaz bahçeye koşar, birçoğu da bu ağacın altındaki bankta otururdu. Minik yaprağın en sevdiği şey, çocukları seyretmekti. Ancak bazı öğrenciler, kalemlerle ağaca zarar vermeye çalışırdı. Onlara kızar, bağırır, ancak bir türlü sesini duyuramazdı. Hatta bir seferinde çocuklardan bazıları, ağaca zarar verirken öğretmenleri gelmiş ve yaramaz çocuklara kızmıştı. Okulun öğrencilerinden Furkan da hep bu ağacın altına gelirdi. Şiirler yazar, yazdığı şiirleri yüksek sesle okurdu. Minik yaprakçık, Furkan’ın şiirlerini dinler, çok beğenirdi. Ancak Furkan’ın pek kendine güveni yoktu. İçine kapanık bir çocuktu. Çok güzel şiirler yazabildiği hâlde, bunları kimseye okumaya cesaret edemezdi. Şiirlerini yalnızca çınar ağacıyla paylaşırdı. 28 Ekim 2008 Т о бе много тънко листенце и се намираше близо до върха на чинара. За разлика от останалите си приятели, които бяха станали много големи, то не бе пораснало и бе останало мъничко. Чинарът, на който висеше листенцето, се намираше в училищен двор. След като биеше училищният звънец учениците се втурваха към двора и мнозина от тях сядаха на пейката под дървото. Мъничкото листенце обичаше най-много да наблюдава децата. Но някои ученици се опитваха да наранят дървото с химикалките си. То им се ядосваше, викаше, но по никакъв начин не успяваше да повиши глас. Дори веднъж когато някои от децата увреждаха дървото учителят дойде и им се скара. Фуркан, който също бе ученик в училището, винаги сядаше под това дърво. Той пишеше стихове и ги четеше на висок глас. Мъничкото листенце слушаше стиховете на Фуркан и много ги харесваше. Но Фуркан не бе много уверен в себе си. Въпреки че пишеше много хубави стихотворения, той нямаше смелост да ги прочете пред никого. Споделяше стиховете си само с чинара. Веднъж Фуркан пак бе седнал сам под дървото. Приятелите му го изкараха от унеса му: Yine Furkan’ın yalnız başına ağacın altında oturduğu günlerden biriydi. Furkan’ın dalgınlığını arkadaşları bozdu: - Hey şair, ver şu şiirlerini, biz de okuyalım! Çocuklar gülerek Furkan’ın elindeki kağıtları çekti, kağıtlar yerlere savruldu. Minik yaprak, olanları heyecanla seyrediyordu. Furkan’ın ne yapacağını merakla bekliyordu. O içine kapanık çocuk, birden aslan kesiliverdi. Çünkü şiirleri, onun için çok önemliydi. Hemen yerdeki kağıtları topladı ve arkadaşlarına meydan okurcasına: - Şiirlerime laf söyletmem, dedi. Sizleri öğretmenime söyleyeceğim! Çocuklar öğretmen lafını duyunca hemen kaçıştılar, her biri başka yöne dağıldı. Furkan da kağıtları elinde sınıfın yolunu tuttu. Minik yaprak, her gün çok çeşitli olaylara şahit oluyor ve bu ağaçtan hiç ayrılmak istemiyordu. Ancak mevsimlerden sonbahardı ve yapraklar birer birer dökülüyordu. Bir gün sıranın kendisine geleceğini biliyordu. Zaten kendisi çok küçüktü. Ancak küçüklüğü kendisine fayda da sağlıyordu. Kocaman yapraklar bir rüzgârda hemen düştüğü hâlde, kendisi en sona kalmayı başarmıştı. Aslında onun isteği, bu ağaçta yaza kadar kalmaktı. Arkadaşları gibi çöpçüler tarafından süpürülmek istemiyordu. Havanın rüzgârlı olduğu bir gün Furkan, yine çınar ağacının altında şiir yazıyordu. Minik yaprak da onu izliyordu. Fakat birden, ne olduğunu anlayamadan ağacın dalından kopuverdi. Korktuğu başına gelmişti. Büyük bir endişeyle yere düşmeyi beklerken Furkan’ın şiir defterinin üzerine düşüverdi. Furkan yaprağı aldı, baktı, sonra da defterinin arasına koymaya karar verdi. Minik yaprak, ağaçtan koptuğuna üzülürken, Furkan’ın şiir defterinin arasına koyulmaktan dolayı çok mutlu olmuştu. Aradan yıllar geçti. Furkan’ın defterinin arasındaki minik yaprak, soldu ve kurudu. Ama hep Furkan’ın şiirlerini dinledi ve ona eşlik etti. Furkan için bu defter çok önemliydi. Çünkü ilk şiirleri vardı bu defterde. Kendisinin ikinci şiir kitabı çıksa da… - Хей, поете! Дай и ние да прочетем стиховете ти. Децата дръпнаха листите от ръцете на Фуркан, смеейки се, и те се разпиляха по земята. Листенцето развълнувано наблюдаваше това. То с любопитство чакаше да види какво ще направи Фуркан. Това затворено в себе си дете изведнъж придоби лъвска смелост. Защото стихотворенията му бяха много ценни за него. Той веднага събра листите от земята и с предизвикателен тон рече на другарите си: - Не ви позволявам да критикувате стихотворенията ми. Ще се оплача от вас на учителя! След като чуха думата учител децата веднага се разбягаха и всички тръгнаха в различни посоки. Фуркан се запъти към класната стая с листите в ръка. Малкото листенце всеки ден виждаше най-различни случки и никак не искаше да се откъсва от дървото. Но есента бе настъпила и листата падаха едно по едно. То знаеше, че някой ден ще дойде и неговия ред. Впрочем то бе много мъничко. Но мъничкият ръст даваше предимство на листенцето. Въпреки че големите листа паднаха при първия вятър, то бе успяло да остане последно. Всъщност неговото желание бе да се задържи на това дърво. Листенцето не искаше да бъде изметено от чистачите като другарите си. Веднъж в един ветровит ден Фуркан отново пишеше стихове под чинара. Листенцето го наблюдаваше. Но внезапно, без да разбере, се откъсна от клона на дървото. Сполетя го това, от което се боеше най-много. Листенцето очакваше да падне на земята, но кацна върху тетрадката за стихотворения на Фуркан. Той го взе, погледна го и после реши да го сложи в тетрадката си. Малкото листенце се тревожеше, че се бе откъснало от чинара, но изпита огромно щастие затова, че попадна в тетрадката за стихотворения на Фуркан. Минаха години. Мъничкото листенце в тетрадката на Фуркан увехна и изсъхна. Но винаги слушаше стиховете на Фуркан и го придружаваше. Тази тетрадка бе много важна за Фуркан. Защото в нея бяха първите му стихотворения. Дано да се появи втората му стихосбирка... Октомври 2008 29 Maniler Gülten Erdinç Bilmeceler Ayla Arif - Ardino Biz biz biz idik Otuziki kız idik Kıran geldi kırıldık Düzen geldi dizildik. (Diş) Arda boyları bostan Burası Bulgaristan Bizim köyün kızları Giyerler ipekten fistan Limon soyulur mu? Tadına doyulur mu? Ümit dergisi gibi, Dünyada bulunur mu? Çın-çınlı hamam, Kubbesi tamam, Bir gelin aldım, Babası imam. (Saat) Ala bakar mora bakar Oturmuş bakla satar Baklanın okkası kaça dedim Çıldır çıldır yüzüme bakar (Kurbağa) On ay yatar, İki ay kalkar; Feneri yakar, Etrafa bakar. (Ateş böceği) Beş kardeş var çalışkan, Her bir işe alışkan, Bıkmazlar usanmazlar, Beraber çalışmaktan. (Parmaklar) 30 Ekim 2008 Gerçek Dost Züleyha Ahmed Vırbitsa-Şumen Düştüğünde elini uzatan Dertlerine ortak olan Sana daima yakın olan Yalan sözlerden kaçınan Gerçek dosttur, düştüğünde Elini uzatan Ömür boyu destek veren Sana seni anlatan Bazen acı sözler söyleyen Ama incitmeyi başaramayan Gerçek dosttur, düştüğünde Elini uzatan POSTA ПОЩА Bize yazı, şiir ve resim gönderme zahmetinde bulunan; yarışmalara katılan fakat sayfa sayımızın sınırlı olması sebebi ile çalışmalarının tamamını yayınlayamadığımız, aşağıdaki isimleri yazılı okuyucularımıza dergimize olan sevgilerinden dolayı çok teşekkür ederiz. Gülten Erdinç-Voyvodenets/Haskovo, Funda Naim-Sırnitsa/Haskovo, Meyrem Receb-Pçelari/Haskovo, Berkan Tuncay-Dolno Çerkovişte/ Haskovo, Sibelcan Emin-Strancevo/Haskovo, Cennet Sami-Strancevo/Haskovo, Hüsnü Sunay-Haskovo, Elis Emin-Dıskotna/Burgas, Züleyha Ahmed-Vırbitsa/Şumen, Meylin Mecnun-Beli Plast/Kırcali, Hüseyin Rasim-Beli Plast/Kırcali, Neriman Nazım-Beli Plast/Kırcali, Saniye Ahmed-Beli Plast/Kırcali, Tuğçe Yılmaz-Beli Plast/Kırcali, Elvan Fedat-Krumovgrad, Ramadan Yakub-Pçelina/Razgrad, Nalan Alaeddin-Pçelina/Razgrad Benim Annem Züleyha Ahmed Benim annem bir çiçektir İyi kalpli bir melektir Hastalığımda, sağlığımda Hep o vardır yanımda O benim bir tanemdir Güler yüzlü çiçeğimdir Çiçek gibi bakar bana Sevdasını verir daima Sıcacık bir kucağı var Güneş gibi bir yüzü var Onurlu bir kalbi var Sevgi dolu bakışı var YARIŞMA Proje: Şiir veya Hikaye yarışması Konu: Serbest Yaş sınırı: Sadece öğrenciler Son başvuru tarihi: 20.10.2008 Kıymetli arkadaşlar, Derginiz Ümit genç yetenekleri, geleceğin şair ve yazarlarını keşfetmek için yine bir şiir ve hikaye yarışması düzenliyor. İstediğiniz konuda yazacağınız şiir ve hikayelerinizi mektup veya e-mail yolu ile yukarıda belirtilen tarihe kadar adresimize gönderirseniz belirlediğimiz ödüllerin yanısıra dergimizin yazarları arasında da yer alabilirsiniz. Her iki dalda da ilk üçe girenler için aşağıdaki ödülleri seçmiş bulunuyoruz. Bunun dışında dereceye giremeyen çok sayıda yarışmacımız için de mansiyon ödülleri olacaktır. 1. Mp4 Player, 2. Mp3 Player, 3. Sırt çantası Октомври 2008 31 32 Ekim 2008 Октомври 2008 33 Nasıl Ders Çalışıyorum? Как уча уроците си? Ders çalışırken a) Bir gözümle televizyondaki diziyi takip etsem problem olmaz diye düşünüyorum. b) Yerimden kalkar dolaşırım sık sık. c) Ders çalışmam gereken süre içerisinde başka bir şeyle uğraşmam. Dikkatimi çalışmam gereken derse veririm. Hangi gün a) Hangi derse çalışacağım belli değildir. b) Hangi dersi çalışacağımı belirlerim ama uygulamada zorluk yaşıyorum. c) Hangi dersi çalışacağımı ders programıma göre belirlerim ve o gün onu uygularım Matematik dersini a) Nasıl çalışmam gerektiğini bilmiyorum. b) Okuyarak çalışıyorum. c) Kalem kullanarak, problemleri çözerek çalışıyorum. Osman ALGIN Odamda a) Posterlerim var. Ders çalışırken onlara bakıp hayaller kurarım. b) Eşyalarım biraz dağınık fakat benim ders çalışmamı etkilemiyor bence. c) Benim dikkatimi dağıtacak hiç bir şey yok 34 Ekim 2008 Çalıştığım dersi daha iyi anlamam için sınıfta a) Öğretmenimi dinlemiyorum çünkü kendim daha sonra çalışıp o konuyu anlayabilirim. b) Öğretmenimi dinliyorum ama çoğu zaman sıkılıp dinlemeyi bırakabiliyorum. c) Öğretmenimi can kulağıyla din- Докато уча: А) си мисля, че ако с едното око следя сериала по телевизията, няма да имам проблем. Б) често ставам и обикалям наоколо. В) не се занимавам с нищо друго, освен с уроците си.отдавам цялото си внимание на тях. Кой ден уча: А) не се знае кой ден какво ще уча. Б) определям какво ще уча, но се затруднявам да го изпълня. В) уча уроците си според седмичната програма без да я нарушавам. Урокът по математика: А) не знам как да го науча. Б) уча го само с четене. В) уча, използвайки химикал и се стремя да реша проблема. В стаята ми: А) имам плакати. Докато уча ги гледам и си мечтая. Б) нещата ми са малко разхвърлени, но това според мен не ми пречи. В) няма нищо, което да отклони вниманието ми. За да разбера по-добре урока в клас: А) не слушам учителя, защото по-късно сам ще прочета и науча всичко. Б) слушам учителя, но често ми омръзва и се отегчавам. В) слушам внимателно учителя. Така по-лесно научавам и запомням уроците си. lerim; öğretmenimin anlattıklarını dinlersem daha kolay öğrenirim konuları. Derste öğrendiğim bir konuyu a) Bir daha tekrar etmeye ihtiyaç duymam. b) Sınavlardan önce tekrar ederim. c) Hemen o akşam evde tekrar ederim çünkü öğrendiğim bir bilgiyi tekrar edersem kalıcı olur. Ders çalışırken a) Abur cubur yemeye bayılırım. b) Çok sık değil ama bazen atıştırıyorum. c) Kesinlikle bir şey yemem. Acıkırsam ders çalışmaya ara verdiğim zamanlarda bir şeyler yerim. Ödevlerimi a) Genellikle pek yapmam. b) Hızlı hızlı yapar sonra bilgisayarda oynarım. c) Özenerek yaparım çünkü ödevler öğrenilen konuların pekişmesini sağlar. Ders çalışmak için masaya oturduğumda gerekli olan araç gereci a) Çoğu zaman yanıma almayı unuturum. b) Ara sıra unuturum; unutunca da sık sık masadan kalkmam gerekir. c) Önceden hazır ederim böylelikle sık sık masamdan kalkmam gerekmez. C şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, nasıl ders çalışmanız gerektiği konusunda gayet bilgilisiniz. Daha da güzeli bunu hayatınıza uyguladığınız anlaşılıyor. Bu kararlılığınızı hayatınız boyunca sürdürdüğünüz takdirde güzel başarılara imza atabilirsiniz. B şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, bir taşın üzerine uzun süre su damlaları düşerse o taşta zamanla su damlalarının izi oluşurmuş. Bizim hayatımızda da bazı izlerin oluşabilmesi için süreklilik önemlidir. İstediğimiz zaman ders çalışır, istemediğimiz zaman çalışmazsak ya da çalışır gibi görünüp de çalışmazsak sanırım ulaşmak istediğimiz yere ulaşamayız. Biraz daha plânlı programlı olursak başarının hemen yanımızda yürümeye başladığını görürüz. A şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, öncelikle nasıl ders çalışmamız gerektiğinden çok niçin ders çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Ders çalışmak ailemizin ya da öğretmenlerimizin bize sırf zorluk çıkarmak için verdiği bir görev mi yoksa iyi bir geleceğe sahip olmak için yerine getirmemiz gereken bir sorumluluk mu? Sanırım ikincisi. Niçin ders çalışmamız gerektiği konusunda düşünmemiz faydalı olacaktır. Ders çalışırken nelere dikkat etmemiz konusunda sınıf öğretmenimizden ve okulumuzdaki rehber öğretmenimizden yardım alabiliriz. Sevgiyle kal. Наученият в час урок: А) не смятам за необходимо да го преговарям. Б) преговарям го преди изпит. В) преговарям го същата вечер, за да го запомня добре. Докато уча: А) обичам да се храня. Б) не винаги, но понякога си похапвам. В) не ям нищо. Ако огладнея се храня, докато си почивам. Домашните ми работи: А) често не ги пиша. Б) пиша ги бързо и после си играя на компютъра. Б) пиша ги внимателно, защото те затвърдяват знанията ми. Когато седна да уча, нужните ми пособия: А) често ги забравям. Б) понякога ги забравям и често ставам да г взема. В) приготвям ги предварително, затова не ми се налага да ставам често. С най-много отговори В: Знаете как да учите уроците си. И по-хубавото е, че прилагате знанията си в живота. Ако продължавате в същия дух, ще постигнете много успехи. С най-много отговори Б: Когато една капка вода продължително време капе върху камък, се образува следа. И в нашия живот, за да има следи е необходимо постоянство. Ако учим от време на време или ако се правим, че учим, смятам, че няма да стигнем до целта, която желаем. Ако сме малко повече организирани веднага ще усетим, че и успехът е с нас. С най-много отговори А: Преди всичко трябва да разберем не как трябва да се учат уроците, а защо е необходимо. Дали уроците са мъчение, което е измислено от учителите и родителите ни или са наше задължение, което трябва да изпълним, за по-светлото ни бъдеще? Според мен е второто. Ще е от полза да се замислим защо трябва да учим уроците си. Може да получим помощ от класния си ръководител или от останалите учители на какво трябва да обърнем внимание докато учим уроците си. Октомври 2008 35 FUNDA NAİM - SIRNİTSA/HASKOVO MEYREM İSMET - PÇELARİ MEYREM RECEB - KIRCALİ CENNET NAİM - STRANCEVO BERKAN TUNCAY - DOLNO ÇERKOVİŞTE/HASKOVO 36 Ekim 2008 HÜSNÜ SUNAY - HASKOVO DENİTSA YAKİMOVA FATME HALİL - YABILÇEVO AHMED ORHAN - YABILÇEVO SEVİLAY MEHMED - YABILÇEVO FATME HASANOVA - RAZBOYNA/BURGAS Октомври 2008 37 ☺ ВИ ЦОВЕ Връща се първолак от училището след първия учебен ден и минава покрай детската градина. В двора децата играят в пясъчника, приближил се към тях, въздъхнал и казал: - С удоволствие бих си поиграл с вас, но образованието не ми го позволява. ☺ ☺ ☺ В час по математика: - Иванчо,защо стоиш над тази празна тетрадка? - пита учителката. - Това ми е тетрадката за смятане на ум, госпожо. ☺ ☺ ☺ В един блок на първия етаж живял професор по математика, а на втория, точно над него негов студент. Професорът обичал да си ляга рано, а младежът по ранните сутрешни часове. Имал си и ритуал - тръшвал се на кревата си, 38 Ekim 2008 ☺ събувал си обувките и ги хвърлял със замах в двата противоположни ъгъла на стаята. Всичко това ужасно притеснявало професора и той не можел да спи спокойно. Затова взел мерки. Срещнал студента и го помолил да не си хвърля така обувките. Младежът се извинил и се разделили. Прибрал се студентът все тъй късно същия този ден, тръшнал се на леглото и хърлил лявата си обувка. После се сетил какво е обещал и съвсем внимателно поставил другата на пода. След половин час от долу се чува глас: - Хвърли и другата, че да заспя спокйно! ☺ ☺ ☺ Към родилния дом с голяма скорост приближава кола. Спира рязко. Шофьорът изскача от колата, поглежда към задната врата и изкрещява: - Божичко, забравих жена си вкъщи! Irmak I rmağın kıyısında küçük bir çocuk oynuyordu. O sırada oradan geçen bir adam çocuğa sordu. -Yavrum, bu ırmaktan karşıya geçilir mi? -Geçilir amca, dedi çocuk. Adam, ayakkabılarını çıkardı, pantolonunu çekerek ırmağa girdi. Birkaç adım atınca su boğazına kadar geldi. Az kalsın boğulacaktı. Kendini kurtarıp öfkeyle çocuğun yanına vardı. - Hani ırmaktan geçiliyordu? diye bağırdı. Neredeyse boğuluyordum! Çocuk biraz düşündü, sonra cevap verdi: - Çok tuhaf! Demin bir ördek geçti, hiçbir şey olmadı. Karanlık E rol, pek korkak bir çocuktu. Karanlıktan ödü kopardı. Babası da onu daima bu kötü huyundan vazgeçirmek istiyordu. Onun için Erol’a bir akşam: - Oğlum, yandaki odada gözlüğümü unutmuşum, git getiriver dedi. Erol, pek onurluydu, korkuyorum, gidemem diyemedi. Kalbe kuvvet olsun diye oyuncakları arasından, kaplanı alıp gitti. Fakat biraz sonra ağlamaklı bir sesle geri döndü: - Babacığım, babacığım, dedi. Şu kaplan çok korkak, bir türlü gitmek istemiyor. Beni Arıyorlar B üyük şirketlerden birinin patronu ,bilgisayar sistemleriyle ilgili önemli bir arızanın acilen giderilmesi için bilgisayar mühendislerinden birinin evine telefon etmesi gerekir. Adamın evine telefon eder ve karşı taraftan fısıldayan bir çocuk sesi “Alo” der. Bu kadar önemli bir konuyu bir çocukla konuşmak istemeyen patron sorar: “Baban . evde mi?” Çocuk fısıldayarak cevap verir “Evet” Patron sorar “Onunla konuşabilir miyim?” Çocuk fısıldayarak cevap verir “Hayır” Patron şaşırarak “Peki annen evde mi?” Çocuk fısıldayarak “Evet” Patron , “Peki onunla konuşabilir miyim?” Çocuk yine fısıldayarak “Hayır” Patron çocuğun cevapları karşısında şaşırır ve en iyisinin bir büyükle konuşmak olacağını düşünerek sorar , “Orada başka kimse var mı?” “Evet” der çocuk fısıldayarak , “Bir polis memuru var” Mühendislerinden birinin evinde polisin ne işi olduğuna anlam veremeyen adam sorar: “Memur beyle konuşabilir miyim?” “Hayır” der ufaklık , “Şu anda meşgul” İyice meraklanan patron: “Neyle meşgul?” Çocuk fısıldayarak cevaplar:” Annemle babamla ve itfaiyeci amcalarla konuşuyor” Meraklanan ve endişelenen patron , telefondan gittikçe artan bir gürültü duyar “Bu ses de ne? Diye sorar. “Bir helikopter” der çocuk , hala fısıldayarak. Panikleyen patron: ”Neler oluyor orada” diye sorar Cocuk hala fısıldayarak: “Arama kurtarma timi geldi” Patron endişeli ve neler olduğunu bilmemenin kızgınlığı içinde: İyide neyi arıyorlar” Küçük çocuk hala fısıldayarak ve kıkırdayarak cevap verir: “Beni” Октомври 2008 39 Peugeot разкри бъдещия 3008 М оделът ще бъде показан в Париж под формата на концептуалния Prologue с хибридна технология. Бъдещото Peugeot 3008 ще бъде разкрито под формата на концептуален модел с името Prologue на световното автомобилно изложение от 4 октомври в Париж. Този компактен миниван с изражение на SUV крие хибридна технология от ново поколение. Действително, благодарение на тази технология, автомобилът развива 200 к.с. и изхвърля 109 г/км емисии CO2 и 0 г/км при задвижване само от електромотора. Естетически концептът Prologue се различава с висока каросерия, повдигната на хромирани джанти, напомняща за света на кросоувърите. Предницата е изпъкнала, с голяма трапецо- видна хромирана решетка, продълговати фарове и големи протектори на бронята около фаровете за мъгла. Задната част е по-семпла, с красиви триъгълни стопове. Всичко изглежда почти течащо, затова огромният стъклен покрив потапя във вътрешното пространство голямо количество светлина. Дълъг около 4,40 метра, бъдещият миниван Peugeot 3008 ще се предлага в две много близки каросерии: къса - с 5 места, и дълга - със 7 седалки. Той ще бъде комерсиализиран през първия семестър на 2009 г. Подобно на концептуалната студия, серийният модел ще получи един двигател, задвижващ предните колела, и един електромотор, предназначен за задната ос. Speed-Press Електромобилът на Mitsubishi ще се продава в Европа след 2 години M itsubishi подписа меморандум за тестване на новия си електромобил и в Исландия. Мини автомобилът i MiEV ще премине през редица тестове в Исландия и евентуално ще бъде ползван от Исландското Министерство на индустрията, енергетиката и туризма. Електромобилът на Mitsubishi ще се продава в Европа след 2 години В момента електромобила на Mitsubishi i MiEV се тества в Япония, като серийната му версия ще се продава в Страната на изгряващото слънце още от идна- 40 Ekim 2008 та година. Малкият електромобил на Mitsibishi ще бъде на пазара и в Европа една година покъсно, през 2010 г. Електромобилът е създаден на базата на бензиновия мини автомобил на Mitsubishi “i”. Електрическата версия i MiEV е с електромотор с мощност 47kW, който се захранва от 330-волтова литиево-йонна батерия. Акумулаторът е разположен под пода на колата и не отнема място от купето или багажника. Според данните на Mitsubishi, с едно зареждане малкият i MiEV може да измине 100 мили (160 км), което е доста добър резултат. Skoda Superb на „Автомобилен салон Пловдив 2008” Н овият модел бе представен за първи път на ежегодния автомобилен салон в Женева тази година. Премиерата на новия Superb в България ще се състои на щанда на автомобилното изложение във Пловдив, където посетителите ще могат да разгледат 2 модификации на модела – Superb с двигател 1.8 TFSI/160 k.c. и оборудване Elegance и Superb с двигател 2.0 TDI PD/140 k.c., автоматична скоростна кутия DSG и оборудване Ambition. Напълно нов, с оригинален и елегантен дизайн, новият Superb впечатлява със своята функционалност. Двойно отварящата се пета врата TwinDoor е оригинално нововъведение, патент на марката Skoda. Когато натиснете Softtouch-бутона в средата на петата врата, багажникът ще се отвори като капак на седан. Когато затворите капака и натиснете бутона отново, петата врата ще се отвори като на практичен лифтбек автомобил, позволявайки неограничен достъп до багажното отделение и лесно прибиране на обемисти предмети. Новият Superb може да бъде оборудван с паркиращ асистент, който включва 4 задни сензора и допълнителни 2 сензора, необходими при паркиране. Автоматичната 7-степенна скоростна кутия (DSG) (само за моделите с двигател 1.8 Turbo FSI/160 к.с.) представлява уникална нова технология. Плавното и бързо превключване създава изключително приятно изживяване зад волана, а също така и ниска консумация на гориво, която е характерна за всички двигатели на модела. Добавени са и всички необходими за максимален комфорт екстри като централно заключване, климатик, електрически стъкла и огледала с подгряване, ABS+ASR+MSR+MBA, преден подлакътник и много други. Yamaha представи нов R1 за 2009 г. Я понският производител на мотоциклети представи новите си модели за моделната 2009 г., сред които е и флагманът в супер спортната гама – YZF-R1. Yamaha представи част от моделите си за 2009 г., сред които е и дългоочакваният YZF-R1. Това е изцяло нов мотоциклет с ново шаси и нов двигател и предоставя на клиентите най-модерните мотоциклетни технологии. Yamaha не е променила много външния вид на флагмана в пистовата си гама, но са направени редица подобрения по аеродинамиката. Мотоциклетът използва 999-кубиков двигател, в който са вградени всички найнови технологии. Максималната мощност е 182 конски сили, като пилотите имат възможност да правят сами различни настройки на двигателя според нуждите си. Голямата новост в Yamaha YZF-R1 за 2009 г. е коляновият вал. Според инженерите той намалява до минимум загубите на въртящ момент, благодарение на което при ниски обороти R1 има голям запас от въртящ момент като на V2 крузър, запазвайки пиковата си мощност при високи обороти. Двигателят също така има двойна инжекционна система, като при високи обороти над 9400 об/ мин се включва допълнителен инжектор. Останалите нови модели за 2009 г., които Yamaha представи, са: XJ6 Diversion XVS950A Midnight Star WR125X and WR125R Neo`s 4-stroke Speed-Press Октомври 2008 41 ORİGAMİ GÜVERCİN / ГЪЛЪБ 2 1 3 10 4 9 11 5 8 7 42 Ekim 2008 6 Nasreddin Hoca Настрадин ходжа Ya Tutarsa Ами ако се закваси Hoca bir gün biraz yoğurt mayası alıp Akşehir Gölü’ne gitmiş, mayayı göle bırakmış. Birisi bunu görüp sormuş: - Ne yapıyorsun öyle Hoca? - Hiç, göle maya çalıyorum. Adam şaşırıp kalmış: - Hocam hiç göl maya tutar mı? - Ben de biliyorum tutmayacağını. Ama ya tutarsa? Един ден Настрадин ходжа взел закваса за кисело мляко, отишъл до езерото на Акшехир и пуснал заквасата в езерото. Един човек го видял и възкликнал: - Какво правиш, ходжа? - А, нищо. Заквасвам езерото. Човекът се изумил: - Ама как може да се закваси езеро! - Е, и аз знам, че не може. Но ако се закваси? Октомври 2008 43 Ortadaki boşluktan başlayıp, sadece tek sayılardan geçerek dışarıya çıkabilir misiniz? Her yönde hareket edebilirsiniz. Излезте от бялото квадратче, като се движите по нечетните числа. Може да се движите във всяка посока. İki resim arasındaki 7 farkı bulabilir misiniz? Открийте 7-те разлики. Selim ve kardeşleri bir şeyler söylüyor. Kutucuklardaki sayıların yerine, o sayının alfabedeki sırasında olan harfi yazarsanız cümleyi bulacaksınız. Kolay gelsin Eşi olmayan çaydanlığı bulabilir misiniz? Открийте чайника, която няма двойник. 44 Ekim 2008 İsmail’in Halile söylediklerine bakarak iki arkadaşın kaçar levaları olduğunu bulabilir misiniz? Bana 1 LV. verirsen, bendeki para sendeki paranın iki katı olur. Ben sana 1 LV. verirsem ikimizin cebindeki para eşit olur. Открийте по разговора между Исмаил и Халил по колко джобни пари имат двамата приятели. Ако ми дадеш 1 лв. моите пари ще са два пъти по-вече от твоите. Ако аз ти дам 1 лв. двамата ще имаме поравно пари. Tıpatıp aynı olan iki resmi bulabilir misiniz? Открийте двете еднакви рисунки. Sol taraftaki kelimelerin zıt anlamlarını karışık harfler içinden bulabilir misiniz? Bir tanesini biz işaretledik, gerisi size kalmış. Hangi parçanın hangi sayıya denk geldiğini bulabilir misiniz? Открийте, кои от долните елементи отговарят на горните цифри. Октомври 2008 45 46 Ekim 2008 КАК ЩЕ ГИ ВИДИТЕ? Тихата и спокойна среда ще ви улесни. Поставете картината на стената или я дръжте с ръце, но без да мърдате. Не бива да се концентрирате върху преплетените изображения на картината. С други думи, погледът ви трябва да се съсредоточи не върху фигурите на самата картина, а отвъд нея. Ако ви е за първи път, бъдете по-търпеливи. Погрешно е да очаквате, че веднага ще видите триизмерни образи. Ако след две минути гледане все още не сте ги видели, не се измъчвайте. Починете си малко и опитайте пак с отпочинал поглед. Щом веднъж “прогледнете” триизмерните образи, ще изпитате истинско удоволствие. Освен това, подобно взиране е добро упражнение за очите, но не ги претоварвайте. Триизмерните картини, които се създават с помощта на компютър, са всъщност двуизмерни картини с преплетени изображения, които при внимателни заглеждане изглеждат като триизмерни. ЩО Е ТРИИЗМЕРНА КАРТИНА? МЕТОДИ НА ГЛЕДАНЕ Метод на пресичане: Погледът се концентрира върху точка между окото и обекта. При този метод и двете очи трябва да се фокусират върху една и съща точка. Дръжте картината много близо пред очите си. Отпуснете очните си мускули. Представете си, че наблюдавате цялата картина. Когато погледът ви се успокои, започнете да отдалечавате картината от себе си с два см на две-три секун- ди. Продължете да наблюдавате цялата картина. Първоначално погледът ви ще се премрежи, но след това ще започнете да виждате триизмерните образи. Метод на отражение: Изберете си някакъв образ, който се отразява в картината. Например съсредоточете погледа си върху отражението на носа или окото си. След няколко секунди ще започнете да виждате триизмерните образи. В МИНАЛИЯ БРОЙ GEÇEN AYKİ ÇÖZÜM NASIL GÖRECEKSİNİZ? Sessiz ve sakin bir ortam görmenizi kolaylaştıracaktır. Resmi hareket etmeyecek şekilde sabit bir düzleme yerleştirmeli ya da elinizle tutacaksanız kımıldatmamaya çalışmalısınız. Hiçbir zaman resmin görünen şekli Özel bilgisayar teknikleri ile elde edilen bu resimler sayesinde, iki boyutlu ve karışık bir görüntü üzerinde, üç boyutlu ve anlamlı şekilleri görmek mümkün oluyor. 3 BOYUTLU RESİM NEDİR? GÖRME METODLARI Kesiştirme metodu: Bakış göz ile obje arasında bir nokta üzerinde odaklanır. Bu metodda iki gözün de kaydırılmadan aynı nokta üzerinde odaklanması gerekir. Resmi burnunuza değecek kadar yakından tutun. Gözlerinizi rahatlatın. Görüntüyü izliyor gibi düşünün. Sakinleştikten sonra yavaş yavaş resmi yüzünüzden uzaklaştırın. 2-3 saniyede 2 santim. Resmin tümüne bakmaya devam edin. Okuma uzaklığında resmi uzaklaştırmayı durdurun ve bakmaya devam edin. Önce görüntü bulanacak, ardından üçüncü boyuta geçeceksiniz. Yansıma metodu: Resmin üzerine düşen bir yansımayı kendinize seçin. Mesela görebiliyorsanız gözünüzü ya da burnunuzu. Israrla bu yansımaya bakmaya devam edin. Birkaç saniye sonra derinliği farkedecek, daha sonra 3 boyutlu görüntüyle başbaşa kalacaksınız. olan karışık çizgi ve renklere takılmamalısınız. Bakışlarınızı resme değil de adeta resmin arkasına, derinliğe yönlendirmelisiniz. Eğer ilk kez böyle bir resme bakıyorsanız biraz sabırlı olmalısınız. Hemen göreceğinizi sanmak yanlış olur. İki dakika baktıktan sonra görüntüyü yakalayamazsanız, kendinizi zorlamayın. Biraz ara verip, sakin kafayla tekrar deneyin. Bir kere görmeye başladıktan sonra büyük zevk alacağınızı kesinlikle söyleyebiliriz. Bu teknikler gözünüzün sıhhati için iyidir, ancak gözleri fazla yormamaya dikkat etmek gerekir. Октомври 2008 47 МЕСЕЧНО СПИСАНИЕ ЗА СЕМЕЙСТВОТО, ДЕТЕТО И КУЛТУРАТА СВЕТЪТ НА ЖИВОТНИТЕ: Здрави зъби, красиви усмивки РАЗКАЗ: Възрастната жена и дъбът ЗДРАВЕ: Червената течност ТЕСТ: Как уча уроците си? ОКТОМВРИ 2008, ГОДИНА: 14, БРОЙ: 128, ЦЕНА: 1.50 ЛВ. 48 Ekim 2008
Benzer belgeler
Банско Тест по БЕЛ Най-важните Техники
ABONE VE DAĞITIM
BULGARİSTAN POSTASI
PK No: 1940
Абонамент и разпространение
БЪЛГАРСКИ ПОЩИ
ПК No: 1940
Beşinci Mevsim - Списание Юмит
12 месеца: 18,00 лв.
6 месеца: 9,00 лв.,
3 месеца: 4,50 лв.
ABONE VE DAĞITIM
BULGARİSTAN POSTASI
PK No: 1940
Абонамент и разпространение
БЪЛГАРСКИ ПОЩИ
ПК No: 1940
всеки месец раздава надежди
ABONE VE DAĞITIM
BULGARİSTAN POSTASI
PK No: 1940
Абонамент и разпространение
БЪЛГАРСКИ ПОЩИ
ПК No: 1940
1.50 lv. issn 1310-6422
Понякога нещата, които затрудняват живота ни и го правят да изглежда
толкова труден, нещата, които ни обнадеждават, може би са по-малки отколкото изглеждат. Но по-важно за нас не са външните фактор...