Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
Transkript
1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 1 İrtibat: [email protected] DİVRİĞİ BAHÇELERİ TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ DİVRİĞİ CHP İLÇE YİNE SUYA HASRET SİVAS VE DİVRİĞİ’DE YÖNETİMİNDE TOPLANTI 28 HAZİRAN2013 Cuma günü akşamı Sivas’a gelen heyet, bir dizi protokol konuşmalarının ardından akşam yemeğine geçti. 29HAZİRAN2013 Cumartesi günü, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür merkezi’nde yapılan oturumlarda; -Önce, tarihi kentler Birliği Faaliyetlerinin sunumu yapıldı, -Sivas İl Kültür Müdürü Kadir Pürlü, -Sivas Belediye Başkanı Doğan Üsküp birer sunum yaptılar. Öğleden sonra Sivas şehir turu ve tarihi eserlerin ziyareti yapıldı. Uluzar’ın bir bölümü,Ahmetpaşa, İmamoğlu, Kemenkeş,Ulu Cami Mahallelerini sulayan sulama kanalları 20 Haziran 2013 tarihi itibariyle bom boştu. Divriği de Havalar oldukça sıcak. Bahçeler su istiyor. Yol kenarlarından geçen sulama kanallarının içleri toprakla yaprakla dolu, su geçmesine müsait değil... Divriği de sulama suyu hizmeti en önemli belediyecilik faaliyetlerinden biridir. Yeşil Divriği’nin yeşilliği bu hizmetin sağlıklı yürütülmesine bağlıdır. Bahçe sahiplerinin gündüzünü, gecesini su yollarında harcaması yerine Belediye görevlilerinin bu işi kendiliğinden yapması; en geç 1 Haziran’dan itibaren sulama suyunu bahçelerle buluşturması en doğru olanıdır. SURİYE KOLAY LOKMA DEĞİL! MUSTAFA TARAKÇI* 30 HAZİRAN 2013 Pazar günü DİVRİĞİ’ye gelen heyet Ulu Cami Önünde karşılandı. -Kaymakam Mehmet Nebi Kaya, - Belediye Başkanı Hakan Gök “hoş geldiniz “konuşmaları yaptılar, -ÇEKÜL Başkanı Prof Dr. Metin Sözen Divriği Ulu Cami restorasyonu ve Çevre Düzenlemesi hakkında genel bilgiler verdi ve değerlendirmelerde bulundu. -Hemşerimiz Tarihçi /yazar Necdet Sakaoğlu,Ulu Cami’yi dıştan ve içten gezdirerek mimari ve tarihi bilgiler sundu. -Restoratör Y. Mimar Nuvit Bayar,Ulu Cami Çatısının açılarak fazla yükün kaldırılması ve daha önce yapılan hatalı restorasyonların düzeltilmesi konusunda Tarihi Kentler birliği kapsamında hazırladığı ve onaydan geçen,önümüzdeki günlerde uygulama ihalesinin yapılacağı proje çalışmaları hakkında sunum yaptı. Çevre Düzenlemesinden bahsetti.Ulu Cami yine restorasyona alınacak,en az 3 yıl restorasyon devam edecek,turistlere açık tutulacak ama ne kadar verimli olacak.Dünya Kültür mirası bu ata yadigarı eserimizin geleceği için buna katlanacağız.İnşallah bundan öncekilere benzemeyip ehil ellerde restore edilir ! Has bel kader, Suriye ile daha sıkı fıkı olunduğu dönemlerde Lübnan’ın başşehri Beyrut’ta iki yıl askeri ataşelik yaptım. Baba Hafız Esat’ın faaliyetlerini, ölümünü, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in cenaze törenine gelişini ve (devamı s.8’de) -CHP Genel merkezi’nin istemi olmadan yapılan bu çalışma ne kadar adil ve tarafsızdır? -Diğer aday adaylarının görüş ve düşüncelerine neden ihtiyaç duyulmamaktadır? * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 27 Haziran 2013 Perşembe günü CHP İlçe Binasında, Özel Gündemle, Aday Adaylarının teke indirilmesi Seçim Yöntemi değerlendirme toplantısı yapıldı. CHP İlçe Başkanı Hüsamettin Kırkayak başkanlığında yapılan toplantıya; -Belediye Bşk. Hakan Gök -Bel Bşk. Aday adayı Mustafa Tarakçı -İlçe Sek. İsmail Türk, -İlçe Bşk Yrd. Ali Gençay -İlçe Bşk. Yrd. Nesrin Göçer -İlçe Saymanı Mahmut Yıldız, -Yön. Krl üyesi Zöhre Yalçın -Yön Krl. Üyesi Gökhan Gök -İl Gen. Mec. Üyesi Sadık Güller -Bel Meclis Üyesi Hüseyin Göçer -Muhtar Cafer çelik -Muhtar Ali Doğan - Muhtar Abuseyf Ekiz -Muhtar Mehmet Akyol -Taşıyıcılar Koop Bşk. Nurettin Özbek -İl Gen Meclis Aday adayı Mehmet Aydın -Gençlik Kolları Bşk. katıldı. Toplantıda; Belediye Başkanı Hakan Gök, yaptığı konuşmada Divriği’de Belediye Başkanlığı aday belirlenmesinde, CHP Üyeleriyle yapılacak Ön Seçim sonuçlarının esas alınması görüşünü ortaya attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel. Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında bulundular. Mustafa Tarakçı; -Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün seçmenleri tam olarak temsil etmediğini, yeni üye yazımında seçici davranıldığını, özellikle delegelerin mevcut yönetim yanlısı olduklarını, -CHP Genel Merkezi’nin yaptıracağı kamuoyu Yoklaması ve MKY kararına saygı duyulmasının uygun olacağını, -Belediye Başkanlığının “hizmet” makamı olması nedeniyle CHP dışında diğer siyasi partililerin de Adayın özelliğine göre oy kullanabileceği, bunun da göz ardı edilmemesi gereken bir husus olduğunu söyledi. Bu muhalif görüşe rağmen, Belediye Başkanı Hakan Gök’ün görüşü doğrultusunda bir karar çıkartılıp imza altına alınması, ayrıca bu görüşü destekleyen partililerin de imzalarının toplanarak bu evraka ilave edilmesi ve bu evraklarla Temmuz ayı içinde Ankara’ya bir heyetle gidip Sayın Genel Başkana bunların takdim edilmesi görüşü ağır bastı. Belediye Başkanlıklarına aday adaylıklarının son başvuru tarihinin 31Temmuz 2013 tarihi olması nedeniyle, geç kalınmamasının önemi vurgulandı. SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR 15 HAZİRAN 2013 SAYI: 54 SAYFA 2 AMASYA ALMIŞ BAŞINI GİDİYOR! BAKIR İŞLEMELİ HEDİYELİK EŞYALARIMIZ Divriği’ye gelişte Ankara-Çorum-Amasya-Tokat-Sivas yolunu kullandık. Amasya da bir gece konakladık. Umduğumuzdan çok daha fazlasını bulduk. Divriği’mizin örnek alacağı çok yer ve tesis gördük. Hem sevindik hem de hayıflandık. Darısı Divriği’mizin başına... 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 İrtibat: [email protected] SAYFA 2 Divriği Kaymakamlığı ve Halk Eğitim Müdürlüğünce geçtiğimiz dönem açılan El Becerileri kursuna katılan Divriğili hanımların el emeği göz nuru ürünler Ulu Cami bitişiğindeki eski İmam hatip Lisesi ikinci katında sergileniyor. Arkadaşım Suat Dağdelen ile birbirinden güzel eserleri zevkle seyrettik. Satıştan sorumlu hanımefendi özetle şu bilgileri verdi: “Bu eserler biz üreten hanımların malı. Ben de kursa katılanlardan biriyim. Ben Onların hepsi adına burada bulunuyorum. Kimin neyi satılıyorsa listeden düşülüyor, parası ona elden veriliyor. Bu düzenlemeyi Sayın Kaymakamımız yaptılar.” Ne güzel düşünülmüş bir proje. Böyle eserleri üretenlere, böyle bir düzen kurup Divriği turizminin hizmetine sunanlara teşekkür etmek de biz Divriği Basınına düşüyor... ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 DİVRİĞİ SAYFA 3 İrtibat: [email protected] NE DİYORLAR?-1 NE DİYORLAR?-2 Ali Kellecioğlu, Divriği Yukarı Çarşı’da, hal Binası sağ köşesinde Manav ve Market işletmecisi. İki Oğlu da Pazar esnafı olarak hizmet veriyor. Gelinleri, torunları var. Cumartesi, Pazar dahil çalışıyor.Çalışmayı, helalinden kazanmayı çok seviyor. Nasılsını? Ne var ne yok? İşler nasıl? Dedik. Özetle şunları söyledi: Şükürler olsun çalışıyoruz, kazanıyoruz. Çocuklarıma nasihatim var; dürüstlüğünüzden, onurunuzdan kimseye taviz vermeyin. Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyin. Yolunuz açık, bereketiniz bol olsun. Bu doğrultuda beni mahcup etmeden çalışıyorlar. Ne var ne yok’a gelince... Memleketin genel haline çok üzülüyorum. Bu bize de yansıyor. Ortalıkta huzur yok. Sokaklar bir yere kadar, en iyisi anlayış ve barış. Divriği’yi çok seviyorum. Divriği konularını oturup konuşmak çok hoşuma gidiyor. Geçenlerde Kaymakam Bey dükkânımızı ziyaret ettiler. Hatırımızı sordular. Çok memnun oldum. Sorunlarımızı anlattım. Sağ olsun dinlediler. Daha güzel bir Divriği hepimizin ortak hedefi. Ayvaz Kesici, Divriği’de yukarı Çarşı’da köşe’de küçük dükkânda tekel ürünleri satıyor. Sülaleden gelen “sünnetçilik” mesleği de var. Şimdiye kadar sünnet ettiği birkaç yüz çocuktan hiçbir olumsuz sonuç çıkmamış.(biz bugün bu yöntemi, berberlerin diş çekmesini önerecek değiliz! Ama sonuç bu.) Pazar günleri hariç, her gün bu küçük ve fakat şirin dükkânın içinde, dışında günü geçiyor. tekel ürünü satıyor ama ne içkisi, ne de sigarası var. Tavsiye de etmiyor... 73 yaşında maşallah sağlığı da yerinde. GARNİZON KOMURTANLIĞINDA DEĞİŞİKLİK İlçe Garnizon Komutanı Yzb. Aşkın BOZKURT' un Bingöl ili Adaklı ilçesine tayin olması münasebetiyle; ilçemiz Kaymakamı Sayın Mehmet Nebi KAYA tarafından bir veda yemeği verildi. Yemeğe ilçemiz protokolü ve eşleri katıldı.Garnizon Komutanı Yzb. Aşkın BOZKURT' a yeni görevinde başarılar dileriz. TURİSTLERE KARŞI WC AYIBINDAN ŞİMDİLİK KURTULDUK Ulu Cami’yi ziyaret eden turistler için tuvalet ihtiyacı önemli bir sorundu. Portatif tuvaletler bu ihtiyaca sağlıklı cevap veremedi. Kaymakamlık önderliğinde tadilatla yaptırılan bay ve bayan tuvaletleri, yılımı gerçekleştirilene kadar boşaltılan eski İmam hatip Lisesi’nde hizmet veriyor. KUŞTAN KORKAN DARI EKMEZ. Divriği’de ne var ne yok? Dedik. Bakınız neler söyledi: “Divriği eskidekinden daha geriye gidiyor.Eski alışveriş yok.12 senedir bu dükkanı işletiyorum,her sene bir önceki seneyi aratıyor. Divriği’de işsizlik var. Gençlerimiz boş geziyor. İş aslanın ağzında. İş bulamayınca doğal olarak çekip gidiyorlar. Babalar, Anneler de bişey diyemiyor. Gidiş o gidiş oluyor... Zengin hemşerilerimizden rica ediyorum. Hastane, okul gibi bağış yapsınlar da bir de istihdam yaratıcı iş yeri de açsınlar. Belki biraz az kazanırlar ama bu işyerleri bizim için çok önemli. Çoklarına ekmek parası, ev kirası, düğün masrafı olur, yüzümüz daha çok güler... Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski Bilmak Güvenlik Teknolojileri A.Ş. Hürriyet Mahallesi. Yurt Sokak. No:38 Kat:5 Çağlayan / Kağıthane / İSTANBUL Tel: 0212 225 80 50 (Pbx) Fax: 0212 234 46 02 Mail: [email protected] 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 3 sayılarını okumak için www.mustafatarakci.com Sitesini tıklayınız. ÜCRETSİZDİR 1TEMMUZ 2013 SAYI: 54 KELEŞ’İN TARİHİ BEYRAN LOKANTASI Divriği Çarşamba günleri çok kalabalık. Halk pazarı öğlene kadar yakın köylerin yazlıkçılarından geçilmiyor. Çarşıda alışveriş yapanlar esnafın yüzünü güldürüyor. Lokantalar da bundan nasiplenenlerden... Geçerken uğrayıp Aşçı Naci’ye, Recep Abi’ye hal hatır sorarken Keleş’in Tarihi Beyran Lokantasından görüntü aldık. Bir de döner yedik. Etinden dolayı döner çok güzeldi, tavsiye ederim. SAYFA 4 CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Grup konuşması yazılı basında… İrtibat: [email protected] ULU CAMİ TURİZİM SİTELERİNDE OLACAK Posta, Hürriyet, Milliyet, Vatan, Sabah, Güneş: “Polis halkına karşı destan yazar mı?” CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Gezi olaylarına atıfla “Polis destan yazdı” açıklamasına, “Destan düşmana karşı yazılır. Bir ulusal irade sonucunda destan yazılır. Ulusal Kurtuluş Savaşı Destanı gibi. Destan budur. Kendi halkına karşı polis destan yazar mı? Adamdaki kafaya bak, zihniyete bak. Recep’in destanı bu” dedi. “Siz Erdoğan’ın değil halkın polisisiniz” Başbakan’ın “Polisimiz destan yazdı” sözlerine tepki gösteren CHP lideri polislere seslendi: “Karanfillerle Taksim’e çıkanlar düşmanınız değil” Mlliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul TÜRKEŞ’İN, yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 21 Haziran 2013 Üzülerek görmekteyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkım süreci hız kesmeden devam etmektedir. Bu anlamda Başbakan Erdoğan’ın İmralı’daki katille yürüttüğü pazarlık da son günlerdeki yoğun trafik aracılığıyla ivme kazanmıştır. Anlaşılan odur ki, “Gezi” hadiseleriyle ateşi kısılan parçalanma projesi şimdi yeniden alevlendirilmiştir. 22 Haziran 2013 Cumartesi günü sınıf arkadaşım topograf Sevgili Suat Dağdelen’le öğlen yemeği yerken, Gaziantep Üniversitesi’nden gelen Halkla İlişkiler Öğretim Üyesi bir arkadaşla karşılaştık. Tanışmadan sonra, Divriği’yi ziyarette amaçlarının Orta Anadolu kalkınma Ajansı aracılığı ile Turistler için bireysel olarak kendi gezilerini kendilerince planlamalarına yardımcı olacak bir internet veri tabanı hazırlamak olduğunu söyledi. Bu maksatla başta Ulu Camimiz olmak üzere bütün tarihi eserler ve konaklarımızı gezeceklermiş. Ulu Cami’ye kadar kendilerine refakat ettik. Orada bu konuda hem Cami Din Görevlisi hem de rehberlik hizmetini çok başarılı olarak gönüllü yürüten sevgili Nail Ayan’a görevi devrettik. Kısa sohbetimiz esnasında Nail Hoca geçtiğimiz sene Ulu Cami’yi 17.000 turistin ziyaret ettiğini bunların yaklaşık 3 bininin yerli 14 bininin de yabancı olduğunu söyledi. Rakam büyük ve önemliydi. Ama üzülerek söylemeliyiz ki bu turistler geldikleri gibi gidiyorlardı. İlçe esnafı turizm den hiç de nasiplenmiyordu. Bu böyle olmamalıydı! Derken çevre ile ilgilenmeye başladık. O gün otobüsle ve özel araçlarla Ulu Cami’yi ziyarete gelenlerin resimlerini sizler için çektik... Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi ve devletin kurumlarını idare etmekten aciz kalmış ve artık doğrudan terörist başından talimat alır hâle gelmiştir. İki hafta önce İmralı’ya giden “özel ulaklar”, dönüşlerinde oradaki iblisin “Meclis yazın da çalışsın” direktifini ilgililerle paylaşmışlardır. Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Başbakan Erdoğan, söz konusu zat ile o kadar yüzgöz olmuştur ki, demokratik parlamenter sistemin takvimini dahi kendisine dikte ettirmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü ve Türk Medeni Kanunu’nun 407’nci maddeleri uyarınca bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezası alan kişi mal varlığını ve banka hesaplarını yönetmek için dahi vasi atamak zorundadır. Başbakan Erdoğan, kendi parası üzerinde bile doğrudan hak sahibi olmayan malûm zat’a topyekûn mülkümüz üzerinde nezaret hakkı sunmuştur. Halkla İlişkiler-Tanıtım: Oya YILMAZ Ne hazindir ki, Gezi’deki barışçıl gençlerimize “terörist” yaftası vurarak onları zan altında bırakan zihniyet, bugün birtakım şer odaklarına müsamaha göstermekte ve hatta kucak açmaktadır. VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 Milliyetçi Hareket Partisi, Başbakan Erdoğan’a – son günlerde yaşadığı travmalara bir yenisini eklemek istemiyorsa - gittiği bu yoldan acilen dönmesini bu vesileyle tavsiye etmektedir. ÖZEL ARABALARIYLA DİVRİĞİ’YE GELEN BİR GURUP YERLİ TURİST 1 TEMMUZ 2013 SAYFA 5 SAYI: 54 İrtibat: [email protected] YRD. DOÇ. DR./EM. KUR. ALB. MUSTAFA TARAKÇI’NIN OLASI BELEDİYE BAŞKANLIĞINDA UYGULAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ 32 PROJESİNDEN ikinci 6 PROJEYİ BİLGİNİZE SUNUYORUZ. 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYI: 54 SAYFA 6 SAYFA6 İrtibat: [email protected] ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 SAYFA-7 SAYI:54 KiM BU ADAM? İRTBAT: [email protected] İBRETLİK TANIDINIZ MI? AKŞEHİRLİ İFFETLİ KADINLAR Yıllar önce bir Milli Eğitim Bakanının odasının kapısı çalındı. İçeriden kararlı ve tok bir ses " girin" diye seslendi. Oldukça mütevazı döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi. Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanının yanına yanaşarak " Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi ile beraber" diyerek arkadaşını gösterdi. Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden. Gazi ve Can. Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular. Tombul yanaklı çocuk söz aldı, Babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika'ya okumaya gitmek istiyoruz." Bakan küçük bir sessizlikten sonra " Oğlum biraz dışarı çıkar mısın? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yanlız bırak" dedi. Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi. Bak evladım,ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan olarak oğlumu Amerika'ya gönderirsem, bunu başkaları farklı değerlendireceklerdir. Bu yüzden sadece sana burs vereceğim. Gerekli işlemlerin yapılması için talimatı veririm az sonra. Hayırlı olsun deyip dışarı çıkmasını söyledi talebenin. Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakanın oğluna sarıldı çocuk. " Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor. Tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp bir mendil çıkarttı. İçi para dolu olan mendili arkadaşına verip, "al bunları Gazi. Nasıl olsa bana lazım değil bu para artık" dedi, bir yıldır biriktirdiği parayı arkadaşına uzattı. Oğlunun geleceğini bile ülkesinden sonra düşünen onurlu Milli Egitim Bakanımızı Sayın Hasan Ali Yücel Bey'i saygıyla anıyoruz. Oğlu Can büyük edebiyatçı Can Yücel'dir. Onun lise arkadaşı Gazi ise dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından Prof.Dr. Gazi Yaşargil'dir. ‘’Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner’’ diye güzel bir atasözümüz vardır. Bu atasözü yerini buluyordur. Eylül’ün ilk hafta sonu, Yunan asıl birlikleri Türk süvarilerinin önünden kaçarcasına İzmir’e doğru ilerlerken geçtikleri meskûn mahal ne varsa köy kasaba şehir demeden fırsat buldukları her yeri ateşe verirler. Zaten çoğu yarı yarıya boşalmış bu mahallelerde daha çok yaşlı kadınlar yaşlı erkekler sakatlar, genç kız ve kadınlar vardır. Onlar da zaferin sarhoşluğun içinde evlerinin bahçelerinin harap olmasına pek aldırış etmeden özgürlüğün tadını çıkarmanın, Yunan askerinin zulmünden ahlaksız tekliflerinden kurtulmasının sevincini yaşarlar… Fahriye Abla Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar. Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi, Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi; Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede. Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede; Bahçende akasyalar açardı baharla. Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı; Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı. İçini gıcıklardı bütün erkeklerin Altın bileziklerle dolu bileklerin. Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin; Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla. Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Gönül verdin derlerdi o delikanlıya, En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya. Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın, Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın? Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın; Hâtırada kalan şey değişmez zamanla, Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Ahmet Muhip Dranas TAM MANASI Fetişizm :Putperestlik/Karşı cinsin kıyafetinden duygulanma İroni :Gülmece /Tersini söyleyerek alaya alma Münkir :İnkar eden,inanmayan Muktedir :Gücü yeten,güçlü Beyhude :Yararsız,anlamsız, boşuna Paradoks :Aykırı düşünce, çelişki 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 Çeşme başları kadınların kızların buluşma konuşma yeridir. O gün Alaşehir’de çok anlamlı, kayda değer bir olay olur. Bu olay Alaşehir halkı arasından yıllarca konuşulacaktır. 8-10 kadar esir Yunan askeri, elleri arkalarından bağlanmış halde 3 muhafız askerimizin nezaretinde esir toplama noktasına götürülürken, yol kenarında gördükleri daha öncede çok suyunu içtikleri çeşmeyi işaret ederek su içmek istediklerini, muhafız komutanına söylerler. Muhafızlar bu isteğe başlangıçta çok sıcak bakmazlar. Ama ‘’susamışa su verilmeli’’ bizim geleneklerimize göre sevaptır, fikrinden hareketle esir Yunan askerlerinin çeşmeye doğru yönelmelerine engel olmak istemezler. Esir askerlerin kılık kıyafetleri toz toprak içindedir. Yüzleri gözleri, yorgunluğun bitkinliğin yenilmişliğin hüznü ile tanınmaz haldedir. Onların bu haline dikkatli bakan çeşme kenarındaki ellerinde testili, güğümlü kadınlar birden irkilirler. Birbirine bakarlar; geçmişte yaşadıkları o acı ve tiksindirici günleri hatırlarlar! Zorla ırzlarına geçen askerler bu askerlerdir. Birden dehşet içine düşerler. Kontrollerini kaybedip hep birlikte çevrede buldukları tas, sopa ne varsa ellerine alıp esir yunan askerlerine saldırmaya başlarlar. Muhafız askerler olup bitenlere başlangıçta anlam veremezler. Ancak, büyük öfke ile saldıran kadınların ağzından dökülen sözcüklerden önceden başlarına neler geldiğini anlarlar ve müdahale de bulunmak istemezler. İnanılmaz bir güç ve kuvvetle üzerine atılan bu iffetli kadınlar geç de olsa namuslarını korumanın mutluluğu içindedirler. Eden bulur derler, Esir Yunan askerleri orada linç olmaktan kendilerini kurtaramazlar… DERLEYEN: Mustafa Tarakçı SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 8 MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb. [email protected] SURİYE KOLAY LOKMA DEĞİL Has bel kader, Suriye ile daha sıkı fıkı olunduğu dönemlerde Lübnan’ın başşehri Beyrut’ta iki yıl askeri ataşelik yaptım. Baba Hafız Esat’ın faaliyetlerini, ölümünü, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in cenaze törenine gelişini ve bunun yalnız Suriye de değil Lübnan, Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkelerinin gazetelerinde önemli yer tuttuğunu, belki Suriye ile ilk yakın ilişkinin o günlerde başladığını yakından takip etmiştim. Baba Esat’tan sonra Suriye de yerleşik düzen, derhal oğul Beşar Esat’ı İngiltere’den göreve çağırdı. Beşar binbaşıydı, bir hafta içinde albay rütbesine, bir on gün sonra da generalliğe terfi ettirildi ve devlet başkanlığı koltuğuna oturtuldu. Suriye de 0 yıllarda devlet başkanı olmak için general olmak gerekiyordu. Beşar Esad, babasından devraldığı düzeni devam ettirdi. Bir bakıma ettirmeye de mecbur ve mahkûmdu... Suriye de tek partili bir düzen vardı, İktidardaki Baas Partisi devlerin önemli bütün görevlerini kendi yandaşlarıyla paylaşmıştı, devlet ihaleleri belli çevreler arasında paylaşılıyordu, demokrasi ve özgürlük alanları olabildiğince sınırlıydı; cep telefonu yasaktı, faks çekmek, ankesörlü telefonla konuşmak bile izne tabiydi. Her malın ihracatı yapılamıyor, bakkal düzeni devam ediyordu.2000’li yıllarda içinde el arabasıyla dolaşıp alışveriş yapabileceğiniz bir süpermarket bile yoktu. Bizdeki Abdülhamit dönemi gibi halk arasında istihbarat elemanı çoktu... Suriye, Baba Esad’dan beri sırtını Rusya’ya dayamış, Rus menşeli silahlarla teçhiz edilmiş, Rus askeri eğitimine benzer eğitim ve teşkilat yapısına sahip bir ülkeydi. İsrail tehdidi nedeniyle silahlanmaya öncelik veriliyor, halkın refah ve saadeti, demokrasi talepleri ikinci plana itiliyordu... AHMET YOZGATLI Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. MİLLİ KÜLTÜRÜN ÖNEMİ Yavuz Bülent Bakiler kültürü şöyle tarif ediyor:’’Milleti diğer milletlerden ayıran maddi ve manevi değerler bütünüdür.’’ Bir örnekle şöyle izah ediyor.Ana karnında bir çocuk düşününüz.çocuğu bir kordonla besleyen anadır.O göbek bağını içeriden kopardınız mı,ananın da çocuğun da felaketine sebep olursunuz.Kültürle millet arasındaki bağ da aynen öyle milletler ancak kendi kültürleri ile yaşayabilirler. -Kültür bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dildir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir,değer hükümleridir. -Örf ve adetleri gelenek ve görenekleridir. Kültür bir milletin yaşam tarzıdır. Büyük önder Atatürk’e göre ‘’Millet aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur. Demek ki milli kültür bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar millet ise mutlaka bir devleti oluşturur. Dünya tarihine baktığımızda milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe göz attığımızda milli kültüre sahip hakların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan enkaz halinde çıkmasına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde İstiklal Savaşı’nda Türklere yeni zaferler kazandıran Türk Milletinin milli kültürünün sağlamlığıdır. Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler. Atatürk’ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar. 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 İrtibat: [email protected] Derken Arap Baharı rüzgârı Suriye de de esmeye başladı. Örgütsüz halk hareketi ile bir yere varılamadı. Gençlerden çok ordu içinde kutuplaşmalar oldu, düzen yanlıları ve muhalif kuvvetler... Bu iki güç, silahlı çatışmayla iktidarı elde tutmaya veya ele geçirmeye koyuldular. Bu aslında demokrasi ve özgürlük mücadelesi değil adeta bir iç savaştı. Çok kayıp verildi ve verilmeye devam ediliyor. Ülkeyi terk eden milyonu aşkın insan var, bir o kadar da hayatını kaybeden... Biz bu süreçte etraflıca düşünüp iyi bir durum muhakemesi yapamadık. Paldır küldür Amerika ve Avrupa’nın yanında, Suriye deki yerleşik düzenin karşısında yerimizi aldık. Oysa Amerika, Suriye’nin Irak ve Afganistan gibi olmadığını biliyordu. Temkinli davrandı... Öte yandan geçtiğimiz günlerde Kuzey İrlanda da bir araya gelen Gelişmiş 8 ülkenin devlet veya hükümet başkanları Suriye konusunu da ele aldılar.(Kim bu 8 ülke: Amerika, Rusya, Japonya, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya) Ancak, bir sonuç çıkmadı. Rusya Devlet başkanı Putin, Amerika ve Avrupalı devletlerin Suriye deki muhalifleri silahlandırmasına karşı olduklarını söyledi. “Bu muhaliflerin verdiğiniz silahları gasp, soygun, terör faaliyetlerinde kullanmayacaklarını nasıl garanti edeceksiniz” dedi. Biz iktidarın seçimle el değiştirmesinden yanayız diye de ilaveler yaptı. Haksız da sayılmaz. Biz ise yaptığımız ve yapacaklarımızla ortada kaldık. Bir pilot ve bir uçağımızı kaybetmemiz de çabası... Çözüm için Cenevre süreci başlatılacak. Ne diyor Suriye Muhaliflerinin temsilcisi:”Bize ağır silah vermezseniz Cenevre’ye katılmayız”.Bak sen şu işe! Rusya, Nizami Ordudan yani Esad iktidarından yana, Amerika Avrupa birliği ve çoğu Körfez Ülkeleri karşıt kuvvet yanlısı. Bu mücadele ne akla ne de mantığa uygun değil. Bir ülkenin demokratikleşmesi için iç savaş önerilmez. Demokrasiyi kendi iç dinamikleriyle öğrenmenin ve uygulamanın yollarını arasınlar. Onlara bu konuda yardımcı olalım. Siyasi parti kurma, örgütlenme, seçim sistemleri hakkında onlara katkıda bulunalım. Silah yardımı yerine eğitim desteği verelim. Bu daha isabetli ve daha hayırlı olur. AHIRINDA ATI OLAN, YAYA GİTMEKTEN UTANMAZ. ‘’Yetişecek çocuklar ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslar arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunu öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti’ne, TBMM düşman olanlarla mücadele, bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama şansı yoktur. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri cilt 2 ) Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere millet için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Atatürk’ün belirttiği gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni ne olursa olsun gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğretilecek şekilde eğitilmelidir. Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olur.Milli şuurda buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler.Bireyler için devletine bağlı ve faydalı olmak,kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşılmasına katkıda bulunmak demektir. Kaynak: Milli Kültür Dergisi SAYFA 8 “HAK OLAN ÖLÜMDEN KORKARSAN KÖPEK GİBİ YAŞAMAYA MECBUR KALIRSIN.” Enver Paşa ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 SAYFA 9 SAYI: 54 Dr. Meral Avcı Delipınar . AHİ BİRLİKLERİNDE YÖNETİM Teşkilatın başında seçimle gelen AHİ BABA vardı. Ancak 16.yy.da ahilik resmi hüviyete büründü ve devletçe atanan KETHÜDALIK başladı. Ahi birlikleri yönetim kurulu ve büyük meclis olmak üzere 2 kurulca yönetilirdi. Yönetim kurulu: her sanat kolunda kendi üyeleri arasından seçtikleri 5 temsilciden meydana gelirdi. Bu seçilenler kendi aralarında Ahi Baba’yı seçerlerdi. Yönetime seçilebilmek için en az 5 yıl üstatlık yapmış olmak, kanuni ceza almamak, herkesçe dürüst, namuslu ve ahlâklı olarak tanınmak, ve en az 3 üstat yetiştirmek şartı vardı. Ahi Baba Yönetim kurulunca alınan kararları hükümete bildirir, orta sandığını denetler, aidat ve gelirleri kontrol ederdi. Yiğitbaşı Bir üst dereceye terfide mesleki ve ahlaki bilgiyi kontrol eden Ahi babanın yardımcısıydı. Üyelerin cezalarını infaz ederdi.Yönetim Kurulu her ayın ilk 3 günü toplanır. Birlik üyelerinin sorunlarını görüşürdü. Çözülemeyen sorunları büyük meclise gönderir, orta sandığını denetler, birlik binalarının bakımı, yeni bina kiralama, kiraya verme konularını görüşürdü.Terfi törenlerini düzenler, ustabaşı veya işçi başı üretilen mamullerin kalitesini ve fiyatını denetlerdi. Büyük Meclis: 24 üyeliydi. Yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir, aralarından en kıdemliyi Ahi Baba Vekili seçerlerdi. Ancak bu ahi baba vekilliği ömür boyu idi.Bu kurul yönetim kurulunu denetler. Orada çözülmeyen sorunları görüşür. Büyük meclis kararlarını hükümete bildirir, Hükümet kararlarını üyelere bildirirdi. Halkın aleyhine alınan karaları “Memleket Toplantısına” götürür. (Ombudsmanlık) Her ayın son cuması toplanırdı. Ahilikte Mali Ve Sosyal Kurum olarak her ahi birliğinin bir orta sandığı vardı. Sandık yönetim kuruluna bağlı ayrı bir şube olarak faaliyet gösterirdi. Gelirler:Üye aidatları, üst dereceye geçişte ödenen terfi harçları, mülk gelirleri, askere alınanların eş ve çocukları için toplanan paralar, bağışlar. Giderler: Usta olarak 3 yıl çalışanlara kredi ödenmesi, yeni iş yeri açma izni verilen üyeye faizsiz kredi ödenmesi, üyelerin ani nakit sıkışıklıklarının karşılanması, toplu hammadde alımlarıydı. Muharrem Karahan İrtibat: [email protected] Cezalar genellikle bozuk kalitede mal ve yüksek fiyata satanlara verilirdi. Çiğnenecek en önemli kaide kaliteli, ucuz maliyetli mal üretmeye dayalı sistemi bozmaya teşebbüs etmekti. Genellikle böyle bir suçun cezası üyelikten atılmaktı.Yiğitbaşı dükkana gelir, diğer esnaf ve halkın gözü önünde dükkanı kilitler, dükkan sahibinin sağ ayağındaki pabucu çıkarır ve iş yerinin damına atar. Buna “Pabucu dama atma geleneği” denir, müşteriye parası geri ödenir yada yeni bir mamul ile değiştirilir, pabucu dama atılanın ise birlikle ilişiği kesilirdi. Ahi askeri birliğine yiğit alayları denirdi. Bunlar bir nevi akıncılardı. Daha çok eşkıya ile mücadele ederlerdi. Savaş olmadığı zaman köprü ve yol tamiri yaparlardı. Her Ahi genci asker olmaz, içlerinden yaşı müsait, yiğit ve cesur olanlar seçilirdi. Yiğit Alaylarının en canlı ve yakın örneği “Seymen Alayı”dır. Ankara ahilerine mahsustur. Seymen Alayı ahilik deyimiyle kızılca günlerde kurulur. Bilinen en ihtişamlı 3 tanesi 1.Selçuk Han seçilirken, 2. Osman Gazi Han seçilirken, 3. Atatürk Ankara’ya gelişinde(27.Aralık.1919) Atatürk’ü 700 yaya, 3000 atlı seymen karşılamıştı. Ahi zaviyelerinin ve buralarda ki eğitimin 1839 Tanzimat dönemine kadar devam ettiğini, bu tarihte Mithat Paşa’nın emriyle bunların kapatılıp yerine “ıslahhane” lerin açıldığını, bunlarında zamanla “sanat mektebi” , Cumhuriyet ile de “teknik okullar” adını aldığını biliyoruz. Ahiliğin çöküşü ile ilgili çok sayıda varsayımdan bahsedilir. Çöküşün başlaması Fatih’ten sonra Kanuni ile başlar. Kendi içinde demokratik olan ve son derece iyi örgütlenmiş olan bu kurum saraya karşı da bir güç teşkil ediyordu. Öyle ki esnafın aleyhine alınan kararlarda Ahiler buna son derece sert tepki veriyorlar, halka olumsuzluğunu anlatıyorlar ve çoğu zaman da bu kararlar tepkiler nedeniyle uygulanamıyordu.17. asırdan itibaren saray yönetimi Ahi yönetim kuruluna Kethüda atamaya başlamış ve bu derneği içerden de kontrol etmek istemiştir. En büyük huzursuzluk bu olayla başlamıştır. Zira Kethüda tepeden inme biridir. Meslekten değildir. Ortada bir çift başlılık vardır. Çünkü devlet ahi birlikleri ile diyalogda, seçimle gelen ahi babayı değil kendi atadığı kethüdayı muhatap almıştır. Ahilik sarayın ve diğer güçlerinde zorlaması ile esnaf loncası haline dönüştürülmüş ve pasifize edilmiştir. Sevgi, başarının anahtarıdır. Mustafa Tarakçı Bu utanç hattı, ülkemizdeki ve dünyadaki aydınlanmacı güçlerin aymazlıkları sürdükçe, gözü dönmüşlerin daha çok can alacakları bir kara hat olacaktır ne yazık ki. İskenderiye’den Sivas’a uzanan bu kanlı süreçte, nice bilgin, düşünür ve aydınlanmacı, asılıp kesilmelerinin yanı sıra diri diri yakılmışlar, inanılmaz vahşetlere uğramışlardır. Felsefe Öğretmeni ve Psikolog İNSANIN ATEŞLE DANSI “Fahrenheit 451” isimli bir kitap okumuştum yıllar önce. Kitapta geçen bir tümce beni çok etkilemişti. Şöyle diyordu kitabın bir yerinde. “Bugün kitapları yakanlar, yarın insanları da yakarlar…” Bu sözün uğursuzca doğrulanması gerçekleşti ne yazık ki. Evet Alman militarizminin kafadan gayri- müsellah hale getirdiği, koşullanmış sürüler(?), 1933’ te görkemli törenlerle(!) yaktılar dünyayı aydınlatan güzelim kitapları. Sekiz yıl sonra da, 1941-1945 arasındaki beş yıl boyunca da milyonlarca insanı gaz odalarında öldürüp, fırınlarda yaktılar. Siyaset, din ve ideoloji fanatiklerinin bu tür cinayetleri tarih boyunca süregelmiştir. İnsanın ateşle dansı, İbrahim Peygamber olayı ile başlar. Aydınlanmaları için çaba gösterdiği halkının bir kısmı tarafından. İ. Ö. 1263’ de ateşe atılan İbrahim peygamber, ölmeyip kurtulmuştur. Kutsal kitaplara göre, peygamberin atıldığı ateş, Tanrı tarafından soğutularak bir göle dönüştürülmüştür çünkü… Ancak, aydınlanma kurbanlarının pek çoğu, Hz. İbrahim kadar şanslı değildir. Bilimin ilk şehidi Atina’lı ünlü filozof Sokrates’tir. Sokrates’in İ.Ö. 399’ da yetmiş yaşında iken zehirle idam edilmesinden sonra bayan matematikçi Hypatia, İ.S. 415 yılında inanç körleri tarafından öldürüldü İskenderiye’de. Bir uğursuz hattır insanın ateşle dansı, bu hat İskenderiye’den Sivas’a uzanan bir kara hattır. 1420’de, Serez’de asılan Şeyh Bedrettin’den ve bir şubat 1600 günü Roma’nın çiçekler meydanında yakılan düşünür Giordano Bruno’dan sonra yakılarak öldürülen ünlüleri şöyle sıralayabiliriz: Avvakum, Jean Huss, Jeanne Darc, Hallacı Mansur, İtalyan filozof Vanini, Dr. Michael Servetus ve Sivas’ın 37’leri…Tarih boyunca ve en son Sivas’ta yakılarak öldürülen bu insanların biricik ve ortak suçu(!), düşüncenin üstün amacı olarak, dünya hakkındaki bilgilerin, akıl ve deney üstünde temellenmesini savunmaktır. Yani, aklı ve düşünceyi, kör inancın üstünde tutmaktır. Çağımız aydınlanma çağıdır. Aydınlanma süreci, dünya durdukça, insanlık var oldukça sürecek kutsal bir süreçtir. Bu kutsal süreçte, insan yakan katiller başta olmak üzere, aydınlanma sürecinin devamına hiçbir güç engel olamaz. Çünkü kör inancın tutsakları cinayetlerini sürdürdükçe insanlık daha çok aydınlanıyor bu insan düşmanlarının inadına. İşte bütün bu nedenlerle dünyaca ünlü Şairimiz Nazım Hikmet tarafından, “Sen yanmasan, biz yanmasak, karanlıklar nasıl çıkar aydınlığa…” denilmemiş midir? TERK EDİLEN KAYBEDİLMİŞTİR. 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR 1 TEMMUZ 2013 SAYI: 54 SAYFA 10 KONUK YAZAR İrtibat: [email protected] KONUK YAZAR Gazi Tukta Atatürk'ünArkadaşları EĞER Eğer bir gün çevrendekiler Paniğe kapılıp da birer birer Suçları sana yüklediklerinde sana Gene soğukkanlı kalabilirsen Eğer herkes senden şüphe ederken Sen kendine güvenebilir Ve öfkeni sabırla yenebilirsen Eğer bekleyebilir Ve beklemekten yorulmazsan Osmanlı'nın son dönemlerinden Kurtuluş Savaşı yıllarına, Cumhuriyet'i ilan edip Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yılları boyunca, Atatürk'ün yanında ve yakınında bulunan, Ona askeri,sosyal, siyasal alanlarda yardım ve destekte bulunan sivil ve asker kökenli yurtsever şahsiyetleri,hem anmak hem de Onlara vefa borcumuzu ödemek adına bu yazı dizisini derledik. Bunların sıra ve sayıları değişebilir... 1.Ali Fuat Cebesoy (1882-1968) Divrikliyiz, Divrikliyiz, birbirimizi severiz Fırsat bulur düzüm düzüm gezeriz Yalancılığın geçerli olduğu yerlerde Sen yalana sarılmazsan İç duyunca kendimizden geçeriz Büyük ikram bizim yaprak içimiz Ve sen nefret edildiği zaman Sen nefrete kapılmazsan Önce bulgur ayıklanır, elenir Sırasıyla bıçak nacak bilenir Fakat aynı zamanda çok iyi görünmeye Ve bilgelik havasına bürünmeye Gayret etmezsen eğer Et dövülür, maydanozlar tellenir Kokar burcu, burcu bizim içimiz Eğer tutsak olmadan hayallerine Hayal kurabilirsen Reyhan konur baş döndürür kokusu Ekşi limon iştah açar doğrusu Eğer düşünebilir Fakat düşüncelerinin Prangalarını kırabilirsen Bir de yanında ak lahana turşusu Yemeğe doyulmaz biçim içimiz Kurtuluş Savaşı komutanlarından, diplomat ve siyaset adamı. 1882 yılında İstanbul'da doğdu. Babası İsmail Fazıl Paşa'nın gönülsüzlüğüne rağmen, girdiği Harp Okulu'nda Mustafa Kemal ile aynı sınıfa düşmesi Atatürk'ün ölümüne kadar sürecek bir dostluğun başlangıcıydı. Felaket yahut zafer Bu iki hilekara da eğer Aynı tebessümle bakabilirsen… Ve senin söylediğin bir hakikatin Sahtekarların elinde Ahmakları avlamak için Bir tuzak halinde Kullannıldığını görür de Susabilirsen Eğer durup seyrederken Bir ömre bedel varlığını Onun birden bire yıkıldığını Gördüğün zaman sen yıkılmazsan Ve baştan başlayarak Yorgun ellerinle onu Tekrar ve yeniden kurabilirsen Eğer bir ömür boyunca kazandığın Her şeyi yığın yığın Koyarak ortaya üstüne hayatın Büyük kumarına girebilirsen… .......... İhmali affedilecek bir dakikanın Altmış saniyenin altmışını da Teker teker İyi kullana bilirsen eğer… Mutluluğu hepyanında bulursun Her şeyinle birlikte dünyalar senin olur Hatta Adam olursun oğlum Adam olursun!... Rudyard Kiplink 1 TEMMUZ 2013 İçimiz (Methiye) SAYI: 54 Cebesoy'un Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, 1908'deki Roma Askeri Ateşeliği dışında, çok hareketli geçti. Trablus'ta savaş başlar başlamaz (1911) oraya ilk gidenler arasındaydı. Balkan Savaşı sırasında Karadağ'da, Yanya Kalesi'nde, Pista ve Pisani Muharebeleri'nde, I. Dünya Savaşı'nın başında tümen komutanı olarak katıldığı Kanal Hareketi'nde büyük başarılar gösterdi. İstanbul Hükümeti'nin İç İşleri Bakanı, Mustafa Kemal'in görevsizliğini bir genelgeyle açıklayınca Ali Fuat Paşa da kendi bölgesindeki valilere ve mutasarrıflara kendisinden gelecek emirlere göre hareket edilmesini bildirdi. (1919) Ayrıca, her tarafta Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri'nin kurulacağını ilgililere hatırlattı. Bu çabaları takdirle karşılandığı için, Sivas Kongresi sonrasında Cebesoy, Umum Kuvayı Milliye Komutanı olarak görevlendirildi. Kendisini çekemeyenlerce Çerkez Ethem taraftarlığıyla suçlandı. Doğru olmadığı sonradan belgelerle ortaya konan bu suçlama üzerine, ayaklanmaların bastırılmasından sonra, Ankara'ya çağrılarak Moskova Büyükelçiliğine atandı. Mustafa Kemal'in talimatını yerine getirmekle yükümlü olduğu bu zor görevi başarıyla yürüttü ve 10 Mayıs 1921'de Ankara'ya dönerek Meclis'te siyasi çalışmalarına başladı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı yaptı. 1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. Cebesoy'un ikinci dönem siyasi hayatı İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı yıllarında başladı. Milletvekili olarak tekrar Meclis'e girdikten sonra Bayındırlık Bakanlığı (1939-1943) ve bir ara TBMM Başkanlığı (1947-1950) yaptı. 1968 yılında vefat etti. SAYFA 10 Yağ katarlar kalorisi yükselir Yeşil soğan, domatesle süslenir Yiyen, içen semizlenir, beslenir Kuvvet kaynağıdır bizim içimiz Yaprak içi deriz bunun adına Yemek ile doyum olmaz tadına Boşver elin batırıkla badına 1 Kısır ile çiğ köfteye top attırır içimiz Kıymalısı yatkın olur damağa Sarılınca evelikle, yaprağa Kar gibi ak bir de sıcak lahana De yenmesin bakam bizim içimiz Karabiber, kırmızıbiber ekerler Bir de acı olmuş der, dudak bükerler Dayanamaz hörül, hörül çekerler Hem suludur, hem acıdır, hem de tatlı içimiz Mustafa'nın sofrasının gülüsün Yemeyenler senin tadın ne bilsin Dilerim cihanda şanın söylensin Adı güzel, tadı güzel içimiz (Divriği’de Mutfak Kültürü adlı kitaptan alınmıştır. Müjgân Üçer-Fatma Pekşen. Sivas Hizmet Vakfı Yayınları. 2001-Ankara) ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50
gidiyorlar. Babalar, Anneler de bişey diyemiyor.
Gidiş o gidiş oluyor...
Zengin hemşerilerimizden rica ediyorum. Hastane,
okul gibi bağış yapsınlar da bir de istihdam yaratıcı
iş yeri de açsınlar. ...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5
attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel.
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tara...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55
çarşıda fazla zorlanmıyorum. Bu da Divriğinin güzel
tarafı.
İş hayatı her geçen gün kötüye gidiyor. Çarşamba
pazarında da tezgâh açıyorum. Düğünlerde, kınalarda
oyuncak satıp ayakta durmaya çalışıy...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8
attı. Belediye Başkanının bu önerisine toplantıya katılan Bel.
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tara...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tarakçı;
-Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün
seç...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6
Bu beyan bizce çok büyük bir beyandır. İçişler bakanının boyunu aşan bir beyandır. Bu ve
benzeri cümleler siyasette belli bir ağırlığı olan Başbakan gibi kişilerin ağzına yakışır. Bu ve
benzeri söz...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür
masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu
hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.
Yeni Divriği gazetesi SAYI
-İl Gen Meclis Aday adayı Mehmet Aydın
-Gençlik Kolları Bşk. katıldı.
Toplantıda;
Belediye Başkanı Hakan Gök, yaptığı konuşmada Divriği’de
Belediye Başkanlığı aday belirlenmesinde, CHP Üyeleriyle
y...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42
Divriği sevdalıları çok mutlu oluruz. Bu konuda Yeni
Divriği Gazetesi olarak, başta Belediye Başkanlığı,
muhtarlar TOKİ’den ev alacak hemşerilerimiz ve
Divriği’deki Divriği Kültür Derneği’ni göreve...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23
vecibelerini yerine getirmeleri için kafidir. Ancak, İleri
derecede dini eğitim almak isteyenler için ilave eğitim
gereklidir.’’demişlerdir.
(1)Zeynep güneş ‘’İmam Hatip Liseleri laiklik ve T.C’’ ,...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12)
kendiliğinden yapması; en geç 1 Haziran’dan itibaren
sulama suyunu bahçelerle buluşturması en doğru
olanıdır.
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-43
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tarakçı;
-Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün
seç...
haber - DİVRİĞİ GAZETESİ
Bşk. Aday Adayı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı’nın dışında
hemen bütün üyeler onay verir yönde irade beyanında
bulundular.
Mustafa Tarakçı;
-Mevcut Üye yapısının Divriği’de CHP’ye oy veren bütün
seç...