Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
Transkript
1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 1 İrtibat: [email protected] DİVRİĞİ DEMİR MADENLERİNDE SON DURUM Jeoloji Mühendisleri Taylan Demirel, Metin Geyik ve M. Tarakçı -ÇİFTRAY’ın sahibi İmranlılı Ziya Aydın Bey, birkaç yerde daha maden şantiyeleri var, büyük bir firma. -Burada çalışanların tamamına yakını Divriğili. Toplam 320 kişiyiz. Bunların 25 kadarı maden mühendisi, jeoloji mühendisi arkadaşlar. -İş makine parkımızda yeteri kadar makine var.(30 tonluk 30 kamyon, 4 yükleyici, 6 ekskavatör, 2 delme-kırma makinesi vs.) Doğma büyüme Divriğili olmama rağmen şimdiye kadar A kafası B kafası olarak adını andığımız kafalara “ çıkmak nasip olmamıştı.” Arkadaşım Vayis Güneş ile atladık gittik. Programımız önce demir ocaklarını sonra CÜREK ‘in son durumunu görmek ve resimlemekti. Cürek’e henüz varmadan yeraltı tünelleri girişinde “çift ray” şirketine uğradık. Müessese yetkilisini sordum. Refakat edip odasına götürdüler. Güneş köyünden16 yıl önce Divriği madenlerinde staj yapmış genç dinamik tavır ve hareketleriyle sahaya ve işine hakim Ali Kemal Çulha adlı bir maden mühendisi arkadaş sorularımıza üşenmeden yüksünmeden cevap verdi İkramlarda bulundu. Bize başka nasıl yardımcı olabilirsin maden ocaklarını yerinde görmek mümkün olabilir mi dememiz üzerine “yeraltı tünellerine girmek özel izine tabii ben bu konuda yetkili değilim ancak size bir araba tahsis edip sahayı çok iyi bilen iki arkadaş ile sizi maden ocaklarına göndereceğim. Bu arkadaşlara istediğiniz her şeyi yerinde sorabilirsiniz dedi.” EMREDERSİNİZ KOMUTANIM! MUSTAFA TARAKÇI * Yakın geçmişin kanayan yarası, Suriye’nin uçağımızı düşürmesinde aklım bir noktaya takılı kaldı. Meslekte yaşadığım günler gözümün önüne geldi... Bizdeki görev anlayışını, askerlik mesleğinin temel özelliğini ve işleyişini kısa da olsa analiz ederek sizlerle paylaşmak istedim: (Devamı S.8’de) * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş 1 AĞUSTOS 2012 SAYI:32 İyi oldu kendi başımıza o bölgeye elimizi kolumuzu sallayarak gitmemiz mümkün olamazdı. Demir ocakları hakkında değerlendirme yapmadan önce, Ali Kemal Bey’in bize aktardığı şu bilgileri sizlerle paylaşmak isterim: -2008den beri biz burada çalışıyoruz. İhale 5 yıllıktı. İhaleyi Oyak Ermaden’den aldık. Taşeron firmayız. Peletleme tesisini ERMADEN çalıştırıyor. -Buradan sonra Hekimhan demir madenlerinde çalışmalar devam edecek diye düşünüyorum, dedi. Günlük üretimi sordum: Ortalama 10.000 ton cevher yaklaşık 300 kamyon! Sonuç, Koskoca dağ oyula oyula nerdeyse 2 km. çapında 1 km. derinliğinde bir çanak havuza dönüşmüş! 70 yılda bu kadar cevheri Divriği’den göndermişiz. Bize ne mi kalmış? Maaş alarak karnımızı doyurmak. Cevher bitince ne olacak? Maden Mühendisi Ali Kemal Çulha ve M.Tarakçı Çiftray ve Divpelet’te çalışan 600 kişi nereye gidecek? -Demir maden ocaklarının yerüstü çıkarma alanında çok az maden kaldı. Bu ara yerin altında kırmalarla maden çıkarıyoruz. Maalesef tüm maden Ocaklarının 5, bilemedin 6 yıl ömrü kaldı. Hekimhan’a gitse, Divriği’den aileleriyle birlikte 2000 kişi göç edecek! Gitmese, işsiz kalan bu kadar hemşerimiz ne yiyip ne içecek? -Yeraltı kuyularına boşaltılan veya kazıyla tabandan çıkarılan madenler, azami 17 cm. çap büyüklüğünde olana kadar sahada kalıyor sonra tünel içi vagonlarla yeraltından, 8-10 km. mesafedeki Selevattepe yakınlarındaki peletleme tesislerine gönderiyoruz. -Orada tekrar aşama aşama kırma, öğütme işlemleri sonucu nihayet demir cevheri tozu toprağı ile un haline geliyor. İşte bu aşamada yakma işlemine tabii tutularak cevher içindeki kükürt demirden ayrılıyor, bu iş 1200 derecelik fırınlarda oluyor. -%65 demir içeren ”pelet” dediğimiz 1 cm. çapındaki demir bilye haline gelen cevherimizi vagonlarla demir-çelik işletmelerine gönderiyoruz.(Karabük- Ereğli- İskenderun) SAYFA 1 Vayis Güneş-Mustafa Tarakçı ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 2 TALİP ÇERÇİL İrtibat: [email protected] YENİ HASTANEYİ SİZLER İÇİN DOLAŞTIK Divriği’de değerli ĠĢadamımız Sayın Sadık Özgür’ün kısa süre içinde yaptırdığı, personel lojmanları dâhil her Ģeyi düĢünerek bu projeye dahil ettirdiği Yeni Hastane Mayıs 2012 den beri faaliyete geçti. Kimi hemĢerimiz,”uzak oldu, yürüyerek gidemiyoruz, git gel taksi parası 15 lira” dese de güzel bir ortamda muayene ve tedavi olmanın keyfi de bir baĢka... Önünden geçerken “yaptıranın kesesi dolu olsun, yapanın da eline sağlık “dediğimiz o görkemli hastanenin içine girerek, elimizde fotoğraf makinesi sizin için dolaĢtık: Talip Çerçil, Karayolu’ndan aĢağı ÇarĢı’ya giriĢte, geçen sene açılan “BĠM” mağazasının bitiĢiğinde, her çeĢit malzeme satan bir esnaf. Her sene Onunla birkaç kez ayaküstü de olsa sohbet etmenin keyfine doyamam. Sohbetimiz, kimi zaman gelip geçen müĢterilerin bir Ģey sormasıyla kesintiye uğrasa bile kaldığımız yerden devam ederiz... Doç Dr. Ömer Yılmaz’ı Dâhiliye bölümünde hasta muayene ederken görüntüledik. Ġki diĢ tabibimiz hastalarıyla ilgileniyordu. Ayağı alçıda bir kızımız fotoğraf makinemize sevgi dolu tebessümle baktı. Ameliyathane boĢtur diye düĢünürken birden kapısı açıldı, iki anestezi uzmanı veya bir baĢka görevli yeĢil önlüklü bayan hasta yakınlarına bir Ģeyler söyledi... GiriĢ katında yatan hasta bölümüne geçtik, birkaç oda ancak doluydu. Ġki hasta bayanı gördük, köylerden geldikleri belliydi.”GeçmiĢ olsun neyiniz var?” sorumuza gülümseyerek cevap verdiler. Belli ki ciddi bir hastalıkları yoktu. Birisi,”Ayağımda bir ağrı var, diz kapaklarım beni taĢımaz oldu. Romatizma mı ne ona bakacaklar.”Diğeri de “ karnımda epeydir bir ĢiĢkinlik var? Rahatsızlık veriyordu. Sağ olsunlar yatırdılar, ona bakacaklar. Allaha Ģükür kötü hastalığımız yok” dediler. Böyle bir sohbette, çerçilikten dükkan sahibi olmaya yükselmiĢ, çalıĢkan, sevecen, dili tatlı ve fakat dükkanı olabildiğince karıĢık, dağınık Talip Çerçil’den 4 Ģey kafamda kaldı. PaylaĢmak istedim: -ÇalıĢacaksın, ölene kadar çalıĢacaksın,”emekli” olmak diye bir Ģey yok! -Dürüst olacaksın, malının iyisini kötüsünü açıkça söyleyeceksin, -“Azim” her Ģeyin baĢında gelir, azim olmadan hiçbir Ģey olmaz. - aza da kanaat getireceksin. Burada iki iĢçi var, tanıyorum. Biri aza kanaat getiriyor, kiminden az, kiminden çok yevmiye alarak her gün iĢ bulup çalıĢıyor; öbürü ise istediği parayı vermezlerse iĢe gitmiyor. Ayda 4-5 iĢ bulsa iyi! Birincisi gibi olacaksın, az verenden az, çok verenden çok kazanacaksın, boĢ durmayacaksın! Talip Abime uzun ömürler diliyorum.... Fotoğraf çekme talebimizi memnuniyetle karĢıladılar. Hatta birisi”Hangi Gazetede çıkacak oğlanlara söyleyem de alsınlar,” dedi. “Yok teyze bizim gazete kağıda basılmıyor; bilgisayar camından okunuyor “dedim. “Olsun o da iyi. Sağolasın”dediler... Üçüncü ve en son kullanım katı, personel yemekhanesi ve konferans salonuna ayrılmıĢ. Çok ferah, rahat, konforlu mekânlar... Bu hastaneye ek bir iĢlev daha yüklemeli! Ġstanbul’da “Divriği Sevdalıları” toplantılarında ve diğer pek çok toplantılarda ve bir araya gelmelerde sözü edildiği gibi, açılacak “Sağlık Meslek Yüksek Okulu’na ne güzel uygulama hastanesi olur! DEĞERLİ OKURLARIMIZIN DİKKATİNE! ESKİ HASTANE NE OLACAK? Bu Hastane Divriği’mizin en güzel yerindedir. Ġstiklal Ġlkokulu bitiĢiğinde ve etrafı çepeçevre yolla çevrili bir meydanın içindedir. Bahçesinde yıllara meydan okuyan çam ve diğer ağaçlar vardır.Bu bahçe yaĢlılarımızın nefes alması, hoĢça vakit geçirebilmesi için bulunmaz bir nimettir. Bu Hastane,”yurt”, “okul”vb. gerekçelerle veya çürük bahanesiyle elden çıkarılmamalıdır. Buranın, Divriği Merkez ve Köylerinde istemeyerek de olsa kaderine terk edilmiĢ, yalnız yaĢayan, sürekli sağlık desteğine ihtiyaç duyan yaĢlılarımız için “SAĞLIK DESTEKLĠ HUZUREVĠ” OLMASI en makul olanıdır. Okul her yere yapılır ama bu mekan huzurevine daha çok yakıĢır. Bizi bu günlere getiren yaĢlılarımızdan bu imkânı esirgemeyelim! ... “Yeni Divriği İnternet Gazetesi”ni 16 aydır muntazaman çıkarıyoruz.32 sayı yaptık. Bugüne kadar Reklam Geliri olarak şunları aldık: TELESET,EMSAL/Sn.Mehmet Gülgel ÖNDER LTD./Sn.Duran Önder FORSA /Sn.Yahya Han ARDA /Sn.Yusuf Ateş KALIPÇI/Sn.Hüseyin Durnagöz BİLMAK/Sn. Haşim Yalçın TOPLAM :2000 :1000 :500 :300 :250 :550 :4600 Başlangıçtan bu güne kadar 4600 TL kasamıza girdi! Vergi mükellefiyiz. Fatura verebiliyoruz. Çalışanlarımız var. Emeğimiz var. Reklam Verirseniz sıkıntımıza ortak olursunuz. Zorda kalmayız. Bilgi ve takdirlerinize sunarız. MUSTAFA TARAKÇI 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR NACİ DEMİRAĞ 1 AĞUSTOS 2012 SAYFA 3 SAYI:32 Değerli Hemşerimiz Sayın Mahir Tevrüz, 13Temmuz 2012 günü telefonla arayarak, “Divriği hakkında bir yazı kaleme aldığından bahisle, konu hakkında Sivas Milletvekili Sayın Nursuna Memecan’ın da haberdar edildiğini de belirterek bu yazının daha geniş hemşeri kitlesine ulaşması açısından benden yayınlama talebinde bulundu. Ben de Hocama olumlu cevap verdim. Bu değerli yazıyı resimlerle destekleyerek Siz Kıymetli Okurlarımızın bilgisine sunuyoruz. (Mustafa Tarakçı) DÜNYA KÜLTÜR MİRASI DİVRİĞİ’Yİ YAŞATMAK UNESCO’nun kuruluşunun 40.yılı kutlamaları nedeniyle 16-17 Haziran 2012 tarihlerinde Kültür ve Turizm bakanlığınızın organizasyonu ve Sivas Valiliği ile sivil toplum kuruluşlarının ev sahipliğinde bütün ülkelerden gelen üçyüzün üzerindeki Unesco temsilcisi ve basın mensubunun katıldığı uluslararası bir kültür ve turizm etkinliği yapıldı. Unesco’nun dünya mirasına 1985 yılında dahil ettiği Ulucami ve darüşşifasının bulunduğu tarih ve kültür kenti Sivas ve Divriği ilçesi misafirlere tanıtıldı. Divriği, süratle nüfus erozyonu nedeniyle devamlı kan kaybetmektedir. 110 civarında olan köylerinin bazıları tamamen boşalmıştır. Nedeni ise Divriği coğrafyasının dağlık olması, ekilebilir arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azalması, gençlerin yüksek tahsil yapma isteği, daha iyi bir yaşam sağlama dürtüsü, 1980-1990larda köy halkı ile ilçe halkı arasında baş gösteren anlaşmazlıklar, bu nüfus erozyonunu menfi yönde etkileyen faktörler olmuştur. Divriği ve köylerinin 1970’lerdeki nüfusu 45.000’nin üzerinde iken şimdi 20.000’ler civarındadır. Her yıl da azalmaktadır. Mengücekler döneminden bu yana Türk ulusuna, o dönemlerin en stratejik cevheri Demir’i sağlayan Divriği’de 1938’lerde kurulan ve bugünlere kadar gelen Demir madenleri işletmeleri günbegün verimi azalarak son 10-15 yıllık dönemini yaşamaktadır. İrtibat: [email protected] Son 75 yılda, binlerce işçi, idareci, tekniker ve mühendise iş sağlayan ve Divriği ekonomisine katkı sağlayan, Divriği’de 1980’li yıllarda başlayıp, 1990 ve 2000’li yıllarda daha da ivme kazanan göç olayıyla kan kaybeden ilçe, yaşam mücadelesinde daha da zor durumlara düşecektir. Bu durum halen mevcut göçe gore ani olarak 800-1000 ailenin ilave olmasıyla sonuçlanacaktır. Bu 8-10 yılı çok iyi değerlendirmek zorundayız. Divriği nüfusunu en azından bugünkü seviyesinde tutabilmek, biraz da artırabilmek için en önemli 4-5 faktör; kültür turizmini canlandırmak, yükseköğrenim kurumlarını artırmak ve geliştirmek, sağlık sorunlarını gidermek, ve restorasyon çalışmalarını hızlandırarak bitirmek olacaktır Divriği’nin en önemli sorunu ise Sivas, Malatya, Erzincan gibi merkezlerden 180-200km kadar uzak olması ve bağlantı sağlayan yolların uzun ve kalitesiz oluşudur. Divriği bir apendiks(körbarsak) gibi ortada, çıkışı zor olan bir mevkidedir. Bu yolların kısaltılarak inşa edilmesi gerekmektedir. Sayın Başbakan Divriği’yi ziyaret edip dünya mirası Ulucami ve darüşşifasını gördükten sonra hem eserin restorasyonu için acil tahsisat ayrılmasını, ayrıca Sivas bağlantılı yollardan birinin 40km kısaltılarak inşası için ilgili merciilere talimat vermiştir. Divriğililer ümitle bekliyorlar. 1938de Divriği’ye ulaşan demiryolu, aradan geçen zaman içinde yavaşlığı nedeniyle seyahat için tercih edilmez duruma gelmiştir(Sivas’a 4.5-5 saat). Hükümetimizin Sivas’tan geçecek Ankara-Erzincan hızlı tren projesi olduğunu öğrendik. Bunun Divriği veya daha kuzeydeki Zara ilçemizden geçeceği rivayetleri var. Eğer Zara’dan geçecekse, Zara-Divriği-Arapkir-Malatya bağlantısı ile güneydoğu hattının da projeye alınması gerekmektedir. Divriği turizmi için ikinci önemli konu geceleme sorunudur. Belediye ve özel teşebbüse ait oteller mevcuttur. Yeterli olup olmadığı tartışılır. Oyak Er Maden Metalürji yüksek mühendisi Edip Önder’in de iştiraki ile 250 yatak kapasiteli, 84 odalı bir yurt inşa edip Cumhuriyet Üniversitesine hibe ettik. Bu yurt 4 yıldızlı bir otel kalitesindedir. Unesco toplantısında öğle yemeği yeni yurt-otel’in restoranında verildi. Her yıl 15 Haziran-30 Eylül tarihlerinde çok makul ücretle yerli ve yabancı turistlerin istifadesine sunulmaktadır. Halen sağlık sorunları yaşayan ve holdingdeki görevini de oğlu Sedat Özgür’e devreden, sayın Sadık Özgür’ün dileği, Divriği ilçe ve köyleri ile beraber, Sivas-Malatya-Erzincan gibi merkezlerden uzak ve onların ortasında bulunan Divriği’de, ilçe ve köylerde yaşayan en az 50-60 bin kişilik halkın da bu hastaneden hizmet alabilmesini sağlamaktı. Ulaşım imkanları kısıtlı olan bu bölge için çok doğru bir varsayımdır. Ancak, Sağlık Bakanlığımızla önceden bu yönde bir protokol yapılmadan, bu muhteşem yatırım yapılmış ve devredilmiştir. Sağlık Bakanlığımız, kendi prensiplerine göre, yalnız Divriği’nin nüfus yoğunluğunu dikkate alarak, aynen eskisi gibi, bu hastaneyi D grubunda bir hastane olarak değerlendirip, yalnızca dört ana branşlı (Cerrahi, Dahiliye, Kadın-Doğum ve Çocuk Hastalıkları)bir hastane olarak çalışmasını öngörmektedir. Tatil, senelik izin, hastalık ve raporlar nedeniyle hiçbir zaman bu uzmanların tüm sene boyunca devamlı görevde olmamaları nedeniyle, bu branşlarda bile hizmet devamlı aksamakta, acil durumdaki hastalar, mevcut tek şöför, tek ambulansla 180200km uzaktaki, bozuk yollardan Sivas’a, 3-4 saatte nakledilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca ileri tetkiklerin yapılamaması nedeniyle, imkanı olan veya imkanını zorlama pahasına hastalar, SivasAnkara-İstanbul’a gitmektedir. Bu nedenle yapılan istatistiklerde, Divriği Hastanesin’de yatan hasta adedi düşük gözükmektedir. İlk planda, Bakanlığımızca, yatak adedi fazla görüldüğünden, inşaat başladıktan sonra 2 ameliyathane ve 45-50 yataklı bir kat iptal edilmiş ve 97 yataklı inşa edilen hastanenin tamamen hasta katı olarak inşa edilen, her hasta başında O2 ve gerekli donatımları yapılmış 47 yataklı katı da Divriği’deki tüm aile hekimliklerinin buraya taşınması dolayısıyla, ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir. Divriği’de Cumhuriyet Üniversitesi’ne bağlı 2 yıllık bir meslek yüksek okulu vardır. 700 öğrencisi bulunmaktadır. Gerek yapı ve teçhizatlanma gerekse öğretim eleman ihtiyacı olarak güçlendirilmesi gerekmektedir. Divriği dışında yaşayan hemşehrilerimizden bazıları Divriği’ye önemli yatırımlar yaparak kamuya bağışlamışlardır. ( DEVAMI SAYFA 4’TE ) EMSAL Boya Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü San. Paz. Dış Tic. Ltd. Şti. Oldum olası sağlık konusunda büyük zorluklar çeken, MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Ayla YERLİKAYA VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 1 AĞUSTOS 2012 yetersiz bir devlet hastanesi yapılanması ve uzman doktor nedeniyle, Divriği’ye büyük katkıları olacağı düşüncesi ile yokluktan, çalışma ve gayretleri ile ülkemize uluslararası Dolapdere Sanayi Sitesiolan, 6.Ada saygınlığı ülke ihtiyacının büyük bir bölümünü No:1 İkitelli /karşıladığı İSTANBUL gibi ihracat da yapabilen, kilit ve çelik kapı üreten Holding’i671 kuran, 0 (212) 671 36 16Kale - 0 (212) 36saygıdeğer hemşehrimiz, SADIK ÖZGÜR, büyük şehirlerde bile, özel kuruluşların inşa ettiği 15modern hastanelerden hiç de geri kalmayacak bir hastane ve 12 lojman yaptırarak Sağlık Bakanlığı’na bağışlamıştır SAYI:32 SAYFA 3 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYI:32 (Sayın Mahir Tevrüz’ün yazısının davamı) Sağlık bakanlığı üst yetkilileri ile yaptığımız görüşme sonucu, bakanlığın uzman doktor kadrosunu artırma imkanı olmadığı anlaşılmıştır. Ancak çok imkânlı ve modern bu hastanenin devlet hastanesi yanında Cumhuriyet Üniversitesince Divriği’de kurulabilecek 4 yıllık bir Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu’nun da (Yüksek Hemşirelik, Tıbbi teknolojiler ve Hastane Yönetimi) uygulama hastanesi olarak kullanılması, burada görevlendirilecek yüksek hemşire ve uzman doktorların, hem öğretim görevlisi hem de uzman doktor olarak çalışmalarına bakanlık üst düzey yetkilileri sıcak bakmaktadır. Böylece 4 yıllık bu yüksek okulda da en az (200x4) 800 öğrenci eğitim görecek, çevresi ile beraber 50.000-60.000 kişi için hizmet veren bir merkez sağlık kuruluşu olacaktır. Bölge gençlerinden en az %75’i kız 200 öğrenci her yıl kalifiye sağlık elemanı olarak ülke sağlığına katkıda bulunacaktır. Bu yüksek okulun Cumhuriyet Üniversitesince Divriği’de açılabilmesi için YÖK’ün karar alması, YÖK ve Cumhuriyet Üniversitesi’nin Sağlık Bakanlığı ile bu konuda bir protokol imzalanması ve eğitim kadrosu ve personel kadrolarının tespiti ve görevlendirilmeleri gerekmektedir. Acil servis ve yoğun bakım, yüksek hemşirelik ve ebelik yanında radyoloji, biyokimya, bakteriyoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, nevroloji ve diyaliz, beslenme, diyet ve gıda kontrolü, ameliyathane ve sterilizasyon, anestezi ve reanimasyon, acil, ilk yardım ve hasta nakli konularında yetişeceklerdir. Divriği’ye Milli eğitim Bakanlığımızın da bir Turizm ve Otelcilik meslek lisesi açmasını diliyoruz. Üniversitemizin meslek yüksek okulu programına bu dalı da ilave etmesini temenni ediyoruz. 1938 yılında demir madeni sitesi olarak Divriği’ye 17km mesafede kurulan CÜREK tesisleri o bölgede cevher bittiği için terk edilmiştir. Bu siteyi de Er Maden tarafından, Üniversite ve Özel İdareye veya Kültür ve Turizm bakanlığına bedelsiz devrini sağlama aşamasındayız. Son aldığımız bilgilere göre Kültür ve Turizm Bakanlığı da Cürek’i turizm amaçlı restore etmek istemektedir. Bu kısa sürede gerçekleşmediği takdirde, üniversite, özel idare ve Divriği’den göç etmiş olan hayırsever Divriğililer bu siteyi Çekül Vakfı aracılığı ile restore ederek 800-1000 kişilik öğrenci evleri ve öğretim görevlileri lojmanları olarak değerlendirmek, yaz aylarında ise şehirdeki yurdumuz gibi turizmin hizmetine sunmak amacındayız. Ayrıca Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu gerçekleştiği takdirde arsasını sağlamak, inşa ve ihtiyaçlarını karşılama konusunda üniversitemize katkıda bulunma kararındayız. Yetkili mercilere en derin saygılarımla arz ederim. Prof.Dr.MAHİR TEVRÜZ Sivas Hizmet Vakfı İstanbul Şb. Bşk. Dünya Mirası Divriği Çalışma Grubu Bşk. Emekli Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü ve Nöroşirürji Uzmanı [email protected] 1 AĞUSTOS 2012 SAYI:32 SAYFA 4 İrtibat: [email protected] CHP KURULTAY’INDAN NOTLAR: 17-18 Temmuz 2012 günleri Ankara’da seçimli CHP Kurultayı yapıldı.Ġki yılda bir yapılan kurultay’ın birinci günü Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuĢması ve Genel BaĢkanın seçimle güven tazelemesi vardı.2.Gün ise,80’den 60’a düĢürülen Parti Meclisi seçimi yapıldı.1282 delegenin yaptığı bu seçim “çarĢaf liste” ile yapıldı. ÇarĢaf liste daha demokratik! Kongre delegelerinin yaklaĢık üçte biri Parti Meclisine aday oldu ve Ģansını kullandı. OluĢan çarĢaf liste noter gözetiminde matbaaya gönderilerek iĢaretlenecek Ģekle sokuldu, böylece yapılan seçimler uzun sürmesine rağmen tabanın sesi seçimlere yansımıĢ oldu. 60 kiĢinin seçimi için Genel BaĢkan 98 kiĢilik bir anahtar liste hazırlamıĢtı ama buna alternatif baĢka listeler de salonda elden ele dolaĢtı. Nihayet yapılan seçim sonucu Parti Meclisi’nin 60 üyesi belirlendi. Bundan önceki Kongrede Divan BaĢkanlığı ile dirayetini ve hitabet gücünü ortaya koyan Adnan Keskin en çok oyu alan üye oldu. Tarihe not düĢmek adına Kılıçdaroğlu’nun Kurultay KonuĢmasından not ettiğimiz önemli cümleleri sizlerle paylaĢmak, istiyoruz: KILIÇDAROĞLU’NUN Kurultay konuĢmasından notlar: -Entelektüellerin aĢağılandığı, hapse atıldığı bir süreç yaĢıyoruz, -Biz bilgi toplumunu önemsiyoruz. Üniversitesi ayakta olan bir ülke, geliĢmiĢ saygın bir ülkedir. Oysa bizim üniversitelerimiz çoktandır suskun üniversitelerdir. -4+4+4 sistemi dayatma olarak getirilmiĢtir. Aklın tutsak edildiği bir eğitim sistemi Türkiye’ye yakıĢmaz. Eğitim bir ülkenin geleceğidir. -Büyük balık küçük balığı yutmuyor. Hızlı balık yavaĢ balığı yutmaktadır. Türkiye’nin elindeki en güçlü silah genç ve baĢarıya aç insan potansiyelidir. Bunu harekete geçireceğiz. -Üreten Türkiye yaratacağız. Üretim zincirini çağdaĢlaĢtıracağız. Üretmeyen Türkiye’nin en büyük sorunu iĢsizliktir. Dört kiĢiden biri iĢsizdir. ĠĢsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. -Tüketen Türkiye finans yatırımını öne çıkaran ülkedir. Son 10 yılda 328 milyar dolar faiz ödedik. Bu 10 tane Atatürk Barajı demektir. -Bu Partinin Kurucu Genel BaĢkanı Atatürk,”üretin, çalıĢın” diyor. Biz de önce üretmeyi esas alacağız. -Batı’nı egemen güçlerinin Ortadoğu’da taĢeronluğunu yüklenmek hatadır. Burası Mustafa Kemal’in ülkesidir. 25 gündür uçağımız düĢtü, nasıl düĢtüğünü bilmiyoruz. Bu görüntü Türkiye Cumhuriyeti’ne yakıĢmıyor. - Suriye de Güvenlik Konseyi ne diyorsa Onun arkasında olun. Biz savaĢ istemiyoruz. -Kıbrıs’ın güneyinde Rumlara petrol arayamazsınız dedik; aradılar, buldular. Bizim için de bir Rum Bakan,”Onlar konuĢur ama bir Ģey yapamaz”dedi. ABD’den bir telefon geldi, “arama yapan bizim gemimiz bir Ģey yapmayın dendi,”durduk. -OtoriterleĢen, özgürlükleri askıya alan bir yönetimle karĢı karĢıyayız. Demokrasi, yolsuzlukları, ahlaksızlıkları kabul etmez. Demokraside herkes hesap verir. -SiyasallaĢan yargı yargı değildir. -30-35 yıldır terör sorunu çözülemedi. Ortada bir cenaze var.Bu sorunu çözmemiz lazım.Biz bu sorunu çözmeye kararlıyız. Bu iĢ siyasilerin iĢi. -ġehit Analarına sesleniyorum; yetki verin, güç verin Türkiye’ye barıĢı getirelim. -Bu Anayasa’ya karĢıyız. BarıĢı, özgürlüğü, demokrasiyi esas alan bir anayasa istiyoruz. Bunun için masaya oturduk, masadan kalkmayacağız. -Laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür. Laiklik mücadele ile kazanılmıĢtır, bu kural asla değiĢtirilemez. -DeğiĢeceğiz, dönüĢeceğiz, yenileĢeceğiz. Kadın ve gençlik kotamız bunun göstergesidir.35 konuda 112 rapor hazırladık. Sorunların çözümü için doğru adres CHP’dir. -Korkaklardan aydın olunmaz. Göğsünde yürek taĢımayan aydın olamaz.Hapse girmekten çekinen yazar, türkü söylemekten kaçınan sanatçı olamaz..... SAYFA 4 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYI:32 SAYFA 5 Güzel Karayılan,1956 Divriği doğumlu. Lise Mezunu, Demirçelik Peletleme Md.’lüğünde Makine Operatörlüğünden emekli. 1993-1996 yılları arasında İşyeri İşçi temsilcisi, Divriği ÖDP İlçe Teşkilatı Kurucu Üyesi, 1996-2004,ÖDP İlçe Sekreteri, 2004-2009,ÖDP Divriği Belediye Meclis Üyesi, 2008-2012, Divriği Sulama Birliği Başkanı. Nisan 20122den beri de ÖDP İlçe Başkanı. Evli, iki çocuk babası, Erşün ve Divriği’de ikamet ediyor. Mustafa Tarakçı (MT):ÖDP’ nin Divriği genelinde durumu nedir? Bundan önceki yerel seçimlerde 400’e yakın oy almıştınız, Genel Başkanınızın değişiminden dolayı bir zafiyet oluştu mu? Güzel Karayılan (GK) : Doğru, yerel seçimlerde 400’e yakın oy aldık. Belediye Başkanı adayımız vardı. Çok çalıştık, CHP ile ittifak arayışımız olumsuz sonuç verdi. Biz görüşmemizde “gerek Belediye Başkanları, gerekse Belediye Meclis üyelerini ayrı ayrı anketlerle halka soralım; Divriği halkı kimi tercih ederse o kişi veya listeyi ortak liste olarak halkımızın oyuna sunarız”, dedik, olmadı. MT: Sayın karayılan, bu dediğiniz husus eşitler arasında bir ittifak arayışıdır. Siz ÖDP olarak kendinizi Divriği’de CHP ile eşit mi görüyorsunuz? GK: Mustafa Bey, meseleye öyle bakmamak lazım. Biz adaylarımıza güveniyorduk. Halkımızın teveccühünü alacağımıza inanıyorduk. CHP buna yanaşmadı. Şayet kendilerine gerek Belediye Başkanlığında gerekse Belediye Meclis Üyeliğinde güveniyorlarsa bundan kaçmalarına gerek yoktu. Bizim önerimiz oldukça demokratik bir öneriydi... MT: Cumhuriyet Halk partisi belediyecilik anlayışı ile sizin yönetim anlayışınız örtüşüyor muydu? GK: Biz, sosyalist esaslarla bir yönetim anlayışını benimseyen bir partiyiz. Biz, ırk, dil, din anlayışı gözetmeden; halkın, emeğin yanında, ezilenlerin haklarını savunan bir partiyiz. Sosyal Demokrat anlayıştan daha ileri anlayışımız vardır. Program bazında ittifak yapmak lazımdı. Bugünkü CHP anlayışı sosyal demokrat anlayışla da örtüşmüyor.Bir arkadaş bana geldi, bir hususu dile getirdi: “Siz, her zaman Belediye Meclisi toplantılarına katılıyorsunuz, Sayın Başkanın durumunu biliyorsunuz, bunu bilmeyen biri olsa bugünkü Belediye Başkanlığını AKP Belediye olarak görür, Başkanı da o partiden biri olarak değerlendirir!”dedi. Çarpıcı bir örnek vereyim: AKP döneminde bu kadar Belediye arsası satılmamıştı. Belediye Anonsunda “satılık belediye arsası”ilanından usandık. Bize karşı tutumunda da hasma ne bir durum var. ÖDP olarak kongremizi Belediye Meclis Salonunda yapmak istedik,150 liralık ücreti zamanında yatırmadığımızdan dolayı bize orayı tahsis etmediler... MT:Sizin Belediyecilik anlayışınız nedir?Sizin programınızda belli başlı neler vardı? GK: İçme Suyu, Hayvan Pazarı, Yol yapım çalışmaları, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi, Divriği tarihi ve kültür mirasının tanıtılması, sosyal ve kültürel faaliyetlerin arttırılması ve ilçe halkının belediye yönetiminde söz sahibi olabilmesi için yerinden yönetim ilkesinden hareketle öncelikle kadınların mahalle meclislerinde yer almalarını sağlayarak mahalle muhtarları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerden ve meclis üyelerinden oluşacak bir ilçe meclisi ile ilçenin sorunları yerinde incelenerek öncelikli olan sorunların belediye meclis toplantılarında dile getirilerek öncelikli sorunları belediye meclisinin karar almasını sağlayacak bir anlayışı hayata geçirmek istiyoruz. 1 AĞUSTOS 2012 SAYI:32 İrtibat: [email protected] Divriği de yapılan festival Divriği’nin kültürüne denk düşmemiştir. Divriği’nin folkloru, semahı ve daha değişik yöresel halk oyunları olmasına rağmen Bayburt folklor ekibinin oyunları sergilenmiştir. Buna karşı değiliz ancak başta Divriği’nin de kültürünün yansıtıldığı oyunlarımızın ve semahlarımızın da festivalde yer almasını bunun yanında yine Bayburt ekibinin dolmasını isterdik. Buda iller arası bir kültürel dayanışmayı yansıtmış olurdu diye düşünüyorum. MT: Güzel Bey, folklor ekibi konusunda Kaymakam’ın Bayburtlu olmasının etkisi vardır. Onu da hoş karşılamak lazım. GK: Haklısınız da sizin kültür varlığınız nerde? Semah ekibiniz neden sahne almaz?Öz kültürümüzden neden uzaklaştırılıyoruz, anlamakta güçlük çekiyorum! MT: Sizin Divriği için önemsediğiniz projeleriniz nelerdir? Birkaç örnek verebilirimsiniz? GK:Biz öncelikle birlik ve beraberliği,sosyal dayanışmayı,adil bölüşümü önemseyen bir anlayış içindeyiz.Üretim imkanlarının arttırılmasının mücadelesi verilecektir.Divriği çevresinde 1200 çeşit çiçek var.Arıcılık için büyük bir imkan. Bunu teşvik etmeliyiz. Keza, mandıracılık, tarımsal ürünlerin eski yöntemlerle değil modern yöntemlerle üretilmesi lazım. Şeker pancarı, aç çiçeği üretimi konusunda tedbirler alınacaktır... MT: Sulama Birliği Başkanı olarak Belediye ile herhangi bir sorununuz var mı?Bu konuda neler söylemek istersiniz? GK:Ben Mursal Barajından 50 km. mesafeye kadar, yani Divriği’nin girişine kadar suyu getiriyorum.Bir bakıma Belediyeye hamallık yapıyorum.Bundan sonra sulama görevini Belediye üstleniyor.Diğer üç köyün (Odur, Erşün, Ahiköyü)sulaması bizim kontrolümüzde yapılıyor.Onlardan sulama ücret, alıyorum. Ama Divriği’nin sulanmasından Belediye’den herhangi, bir ücret almıyorum. DSİ ilkeleri doğrultusunda hizmet veren bir kuruluşuz. Belediye ile zaman zaman problemlerimiz oluyor: Örneğin, Sulama Birliği Başkanlığı odası Belediye Binasındaydı. Bizi oradan çıkardılar. Divriği’nin bahçe sulaması konusunda yeteri kadar duyarlı hareket edilmiyor. Sulama görevlileri her sene değişiyor. Suyollarındaki arızalar zamanında giderilemiyor, Suya Divriği Bahçeleri geç kavuşuyor... MT: Önümüzdeki yerel seçimlerde ÖDP olarak genel tutumunuz ne olacak? İttifaklara sıcak bakıyor musunuz? GK:Biz Divriği’de tek başımıza her şeyin üstesinden gelebileceğimizi iddia etmiyoruz.İttifak yapmak konusunda olumsuz bir tavrımız yok.Genel Kongremiz oldu, orada ilkesel kararlar alındı. AKP’nin yükselişi karşısında bizimle ortak tarafları olan sol tandanslı partilerle ortak çalışmalar yapmamız, ortak adaylar konusunda uzlaşmaya varmamız mümkün gözüküyor... MT: Güzel Bey, başka neler söylemek istiyorsunuz. Çok şeyler konuştuk... GK: Belki siz bilmiyorsunuz. Benim Sayın Mehmet Güresinli döneminde ÖDP Belediye Mecklis üyeliğim var.2004 yılında 1163 oyla seçildim. Çok güzel muhalefet yaptım. İşçinin, ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların yanında pek çok öneri ve değerlendirmelerim oldu. Sayın Güresinli bunların çoğunu sabırla dinledi. Birçoklarını da dikkate aldı. Belediye Meclisi el kaldırıp indirme yeri değildir. Belediye Meclis üyeliği, Belediye Başkanı kadar olmasa bile çok önemli bir görevdir.Ben , Hüseyin Türker, Orhan Mursal, Ali Demirtaş ve birçok arkadaş her ay yapılan Belediye Meclis toplantılarına katılırız. Maalesef Belediye meclis çalışmalarını yeteri kadar demokratik bulmuyorum. AKP yönetim i halkında da bir şeyler söylemek isterim: AKP, halklar arasında kin ve nefret tohumları ekmektedir.AKP artık Devletle eşit durumdadır.Bütün devlet kurumlarını ele geçirmiştir. Emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapmaktadır. MT: Teşekkür ederim. SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR 1AĞUSTOS 2012 SAYI:32 SAYFA 6 19. HÜSEYİN ABDAL VE ÇAMŞIH TÜRKÜLERİ FESTİVALİ (22 Temmuz 2012) KÜLTÜRÜMÜZ VE TANITIMI İrtibat: [email protected] İSTANBUL’DA İFTAR BULUŞMASI (29 TEMMUZ2012,Pazar) Çamşıh Kültürü tanıtımları 1996 yılından beri yapılmaktadır. Başta Ozanlarımız olmak üzere gelenek göreneklerimiz ve Çamşıh kültürü her alanda tanıtım atakları ile bu güne kadar gündemde tutulmuştur.Bu gün zirvede olan tanıtımlarımız Televizyonlar,Radyolar,Gazeteler,Dergiler,köşe yazarları,kitaplar, makaleler,sosyal paylaşım siteleri,internet www.camsih.com sitemiz ile de her kesime ulaşılmaktadır. Büyüyen kendin den söz ettiren bir Çamşıh varken bu sürecin devam etmesi elbette duyarlı insanların derneğe sahip çıkması yönetimlerde aktif yer alması ve maddi katkı koyması ile devam edecektir. Ben Çamşıhlıyım ve o toprakların insanıyım diyenher bireyin bu toplumsal sorumluluğa gücü nispetinde sahip çıkması gerekir.Büyük emeklerle kurulmuş ÇAMŞIH HÜSEYİN ABDAL DERNEĞİ adını ozanlarıyla,şairleriyle, kültürüyle, Hüseyin Abdal Türbesi, Cemevi ve Gödüklü de kurulan festival kompleksiyle geleceğe taşımada birlik beraberlik içinde olmalıdır diye düşünüyorum. Bu kültüre kim nerede katkı koymuş gelenek göreneklerini yaşatmada çaba sarf etmiş ise sonsuz şükranlarımı sunuyor teşekkür ediyorum. Çamşıh Hüseyin Abdal Derneği Onursal Başkanı Ali Haydar Yalçın 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 6 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYFA 7 SAYI: 32 NURĠ DEMĠRAĞ ORTAOKULU İrtibat: [email protected] Yedi Ulu Ozan-4 HALK ĠSTERSE BENĠ DE KOVAR! Mengücekoğulları Döneminde (1072-1277) Divriği’de eğitim tesisi olarak üç medrese ve birkaç mahalle mektebi vardı. Mahalle mekteplerinden öne çıkanlar: -Sütmolla Mektebi -Tömek Hoca Mektebi -Keskin Hoca Mektebi’dir. 19. yy. sonlarında Divriği’de bir de Rüştiye açılmıştır. Cumhuriyet döneminin ilkokulu, Cumhuriyet İlkokulu olup 1926 yılında açılmıştır. Bundan 7 yıl sonra 1933’te İstiklâl İlkokulu açıldı. Üçüncü ilkokul 1944’te hizmete girecektir. 1936 yılında yapımına başlanan Nuri Demirağ Ortaokulu, 19371970 yılları arasında 33 yıl hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra halen Nuri Demirağ Endüstri Meslek Lisesi olarak hizmetine devam etmektedir. Bahse konu olan Nuri Demirağ Ortaokulu’nda 1937-70 yılları arasında kadrolu olarak 14 müdür ve 87 öğretmen görev yapmıştır. 33 yılda bu okula kaydolan öğrenci sayısı 3828’dir. Mezun olan öğrenci sayısı ise 1870’dir. Nuri Demirağ Ortaokulu iki katlı olup; müdür odası, müdür yardımcısı odası, öğretmenler odası, tiyatro salonu, fizik-kimya laboratuarı, kütüphane, iki idari oda, 6 dershaneden oluşmaktadır. Üç senelik orta okulun her bir sınıfına iki dershane düşmektedir. Son yıllarda dershaneler ihtiyaca cevap veremez olmuştur. Nuri Demirağ Ortaokulu o yıllarda Divriği için büyük bir şanstır. Çünkü 1937-1938 öğrenim yılında, Türkiye genelinde; İl merkezlerinde 78, ilçe merkezlerinde 40 olmak üzere toplam 118 ortaokul vardır. Ortaokulların 25’i de İstanbul’da idi. Sivas merkezde bir ortaokul vardı. İlçelerin hiçbirinde ortaokul yoktu. Nuri Demirağ okulunun açılışının ilk yıllarında, öğrencilerin okul kıyafetlerini, ders kitaplarını, kırtasiye giderlerini, laboratuar malzemelerini boru-trampet malzemelerini de kendi cebinden karşılamıştır. Nuri Demirağ okulunun tiyatro salonunun usulüne uygun olarak düzenlenmesi için, ünlü tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul 4 ay Divriği’de ağırlanmış, okulun tiyatro salonu onun nezaretinde yapılmış ve donatılmıştır. Nuri Demirağ Ortaokulu’nun son müdürü Bekir Başara’dır. Son 10 yılın tanınmış hocaları: Fen Grubu: Hüseyin Gürler, Cengiz Uluçam Edebiyat Grubu: Kemal Koçaslan, Suzan Başara Matematik Grubu: Muammer Volkan’dır. TAM MANASI Mukayyit olma : sahiplenme,göz kulak olma, Aysberg : Buz dağı, Araf :cennetle cehennem arasında bir yer, Alabora :Geminin yan yatması, Bahusus :Özellikle, üstelik, Baki : kalıcı Bakiye :Artık, artan, Barok :1600-1750 yılları arası klasik resim mimari eser, Baron :Soyluluk ünvanı, Çeri :Asker, Çemiş : kuru dut, 1 AĞUSTOS 2012 İBRETLİK SAYI: 32 Nevşehir Hacıbektaş Dergâhı sınırları içinde Yedi Ulu Ozan Büstü Yedi Ulular olarak anılan Ģairler: Fuzuli(16. yy.) ġah Ġsmail Hatayi (16. yy.) Kul Himmet (16. yy.) Virani (16. yy.) Yemini (15. yy.) Seyyid Nesimi (14. yy.) Pir Sultan Abdal (16. yy.) 'dır. Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı Merdan Aşkına Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan Aşkına Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela Meydan İçin Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali Süphan Aşkına Virani, 16. yy.'ın sonu ile 17. yy .başlarında yaşayan güçlü bir ozandır. Bektaşiliğin ikinci piri Balım Sultan'dan el almıştır. Bir süre Necef-i Eşref de Hz. Ali Türbesi'nde türbedarlık, babalık yapmıştır, (1587-1618) yıllarında İran'da saltanat süren Şah Abbas'la görüşmüştür. Anadolu'nun birçok yerlerini ve daha sonra da, Bulgaristan'da Deliorman ve Debruca'yı dolaşmıştır. Necef’ten dönüşünde, Deliorman yöresinde bulunan Demir Baba tekkesini ziyaret etmiş ve ondan bilgilenmiştir. Demir Baba, soy zinciri itibariyle Peygamber'e ulaşır. Demir Baba Velâyetnamesi’nde de söz edildiği üzere, Virani, Arapça, Farsça bilen güçlü bir şairdir. "Virani Baba Divanı'' ile ''Virani Baba Risalesi''adlı basılmış eserleri günümüze kadar gelmiştir, Özellikle Hz. Ali'yi öven, On iki İmam'ı dile getiren coşkulu methiyeleri vardır. 1935 senesiydi. Atatürk’ün Çanakkale’ye geleceği rivayetleri dolaşıyordu. O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi, memleketimizin de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma baş göstermişti. Bu hal karşısında bütün Museviler mallarını, mülklerini satarak yolculuğa hazırlanıyorlardı. Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna göre Filistin’e gitmek istiyorlardı. İşte bu sıralarda “Atatürk Çanakkale’ye geliyor,” dediler. Çok sevindim. Çünkü Atatürk’ü hiç görmemiştim. Heyecanla Atatürk’ün geleceği Balıkesir Caddesi’ne dikildim. Bu esnada yanımda bulunan birkaç Yahudi’nin fısıltı ile pek hararetli olarak konuştuklarını gördüm. Alakadar olmaya vakit kalmadan karşıdan birkaç otomobil göründü. “Atatürk geliyor,” sözü yeniden ağızdan ağza dolaştı. Halkın “Yaşa, varol!” nidaları arasında Atatürk otomobilinden indi. Alkışlar devam ediyor, o da halkın arasında ilerliyordu. Garip bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince hafif bir duraklama yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı selamlıyordu. Tam bu esnada yanımda bulunan ve biraz evvel fısıltı halinde, fakat hareketli konuşan Yahudilerden biri, ileriye doğru yürüdü ve Ata’nın önüne atıldı. Muhafızlar mani olmak istedi. Atatürk “Bırakın gelsin!” dedi. Bu Musevi vatandaş, Atatürk’ün önünde ellerini açtı, omuzlarını Gel Dilber Ağlatma Beni Gel Dilber Ağlatma Beni Dilinde canan olubdur yukarıya kaldırarak, “Paşam bizi kovuyorlar. Gel Dilber Ağlatma Beni Şah-ı Dilinde canan olubdur Biz ne yapacağız?” Merdan Aşkına Sücudum sacidim insan olubdur Dü Cihanın Ranimasi Şiri Yezdan dedi. Vücudum şehrine Şahı-muhakkak Aşkına Atatürk bu şekilde önüne atılan bu adamın Bilin ki fazl-ı Hak Yezdan olubdur Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela ne demek istediğini Meydan İçin Gönül didara karşı ol sebebden Lütfedip Bağışla Cürmüm Ali ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna Süphan Aşkına Ayrılmaz Vallahi hayran olubdur rağmen sordu: Virani dervişe lütfetti Haydar - Sen kimsin? İmam Zeynel Abidin'in Abina Erişti üçlere Selman olubdur. Umdumusa - Ben paşam, Çanakkale Musevileri’nden Arayıp Özünde Bakiri Buldunusa Avram Palto. Ceddin Evlad-I Muhammet Cafer'i - Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu? Bildin İse İstemem alemde gayrı meyvayı Polis mi? Rahme Gel Ol Şah-I Merdan Ali Ümran Aşkına Jandarma mı? Bana söyle. İstemem alemde gayrı meyvayı Tadına doyulmaz balımdır Ali Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı. Seyit Musa'yı Kazım'dır Ehl-İ Beytin İstemem eşyayı verseler dahi Biraz sonra kendini Serveri Kokmazam sünbülü gülümdür Ali Cani Aşkı Nuş Edenler Müpteladır toparlayarak cevap verdi: Ekseri - Hayır paşam, halk kovuyor. Ali'mdir kadehim Ali'mdir şişe Sahi Şehidi Horasan İmam Rıza'dan Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, Beri Ali'm sahralarda morlu menekşe Müptelayı Merhamet Kıl Kalb-İ gülümsedi. “Halk Ali'm dolu yedi iklim dört köşe Viran Aşkına Ali'm saki Kevser dolumdur Ali isterse beni de kovar,” dedi ve yürüdü. Ali vahid şah-ı Resul kibriya İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva Büküldü kametim dalımdır Ali SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYFA 8 SAYI: 32 MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb. [email protected] EMREDERSİNİZ KOMUTANIM! Yakın geçmişin kanayan yarası, Suriye’nin uçağımızı düşürmesinde aklım bir noktaya takılı kaldı. Meslekte yaşadığım günler gözümün önüne geldi... Bizdeki görev anlayışını, askerlik mesleğinin temel özelliğini ve işleyişini kısa da olsa analiz ederek sizlerle paylaşmak istedim: Son dört yılda hukuk üzerinden, özel yetkili mahkemeler aracılığı ile Silahlı Kuvvetlerin yaptığı veya teşebbüs ettiği rejime karşı tutum ve davranışla yüzünden , henüz kesinleşmemiş mahkeme kararlarıyla hüküm altına alınmasa bile, 400’e yakın general, subay tutuklu olarak cezaevlerinde bulunuyor. Emekliler kendi özgür iradeleriyle hareket etmişlerdir; onlara söyleyecek sözüm yok. Ama, muvazzaf olan,halen görevdeki general ve subaylar “Ergenekon”,”Balyoz”,”Andıç”,”28 Şubat”’a kendilerine verilen bir “emir”le bulaşmışlardır.Bu emir, üst makamların yazılı veya sözlü direktifleridir.Bunun yegane sorumlusu da “Komutan” dır.Genelkurmay’da, 1. Başkan veya 2. Başkan,Kuvvet Komutanlıklarında Komutan veya kurmay başkanı,Ordu Komutanlıklarında da Ordu komutanları yegane sorumlu kişilerdir. Gel gör ki bu kişiler öne çıkarılıp, öncelikle sorgulanmaları gerekirken, verilen emre itaat eden hemen herkes sorgulanır olmuşlardır. Oysa askerlik mesleği emretmek ve emre mutlak surette itaate dayalı bir meslektir. Emir verildikten sonra verilen emir hakkında görüş beyan etmek, mütalaada bulunmak mümkün değildir.”Şu gün toplantı yapılacaktır. Toplantı gündemi şudur. Şu kişiler şu konularda hazırlık yapıp bilgi arzında bulunacaklardır”denildiğinde iş bitmiştir. Gideceksin, sıran geldiğinde kalkıp konuşacaksın, konuşmamak, bir şey söylememek söz konusu olamaz. Gelelim Suriye Konusuna: Suriye hava Sahasına girdiği, bu nedenle Suriye tarafından düşürüldüğü söylenen keşif uçağımızın iki pilotunun durumu da aynıdır. Onlar da askerliğin o temel kuralının kurbanı olmuşlardır! O kural vazgeçilmez kuraldır. O kural ihmal edilirse mesleğin adı askerlik olmaktan çıkar. Biz askerler, “kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak surette itaat edilmesine koşullandırılmış insanlarız”Amirlerimize vermemiz ve hepimizin bir astından istediği en güzel cevap “emredersiniz Komutanı”dır. Bu iki pilot, bir yüzbaşı ve bir üsteğmen arkadaşımız, aldıkları görev sonrası,”Komutanım, burası Suriye Hava sahası, oraya girmememiz lazım, girersek n’olur, n’olmaz bizi düşürürler, son gelişmeler yüzünden Türkiye –Suriye ilişkileri gergin ...”dememişlerdir. Şimdi bu durumda iki şehit imimin şehit olmalarına neden olan gerçek sebep nedir? Onlar oraya kendi isteklerine göre mi gidip keşif yapmak istediler? Ne yapacağız şimdi? Bu olaya sebep olan bu riski göze alan gerek siyasi, gerek askeri kişileri hiç araştırıp soruşturmayacak mıyız? Uludere’de emri kim verdi diye çırpınıp durduk. Ama Suriye’nin düşürdüğü uçak konusunda bu keşfe kim emir verdi konusunu hiç masaya yatırmadık. Kim, çık git Suriye sınırları içinde şunları, şunları tespit et dön dedi? Öyleyse bu durumlardan şu sonucu çıkaracağız: Hukuk içinde kalacağız. Başkalarının bize yapmalarına müsaade etmediğimiz şeyleri biz de onlara yapmayacağız. Muhataplarımızı iyi analiz edeceğiz. Yaptığımız olay nereye varır, karşımızdakinin arkasında kimler var, kimlerin menfaatine halel gelir... Bunları iyi tartıp düşüneceğiz. Ona göre astlarımıza emir vereceğiz... Birde vereceğimiz emir ciddi bir risk taşıyorsa, can ve mal kaybı söz konusu ise çok daha dikkatli olacağız. Karşı tarafı küçük görmeyip, beklenmedik karşılıklara hazırlıklı olacağız. Bunlar olmazsa en hafif ifade ile “ele güne karşı rezil oluruz”. VAKTĠ GELEN FĠKRĠ KĠMSE DURDURAMAZ. Mustafa Necati AHMET YOZGATLI -Buraya gonuşmaya mı geldiz namaz gılmaya mı? Benim namazımı bozdurman haaa Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. diye bağırırdı. Diğeri kişide Anahtargilin Etem Ami .Etem ami kısa boylu zayıf biri idi.Askerlik Şubesinden Cumhuriyet İlk Okuluna doğru giden yol üzerinde otururlardı.Tiyatrocu Dümbüllü İsmail’in yeğeni olduğunu söylerlerdi.Etem Ami camide mevlit okunduğunda şeker dağıtırdı.Mevlit şekerleri kağıt külah içerisinde peynir şeker ve akideli şeker olurdu.Akideli şekerleri daha çok severdik.Bazı çocuklar bir külah fazla şeker almak için şeker aldıktan sonra yerlerini değiştirip başka bir safa geçip bir daha almak isterlerdi ama Etem ami bunu asla yutmazdı onu kandırmak imkansızdı şeker verdiği adamı unutmaz onu boş geçerdi. ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANI Çocukluk yıllarımda Divriği’deki ramazan günlerimiz farklı idi. Herkesin birbirlerine karşı saygısı vardı. Hele de ramazan ayı daha da hoş geçerdi. Oruç tutan kişiler tutmayanlara karşı hoşgörülü,oruç tutmayanlarda tutan kişilere karşı saygılı davranırdı.İşin gerçeği de bu olması gerekmez mi? Çarşıda ramazan ayında oruç tutan kişilerin görüp de canı çeker diye açık olan lokantaların camları perde ile kapalı olurdu. Çocukluğumuzda teravih namazına çarşıdaki Kültür Camii ne giderdik. O günlerde unutamadığım iki kişiden söz edeceğim Çocukların hepsi en son safta kapı önünde olurduk . Çocukluk aklımızla camide rahat durmaz mutlak gülerdik. Birde bu kapı kenarında Tahir Ami olurdu.Tahir Ami Belediyede gece bekçisi olarak görev yapardı.Evi Söğütlükteki ziyaretin hemen altında ki aşağı yamingilin evinde otururdu.Dilsiz Aşov Ananın eşiydi. Biz güldüğümüzde her selamlayışta: -Ula eşşegoğlueşegler benim namazımı bozdurman haaa diye seslice söylenirdi. Sırf Tahir Amiyi kızdırmak için olmaz yaramazlıklar yapardık tabi namazı bitirmeden camiden kaçardık. Kültür Camii’nin üst katın da bayanlar teravih namazı kılardı.Bayanlar kısmından gürültü gelince Tahir Ami süpürgenin sapını yıkarı vurarak: 1 AĞUSTOS 2012 İrtibat: [email protected] SAYI: 32 Bunları yad ederken Mamiligilin Osman’dan bahsetmemek mümkün değil. Osman Cuma Namazlarında Kültür Camii’nde durur gelen kişilerin ayakkabılarını alır düzer çıktıklarında: -Aga ayakkabın der ayakkabılarını uzatırdı. - Aga eve yağ alacam bana para vermiyin mi? Derdi. Kimsenin ayakkabısını karıştırmaz 50-60 çift ayakkabıyı istisnasız hata yapmadan dağıtırdı. Ruhları şad olun memleketimin güzel insanlarının... SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 9 Arzu Karaca Ayçiçek DAĞIN ARDI ,ÖZLEM VE BENDE KALAN Gidenlerin ardından hiç bir boşluğun dolmadığını henüz bilmediğim yaşlardaydım. Çocuktum, dağların ardını çok merak ederdim. Orada masal kuşlarının olduğunu, orada çok başka bir dünya olduğunu düşünürdüm. Daha doğrusu, sonsuzluğu, kapalı kapıların ardını, duvarların içini, kuytu yerlerdeki derinliğin gizemini ve kapalı olan her şeyi merak ederdim. O çocuk hâlâ büyümedi ve masal kuşları da dağın ardında duruyor hâlâ. Bazen içimden geçenleri sesli konuşmak isterim. Sonra kendimi frenlerim birden. Tanrının bize çizdiği sınırları aşmak, dağları, nehirleri aşmak gelir içimden. Tanrı bize de kanat taksaydı keşke diye düşünürüm. Sonra Tanrı’ya kızarım insanları neden eşit yaratmadığı için. Neden ‘engelli- engelsiz’ neden ‘güzel- çirkin’ neden ‘iyi-kötü’ neden ‘varsıl-yoksul’ gibi...sorularla dolar kafamın içi.( Bu soruların yanıtını yıllar sonra öğrenmiştim). Bütün bunları düşünürken, beynimin içinde yanmalar olur. Sonra telaşlanırım, ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilemem. Bazen de bir yolculuğa çıkarken içimi tarifsiz hüzün kaplar. Yanıma alacağım kitapları, giysileri önceden hazırlar, sonra da unuttuklarımı birer birer koyarım valize. Sonra odanın ortasında bir süre düşünürüm boş gözlerle. Gitme vakti geldiğinde durur bir daha bakarım odaya, eşyalara. Kitaplığın raflarını sırayla gezer gözlerim. O güne değin göremediğim, fark edemediğim incelikleri görürüm o an. Meğer ne kadar değerliymiş ve ne kadar anlamlıymış benden iz taşıyan eşyalar ve evin her köşesi. En son ayaklarımdaki bir çift terliği çıkarıp düzenli ve özenle koyarım vestiyerin üzerine. KONUK YAZAR DĠVRĠĞĠ'DEKĠEN BÜYÜK FESTĠVAL “ÇAMġIH TÜRKÜLERĠFESTĠVALĠ” Ozanlar diyarı olarak da bilinen ÇamĢıh beldesi yıllardan beri Divriği de Festivaller yaparak ilçemizde en büyük festival yapan belde unvanını taĢımaktadır. Bu yılda 19. HÜSEYĠN ABDAL VE ÇAMġIH TÜRKÜLERĠ FESTĠVALĠ oldukça geniĢ katılım ve coĢkuyla tamamen ÇamĢıhlı ve Divriğili sanatçılar sahne almıĢ çok beğenilmiĢtir. Bu yazımda Yeni Divriği internet gazetenizde hem ÇamĢıh Hüseyin Abdal Derneğini hem debeldeyi sizlere tanıtmak istiyorum. Bilindiğigibi 1996 yılından beri aktif olan derneğimizin genel merkezi ÇamĢıh Hüseyin Abdal Cemevi kompleksi içindedir. Hüseyin Abdal Türbesinin ÇamĢıh’ına naklinden sonra ÇamĢıh’ta bir devrim baĢlatılmıĢ ÇamĢıh halkı köylerdeki evlerini ya yenilemiĢ ya da yeni binalar yaparak ÇamĢıh köylerinin modern köy görünümüne kavuĢmasına katkı koymuĢtur. Bu süreç ulu büyüğümüz Hüseyin Abdal Sultanın buraya gelmesi ve duyarlı insanların ona yürekten duyduğu sevgi ve saygının gösterilmesiyle baĢlayan bir süreçtir. ĠLKLERĠ YAġAYAN ÇAMġIH Derneğimiz1996 yılından beri ÇamĢıh’ta festivaller düzenleyerek köylülerimizin birlikteliği, dostlukların tesisi, gençlerin kaynaĢması, akrabaların birbirini tanıması, hoĢgörü ve kardeĢliğin pekiĢmesini sağlamıĢtır. Bu kaynaĢmaya Divriği, Kangal, Zara köylerini de davet ederek ortak etmiĢtir.1996 yılından sonra ÇamĢıh ve çevre köyleri doluluk yaĢayarak yaz aylarını köylerinde geçirmeye baĢlamıĢ bu güzellik günümüze değin coĢkuyla gelmiĢtir. Dolaysıyla Divriği esnafına da maddi kaynak sağlamada ÇamĢıh halkı ön sıraları almaktadır.ÇamĢıh köyleri hep ilkleri yaĢamıĢ bölge köylerine örnek olmaya devam eden bir beldedir. Divriğiköyleri içinde ilk ozanlar ÇamĢıh’ta çıkmıĢ Alevi deyiĢleri, gelenek görenekleri ozanlarımız tarafından TRT de programlar yapılarak tanıtılmıĢ ve yaĢatılmıĢtır Ġlk Orta okul ÇamĢıh’ta yapılmıĢtır. Divriği’de ilk Cem evi ÇamĢıh Hüseyin Abdal Cemevi olması özelliği de taĢımaktadır.Ġlk Festival Divriği de HÜSEYĠN ABDAL VE ÇAMġIHTÜRKÜLERĠ FESTĠVALĠ dir.Ġlçemizde ilk defa 1996 dan beri köyler yenilenmiĢ çevre köylerinde yenilenmesine ve doluluk yaĢanmasına vesile olmuĢtur. Derneğimizin çalıĢmaları sonunda 32 km asfalt yol yapımı ile Divriği ilçesinin en uzunasfalt alan beldesi olmuĢtur. Son olarak geçen yıl Cem evimize kadar da yollarda asfaltlanmıĢtır. 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 İrtibat: [email protected] Bir şehri, bir evi ve uzun yıllar paylaştığın odayı ve eşyaları üç günlüğüne de olsa bırakıp gitmek ne kadar zormuş meğer. Bütün bunları yaşarken bir de özlenen olmak duygusunu düşünürüm. ‘Özlenen’ olmak, yokluğunun farkedilmesi nasıl bir duygu onu bilemiyorum. Işte o zaman, tek başıma oynadığım bir oyun oluyor hayat. Işte tam da onlardan birini yaşıyorum. Otobüsün penceresinden dışarıya bakarken, ardımda bıraktığım evde zaman durdu sanıyorum. Ya da bunun tersi. ‘iyi ki gitti. Oh be, ne kadar özgürüz! Kirlettin diyen yok, şunu getir, bunu götür diyen yok... İç denizimde dolup dolup boşalıyorum. ‘merak etme, döndüğünde her şeyi bıraktığın gibi bulacaksın. Sen yokken de nehir akmaya devam edecek’ diyen bir ses yankı yapıyordu kulaklarımda. Özlenmek neydi? Kendin için bir boşluğu doldurmak mı? Yoksa bir çatlağı kendiliğinden kapatmak mıydı yoksa? Içimden geçenleri yalnızca rüzgâr okuyordu. Kelimelerin çarmıhına gerilip duruyordum. Kelimeler bazen ilmek oluyor, bazen kördüğüm oluyordu göğüs kafesimde. Içimde yanan mumun eriyip söndüğünü kimse görmüyordu. Içimdeki fırtına bir an duruyor. Dağın ardını ve masal kuşlarını düşünüyorum yine...Gülümse, diyordu içimdeki çocuk. Hadi gülümse. Bak, masal kuşları mektup dağıtıyor sevdiklerine. Mor menekşeli bahçelerde gezinmek istedim bir an. Otobüs hızla ilerliyor. Toprağın karnı alabildiğine dolu. Uçsuz bucaksız tarlalardan geçiyoruz. Filize durmuş, şımarık çocuklar gibi birbirleriyle fısıldaşan yüzlerini güne dönmüş aygünaşıkları (ayçiçeği). Içimdeki yalnızlık duygusunu bastırmak istiyordum. Gözlerim acıyordu. Özleyen bir insanın gözleri acır en çok. Özleyen bir insanın içi kurt girmiş elma gibidir. Dalından düşen güneş rengi yapraklar gibi sallanır sağa sola. Sonra sürükler rüzgâr onu. Sahi özlem neydi bende? Gidip de dönememek mi, yoksa dönmek isteyip de görememek mi? Belki bir güz, belki de bir sızıydı ayrılıkla başlayan. (?) (DEVAMI Sayfa 10’da) DİKLENMEYİN AMA DİK DURUN! Meralarımızda yetiĢen keklik, tavĢan, bıldırcın ve yaban hayatını katleden avcılara daimiyasak getirterek ÇamĢıh bölgesi devlet avlağı statüsüne çıkartılmıĢtır. DĠVRĠĞĠDEBĠR ĠLK DAHA “ 2 TEMMUZ 1993 MADIMAKġEHĠTLERĠ ANITI” Divriği’de bir ilke daha imza atarak 1993 yılında hunharca yakılan33 insanımıza ait yüzyıllara taĢınmasını istediğim anlamlı, kaliteli ve görkemli bir anıt yaptırdım.2 yıldır üzerinde çalıĢtığımız anıtı ÇamĢıh’lı Mermer Ustası Battal KarakuĢ iĢçiliğini üstlenerek yapıp teslim etmiĢtir. Bu güzel anıt 22.Temmuz.2012 tarihinde Festivalimizle birlikte açıldı. Festivale güzellik katarak damgasını vuran ANIT AÇILIġI görülmeye değerdi. ġehit annelerinin kurdeleyi kesmesi, gözyaĢları ve ağıtlarla açılması yüreklerimizi burktu. AçılıĢa katılan her konuğun duygulu anlar yaĢadığı ve ağladığı görüldü. Neden ÇamĢıh’ta 2Temmuzda katledilen 33 cana ait anıt yaptırdım anlatmak istiyorum. 1993 yılından beri Alevi toplumu yangın yerini yol eyledi. Her yıl temmuz ayının 2. günü toplanıp Madımak oteli önünde isteklerimizi dile getiriyoruz. BaĢlarda Madımak oteli restoranı ile kebap satıyor bu da canımızı daha da yakıyordu. Feryatlarımızı duyanlar nihayet orayı kamulaĢtırıp Kütüphane ve Kültür Merkezi yaptılar. Hâlbuki burasının utanç müzesi olması gerekmez miydi? ĠnĢallah sesimizi duyanlar olurda isteğimizi yerine getirir bu ızdırabı dindirirler. Bu anıt Madımakta yanan ÇamĢıh’lı 3 genç kızımızın anısına, orada yanan 33 canın aileleri ve tüm Alevi Camiasına, onları unutmamak ve geleceğe taĢımak adına yaptırdığım bir anıttır. Ben ÇamĢıh’ına her geliĢimde Handan Metinin, Gülsün Karababanın ve Gülender Akçanın gözü yaĢlı ailesini görüyor onlarla birlikte yaĢıyorum. Onların ızdırabına ortak olmakistiyorum ama yüreklerindeki acıyı benim ortak olmam dindiremiyor. Yaptırdığım bu anıt benim bu ailelere olan borcumdur. Bu anıt 2Temmuzda yanan 33 insana olan borcumdur. Bu anıt ÇamĢıhlılara ve Alevi Camiasına, Aydınlara, Laiklere, Cumhuriyeti sevenlere, Özgürlükten yana olanlara, bu ülkede dostça kardeĢçe hoĢ görüyle yaĢamak isteyen toplumlara olan borcumdur. Bu borcumu hiç kimseden maddi destek almadan gerçekleĢtirip ÇamĢıh Hüseyin Abdal Derneği yönetiminin korumasına teslim ettiğim içinde mutluyum. 2 Temmuz 1993 MADIMAK ġEHĠTLERĠMĠZ ANITI ÇamĢıh Hüseyin Abdal Cemevi kompleksi içindedir. Ali Haydar Yalçın DİVRİĞİ, DÜNYA KÜLTÜR MİRASINDA HAKETTİĞİ YERİ ALACAKTIR. SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 10 İrtibat: [email protected] SENEMANA KÖFTE Arzu karaca Ayçiçek’in yazısının devamı: (Hikaye) Yusuf, her gün işyerine giderken, son yüz metrelik mesafede, tesadüfen o bölgede yoğunlaşan lokantaların, kefelerin, pastanelerin arasından yürürdü. Bir gün, seyrek de olsa öğlen yemeklerini yediği, köşedeki kebapçı lokantasının camının biraz üzerinde, köşe ipleriyle gerilmiş, bir ilan panosu gördü: “Aspava Kebap’ta Senemana Köftesi”. Kim olabilirdi bu Senemana? Şimdiye kadar duyulmadık bir köfte ismiydi. Tatil yörelerine gidiş gelişlerde, özellikle Ege Bölgesinde değişik adlarla köfte yapan pek çok köfteciler vardı: “ Hünkar Köfte”, “Ramiz Köfte”, “Köfteci Yusuf” bunlardan birkaçıydı. Ama bu “Senem ana Köfte”yeni bir isimdi. Lokantacının yakını veya lokantada görev yapan tanınmış bir aşçının ismi olabilirdi?! Yusuf, tarihe meraklıydı. Senem ana’nın kim olduğunu en kısa zamanda öğrenmeliydi. O gün öğlene kadar çalıştıktan sonra, öğle yemeği için şirketin yemek yerine gitmeyip Senem ana Köftecisi ne gitti. Nasıl olsa tadacaktı, görür görmez merak etmişti, gecikmenin ne anlamı vardı! Köfteci dükkânında masaların tamamı henüz dolmamıştı. Göz aşinası olduğu Garson Onu uygun bir masaya buyur etti.”ağabeyciğim ne emredersiniz?” sorusu üzerine, “Şu ilandaki Senemana Köftesinden yemek istiyorum “dedi. Sonra ilave etti: NURAY ÖDEK Vefalı güzel dostlarıma benden çay:) ♥♥ Vefâ; arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.... Vefâ; dostluğun asaletine, verilen sözlere, kurulan hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; bir tebessüme bin gözyaĢı feda edebilmenin diğer adıdır. Vefâ; sevgidir. ġartsız, hesapsız, sonu olmayan bir sevginin ta kendisidir. Vefâ; ..sahipsiz kapanmayan bir yaradır. Bir Gönül Borcudur. “Nedir bu köfte, nerden çıktı, bir özelliği, bir hikâyesi var mı?” diye dükkânın en kelli felli garsonunu sıkıştırınca, Garson; “Abi tam bilmiyorum. Patronun annesi galiba” dedi. Bunun üzerine hemen kendi Annesi aklına geldi: Henüz kaybedeli altı ay olmuştu. Son beraberlikte ne güzel günler geçirmişlerdi: “Anne bugün iyisin, yürüyüşe çıktın galiba? Kimlerle karşılaşıp konuştun? Eczacı Tülin’e tansiyonunu ölçtürdün mü? Biliyorum para teklif ediyorsun almıyor. Yemeği de azalttığından bugünlerde ne de güzel kilo verdin farkında mısın?” sözlerine Annesi bazen tatlı, bazen küfürle dolu kızgın cevaplar verir, anne oğul ne güzel samimi vakit geçirirlerdi. Yusuf Annesi’nin aşırı kilosunu dert ediniyordu ama, Annesi’nin bundan pek şikayeti yoktu. Rahmetli son günlerde TV kanallarındaki evlendirme programlarına merak salmıştı. Kim kiminle evlenmek istiyor; birbirlerine münasipler mi? Bunları çokça merak ediyor, çoğu kez evlenmek isteyen kadınlara gıyaben: “Allah canınızı alsın. Takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, kendinizi beğendirmek için sabahın köründe çıkmış nerelerden gelmişsiniz” derdi. Kalabalığın içinde yalnızlığımın bir anlamı olmalıydı. Böyle tek başıma duruşumu ben seçmemiştim. Birileri benim adıma karar vermiş gibi hayatın eşiğinde öylece bekliyordum. Kendimle öyle doluyum ki, başka bir şeye yer yok. Bir ara durdum. Gelincikleri seyrediyorum, mavi mor, sarı çiçekleri. Işte biz varız ya, der gibi bir ses duyuyorum. Gülümsüyorum. Dalıp gidiyorum. Uzun bir yolculuğa çıkıyorum kalbimde. Benim kalbimin ülkesinde sınır yok. Keşke şu çiçeklerden biri olsaydım. Ressamlara konu olurdum belki. Ya da yoldan geçen biri başını çevirip bana bakardı gülümseyerek. Susarken kendi kendimi cezalandırıyorum. Içime çekiliyorum. Her şey anlamını yitiriyor bir anda. Neyi özlediğimi, neyi düşündüğümü unutturuyor, üzerini örtüyor yalnızlığım. Hiç üşümüyorum. Hiç yanmıyorum sıcaktan. Otobüs birden durdu. Unuttuğum bir şeyi hatırlar gibi hızla kalktım ayağa. Etrafıma baktığımda herkes oturuyordu yerinde. Utanıp geri oturdum yerime. Yanımdakiyle göz göze geldik birden. Gülümsedi. Ben de gülümsedim. Çok yorulmuş gibi bir ağacın dibinde oturup dinlenmek istedim bir an. Herkes gölgesini bir yerlerde unutmuş, arkasına bakmadan yürüyüp gidiyor. Aslında herkesin gövdesinde adım adım çukurlar oluşuyor farkına varmadan. Her çukurda bir acı birikiyor. Aradan uzun yıllar geçse de hiç bir yaranın üzeri kapanmıyor. Yalnızca kabuk bağlıyor o kadar. Zaman zaman o kabuğa pamuk bile değse kanıyor. Akşam yaklaşıyor. Siyah bir duman örtüyor tüm gördüklerimi. Gövdemde bir çukur kapanıyor. Bir acının daha üzeri ürtülüyor bu gün. Dışarıdaki kirliliği, iki yüzlülüğü, yapay gülüşleri düşündükçe, bir kez daha öpüyorum kendi yüreğimi. Neydi özlem? Özlem, gözlerimden havalanan kuşlardı o an. Güz hep ayrılıktı bende kalan. Evlenmek isteyen erkeklere de: HERġEY SENĠ SEVMEKLE BAġLADI Bir asırlık uykudan seni sevmekle uyandı yüreğim. Gökyüzüne düsen her yağmur tanesine seni yükledim Sırılsıklam sen olmak içindi niyetim.. SENI ÜFLEDIM RÜZGARLARA..KOKUNU SALDIM YOLLARA. Çiçeklere güllere seni aĢıladım Her NEFESIMDE SENI SOLUMAK ve KOKLAMAK ĠCINDĠ NĠYETĠM SOL ayağıma seni sağ ayağıma beni yazdım Yürüdüğüm her yerde SEN ve BEN olmak içindi niyetim ♥ SEN VE BEN ♥ “Gart horuz, bundan sonra evlenmek senin neyine. Git çocuklarının yanına birer ikişer ay kal. Torunlarını kucağına al, onları bir güzel sev, kokla. Bunlardan güzel ne var. Kızın evli ise hiç sorun yok. O pişirir sen yersin. Damatlar eski damat değil, kuzu gibiler. Kadınlarını seviyorlarsa kayınvalidelerinin, kayınpederlerinin bir dediğini iki etmiyorlar, saygıda da kusurları yok. Ben çok damat gördüm kayınpederi yanında ayak ayak üzerine bile atmıyor” derdi. Yusuf, Annesi’nin Televizyon da hangi programları merakla izlediğini bildiği için, akşam işten dönüşte, o gün kimlerin evlendiğini sorar.Bu konuda hoşça vakit geçirirlerdi. O yıl İzmir de Kızlarının yanında iki ayı geçirdikten sonra; oğlunun İstanbul’daki evinde de bu tatlı günler maalesef pek uzun sürmedi. İki ayı İstanbul’da tamamlamak üzereydi ki bahar iyiden iyiye gelmişti. Anne’nin geceleri uykuları kaçıyordu. O bahçe, bağ ne durumdaydı? Her yıl gecikmeden, komşulardan geri kalmadan bahçe süpürtülür, asmalar budatılır, sulama kanallarının dolan arkları temizlettirilir, kurumuş elma, kaysı, kiraz ağaçlarının kuruyan dalları budattırılırdı… Bunları yaptırmanın zamanı gelmiş de geçmişti bile… DEVAMI GELECEK SAYIDA 1 AĞUSTOS 2012 SAYI: 32 SAYFA 10 ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50
arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük
baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği
Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
İki hafta önce İmralı’ya giden “özel ulaklar”, dönüşlerinde oradaki
iblisin “Meclis yazın da çalışsın” direktifini ilgililerle paylaşmışlardır.
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55
ekonomik tedbir olarak, kışın bu yerlerde yakılan kömür
masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu
hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8
inşa edilen hastanenin tamamen hasta katı olarak inşa edilen, her
hasta başında O2 ve gerekli donatımları yapılmış 47 yataklı katı da
Divriği’deki tüm aile hekimliklerinin buraya taşınması dolayısı...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6
yapı ve teçhizatlanma gerekse öğretim eleman ihtiyacı
olarak güçlendirilmesi gerekmektedir. Divriği dışında
yaşayan hemşehrilerimizden bazıları Divriği’ye önemli
yatırımlar yaparak kamuya bağışlamı...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31
masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu
hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12)
arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük
baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği
Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44
arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük
baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği
Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...