Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44
Transkript
01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 1 MURSAL BARAJI SUYU HERYERE YETECEK Mİ? Mursal Baraj suyu hem içmeye hem kullanmaya, hem üç HES’e hem de bahçe ve tarlaların sulanmasına yetecek mi? Haziran-Temmuz – Ağustos ayları risk altında görünüyor. İlave tedbir gerekebilir! Haber/Yorum:Mustafa TARAKÇI Mursal Baraj’ından Divriği şehir şebekesine isale boruları ile su taşınması ihalesi sonuçlandı. İhaleyi alan firma yetkilileri DSİ ve Divriği Belediye’sinin yer teslimi yapması ile iş başı yaptı. Kısmetse bir yıl gibi bir süre içinde (Yerel Seçimlerden Önce!?) musluklarımızdan Mursal Suyu akacak. Bu sevindirici bir gelişme. Emeği ve iradesi olan herkese teşekkür etmek öncelikle görevimizdir. Ancak; bu projenin ileride bazı yeni olumlu ve olumsuz gelişmelere sebep olacağını da şimdiden ortaya koymakta yarar var. Konuya yakın ilgi duyan, konu ile ilgili en yetkili kişilerle istişare içinde olan Yeni Divriği Gazetesi yetkilileri tespit ettikleri bazı hususları siz okurlarının dikkatine sunmayı görev bilmektedir: Malumunuz halen Divriği şehir şebekesinde akan su, Mursal Baraj çıkışının dışında Karasar, Venk ve diğer küçük derelerden gelen sularla da beslenmektedir. Yeni proje ile hem Divriği şehir şebekesi hem de 3 adet HES, Divriği içi bahçe sulaması ve Palanga Ovası tarla/bahçe sulaması Mursal Baraj suyuna yüklenmiş olacaktır. İrtibat: [email protected] DİVRİĞİ KONULU ŞİİR YARIŞMAMIZ SONUÇLANDI YENİ DİVRİĞİ İNTERNET GAZETESİ, DİVRİĞİ HAKKINDA YAZILMIŞ ŞİİRLERE İLAVE KATKIDA BULUNMAK, DİVRİĞİ ŞİİR ANTOLOJİSİNİ DAHA DA GELİŞTİRMEK, DİVRİĞİ’Yİ DÜŞÜNDÜRMEK-SEVDİRMEK ADINA, GEÇTİĞİMİZ AY DİVRİĞİ’NİN ÖZELLİKLE GÜZELLİKLERİNİ KONU ALAN ŞİİR YARIŞMASI DÜZENLEMİŞTİ. BU YARIŞMAYA 9 ŞİİR KATILDI. MUSTAFA AKGÜN, ALİ HAYDAR YALÇIN, AHMET YOZGATLI, İSMAİL AYDOĞMUŞ VE MUSTAFA TARAKÇI’NIN DEĞERLENDİRMESİ SONUCUNDA İLK ÜÇE GİREN ŞAİRLERİMİZ VE ALDIKLARI PUANLAR AŞAĞIDADIR. DERECEYE GİREN ÜÇ ŞAİR VE ŞİİRLERİ RESİMLİ VE ÖZETLİ OLARAK SOSYAL MEDYA SAYFAMIZDADIR. 1. 2. 3. Tüm bu su ihtiyacı özellikle Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında bazı sıkıntılara ve kısıtlamalara neden olacaktır. Bu aylarda aşırı su tüketimi olması nedeni ile Mursal Barajı’nın su seviyesinde kısa sürede önemli düşüşler olacak, bu nedenle vatandaşların şehir şebekesi ile önceden olduğu gibi bahçelerinin sulamasına kısıtlama getirilecektir veya su fiyatlarında ilave zamlar yapılacaktır. Veya şehir şebekesinin bu ilave su ihtiyacı için 3 projenin hayata geçirilmesi söz konusu olacaktır. Birincisi: Mevcut Mursal Barajı’nın devilasyon duvar seviyesinin en az birkaç metre yükseltilmesi, İkincisi: Suyun bol olduğu kış ve bahar aylarında şehir şebekesine su stoku yapmak için Dumbuca Dağı eteğine ve Hüseyin Gazi Dağı eteğine birer adet yeterli büyüklükte su deposu inşa edilmesi, Üçüncüsü: Diğerleri gibi çıkışı sulama sistemine geri dönmeyen Lih Çayı’na dökülen Galigin Dere HES’inin yaz aylarında tamamen kapatılması. Yeni şehir şebekesi su çalışmaları tüm Divriğili hemşerilerimize hayırlı uğurlu olsun derken, bu gerçekleri de hatırlatmak istedik... 493 PUANLA SADIK METİN’İN “ TARİH YAZIYORSUN DİVRİĞİ” ŞİİRİ 462 PUANLA SALİH AYDOĞDU’NUN “ DİVRİĞİM” ADLI ŞİİRİ 459 PUANLA MAHİR PEKŞEN’İN “ DİVRİĞİ’YE DAVET” ADLI ŞİİRİ. DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI NASIL OLSUN? ŞİİR YARIŞMAMIZDAN SONRA DİVRİĞİ İLE İLGİLİ YENİ BİR ÇALIŞMA BAŞLATMAK İSTEDİK. BU ÇALIŞMA DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI’NIN TASARIM ÇALIŞMASIDIR. MEYDAN’IN YENİ TASARIMI NASIL OLSUN? DİVRİĞİ’YE VE DİVRİĞİLİLERE YAKIŞMAYAN BU MEYDANI NASIL EN GÜZEL HALE KOYABİLİRİZ? BU KONUDA HÜKÜMET BİNASI, CUMHURİYET MEYDANI ÇEVRESİNDEKİ YOL GÖSTERİLECEK ŞEKİLDE KURU KALEMLE YAPILACAK TASARIM ÇALIŞMASININ FOTOĞRAFI ÇEKİLİP GAZETEMİZİN MAİL ADRESİNE GÖNDERİLDİĞİ ZAMAN GELECEK SAYILARDA YAYINLARAK SİZ HEMŞERİLERİMİZLE PAYLAŞILACAKTIR. AMACIMIZ, DİVRİĞİ SEVDALILARININ DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI TASARIMLARINI KAMUOYU VE YETKİLİLERLE PAYLAŞMAK, İLERİDE YAPILACAK ÇALIŞMALARA IŞIK TUTMAKTIR. BUGÜNDEN İTİBAREN GÖNDERECEĞİNİZ CUMHURİYET MEYDANI TASARIM FOTOĞRAFLARINI ŞUBAT 2013 AYI İÇERİSİNDE BİRİKTİRİP DAHA SONRAKİ SAYILARDA YAYINLAYACAĞIZ. DİVRİĞİ’DE BAZI ESNAFLARA GIDA DENETİMİ YAPILDI. CEZA ALAN YOK! SURİYE’YE YUKARDAN BAKMAK LAZIM! Arap Baharı’nın önce Tunus, ardından Mısır ve Libya’ya yayılması bu arada Suudi Arabistan’ın güney komşusu fakir Yemen’in de Salih adlı diktatöründen kurtulmasından MUSTAFA sonra sıra Suriye’ye gelmişti. TARAKÇI* Suriye’deki gelişmelerin de diğer ülkelere benzer şekilde cereyan edeceği varsayılıyordu. Diğer ülkelerde Amerika ve Nato belirleyici rol oynamıştı. Suriye de öyle olacak zannedildi. * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 AKARSU DİVRİĞİ’DEN BİLDİRİYOR. Divriği Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından(Zir.Müh. Özgür Ergün ve Vet. Hek. Ahmet Fatih Balıca) iş yerlerine "Güvenilir Gıda, Sağlıklı Yaşam İçin Denetimlere Devam" adıyla, 16.01.2013 tarihinde gıda denetimi yapıldı. Divriği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Hasan Hüseyin ÖZDEMİR yaptığı açıklamada; Toplum Sağlığı Merkezi(Dr. Hasan Esat Yıldırım, Çevre Sağlık Teknisyeni Süleyman Üstün) Belediye Zabıta Birimi(Zabıta Erdem Özel) ile yapılan ortaklaşa gıda denetim çalışması programlı şekilde devam edeceğini, aktif olarak faaliyet gösteren iş yerlerinin 5996 sayılı Veterinerlik, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu gereği mevzuata uygunluğu, hijyeni, sağlığı, ambalajlanması ve sergilenen ürünlerin raf ömrü kontrol edildiğini ve işyeri sahiplerine gerekli talimatlar deklare edildiğini ve uyarılarda bulunulduğunu belirtti. SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR n 01 ŞUBAT 2013 SAYFA 2 SAYI: 44 DİVRİĞİ KAYMAKAMI SAYIN MEHMET NEBİ KAYA’NIN EV ZİYARETLERİ İrtibat: [email protected] 60. YILINDA İSTANBUL DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ’NİN 46. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI. Divriği Kaymakamı Sayın Mehmet Nebi KAYA ,geçtiğimiz günlerde , eşi Zeynep KAYA ile birlikte;beraberlerinde Vakıf Müdürü Yusuf YILMAZ ve eşi Gülnihal YILMAZ olduğu halde değişik hane halkına ziyaretlerinde bulundu. Kaymakam ve eşi, ziyaret edilen hanelerde mütevazi davranışları ve hoş sohbetleriyle vatandaşlarımızın gönlünü kazanmasını bildi. ABDULLAH PAŞA KONAĞIN’IN İŞLETMESİNİ KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN İHALEYE AÇMASI DUYARLI DİVRİĞİLİLERİ ÜZMÜŞTÜR! 1952 yılından bu yana faaliyet gösteren dernek merkezi Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Suriye Pasajı üçüncü katında bulunan, Divriği Kültür Derneği’nin iki yılda bir yapılan olağan genel kurul toplantısı 27 Ocak 2013 pazar günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde yapıldı. Sn. Cafer Çelik ve ekibi küçük değişiklikle aynen göreve devam yetkisi aldı. Bir başka adayın çıkmaması çeşitli yönleri ile mercek altına alınabilecek bir durumdur. Belki bundan dolayı veya düşünemediğimiz başka nedenlerden dolayı bu dönem Divriği Kültür Derneği olağan genel kurulu sönük geçti. Katılım azdı. Genel Kurul Divan Başkanlığı’nı eski Divriği K.D. Başkanlarından Ekrem Kösedağ yürüttü. İki yıllık geçmiş dönemin ibrası yapıldı. Söz alan hemşerilerimiz olumlu ve olumsuz yönde görüş ve önerilerde bulundular. Görevi yenilenen Başkan Cafer Çelik sorulara cevap verdi. Derneğin geçmiş ve gelecek faaliyetleri hakkında katılımcıları aydınlattı. Yeni Divriği Gazetesi olarak Sn. Çelik’ten konuşma metni talebimiz oldu. Müteakip sayfada sunduğumuz Kadıköy Dernek olağan kongresindeki gibi kongreye katılma imkanı olmayan siz okurlarımız için ayrıntılı konuşma metni yayınlamak istedik. Ancak bu isteğimiz herhalde yoğunluktan dolayı bugüne kadar gerçekleştirilemedi. Divriği Kültür Derneği’nin yeni yönetim, denetim başta olmak üzere tüm kurullarına başarılı çalışmalar dileriz. Gerek bakanlık gerekse kamu kurum ve kuruluşlarından edinilen bilgilere göre çeşitli aşamalardan geçip, restorasyonu tamamlanıp hizmete hazır hale getirilen Divriği’nin gözde konaklarından olan Abdullah Paşa Konağı’nın tapusu belediyede olmasına rağmen işletme ihalesinin Kültür Bakanlığı tarafından yapılması manidardır. Kültür Bakanlığı bu hizmeti kültür varlıkların korunması ve turizme kazandırılması adına yapıyor. Ancak 16 yataklı bir konağın işletilmesi veya işletme ihalesinin mal sahibi belediye tarafından yapılması daha uygun bir hareket tarzı olarak değerlendirilmektedir. Her şeye rağmen işletme ihalesini Divriğili bir hemşerimizin kazanmasını arzu ederiz. Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Ayla YERLİKAYA YÖNETİM KURULU ASİL 1 CAFER ÇELİK 2 HÜLYA GÜRÜNLÜ ATAKUL 3 DİDEM YILMAZ 4 SEMAHAT ASİL 5 GAMZE YILDIRIM 6 MEHMET AYDIN 7 HÜSEYİN ERDOĞAN 8 NİYAZİ CILGA 9 HASAN KAYA 10 ÖZGÜR YILDIRIM 11 CENGİZ ÖZGÜR DENETLEME KURULASİL 1 ŞÜKRÜ ÖZCAN 2 HÜSEYİN ÖZKAN 3 ERTUĞRUL ÇİÇEKOĞLU ONUR KURULU ASİL 1 SAFİ KARAYALÇIN 2 HASAN GÜRSOY 3 ZEYNEL ASİL KADIN ÜYELER 1 BİRSEN ÇOLAK KIRATLI 2 CEMİLE IŞIK 3 PAMUK HAKKO 4 GONCA TUFAN 5 GÜLSEN ŞENER 6 ADALET ÖZTÜRK 7 MEHTAP HOŞAFÇI 8 SEVGİ ÖZGÜR 9 MELAHAT KÖSEDAĞI 10 SİBEL GÜLLER YÖNETİM KURULU KONTENJANI 1 AHMET KORKMAZ 2 İSMAİL ÇINAR 3 HAYDAR YALÇIN 4 MUHARREM YAĞBASAN 5 EROL YILDIZHAN . GENÇ ÜYELER 1 DİYAR KILIÇ 2 HATİCE KILINÇ 3 EKİN GÜRÜNLÜ 4 DİDEM KÖSEDAĞI 5 DENİZCAN ÇELİK . REZERVASYON ( REKLAM İÇİN) VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 3 DİVRİĞİ TABİAT VARLIKLARINI KORUMA ve SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ GENEL KURULU YAPILDI Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği 11.Genel Kurul Toplantısı kalabalık bir katılımla 20 Ocak 2013 Pazar günü saat 11.00 de Kadıköy dernek binasında yapıldı. Duran Önder’in Divan Başkanlığını yaptığı toplantıda ebediyete göç eden Atatürk, şehitlerimiz ve Divriğili hemşerilerimiz için saygı duruşunda bulunuldu. Dernek faaliyet raporu ve hesap icmali okunarak ibra edildi. İhsan ÇALAPVERDİ, Alaattin PANCAROĞLU, Basri HAMULU, Ahmet YOZGATLI ve Osman HAMULU yeni yönetim kuruluna seçildiler. Yönetim kurulu adına söz alan İHSAN ÇALAPVERDİ üyelerimizin göstermiş oldukları ilgi ve güvene teşekkür ederek derneğin bu güne kadar yaptığı çalışmalar ve yapılacak faaliyetleri hakkında şu bilgileri verdi: Görev yaptığımız son yıllar içinde faaliyetlerimizin yanı sıra, muhtelif kurum ve kişilerce ortak çalışmalarımız olarak Pilav günleri, iftar yemekleri, öğrenci bursları, Divriği’ye geziler, çeşitli illerde kongre ve toplantılar, yurt içi ve yurt dışı sergiler, yazılı ve görsel yayınlara katkılar, Sayın Prof.Dr. Metin Sözen ve Çekül Vakfı ile müşterek projeler, Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz Hocamızın başkanlığında kurulan Dünya Mirası Divriği Çalışma Gurubu ile müşterek çalışmalar, Divriği ile ilgili toplantılar, faaliyet raporları, sonuç bildirgeleri, Divriği’de yapılan onarımlar, proje çalışmaları, Divriği’ye yönelik eğitim, sağlık ve kültür çalışmaları, milletvekilleri ve bürokratlarla çalışmalar, yaz okulları, uzman kişi ve kuruluşlarla müşterek çalışmalar, Divriği Günleri, Sivas Günleri, Divriği spora katkılar, bütün bu çalışmaları bünyesinde kapsayan bir kültür kentinin kurtuluşunun planlandığı Divriği master planı gibi yüzlerce faaliyetlerimiz olmuştur. İrtibat: [email protected] Divriği kalesi proje ve restorasyonu, Kale Camii, hamam, Maden işletmelerinin satışı, Cürek, Abuçimen Deresinin kirliliği, Ulu Camii ve çevresi, Kaledeki kazılar gibi pek çok konularda Divriği’ye yönelik çalışmalarda yerel ve kamu yöneticilerinin yanı sıra hemşerilerimizin de bilinçli olarak değerlerimize sahip çıkmaları gerekir. Divriği’ye yönelik çalışmalarda zaman zaman diğer derneklerle birlikte çalışmalar daha verimli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.2012 yılı Mayıs ayında Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli hemşerimiz Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında Divriği dernekleri ve hemşerilerimizin katılımları ile Dünya Mirası Divriği Çalışma Gurubu’nu kurduk, bu gurubun önemli bir çalışması olan ve derneğimizin yönetim kurulu üyesi Y.Mimar Sayın Basri Hamulu’nun ofisinde Divriği Master Planı olarak Divriği ile ilgili 70 civarında konu üzerinde proje ve uygulama çalışmalarımız devam etmektedir. Divriği’nin uluslar arası tanıtımında büyük katkısı olan Cennetin Kapıları sergisi ve Divriği master plan çalışmaları nedeniyle yönetim kurulu üyemiz Sayın Y.Mimar Basri Hamulu’ya katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Derneğimizin 11.Genel Kuruluna katılımlarınız için yönetim kurulu adına teşekkür eder saygılar sunarım. Dilek ve temennilerde; Prof.Dr. Mahir Tevrüz Divriği için düşüncelerini ve DİVRİĞİ ÇALIŞTAYI hakkında bilgi verdi. Basri Hamulu; Divriği master plan çalışmalarını anlattı. Tarihçi yazarımız Necdet Sakaoğlu Divriği Külliyesi, Kale ve diğer tarihi eserlerimiz hakkında bilgi vererek yapılan hatalı çalışmalarda duyarlı olunması gerekliliğini ifade etti. Mehmet Aydoğdu; Gençlerin çalışmalara katılmaları yönünde önerisinin en kısa sürede hayata geçirilmesi kararlaştırıldı. Yaşar Budak, Mehmet Bıyık, Sabahattin Ural, Mustafa Akgün ve hemşerilerimiz söz alarak görüş ve düşüncelerini ifade ettiler. 11. Olağan genel Kurulumuz ikramların sonucunda gayet olumlu bir şekilde sona erdi. Derneğimiz 1992 yılında kurulmasına rağmen faaliyetlerimiz çok eskilere uzanmaktadır.1950 li yıllarda başlayan hemşerilerimiz arasındaki birliktelik faaliyetlerimizin temelini teşkil etmektedir. 1975 den sonra kesintiye uğramasına rağmen 1985 li yıllarda yönetim kurulu üyemiz Sayın Alaeddin Pancaroğlu’nun özverili çalışmaları ile kısa sürede tekrar bir toparlanma safhasına girmiştir. Derneğimizin kuruluşunda Başkanımız olan Hasip Uras, üyelerimiz Hayri Mısırlıoğlu, Yaşar Üstünses, yönetim kurullarında görev yapan Şevki Arat, Bekir Varlı, Turgut Terzioğlu aramızdan ayrıldılar kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz.1995 yılından bugüne kadar dernek başkanlığını yürüten Necati Yüksel’e hizmet süresi içinde hemşerilerimize ve Divriği’ye çok yararlı hizmetleri geçmiştir kendilerine huzurunuzda yönetim olarak teşekkür ediyoruz. Değerli Hemşerilerimiz izlediğim kadarıyla bizler gibi hemşeri derneklerinin faaliyetlerini üç gurupta toplayabiliriz; Bu faaliyetler; Hemşerilerimize, Divriği’ye ve topluma yönelik çalışmalardır. Bu çalışmaların en önemli belirleyici unsuru üyelerimizin ve onların çevreleri oluşturmaktadır. Dernek üyelerimizin çoğunluğunun geçmişten gelen kültürel değerlere ilgileri nedeniyle dernek olarak faaliyetlerimizin ağırlık konusu Divriği’ye yönelik kültürel faaliyetlerdir. DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI’NI NASIL GÖRMEK İSTERSİNİZ? Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski sayılarını okumak için www.mustafatarakci.com Sitesini tıklayınız. 01 ŞUBAT 2013 LÜTFEN BİR KAĞIDA TASARLADIĞINIZ MEYDANI ÇİZİN ÇİZDİĞİNİZ O SAYFANIN RESMİNİ ÇEKİP GAZETEMİZİN MAİL ADRESİNE GÖNDERİN YAYINLAYALIM. ORTAK AKIL OLUŞSUN VE YETKİLİLERİMİZ HAREKETE GEÇSİN. HERŞEY DİVRİĞİ İÇİN SAYI: 44 SAYFA 3 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYFA 4 SAYI: 44 PKK VE KÜRT MESELESİNİN HALLİ AMERİKA’NIN İŞİNE GELMEYECEK! İrtibat: [email protected] ŞU İSİMLAR ÇOĞU YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR MURSİ :Mısır Cumhurbaşkanı HABER ANALİZ: MT/İSTANBUL Pat diye bir laf ettim. Yolda yürürken aklıma geldi. Bu başlığın altını dolduracak çok şey var. Evet Amerika Türkiye’nin son günlerde başlattığı barış hamlesinden rahatsız olabilir. Neden mi hemen söyleyim; unutmayalım Amerika’nın yeni Ortadoğu haritasında “ Büyük Kürdistan’ın kurulması vardı. Kuzey Irak’ı bizim güneydoğuyu İran’ın Kürt bölgesini içine alan, Amerika’nın doğal mittefiki durumunda olacak olan “Büyük Kürdistan” kurmak istiyordu. MALİKİ :Irak’ın Şii kökenli Başbakanı HAŞİMİ :Irak’ın Sünni kökenli Cumhurbaşkanı yardımcısı. Hakkında hapis kararı var. Halen Türkiye’ye sığınmış durumda AHMET MUAZ EL HATİP: Suriyeli Muhaliflerin yeni lideri. Rusya’nın görüşme talebini reddetti. Rusya’nın Suriye’yi desteklemesine karşı HAMİT KARZAİ :Afganistan Cumhurbaşkanı ALİ HAMANEY :İran’daki en yüksek devlet makamı olan İran Dini Lideri,73 yaşında. ŞAKAŞVİLİ : Gürcistan Devlet Başkanı ABDULLAH BİN ABDULAZİZ EL SUUD :2005’TEN BERİ Suudi Arabistan Kralı. 89 yaşında. Mekke eski Belediye Başkanı,Eski Ulusal Muhafız Komutanı İLHAM ALİYEV: Azerbaycan Cumhurbaşkanı,Türkiye dostu Haydar Aliyev’in oğlu ZEYNEL ABİDİN BİN ALİ :Tunus’un 24 yıl Cumhurbaşkanlığını yapmış eski Cumhurbaşkanı Bunu da Kuzey Irak üzerinden gerçekleştirmeyi arzu ediyordu. Kuzey Irak’ı cazibe merkezi yapıyım Amerika’nın tüm şirketleri orada çöreklensin, hem ceplerini doldursun hem büyümenin yollarını arasın... olmadı, Türkiye Kuzey Irak ile iyi ilişkiler kurdu. Orada onlarca müteahhitimiz yüzlerce insan çalıştırıyor. Barzani Türkiye’ye geldi Ak Parti kongresinde konuştu. Ağırlandı, uğurlandı...bu iyi ilişkiler Amerika’nın işine gelmiyor. Kuzey Irak’da tek horoz ben olayım istiyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’la düşmanca tutum içinde olması onun işine geliyor. Türkiye hem Barzani ile ilişkilerini normalleştirmek hem de İmralı’daki ile görüşerek kendi sınırları içerisinde barışı tesis etmek istiyor. Bu da doğal olarak Amerika’nın işine gelmiyor. Çünkü barış içinde yaşıyan bir milleti bölmek zordur. Çatışma içinde olan bir kesim bir başkasına kolayca yanaşabilir, ondan destek alabilir. Allah korusun Suriye’de ki gibi bir iç savaşın çıkması halinde Amerika’nın kendi çıkarı için karşı tarafın eline silah vermeyeceğini kim garanti edebilir? İşte son günlerde Kürt meselesinin çözüm konusunda estirilen barış rüzgarları Amerika’yı rahatsız ediyor olmalıdır. Amerika bölgede barış ve Kuzey Irak ile iyi ilişkileri içinde olmamızı istese Kandil’deki PKK varlığını bir günde temizler. Bu nedenlerden dolayı geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ABD Büyükelçisi deneyimli diplomat Namık Tan “Amerika ile ekonomi ve Kuzey Irak konusunda menfaatlerimiz örtüşmüyor.” demiştir. Alışılmadık bir çıkış yapan Sayın Namık Tan’ı bu vesile ile kutlamak isteriz. 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 MARZUKİ :Tunus’un yeni Cumhurbaşkanı İVANOV :Makedonya Cumhurbaşkanı (Üsküp) İZZETBEGOVİÇ :Bosna- Hersek Devleti’nin üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin BoşnakÜyesi ( Bosna- Hersek devleti, Boşnak,Hırvat ve Sırplardan oluşuyor.Bosna Sırp Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Federasyonu olmak üzere iki otonom bölgeden oluşuyor) İVANİŞVİLİ :Gürcistan da son seçimleri kazanan “Gürcü Rüyası” Partisi’nin lideri SARKİSYAN :2008’den beri Ermenistan Cumhurbaşkanı GEORGİ PARVANOV : Bulgaristan Cumhurbaşkanı ZARDARİ :Pakistan Cumhurbaşkanı SAYFA 4 BİRAND VESİLESİ İLE ÜÇ GAZETECİ- ÜÇ TESPİT Türk basın ve TV dünyasının önde gelen isimlerinden Mehmet Ali Birand’ın 19 Ocak 2013 günü cenaze törenine bende katıldım. Hem amatör bir basın çalışanı olarak hem de yıllardır şu veya bu şekilde sürekli olmasa bile haberlerini, 32. Gün programını, köşe yazılarını, yayınladığı bazı kitaplarını okumuş birisi olarak o gün akşam İstanbul’dan ara tatili nedeni ile ayrılmak durumunda olmamıza rağmen yine de bu cenaze törenine katıldım. Cenaze töreni aynı yerde, Teşvikiye Camii’nde geçtiğimiz yıllarda yapılan Erdal İnönü, Atilla İlhan , Türkan Saylan’ın cenaze törenlerine rağmen biraz daha sönük geçti diyebilirim. Ben gördüğüm simaları saymak yerine yaptığım üç tespiti sizlerle paylaşmak istiyorum. BİRİNCİSİ:Cenaze törenine giderken Kadıköy – Beşiktaş Vapuru’nda karşılıklı oturup konuşma fırsatı bulduğum Ruşen Çakır ile ilgili. Şuradan buradan özellikle de Birand hakkında konuşmalarımız esnasında ben “ İyi bir insandı, pozitif enerji sahibi idi ama sanki biraz Atatürkçü değil gibime geliyordu.” Mealinde sözler ifade etmem üzerine Ruşen Çakır “ Bende Atatürkçü değilim ne var bunda!” demez mi! “ efendim, ben kitap, heykel, rozet Atatürkçülüğünden söz etmiyorum. Ülkemizi düşmandan kurtaran Cumhuriyetimizi kuran bugün ki çağdaş yaşamımızın temel taşlarını oluşturan Atatürk ve onun düşüncelerinden bahsediyorum” deyinde “ O başka tabi” vs. sözlerden bahsetti derken Beşiktaş’a geldik ve yollarımı oradan ayrıldı. İKİNCİSİ: yine bir gazeteci ile ilgili. Cenaze töreninden sonra ben Kadıköy’e geri dönecektim Nişantaşı’nda meşhur AVM ye uğradım bizim mahalle katında bir çorba içmiş çıkıyordum ki Hürriyet Gazetesi’nde köşe yazarı, Mehmet Ali Birand ile CNN TÜRK’te yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış mesai arkadaşı Taha Akyol ile karşılaştım. Telaşla bir üst kata çıkıyordu. Merakla takip ettim. Mezarlıktaki cenaze törenine benim gibi katılmayabilirdi ama bu telaşlı adımlara nereye gidiyor olabilirdi ki? Bir de ne göreyim sinema katında film seçmeye çalışıyor. Mamafih hiçbir filmi beğenmedi geri dönüş yaptı. Ama bu davranışı bile beni biraz düşündürdü. Doğrusu Taha Akyol’a Teşvikiye Camii’ndeki törenin hemen sonrasında bir film seyretmek istiyor olmasını yakıştıramadım. ÜÇÜNCÜ KONU: Yine başka bir gazeteci ile ilgili. bu isim de hem köşe yazarı hem de anket ve araştırma şirketi sahibi, kır saçlı, ileri yaşlı çoğunuzun tanıdığını tahmin ettiğim Tarhan Erdem ile ilgili. Tarhan Erdem’le de Nişantaşı’nda bindiğim 30M Beşiktaş Otobüsünde karşılaştım. Bir ara oturuyordu yerinden kalktı ayakta seyretmeye başladı. Dayanamadım yanına yaklaştım. “ Tarhan Bey zannederim sizde cenazedeydiniz, görüyorum özel arabanızla veya bir taksi ile dönüş yapmıyorsunuz, bizler gibi halk otobüsünü tercih etmişsiniz. Sizi tebrik etmek için ben geldi.” dedim. Birde resmini almak için müsaade istedim, tebessümle karşıladı. “Ne olacak, ben çok severim çok da bindiğim olur halk otobüsüne, ilginize çok teşekkür ederim” dedi. Üç gazeteci üç gözlem bana biraz ilginç geldi. Haber değeri olduğunu düşündüm sizlerle paylaşmak istedim. ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYFA 5 SAYI: 44 İrtibat: [email protected] KADIKÖY DİVRİĞİ DERNEĞİ BAŞKANI İLE RÖPORTAJ İHSAN ÇALAPVERDİ Kadıköy Derneği röportajı için gittiğimizde aşağıdaki soruları topluca okuduk. Dernek Başkanı olarak Sayın İhsan Çalapverdi’nin cevap vermesini istedik. sohbet çok uzadı. araya başka konular girdi. dernekteki arkadaşlar ve büyükler söze karıştı. derken İhsan Çalapverdi çareyi “ Mustafa Bey iyisi mi ben size tüm bu soruların karşılığı yazılı bir metin gönderiyim sizin için de kolay olur.” dedi Ben önce sorularımı topluca size aktarmaya müteakip Sayın Çalapverdi’nin cevaplarını yayınlayacağım. Divriği’den uzak fakat gönülleri Divriği için çarpan insanların duygu ve düşünceleri idi tüm bunlar. Sıkılmadan okuyacağınızı tahmin ediyorum. MUSTAFA TARAKÇI: Aİhsan abi bir ay önce Şirinevler Divriği Derneği’ndeydik Başkan Sabahattın Ural ile söyleşimiz oldu. Bugün ise sizlerle beraberiz. Bu buluşmalardaki amaç değerli okurlarımıza İstanbul’daki Divriği derneklerini tanıtmak. Varsa 2013 için plan ve programlarını okurlarımıza sunmak. Divriği için ne düşündüklerini tespit etmek ve nihayet daha güçlü bir örgütlenmenin nasıl olabileceğini birlikte analiz etmektir. BGördüğüm kadarı ile her çarşamba burada haftalık toplantılar sohbetler düzenliyorsunuz. Ne gibi konular gündeme geliyor. Divriği için ne gibi öneriler ve düşünceler var. Şirinevler’de gündeme getirdik. Size de sormak isterim. İstanbul’daki mevcut 3 ayrı dernek yapısı bazı sorunları beraberinde getirmiyor mu? Bu ayrışmayı ortadan kaldıracak bir üst yapılanma nasıl olabilir? Divriği’deki birlik ve beraberliği İstanbul’da nasıl sağlayabiliriz? Nasıl tek ses tek nefes olabiliriz? Nasıl daha çok güç birliği sağlayabiliriz? Bir federasyon yapılanmasına nasıl bakıyorsunuz? 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 İHSAN ÇALAPVERDİ: Öncelikle büyük özveri ile uzun bir süredir çıkardığınız internet gazetesi için yaptığınız çalışmalara teşekkür ederiz. 1948 Divriği doğumluyum. İlk ve Ortaokulu Divriği’de Liseyi Sivas’ta Üniversiteyi İstanbul’da okudum. Kimya Mühendisiyim.1965 yılından beri İstanbul’dayım, serbest ticaretle iştigal etmekteyim. Derneğimizin kuruluş kökleri Nuri Demirağ Orta Okulu açılışına kadar gider. Özellikle 1950-1965 arası mezun olan arkadaşlarımızın çoğunluğu eğitime ve sonraki yaşamlarına İstanbul’da devam ettiler, gurbette olmanın ve o yıllardaki birlikteliğin dostluğunu doyasıya yaşadılar. Bu dönemde gençlerin desteği ile Divriği Kültür Derneği faaliyetleri kapsamında pilav günleri, Divriği geceleri ve bütün hemşerilerimizin katılımları ile Koca Mustafa Paşa’da Divriğili öğrenciler için bir yurt yaptırıldı. Mülkiyeti Divriği Belediyesi’ne kullanma hakkı Divriği Kültür Derneği’ne bırakılan yurt bir müddet çalıştıktan sonra yurt işlevinden çıkarılarak şu anda kiraya verilen bir işyeri durumundadır.1975 sonrası maalesef bu bütünlük her geçen gün siyasi ve ekonomik nedenlerle kesintiye uğradı.1985 yılına gelindiğinde hemşerilerimiz arasında birliktelik özlemi nedeniyle yönetim kurulu üyemiz Sayın Alaattin Pancaroğlu’nun girişimleri ile Nuri Demirağ Orta Okulu Mezunları adı altında hemşerilerimizin bir araya gelmeleri için çalışma başlattı çok kısa süreç içinde pek çok arkadaşlara ulaşıldı. Bu gurubumuz Divriği pilavı, geceler, iftar yemekleri gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi.1992 yılına gelindiğinde artık kurumsal bir hüviyet kazanılması gerekliliği nedeniyle Kadıköy ‘de Hasip Uras’ın başkanlığında Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği’ni kurduk.1994 yılından beri Dernek Başkanlığını yürüten Necati Yüksel’in Edremit’e yerleşmesi sonucu bir senedir başkanlığı yürütmekteyim. Alaeddin Pancaroğlu,Basri Hamulu,Ahmet Yozgatlı yönetimdeki diğer arkadaşlarımızdır.20 Ocak 2013 de 11. Genel kurul toplantımız olacak. İzlediğim kadarıyla şu an derneklerin bir üst birlik altında toplanmalarına gerek duymuyorum, belki daha sonraki zamanlarda böyle bir birliktelik sağlanabilir. Mahir Hocamızın girişimi böyle bir ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek bir birlikteliktir. Derneğimizi ziyaretiniz için teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz. İzlediğim kadarıyla bizler gibi hemşeri derneklerinin faaliyetlerini üç gurupta toplayabiliriz; Bu faaliyetler; Hemşerilerimize, Divriği’ye ve topluma yönelik çalışmalardır. Bu çalışmaların en önemli belirleyici unsuru üyelerimizin ve onların çevreleri oluşturmaktadır. Dernek üyelerimizin çoğunluğu kültürel değerlere ilgileri nedeniyle dernek olarak faaliyetlerimizin ağırlık konusu kültürel faaliyetlerimizin yanı sıra Divriği Pilavı, geceler, Divriği’ye gezintiler, çeşitli derneklerle kongreler, özellikle Çekül Vakfı ile müşterek projeler, sergiler, Divriği Günleri gibi pek çok faaliyetleri geçen süre içinde yönetim ve üyelerimiz olarak gerçekleştirdik. Kale Camii, hamam, Maden işletmelerinin satışı, Cürek, Abuçimen Deresinin kirliliği, Ulu Camii çevresi, Kaledeki kazılar gibi pek çok konularda Divriği’ye yönelik çalışmalarda yerel ve kamu yöneticilerinin yanı sıra hemşerilerimizin de bilinçli olarak değerlerimize sahip çıkmaları gerekir.Divriği’ye yönelik çalışmalarda zaman zaman diğer derneklerle birlikte çalışmalar daha verimli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.2012 yılı Mayıs ayında Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli hemşerimiz Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında, 2012 yılı Mayıs ayında SİZİNDE İÇİNDE YER ALDIĞINIZ Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli hemşerimiz Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında Dünya Mirası Divriği Çalışma Gurubu’nu kurduk .Bu gurubun önemli bir çalışması olan ve derneğimizin yönetim kurulu üyemiz Y.Mimar Sayın Basri Hamulu’nun ofisinde Divriği Master Planı olarak Divriği ile ilgili 70 civarında konu üzerinde proje ve uygulama çalışmalarımız devam etmektedir... SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 6 İrtibat: [email protected] MAHİR PEKŞEN SALİH METİN SALİH AYDOĞDU Çamşıh Şahin Köyü’nde doğdu. Kızı Handan ve Yeğeni Gülsüm Karababayı Madımak katliyamında kaybetti. Divriği Madenlerinde 30 yıl güvenlik amirliği görevini yürüttü. 1995’te emekli oldu. 1960’da Divriği’de doğdu. İlk, orta ve sanat okulunu Divriği’de okudu. Edebiyat ve şiire düşkünlüğü ile tanınır. Halen bir kamu kurumunda çalışıyor. Sivaslı şair ve yazarlar yayını olan antolojilerde çok sayıda şiiri yayınlandı. Halen İstanbul’da yaşamaktadır. 1956’da Divriği’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Divriği’de tamamladı. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunudur. Çeşitli dergi ve gazetelerde, makale, hikâye, deneme ve şiirleri yayınlandı. Yerel-ulusal televizyon ve radyolarda programlar yaptı. Bazı şiirleri bestelendi. TARİH YAZIYORSUN DİVRİĞİ DİVRİĞİ’M DİVRİĞİ’YE DAVET. Muhteşem şaheser Ulu caminle Sen bir tarih yazıyorsun Divriği Yöre halkı gururludur seninle Gönüllerde geziyorsun Divriği İnsana hayattır suyu, havası, Yüz yirmi yedidir köyü, mezrası, Sivas’ımın en nadide kazası, Saymakla biter mi Divriği’m seni. Bu Yaz Divriği’ye gel be kardeşim, Murmana’da Çaltı seni özlemiş. Uluzardan Arhusu’ya dört yöre, Bir de Kalealtı seni özlemiş. Kes doğan karşında sessiz duruyor O tarihi gizemini koruyor İlgisizlik sana darbe vuruyor Sen bunları seziyorsun Divriği Uluzar’dan yeşilliğe dalarsın, Doğaya, tarihe hayran kalırsın Çarşısında bir de mola verirsin, Saymakla biter mi Divriği’m seni. Kaleyi gez, Ulucamiye bir bak, Çık şöyle bir zaman gezdiğin yola, Mermukan peyniri çıkar küplerden, Taze bazlamaya şöyle bir dola. Her eserde düşünerek yarını İşlemişler Anadolu bozkırını Hak ettiğin tarihteki yerini Sayfalara kazıyorsun Divriği Kuru kaymak yenir hani bal ile, Bayramlarda şerbet olur gül ile, Hele bir de gardaş diyen dil ile, Saymakla biter mi Divriği’m seni. Hüseyin Gaziye, Iğımbat’a bak. Dut salla bahçede beyaz astara. Loğ çekilen o armulu damlarda, Aşık oynadığın günleri ara. Konakları ilçemizin simgesi, Destanlıdır şu Kesdoğan kalesi, Cevher dolu idi A kafanın tepesi, Saymakla biter mi Divriği’m seni. Cıngıllı elmayı salla elinde, Maziden bir name duysun kulağın. Kestoğan’a şöyle ver kulağını, Efsanesi vardır bu yüce dağın. AYDOĞDU’yum özlemimdir memleket, Ulu cami tüm dünyada etiket, Gezip görmüş isen hepsi hakikat, Saymakla biter mi Divriği’m seni. Patlak topun peşinde koşardın hep, Oradadır sahan olan çayırlar, Seni bekler doğduğun yer hasretle. Düzlenmedi buz gıcdığın bayırlar. Saygıyla anarız Demirağ'ları Yol su için yarmışlar sarp kayaları Daha nice hayırsever beyleri Ölümsüze diziyorsun Divriği Yazmakla bitermi bu şirin yöre Apayrı güzellik ayrı bir töre Haykırarak söylüyorsun bin kere Bir dergâhta yürüyorsun Divriği Gören hayran o tarihi Kalene Sahipsizlik fırsat vermiş talana Sadık Metin ortak senin çilene Kaderine kızıyorsun Divriği Salih AYDOĞDU 08 OCAK 2013 SALİH METİN OCAK 2013 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA6 Ahmet Mahir PEKŞEN Aralık 2012 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 7 DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI YAZI DİZİSİ-1 İrtibat: [email protected] İBRETLİK Kaleme Alan: Ruhat ÖZAYGÜN/Em. Öğretmen PAYTONCU (FAYTONCU) KÖR AHMET 9/2 ARNAVUT KALDIRIMLARINDA SEKİZ AT NALINDAN ÇIKAN SES GÜZEL BİR BESTE HALİNDE KULAKLARINIZI OKŞUYORSA VE DİVRİĞİ’DE İSENİZ BU GELEN MUTLAKA VE MUTLAKA KÖR AHMET’İN PAYTONUDUR. “KÖR AHMET” DERKEN, YAZARKEN SIKILIYORUM UTANIYORUM ÇEKİNİYORUM AMMA LAKAP BU. ZATEN PAYTONCU AHMET DERSENİZ KIZAR “ BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ YAVRU, YİĞİT NAMI İLE ANILIR FAYTONCU DA DEĞİL PAYTONCU KÖR AHMET DİYECEKSİNİZ DİYE İKAZ EDERDİ.” 1960’LI YILLARA DİVRİĞİ’NİN FAYTONCUSU DAMGASINI VURAN ODUR. HATIRLADIĞIM KADARI İLE O TARİHLERDE 50 OLMASINA RAĞMEN BEKARDI. VE YİNE HATIRLADIĞIM KADARİ İLE ADI ÇAPKINA ÇIKMIŞTI. BUNUN İÇİN FATONUNUN SESİNİ DUYAN HATUNLAR TOPLU HALDE KÖŞE BAŞLARINDA YAPTIKLARI SOHBETİ KESER ÇİL YAVRUSU GİBİ DAĞILIRLAR. GÖRÜNMEZ İSTEMEZLERDİ KÖR AHMET’E HAA DİYECEKSİNİZ Kİ BU KÖR AHMET HEM KÖR HEMDE NASIL GÖRÜYOR? EFENDİM,BUNUN SADECE BİR GÖZÜ YARIM KÖR, ASLINDA 2 GÖZLÜ DEĞİL DE 1,5 GÖZLÜ.SONRA GÖZÜNÜN YARIM KÖRLÜĞÜ YAKIŞIKLILIĞINDAN BİRŞEY EKSİLTMİYOR. DİVRİĞİ’NİN DEĞİŞİK TİPLERİNDEN BİRİ OLAN FAYTONCU; KIRMIZI YANAKLI, KARA KAŞLI, KARA GÖZLÜ, HAFİF GÖBEKLİ BİRİ... GAMSIZ MI GAMSIZ. GAMSIZLIĞI FAYTONA KURULUŞUNDAN ATLARA “DEEHHH” DEYİŞİNDEN BELLİ. ONA SORARSANIZ, KARI DIRDIRI, BEBE ZIRZIRI DİNLEMEDİĞİ İÇİN BÖYLE NEŞELİ. FAYTONU SARAY YAVRUSU GİBİ. YUMUŞAK YAYLI KOLTUKLAR PIRIL PIRIL KIRMIZI DÖŞELİ.BU GÜZEL ARABANIN KORNASI DA KENDİNE ÖZGÜYDÜ. O ZAMANLAR AKÜ VE PİL YAYGIN OLMADIĞI İÇİN YUVARLAK İÇİ BOŞ LASTİĞİ SIKTIĞINIZ ZAMAN GÜZEL BİR SES ÇIKARDI. AT SÜSLEME KÖR AHMET’LE ZİRVEYE ULAŞAN BİR SANAT OLMUŞ. KÖR AHMET’TEN KULAĞIMIZDA KALAN BİR TEK SÖZ VARDI... “ İNEK KAŞAĞISI İLE AT TIMAR EDİLMEZ..” O, BU İŞİN PİRİYDİ. BİR DE DÜKKANI VARDI, AT EĞERİ,YULAR, ZİNCİR, AT BONCUĞU, PALAN, KOLAN V.S. SATARDI. KÖR AHMET’E NE OLDU BİLEMİYORUM. FAYTONUN ESKİSİ NEREDE O DA MEÇHUL... ARTIK HANIMLARI, ÖZELLİKLE DİŞERLİ ( YERLİ OLMAYAN) HANIMLARI HAMAM GÖTÜRMEK İÇİN KÖR AHMET’İN FAYTONUNA İHTİYAÇ YOK. ZİRA YILLARDIR HANIMLAR HAMAMA GİTMİYORLAR. VE YİNE O GÜNLERDEKİ GİBİ TEK VASITA KÖR AHMET’İN FAYTONU DEĞİL. ÇEŞİTLİ MODELLERDEKİ LÜKS TAKSİLERDEN GEÇİLMİYOR ŞİMDİ DİVRİĞİ’NİN DAR VE BAKIMSIZ SOKAKLARINDA. BAKİ KALAN GÖK KUBBEDE BİR “ DEEHH” KOMUTUYLA HIZLANAN TEKERİN VE AT NALLARININ SESİDİR. 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 13. Yüzyılın ilk çeyreğinde, Mengücekoğulların’ dan Ahmet Şah ve Melike Turan Melek tarafından yapımına başlanıp 15 yıl süren bir çalışmanın sonucunda meydana gelen külliyenin; ayakta kalan birbirine bitişik olarak inşa edilmiş kısmıdır. Bu külliyenin kapalı çarşısı 17.yy da bir yangın sonucu sübyan mektebi ile birlikte yıkılmış, 20.yy başında da hamam kısmı yıkılmaya terk edilmiştir. Su teşkilatının bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Camii ve Medresenin (Darüşşifa hanenin) bitişik olduğu; ortak duvarın doğusunda banisinin türbesi bulunmaktadır. Bu türbe aynı zamanda bir kapı ile medreseden camiye girişi sağlar. Kaderine terk edilen Bu külliye üç bölümden ibarettir. 1-Medrese (Darüşşifa): Dört eyvanlı bir planla iki katlı olarak yapılmıştır. Ziyaretçilere açık müze olarak hizmet vermektedir. Taç kapısı ve büyük eyvan görmeye değerdir. 2-Türbe: İçerisinde 15 kabristanı barındıran ve medresenin odalarından biri sanılan bu mekân; temelde kare planlı olup tepede sekizgen plana dönüşmüştür. Üç mozolenin üzerindeki işlemeler ve çiniler şaheserdir. 3-Camii: Her biri diğerinden daha üstün olan; üç adet taç kapı, 16 sütun, 25 tonoz (biri fenerli, diğeri maksure kubbe), 40 kemere sahiptir. Maksure kubbe, Kral mahfili, Minberi, Mihrabı ve Kıble (cennet-kuzey-giriş-cümle ) kapısı birer harikadır. İbadete açıktır. Bu mekân dikdörtgen bir zemine oturtturulmuştur. Gerek zemin, bina, bölümler ve hatta her bir taş dahi altın orana göre hazırlanıp, inşa edilmiştir. Külliyenin her tarafı; semboller, hayvan motifleri, geometri şekilleri bitki çeşitleri, hat ve kufi yazıları ile donatılmıştır. Taç kapılarda, minberde bu motifler iki, üç ve daha fazla katlıdır. Bu haliyle nevi şahsına münhasır karaktere sahiptir. Ziyarete gelen misafirlerini hayretlere düşürmektedir. Bu durum bana büyük filozof Hermes’in “Ey taşlar! Sendeki bu ilim sadece gelecek kuşaklara bir hikaye ve bir yol gösterici değil resim olarak kalacaktır.” Sözünü hatırlatmaktadır. Çünkü: Burası geçmişten geleceğe ışık tutan bir kültür, sanat ve eğitim hazinesidir. Ahmet Şah ve ustalarının zamanında yaşayan büyük düşünür ve filozof Muhyiddin Arabî’nin “Arifler duygularını başkalarına anlatamazlar. Onları ancak sembollerle açıklarlar.” vecizesi burada taşlara, ağaçlara işlenerek gerçekleştirilmiş. Bu iki filozofun yolundan gidersek burası bize çok kapsamlı bir ilim kitabı olarak sunulmuş olur. ŞEHİT SANCAKTAR MEHMETÇİK ANEKDOTU Büyük Taarruz’da 31 Ağustos 1922 sabahı, Başkomutan Mustafa Kemal,Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak,Batı Cephesi komutanı İs met İnönü, Adatepe Bölgesine gelerek Muharebe Meydanını gezerler. Çekilen düşman askerleri pek çok silah, araç, malzemelerini bırakıp adeta kaçmışlardı. Bölgede henüz defnedilmeyen şehitlerimiz de vardı. Muharebe Meydanı’nın bir yerinde Mustafa Kemal Paşa’nın gözü bir noktaya kilitlendi. Oraya doğru yöneldi. İlerledi. Gördüğü manzara karşısında ne diyeceğini bilemedi. Allah’ım Bu ne büyük ruh haliydi! Bu ne büyük inançtı, Vatan ve Sancak sevgisiydi! Gördüklerine inanamaz gibiydi. Yanındakilerin de dikkatini o noktaya topladı. Düşman topçusunun mermisi ile açılmış bir çukur, kahraman Mehmetçik kanlar içinde bu çukura düşmüş, belli ki kanının son damlasına kadar burada büyük acı ve ızdırap çekmiş, nihayet ruhunu teslim etmiş, ama elinde taşıdığı Alay Sancağı’nı yere atmamış! Onu hala tutuyor. Katılaşmış sağ kolunda hala sancak ayakta… Şekil birde görülen motif türbe kapısının üzerindedir. Bu sembol bizlere ilk bakışta normal bir şekil olarak görülebilir. Kendimize neden, niçin, nasıl gibi soruları sorarsak, bizleri düşündürür. Bunun için: Her parçaya bir numara verdim. Açılımını ise hemen yanında görüyorsunuz. Burası bir türbe olduğundan sembolleri buna göre yorumlayalım. 14.-15. şekil dikdörtgendir. Bir kabrin içini veya tabutun taban kesitini, 6. şekil üçgendir. Bir tabutun kapağının ön kesitini, 1.-2.-3.-4.-5. şekil türbelerdeki mozolenin ön kesitini ve 7.-8.-9.-10.-11.-12.-13. şekiller mezarlıklardaki tabelaları ifade etmektedir. Tamamı on beş adettir. Bu türbenin içinde de onbeş adet kabir bulunmaktadır. Ayrıca türbeler iki kattan oluşmaktadır. 14.-15. dikdörtgen şekilleri buranın katlarını da göstermektedir. Banisi sanki bizlere: -Biz her şeyi en ince teferruatına kadar hesapladık, düşündük ve büyük bir tasarruf olarak geleneklerimize uygun şekilde inşa ettik. Demektedir. Neden bu kanata vardın derseniz: Geleneklerine uymuş. Çünkü: Selçuklu, eserlerinin kapısına kesinlikle planını bir şekilde yerleştirir. İçerdeki kabir miktarı ile plan olarak düşündüğümüz şeklin açılımı da aynı. Her ikisi de 15 adet. Bir tesadüf mü? Aynı zamanda medresenin diğer eyvanlarında 6 adet solda 2 adet sağda olmak üzere, türbe ile birlikte 23 adet kabir var. Neden yirmi üç? Bunları araştırdığımızda karşımıza bir matematik birikimi ve insan anatomisi çıkmaktadır. SAYFA 7 Gazi Mustafa kemal gördüğü bu ibret dolu noktadan hemen ayrılamaz. Mehmetçiğe içten minnet ve şükran duygularıyla rahmet diler. Beraberinde bulunanlara da: “ ilerde buraya bir anıt dikilecekse, sembolünün gördükleri bu manzara olmasını ister.” Temeli 1924’te atılan anıt Bizzat Gazi Mustafa Kemal tarafından açılır. Açılışta, şu ifadelere yer vermiştir: “Türk Vatanına göz dikenler, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, gücünde ve iradesindeki keskinliği bu anıtla bir kez daha hatırlayacaktır. Bu anıt, sancaktar olarak seçilen bir Türk askerinin, şehitlik mertebesine yükselirken dahi ulusunun birliğine, kutsal emaneti ve onur timsali olan sancağına göstermiş olduğu aşırı duyarlılık ve hürmetin gerçek halinden alınan bir sembolüdür. Bu anıt, Mehmetçiğin, vatan sevgisini, görev bilincini, sancağın onun için ne anlam taşıdığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.” ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 8 Tüm bu nedenlerden dolayı “Batı” için Suriye kolay bir lokma değildi. Dünya dengeleri açısından, Amerika’nın içinde bulunduğu bunca ekonomik sıkıntılarla mütenasip olmayan bir siyasi güce sahip olması kabul edilir bir durum değildi. Özellikle Rusya her geçen gün yeniden güçlenen bir ülkeydi. Çin ile birlikte Amerika’nın her bakımdan üstesinden gelebilecek durumdaydı. İran da bu kuvvetin ihtiyaç duymayacağı ilave bir güçtü. O da tek başına zaman zaman Amerika’ya kafa tutuyor, Onun olur olmaz sert çıkışlarına pabuç bırakmıyordu. En son örneği İran’ın nükleer çalışmalarına planladığı gibi devam etmesiydi. İran bu gidişle pek çok ülkenin, hele hele çapından büyük güç İsrail’in sahip olduğu nükleer silahlara sahip olabilecekti. MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb. [email protected] SURİYE’YE YUKARDAN BAKMAK LAZIM! Arap Baharı’nın önce Tunus, ardından Mısır ve Libya’ya yayılması bu arada Suudi Arabistan’ın güney komşusu fakir Yemen’in de Salih adlı diktatöründen kurtulmasından sonra sıra Suriye’ye gelmişti. Suriye’deki gelişmelerin de diğer ülkelere benzer şekilde cereyan edeceği varsayılıyordu. Diğer ülkelerde Amerika ve NATO belirleyici rol oynamıştı. Suriye de öyle olacak zannedildi. Başta biz olmak üzere tüm Dünya yanıldı. Suriye öyle kolay yenilir yutulur bir ülke olmadığını ortaya koydu. Suriye’nin arkasında diğer ülkelerde olmayan Rusya, İran ve Çin vardı. Çünkü Suriye Ortadoğu dengeleri için önemli bir ülkeydi. Irak’tan sonra Suriye’nin de ABD’nin kontrolüne girmesi Ortadoğu’nun kuzeyinin tamamen ABD’nin eline geçeceği anlamını taşıyacaktı. Irak, Kuzey Irak Kürt Bölgesi, Suriye, İsrail ve mutedil Ürdün, Suudi Arabistan ile nerdeyse Koskoca Ortadoğu coğrafyası tamamen süper güç Amerika’nın güdümü altına girecekti. Oysa 70’li yıllardan beri Rus Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye, gerek eğitim gerekse silah teçhizat desteği veriyordu. Suriye Ordusu’nun elindeki silah sistemleri ve hele hele uzun menzilli füzeler Rus yapımıydı. Rusların ayrıca Suriye’nin liman şehri Laskiye’de deniz üssü bulunuyordu. İran ise ezelden beri İsrail’i, Müslüman coğrafyasında bir çıban başı olarak görüyor, Filistin’e yapılan haksızlıkların, Suriye ve Mısır’ın savaş yenilgilerinin acısını onlar adına çıkarmak istiyor, bu maksatla İsrail’i Ortadoğu’da frenlemek için Lübnan’ın güneyinde sayıları 5 bini bulan Hizbullah adlı bir örgütü, maddi- manevi olarak her yönüyle destekliyor; Onu kendisinin İsrail’in yakasına derhal yapışacak bir kolu olarak görüyordu. Hizbullah’ın desteklenmesi Suriye üzerinden yapılıyor, bu konuda İran Suriye müşterek hareket ediyorlardı. Çin ise ekonomik güçlenmesine, dünya için üretim yapmaya başlamasından sonra pazar yerlerinin güvenliği ve orada söz sahibi olmak adına ve de Ortadoğu’dan temin ettiği enerji kaynaklarının güvenliğini sağlamak için Suriye’ye önem veriyordu. Türkiye tüm bu gerçekleri göz önünde tutmayıp, ilerden beri büyük gördüğü, tek taraflı olarak stratejik ortak bildiği Amerika’nın yanında yer almayı doğru bir politik tercih olarak peşinen kabul ediyordu. Oysa, Dünya’da dengeler değişmişti. Ortadoğu dünkü Ortadoğu değildi. Amerika’nın Ortadoğu’daki emelleri değişmiş, bildiğimiz Amerika gitmiş, bizim sınırlarımızla bile oynayan bambaşka bir Amerika ortaya çıkmıştı. On yıllar önce çizilen, elden ele dolaşan, hiçbir Amerikalı yetkilinin yırtıp atmadığı, hayır böyle bir şey yok demediği Büyük Ortadoğu Proje Haritasında Suudi Arabistan’da küçük bir değişiklikle Mekke-Medine şehirlerinde Kutsal Din Devleti kuruluyor, Asıl değişiklik bizim coğrafyamızda düşünülüyor, Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini kapsayan koskocaman “Büyük Kürdistan” devleti oluşturuluyor, bu devlet İsrail’den sonra Amerika’nın Ortadoğu’da ikinci önemli müttefiki olarak görülüyordu... Tüm bu gelişmeleri iyi analiz edip biz Amerika ile tüm ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekirken, eskialışkanlıklarımızın esiri olduk, körü körüne Amerika’nın arkasından yürümeye devam ettik. Kürecik’e radar kurdurduk, İran’ın hedef tahtası olduk. Kuzey Irak’ta Amerikan Kukla Kürt Devletini Irak’a tercih eder olduk. Suriye için milli bir politika izlemekten mahrum edildik.Silkinip kendimize gelmemiz lazım. Ben kimim ve ne yapıyorum!? Ne yapmam gerekiyor, dememiz lazım. Bu soruların cevabı o kadar zor değil. Kılavuzumuz aklımız, vicdanımız ve Milli Menfaatlerimiz olmalı... AYNI TÜRKÜLERİ SÖYLEYEN İNSANLARIZ, BİZDEN İYİ KARDEŞ Mİ OLUR? AHMET YOZGATLI Divriği Yemek Kültürünü yansıtan bazlama, hele aşı, eşki aşı, pıtpıt aşı, yoğunerişte aşı, baduç aşı, erişte pilavı, bulgur pilavı, alatılı pirinç pilavı, kurufasulye, tirşe, tırhıt, tirit, yavan yapak içi, gök baldırcan, mumbar dolması dilber dudağı,sarım burma,baklava kadayıf,kaysı kavurması, bastık kavurması gibi Divriği yemekleri hizmeti veren pırıl pırıl bir lokantanın olması en büyük eksiklerimizden biridir. Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. DİVRİĞİ TURİZME NASIL KAZANDIRILIR? Divriği de üç ayrı sit alanı bulunmaktadır. Arkeolojik Sit Alanı, Kentsel Sit Alanı ve Sit Alanı. Bunlar kişilerde ister istemez hem kafalarında hem de yapılan tamirlerde ve yapılanmada sorunlar çıkarmaktadır. Ama zamanla alışacağımız ve şehrimizin geleceği içinde daha iyi sonuçlar vereceği de bir gerçektir. Kale ve Ulu Camii Arkeolojik Sit Alanı içerisindedir. Burdaki her türlü çalışmaların Kültür Bakanlığımız tarafından yapılması gerekmektedir. Divriği Kalesi, Ulucamii, Höyükler ve Tümsekler Mengücek Payihattı tek olarak ele alınmalı. Bunların yapımı hem kişi hem de mali konularda Kaymakamlık ve Belediyenin altından kalkamayacağı kadar büyük projeler olduğu bir gerçektir. Ulu Camii altındaki Bekir Çavuş Hamamı restarosyonu Türklerde hamam kültürünü anlatacak şekilde iç mekân tasarımı yapılmalı. Unutmayalım ki Bekir Çavuş Hamamı da camimiz diğer eserlerimiz kadar tarihi değere sahiptir. Divriği Kültür Haritası bir an önce çıkartılarak bir an önce uygulamaya koymalıyız. Yani gelen kişilerin gezeceği, konaklayacağı, yiyeceği, içeceği yerlerin tanzim haritasının konaklayacağı gün sayısına göre haritalandırmalıyız. (Bu konuda Basri Hamulu abimiz çalışmalar yapmakta.)Divriği de şu an için konaklama sorunu bulunmamaktadır.Gerek çarşı içerisindeki otellerimiz ve gerekse Selavattepede ki Dilaver Güllüoğlu’nun işletmeye açtığı yeni otel bu ihtiyacı yeterince karşılamakta dır. Bu vesile ile Dilaver Güllüoğlu’na da bu hizmetinden dolayı minnettarız. Şu günlerde gelen misafirlerimiz için en büyük sıkıntı yemek konusudur. Gerçi lokantalarımız var dersiniz ama gelenler hiç de memnun olmadıklarını biliyoruz. 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 İrtibat: [email protected] Elimizdeki kıymetlerimizin hiç birinin değerini bilmedik. Çocukluğumuzda ki mahalle aralarındaki Naci Bey suyu akan o demir kollu çeşmeleri söküp attık belki de hurda niyetine sattık. Allaha şükür ki bunlardan bir tane İhsan Çalapverdi abimizin Divriği Kültür Envanterinde bir adet bulunmakta. Basri Hamulu’nun yaptığı projendirme sonunda bunu Duran Önder tarafından tekrar yaptırılması kararlaştırıldı. Mahalle aralarında yine o çeşmelerimizden görebileceğiz. Ahmet Şah Suyu ve Pireyip suyunun o eski taş çeşmelerin eldeki mevcut fotoğraflarla ve belgelerle restitisyon projeleri hazırlanarak geçmişte bulundukları yerlere mümkünse kitabeleriyle birlikte yeniden yapılanmaları sağlanmalı. Ayrıca koruma imar planında Pireyip Suyunun kaynağı, güzergâhı ve kullanım biçiminin araştırılması ve plana işlenmesi gerekmektedir. Tüm çeşmeler kent mobilyası bağımında değerlendirilmelidir. Kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden kazanmak en büyük amacımız olmalı. Elimizdeki değerlerimizi restarosyon adı altında kaybetmeden eserlere uygun çalışmalar yapılmalı. Yaptıramıyorsak bu hali ile korumalıyız. YARIN BUGÜNDEN DAHA GÜZEL OLACAK! BU TOPRAKLARIN, YURTSEVER, ÇALIŞKAN, YÜREĞİ SEVGİ DOLU KADINI ERKEĞİ, KIZI KIZANI BUNU FAZLASIYLA HAKEDİYORLAR… SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 9 İrtibat: [email protected] İfifl ifil rüzgârın yüzümü yalayışı çok hoşuma giderdi. Yemekten sonra üçümüz de alıçların gölgesinde toprağa uzanır biraz uyurduk. ARZU KARACA AYÇİÇEK YİTİRDİKLERİMİZ Boğazımda bir şeyler düğümleniyor. Boğulacak gibi oluyorum…Gecenin sessizliğiyle birlikte bir çok şey düşündüm. En önemlisi de Yitirdiklerimiz. Gerçekten yitirdik mi? Yoksa bana mı öyle geliyor. Neleri mi yitirdik? Neleri yitirmedik ki!.. İlk başta insanlarımızı, insan olduğumuzu…Sonra sevgiyi, saygıyı… Sevmeyi, sevilmeyi… Neleri mi yitirdik? Türkülerimizi, dağlarımızı, dağlara söylenen türküleri, mektupları, mektup yazmayı. Trenleri, trenlere söylenen türküleri… komşularımızı, komşuluk ilişkilerini… Ağaçleri, ormanları, bağları- bahçeleri, dallara konan kuşları, toprağı, toprakta gezen karıncaları, börtü böceği…Daha anımsayamadığım bir çok şeyi yitirdik gibi geliyor bana. Gözlerim buğulanıyor. Ardımda bıraktığım o güzel çocukluğumu anımsıyorum. Dağları, tarlaları, sarı, mor çiçekler arasında kırmızı gelincikleri, mavi yıldız çiçeklerini, adını anımsayamadığım daha bir çok kır çiçeklerinin kokusunu…damlalar yanağıma inmeden gözucumda donuyor. Boğazımdaki düğümleri yutmaya çalışıyorum. Çok tarlamız vardı ama çoğu kıraçtı. Az ekerdik. Babamın işi kasabada olduğu için ekenek işini hep başkası yapardı. En büyük ağabeyim 11-12 yaşlarındaydı sanırım. Sonraki yıllarda, yaz tatillerinde köye gitmeyi iple çekerdik. Ekini, gücünün yettiğince büyük ağabeyim biçerdi. Ben ve küçük ağabeyim azık götürür, eşekle harmana sap taşırdık. Bazen de annem giderdi tarlaya. Ekinler boyumu aşıyordu. Başakların arasında boy boy kırmızı gelincikler, sarı papatyalar…taç yaprakları dökülecek diye kıyamazdım koparmaya. En çok mavi yıldız çiçeğini toplardım. Sapları biraz daha uzundu. Kolay dökülmezdi çiçekleri. Ağabeyim başıma taç yapardı onlardan. Çelenk gibi başımıza geçirirdik. Ekinler, daha çok temmuz-ağustos aylarında biçilirdi. O yıllarda modern araçlar yoktu köyümüzde. Orakla biçilirdi. Kızgın güneşin altında kavrulurdu insanlar. Ben güneşte çok fazla kalamazdım, alıç ağaçlarının altında gölgede otururdum. Daha çok da orada uyumayı severdim. Sonra ağabeyim bağladığı ekinleri eşeğe yüklerdi. Biz de boş gitmemiş olurduk köye… bazen ağabeyim kızsa da direnir gitmezdim. Tarla dönüşü büyüklerin türkülerle köye dönüşünü çok severdim. Karanlık bastığında komşu tarladakiler ve biz yol ağzında toplanırdık. Kadınlar, erkekler, genç kızlar, oğlanlar hep birlikte türküler söyleyerek dönerlerdi köye. “kara tren gelmez mola/düdüğünü Çalmaz mola/ gurbet ele yar yolladım/ mektubunu yazmaz mola…”/ o tren türküler unuruldu. O tren türküleri, o mektup türküleri…Mektup selam söyle benden sılaya/ diye sürüp giderdi.İşte o anı çok severdim ama küçük olduğum için onlara ayak uyduramaz çabuk yorulurdum. Ağabeyim bazen kucağına alırdı. Bu yüzden ağabeyim akşama kalmamı istemezdi. Teknoloji denilen aygıt bize çok şey getirdi ama, bir çok değerlerimizi de götürdü bizden. Aynı sofrada yemek yemenin anlamı ve önemi vardı… Önce tabaklar ayrıldı, sonra sofra parçalandı. Tek tek yemek yemeye başlandı. Sistemin getirdiği koşullardan dolayı aileler parçalandı. Herkes ayrı yerlerde öldüğü için, mezarlar bile… Evler numaralandı…insanlar kapı numaralarıyla söylenir oldu. Aynı apartmanda, aynı çatı altında insanlar birbirine yapancılaştı, birbirine selam vermez oldu. Ailelerin birbirleriyle iletişimi koptu. Herkes ayrı odalarda oturur oldu. Araya televizyon ve bilgisyar girdi. Sosyal bağı yitirdik. Aydınların onuruyla ayakta duran bu ülkeyi talan ettiler. Bizi bize düşman ettiler. Kötü yönetim yüzünden kardeşi kardeşe vurdurdular. Bunları düşünürken kalbim duracak gibi oluyor. Sevgiyi saygıyı nerelerde unuttuk biz? Oysa sevgi herkese gerekli. Sevgi sonsuzluktur… Bütün bunlardan sonra kimsenin ağlamasını istemiyorum. Ama ben kendi payıma düşeni ağlıyorum… Damar, Aralık 1999-Ankara DÜRÜSTLÜK, BİR YÖNETİCİDE BULUNMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ VASIFTIR. GERİSİ TEFERRUATTIR Mustafa Tarakçı Hüseyin Gazi Tepesinin bütün yamaçlarında da bir ağaçlandırma seferberliğinin başlamasını Sayın Başkanımızdan bekliyor, çocukluk hayallerimin yıllar sonra da olsa gerçekleşmesini ümit ediyorum. KONUK YAZAR Benim okul hayatım 1956 yılının eylül ayında eski İstiklal İlkokulunda başlamıştı. Bu okul şimdi mesken olarak kullanılmaktadır. 2., 3. ve 4. sınıfları Atatürk İlkokulunda, 5. sınıfı da şu andaki taş bina olan İstiklal İlkokulunda tamamlamıştım. Bu okulun ilk mezunlarındanım. 5. sınıfı bitirirken de 27 Mayıs İhtilali olmuştu. İhtilal olunca 5. sınıf öğretmenimiz Şekibe DEĞER Hanım yurttaşlık bilgisi kitaplarımızı toplamış, kitaptaki “Hükümet, hükümeti kuranların adıyla anılır. Örneğin” Adnan Menderes’in kurduğu kabineye Adnan Menderes Kabinesi ”denilir” cümlelerini boyalı kalemle kapatmıştı. Şekibe Hocamı ve o zamanki Başöğretmenimiz olan Halil ÖZEL hocamı saygıyla ve rahmetle anıyorum. Bundan sonraki okul yaşantım Nuri Demirağ Ortaokuluyla devam etti. Nuri Demirağ Ortaokulu 1960’lı yılların en donanımlı okullarından biriydi. Mükemmel bir laboratuarı vardı. Çok iyi eğitim veriliyordu. Bizim mahalleden (Arhusu) ortaokula ilk giden ve üniversite öğrenimi gören ilk öğrenci bendim. O yıllarda öğrenci bilincimle Divriği için düşüncelerim, tarihi Divriği Kalesinin çevresinin, Hüseyin Gazi Tepesinin bütün yamaçlarının çamlarla kaplanmasını yemyeşil bir koruluk gibi görünmesini çok istemiştim. Hatta bu hayallerimi kısmen de olsa kalenin alt yamaçlarına ağaç dikerek gerçekleştirmiştik. Ama ne yazık ki bazı kirli eller buraları hep yaktılar. Nuri Demirağ Ortaokulundan çok başarılı gençlerimiz yetişti. Nuri ve Naci DEMİRAĞ kardeşlerden sonra da okul, hastane, kütüphane gibi tesisler yaptıran geleceğin nesillerine yatırım yapan çok değerli Sadık ÖZGÜR gibi iş adamlarımıza, eğitime gönül vermiş hocalarımıza şükranlarımı sunmak isterim. Geçen sayımızdaki röportajında düşüncelerini öğrendiğim çocukluk arkadaşım Mehmet BIYIK’ında hayallerinin gerçekleşmesini dilerim. Naçizane ben de 40 yılı aşkın bir süredir eğitimle uğraşıyorum. Milli Eğitimden emekli olduktan sonra 35 yıldır yaşadığım Egenin en güzel kentlerinden biri olan Aydın’ımızda özürlü çocuklarımızın eğitimi ve rehabilitasyonu ile uğraşıyorum. 2013 yılının 1 Haziranından itibaren 65 yaşımı dolduracağımdan dolayı da temelli emekli olup, bundan sonraki yaşantımı TEMA Vakfı ve Atatürkçü Düşünce Derneği etkinliklerine katılarak sürdüreceğim. Divriğili hemşirelerime selam ve saygılarımı sunuyorum. Muharrem Karahan Felsefe Öğretmeni ve Psikolog Bu hayallerimi çocukluğumun geçtiği Üçpınar Köyüne gidip gelirken gördüğüm Susuzbel mevkileri içinde düşünmüştüm. Geç de olsa yolun iki yakasının ağaçlandırıldığını görmekten mutluluk duydum. Ama tarihi Divriği Kalesinin tepesi, alt yamaçları hala sefilleri oynuyor. Şu andaki Belediye Başkanımız Hakan Bey’in çalışmalarını çok başarılı buluyorum. İnşallah bu konuya da bir el atar ve tarihi Divriği Kalesinin ışıklandırılmış, ağaçlandırılmış, mesire yeri haline getirilmiş durumunu görürüz. İNSANI YÜKSELTEN VEYA ALÇALTAN ŞEY, TAŞIDIĞI FİKİRDİR. 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 Türkiye'de Bulunan 11 UNESCO Dünya Mirası 11/ 2 Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (1985) Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır. Cami 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah'ın eşi ve Erzincan beyi Fahreddin Behramşah’ın kızı olan Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara yaptırılmıştır. Darüşşifa caminin güney duvarına dayanmıştır. Orta bölümü bir ışıklık kubbesi ile örtülmüştür, giriş ile birlikte dört eyvandan oluşur. Darüşşifanın kuzeydoğu köşesinde türbe yer alır. SAYFA 10 EN BÜYÜK 10 SAVAŞIMIZ ( Özet Bilgi) 1.MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ (1071) 2.KÖSEDAĞ SAVAŞI (1243) 3.ANKARA SAVAŞI (1402) 4.İSTANBUL’UN FETHİ (1453) 5.ÇALDIRAN MEYDAN MUHAREBESİ (1514) 6.MOHAÇ MEYDAN MUHAREBESİ (1526) 7.93 HARBİ (1887-1788) 8.ÇANAKKALE SAVAŞI (1915) 9. SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (1921) 10. DUMLUPINAR ZAFERİ( BÜYÜK TAARRUZ) (1922) İSTANBUL’UN FETHİ İstanbul’un Kuşatılma Vaziyeti Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eserdir. Aralarında üslup birliği olmayan üç portalin süslemeleri birbirinden farklıdır. İki başlı kartal motifini de içeren süslemeler son derece taşkın ve barok karakterlidir. Batı portalinde Alaaddin Keykubad’ın arması olan çift başlı kartal ile Ahmet Şahın arması doğan motifi bulunur Caminin giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman gölgelerden ayakta duran yandan bir erkek silüeti belirir. Bu silüetin önünde dikdörtgene benzer bir gölge daha vardır ve bu gölgelerin Kuran okuyan ve namaz kılan bir adam olduğuna inanılır. Evliya Çelebi bu eser için şöyle demiştir: "Üstad, mermer bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır." 01 ŞUBAT 2013 SAYI: 44 Surların dövülmesi için büyük toplar, Tekfur sarayı ile Edirnekapısı ve Topkapısı karşılarına yerleştirilmişlerdi. Pâdişâh karagâhı Topkapısı'nın karşısına tesadüf eden sahanın gerisinde yani Maltepe tarafında idi. Kara surlarının sol cenahı Ayvansaray'dan Edirnekapı'ya kadar olan kısmı Rumeli beylerbeğisi Dayı Karaca Paşa kumandasında idi. Edirnekapı ile Topkapı arası padişahın bulunduğu merkez kolunu teşkil ediyordu. Topkapı'dan Yedi kuleye kadar olan kısım ise Anadolu beylerbeğisi İshak Paşa ile Mahmud Paşa kumandanları altında bulunuyordu. İstanbul'un muhasarasına iştirak etmiş olan Osmanlı ordusu mevcudu muhtelif rivayetlere göre yüz elli bin ile iki yüz bin arasında tahmin edilmektedir.Bu kuvvetlerin bir kısmı,Zağanos Paşa kumandasında Cenevizlilere ait Galata surlarının dışındaki Beyoğlu tarafında bulunmakta idi. Osmanlı Donanması ise nakliye gemileriyle beraber büyük, küçük yüzelli parçadan oluşmaktaydı Bizans'ın gerek kendisinin ve gerek yardımcı olarak gelmiş olan donanma mevcudu da 39 gemi idi. İstanbul’un Teslimi Teklifi ve Red Cevabı Nisanın altısında başlayan muhasara tertibatı altı gün sürmüş ve ayın on birinde ikmal edilmiştir. Bu suretle hazırlık tamamlanıp Zağanos Paşa da Beyoğlu cihetinde tertibat aldıktan sonra Sultan Mehmed islâmî ananeye uygun olarak Mahmud Paşa'yı İmparatora göndererek kan dökülmeden şehrin teslimini teklif ettiyse de Kostantin şehri müdafaa edeceğine yemin etmiş olduğunu ve ancak muahede mucibince vergi vereceğini beyan ederek teslim teklifini reddetmiştir. İSTANBUL'UN FETHİ İlk Hücum Nisanın on sekizine kadar yapılan topçu atışından, surların zayıf noktası olan pâdişâhın bulunduğu Bayrampaşa deresi tarafından birinci ve ikinci surlardan bir gedik açıldı ve buradan gece bir yürüyüş yapıldı ve dört saat sürdü. Karadan yapılan hücumun muvaffak olamaması ve denizden de donanmanın mağlup olması üzerine askere bir sarsıntı gelmiş ve orduda dedikodu başlamıştı; bunun üzerine bir harb meclisi kurularak durum görüşüldü. Düşmana hem askerle ve hem zahire ve sair harb levazımı yardımı gelmesi, muhasarayı uzatacağı için tehlike baş göstermişti. İstanbul muhasarasının batı devletlerinin müdahalesini celbedeceğinden çekinen vezir-i âzam Halil Paşa bu hal karşısında imparatorun senede yetmiş bin duka altın vergi vermek şartiyle muhasaranın kaldırılmasını teklif etti; fakat Halil Paşa'nın hasmı olan Zağanos Paşa diğer bazı kumandanlar ve ulema bu teklifin aleyhinde bulunarak harbe devama karar verdiler. SAYFA 10 İrtibat: [email protected] Haliç’e Donanma İndirilmesi Galata surlarının gerisindeki Beyoğlu, Kasımpaşa, Hasköy tarafları Zağanos Paşa’nın kumandasına verilmiş olup maiyyetinde on beş bin kadar kuvvet vardı. Haliç ile karşı sahil Ayvansaray'a kadar bunun nezareti altında bulunuyordu. Zağanos Paşa Hasköy''den karşı sahile bir köprü yapmağa memur edildi; bu köprü yapılırsa surlarla Beyoğlu arasında irtibat tesis edilebilecekti. Bunun için Haliç'e sokulacak olan bir kısım Osmanlı donanmasiyle Haliç'teki düşman donanmasının bertaraf edilmesi ve köprünün emniyet altında bulunması lâzımdı. Galata Cenevizlileri, mavi boncuk hikâyesi gibi hem Bizanslıları ve hem de Osmanlıları idare ediyorlardı; bir taraftan imparatora olanca kuvvetleriyle yardım ederlerken diğer taraftan da pâdişâha dostluk gösteriyorlar, istenilen harb levazımını bol bol veriyorlardı; toplar için lâzım olan zeytin yağını ve diğer her şeyi Osmanlılara verdikleri gibi geceleri de gizlice rumlar tarafına geçerek onlarla da çalışıyorlardı. Sultan Mehmed, donanmasının mağlubiyetini, eski gemiler, variller, kalın zincirlerle bağlı olan Yalıköşkü ile Kurşunlu Mahzen arasındaki maniayı geçip Haliç'e giremediği için başka bir çareye başvurdu. Padişah Haliç'teki düşman donanmasını batırmak için top makinesi yaptırarak bununla yüksekten taş gülleler atmağa karar verdi; Beyoğlu sırtına koydurduğu bu makineler ile Haliçteki gemilerden bazılarını batırmıştı. Bir kısım donanmanın Haliç'e indirilmesine kat'î zaruret hasıl olmuştu; ve ona göre hazırlığa başlanmıştı; bu suretle hem düşman donanması bertaraf edilecek ve hem de Hasköy'le Ayvan-saray arasına köprü yapılarak iki ordu arasında irtibat tesis edilmiş olacaktı. Verilen karar üzerine evvelâ gemilerin karadan çekileceği yer tetkik edildi. Açılacak kısım ormanlıktı ve Kasımpaşa mevkiine kadar iniyordu. Gemilerin çekileceği yol Tophane önündeki sahilden başlayarak Boğazkesen'den geçiyor ve buradan güney batıya dönüp sırtları aşarak Löbon Pastahanesi tarafına çıkıyor ve tepeyi aşarak Perapalas yanından Kasımpaşa'ya yani Haliç sahiline geliyordu.Bunun tesbitinden sonra yol tesviye olundu ve yuvarlak ağaçlardan kızaklar yapıldı; gemilerin kızaklar üzerinden kayması için Galata Cenevizlilerinden zeytin yağı, sade yağı ve domuz yağiyle bu kızaklar iyice yağlandı. Nihayet Tophane'den itibaren donanmadan ayrılan altmış yedi veya yetmiş iki gemi bir gece içinde (21 - 22 Nisan) yukarıda tesviye edildiğini gösterdiğimiz yoldan Kasımpaşa'ya indirilmiştir; gemiler inerken bir taarruza uğramamak için bir kaç top, okçu tarafından himaye olunmuşlardır. 6 Mayıstaki İkinci Hücum ve 12 Mayıs Taarruzu beklenen sonucu vermedi. İmparatora Son Teslim Teklifi Fatih umumî hücum yapılmasın sırası geldiğini tahmin ederek ondan evvel imparatora sulh teklifi yapmağa karar verdi ve 23 veya 24 Mayısta İsfendiyaroğlu Kasım Bey'i elçi olarak imparatora gönderdi ve umumî hücumun doğuracağı feci neticeye sebebiyet vermemesini bildirdi. Pâdişâhın teklifi şöyle idi: 1— Şehrin kendisine terki, 2— İmparatorun bütün maiyyeti, hazinesi ile sağ ve salim, arzu ettiği yere gitmesi veya Mora despotluğunu kabul eylemesi, 3— Ahalinin de gitmek veya kalmakta serbest olduğu bildiriliyor ve aksi halde şehir harben alınacak olursa halkın harb esiri olacakları tebliğ ediliyordu. (DEVAMI GELECEK SAYIDA) ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
YRD. DOÇ. DR./EM. KUR. ALB. MUSTAFA TARAKÇI’NIN OLASI BELEDİYE BAŞKANLIĞINDA UYGULAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6
sektör tesisi olan Besi Çiftliğini, gazetemizin Genel
Yayın Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı
geçtiğimiz Pazar günü yerinde ziyaret etti.
Tesisin ortaklarından Tıp Doktoru Ömer Yıldırım
ta...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23
vecibelerini yerine getirmeleri için kafidir. Ancak, İleri
derecede dini eğitim almak isteyenler için ilave eğitim
gereklidir.’’demişlerdir.
(1)Zeynep güneş ‘’İmam Hatip Liseleri laiklik ve T.C’’ ,...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük
baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği
Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...