Köy-Koop Haber Gazetesi 55. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 55. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi HAZİRAN 2016 Yıl:5 Sayı:55 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ FAO’nun 30. Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı Antalya’da Yapıldı »» 4-6 Mayıs tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen bölgesel konferansın önemli iki gündem maddesini “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile “2016 Uluslararası Bakliyat Yılı” oluşturdu. 2 yılda bir yapılan ve 53 ülkenin bakan ve delege düzeyinde temsil edildiği Konferansta ayrıca gelecek iki yıllık dönemde dikkate alınacak bölgesel öncelikler ve sorunlar masaya yatırıldı. Antalya’da üç gün süren FAO 30. Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı’nın ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik ve FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva ortak basın toplantısı düzenledi. ‘Tarım arazileri hızla yok ediliyor’ Dünyada 800 milyon aç insanın yaşadığını anımsatan Çelik, “500 milyon da obez insan yaşıyor. Bir yanda sefahat bir yanda sefaletin olduğu bir dünya var. Yapılan projeksiyonlara göre, 2050 yılında oluşacak nüfusu beslemek için tarımsal üretimin yüzde 60 artması gerekiyor. Ancak dünyada tarım arazileri yok ediliyor. İki saniyede bir futbol sahası büyük- 6. Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi Ankara’da Yapıldı »» 6'ıncı Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi Ankara'nın Kazan İlçesi'nde 4-6 Mayıs 2016 tarihleri arasında gerçekleşti. lüğünde, 7 dekar tarım arazisi yok oluyor. Eğer gelecek nesiller için sürdürülebilir gıda arzını sağlayamazsak dünyamız kitlesel insan göçlerine sahne olabilir.” dedi. FAO’nun 2030 küresel gündemiyle uyumlu olması ve amaçlarını uyumlaştırmasının en cesaret verici konu olduğunu ifade eden FAO Genel Direktörü Silva da katılımcı ülkelerin BM tarafından belirlenen 17 hedefe ulaşmak için iş birliği yapacağını söyledi. Silva, küresel mülteci sorununa ilişkin de FAO’nun destek verdiğini, insani konularda önemli rol oynadıklarını ifade ederek, Türkiye’ye mültecilere kucak açtığı için teşekkür etti. » Syf 16’da Köy-Koop Kastamonu Birliği Genel Kurulu Yapıldı 2016 Yılında Verilecek Tarımsal Desteklemeler Belli Oldu Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Yener ATASEVEN’in, 1 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak üzere 05.05.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlan 2016 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin aktardığı detaylı bilgileri bu sayımızda sizlerle paylaşacağız. » Syf 12’de »» Burdur Mehmet Akift Ersoy Üniversitesi Gıda Topluluğu tarafından 25 Mayıs 2016 tarihinde “Süt Sektörü Nereye Gidiyor” başlıklı bir panel düzenlendi. Veterinerlik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe; Köy-Koop Başkanı Yakup YILDIZ, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil ÖZCAN, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Oktay DARCAN ve Duranlar Süt İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman DURAN konuşmacı olarak yer alırken, Burdur Vali Yardımcısı Bülent UYGUR, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem KORKMAZ, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet KARACA, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. » Syf 6’da Toprak Analiz Desteği Kaldırıldı »» Genel Kurul, 14 Mayıs 2016 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü toplantı salonunda gerçekleşti. Genel Kurul’da, orman köylüsünün düşük fiyatlarla üretmek zorunda bırakıldığını vurgulayan, Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, “Orman Bakanlığınca son yıllarda uygulanan ormancılık politikalarının orman köylüsü ve kooperatiflerimize son derece olumsuz yansımaları olmuştur. Verilen üretim birim fiyatları, dikili satış uygulamaları ve ya- A.Ü. Ziraat Fakültesi öncülüğünde ve Kazan Belediyesi’nin ev sahipliğinde, 21 üniversiteden 450 ziraat mühendisi adayının katılımıyla gerçekleşen kongrede; Türkiye'deki yaşanan tarımsal sorunlar, tarımdaki çok başlılık masaya yatırılarak, çözüm önerileri tartışıldı. 2 gün süren kongrede, 7 oturumda 27 sözlü, 110 poster bildiri sunuldu. » Syf 5’de “Süt Sektörü Nereye Gidiyor?” pılan mevzuat düzenlemeleri tümüyle orman köylüsünün ve kooperatiflerinin aleyhine gelişmiştir.” dedi. » Syf 11’de »» Bakanlar Kurulu’nun 2016 Yılı Tarımsal Destekleme Kararnamesi ile mazot ve gübre desteği birleştirilirken, gübre desteği için şart koşulan toprak analiz desteği kaldırıldı. CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vererek konuyu meclis gündemine taşıdı. Bozkurt, toprak analizlerinin tarımsal destekleme için şart koşulması sonrası, bu alanda faaliyet göstermek üzere çok sayı- da laboratuvar kurulduğunu, desteğin kaldırılmasıyla ülke genelinde yetkili 300’e yakın laboratuvarın büyük çoğunluğunun, mali sıkıntı yaşayan çiftçilerin toprak analizi için ücret ödememesiyle birlikte kapanacağını ve çalışan binlerce kişinin de işsiz kalacağını belirtti. » Syf 5’te Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Erol AKAR Kooperatiflerin Sınıflandırılması Tarım Zehirlerinden Kaçınmanın 6 Yolu Üretici Örgütlerinde Kaynak Sorunu » Syf 2’de » Syf 5’te » Syf 9’da Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Mehmet SEVER Batuhan SARICAN Bu Ülkenin Gen Kaynaklaına Sahip Çıkmak Kooperatiflerde Genel Kurul Süreci -II- Emiliano Zapata ve Pancho Villa » Syf 4’te » Syf 7’de » Syf 18’de Tevfik Fikret CENGİZ Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT Geleceği Tahmin Edemezsiniz Ama Planlarsınız İnanç » Syf 20’de » Syf 16’da Tarımsal Üretici Örgütlerinde Kadının Rolü » Syf 15’te 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 20/06/2016 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri23/06/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı Mayıs 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen 01/06/2016 Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı 23/06/2016 Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 24/06/2016 01/06/2016 1-15 Haziran 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 24/06/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri27/06/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi 27/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen 01/06/2016 Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı 27/06/2016 Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim 30/06/2016 Formu (Form Ba) 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim 30/06/2016 Formu (Form Bs) 01/06/2016 6552 sayılı Kanunun 73. maddesi hükmü uyarınca ödenmesi gereken 30/06/2016 10. taksit ödemesi 01/06/2016 Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi 30/06/2016 KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Dr. Özdal KÖKSAL • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Dr. Neşe N. TOPRAK • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Doç.Dr. Yener ATASEVEN • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Ünal ÖRNEK • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Erol AKAR • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ SA M LA AÇLI KOO P RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. ER V E D İ Ğ E R TA K RK IN MA LİKLERİ M E L Bu sınıflandırma, ekonomik teori dikkate alınarak, bilimsel temellere dayandırılmak istenen bir sınıflandırma denemesidir. Kooperatifler için çeşitli tanımların yapıldığı bilinmektedir. Ancak hangi tanım ele alınırsa alınsın, kooperatiflerin ekonomik analizlerinde kullanılabilecek iki öge gözlenmektedir. Bunlar bir yanda ortak amaçlarını gerçekleştirebilmek için işbirliği yapan ekonomik birimler, öte yandan piyasa ile ilişkiler kurarak, stra- 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait İlan ve Reklâm Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 20/06/2016 BİR 4. Ekonomik Faaliyet ile Ortaklık İlişkilerinin Kombinasyonunu Dikkate Alan Sınıflandırma 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintisi 15/06/2016 Bildirimi ve Ödemesi F Kooperatiflerde kullanılan diğer bir sınıflandırma ölçütü de “üyelerinin sosyo-ekonomik statüleri” olabilir. Bu sınıflandırma türü, girişim ile ortaklar arasındaki faaliyetlerden veya ticari ilişkilerden kaynaklanan güçlükleri gidermeye çalışır. Ortaklarının sosyo-ekonomik statülerine göre kooperatiflerin sınıflandırılması şöylece örneklenebilir: · Çiftçi kooperatifleri, · Balıkçılık kooperatifleri, · Esnaf (ve zenaat) kooperatifleri, · Tüketici kooperatifleri, v.b. Bu sınıflandırmada, nispeten homojen nitelikli sosyo-ekonomik ve mesleki grupların ortak ihtiyaçlarından hareket edilmektedir. Bu sınıflandırmaya karşı yapılan pek çok kuramsal eleştirilere rağmen, sosyo-ekonomik ve mesleki açıdan yapılan sınıflandırma, kooperatif çeşitliliğini zenginleştirmekte ve homojen toplumsal davranışları yansıtan yeni kooperatif tiplerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktadır. Öte yandan bu sınıflandırma ölçütü, temel bir toplumsal kümeden hareketle pek çok ölçütleri içeren sınıflandırma tipojilerinin üretilmesine katkıda bulunabilir. Buna rağmen bu sınıflandırma tipinde de bazı güçlükler bulunmaktadır. Örneğin, kooperatif grupların sosyal, ekonomik ve mesleki statülerini belirleyen ölçütleri her zaman belirlemek mümkün olmayabilir. 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 15/06/2016 İ AT Kooperatiflerin sınıflandırılmasında gözlenen ikinci ölçüt ise, ortakların faaliyetlerine bağlı işlevlerdir. Bu sınıflandırmanın özgül niteliği ortaklık ve faaliyet ikilemini içermesidir. Örneğin, ortaklarının girdisini temin eden ve/veya ortaklarının ürünlerini piyasaya süren tedarik ve pazarlama kooperatifleridir. Böyle bir sınıflandırmada mal ve hizmetlere göre de adlandırılarak alt kategoriler elde edilebilir. · Hububat, sebze, meyve, pamuk, v.b. pazarlama (işleme) kooperatifleri, · Gübre, ilaç, alet-ekipman, v.b. tedarik kooperatifleri, · Yapay tohumlama, ortaklaşa makine kullanım v.b. hizmetler kooperatifleri gibi. Böyle bir sınıflandırma toplumsal bir küme olan “kooperatif grup” ile ekonomik bir birim olan “girişim” arasındaki 3. Ortakların Sosyo-Ekonomik ve Mesleki Statülerine Göre Yapılan Sınıflandırma 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim 15/06/2016 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi KA 2. Ortakların Faaliyetlerine Bağlı İşlevlere Göre Yapılan Sınıflandırma ilişkileri esas almıştır. Bu sınıflandırmada, “ortaklaşa tedarik” yoluyla “işletme giderlerini azaltma” ve/veya “ortaklaşa işleme ve pazarlama” yoluyla “işletme gelirlerini yükseltme” amacını taşıyan bireysel girişimcileri ya da tüketicileri, kısacası “grup” ile “işletme” esas alınmaktadır. Burada kooperatif işletmeyi kurmuş bulunan kooperatif kümenin temel amacı, kullandığı girdi ile ürettiği ürünün piyasadaki fiyatının oluşumunu kendi lehine döndürme çabası vardır. Bu sınıflandırmada kooperatif örgütlerin ekonomik açıdan biçim, kural ve örgütlenme tipinin netleştiği ve kurumsal bir özellik kazandığı belirginleşmektedir. Ancak, bununla beraber pazar fonksiyonları yeterince belirginleşmemiş kooperatifleri (örneğin, üretim kooperatiflerini) bu sınıflandırma sistemi içinde göstermek pek mümkün değildir. 01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin 15/06/2016 Beyanı ve Ödemesi Ğİ • KÖY Kooperatif girişimlerin faaliyet alanlarına göre yapılan sınıflandırma, pratikte en çok gözlenen bir sınıflandırma şeklidir. Bu sınıflandırma tipinde, kooperatiflerin faaliyet gösterdikleri sektörler dikkate alınır. Tarım, endüstri, hizmetler, v.b. gibi birbirleriyle karşılıklı ilişkileri bulunan sektörler dikkate alınarak yapılan bu sınıflandırma oldukça basit bir sınıflandırma tipidir. Faaliyet alanlarına göre yapılan sınıflandırma, kooperatif kuruluşlarının özgül niteliklerini tam anlamıyla belirlediğini söylemek güçtür. Böyle bir sınıflama, kooperatiflerin bir mal ve hizmet üretim aracı olarak ekonomik açıdan ele alınıp, incelenmesini güçleştirmektedir. Öte yandan faaliyet alanlarına göre kooperatiflerin sınıflandırılması, farklı sektörlerde yer alan kooperatif girişimlerin birbirleriyle de karışmasına neden olabilmektedir. Örneğin, bir sebze konservesi yapan kooperatif girişimi; hem çiftçiler, hem sanayiciler veya tüccarlar, hem de tüketiciler kurabilir. Böyle bir durumda konserve işleyen bir kooperatif girişim hem tarım, hem endüstri, hem de tüketim kooperatifleri grubu içinde yer alabilir. Ancak, bu gibi sakıncalarına rağmen uygulamada “Faaliyet alanlarına göre kooperatiflerin sınıflandırılması” oldukça yaygın kullanılmaktadır. [email protected] 01/06/2016 16-31 Mayıs 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 09/06/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi RLİ 1. Kooperatiflerin Faaliyet Alanlarını Dikkate Alarak Yapılan Sınıflandırma Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN tejik noktaları ele geçirmek ve/veya bu noktalara baskı yapabilmek için oluşturulan kooperatif “girişim” dir. Bilindiği gibi ekonomik dolaşımın iki ana uç noktası vardır. Bunlardan birincisi insan ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin üretildiği işletmeler, ikincisi de bu mal ve hizmetleri kullanan tüketicilerdir. Ekonomi dilinde, mal ve hizmet üretilen birimlere “girişim”(firma, işletme) mal ve hizmetlerin tüketildiği birimlere ise “hanehalkı” denilmektedir. Hanehalkları genelde tüketim harcamalarını, sahip oldukları üretim faktörlerinin (emek, sermaye, toprak, girişim) gelirleri ile finanse ederler. Üretim birimi durumunda bulunan girişimler ise, ürettikleri mal ve hizmetleri hanehalklarına satar ve onlardan üretim faktörlerini alarak, mal ve hizmet üretiminde kullanırlar. Yani üretim faktörleri hane halklarının “kaynak” larını oluştururken, firmalar tarafından kullanılırlar. Hanehalkları da “kaynakları” olan üretim faktörlerinin gelirleri ile, firmaların ürettiği ve onların “kaynağı” durumunda mal ve hizmetleri kullanırlar (istihdam ederler). Yani hanehalkı için “kaynak” olanlar firma tarafından kullanılmakta, firma için “kaynak” olanlar ise hanehalkı tarafından kullanılmaktadır. Kooperatifçilik açısından bakıldığında, firma ögesi bireysel girişimciliği simgelemektedir. Kooperatif kurabilen ekonomik birimler (ögeler) “hanehalkı” ve “bireysel girişimciler”, ekonomik işlemlerde “kullanımlar” ve “kaynaklar” şeklinde ifadelerini bulurlar. Yani bir ekonomide “faktörler”, “mal ve hizmetler”, “transferler”, “borç ve teminatlar” ekonomik ögeler için “kaynak” ve “kullanım” olarak işlem görmektedirler. Bu duruma göre kooperatifleri iki ana küme altında toplamak mümkündür: a. Gelirlerini tahsil etme, etkileme ya da iyi kullanma için “hanehalkları” tarafından kurulmuş kooperatifler, b. İşletmelerin ihtiyaçları için“bireysel girişimciler” tarafından kurulmuş kooperatifler. Konu dikkatli bir şekilde incelenirse, serbest piyasa ekonomisi koşullarında bulunan bir insanın hem kaynak sahibi (emek, toprak, sermaye v.b.), hem de nihai mal ve hizmetlerin kullanıcısı olduğu görülmektedir. Bu ikili nitelik ölçütüne göre ekonomi teorisi açısından yapılan sınıflandırmada şu kooperatif tiplerinin ortaya çıktığı gözlenmektedir: 1) Bireysel ihtiyaçları tatmin için kurulan kooperatifler; · Tüketim kooperatifleri, · Eğitsel ve toplumsal amaçlı kooperatifler (konut kooperatifleri gibi), · Tasarruf ve kredi kooperatifleri, · Sigorta kooperatifleri. 2) Beraberce meslek icra etmek için kurulmuş kooperatifler; · Üretim kooperatifleri. 3) Bireysel girişimcilerin ihtiyaçlarını ortaklaşa gidermek için yine bireysel girişimciler tarafından kurulmuş kooperatifler; a. Üretim öncesine yönelik kooperatifler, · Tedarik kooperatifleri, · Hizmet kooperatifleri, b. Üretim sonrasına yönelik kooperatifler, · İşleme kooperatifleri, · Pazarlama kooperatifleri. c. Her iki grupla bağlantılı olarak faaliyet gösteren kooperatifler, · Kredi kooperatifleri. Kooperatifçi selamlarımla. Haziran-2016 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri maddeler halinde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. Her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bİ Kooperatifçilik konusunda genel bir düşünce oluşturmak her şeyden önce bir sınıflandırma işidir[1]. Bu nedenle kooperatifçiliği daha iyi anlayabilmek için kooperatifleri bir sınıflandırmaya tabi tutmak gerekir. Bu sınıflandırma gelişigüzel ölçütlere göre değil, kooperatiflerin amaçlarına, onları oluşturan ekonomik birimlerin kimliklerine, yani onların oluşmasında rol oynayan özelliklere dayanmalıdır. Kooperatiflerin sınıflandırılmasında farklı ölçütlerin dikkate alındığı gözlenmektedir. Fransız kooperatifçisi Claude VIENNEY, kooperatiflerin sınıflandırılmasında dört ölçütün bulunduğunu belirtmektedir. Bu ölçütler şunlardır: · Kooperatif girişimlerinin faaliyet alanları, · Ortakların faaliyetlerine bağlı işlevler, · Kooperatif ortağı olan kişilerin sosyo-ekonomik ve mesleki statüleri, · Ekonomik faaliyet ile ortaklık ilişkilerinin kombinasyonu. Şimdi bunları incelemeye başlayalım. Değerli Kooperatif Ortakları, Z »» “Kooperatifçilik konusunda genel bir düşünce oluşturmak her şeyden önce bir sınıflandırma işidir.” MUHASEBEDE BU AY E 2 KOOPERATİFÇİLİK Kooperatiflerin Sınıflandırılması Haziran 2016 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Recai PAÇİN Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Haziran 2016 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Haziran 2016 Köy-Koop Haber GÜNDEM Bu Ülkenin Gen Kaynaklarına Sahip Çıkmak »» Küreselleş(tir)me örtük adıyla sürdürülen yeniliberalizmin birçok saptırma ve yalanları vardır. Batı, üstünlüğünü sürdürmek, ancak aslında sömürgeciliğini meşrulaştırmak ve kendi ölçütlerini Doğu’ya kabul ettirmek için her türlü araçtan yararlanmakta, buna yardımcı olmak üzere Doğu’da ya da istilaya yöneldiği ülkelerde işbirlikçileri de kullanmaya devam etmektedir. Bunların kimileri arasında, Uygarlığın kökeninin Antik Yunan olduğu tezi, Dünya Haritası Saptanması, İstila yerine Keşifler Yalanı, Emperyalizm yerine Demokrasi Getirme Yalanı, Bilgi Çağı Aldatmacası Yalanı, Uygarlık Ölçüsü yerine Batı Kültürünün Egemenliği ve Ölçütlerinin Kabulü, Ekonomik Tetikçilik ile Yönlendirme gibi konular yanında Batı Gen Kaynakları Üstünlüğü ve Çevre Ülkelerinin Değerli Gen Kaynaklarına Sahip Çıkmak konusu sayılabilir. Batı Gen Kaynakları Üstünlüğü Yalanı Batı’da Sanayi Devrimi’yle birlikte bitki ve hayvan gen kaynaklarından kapitalist ölçülerde, salt miktarı artırma göz önünde tutularak yeni soylar ve hibrit soylar elde edilmiş ve edilmektedir. Çalışmalar, kamu, kamu+ tekelci şirketler ya da tekelci şirketlerce yürütülmüştür. Şirketlerin kimileri aynı zamanda ilaç üretimi de yapmaktadır. Elde edilen bitkisel ve hayvansal soylara yeni pazarlar bulmak için de, gelişmekte olan ülkelerin, Batı’nın istediği doğrultuda yönlendirmesi de gerekiyordu. Bu amaçla, bir kısmı Batı’da yetiştirilmiş ya da Batı’dan birçok araştırma bursu ve/ ya da destek sağlanarak Doğu bilimcilerinde, “yerli bitkisel soylar (tohumlar) ve hayvansal soyları (damızlıkları) ile artan besin talebini karşılamak olası olamaz görüşü egemen kılınmış”tır. Örneğin Türkiye’de ağırlıklı olarak 1950 yıllarından itibaren önce yerli soylar ile dışarıdan ithal edilen kültür soyları arasında bir melezleme çağı başlatılmıştır. Hatta pek çok yerde melezleme ile bile de yetinilmemiştir. Yerli soylar yok edilerek kültür soylar yaygınlaştırılmıştır. Bu durum, bitkisel üretimde en yüksek düzeyde sahneye konulmuştur. Günümüzde bunlara Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)’lar da eklenmeye çalışılmaktadır. Sonuçta, yerli gen kaynaklarının saf yetiştirme ve seçilim ile miktar ve kalitesinin iyileştirilmesi çalışmaları büyük ölçüde sekteye uğratılmıştır. Gelinen noktada, tohumculukta üretimin bir kesimi Türkiye’de de yapılsa bile yerli tohumlar yerine ilaç ve gübre bağımlısı kültür tohumculuğa dayalı bitkisel üretim egemen olmuştur. Damızlıkçılıkta da dışa bağımlılık sürdürülmektedir. Bununla birlikte, kimi bilimcilerin yerli bitki ve hayvan gen kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve kullanımı konusunda duyarlılıkları belki çok geç kalınsa bile umut verici olabilir. Ancak bu umudun yeşermesi, iki konunun gerçekleştirilmesiyle bağlantılıdır. Bunlardan birisi, siyasal erkin bu konudaki tutumu ve uygulamalarıdır. İkincisi ise, bilimcilerin konuya karşı gösterdiği duyarlılıktır. Bunlardan birincisi yeterince güçlü değildir, tam tersine çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle Türkiye Tarımcılığı, Batı’nın denetimine geçmiştir. Bununla birlikte, Türkiye’de 2006 yılında çıkan yerli tohum satışının yasaklanmasını öngören yasaya kar- Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu [email protected] şı bir avuç yurtsever kimi belediyelerin desteğiyle yerli tohumlara sahip çıkarak Tohum-Takas Günleri de düzenlemektedir. Etkinliklerde yerli tohumlar ücretsiz dağıtılmaktadır. Bu doğrultuda Prof.Dr. Tayfun Özkaya’nın emekleri dikkate değerdir. Çevre Ülkelerinin Değerli Gen Kaynaklarına Sahip Çıkmak Çevre ülkelerinin değerli gen kaynaklarına sahip çıkma ise emperyal Batı’nın başka bir görünümüdür. Yunanların gen kaynağı Türkiye’de olan “Zağar”” köpeklerini kendi ülkelerinin ırkı olarak göstermesi buna örnek olarak gösterilebilir. Uzun yıllardan beri Anadolu Köpekler üzerine bir hayvan bilimcisi düzeyinde çalışmalar yapan Türk Köpek Irkları Koruma Islah ve tanıtma Federasyonu Kurucu Başkanı Doğan Kartay, 27 Mayıs 2016 tarihli gazetelerde şunları söylüyor: “Zağarların gen kaynağı Anadolu’dur. İyi koku alırlar, insan dostu, zeki, cesur, çevik, hızlı, dayanıklı ve özgür ruhludurlar. Yunanlar onları İtalya, İspanya, İngiltere ve İskandinavya ülkelerine yüksek fiyatlarla satıyor. Bu bir kültür(gen) hırsızlığı. Devlet önlem almalı.” Kartay’ın son kitabı ise, ”Günümüze Ulaşan Ata Mirası Canlı Kültür Varlığımız Çoban, İz Sürücü, Kovucu Yerli Köpek Irkları’mız ve Türevlerinin Kökeni ‘’ Kartay’ın kutluyorum. Yurtseverliğin ne olduğunu bize gösteriyor. Yurtseverliğin bir ölçütü de kendi ülkesinin gen kaynaklarına sahip çıkan çalışmalar yapmak ve kamuoyunda farkındalık yaratmak değil mi? 'Kooperatifçilik Sempozyumu' Gerçekleştirildi »» Adnan Menderes Üniversitesi Kuyucak Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen “Türkiye’de Kooperatifçilik Sempozyumu” 9 Mayıs 2016 tarihinde Atatürk Kongre Merkezi Miletos Salonu’nda gerçekleştirildi. Sempozyuma, ADÜ Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Recai Tunca, Genel Sekreter V. Yrd. Doç. Dr.Mustafa Aslan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Kuyucak Kaymakamı Selami Işık, Kuyucak Belediye Başkanı Metin Ertürk, Kuyucak MYO Müdürü Yrd. Doç.Dr. Emin Kömürcüler, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Hay-Kop Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Ertürk, 25 Nolu Motorlu Taşıtlar Kooperatifi Başkanı Çağdaş Kocayiğit, akademik ve idari personel katıldı. İki oturumda gerçekleşen, Türkiye'deki kooperatifçiliğin çeşitli yönleriyle ele alındığı sempozyumun açılış konuşmasında Kuyucak MYO Müdürü Yrd. Doç.Dr. Emin Kömürcüler, Yüksekokulun Türkiye'de Kooperatifçilik Programı olan dokuz meslek yüksekokulundan biri olduğunu, okullarında 204 öğrenciye kooperatifçilik eğitimi verdiklerini belirtti. ADÜ Kuyucak Meslek Yüksekokulu’ndan mezun, 25 Nolu Motorlu Taşıtlar Kooperatifi Başkanı Çağdaş Kocayiğit, günümüzde faaliyetlerini devam ettiren kooperatiflerin, Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesi ve kalkınması açısından büyük önem arz eden işletmeler olduğunu, kooperatif işletmelerinin büyüme ve kalkınma açısından görevlerini yerine getirirken, Türk üreticisine ve tüketicisine katkılar sağladığını söyledi. Sorunların Çözümü İçin ‘Eğitim’ KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup Yıldız, Kooperatifçilik hareketi için eğitimli bir kadronun önemini vurgularken, “Öğrendiklerini hayata geçirecek bir kooperatifte çalışmayı hayal eden kooperatifçilik bölümünden mezun öğrencilerimizin, iş bulma konusunda büyük sıkıntılar yaşadıklarını biliyoruz” dedi. Yıldız, ülkemiz tarımı, hayvancılığı ve buna bağlı olarak kooperatif sayıları ve ihtiyaçları dikkate alındığında, bu okullardan mezun öğrencilerimizin sayılarına baktığımızda, tümüne iş bulma olanağı sağlanabileceğini düşünüyorum. Kooperatiflerimizin yaşamış oldukları zorlukları da göze alarak, istihdam başarılı çalışmalar yapan kooperatif kuruluşların, sosyal ve kültürel etkinliklerde de bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Bircan, Kooperatiflerin maddi kazancının yanında sosyal boyutunun da önemine değinirken, sempozyumun verimli geçmesi temennisinde bulundu. etmede ağır kaldıklarının farkındayız. Yaşanılan bu zorlu süreçte, eğitimli, donanımlı, profesyonel çalışanı olmayan bir kooperatifin de geleceği planlaması mümkün gözükmüyor. Köy-Koop olarak bu konuda üstümüze düşen görevin bilinciyle hareket ederek, mezun öğrencilerimize elimizden gelen desteği verme gayreti içerisindeyiz.” dedi. HAY-KOOP Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Ertürk, kooperatifçiliğin, sadece hayvancılık, tarım konusunda değil, taşımacılık, nakliyecilik, inşaat gibi çalışma alanlarında da faaliyet gösteren geniş yelpazeli bir disiplin olduğunu vurgularken, kooperatiflerin gerekliliğini ortaya çıkarması bakımından, düzenlenen sempozyumun önem taşıdığını ifade etti. Türkiye’de Kooperatifçilik Sempozyumu’na ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren ADÜ Rektörü Prof.Dr. Cavit Bircan, kooperatifçilik sorunlarının çözümünde eğitimle işe başlamak gerektiğini vurgulayarak, iyi yönetilen, halkın desteğini kazanan ve Açılış konuşmalarının ardından Kuyucak Belediye Başkanı Metin Ertürk’e, ÖR-KOOP Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Kapusuz’a, Lider Akademiden Ayşe Demirel Göle’ye, Emre Sulama İşletme Sahibi Emre Şanlı’ya, Rektör Prof. Dr. Cavit Bircan ve Kuyucak MYO Müdürü Yrd. Doç.Dr. Emin Kömürcüler teşekkür belgesi ve çiçek takdiminde bulundu. İlk oturumda, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk “Değişen Kalkınma Yaklaşımları Çerçevesinde Kooperatifçilik” hakkında katılımcılara bilgi verirken. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Kontrolörler Başkanı Baş Kontrolör Ahmet Mendil'in "Kooperatiflerde Kamu Denetimi ve Denetimlerde Karşılaşılan Sorunlar" hakkında yaptığı konuşma ile ilk oturum sona erdi. İkinci oturum ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Hülya Coştan'ın "Kooperatifler Hukukunda İhtiyaç Duyulan Değişiklikler ve Yenilikler" başlığındaki sunumu ile başladı. Ardından KÖY-KOOP Kastamonu Bölge Birliği Başkanı Erol Akar "Üretici Örgütlenmesinin Önemi ve Fonksiyonel Kooperatifçilik" konusunda detaylı bilgiler aktardı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü'nden Dr. Hayati Başaran ise "Türkiye'de Kooperatiflerin Genel Görünümü" hakkında bilgiler aktardı. Elektrik Borcu Olan Çiftçiler 2016 Yılı Tarımsal Desteklerinden Yararlanamayacak »» Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu olan çiftçiler, 2016 yılı tarımsal desteklerinden yararlanamayacak. Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçları ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi yapılmamasına ilişkin kararın uygulama tebliği (tebliğ no: 2016/23) 24 mayıs 2016 tarih ve 29721 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi yapılmayacak. Tarımsal Sulamaya ilişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2016 Yılında Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Karar’ına göre; Madde 1 (1) Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye kadar, 2016 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemeleri yapılamaz. Madde 2 (1) Bu karar kapsamındaki bankacılık ile ilgili yapılacak iş ve işlemleri T.C. Ziraat Bankası Anonim Şirketi gerçekleştirir. Madde 3 (1) Bu kararın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılacak tebliğler ile belirlenir. Madde 4 (1) Bu karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 5 (1) Bu karar hükümlerini Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür. Köy-Koop Haber Haziran 2016 TARIM 6. Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi Ankara’da Yapıldı »» 6'ıncı Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi Ankara'nın Kazan İlçesi'nde 4-6 Mayıs 2016 tarihleri arasında gerçekleşti. Tarım Zehirlerinden Kaçınmanın 6 Yolu »» Tarım zehirlerinden nasıl kaçınacağız? Konuyu Susan Freinkel adındaki Amerikalı bir uzmanın hazırladığı bir broşürden yararlanarak tartışalım. Öneriler şöyle: • Sebze veya meyveyi akan su altında ovuşturarak veya fırçalayarak en az 20 saniye yıkayın. Durgun suda bekletmenin daha az etkili olduğu bulunmuştur. Sabun veya ticari bazı temizleyici ürünleri kullanmayın. Sabunun yüzeydeki zehiri daha aşağıya taşıdığı bilinmektedir. Patates vb. sebzeleri veya meyveleri soyun. Zehirlerin bir kısmından (hepsinden değil) kurtulursunuz. • Ürünü kâğıt veya havlu benzeri bir şeyle kurulayın. Bu işlem de zehirlerin bir kısmından kurtulmanıza yardımcı olur. A.Ü. Ziraat Fakültesi öncülüğünde ve Kazan Belediyesi’nin ev sahipliğinde 21 üniversiteden 450 ziraat mühendisi adayının katılımıyla; Türkiye'deki yaşanan tarımsal sorunlar, tarımdaki çok başlılık masaya yatırılarak, çözüm önerileri tartışıldı. 2 gün süren kongrede, 7 oturumda 27 sözlü, 110 poster bildiri sunuldu. A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğrencileri tarafından organize edilen 6.Öğrenci Kongresine; Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, Başkan Yardımcısı Cengiz Gevrek, A.Ü. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Gökhan Söylemezoğlu, A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK ve çeşitli üniversitelerden öğretim elemanları katıldı. Kongre açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK, kongrenin bu yılki temasının ’’Dünya tarımı yeniden keşfediyor’’ şeklinde belirlendiğini belirterek, bundaki amaçlarının da dünyada tarımla ilgili sorunları, artan tarımsal kaygıları, yoksulluk, açlık ve toprak kaybı konularını biraz daha fazla gündeme getirmek olduğunu söyledi. Kongrede söz alan Kazan Belediye Başkanı Lokman ERTÜRK, “Kazan’ın mücavir alanını oluşturan 60 bin hektarlık alanı içerisinde hala 30 bin hektar alanın tarımsal niteliği korunacak alan olarak belirlediklerini ve bunu korumak için çabaladıklarını belirtti. Ertürk “Türkiye tarımının geleceğinin üniversitelerin bir araya gelerek masaya yatırması ve geleceğini ziraat mühendislerinin Türk tarımı ile ilgili düşüncelerini bilimsel verilerle ortaya koymaları ve bunu da Kazan’da yapmaları gerçekten de bizim için onur verici” diye konuştu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Gökhan SÖYLEMEZOĞLU ise yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin tarımsal bakımdan çok kötü durumda olmadığını belirterek, “Ama yapmamız gereken ve yol alınması gereken son derece önemli konular var. Yani ülkemizi özellikle ithalat bağımlılığından kurtarmak, katma değeri yüksek ürünler üretmek amacıyla AR-GE yapılanmamızı gerçekleştirmemiz gerekiyor. Tabii ki tarımda birçok sorunlarımız var ama son 15 yıl içerisinde belki yeterli görülmese de belli konularda çok önemli adımlar atıldığının da şahidiyiz” dedi. Kongrede sunulan bildiriler arasında Minyatür sebzeler, Sürdürülebilir Tarımsal üretim için ortak makine kullanımı, Tarımın kırdan kente göçü, Kömürlü termik santrallerin tarımsal üretime etki öngörüleri, Akıllı tarım, Sürdürülebilir toprak verimliliği, Biyoyakıtlar, Yüzen seralar, Lisanslı depoculuk nedir, Zika Virüsü, Gençlik ve Tarım, Elmada kara leke hastalığı, Tarımda Sanayileşmenin Türkiye ekonomisine katkısı, Süt ve süt ürünlerinin sağlığa katkıları gibi konular yer aldı. Öğrencilerden Ertürk'e Plaket Organizasyonun ardından tüm katılımcılara katılım belgesi verilirken, Kazan Belediyesi 'de tüm bildirileri bir kitapta toplayarak öğrencilere dağıttı. Tören sonunda ev sahipliği ve kongreye verdiği katkılardan dolayı öğrenciler tarafından Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk'e plaket takdim edildi. Kongrede yapılan oylama sonucunda Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi'nin 7'incisi Konya Selçuk Üniversitesi tarafından Konya'da düzenlenmesi kararlaştırıldı. Tarım olmadan yaşam olmaz. Ziraat mühendisi olmadan da tarım olmaz. 6. Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi’nin genel bir değerlendirmesini yapan A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK, katılan ve bildiri sunan öğrencilerin Türk tarımının geleceği açısından umut verici olduğunu vurgulayarak, ’’Burada gördük ki öğrenci kardeşlerimiz bizden daha ilerideler. Tarımda teknoloji kullanımı, yeniliklere açıklık, yüzen seralar, insansız tarım gibi birçok alana girmişler. Bu gerçekten bizleri gelecek açısından sevindirdi. Burada arılardan koyunlara kadar, buğdaydan minyatür sebzelere kadar, yüzen gemilerden mikro tarıma kadar birçok alanda arkadaşlarımız tartıştı ve bunun sonunda biz bir sonuç bildirisi ortaya koyuyoruz. Sonuç bildirisi de şu; tarım olmadan yaşam olmaz. Ziraat mühendisi olmadan da tarım olmaz” dedi. . 5 • Marul benzeri ürünlerin dış yapraklarının bir kısmını atın. Biraz kayıp olacak ama katlanın. Hatta et gibi ürünlerin fazla yağlarını ve dış zarını kesip atın. Bu işlem de zehirlerin bir kısmından kurtulmanıza yardımcı olur. Etlerdeki yağlar tarım zehirlerini depolamaktadır. • Ekolojik olduğunu bilmediğiniz takdirde tek bir meyve veya sebzeye yoğunlaşmayın. Ne kadar farklı şeyler tüketirseniz o kadar iyi. • Bazı ürünlerde tarım zehirleri daha yoğun kullanılmaktadır. Meyveler, yapraklı sebzeler ve çilekler kirli düzine denilen listedeki çok tehlikeli tarım zehirlerini daha çok içermektedir. Elmalar en yüksek düzeyde Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi [email protected] zehir içermektedir. (sanırım Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Çoğu yerde elmalara 15-25 kere zehir atıldığını görüyoruz.) Yukarıda saydıklarımız, eğer ekolojik ürünlere ulaşamıyorsanız yapabileceğiniz bazı şeyler hakkında. Unutmayalım ki yukarıdakileri mükemmel yapsanız da zehirlerden tamamen kurtulamıyorsunuz. Kanser veya başka hastalıklara yakalanma riskini sadece biraz azaltıyorsunuz. Tamamen kaldırmıyorsunuz. Bülent Şık ve arkadaşlarının Antalya’da yaptıkları araştırmada portakalda bile yüksek düzeyde zehir bulunmuştu. İnceledikleri örneklerin hepsinde zehir vardı. İncelenen örneklerin %25’inde ise zehir oranı Tarım Bakanlığının bile resmi olarak kabul edemeyeceği düzeyin üstünde idi. En iyisi organik ürün tüketmektir. Bahçe- niz varsa kendiniz ekolojik olarak yetiştirin. Topluluk destekli tarım gruplarına üye olun. Ekolojik köylü pazarlarından veya organik pazarlardan alışveriş yapın. Bazıları organik pazarlara güvenmiyor ama pazarlarda veya marketlerdekilerin zehirli olma olasılığı yaklaşık yüzde yüz. Organik pazarlarda ise bu olasılık çok daha az. ABD’de 23 çocuk üzerinde bir araştırma yapılmış. Bunlar önceleri konvansiyonel (tarım ilacı vb. kullanılarak üretilen) ürünleri tüketmekte iken bir süre ekolojik ürün tüketmişler. Daha sonra tekrar konvansiyonel ürünlere geçmişler. Ekolojik ürün tükettikleri dönemde idrarlarındaki organofosfatlı zehirler hızla düşmüş. Konvansiyonel ürüne geçtiklerinde tekrar yükselmiş. Tarım Bakanlığından ve belediyelerden zehirlerin kullanımını azaltmak hatta sıfırlamak için etkin önlemler almasını isteyelim. Örneğin önce büyükşehir belediyeleri hallerde tarım ilacı analiz laboratuvarları kurmalı. Bu hal kanununda da öngörülüyor. Tarım Bakanlığı tüketilmemesi gereken ürünleri üretenleri kontrol etmeli, ceza yazmalı. Çiftçiler ise zehirleri kullanmadan kendileri tarafından yapılabilecek ilaçları öğrenmeli. Çiftçiler zehirlerden en çok etkilenen grup. Toprak Analiz Desteği Kaldırıldı »» Bakanlar Kurulu’nun 2016 Yılı Tarımsal Destekleme Kararnamesi ile mazot ve gübre desteği birleştirilirken, gübre desteği için şart koşulan toprak analiz desteği kaldırıldı. CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, 2016 yılı Tarımsal Desteklemelerine ilişkin olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vererek meclis gündemine taşıdı. Bakanlar Kurulunca 2016 yılı tarım desteklerinde köklü değişiklikler yapıldığını, 2016 yılına kadar toprak analiz desteğinin, gübre ve mazot desteği için ön şart olarak uygulanırken ve 50 dekarın üzerindeki arazilerde toprak analizi yapmayan çiftçiye gübre desteği verilmezken, 2016 Destekleme Kararnamesinde gübre ve mazot desteğinin birleştirilerek toprak analiz desteğinin tamamen kaldırıldığını ifade eden Bozkurt, Bakan Çelik’e desteğin kaldırılmasının nedenini sordu. Toprak analizlerinin, yetiştirilecek bitkiye uygun gübre tavsiye edilmesi, aşırı ve bilinçsiz gübre kullanımının önüne geçilmesi, toprak ve su kaynaklarımızın korunması ve sürdürülebilir tarım için büyük önem arz ettiğini belirten CHP’li Bozkurt, mevcut durumda dahi gübre satışında ziraat mühendislerinin görev ve sorumluluk almasını sağlayıcı yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle çiftçiye ihtiyacı olan gübrenin tavsiyesinde sorunlar yaşandığını, toprak analiz desteğinin kaldırılması ile bu sorunların daha da büyüyeceğini ifade etti. “Bilinçsiz gübre tüketimi artacak” Toprak analizlerinin tarımsal destekleme için şart koşulması sonrası, bu alanda faaliyet göstermek üzere çok sayıda laboratuvar kurulduğunu, desteğin kaldırılmasıyla ülke genelinde yetkili yaklaşık 300’e yakın laboratuvarın büyük çoğunluğunun, mali sıkıntı yaşayan çiftçilerin toprak analizi için ücret ödememesiyle birlikte kapanacağını ve laboratuvarlarda çalışan binlerce kişinin de işsiz kalacağını dile getiren Bozkurt, toprak analizi yapılmamasının bir diğer olumsuz sonucunun da, bilinçsiz gübre tüketiminin artması olacağına dikkat çekti. “Binlerce tarım danışmanı işsiz kalacak” Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt önergesinde, Tarımsal Destekleme Kararnamesi’ndeki bir başka sıkıntının da, tarım danışmanlık şirketlerinin ve bireysel olarak çiftçilerle sözleşme yapıp danışmanlık hizmeti veren kişilerin destekleme kapsamının dışına çıkarılmış olması olduğunu belirterek, “2006 yılından beri bünyelerinde danışman istihdam eden üretici örgütleri, ziraat odaları, tarımsal danışmanlık dernek ve vakıfları, tarımsal danışmanlık şirketleri ve serbest tarım danışmanlarına destek verilirken, 2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesi’nde bu desteğin kapsamının daraltılarak, hizmet vereceklerin ziraat odası ve üretici örgütleri ile sınırlandırılmasıyla ve ayrıca ziraat odaları ve üretici örgütlerinin istihdam edeceği danışman sayısının da 8’den 2’ye düşürülmesiyle yaklaşık 3 bin tarım danışmanı işsiz kalacaktır” ifadelerine yer verdi. Bakan Çelik’e 2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesine göre, toprak analiz desteğinin kaldırılmasının gerekçesini, karar alınırken, çiftçilerin toprak analizi için ücret ödemek istemeyeceği düşünüldüğünde bilinçsiz gübre tüketiminin artacağının, bunun yanı sıra toprak analiz laboratuvarlarında çalışan çoğu mühendis binlerce kişinin işsiz kalacağının ve aileleriyle birlikte maddi zarara uğrayacağının göz önünde bulundurulup bulundurulmadığını sordu. Bozkurt önergesinde, şu sorulara yer verdi: - 2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesine göre, tarım danışmanlık şirketlerinin ve bireysel olarak çiftçilerle sözleşme yapıp danışmanlık hizmeti verenlerin destekleme kapsamının dışına çıkarılarak, hizmet vereceklerin ziraat odası ve üretici örgütleri ile sınırlandırılmasının gerekçesi nedir? Karar alınırken, 3 bine yakın tarım danışmanının işsiz kalacağı göz önünde bulundurulmuş mudur? - 2016 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine dahil olan çiftçilere dekar başına 11 TL mazot ve gübre desteği yapılacağı açıklanmıştır. Bu destek, ekili arazilere mi verilecektir; yoksa nadasa bırakılmış arazileri de kapsayacak mıdır? Halen toprak analizini yapmaya yetkili 130`u özel sektöre, 72`si Ziraat Odalarına, 21`i üniversitelere, 11`i Belediye ve Özel İdarelere, 21`i Ticaret Borsalarına ve 47`si Bakanlığa ait olmak üzere toplam 302 laboratuvar bulunmaktadır. Toprak analiz desteğinin kaldırılması ile bu alana yatırım yapmış olanlar ile buralarda istihdam edilen çok sayıda kişi mağdur edilmiş olacak. 6 Haziran 2016 Köy-Koop Haber GÜNDEM “Süt Sektörü Nereye Çifte Müjdeye Tam Destek Gidiyor?” »» Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, iki müjdenin de Türkiye´yi tarım ve hayvancılıkta yeni bir atılımın kapısını açtığını söyledi. »» Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Gıda Topluluğu tarafından 25 Mayıs 2016 tarihinde “Süt Sektörü Nereye Gidiyor” başlıklı bir panel düzenlendi. Veterinerlik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe; Köy-Koop Başkanı Yakup YILDIZ, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil ÖZCAN, , İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Oktay DARCAN ve Duranlar Süt İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman DURAN konuşmacı olarak yer alırken, Burdur Vali Yardımcısı Bülent UYGUR, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem KORKMAZ, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet KARACA, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Burdur Türkiye’de süt fiyatında 1.15’in altına düşmeyen tek il. Köy-Koop Genel Başkanı Yakup YILDIZ ise Dünyada Süt Gününün ilk kez 1953 yılında, Ülkemizde ise 1993 yılında kutlanmaya başlandığını, Burdur’da hangi ilçeye, köye, beldeye giderseniz gidin, kooperatifsiz hiçbir yer olmadığını söyledi. Burdur’da tek Köy-Koop Örgütünün olduğunu söyleyen YILDIZ, “Sulama, tarım, hayvancılık, süt kooperatifleri olarak 262 Kooperatif tek çatı altında toplandık. Bunun 255 Kooperatifi sütle ilgili faaliyet göstermektedir. 1200 ton günlük süt üretimimiz var. Burdur’da süt satma oranı %34’lerde. Burdur yine bir ilki başardı. Valilikle, belediyemiz ile, milletvekillerimizle birlikte kenetlendik. Köylerde süt toplama merkezi olacak dedik ve bunu başardık. Avrupa Birliği’ne mobil süt laboratuvarı projesini sunduk. 183 bin Euro hibe destek aldık. Arz fazlası sütte Türkiye’de örgütlerin zayıf olduğu bölgelerde bu sarsıntı büyük bir deprem gibi olurdu. Burdur’da örgütlenme çok iyi. Burdur Türkiye’de süt fiyatında 1.15’in altına düşmeyen tek il. 2014 yılı Haziran ayından bu yana süt fiyatları hiç artmadı, mazot arttı, yem arttı, maliyetler arttı ama köylünün süt fiyatı neden artmadı? Bakanlığımıza sesleniyoruz. Bizler sahalarda çalışan insanlarız. Bunları sahada yaşayan bilir, lütfen bizlere sorun, sütün sanayiye ulaşmasındaki sıkıntıları bize sorsunlar, fiyatları bize sorsunlar” dedi. Duranlar Süt Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman DURAN yaptığı konuşmasında, “Yıllık 18.5 milyon ton süt üretildiğini söyleyen DURAN; “Türkiye’deki süte bakınca dünya ile rekabet edecek durumda değil. Burdur Türkiye’nin Hollanda’sı deniliyor. Ama kral çıplak bunu görmüyoruz. Üretim var ama tüketim maalesef yok. Bu üretimi iyi değerlendirmek lazım. Okul sütü projesi, Burdur Belediyesi’nin arz fazlası sütlerden peynir ve tereyağı dağıtımı buna iyi bir örnektir” dedi. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Oktay DARCAN ise, süt sektörünün son 5 yıldır her yıl 1 milyon ton artarak büyüdüğünü belirtti. Şuan 18 milyon ton olan süt üretiminde desteklemelerin payının da olduğunu söyleyen DARCAN, “Denetim ve hijyene Bakanlık olarak 1995 yılında başladık. Gıda, yem güvenilirliği, halk sağlığı, çevre temizliği, ile üreten, işleyen, tüketen zinciri sektörün ayakta kalabilmesi için çok önemli. Denetim işlemlerinde üretimden tüketime kadar ahırda başlayıp, hayvan sağlığından, sütün tanka koyulmasına, fabrikalardan marketlere kadar hepsi denetleniyor. Denetim ağının her geçen gün yenilenmek zorunda. Bakanlığımız da denetim ağını her geçen gün genişletiyor. Burdur’da 19 süt işletmesi, 500 süt toplama merkezi bulunuyor. Bu rakam Türkiye bazında çok iyi bir rakam. Türkiye genelinde ise 2 bin işletme, 6 bin süt toplama merkezi bulunmakta. Burdur bu durumda çok iyi. Burdur süt toplama zincirinde Balıkesir’den sonra 2. sırada yer alıyor” dedi. Kişi Başına Yıllık Süt Tüketimi (litre) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik´in Burdur Fuarı´nda, kredi için gereken 10 baş hayvan sayısını en az 5 başa düşürülmesi ve çiftçinin kredi için artık evini değil hayvanını ya da meyve bahçesini ipotek ettirebileceği açıklaması sektörden büyük destek gördü. GL Platform Fuarcılık tarafından Burdur´da gerçekleştirilen Teke Yöresi 2. Canlı Hayvan, Hayvancılık, Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarı, sektörde önemli kararların açıklandığı mesajlara ev sahipliği yaptı. Açılışı gerçekleştiren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde, faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için üreticilerin işletmelerinde bulundurmaları gereken manda veya damızlık süt sığırı sayısı 10 baş ve üzerinden en az beş başa düşürüldüğünü açıkladı. Bir diğer müjde için de çalışmaların son hale geldiğini ifade eden Bakan Çelik, “Vatandaş kendisine hayvan alacağı zaman ipotek yolunda çözüm arıyordu. Evini, arabasını ipotek ettiren vardı. Biz hayır arkadaş dedik. Ziraat Bankası ile önümüzdeki Salı günü işi bitireceğiz. Daire değil hayvan rehin verilecek ve kredi de alınacak. Aynı uygulamaları meyve ağaçları için de gerçekleştireceğiz” dedi. Geleceğimizi Güvenceye Alacak İki karar sektörde büyük destek gördü. Köy Koop Merkez Birliği Genel Başkanı Yakup Yıldız, iki müjdenin de Türkiye´yi tarım ve hayvancılıkta yeni bir atılımın kapısını açtığını söyledi. Desteklerin üretici açısından çok büyük önem taşıdığına dikkat çeken Yıldız, “Bakanlı- ğın bir diğer desteği de genç çiftçiye yönelik. Artık genç çiftçimiz 30 bin lira hibe desteği de alabilecek. Köyde yaşayan, köyde yaşamayı amaç edinen insanlar bu destekten faydalanırsa üretimde büyük kazanç elde ederiz. Gençlerimiz köyde kalıp üretimi devam ettirmesi Türk tarım ve hayvancılığı için çok önemli. Bu noktada destekler, hem teşvik niteliğinde hem de bizlerin gelecek açısından daha güvenli hissetmemizi sağlıyor” dedi. Sektör Atağa Geçer Burdur Ziraat Odası Başkanı İbrahim Demir de Bakan Çelik´in her iki müjdesinin sektörde sevince neden olduğunu söyledi. Demir, “Sayın bakan, harika bir açıklama yaptı. Düşünün, iyi bir inek 8 bin lira civarında. Sen bunu ipotek gösterdiğinde krediyi alabilirsin. Artık Türkiye´de tarım ve hayvancılık eskisi gibi değil, gelişti. Köydeki araziler çok değerlendi. Kredide ipotek için istenen arabaların fiyatı aşağıya giderken tarım arazileri ve hayvanların fiyatları yukarı gidiyor. Bu teminat arayışındaki bankalar için de bu önemli. Bakan Çelik´in bu kararı sektöre atak yaptırır” diye konuştu. İthal Değil İhraç Etmek İçin Yola Çıktık Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan da Bakan Çelik´in açıklamalarını olumlu bulduklarını söyledi. Özcan, “Hayvancılıkta atılım içindeyiz. Hayvan varlığımızın sayısını artırmamız gerekiyor. Bunun için birlik olarak çalışıyoruz, bu desteklerde sektörümüze olumlu yansımaları olan, arzuladığımız destekler. Türkiye´nin hayvan ihraç etmesi tüm üreticilerin kanına dokunur. O nedenle biz üretmek zorundayız. Üretmek için hepimiz ter akıtıp, taşın altına elimizi koyacağız. Arkasından da kendi ürettiğimiz, yediğimiz içtiğimizi ihraç etme imkanı bulacağız” diye konuştu. . 180 Bin Ton Çiğ Süt, Süt Tozuna Dönüştürülecek »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, 3 ayda 'Nisan, Mayıs, Haziran' arz fazlası 180 bin ton çiğ sütün, süt tozuna dönüştürüleceğini söyledi. Çelik, çiğ sütte müdahale alımlarının devam ettiğini belirterek, arz fazlası çiğ sütün süttozuna dönüştürülmesi konusunda değerlendirmelerde bulundu. Çelik, şunları kaydetti: "Sektör temsilcileriyle yaptığımız değerlendirmeler neticesinde 3 ay (Nisan-Mayıs-Haziran) için arz fazlası 180 bin ton çiğ sütün süttozuna dönüştürülmesine karar verildi. Bu da yaklaşık 15 bin ton yağsız süt tozuna tekabül ediyor. Arz fazlası çiğ sütün birlikler ve kooperatifler tarafından alımının yapılarak yağsız süttozuna dönüştürülmesi ve üretilen yağsız süt tozunun sözleşme ve teknik şartname kapsamında birlikler ve kooperatiflerden satın alınarak değerlendirilmesi konularında uzlaşma sağlandı. Et ve Süt Kurumu, 24 Mart 2016 tarihi itibariyle ilk resmi müdahale alımlarına başladı. Sütte arz fazlasını azaltmak ve düşen süt fiyatlarını Ulusal Süt Konseyi tarafından belirlenen referans fiyata getirmek amacıyla müdahale alımları sözleşme kapsamında birlik/kooperatifler aracılığı ile yağsız süt tozu alımı olarak gerçekleştiriliyor. Sözleşme yapan birlik ve/veya kooperatifler, çiğ sütü üyelerinden re- deki tüm birlik ve kooperatifler ile sözleşme yapılmakta ve müdahale alımları devam etmektedir. ferans fiyattan (1,15 TL/lt) almak ve belgelendirmek zorunda. Et ve Süt Kurumu sözleşme, teknik şartname ve kanuni mevzuatlar kapsamında uygun olan yağsız süt tozunu satın alıyor. Satın alınan yağsız süttozları, ESK tarafından kiralanan depolarda muhafaza ediliyor. Halen İzmir, Denizli, Muğla, Afyon, Aydın, Manisa, Uşak, Konya, Niğde, Kayseri, Sivas, Çorum, Amasya, Zonguldak, Burdur, Antalya, Mersin, Hatay, Çanakkale, Balıkesir, Sakarya, Osmaniye ve Tekirdağ başta olmak üzere ülke genelin- 13 Mayıs itibarıyla Birlikler ve/veya Kooperatifler aracılığıyla yaklaşık 56 bin ton çiğ süt alımı gerçekleşti. 12 süttozu tesisinde, Et ve Süt Kurumu adına yaklaşık olarak 4 bin 500 ton yağsız süttozu üretildi. Üretilen yağsız süt tozlarının öncelikli olarak yurt dışına satışı planlanıyor. Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No: 2016/6) kapsamında desteklemeden (ton başına 4.500 TL) yararlanacak firmalar, Et ve Süt Kurumu'ndan süt tozu satın alabilecekler. 24 Mart 2016'da başlatılan arz fazlası sütün piyasadan çekilerek süt tozuna dönüştürülmesi faaliyetleri öngörülen tarihe kadar devam edecek. Köy-Koop Haber Haziran 2016 TARIM SDF Türkiye, Pazardaki Hedefini Büyüttü »» Pazar payını artırmaya devam ederek Türkiye pazarının ikinci büyük markası olmayı hedefleyen SDF Türkiye sadece Türkiye pazarı için özel çalışmalar yapmaya devam ediyor. Geçen sene pazar payını 2 yılın üzerine daha da yükselterek kapattıklarını belirten SDF Türkiye CEO’su Giampaolo Cameli, son 3 yıl boyunca pazardaki en hızlı artışı gerçekleştiren marka olduklarını söyledi. Bu yıl pazar paylarında yüzde 50 oranında artış beklediklerini dile getiren Giampaolo Cameli, bu rakamında Türkiye’deki traktör sektöründe yüzde 10’luk pazar payına denk geldiğini kaydetti. Bu sonuçlarla sektörde en çok satan ilk üç markasından birisi olduklarını vurgaldı. Yakından tanıma fırsatı yakaladığımız SDF Türkiye CEO’su Giampaolo Cameli ile traktör sektörünü, sektördeki yeni trendleri ve teknoloji yatırımları, sektördeki sorunları, 2016 hedeflerini ve SDF’yi konuştuk. Traktör sektöründe çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız? Sizi bu sektöre bağlayan sebepler nelerdir? İş hayatı dışında genel olarak neler yapıyorsunuz? Türkiye’ye 12 yıl önce geldim. Tarımdan önce otomotiv sektöründe çalışıyordum. SDF’ye tam da Türkiye pazarına doğrudan girmelerinden hemen önce katıldım. Eski bir iş arkadaşım SDF’ye girmem için teklifte bulundu. İş planları çok organize ve agresifti, bu durum beni motive etti. Tarım sektörüne girişim bu şekilde oldu. Tarım makinelerinde geçen yıl satışlar mükemmeldi. SDF açısından nasıl geçti? Geçen yıl son derece sıra dışı ve iyi bir yıldı. Bunun bize dönüşü bir kat daha pozitif oldu, çünkü son 3 yılda pazar payımızı, devamlı gelişmekte olan bir pazarda artırdık. Bu nedenle satış hacmi, pazar payı ve finansal sonuçlar açısından şirketçe son derece tatmin olmuş durumdayız. 2015 yılında, en çok talep gören modeliniz hangisi oldu? Ürün gamımız, 40-340 beygir güçleri arasındaki tüm segmentleri kapsıyor. Bu ürün gamını çok az rakip firma sağlayabiliyor. Satışlarımızdaki konsantrasyonumuz tek bir modele yönelik değil. Traktör dışında biçerdöver satışlarında SDF nasıl bir performans gösterdi? Geçen sene biçerdöver satışlarında da rekor bir yıl yaşadık. Türkiye de Deutz-Fahr biçerdöverleri hasatta son derece başarılı sezonlar geçirdi. Ayrıca yeni bir ürün getirdik ve pazar tarafından hızlıca kabul gördü. Yakıt performansı ve dane kaybının çok az olması hem kullanıcılar hem de tarla sahipleri tarafından çok beğenildi. Genel olarak pazarla ilgili ve SDF’nin pazar payı ile ilgili beklentiniz nedir? Pazar büyümeye devam edecek mi? Asıl önemsediğimiz konu, kendi performansımız. Büyüyen, daralan ya da durağan bir pazar olmasına bakmaksızın öncelikli konumuz Türkiye’de büyümek ve satışlarımızı artırmak. Elbette pazarın seyrini takip ediyoruz fakat kendi satışlarımızı bundan daha fazla takip ediyoruz. Pazara rağmen büyümeye devam edeceğiz. Rusya krizinin meyve ve sebze pazarında sıkıntılara yol açması bekleniyor. Sizce bunun tarım makinelerine etkisi ne olur? Meyve sebze üretiminin gerçekleştiği ana bölgeler Antalya, Adana ve Muğla. Şu ana kadar traktör pazarındaki talepte herhangi bir düşüş hissetmedik. Meyve ve sebze ihracatıyla ilgili sorunlar yaşandığını biliyoruz ve bunun yaz döneminde artacağını da düşünüyoruz. Fakat henüz sektörümüzü etkileyen bir durum yok. Küresel tarım pazarında ve SDF’de yeni trendler ve teknoloji yatırımları var mı? Özellikle Türkiye pazarında bunları ne zaman görmemiz mümkün olacak? Biz Türkiye’de Avrupa’da üretilen ürünleri sunuyoruz. Teknolojik ilerlemelerin gerçekleştiği her dönem, küresel firmalar için daima avantajlı sonuçlar doğurur. Çünkü yerel markalardan farklı olarak küresel firmalar her yere ve daha çok adette satış yaparlar. Türkiye’deki traktör pazarının en önemli sorunu nedir? Elbette hala çalışmaya devam eden yaşlı traktörler, sektöre yardımcı olamıyor ve verimsizler. Çiftçilerin verimliliğine de katkıları yok. Toprak büyüklüğü de aynı şekilde büyük bir sorun. Müşterilerle görüştüğümüz zaman görüyoruz ki Türkiye’deki bir çiftçinin arazi büyüklüğü iyi fakat parçalı. Araziler yan yana olmadığı zaman verim almak zor. Arazi büyüklüklerinin artması ile birlikte ortalama beygir gücü de artacaktır. Eklemek istedikleriniz var mı? Türkiye’deki yatırımlarımıza devam ediyoruz ve fabrikamızdaki kapasitemizi arttırdık ve yatırımlara devam ediyoruz. Sadece Türkiye pazarı için özel çalışmalar yapıyoruz. Biz ve Ar-Ge departmanımız bu konuya oldukça vakit ayırıyoruz. Yapılan tüm çalışmalar Türkiye pazarı için, Türk müşterilerinin beklentilerini karşılamak için yeni ve farklı çalışmalarımız devam ediyor. Pazardaki payımızı artırmaya devam edeceğiz, hedefimiz Türkiye pazarının ikinci markası olmak. En iyi ekibe ve bayi ağına sahibiz ve onlar da bu amaca motive olmuş durumdalar. . 7 Kooperatiflerde Genel Kurul Süreçleri -IIGeçen ayki yazımızda birim kooperatiflerin genel kurul süreçlerini irdelemiştik. 1163 sayılı kooperatifler yasasında belirtildiği gibi birim kooperatiflerin genel kurul süreçleri 6 ay içerisinde yapılır. Genel olarak ta Nisan, Mayıs, Haziran aylarında, Mayıs ve Haziranda yoğun bir genel kurul süreci yaşanır. Haziran ayı il birliklerin genel kurullarında yapıldığı aydır. Tabandan başlayarak merkez birliğine kadar demokratik bir süreçtir bu. Vahşi kapitalizmin boyunduruğu altındaki ülkemizde varlığını sürdürmeye çalışan bir demokratik oluşum. Vahşi kapitalizmin ve sistemin sürdürülmesi amacıyla yapılan gerici ve çıkarcı işbirliğinin yol açtığı ekonomik ve kültürel dengesizliğin ve yıkımın sonuçlarını her an yaşıyoruz. Yaşadığımız terör sorununun da bu dengesizlik ve yıkım düzeninden beslendiği tespitine de katılmamak mümkün değil. Bu genel olumsuz durum karşısında üstlendiğimiz görev ve sorumluluğun önemi daha belirgin olarak omuzlarımızda. Birim kooperatiflerimizden başlayan demokratik sürecin il birlikleri kadar etkili olabileceğinin önemi hepimiz tarafından algılanması gerekmektedir. Bunların gerçekleşebilmesinin en kısa yolu kooperatif örgütleri ile en üst yetkili yönetim birimlerinin uyumlu çalışmalarıdır. Güçlü örgütü olan toplum ve meslek guruplarının talep ve yaptırım gücünün de yüksek olduğu her kesim tarafından bilinen bir gerçektir. Demokratik kurallar içerisinde güçlü talep ve yaptırım gücü olan örgütlü oluşumların başarılı olması da demokrasinin gereğidir. ve genel merkez düzeyinde de aynı duyarlılık ve sorumlulukla algılanması gerekmektedir. Çünkü bu duyarlılık ve sorumluluk yalnızca üretimin nitelik ve nicelik bağlamında artması, gelir dağılımında adaletsizliğin giderilmesiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda sosyal ve adaletli bir devlet anlayışının oluşmasında da önemli bir etken olmaktadır. Kooperatif yapılaşmasının insan ve canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinden başlayarak, çiftçinin gelir dağılımından adaletli pay almasına daha sonrada sosyal ve adaletli bir devlet yapılanmasına Bizlerin bu kadar önemli ve gerçekçi ortak paydalarımız olduğu halde, hak ettiğimiz yerde olamayışımızın nedenlerini araştırmak gibi de görevlerimiz vardır. Bu nedenlerin en önemli olanları da dış etkenlerdir. Ancak dış etkenlerin baskısından kurtulmanın ya da azaltmanın yolu da kendi örgüt yapımızın doğru ve güçlü olmasından geçmektedir. Bütün bu olgular sorumluluklarımız arttırmaktadır. Sorumluluklarımızın gerektirdiği davranışların bütün kooperatiflerimiz ve üst birliklerimiz tarafından doğru algılandığına inanıyor ve güveniyoruz. . Köy-Koop Haber Haziran 2016 TARIM 9 Sür-Koop 14. Olağan Genel Üretici Örgütlerinde Kaynak Sorunu Kurulunu Gerçekleştirdi »» Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (SÜR-KOOP) 3 Mayıs 2016 tarihinde gerçekleşen Genel Kurul’unda ülke balıkçılığının ve kooperatifçiliğinin sorunları masaya yatırıldı. Ankara, Anemon Hotel’de yapılan Genel Kurula; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Müsteşer Yardımcısı Dr. Durali Koçak, Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami SEYMENOĞLU, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Turgay TÜRKYILMAZ, Genel Müdür yardımcısı Doç. Dr Yılmaz EMRE, Avcılık ve Kontrol Daire Başkanı Dr. M. Altuğ ATALAY, Eski Milletvekili Prof. Dr. Gürol ERGİN, Milli Kooperatifler Birliği Başkanı Muammer NİKSARLI, Köy-Koop Genel Müdürü Turgay SOLMAZ, Bölge Birlik Başkanları ve tüm üst birlik temsilcileri katılım sağladı. Sür-Koop’un gerçeleştirmiş olduğu faaliyetleri içeren bir sunumun ardından, Genel Kurul açılış konuşmasını yapan Sür-Koop Genel Başkanı Ramazan Özkaya, Dr. Durali KOÇAK’ın Müsteşar Yardımcısı, Turgay TÜRKYILMAZ’ın Genel Müdür olmasından dolayı sevinçli olduğunu söyleyen Ramazan ÖZKAYA, Sür-Koop’a katkılarından dolayı Durali KOÇAK’a teşekkür ederek, yeni görevlerinde başarılar diledi. tısı yapması gereklidir. Birbirimizi daha iyi anlamak, yanlışlarımızın farkına varmak için. Türkiye’nin bizden beklentisi; şeffaf, güvenilir, üreticiden tüketiciye köprü olmuş durumda olmamızdır. İki tane AB projemiz vardır. Okullardan başlayarak küçük çocukları balık yeme alışkanlığını kazandırmak istiyoruz. Türkiye ‘de balık tüketimi çok az olduğundan öncelikle çocukları daha sonra da ailelerini balık tüketmeye teşvik etmek için bu projeyi pilot olarak Çankaya’da başlatıyoruz. Yaptığımız projelerde Bölge Birliklerimizin de etkin olmasını istiyorum.” dedi. Günü kurtaracak değil, yılları kurtaracak tedbirler almalıyız. Tarım ve su ürünlerinde en büyük sorun aracı sorunudur. 1163 ve 1380 sayılı kanunların bir an önce çıkması gerektiğini vurgulayan Ramazan ÖZKAYA, “Denizlerimiz sıkıntılı, balıkçılar arasında huzursuzluk var. Endüstriyel balıkçılar belli başlı yasaklardan rahatsızlar, fakat denizlerimizdeki tablo da belli. Sürdürebilirliği sağlamamız şart. Gelin balıklarımızın daha fazla nasıl değerini artıralım onu tartışalım. Pazar organizasyonunu nasıl kurabiliriz onu tartışalım. Daha önce sürdürülebilir balıkçılık adına alınan önlemlere karşı çıktık ama gördük ki tüm kötü senaryolar başımıza geldi ve denizlerimizde balık maalesef tükendi. Günü kurtaracak değil yılları kurtaracak tedbirler almalıyız. Bunu birlik olarak yapacağız. Bizim bir görevimiz var o da sürdürülebilir balıkçılığı sağlamak. Belki birbirimize darılacağız ama yine sarılacağız çünkü bu denizler bizim ellerimizde. Sadece balık bizim değil balık bir dünya mirasıdır. Deniz kirliliğiyle de mücadele etmek zorundayız. Balıkçılık karlı bir sektör olursa ben inanıyorum ki reislerimiz yasa dışı kayıt dışı avcılık yapmayacaklar. Maalesef bizim denizlerimizde kurallara uymayan hep kazandı, uyan hep kaybetti. Biz kooperatifler olarak tüketiciyi boy ve zaman yasağına uyan balıkları tüketmeleri için bilinçlendirmeliyiz. Tüm Birliklerimizin sık sık eğitim toplan- Türkiye-Koop Genel Başkanı Muammer NİKSARLI, Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının son yılında olduğunu, Eylem Planı’nda yer alan bütün düzenlemelerinin bu yıl yapılmasının öngörüldüğünü belirtti. Çıkacak olan yeni yasanın önemli ölçüde ihtayçları karşılayacağını belirten Niksarlı, “Tarım ve su ürünlerinde en büyük sorun aracı sorunudur. Ürünü üretenin de ticaretten faydalanması lazım. Kooperatif ürünleri satış noktası kurulması gereklidir. Hem kaliteyi hem de sürdürülebilir ekonomiyi sağlamak için gereklidir. Bu satışlarda vergi düzenlemesi de önemlidir. Umuyorum ki yeni yasada bu hususlar düzenlenecektir.” diye konuştu. Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı’nın ülke ihtiyaçları için önemini vurgulayan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kooperatifler Genel Müdürü Arif Sami SEYMENOĞLU “Mevzuatla ilgili yapmak istediklerimiz eylem ve faaliyetleri tamamlamak istiyoruz. 2006 yılında mevzuat planlamaları başladı. Önümüzde yol haritası oluşturarak taslağı hazırladık. Kanunun uygulayıcısı olan kamu ve özellikle sektör olarak zihniyetimizi de değiştirmeliyiz. Kanunun verdiği yetkiyle herkese görev ve sorumluluk vermeliyiz. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri- si kooperatifçilerin eğitim sorunu. Açık Öğretim Fakültesi ile birlikte sertifika programı açılacaktır. Her kooperatifçilerimiz ve çalışanları eğitime tabi tutulacaktırlar. Yeni tür kooperatifleri çok önemsiyoruz. Özellikle yenilenebilir enerji kooperatifleri. Bu tür kooperatifler ülkemizin enerji kaynağı açısından çok büyük getiri sağlayacaktır. Kooperatiflerin ortak işi ve ortak dışı işlemlerinin ayrılması gerekiyor. Bununla ilgili önemli girişimlerde bulunuyoruz. Kooperatiflerin birleşme ve bölünme sorunu vardır. Bölünme işlemlerinde vergiye maruz bırakılıyorlar. Mevzuattaki eksiklikleri hep beraber gidermeliyiz.” dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Müsteşer Yardımcısı Dr. Durali KOÇAK, duygusal anların yaşandığı konuşmasına “2003’ten 2016’ya kadar dile kolay 13 yıl beraber konuştuk, tartıştık, birçok şeyler paylaştık.” diyerek başladı. Koçak, Çok uzun süren danışma kurullarından önce bizim bir takım kurallarımız vardı. Ben onu tekrar hatırlatmak istiyorum. Birincisi: kızabiliriz ancak küsmek yok, ikicisi: bağırıp çağırabiliriz ama kavga etmek yok. Biz ne birbirimize küstük ne de kavga ettik. Benim bu kurumda olduğum süreç çok hassastı. Bilim adamları durum kötüye de gidebilir, uçuruma da sürüklenebilir yorumunu yaptılar. Su ürünleri kara hayvanları gibi değil sınıra bir şey koyamıyorsunuz. Mutlaka bölgesel ve uluslararası anlaşma gerektiriyor. Örnek olarak kötüye giden orkinos stoklarını iyi bir yönetimle iyiye doğru götürebildik. Ne kadar kaçmaya çalışırsak çalışalım, bizi diğer ülkeler sıkıştıracak. FAO verilerine göre 90’ lı yıllarda tüm dünyada balıkçılık için tehlike çanları çalmaya başladı. Denizlerimizi kurtaracak önlemleri biran önce almamız şart.” dedi. Genel Kurul’da Konuşmaların ardından, Sür-Koop Merkez Birliği adına, ‘Balıkçılık ve Kooperatifçilik Sektörü’ne vermiş oldukları destek ve katkılarından dolayı, Dr. Durali KOÇAK, Arif Sami SEYMENOĞLU ve Turgay TÜRKYILMAZ’a plaket takdim edildi. . »» Tarım bir ülkenin en büyük zenginliği, toplumun refah seviyesini doğrudan etkileyen, Ülkenin sanayileşmesinde en etkin rol oynayan ekonomik bir faaliyet olduğu, giderek daha geniş kitleler tarafından yeni yeni farkedilmekte ve kabul görmektedir. Türkye’de tarım poltikalarının belirlenmesinde, alternatif tarım politikaları oluşturulması sürecinde ve diğer benzer alanlarda üretici örgütlerinin daha etkin rol alabilmesinde, kurumsal kimliğin önemi de giderek artmaktadır. Kooperatiflerimizin başarısını olumsuz yönde etkiliyen en önemli faktörlerden birisinin kurumsallaşma olduğunda hemen herkesin hem fikir olduğu görülmektedir. Özellikle tarımsal alandaki Kooperatiflerimizin hatta üst örgütlerin yönetim ve denetim organlarına seçilerek gelen yöneticilerinin önemli bir kısmının çok doğaldır ki yeterli kooperatif yönetim bilgi ve bilincine sahip olmadığı, dolayısıyla örgütlerin başarısının veya başarısızlığının kurumlarla ilgili olmadığı, aksine doğrudan kişilerle ilişkisi olduğunu görmekteyiz. Daha da önemlisi kişilerin başarısızlığı örgütlerin başarısızlığı olarak algılanmaktadır. Üretici örgütlerinde kurumsal yapılanmanın sağlanabilmesi için, öncelikle örgütlenmedeki karmaşanın giderilmesi gerekmektedir. Çünkü mevcut yapılanma içerisinde ne yapılırsa yapılsın örgütlerin kurumsal kimliğe kavuşması pek mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan örgütlerin, kaynak sorununun çözümlenmesi, sağlıklı ve sürekliliği olan bir kaynağa kavuşturulması gerekmektedir. Herhangi bir risk almadan, sadece kayıt için veya bir belge vermek için örgütlenmenin yeterli olmadığı, bir fayda sağlamadığı, aksine örgütlenmeye zarar verdiği ortadadır. Ancak; mevcut durumda, özellikle üst örgütlerin kaynak sorununun, en önemli sorunlardan biri olduğu da görülmektedir. Hangi örgüt türü olursa olsun her örgüt, kaynağı en kolay sağlayacağı alana yönelmektedir. Sıcak paranın en kolay sağlanabileceği alanlardan birisi de süt pazarlamasıdır. Kuruluş yasası ve amacı ekonomik faaliyete HAL VE GİDİŞ Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı uygun olsun olmasın her örgüt bu alanda faaliyet yürütmeye çalışmakta, dolayısıyla içe dönük rekabetten üretici zararlı çıkmaktadır. Kooperatiflerin anasözleşmelerinde hükme bağlanan ve kooperatiflerin yıl sonu elde edilen gelir/gider farkına endekslenen kaynağa bu güne kadar işlerlik kazandırılamamıştır. Birim kooperatiflerin birden fazla bölge ve merkez birliğine ortaklığı ve üst örgüte ortaklık zorunluluğunun olmaması mevcut kaynağın kullanımını neredeyse imkansız hale getirmiştir. Diğer üretici örgütlerinin yıllık aidata dayalı kaynakları ancak desteklemelerden kesinti yapılarak temin edilirken, yeni getirilen destekleme mevzuatında buda pek uygulanabilir görülmemektedir. Diğer bir kaynak 1163 sayılı yasanın 75. Maddesi ile belirlenmiştir. Bu madde ile, denetim ve eğitim hizmetlerine ait giderlere kooperatif ve üst kuruluşlarının iştirak edeceği hükme bağlanmıştır. Bu kaynak Orkoop ve Orkoop ortağı birlikler için çok önemli bir kaynağı oluşturmaktadır. Bakanlığın desteklemeler için hizmet bedeli olarak ödeyeceği kaynağın yeterli olup olmadığı uygulamada görülecektir. Desteklemelerde Bakanlıkça örgütler arasında oluşturulan ayrıcalık umuyoruz karşılığını bulur. Devletin üretici örgütlerinden bu hizmeti çok ucuza aldığının da farkındayız. Ancak,üretici örgütlerinin şaibeden kurtulması ve kurumsallaşması adına önemli bir adım atıldığının da görülmesi gerekir. . Sait MUNZUR 10 Haziran 2016 Köy-Koop Haber TARIM Kuraklık Buğdayı Vurdu Dünya Çiftçiler Gününde Buruk Kutlama »» Bu yıl Türkiye genelinde yaşanan kuraklık buğday üretimini vurdu. Ülke genelinde yaşanan sıkıntının Antalya bölgesinde özellikle yayla kesimini de etkiledi. Üreticiler, yayla kesiminde buğday veriminde yüzde 70’a varan verim kaybı yaşandığını bildirdi. »» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nün bu yıl "buruk" kutlandığını belirtti. Antalya Ticaret Borsası`nın düzenlediği Hububat Hasadı Öncesi Sektörel Analiz Toplantısı, ATB Toplantı Salonu`nda yapıldı Toplantıya katılan buğday üreticileri, kuraklığın bu yıl buğday üretimini vurduğunu belirterek, ülke genelinde yaşanan sıkıntının Antalya bölgesinde özellikle yayla kesimini etkilediğine dikkat çekti. Üreticiler, yayla kesiminde buğday veriminde yüzde 70’a varan verim kaybı yaşandığını bildirdi. Toplantıya katılanlar, 1., 2. Sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açıldığını belirterek, bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Bundan 50-100 yıl sonra betonun ve petrolün para etmeyeceğini söyleyen sektör temsilcileri, tarım yapılabilir arazilerin ve gıdanın önemine dikkat çekerek Toprak Koruma Kanunu’nun uygulanmasını talep ettiler. Toplantıya katılan Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akar, buğdayın dünyayı besleyen stratejik bir ürün olduğunu belirterek, üretiminin önemine dikkat çekti. Akar, bu yıl yaşanan kuraklığın buğday üretimini vurduğunu belirterek, kuraklığın Akdeniz, Trakya, İç Anadolu ile güneyde Gaziantep’i vurduğunu bildirdi. Akar, “Türkiye’nin yüzde 40-45’inde kuraklık sıkıntısı var. Akdeniz’de buğday hasadında en az yüzde 10’luk düşüş beklentisi var” dedi. Akar, dünya buğday fiyatında artış beklenmediğini ancak Türkiye’de yaşanan kuraklığın fiyatları yukarı çekecek düzeyde olduğunu söyledi. ÇMVA’ya Dahil İşletmelere Katılım Desteği Ödenecek »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dahil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliği Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğ ile ÇMVA sistemine gönüllü olarak dahil olan tarımsal işletmelere katılım desteği ödenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Buna göre ödemeler, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) veya Bakanlık tarafından oluşturulan herhangi bir idari kayıt sistemine kayıtlı, ÇMVA sistemine dahil olan, bir muhasebe yılı süresince tarımsal faaliyetlerine ilişkin muhasebe verilerini belirlenen zamanlarda veri toplayıcılarla paylaşan ve verileri sorumlu birim tarafından yapılan kontroller sonunda doğrulanan tarımsal işletmelere yapılacak. Söz konusu tarımsal işletmelere, 2015 yılında yapılacak tarımsal des- teklemelere ilişkin karara istinaden işletme başına ve bir defada ödenmek üzere bu yıl 425 lira katılım desteği verilecek. ÇMVA katılım desteği ödemeleri için gerekli finansman, bütçenin ilgili kalemine tahsis edilen ödeneklerden karşılanacak. Ödemeler, Bakanlık tarafından Ziraat Bankasına kaynak aktarılmasını müteakip, il müdürlüklerince hazırlanarak onaylanan belgelere banka aracılığıyla, ilgili şubelerde daha önce çiftçiler adına açılan veya açılacak olan hesaplara yapılacak. Çiftçilere yapılan toplam ödeme tutarının yüzde 0,2'si bütçenin ilgili kaleminden Ziraat Bankasına hizmet komisyonu olarak ödenecek. Tarım Ambulansı Kınık’ta Hizmete Başladı »» İzmir’in Kınık İlçesinde hayata geçirilen “Tarımsal Ambulans Projesi” ile laboratuvar donanımlı mobil bir araç, çiftçilere yerinde gübre ve ilaç tavsiyelerinde bulunmak üzere hizmete başladı. Tarımsal Ambulans ile, konusunda uzman ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerden oluşan ekip, modern çağın gereksinimlerini ve tarım sektörünün yeniliklerini anında mobil ve uygulamalı olarak sahada üreticiyle buluşturacak. Kayıt, analiz, tespit ve eğitim hizmetleriyle yeni projelere de ışık tutacak olan çalışmalar, ilçenin tarımsal potansiyelinin saptanmasına da yardımcı olacak. Eğitim içeriğine de sahip olan çalışmanın ilk etabında, üretimde verimliliği ve kaliteyi arttırmak için Kınık ilçesine bağlı 37 mahallenin her birin- de 74 adet toplantı ve toplamda 222 saat çiftçi eğitimi gerçekleştirilecek. Yaklaşık 110 Bin TL'ye mal olan projenin finansmanının%90'ı İzmir Kalkınma Ajansı tarafından karşılanırken, geri kalan %10'luk kısım Kınık Ziraat Odası tarafından finanse edildi. Yetkin, yaptığı yazılı açıklamasında, Türkiye'de üreticinin büyük tüccarlar, ihracatçılar ve alışveriş merkezleri karşısında örgütsüz kaldığını ve hakkını savunamadığını, bu durumun da çiftçileri mutsuz ettiğini, üreticinin ürününü değerinden satamadığını belirtti. Girdi fiyatlarının her yıl enflasyonun çok üzerinde arttığını iddia eden Yetkin, bu durumun üreticinin gelir düzeyinin her geçen yıl biraz daha gerilemesine yol açtığını ifade etti. Üreticinin destek yetersizliği nedeniyle kredi çekmek zorunda kaldığını kaydeden Yetkin, "Nitekim geçen yıl tarım üreticisinin kullandığı kredi miktarı 60 milyarı buldu. Devlet desteğinin 10 milyar lira civarında olduğu düşünülürse borç ve kredi arasında olması gereken dengenin iyice bozulduğu görülüyor. Ancak kredi destek demek değildir. Neticede bu bir borçlanmadır ve çiftçinin borcunu uzun vadede düzenli olarak ödeyebilmesi için geçimini sağladıktan sonra üretimi finanse edecek bir miktarın üzerinde gelir sağlaması gerekiyor." dedi. Yetkin, çiftçinin ihracatta da sıkıntı yaşadığını belirterek, şu değerlendir- melerde bulundu: "Siyasi nedenlerle Rusya pazarının kapanması, Suriye, Irak, Mısır gibi ülkelerin ithalatlarını kısarken ulaşıma çeşitli engeller çıkarması, İran'ın tarım ürünleri alanında giderek daha güçlü bir rakip haline gelmesi, çiftçinin ürettiği ürüne olan talebi azaltıyor. İklim koşullarının olumlu seyretmesiyle üretim artarken, ortaya çıkan bu talep azalması, çiftçinin ürününü pazarlarken yaşadığı sıkıntıyı daha da artırıyor. Normal olarak ihraç edilmesi gereken ürünler, iç piyasaya verilmek zorunda kalınınca üretici fiyatları maliyet fiyatlarının altına düşüyor. Geçtiğimiz ay enflasyonun düşük çıkmasında gıda ve tarım ürünler fiyatlarındaki bu düşüşün önemli etkisi var." Süt fiyatlarına müdahalenin üreticinin sorunlarını çözmediğini ifade eden Yetkin, süt tüketimini artırarak, var olduğu söylenen arz fazla- sının kolayca eritilebileceğine işaret etti. Türkiye'de üretilen etin maliyetinin AB ile kıyaslandığında daha yüksek olduğunu belirten Yetkin, et ithalatıyla fiyatların bir miktar düşeceğini, ancak üreticinin iflas edeceğini savundu. Hayvancılık sektörüne verilen desteklerden geniş kesimin yararlanmasının önemine işaret ederek, "Geçmişte hayvancılığın çökme noktasına gelmesi üzerine verilen sıfır faizli krediler gibi önlemler yararlıdır, ancak bu kredilerin yerinde kullanılması daha önemlidir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde çiftçinin tarımsal üretimi artırmaya devam etmesi ve borçlanarak da olsa tarım teknolojisine yatırım yapması, onun gelecek konusunda umudunu koruduğunu gösteriyor. Çiftçinin bu umudunu boşa çıkarmamak ve onu mutlu etmek gerekiyor." ifadesini kullandı. '11 Mayıs Bitki Islahçıları Günü' Kutlandı »» Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesinde, Bitki Islahçıları Alt Birliği (BİSAB) tarafından "11 Mayıs Bitki Islahçıları Günü" kutlamaları düzenlendi. Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Yıldıray Gencer, yaptığı konuşmada, tarımsal üretimin tohum olmadan olamayacağını söyledi. Tohum üretiminin ıslahla başladığını ve Islah olmadan gıda güvenliğinin ve tarımsal üretimin geleceğinin garanti altında olması çok zor olduğunu ifade eden Gencer, "Bu anlamda biz bitki ıslahçılarının da bu özel günün gerçekten çok önemsiyoruz ve bunun anlamlı bir şekilde kutlanmasının çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum." dedi. Türkiye'de tohumculuk sektörü olarak gelinen noktanın gurur verici ve sevindirici olduğunu aktaran Gencer, şöyle konuştu: "Ülkemizde tohumculuk sektörü, bugün artık yaklaşık 1,3 milyar dolarlık işlem hacmiyle dünyada ilk 10 arasında yer alan ve artık bugün hem ülke içerisinde hem de ülke dışında çok hızlı bir şekilde faaliyetlerine bu ancak yeni geliştirilecek üstün vasıflı çeşitlerle mümkün olabilecektir bunu da ancak siz değerli ıslahçılar yapacaksınız. Gerçekten bu anlamda ıslahçılarımıza çok önemli görevler düşüyor." şeklinde konuştu. devam eden, tüm dünyada artık kendinden söz ettiren bir sektör. Gelmiş olduğumuz noktayı çok iyi özümsememiz gerekiyor. Kendimizi görmemiz gerekiyor ve var gücümüzle de daha iyi noktaya varmak için de çalışmamız gerekiyor." Gencer, dünyada nüfusun hızla arttığını ama ekilen toprakların sınırlı kaldığını vurgulayarak, "Bu anlamda bizim olmazsa olmazımız birim alandan daha yüksek verim almak, bu verim de hem yüksek verim hem de kaliteli olmak zorunda. Dolayısıyla Ekmekte KDV Değişimi »» Ekmekte uygulanan KDV oranları katkı maddesi yüzde 5’i geçmeyen ekmeklerde yüzde 1, bu oranı geçen ekmeklerde ise yüzde 8 olarak uygulanacak. Bakanlar Kurulu’nun "Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi (KDV) Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre; ekmeğin tesliminde uygulanan KDV oranları, katkı maddesi yüzde 5’i geçmeyen ekmeklerde yüzde 1, bu oranı geçen ekmeklerde ise yüzde 8 olarak uygulanacağı bildirildi. Ekmekte kullanılan ’çeşni maddeleri, diğer tahıllar, soya unu, baklagil unları, yağ, süt, süt ürünleri, bitkisel lif ve benzeri maddeler’ gibi katkı maddelerinin yüzde 5’i geçmemesi durumunda KDV oranı yüzde 1 olacak. Kullanılan katkı maddelerinin yüzde 5’i aşması durumunda ise ekmeğe, katkılı ekmek olarak değerlendirilerek, tesliminde KDV yüzde 8 olarak uygulanacak. Türkiye'de tohumculuk sektörünün geliştiğini, büyüdüğünü ancak bunun yanında kamuoyunda tohumla ilgili yer alan yanlış bilgilerin ve haberlerin insanların tohumla ilgili, ürünlerle ilgili, beslenme ile ilgili konularda gereksiz kaygıya kapılmalarına neden olduğunu kaydetti. BİSAB Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Yalçın Kaya da, BİSAB'ın tohumu geliştirip piyasaya süren, bitki ıslahçılarını içinde barındıran, onların hakkını koruyup, gözeten, ıslahçılar arasında işbirliğini, bilgi ve becerilerini arttırarak, sektörümüzün daha da gelişmesini hedefleyen, yetkilerini yasalardan alan kamusal bir kurum olduğunu bildirdi. Şap Hastalığı Nedenıyle Hayvan Pazarı Kapatıldı Samsun'un Havza İlçesinde Şap Hastalığı Nedeniyle Hayvan Pazarı Kapatıldı. Samsun Valiliği Hayvan Sağlığı Zabıta Komisyonu tarafından alınan karar gereği çevre il ve ilçelerde görülen şap hastalığı nedeniyle ilçede faaliyet gösteren canlı hayvan pazarı süresiz kapatıldı. Hastalık riski ortadan kalkana kadar hayvan pazarı kapalı kalacak. Hastalığın yayılmasına karşı alınabilecek tedbirlerin başında pasaportsuz, sağlık raporu olmayan ve sevksiz hayvanların alınmaması geliyor. Çiftçilerin, hasta veya hastalık şüphesi taşıyan hayvanlar tespit edildiğinde mutlaka Tarım İl Müdürlüğüne bildirmesi gerekiyor. Köy-Koop Haber Haziran 2016 KOOPERATİFÇİLİK Köy-Koop Kastamonu Birliği Genel Kurulu Yapıldı »» Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği (KöyKoop) Olağan Genel Kurulu 14 Mayıs 2016 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü toplantı salonunda yapıldı. Genel Kurul; Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat OR-KOOP Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün, OR-KOOP Merkez Birliği İdari Mali İşler Müdürü Mustafa Kemal Yıldız, KöyKoop Merkez Birliği Genel Müdürü Turgay Solmaz, Zonguldak Köy Koop Birlik Başkanı Bayram Cüra, Zonguldak Köy Koop Birlik Başkan Yardımcısı Dursun Öztürk, DGRV Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü İfakat Gürkan, Prof. Yaşar Aktaş, Kastamonu İktisadi Bilimler Öğretim Üyesi Prof.Dr. Orhan Küçük, Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Cihat Sipahi, Kastamonu Koyun Keçi Birliği Temsilcisi Murat Pehlivan, Taşköprü Denizbank Müdürü Nurda Karaman, Taşköprü Süt Üreticileri Birliği Başkanı Lütfi Turan, Ziraat Odası Başkanı Mehmet Butur, Avukat Seyfettin Civelekoğlu, İl Genel Meclisi Üyesi Mehmet Ataç, CHP İl Başkanı Muzaffer Bıyıklı, Kastamonu Ticaret Borsası Başkan Vekili Serdar İzbeli, Ziraatçiler Derneği Kastamonu Temsilcisi Yılmaz Kenan katılımlarıyla gerçekleşti. KöyKoop Kastamonu Birliği’nin 2015 yılı faaliyetleri hakkında detaylı bilgi aktaran Birlik Başkanı Erol Akar; “Birlik olarak ilk faaliyetimiz, sütün pazarlanmasında sağlıklı ve güvenli bir pazar oluşturulmasına, üreticinin emeğinin en iyi şekilde değerlendirilmesine yönelik olmuştur. Süt pazarlama faaliyetlerine ilk başladığımız günlerden bu tarafa, gelişmiş bölgelerde ve ülkelerde olduğu gibi, kooperatifleşmenin sağlanması ve soğuk zincirin oluşturulması yönünde çalışmalar sürdürülmüş, bu gün için süt pazarlaması yapan 110 kooperatife ulaşılmıştır. Birliğimizce kooperatif köylü işbirliği ile ve değişik kuruluşlardan sağlanan desteklerle kurulan süt toplama merkezleri, ilimizde 30 faal bölgede 150 tonu aşkın kapasiteye ulaşan bir soğutma zinciri ile çok önemli bir alt yapı oluşturulmuştur” dedi. “Birliğimizce Tüm Alt Yapı Çalışmaları Tamamlanmıştır” Destekleme hizmetlerine de değinen Akar; “Hayvancılığın ve sütçülüğün geliştirilmesinde örgütlü yapıların gerekliliği kaçınılmazdır. Sütte kalitenin artırılmasında ve kayıt altına alınmasında bu yapıların ciddi görevler yüklenmesi gerekmektedir. Nitekim Bakanlıkça yayınlanan destekleme kararnamelerinde örgütsüz üretici desteklenmemektedir. Birliğimizce, anaç sığır desteklemesinin ilk yürürlüğe girdiği tarihten bu tarafa uygulaması başlatılmış kooperatif ortaklarının bu imkanlardan yararlanabilmesi için birliğimizce tüm alt yapı çalışmaları tamamlanmıştır. Bu kapsamda; kooperatifler bir işletme olarak kabul edilmesi nedeniyle, hayvan sayısına bakılmaksızın tüm kooperatif ortaklarının hayvancılık desteklemelerinden yararlanması sağlanmıştır” diye konuştu. “Orman Köylüsü Düşük Fiyatlarla Üretmek Zorunda Bırakılmaktadır” Birliğin ormancılık faaliyetleri hakkında da bilgi veren Akar; “Birliğimize bağlı orman üretimi yapan kooperatifler, ilimizdeki orman üretiminin çok önemli bir kısmını gerçekleştirmektedir. Diğer taraftan orman ürünleri sanayisinin hammadde ihtiyacı yine kooperatiflerimiz tarafından karşılanmaktadır. Orman Bakanlığınca son yıllarda uygulanan ormancılık politikalarının orman köylüsü ve kooperatiflerimize son derece olumsuz yansımaları olmuştur. Verilen üretim birim fiyatları, dikili satış uygulamaları ve yapılan mevzuat düzenlemeleri tümüyle orman köylüsünün ve kooperatiflerinin aleyhine gelişmiştir. Orman köylüsünün örgütlü yapısına, ekolojik değerlere zarar verecek, kaçak kesimlere neden olunacak ve sosyal barışı zedeleyecek bir yaklaşım olacaktır. Dikili satışların önemli kısmının yasal takibe uğraması bu konuda önemli sorunların oluştuğunun da bir göstergesidir. Dikili satış uygulaması, orman köylüsünün mağdur edilmesinin yanında yerel ekonomilere de ciddi zarar verecek, ilimiz ekonomisi önemli bir kaynağını yitirmiş olacaktır. Başka hiçbir geliri olmayan orman köylüsü maalesef düşük fiyatlarla üretmek zorunda bırakılmaktadır. Üstelik 7080 TL’ye orman depolarına teslim edilen tomruk Orman İşletme Müdürlüklerince 250-300 TL’ ye kadar satılabilmekte, işletmeler kar yarışına sokulmaktadır. 20.03.2015 tarih ve 29301 sayılı Resmi Gaze- te’de yayınlanarak yürürlüğe konulan ‘Orman Ürünlerinin Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’ ile orman köylülerinin ve kooperatiflerinin mağduriyetine neden olacak uygulamalara zemin hazırlanmıştır. Yönetmelikle İlgili olarak OR-KOOP Merkez Birliğimizce yürütmenin durdurulması talebi ile dava açılmıştır. Dava halen devam etmektedir. Orman köylüsüne ve kooperatiflerine tanınan hakların geri alınması niteliğindeki bu uygulamanın ülkemiz ve ilimiz bakımından yaratacağı sorunlar bütün açıklığı ile siyasi partilerin il başkanlıklarına ve milletvekillerimize aktarılmıştır. Sorunların çok önemli bir kısmının Bakanlıkça yapılacak düzenlemelerle giderilebileceği, ancak bürokrasinin ve siyasetin orman köylüsüne ve kooperatiflerine bakış açısının değişmesinin gerektiğine inanıyoruz. Birlik olarak kooperatiflerimiz için eğitimlerimiz ve proje çalışmalarımız devam etmekte olup 2015 yılı programına iki kooperatifimiz için iş makinesi projesi sunulmuştur. Orman ve Su işleri Bakanlığınca onaylanarak kredi tahsis edilmiş ve makinaların alımı gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı. “Bizler Yoksak Sizler Yoksunuz” Erol Akar’ın konuşmasının ardından orman köylüleri hep bir ağızdan sorunlarını dile getirmeye başladı. Orman köylüleri adına söz alan Bayram Bakırcı; “Bizleri artık duyun. Orman köylüsü olarak gerçekten çok büyük sıkıntılar içerisindeyiz. İşçimiz yok, memurumuz az. Buradaki yetkililer ellerinden geldikçe bize yardımcı olmaya çalışıyorlar. Fiyatlar düşük. Çalışmalar sürüyor ama hala sonuç yok. Bizler orman köylüleri olarak 4 yıldır hiçbir şekilde bir adım dahi ileri gidemiyoruz. Bunlardan da sizleri sorumlu tutuyorum. Bizler varsak sizler varsınız. Bizler yoksak sizler yoksunuz. Sonuçta sizlerde bizlerde seçimle gelmiş insanlarız. Bunun hakkının verilmesi lazım. Maalesef bunun hakkının verilmediğini görüyoruz. Geçtiğimiz yıl bölge müdürü övünerek en büyük üretimi yaptığını söyledi. Kimlerin sayesinde, bizlerin sayesinde” diyerek AK Parti Milletvekili Metin Çelik’ten bu konuları detaylı görüşebilmek için randevu istedi. “Evet Bazı Noktalarda Başarılı Olamadık” Orman köylülerine cevap veren Zonguldak OR-KOOP Bölge Birliği Başkanı Sabri Özgün, orman köylüsünün feryadı için teşekkür ederek, birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. Özgün; “Sorunlarımızı uzlaşarak çözmemiz lazım. Evet bazı noktalarda başarılı olamadık” sözleri ile yaptıkları çalışmaları anlattı. 11 Domates Üreticilerine Mildiyö Uyarısı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü yetkilileri domates üreticilerini Mildiyö hastalığı konusunda uyardı. Hastalığın mevsim ve iklim koşulları sebebiyle yoğun bir şekilde görülebileceğini vurgulayan yetkililer, doğru mücadele yapılmadığı zamanlarda ürün kayıplarının %100'e kadar ulaşabileceğine dikkat çekti. İzmir ili ve çevresinde sanayi ve sofralık çeşitlerin yetiştiriciliği açısından ekonomik değeri yüksek ürünlerden biri olan domateste verim kayıplarına neden olan en önemli hastalıklardan biri Domates Mildiyösü Hastalığı. Domates Mildiyösü, şartlar oluştuğunda epidemi yaparak geniş alanlarda kısa sürede büyük zararlar verebiliyor. Dal, yaprak ve meyvede zarar yapan mildiyö ne kadar erken epidemi yaparsa ürün kaybı da o oranda büyük olabiliyor. Hasat zamanında hastalığın meyvelerdeki izleri, hem ürünün miktarını hem de ticari değerini düşüyor. Bu devrede epidemi oluşursa zarar %100 'e kadar yükselebiliyor. Bu hastalık başta domates ve patlıcan olmak üzere genellikle patlıcangiller(domates, biber, patlıcan vb.) familyasına ait kültür ve yabani bitkilerde görülüyor. Hastalıklı Bitki Artıkları Tarladan Uzaklaştırılmalı Geçtiğimiz yıllarda hastalık görülen alanlarda bu sene hastalık görülme olasılığı daha yüksek. Domates tarımının sabah ve akşam çiğ tutmayan, güneşe bakan tarlalarda yapılmasını ve sık dikimden kaçınılması gerekirken, hastalıklı bitki artıkları ve meyveler kesinlikle tarladan uzaklaştırılmalı. Yaprakların Alt Yüzeyi de İlaçlanmalı Enfeksiyonlar yaprakların altında olur. Bu nedenle ilaçlamalarda mutlaka yaprak alt yüzlerinde ve bitkinin her tarafında bir ilaç tabakası meydana getirilmelidir. İlaçlamadan sonra 24 saat içinde ilacı yıkayacak bir yağış olması durumunda ilaçlama tekrarlanmalıdır. İlaçlamamalar 7-10 gün arayla, hastalığın şiddetine ve iklim koşullarına 3-8 kez uygulanmalıdır. Ancak ilaçlamalarda; ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken bekleme süresine mutlaka uyulmalı, zamanından önce hasat edilmemelidir. Mildiyö hastalığı Hastalığın başında yapraklar üzerinde önce küçük, soluk yeşil veya sarımsı lekeler belirir. Hastalık ilerledikçe renkleri kahverengi veya siyah olur. Uygun havalarda hastalık yaprak saplarına, bitkinin dal ve saplarına kadar ilerler. Nemli havalarda ve 16-22 ˚C ler arasında lekelerin alt yüzlerinde beyaz veya kül rengi bir örtü meydana gelir. Bunlar mantar hastalığının konidi örtüsüdür. Mildiyönün yayılması bunlarla olur. İleri safhasında lekeler yırtılır, kurur ve bazen çürürler. Epidemi ise 1922 ˚C lerde ve orantılı nem %80 'in üstünde bulunduğu koşullarda gerçekleşir. Hastalık meyvelere de geçebilir. Meyvelerdeki lekeler yapraklardakine benzer ve domates kızardığı zaman yeşil bir çerçeve ile normal kırmızı kısımdan ayırt edilir. Rusya Yasaktan Vazgeçti »» Rusya Tarım Ürünleri Denetim Dairesi "Rosselhoznadzor", 16 Mayıs Pazartesi günü bal kabağı hariç Türkiye'den tüm tarım ürünleri ithalatını yasaklama kararından vazgeçtiğini açıkladı. Rusya Türkiye'ye uyguladığı ambargo kapsamında tarım ürünlerine getirdiği yasağı kaldıracağını duyurdu. Rus tarım kurumu sadece zararlı haşere içerdiği için bal kabağı ve kabağın 19 Mayıs tarihinden itibaren geçici olarak yasak ürün listesine ekleneceğini bildirdi. Türkiye'den Olumlu Sinyaller Alındı Açıklamayı yapan "Rosselhoznadzor" Başkan Yardımcılarından Yuliya Şvabauskene, "Bugün yaptığımız değerlendirme toplantısında Türkiye'den tüm tarım ürünlerine yasak uygulamasına herhalde geçilmeyecek. Türk tarafından hataları düzeltme yönünde olumlu sinyaller alındığı için radikal adımdan şimdilik vazgeçtik. Daha önce ilan ettiğimiz üzere bugün sadece marul ve kıvırcık yasağı uygulanmaya başlandı. 19 Mayıstan itibaren ise bal kabağı ve kabak da yasak listesine geçici olarak eklenecek. Türk ürünlerine ek yasaklar tamamen ürünlerin kalitesi ve karantina şartlarına bağlı. Yasaklanan ürünlerde sistematik biçimde Kaliforniya Tripsi olarak bilinen haşereye rastlandığı için geçici yasak getirmek zorunda kalıyoruz. Türk tarafının davranışlarına göre yasak konduğu gibi kaldırılabilir" dedi. 12 Haziran 2016 Köy-Koop Haber TARIM EKONOMİSİ 2016 Yılında Verilecek Tarımsal Desteklemeler Belli Oldu »» Bakanlar Kurulu’nun “2016 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar”ı, 1 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak üzere 05.05.2016 tarihli ve 29703 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece, 2016 yılında üreticilere verilecek tarımsal destekler resmen belirlenmiş oldu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’ın 2016’nın ilk aylarında yaptığı açıklamaların önemli bir bölümünde tarımsal desteklemeler yer almıştı. Bu açıklamalar neticesinde de sektördeki herkes desteklemelerle ilgili olarak önemli beklentilere girmişti. Çünkü tarımsal destekler çiftçisinden hammadde üreticisine ve işleyicisine, dış ticaret ile uğraşanlara kadar herkesi yakından ilgilendiren çok önemli bir konu. Bu yılın başlarında Bakan Faruk Çelik’in hangi açıklamaları yaptığını hatırlamakta fayda var. Bakan Faruk Çelik Ocak ayında “hayvansal ve bitkisel desteklerin sayısını indirmeyi, bir araya toplamayı planlıyoruz”; Şubat ayında ise “hayvancılıktaki 53 kalem desteği 3-4 kaleme indirmeyi planlıyoruz” şeklinde iki önemli açıklama yapmıştı. Bu açıklamaları hatırlatıp yazının sonunda bunlara ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığını belirteyim. Şimdi, 2016 yılında yapılacak tarımsal desteklemelerin incelenmesine bakalım. Bu incelemeyi yaparken 2015 yılında yapılan desteklemeleri de hatırlatarak karşılaştırma yapmak yararlı olur. Geçen seneye baktığımızda 9 ana kalemde verilen desteklerin bu sene 5 ana kalemde toplandığını görüyoruz. Destekleme kalemleri itibari ile bakıldığında geçen sene ile destek isimlerinde farklılıklar olsa da içeriklerin neredeyse aynı olduğu söylenebilir. Örneğin, geçen sene üretim yapılan alan itibari ile verilen mazot, gübre, organik tarım ve İyi Tarım Uygulamaları 2016’da “alan bazlı destekler” adı altında birleştirilmiş. Yine, geçen sene verilen sertifikalı tohum kullanım ve üretim desteği ile fidan ve çilek fidesi kullanım desteği, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı sistemi katılım desteği, tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetlerinin desteklenmesi, araştırma ve geliştirme projeleri destekleri 2016 yılında tek bir isim altında “diğer tarımsal amaçlı destekler” adı ile birleştirilmiş durumda. Yapılan bu değişikliğin sadece isim olarak birleştirme olduğunu belirtmekte yarar var. Çünkü kapsam yine aynı kalmış denilebilir. Gelelim 2016 yılında yapılan değişikliklere ve bu değişikliklerin yaratabileceği etkilere. Geçen sene verilen toprak analizi desteği bu sene verilmeyecek. Bu sene ayrıca, mazot ve gübre desteği birleştirilerek ürün gruplarına göre ayrım yapılmadan 11 TL/da olarak verilecek. Basit bir matematiksel hesaplama ile geçen sene verilen mazot ve gübre desteği- ni birleştirelim, ürün gruplarına göre ayrı olarak verilen bu iki destek 8,05 ile 16,15 TL/da arasında değişmiştir. Bu iki destek 2016’da ürün ayrımı yapılmadan 11 TL/da olarak verilecek. Karşılaştırma yapılırsa hububat, baklagiller sebze ve meyve alanları gibi önemli tarımsal ürünlere verilen desteklerin az miktarda azaldığı; yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanları için verilen desteklerin ise önemli miktarda azaltıldığı (2015’te 16,15 TL/da olan destek 2016’da 11 TL/da olacaktır) sonucuna ulaşılabilir. Bunun yanında peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman alanları için verilen destek miktarı ise artırılmıştır. Türkiye’nin özellikle üretiminde sıkıntı yaşadığı baklagiller, pamuk, ayçiçeği, soya fasulyesi gibi ürünlerde bu desteklerin azaltılmasının durumu daha da sorunlu bir hale getireceği aşikârdır. Bu ürünler açısından mutlaka düzenleyici yeni uygulamaların yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bir diğer önemli konu da toprak analizi desteğinin tamamen kaldırılmış olmasıdır. Geçmiş yıllarda toprak analizi desteği, gübre ve mazot desteği alabilmenin için ön şartı olarak uygulanmıştır. Halbuki, üreticilerin toprak analizi yaptırması neticesinde ortaya çıkan sonuca göre uygulanacak gübre miktarı belirlenmelidir. Bu desteğin kalkması ile üreticilerin bu yöndeki istekliliği de ortadan kalkmış olacaktır. Dolayısıyla, gereğinden fazla kullanılabilecek gübreler neticesinde toprakların kirlenmesi de artabilecek; bu kirlilik tarımsal üretimi olumsuz etkileyecek ayrıca çevre açısından da sorunlar yaratabilecektir. Bu nedenle, toprak analizi ya da gübre kullanımına yönelik yeni bir düzenlemenin yapılmasında mutlak gereklilik vardır. Bu konuda üzerinde durulması gereken bir diğer etki de toprak analizi yapan laboratuvarlarda çalışan personel için istihdam sorununun ortaya çıkabileceğidir. Ayrıca, bu alana yatırım yapmış olanlar da bu karardan mutlaka olumsuz etkilenecektir. Alan bazlı desteklerden diğerleri de organik tarım ve İyi Tarım Uygulamaları konularındadır. Çevreye dost üretim yöntemlerinden olan bu iki destek kaleminden organik tarımda yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve destekler 4 kategoriye ayrılmış; ancak kategorilerin kapsamı belirtilmemiştir. Diğer ayrıntılar daha sonra Bakanlığın yayımlanacağı uygulama Tebliğleri ile belli olacaktır. Bu nedenle 2015 yılı ile ilgili bir Doç.Dr. Yener ATASEVEN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü [email protected] karşılaştırmayı bu aşamada yapmak mümkün değil. Diğer destek olan İyi Tarım Uygulamaları’nda ise destek miktarlarında değişiklik olmaması dikkat çekicidir. Nitekim 2015 yılında da meyve-sebze ve örtü altındaki destek miktarında da değişiklik yoktu. Tarımsal çevreye yönelik olarak düşünülebilecek desteklerden olan biyolojik ve biyoteknik mücadele desteğinde ise 2014 yılından beri değişiklik yapılmamıştır. Bir diğer destek kalemi ise Fark Ödemesi Destekleri’dir. Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli’nde öngörülen havzalarda 17 üründe verilen bu destekler 2015 yılı ile kıyaslandığında sadece buğday, arpa, yulaf, çavdar, tritikale ve çeltikte destek miktarlarının aynı kaldığı, dane mısırda düştüğü ve diğer ürünlerde ise artış olduğu görülmektedir. Ayrıca; yağlık ayçiçeği, aspir, kanola ve soya fasulyesi üretimi yapan üreticiler bu desteğe ilave olarak üretim miktarına göre belli miktarlarda destek alabilecektir. Bunun yanında 2016’da Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak illerinde tarımsal amaçlı sulamada kullanılan elektrik için bu ürünlerde üreticinin alacağı destek ödemelerinde borçların ödenmesi sonrasında kalan kısım esas alınacaktır. Bu yolla, elektrik dağıtım şirketlerinin üreticilerden alacaklarının tahsili yoluna gidilmiştir. Hayvancılık destekleri de merakla beklenen destekler arasında yer almıştır. Geçmiş yıllarda en yaygın destekleme kalemi olan ve üreticiler için temel destek kabul edilen anaç hayvan desteği kaldırılarak buzağı desteği temel destek olarak benimsenmiştir. 2015’te sütçü ve kombine ırklar ve melezleri ile etçi ırkların melezleri anaç sığır için hayvan başına verilen destekler tamamen kaldırılarak buzağı/malak desteği 4 ay ve üzeri olmak ve aşıları tamamlanmak kaydıyla 350 TL, soy kütüğü desteği 500 TL olarak ödenecek. Döl kontrolü kapsamında testlerini tamamlamış boğaların buzağılarına ise ilave 50 TL verilecek. Belirli şartları taşıyan süt üreticilerine Bakanlığın belirleyeceği dönemler ve birim fiyatlar üzerinden ödeme yapılacak; ürettiği çiğ sütü üretici örgütleri aracılığıyla Et ve Süt Kurumu’na satan veya bu Kurum ile yapılan sözleşme çerçevesinde süt tozuna çevirten üreticiler çiğ süt desteklemesinden yararlandırılacaktır. Bu da yeni bir uygulama olarak karşımız çıkmaktadır. Hayvancılık destekleri kaleminde göze çarpan artış ise yem bitkileri desteğindedir. Son iki yıldır değişmeyen destek miktarları 2016’da tüm ürünlerde artmıştır. Bunların yanında, ipekböcekçiliği ve damızlık koyun-keçi yetiştiriciliği yapanlara verilecek desteklerde de artış görülürken tiftik keçisi yetiştiriciliğinde, arıcılık desteğinde ve bombus arısı desteğinde bir artış yapılmamıştır. Ayrıca, hastalıktan ari işletme desteğinde de düşüş görülmektedir. Hayvancılık desteklerinde belki de dikkat çekeceği düşünülen konulardan birisi de et ithalatı konusundadır. Yeni destekleme uygulamasında ihtiyaç duyulması halinde Et ve Süt Kurumu’na piyasaya müdahale amacıyla 45.000.000 TL ödenek verilmiştir. Hayvancılık desteği altında verilecek yeni desteklere bakıldığında ise, su kısıtının olduğu yerlerde fiğ, macar fiği, burçak ve mürdümlük ekimi yapanlara yem bitkisi desteklerine ilave olarak %50 destek ödenecektir. Bakanlığın yaptığı aşı uygulamaları sonucunda oluşan atıklar için büyükbaş ve küçükbaş hayvan başına atık desteği verilecektir. Geçen sene verilen aşı desteğinde bir değişiklik yapılmazken 2016 yılında yeni bir destek olarak küpe uygulama desteği getirilmiştir. Hayvancılık alanında uygulanacak bir diğer yeni destek de hayvan kesimi ile ilgilidir. Mevzuata uygun kesimhanelerde hayvan kestiren ve sözleşmeli besicilik yapan yetiştiricilere 1-300 baş arası olmak kaydıyla hayvan başına 200 TL destekleme ödemesi yapılacaktır. Su ürünleri desteği kapsamında çipuraya destek kalkarken kapalı sistem üretim yapanlara yeni bir destek getirilmiştir. Bu alandaki bir diğer yenilik de 2015 yılında kaldırılan balıkçılık gemisi desteğinin yeniden aynı miktarda verilecek olmasıdır. 2016 yılında tek bir isim altında “diğer tarımsal amaçlı destekler” adı ile birleştirilen destekler içinde yer alan yurtiçi sertifikalı tohum kullanım ve üretim desteği ile fidan ve çilek fidesi kullanım desteğine bakıldığında sertifikalı tohum kullanım desteğinde ürünlere göre artışların yanında ve bazı ürünlerde de değişim olmadığı söylenebilir. Yurtiçi sertifikalı fidan, çilek fidesi ve standart fidan kullanım desteğinde ise tüm kalemlerde herhangi bir artışın olmadığı rahatlıkla görülmektedir. Sertifikalı tohum üretim desteğine bakıldığında korunga, fiğ, yem bezelyesi ve yoncada artış görülürken diğer ürünler için yine bir artış olmamıştır. Bu destek kaleminde 2015 yılına kıyasla yeni getirilen desteklerin de olduğu görülmektedir. Bu yeni destekler geleneksel zeytin bahçelerinin rehabilitasyonu, orijinal ve üstü tohumluk üretiminde ilave verilen destekler ve yurtiçi sertifikalı fidan üretim desteğidir. Diğer tarımsal amaçlı destekler kapsamında yer alan desteklerden “Çiftlik Muhasebe Veri Ağı” desteği miktarı geçen seneye göre 425 TL olarak değişmemiştir. Tek fark, 2015 yılında seçilecek işletmelerin sayısı belirtilmemişken 2016 yılında işletme sayısı 6.000 ile sınırlandırılmıştır. Yine diğer tarımsal amaçlı destekler kalemi içerisinde bulunan “Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmeti” desteği değişiklik yapılan destekler içerisinde yer almıştır. Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmeti desteği 2015 yılında üretici örgütleri ve Ziraat Odaları, tarımsal danışmanlık dernekleri/vakıfları, tarımsal danışmanlık şirketleri ve serbest tarım danışmanları tarafından verilmekte iken 2016 yılı için bu hizmeti verecekler Ziraat Odası ve üretici örgütleri olarak sınırlandırılmıştır. 2015 yılında işletme başına yıllık 600 TL ödeme yapılmışken 2016 yılında Ziraat Odası ve üretici örgütlerinde istihdam edilen en fazla 2 tarım danışmanına ayrı ayrı olmak üzere yıllık 20.000 TL destek verilecektir. Bu konudaki desteklerin sınırlandırılması, bu hizmeti veren Ziraat Odası ve üretici örgütleri dışında kalan yerlerdeki tarım danışmanlarının istihdam olanaklarını sıkıntıya sokacak bir uygulama gibi gözüküyor. 2016 yılındaki desteklemelerde yeni olan bir diğer uygulama da desteklerden yapılacak kesinti oranlarına ilişkindir. Daha önce birlik, üst birlik ve kooperatifler için yapılan toplamda %0,2’lik kesinti oranı 2016 yılında çok önemli bir artış ile destek kapsamına göre %2’ye ve %3’e çıkartılmıştır. Bu yenilik de desteklerin doğrudan üreticilere verilmesi yaklaşımından ziyade örgütler aracılığı ile verilmesi yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım da önümüzdeki aylarda üzerinde önemle durulacak bir başka konu olarak karşımıza çıkacaktır. Desteklerden yararlanabilmek için üreticilerin Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS)’ye ve Bakanlığın ilgili diğer kayıt sistemlerine kayıtlı olması gerektiğini hatırlatalım. Tarımsal destekler ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler 5 Mayıs 2016 tarihli ve 29703 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nda bulunabilir. Yazımın başında Bakan Faruk Çelik’in “desteklerin sayısını indirmeyi, bir araya toplamayı planlıyoruz” şeklindeki ifadesini yazmıştım. Özetle; destekler konusunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu ifade de yerini bulmuş, birçok kalem birleştirilmiş ancak kapsam hemen hemen aynı kalmış, ayrıca maalesef bu toparlama da iyi sonuçlar getirecek gibi gözükmüyor. Toprak analizi desteğinin kaldırılmasının yaratacağı sorunlar ya da tarım danışmanlarının kapsam dâhilinden çıkarılması neticesinde ortaya çıkabilecek sorunlar konusunda ilave bir çalışma yapılması gerekli gibi görünüyor. Son olarak, büyük ümitlerle hasatlarına başlayan ve hasat zamanlarını bekleyen tüm üreticilerimize sağlıklı ve bereketli bir dönem dilerim. . Köy-Koop Haber Haziran 2016 TARIM 13 Dünya Bakliyat Kongresi İzmir’de Yapıldı Sanayi Malı Enayi Malı »» Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2016’nın Dünya Bakliyat Yılı ilan edilmesinin ardından etkinliklerini sürdüren GPC (Dünya Bakliyat Konfederasyonu-Global Pulse Confederation), Dünya Bakliyat Zirvesini İzmir’de topladı. Dünya Bakliyat Zirvesinde baklagillerin insan sağlığına faydası ve obezite ile mücadelede önemine değinildi. »» Çiftçiler borç batağında hem de gırtlağına kadar. Bunu herkes biliyor. Ancak çiftçilerin durumları anlatılmaya başlandığında kimse arka çıkmadığı gibi suçlama başlıyor: “Bizim çiftçiler tembel, her şeyi devletten bekliyor. Hazırcılar” gibi bir dizi suçlamalar ardı ardına sıralanıyor. Etkinliğin açılış töreninde konuşan, GPC Başkanı Hüseyin Aslan, amaçlarının bakliyat üretimini ve tüketimini artırmak, sürdürülebilir tarımı oluşturmak olduğunu belirterek, "Önümüzdeki 40 yılda üretmemiz gereken gıda miktarı, son 10 bin yılda ürettiğimiz gıda miktarına denk. Düşünmemiz gereken şey bu. Sanayi, hükümetler, devletler ne yapılması gerektiğini düşünmeli. Son kullanım süresi konusunu, çiftçilerle ilgili konuları halletmeliyiz. Dünya için çok daha liberal bir ortam yaratmalıyız . Böylelikle ürün akımı rahat ve kolay olsun." dedi. Yalnızca Avrupa’nın bir bölümünde gıda güvenliğinin sağlanabildiğini ifade eden Aslan, “1,4 milyar ton gibi bir gıda atığı söz konusu. Gelişmekte olan ülkelerde bunun yüzde 40’ı üretimden sonra gerçekleşiyor. Bunu göz önünde bulundurmalıyız. Bundan tasarruf edebilirsek dünyada birçok insanı kurtarabiliriz” diye konuştu. Kanada, Avustralya, Myanmar, ABD ve Çin’in en fazla bakliyat ihraç eden ülkeler olduğunu söyleyen Aslan, “Türkiye’de çiftçiye ton başına 100 dolar gibi bir destek başladı. Üretimi arttırmak adına böyle bir adım atıldı. Bu nedenle hükümete teşekkür ediyoruz” dedi. GPC, 2016 yılında dünyanın farklı noktalarında sektörün aktörlerini buluşturmaya devam edecek. Bakliyat yılını hareketlendirecek etkinlikler, İzmir’in ardından Fransa, Portekiz ve Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) düzenlenecek. Gaziantepte ‘Bulgur Festivali’ Yapıldı »» Makarna, Bulgur, Bakliyat, Bitkisel Yağlar Tanıtım Grubu (MBTG) öncülüğünde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) ve Gaziantep Üniversitesi tarafından Türkiye’de ilk defa 28- 29 Mayıs tarihleri arasında ‘Bulgur Festivali’ düzenlendi. UNESCO tarafından Gastronomi kenti seçilen Gaziantep, Türk geleneksel yemeklerinin tanıtımına katkı sunmaya devam ediyor. Festival Parkı'nda düzenlenen ‘Bulgur Festivali’nin açılış törenine; Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, AK Parti Gaziantep milletvekilleri Nejat Koçer ve Canan Candemir Çelik, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, işadamları ve davetliler katıldı. Festivalin açılışında konuşan Mehmet Şimşek, Türkiye'nin çevresindeki sıkıntılara rağmen Türkiye'nin ayakta durmasının büyük başarı olduğunu kaydederek, şunları dedi: "Burası dünya gastronomi başkentlerinden bir tanesidir. Çevremizde birçok sıkıntılar var. Hemen yanı başımızda insanlık trajedisi ve insanlık ayıbı var. Bütün bunlara rağmen eğer bir şehir pozitif bu tür çalışmalarla gündeme gelebiliyorsa Türkiye ve dünya ekranına bu türden yenilikçi güzel çalışmalarla gündeme geliyorsa normal günde kimse tutamaz burayı. Gaziantep sadece güneydoğunun ve Türkiye'nin değil dünyanın en rekabetçi ve yenilikçi en gelişmeye açık şehirlerin başında geliyor. Bu bizim en güçlü yanımızdır. Ortadoğu’da şuanda cazibe merkezi konumundadır. Farklı türden ırktan insanların bir araya gelip birlikte çalıştığı, ürettiği bir şehirdir. O açıdan Türkiye’nin geleceği parlak çünkü Bakın çiftçiler, 1974 yılında ürettikleri buğdayın kilosunu 2.30 TL’ye satıyor. O dönemde 1 litre mazotun fiyatı 1.30 TL, yani bir litre mazot için 0,56 kg buğday satıyor. Başka bir deyişle 1 kg buğday ile 2 litre mazot alabiliyor. 1980 yılında ise bir kilo buğdayın fiyatı 10.00 TL, 1 litre mazotun fiyatı 26 TL oluyor. Yani çiftçi 1980’de 1 litre mazot almak için yaklaşık 3 kg buğday satıyor. 1985’te 1 kilo buğdayın fiyatı 32.00 TL, 1 litre mazotun fiyatı 165 TL, buna göre çiftçi 1985’te 1 litre mazot için 5kg buğday satmak zorunda kalıyor. 2005 yılında 1 kilo buğdayın fiyatı 474, 700 TL, 1 litre mazotun fiyatı 1.950.000 TL, çiftçi 2005 yılında 1 litre mazot alabilmek için 4,10 kg buğday veriyor. Gaziantep gibi yeni büyüme motorları inovasyon merkezleri var. Onun için asla ve asla yalnız olup bitenlere bakıp çekimser olmayalım. Allah'ın izni ile sorunların hepsi aşılır." Bulgurun sağlık açışından önemine dikkat çeken Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise bulgurun tanıtımında çalışmalar yapacaklarını belirterek, şöyle konuştu: "Neden burası önemli neden bulgur önemli çünkü bu tabiat ve bu doğa bize bu güzelliği veriyor. Özellikle Barak Ovası üzerinden bir güneş yükseliyor Avanos Dağlarına kadar bu güneş bereketli hilale dönüşüyor. Elimizde büyük bir hazine var. Belki al- tınımız elmasımız yok ama en önemli bu kültürel mirasa sahip çıkan insanımız var. Özellikle kentler yarışında iddialıyız. Artık kalkınma yerelde başlıyor onun için bulgurun ne kadar sağlıklı olduğunu siz düşünün. Tabi bu bulgurun daha iyi bir şekilde dünyaya tanıtmak için daha güzel işlere imza atmamız gerekiyor. Bugün hepimiz obeziteden şikayet ediyoruz. İlacı ne peki? Tabii ki bulgur." Konuşmaların ardından protokol üyeleri alanda bulunan kazanın başına geçti. Buğdayın pişirilmesi için kazanı ateşleyen protokoldekiler, önceden pişirilmiş hediği yedi. İki gün süren festivalde yarışma, eğlence programları ve konserler düzenlendi. Dünyanın En Sıcak Ayı Belirlendi »» Dünya Meteoroloji Örgütü, geçen Nisan ayının ölçülen en sıcak nisan ve son 12 ayın da peş peşe en sıcak 12 ay olduğunu açıkladı. Amerikan İklim Dairesi'nin verilerine göre ise, geçen ay son 136 yılın en sıcak nisanı oldu. Şimdiye kadar ölçülmüş en sıcak Nisan ayı olarak kayıtlara geçti. Amerikan İklim Dairesi (NOAA), geçen Nisan ayının sıcaklık verilerinin kayda alınmaya başlandığı 1880 yılından beri en sı- Yahu suçladığımız çiftçiler, karnımızı doyuruyor, sırtımızı giydiriyor. Nankörlük etmeyelim. Elimizi vicdanımıza koyalım, suçlamayalım. Üretmeleri için destek olalım, yanlarında yer alalım. Demem odur ki, çiftçiye verilen tepki haksız, insafsız ve akıldışı. Düşündüğünüz veya anlatıldığı gibi devlet çiftçilere destek vermiyor. Çiftçiler de, devlet bir şey versin diye beklemiyor. Çiftçiler; tarımda yanlış politikalar uygulanmasın, üretelim, ürettiklerimizle geçinelim, istiyorlar. Ama çiftçilerin istedikleri olmuyor. Peki, ne oluyor? Çiftçiler üretim girdilerini pahalı alıyor, ürününü ucuza satıyor. Bu nedenle batıyor. cak nisan olduğunu açıkladı. Böylece ardı ardına 12 ayda, son yılların en sıcak seviyesine ulaşarak bir rekor daha kırılmış oldu. Nisan 2016, 20. yüzyılın bu ay için ölçülen 13,7 derecelik ortalama değerini yaklaşık 1,10'luk artışla kapattı. Böylece son olarak 2010'da kırılan ortalama 0,28'lik derecelik sıcaklık artışı rekoru da kırıldı. Öte yandan Türkiye'de de rekor sıcaklar etkisini göstermeye başladı. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, 2016'nın Türkiye'de son 80 yılın en sıcak yılı olmasının beklendiğini söyledi. 2011 yılında buğdayın fiyatı 0, 55TL, mazotun fiyatı 3.87 TL. Çiftçi, 2011 yılında 1 litre mazot Abdullah AYSU ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı alabilmek için 7 kg buğdayı vermek zorunda kalıyor/ bırakılıyor. Çiftçi böyle böyle yoksullaştırılıyor. Peki, çiftçi bu sürede ne kadar yoksullaşıyor? 1974’ten 2011’e kadar çiftçinin ürününün değeri, üretim girdisi mazotun karşısında 14 kat geriliyor, yoksullaştırılıyor. Rakamları uzatmak istemiyorum. Gerçekler böyle. Çiftçilerin ürettiği ürünün, üretim girdisinin karşısında böyle gerilemesi çiftçiyi borçlandırmakla kalmıyor. Borcunu kartopu misali büyütüyor. Ödenemez boyutlara taşıyor. Uygulanan bu yanlış tarım politikaları sonucunda çiftçiler kendilerine verilen desteğin 6 katı borçlu hale geldi şimdi. Orhan Sarıbal; “AKP iktidarında çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondan 2,2 milyona düştü; çiftçi sayısı 560 bin azaldı. Çiftçiliği bırakan çiftçi sayısı oransal olarak %20’yi buldu. Çiftçi, yaklaşık olarak 3 milyon hektar araziyi işlemekten vazgeçti” diyor. Çiftçiler bu duruma “Şirketlerin ürettiği üretim girdileri sanayi malı, çiftçilerin ürettiği ürünler enayi malı” diyor. Çözüm: çiftçilerin özel ve kamu bankalarına olan tüm borçlarının silinmesi. Yeniden üretebilmeleri için karşılıksız sermaye verilmesi. Ürün fiyatlarının maliyetin altında değil; maliyet+%25 kazanç+insanca yaşam payı eklenerek belirlenip, uygulanması. Bunun için gerekli piyasa mekanizmalarının hükümetlerce sağlanması gerekmektedir. Tarımsal Sulamada Kullanılan Güneş Panelleri Türkiye'de Üretilecek . »» Niğde'nin Bor İlçesi'nde hücre ve wafer dahil güneş paneli üretim tesisi kuruluyor. Niğde Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinde 32 bin m2 alana kurulacak üretim tesisinin temel atma töreni gerçekleşti. Tüm güneş enerjisi sistemlerindeki en maliyetli kalem olan güneş panelleri, Türkiye’de ya ithal edilerek temin ediliyor ya da üretim sürecinin büyük çoğunluğunu oluşturan hücreler yurt dışından ithal edilerek son aşama olan modül üretimi Türkiye’de yapılıyor. 20’den fazla modül üretimi yatırımından sonra ilk defa üretim sürecinin kalbi sayılan wafer ve hücre üretimi Türkiye’de yapılacak. Bor Karma Organize Sanayi Böl- gesinde 32.000 m2 alanda inşasına başlanan, en son teknolojiyi kullanacak üretim tesisi, ilk safhada 100MWp hücre üretim kapasitesi ile çalışacak ve 30 milyon euroya mal olacak. Tesisin kapasitesi ek yatırımlarla zamanla katlanarak uzun vadede minimum 600 MWp kapasiteye çıkartılacak. Yapımı yaklaşık 12 ay sürecek fabrikanın gerek inşası sırasında, gerekse işletmeye geçtiğinde, yüzlerce kişiyi istihdam ederek Türkiye’nin kalkınmasına katkıda bulunacak. Tesis kapasite artırımları ile toplam 400 milyon euroluk bir yatırımı içerecek. 14 Haziran 2016 Köy-Koop Haber TARIM Bayer, GDO’lu Tohum Üreticisi Monsanto’yu Alıyor »» Alman ilaç devi Bayer, genetiği değiştirilmiş tohum üreticisi Amerikan Monsanto şirketini satın almak için 62 milyar dolar teklif etti. Görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanması halinde Bayer dünyanın bu alandaki en büyük şirketi olacak. Geçen ay anlaşmayla ilgili olarak orBayer taya atılan iddialar, Bayer’in hisse%18 darlarını öfkelendirmişti. Ana hisSyngenta sedarlardan biri, Bayer yönetimini, “kibirli bir imparatorluk” yaratmaya BASF %20 6 Şirket çalışmakla suçlamıştı. %13 PESTİSİT Bayer’in önerisi 1998’de otomotiv Piyasasının %75’ini şirketi Daimler’in Chrysler’ı almaKontrol Ediyor sından bu yana bir Alman firması %25 Dow tarafından yapılan en büyük teklif. %10 İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nden Prof. John Colley, Alman %8 %6 şirketlerin genelde risksiz büyümeMonsanto yi tercih ettiğine dikkat çekerek BaDuPont yer’in girişiminin şaşırtıcı olduğunu söyledi. Tohum haricinde tarlalarda yabani ot, böcek ve bitki mantarı ilaçları da üreten Bayer daha çok Aspirin ve Alka-Seltzer gibi ilaçlarla tanınıyor. Uzmanlar, anlaşmanın gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak yeni şirketin faaliyetlerinin yarısının tarıma odaklanacağını, bu durumun, Bayer’i ilaç firması olduğu için tercih eden hissedarların tepkisine yol açabileceğini vurguluyor. Geçen hafta birleşme görüşmelerinin başladığınının açıklanmasından sonra Bayer hisseleri yüzde 8 değer kaybetmişti. Bayer’in rakipleri Dow Chemical, Birleşme anlaşmaları DuPont ve Syngenta da yakın zaBayer 90 milyar dolarlık değeriyle manda başka şirketlerle birleşme Syngenta’dan sonra en büyük tarım kararları almıştı. kimyasalları üreticisi. Geçen yıl 42 milyar dolar değerindeki ‘Monsanto olumlu yanıt Monsanto, Bayer’in rakibi İsviçre firverecek’ ması Syngenta’yı almaya çalışmıştı. Emtia fiyatlarının düşmesi sonucu Ancak Syngenta, Şubat’ta ChemCtohum siparişlerinin azalması, Mon- hina’nın 43 milyar dolarlık teklifini santo gibi şirketleri zora sokmuştu. kabul etmişti. Bayer İcra Kurulu Başkanı Werner Bu girişiminin başarısızlıkla sonuçBaumann, Monsanto’nun tekliflerine lanmasının ardından yeniden yapıolumlu yanıt vermesini bekledikleri- lanmaya giden Monsanto, 2017’nin ni belirterek, “Birleşme, tarım birimi- sonuna kadar 3.600 çalışınını işten mizin amaçlarına çok uygun” dedi. çıkaracağını açıklamıştı. AP Glifosatın Kullanım Süresini Uzattı »» AVRUPA Parlamentosu, dünya genelinde en yaygın biçimde kullanılan yabancı ot öldürücü tarım zehri glifosatın AB içinde kullanım süresini 2031 yılına kadar uzattı. Çevreciler, Dünya Sağlık Örgütü'nün 'muhtemel kanserojen' olarak sınıflandırdığı glifosata karşı çıkıyor. AB ülkelerinde yapılan anketlerde de halkın büyük çoğunluğu bu zehire izin verilmesini istemiyor. Almanya'da koalisyon ortağı SPD de glifosata karşı tavır aldı. Glifosatın Avrupa Birliği'nde kullanım izni haziran ayı sonunda bitiyordu. Avrupa Komisyonu, izni 15 yıllığına yani 2031 yılına kadar uzatılmasını Avrupa Parlamentosu'na önerdi. Avrupa Parlamentosu da iznin uzatılmasını onayladı. Ancak, komisyonun 15 yıllık tavsiyesi yerine izni 7 yıllığına uzattı. Parlamentoda 374 evet, 225 hayır ve 102 çekimser oy çıktı. Glifosata karşı çıkanlar gerekçelerini Dünya Sağlık Örgütü'nün çelişkili raporlarına dayandırıyor. Örgüt, yeni rapo- runda glifosatı kanserojen değil diye sınıflandırırken Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı da 2015 raporunda glifosatı 'muhtemel kanserojen' olarak sınıflandırmıştı. Palm Yağı İthalatında Yüzde 400 Artış »» Dünyanın en çok tüketilen bitkisel yağlarından biri olan palm yağına ilişkin gelişmeler, fırsatlar ve yenilikler Malezya Palm Yağı Konseyi (Malaysian Palm Oil Council) tarafından 16-17 Mayıs tarihlerinde “İstanbul Palm Yağı” Semineri düzenlendi. Seminer kapsamında palm yağının kullanım alanları, dünya gıda sektöründeki yeri ve Türkiye ile Malezya arasındaki ticari ilişkiler tartışıldı. Malezya ile Türkiye arasında palm yağı ticaretinin güçlendirilmesinin amaçlandığı seminer sırasında konuşma yapan Malezya Palm Yağı Konseyi Başkanı Dato’ Lee Yeow Chor; “Malezya Palm Yağı Konseyi olarak sanayinin büyük oyuncularını bir araya getirerek palm yağı alanındaki ihracatı geliştirmeyi ve iş birliklerini arttırmayı amaçlıyoruz. Türkiye ise bizim için çok önemli bir ülke. Palm yağı Türkiye’de oldukça yaygın olarak tercih ediliyor” dedi. Türkiye ile Malezya arasında 2014 yılında imzalanan Malezya-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması’nın (MTFTA) iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesinin önünü açtığını belirten Dato’ Lee Yeow Chor, “2014 yılında yaklaşık 80 bin (77,682) ton olan ihracatımız bir yılda yüzde 413,3 artarak 2015 yılında 398,729 tona ulaştı. Bunun sonucunda 2014 yılına göre yüzde 65,4’lük bir artışla, toplamda 941 milyon dolarlık bir ticari değer elde edildi” şeklinde konuştu. Palm yağının kullanım alanı geniş Palm yağı, kozmetik, gıda, kimya ve ilaç endüstrilerinin sıklıkla kullandığı, pastacılık, çikolata ve şekerleme, kişisel bakım; şampuan, sabun, deterjan, diş macunu gibi çok çeşitli alanda kullanılıyor. Dünyada yaklaşık yüzde 30 oranla en fazla tüketilen bitkisel yağ olarak değerlendiriliyor. Diğer bitkisel yağlara oranla rekabetçi fiyatlara sahip olan palm yağı, petrol bazlı olmaması ve yenilenebilir bir kaynaktan elde edilmesi sebebiyle yaygın olarak tercih ediliyor. Diğer yandan Müslüman ülkelerde helal yağ olarak kabul edilmesi palm yağının kullanım alanını genişletiyor. Palm Yağı Gerçeği! Adı yabancı gelebilir ama birçok paketli üründe rastlamak mümkün. Çocuğunuz için bir ürün satın almadan arkasını okuyun. Endonezya ve Malezya uzaktaymış gibi gelebilir. Ama mutfağınızda, banyonuzda oradaki yağmur ormanlarını yok ederek üretilmiş Palm Yağı’nı içeren birkaç ürün mutlaka vardır. Palm yağı, dayanıklı ve özellikle de ucuz bir yağ olduğu için kullanılıyor, ama kalitesiz ve doymuş yağ barındırdığı için de kalp hastalıkları ve obezite ile ilişkilendirilebiliyor. Ayrıca üretimi için geniş alanlara ihtiyaç var, bunun için de, iklimi uygun olan Güneydoğu Asya’daki yağmur ormanları talan ediliyor. Oradaki yaşam, kontrolsüz tarım arazilerinden dolayı tehdit altında: orangutanlar, maymunlar, filler, gergedanlar ve çok daha fazla hayvan ve bitkinin nesli tükeniyor. İçimize çektiğimiz oksijenin önemli bir kaynağı harap ediliyor. Maalesef bu yağ sadece sağlıksızdır diye rafa geri bıraktığınız abur cuburlarda değil, çocuk maması, vejeteryan, vegan, organik birçok üründe bulunabiliyor,. Hatta doğal gözüken kozmetik dükkanların kremlerinde ve sabunlarında da mevcut. Devlet 570 Bin Baş Hayvan İthal Edecek »» Canlı hayvan ithalatında yeni bir dönem başladı. Özel sektörün hayvan ithalatı durdurulurken, besilik ve damızlık hayvan ithalatının devlet kurumları tarafından yapılması kararı alındı. Hükümet sıfır gümrükle hayvan ithalatı için Tarım İşletmelerine ile Et ve Süt Kurumuna yetki verdi. Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar kurulu kararına göre, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü(TİGEM) ile Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü'ne sıfır gümrükle canlı hayvan ithal etme yetkisi verildi. Buna göre, 150 bin baş damızlık, 400 bin baş diğer hayvanlar ve 20 bin Canlı koyun ve keçi sıfır gümrükle ithal edilecek. İthalat yetkisi bu yılın sonuna kadar kullanılacak. Tarih olarakta 31 Aralık 2016 olarak belirlendi. Diğer taraftan Bakanlar Kurulu, İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da da değişiklik yaparak, çeşitli canlı hayvan ithalatında özel sektör için gümrük vergilerini yüzde 7.8’e düşürdü. Et ithalatına izin yok Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan katıldığı bir televizyon programda Bakanlar Kurulu kararı hakkında şu açıklamayı yaptı: “2010’da kırmızı et krizi yaşandı. O dönem sıfır gümrükle et ve canlı hayvan ithal edildi. 2013’te ithalat durduruldu. 2014 Kasım’dan itibaren kontrollü olarak besilik hayvan ithalatı başladı. 2014’te 17 bin, 2015’te 317 bin ve 2016’da 150 bin besilik dana ithalatı yapıldı. Hayvancılık stratejimize göre, bakanımızın talimatı ile bundan sonra ithalat tek elden yapılacak. Yetiştiricilerimizin gidip Avrupa’dan hayvan ithal etmesi çok zor. Biz onlar adına yapacağız. TİGEM damızlık, ESK da besilik hayvan getirecek ve yetiştiricilere verecek. Bu ithalat yapılırken üretici gözetilecek. Ancak, ihtiyacımız olan canlı hayvan ithal edilecek.” Kayısıda Rekolte 386 Bin Ton Bekleniyor »» Ülkemizde ticari olarak kuru kayısı üretiminin % 90’ı dünya kuru kayısı üretiminin ise % 70’ine yakın kısmını gerçekleştiren "Dünya kayısı başkenti" Malatya'da bu yıl yaklaşık 386 bin ton yaş, 89 bin ton kuru kayısı rekoltesi bekleniyor. Malatya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ali Selvi, yaptığı yazılı açıklamasında, ekolojik özelliklerinden dolayı renk, tat, koku, aroma ve kuru madde bakımından dünyanın en kaliteli kayısılarının yine Malatya’da yetiştirildiğini, kuru kayısı ihracatından elde edilen yıllık ihracat geliri 300-350 milyon dolar seviyesinde olduğunu ve yaklaşık 40 bin ailenin de geçimini kayısıdan sağladığını belirtti. Kent ekonomisinde önemli paya sahip kayısı rekoltesinin başta üreticiler olmak üzere, ihracatçılar, kayısı üretiminde çalışan işçileri ve kent halkının tamamını ilgilendir- aylarında meydana gelen zirai don nedeniyle rakım, topoğrafik yapı, ağaçların yaş ve bakım durumlarına göre değişkenlik göstermekle beraber özellikle çukur yerler, taban araziler ve dere kenarlarında kayısıların çiçek ve meyve döneminde hasara maruz kaldığı tespit edilmiştir.”dedi. diğini vurgulayan Selvi, “Rekolte çalışmaları kayısının tomurcuklanmasından itibaren başlayıp, kayısı için tüm doğal risklerin sona erdiği mayıs ayı sonuna kadar sürmektedir. Bu yıl özellikle mart ve nisan Selvi, “İlimizde toplam 7.515.000 adet meyve veren kayısı ağacı bulunmaktadır. 2016 yılı kayısı rekoltesi 386.250 ton yaş kayısı olarak tahmin edilmiştir. Bu rekoltenin 30.250 tonunun yaş kayısı olarak tüketileceği tahmin edilmektedir.” bilgisini de aktardı. Köy-Koop Haber Haziran 2016 TARIM VE ÇEVRE 15 Tarımsal Üretici Örgütlerinde Yeni Tescil Edilen Yerli Tohumlar Kadının Rolü »» Günümüzde sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir büyümenin sağlanması ekonominin temel gereklerinden biridir. Sürdürülebilir büyümenin gerçekleşmesi ise, işgücü piyasalarına kadınların ve erkeklerin eşit katılımlarının sağlanması ile de ilgilidir. Toplumda, kadınların ekonomik ve sosyal kalkınmanın en önemli unsurlarından birisi olarak görülmesi ve bu bilincin yaygınlaşması da gereklidir. Oysaki dünya geneline bir göz attığımızda, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde işgücü piyasalarında kadından ziyade erkeğin lehine dengesiz bir dağılım söz konusudur. Bu durum, özellikle kırsal alanda tarımsal üretim faaliyetlerinde ise kadın iş gücünün daha yoğun kullanımı ile karşımıza çıkmaktadır. Kadınlar diğer sektörlerde olduğu gibi, tarım sektöründe de üretimin her aşamasında olmalarına rağmen dünya genelinde yoksulluktan en fazla etkilenenler arasındadırlar. Ayrıca toplum içerisinde statü olarak da ikinci sırada yer almaktadırlar. Kırsalda yaşayan kadınların ekonomideki etkinlikleri kentlerde yaşayan kadınların etkinliklerinden yapısal olarak oldukça farklıdır. Çünkü kırsalda yaşayan kadınlar aile işletmelerinde çalışan, ücret almayan ve sosyal güvencesi olmayan kadınlar iken; kentlerde yaşayan kadınların çok azı tarımsal faaliyetlerde istihdam edilmekte ve ücretlerini alabilmektedirler. Kırsaldaki kadınlar, tarımsal üretimin tüm süreçlerinde daha fazla yer almaktalar ve daha fazla emek vermektedirler. Ayrıca kırsalda işgücüne olan gereksinim özellikle kız çocuklarının eğitimlerine devam etmelerini de engellemektedir. Böyle bir durumda, geleceğimizin umudu olan genç kızlarımızın potansiyellerini sadece işgücü olarak değerlendirmelerine neden olmaktadır. Kırsaldaki genç kızlarımızn mevcut potansiyellerini işgücü olarak kullanmalarının dışında tarımsal üretimin diğer alanlarında da kullanmalarına olanak sağlayacak enstrümanların kullanılması gerekir. Bu enstrümanlardan en önemlisi ise tarımsal üretici örgütleridir. Bu örgütler aracılığı ile kırsaldaki kadınların ve özellikle de genç kızların gerek tarım sektöründeki girişimciliklerinin geliştirilmesinde gerekse sektöre ve üretici örgütüne ilişkin politikaların oluşturulmasında sorumluluk almaları sağlanmalıdır. Üretici örgütlerine kırsaldaki kadınların katılımının kabulü, özellikle Orta ve Güney Amerikadaki ve diğer gelişmekte olan ülkelerde oldukça zor ve yavaştır. Bu katılım oranı da oldukça düşük düzeyde olup, genellikle bu örgütlere üyelik şeklindedir. Ülkemizde de bu durum çok farklı değildir. Kadınlar tarafından kurulmuş olan, üyelerinin/ortaklarının tamamı kadın olan ve kadın üyesi/ortağı olan tarımsal amaçlı üretici örgütlerimiz mevcuttur. Ancak kırsaldaki kadınlarımızın örgütlerdeki ve diğer tarımsal organizasyonlardaki rolü genellikle üye/ortak düzeyindedir. Oysaki üretici örgütlerinde hâkim olan erkeklerinde desteği ve motivasyonu ile tarımsal üretimde emek veren kır- Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] saldaki kadınlarımızın ve özellikle de genç kızlarımızın üretici örgütlerindeki rollerinin yöneticilik, liderlik, karar alma mekanizmalarında olma ve politika oluşturma süreçlerine katılımları yönünde olmalı ve bu fırsatlar verilmelidir. Bunlara ilave olarak da tarım sektöründe girişimcilik ve pazarlama yapmaları yönünde de cesaretlendirilmelidirler. yoksulluk düzeyindeki çiftçi kadınların ihtiyaçlarına yönelik, daha uygun ve sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınma politikalarının geliştirilmesi, • Kırsaldaki kadınların ve özellikle genç kızların tarım sektöründe aktif olarak çalışmalarının teşvik edilerek gelir düzeylerinin arttırılması, • Üretici organizasyonlarında ve diğer platformlarda haklarını savunabilen kadın üyelerin/ortakların ve kadın liderlerin sayılarının arttırılarak eğitim programları ile desteklenmesi, • Tarımsal araştırma ve kalkınmada olduğu gibi; tarım ve kırsal kalkınma politikalarının oluşturulmasında, değerlendirilmesinde, uygulanmasında da kadın kotalarının konması, sadece kadınlarla yapılan istişareler gibi çeşitli aktivitelerin gerçekleştirilmesi, Foto: Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması: Caner Başer - Patates Tarlası - Ödemiş 2015 Kırsaldaki kadının üretici örgütlerindeki rollerinin daha etkin hale getirilmesi yönünde, tarım sektöründe hizmet veren uluslararası kuruluşlar ile ülkemizde ve dünya ülkelerinde önemli politikalar ve kararlar üzerinde çalışmalar mevcuttur. Dünyada özellikle Asya ve Okyanusya ülkelerindeki bazı çiftçi organizasyonlarında, kırsaldaki kadınların çıkarlarını koruyacak yönde ve profosyonel üretici örgütlerinde her seviyede temsil edilmelerinin geliştirilmesi üzerinde çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmaların nasıl olması gerektiğini anlatan çeşitli rehber dokümanlar hazırlanmıştır. Afrika ülkelerinde de üretici örgütlerine kadınların entegre edilmesinin gerekliliği yönünde yeni gelişmelere yönelik önemli adımlar atılmaktadır. Bu adımlar; özellikle çiftçi kadınların üretci örgütleri içerisinde; karar alma mekanizmalarında bulunmaları, yönetici ve liderlik düzeyinde sorumluluk almaları, üretici örgütlerinin programlarının geliştirilmesinde ve politikalarının oluşturulmasındaki etkinliklerinin sağlanması yönündeki kapasite geliştirmeye yönelik çalışmalardır. Dünyada kapasite geliştirmeye yönelik yapılan bu çalışmaların genel olarak içeriklerini şu şekilde sıralayabiliriz; • Hükümetler ve kalkınma ajansları tarafından aile çiftçiliği yapan ve • Kırsaldaki çiftçi kadınlarımızın ve dâhil oldukları üretici organizasyonlarının kapasitelerini geliştirmeye yönelik yapılacak eğitim programlarının içeriğinin kadın çiftçilerin görüşleri doğrultusunda ve katılımlarının sağlanması yönünde hazırlanması, • Kırsaldaki kadınların proaktif olarak dâhil olduğu tarımsal araştırma ve yayım enstitüleri aracılığı ile bilgi ve teknolojinin kadın çiftçilere ulaştırılmasına yönelik çalışmalar, • Üretici örgütleri aracılığı ile kırsaldaki kadının kapasitesinin arttırılmasına yönelik eğitimlerde, kadının tarımsal üretim dışındaki ev ve çocuk bakımına ayırmak zorunda olduğu zaman kısıtıda dikkate alınarak eğitim programlarının zamanlaması üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Sonuç olarak ülkemizde ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki tarımsal üretici örgütleri; kendi üyesi/ortağı olan çiftçi kadınların ekonomik yönden güçlendirilmesi, liderlik özelliklerini kazanmaları, örgüt içerisinde ve diğer tarımsal platformlarda savunuculuklarını en etkin bir biçimde yapmaları ve örgüt içerisindeki rollerini daha etkili hale getirmeleri için ortam sağlamalı ve fırsat vermelidirler. Ayrıca bu yöndeki çalışmalara kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ile tarımsal olan ve olmayan tüm sivil toplum kuruluşlarının da daha fazla destek vermeleri ve gündemlerine almaları kırsaldaki kadın çiftçilerimiz için önemli bir destek olacaktır. . »» Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen yeni çeşitler, Enstitü Müdürü Dr. Sabri Çakır tarafından basın toplantısında tanıtıldı. Enstitü Müdürü Dr. Sabri Çakır, son 3 yılda tescil ettirilen 1 buğday, 2 kuru fasulye, 3 haşhaş, 1 safran, 1 çörekotu ve 1taze fasulye çeşidiyle birlikte üreticilerin hizmetine sunulan çeşit sayısının 157'ye çıkarıldığını söyledi. Çakır; 2014-2016 yıllarında Enstitü tarafından tescil ettirilerek tarımsal üretime kazandırılan yeni çeşitlerin özelliklerini açıkladı. “Serin iklim tahıllarından, 2016 yılında tescil edilen ekmeklik buğday çeşidi “REİS” kışa ve kurağa toleranslı, kılçıklı, kırmızı-sert daneli, birinci sınıf ekmeklik buğday özelliklerine sahip, istikrarlı ve yüksek verimli bir çeşittir. Tıbbı Aromatik bitkilerden haşhaşta “SEYİTGAZİ”, “HÜSEYİNBEY” ve “ÇELİKOĞLU” çeşitleri 2014 yılında tescil edilmiştir. “SEYİTGAZİ” çeşidi yetiştiriciliği yapılan bölge koşullarına uygun, soğuğa ve kurağa dayanıklı, tohum ve kapsül verimi yüksek, morfin oranı % 0,65-0,75 olup mavi renkli haşhaş çeşittir. “HÜSEYİNBEY” çeşidi yetiştiriciliği yapılan bölge koşullarına uygun, soğuğa ve kurağa dayanıklı, tohum ve kapsül verimi yüksek, morfin oranı %0,7-0,8 olup beyaz renkli haşhaş çeşittir. “ÇELİKOĞLU” çeşidi yetiştiriciliği yapılan bölge koşullarına uygun, soğuğa ve kurağa dayanıklı, tohum ve kapsül verimi yüksek, morfin oranı %0,7-0,8 olup sarı renkli haşhaş çeşittir. Yemeklik tane baklagillerden kuru fasulyede “TOPÇU” ve “KARA- MAN-2016” çeşitleri 2016 yılında tescil edilmiştir. “TOPÇU” bodur bitki formunda ve dermason tane tipinde olup Türkiye’nin ilk ve tek tescilli kuru fasulye çeşididir. “KARAMAN-2016” kök çürüklüğü ve viral hastalıklara toleranslı, iri dermason tane tipinde ve erkenci kuru fasulye çeşittir. Tıbbi Aromatik bitkilerden safranda “KARAARSLAN” ve çörekotunda “ÇAMELİ” çeşitleri 2014 yılında tescil edilmiştir. Safranda “KARAARSLAN” ülkemizin ilk ve tek tescilli safran çeşidi olup ülkemizin yerel materyalinden geliştirilmiştir. Safran verimi 400-700 gr/da, soğan verimi 2850-3200 kg/da (3 yıl sonunda)’ dır. Çörekotunda “ÇAMELİ” çeşidi ülkemizin ilk ve tek tescilli çörekotu çeşidi olup ülkemizin yerel materyalinden geliştirilmiştir. Yağ oranı soğuk preste %25’tir. Makineli hasada elverişli olup bitki boyu 40-70 cm’dir. “ÇAMELİ” çeşidinin verimi kuruda 140-220 kg/da, suluda 160-260 kg/da’dır. Sebzede taze fasulye çeşitlerinden 2015 yılında “PAZARYERİ BONCUĞU” tescil edilmiştir. “PAZARYERİ BONCUĞU” sırık bitki tipinde, düz, taneli, kılçıksız ve lezzetli baklalı, bakla verimi 2 ton/da olup uzun hasat süresine sahiptir.” Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Çam Kese Böceği [Bilimsel adı: Thaumetopoea pityocampa (Denis & Schiffermüller) (Lepidoptera: Thaumetopoeidae)] Çam kese böceği (Thaumetopoea pityocampa), çam ve sedirlerde görülen en önemli zararlı güvelerden biridir. Çam kese böceği erginleri; kahverengi lekeli krem renginde birinci çift kanatlara ve beyaz renkli ikinci çift kanatlara sahiptir. Kanat açıklığı, dişi güvelerde 36-49 mm, erkek güvelerde 31-39 mm’dir. Larvaların tahriş edici kılları, insanlarda ve diğer memelilerde önemli zararlara neden olmaktadır. Kışı geçirmek için ağaçlarının tepe kısımlarında çadır benzeri yuva yapma davranışı, bu böceğin dikkat çekici bir davranıştır. Çam kese böceği yaşam döngüsünü normalde bir yılda, ancak yüksek rakımlarda iki yılda tamamlamaktadır. Güveler çam ağaçlarının tepe kısmına yumurta bırakır. Yumurtalar açıldıktan sonra larvalar, çamın iğne şeklindeki yaprakları ile beslenerek beş dönem geçirirler. Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN 16 Haziran 2016 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK FAO’nun 30. Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı Antalya’da Yapıldı İnanç »» 4-6 Mayıs tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen bölgesel konferansın önemli iki gündem maddesini “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile “2016 Uluslararası Bakliyat Yılı” oluşturdu. »» Değerli kooperatifçi dostlar, Sizlerle birlikte bu başlık altında 4 seneden fazla bir sürede 50. sayıya ulaştık. Bugüne kadar, kooperatiflerimizin tarımdaki sorunlarımızı çözebilecek altın bir anahtar olduğuna inancımı sizlerle paylaştım. Bu konuda sektördeki bütün paydaşlar arasında kooperatifçilik ile ilgili bir farkındalık yaratabilmeye gayret ettim. Bu amaçla gazetemizde “KooperatifCE” başlığı altında AB’den ve “Dünyadan Kooperatif Hikayeleri” başlığı altında ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden başarılı kooperatiflere ait örnekler verip ülkemiz ile karşılaştırmalar yaptık. Bütün bu mukayeseler sonunda, kooperatif sayısı, ortaklık, içerik, mevzuat, destekleme açısından önemli bir farkımızın olmadığını gördük. Ama değerlendirme başarı ve kazanç konusuna gelince durum değişti. Kooperatiflerimizin gelişmiş ülkelerdeki emsalleri gibi piyasada güçlü ve etkin olamadıklarını, kendilerinden beklenen hizmeti veremediklerini tespit ettik. Hep birlikte rekabet avantajı sağlayacak girişimlerde bulunan çağdaş kooperatifçilik anlayışına olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmedik. Kooperatifçilikte başarıya ulaşmanın yolunu ve bu inanç konusunu bu sefer biraz daha farklı bir yerde, içinde bulunduğumuz mübarek günlerin anlamı içinde arayalım. Ramazana tekrar ulaşmış olmanın mutluluğu içindeyiz. Bir ay boyunca nefsimizle mücadele edip açlık ve susuzluğa karşı sabredeceğiz ve sonunda ibadetlerimizi yerine getirmenin huzuru ile bayrama ulaşacağız. İnanç dünyamızda yaşadığımız bu durumun günlük hayatımızda rızık kazanmak için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Tarlada, bahçede, ahırda, teknede her nerede olursa olsun doğa ile mücadele ederek üretmek zor bir iş. Ama asıl zorluk ürettiğinin karşılığını pazarda alabilmekte. Yani bütün milletin rızkını ürettikten sonra kendi rızkını hakkınca kazanabilmekte. Hakkımızı alabilmek adına tek başımıza kendimizi darda hissettiğimizde, ancak hep birlikte olursak emek verdiğimiz alanda çıkacağımız hak arayışı yolunda başarıya ulaşabiliriz. Bütün dünyada bunun en iyi yolunun kooperatif olduğunu hepimiz biliyoruz. Kooperatifimizin başarıya ulaşması önce inançla niyet etmeye, sonra da sabırla dayanmaya ve mü- 2 yılda bir yapılan ve 53 ülkenin bakan ve delege düzeyinde temsil edildiği Konferansta ayrıca gelecek iki yıllık dönemde dikkate alınacak bölgesel öncelikler ve sorunlar masaya yatırıldı. Antalya’da üç gün süren FAO 30. Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı’nın ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik ve FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva ortak basın toplantısı düzenledi. Dr. Erhan EKMEN cadele etmeye bağlıdır. Sanki Ramazanda oruç ibadeti eder gibi, hayırlı bir iştir kooperatifçilik. Emeğe değer katma, hakka ulaşma yolunda bir gönül işi, bir dava uğraşıdır. Bu nedenle, Kooperatifçilik bir İnanç Meseledir. Ülkemizde kooperatif çatısı altında toplanarak yola çıkma konusunda gayet başarılıyız. Fakat aynı başarının yol boyunca devam ettiğini ve sonunda başarıya ulaşılabildiğini ne yazık ki söyleyemeyiz. Buna gerekçe olarak, genellikle parasızlık bahane edilse de; bu doğru bir cevap değil. Çünkü geçen sayımızda da açıklamaya çalışıldığı üzere; çevremizde kullanılmayı bekleyen bol miktarda kaynak bulunuyor. Gerçekten de sektörümüz bize destek olmaya çalışan finans kuruluşları ile dolu. Bize kalan ise, bu kaynaktan istifade edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz konulara ilişkin projeleri hayata geçirebilmek. İşte burada, büyük gayretle çok çalışma konusunda irade gösterebilmek ve yılmadan sabredebilmek gerekli. Sizce bunu başarabilir miyiz? İnançlı bir toplumun bireyleri olarak bunun da üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. Umarım sizlerle birlikte bu sayıya kadar geçen zaman içinde faydalı olabilmiş ve beraberce bir arpa boyu yol alabilmişizdir. İnanarak, gayret ederek her konuda başarıya ulaşmak umuduyla, bu Ramazanın ülkemizde birlik ve beraberlik bilincini arttırmasını, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şirket Sayısı Arttı, Kooperatif Sayısı Azaldı . »» Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) kurulan ve kapanan şirketler istatistiklerini açıkladı. Buna göre 2016’nın ilk dört ayında 2015’in aynı dönemine oranla kurulan şirket sayısı yüzde 9,41 artış; kooperatif sayısı yüzde 24,27 ve gerçek kişi ticari işletmesi sayısı ise yüzde 11,64 azalış kaydetti. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 23,26, kooperatif sayısı yüzde 14,21 ve gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 5,25 azaldı. 2016 Nisan ayında 2015 Nisan ayına oranla kurulan şirket sayısında yüzde 2,41, kooperatif sayısında yüzde 20 ve gerçek kişi ticari işletme sa- yısında yüzde 12,75 azalış gözlendi. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 30,98, kooperatif sayısı yüzde 24,49 ve gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 10,93 azaldı. 2016 Nisan ayında bir önceki aya göre kurulan şirket sayısında yüzde 17,71, kooperatif sayısında yüzde 13,64 ve gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 9,25 azalma oldu. Bu dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 12,85, gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 26,65 azaldı; kooperatif sayısı ise yüzde 2,78 arttı. FAO’nun bölgesel konferanslarının iki yılda bir düzenlendiğini belirten Bakan Çelik, “Toplantıda üç gün boyunca başta sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve ’Dünya Bakliyat Yılı’ olmak üzere, bölgeyi ilgilendiren önemli konular ele alındı. Geçtiğimiz eylül ayında dünya liderleri 2030 yılı için yeni ve kapsamlı 17 temel sürdürülebilir kalkınma hedefi belirledi. Bu hedeflerin ikincisi, dünyada 2030 yılına kadar açlığı tamamen yok etme hedefidir” dedi. ‘Tarım arazileri hızla yok ediliyor’ Dünyada 800 milyon aç insanın yaşadığını anımsatan Çelik, “500 milyon da obez insan yaşıyor. Bir yanda sefahat bir yanda sefaletin olduğu bir dünya var. Yapılan projeksiyonlara göre, 2050 yılında oluşacak nüfusu beslemek için tarımsal üretimin yüzde 60 artması gerekiyor. Ancak dünyada tarım arazileri yok ediliyor. İki saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde, 7 dekar tarım arazisi yok oluyor. Eğer gelecek nesiller için sürdürülebilir gıda arzını sağlayamazsak dünyamız kitlesel insan göçlerine sahne olabilir. Böylesine ağır bir tablonun yaşanmasını önlemek için 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerini önemli bir pusula olarak görüyoruz” diye konuştu. Toplantıda, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini, kendi hedef ve poli- tikalarına dahil etmiş ülkelerin deneyimlerini dinlediklerini belirten Çelik, “Ülkemizin ve Pakistan’ın girişimleriyle Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı dolayısıyla bu konferansta da bakliyatın, sağlıklı beslenme, çevrenin korunması, su kaynaklarının verimli kullanılması, topraktaki azotu dengeleyerek toprağın verimliliğini artırması, biyoçeşitliliğin korunması ve iklim değişikliği ile mücadele gibi konulardaki rolü ve önemi vurgulanmıştır. Konferansta ayrıca, FAO’nun bölgemiz için öncelikleri, kadınlar ve genç çiftçilerin desteklenmesi için yapılması gerekenler de görüşüldü. Konferansın önemli bir çıktısı olarak, Slovenya’nın teklifiyle 20 Mayıs’ın ’Dünya Arıcılık Günü’ ilan edilmesi konusunun 2017 BM Genel Kurulu’na taşınması hususunda bölge toplantımızda mutabakata vardık. ”Tarımın karşı karşıya olduğu önemli sorunların olduğunu kaydeden Çelik, dünya genelinde tarımsal üretimin giderek daha güçleştiğini hatırlattı. Çelik, tarım ve tarımsal üretimin, insanlığın en temel uğraş alanı olduğunu, ülkelerde milli gelirden pay alma açısından çiftçilerin en dezavantajlı gruplardan biri olduğuna dikkati çekerek, uluslararası ilişkilerde tarım dışı konuların tarım kesimine fatura edilmesinin yanlış olduğunu vurguladı. FAO’nun 2030 küresel gündemiyle uyumlu olması ve amaçlarını uyumlaştırmasının en cesaret verici konu olduğunu ifade eden FAO Genel Direktörü Silva da katılımcı ülkelerin BM tarafından belirlenen 17 hedefe ulaşmak için iş birliği yapacağını söyledi. Silva, küresel mülteci sorununa ilişkin de FAO’nun destek verdiğini, insani konularda önemli rol oynadıklarını ifade ederek, "Türkiye hükümetine milyonlarca Suriyeli mülteciye kucak açtığı için teşekkür etmek istiyorum" dedi. Türkiye'nin mültecilere insana yakışır, onurlu bir yaşam sürme imkanı sağladığını aktaran Silva, FAO'nun da bu insani çalışmalara destek verdiğini vurgulayarak, "FAO Suriye'de kalanların gıda güvenliğinin artırılması konusunda çalışıyor. Bunlarını büyük bölümü kadınlar. Çiftçilere destek vererek, yerinden edilmesini engellemeye çalışıyoruz" dedi. FAO 30. Avrupa Bölgesel Konferansı 6 Mayısta sona erdi. . Tarım İşçileri Yine Güvencesiz İşbaşı Yaptı »» Maddi imkansızlıklarından dolayı evlerinden binlerce kilometre uzaklıkta çalışmaya gelen mevsimlik işçiler, Manisa’nın tarım merkezlerinden olan Salihli ve Turgutlu’da işbaşı yaptı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da mevsimlik işçiler, hiçbir güvenceleri olmadan çalıştırılıyor. Manisa’nın Salihli ilçesindeki tarlalarda kavurucu güneşin altında domates fidesi çapası yapan mevsimlik tarım işçileri, günde 12 saat hiçbir güvenceleri olmadan çalışırken emeklerinin karşılığı ise günde 40 TL gibi küçük bir rakam oluyor. Tarlalarda sigortasız çalıştırılan işçiler, kızgın güneşe karşı kendi imkanları ile korunmaya çalışırken birçoğunda güneş ışınlarının neden olduğu kronik tansiyon hastalığı baş göstermeye başladı. Kadınların İş Yoğunluğu Daha Fazla Bölge illerinden gelen işçilerin büyük çoğunluğu tarım arazilerine yakın bölgelerde ev kiralarken kimileri ise çadırlarda yaşamayı tercih ediyor. İşçiler, yorucu ve zahmetli çapa işinden kazandıkları düşük yevmiye ile evin geçimine katkıda bulunurken, işçilerin çalışması bununla sınırlı kalmıyor. İşçiler, akşam da eve gittiklerinde yorgun bedenleriyle ev işlerini de yapmak zorunda. Özellikle kadınların işleri ve yorgunluğu iki katına çıkıyor. ‘Emeğimizin Karşılığını Alamıyoruz’ Batman’dan gelen Sevim Tekin isimli tarım işçisi, her yıl bu mevsimlerde Manisa, İzmir ve Aydın gibi tarım bölgelerine çalışmaya geldiklerini ve 5-6 ay boyunca buralarda kaldıkların belirterek, “El emeği ile çalışıyoruz. Sabahtan akşama kadar durmadan çapalıyoruz. Eğildiğimizden dolayı belimiz ağrıyor” diye konuştu. Özellikle sıcaklıktan işlerinin daha da zorlaştığını ve nemle birlikte nefes almakta zorlandıklarını dile getiren Tekin, “Sabah 07.00’de geliyoruz. İlk 2-3 saat serin olduğu için zaman güzel gidiyor. Ama saatler ilerledikçe işkence gibi geliyor” diye konuştu. ‘Zahmetli ve Zor Bir İş’ Levent Battal isimli işçi ise, tarlada çalışmanın zor olduğunu ama çalışmaktan başka çarelerinin de olmadığını söyledi. Rıfat Arıtürk ise, Siirt’ten Manisa’ya çalışmaya geldiğini söyleyerek, “Bu iş zor demesek yalan demiş oluruz. Zahmetli ve yorucu bir iş. Birilerinin bu işi yapması lazım. Biz de burada çalışıyoruz” dedi. DİHA Köy-Koop Haber Haziran 2016 17 KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Sizlerle bu sayıda Sri Lanka’dan sigortacılık üzerine bir hikâye paylaşacağız. Son zamanlarda kooperatifçiliğin gittikçe önem kazandığı sektörlerden biri haline gelen sigortacılık alanında özellikle tarıma yönelik uygulamalara ilişkin güzel bir örnek. Bu hikayede dikkat çeken bir diğer husus ise; Kanada Uluslararası Kalkınma Ajansı (CIDA) ve bu ajansla birlikte çalışan Desjardins Uluslararası Kalkınma Kuruluşu (Développement international Desjardins -DID)’in yaptıkları faaliyetler ile etkinlik alanlarını Dünya çapında genişletmeleridir. Burada hikayemize başlamadan önce Hikayede yer alan DID ve Proxfin ile ilgili kısaca bilgi vermek faydalı olacaktır. DİD, Kanada’daki en büyük kooperatif mali gruptur. Dünya çapında gelişmekte olan ülkelerin, dezavantajlı toplulukların ihtiyaçlarına uygun çeşitli finansal (mikrofinans) hizmetlere güvenli erişimi olan sağlamak amacıyla uzmanlık ve deneyim paylaşımı yapmaktadır. Proxfin, dünyanın her köşesinden DID ortağı topluluk finans kurumlarını bir araya getirerek çalışma ve tartışma ortamı oluşturmak için düzenlenmiş uluslararası bir ağdır. Proxfin’in hedefi, topluluk finansmanı alanında en iyi uygulamaları teşvik etmek amacıyla aynı değerleri ve performans modelleri paylaşan kurumlar arasında iletişimi teşvik etmektir. Bu ağın Kanada’nın önderliğinde 27 ülkeden çoğu kooperatif merkez birliği olan 32 üye kuruluşu bulunmaktadır. Bunlar hikâyeden sonra en altta tablo olarak verilmiştir. Bu hikâyede olduğu gibi, bizde de TİKA’nın buna benzer yollar ile Dünya çapında etkinlik ağları kurması hem ülkemiz, hem de kooperatifçiliğimiz açısından büyük faydalar getirecektir. Bereket timsali Mübarek Ramazanın, ülkemize birlik ve beraberlik, sizlere ve ailenize sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini diliyoruz. Yenilikçi Dizin Tabanlı Mahsul Sigortasi Sayesinde Küçük Pirinç Yetiştiricileri Sri Lanka’da tarım, önemli bir faaliyettir ama genel olarak arazileri çok küçük parsellerden oluşan çiftliklerde yoksul küçük üreticiler tarafından yapılmaktadır. Ayrıca, çiftlik verimleri istikrarsız hava koşullarına ve geniş fiyat dalgalanmalarına tabidir. Bu durum çiftçilerin gelirlerini tehdit etmektedir. Bu koşullar altında, Mahsul/ekin sigortası çiftçi varlıkların korunması için gerekli görülmektedir. Fakat bunu kullanılabilir hale getirmek için üstesinden gelinmesi gereken pek çok sorun bulunmaktadır. Desjardins Uluslararası Kalkınma Kuruluşu (Développement international Desjardins -DID) ve onun Sri Lanka’da, kooperatif ortağı SANASA, kaydedilen yağışa dayalı basit ve yenilikçi bir dizin tabanlı mahsul sigortası sistemi geliştirmişler. Çok az veya çok fazla yağış olduğunda, bu sistem ile sistematik bir şekilde çeltik üreticileri yararına ödeme yapılmış. Böylece olumsuz hava koşullarının yarattığı kayıplar için tazminat sağlanmış. Bu, DID ve bu kuruluşun Proxfin adı verilen ağ altında yer alan 28 ortağı tarafından Dünya çapında finansal erişimi artırmak üzere gerçekleştirilen çeşitli girişimler biriymiş. SANASA Hareketi Lideri olan Dr. Podi Appuhami Kiriwandeniya, 2015 yılı Ekim ayında Quebec City gerçekleştirilen Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’nde bu yeniliği sunmuş. O’na göre, endeks bazlı mahsul sigortasının 1Basit, 2- Anlaması ve idaresi kolay ve 3- Şeffaf olmak üzere üç temel özelliği bulunduğunu belirtmiş. Sistem ile objektif yönergeler kullanarak önceden sağlanacak faydalar belirlenmekte ve böylece potansiyel dolandırıcılık ve hasarının görsel belirlemesi ile ilgili maliyetlerden kaçınılmaktadır. Hızlı teslimat ile elde edilen faydalar (geri ödemeler) bir ay içinde ödenmektedir. Ayrıca, olan eğitim ve sigortaların ödemelerinin teslimatı için doğru bir yol olan ve toplumda son derece etkili ve derin kök salmış olan SANASA, üye odaklı finansal kooperatiflerin geniş bir ağı olmaya devam etmektedir. Şimdiye kadar, 12 bölgede 6000 pirinç çiftçisi ve aileleri, SANASA tarafından sunulan dizin tabanlı mahsul sigorta sisteminin sağladığı korumadan memnuniyetle faydalanmış. SANASA, önümüzdeki sezonlarda, diğer tarımsal üretimlerin de sisteme adapte olmasıyla 25 bölgeden toplam 10.000 ‘den fazla çiftçiye ulaşmayı bekliyor. Bu proje, Kanada Uluslararası Kalkınma Ajansı (CIDA) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından verilen mali destek ve DID ortağı Basix ve Hindistan merkezli yardım kurumu Proxfin tarafından verilen teknik destek ile mümkün olmuş. Proxfin Ağına Üye Ülkeler Listesi 1. Benin 2. Burkina Faso 3. Kamerun 4. Kanada 5. Kolombiya 6. Gine 7. Haiti 8. Honduras 9. Hindistan 10. Jamaika 11. Lithuania 12. Madagascar 13. Mali 14. Nijer 15. Panama 16. Paraguay 17. Filipinler 18. Rusya 19. Senegal 20. Sri Lanka 21. Tanzanya 22. Tayland 23. Togo 24. Uganda 25. Vietnam 26. Zambiya Bandırma'da Hıdırellez »» Hıdırellez dendiğinde baharın gelişini, doğanın uyanışını anlarız. Hıdırellez’i kutladığımız günler ile ilgili her ülkede, dinde ve kültürde uzun tarihi geçmişe dayanan tanımlamalar vardır. Ama hepsinde kışın sona ermesi baharın gelmesi ve doğanın uyanışı teması işlenmektedir. Bu özel günler kutlama şekillerinde farklılıklar görünse de temelde ayni amaçla kutlanmaktadır. Tüm kutlamalarda insanlar yeni üretim yılının insanlara bolluk, bereket, sağlık ve mutluluk getirmesi dileğiyle kutlamalar yaparlar. Çok tanrılı dinler ile başlayan ve tek tanrılı dinlerde de yer bulan bu gelenekler kutlandığı her çağda insanlara mutluluk ve ümit veren etkinlik olarak kutlanmıştır. Kutlama tarihlerinde bazı kaymalar olmakla birlikte ülkemizde genelde 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece başlayan geleneksel kutlamalar yapılmaktadır. Doğanın uyandığı yeni üretim yılının başladığı dönem için tanrıdan bereket bolluk sağlık talih kısmet şifa uğur ve mutluluk gibi sayısız dileklerde bulunulmaktadır. Ülkemizin çoğu bölgesinde kimi gül ağaçlarına dilekler asılmakta, kimisi dileklerini yazmakta ve suya salmakta, kimisi de kırlarda, sahillerde taştan ya da bezden malzeme ile dileklerini sembolize ederek doğaya bırakmaktadır. O yıl için dileklerinin kabul edilmesi için dua etmektedir. Akşamları büyük bir ateş yakılmakta ve dilek tutup üstünden atlanmaktadır. Günümüzde büyük şehirlerde unutulmaya yüz tutan adetlerimiz birçok şehrimizde sürdürülmeye çalışılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Bandırma’da Belediye’nin organize ettiği 8 Mayıs günü 2. Livatya Hıdırellez Etkinliklerine katıldım. Bandırma’nın en eski ve usta gazetecilerinden Zeki Karadeniz sayesinde tüm etkinlikleri yakından izlemek, insanların coşku ve sevinçlerini yakından görmek nasip oldu. Çocukluğumda şehrin en güzel köşesi olan bir zamanların Belediye Plajının olduğu Livatya sahilinde gerçekleşen etkinlikte binlerce insan Hıdırellez coşkusu ile bir aradaydı. Bu tablo karşısında gözlerimin önüne çocukluğumda Bandırma’da Çınarlı Mahallesinde kutlanan Hıdırellez kutlamaları geldi. O yıllarda 5-6 Mayıs adeta bahar bayramı havasında geçerdi. İnsanlar dilekleri için erken saatlerde Liyatya’ya deniz kıyısında dilekleri için giderlerdi. Akşamları da Çınarlı Sokaklarında Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] Hıdırellez ateşleri yakılırdı. Hele bir de hafta sonuna denk gelirse Livatya’nın o yıllarda bağ ve bahçelerle dolu alanları insan seline dönerdi. Çınarlı Sokakları sabaha kadar renkli görüntülere sahne olurdu. Seyyar satıcılar kırlarda, cadde ve sokaklarda kazançlı bir gün yaşamanın sevincini yaşarlardı. Hatta bir keresinde annem ile sabahın erken saatlerinde bizde herkes gibi Livatya’ya gitmiştik. Her yer insanlarla dolu, dilekte bulunan insanlar Hıdırellez sabahında sahili ve kırları kaplamıştı. Bizde sahile yakın bir yerde annem ile birlikte küçük taş parçalarından dilediğimiz bir evi resmetmiştik. Dua edip bir evimiz olmasını istemiştik. Gerçekten de o bölgede bir evimiz olmuştu. Kırlara taşlarla çizdiğimiz o resimdeki plandaki ev dileğimiz gerçekleşmişti. Geçmiş kadar olmasa da, Bandırma 2. Livatya Hıdırellez Etkinliği bir ölçüde o günleri yaşattı. Binlerce insan eski Livatya Plajının olduğu bölgede asfalt ile kaplanmış alana kurulan sahnenin önünde, Marmara Denizinin hafif serin de olsa üşütmeyen rüzgârında, akşam güneşinin kızıllığı altında hep bir araya toplanmıştı. Çınarlı Mahallesindeki roman kardeşlerimin neredeyse tamamı çoluk çocuk sahile akın etmişti. Büyük bir çoğunluğu Süleyman Şeker ilkokulunda sınıf arkadaşlarımın yetenekli müzisyen çocukları ve torunlarından oluşan kalabalık bir orkestra sahneyi doldurmuşlardı. Kakava Hıdırellez şenliğini aratmayan bir organizasyon gerçekleştirilmişti. Sunuculuğunu Mega Star Tuncer’in yaptığı gecede Ömer Aşan, Hamiyet, Pop Star Savaş Altınbaş ve Kobra Murat sahne aldı. Belediye Başkanı Dursun Mirza’nın da katıldığı etkinlikte renkli sahneler yaşandı. Akşamın kızıllığında gökyüzünün renkli örtüsünde başlayan gecede en güzel bahar şarkılarının söylendi. Seyircilerimin neredeyse tamamı şarkılara eşlik ederken, sahnenin önü küçük büyük seyircilerle doldu. Coşku ve bahar sevinci tüm alanı kaplıyordu. Gecenin sessizliğini şarkılar yırtarken, insanlar bir an bile olsa mutlu olmanın hazzını yaşıyorlar. Kobra Murat’ın samimi ve içten sözleriyle gece biraz duygulandıran, biraz da insanları sevgi, barış ve birlik içinde kucaklayan örnek görüntülere sahne oldu. Kardeşimiz Murat acı, hüzün bir o kadarda karamsarlık yaşadığımız bu günlerde halkımızın duygularına tercüman olarak toplumu birleştirici örnek ve gurur veren sözler söyledi. Renkli ve gözalıcı kostümü içinde kumaştaki ustalığıyla şekillendirdiği ince ve anlamlı sözlerle, renklerle donattığı şarkılarında hepimize ümitler veren, yaşam sevincimizi artıran mesajlar verdi. Önce insan olmanın erdemini şarkıları ile dile getirdi. Bir zamanlar o kilolu halinin içinden yeniden doğan sanatçı kardeşimiz adeta meydanı dolduran tüm insanları bir noktada birleştirmişti. Aslında Bandırma, Livatya ’da Hıdırellez ikinci defa kutlanırken önemli bir husus göze çarpmıştı. O da tarihin çeşitli dönemlerinde yöreye göçen, farklı geleneklere sahip insanların kardeş gibi yaşadığı Bandırma’da bu etkinliğin geleneksel hale gelmesinin ne kadar önemli olduğu idi. Kutlamalar Kobra Murat’ın dostluk, kardeşlik ve birlik mesajları arasında Belediye Başkanı Dursun Mirza’nın desteği ve katılımı ile daha da anlam kazandı. Bandırma ülkemize ve şehrimize yönelik güzel dilekler arasında özel etkinliklerinden birini de geride bıraktı . Tarım Danışmanlarından Protesto »» Türkiye'nin dört bir yanından gelerek, Gıda, Tarım ve Hayvacılık Bakanlığı önünde toplanan 50’nin üzerinde tarım danışmanı temsilcisi, 5 Mayıs 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ‘tarımsal danışmanlık desteğinin sınırlandırılması’ ve ‘toprak analizi desteğinin kaldırılması’ kararlarını protesto etti. “Sayın Faruk Çelik 2600 tarım çalışanını neden attınız”, “Emeklerimiz heba edilmesin” yazılı pankartlar açarak sloganlarlar atan kalabalık adına basın açıklamasını okuyan Ezel Pınar, bakanlığın yürüttüğü Tarım Danışmanları Projesi’nde çalışan danışmanların işten çıkarılmasına sessiz kalmayacaklarını belirtti. Pınar; “Yeni uygulamayla en az 2 bin tarım danışmanı işsiz kalacak. Tarım danışmanları olarak ekonomiye yük değil güç olmayı amaçlıyoruz. Ailemiz ve kendimiz için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın eğitim ve yayım işini üstelenen 2 bin 600 meslektaşımızın işlerinden olmasına karşı çıkıyoruz. Amacmız hep birlikte tarım ve gıda sektörüne ivme kazandırmak.” dedi. 18 Haziran 2016 Köy-Koop Haber TARIM Meksika’da Toprak için Devrim: »» “Toprak, işleyenindir.” Emiliano Zapata Görmüş olduğunuz bu fotoğraf karesi, Meksika halkının makûs talihini değiştiren bir kareydi. Bu fotoğraf karesinin anlamı sadece, 30 yıldan uzun süre ülkeyi diktası altına alan Porfirio Diaz diktatörlüğü ve ardıllarının sonu demek değil, aynı zamanda çiftçilerin topraksız bırakılarak sömürüldüğü hacienda düzenine indirilen keskin bir machete1 darbesiydi. Meksika’da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı… İsyancı birliklerin başkent Ciudad de Mexico’ya muzaffer olarak girdiği 6 Aralık 1914 günü Başkanlık Sarayı’nda2 çekilen bu fotoğrafta, elinde sombrero3 ile bacak bacak üstüne atmış olarak gördüğünüz tarihi figür, bugün bile Meksikalılar için büyük önem ve anlam taşıyan Emiliano Zapata’dır. Hemen yanında dostane bir bakış attığı kişilik ise Pancho Villa. Villa’nın ismine tarih kitaplarında rastlamamış olabilirsiniz, ancak bu figür, tarihte ABD topraklarını işgal eden4 ilk ve tek adamdır. Hem Zapata hem de Villa, halkları için yaptıklarıyla ölümsüzleşmiştir. Şimdi konuya biraz daha açıklık getirerek; bu figürlerin Meksika tarihi ve toprak mücadelesi için önemine bakalım. Meksika Devrimi’ni hazırlayan süreci anlamanın kilit noktası olduğu için öncelikle Meksika’nın o dönemdeki toplumsal yapısı çerçevesinde köylülük ve hacienda düzeninden bahsetmek gerekir. Topraksız bırakılan halk, sefalet içinde… Eğer 20. yüzyılın başlarında Meksika’da doğduysanız, büyük ihtimal1-Machete: Genellikle Latin Amerikalı çiftçilerin kullandığı 30-40 cm uzunluğundaki pala benzeri bıçak. 2-Palacio Nacional: Başkent Mexico City’nin El Zócalo Meydanı’nda bulunan Başkanlık Sarayı’dır. Meksika Parlamentosu ve Başkan bu binada görev yapar. Bu meydan, Aztek uygarlığından beri Meksikalıların toplandığı ve ulusal kutlamaların yapıldığı bir şehir meydanı olagelmiştir. 3-sombrero: Güneşi engellemesi için etrafı oldukça geniş yapılan Meksikalılara has şapkaya verilen isimdir. İsim kökenini İspanyolca’da gölge anlamına gelen sombra’dan alır. 4-Colombus Baskını: 6 Mart 1916’da gerçekleşen bu baskında Pancho Villa’nın milisleri ile düzenli ABD Ordusu karşı karşıya gelmiş, Villa’nın birlikleri daha fazla kayıp vermesine rağmen baskın başarılı olmuştur. ABD daha sonra bunun bedelini fazlasıyla ödetecek olsa da bu baskın, ABD topraklarının ilk ve tek işgali olarak tarihe geçmiştir. le geçimini topraktan sağlayan bir işçi/çiftçi ailenin çocuğu olarak hayata gözlerinizi açardınız. Çünkü o dönemde yaklaşık olarak 15 milyon insana ev sahipliği yapan bu ülkede, geçimin -tabii buna geçim denebilirse- büyük bir kısmı tarımdan sağlanırdı. Buna karşılık olarak nüfusun çok küçük bir kısmı toplumun ayrıcalıklı kesiminde yer alarak toprak sahibi olabiliyordu. Bu toprak sahipliği dediğimiz mesele de hacienda sahibi olmaktan geçiyordu. Meksika o dönemde işte bu hacienda adı verilen büyük sömürü malikâneleriyle kaplıydı. Bu malikâneler, bulundukları arazideki geniş çiftliklere sahip olan hacendado, yani büyük çiftlik sahipleri (efendileri) tarafından yönetiliyordu. Bu malikâneler, en hafif ifade ile kendisine borçla bağlanan köylülerin kanını emerek ayakta kalırdı. Bu malikânelerden birinde çalışıyorsanız, birkaç saat uyku ve birkaç kap yemek için saatlerce çalışarak, adeta bir kast sistemine sıkışmışçasına sömürülür giderdiniz. O dönemde Meksika topraklarının üçte biri yabancılara ait olmakla birlikte tarım, sanayi ve madencilik gibi sektörlerde yaşanan işsizlik -yoksulluk ve yiyecek gibi sıkıntılarla da birleşinceayaklanmalara sebep oluyordu.5 Yine o dönemde Meksika’nın büyük bir çoğunluğu olan çiftçi-köylülerin koşullarını özetlemek gerekirse, işçilik şartları fiziksel olarak zorlayıcı, yaşama koşulları ise kötüydü. Bebek ölümü oranları ise Asya’dan fazlaydı.6 Böyle bir düzen içerisinde halkın -yerli ya da yabancı fark etmeden- toprak ağaları tarafından sömürülmesi de ekonomik gelişme adı altında diktatör Díaz’ın işine geliyordu. Bu sömürü düzeninin içinde köylünün dertleriyle büyüyen bir çiftçi ailesinin çocuğu, buna bir dur diyecekti. Díaz’ın ilk iktidara gelişinde daha 3 yaşında olan bu çocuğun ismi Emiliano, soyadı ise Zapata’ydı. Morelos’ta geçen hayatı boyunca çocuk5-Richards, M.D. Dünya Tarihinde Devrimler, Çev: G.Ç.Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, s.33 6-Frost, M.P. & Keegan S. The Mexican Revolution, San Diego: Lucent Books, 1997, p.19 Batuhan SARICAN Araştırmacı / Yazar Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları Yüksek Lisans Öğrencisi [email protected] luğundan gençliğine kadar merkezi devletin de desteklediği sömürüyü gören ve yaşayan bir at terbiyecisi olan Zapata, köylüler arasında gösterdiği liderlik yetenekleriyle 30 yaşına geldiğinde (1909) bölge yerlileri tarafından Toprakları Koruma Komitesi’nin başkanı seçildi. Bu temsiliyet ile birlikte gönüllülerden oluşan, silahlı ve Zapatistalar olarak adlandırılan bir kuvvet kurarak general ünvanı ile anılmaya başladı. Diaz’ın 30 yılı aşan diktatörlüğü, daha demokratik bir söylemle 6 Kasım 1911’de devlet başkanlığı koltuğuna oturan Francisco I. Madero ile sona ermişti. Ancak o da seçim öncesi halka verdiği toprak reformu sözlerini yerine getirmeyecekti. Bunun üzerine Zapata, Madero’yu “devrimin vaatlerini yerine getiremeyecek güçsüzlükte ve devrimin prensiplerine ihanet eden bir hain”7 olarak nitelendirerek tarımsal reform açısından bir manifesto niteliği taşıyan Ayala Planı’nın altına imzasını attı. Villa de Ayala (Ayala Planı, 28 Kasım 1911) Ayala Planı hazırlanırken Zapata’nın mücadelesindeki en büyük motivasyon, hacienda düzeninin sona ermesiyle birlikte geri getirilecek, yönetimde söz sahibi yerel yönetimlerle birlikte demokrasi ve özgürlüklerin güçlenmesiydi. 28 Kasım 1911’de altında Emiliano Zapata ile birlikte 55 kişinin imzasıyla yayımlanan Ayala Planı’nın en büyük özelliği Meksika halkının toprak taleplerini açıkça ortaya koymasıydı. Ayala Planı Madde 6: … tiranlığın ve zehirli adaletin gölgesinde hacendado’lar, münevverler ya da şefler tarafından el konulan araziler, dağlar ve sular, zalimler tarafından yağmalanan, silah elde savunulan bu mülklerin zilliyetini elde tutan köylere ve yurttaşlara iade edilecek ve mülkiyet hakkının kendinde olduğunu öne süren müsadereciler, bunu Devrim’in zaferiyle birlikte kurulacak özel mahkemeler nezdinde kanıtlayacaktır. Tarımsal reform açısından önemli bir belge olan Ayala Planı’nın temel 7-Zapata, Emiliano. Plan of Ayala, Revolution in Mexico: Years of Upheavel 1910-1940, Ed: J.W.Wilkie & A. L. Michaels, New York: Alfred A Knopf Publishing, 1969, p.45 prensibi, toprakların köylülere yeniden dağıtılarak kolektif ruhun yeniden sağlanmasıydı. Yeniden diyoruz, çünkü Díaz’ın derinleştirdiği hacienda sistemi öncesinde Meksikalı köylüler, zaten kendi topraklarının sahipleriydiler. Díaz, bu toprakların ayrıcalıklı bir kesimin elinde toplanmasına neden olarak halkı yoksulluğun pençesine atmıştı. Söz gelimi, Pancho Villa ve özellikle de Emiliano Zapata gibi önderlerin temel meselesi de işte bu hacienda öncesi, köylünün kendi toprağına sahip olduğu düzenin geri dönmesiydi. Zapata’nın iktidara geçmek gibi bir derdi yoktu. Ayala Planı, ülkenin çalkantılı siyasi atmosferinde başarısız gibi gözükse de asıl önemini, ilk olarak 1917 Anayasası ve ardından 1930’larda ülkeyi yöneten Lázaro Cárdenas’ın politikalarını derinden etkilemesiyle gösterecekti. Bu açıdan Ayala Planı’nın değerlendirmesi, ilk olarak 1917 Anayasası ile birlikte yapılmalıdır. Çünkü, köylülerin elinden yasadışı bir şekilde alınan topraklar, 1917 Anayasası ile birlikte devlet tarafından el konularak tekrar sahiplerine dağıtılmış, çalışma koşulları yeniden düzenlenmiş ve işçilere sendikal hakları geri verilmişti.8 Köylülerin topraklarını geri kazanmaya başlamasıyla birlikte Zapata ve Villa, kırdaki hayatlarına geri döndü. Zapata, doğup büyüdüğü Morelos’ta toprak komünü kurarak tarım devrimini uygulamaya geçirdi. Bu kapsamda bir kırsal kredi bankası ile birlikte bir bakanlık, buna bağlı bir okul ve kooperatiflerin kurulmasına öncülük etti.9 Zapata ve Villa, ülke yönetimin merkezinde bulunmasalar bile varlıklarının sembolik de olsa tehlike yarattığını düşünen siyasetçiler tarafından tuzaklara düşürüldüler. Zapata 1919, Villa ise 1923 yıllarında suikaste uğrayarak bedenleri kurşunlarla delik deşik edildi. Ruhları ise ölümle yaşamın ahenkle dans ettiği Meksika topraklarında yaşamaya devam ediyor. Tüm bu süreç boyunca Zapata, at terbiyeciliğinde nasıldıysa, halkın generali olarak da aynı ilkeleri benimsemiş, halkını ve değerlerini ne para ne de makam uğruna hiçbir zaman satmamıştır. Bunu Zapata’nın, Ayala Planı çerçevesine çizdiği radikal yoldan anlayabiliyoruz. Kendisi Madero gibi ılımlı bir politika izlememiş, fikirlerinde en ufak bir yumuşama da olmamıştır. Bu duruşun, kendisine ölüm getirse de halkına toprak getirdiği aşikârdır. İnsanlar, Zapata’yı tanımlama konusunda ikiye ayrılır; halk kesimi onu kendi haklarının savunucusu, efsane bir general olarak görürken, ülkenin ayrıcalıklı kesimi ve yabancı sermaye ona “Güney’in Attila’sı” lakabını uygun görür.10 Villa başta olmak üzere devrimci mücadelenin 8-Richards, M.D. Dünya Tarihinde Devrimler, Çev: G.Ç.Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, s.39 9-Kürkçügil, Masis. Meksika Devrimi 100. Yıl: Büyük Köylü İsyanı, NTV Tarih, Kasım 2010, sayı: 22, s.72 10-Becker, Marc. International Encyclopedia of The Social Science, 2nd Edition, p.171 içerisinde yer alanlara yapılan genel bir suçlama ise haydutluktu. Zapata, kendilerine haydut suçlamasında bulunanlara şunları söyler: “Bizleri haydut olarak niteleyen her türlü saldırıyı protesto ediyorum. Çünkü güçlülerin, muktedirlerin mülkünden attığı ve bugün artık tahammülünü yitirerek eskiden kendisine ait olan topraklara dönmek için insanüstü gayret sarf eden güçsüz ve olanak yoksunu kişilere haydut denemez. Haydut, mülksüzleşen değil mülksüzleştirendir!” 11 11-Zapata’dan aktaran Özbudun, Bütün Halka Manifesto, Latin Amerika’da İsyanın Tarihi, Der: S.Özbudun, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2008, s.165 Köy-Koop Haber Haziran 2016 DOĞA Konya’daki Meke Gölü Yok Olmak Üzere »» Konya’nın Karapınar ilçesindeki yeryüzünün en özel coğrafi zenginliklerinden Meke Gölü, yağışların azlığı ve yeraltı su seviyesinin düşmesinden ötürü kurudu. Kuşbakışı görüntüsü mavi bir gözü andırdığı için ‘Dünyanın nazar boncuğu’ olarak nitelendirilen gölde ‘bir avuç’ su kaldı. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Doç. Dr. Fetullah Arık, gölde kalan suyun da yağışlarla biriken su olduğunu söyledi. Sönmüş bir volkan kraterinden oluşan ve içinde adacıklar bulunan Meke, normalde yeraltı sularıyla besleniyor. Gölün sonunu getiren, yıllardır süren kuraklık ve bilinçsiz sulama oldu. Arık, Konya kapalı havzasında bu yıl yağış miktarında ciddi bir düşüş olduğunu söyledi ve şöyle konuştu: “Konya kapalı havzası, Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde’den oluşuyor. Havza içerisinde yağışların uzun yıllar ortalaması metrekareye 310 milimetre şeklindeydi. Özellikle 2015 yılının tarımsal sulama mevsimi bitiminden sonra ciddi yağış düşüşleri oldu. Uzun yıllar ortalaması 60 kilogram olan Nisan yağışı, bu yıl 6,1 kilogram oldu, bu hemen hiç yağış olmadığı anlamına gelir.” Yeraltı sularının seviyesi 2 metre düştü Yeraltı su seviyesindeki düşüşün tarımsal sulamadan kaynaklandığına dikkat çeken Arık, “Geçen nisan ayına göre yeraltı su seviyelerinde ortalama 2 metre düşüş söz konusu. Son 30-40 yıllık uzun yıllar ortalaması 1 metre iken, 2015’den 2016’ya geçtiğimiz dönemde 2 metreye çıktı. Meke Gölü’nde su her sene daha derinlere gidiyor. Gölde şu an görülen su, yağışlarla biriken sular. Meke Gölü’nden 2006-2007’den sonra kuruma seyri tamamen negatif yöne devam etti” dedi. Karapınar çevresi ve Meke Gölü, UNESCO kültür mirası ve jeolojik miras listelerinde yer alıyor. Konya havzasında aşırı su sarfiyatına neden olan şeker pancarı üretiminin yol açtığı kuraklık daha önce de gündeme gelmişti. Balıkçı Gemilerini İzleme Sistemi Tebliği Yayınlandı »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının "Balıkçı Gemilerini Izleme Sistemi Tebliği" 18 Mayıs 2016 tarih ve 29716 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Tebliğe göre, denizlerde su ürünleri avcılığı yapan balıkçı gemilerinin kimlik, konum, zaman, hız, yön gibi seyir bilgileri ile avcılık faaliyetleri ve avlanan su ürünleri verileri izlenecek. GSM ve uydu iletişim araçları vasıtasıyla yapılacak izleme sonucunda dijital ortamda kayıtlar toplanacak. Denizlerde su ürünleri avlama ruhsatına sahip, boy uzunluğu 12 metre ve üzerinde olan balıkçı gemilerini kapsıyor. Bu gemilere BAGİS cihazının taktırılması ve çalışır halde bulundurulması zorunlu kılındı Bu cihaz Bakanlık yetkilileri tarafından takılacak. BAGİS cihazının takılması için balıkçı gemisi yetkilisinin ve balıkçı gemisinin Bakanlıkça belirlenen zamanda ve istenen yerde bulunması gerekecek. Bakanlıkça belirlenen program tarihinden sonra takılan cihazların temini ve balıkçı gemilerine takılması ile ilgili masraflar balıkçı gemisi yetkilisine ait olacak. Ayrıca, daha sonra takılacak cihazların Bakanlıkça istenen özelliklere sahip ve BAGİS ile uyumlu olması gerekecek. Takılan cihazlara, Bakanlık yetkilisi veya Bakan- lıkça yetkilendirilenler dışında arıza durumu dahil hiçbir şekilde müdahalede bulunulmayacak. BAGİS ile ilgili GSM ve uydu abonelik ve iletişim/haberleşme giderleri 31 Aralık 2018'e kadar Bakanlıkça karşılanacak. Bu tarihten sonra söz konusu giderler balıkçı gemisi yetkililerine ait olacak. Av faaliyetleri elektronik seyir defterine işlenecek Tebliğ hükümlerine aykırı davrananlar hakkında Su Ürünleri Kanunu'nun ilgili maddelerinde yer alan cezalar uygulanacak. Uğur Böceği 19 »» Uğur böceği (Coccinellidae), çok yaygın olarak görülen, kırmızı kanatlı bir böcektir. Böceklerin içinde en sevimli olanıdır. Renkleri ve şekilleri tarafından sevilir ve uğurlu sayılırlar. 5000 kadar türü vardır. Yedi noktalı uğurböceği ve iki noktalı uğurböceği en ünlüleridir. Kınkanatlılar takımından parlak renkli, vücudunun üst kısmı yarımküre şeklinde, başı küçük, antenlerin uçları hafif topuz şeklindedir. Larva ve erginleri bitkiler üzerinde yaşar. “Hanımböceği”, “Gelinböceği” veya “Uçuçböceği” olarak da bilinirler. Çoğu türleri kırmızı veya sarı zemin üzerine siyah beneklidir. Yedi noktalı ve iki noktalı uğurböcekleri kırmızı zemin üzerine siyah beneklidir. Siyah zemin üzerine kırmızı noktalı, kahverengi üzerine sarı noktalı veya tamamen siyah görünümlü türleri de mevcuttur. Yalnız Avrupa’da 80 değişik türü vardır. Çoğunun larva ve erginleri etçil avcı olduğundan insanlar için faydalıdırlar. Yaprak bitleri ve başka küçük bitki zararlılarını yiyerek beslenirler. Birçok ülkede zirai mücadelede kullanılırlar. Buna rağmen bitkiyle beslenen birkaç türü de vardır. Meksika fasulye böceği denilen bir çeşidi Kuzey Amerika’da önemli bir bitki zararlısıdır. Boyları yaklaşık 0,5 cm. olan bu familyaya ait hayvanların yarım küre şeklinde görünen vücutları çok tipiktir. Nadiren hafifçe oval olurlar. Ancak Asya’daki bazı türler 1 cm.’nin üzerine çıkar. Mayısta çiftleşerek yumurtalarını 40-60 adetlik öbekler halinde yaprakların üzerine bırakırlar. Hava şartlarına bağlı olarak yumurtalardan 5-10 gün içinde larvalar çıkmaya başlar. Hareketli ve obur larvalar önlerine gelen her şeyin tadına bakarlar. Yaprak biti kolonilerine rastladıklarında ziyafet hazır demektir. Yaprakbitlerinin uğurböceği tırtılından üç kat daha büyük oluşu sonucu değiştirmez. Yaprakbitlerini ısırarak vücut özsuyunu emerler. Kısa zamanda koloniyi tüketerek başka yapraklara geçerler. Bu oburlukları sonucu tırtıl hızla büyür. Larvanın gelişmesi 4-6 hafta sürer. Koza dönemi de 10-14 gündür. Kozadan çıkan uğurböceğinin altın rengindeki kın kanatlarında önce benek bulunmaz. Hızla sağa sola hareket eder. Uygun bir yerde durarak kanat kapakçıklarını hafifçe gini uzaktan fark eden çeşitli kuşlar, kertenkele ve fareler de uğurböceklerini yok etmeye çalışırlar. Tehlikeyi fark eden ergin uğurböceği kendini yere atarak, pis bir sıvı salar ve ustalıkla ölü taklidi yapar. Bu şekilde düşmanının takibinden kurtulur. Uğur böceklerinin uğur getirdiğine inanılır. Bununla ilgili birçok efsane vardır. Bunlardan bir tanesi; yedi sayısının uğurlu oluşuyla ilgilidir. Bu böceğin üzerinde genellikle yedi siyah benek bulunduğundan insanlar onların uğur getirdiğine inanır. Orta Avrupa’da eline uğur böceği konan kızın evleneceği, Kuzey Avrupa’daki bazı ülkelerde ise üzerine uğur böceği konan kişinin dileklerinin gerçekleşeceği inancı yaygındır. Uludaz Uğur Böcekleri Festivali yukarı kaldırır. Takibi harikulade olan değişim şimdi başlar. Kapakçıklar altındaki tül inceliğinde kanatlar, kurumak için dışarı çıkar. Kapakçıkların rengi sarı veya kırmızıya dönüşmeye başlarken siyah noktaların yerleri de kararmaya başlar. Kısa bir zaman sonra kapakçıklar tabii rengini alacak ve siyah benekler ortaya çıkacaktır. Ergin uğurböceği artık yaprakbiti kolonilerini avlamaya çıkabilir. Her uğurböceği larvası 200500 kadar yaprakbiti yer. Erginler larvalardan daha çok yerler. Bir uğurböceği hayatında 3000′den fazla yaprakbitini yok eder. Kahramanmaraş’ın Çimen Dağı zirvesinde yer alan Uludaz Yaylası, her yıl Mayıs sonundan itibaren Türkiye’nin en büyük uğur böceği kolonisine ev sahipliği yapıyor. Kahramanmaraş Uludaz Dağı zirvesinde uğurböcekleri kış uykusuna yatıyor ve her yıl Mayıs-Haziran aylarında uyanıyor. Bu uyanış da muhteşem bir doğa olayına dönüşüyor, zirvedeki her noktayı binlerce uğurböceği kaplıyor. Sekiz yıldır da hem yurt içi hem de yurt dışından insanlar bu görsel şölene şahit olmak için bölgede kamp kuruyorlar. Kahramanmaraş’ın güney batı istikametinde 65km mesafede bulunan yaklaşık 2300 rakımlı Uludaz zirvesi eteklerinde her yıl uğur böceği festivali yapılıyor. Uğur böcekleri çok uzun yıllar yaşayabilmek özelliklerine sahiptir. Yaz aylarındaki gibi rahat uçamadıkları için soğuk kış günlerini geçirebilecekleri yerler olan ağaç oyukları ve içi boş kovukları sahiplenirler. Kimi zamanlar ise gruplar halinde pencere boşluklarına doluşarak kışın soğuk sürecinin geçmesini beklerler. Uğurböceklerinin de larva ve erginlerinin birçok düşmanı vardır. Birçok kuş ve böcek larvalara iştahla saldırır. Uğurböceğinin cazibeli ren- Bitkilerin Nesli Tükenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya »» Küresel ölçekte bitkilerin ömrüne dair yapılan bir araştırmaya göre, dünyada yetişen bitkilerin yüzde 21’inin ya da her 5 bitkiden 1 tanesinin nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Londra’daki Kew Kraliyet Botanik Bahçesi Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nin Dünya Bitkilerinin Durumu adlı raporuna göre dünya çapında 391 bin bitki bulunuyor. Merkezin Müdürü Profesör Kathy J. Willis “Durumun olumlu tarafı, hala yeni bitkiler keşfetmeye devam ediyoruz. Yılda ortalama 2 bin yeni bitki türü keşfediliyor. Gıda, yakıt ve ilaç temini için bitkiler buluyoruz. Negatif taraf ise toprak örtüsünde büyük değişimler gözlemliyoruz. Başlıca nedeni tarımsal faaliyetlerden kaynaklanıyor. Biraz da iklim değişikliğinden dolayı.” dedi. Profesör Kathy J. Willis, or- manların tarım arazisi veya şehirleşmeye kurban edilmesi sonucu tabii yaşam alanlarındaki hızlı değişikliklerin dünyamızı olumsuz yönde etkilediği uyarısında bulunuyor: “Barındırdıkları önemli bitkilerden dolayı halen korunan çok az alan var. Örneğin korumaya alınan yerlerin çoğu kuşların yuva yaptıkları yerler. İnsanlık için hayati öneme sahip bitkilerin bulunduğu alanlara artık önem vermeliyiz.” Botanik bahçesinde üzerinde araştırma yapılacak çok sayıda nebatat bulunuyor. Fakat bu miktar yeryüzünde bulunanların sadece bir bölümü. Bahçede şimdi soyu tükenmiş olan bitki türleri de var. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) raporuna göre, tarımın yüzde 31 oranla damarlı bitki türleri için en büyük tehdit olduğu açıklanmıştır. İkinci büyük tehdit ise bitkilerin kesilip toplanması (%21,3). Bitkilerin yok olmasında iklim değişikliğinin etkisi yüzde 3,96 ile ufak bir yer tutuyor. Lakin bilim adamları gerçek etkinin ileride yıllar sonra anlaşılacağını belirtiyor. KIRSAL KALKINMA Tarım Kredi Şirketlerinde Yeniden Yapılanma »» Tarım Kredi Kooperatifleri’nce, teşkilat genelinde gerçekleştirilmekte olan yeniden yapılandırma çalışmaları çerçevesinde kurumun %50’den fazla payla hissedar olduğu 17 şirketten 9’unun tüzel kişiliğinin sonlandırılması ve 8 şirketle faaliyetlere devam edilmesi yönünde karar alındı. Tareks Gıda Pazarlama Şirketi Kuruluyor Tarım Kredi Birlik, Tarım Kredi Endüstriyel Pazarlama, TKŞT Holding, Tareks Bakliyat Bölümü ile Tarım Kredi Gıda Ayçiçek Yağı, Zeytin ve Zeytin Yağı Bölümleri aynı çatı altında toplandı. Tarım Kredi Birlik çatısı altında, Tarım Kredi Endüstriyel Pazarlama’nın ve TKŞT Holding’in birleştirilmelerine ve Tareks’in bakliyat paketleme faaliyetleri ile Tarım Kredi Gıda’nın ayçiçek yağı, zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin yine bu çatı altında faaliyetlerini sürdürmelerine karar verildi. TAREKS Gıda Pazarlama Şirketi adı altında faaliyetlerini devam ettirecek olan bu şirket, bahsedilen üretim faaliyetlerinin dışında ortak ürünlerinin alınarak minimum aracı ile tüketiciye ulaştırılması misyonunu da üstlenecek. Tareks’in Tohumculuk Bölümü ile Tarkim Birleşti TAREKS’in tohumculuk bölümünün büyütülmesi ve bu alanda ihtisaslaşma amacıyla TAREKS Tohumculuk A.Ş. adında bir şirket kurulacak ve bu şirket TARKİM ilaç şirketiyle de birleştirilecek. Tarkim markası ile bitki koruma ilaçlarının üretim ve satışına devam edilecek. Tarım Kredi Yem, Tarım Kredi Süt ile Birleşti Yem ve süt sektöründe son yıllarda yaşanan tedarikçinin üretim ihtiyaç- mesi kapsamında personel sağlayan İmece Tahmil’in birleştirilmesine karar verildi. Birleşme işlemi sonrasında İmece Tahmil şirketi şube olarak devam edecek ve şirket merkezi Ankara, unvanı Tarnet olacak. Tarım Kredi Lisanslı Depoculuk Faaliyetine Başladı larının karşılanması ve takibi sayesinde istenen kalitede hammadde tedarikinin sağlanması amacıyla Tarım Kredi Yem şirketinin Tarım Kredi Süt şirketini devralmasına karar verildi. Ayrıca Tarım Kredi Yem’in, Tarım Kredi Gıda’nın sahip olduğu Kırklareli Yem Fabrikası’nı kiralayarak kapasitesini artırması hedefleniyor. İmece Plastik, Tarım Kredi Plastik İle Birleşti Plastik sektöründe faaliyet gösteren, Antalya’da sera örtüsü imalatı gerçekleştiren İmece Plastik ile Aksaray’da sulama borusu imalatı gerçekleştiren Tarım Kredi Plastik’in birleştirilmesine karar verildi. Birleşme işlemi sonrasında Tarım Kredi Plastik tüzel kişiliği sona erecek ve İmece Plastik’in şubesi olarak faaliyetlerine devam edecek. Tarnet, İmece Tahmil İle Birleşti Bilişim, yazılım ve bilgisayar donanımı alanlarında faaliyet gösteren Ankara’da bulunan Tarnet ile Merkez Birliği, Bölge Birliği ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Hizmet Alım Sözleş- 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanlı Depoculuk Kanununa göre Türk çiftçisinin ürünlerinin sağlıklı bir ortamda muhafaza edilmesini ve ürün borsasında işlem görmesini sağlayarak üreticinin zarar etmesinin önüne geçmek amacıyla Çankırı Lisanslı Depoculuk şirketine ortak olunmuştu. Lisanslı depoculuk alanında ülke genelinde yapılanmayı hedefleyen bir çalışma devam etmektedir. Bu birleşmeler ile; hammadde temini, ortak pazarlama stratejisi ve ağı ile sektörlerinde güçlü şirketlerin oluşması hedefleniyor. Güçlü yapılar ve oluşan sinerji ile satışların artması yanında idari ve organizasyonel giderlerden tasarruf edilmesi, maliyetlerin düşmesi, gerek şirket karlılığına gerekse de ortakların menfaatlerine olumlu yansıyacak. Bu şirketlerde birleştirmeler içerisinde yer almayan Gübretaş ve Tareks Hayvancılık şirketleri faaliyetlerini bulundukları konumda devam ediyor. Ayrıca Trakya Dış Ticaret ve TK Gıda şirketleri yasal süreçlerinin tamamlanmasına müteakip faaliyetlerini tamamlayacaklar. “Geleceği Tahmin Edemezsiniz Ama Planlarsınız” »» Türkiye’de kooperatifçiliğin tarihi uzun yıllar öncesine dayanıyor. Bu konuda, geçmişten bugüne kooperatifçilik deneyimleri, bunlardan çıkartılacak dersler ve geleceğin şekillendirmesine katkıda bulunacak çok güzel yazılar yazan duayenler var gazetemizde. Bu yazıları yıllardır zevkle okuyoruz. Bizim bu köşede çoğunlukla yatırım ortamı, hibe destekleri, finans kaynakları gibi konular öne çıkmakta doğrudan olmasa da dolaylı olarak kooperatifleri ilgilendiren konularda görüşlerimizi aktarmaktayız. Daha önce bir kez kooperatiflerle ilgili bazı düşüncelerimiz aktarılmış ise de sanıyorum iki yıldan fazla oldu ancak değişen ya da daha ileri giden hiç bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Kamu ve kooperatif temsilcilerinin birlikte hazırladığı “ Strateji Belgesi” dört yıl önce hararetli tartışmalara neden olmuş ancak aradan geçen süre zarfında gündemden düşmüştür. Bu noktada kooperatiflerin bana göre ciddi sorumlulukları var. Topu kamuya atmakla kurtulamazlar diye düşünüyorum. Mademki yasada değişiklik istiyorsunuz Merkez Birlikleri bir araya gelip kamuoyu oluşturmalılar. Eğer bunu yapmıyorsanız durumdan memnunsunuz anlamına gelir. Siz bu ülkenin bir kurumu iseniz biraz üretken olmalısınız. Maddi üretim değil sadece, fikir üretmek stratejiler ortaya koymaktan bahsediyorum. Tarımda Hasar Fazlası Prim Oranları Belirlendi ilgili olarak yüzde 180'i aşan kısmı için tamamı itibarıyla hasar fazlası desteği alacak. Her bir yıl itibarıyla hasar prim oranı, havuzun üstünde kalan kısım için yüzde 75 ile yüzde 90 yüzde 150 üzeri, münhasıran don, şap hastalığı riski, sera ve su ürünleri branşları ile Okullarda Kuru Üzüm Dağıtımı Başladı »» Bu kapsamında 81 il 957 ilçe ve 31.367 okulda öğrenim gören 6 milyon öğrenciye kuru üzüm dağıtılacak. Okul Öncesi ve Temel Eğitim Birinci Kademe Okullara Kuru Üzüm Dağıtımı Programı kapsamında anaokulu, uygulama sınıfı ve temel eğitim birinci kademe (ilkokul) öğrencilerine Okul Sağlığı Bilim Kurulu tarafından tavsiye edilen kuru meyve tüketim alışkanlığının kazandırılması ile yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerinin sağlanması amacıyla; okullarda kuru üzüm dağıtımına başlandı. Program kapsamında 81 il 957 ilçe ve 31.367 okulda öğrenim gören 6 milyon öğrenciye kuru üzüm dağıtılacak. Salı ve Perşembe günleri olmak üzere haftada iki gün sultani çekirdeksiz kuru üzümün 25’şer gramlık paketler olarak verilecek. Dağıtılacak toplam üzüm miktarı 24 milyon paket, 600 ton olacak. Kararda, hasar fazlası desteği ihtiyacı ortaya çıkması durumunda söz konusu tutar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesinden Tarım Sigortaları Havuzuna aktarılacak. Karar, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş sayılacak. Kırsal Kalkınma Proje Tamamlama Tarihi Uzatıldı »» Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında, 3 milyon liraya kadar destek verilmesine ilişkin düzenlemede projelerin tamamlanma süresi ikinci kez uzatıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğine göre, yatırım projelerinin tamamlanma tarihi 3 Ekim 2016 olarak belirlendi. Bu tarihe kadar tamamlanamayan projeler, yatırımcıların talebi ve il müdürlüğünün uygun görmesi halinde, kendi kaynakları ile 90 günü aşmamak üzere verilecek süre içinde tamamlanacak. Tebliğin ilk yayınlandığı tarihte, projelerin tamamlanması için 1 Aralık 2015 tarihi belirlenmiş, bu süre daha sonra 1 Haziran 2016’ya kadar uzatılmıştı. Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] Daha önce de yazdığımda üzerinde durduğum konu Türkiye’de tarımsal üretim amaçlı kooperatiflerin tek sorununun “süt fiyatları” olmaması gerektiği idi. (Burada bazı kooperatifleri kesinlikle ayırmak lazım) Galiba tek aktif olunan konu bu. Orada da ilgili Bakanlık doğru bir yaklaşımla müdahale etmese kontrol tamamen kaybedilecek gibi görünüyor. İlgilenilecek o kadar çok konu var ki, örneğin TKDK, kooperatifleri IPARD programı hibe desteklerinden yararlandırmadı. Yani ülkedeki en büyük Kırsal Kalkınma Programı, kırsaldaki kooperatifleri kapsam dışında tutu. Niye itiraz etmiyorsunuz Merkez Birliklerinin sayın başkanları, yöneticileri! Neyse ki, TKDK Kooperatifleri değil ama kırsalda bireysel yatırımcıyı desteklemek için kapasite düştükçe projelere daha fazla puan vererek kısıtlı sermaye ile yatırım yolunu açtı. (Gerçi bu da sermayenin verimliliğini düşürecektiryapılması gereken kooperatiflere destek vermek, böylece bireysel küçük yatırımlar yerine daha yüksek kapasitede üretim yapılması sağlanmış olacaktır). »» Tarım Sigortaları Havuzuna, devlet tarafından taahhüt edilecek hasar fazlası desteğine ilişkin prim oranları belirlendi. Bakanlar Kurulunun Tarım Sigortaları Havuzuna Devlet Tarafından Taahhüt Edilecek Hasar Fazlası Desteğine İlişkin Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından 1 Ocak 2016-31 Aralık 2018 tarihleri arasında imzalanan sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan, ancak reasürans ve retrosesyon yoluyla transferi yapılamayan risklerin prim oranları tespit edildi. Tevfik Fikret CENGİZ Biz ilkokulda okurken 40.000 köy olduğunu yazardı kitaplarda. Şimdi o köylerde birkaç aile sürekli yaşıyor. Yazın biraz kalabalıklaşıyor. Ama ortada köy yok. Köy ekmeği yerine somun, süt yok hazır süt, yoğurt zaten yok, yumurta parayla kasabadan alınıyor yani sonuçta sanal bir köy havası alıp geliyorsunuz. Ama burada çok önemli bir şey var. Eskiden ekip biçilen bahçelerimiz tarlalarımız şimdi çalılık oldu içine girilmiyor. Bu araziler boş, ekilmiyor biçilmiyor. Binlerce dönüm arazi bu durumda benim köyüm dâhil. Hangi Sivil Toplum Kurumları bunları konuşacak projeler üretecek. Kooperatiflerin en önemli sorunu şüphesiz kurumsallaşma ve finansman. En azından Merkez Birliklerinin kurumsal kapasitelerinin artırılması için kamunun desteğinin olması çok önemlidir. Bu yolda çalıştaylar yapıldı, büyük çaplı projeler uygulandı ancak sonuç alınamadı. Başlangıç ile sonraki durum arasında çok da değişen bir şey yok. Bu herkesin sorunu ise kamunun kurumsallaşma ve finansal açıdan kooperatifleri güçlendirmesi gerekir. Bu yazıyı bir yabancı kooperatifçinin Türkiye’de yaptığı bir konuşmada söylediği sözlerle bitirmek istiyorum. “Geleceği tahmin edemezsiniz ama planlarsınız”. Dünyada yetersiz ve aşırı beslenmeden kaynaklı iş kaybı ve sağılık masrafı yılda; 4 Trilyon $ Bu da küresel perakende gıda pazarının yarısından daha fazlası. Kaynak: FAO 20 Haziran 2016 Köy-Koop Haber Köy-Koop Haber Haziran 2016 SAĞLIK Bahar Yorgunluğuna Karşı: Doğru Beslenme »» Havaların ısınmasıyla halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, sindirim problemi ve uyku isteğinin artması şeklinde gözlemlenen bahar yorgunluğundan uzak kalmak için, doğru ve dengeli beslenme çok önemli. Sabah kahvaltısının mutlaka yapılmasını gerekiyor. Kahvaltıda besleyici ama hafif yiyecekler tercih edilmeli. Diğer öğünlerde ise yağlı yiyeceklerin yerine daha hafif ve besleyici özelliği olan sebze ağırlıklı yemekler yenilmelidir. Baharla birlikte vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı vardır. Sebze ve meyveler bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlayan, artan vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir besin grubudur. Bahar yorgunluğuna iyi gelen besinler Bahar yorgunluğundan etkilenmemek için A, C ve E vitaminleri açısından zengin sebze ve meyveler tüketilmesi gerekiyor: A vitaminini en çok balık, yumurta sarısı, kırmızı et, süt, yoğurt, havuç, kayısı, tatlı kabak, kavun, şeftali, ıspanak, brokoli, tere, maydanoz, dereotu ve rokada bulunmaktadır. C vitamini içeren besinler ise maydanoz, biber, turunçgiller, soğan, kereviz, brokoli, çilek ve kividir. Bitkisel yağlar, yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta ve kepeği ayrılmamış un ise E vitamini açısından zengindir. Bu dönemde organik olan mevsim sebze ve meyvelerinin tüketilmesi öneriliyor. Bol Su İçin Günde en az 2 ya da 2,5 litre su tüketilmesi de toksinlerin vücuttan atılarak, bahar yorgunluğunun etkilerinin azaltılması için önemli. Kahve, çay, kola, kakao ve benzerleri gibi kafeinli içecekler azaltılmalıdır. Kafeinli içecekler yerine, metabolizmayı rahatlatıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici bitki çayları tercih edilebilir. Aşırı tuz, vücutta su birikimi arttırarak yorgunluk hissini artırabileceğinden tüketilmemelidir. Düzenli olarak haftada 3 gün ve yaklaşık 45 dakika süren tempolu yürüyüşler yapmak, bu dönemdeki yorgunluk şikayetlerinin azalmasında faydalı olacaktır. Uyku düzenine dikkat edilmeli, gece geç saatlerde yatılmamalıdır. Yeterli fiziksel aktivitede bulunmak çok önemlidir. Tavuk Eti İle İlgili Önemli Uyarı »» Adana'da Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü'nde görevli Doç. Dr. Işıl Var, tavuk etiyle ilgili yaptıkları bilimsel araştırmada, bazı ürünlerde 'listeria monocytogenes' adı verilen menenjit, gebelerde düşük, ölü doğum ve kanda iltihaplanmaya yol açan bir bakteri saptadıklarını söyledi. Öğrencileriyle birlikte yaptıkları araştırmayla ilgili konuşan Doç. Dr. Işıl Var, 2011- 2014 yılları arasında kentteki 21 market ve 3 tavuk işletmesinde göğüs, kanat ve but gibi 160 tavuk eti örneğini incelediklerini açıkladı. Uzun bir laboratuar incelemesi sonrası ele aldıkları 29 örnekte, ‘listeria monocytogenes’ bakterisi görüldüğünü bildiren Doç. Dr. Işıl Var, bu bakterinin menenjit, gebelerde düşük, ölü doğum ve kanda iltihaplanmaya yol açtığını belirtti. Söz konusu bakterinin çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ancak tedirgin değil, tedbirli olunması gerektiğini belirten Doç. Dr. Işıl Var: “Bu bakteri hijyen kurallarına uyulmamasına bağlı ortaya çıkıyor. Bu nedenle tavuk etiyle ilgili işletmelerin ve market gibi satış noktalarının hijyen kurallarına uymasının yanı sıra düzenli denetimi gerekiyor. Bu bakteri özellikle hamileler, kronik rahatsızlıkları bulunanlar, yaşlılar ve çocuklar açısından riskli. Her ihtimale karşı tavuk eti ve tavuk ürünlerinin iyi pişirilerek tüketilmesi gerek.” dedi. Dt. Coşkan ARAS GÖZLÜK Adamın biri paldır küldür içeri dalmış: - Aman doktor, mahvoldum. Dişim çok ağrıyor. Şöyle kulağımın arkasına doğru yayılan korkunç bir ağrı var. Sabaha kadar kıvrandım durdum. Sabah bir baktım, yüzüm gözüm şiş. Bana bir şeyler tavsiye edin! - Öncelikle bir antibiyotik başla- yın; Ayrıca bir ağrı kesici alın. En önemlisi de kendinize hemen bir gözlük alın! Adam şaşkın: - Herşey iyi güzel de bir şeyi anlamadım, dişimin ağrısıyla gözlüğün ne ilgisi var? - İlgisi olmaz mı beyefendi? Ben bu klinikte veterinerim. Diş hekiminin muayenehanesi üst kattadır!!! 21 Türkiye’de 20 Milyon Kişide Hipertansiyon Var »» Ulusal Böbrek Vakfı ve Hipertansiyon Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Yahya Sağlıker, Türkiye’de 20 milyon kişide hipertansiyon bulunduğunu belirterek, “Bu hastalığın sıklığı, işsizlik, kaza, enflasyon oranından daha fazla. Hipertansiyon içimizdeki gizli katil.” dedi. Türkiye’de hipertansiyonlu kişi sayısının nüfusa oranının yüzde 28 olduğunu bildiren Sağlıker, “Yani 3 kişiden birinde hipertansiyon bulunuyor. Adana’da 500 bin, İstanbul’da 5 milyon, Ankara’da 1,5 milyon, İzmir’de 1 milyon kişide, Türkiye’de de 20 milyon kişide hipertansiyon var.” diye konuştu. Hipertansiyonun yaygınlığına dikkati çeken Sağlıker, şöyle devam etti: “Hipertansiyon sıklığı o kadar fazla ki işsizlik, kaza, enflasyon oranından daha fazla. Hipertansiyon içimizdeki gizli katil. Haberimiz olmadan birdenbire kalbimize enfarktüs, beynimizde kanama yapıyor, bizi felç yapabiliyor. Sinsi sinsi ilerleyerek, kronik böbrek hastalığına yol açıyor. Hastaları diyalize sokuyor. Bazen bacak kesilmelerine neden oluyor. Bazen kişiler birdenbire kör olabiliyor. Onun için çok önemli ve ciddi bir hastalık. Dikkat etmek lazım.” Bu hastalığın sadece Türkiye’de değil ABD ve Avrupa’da da yaygın olduğunu dile getiren Sağlıker, ABD ve Avrupa Birliği’nde yaklaşık 75’er milyon, dünyada ise 2 milyar kişide hipertansiyon bulunduğunu belirtti. Hastalıktan korunmak için öneriler “Tansiyon 14-9’u bulunca tehlikelidir” Sağlıker, hipertansiyondan korunmak için diyetin önemine işaret ediyor. İstisnai gruplar hariç çoğu hastanın tuzu azaltması gerektiğini anlatan Sağlıker, şunları kaydetti: “Türkiye’de günde ortalama 15-20 gram tuz yiyoruz. Adana’da 30-40 gramı buluyor. Ama bir hipertansiyon hastasının 6 gramdan fazla tuz yememesi lazım. Stres çok önemli bir faktör, trafik kargaşası, terör olayları ve televizyonlardaki kötü olaylar, kötü haberler hastaları etkiliyor. Tansiyonu olmayanda bile tansiyon başlatıyor. Yürüyüş çok faydalı, günde 45 dakika yürümekte fayda var.” Normal tansiyonun 12-8 olduğunu ifade eden Sağlıker, “Tansiyon 149’u bulunca tehlikelidir. Artar da 18-11’i bulursa öldürücüdür. Kimin tansiyonu 14-9’u bulursa mutlaka iyi bir hipertansiyon merkezine başvurmalıdır.” diye konuştu. Türkiye’de hipertansiyon merkezlerinin çok az olduğunu bildiren Sağlıker, “Hipertansiyon uzmanlarını bulmaları gerekiyor. Tansiyonun bir ilaçla düşürülmesi zafer değildir. Tansiyonu düşürürken, kalbini, beynini, gözünü, böbreğini ve damarlarını da düşünmek, korumak lazım.” değerlendirmesinde bulundu. . Ağız Kokusu Birçok Hastalığın Habercisi Olabilir ABD’de araştırıldı: Kanser hücrelerini durduruyor »» Uzmanlar, ağız kokusuna diş ve diş etlerinin yanı sıra vücuttaki herhangi bir hastalığın da sebep olabileceğini belirtiyorlar. »» ABD’deki araştırmada, Anadolu’da yayla muzu olarak da bilinen “ışgın” isimli sebzenin kanser hücrelerinin gelişimini durdurduğu ortaya çıktı. Ağız kokusunun yaygın görülen bir sıkıntı olduğunu ve psikolojik problemlere de sebebiyet verdiğini belirten uzmanlar, ileri boyutta sosyal münasebetleri olumsuz etkileyen ağız kokusunun ihmal edilmemesi gerektiğini, ağız hijyeni ve düzenli diş temizliğinin de kokunun giderilmesinde önemli olduğunu vurguluyorlar. Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun önemli sebeplerinden. Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açacağından yine kötü kokulara sebep olabilir. Ağız kokusu ile mücadelede dişler, diş etleri ve ağız içi hijyen önce gelir. Aynı zamanda bol su tüketimi de önem arz etmektedir. Atlanta Üniversitesi’nde iki aşama hâlinde yapılan deneyler fareler üzerinde gerçekleştirildi. Işgında bulunan parietin isimli kırmızı pigmentler kanser hücrelerine enjekte edildi. Sadece iki gün içinde kanser hücrelerinin yarısının öldüğü görüldü. Pigmentlerin modifiye edilmiş bir çeşidinin de tümörlerin gelişimini azalttığı belirlendi. Araştırmadan çıkan bu bulgu yeni bir kanser ilacının da habercisi. Uzmanlar ışgından yapılmış kanser ilacının birkaç yıl içinde kanser tedavisinde kullanılabileceğini belirtiyor. Ancak her ne kadar deney sonuçları olumlu olsa da ışgının ilaca dönüştürülmesi için birçok yeni araştırma yapılması gerektiği belirtiliyor. Kuzukulağıgiller familyasından olan ışgının Latince ismi Rheum ribes. Işkın, Doğu Anadolu bölgesinde yayla muzu ve dağ muzu olarak da bilinen bu sebzeye yetiştiği yöreye göre Van muzu ve Hakkâri muzu gibi isimler de veriliyor. Işgın, Güneybatı Asya’nın ılıman ve subtropikal bölgelerinde yetişiyor. Tozlaşması rüzgârlarla olan ve kendi cinsinin diğer türleriyle melezlenebilen ışgın tıbbi bitkiler sınıfına girdiğinden farmakolojik araştırmalarda çok sık kullanılıyor. Çiğ olarak yenen, zeytinyağlı, yumurtalı yemeği ve reçeli de yapılan ışkın oldukça farklı tariflerde kullanılıyor. Ancak Türk botanik bilimciler bilinçsiz ve uygun olmayan yöntemlerle toplanan ışgının Anadolu’da yok olma tehlikesi altında olduğu uyarısını yapıyor. Ağız kokusu, başka hastalıkların da habercisi olabilir Ağız kokusuna diş ve diş etlerinin yanı sıra vücuttaki herhangi bir hastalığın da sebebiyet verebileceğini belirten uzmanlar, şu bilgileri aktarıyor: Ağız içi kötü kokunun yalnızca ağız ve diş hijyeni ile ilgisi olmayabilir. Günde en az iki kere diş fırçalanması yapılmalı ve yılda 2 kere diş hekimine giderek ağız ve diş sağlığı ihmal edilmemelidir. Çürük dişler kadar müzmin solunum yolu rahatsızlığı ve astım hastalığı da kötü kokuya sebep olabilir. Ağız kokusu, sinüs, bademcik ve akciğer kaynaklı enfeksiyonların, şeker hastalığının, böbrek ve karaciğer yetmezliğinin, metabolizma bozukluklarının habercisi olabilir. . . 22 Haziran 2016 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER TARIM FUARLARI TAKVİMİ Haziran Temmuz Ağustos 2016 01.06.2016 - 04.06.2016 HAZİRAN AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Genel olarak toprak sürümü bitmiş olmalıdır. Ancak, Sonbahar ekimleri için toprak sürüldüğü gibi, anızlar bozularak da ikinci mahsul ekimi için toprak hazırlanır. Bazı bölgelerde ikileme ve üçleme yapılır. b) Bazı bölgelerde de geç kalınmakla beraber tütün, ayçiçeği pamuk gibi mahsullerle ikinci mahsul olan mısır, bostan, fasulye, turp ekimleri yapılır. POLAGRİ’16 Polatlı Tarım Ekipmanları Gıda ve Hayvancılık Fuarı Tarım, Tarım Teknolojileri, Tohum, Gübre, Yem, Fidan, Sulama Üniteleri, Seracılık, İlaçlama, Hayvancılık Teknolojileri Gıda ve Gıda Endüstrisi Zümrüt Fuarcılık 02.06.2016 - 04.06.2016 FUTURE FISH EURASIA - İZMİR 8.Uluslararası Su Ürünleri İhracat ve İşleme, Akuakültür ve Balıkçılık Teknolojileri Fuarı Akuakültür Ekipmanları, Balıkçılık Malzemeleri, Su Ürünleri İşleme Makineleri, Deniz Ürünleri Avrasya Fuarcılık 11.07.2016 - 17.07.2016 Edirne Gıda, Tarım 2016 Traktör ve Tarım Ekipmanları,Elektronik Aletler, Tarım ve Hayvancılık Teknolojileri, İşlenmiş Gıda Ürünleri Renkli Fuarcılık 11.07.2016 - 17.07.2016 1. Bolu 2016 Fuarı Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık Show Fuarcılık 03.08.2016 - 07.08.2016 Çorlu Tarımtech 2016 9. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları, Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma Renkli Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 Agrotec 2016 20.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve Sera Ekipmanlar ANFA Altınpark Fuar Merkezi İnfo Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 Uşak 2.Ege Tarım Hayvancılık, Süt Teknolojileri, Çiftlik Ekipmanları, Sera Teknolojileri Fuarı Canlı Hayvan, Hayvancılık ve Tarım Teknolojileri Ekipmanları, Traktör Seracılık, Yem Tohum, Gübre, İlaç, Et ve Süt Teknolojileri Platform Fuarcılık 01.09.2016 - 04.09.2016 IPACK 2016 31.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve Gıda İşleme Sistemleri Fuarı Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme, Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj Makineleri E Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... c) Her türlü mahsulde çapa, sulama, ot alma, boğaz doldurma ve diğer bakım işleri yapılır. d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele devam eder. e) Hububatta hasat ve harman işleri devam eder. Mahsüller ambarlanır ve saklanır. MEYVECİLİK a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlenir. Bazı bölgelerde bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi sürüm ve belleme devam eder. b) Dikim işleri bitmiştir. c) Ilık bölgelerde sürgün göz aşısı başlar. Budama bitmiştir. Ancak bazı bölgelerde mücadele amacıyla kanserli dallar kesilir.Uç alma devam eder. Sulama, çapa ve her türlü bakım sıkı bir şekilde ay boyunca yürütülür. Meyvelerde seyreltme yapılır. d) Meyve ağaçlarnıda görülecek her türlü hastalıklara karşı mücadele yapılır. e) Ilık bölgelerde her türlü meyve hasadı başlar ambalajlanarak piyasaya sevk edilir. Bazı meyvelerde kurutularak değerlendirilir. BAĞCILIK a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder. b) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma, çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım işleri devam eder. c) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir. HAYVANCILIK SEBZECİLİK a) Serin bölgelerde sebze ekilecek toprakların hazırlığı ay başında bitmelidir. b) Her türlü sebze tohumu ve fide ekim ve dikimleri bu ay bitirilir. İkinci mahsul olarak ekilecek sebzeler ile Sonbahar turfandası sebzelerin ekimleri yapılır. c) Sebzelerde çapalama, uç alma, koltuk alma, sulama ay boyunca devam eder. Gübreler sulama ile şerbet halinde verilir. Boğazlar doldurulur, çeşitli sebzeler sırıklara alınır ve hereklere bağlanır. d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına karşı mücadele devam eder. e) Her çeşit sebze hasadı başlar. Sebzeler ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Bazıları yerinde salça, konserve, turşu, kurutma, reçel şeklinde değerlendirilir. Domates suyu çıkarılır. a) Geceleri hayvanlara barınak yeri olan ahırlarda temizlik, dezenfeksiyon ve diğer bakım işleri devam eder. b) Hayvanlar genel olarak meralarda beslenirler. Yeni doğan yavrulara kepek, yulaf ezmesi, fiğ ve yonca verilir. Kırkım devam eder. c) Süt işlemesi ve değerlendirilmesi devam eder. d) Meralar hayvanların devamlı bulunacağı yer olduğundan münavebeli otlatma yapılmalıdır. Çayır ve yem bitkilerinin hasadı, kurutulması ve depolanması devam eder. e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlılarına karşı mücadele edilir. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri devam eder. b) Kuluçka işleri ayın başında biter. Tavuklara yeşil yemlerden başka takviye amacıyla diğer yemlerden de verilir. Özellikle civcivlerin beslenmelerine önem verilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı mücadele edilmeli ve tavukların gezindikleri yerler kireçlenmelidir. ARICILIK a) Bal ile dolmuş çerçeveler alınarak yeni boş çerçeveler konulur. Kovanlarda bakım ve temizlik devam eder. b) Her türlü hastalığa karşı mücadele devam eder. c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır. Mevzuat FUAR KONGRE SEMPOZYUM ▶▶ 3 Mayıs 2016 Tarihli ve 29701 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8794 Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünce Kullanılmak Üzere Canlı Hayvan İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar 29709 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2015/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve 29703 Sayılı Resmî Gazete, 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Uyarınca Yapılacak Satış ve İade İşlemlerinde Fiilen Görevlendirilenlere Fazla Çalışma Ücreti Ödenmesine İlişkin Karar ▶▶ 11 Mayıs 2016 Tarihli ve 29709 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8798 Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2016 Yılında Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Karar ▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve 29703 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8729 Tarım Sigortaları Havuzuna Devlet Tarafından Taahhüt Edilecek Hasar Fazlası Desteğine İlişkin Karar ▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve 29703 Sayılı Resmî Gazete, 2016/8791 2016 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar ▶▶ 11 Mayıs 2016 Tarihli ve ▶▶ 13 Mayıs 2016 Tarihli ve 29711 Sayılı Resmî Gazete, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2016/14) ▶▶ 18 Mayıs 2016 Tarihli ve 29716 Sayılı Resmî Gazete, Balıkçı Gemilerini İzleme Sistemi Tebliği (No: 2016/18) ▶▶ 21 Mayıs 2016 Tarihli ve 29718 Sayılı Resmî Gazete, Avrupa Birliği Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğ Haziran 2016 / Tarım Bulmacası Çözümü Soldan-Sağa: 1- Kırkikindi 2- Aral... İlan... Ka 3- Raman... İn 4- İsilik... Oto 5- Un... La... İcmal 6- Zaza... Mir... Aba 7- Zara... Tas 8- Kih... Ayazma 9- Ari... Rua... Akar 10- Veri... Taç... Ya 11- Etik... Hak 12- Ne... Alakadar Yukarıdan Aşağıya: 1- Karpuz... Kavun 2- Ira... Nazire 3- Rami... Zahire 4- Klas... Ar... İta 5Nil... Aar... İl 6- Ki... Lam... Yu... Ka 7- İlmi... İtaat 8- Na... Kiraz... Ara 9- Dna... Smaç 10-Oma... Ak... Ha 11- Kitabe... Ayar 12- Kanola... Orak Köy-Koop Haber Haziran 2016 SPOR-TARIM BULMACA Yaz Sporcuları Göreve...! 23 »» Yıllardır değişmeyen kural bu yıl da değişmedi. Yaz aylarının yaklaşması ile uzun kış uykusundan uyanmaya başlayan halkımızın bir kısmı,”spor” denen sözcüğü yine hatırladı. Spor insanları olarak, çalan telefonlarımıza, akıl almaz ilginç sorulara cevap vermekte zorluk çekiyoruz. Çocuklarını spor kurslarına yazdırmak isteyenler, bir günde yüzme öğretileceğini sananlar ve ilk koşusunda çocuklarını olimpiyat kürsüsünde gören velilerle geçen yaz aylarının başları, biz spor insanları için de ilginç olmakta. En çok zorlandığımız konu ise, velilerin çocuklarını dinlemeden, onların ilgi, istek ve becerilerini göz önüne almadan yaptıkları tercihlerdir. Babaların erkek çocukları için yoğun futbol, annelerin kız çocukları için voleybol isteği en baştaki taleplerden olmaktadır. Bunun yanında basketbol, yüzme sporu da başları zorlayan seçeneklerdendir. Konuyu, sadece çocukların yaz spor çalışmaları şeklinde başlamamızın nedeni, ülke genelinde bu konuda inanılmaz bir yoğunluk yaşanmasındandır. Belediyeler, çeşitli resmi ve özel kuruluşlar bu konuda aylar öncesinden hazırlık ve yatırım yapmak- tadır. Bu konu bazen sadece basit bir yaz sporu, eğlencesi gibi görünse de önemli bir konudur. Çocuğunuzu hangi spor dalının kursuna verirseniz verin öncelikle araştırmanız, bilgi sahibi olmanız gereken konular var. Yüzme sporu, dikkat edilecek konuların en başında gelmektedir. Yüzme yaptırılacak yerin temizliği önemli konudur. Suyun kaynağı, rengi, değişme sıklığı, ısısı, kontrol sonuçları, derinliğinin yanında, eğitmenlerin yeterliliği de bilgi sahibi olmanız gereken konulardandır. Yarı olimpik bir havuzda, aynı anda 200-250 kişinin yüzme kursu aldığını gördüğünüzde, havuzu değerlendirirken dikkatli olmak da fayda vardır. Toplu branşlar olan futbol, basketbol, voleybol ve hentbol kursları da yazın en çok tercih edilen kurslardandır. Bunlar için de en başta dikkat etmeniz gereken konu TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 Y. İzzettin BAŞER 9 10 11 12 yine temizliktir. Sahanın, salonun ve soyunma odalarının temizliği, tertip düzeni, salonların yaz sıcağındaki ısı durumu, çalışma gruplarının sayısı, eğitmenlerin yeterliliği, öncelikli konularınız olmalıdır. Ve bir de hangi kursa gönderirseniz gönderin, çalışma saatlerini de göz ardı etmeyin. Güneşin dik olarak ulaştığı saatler, salon çalışması bile olsa olumsuz sonuçlara yol açabilir. “Hocaların Hocası” 15. Resim Sergisini Açtı TÜRKİYE-KOOP’un Danışma Kurulu Üyesi ve kooperatifçilikte “Hocaların Hocası” olarak bilinen eski parlamenter Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülâyim 15. Suluboya Resim Sergisini 6 Mayıs’ta Ankara’da Medya Sanat Galerisinde açtı. 15. Kişisel sergisini açan Mülayim, bu sergisinde doğa, deniz, Anıtkabir ve yine ağırlıklı olarak Datça temasını işledi. 28 Mayıs’a kadar açık kalan sergide 22 yeni tablo olmak üzere 100’den fazla resmi sergilendi. Sergiyi çok sayıda siyasetçi ve bilim adamı yanı sıra çeşitli sanatçılar ve vatandaşlar ziyaret etti. Biliyoruz ki yaz ayları geldiğinde, özellikle çocuklu ailelerin genelinde bir telaş başlar. Hele bir de tatil imkânınız kısıtlıysa, uzun yaz tatilinde çocuklarınıza nasıl vakit geçirteceğinizin sıkıntısını yaşarsınız. Unutmayın ki, uzun yaz tatilinde çocuklarınızın sadece spora değil, size de ihtiyacı var. Akşamları işten döndüğünüzde, geç kararan havadan da yararlanarak, belki evinizin koridorunda, belki sokağınızın bir köşesinde, belki de yakın bir parkta onunla geçireceğiniz spor dolu “HAREKET” li anlar, sizi de, onu da dünyanın en mutlu insanı yapacaktır. O yüzden, sadece çocuklarınızı yaz sporcusu düşünmeyin, birlikte ailece “HAREKET” edin, mutlu olun. Spor dolu günler sizinle olsun… Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Kooperatifçilik Prof.Dr. Erkan Rehber Soldan Sağa 1- Orta Anadolu’da ikindi zamanı yağan sürekli yağmurlar 2-Asya bir göl... Duyuru... Bir çeşit saç ekmeği, böreği 3- Petrol çıkan dağımız... Mağra 4- Sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar... Kendi kendine 5- Buğday tozu... Bir nota... Özet, kısaltma 6- Doğu Anadolu’da konuşulan bir dil... Baş, kumandan... Kalın kaba kumaş 7- Sivas’ın bir ilçesi... Küçük oyuk kap 8- Keçi, koyun, deve vb. hayvanların yuvarlak gübresi... Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar 9- Çıplak, arınmış... İskambilde papaz... Gelir 10- Data, done... Gelinlerin başlarına takılan süs... Bir şaşma ünlemi 11- Ahlaki... Tahıl ölçeği 12- Bir soru sözü... İlgili. Yukarıdan Aşağıya 1- Kabakgillerden bir meyve... Kabakgillerden genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyve 2- Karakter... benzetilerek yapılan davranış, söz 3- Dokumacılıkta kullanılan lifli bir bitki... Gerektiğinde kullanılmak için saklanan tahıl 4- Sınıf... Namus, utanma... Yerine getirme 5- Mısır’da bir nehir... İsveç’te bir kanton... Vilayet 6- Bir bağlaç... Mikroskop camı... Ayıplama... K harfinin kalın okunuşu 7- Bilmsel... Emirlere uyma, riayet etme 8- Sodyumun simgesi... Küçük kırmızı bir yaz meyvesi... Fasıla 9- Temel yapı taşı.... Voleybolda küt 10- Kemik ucu... Beyaz... Bir şaşırma, onama ünlemi 11- Yazıt... Değerli madenlerin saflık derecesi 12- Yağ elde edilen bir bitki... Ekin biçme aleti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Eğitim, Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı’nın düzenlediği ‘8. Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması’ başvuruları devam ediyor. Bu yıl 8.si düzenlenen yarışma 6 farklı kategoride gerçekleşiyor. Yarışma bilgileri şöyle: “Yarışma jürisi ve 1. derece yakınları haricinde herkese açık olan yarışmaya, yarış- macılar tarım, hayvancılık, toprak, su, su ürünleri, gıda ve muhafazası, tarım ürünlerinin işlenmesi, çiftçi, köylü ve köy yaşamına dair her türlü faaliyeti anlatan en fazla 5 fotoğrafla katılacak.” 12 Nisan 2016-02 Eylül 2016 tarihleri arasında yapılacak olan yarışma için detaylı bilgiye www. tariminsan.com adresinden ulaşabilirsiniz. • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Benzer belgeler
Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretim...
Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop
Köy-Koop Genel Bşk. Yrd. M. Barış Aydın, Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Muhittin Akbulut, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ile Türkiye’nin çeşitli