Trendleri “yeni yaşam” belirliyor
Transkript
Trendleri “yeni yaşam” belirliyor
1 Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Temmuz-Ağustos-Eylül 2013 Trendleri “yeni yaşam” belirliyor 42 sunuş 01 “Yeni hayat”a yön veren bir başarı hikayesi D eğişim, hayatın bir parçası… Özellikle günümüzde, “hayat” son derece dinamik ve çok hızlı bir değişim gösteriyor. Bununla paralel olarak, alışkanlıklar, tercihler, zevkler de değişiyor… Hayat yenilenirken, insanlar gibi kurumlar da bu sürece uyum sağlamaya çalışıyor. Çünkü, yeni hayatın dinamiklerini anlayan, yenilikleri yakalayan ve daha da önemlisi yeniliklerin öncüsü olan kurumlar, gelecekte kendilerine bir yer edinebiliyorlar. 60. yılını geride bırakmaya hazırlanan Zorlu Holding’i de, Türkiye’de ve dünyada edindiği güçlü konuma ulaştıran en önemli unsur yenilikçi bakış açısı oldu. Bu bakış açısıyla, tüm faaliyet alanlarımızda, dünyadaki değişimin farkında olarak, yeniliklere öncülük ediyor, yeni hayata yön veriyoruz. İlk göz ağrımız tekstilde öncülük ettiğimiz yenilikler, toplum yaşamında kendine doğrudan bir yer bulurken, ülkemizde ev tekstili sektörüne de önemli bir ivme kazandırdı. Bir İtalyan dergisinde gördüğümüz desenleri, çarşaflara uyarladığımızda, o güne kadar sadece çizgili çarşaf kullanan Türk halkını desenli çarşafla tanıştırmış olduk. Aradan geçen onca yıldan sonra bugün Zorlu Tekstil, bir yandan TÜBİTAK ile yaptığı AR-GE çalışmaları, bir yandan ileri teknoloji üretimi yenilikçi ürünleri ile sektörüne ve tüketici alışkanlıklarına yön vermeye devam ediyor. Zorlu Holding’in amiral gemisi Vestel ise, akıllı yaşam teknolojilerine uyumlu olarak ortaya çıkan, teknolojiyle tasarımı buluşturduğu ürünleri ile yeni hayatın yeni alışkanlıklarını yaratıyor. Son olarak Berlin’de gerçekleşen Uluslararası Teknoloji Fuarı IFA’da, yüzde yüz yerli tasarım ve üretimle görücüye çıkardığımız Vestech akıllı telefon ile Vestel City’nin AR-GE ve üretim gücünü bir kez daha ortaya koymaktan gurur duyduk. Vestel, değişen hayata adapte olmamızı sağlayan yenilikçi ürünleri ile zamanın önünden gitmeyi sürdürecek. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek Türkiye’nin enerjisine enerji katan Zorlu Enerji Grubu ise, dünyadaki enerji yatırımı trendlerini başarıyla takip ediyor. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapmış olduğu yatırımlar bunun en büyük göstergesi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının dünyada her geçen gün önem kazandığı günümüzde, Türkiye’nin en büyük jeotermal santralini ülkemize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz ay Sayın Başbakanımızın katılımıyla açılışını gerçekleştirdiğimiz 80 MW üretim gücüne sahip Kızıldere 2 Jeotermal Santralimiz, dünyanın da sayılı jeotermal santralleri arasında yerini alacak. Geçtiğimiz ay, Pakistan’ın Jhimpir bölgesinde kurulan, 56,4 MW gücündeki rüzgar santralinin de açılışını yaptık. Pakistan’ın uluslararası yatırımla hayata geçen ilk rüzgar santrali hem Pakistan’ın en büyük sorunlarından biri olan enerji sorununa önemli bir çözüm kaynağı getirdi hem de Türkiye’den ve diğer ülkelerden Pakistan’a yapılacak enerji yatırımının yolunu açtı. Zorlu Enerji, öncü ve örnek projelerle Türkiye’de ve dünyada enerji sektörüne hizmet etmeye devam edecek. Ülkemizin mevcut kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirebilmesi ve yeni kaynaklar üretilmesi için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sene sonunda Manisa Gördes’teki 10 bin ton kapasiteli nikel kobalt tesisimizi devreye alacağız. Bu tesis ile 2023’te 40 bin ton kapasitelik hizmet vereceğiz ve 2018 sonunda ülkemizin ihracatına 600 milyon dolar katkı sağlayacağız. Zorlu Grubu olarak, bu tesisimizle Türkiye’de ilk defa çevreye duyarlı kapalı sistem bir rafineriyi hayata geçirmiş olacağız. Zorlu Gayrimenkul şirketimizin İstanbul’a değer katmak hedefiyle geliştirdiği, Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği, İstanbul’un tam kalbinde inşa ettiği Zorlu Center geçtiğimiz günlerde kapılarını açtı. Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri olan, gerek teknik özellikleri, gerek büyüklüğü ve içeriğiyle, dünyanın en iyi sanat komplekslerinden birisi olarak öne çıkan Performans Sanatları Merkezi de ilk konuklarını ağırlamaya başladı. Zorlu Center’ın, tüm fonksiyonları ile sosyal yaşama yepyeni bir form kazandıracak bir cazibe merkezi olacağından hiç kuşkumuz yok. Ülkemiz 90. yaşını geride bıraktı… Bu 90 yılın son 60 yılına Zorlu imzasını atmaktan gurur duyuyoruz. Sınırları aşarak, yapılmaz deneni yaparak, Türkiye’nin önünde ve kendi önümüzde yeni yollar açtık… Dünyadaki değişim rüzgarını takip ederek, yeniliklere yön verdik. Türkiye ekonomisinin itici gücü olma yolunda önemli çabalar sarf ettik, Türk sanayinin gücünü tüm dünyaya gösterdik. Bugünden sonra da hem ülkemiz hem dünya için fark yaratmaya, doğadan aldığımız ilhamla geleceği şekillendirmeye ve geleceğe güvenle bakmaya devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelere Cumhuriyetimiz’in 90. yılını kutluyor, geleceğimiz için üretmenin heyecanını tüm mesai arkadaşlarımla paylaşıyorum. Sevgi ve saygılarımla, Ahmet ZORLU 02 içindekiler 03 Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz. Katkıda Bulunanlar: Metin Salt / Vestek Genel Müdürü Metin Salt, 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. adlı şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından verilen altı patenti bulunuyor. Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü 1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor. 16 Broadway gösterileri İstanbul’a taşınıyor 22 Vestel, IFA’da yeni ürünlerini tanıttı 36 Pakistan Rüzgar Santrali açıldı 46 Vestel, gençlere yatırım yapıyor 28 Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali açıldı 32 Tiyatro ekip işi, emek işi 04 Kapak / Trendleri “yeni yaşam” belirliyor 20 En sevilen marka Taç 20 İsme özel indirim Linens’te 21 Linens, mağaza konseptini yeniliyor 24 Vestel bayilerine Berlin gezisi 26 SAP’den Zorlu Elektrik’e gümüş ödül 27 Zorlu Enerji İsrail’de son virajda 40 Pakistan’ın ilk rüzgar santralinde Zorlu Enerji imzası 44 Linens APRCE’e katıldı 44 Korteks ürünleri Textillegprom’da 45 Valeron, Paris’i büyüledi 52 “Ulusal Şampiyon” Zorlu Enerji 53 Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı’nın Fair Play gururu 54 Yeşilin sürdürülebilir gücü 60 GAZDAŞ abone güvenliği konusuna öncelik veriyor 62 Ayşegül Güngör / Düşünce sistemimizde Occam usturasını kullanmak 64 Vestel’in siyah zarafeti ankastrede 65 Akıllı teknoloji ve estetik 66 Vestel Merkez Servisleri’ne yenileri ekleniyor 67 Sokaklar akıllı LED ile aydınlanacak 68 Devir, akıllı alışveriş devri 70 Metro ile Metrobüs birleşti 71 Pierre Cardin ile zengin sofralar 72 Ekip çalışması / Birimiz hepimiz için! 74 Kısa kısa 78 Gökyüzünün getirdikleri 80 Kültür sanat 82 English summaries Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi Olgun Zorlu İçerik ve Tasarım Uygulama Genel Koordinatör Ayşegül Kuyucu Görsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaprak Özer indeks içerik-iletişim danışmanlık Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77 e-mail: [email protected] web: www.indeksiletisim.com İçerik Koordinatörü Nilüfer Eyiişleyen Grafik Tasarım Serkan Bengin Yayın Editörü Emel Murtezaoğlu İdari İşler Dilek Yeşil Yayın Kurulu Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık Yazı İşleri Serra Sönmez, Erkan Yavuz, Cihan Aydın Fotoğraflar Renk Ayrımı ve Basım Bilnet Matbaacılık Dudullu Organize Sanayi Bölgesi 1. Cadde No: 16 Ümraniye/İstanbul Telefon: 444 44 03 48 Risk mi, fırsat mı? Dergi Yönetim Yeri Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul Telefon: 0212 456 20 00 Faks: 0212 422 00 49 e-posta: [email protected] 56 Gazın gazla rekabet devri “Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 04 kapak Trendleri “yeni yaşam” belirliyor Zorlu Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketler, gelecek planlamalarını yeni yaşama uyum prensibiyle sürdürüyor. Hayatın her alanında yaşanan hızlı değişime öncülük eden Zorlu Holding, proaktif hareket edebilme imkanlarını daha da ileri taşıyor. 05 H er yeni günle birlikte yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Değişim tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılıyor. Tüketim alışkanlıklarımız, kültürel kodlarımız ve kişisel beğenilerimiz her türlü teknolojik ilerlemeyle birlikte kökünden değişiyor. Her yenilik bizi hayallerimize bir adım daha yakınlaştırıyor. Spor, sağlık, eğlence ve hayatın her alanında geçmişin bir adım önünde ilerliyoruz. Bu akışa ayak uydurabilmek çok zor ancak bir o kadar da keyifli. Yeni yaşam, adaptasyon çağının bir ürünü. Yeniliklere yetişebildiğiniz oranda varsınız. Eğitim, iş ve beslenme gibi konularda çağı yakalayabildiğiniz sürece eskisinden daha ileridesiniz. 2013 istatistiklerine göre dünyada 2,4 milyar internet kullanıcısı var, her yıl 500 milyona yakın sayıda akıllı telefon satılıyor. Ulaşım imkanları bir yandan artarken bildiklerimiz de sürekli değişiyor. Sağlığımıza dikkat etmek için nelere dikkat etmemiz gerektiği konusundaki yanılgılarımızı aşıyoruz. Yeni eğitim modellerini takip ediyor, geleneksel anlayışın ötesine geçiyoruz. Her yeni günle birlikte yeni yaşamın koşullarına biraz daha alışıyoruz. Kendimize inşa ettiğimiz yeni yaşam alanları da bunun bir parçası. Artık daha fazla bir araya gelmek ve daha fazla paylaşım yapmak istiyoruz. Tüm alışkanlıklarımızı, mekansal dönüşüme uygun olarak gözden geçirmek zorundayız. Kısıtlı bıraktığımız davranış kalıplarını kıramadığımız müddetçe, bu alışkanlıkları “yeni” olana adapte etmek zorlaşır. Yeni hayat bizden daha esnek ve dinamik olmamızı, olaylar karşısında proaktif bir tutum sergilememizi bekliyor. Bu hıza tüm dünyanın aynı oranda eşlik edebildiğini söylemek kolay değil. Kimileri değişime öncülük ederken, geride kalanlar bu izleri takip ediyor. Eğer gidişatın belirleyeni olmak istiyorsanız, sorumluluk almalı ve elinizi taşın altına koyacak cesareti göstermelisiniz. İnovasyon konusuna şüpheyle bakan yaklaşımlar da var. Bunlardan biri Amerikalı Ekonomi Profesörü Robert Gordon. Mevcut inovasyon trendinin yeterince hızlı olmadığını düşünen Gordon’a göre, ekonomik gelişmeyi artıracak yeni modeller kurgulamak gerekiyor. Beşeri kaynakların çok önemli hale geldiğini ifade eden ünlü akademisyen, yenilikçi eğitimin önemine dikkat çekiyor. Yerküre eskisinden daha hızlı dönüyor! Yaşlı dünyamız, yeryüzünde yaşanan bu değişimlere tempo tutturmakta zorlanıyor. Tüm dünyada bu hıza direnen yeni yaklaşımlar da beliriyor. Sürekli ve hızlı tüketime direnen gruplar “slow food” hareketini savunuyor, sanayi tipi tüketime karşı çıkan sağlık hareketleri organik bir yaşamın önemine dikkat çekiyor. Bu durumda, sürdürebilir bir yaşam için bize her zamankinden daha fazla sorumluluk düşüyor. Yeni hayat bizden sadece anı değil, her adımda geleceği de planlamamızı istiyor. Yaşam alanlarımızı yeniden tasarlarken, teknolojiyi de kendimize uyarlıyoruz. Teknolojik tasarımlarımızda önceliklerimiz kullanım kolaylığı ve hız. Bu öğelerden herhangi birine uyum sağlayamayan şeyler günümüzde pek rağbet görmüyor. Üstelik bu cihazların getirdiği iletişim olanakları, küresel bir ağ örüyor. Teknoloji bir cebe sığacak kadar zarif cihazlar üretirken, bu tasarım harikalarının başardıkları, dünyayı yerinden oynatıyor. Apple’ın iletişim teknolojisine yaptığı derin dokunuşun karşılığında Android işletim sistemleri daha da hızlanıyor. Twitter ile birlikte online dünyaya entegre olan hayatlarımız, her geçen gün artan tablet bilgisayar kullanımıyla tek bir mekana bağımlı hale gelmekten kurtuluyor. Bir fenomen haline gelen Steve Jobs’un “bir liderle takipçiyi ayırt eden şey, inovasyondur” sözleri bilgi ve iletişim teknolojilerine ilham vermeye devam ediyor. Yeni hayat kıyafetlerimizi, evimizde kullandığımız ürünleri de kendisine uygun tasarlatıyor. Eskinin gösterişli kıyafetlerinin ya da dekoratif ürünlerinin yerini, daha ince bir zevkin ürünü olan tasarımlar, organik hammadde ile üretilmiş malzemeler alıyor. Bu seçimleri yapabilmek ve kendimize uyarlayabilmek için çaba gösteriyoruz. Tüketim alışkanlıklarına teknoloji harikası üretim imkanları yön veriyor. İyi giyinebilme, şık ve kon- forlu bir evde yaşayabilme şansı, uygun koşullarda herkese sunulan bir imkan haline geliyor. Bu süreci yönetebilmek için en önemli kaynağımız enerji. Dünyada fosil yakıt rezervlerinin kademeli olarak azalıyor olması, doğaya ve insan sağlığına zarar vermeyen enerji üretimi ihtiyacı ortaya çıkarıyor. Tüm dünyada yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yönelim milyarlarca dolarlık bir sektör oluşturuyor. Son verilere göre, yenilenebilir enerji alanına yıllık 250 milyar dolara yakın bir yatırım yapan Çin’in bir önceki başbakanı Wen Jiabao gelecek yıllarda da temiz enerji gelişiminin hızlandırılacağının garantisini veriyor. Gelecek planlarını, enerji bağımlılığını aşmak ve kendi enerjimizi üretmek üzerine kurmak zorundayız. Sürdürülebilir bir yaşam algısıyla barışık bir şekilde doğal kaynaklarımızı harekete geçirmek adeta bir liderlik misyonu. Alanında lider olmak isteyen her kişi ve kurum bu konuda tedbirler almalı ve yeni hayata can verecek enerji üretimini planlamalı. Zorlu Holding olarak bu yeni hayata yön vermek, yolu önceden çizmek ve alternatif yollar açmak için bütün araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizde inovatif bir prensiple hareket ediyoruz. Bir yandan tüm detayları düşünürken, hızlı hareket edebilme kabiliyetimizle de yeni hayatın ihtiyaçlarını yaşama geçiriyoruz. Zorlu Holding’e bağlı şirketler tüm faaliyetlerinde bu prensiplerden yola çıkıyor. Yeni yaşam trendleri belirliyor, bu trendlerin yön verdiği ihtiyaçları Zorlu Holding olarak biz üretiyoruz. Gayrimenkul, tekstil, elektronik, beyaz eşya ve enerji gibi hayati alanlardaki tasarımlarıyla, araştırma geliştirme çalışmalarıyla yaşama yenilikler katan Zorlu Holding, geleceğe güvenle bakıyor. 06 kapak 07 Gelecek mi, geldi mi Bugünün geleceği, dünkü gelecekten daha farklı; artık öngörülebilir bir gelecekten bahsetmek mümkün. 2050 ve sonrası için savaşları robotların yapacağı, kentlerin teknoloji üslerine dönüşeceği, yaşam hızımızın baş döndürücü boyutlara ulaşacağı söyleniyor. Bu öngörüler, gerçeklikten hiç de uzak değil artık. Gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağız, merak ediyoruz. Bu merak bize, gerçeği yakalayan fütüristik senaryolar yazdırıyor. olacak. Artan tüketim ve bozulan ekolojik dengeye çare bulamaz ve bugünkü yaşamımızı aynen devam ettirirsek 2050’de dünyamız gibi bir dünya daha olsa bize yetmeyecek. Yüzmeyi mutlaka öğrenin Önümüzdeki 30 yıl içinde küresel ısınma sorunu ile uğraşmaya devam edeceğiz. Denizler 10 cm daha yükselecek, bunun sonucunda kıyı şeridinde yaşayan birçok insan başka yerlere taşınmak zorunda kalacak. Bazı bölgelerde yetişen meyve ve sebzeler artık yetişmeyecek, kıyı kesiminde yaşayanlar hava değişimlerine ve büyük fırtınalara hazırlıklı olmak zorunda, belki ölümler artmasa da bu gerçeklerle yaşamayı öğrenmek gerekecek. Bir şarkıda söylendiği gibi “Yaşamak hep böyledir, su biter seller durmaz” dizeleri gerçek olacak. Büyük buzul kütlelerinin kopmasının önceden ulaşılamayan bölgelerdeki petrol ve diğer değerli maden aramalarını kolaylaştırması ise işin teselli kısmı olacak. Ü nlü kahin Nostradamus, 470 yıl önce 2050 yılına yaklaştıkça savaşların artacağını ve 2076’da üçüncü dünya savaşı çıkacağını söylüyor. “Gölge CIA” olarak bilinen Stratfor’un sahibi, ünlü stratejist George Friedman ise sanılanın aksine 2050’de Rusya ve Çin gibi güçlerin değil Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya gibi ülkelerin süper güç olacağını iddia ediyor. 2050 ile ilgili yazılan raporlar ise daha farklı ve gerçekçi noktalara dikkat çekiyor. Kullandığımız su yetmeyecek, artan nüfusa ne yiyecek ne de barınacak bir yer bulamayacağız. Küresel ısınma, yaşam alanlarını değiştirecek, ekim alanları sular altında kalacak. Tabii bu sıkıntılara çare üretenler için yeni iş fırsatları da doğacak. Artan ve yaşlanan nüfus ile birlikte bina yönetimi, kentsel ulaşımda mobil çözümler ve yaşlılara yönelik özel hizmetleri içeren yeni işler doğacak. Doğa ve çevreye verilen zarardan dolayı geri kazanım, alt yapı ve ekolojik konut, kentsel planlama ve yerel gıda çözümleri alanında da yeni yatırımlar yapılacak. Bir bardak su bulamayacağız Yukarıda anlatılanların çoğu kehanet ya da senaryolardan ibaret olsa da yaşlı dünyamızın geleceği ile ilgili tahminler hepimizin ilgisini çekmeye devam ediyor. Bunların bazıları ise oldukça ürkütücü, somut ve gerçekçi tahminlere dayanıyor. En büyük tehlikelerden biri temel yaşam kaynağımız olan suyun 2030’da bize yetmeyecek olması. Toplam su arzı 700 milyar metreküpe ulaşsa da bu toplam talebi karşılayamayacak ve dünyanın bir kısmı temiz ve içilebilir su bulamayacak. Dünya şu anda sanayi, tarım ve günlük yaşamda su tüketimini nasıl azaltabiliriz sorusunun cevabını arıyor. Eğer tedbirler alınmazsa içecek bir bardak su için savaşlar bile çıkabilir. Ayda bile olsa bir karış yer satın alın 2050’de dünyanın en büyük sorunlarında biri artan nüfus olacak. Artış hızı düşse de 2050’de dünya nüfusun 6,9 milyardan 9 milyara çıkması bekleniyor. Bu daha çok gıda, daha çok su ve daha çok yaşam alanı anlamına geliyor. Üstelik nüfusun 3,5 milyar kısmı da az gelişmiş şehirlerde yaşayacak. Şehirde yaşam daha da zorlaşacak, konut, ulaşım, eğitim gibi sosyal yaşamın gerekliliklerini yerine getirecek daha fazla çözüme ihtiyacımız Savaşı robotlar yapacak Geleceğin savaşlarını robotlar yapacak. İnsansız hava araçları, mayın temizleyen robotlar, casus çekirgeler, yer altında çukur kazan köstebek robotlar geleceğin savaşçılarından bazıları olacak. Ancak robotların kullanılması savaşlarda dengesizlikleri de arttıracak. Bazı savaşlar neredeyse bir damla kan akıtılmadan sulh veya teslim yoluyla son ererken bazılarında acımasız robot programlarını yüz binlerce insanın yaşamına aynı anda son verecek. Savunma harcamalarının önemli bir kısmı da savaşta ordunun gözü ve kulağı olacak robotlara ve insansız diğer sistemlere yapılacak. Almanya’nın pabucu dama atılacak Bugünlerde Avrupa’daki ekonomik kriz sırasında en güçlü ülke olarak ön plana çıkan Almanya 2050’de dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında en sonuncu sıraya düşecek. Goldman Sachs’ın hazırladığı bir rapora göre 2050’de dünyanın en büyük ekonomisi Çin olacak, Amerika’nın ekonomik büyüklüğü Çin’in ancak yüzde 55’ine ulaşabilecek. Hindistan’ın ürettiği GSYİH Amerika ile neredeyse eşitlenmiş olacak. Brezilya, Endenozya gibi ülkeler dünyanın en büyük ekonomileri olurken İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin ekonomik gücü göreceli olarak azalacak. Zengin kız fakir oğlan filmlerde kalacak Bundan beş yıl önce yapılan araştırmalar zengin ve fakir ülkeler arasındaki makasın az da olsa kapandığını gösteriyordu. 20. yüzyılın başlarında zengin ve fakirler arasındaki büyük uçurum yapılan sosyal reformlarla kapatılmaya çalışılmış ve bunda başarılı olunmuştu. Ancak 1929 buhranından sonraki en büyük krizi yaşayan dünya “Wall Street’i İşgal Et” eylemleriyle yeniden fakir ile zengin arasındaki uçurumu tartışmaya başladı. Avrupa’nın da durumu hemen hemen aynı, insanlar sokağa dökülüyor ve iş istiyorlar. Oysa gelecek 30 yıl ile ilgili yapılan öngörülerde zenginlerle fakirler arasındaki uçurumun daralacağı görülüyor. Bunun en önemli dayanağı ise Çin örneğinde olduğu gibi yeni Afrika ve Asya ülkelerinin küresel ekonomiye katılacağı yönündeki beklentiler. Gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme zengin ve fakir arasındaki farkı daha da azaltacak. Kişi başına gelir oranı bugün Asya’da Amerika’nın yüzde 12’si iken 2050’de bir Asyalının geliri Amerikalının yüzde 40’ına ulaşabilecek. Bu olumlu gelişmeye rağmen zenginlik-fakirlik, ülkeler arasındaki farklardan çok insanların ne iş yaptıkları ve eğitimlerine bağlı olarak yeniden yorumlanacak. Eğitim şart, eğitim şart Dünyanın gelecek 30 yılında en çok heyecan uyandıran şeylerden birisi de ortalama eğitim sürelerinin uzayacağı yönündeki öngörüler… Endüstriyel büyümenin ardındaki en önemli güç olan eğitim, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin yatırım yaptığı en önemli alan olmaya başladı. Ortalama eğitim süresi 5-6 yıl olan Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerde bile ortalama eğitim süresinin 2050’de 9-10 yıla çıkması bekleniyor. Eğitime yapılan yatırımın arkasında eğitimin ekonomiye katkısını anlatan makale ve araştırmaların büyük bir etkisi var. Nobel ödüllü Richard Nelson ve Edmund Phelps’in yaptığı araştırma eğitimli insanların yeniliklere daha açık olduğunu, iş verimliliğini arttır- dığını gösteriyor. Bu durum sadece ücretli olarak çalışanlar için geçerli değil; eğitimli bir çiftçinin öğrenme süreci ve yeniliklere uyumu bile eğitimsiz bir çiftçiden çok daha hızlı ve verimli oluyor. İcat çıkarmayın şimdi Matbaanın bulunması ile iletişimin farklı bir boyuta taşındığını düşünen insanlar ardından gelen radyo ve televizyon ile birlikte daha da şaşkınlığa uğramışlardı. Ancak asıl devrim internet ile oldu. Artık insanlar istedikleri her bilgiye ulaşabiliyor, bunun dışında anlık iletişim kurabiliyorlar. Sosyal medya araçları “Arap Baharı” gibi devrimleri hızlandırabiliyor ya da bir iş adamını çevreye zarar veren bir projesinden dolayı köşeye sıkıştırabiliyor. Diğer taraftan icatların topluma yayılma hızı da arttı. Telefon icat edildikten 35 yıl sonra kullanılmaya başlanırken bu süre radyo ve televizyonda biraz daha kısaydı. İnternetin kullanımına ise web icat edildikten (1991) sadece 7 yıl sonra başlandı. Gelecek 30 yılda yapılacak icatların da hayatımıza çok daha hızla girmesi bekleniyor. Ancak “robotlar bizim yerimizi alacak” diye korkmanıza gerek yok, henüz insan beyninin mükemmelliğine ulaşacak bir makine hayal bile edilemiyor! Uzaklar yakın oluyor Mesafe kavramı öldü, teknoloji mesafeyi öldürdü. Önce mektup, sonra şehirlerarası telefon bağlatmak için hatta bekleme dönemi, hepsi ama hepsi geride kaldı. Cep telefonlarının hayatımıza girmesi mesafe kavramını yerle bir etti. Telefon ücretleri o kadar ucuzladı ki artık herkes saatler boyu bedavaya konuşabiliyor. Gelişmekte olan ülkelerde her yüz kişiden 70’i cep telefonu kullanırken dünyada bu oran 80 civarında. Video, fotoğraf, 3G teknolojisi ile canlı bağlantı benzeri teknolojiler 2010’da dünya genelinde 76 milyar dakika kullanılmış. Telepresence sistemleriyle şirketler çalışanlarını toplantı için başka şehirlere göndermiyor, şubeler ile bu sistem sayesinde canlı olarak toplantı yapılabiliyor. 2050’de tüm bu teknolojilerin daha da ucuzlayacağı ve kullanımın yaygınlaşacağı düşünülüyor. Gelecek 30 yılda otomobilde, yolda, markette, okulda, kısacası yaşamın her alanında mesafeleri kısaltan bu teknolojilerin farklı uygulamalarını göreceğiz. 08 köşe yazısı/metin salt 09 Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş. Genel Müdür [email protected] Yaşam 2.0 İlk insandan bu yana yaşam sürekli değişiyor. Belki de bu süreçteki en büyük sıçrama günümüz bilgi çağında yaşanıyor. Peki hayatın bu ikinci versiyonunda bizi neler bekliyor? bulaşıcı hastalık, yeni bir araştırmaya konu oldu. Uzmanlar bu sanal bulaşıcı hastalığın yayılması ve gerçek insanların oyundaki bu hastalığa tepkilerini inceledi. Bilim insanları; böylelikle gerçek hayatta ortaya çıkabilecek salgınları modellemeye çalıştılar. nolojileri görebilirsiniz. Sağlık Bakanlığı işi ciddiye alıp, bu işe özel bir web sitesi kurmuş. Hastaların temel sağlık bilgileri internette özel sunucularda tutuluyor. Yıllar önce işe girerken çektirdiğiniz akciğer filmini, emeklilikte check-up sırasında doktorunuz karşılaştırma yapmak için görebilecek. Raporlar, filmler, tetkikler hepsi internette bir yerde duruyor. Siz doktora gittiğinizde onlar da hep erişilebilir kalıyor. Bunlar bugün var. Yakında doktora da gitmeye de gerek kalmayacak. Gerçekten. İşte bir örnek: Afrika’nın bazı bölgelerinde sağlık hizmetleri kalitesi göreceli olarak çok düşük. Özellikle uzak kırsaldaki küçük çocuklar doktor yüzü göremeden heba oluyor. T ekerleğin icadından elektrikli arabaya gelmemiz altı bin yıl sürdü. Aradaki dönemde roketi bulup uzaya çıktık, atomu parçalayıp protonları çarpıştırdık ve koyunları kopyaladık. Ancak insan; günlük yaşamın içinde gözünün gördüğünü, elinin değdiğini daha fazla önemsiyor. Bu nedenle çoğuna göre, geçmiş yüzyılda hayatımızı en çok etkileyen gelişmeler; elektrik, matbaa, televizyon, telefon ve bilgisayardır. Teflon tava da listeyi zorlar eminim. Son dönemin gözdeleri ise tartışmasız mobil iletişim ve internet olur. Gerçekten de tüm bu yenilikler insan yaşamını kelimenin tam anlamıyla “güncelledi”. Artık hayatın, birincisinden oldukça farklı 2.0 versiyonunu yaşıyoruz. Bu yeni yaşam versiyonu resmen ne zaman başladı bilim tarihçilerine bırakmak gerekir. Ancak “internet”in bu yeni yaşam biçimine okkalı bir damga vurduğu su götürmez. Mutlaka benden bir yorum istenirse, ben çok gerilere giderim. Bana göre internetin ortaya çıkmasını tekerleğin bulunmasına borçluyuz. Tekerlek döndükçe, insanları uzak yerlere götürdü. Tekerlek sadece insanları değil kültürü, sanatı, ticareti, bilimi, teknolojiyi ve aşkı da taşıdı. İnsanlar yüzyıllarca elindekini, aklındakini ve gönlündekini gittiği yerlere götürdü. Yenileriyle geri döndü. İnsanların birbirleriyle paylaşımları arttıkça, ‘iletişim’ sosyal gereksinimler listesinin başına oturdu. İnsanın doğasında etkileşim var. Binlerce yıldır süregelen, daha fazla insanla daha fazlasını paylaşma isteği, sonunda internetin sezaryenle de olsa doğmasını sağladı. Şimdi internet var. İlginç olan artık tekerleği geri alabilirsiniz. Çünkü internet gelince, başka bir yere gitmeye gerek kalmadı. Her işimizi internetin başından kalkmadan yapabiliyoruz. Yeni doğan bebeğin organik bezini de, dedenin tansiyon ilacını da internetten alabiliyoruz. Şaka değil, internetteki ticaret hacmi Türkiye’de 50 Milyar TL, dünyada 1,3 Trilyon dolara ulaştı. Sabah gazetemizi tablet ekranından okuyoruz. Hala para transfer etmek için, fatura ödemek için bankaya giden kaldı mı? Onu bırakın birileriyle tanışmak için kafeye, bara, pastaneye giden kaldı mı? Facebook, Twitter ve arkadaşlık siteleri sağ olsun. Her görüşten, her görünüşten insan ruh ve beden ikizini internette bulabiliyor - en azından deniyor. Bunlar ne ki, Amerika’da sayıları gittikçe artan bir kitle iş yerine gitmeden evinden çalışmaya başladı. Benim orada yönetici olduğum dönemde çok nitelikli bir yazılım mühendisimiz, kocasının iş değişikliği nedeniyle Amerika’nın bir ucundan diğe- rine taşınmak zorunda kaldı. Biz karalar bağladık. Son çare; “telecommute”, yani uzaktan çalışmasını teklif ettik. Kabul etti. Ekip Silikon Vadisi’nde, o New York’da yıllarca bizimle çalıştı. İşini gayet iyi yaparken, bir de çocuk doğurdu. Onunla telekonferans yaparken arkadan bebek ağlaması duyardık. Ama hakkını vermek gerekirse, en çok yazılım üreten ve en çok problem çözenlerden biriydi. Bu örnekler bazı sektörlerde rutin olmaya başladı. Benim bildiğim birçok şirkette “telecommute” çalışanlar için ofiste özel kübikler var. Sabah kim erken gelirse, istediği masaya oturuyor. Bir bilgisayar yeter. İşini, toplantısını yapıyor, gidiyor. Ertesi gün orası başkasına geçici mekandır. Zaten çalışanların tüm dosyaları internette, bulut da denilen, sunucularda duruyor. Ev ile iş ortamının, pijama dışında, hiçbir bir farkı yok. Maaş zaten bankaya yatıyor. Söylemeye gerek var mı? İnternetten. Elbette her meslek bu tip bilişim işleri gibi icra edilemez. Ancak her yıl daha fazla bilişim teknoloji işi oluşurken, beden gücüne dayalı işlerin azaldığını unutmayın. Eğer çocuklarınıza meslek beğeniyorsanız, size BT sektörünü şiddetle öneririm. Doktorlar bile yakında evlerinden hasta bakacak. Google’da “e-sağlık” yazıp ararsanız, akıllara durgunluk veren yeni tek- 13 Milyon nüfuslu Zambia’da sadece bin tane kayıtlı doktor var. Her on çocuktan biri beş yaşını göremeden ölüyor. Sanal Doktorlar (www.virtualdoctors.org) adlı bir grup, nitelikli doktor açığını çözmek için çılgın bir proje üretmiş. Yerel sağlık ocaklarına bilgisayar ve kamera gönderiliyor. Dünyanın her yerinden gönüllü olan uzman doktorlar bulunuyor. Yerel sağlık personeli, ocağa hasta gelince yazılım yardımıyla veri tabanından bir uzmanlık alanı seçiyor. Bizim hastane randevu sisteminin gelişmişi diyebiliriz. Yazılım otomatik olarak dünyanın bir yerinden bir uzman doktoru çevirim içi bağlıyor. Bu doktor sağlık personeli ve hasta ile internet üzerinden görüşerek teşhis koyup, tedaviyi başlatabiliyor. Kabul edelim Yeşilçam’da Cüneyt Arkın dışında kurgu bilimin sınırlarını zorlayan olmadı. Dolayısıyla gelecekte olacakları çoğunlukla Hollywood filmlerinde seyrediyoruz. 2010 yılında piyasaya çıkan tablet bilgisayar, ilk olarak 1968’de vizyona giren “2001: A Space Odyssey” adlı filmde görüldü. Aslında iPad öncesi tabletler olduğunu bildiğim için söylüyorum; bu film sadece tabletin geleceğini değil, ne zaman geleceğini bile öngörmüş. Bir film daha dikkat çekici. Life 2.0 (Yaşam 2.0) Başlığı nereden esinlendiğim ortada. Aslında buna film değil, belgesel demek gerekir. Konusu; Second Life (İkinci Yaşam) adlı internet oyununu oynayanların gerçek ve sanal hayatlarında olanlar. Second Life kendinize bir avatar seçip sanal bir hayat sürdüğünüz on yıllık bir online oyun. 36 Milyon sanal vatandaşı var. Filmde gerçek hayatta başkalarıyla evli iki kişi, Second Life’da birlikte oluyorlar. Sonra gerçek hayatta tanışmaya da karşı koyamıyorlar. Filmin başka bir karakteri gündüz boyunca uyuyor ki gece çevrimdeki arkadaşlarıyla sanal dünyayı daha uzun yaşabilsin. Aslında dijital oyun oynama, bir milyar insanı etkileyen tam anlamıyla bir çılgınlık. Yeni nesil eline oyuncak almadan tablet alıp oyun oynuyor. Eskilerin de oyuna düşkünlüğü tescil edilmiş. ESA (Entertainment Software Association) verilerine göre ortalama oyuncu yaşı 30. Oyuncuların üçte birinin yaşı 36’dan büyük. Sanıldığının aksine oyun düşkünlerinin yarıya yakını kadınlar. Özellikle MMO (devasa - çok oyunculu - online) oyunlar; her ülke, dil ve cinsiyetten insanı buluşturan gerçekten sözcük anlamına uygun devasa oyunlar. Bu online oyun toplumu gerçek hayatın sosyal olgularına benzer yaşam sinyalleri veriyor. Örneğin on milyon kişinin oynadığı World of Warcraft oyununda ortaya çıkan bir sanal Bu oyunların yarattığı bir başka sosyal olgu ise oyun içerisinde ayrıcalıklar elde edebilmek için oyuncuların gerçek para harcamaya başlamaları oldu. Gerçek para alışverişinin başlamasıyla bazı oyuncular oyunları gerçek bir iş olarak görmeye başladı. Para kazanmak amaçlı tam zamanlı olarak oyuncu olanlara altın çiftçisi deniliyor. Çin’de oldukça önemli sayıda altın çiftçisi saatlerce oynayarak elde ettikleri oyun içi ayrıcalıkları satıyor. Hatta Çin’de bir hapishanede, yetkililer mahkumları bu tip online oyunları oynamaya zorladığı için suç duyurusu yapıldı. Bu şekilde oyun içindeki karakterlerin elde ettikleri kazanımlar, batılı ülkelerdeki oyunculara para karşılığında satılıyor. Tahmin edersiniz para alışverişi de yine online siteler üzerinden yapılıyor. Internetin kendi para birimi de var: Bitcoin. İnternette özellikle oyunlar sırasında bitcoin alışverişi yapıyorsunuz. Sonra gerçek paraya çeviriyorsunuz. Her şey düşünülmüş. Büyüklerin kendini kaybettiği online oyunlara karşı çocuklara sınır koymak ne mümkün. İnterneti tamamen yasaklamak da medeni bir çözüm olmaz. Çünkü internetle yaşamayı bilmeyen bir toplum bu çağda var olamaz. Ayrıca birçok online eğitim programı var. Eğitimde fırsat eşitliğinin en kayda değer dayanağı internet olabilir. Teknolojisinin çoğunluğu Vestel tarafından üretilen FATİH projesi, temelde bu amaçla ortaya çıktı. Proje şimdiden dünyada ses getiriyor. Vestel akıllı tahta ve öğrenci tablet bilgisayarları; yazılı ve görsel eğitim materyalini sınıfta ve evde erişilebilir kılıyor. Bu teknoloji serisinden çok yakında ilk gerçek yerli cep telefonu da geliyor. Seriyi Vestel Smart TV başlatmıştı. Öyle görünüyor ki Yaşam 2.0’da gözümüz ekranda olacak. 10 kapak 11 AR-GE azim ve deneyim ister Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu Sezen, Korteks ve Zorlu Tekstil’in AR-GE çalışmalarını, yeni projeler ve teknolojileri, TÜBİTAK destekli yapılan ortak çalışmaları anlattı. Sezen, Zorlu Tekstil ve Korteks’in birlikte yürüttüğü yalıtım özellikli perde geliştirme, yelken bezi ve tente çalışmalarıyla, medikal tekstil alanlarındaki yeni projelerini de aktardı. K orteks ve Zorlu Tekstil’in başarısının arkasında, AR-GE ve ÜR-GE yatırımları büyük önem taşıyor. Zorlu Tekstil Grubu gerek TÜBİTAK’la gerekse üniversitelerle katma değerli ürünler yelpazesini geliştirmek için çeşitli projeler yürütüyor. Bu projelerin kimi iplik kimi ise kumaş alanında yapılıyor. Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu Sezen, AR-GE’nin Türkiye’de yeni önem kazandığını vurgulayarak başarı için “azim ve deneyim” diyor. Zorlu Tekstil Grubu Ürün Geliştirme Grup Müdürü Mutlu Sezen, AR-GE çalışmaları ve katma değerli ürünler ile Avrupalı, Amerikalı, Koreli ve Japon firmalarla sıkı bir rekabet söz konusu olduğunu belirtti. Sentetik iplikteki önemli gelişmelerden bahseden Sezen, ipliğin üretim esnasında boyanabilmesinin önemli ölçüde enerji ve su tasarrufu sağladığını aktardı. AR-GE tecrübesindeki açığımızı kısa sürede kapatacağımıza işaret ediyor. Üretim tecrübesine sahip deneyimli yöneticiler ile dinamik genç beyinleri birleştirerek açığımızı kısa sürede kapatarak farklı yenilikçi ürünler ile genç kadrolarımız ile varlığımızı sürdüreceğimize inanıyoruz. AR-GE ve yeni teknolojiler sayesinde çok önemli gelişmeler ve kazanımlar elde ediliyor. Son çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Gelişen teknolojilerle sentetik iplikçilikte ağırlıklı olarak yük- Tekstil dünyasında yaşanan dalgalanmalar var. Bu dalgalanmalar AR-GE yatırımları ve işbirliklerini nasıl etkiliyor? Dalgalanmalar aslında bizi durağanlıktan çıkmaya zorluyor. Kriz zamanlarında AR-GE çalışmaları artıyor, biz bunun örneğini bizzat Korteks’te yaşadık. 2008-2010 yılları arasında yeni geliştirilen ürün sayımızda ve AR-GE faaliyetlerimizin sonucunda geliştirilen ürünlerimizin satışlarında artış gözlemledik. Bu dönemde ürün çeşit sayımız 1800’lerden, 3200 adetlere yükseldi ve geliştirilen yeni özgün ürünlerimizin satışları da kriz sonrası 2010 yılında 15 bin ton ile en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. Tekstilde AR-GE’nin öneminden bahsedebilir misiniz? AR-GE sayesinde farklı, katma değerli ürünler ile Avrupalı, Amerikalı, Koreli ve Japon firmalarla sıkı bir rekabet söz konusu. Nitelikli işgücü, bilgi donanımı ve AR-GE yeteneği daha çok ön plana çıkıyor. Maalesef Türkiye’de henüz tekstil sektöründe tecrübeli AR-GE kadroları yok fakat genç mühendislerimizin AR-GE’ye hevesli olmaları, yaratıcı fikirli olmaları Mutlu Sezen sek miktarda üretim sağlayabilecek şekilde özellikli ipliklerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bugün Japonya’da, Güney Kore’de, Avrupa’da, Amerika’daki iplikçilerin üretmiş olduğu kaliteleri biz de üretiyoruz ve hatta bazı kalitelerde daha iyiye gidip, daha iyi özellikler sağlayabiliyoruz. Biz DRY TOUCH markamızda kumaşlarda ‘mikro’ ve ‘kanal kesitli’ olarak tabir ettiğimiz iplikler sayesinde rahat ve konfor sağlayan iplikler üretilebiliyoruz. Bunun yanı sıra özellikle sentetik iplikçilikte en büyük gelişmelerden biri de ipliğin üretim esnasında boyanabilmesi. Bu noktada çevreci bir unsur olarak polyester ipliği ön plana çıkarıyor. Bu esnada önemli bir miktarda su ve enerji tasarrufu elde ediyoruz. Bu şekilde boyama üretim sonrası 120C suda boyamaya göre 1:1500 su tasarrufu ve 1:50 enerji tasarrufu sağlıyor. Şu anda kataloğumuzda 208 farklı adet rengimiz var ve kendi veri tabanımızda yaklaşık 500’e yakın renk bulunuyor. Zorlu Tekstil ve Korteks’in birlikte yürüttüğü üç tane yeni proje var. İlki yelken bezi geliştirme çalışmamız. Yelken bezinde hem dokuma teknikleri hem uygulanan kimyasallar hem de kaplama teknikleri oldukça önemli. Bu teknolojiler bütün dünyada birçok firmanın elinde gizli olan teknolojiler. Biz de bu konudaki çalışmalarımızda, AR-GE faaliyetlerimizde bunu yakalayarak bu pazara girmeye çalışıyoruz. İkinci ortak projemiz; restoranlarda ve tatil yerlerinde sıkça kullanılan tenteler. Polyester ipliğin dış ortamda kullanılabilmesi için projemiz bulunuyor. Medikal tekstiller hususunda bir proje başlatıyoruz. Medikal tekstile yönelik hem iplik olsun hem de dokuma kumaş olsun, var olan çalışmalarımızı geliştirme üzerinde çalışıyoruz. Burada kimyasal bitim işlemleri çok ön plana çıkacak, bariyer tekstilleri tabir edilen kan tutmayan, tamamen absorbe etmeyecek şekilde geliştirebilmek hususunda çalışmalarımız var. TÜBİTAK’la işbirliği içindesiniz. Ortak çalışmalarınızı anlatır mısınız? Sadece TÜBİTAK’la değil, bazı araştırma kurumlarıyla da işbirliğimiz var; TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ve Bursa’da TÜBİTAK test analiz laboratuvarı imkanlarını kullanıyoruz. TÜBİTAK’la ortak çalışma olarak AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı)’ın istediği konfor, yanmazlık ve dayanıklılığın sağlanması hususunda ortak proje başlatıyoruz. Bu proje TÜBİTAK’la beraber yürütülen bir AR-GE çalışması olacak. Prototip bir ürün geliştirip AFAD’a sunacağız. Bu çalışmada kaplama teknolojisini yoğun bir şekilde kullanabileceğiz. Uludağ Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi ve Namık Kemal Üniversitesinden akademisyenlerin danışmanlığında yürüyen projelerimiz var. Çevreye duyarlı yeni teknolojiler üzerinde çalışıyorsunuz. Son çalışmalarınızı anlatır mısınız? Bizim sürekli enerji tasarrufu çalışmalarımız var. Korteks’te hiçbir atık çöpe gitmiyor; geri dönüşümü sağlanıyor. Son olarak yeni bir projeye başlıyoruz. Ürün yaşam döngüsü analizleri çalışmalarını TÜBİTAK’tan destek alarak yapacağız. Üretimlerimizde salgılanan karbon emisyonu ve karbondioksit eşdeğer miktarını hesap ederek bunu düşürücü şekilde çalışmalar yürütüyoruz. Bu şekilde sürdürülebilir üretim gerçekleştiren bir firmaya dönüşmüş olacağız. Peki, bu projeleriniz tekstil endüstrisine ve ihracata nasıl bir katkı sağlayacaktır? Tekstil endüstrisi olarak, bu yeni geliştirdiğimiz iplikleri tekstilcilerin kullanımına sunacağız ve onlar da bu iplikler sayesinde yeni bitmiş hazır tekstil ürünlerini ihracat pazarlarına sunarak rekabet avantajı sağlayacaklar. Artık bizim ihracat yaptığımız ülkeler teknik tekstillere yöneldiği için biz de bu geliştirdiğimiz fonksiyonel özellikte ipliklerle, hammadde taleplerini de karşılamış olacağız. Tabii buradaki özellikli ürünler katma değerli olduğu için karlılığımızı artırabileceğiz ve ihracat gelirimizin artmasına katkıda bulunmuş olacağız. İhracatta teknik tekstiller sektörünün otomotivden spora, sağlıktan gıdaya birçok farklı uygulama alanında nitelikli ve katma değerli iplik ve kumaş ihtiyacına cevap verebilecek teknik altyapıya sahibiz. Avrupa’da standart tekstil üretimi neredeyse hiç kalmadı diyebiliriz. Üreticiler özellikli ürünler üretiyor. Bunların başında otomotiv kumaşları geliyor. Üst sınıf Alman otomotiv firmalarının otomobil iç mekanlarında kullanılan ipliklerimizin yanı sıra high-end giyim firmalarına da nitelikli ürün satışlarımız var. Genel olarak Batı Avrupa ülkeleri Almanya, İtalya, Belçika, Danimarka ve İsveç ağırlıklı olarak ihracat yaptığımız ülkeler olarak sayılabilir. Önümüzdeki yıllarda hedefimizin Kuzey ve Güney Amerika pazarındaki ihracat miktarlarımızı artırmak olarak söyleyebilirim. Türkiye geneline baktığınızda tekstilde öne geçmek için ne yapılması gerekir? Türkiye’de öncelikli olarak elyafçılığın artması lazım çünkü elyaf esas hammaddelerden biri... İpekçilikte Türkiye acıdır ki çok gerilerde kaldı. Bugün bir İspanya, İtalya hala ipek ihracatçısı konumunda, Hindistan da aynı şekilde, Çin’de de yüksek miktarlarda yapılıyor. Bu tür doğal lifleri maalesef üretim zorluklarından dolayı bırakmış durumdayız; bunların geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye’de viskon yatırımı yok, yatırım yapılması gerektiğine inanıyorum. Belki de en önemlisi kimya çünkü tekstilde birçok şeyin özü kimya. Tekstilde nihai bitim işlemlerinde kimyasallar uygulanıyor. Türkiye kimya konusunda dışa çok bağımlı, kimyasallar dışarıdan geldiği için bir şekilde katma değerli ürün geliştirerek ihracat yapıyoruz. Zorlu Tekstil Grubu olarak, AR-GE çalışmalarıyla, teknik tekstiller alanında fonksiyonel özellikler sağlayacak, tekstilin dayanım ömrünü arttıracak kaplamalı ve laminasyonlu ürünleri artırmaya çalışıyoruz. AR-GE çalışmalarının yüzde kaçı başarıya ulaşıyor? SAN-TEZ projelerinde, üç proje yaptık. Bir tanesinde gerçekten ürüne dönüşebilecek ve ürün geliştirilecek bir malzeme geliştirildi. Diğerlerinden de büyük tecrübe kazanıyoruz. Bu genç kadrolar, genç mühendisler; proje oluşturma, takip etme, sonlandırma, rapor yazma, bütçesini oluşturma, uğraştığı malzemelerle, çalıştığı teknolojilerle ilgili çok büyük tecrübeler kazandı. Her zaman hedefe ulaşılamayabiliyor… Bir seferde istenilen hedefe ulaşamayınca “tamam, biz bunanla ilgili çalışmaları keselim” diyeceğimiz bir şey değil AR-GE… Aksine başarıncaya kadar azimle devam ettirmemiz gerekir. Mesela renkli polyester ipliklerin UV direncini artırmak için 3 yıldır uğraşıyoruz. Şimdi ancak yeni bir ürün geliştirebildik. AR-GE basamağını tamamladık, teknolojiyi belirledik, şimdi ürün çeşitlendirmeye, farklı renkler oluşturmaya yönelik ÜR-GE faaliyetlerimize başladık. Çok farklı malzemeler denedik; piyasanın kabul edeceği maliyet seviyelerine geldik. Biz bunun desteğini yönetimden tam anlamıyla alıyoruz. Zorlu Tekstil’ten ve Korteks’ten sorumlusunuz. Zorlu Tekstil’de bünyenizde bir iplik fabrikasının olması Zorlu Tekstil Grubu’nu nasıl etkiliyor? Zorlu Tekstil’in yapacağı çalışmalar için bu durum kolaylık sağlıyor mu? İplikte yapılan birçok çalışmayı Zorluteks’te çok rahat bir şekilde uyarlayabiliyoruz. DRY TOUCH ilk çıktığı zaman spor kıyafetlerdeydi sadece ama şimdi bu markayı kullanarak çarşaf, nevresim grubunda ürünler sunuyoruz. Otel gruplarına çok nitelikli ürünler sunabiliyoruz. Otel grup- larına yanmaz iplik geliştirdik, yanmaz iplikten mamul, perdelik kumaşları rahatça sunabiliyoruz. Zorlu Tekstil’le ortak yürüttüğümüz bir proje daha var: ses, ısı ve ışık yalıtımı sağlayan perde geliştirme çalışmamız... Burada da özellikle ipliğin yapısını kullanarak ısı yalıtımı sağlamayı, farklı dokuma konstrüksiyonları geliştirerek ses yalıtımı sağlamayı, farklı kaplama uygulamalarıyla da ışık yalıtımı sağlamayı hedefliyoruz. Piyasada üç katmanlı örnekleri bulunuyor. Biz tek katmanlı bir kumaşta, belki bir tül perdeyi koyduğunuz zaman bu odada yankılanmaları belli bir oranda düşürecek şekilde konstrüksiyonlar geliştiriyoruz. Mesela duvar kaplamalarının kumaştan mamul olması bir nebze ses yalıtımına, ısı yalıtımına fayda sağlıyor. Farklı kaplama teknikleriyle güneş ışınlarının veya soğuk hava etkilerini düşürüyorsunuz, bu da klima kullanımında ya da ısı kullanımında tasarruf sağlayabiliyor. AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları gizlidir ama yine de genel gelişmeleri izleyebilme imkanınız var mı? Sentetik iplik alanında Avrupa Sentetik İplikçiler Birliği’nin üyesiyiz. Avrupa’daki yeni mevzuatları takip edebiliyoruz. Bu birliğin amacı Avrupa’da lobi yapabilmek… İTKİB vasıtasıyla dolaylı olarak Avrupa Tekstilciler Birliği üyesiyiz. Avrupa Tekstil Teknoloji Platformu yönetim kurulundayım. Burada Avrupa Birliği’nden destek alınacak projelerde yapılacak lobi faaliyetleri yürütülüyor. Orada yapılan tüm yenilikleri, ne proje çıkıyor, ne proje çıkacak, hangi konularda çalışmalar olabilecek, hepsini takip edebiliyoruz. Bu yıl 52’ncisi düzenlenen Dünya Sentetik İplikçiler Kongresi’ne her sene katılıyoruz, sunumlar yapıyoruz; iplik, kumaş ve makine fuarlarına gidiyoruz; sentetik iplik trendlerini takip ediyoruz. Gelişen yaşam trendlerine hitap edecek tekstiller geliştirmek üzere profesyonel yaklaşımlar ile inovasyon çalışmaları planlıyoruz. Bu sayede, öncü ve yenilikçi firmalar olmayı hedefliyoruz. 12 kapak 13 Enerjide ticaret ivme kazanıyor Sektör trendlerini yakından takip eden Zorlu Enerji Grubu yurt içi ve yurt dışı yatırımlarını hız kesmeden hayata geçiriyor. Yeni Elektrik Piyasası Kanunu, Enerji Borsası ve AB Enerji Faslı gelişmelerini adım adım takip eden Zorlu Enerji Grubu rekabete dayalı bir enerji piyasası için hazırlık yapıyor. G ünümüz şartlarında bir ülkenin gelişmişlik düzeyi sahip olduğu enerji kaynakları ile enerji konusunda dışarıya ne kadar bağımlı olduğuyla yakından ilgili. Tüm bu nedenlerden ötürü ülkeler sadece kendi sınırları içerisinde değil enerji kaynakları bakımından zengin olan dış ülkelerde de enerji yatırımlarına büyük önem veriyorlar. Özellikle yenilenebilir enerji alanında çok büyük yatırımlar söz konusu. Zorlu Enerji Grubu global enerji trendlerini yakından takip eden yatırımcılardan biri. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapmış olduğu yatırımlar bunun önemli göstergesi. Pakistan’ın Jhimpir Bölgesi’nde ülkenin ilk rüzgar enerjisi santralini kuran Grup, burada 20 yıl boyunca elektrik üretecek. 56,4 MW kurulu güce sahip santralin 300 MW’a kadar genişleme opsiyonu bulunuyor. Pakistan Rüzgar Santrali’nin Zorlu Enerji Grubu’na maliyeti ise 151 milyon dolar civarında. Bu önemli yatırım ile hem Pakistan’ın enerji sorununa önemli ölçüde çözüm getirilmiş oldu, hem de gerek Türkiye’den gerekse diğer ülkelerden Pakistan’a yapılacak enerji yatırımının yolu açıldı. OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development - Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)’nin enerji sektörü hakkında yaptığı araştırma Türkiye’nin enerji ihtiyacının Çin, Hindistan ve ABD gibi ülkelerden bile daha hızlı artacağına işaret ediyor. Türkiye’nin elektrik talep artışına paralel olarak önümüzdeki 10 yıllık süreç içinde mevcut kapasitesini en az iki katına çıkarmaya gereksinim duyacağı öngörülüyor. Bunun yapılabilmesi için enerjide dışa bağımlılığın azaltması, kaynakların çeşitlendirmesi gerekiyor. Serbest enerji piyasası için Elektrik Piyasası Kanunu 2013 yılı içerisinde enerji sektöründe serbestleşme paralelinde atılan önemli adımlardan biri de Mart ayında yürürlüğe giren “Elektrik Piyasası Kanunu”. Kanun mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasına işaret ediyor. Bu kanunun bir yandan da enerji sektöründe rekabete dayalı bir ortamın sağlanması ile özel sektör yatırımlarının önünü açması bekleniyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’nun, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na dayalı olarak aldığı kararla, geçtiğimiz yıl serbest tüketici limitini yıllık 25 bin kWh’den (kilovat saat) 5 bin kWh’ye düşürmesi serbest, rekabetçi bir enerji piyasası için yapılan bir diğer önemli gelişme. Yurt dışı yatırımlarına hız veren Zorlu Enerji Grubu yurt içi yatırımlarında da istikrarlı ilerleyişini sürdürüyor. Grubun kurulu gücünün yaklaşık yüzde 40’ını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. 135 MW kurulu güce sahip Gökçedağ Rüzgar Santrali’nin yanı sıra yine aynı bölgede 110 MW iki rüzgar santralinin de lisansı bulunuyor. Eylül 2013’te Başbakan Erdoğan’ın açılışını yaptığı Denizli’nin Sarayköy ilçesinde bulunan 80 MW gücü ile Kızıldere 2 Santrali Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olma özelliğine sahip. Yatırım maliyeti 250 milyon dolar olan Santral, Türkiye’nin cari açığının kapanmasına yıllık 150 milyon dolar katkı sağlayacak. Ülkemizin ve Zorlu Enerji Grubu’nun büyüme hedeflerine önemli etkisi olacak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla elektrik üretimi için enerji sektörünün liberalleşmesi ve enerji borsası konularına ağırlık veriliyor. 2013 yılı içerisinde dışa bağımlılığın azaltılması için atılan adımlar büyük önem arz ediyor. Bu kapsamda özelleştirme ihalelerinin hızla sonuçlanması ve özel sektör girişimlerinin kamu nezdinde teşvik edilmesi konuları gündemde. Yılın ilk üç ayında 5,7 milyar dolarlık özelleştirme ihalesi yapıldı. Bir diğer gelişme ise elektrik ticareti alanında serbest tüketici limitlerinin indirilmesi oldu. Serbest tüketici limitinin azaltılması ile birlikte aylık ortalama olarak 150 TL tutarında fatura ödeyen her birey ve kurum enerji tedarikçisini kendisi seçebiliyor. 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu Türkiye elektrik piyasasının daha rekabetçi bir yapıya kavuşmasını sağlıyor. Sinan Ak Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak bu değişimi, tüm nihai kullanıcıların serbest tüketici haline geleceğinin önemli bir işareti olarak yorumluyor. Ak, bu yıl Ocak ayı itibarıyla 200 civarında olan müşteri sayılarının şu anda 800’e ulaştığını belirtti. Yıl sonuna kadar 1.000 müşteriye ulaşmayı hedeflediklerini söyleyen Ak, “Hastane, AVM, OSB, ticarethane gibi kurum- sal müşteri sayımızı artırmak ve portföyümüzü çeşitlendirmek üzere projeler geliştiriyoruz” dedi. birçok değişimin zeminini hazırlayacak. Yatırımcıların gelecekle ilgili stratejilerini belirlemesine imkan verecek. Zorlu Elektrik, müşteri portföyünü genişletmek üzere iletişim ve pazarlama araçlarından faydalanarak çeşitli projeler yürütüyor. Uzman satış ekiplerinin yanı sıra, sponsorluk anlaşmaları ve kurumlara özel tasarlanan “tailor made” tarife paketleri ile avantajlı ve kaliteli hizmet sunulması amaçlanıyor. Daha fazla müşteriye ulaşmak üzere doğrudan satış ve bayii kanallarını kullanılıyor. Zorlu Holding bünyesinde yer alan tekstil ve beyaz eşya şirketleri ile ortak yürütülen projelerle sinerji yaratarak maksimum fayda sağlayabilecek yenilikçi çalışmalar sürdürülüyor. Likidite ve yatırımları da olumlu yönde etkileyecek bu gelişme tüm katılımcıların eşit koşullarda rekabet etmesine zemin hazırlayacak. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, serbest piyasa koşullarının sağlanması için özelleştirmelerin hızla tamamlanması gerektiğinin altını çiziyor. Ak, bu olumlu hava içinde enerji sektörünün 2020 yılına kadar yaklaşık 6,5 -7,2 oranında büyüyebileceğini dile getiriyor. Değişimin zeminini Enerji Borsası hazırlıyor Enerji sektöründe beklenen önemli gelişmelerden biri de “Enerji Borsası”. Enerji Borsası Türkiye’nin enerji piyasasında Hedef, kaynak çeşitliliği! Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında kaynak çeşitliliğinin artırılması önemli rol oynuyor. Sürdürülebilir enerji kaynakları ile üretimin büyük ölçekte gerçekleşebilmesi için ilk olarak sağlam bir finansal alt yapı ve sınırları belirlenmiş düzenleyici bir uygulama gerekiyor. Yenilenebilir enerji özellikle de rüzgar ve güneş enerjisi konusunda Türkiye’de verilen teşviklerin henüz istenilen düzeyde olmadığını belirten Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, bu yatırımları konu alan teşviklerin ve özel sektörün yatırım kararı almasını kolaylaştıracak liberal bir piyasa yapısının oluşturulmasının büyük önem taşıdığını söylüyor. Avrupa Birliği Enerji Faslı Enerji sektörünü etkileyebilecek gelişmelerden biri de AB Enerji Faslı’nın açılacağına dair sinyallerin artması. Avrupa Birliği Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin “Komisyon, Türkiye’nin enerji faslında müzakerelere başlayabilmek için yeterince hazır olduğunu düşünmektedir” sözlerini önemli ama gecikmiş bir karar olarak nitelendiren Ak, AB Komisyonu’nun Türkiye Enerji Faslı’nı açmasının pek çok stratejik gelişmeyi beraberinde getireceğini belirtiyor. 14 kapak 15 “Zorlu Center PSM İstanbul’a değer katacak” Zorlu Gayrimenkul Grubu, faaliyet gösterdiği sektörlere olduğu kadar sanata ve sosyal sorumluluk projelerine de önem veriyor. Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even bu alanda yapılan son çalışmaları anlatıyor. Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler” ve “ilkler” oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezon Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek. Z orlu Gayrimenkul Grubu kuruluşundan bu yana sanata verdiği önemi gerek sponsorluk çalışmaları gerekse sosyal sorumluluk kapsamında yaptığı Performans Sanatları Merkezi ile gözler önüne seriyor. Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even ile Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun sanata verdiği önemi, son çalışmaları ve Performans Sanatları Merkezi’ni konuştuk. Zorlu Gayrimenkul’ün Contemporary İstanbul gibi Çağdaş Sanat etkinliklerini desteklediğini biliyoruz. Bunun nedenleri nelerdir? Geleceğe dönük nasıl bir perspektifiniz var? Zorlu Center’ın her aşamasında hedeflerimizden biri olarak belirlediğimiz sanatın gelişmesine destek verdik ve bu des- teği sürdüreceğiz. Bunun en büyük göstergesi Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun sosyal sorumluluğunun yansıması olan Performans Sanatları Merkezi’dir. Sanata verdiğimiz bu desteği sürdürülebilir kılmak istiyoruz. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Zorlu Center açılmadan önce sanatsal alandaki çalışmalarına sponsorluk ve yayıncılık alanında başladı. Zorlu Center yayıncılık anlamında ilk adımı “Beklenmedik Karşılaşmalar- Mimarlıkla İlişki Bağlamında 2000’li yılların Çağdaş Sanat Çalışmaları” kitabı ile atmıştı. 2000’li yıllarda gerçekleştirilen çağdaş sanat yapıtlarından seçkiler sunan “Beklenmedik Karşılaşmalar”, mimari ve çağdaş sanatı birlikte sunan nadir çalışmalar arasındaki yerini almıştı. Zorlu Center Yayınları’nın ikinci kitabı “Obje’ct” ise 24 Kasım 2012’de Contemporary Istanbul’da gerçekleşen lansman ile sanatseverlerle buluştu. Cemal Emden’in “Making of: Architectural Objects” ise üçüncü kitabımız. Her yeni kitapla birlikte yenileniyor ve heyecanımızı artırıyoruz. Contemporary İstanbul’a 2011 ve 2012 yıllında ortak sponsor olarak desteğimizi sürdürdük. Açılış öncesi davetlerimizin yanı sıra Cemal Emden’in mimariyle fotoğraf sanatını buluşturan eserleriyle farklı bir deneyim yaşattık. Tüm bunların yanı sıra sanata desteğimizi farklı sponsorluklarla da sürdürdük. Sanat alanında desteklediğimiz diğer projelerle iddiamızı sürdürdük. Geçmiş yıllarda İKSV ve İstanbul Bienali’yle çalışmalarımız oldu bu kapsamdaki çalışmalarımıza önümüzdeki dönemlerde de devam edeceğiz. Zorlu Center Projesi’ni, Sanat Kompleksi bağlamında İstanbul’un diğer büyük boyutlu mimari projelerinden ayıran özellikler nedir? Zorlu Gayrimenkul’ün Zincirlikuyu’da 2,5 milyar dolar yatırımla hayata geçirdiği ve alışveriş merkezi, rezidanslar, ofisler ve Raffles İstanbul Zorlu Center Otel’i bünyesinde barındıran Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri olan Performans Sanatları Merkezi, öncelikle Türkiye’de bir ilk olacak. Gerek teknik özellikleri, gerek büyüklüğü ve içeriğiyle, aslında dünyanın en iyi sanat komplekslerinden birisi olarak öne çıkıyor. Bu nedenle İstanbul’un diğer mimari projelerinden, yaşayan bir sanat platformu yaratmasıyla farklılaşıyor. Operatörlüğünü Broadway’in 101 yıllık şirketi NederlanderWorldwide Entertainment’in üstlendiği ve toplamda 300 milyon dolara mal olan bu merkezin ev sahipliği yapacağı tüm gösteri ve sanatsal aktiviteler, aynı zamanda İstanbul’un bir kültür turizmi şehri olmasında da önemli rol oynayacak. Böylece İstanbul, Avrupa’daki birçok şehirle kültür ve sanatta da rekabet edebilecek. Zorlu Center’i beş fonksiyon üzerine odakladınız... Bu odaklanmanın sanat merkeziyle bağı nedir? Biz Zorlu Center projesini geliştirirken en büyük amacımız İstanbul’a değer katacak bir projeye imza atmaktı. Henüz proje aşamasındayken yaptığımız çalışmalarda ise, İstanbul’da kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılacak mekanların yeterli olmadığını tespit ettik. Bu konuda en iyiyi sunma hedefimiz doğrultusunda da projemizde Performans Sanatları Merkezi’ne önemli bir yer ayırdık. Projelendirme sürecinde üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu ise bu 5 fonksiyonun birbiriyle bağlantılı olmasıydı. Örneğin Performans Sanatları Merkezi’nde gösteri izlemeye gelen bir konuk, Raffles İstanbul Zorlu Center Otel’de konaklayabilecek. Ya da Zorlu Center Alışveriş Merkezi’nde alışverişin ve dünyaca ünlü restoranlarda yemeğin keyfini çıkarabilecek. Diğer bir ifadeyle Zorlu Center, sunduğu tüm fonksiyonlar ve 5 fonksiyonu arasındaki sinerjiyle dünyanın en iyi örnekleri arasında yer alacak. Sanat ise bu projenin odak noktalarından birini oluşturacak. Bu açıdan baktığımızda da Performans Sanatları Merkezi’nin Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun kültür-sanat alanındaki sosyal sorumluluk anlayışının da önemli bir göstergesi olduğunu söyleyebiliriz. Proje kent ile nasıl bir ilişki kurmayı hedefliyor? Kültür, sanat ve alışveriş merkezleri birbirlerini tek bir komplekste destekleyen öğeler midir sizce? Bu proje; birbirini destekleyen, bütünleyen ve aralarında sinerji oluşturan 5 fonksiyonuyla öne çıkmakla beraber, Mehmet Even, Ray Cullom İstanbul’un kalbinin attığı noktada yeni bir buluşma noktası olacak ve İstanbul’la ilişkimiz birlikte nefes almak, şehrin sosyal yaşamının gelişmesine katkı sağlamak olacaktır. Zorlu Center ile İstanbul Metrosu Gayrettepe İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaya ulaşımını sağlayacak “Zorlu Center Metro ve Metrobüs Yaya Bağlantı Tünelleri” ve çevre yolu bağlantılarıyla kolay ulaşım için hiçbir yatırımdan kaçınılmadı. Eşsiz diyoruz çünkü 5 fonksiyonu bir araya getiren bu proje, İstanbul’a değer katan yeni bir yaşam alanı yaratacak. Çünkü Zorlu Center’da ana meydan büyüklüğü yaklaşık 10 bin metrekare. İstanbul ile ayrıca yeşille iç içe bir ilişkimiz var. Zorlu Center’ı çevreleyecek 72 bin metrekare yeşil alanda, İstanbul Boğazı ile özdeşleşen fıstık çamları, erguvan ağaçları yaşayanları kucaklayacak. 60 farklı türde bitki ve ağaçla İstanbul’un Boğaz dokusu yaşatacağız. Bu özelliğiyle Avrupa’da bile bir benzeri yok. 12 ay boyunca doğadaki tüm renkleri burada görebileceğiz. Zorlu Center’a gelen bir ziyaretçi, İstanbul Boğazına nazır konaklamasını yapacak, tarzına uygun restoranı seçecek, aynı şekilde dünya metropollerine eşdeğer bir mağazada alışverişini yapacak, belki Performans Sanatları Merkezi’nde bir sergiyi dolaşacak ve hemen yanı başında akşam bir Broadway Show’unu izleyecek. Projenin iç mimari tasarımı Çağdaş Sanat odaklı olarak mı hazırlandı, yoksa işler sonradan mı kurgulanacak? Zorlu Center projesinin mimari tasarımı Aga Han ödüllü ünlü Türk Mimar Emre Arolat (EAA) ve yine Ortadoğu’nun en iyi mimarı seçilen Uluslararası RIBA ödülü sahibi Türk mimar Murat Tabanlıoğlu (Tabanlıoğlu Mimarlık) ortak girişimi tarafından geliştirildi. Zorlu Center bünyesinde bulundurduğu Performans Sanatları Merkezi sanatın birçok alanında hizmet verecek şekilde, hem fonksiyonel hem de eşsiz mimari çözümlerle tasarlandı. Zorlu Center Performans Sanatları merkezi girişte Siena Meydanı’ndan esinlenen merdivenlerinden itibaren özel bir deneyim sunuyor. Farklı gösterilere ev sahipliği yapabilecek salonlarından, geniş fuaye alanlarında sadece çağdaş sanat değil geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Buna ek olarak, üstün mimari tasarım ışıktan, sese kadar tüm detaylarda alanında dünyanın en iyi danışmanlarıyla çalışılarak planlı bir şekilde bu muhteşem doku oluşturuldu. 16 haber 17 Broadway gösterileri İstanbul’a taşınıyor Üstün teknolojisi, benzersiz akustiğe sahip salonları ile dünyaca ünlü sanatçı ve gösterilere ev sahipliği yapacak Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, ilk sezon biletlerini satışa çıkardı. Jersey Boys N ew York ve Londra’dan sonra Broadway gösterilerinin dünyadaki yeni adresi İstanbul olacak. 2013-2014 sezonunun tüm biletlerini aynı anda satışa sunan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi (PSM), müzikallerin, New York Broadway ve Londra West End’den sonraki yeni adresi olmaya aday. Her isteği karşılayan bir program İlk sezon Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin 50’nin üzerinde etkinlikte 400’den fazla performansa ev sahipliği yapacağını belirten Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin Genel Müdürü Ray Cullom, programın farklı kategorilerden oluşturularak herkesin kendine uygun bir gösteri bulabileceği şekilde derlendiğini belirtti. Gösterilerin ne olacağına karar vermeden önce Türk seyircisi hakkında geniş kapsamlı bir araştırma yaptırdıklarını vurgulayan Cullom, Broadway şovlarının İstanbul’da sahnelenecek olmasının, İstanbullular için oldukça heyecan verici bir haber olduğunu söyledi. Bu araştırmadan, İstanbulluların böyle merkeze uzun zamandır ihtiyacı olduğu sonucunun da çıktığını belirten Cullom, “Araştırmaya katılanlar, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway müzikalleri olmadığı zamanlarda zengin sahne şovları, resitaller, stand-up şovlar, konserler, tiyatro ve sergiler görmek istiyor. Biz de bu isteklerin hepsini kapsayacak bir program oluşturduk” dedi. Biletler www.zorlucenterpsm.com’da Biletlerin Zorlu Center PSM tarafından satılacağını ve web sitesinden (www.zorlucenterpsm.com) alınabileceğini belirten Cullom, izleyicilerine en iyi hizmeti vermeyi hedeflediklerini aktardı. Tüm sezona ait takvime, web sitesinden ulaşılabiliyor. Önümüzdeki Mayıs ayındaki bir gösteriye bile şimdiden yer ayırtmak mümkün. Bilet satın almalarda ise hizmet bedeli ödenmiyor. Biletler 35 TL’den başlıyor Ana Tiyatro’da beş farklı fiyat kategorisi bulunuyor. Drama sahnesinde ise üç farklı kategoride biletler satışa sunulacak. Farklı etkinliklerde, farklı kategorilerde biletler mevcut. Bilet fiyatları 35 TL- 599 TL aralığında değişiyor. Broadway müzikallerinin fiyatları 59 TL ile 252 TL arasında değişiklik gösteriyor. Engelli konukların erişimine uygun özel koltuklar ve alanlar Zorlu Center PSM’nin göze çarpan özellikleri arasında yer alıyor. En iyiler ve ilkler Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler” ve “ilkler” oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezonda Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek. “Broadway İstanbul’da” başlığı ile sunulan ve Broadway tarzı müzikallerden oluşan Broadway serisinde bu sezon dünyanın üç önemli sanat merkezinden New York, Londra ve Paris’den üç ayrı efsanevi müzikal geliyor. İlki; Broadway’den gelen ve Kasım 2013’te gösterime girecek olan Jersey Boys... Jersey Boys, dört mavi yakalı gencin oluşturduğu “Four Seasons“ grubunun pop müzik tarihinin en büyük başarılarından birine imza atmalarının öyküsü. Bu Broadway müzikali en iyi müzikal albüm dalında Tony, Grammy, Olivier ve Helpmann ödülü olmak üzere toplam 54 uluslararası ödüle sahip. İkinci müzikal Londra’dan gelecek olan ve müzikaller tarihinin en bilinen ve beğenilen eserlerinden biri olan efsanevi Cats. Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan Cats, bugüne kadar 300’den fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi tarafından izlenen gerçek bir fenomen... İlk sezondaki üçüncü müzikal ise Paris’den gelecek “Notre Dame de Paris” müzikali. Victor Hugo’nun ölümsüz eseri “Not- re Dame’ın Kamburu”ndan esinlenen ve klasik bir aşk hikayesi olan müzikal; müzikleri, oyunculukları ve kostümleriyle izleyenleri 1800’lü yıllara götürecek. Klasik müziğe doyulacak İlk sezon programındaki en zengin kategorilerden biri de Klasik müzik kategorisi. İlk sezonda klasik müziğe farklı bir açıdan yaklaşmak isteyen Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi; film müzikleri, crossover, deneysel müzik ve görsel şölen içeren bir program derledi. Burada müziğin duayen isimlerinden genç yeteneklere uzanan çok geniş bir yelpaze mevcut. Bu kategorideki ilk gösteri, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin de aynı zamanda ilk etkinliği olacak; deneysel ve klasik müziğin duayen ismi, İtalyan besteci ve piyanist Ludovico Einaudi Türkiye’deki ilk konserini Zorlu Center Per- formans Sanatları Merkezi’nde verecek. 2013 yılı, ünlü Yunanlı şair Kavafis’in 150. doğum yıldönümü olması sebebiyle, Yunanistan’da Kavafis yılı olarak kutlanıyor. Büyük şairin dünyaca ünlü şiirleri; ünlü Yunanlı besteci Alexandros Karozas’ın besteleri, Yunan müziğinin en önemli elçisi George Dalaras’ın yorumu ve Okan Bayülgen’in şiir okumaları eşliğinde, Kavafis Project ile İstanbul’da yankılanacak. 40 kişilik koro ve Şef Hakan Şensoy yönetimindeki senfoni orkestrası da bu özel gecede sahnede olacak. Klasik müziği sıkıcı bulanların bile çok sevdiği ezber bozan Spectacular Classics performansı da Türkiye’de bir ilk yaşatacak. Spectacular Classics performansından sonra orkestra eşliğinde Handel’den Verdi’ye, Tchaikovsky’den Puccini’ye dünyanın en popüler klasik müzik eserleri, solo üstatları, benzersiz ışık, lazer gösterisi ve havai fişeklerle final yapılacak. Aynı orkestra ve koro eşliğinde ertesi gece John Willi- 18 haber 19 Zorlu Center PSM 2013-2014 sezonu programının odak noktasını “en iyiler” ve “ilkler” oluşturuyor. Bu sezondan başlamak üzere, her sezonda Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Broadway’in üç veya dört efsane müzikali izlenebilecek. Ludovico Einaudi Forever Tango Zorlu Center PSM Genel Müdürü Ray Cullom Cats Notre Dame de Paris Cats ams Gala’da Jaws, E.T., Star Wars, Superman, Harry Potter, Schindler’in Listesi gibi efsanevi film müzikleri pek çok sürpriz eşliğinde sergilenecek. Beş kıtada sürdürdüğü konserleriyle dünyanın hayranlığını kazanan ve besteci kimliğiyle de tüm dünyada hayranlık uyandıran Fazıl Say sezon içerisinde iki farklı performansla sahnede yerini alacak. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin ilk sezon programında ayrıca; klasik müziğin flüt alanındaki duayen ismi, altın flütlü adam Sir James Galway, yetenekli genç piyanist Lara Melda, müzikle tarihi bir arada harmanlayan performansı ile piyanist ve müzikolog Evren Kutlay, dünya çapında gerçekleştirdiği turnelerle geniş bir hayran kitlesine sahip olan Ame- rikalı klasik gitarist Jason Vieaux, kusursuz tekniği ve ustaca anlatımıyla övgüler alan Makedonyalı resital sanatçısı Simon Trpceski, günümüzün en önde gelen keman virtüözlerinden biri olan Nikolaj Znaider ve Barok döneminin büyülü havasını İstanbul’a taşıyacak kontrtenor Cenk Karaferya & Broschi Ensemble yer alıyor. larının, rock ve pop müziğin eklektik bir karışımı olan müzikleriyle kıyas kabul etmeyen bir stil yaratan The Piano Guys; “The Beatles”ın unutulmaz parçalarını; orijinallerine sadık kalarak yeniden yorumlayan ünlü caz vokalisti Cristina Zavalloni, I Virtuosi Italiani Oda Orkestrası eşliğinde Beatles’a Saygı etkinliğinde, müzikseverlere sunulacak. Klasiğin pop yorumu Klasik müzik kategorisinde bir alt başlık olarak yer alan “Crossover” segmenti ise “klasik müzik ile popüler müziği birleştiren oldukça dinamik bir seri. Klasik baleden tangoya... Bale-dans kategorisinde ise klasik balenin en önemli eserlerinden biri olan Fındıkkıran Balesi, Moskova Klasik Balesi (Stars of the Moscow Ballet) tarafından, canlı orkestra eşliğinde sergilenecek. Broadway’de kapalı gişe gösterimler yapan Luis Bravo’nun ünlü Forever Tango isimli nefis gösterisi ise tangonun tutku, hüzün ve coşkuyu içeren büyülü karmasını sahneye taşıyacak. Gösteri kategorisinde sıra “Welcome to the Jungle”, “Hurt”, Highway to Hell” ve “Viva la Vida” gibi şarkıları çello yorumları ile yeniden düzenleyen son yılların popüler ikilisi 2Cellos; klasik müziğin, film nota- dışı iki performans sunulacak. Çağdaş sirk sanatını müzik, breakdans, hip-hop gibi sokak dansları ve tiyatroyla birleştiren göz kamaştırıcı ”iD” isimli şovuyla Kanadalı topluluk Cirque Éloize, farklı disiplinlerden gelen performans sanatçılarıyla nefes kesecek. Bu kategorideki diğer etkinlik ise genç Kübalı dansçılardan oluşan Ballet Revolucion. Tüm dünyada kapalı gişe gösteriler sunan modern dans topluluğu, baleden sokak danslarına uzanan farklı tarzları, dünyaca ünlü yıldızlar Usher, Rihanna, David Guetta, Beyoncé, Bruno Mars ve Prince’in hit olmuş şarkılarıyla birleştirerek enerji dolu bir şov sunacak. rika caz listelerinde pek çok defa bir numara olan Regina Carter İstanbul’da unutulmaz bir caz geceleri yaşatacaklar. Caz meraklıları için de programda zengin ve özel alternatifler bulunuyor. Grammy ödüllü Luciana Souza, tarihte en fazla ödül alan vokal grubu olma başarısını yakalayan Take6, Ame- Üçü bir arada olacak: Sezen Aksu, Fahir Atakoğlu, Ara Dinkjian da Zorlu Center PSM sahnesinde Müziğin efsanevi ismi Nana Mouskouri, doğum gününde Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’ne özel performanslar da sergilenecek. New York Gypsy All-Stars grubuna Özcan Deniz, Ege, Demet Sağıroğlu, Hüsnü Şenlendirici, Yeni Türkü ve Gripin gibi usta isimler eşlik ederek unutulmaz bir geceye imza atacaklar. İstanbul’un dinamik ve kozmopolit ruhunu müziğe taşıyan Taksim Trio’ya “Istanbul Experince” performansında Carlos Benavent, Tomatito ve sürpriz isimler eşlik edecek. Atina’dan başlayacağı “Happy Birthday” turnesi ile sahnelere geri dönüyor ve turne kapsamında Zorlu Center PSM’de de sevenleriyle buluşacak. Zorlu Center’ın tanıtım müziğini besteleyen Fahir Atakoğlu; Yasmin Levy ve Azam Ali ile birlikte; Türkiye’de popüler müziğin en önemli isimlerinden Sezen Aksu ise müzik dünyasının iki dev ismi Fahir Atakoğlu ve Ara Dinkjian ile birlikte Zorlu Center PSM’de sahne alacak. Tüm dünyada hayranları bulunan ve beğeniyle takip edilen Haris Alexiou ve Türk müziği repertuarından seçtikleri eserleri yeniden yorumlayan İncesaz, dinleyenleri Ege’nin iki kıyısı arasında dolaştıracak. Türk Pop müziğinin başarılı isimleri Yalın, Göksel, Nil Karaibrahimgil, başarılı rock grupları Mor ve Ötesi ve Model de sahnede yer alacak sanatçılar arasında. 20 haber 21 En sevilen marka Taç Linens, mağaza konseptini yeniliyor Türkiye’nin ‘en sevdiği markalar’ altıncı kez belirlendi. Taç, bu senenin yeni kategorileri arasında yer alan ‘Ev Tekstili” kategorisinde ‘En Sevilen Marka’ seçildi. “Evimin Güzellik Merkezi” sloganıyla tüketicilerine ulaşan Linens’in mağazalarında değişim rüzgarları esiyor. Yenileme çalışmaları, İstinyepark’taki mağazadan başladı... Linens İstinyepark mağazası Ağustos sonu itibarıyla yeni konsepti ile hizmet veriyor. T ürkiye’nin Lovemark’ları araştırmasına bu sene yeni kategoriler eklendi. Yerli ve yabancı içkiler, mücevherat/ takı, ev tekstili, akaryakıt ve saat olmak üzere beş yeni kategori eklenerek kategori sayısı 23’e yükseldi. Taç, büyük farkla lider İlk kez araştırmaya dahil olan Ev Tekstili kategorisinde Taç’ın rakipleriyle arasındaki fark dikkat çekiyor. Listeye adım atar atmaz liderlik koltuğuna oturan Taç’ı yine Zorlu Grubu bünyesinden Linens markası yalnız bırakmıyor. İhracatın önemli kalemlerinden olan ev tekstili kategori pastasının yüzde 17’lik kısmını Taç oluştururken en yakın takipçisiyle arasında büyük bir fark bulunuyor. Zorlu markaları tekstilin yanı sıra elektronik ve beyaz eşyada da ‘en sevilen’ Türkiye’nin Lovemark’ları araştırmasında; Zorlu Grubu’na ait tekstil markalarının yanı sıra beyaz eşya ve ev elektroniği ürünleriyle tüketiciye ulaşan Vestel de ‘En Sevilen Marka’lardan biri seçildi. 13 Mayıs-9 Haziran 2013 tarihleri arasında yürütülen çalışma 15-55 yaş aralığında kadın ve erkek oranı eşit 1157 kişiyle görüşülerek gerçekleştirildi. Türkiye’nin temsili 12 ilinde yürütülen araştırmada veriler, bilgisayar destekli telefon görüşmeleri (CATI) ile derlendi. En sevilen markaları belirlemek için 2007’de başlatılan araştırma Mediacat ve Ipsos işbirliğiyle yürütülüyor. İsme özel indirim Linens’te Mağazalarını ve vitrinlerini tematik olarak güncelleyen Linens’in İsme Özel İndirim Kampanyası, ilgiyle karşılandı. V itrinlerini tematik olarak güncelleyen, aylık veya 2 aylık periyotlarda yeni temalar hazırlayarak vitrin ve mağaza konseptini daima güncel ve tema bazlı tutan Linens, yine fark yaratan bir kampanya hazırladı. Bu kampanya kapsamında her hafta farklı bir isme özel olarak Linens’te geçerli ekstra yüzde 10 indirim avantajından yararlanma imkanı sunuluyor. Tematik güncellemelerde özel günler de yerini alıyor ve yeni kampanya uygulamaları ile tüketiciye kolaylıklar sunuluyor. Sıcak bir alışveriş ortamında, dinamik bir mağazacılık anlayışı ile hizmet veren Linens, ulusal ve fiyat odaklı kampanyalarının yanı sıra, küçük sürprizler ile müşterilerini şaşırtmaya ve hayata hoşluklar katmaya devam ediyor. M imari öğeleri ve dekorasyonu yenilenen Linens’in İstinyepark’taki mağazasında; yaşam alanı, yatak odası, banyo, bebek ve çocuk bölümlerinde yüzlerce ürün yer alıyor. Bu renovasyon sayesinde Linens markası için; müşterisiyle sıcak ilişki kuran, fikir veren ve dinamik bir mağazacılık anlayışı hedefleniyor. Yapılan yenileme çalışmaları ile müşterilerine daha da iyi hizmet vermeyi ilke edinen Linens; fark yaratma peşinde olan, alışveriş alışkanlığı farklı kullanımlar ve kişisel zevklere göre şekillenen stil tutkunlarına da hitap ediyor. Tüm bu özellikleri ile İstinyepark Linens, ev tekstili alışverişini keyifli bir deneyime dönüştürmeyi amaçlıyor. Linens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak 22 haber 23 Vestel IFA’da yeni ürünlerini tanıttı Vestel, Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı IFA’da en yeni teknolojileriyle yer aldı. Vestel, 19. kez katıldığı fuarda, 480 farklı ürününü 2 bin 650 metrekareden oluşan iki stantta tanıttı. Fuarda ayrıca Vestel ve Türkiye adına bir ilk yaşandı; yüzde 100 yerli üretim akıllı telefonun tanıtımı yapıldı. A lmanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı IFA’ya 19. kez katılan Vestel, 480 farklı ürününü toplam 2 bin 650 metrekareden oluşan iki stantta sergiledi. Vestel, Avrupa’nın en büyük elektronik fuarına teknoloji ve tasarımdaki uzmanlığıyla damgasını vurdu. Vestel’in ilk kez IFA’da görücüye çıkan yüzde 100 yerli tasarım ve üretim akıllı telefonu standın yıldız ürünü oldu. Vestel, IFA’da akıllı telefonlarının 4.3”, 4.7” ve 5” ekranlı üç farklı prototipini sergiledi. Türk mühendisler tarafından geliştirilen Vestel akıllı telefon Android 4.2 Jelly Bean işletim sistemine ve kullanıcıların istekleri doğrultusunda değiştirilebilir donanım özelliklerine sahip. Telefonun 5, 8 ve 13 milyon pikselli kameraları bulunuyor. Telefon ile V-Store’da aplikasyonlar indirilebilecek. Her bütçeye hitap edecek üç farklı akıllı telefon modeliyle Ocak’ta Türkiye pazarına giriş yapacaklarını belirten Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan şöyle konuştu: “Sektörde çok büyük ve önemli rakipler olmasına rağmen akıllı telefon ihracatı için Avrupa, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkeleriyle şimdiden görüşmelere başladık. Esnek yapımız ve elektronik pazarındaki deneyimimiz sayesinde bu ürün grubunda da başarılı olacağımıza inanıyorum.” Avrupa’nın en büyük LED TV’si Vestel’den Vestel tarafından Avrupa’da üretilen en büyük LED TV Borderless TV, Ultra High Definition ve Narrow Bezel televizyon Turan Erdoğan modelleri, Vestel Ready Cook ankastre fırın ise Vestel standının öne çıkan diğer ürünleri arasında yer aldı. Vestel’in ilk kez IFA’da görücüye çıkardığı ürünler arasında yer alan Vestel Ready Cook, Türkiye’nin uzaktan takip edilebilen ilk ankastre fırını olarak dikkat çekiyor. 150 farklı programa sahip Vestel Ready Cook’un pişirme fonksiyonu telefon ve tablet uygulaması aracılığıyla dışarıdan yönetilebiliyor; kullanıcılarına pişirme tercihlerini kaydetme imkânı da sunuyor. Hedef her alanda ilk 5 Vestel’in üretim yaptığı her alanda ilk beşte yer almayı hedeflediğini belirten Erdoğan şunları söyledi: “Sektörde çok büyük rakipler olmasına karşın, ihracat için Avrupa, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkeleriyle şimdiden görüşüyoruz. Üretim yaptığımız her alanda ilk beşe girmek hedefimiz. Örneğin yılda yaklaşık 10 milyon TV üretiyoruz ve bu konuda ilk beşteyiz. Akıllı telefonda da bu hedef doğrultusunda hareket edeceğiz.” “Televizyon ölecek mi?” Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan IFA Uluslararası Keynote’da televizyonu konuştu. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, fuar kapsamında düzenlenen IFA International Keynote’da yaptığı “Televizyon ölecek mi? Tüketici Elektroniğinin Geleceği” başlıklı konuşmasında televizyonun dünü, bugünü ve geleceğini anlattı. Yeni akıllı teknolojilerin televizyonun sonunu getirmeyeceğini, televizyonun insan hayatındaki yerini koruyacağını vurgulayan Erdoğan şunları ifade etti: “1900’lü yıllardan beri hayatımızda olan televizyonlar, bugün hayatımıza giren yeni teknolojilere hızlı bir şekilde uyum sağlıyor. Artık televizyonu bilgisayarda yaptığımız birçok iş için kullanabiliyoruz. İnternete televizyonlar aracılığıyla erişim sağlayabiliyor, sosyal medya hesaplarımızı yine televizyonlarımızdan yönetebiliyoruz. Mobilite, bağlanılabilirlik ve yaratıcılığın ilerlemek için anahtar noktalar olduğuna inanıyoruz. Bu doğrultuda, çoklu ekran teknolojileriyle televizyonlarla akıllı telefon ve tabletler arası geçişi sağlayarak televizyonun kullanımı alanını genişletiyor, insan hayatındaki yerini koruyoruz. Smart TV anlayışımızın televizyonları ayakta tutacağına ve geleceğe taşıyacağına inanıyoruz.” Akıllı evlere akıllı televizyon devri Televizyonun tüm teknolojik alt yapı ve gelişimlerinin yanı sıra kültürel yapının da önemli bir parçası olduğu söyleyen Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Televizyon her şeyin dışında bizleri; ailemiz ve arkadaşlarımızla bir araya getiren, ortak paylaşımda bulunmamızı sağlayan bir araç. Hepimiz ailemiz ve arkadaşlarımızla televizyon izlediğimiz bir kültürden geliyoruz, televizyon akıllı evlerimizin vazgeçilmez parçası olacak.” Konuşmasında televizyonun 1936’dan günümüze 80 yıla yakın tarihini anlatan Erdoğan, görüş mesafesi her açıdan eşit olan esnek ekranlı, kusursuz görüntü sunan çerçevesiz televizyonların geleceğe damgasını vuracağını söyledi. Gözlüksüz 3D televizyonların ise 3 boyutlu seyir keyfini özgürce yaşama olanağı sunacağını belirtti. Erdoğan “Şu zamana kadar yaptıklarımız hiçbir şey... Henüz dijital çağın başındayız” diyerek IFA konuşmasını sonlandırdı. 24 haber 25 Vestel bayilerine Berlin gezisi Vestel, 10 bayisini Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı IFA (Uluslararası Elektronik Fuarı)’ ya götürdü. Gezide bayiler, Avrupa’nın en büyük telekomünikasyon fuarını ziyaret etme şansı yakalamalarının yanı sıra Berlin’i de yakından tanıma imkanı buldu. Dost teknoloji Vestel, 10 - 11 Eylül 2013 tarihleri arasında IFA 2013 Berlin Fuarı’na bayileri için bir gezi düzenledi. Gezide bayiler, Avrupa’nın en büyük telekomünikasyon fuarını ziyaret etme şansı yakalamalarının yanı sıra Berlin’i de yakından tanıma imkanı buldu. V estel, 10 bayisini Avrupa’nın en büyük elektronik fuarı IFA (Uluslararası Elektronik Fuarı)’ ya götürdü. Ankara, Adana, Trabzon, İstanbul, İzmit, Bodrum ve Ege Bölgeleri’nden katılan Vestel bayileri hem şehri hem fuarı gezdi. dan birinde bulunan restoran, 19. yüzyıl İtalyan mimarisini yansıtıyor. İç tasarımı Toskanalı mimar Stefano Viviani tarafından yapılan restoran, klasik İtalyan mutfağından yemekler sunuyor. Bayiler seyahatleri esnasında Crowne Plaza’da konakladılar. Reinhard’da öğle yemeği Fuar ziyaretinden sonra Reinhard’s Restoran’da öğle yemeği yenildi. Restoran, 20. yüzyılın ilk yıllarını anımsatan atmosferi, ahşap ağırlıklı dekorasyonu ile misafirlerine sıcak bir ortam sunuyor. Ritz Carlton Oteli’nin yanında yer alan mutfak uluslararası lezzetleri tatma olanağı sağlıyor. Müzeler adasında Bergama ziyareti 11 Eylül sabahı otelden ayrılan bayiler Berlin’in Mitte semtinde Müze Adası olarak bilinen noktada ülkenin en kapsamlı müzelerinden biri olan Bergama Müzesi’ni ziyaret ettiler. Yılda ortalama 850 bin kişinin ziyaret ettiği müze, dünya kültür mirasına ait birçok tarihi eseri bünyesinde barındırıyor. Bergama Müzesi üç bölümden oluşuyor: Klasik Antik Çağlar Koleksiyonu, Eski Yakın Doğu Müzesi ve İslam Sanatı Müzesi. Bergama Müzesi’nin ardından bayilere Doğu ve Batı Berlin gezdirildi. Batı Berlin’de; Kurfürstendamm, Gedachtniss Kirche, Akşam yemeği Bocca Di Bacco’da Uzun yorucu bir günün ardından Bocca Di Bacco Restoran’da akşam yemeği yenildi. Friedrichstrase’deki en güzel binalar- Tiergarten, Reichstag, Checkpoint Charlie, Bradenburg Kapısı, Postdamer Platz, Gemaldegalerie, Neue Nationalgalerie, Kreuzberg, Schöneberg, Charlottenburg, Berlin Olimpiyat Stadyumu, Doğu Berlin’de; Unter den Linden, East Side Galerie, Alexanderplatz, Nikolaiviertel, Gendermenmarkt, Karl Marx Allee ziyaret edildi. İkinci gün öğle yemeği Aigner Restoran’da yenildi. Alman ve Avusturya mutfağını güzel sunumlarıyla süsleyen restoran, uluslararası mutfağın örneklerini de misafirlerinin beğenisine sunuyor. Özellikle dana etinden yapılan şinitzel, restoranın en önemli yemeklerinden biri ve sıcak dekorasyonu restoranı iyi bir alternatif haline getiriyor. Öğle yemeğinin ardından geri dönüş yolculuğu başladı; saat 19 uçağıyla bayiler İstanbul’a döndüler. 26 haber 27 SAP’den Zorlu Elektrik’e gümüş ödül Zorlu Enerji İsrail’de son virajda İş dünyasına kurumsal uygulama ve yazılım alanında çözümler sunan SAP (Sistem Analizi ve Proje Geliştirme) kapsamındaki hizmetlerin anlatıldığı “SAP Forum 2013” etkinliği, 20 Eylül Cuma günü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Zorlu Elektrik’e Küçük Uygulamalar Kategorisi’nde Gümüş Ödül verildi. İsrail’in ilk özel enerji yatırımı olan Dorad Doğal Gaz Santrali’nde son hazırlıklar tamamlanıyor. Santralin 2014 yılından itibaren tam kapasite ile üretime başlaması planlanıyor. W bilmenin yeni yöntemleri tartışıldı. SAP Forum 2013, interaktif sunumlar, müşteri katılımlı paneller ve geniş fuaye alanında SAP ekosisteminin yenilikçi çözümleri ile nasıl farklı yarışılabileceğini gösterdi. Bu yıl 17.’si gerçekleşen, Türkiye’nin en geniş katılımlı IT etkinliği SAP FORUM’da hızla değişen koşullarda rekabetçi kala- Düzenlenen 20 paralel oturum, 11 farklı özel yuvarlak masa toplantısı ve sektörel uygulama örneklerinin yer aldığı mikroforum oturumlarına 4 bin ziyaretçi katıldı. Katılımcılara mobilite, bulut bilişim, veri tabanı, analitik ve öngörüye dayalı teknoloji konularında geniş bilgi verildi. Enerji sektörüne yönelik çözümlere de yer verilen forum kapsamında başarılı SAP projeleri ödüllendirildi. alldorf Almanya’da 1972 yılında beş eski IBM çalışanı tarafından kurulan SAP, bugün Avrupa’nın en büyük yazılım şirketi. 120’den fazla ülkede aktif olan SAP, şirket yazılım aplikasyonlarını çeşitli büyüklükte firmalara sunuyor. Şirketin en iyi bilinen ürünlerinden biri de SAP Business Objects yazılımı. 2001 yılından itibaren SAP, Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında yer alan 200’ü aşkın şirkete internet teknolojileri alanında interaktif çözümler sunuyor. Zorlu Elektrik, bünyesindeki “Enerji Ticaret” birimine ait iş süreçlerinin SAP sistemi ile yeniden yapılandırıldığı ilk faz proje çalışmaları ile enerji sektöründe bir ilke imza attı. Zorlu Elektrik, müşteri ilişkileri yönetimi aşamasından (CRM) faturalandırmaya (IS-U) kadar entegre yapısı ile SAP Kalite Ödülleri, Küçük Uygulamalar Kategorisi’nde “Gümüş Ödül”e layık bulundu. Zorlu Elektrik adına ödülü Zorlu Enerji Grubu Organizasyon Geliştirme Yöneticisi Derya Atalay Ulaş ile Zorlu Holding Bilgi Teknolojileri Özel Uygulamalar Sorumlusu Yusuf Ayhan Vurmaz aldılar. Z orlu Enerji’nin İsrail’de % 25 ortaklığı bulunan 840 MW kurulu kapasiteye sahip Dorad Doğal Gaz Santrali’nin 400 KV’lik şalt merkezi iletim şebekesine bağlandı. Santralin, 2014 yılının ilk çeyreğinde tam kapasite ile üretime başlaması planlanıyor. ile buhar türbinlerinin aktif hale getirilmesiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Tüm santralin, kombine çevrim kabul testlerinin ise Aralık 2013’te gerçekleştirilmesi planlanıyor. Santralin 2014 yılının Ocak ayında ticari işletmeye geçerek 840 MW’lık tam kapasite ile üretime başlaması hedefleniyor. Ayrıca santralde bulunan her biri 48 MW kapasiteli ilk altı gaz türbininin devreye alma ve test işlemleri başlatıldı. İşlemler tamamlanınca türbinler ateşlenerek basit çevrim olarak devreye alınacak. Dorad Doğal Gaz Santrali’nin, atık ısı kazanları İsrail’in ilk özel enerji yatırımı olan Dorad Doğal Gaz Santrali’nde üretim için son hazırlıklarını tamamladıklarını ve bölgesel güç olma yolunda hedeflerini destekleyecek fırsatları değerlendirmeye devam edeceklerini ifade eden Sinan Ak şunları söyledi: “Zorlu Enerji olarak, İsrail’de ilk özel enerji santralini kuruyoruz ve enerji pazarının önemli oyuncularından biriyiz. 2014 başında tam kapasiteyle üretime almayı planladığımız Dorad Doğal Gaz Santrali’nin yanı sıra, yine ortağı olduğumuz toplam kurulu güçleri 175 MW olan Ashdod ve Ramat Negev doğal gaz santrallerinin de inşaat çalışmalarına devam ediyoruz. Bu projeler, enerji ihtiyacı her geçen gün artan İsrail için oldukça önemli. Enerji sektöründeki fırsatları değerlendirerek, bölgesel güç olma yolundaki hedefimize adım adım yaklaşıyoruz” dedi. 28 haber Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali açıldı Denizli’nin Sarayköy ilçesinde yapımı tamamlanan 80 MW kurulu kapasiteye sahip Kızıldere 2 Jeotermal Santrali, Eylül ayında düzenlenen görkemli törenle açıldı. Türkiye’nin en büyük jeotermal santralinin açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Y erli ve yenilenebilir kaynakları değerlendirerek büyümeyi hedef edinen Zorlu Enerji Grubu, 80 MW gücü ile Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olan Kızıldere 2 Jeotermal Santrali’ni törenle açtı. Santralin açılış törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Denizli Valisi Abdülkadir Demir, milletvekilleri, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu, Zorlu Ailesi üyeleri, Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Enerji Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu Enerji Grubu yönetici ve çalışanları ile çok sayıda davetli ve vatandaş katıldı. Açılış töreni Kızıldere 2 Jeotermal Santrali’nin tanıtım filmi ile başladı. Tanıtım filminin ardından Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu açılış konuşmasını yaptı. 250 milyon dolarlık yatırım Açılış töreninde bir konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, “60 yıldır ektiğimiz tohumların, ülkemiz için değer yaratan meyvelerini toplamaktan gurur duyuyoruz” dedi. Zorlu Grubu olarak, faaliyet gösterdikleri her alanda öncü olduklarını söyleyen Ahmet Zorlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Fark 29 30 haber 31 Tören sırasında yaptığı konuşmada Kızıldere 2 Jeotermal Santrali’nin 450 trilyon liralık dev bir yatırım olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, enerji tüketimindeki artışın, bir ülkenin refah seviyesindeki yükselişi gösterdiğine işaret etti. Erdoğan, toplam elektrik üretimi içinde özel sektör payının yüzde 66’ya ulaştığını sözlerine ekledi. yarattığımız alanlardan bir tanesi de enerji. Zorlu Enerji Grubu olarak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanarak, katma değer yaratan, istihdamı destekleyen ve her yönüyle katkı sağlayan yatırımlar gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Kızıldere 2 Jeotermal Santrali de bu bakış açımızın bir yansımasıdır. 250 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiğimiz Kızıldere 2 Jeotermal Santrali, 80 MW gücü ile Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali oldu.” Türkiye’ye katkısı yıllık 150 milyon dolar Türkiye’nin elektrik üretimine uygun, potansiyeli en geniş sahalarından biri olan Kızıldere jeotermal sahası üzerindeki çalışmalar hakkında bilgi veren Ahmet Zorlu, “2008 yılında, ADÜAŞ ihalesi ile 30 yıllık işletme hakkını devraldığımız Kızıldere 1 Jeotermal Santrali, ülkemizin ilk jeotermal santralidir. Santralin işletme hakkını devraldıktan sonra, yaptığımız iyileştirme çalışmaları ile 6 MW olan kapasitesini kısa sürede 15 MW’a kadar yükselttik. Bugün açılışını yaptığımız Kızıldere 2 Jeotermal Santrali ile birlikte jeotermal alanında 95 MW ku- rulu güce ulaşacak ve dünyanın en büyük jeotermal sahaları arasına gireceğiz” dedi. 3’üncü ve 4’üncü faz çalışmaları başladı Zorlu Enerji Grubu olarak, Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji kapasitesini artırmak ve cari açığının azaltılmasına katkıda bulunmak hedefiyle yatırımlarına devam edeceklerini söyleyen Ahmet Zorlu şunları söyledi: “Grubumuz, Kızıldere jeotermal sahasında, 3. ve 4. faz yatırım çalışmalarına da başladı. Bu doğrultuda, 100 MW kapasitede faaliyet göstermesi planlanan üçüncü faz için lisans başvurusunu da yaptık. Üçüncü fazı da hayata geçirdiğimizde Türkiye’nin cari açığının kapanmasına yıllık 150 milyon dolar ile önemli oranda bir katkıda bulunacağız.” Ahmet Zorlu, tüm bu çalışmalar neticesinde, Türkiye’nin 2023’te ulaşmak istediği 600 MW’lık jeotermal enerji hedefinin yüzde 70’ini, 2020 yılına kadar Zorlu Enerji Grubu’nun tek başına gerçekleştireceğini söyledi. Açılışta konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Zorlu Grubu tarafından tamamlanan projenin yaklaşık 450 trilyon liralık dev bir yatırım olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, enerji tüketimindeki artışın, bir ülkenin refah seviyesindeki yükselişi gösterdiğine işaret ederek, şöyle konuştu: “11 yıl önce 31 bin 845 MW olan kurulu enerji gücümüz yaklaşık iki kat artmak suretiyle 61 bin 151 MW’a ulaştı. Santral sayımız 300’den 861’e çıktı. Bugün ülkemiz 1 milyon kilometrelik elektrik iletim ve dağıtım hattıyla Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin arasına girmiştir. 2002’de elektrik üretiminin yüzde 60’ını kamu sektörü gerçekleştiriyordu. Biz özel sektörümüzü destekledik, özelleştirmelerimizi yaptık, bir yandan kamuyu yükten arındırırken, kurtarırken bir yandan da sektörün daha sağlıklı işlemesini sağladık” dedi. Erdoğan, toplam elektrik üretimi içinde özel sektör payının yüzde 66’ya ulaştığını sözlerine ekledi. Açılış töreninde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da Türkiye’nin kalkınmasına verdikleri katkıdan dolayı Zorlu Grubu’na teşekkür ederek “Türkiye’de son 11 yıldan bu yana refah düzeyi arttı ve daha hızlı bir büyüme kaydettik. Son 1,5 yılda tüm zamanların en çok yatırımı gerçekleşti. Jeotermal sahalarının ruhsatlarından 1 milyar liralık gelir elde ettik. Bu paranın yaklaşık 450 milyon lirasını valilik emrine vererek bu bölgenin gelişimine ayırıyoruz. Buradan elde edilen buharın bir kısmı Sarayköy’ün ısınması için kullanılacak” dedi. Dünden bugüne Kızıldere Projesi Türkiye’de jeotermal enerji arama çalışmaları 1960’larda başladı. 1974 yılında, Türkiye’nin ilk jeotermal elektrik santrali olan Kızıldere Jeotermal Elektrik Santrali, 500 kW’lık pilot sistem olarak çalışmaya başladı. Santral, 1984 yılında net 15 MW kapasiteye sahip bir enerji santrali olarak literatürdeki yerini aldı. Türkiye 1974 yılından günümüze, jeotermal enerji kapasitesi ve doğrudan kullanımda dünyada 5’inci sıraya yükseldi. Jeotermalin geleceğini öngören, enerji alanında isabetli yatırımlarda bulunan Zorlu Enerji Grubu, bu alandaki yatırımlarına 2008 yılında ADÜAŞ ihalelerine katılarak başladı. Denizli’deki Kızıldere 1 Jeotermal Santrali’nin 30 yıllık işletme hakkını devralan grup, işe, Kızıldere 1’in 6 MW’a kadar düşen kapasitesini, maksimum kapasitesi olan 15 MW’a yükseltmekle başladı. Sonrasında, çevreyi koruyan ve kaynağın sürdürülebilirliğini sağlayan reenjeksiyon sistemini kurdu. Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali Zorlu Enerji Grubu’na ait Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olan 80 MW gücündeki Kızıldere 2 ise, elektrik üretimine uygun ilk keşfedilmiş ve potansiyeli en geniş saha olan Kızıldere jeotermal sahasında yer alıyor. Kızıldere 2 Jeotermal Santrali için ilk adım, 2011 yılının Haziran ayında atıldı. 12 ay süren fizibilite çalışmaları, 26 ay süren ve 2800 metre derinliğe ulaşan 20 adet kuyu sondajı, 600 kişilik bir ekibin, 20 ay süren geceli gündüzlü çalışması, en ileri teknoloji ürünü sistem ve donanım ile Zorlu Enerji Grubu’nun 20 yıllık bilgi ve birikimi neticesinde Türkiye’nin jeotermal alanındaki en büyük yatırımı ortaya çıktı. Denizli’nin Sarayköy mev- kiinde 80 MW üretim kapasitesiyle, verimli, gerçek anlamda çevreci ve sürdürülebilir bir enerji santrali olan Kızıldere 2 Jeotermal Santrali, en yeni teknolojilere olduğu kadar çevreye ve bölgedeki sosyal yapıya da yatırım yapan bir işletme... Elektrik üretiminin yanı sıra, çevredeki endüstriyel gaz tesislerine karbondioksit, termal otellere, konutlara ve seralara bedelsiz jeotermal su sağlayan, istihdamı artıran, bölge yaşamına katkı sağlayan çok yönlü entegre bir tesis... Santral faaliyete geçtiğinde, yıllık 600 milyon kW elektrik kapasitesine sahip olacak. Tamamlandığında 95 MW gücüne sahip dünyanın sayılı büyük jeotermal santralleri arasına girecek Kızıldere projesi kapsamında, 2500 konut ısıtması ve 500 dönüm sera ısıtması gerçekleştirilecek. Zorlu Enerji Grubu’na ait Kızıldere Jeotermal Sahasında III. ve IV. faz yatırım çalışmalarına başlandı. Jeolojik, jeofizik ve jeokimyasal arama/değerlendirme çalışmaları devam ediyor. 100 MW kapasitede faaliyet göstermesi planlanan üçüncü faz için lisans başvurusu yapıldı. 32 söyleşi 33 Tiyatro ekip işi, emek işi 10. yılını geride bırakan Zorlu Çocuk Tiyatrosu tüm enerjisiyle yeni sezona hazırlanıyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ile ulusal ve uluslararası düzeyde dört ödül alan, yurt içinde ve yurt dışında festivallere katılan, basında övgüyle söz edilen seçkin tiyatro ekibi bu kez Kibritçi Kız Müzikali’ni ilk olarak Zorlu Center PSM’de sahneye koyacak. Prof. Dr. Hasan Erkek Z orlu Çocuk Tiyatrosu’nu Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin sahnesinde prova yaparken ziyaret etme şansı yakaladık. Büyük bir heyecan ve coşkuyla provalarına devam eden ekip, yeni katılımların getirdiği taze kan ile verimli çalışmalar yapıyor. Ekibin yönetmeni olan Prof. Dr. Hasan Erkek dahil, oyunun koreografı Prof. Aydın Teker, müzisyeni Yard. Doç. Dr. Nedim Yıldız ve oyuncularla sohbet ettik. Bu yıl sahnelenecek müzikal hakkında detayları konuştuğumuz Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibi, sohbetimizin sonunda bize oyunda çaldıkları enstrümanlarla mini bir konser de verdi. Yazar-yönetmen Prof. Dr. Hasan Erkek’in Zorlu Çocuk Tiyatrosu’yla yolu üç yıl önce kesişiyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin başarısından sonra şimdi de Kibritçi Kız Müzikali’nin sahnelenmesi için çalışıyor. Oyunu hem yazmış, hem de yönetiyor. Ayrıca, müzikali sahneye taşıyacak olan yaratıcı ekibi de oluşturmuş. Hasan Erkek ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Kibritçi Kız’ı sahneye koymaya nasıl karar verdiniz? Masalları çok titizlikle seçiyoruz. Bu yeni proje icin bütün masalları yeniden taradık, yıl içinde toplantılar yaptık, hangisini seçersek uygun olur diyerek seçenekler ürettik, her biri için avantajları, dezavantajları enine boyuna konuştuk. Sonunda Kibritçi Kız Müzikali’ne karar verdik. Çünkü bu masalın, özellikle sokak çocukları için, önemli bir proje olacağını düşündük. Kibritçi Kız da sokaktaki çocuklardan biri. Ama onu hem bugünün çocukları hem de tiyatro için yeni bir karaktere dönüştürdük. Bu masalın sonu aslında okuru üzer. Sizin oyununuzda da çocuklar üzülecek mi? Hayır... Eskiden yetişkinler, çocuklar hep aynı kültürel ürünlerin içinde yetişiyorlardı; masallar hem çocuklar hem yetiş- kinler içindi. Andersen de bu masalı yazmış ama çocuklar için diye belirtmemiş. Onun için çocuklara olduğu gibi dramatize edilmemeli diye düşündük. Bizim kibritçi kızımız müzisyen; sokakta akordeon çalıyor, kibrit satıyor ama bir müzik okulunda da öğrenci aynı zamanda… Bizim müzikalimiz mutsuz bir sonla bitmiyor. Biz umudu aşılıyoruz, duyarlı olmayı göstermeye çalışıyoruz ama tabii yöntemini öğretmiyoruz buna hakkımız da yok, zaten bir tek yöntemi de yok… Duyarlılık, farkındalık kazanmayı öne çıkaran bir oyun olacak. Peki, yaratıcı ekibi oluşturma aşamasından bahseder misiniz, nasıl oluşturdunuz? Yaratıcı ekibi oluştururken de son iki yılda yaptığımız çalışmalardan yararlandık. O çalışmalar içinde yer alan, kalite ve çalışma anlayışı bizimkiyle çakışan yaratıcı ekibin büyük bir bölümüyle yola devam kararı aldık. Sahne ve ışık tasarımcımız değişmedi, yine M. Nurullah Tuncer oldu. Nurullah Bey, alanında ders de veren, bir dönem İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğini yapmış bir kişi. Müzisyenimiz Yard. Doç. Dr. Nedim Yıldız da çok başarılı bir çalışma yapmıştı geçen projede, müzikler konusunda yine ondan yararlandık. Çocuk Tiyatrosu müziği konusunda ülkemizde doktora yapmış tek kişi. Koreografımızı değiştirdik; bu kez Prof. Aydın Teker koreografiyi yapıyor. Aydın Hanım, Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı. Çağdaş dans konusunda uzman bir koreograf. Kostüm tasarımı için Devlet Tiyatroları’nda tasarımcı olarak çalışan Şirin Dağtekin’le anlaştık, çok güzel kostümler hazırlıyor. Bütün yaratıcı ekip gibi, çalışmalarıyla çok sayıda ödül almış bir sanatçı. Doç. Dr. Serap Erdoğan yine pedagog olarak bizimle olacak. Öğr. Grv. Beyhan Büyükyıldız da yine proje danışmanımız. Oyuncular için bir seçme 34 söyleşi 35 Büyük bir heyecan ve coşkuyla provalarına devam eden ekip, yeni oyuncuların katılımının getirdiği taze kan ile verimli çalışmalar yapıyor. Yazar ve ekibin yönetmeni Hasan Erkek dahil, oyunun koreografı Prof. Aydın Teker ve oyuncularla “Kibritçi Kız Müzikali” hakkında sohbet ettik. yaptık. Koreograftan, müzisyenden, yönetmenden oluşan bir jüri oluşturduk. Önce ilan verdik, o ilana 100 dolayında oyuncu başvurdu ki ilanda belirtmiştik; bütün oyuncuların enstrüman çalması, üniversitelere bağlı tiyatro-opera bölümlerinden mezun olması gerekiyordu. Bir ön eleme yaptık ve sayıyı 54’e indirdik. Onların arasından da 22 oyuncu seçtik. Hepsi enstrüman çalıyor, şarkı söylüyor, dans ediyor ve çeşitli roller oynuyor. Ayrıca, ülkemizin en büyük illüzyonisti Sermet Erkin’i ve müzisyen Muzaffer Özdemir’e de ekibimize dahil ettik. Ülkemizin en iyi ekiplerinden birini (belki de en iyisini) oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Prova süreciniz nasıl geçiyor? Eşzamanlı çalışmalar yürütüyoruz. Bir taraftan hareket, dans ağırlıklı bir çalışma yürüyoruz. Çünkü ekibin ısınması, birbirini tanıması, bedenini tanıması, koreografı tanıması gerekiyor. Öte yandan, besteler tamamlandı. Şarkılar çalışılıyor. Bir taraftan da reji çalışmaları sürüyor. Okuma provaları yaptık, ezberler tamamlandı, ayrıntılı çalışmalar yapıyoruz. Sahne ve kostüm tasarımı çoktan tamamlandı. Revizyonlarımızı yaptık. Atölyelere teslim edildi. Oralarda da hararetli bir çalışma devam ediyor. Kibritçi Kız ne zaman sahnede olacak? Bu özel bir proje. Her şeyden önce bir müzikal. Dansları, şarkıları, enstrüman çalması... Her şey vakit alıyor. Oyunculukları ayrıntılı çalışmak gerekiyor. İçinde jonglörlük, illüzyon, resim gibi başka sanatlar da var. Yani süre kadar süreç de önemli. Yoğun bir çalışmayla (her gün sabahtan akşama kadar prova Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız (Müzik Yapımcısı) konusu olduğunda bu duyarlılık ve özen daha da artıyor. Bir çocuğa sanatla dokunma dünyanın en takdir edilmesi gereken uğraşıdır. Onlar bizim vicdanımıza, çabamıza, dikkatimize, duyarlığımıza, sevgimize ve saygımıza muhtaçtır ama biz yetişkinler de onların bizlere güvenine inanmalarına muhtacız. Bu yüzden hepimiz çocuğuz ve onlar da bizler kadar yetişkin. Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibinin en eskilerinden biri; Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun kuruluşundan beri çeşitli projelerde görev aldı. Bir önceki müzikal Çirkin Ördek Yavrusu’nun müzikleri de Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız’a ait… Nedim Hoca’yla çalışmaları devam eden Kibritçi Kız Müzikali üzerine konuştuk. Prof. Aydın Teker Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibine yeni dahil oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı. Yönetmen Hasan Erkek’in teklifi üzerine projeye dahil olan Teker, koreografi oluşturmanın yanı sıra oyuncuların bedenlerini tanımasına yardımcı oluyor. yaparak) hızlı ilerliyoruz. Sanıyorum Kasım başında oyunumuz oynanmaya hazır hale gelecek. Umarım Zorlu Center’in Performans Sanatları Merkezi de o zamana kadar tamamlanır ve yeni müzikalimizi o güzel salonda seyircilerle buluştururuz. Hazırladığınız müziğin çocuk seyircilerde ve onların ebeveynlerinde nasıl bir etki yaratmasını bekliyorsunuz? Eğitimci olmamdan kaynaklanan bir alışkanlıkla, ürettiğim ya da içinde olduğum her çalışmada dinleyene - izleyene yararlanabilecekleri, fark edebilecekleri küçük de olsa yenilikler ve farklılıklar sunmaya özen gösteririm. Bunu da genellikle özendirme yoluyla yaparım. Örneğin bu oyunda çocukların öncelikle güzel şarkılar söyleme ve şarkıları güzel söyleme dürtülerini harekete geçirmeye çabaladım. Sahnede söylenen şarkıları duyunca onları benimsemelerini, sevmelerini ve güzel çalıp söyleyen oyuncular gibi olmaya özenmelerini istiyorum. İki ve üç sesli şarkılar söyletiyorum sahnede, bunları duyup fark etmelerini ve böyle şarkılar dinleyip-söylemenin onlarda estetik olarak yenilik oluşturmasını istiyorum. Müzikleri bestelerken, çıkış noktanız ne oldu? Neleri göz önünde tuttunuz? Öykünün geçtiği yer ve zaman belirleyici oldu. Öykü, Danimarka ve 19. yüzyılda geçiyor. Bu nedenle ezgilerin karakterleri, ölçüleri bu durum göz önünde tutularak belirlendi. İzleyecek çocukların alt sınırının beş yaş olarak belirlenmesinden dolayı müziklerin formları bununla uyumlu olarak gerçekleştirildi. Karakterlerin kimlikleri de müziğe yön verdi. Çocuklar için bir çalışma yapmanın güzel ve meşakkatli yönleri nedir? Zorlu Çocuk Tiyatrosu Projesi hakkındaki görüşleriniz nedir? Tiyatro zor bir sanattır. Zorluğu uygulanamamasından değil özen gösterilmesi gerekliliğinden gelir. Çocuk tiyatrosu söz Zorlu Çocuk Tiyatrosu’na ne zaman dahil oldunuz? Bir gün Hasan Bey beni oyuna davet etti. Seçmelere katıldım; birbirinden farklı özellikleri olan, farklı enstrümanlar çalabilen, sesini çok güzel kullanabilen gençler oradaydı. O arada nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda durmadan kendimi sorguluyordum. En önemli şeyin aslında ortak bir dil oluşturmak olduğunu düşündüm ve onun için de sadece girip koreografi yapamayacağımı ifade ederek, aynı zamanda “beden”i onlara tanıtmaya, bedenleriyle olan ilişkilerinde farkındalık yaratmaya çalıştım. Onun için de çalışmaya başlar başlamaz koreografi düşünmeden ders vermeye başladım. Kibritçi Kız koreografisi için nasıl çalışıyorsunuz? Oyunda çocuğa belli değer yargılarını anlatmaya çalışıyoruz ama onun yanında başka bir şey daha var. Çocukların dünyası çok özgür… Bu çocuk oyununda “onları kalıba sokmadan nasıl özgür bir dünyaya taşıyabiliriz”, bunu fark ettim çünkü bu çok önemli. Sadece belli değer yargılarını vermek için olmamalı çocuk oyunu. Dansların nasıl bir etki yaratacağını düşünüyorsunuz? Bu grubun söylediği şarkıları enstrümanla çalması, çalarken şarkısını söylemesi ve ayrıca hareket etmesi gerekiyor. Bu gruba çok güveniyorum. Çok sistematik çalışıyorlar, zamanı boşa harcamıyorlar, herkes öğrenmek istiyor, ben de öğreniyorum. Oyuncuların kimi Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nda kıdemli kimi ekibe yeni katılmış. Fakat hepsi ortak bir noktada buluşuyor: Çocuklara en iyiyi sunabilmek… Prova çalışmalarında bile bu heyecanı ve bu mutluluğu tüm ekibin yüzünde görmek mümkün. Kadro hayli kalabalık; biz ancak ekipten beş oyuncumuza yer verebiliyoruz ancak hepsiyle çok güzel vakit geçirdiğimizi de not düşelim... Yasemin Ertorun (Kibritçi Kız ve Kukla) Eskişehir Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu (2011). İki yıldır Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile çalışıyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nde “Kıskanç Ördek Yavrusu”nu oynamıştı. Bu projede yer almaktan memnun musunuz? Çok memnunum. Çocukların tepkileri çok doğal, içten oluyor, sahnede olan her şeye olması gerektiği gibi tepki veriyorlar, kendi içlerinden geldiği gibi… Alkışlamak, gülmek zorunda değiller yani yaşadıkları şey direkt çok net bir şekilde oyuncunun gözünün önünde oluyor. Çocuklar için bir şey yapıyor olmanın meşakkatli ve güzel yönleri sizce nedir? Çocuk oyunu hazırlamak büyük oyunundan çok daha zor, çünkü çocukların algısını açmak, estetik anlayışını geliştirmek, onlara bu kavramları anlatmak çok zor… Muzaffer Özdemir (Bremen çalgıcısı) Müzisyen, kendi icat ettiği enstrümanları çalıyor. Dizi müzikleri, oyun müzikleri, tiyatro müzikleri yapıyor. Zorlu Çocuk Tiyatrosu’na nasıl dahil oldunuz? Birkaç yıl önce uluslararası bir tiyatro festivalinde sunum yapmıştım. Hasan Erkek hocamla o festivalde tanıştık. Hasan Hoca ve Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile ilk çalışmamız olacak. Müzikal anlamda çok özel şeyler yaptım, yapıyorum. Yaşadığınız zorluklar ve güzelliklerden bize bahsedebilir misiniz? Yönetmenimiz Hasan Hoca’ya güvenerek teklifi kabul ettim ama içine girdiğimde daha çok mutlu oldum. Diğer arkadaşlarımızın Aydın Hoca’nın inanılmaz katkısı var, Nedim Hoca’nın ciddi katkısı var. Böyle bir çalışmanın parçası olduğum için çok mutluyum o yüzden zorluk yok ama emek var. O emek de olmazsa olmaz, ne kadar çok emek harcarsak o kadar güzel bir iş koyacağız ortaya. Efe Ünal (Sokak müzisyeni) Bilkent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü ve Çukurova Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü mezunu. Çocuk oyunlarına müzikler yapmış, kukla tiyatrosu ile uğraşmış. Bu projede yer almak nasıl bir duygu? Üzerine büyük paralar verip alamayacağım bir eğitim aldım Aydın Hocadan. Anatomi üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bedenimizi aşmak, bedenimizi tanımak… Bu oyunun size kattığı güzellikler ve zorluklar nelerdir? Bu oyundan kendi adıma çok yarar sağlayacağıma eminim. Belki on sene, belki beş sene sonra. O da gerekli değil aslında. Ama o oyundan çıktıktan sonra çocukların gözünde enerjiyi, mutluluğu ve farklı duyguları gördüğüm an benim için çok değerli. Derya Günaydın (Kuklacı) Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu. Bu proje size neler kazandırdı? İlk defa enstrüman çalmak gibi bir kıstası olan bir seçmeye giridim. Oyunculuk çıkışlı olduğumuz için elbette şu ana kadar müzikle iç içeydim ama profesyonel olarak bunun bir kıstas olarak karşıma çıktığı hiç olmamıştı. Dolayısıyla böyle bir seçmeye katılmak sizde olanları, cebinizdekileri biraz daha resmi hale getirmek, yetkin hale getirmek anlamında heyecan vericiydi. Çocuklar için bir şey yapıyor, oyun hazırlıyor olmanın zorlukları ve güzel yönleri neler? Bizim orijinal masalın gerçekleştiği dönemde çocuk diye ayrı bir kategorinin olmayışı, bu hayatta bildiğim bir şey değildi. Dolayısıyla günümüzün çocuklarının izleyecek olması, metnin orijinalinin henüz çocuk diye bir kategorinin var olmadığı dönemde geçiyor oluşu, yani o kadar zihinsel süreçlerinizi sorgulatan, zorlaştıran bir şey ki bu... Onun için yeni bir bakışla çalışıyoruz oyunu. Bugünün çocuklarını gözeterek. Tolga Eskit (Ressam) Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü mezunu. Doktora öğrencisi. Üç yıldır da Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nda çalışıyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nde hem oyuncu, hem sahne amiri olarak görev yaptı. Bu müzikalde de hem oynuyor hem de ekibin koordinatörlüğünü yapıyor. Bu ekipte olmak nasıl bir duygu? Bizim provalarımız klasik anlamdaki provalardan farklı oluyor. Klasik anlamda metin ezberlenir, sahneye çıkılır, yönetmen reji verir ve ona göre oynarsınız ama bizimki öyle olmuyor. Biraz daha laboratuvar çalışması şeklinde geçiyor. Tiyatral keşiflerimiz, sanatsal keşiflerimiz hep devam ediyor. Sabah 10’da başlayıp akşam 7’ye kadar süren bir süreç ve dört saat bedenle ilgili çalışıyoruz, üç saat dramaturji yapıyoruz ya da müzikleri çalışıyoruz. Bunların hepsinin de bir hazırlık süreci var mutlaka. Şan anlamında sesinizle uğraşmanız, beden anlamında ısınmanız gerekiyor. Yani hocalarımız gerçekten çok iyi, hepsi birbirinden değerli. Bu sene ilk defa Aydın Hocamızla çalışıyoruz koreografide, on günlük prova sürecinde, dört yıllık konservatuvar deneyiminden daha fazla bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Müthiş bir müzikal olacak. Heyecanla hazırlanıyoruz... 36 haber 37 Pakistan Rüzgar Santrali açıldı Zorlu Enerji Grubu’na bağlı Zorlu Enerji Pakistan Ltd. tarafından kurulan Pakistan’ın ilk rüzgar santrali, İstanbul’da düzenlenen temsili bir törenle açıldı. Santral, 20 yıl boyunca 350 bin hane halkını aydınlatacak. Z orlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Pakistan’ın, 151 milyon dolar yatırım maliyeti ile Pakistan’ın Jhimpir bölgesinde hayata geçirdiği, 56,4 MW gücündeki rüzgar santrali, Eylül ayında İstanbul’da düzenlenen temsili bir törenle açıldı. Açılış törenine; Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Pakistan Su ve Enerji Bakanı Khawaja Muhammad Asif, Pakistan Finans Bakanı Mohammad Ishaq Dar, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Enerji Yönetim Kurulu Üyeleri Selen Zorlu Melik ve Olgun Zorlu, Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak ile Zorlu Enerji Yatırımlar ve Proje Finansmandan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir katıldı. tohumların meyvelerini topladıklarını söyleyen Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: “60. yılımızda, Pakistan’ın uluslararası yatırımla hayata geçirilen ilk rüzgar santralinde Zorlu imzasının yer almasından gurur duyuyoruz. Bu yatırımımızla, nüfusu 170 milyonu aşan Pakistan’ın enerji üretimine de katkıda bulunuyoruz. Ortaklaşa yürüttüğümüz ticari ilişkilerle, iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşlik bağlarının daha da güçleneceğine inanıyoruz.” Ödüllü rüzgar santrali Zorlu Enerji Pakistan şirketinin imzasını taşıyan Pakistan’ın ilk rüzgar santrali, yılda 159 milyon kWh elektrik üretecek. Gharo -Keti-Bandar-Hyderabad rüzgar koridorunda yer alan santral, Pakistan’ın kendi kaynağıyla üretilen yenilenebilir enerji gücünün artışında ve petrolde dışa bağımlılığının azaltılmasında önemli bir rol oynayacak. Törende konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, “Zorlu Grubu olarak kararlılıkla yürüttüğümüz yatırımlarımızın sonuçlarını almaya başladık. Pakistan’ın uluslararası yatırımla hayata geçen ilk rüzgar santralinde imzamızın yer almasından son derece gururluyuz. Enerji alanında büyüme potansiyeli olan Pakistan’la yürüttüğümüz ilişkilerimizi, önümüzdeki dönemlerde de sürdüreceğiz” dedi. 60 yıllık çalışmalarımızın meyvelerini topluyoruz Zorlu Grubu olarak, 60 yıldır, azimle, kararlılıkla ekilen Ahmet Zorlu ve Pakistan Başbakanı Navaz Şerif Zorlu Enerji, Pakistan Rüzgar Santrali’nin üretim kapasitesini 300 MW’a kadar yükseltme opsiyonuna sahip. 20 yıl boyunca 350 bin hanenin aydınlanmasını sağlayacak santral, Project Finance dergisi tarafından 2011 yılında, “Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansmanı Ödülü”ne layık görüldü. 38 haber 39 Pakistan Rüzgar Santrali’nin ilk fazı kapsamında 1,2 MW’lık 5 adet rüzgar türbini ile 2009 yılında Pakistan ulusal enerji ağına elektrik verilmeye başlandı. 2011 yılının son çeyreğinde IFC, Asya Kalkınma Bankası, ECO Ticaret ve Kalkınma Bankası ile Habib Bank Limited’ten temin edilen 111,1 milyon dolarlık krediyle projenin ikinci fazı 50,4 MW olacak şekilde revize edildi. 2006 yılından bugüne Pakistan Rüzgar Santrali Zorlu Enerji Grubu’nun % 100 sahibi olduğu Zorlu Enerji Pakistan Ltd. 2006 yılında Pakistan’da 49,5 MW kurulu güce sahip olacak ülkenin ilk rüzgar santralini kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu (AEDB) ile anlaşma imzaladı. adet rüzgar türbini ile 2009 yılında Pakistan ulusal enerji ağına elektrik verilmeye başlandı. 2011 yılının son çeyreğinde IFC, Asya Kalkınma Bankası, ECO Ticaret ve Kalkınma Bankası ile Habib Bank Limited’ten temin edilen 111,1 milyon dolarlık krediyle projenin ikinci fazı 50,4 MW olacak şekilde revize edildi. masında önemli bir rol oynayacak. Pakistan, enerji sektörü açısından büyüme potansiyeli olan bir ülke. Pakistan’ın enerji arzındaki ciddi açık, Zorlu Enerji Grubu tarafından fark edildi ve hem Zorlu Grubu hem de Pakistan için karlı bir yatırımın adımları atıldı. Çalışmalar kapsamında uzun süreli rüzgar ölçümleri gerçekleştirildi; uygun sahalar belirlendi ve proje geliştirildi. Ayrıca santralle ilgili olarak, Pakistan Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi ile “Enerji Satış ve Uygulama Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşmayla santralin 20 yıllık elektrik satış garantisini sağlamanın yanı sıra mevzuat değişikliği ve rüzgar hızındaki olası değişiklikler gibi üretimi etkileyebilecek risklere karşı Pakistan devletinin teminatı alındı. Projenin ilk fazı kapsamında 1,2 MW’lık 5 Ülkenin güneyinde bulunan, toplam 56,4 MW kurulu güce sahip olacak santralin 6 MW’lık ilk fazı 2009 yılında tamamlanarak üretime alındı. Güvenilirlik testleri de başarı ile tamamlanan Santral, Temmuz ayı itibarıyla üretime alınarak, Pakistan Ulusal İletim ve Dağıtım Şirketi’ne (NTDC) ticari elektrik satışına başladı. Santral tam kapasite ile üretime geçtiğinde yılda 159 milyon kWh elektrik üreterek, ülkenin yenilenebilir enerji kurulu gücünün artışında ve enerjide dışa bağımlılığının azal- Ülkede hala elektriksiz bölgeler mevcut Pakistan’da nüfusun yüzde 40’ına tekabül eden 70 milyon kişinin, yani ağırlıklı olarak kırsal kesimde yaşayan halkın elektrik kullanmadığı tahmin ediliyor. Hidrolik potansiyeli 60 bin, rüzgar potansiyeli 50 bin MW olan ülkede bunun henüz yüzde 1’i bile enerjiye dönüştürülememiş durumda. Elektrik üretiminin yüzde 70’e yakını termal kaynaklardan sağlanıyor. Pakistan’ın kurulu kapasitesinin yüzde 68’i petrol ve türevleri kaynaklı ter- mal enerji tesislerinden oluşuyor. Mevcut doğal petrol rezervi yetersiz olduğu için ithal kaynaklara bağımlı bir ekonomik yapı söz konusu. Madde madde “İlklerin santrali” • Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Pakistan Limited tarafından rüzgar enerjisi alanında Pakistan’da yapılan ilk yabancı yatırım. • Projenin 6 MW’lık ilk fazının devreye alınmasıyla ülkede ilk defa rüzgar enerjisinden elektrik üretimi gerçekleşti. • Toplam yatırım maliyeti 151 milyon dolar olan proje, Türkiye’den bir yatırımcının Pakistan’da yaptığı en büyük yatırımlardan biri. • Proje ile 20 yıl boyunca elde edilmesi planlanan toplam 180- 200 milyon dolar tutarındaki karın Türkiye’ye transferiyle ek döviz girişi sağlanmış olacak. • Pakistan’da yabancı kaynaklarla finanse edilen ilk rüzgar enerjisi projesi. Projenin yüzde 90’ı yurt dışı kaynaklardan finanse edildi. • Proje tamamlandığında elektrik ve temiz su gibi temel ihtiyaçların yetersiz olduğu bölgenin gelişimine büyük katkı sağlayacağı öngörülüyor. • Santralin inşaatı sırasında bölgeden yaklaşık 300 yerli çalışan istihdam edildi ve ek geçim kaynağı yaratıldı. Projenin yirmi yıl sürecek işletme dönemi boyunca çalışacak yaklaşık 30 kişilik işgücünün yerel halk arasından seçilmesi ve bölgenin gelişimine katkı sağlanması hedefleniyor. • Proje kapsamında Zorlu Enerji Pakistan’a tahsis edilen yak- laşık 5 km2’lik alan, bölge halkının tarım ve hayvancılık faaliyetlerine açık durumda bulunuyor. • Pakistan’da en büyük kurulu rüzgar gücüne sahip santralin, sisteme yılda 159 milyon kW elektrik enerjisi vermesi planlanıyor. • Pakistan’ın mevcut kişi başı elektrik tüketimi göz önüne alınarak proje kapsamında yaklaşık 300.000 kişinin elektrik tüketiminin karşılanacağı öngörülüyor. • Proje kapsamında kullanılan Vestas V90 1,8 MW’lık rüzgar türbinleri, bu alanda dünyanın en büyük ekipman üreticisi olan Vestas tarafından Avrupa’da üretildi ve yüksek sıcaklıkta çalışabilecek şekilde dizayn edildi. • Santralin performansı, üretimde olduğu 1 aylık dönem içerisinde yaklaşık olarak; beklenenin yüzde 10 üzerinde seyrediyor. 40 haber 41 Pakistan’ın ilk rüzgar santralinde Zorlu Enerji imzası Zorlu Enerji Yatırımlar (HES ve RES) ve Proje Finansmandan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir ile Temmuz ayında açılışı gerçekleşen Pakistan Rüzgar Santrali hakkında konuştuk. Özdemir, proje aşamasından elektrik üretim noktasına kadar santral hakkında detaylı bilgi paylaştı. Z dığımızı söylemeliyim. Gerek Pakistan hükümeti gerekse yerel yönetimler ve halk büyük ölçüde destek verdiler. orlu Enerji’ye ait Pakistan’da kurulan ülkenin ilk rüzgar santrali olma özelliğiyle gurur kaynağı olan bu önemli yatırım, Pakistan enerji sektörüne yönelik yabancı yatırımcının iştahını artırmak açısından oldukça etkili ve önemli bir proje. Zorlu Enerji Yatırımlar (HES ve RES) ve Proje Finansmandan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir, Pakistan’da ilave yatırımlar yapabileceklerini ve yalnızca Pakistan’da değil farklı pazarlarda uygun yatırım fırsatlarını değerlendirmeye sıcak baktıklarını ifade etti. Neden Pakistan? Pakistan elektrik üretiminde nasıl bir pazar? Pakistan nüfusunun yüzde 30’unun henüz elektrik bağlantısı bulunmadığı tahmin ediliyor. Ayrıca ülkenin coğrafi konumu yatırımcılarda yüksek risk algısı yaratıyor. Pakistan enerji pazarı gelişmekte olan, çok yüksek potansiyele sahip risk iştahı yüksek olan şirketler için bulunmaz bir pazar. Ayrıca Pakistan hükümetinin yatırımcıları ülkeye çekebilmek adına verdiği teşvikler ve garanti mekanizması da risk faktörünü önemli ölçüde düşürdüğünden yatırımcılar için iyi bir alternatif oluşturuyor. Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji, ilkleri gerçekleştirmenin heyecanını yaşıyor. Pakistan’da ilk yabancı enerji yatırımcısı olmasının yanı sıra, ülkenin enerji açığının kapanmasında da önemli rol oynuyor. Ülkede enerji pazarının yolunu açan Zorlu Enerji pek çok yatırımcının da bölgeye ilgisini çekti. Zorlu Enerji’nin ardından aralarında Türkiye’den firmaların da bulunduğu 16 firma Pakistan enerji pazarına girmek üzere yatırım projeleri yürütmeye başladı. Pakistan Rüzgar Santrali ülkede yapılan ilk yabancı yatırım. Pakistan’a teklif sunduğunuzda nasıl karşılandınız? Pakistan’da yaklaşık 180 milyonluk bir nüfus var; sürekli büyüyen dinamik bir ekonomi söz konusu. Fakat son 10 yıllık süreçte ülke enerji kriziyle karşı karşıya kaldı. 2006 senesinde bir aracı vasıtasıyla Pakistan hükümetinin enerji projeleri için yabancı yatırımcıyı beklediği ve teşvik vereceği yönünde bilgi aldıktan sonra harekete geçtik. Ülke hakkında detaylı bir araştırma yaptık. Pakistan ve Türkiye arasındaki tarihsel ve ekonomik bağlar yatırım kararı almamızda önemli rol oynadı. Yatırım kararının verilmesiyle birlikte hızlıca çalışmalarımızı başlattık. Enerji ihtiyacının üst seviyede olduğu ve enerji açığının bulunduğu bir ülke olan Pakistan’da Türkiyeli bir yatırımcı olarak çok iyi karşılan- Pakistan’ın kendi doğal gazı var ama yeterli olmadığı için dışarıdan ithal edilerek karşılanıyor. Su kaynakları var ama kaynakların kullanımı konusunda da bazı sıkıntılar söz konusu. Önümüzdeki dönemde güneş enerjisi alanında önemli yatırımlar yapılacağını düşünüyoruz. Rüzgar kaynağı olduğunu bilinmesine rağmen bu alanda sağlam bir proje ve yatırım yapılmamıştı. Bu konuda üstlendiğimiz sorumluluk bizleri gururlandırıyor diyebilirim. Bölgenin ekonomik açıdan henüz gelişmekte olan ülke sınıfında yer alması Pakistan’ın enerji problemini çözmek adına bizi yüreklendirdi, burada da öncü misyonumuzdan hareketle bir ilk gerçekleştirmek istedik. Yağmur Özdemir Güneş enerjisiyle ilgili projeleriniz var mı? Biz aslında hibrit bir şey tasarlıyoruz. Hem rüzgar hem de güneş enerjisini bir araya getirebileceğimiz bir çalışma yapmak istiyoruz. Çünkü rüzgar enerjisi sahasında sadece tribünleri dikiyorsunuz, çok atıl oluyor, boşta arazi kalıyor. Arazinin gölgeleme hesaplarını düzgün bir biçimde yaparak güneş panelleriyle kaplayıp bir güneş tarlası tasarlamayı hedefliyoruz. de yoksulluk seviyesinin yüksek olması sebebiyle yerel istihdama önemli ölçüde katkıda bulunduk. Projenin inşaatı esnasında yaklaşık 200, işletme süresince de 30 kişilik bir istihdam bölge halkından sağlandı. Pakistan rüzgar enerjisi açısından nasıl bir potansiyele sahip? Pakistan dünya üzerinde belirlenmiş olan en iyi rüzgar koridorları arasında ikinci sırada yer alıyor. Arap Denizi’nden başlayıp Hindistan’da bitiyor. Bu rüzgar koridorunun Hindistan tarafında yaklaşık 10 bin MW kurulu güç var fakat Pakistan’da hiç kurulu güç yok. Rüzgar olduğunu biliyorlardı ama bunu hiç kullanamamışlardı, Hindistan’ın yaklaşık 10 bin MW‘lık kurulu gücü olduğunu da biliyorlardı o yüzden burada bu işin geliştirilmesi için çok çaba harcadılar. Onlarla beraber biz de çok çaba harcadık. İç ölçüm direkleri yoktu. Zorlu Enerji olarak Pakistan’da dünya standartlarındaki ilk ölçüm direğini diktik. Projemizin de yer aldığı Gharo - Kheti Bandar – Hyderabad rüzgar koridoru yılın 12 ayı rüzgar alan bölgenin en verimli bölgelerinden biri. Yapılan çalışmalar bu bölgede 60.000 MW rüzgar potansiyelinin bulunduğunu gösteriyor. Zorlu Enerji’nin öncü rolüyle yatırımların önünü açtığı bu bölgede toplam 800 MW kapasitede 16 projenin daha yapılması planlanıyor. Pakistan Rüzgar Santrali’nin yapımına ne zaman başladınız? Ne kadar zamanda tamamladınız? Projenin ilk fazı olan 6 MW, 2008 yılı sonunda tamamlandı. 2009 yılında Pakistan tarihinde ilk defa ulusal şebekeye rüzgar enerjisinden üretilen elektrik iletilmeye başlandı. Projenin ikinci fazı olan 50,4 MW içinse inşaat çalışmalarına 2012’nin ilk çeyreğinde başladık. Pakistan hükümetine taahhütlü projemizi 18 aydan daha kısa bir sürede tamamlayarak Temmuz 2013’te ticari elektrik üretimine başladık. Pakistan Rüzgar Santrali Projesi bizim için zor ama önemli bir proje oldu. Projenin ortaya çıkışından bir yıl sonra çalışmaya başladık. En önemli kısım olan finansman çalışmalarını başlatmamızın hemen ardından 2008 yılının ortalarında da ilk 6 megavatımızı tamamladık. Dünya’da ciddi bir ekonomik krizin patlak vermesiyle birlikte finans kuruluşları desteklerini geri çekti. Bankalar risk almak istemeyince ilk 6 MW’lık çalışmanın ardından durma kararı aldık. Yaklaşık bir yıl kadar bekledikten sonra 2011 yılında tekrar bankalarla görüşerek finansman desteği konusunda ikna ettik. 2011 yılının ilk çeyreğinde ikinci faz dediğimiz, 50 MW için inşaat çalışmalarını başlattık. Bu yıl Temmuz ayı itibarıyla 56,4 MW kurulu güç ile Pakistan’da elektrik üretmeye ve elektrik satmaya başlamış durumdayız. Bu santralin toplam maliyeti nedir? 2006 yılından bu yana devam eden bir proje, o yüzden de kısmi olarak bazı maliyetleri gereğinden fazla artmış olabilir. Yaklaşık 150 milyon dolar civarında maliyeti olduğunu söyleyebilirim. Yılda ne kadar elektrik enerjisi sağlaması planlanıyor? Yaklaşık 159 milyon KWh elektrik üretilmesi planlanıyor. Santralimize önemli yayın kuruluşlarından Project Finance dergisi tarafından 2011 yılında “Ortadoğu’nun En İyi Yenilenebilir Enerji Finansmanı” ödülü verildi. Santrali kaç yıl işletme hakkına sahipsiniz? Pakistan Piyasa Düzenleme Kurumu (NEPRA) tarafından verilen lisansımız 20 yıl için geçerli. Sonrasında lisansımızı uzatabiliyoruz. Yenileme ve revizyon çalışmaları ile o günkü şartlar kapsamında devam etme kararı alabiliriz. Projenin Zorlu Enerji’ye getirisi nedir? Proje yılda yaklaşık 25 milyon USD geliri ve yüksek yatırım geri dönüş oranıyla şirketimiz için oldukça önemli. Pakistan hükümeti bu projenin yüzde 17’lik kısmını sermayenize getiri olarak vereceğini söylüyor. Şu anda mevcut hükümetimizin rüzgar enerjisine vermiş olduğu teşvik satın alma garantisi olarak 7.5 dolar cent, Pakistan’da bizim tarifemiz yaklaşık 20 yıllık ortalamaya baktığımız zaman 13.4 dolar cent civarında olacak gibi gözüküyor. İlk 10 yıl daha yüksek; yaklaşık 16-17 dolar cent seviyelerinde. İkinci on yıllık dönemde ise biraz daha düşüyor ve ortalama 13.5 dolar cent civarında bir rakama denk düşüyor. Pakistan’a sağlayacağı yarar nedir? Pakistan doğal kaynak bakımından çok şanslı bir ülke değil. Elektrik üretebilmek için fuel-oil’e ihtiyacı var. Dışarıdan aldığı fuel oil ile elektrik üretmeye çalışıyor. Birbirine bağımlı bu zincir yüksek maliyet bedellerine sebep oluyor. Pakistan’a götürmüş olduğumuz rüzgar enerjisinin, ilk yatırım maliyeti dışında ek bir maliyeti yok. İlk yatırım maliyetinin amortismanı çıktıktan sonra çok daha makul bir fiyata enerji üretmiş oluyor ve ülkenin dışa bağımlılığını da azaltıyorsunuz. Projenin üreteceği elektrik ile yaklaşık 300 bin kişinin elektrik ihtiyacı karşılanabilecek. Ayrıca yatırımımızın bulunduğu bölge- Bu ödülü almanızda hangi unsurlar etkili oldu? Yatırımımız Pakistan’da yabancı finansman ve yerli finansman ile yapılan ilk proje finansmanıdır. Ayrıca, projede uygulanan özgün garanti yapısı ile de eşsiz bir proje finansmanı uygulaması örneğidir. Ülkenin ilk yabancı kaynaklı rüzgar santrali olması ve öncü bir rol üstlenmesi de bu ödüle layık görülmesinde büyük rol oynamıştır. Ülkemizde dahi yapamadığınız bir finansman yapısını Pakistan’da kurguladık. Pakistan’ın enerji konusuyla ilgili regülasyonlarını birlikte yaptık. Arada 2008 krizine yakalandık ve yeni bankalarla anlaştık. Zor ama örnek bir finansman yapısı oluşturduk. Bu ödül tüm bu çabalarımızın karşılığında verildi. Pakistan dışında hangi pazarlarda yatırım yapmayı düşünüyorsunuz? Pakistan’da o kadar iyi karşılandık ki bir ortakla çalışma gereksinimimiz olmadı ve projenin yüzde 100 oranında hissedarı olarak tüm yatırım sürecini kendi ekiplerimizle en iyi şekilde yürütmeye çalıştık. Zorlu Enerji global bir şirket. Sadece Pakistan değil Rusya ve İsrail gibi farklı ülkelerde de yatırımları var. Zorlu Enerji Yatırımlar Departmanı olarak Afrika, Asya ve Avrupa pazarlarındaki gelişmeleri yakından izliyor ve fırsatları değerlendirmeye çalışıyoruz. Sizden sonra Pakistan’a yatırım yapanlar oldu mu? Şu anda inşaatı devam eden veya başlamak üzere olan 800 megavatlık bir proje yapıldığını biliyoruz. Bizden sonra yaklaşık 16 tane rüzgar projesinin adımları atıldı. Bu projeler arasında bizim dışımızda Türkiye’den firmalar olması ise mutluluk verici. 2014 için hedefleriniz, planlarınız nedir? Zorlu Enerji olarak Pakistan’da 56,4 MW gücündeki santralimizin kapasitesini 300 MW’a kadar yükseltme opsiyonumuz var. Büyük çabalarla gerçekleştirilen böylesine önemli bir projenin gücünü en azından 100 MW ya da 150 MW kadar yükseltebiliriz diye düşünüyoruz. 44 haber 45 Linens APRCE’e katıldı Valeron, Paris’i büyüledi 16. Asya Pasifik Perakende Konferansı ve Sergisi (APRCE 2013) dünyanın perakende uzmanlarını İstanbul’da buluşturdu. 23-26 Eylül tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılan konferans Linens’in de üyesi olduğu Kategori Mağazacıları Derneği’nin katkısıyla düzenlendi. Valeron, 2013 koleksiyonuyla Paris Maison & Objet Fuarı’ndaydı. Valeron’un yeni desenleri Benicia, Chantel, Davida, Jeneva ve Seraphine, fuarı ziyaret edenlerin beğenisini topladı. Valeron’un yeni koleksiyonunda beyaz, ekru, bej, krem gibi renklerin yanı sıra; vizon, koyu kahve ve siyah ağırlıklı tasarımlar da dikkat çekiyor. B u yıl 16’ncısı düzenlenen, Asya Pasifik Perakende Konferansı ve Sergisi (APRCE 2013) dünyanın perakende uzmanlarını İstanbul’da bir araya getirdi. maları ve yatırımcıları katıldı. Tasarım gücünü ve deneyimini modanın son trendleriyle birleştiren Linens, gelin konseptinde hazırlanan cansız mankeni ile organizasyona destek verdi. Linens’in de üyesi olduğu, Kategori Mağazacıları Derneği’nin katkılarıyla düzenlenen etkinliğe, 17 ülkenin perakende fir- Perdelik kumaşlar ve aksesuar ürünleri ile tasarlanmış cansız manken, organizasyon süresince yoğun ilgi gördü. Korteks ürünleri Textillegprom’da Kumaş, ev tekstili, moda, hazır giyim firmaları 40. kez Textillegprom’da bir araya geldi. Korteks, 24-27 Eylül 2013 tarihleri arasında Rusya Federasyonu’nun Moskova şehrinde gerçekleştirilen fuarda yerini aldı. A vrupa ve Ortadoğu’nun en büyük polyester üreticisi Korteks, hem kendini tanıtmak hem de tekstil ve hazır giyim dünyasındaki gelişmeleri takip etmek için fuar katılımlarına hızla devam ediyor. Korteks; 24-27 Eylül 2013 tarihleri arasında dört gün boyunca 40. Textillegprom Tekstil, Kumaş ve Ev Tekstili Fuarı’nda misafirlerini ağırladı. Fuarda katma değerli ürün çalışmalarını sergileyen Korteks, ağırlık verdiği AR-GE ve ÜR-GE çalışmalarıyla, katma değeri yüksek ürün yelpazesini genişletmeyi hedefliyor. Z orlu Tekstil Grubu markalarından Valeron, 2013 Koleksiyonu’nun en son ürünleriyle dünyanın önde gelen ev tekstili fuarlarından Maison & Objet Paris’e katıldı. 6-10 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen fuarda, Valeron, son koleksiyonunun yeni desenleriyle göz doldurdu. 2005 yılından bu yana yenilikçi, şık ve zarif koleksiyonları, üstün kalite anlayışı ile ev tekstili sektöründe uluslararası markalardan biri haline gelmeyi başaran Valeron markası; Maison & Objet Paris Fuarı’na 2013 koleksiyonu ve yeni desenleriyle damgasını vurdu. Şıklık ve zarafetin sembolü Valeron’un, fuarda tanıtılan yeni desenleri ise Benicia, Chantel, Davida, Jeneva ve Seraphine. “Ulaşılabilir lüks”ün adı Valeron Nevresim, pike, yatak örtüsü takımlarından bornoz ve havlu çeşitlerine, perdeden runner, throw, dekoratif ürün ve aksesuar çeşitlerine kadar oldukça zengin ve seçkin bir ürün yelpazesine sahip olan Valeron, yeni koleksiyonunda da “ulaşılabilir lüks” olma özelliğini sürdürüyor. Sadelik ve zarafetin uyumu Valeron’un yeni koleksiyonu sadelik ve uyumu bir arada sunuyor. Valeron, beyaz, ekru, bej, krem gibi renkler ile sade ve zarif bir şıklığın hakim olduğu 2013 koleksiyonunda; vizon, koyu kahve ve siyah ağırlıklı tasarımlara da yer veriyor. Saten ve jakar satenden üretilen nevresim takımları; nakışlı, dantelli, brodeli modellerin yanı sıra baskılı ve renkli modelleriyle de Valeron, kaliteli ve sıra dışı çizgisini ön plana çıkartıyor. Valeron, sezonun trendlerinden aldığı izlenimler ve farklı tasarımcıların özel olarak tasarladığı ürünlerle oluşturulan özel bir koleksiyona sahip. Aynı zamanda Valeron, koleksiyonda yer alan “Premium Collection” ile kendini ayrıcalıklı hissetmek isteyenlere hitap ediyor; en üstün kalite ürünleri yüksek el işçiliği ile sunuyor. İlk olarak Avrupa ev tekstili pazarında adını duyuran Valeron, koleksiyonlarını, başta Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya olmak üzere 50’ye yakın ülkede 200’e ulaşan noktada piyasaya sunuyor. 46 haber 47 Vestel, gençlere yatırım yapıyor Vestel çalışanlarına yönelik 2010 yılında başlanılan Yönetici Yetiştirme Programı’na yeni bir program eklendi; deneyimli mühendislere yönelik Teknoloji Akademisi… Teknoloji Akademisi bu yıl ilk mezunlarını verdi. Vestel Teknoloji Akademisi’nden 32 çalışan mezun oldu. desteğiyle eğitimi çalışanların ayağına getirdiklerini belirterek şunları ifade etti: “Bu yıl ilk mezunlarını veren Vestel Teknoloji Akademisi ile makina, elektrik-elektronik, bilgisayar ve endüstri mühendislerimize Vestel’e özel tasarlanmış yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim görme olanağı tanıyoruz. Önümüzdeki dönemde MBA eğitimine yönelik Vestel İşletme Akademisi’ni de açacağız.” Eğitimler Vestel City’de veriliyor Vestel Teknoloji Akademisi’nde yaklaşık 2,5 yıla yayılan eğitimler, Özyeğin Üniversitesi’nin akademik kadrosu tarafından Vestel’in Manisa’daki üretim üssü Vestel City’de haftada iki gün veriliyor. 2013 yılında 32 mezun veren Vestel Teknoloji Akademisi’nde 107 Vestel çalışanı eğitimlere devam ediyor. Z orlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, Özyeğin Üniversitesi Kurucusu Hüsnü Özyeğin’in katılımıyla düzenlenen törende üçüncü dönemini tamamlayan Vestel Yönetici Yetiştirme Programı’ndan 27, ilk dönemini tamamlayan Vestel Teknoloji Akademisi’nden 32 çalışan mezun oldu. Mezuniyet töreninde konuşan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, “Çalışanlarının eğitimine ve gelişimine yatırım yapmak Vestel için bir önceliktir. AR-GE, tasarım ve girişimcilik alanlarındaki başarımızı, bitmek bilmeyen keşfetme ve öğrenme arzumuza borçluyuz” şeklinde konuştu. ilk yerli akıllı cep telefonu bu çabanın en değerli örneklerindendir.” Zorlu yaptığı konuşmada toplumsal ve ekonomik gelişmelere değindi. Üniversite-sanayi işbirliğinin çok önemli olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti: “Üniversite yıllarında kazanılan bilgiyi sürekli taze tutma, yenileme ve anında uygulamaya koyma fırsatı yakalıyoruz. Bu da gelişen teknolojiyi daha yakından takip etmemize, daha da güzeli bu teknolojiye Vestel olarak yön vermemize imkan tanıyor. Akıllı tahta, çalışmalarına devam ettiğimiz İnsan kaynağına verilen öneme işaret ederek çalışanlarının eğitimine ve gelişimine yatırım yapmanın Vestel için bir öncelik olduğunu belirten Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu sözlerini şöyle tamamladı: “AR-GE, tasarım ve girişimcilik alanlarındaki başarımızı, bitmek bilmeyen keşfetme ve öğrenme arzumuza borçluyuz. Vestel olarak genç yeteneklerin keşfedilmesi ve yetiştirilmesine, deneyimli mühendislere ileri düzeyde gelişim fırsatı tanınmasına büyük önem veriyoruz. Bu nedenle de nitelikli yönetici ve uzman mühendisleri bünyesinde barındıran, yetiştiren genç ve dinamik bir yapıyız.” Vestel İşletme Akademisi de eğitime başlayacak Mezuniyet töreninde Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu’dan sonra söz alan Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan da Vestel’deki insan profilinin kalitesini yükseltme amacıyla ciddi uygulamaları hayata geçirdiklerini anlattı. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, Özyeğin Üniversitesi’nin akademik Vestel geleceğin yöneticilerini yetiştiriyor Vestel Yönetici Yetiştirme Programı 2013 yaz döneminde 27 mezun verdi. Vestel bugüne kadar düzenlediği üç Yönetici Yetiştirme Programı’yla 79 üniversite mezununa yönetici adayı olarak iş imkânı sundu. Pek çok aşamadan geçerek Vestel bünyesine katılan genç yetenekler, işe girdikleri günden itibaren Özyeğin Üniversitesi’nin akademik desteğiyle yürütülen Yönetici Yetiştirme Programı’nda dört aylık teorik eğitim alıyorlar. Yönetici adayı gençler, teorik eğitimlerini takiben tüm Vestel şirketlerini kapsayan bir buçuk aylık bir staj döneminden sonra görevlerine başlıyorlar. Zorlu Grubu’nun Yönetici Yetiştirme Programı ve Teknoloji Akademisi hem yönetici adayı gençlere hem de Zorlu Grubu’na fayda sağlıyor. 48 söyleşi 49 Risk mi, fırsat mı? Kurumsal Risk Yönetim Müdürlüğü, Elektronik Sektöründe Faaliyet Gösteren Firmaların Risk Tarihçesi Raporu’nu bir çeşit araştırma raporu olarak hazırladı. Gençer; söz konusu rapor ile birlikte Vestel’in risklerini, fırsatlarını ve son gelişmeleri bizlerle paylaştı. Murat Gençer K urumsal Risk Yönetim Müdürü Murat Gençer, firma isimlerine değinmeden elektronik sektörünün risklerini, fırsatlarını, yeni gelişmelerle birlikte ortaya çıkan ilave riskleri ve dünyadaki elektronik sektörünün durumunu “Elektronik Sektöründe Faaliyet Gösteren Firmaların Risk Tarihçesi Raporu’nda” değerlendirdi. Söyleşimize Gençer, öncelikle; risk, risk yönetimi ve kurumsal risk yönetimi kavramlarını anlatarak başladı. Temel bir soruyla başlayalım; risk nedir? Risk ileride ortaya çıkması beklenen ama meydana gelip gelmeyeceği kesin olarak bilinmeyen bir olaylar zinciri için kullanılmaktadır. Belirsiz bir yerde, belirsiz bir zamanda, belirsiz bir olasılıkta ve belirsiz bir etkide ortaya çıkması beklenen bir kavram ve öngörülememesi sebebiyle tehlike şeklinde de adlandırılmaktadır. Ancak, bir kurum için tehlike şeklinde nitelendirilen bir olay, bir başka kurum için tehlike arz etmeyebilir. Bu durumda risk kavramı artık göreceli hale gelmektedir. Dolayısıyla, sübjektif bir kavram olması sebebiyle tehlike eşittir risk demek her zaman doğru olmamaktadır. Risk yönetimi nedir? Risk yönetimi öncelikle gelecekle ilgili olan ve tehlikeye işaret edebilecek belirsizliklerin farkında olunmasıdır. Ardından bu tehlikelerin ortaya çıkma olasılığının azaltılması, ortaya çıkması durumunda ise negatif etkilerinin hafifletilmesi sürecinin baştan planlanması ve bizzat yürütülmesidir. Eğer bu süreç tam olarak işletilebilirse risklerin fırsat ile ilişkilendirilmesi aşamasına da geçilmiş olur. “İlk adım risk çerçevesinin hazırlanmasıdır: Bu kısaca, paydaşların kurumun stratejik hedefleri paralelinde hangi konu başlıklarını hangi seviyelerde tehdit olarak algıladığı, nelerin ne ölçüde tolere edilebileceğinin net ve yalın bir şekilde politika ve prosedürlerle tanımlanmasıdır.” Bir örnek vermek gerekirse; yağmurlu bir hava olacağını biliyorsunuz. Buradaki tehlike yağmura maruz kalarak ıslanmanızdır. Yağmurun yağmasını engelleyemiyor olsanız bile, yanınızda şemsiye taşıyarak ıslanma tehlikesinden kendinizi korumuş olursunuz. Yağmurun yağacağına yönelik öngörünüz kuvvetli ise, buna yatırım yaparak yanınızda ikinci şemsiyeyi taşırsınız. Bu durumda da ikinci şemsiyeyi ihtiyacı olana vererek, yağmurun yağmasını kendinize kazanç yaratacak bir fırsat olarak değerlendirebilirsiniz. Kurumsal Risk Yönetimi kavramı nedir? Kurumsal Risk Yönetimi tüm bu sürecin standart bir yapıda işlemesidir. Bu noktada kritik olan ise kurumun risklere ortak bir algı ve bakış açısıyla bir bütün halinde bakması ve aynı strateji ile entegre ve sistematik bir mücadele yönteminin benimsenerek standart bir platformda uygulanmasıdır. Kurum içinde farklı disiplinlerden gelen kişiler, farklı zamanlarda, farklı konuları risk kavramıyla ilişkilendirerek, çeşitli olasılık ve etki algılarıyla ön plana çıkarabilmektedir. Bazen bunların bir kısmı şirket hedefleri ile örtüşmeyebilmekte, kişiler bazı risk konu başlıklarını bilerek veya bilmeyerek göz ardı edebilmekte veya ortaya çıkan nihai tablo ortak bir platformda şeffaf bir şekilde yer almayabilmektedir. İşte bu noktada Kurumsal Risk Yönetimi tüm bu sürecin güvencesini de verecek şekilde uygulanmasından sorumludur. Kurumsal Risk Yönetimi (KRY) sürecini anlatır mısınız? İlk adım risk çerçevesinin hazırlanmasıdır. Bu kısaca, paydaşların kurumun stratejik hedefleri paralelinde hangi konu baş- lıklarını hangi seviyelerde tehdit olarak algıladığı, nelerin ne ölçüde tolere edilebileceğinin net ve yalın bir şekilde politika ve prosedürlerle tanımlanarak kurum geneline yayılmasıdır. Bu şekilde ortak dil ve algı yakalanmaktadır. İkinci adımda; riskler bu bağlamda isimlendirilmekte ve önceliklendirilmektedir. Bu sayede risk piramidi elde edilmektedir. Piramidin zirvesinde şirketin hedeflerini tehdit eden stratejik riskler, eteklerde problemler, ovada ise günlük şikâyetler yer almaktadır. Kurumsal Risk Yönetimi’nin hedefi risk almayan bir şirket yaratmak değil, risklerin kontrollü bir şekilde alınmasını sağlamaktır. Oyun alanları net, şeffaf ve anlaşılır olmalıdır. Bu paralelde sonraki aşamada karşılaşılabilecek risklere yönelik aksiyonlara yer verilmektedir. Bu noktada riskten kaçınmak kadar, etki ve olasılığını azaltmak, riski transfer etmek, kabullenmek hatta riskten faydalanmak gibi çeşitli alternatif stratejiler belirlenmektedir. Dördüncü ve son basamakta ise tüm bu süreçler sürekli ve kesintisiz bir sistematikle izlenmekte ve şeffaf bir şekilde tüm paydaşlarla paylaşılmaktadır. Biz tüm bu aşamalardan geçerek Vestel’in Kurumsal Risk Yönetimi sürecini tamamladık ve gün sonunda kurumun ortak algısına paralel risk envanterini ortaya çıkardık. Söz konusu risk envanteri, Risk Komitesi (RK) aracılığıyla Yönetim Kurulu (YK) ile paylaşıldı. Ayrıca, güncel bilgiler doğrultusunda bu envanter periyodik olarak güncellenmektedir. Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında da bir zorunluluk haline gelen rutin YK raporlamalarına başlandı. Risklere ilişkin ön uyarı veren anahtar risk göstergelerinin hazırlanmasına ise devam edilmektedir. Tüketici elektroniği sektöründe maruz kalınan riskler nelerdir? Sektörün en önemli riski rekabettir. Bunun ortaya çıkmasını sağlayan ana etken rekabetçi fiyatlamadır. Ancak rekabetçi fiyatlamanın önündeki engel ise maliyetlerdir. Bu noktada hemen hemen aynı teknolojik yetkinliklere sahip firmalar içinde ancak maliyetlerini kontrol edebilen firmaların ayakta kaldığı görülmektedir. 10-15 yıl öncesinde sektörde ön planda olan birçok Japon firması artık yerlerini Güney Koreli firmalara bırakmıştır. Fiyat ile ilgili olan diğer bir konu başlığı ise teknolojik ürünlerin fiyat gelişim dinamikleridir. Bilindiği üzere, teknoloji yoğun ürünlerde, diğer birçok ürün grubuna göre fiyatlar göreceli olarak daha az artmaktadır. Bu noktada azalan 50 söyleşi 51 “Risk yönetimi öncelikle olası tehlikeler konusunda farkındalığın sağlanması, ardından bu tehlikelerin ortaya çıkma olasılığının azaltılması, ortaya çıkması durumunda ise negatif etkilerinin hafifletilmesi sürecinin baştan planlanması ve bizzat yürütülmesidir.” kar marjlarına karşılık operasyonel maliyet verimliliği katamayan çeşitli firmalar sektörde ciddi sıkıntılar çekmektedir. Maliyetlerin kontrol altında tutulmasını sağlayan diğer yardımcı faktörler ise ölçek ekonomisi ve teşviklerdir. Tarihte yaşanan olumsuz tecrübeleri dikkate alarak hazırladığımız araştırmamızda elektronik sektöründe öne çıkan diğer risk konu başlıkları ise; teknolojiye uyum, ürün geri çağırma (product recall), teknolojinin ticarete dönüşmesi, firmanın vizyonu, iş sürekliliği ve müşteri memnuniyetidir. • Teknolojiye uyum noktasında öne çıkan hususlar; hızlı teknolojik değişimlere adapte olabilme ve esnek/hızlı aksiyon alabilme yeteneğidir. Teknolojiye uyum sorunu firmaların sadece altyapısından değil, firma yönetimlerinin yanlış kararlarından da kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni, firma yönetimlerinin sektör trendlerini yanlış değerlendirmesi veya kısa vadeli faydalara konsantre olup uzun vadeli zahmetli yatırımları göz ardı etmeleridir. Vestel’in bu konudaki önemli avantajı, hızlı ve esnek bir firma olarak teknolojik gelişmelere sorunsuzca adapte olabilmesidir. Vestel’in göreceli olarak başarılı olduğu bu konularda, pek çok firmanın ise çeşitli başarısızlıklar yaşadığı görülmektedir. Örneğin, sadece üst düzey teknolojiye sahip donanıma önem veren Japon firmalarını, kullanım kolaylığı sağlayan, ürünü ilave yeteneklerle donatan entegre yazılım uygulamaları ve sistemler ile ürünlerini destekleyen Güney Koreli firmalar geride bırakmıştır. • Teknolojiyi yakalama motivasyonu bazen hızlı AR-GE çalışmalarını da gündeme getirmektedir. Bu durum, zaman zaman sektörde ürün kalite problemlerine yol açmaktadır. Dolayısıyla sektördeki firmalar çok defa “ürünlerini geri çağırmak” (product recall) zorunda kalmıştır. Geçmişte bu maliyetler sebebiyle ciddi anlamda finansalları bozulan çeşitli firma örneklerine de raporumuzda yer verilmiştir. • Teknolojiyi ticari bir faaliyete dönüştürememe, firma yönetimlerinin hatalı tercihlerinin yanı sıra teknolojik yatırımlara yanlış zamanda girilmesinden de kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir firma internetin çok yavaş ve broadbandlerin eski olduğu bir dönemde, Web TV ve görüntülü sohbet uygulamaları geliştirmiş, bu nedenle de yaptığı yatırımların hepsi çöpe gitmiştir. • Teknoloji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, faaliyet alanlarını farklı ürünlerde yoğunlaştırabilme esnekliğine sahip olmalıdır. Vestel’de olduğu gibi firmalar kendilerini sadece televizyon ve beyaz eşya sektöründe kısıtlamamalı, bilgisayar, tablet, akıllı tahta ve cep telefonu gibi faaliyet alanlarını da bünyelerine adapte edebilmelidir. Bazı firmalar tek bir alanda iyi olmayı hedeflemiş ve ona konsantre olmuş, ancak diğer alanlardaki fırsatları kaçırmıştır. Bu nedenle, sadece donanım veya sadece yazılım/sistem konusunda uzman olduğu düşüncesiyle geçmişte başka faaliyet konularında çalışmamış firmaların, günümüzde faaliyet alanlarını ve ürün gamlarını çeşitlendirme gayreti içerisinde olduğu görülmektedir. • Bir diğer risk konu başlığı ise iş sürekliliğidir. Doğal afetler, üretimi ve faaliyetlerinizi ciddi anlamda sekteye uğratabilmek- tedir. Bu sizin veya tedarikçilerinizin üretim yaptığı lokasyonlarda olabilir. Bu noktada üretim yeri konsantrasyonu önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla alternatif tedarikçilerin olması önemlidir. Tarihte 2004 yılında gerçekleşen Niigata depremi bir Japon üretici firmayı, 2000 yılında Meksika’da çıkan yangın ise çip tedariği açısından B planı olmayan çeşitli firmaları zor duruma düşürmüştür. Alternatif tedarik planları olan firmalar ise bu durumdan istifade ederek kendilerini avantajlı konuma getirmiştir. • Son olarak bir diğer önemli risk konusu da satış sonrası servis hizmetleridir. Tüketici elektroniği ürünleri, uzun ömürlü ve günlük hayatta yoğun olarak kullanılan ürünlerdir. Dolayısıyla bu sektörde, hem satış esnasında hem de satış sonrasında müşteriyle olan ilişkiler bütünü çok önemlidir. Ürün teşhir edilirken müşteriyle iç içe olunması ve ürünle ilgili olarak interaktif ortamların yaratılması önemlidir. Diğer taraftan satış sonrasında müşteriye yeterli ve kaliteli desteğin verilmesi kaçınılmazdır. Sektörde satış yapılan ortamda yaratıcı fikirlerle ön plana çıkan birçok firmanın diğerlerine göre pozitif farkındalığa sahip olduğu görülmektedir. Elektronik sektöründe faaliyet gösteren firmaların risk tarihçesi çalışmamızda ön plana çıkan diğer riskler ise; sahte ürünler, kalite algısı, globalleşme, hukuki riskler, kur riski ve finansalların manipülasyonudur. • Küresel kriz ortamında tüketicilerin ucuz ürünlere yönelmesinin etkisiyle 1 trilyon dolara ulaşan korsan ürün ticaretinde elektronik sektörü de önemli bir pay almaktadır. Özellikle elektronik sektöründe gündemde olan patent riskinin ise son dönemlerde ortaya çıkan açık buluşçuluk (open innovation) kavramı ile etkisinin zamanla hafifleyeceğine yönelik görüşler bulunmaktadır. • Müşteri tercihlerini okuyamama ve trendleri takip edememe, satılan ürünün kalite algısını düşürerek firmaların başarısızlık sebepleri arasında ön plana çıkmaktadır. • Sadece birinci dünya ülkelerine satacağım motivasyonuyla hareket edip üçüncü dünya ülkelerini ihmal eden firmaların şu anda global pazar payı anlamında sıkıntı çektiği görülmektedir. Bu sektörde alternatif pazarların sürekli kovalanması gerekmektedir. • Globalleşen dünya ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmalarında geri planda kalınması ise firmaların rekabet etme şanslarını düşürmektedir. • Globalleşmenin bir diğer gerekliliği ise firmaların yer aldığı pazarlardaki hukuki uygulamalardan haberdar olmasıdır. Bu durumu göz önünde bulundurmayan bir firmanın yaptığı 1.1 milyar dolarlık alım fırsatı zarara dönüşmüştür. • Günümüzün global dünyasında kur oynaklıklarına karşı korunmasız kalınması nedeniyle firmaların finansalları olumsuz etkilenmekte ve ciddi zararlar yazılabilmektedir. Vestel’i bu risk başlıklarına göre değerlendirebilir misiniz? Vestel’in aslında Avrupa’da bu kadar ihracat yapıyor olmasının altında yatan en büyük etmenlerden bir tanesi maliyetlerini en makul seviyede tutmasıdır. Uzak Doğu’yla bu sayede rekabet etmekteyiz. Bu aslında büyük oranda riskimiz olmaktan çıkmaktadır. Ancak, her an maliyet baskısını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Teknolojiye uyum konusunda Vestel gerçekten hızlı ve atak bir şirkettir. Müşterinin ve pazarın herhangi bir konfigürasyon geliştirmesine ve değişikliğine çok hızlı bir sürede uyum sağlayabilmektedir. Global arenada ortaya çıkan yeni teknolojik gelişmeler ise en kısa zamanda Vestel ürünlerinde de hayata geçirilmektedir. İş sürekliliğine ilişkin olarak, aslında riskli bir konumda bulunmaktayız. Tek bir yerden üretim yapılmasına rağmen, Vestel olarak varlıklarımızın olası kayıplarına karşı sigortalama bilincimiz en üst seviyededir. Tek bir lokasyondan üretim yapmanın Vestel’in riski olmasının yanında, tek lokasyondan üretim yapmanın Vestel’e önemli bir maliyet avantajı sağlaması nedeniyle, aynı zamanda bu bir fırsat da olmaktadır. Tedarikçiyle alakalı iş sürekliliği konusunda da aslında gözümüzü sadece yurt dışına çevirmiş vaziyette değiliz. Türkiye’den tedarikçilere “siz de üretin, sizden de tedarik edelim” diyoruz. Yurt içinden alımı teşvik ederek alternatif tedarikçilerin yaratılmasını sağlıyoruz. Vestel’de servis fonksiyonlarının ayrı bir genel müdürlük çatısı altında toplanması ise satış sonrası servis kalite riskine yönelik olarak ne kadar hassas yaklaşıldığının bir göstergesidir. Peki elektronik sektöründe yeni çıkan riskler var mı? İleride firmaların başını ağrıtabilecek yeni risk konu başlıkları da var. Birincisi; çevre ile ilgili standartların her geçen gün daha yoğun bir şekilde kendini hissettirmesidir. Dolayısıyla ürünlerinizde çevre standartlarına uyum anlamında düzenlemeleri yakinen takip etmeniz gerekmektedir. Regülasyon konusuna ilave olarak hukuki ve idari düzenlemelerle birlikte muhtemelen artık hükümetlerin firmalar üzerindeki kontrolünü daha fazla hissettireceğini söyleyebiliriz. AB pazarının kendine has ürün kalite ve servis standartlarını her geçen gün üst düzeye çıkarması söz konusudur. Vestel’in henüz uyum sağlayamadığı bir ülke standardı yok. Aslında Vestel Uzakdoğu’ya göre bir hamle önde oluyor, çünkü Uzakdoğu’da birçok üretici, bazı batılı ülkelerin standartlarını yerine getirememektedir. Ticaret engelleri ve serbest ticaret anlaşmaları da yoğun olarak gündemde yer almaktadır. Bu aslında yeni olan ve Türkiye’yi de ilgilendiren bir konudur. Uzakdoğu ve Amerika’nın, Avrupa ile yaptığı ikili anlaşmalar onların daha uygun koşullarda ticaret yapma olasılığını artırmakta ve avantajlı hale getirmektedir. Vestel’in fırsatları nedir? Elektronik sektörünün yurt içi ve yurt dışında hala büyüme potansiyeli bulunmaktadır. Teknoloji yoğun bir iş kolu olması nedeniyle geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyecek dinamik bir sektördür. Dolayısıyla yurt dışındaki yeni fırsatları elde etme anlamında bugüne kadar ki deneyimlerimiz bize büyük bir avantaj sağlamaktadır. Avrupa’ya coğrafi olarak yakın olmamız Uzakdoğu ile kıyaslandığı zaman bir maliyet avantajı yaratmaktadır. Tüketici elektroniği, Türkiye’de önemli bir sektör olup, ihracat payı çok yüksektir. Dolayısıyla devletin de önemsediği bir sektördür. Rakam vermek gerekirse, sektörün 2012’de ihracat hacmi 6.8 milyar dolara ulaşmıştır. Sanayi Bakanlığı’nın 2023 yılına yönelik tahminlerine ilişkin hazırladığı raporda; dünya ihracatının 34 trilyon dolara, elektrik-elektronik sektörü ihracatının ise 7 trilyon dolara ulaşacağı öngörülmektedir. Bu rakam, sektör ihracatının toplam ihracata oranının yüzde 21’e çıkacağına işaret etmektedir. Diğer taraftan elektronik sektörünün doğasında bulunan bir fırsat olan ürün çeşitliliğinin artırılabilme potansiyeli Vestel olarak olumlu bir şekilde değerlendirilmektedir. 52 haber 53 “Ulusal Şampiyon” Zorlu Enerji Zorlu Enerji Grubu, 2013 - 2014 Avrupa İş Dünyası Ödülleri (European Business Awards) kapsamında “Ulusal Şampiyon” seçildi. Yarışmada bu yıl 31 ülkeden seçilen 527 Ulusal Şampiyon, jürinin değerlendirmesi için özel bir video hazırlayacak ve büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak. Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı’nın Fair Play gururu Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı Fair Play Ödülü’ne layık bulundu. Ekip, 21-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Haliç İmrahor Parkı’nda düzenlenen Dragon Festivali’nde sergiledikleri centilmence tavır nedeniyle pek çok takımın ve organizasyon komitesinin takdirlerini topladı ve Fair Play Kupası’nın sahibi oldu. B Z orlu Enerji Grubu, sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarıyla iş dünyasının en prestijli ödüllerinden European Business Awards kapsamında “Ulusal Şampiyon” unvanını aldı. Zorlu Enerji Grubu bu unvan ile büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak. u yıl beşincisi gerçekleştirilen Dragon Festivali kapsamında düzenlenen Bot Yarışları’nda Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı Fair Play Ödülü kazandı. Farklı fikirlerin aynı noktada buluştuğu, ekip hedefinin gerçekleştirebilmesi için dayanışmanın ön plana çıktığı bu yarışmada Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı omuz omuza mücadele etti. İki gün süren çekişmeli yarışma sonucunda Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı ilk gün yarışlarında toplam 68 takım içinde 1.14.1’lik derecesiyle 45 takımı geride bırakarak 23. sıraya yerleşti. İkinci gün performansını daha da yukarı taşıyan Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, 1.13.2 gibi iyi bir dereceye rağmen 7 sıra gerileyerek genel sıralamayı 30. olarak bitirmeyi başardı. Sport, Sport Fun, Fun ve Fun Fun adı altında dört seride yapılan finallerde Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, Sport Fun serisini 13’üncülükle tamamlayarak ortalamanın üzerinde bir derece elde etti. Avrupa İş Dünyası Ödülleri, önemli başarılara imza atmış farklı sektörlerden şirketleri; inovasyon, liderlik, sosyal sorumluluk, pazarlama, büyüme stratejisi ve süreç yönetimi gibi kategorilerde değerlendiriyor. Zorlu Enerji Grubu yarışmanın “Çevresel ve Kurumsal Sürdürülebilirlik (Environmental and Corporate Sustainability)” kategorisinde; Türkiye’den “Ulusal Şampiyon” seçilen kırk kuruluştan birisi oldu. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak yaptığı açıklamada, “Zorlu Enerji Grubu olarak, çevreyi ve enerji kaynaklarını gelecek nesillere aktarılacak emanetler olarak görüyor, iş anlayışımızı da toplum çıkarlarını kendi çıkarlarımızın önünde tutma ilkesi üzerine yapılandırıyoruz. Tüm yönetim süreçlerinde; çevrenin korunmasından kalite standartlarına, çalışan sağlığından toplumsal sorunlara kadar pek çok alanda yürüttüğümüz faaliyetlerimizin her aşamasında toplumsal ve kurumsal sorumluluk bilinciyle, sürdürülebilirlik kavramını iş anlayışımıza entegre ederek hareket ediyoruz” dedi. Yarışmada bu yıl 31 ülkeden seçilen 527 Ulusal Şampiyon, jürinin değerlendirmesi için özel bir video hazırlayacak. Jüri değerlendirmesine ek olarak, internet üzerinden de oy kullanılarak en beğenilen Ulusal Şampiyonlar seçilecek. Seçilen şirket, “Ulusal Halk Şampiyonu” olarak “Avrupa Halk Şampiyonluğu” için yarışacak. Halk oylamasının 2013 Kasım ayında yapılması planlanıyor. Sinan Ak Fair Play Ödülü Zorlu Enerji Grubu ekibinin oldu Festivalin en büyük sürprizi ise kupa töreninde yaşandı. Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, sporcularının diğer takımlara verdiği destekle centilmence yarışmaları pek çok takımın ve organizasyon komitesinin takdirlerini toplayarak Fair Play Kupası’na layık görüldü. Fair Play Kupası Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı kaptanına Türkiye Kürek Federasyonu Başkan Yardımcısı tarafından verildi. Tüm festival boyunca Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı’na Zorlu Grubu’nun diğer şirketleri ve aileleri de destek verdiler. Yoğun ve özverili bir hazırlık süreci geçiren ve kötü hava koşullarına rağmen iki gün boyunca mücadele eden Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, aldıkları Fair Play Kupası’nın gururunu Zorlu Plaza’da Enerji Grubu Başkan Yardımcısı Selen Zorlu Melik ve Enerji Grubu Genel Müdürü Sinan Ak ile paylaştılar. 54 çevre 55 Yeşilin sürdürülebilir gücü Hızla yayılan Yeşil Ofis kavramı, karbon emisyonu başta olmak üzere enerji tasarrufu, yenilenebilir kaynaklar ve doğal kaynakların bilinçli kullanımı konularında iş dünyasını bilinçlendiriyor ve her ofisin kendi çevre yönetim sistemini kurmasını amaçlıyor. S on zamanlarda karşımıza sıkça çıkan World Wildlife Yapı Araştırma Kurumu tarafından verilen BREEAM Sertifika- Fund’ın (WWF) dünya çapında yürüttüğü Yeşil Ofis sı bu alanda en saygın belgeler olarak öne çıkıyor. WWF’nin ön koşulu olan bazı uygulamalar • Gün ışığından faydalanmaya çalışmak. Programı, aslında doğal kaynakların değerinin gün- den güne daha da iyi anlaşıldığının en güzel kanıtı. Doğal Tüm çevre dostu ofis projelerini yeni nesil ofis olarak tanım- kaynaklarını hiç bitmeyecekmiş gibi tükettiğimiz bu güzel lamak mümkün. Yeşil Ofis’in özelliklerine baktığımızda, çok gezegene karşı her birimizin birey olarak sorumlulukları var. geniş bir yelpazeye yayılan özellikler ve kavramlarla karşılaşıyoruz. Sürdürülebilir ofis kavramı, kurumsal sürdürülebilir- • Sensörlü aydınlatma kullanarak enerji kullanımını yüzde 30’a kadar düşürmek. • Kağıtları çift taraflı kullanmak. • Geri dönüşümlü veya Chain of Custody Certification (FSC) sertifikalı kağıt kullanmak. Fakat bu sorumlulukları uygulamak ve uygulatmak konusun- lik kriterlerinin tasarıma uyarlanmasıyla başlayan, inşaat ve • Yazıcılarınızın geri dönüşümlü kağıt kullanabilme özelliği olması. da bireylerden çok şirketlere görev düşüyor. Ofis içinde ger- işletme sürecinde devam eden, tüm grupların takım olarak • Gün içinde pencere açıkken klima çalıştırmamak. çekleştirilecek küçük değişikliklerle hem atıklar azaltılabilir çalıştığı, bütünleşik bir “yaşam biçimi”. • Ofisten uzun süreli uzaklaşıldığında bilgisayarı kapatmak • Ofiste plastik, cam ve kağıt olmak üzere üç farklı çöp kutusu hem de ofis maliyetleri düşürülebilir. Küresel ısınmaya karşı önlemler alma gerekliliği, karbon ayak izinin düşürülmesinin Sürdürülebilir ofis kavramı, yalnızca yapıların çevresel per- bir zorunluluk haline gelmesi gibi gezegenimizin ve insanın formanslarını artırmakla kalmıyor; kullanıcılarına verimli, gelecekteki varoluşunu garantilemeye çalışan önlemler, ku- mutlu çalışabilecekleri bir ofis ortamı da sunuyor. Sürdü- rumsal sürdürülebilirlik politikalarıyla da birleşince yepyeni rülebilir bir ofis, bir miktar maliyet artışıyla inşa edilse de bir kavram doğdu: Yeşil Ofis... çevresel performansın artırılmasıyla çok kısa bir dönemde Yeşil Ofis, günümüz ofis çalışanlarının tercihlerini “çevre dostu” olmaktan yana kullanıp daha fazla tasarruf yapmalarını hedefliyor. Çalışanların ofis içinde bireysel olarak katkıda bulundukları sürdürülebilir bir çevrecilik hedefleniyor. Yeşil Ofis kavramı, sürdürülebilir arsa seçimi, doğal ışıktan maksimum faydalanma, verimli iklimlendirme, artırılmış iç ortam kalitesi, çevre dostu malzeme kullanımına özen gösterme gibi pek çok multi-disipliner etkinliği içine alıyor. Bu sebeple de “Yeşil Ofisler” hem yerel hem de çokuluslu şirketlerin çevreye duyarlılıklarının somut olarak gösterilmesi ve şirket saygınlığının pekiştirilmesinde hatırı sayılır rol oynayan önemli bir alan haline geldi. Yeşil ödül Yeşil ofisler, dünya çapında saygınlığı ispatlanmış yeşil bina değerlendirme sistemleri ile sertifikalandırılıyor. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından 1998’den beri verilen LEED (Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik) Sertifikası ve İngiliz bulundurmak. işletme giderlerinin azalması, yapının yararlı ömrünün uzaması, enerji verimliliğinin artması, karbon emisyonlarının azaltılması ve kullanıcıların sağlık, konfor ve üretkenliğinin artmasıyla sonuçlanıyor. 56 söyleşi 57 Gazın gazla rekabet devri Zorlu Enerji Doğal Gaz Grubu Genel Müdürü Fuat Celepci yürürlüğe giren tarife sistemi ile dağıtım firmalarının sistem hakkındaki düşüncelerini ve yatırımcıların durumu hakkındaki görüşlerini paylaştı. G Fuat Celepci AZDAŞ, Türkiye genelinde dağıtım şirketleri arasında yatırım yükümlülüğünü gerçekleştiren nadir gaz dağıtım şirketlerinden biri. Zorlu Enerji Doğal Gaz Grubu Genel Müdürü Fuat Celepci başarılarında Kurumsal İletişim birimleriyle yürüttükleri çalışmaların ve bu birimin desteğinin önemli olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin yeni tanıştığı doğal gaz ticaretinde doların dengesizliğine karşı yatırımlarına devam etmelerini, istikrarlı yönetim politikasına borçlu olduklarını söylüyor. Celepci, Zorlu Enerji Grubu yönetiminin bu yaklaşımının kendilerine de cesaret verdiğini dile getiriyor. çekimi gerçekleştirdik. Bunun karşılığında da Trakya’da 185 bin, Gaziantep’te 150 bin aboneye ulaştık. Toplamda yaklaşık 335 bin abonemiz mevcut. Bölge potansiyelinin hangi noktada olduğuna bakacak olursak; fizibilite çalışmalarında Trakya’da 380 bin, Gaziantep’te de 420 bin abone görülüyor. Trakya’da 185 bin abonemiz olduğuna göre ilk sekiz sene içerisinde mevcut abonenin yüzde 58’ine gaz arzında bulunabilecek noktaya geldik. Gaziantep’te bu oran yüzde 36. Bu demektir ki her iki bölgemizde de potansiyel olarak bizi bekleyen birçok tüketicimiz ve yapacak çok işimiz var. GAZDAŞ, Gaziantep ve Trakya’daki bölgelerde önemli hizmetler gerçekleştiriyor. Bugüne kadar yaptığınız yatırımlar ve çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz? İlk beş yıllık yatırım planlamamızın yüzde 98’ini tamamlamış durumdayız. Türkiye geneline baktığımızda dağıtım şirketleri içerisinde yatırım yükümlülüğünü gerçekleştiren ilk iki şirketten biriyiz. Bu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından da bilgi olarak teyit edilen bir husus. 300 milyon dolarlık yatırımın nereye harcandığına bakarsak; bugüne kadar Trakya’da 270 km ve Gaziantep’te ise 185 km çelik hat ile Trakya’da 2400 km, Gaziantep’te 2000 km polietilen hat Abone sayısını artırmak için nasıl bir strateji uyguluyorsunuz? 2013 yılında EPDK nezdinde yükümlülüğümüzü yerine getirmek adına yapılacak çalışmalarda abone profilimizi düşük tuttuk. Daha önceki dönemlerde gazın tanıtılması, abone teşviki çalışmaları gerçekleştirildi. Gerek bölgelerde gerekse İstanbul’da görev yapan arkadaşlarımızla ve elbette başta Kurumsal İletişim olmak üzere farklı departmanlarla yarattığımız sinerji sayesinde başarı kaçınılmaz oluyor. Dağıtım işi yaptığımız için vatandaşla yüz yüze ve iç içeyiz, dolayısıyla onların doğal gaz konusunda yaşadıkları her türlü sıkıntı aslında bizim sıkıntımız. GAZDAŞ olarak faaliyette bulunduğunuz alanlarda altyapı çalışmalarını tamamladınız, şu anda artık doğal gazı yaygınlaştırma çalışmalarına ağırlık vermeye başladınız. 2014 için hedefleriniz, planlarınız nelerdir? İlk sekiz senelik yatırımımız kapsamında şu anda altyapı yatırımlarını yüzde 98 oranında tamamlamış bulunuyoruz. Geri kalan az sayıdaki altyapı montajlarını ise 2014 yılı içinde tamamlamak niyetindeyiz. 2014 yılında dağıtım bölgeleri içinde doğal gaz altyapısının götürülmediği hiçbir nokta kalmaması hedeflerimiz arasında yer alıyor. Her iki bölgemize baktığımızda bir tarafta yüzde 58 bir tarafta yüzde 36 abone potansiyeline ulaşmış bulunuyoruz. Ana altyapı arterlerini tamamladık ama servis hatları olarak Kurumsal İletişim departmanımızdan alacağımız destek ve yapacağımız tanıtım kampanyalarıyla abone sayımızı artırmayı hedefliyoruz. 2014 yılında çok yoğun bir tanıtım programına girmemiz ve bundan sonra çok hızlı bir şekilde abone dönüşlerini almamız gerekiyor. 2014 yılından itibaren bundan sonraki dönemimiz her yıl daha fazla abone, servis hattı, daha fazla kutu montajı yaparak abone sayımızı artırmak olacak. 2006 yılından bu yana 5 yıl boyunca tamamen abonelik ücreti almaksızın, sekiz yıl boyunca da doğal gazdan ek hizmet bedeli almaksızın doğal gazı dağıttınız. 2014 yılından itibaren tarife sistemine geçilecek. Bu sistem hakkında bilgi verebilir misiniz? Tarife konusu bütün dağıtım şirketlerinin kanayan yarası diyebilirim. İlk kez 2002 yılında doğal gaz piyasası yasası yürürlüğe girdikten sonra hedef doğal gazın Türkiye genelinde asıl tüketim noktası olarak konutlara iletilmesiydi. Bu çerçevede Enerji Piyasası Üst Kurulu hızlı bir şekilde dağıtım bölgelerini tespit ederek ilgili lisansları verip bu bölgelerde dağıtım hizmeti yapacak şirketlerin belirlenmesine yönelik ihaleleri gerçekleştirdi. Bugün ülkemizde 66 farklı dağıtım bölgesinde dağıtım çalışmaları çeşitli tüzel kişiliklerle yürütülüyor. İlk sekiz yıl içinde ilave bir bedel talep etmeksizin ihale döneminde vermiş oldukları tekliflerine sadık kalarak bu işi yürüteceklerini taahhüt ediyorlar. Bu uygulamadan yola çıkarak bizim de hem Trakya’da hem de Gaziantep’te vermiş olduğumuz tarifemiz sıfır bedel. Bağlantı bedellerimiz; Trakya’da sıfır, Gaziantep’te çok cüzi bir miktar. Fakat bu sekiz senelik süreçte sıkıntılı olan konu tarife metodolojisinin belirsizliğiydi. Dağıtım sektörüne giren ve yatırım yapmaya niyetlenenler ihale döneminde aslında tarife metodolojisinin ne olduğunu veya ne olacağının detaylarını bilmeden bu işe girdiler. Tarife metodolojisi olmadan teklifler alındı, belli beklentilerle yatırımcılar bu işe girdiler ancak sekiz senelik çalışma sonucunda ortaya çıkan sonuç şu anda hiçbir yatırımcıyı tatmin etmiyor. Şu anda tarifesini alan şirketlerin çoğu EPDK ile bu konuyu hukuka taşıdı. Tarife metodolojisi veya bu tarife metodolojisi çerçevesinde tarife alan şirketlerin hiçbiri tarifeden memnun değil. Biz yapmış olduğumuz yatırım üzerinden bir gelir elde ediyoruz. Çok basit bir mantıkla şöyle söyleyeyim; siz yatırımcı olarak paranızı bankaya götürdüğünüzde oradan bir getiri elde edersiniz, burada da paranızı yatırdığınız yatırım için bu tarife metodolojisi içerisinde size bir getiri veriliyor. Tıpkı sabit faiz oranı gibi diyebiliriz. Onun dışında yapmış olduğunuz yatırımın amortismanı 22 senede sağlanıyor. O yıl yapmış olduğunuz işletme gideriniz tarifeniz içerisine konulup size geri ödeniyor. Orada asıl sıkıntı, yapılan yatırım üzerinden elde edilen getirinin bu işe girerken düşünüldüğü şekilde gerçekleşmemesi, getiri oranının tarafları tatmin etmemesi ve amortisman süresinin çok uzun olması. Bütün bunlar yapının içerisinde yatırımcıda bir moral bozukluğuna sebebiyet veriyor. 58 söyleşi 59 “Bizim ekonomimizin kırılgan bir yapısı var. Doğal gaz ithal bir malzeme ve dolarla satın alınıyor. Türkiye içerisinde TL ile satmak zorundasınız. Dolarla alıp TL ile satarken ekonominin kırılgan yapısı içerisinde hakikaten büyük bir risk taşıyoruz.” Peki doğal gazın yaygınlaştırılması konusunda atılan adımların en önemlilerinden biri de 10 binin üzerindeki ilçelere doğal gazın ulaştırılmasıyla ilgili yapılan yasal düzenlemeler. Bu düzenlemelerin yatırımcılar açısından etkileri nelerdir? Önümüzdeki dönemde GAZDAŞ’ı yeni yatırımlarda görecek miyiz? Dağıtım bölgelerinin dışında kalan yerlere doğal gazın götürülmesi, oradaki vatandaşların da doğal gazdan faydalanabilmesi için Bakanlar Kurulu böyle bir karar aldı. Bu kararda en büyük sorumluluk tabii iletim hatları ve doğal gazı o yerleşim biriminin kapısına kadar götürecek olan BOTAŞ’a ait. EPDK yapmış olduğu tüm çalışmalarda işin ekonomisini, fizibilitesini ön planda tutuyor. Kendi dağıtım alanımız içerisinde Trakya ve Gaziantep bölgelerini örnek alırsak, o bölgelerin içerisinde nüfusu 10 bini geçen irili ufaklı birçok yerleşim birimi var. Bu yerleşim birimlerine gazı götürmek istediğimizde yapacağımız ilk yatırımın tutarını, oradan alacağımız tüketim değerlerini EPDK’ya sunarak onay almamız gerekiyor. Dolayısıyla o onayı alırken EPDK’nın baktığı işin fizibilitesi oluyor. Şayet yüksek bir tarife çıkacak ise o bölgede ve yerleşim birimindeki yükü diğer bölgelerdeki vatandaşın çekmesini istemiyor. Bunun yapılabilmesi için bölgesel tarifenin çıkması veya yerleşim birimi tarifelerinin yapılması lazım. Trakya Bölgesi içerisinde Marmara Ereğlisi gibi nüfusu 10 binin üzerinde birçok küçük yerleşim birimi var. Örneğin oralara has tarifeler yapılabilir. EPDK buna yönelik bir taslak üzerinde çalışıyordu. Artık Bakanlar Kurulu diyor ki; “İşin fizibilitesine bakmanıza gerek yok, eğer oradaki vatandaşın yüzde 60’ı gazı istiyorsa o noktaya BOTAŞ gazı götürecek”. EPDK, fizibilite beklentisi olmaksızın bir dağıtım şirketini bulup veya ihale açıp, üç beş tane noktayı birleştirip, bir paket yapıp yeni bulacağı bir dağıtım şirketini lisanslamak suretiyle altyapının oluşturulmasını isteyecek. Aslında bu karar EPDK’nın yatırımlardaki fizibiliteyi ön planda tutma prensibiyle biraz aykırı düşen bir karar oldu. Dolayısıyla bundan sonra EPDK’nın dağıtım şirketlerinin içinde olan ve nüfusu 10 bini geçen bölgelere doğal gazın götürülmesinde nasıl bir tavır izleyeceği bekleyip göreceğiz. sının devreye girmesiyle beraber yasanın en büyük amacı piyasanın serbestleştirilmesi. Bu pazarda ticaretin gelişebilmesi için en önemli konulardan bir tanesi, BOTAŞ’ın üzerindeki kontratları devretme konusunda gereken ivmeyi göstermesi. Böylelikle pazarda yeni gaz girişlerine izin verilmiş olacak. BOTAŞ belki bir takım arz güvenliği nedeniyle kontratları devretmede tereddüt içerisinde olabilir ancak pazarda rekabeti devam ettirebilmek adına yapılması gereken en önemli nokta Türkiye’ye yeni gaz girişlerinin sağlanması olacak. Çünkü bir şeyin miktarı artarsa orada rekabetin olması çok doğal. Farklı kaynaklardan Türkiye içerisine yeni yatırımcılar vasıtasıyla gazın sokulmasına izin verilmesi gerekecek. Çalışmalarımız kapsamında 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da 1 milyar metreküp gazı doğal gaz piyasasında alıp satacağız. Bunun bir kısmını kendi bölgelerimizde satıyoruz, bir kısmını da dışarıdaki serbest tüketici diye adlandırdığımız sanayi bölgeleri veya sanayicilerin kullanımına arz ediyoruz. Peki 10 bin nüfusun üzerindeki ilçenin tarifesini neye göre belirleyecek? Kendi maliyetine göre belirleyecek. İster istemez burada yüksek bir tarife çıkacak. Belki de vatandaşın üzerine katlanamayacağı kadar ağır bir yük gelecek. EPDK’nın yaptığı iş aslında doğruydu, işin fizibilitesine bakarak karar verilmesi ve burada eğer katlanılamayacak kadar bir yük çıkıyorsa, bu yükün diğer vatandaşlar üzerine yansıtılmamasına olanak sağlıyordu. Bunu aşabilmek için EPDK bölgesel tarifelere gidebilir miyim, şurası yüksekse bu bölge için tarife yapabilir miyim, tek bir bölgenin içerisinde yerleşim birimleri için ayrı ayrı tarifeler yaratabilir miyim gibi bir arayışın içerisindeydi. Tam da bu kurul kararı taslak çalışması yapılırken Bakanlar Kurulu kararı geldi. Doğal gaz piyasasındaki son gelişmeler doğal gaz ticaretini nasıl etkiliyor? Doğal gaz ticaretini yaparken dolar veya kur riskini sırtınızda taşıyorsunuz. Biliyorsunuz ki Türkiye ekonomisinin kırılgan bir yapısı var. Doğal gaz ithal bir malzeme ve dolarla satın alınıyor. Türkiye içerisinde Türk Lirası ile satmak zorundasınız. Dolarla alıp Türk Lirası ile satarken ekonominin kırılgan yapısı içerisinde hakikaten büyük bir risk alıyoruz. 2013 yılında bu işe başladığımızda dolar kuru 1.80 TL civarındaydı şu anda 2 TL’nin üzerine çıktı. Alımla satım arasında aleyhimize bir makasın genişlediğini görüyoruz. Yıl sonunu, belki ilk yarıyılda etmiş olduğumuz kara oranla karsız kapatacağız ama bilinen bu riski en iyi şekilde yönetmeye çalışıyoruz. Doğal gaz ticareti alanında faaliyet gösteren iki şirketiniz var. Bu konuda bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar ve 2014 yılı hedefiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Ticaret konusu Türkiye’de yeni bir konu. 4646 doğal gaz yasa- Peki 2014 yılında doğal gaz ticaretindeki hedefleriniz, bu gelişmelere bağlı olarak değişiklik gösterecek mi? Zorlu Enerji Grubu yönetiminin bu konuyla ilgili olarak söylediği çok net bir ifade var. Biz bu piyasada oyuncuyuz ve oyuncu olmaya devam edeceğiz. Biz ekonomik verilerdeki gelişmelere göre pozisyon alamayız, biz bu piyasada oyuncu olarak kalmak istiyorsak aynı kararlılıkla piyasada yürümek durumundayız. Yönetimin bu cesaret dolu ve istikrarlı yaklaşımı bize de cesaret veriyor. O nedenle 2014 yılında da yine aynı miktar gazı doğal gaz piyasasında alıp satma konusunda hedefimizi muhafaza ediyoruz. Doğu Akdeniz’deki doğal gazda önemli bir gündem oluşturuyor. Akdeniz’in altına bir boru hattı döşenmesi konuşuluyor. Burada Türkiye çok stratejik öneme sahip. Buradaki doğal gaz neden bu kadar değerli ve Türkiye için nasıl bir öneme sahip? Türkiye’ye yeni ve ucuz gaz kaynağının girecek olması aynı zamanda şu anda Türkiye’ye gaz satan diğer ülkelerin de kendi fiyatlarını gözden geçirmelerine sebep olacak. Bu gazın gazla rekabeti diye tanımlanır terminolojide. Dolayısıyla Doğu Akdeniz gazının girmesiyle birlikte Rusya, İran, Azerbaycan ülkelerinin yeni duruma göre pozisyon almaları gerekecek. Bu ülkelerle hala kontratı devam eden BOTAŞ’ın Enerji Bakanlığı’nın da gaz pazarlığında elini çok kuvvetlendirebilir çünkü pazara yeni bir gaz girmesi durumunda onun fiyatı eğer mevcut ülkelerin fiyatlarından daha düşükse bu ülkeleri emsal olarak gösterip pazarlık yapmak gibi bir imkanı var. O nedenle hem Irak’tan hem İsrail’den ya da başka bir kaynaktan Türkiye’ye girecek olan ucuz gazın önünün açılması ve ulusal anlamda hükümet nezdinde desteğin esirgenmemesi gerekiyor. Sonuçta buradan elde edilecek olan fiyat indirimi ve maliyetteki ucuzlama son tüketici olarak sanayicinin cebinde kalacak. Bu sebepten ötürü iç piyasamız için çok önemli bir konu. İkinci bir konu da ülkemizin “enerji köprüsü” olması iddiası. Türkiye’nin doğusunda enerji zengini ülkeler, batımızda da enerjiye muhtaç ülkeler yer alıyor. Bu jeopolitik yapının içerisinde Türkiye’nin bu enerji kaynaklarını üretim hatlarıyla batıya transfer ederek enerji köprüsü olma hedefi var. Ticaret piyasası boşluk kaldırmıyor. Siz giremezseniz bir şekilde başkası o sahaya giriyor. Gaz sahibi ülkeler bir an önce dünya pazarına açılarak bu gazı kendileri için artı bir değere dönüştürmek istiyor. Doğu Akdeniz gazının dünya pazarına sunulması için en ekonomik yol, bir boru hattıyla Türkiye’ye çıkartılması gözüküyor. Bu gazı boru hattıyla Türkiye’ye bağlamazsanız onlar bunu daha pahalı bir yöntemle sıvılaştırarak dünya pazarına sunarlar. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz gazı konusunda biraz daha hızlı adım atılacağını ümit ediyorum. Türkiye’nin Doğu Akdeniz gazı konusunda dış politikasından kaynaklanan birtakım kırmızı çizgileri olduğunu biliyoruz ama bu gazın Türkiye’ye getirilmesi halinde buradan elde edilecek artı değer çok önemli. Ayrıca bu gazın Avrupa’ya transferi Türkiye’nin hedeflerine de hizmet edeceğinden dolayı zaman içerisinde ümidimiz o kırmızı çizgilerin bir an önce kaldırılarak ticari anlamda buradaki kaynaktan ülkemizin faydalanmasıdır. Gaz piyasasında yaşadığınız sorunlar var mı? Varsa nedir? İç tesisat firmalarının disiplin edilmesi konusunda ne yazık ki mevzuatta bir eksiklik var. İç tesisat firmaları mevzuattan kaynaklanan boşluğu kullanarak vatandaşla olan ilişkilerinde istemediğimiz iş müdelleri geliştirebiliyor. Mevzuat “kendi bölgende çalışacak iç tesisat firmalarını sen yetkilendireceksin” dediği için bu firmalar pazarda bizim adımıza faaliyet gösteriyor. İç tesisat firmalarının yaptıklarından veya yapmadıklarından hukuksal anlamda bizler sorumlu tutuluyoruz. Ancak bu hukuki sorumluluğumuzu yerine getirme konusunda bizim yaptırımımız yok. Yani vermiş olduğumuz sertifikayı iptal edebilme yetkimiz yok. Bu konu bizim aşamadığımız bir problem. Bu konuyu EPDK’ya aktardığımızda yasal olarak düzeltileceği yönünde bilgi aldık. Fakat yeni yasa tasarısı içerisinde olmadığını görüyoruz. Bunu yine öneri olarak sunacağız. İç tesisat firması yetki alanınızın sınırlı olduğunu bildiği için rahat tavır sergilemeye devam ediyor. O sertifikayı veriyorsam görevini kötüye kullanan bir firmanın sertifikasını iptal etme yetkisine sahip olmalıyım ki sektörün itibarı yanlış konumlandırılmasın. 60 haber 61 GAZDAŞ abone güvenliği konusuna öncelik veriyor GAZDAŞ, kış aylarının yaklaşması ile birlikte artan doğal gaz dönüşüm işlemlerinin güvenli ve sağlıklı bir şekilde yapılması konusunda Çerkezköy, Tekirdağ, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne’de bulunan abonelerini bilgilendirdi. G AZDAŞ abone güvenliğini hedeflerinin ilk sırasına yerleştiriyor. Özellikle kış aylarında artan doğal gaz kullanımı nedeniyle Çerkezköy, Tekirdağ, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne’de bulunan abonelerine iç tesisat kurulumu ve tesisat firmalarının seçimi hakkında önemli uyarılarda bulunuyor. Güvenli olmayan tesisatlara onay verilmiyor Belirli bir süreci gerektiren iç tesisat dönüşüm işlemlerinde vatandaşların dikkat etmeleri gereken konuları açıklayan GAZDAŞ Çerkezköy İşletme Müdürü Tanju Koçak, “Doğal gaz iç tesisatının en az altyapı şebekeleri kadar güvenli şekilde kurulması büyük önem taşıyor. Bunun için abonelerimiz, düşük maliyetli ve güvenliklerini hiçe sayan uygulamalardan kaçınmalı ve bu işlemi sertifikalı firmalara yaptırmalılar” dedi. Son günlerde sertifikasız firmaların giderek arttığına dikkat çeken Koçak, “Aboneler, iç tesisat firmalarını seçmeden önce, GAZDAŞ’tan bilgi alabilir veya şirketin daha önce yaptığı işleri araştırabilirler. Ortaya çıkabilecek her tür mağduriyeti önlemek adına mutlaka firmalardan GAZDAŞ tarafından verilen sertifikaları istemeliler. Tesisat yapımına başlamadan önce de GAZDAŞ onaylı projeyi talep etmeliler” dedi. Koçak, tesisat için gelen yetkililere ve ustalara GAZDAŞ tarafından verilen kimlik belgelerinin sorulması gerektiğini, bu kimlik belgesinin onların bu işi yapmaya yetkin olduklarının göstergesi olduğunu sözlerine ekledi. Tanju Koçak Abone güvenliği birinci öncelik olmalı Doğru firma seçimi önemli GAZDAŞ Tekirdağ İşletme Müdürü Olcay Gökkurt abone güvenliğinin hedeflerinin ilk sırasında yer aldığını belirtti. GAZDAŞ Lüleburgaz İşletme Müdürü Irmak Kaya, abonele- İç tesisatın kurulumu sonrasında GAZDAŞ yetkililerinin abone güvenliğini her şeyin üzerinde tutarak tesisatı incelediklerini ve güvenli olmayan tesisatlara onay vermediklerini belirten Olcay Gökkurt “Bu süreçte önce keşif ve teknik etüt yapılıyor. İnceleme sırasında kalorifer kazanı, baca, kazan dairesinin havalandırması, elektrik ve topraklama tesisatları ile aydınlatma sisteminin uygunluğu kontrol ediliyor. Bütün bu işlemlerin standartlara uygun yapılması abonelerimizin güvenliği açısından büyük önem taşıyor” dedi. Halil Ay rin güvenilir ve sertifikalı iç tesisat firmalarıyla çalışmaları gerektiğini belirterek, doğal gaz iç tesisatının en az altyapı şebekeleri kadar güvenli ve sağlıklı şekilde kurulması gerektiğinin önemine değindi. İç tesisat firmalarına yetki verirken çok hassas davrandıklarını belirten Kaya, “İç tesisat kurulum işlemi, uzmanlık gerektiren bir süreçtir. Firmaların sertifika Cumhur Pekdemir, yeni ev satın alanların müteahhitlerden GAZDAŞ yetkili sertifikalı firmaların bilgilerini ve doğal gaz tesisat projelerinin GAZDAŞ onaylı olup olmadığını öğrenmeleri gerektiğini vurguladı. Pekdemir, “Doğal gaz tesisat projeleri GAZDAŞ onaylı olmayan dairelere doğal gaz verilmemektedir” dedi. alabilmesi için öncelikle deneyimli olmaları ve daha önce yapmış oldukları işlere ait iş bitirme belgelerini ve referanslarını sunmaları gerekiyor. Bu firmalara yapacakları tüm projelerde teknik şartnameye uymalarını ve uygun olmayan hiçbir malzemeyi kullanmamalarını şart koşuyoruz” dedi. Irmak Kaya Cumhur Pekdemir İç tesisat firmalarından kimlik belgeleri istenmeli GAZDAŞ Kırklareli İşletme Müdürü Halil Ay, doğal gaz iç tesisatının güvenli ve sağlıklı şekilde kurulmasının hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. GAZDAŞ Kırklareli İşletme Müdürü Halil Ay “Tesisat için gelen yetkililere GAZDAŞ tarafından verilen kimlik belgelerini sormak da önem taşıyor” şeklinde konuştu. Bu kimlik belgesinin bu işi yapmaya yetkin olunduğuna dair bir gösterge olduğuna dikkat çeken Ay, doğal gaz kullanmaya başlayan abonelerin de tesisatlarına GAZDAŞ onayı olmadan asla müdahale etmemeleri veya ettirmemeleri gerektiğinin de altını çizdi. GAZDAŞ onayı olmayan dairelere doğal gaz verilmiyor Olcay Gökkurt kalite standardına uygun şekilde kurulması için firma ile sözleşme imzalanması gerektiğini vurguladı. Pekdemir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sözleşmede firmanın sahip olduğu sorumluluklar, işin tamamlanma süresi, kullanılacak malzemenin nitelikleri ve ödeme şekli mutlaka yer almalı. Mevzuat gereği zorunlu olan iç tesisat sigortasının iç tesisat firmasından talep edilmesi de unutulmamalı.” GAZDAŞ Edirne İşletme Müdürü Cumhur Pekdemir, abonelerin tesisat yapımı sırasında bir sorun yaşamamaları ve tesisatın 62 köşe yazısı/ayşegül güngör 63 Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü [email protected] Düşünce sistemimizde Occam usturasını kullanmak Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda en basit açıklama doğruya en yatkın olandır. William Occam K ütüphanemi yerleştirirken oğlum için aldığım ama ğimizde sağ kapıda bulacaktık kendimizi. Beynimizin temel Oysa beynimizi geliştirmemiz Sistem2 modunda mümkün. Holmes’un kitaplarını okuyunca Sir Artur Conan Doyle’un bu ona henüz okuması için vermediğim bir kitabı bul- görevlerinden biri bizi daha az yormak. Bunun için de daha Sistem2 de Kahneman’a göre mantıklı ve analitik düşünme ile karakteri yaratırken William Occam’dan etkilendiğini düşün- dum. Hem ilgimi çektiğinden hem de çocuk ve gençlik az düşünmemiz gerekiyor. Çünkü beynimiz bizim adımıza dü- ilgili. Bu tür bir düşünme sistemine geçtiğimizde beynimizi yo- meye başladım. Bir düşünce sistemi olarak Occam usturasını kitapları çok daha eğlenceli olduğundan bazı kitapları önce şünmeyi çok seviyor. Ben beynimizin çalışma sistemini daha ruyor ve onu bize kolaya kaçmadan farklı seçenekler sunmaya uygulayabilmek için öncelikle basit düşünmeyi öğrenmek ben okuyor ve sonra ona veriyorum. İşte bu kitap da onlardan doğrusu Sistem1’i bugünlerde bir arkadaşımın önerisi saye- zorluyoruz. Tabii ki beynimizin hoşuna gitmiyor ve bizi ilk boş gerekiyor. Düşünce sistemimizi dolambaçlı hale getirince biriydi. Bir solukta okuduğum “Sherlock Holmes El Kitabı” sinde tanıştığım Spotify müzik uygulaması ile daha iyi anla- bulunduğumuz anda kısa yolculuğa yöneltiyor. ilerlediğimizi düşünürken aslında bir sonuca ulaşmayan fa- Ranson-m Riggs’e ait. dım. Spotify başarılı bir yapay zeka uygulaması. Uygulamaya sih daireler içinde bulabiliriz kendimizi. Basit düşünmek ufak ilk girdiğinizde ilk dinlediğiniz müzik aynı beynimizdeki bilinç İşte Sherlock Holmes el kitabı tam bu nokta da işe yarar çö- ayrıntıları gözlemekte ustalaşmak, neden ve neyi düşündü- Sherlock Holmes el kitabı; Sherlock Holmes gibi düşünmek altı kayıtları gibi spotify’ın hafızasında kalıyor. Sonraki gün- zümler sunuyor. Kitapta benim ilgimi en çok “Analitik düşün- ğümüzü asla unutmamak ve bulduğumuz sonuçları birbiri isteyen bir kişinin neler yapması ve kendini nasıl geliştirme- lerde uygulamaya girdiğinizde ilk dinlediğiniz müziğe benzer ce nasıl kullanılır?” bölümü çekti. Yazarın burada Sherlock ile bağlamakla oluşuyor. Bu düşünce sistemini bıraktığımız si gerektiği konusunda bir takım ip uçları gösteren ve sizi müzikleri öneri listesinde buluyorsunuz. Siz aynı tür müziği Holmes kitaplarını inceleyerek geliştirdiği oldukça basit ve zaman kendimizi Sistem1’in eline bırakmış oluyoruz. Ayrıntılı düşünmeye zorlayan bir kitap. Düşünce sistemimiz Daniel dinledikçe size dinlediğiniz müzikle ilgili farkı seçenekler su- nokta atış önerileri var. Bu önerileri, ufak ayrıntıları gözlemle- düşüneceğiz derken Google arama motorunun içinde kaybo- Kahneman’nın dediği gibi iki sistemden oluşuyor: 1. Sistem nuyor. Bir süre sonra başka bir kanaldan müzik dinlememeye mekte ustalaşmak, nedeni ararken en düşük olasılığı elemek luyor ve bizim aradıklarımıza değil onun bize gösterdiklerine hızlı düşünme üzerine. Karşı karşıya kaldığımız bir olayda başlıyorsunuz. Spotify sizin adınıza beyninizdeki Sistem1 gibi ve çıkan sonuçları, bulguları açıklayan bir hikaye oluşturacak razı oluyoruz. beynimiz hemen bizim adımıza karar veriyor ve bir sonuç üre- çalışarak müzik konusunda çok çaba sarfetmeden dinlediği- şekilde birleştirmek olarak özetleyebiliriz. tiyor. Daha çok sezgisel ve tepkisel düşünme sistemi olarak niz müziklere karar verir hale geliyor ve sizi yönetiyor. adlandırılan bu sistem, bizim çok çaba sarf etmeden karar Sherlock Holmes’in en sevdiğim kitaplarından biri olan “Aklın Aslında Sherlock Holmes gibi düşünmek ya da Daniel Şüphesi Suçun Gerçeğidir” kitabındaki “Beyaz Asker” öykü- vermemizi sağlıyor. Arabamıza yöneldiğimizde kendiliğinden Günümüzdeki akıllı telefon ve tablet teknolojisi beynimizin Kahneman’ın dediği gibi Sistem2 modunda düşünmenin te- sünden bir söz ile bitirmek istiyorum bu yazıyı: “Senden faz- sol kapıya sürücü tarafına gitmemiz gibi. Bu sistem daha çok Sistem1 moduna göre çalışması baz alarak düzenlenmiş. Bun- meli 13. yüzyılda William Occam tarafından ortaya atılmış. lasını görmüyorum ama ben kendime, gördüğüm şeye dikkat çevresel faktörlerden ve deneyimlerimizin toplamından olu- da Google’ın etkisi belirgin. Google’ın bir arama motoru olarak Felsefede Occam usturası olarak bilinen düşünce sistemini etmeyi öğrettim.” şuyor ve bazı hareketleri düşünmeden yapmaya başlıyoruz. bu kadar benimsenmesinin nedeni bizim adımıza karar verme- ‘her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda en basit açıkla- Eğer uzun süre İngiltere’de yaşasaydık arabamıza yöneldi- si ya da karar vermemizi kolaylaştıracak seçenekler sunması. ma doğruya en yatkın olandır’ diye açıklayabiliriz. Sherlock Hepimizin ufak ayrıntıları gözlemlemekte ustalaşması dileğiyle. Beynimizin temel görevlerinden biri bizi daha az yormak. Bunun için de daha az düşünmemiz gerekiyor. Çünkü beynimiz bizim adımıza düşünmeyi çok seviyor. 64 haber 65 Vestel’in siyah zarafeti ankastrede Akıllı teknoloji ve estetik Vestel, siyahtan vazgeçemeyenler için Vestel Maestro Buzdolabı ve Black Ankastre serisini hazırladı. Vestel’in akıllı buzdolabı Maestro ve Black Ankastre serisi geniş aile sofraları ve zengin menüler düşünülerek tasarlandı. Dost teknoloji Vestel, gerçeğe yakın görüntüsüyle akıllı teknoloji ve estetiği Beyaz Smart LED TV’de buluşturuyor. Vestel Beyaz Smart LED TV serisi akıllı teknolojinin en şık halini temsil ediyor. B eyaz rengi ve ince tasarımları ile dekorasyona şıklık, sadelik ve ferahlık katan Vestel Beyaz Smart TV’ler, teknolojik ürünlerinde estetik arayan kullanıcıların tercihi. İnternet, içerik ve teknoloji buluştu Her ev tipine ve ihtiyaca uygun olmasına önem verilen Vestel Beyaz Smart LED TV’lerin 50, 40 ve 32 inç olmak üzere üç farklı ekran seçeneği bulunuyor. Vestel Smart TV’ler ile kullanıcılar televizyonları aracılığıyla internete bağlanmanın yanı sıra futboldan müziğe, haberden hava durumuna birbirinden farklı ücretsiz uygulamalar ile en zengin yerel içeriğe ulaşabiliyor. Vestel Smart TV sayesinde kullanıcılar sevdikleriyle TV ekranından görüntülü konuşma yapabiliyor. Beyaz Smart LED TV’ler sadece şıklığı değil teknolojiyi de üst seviyede sunuyor. Ürün, tablet ve televizyon ekranlarını birbiriyle konuşturan Smart Center teknolojisine de sahip. B uzdolabı, fırın, ocak ve davlumbazdan oluşan yeni ürün yelpazesiyle sunulan Vestel Maestro ve Black Ankastre serisi siyahın daimi modasını mutfakta yaşatıyor. Genişlik, rahatlık ve güvenlik unsurları yeni ürünlerde en göze çarpan özellikler arasında. Soğuk içecek sıkıntısı tarih oluyor Vestel Akıllı Serisi Maestro Buzdolapları’nın “Drink Cool” özelliği tercih edilebilir olma nedenlerinin başında yer alıyor. Drink Cool özellik ile içecekler kısa süre içerisinde soğutuluyor, geniş aile sofraları serin içeceklerle donatılıyor. Yenilikçi ve farklı tasarımı ile dikkat çeken Vestel Akıllı Seri Maestro buzdolapları aynı zamanda müzik dinleme imkânı sunuyor. Ürün, MP3 çalma özelliğiyle de mutfakta geçirilen zamanı keyifli hale getiriyor. Dokunmatik ekranı ile pratik kullanım sağlayan buzdolapları, sesli mesaj kaydetme ve anımsatıcı özelliğine de sahip… Vestel Akıllı Seri Maestro Buzdolapları fonksiyonelliğinin yanı sıra akıllı enerji kullanımı ile öne çıkıyor. Geniş aile sofraları ve zengin menüler için üretilen Black Ankastre ürünlerinin bir diğer önemli özelliği de yemekleri hızlı ve orantılı bir şekilde pişirmesi, uzun süre güvenle ve aynı lezzetle saklaması… Rahatlık ve ferahlık Fırın, ocak ve davlumbazdan oluşan Vestel Black Ankastre Serisi; dokunmatik seti, farklı pişirme şekilleri ve kullanım kolaylıklarıyla zengin mönüler hazırlamak için ideal çözüm. Dijital kontrollü Vestel Black Ankastre Serisi fırınlar hem yemeklerin pişirme süresini kısaltıyor hem de şiş kebap ve tavuk çevirme yapma olanağı sunuyor. Ürünlerin diğer bir tercih nedeni de temizleme kolaylığı… Temizleme kolaylığı sayesinde Black Ankastre Serisi kullanıcılarına aileleriyle daha uzun vakit geçirme fırsatı tanıyor. Vestel’in çevreye ve insana verdiği değer Black Ankastre serisinde de devam ediyor. Düşük enerji tüketimi, hızlı pişirme ve tüketici güvenliği özellikleri serinin ocaklarının öne çıkan özellikleri arasında. Vestel Black Ankastre serisi indüksiyon ocakları el yakmama özellikleriyle öne çıkıyor. Son derece sessiz çalışan Vestel Black Ankastre serisi davlumbazlar da yüksek emiş gücü ve bacasız kullanılabilme özellikleri ile dikkat çekiyor. Dost teknoloji Vestel, Black Ankastre Serisi’ni siyahın büyüsüne kapılanların yanı sıra rahatlığına düşkün, zamandan tasarruf sağlayıp ailesiyle daha uzun saatler geçirmek isteyen tüketiciler için piyasaya sürdü. Sahibini takip eden televizyon Smart Center teknolojisi kullanılan Vestel Beyaz Smart LED TV’ler kullanıcılarına Follow Me özelliği ile televizyondaki dijital yayınları tablete taşıma imkânı sunuyor. Mediashare özelliği sayesinde tablette bulunan fotoğraflar Vestel Smart TV ekranında da görülebiliyor. Kullanıcılar, Vestel Smart Tablet veya Air Mouse kontrol sistemi ile internet keyfini televizyon ekranlarında sürdürüyor. Vestel Beyaz Smart LED TV sahipleri Smart Remote özelliği ile kumandaya gerek kalmadan televizyonu Vestel Smart Tablet’le yönetme imkânına sahip. Ürünün Elektronik Program Rehberi, TV program rehberine Smart Center üzerinden ulaşılarak istenilen program için hatırlatma oluşturulmasına veya ileri tarihli programların kaydedilmesine olanak sağlıyor. Full HD ekran çözünürlüğüne sahip Vestel Beyaz Smart LED TV’ler, entegre HD uydu alıcısı sayesinde kullanıcıları cihaz, kutu, kablo ve kumanda fazlalığından da kurtarıyor. 66 haber 67 Vestel Merkez Servisleri’ne yenileri ekleniyor Sokaklar akıllı LED ile aydınlanacak İki yıldır LED iç aydınlatma armatürlerinin tasarım ve üretimlerini gerçekleştiren Lighting Industry Association’ın ilk ve tek Türk üyesi Vestel, LED&LED Lighting Fuarı’nda, yerli tasarım LED sokak aydınlatma armatürleri üretmeye başladığını açıkladı. Vestel, satış sonrası hizmetlerini mükemmelleştirme hedefiyle başlattığı Merkez Servis projesine Erzurum ile devam ediyor. Vestel’in Erzurum’da hizmete soktuğu, 480 metrekare alana kurulu yeni Merkez Servis 10 kişiye istihdam sağlıyor. D ost teknoloji Vestel, satış sonrası hizmet kalitesini yükseltmek amacıyla 9 milyon TL yatırım ile “Merkez Servis” projesini hayata geçirdi. Vestel, ilk Merkez Servisleri’nden birini Erzurum’da açtı. Vestel Erzurum Merkez Servisi, yetkili servislerin çözemediği sorunları devralıp hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmanın yanı sıra yetkili servis çalışanlarının eğitimlerinden, sosyal medyada şikâyet yönetimine kadar çok geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Vestel, Erzurum’da 480 metrekare alana sahip merkez servisinde alanında uzman 10 çalışanıyla hizmet veriyor. Erzurum’da yeni açılan merkez servis Erzurum yetkili servislerinin yanı sıra Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır ve Kars illerindeki yetkili servislerden de sorumlu olacak. Merkez Servis Erzurumluların hayatını kolaylaştıracak Vestel Müşteri Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Tarkan Tekcan, Merkez Servis projesinin hayata geçtiği ilk illerden birinin Erzurum olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti: “Merkez servisler, yetkili servislerin hizmet kalitesini sürekli denetim altında tutarak onların çözüm oluşturmada zorlandıkları noktalarda anında devreye giriyor. Böylece çözüm sürecini hızlandırıyorlar. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştıracak Merkez Servis uygulamamızdan Erzurum’da ve çevre illerde yaşayan kullanıcılarımızın oldukça memnun kalacağına inanıyoruz. Merkez servis yaklaşımımızda da görüleceği gibi; artık satış sonrasında yaratılan hizmetlerde müşterimizin en az eforu harcayarak çözüme ulaşabileceği yaklaşımları hayata geçiriyoruz.” Merkez Servis çalışanları Vestel kullanıcılarını evinde ziyaret ediyor Kullanıcılarının istek ve ihtiyaçlarına kısa sürede yanıt vermeyi hedefleyen Vestel, müşteri ziyaretlerini ve ürün memnuniyet anketlerini merkez servisler aracılığıyla gerçekleştiriyor. Müşteri ziyaretleri ve telefon görüşmeleri ile yapılan anketlerle müşterilerin ürün ve hizmetler hakkındaki görüşleri kısa zamanda öğrenilebiliyor. Vestel bu uygulamayla kullanıcıların geçmiş dönemlerde aldığı hizmetlerle ilgili bilgi alarak, kullanıcılarının olumsuz deneyimlerini olumluya çevirme yönünde çalışmalar da yürütüyor. Yetkili servislerin çözemediği sorunları çözmek, müşteriye hızlı çözümler üretmek ve aynı zamanda yetkili servis çalışanlarının eğitimini üstlenmek merkez servislerin görevleri arasında yer alıyor. Erzurum ilinin eklenmesiyle birlikte Vestel’in merkez servis sayısı 9’a yükseldi. Vestel’in diğer merkez servisleri Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır, İstanbul, Gaziantep, Trabzon ve Kayseri’de bulunuyor. V estel’in ana sponsor olduğu LED&LED Lighting Fuarı Yüzde 40 tasarruf sağlıyor kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Türkiye’de bulunan 17 milyondan fazla sokak lam- Vestel İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, yerli ta- basının LED aydınlatma armatürleri ile değiştirilmesi duru- sarım LED sokak aydınlatma sistemleri projesini anlattı. LED munda sistem kontrol entegrasyonu hariç, asgari yüzde 40, sokak aydınlatma armatürlerinin öne çıkan özelliklerinden biri yıllık ise 500 milyon TL enerji tasarrufu sağlanacak. Kontrol yüzde 40 oranında tasarruf sağlıyor olması. sistemine sahip akıllı armatürlerimizle; araç ve yaya trafiğinin az olduğu saatlerde aydınlatma seviyelerinde ayarlama- Erdoğan, sokak aydınlatma armatürlerinin optik, mekanik, lar yaparak tasarruf oranını daha da arttıracağız” dedi. elektronik ve güç ünitesi tasarımlarının Manisa’daki Vestel AR-GE merkezi tarafından gerçekleştirildiğini ve üretimleri- Erdoğan, bu doğrultuda belediyeler ve organize sanayi böl- nin de Vestel City’de yapıldığını belirtti. Piyasaya sundukları geleri ile görüşmelere başladıklarının altını çizerek; “Sokak enerji verimliliği yüksek elektronik ve beyaz eşya ürünleriyle lambalarının değişimiyle ortaya çıkacak tablo bizi yeşil ve enerji tasarrufuna büyük katkı sağladıklarını söyleyen Erdo- akıllı şehirlere taşıyacak. LED aydınlatma pazarında ilk 3’te ğan, cıva içermeyen yapılarıyla çevre dostu olan yerli üretim yer almayı hedefliyoruz. 2015 yılına kadar sokak aydınlatma- ve tasarım LED sokak aydınlatma armatürleri ile de yeşil ve larının LED’e dönüşeceğini öngörüyoruz. Hedefimiz, yüzde 20 akıllı şehirlerin oluşmasına öncülük etmeyi hedeflediklerini ifade etti. pay sahibi olduğumuz LED aydınlatma pazarında ilk 3 içinde Turan Erdoğan yer almak” diye konuştu. 68 akıllı alışveriş 69 Devir, akıllı alışveriş devri Bugünlerde akıllı olmayan hiçbir şey kalmadı. Telefonlar akıllı, televizyonlar akıllı, evler akıllı, alışveriş merkezleri akıllı… Peki, tüm bunlar için cebinden para harcayan bizler neden akıllı olmayalım. Gelin, akıllı alışverişin kurallarını da biz yazalım. F ırsat siteleri, sanal mağazalar, indirimli tatiller ve sezon sonu fırsatları… Aklınıza hayalinize gelmeyecek birçok akıllı alışveriş yöntemi var. Fakat işe önce geleneksel ama çok işe yarayan yöntemlerle başlayalım. ran indirim sağlar. Otellerde sezon öncesi ve sezon sonu için de uygun fiyatlar bulabilirsiniz. Fakat bu tür indirimleri alabilmeniz için de erken rezervasyon şart. Biraz takip, size çok şey kazandırır. Neden satın alıyorsunuz? Alışveriş yaparken aklınızdan çıkmaması gereken ilk soru, elnize aldığınız ürüne gerçekten ihtiyacınız olup olmadığı olmalı… Vitrine baktınız, yüzde 70 indirim. Hemen koşup satın alın! Neden? Çünkü çok ucuz. Durun önce bir düşünün, evde üç farklı mutfak robotu var, dördüncüsünü ne yapacaksınız, çiçekler için vazo mu? Fırsat bu fırsat Eğer hala bir fırsat sitesine üye olmadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Fırsatlar çok ama buradaki ilk kural da bir ihtiyaç listesi hazırlamak. Yüzde 80’e varan indirim var diye bütün fırsatları satın alamazsınız. İhtiyaç listenize göre e-mail adresinize gelen fırsatları takip edin ve balık geldiğinde oltayı çekin. Yalnız bir hatırlatma; tatil, gezi, uçak ve otobüs bileti gibi fırsatlarda kendi zaman planınıza uyup uymadığına dikkat edin. Bu tür teklifler genelde süre kısıtlı olur ve siz hiç gidemeyeceğiniz bir gezi için para ödemek zorunda kalabilirsiniz. Alışveriş listesi yapın Basit kural, liste yapın. Yoksa bir bakmışsınız ki mağazayı satın alıp çıkmışsınız. Yapılan araştırmalara göre süpermarketler insanların ihtiyacı olmayan şeyleri satın almaları için bir sürü tuzaklarla dolu. Alışverişi tetikleyen müzikler, mankenli tanıtımlar ve bir alana bir bedava kampanyaları. Sonuç; hiç satın almayacağınız şeyler yüzünden cebinizdeki paranın yüzde 15’i market kasasına giriyor. O yüzden değeri 1 TL bile olmayan bir kâğıt ve bir kalem lütfen… Market yerine pazara gidin En son ne zaman pazara gittiğinizi bilmiyoruz ama bir uğrayın. Göreceksiniz ki fiyatlar çok daha uygun, sebze ve meyvenin tazeliği de ayrı bir avantaj. Pazarcılar marketler kadar kira ödemiyor, koca koca pahalı rafları ve içerde dolanan bir sürü elemanları da yok. Üstelik bir sürü broşür bastırmıyorlar, televizyon ve gazetelere reklam vermek için para da harcamıyorlar. Tüm bunlar yüzde 30 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda ucuzluk anlamına geliyor. Semtinizin pazarı tatil günlerine denk gelmeyebilir ama küçük bir araştırmayla 30 dakika yakınızda hafta sonu alışveriş yapabileceğiniz bir semt pazarı bulmanız mümkün, bir deneyin pişman olmayacaksınız. Markaya değil, ürüne para verin Marka her şey demek değil, çok daha ucuza ama oldukça kaliteli ürünler de bulabilirsiniz. Markalı ürünlerde, özellikle de kıyafetlerde siz değil, markayı tasarlayanlar kazanır. Sadece üzerinde marka logosu var diye, ayda yılda bir kere kullanacağınız bir çantaya ya da cüzdana 1000 TL verilir mi? Mevsimleri değiştirin Eğer moda hastası değilseniz, bu kural hep çalışır. Sezon sonu indirimleri kaçırılmaz bir fırsattır. Gelecek sezonun renkleri, gelecek sezonun kumaşları, gelecek sezonun desenleri hepsi gelip geçici diyorsanız doğru yerdesiniz. Yapmanız gereken tek şey; sevdiğiniz renk, desen ve kumaşlardan gönlünüze göre alışveriş yapmak, bırakın gerisini modacılar düşünsün. Meraklısına bir de not: Sezon sonu indirimi diye alışverişi iyice de son ana bırakmayın, belirli sayıda üründe yapılan indirimler uygun beden bulmanızı güçleştirebilir. Erken kalkan erken yol alır Uçak ya da tren bileti, tatil veya gezi fark etmez. Eğer zaman planınızı yapabiliyorsanız erken rezervasyon yüzde 70’lere va- Siz değil, ürün sizin ayağınıza gelsin Türkiye’deki internet sitelerinde 18 milyon insan her ay alışveriş yapıyor. Korkularınızı bırakın ve sizde e-ticaret sitelerini ziyaret etmeye başlayın. Mağaza kirası yok, tezgâhtar yok, vitrinlere harcanan onca para yok. Ne var? İndirim var, kalite var, hesaplı alışveriş var. Üstelik beğenmiyorsanız aynen gerçek mağazalardaki gibi geri iade edebiliyorsunuz. Havale, eft, kredi kartı ya da cep telefonunuz ile ödeme yapabiliyorsunuz. Eğer illa ki ben görmeden almam diyorsunuz, önce bir mağazada görüp beğenin, sonra gidip internetten satın alın… İpleri kendi elinize alın Tatil, uçak ve gezi planlarınızı başkalarının eline bırakmayın. Özellikle paket olarak satılan hizmetlerden kaçının ya da çok iyi inceleyin. Bu paketlerde tatil, uçuş, konaklama, transferler ve araba kiralama gibi bir çok detaylı hizmet ücrete dahildir ve ancak oraya gittiğinizde farkına varırsınız. Bu yüzden ipleri kendi elinize alıp, kendi programınızı kendiniz yapın. 70 haber 71 Metro ile Metrobüs birleşti Pierre Cardin ile zengin sofralar İstanbul’un kalbi Zincirlikuyu’da açılan yeni metro bağlantı yolu, yaya ulaşımı ve bağlantı yollarının geliştirilmesine önemli bir katkı sağlıyor. Metro-Metrobüs bağlantı tüneli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıldı. Projenin yatırım bedeli Zorlu Gayrimenkul tarafından karşılandı. Pierre Cardin, sofralarınıza yeni bir soluk getiriyor. Pierre Cardin’in yeni sofra koleksiyonu, yüksek kalitede malzeme kullanımı ve desen çeşitliliği ile dikkat çekiyor. Koleksiyon, üç ayrı konsept ile tüketiciyle buluşuyor. P ierre Cardin, kalitesi ve tasarım deneyimini yeni sofra koleksiyonuyla gözler önüne seriyor. Zarafet ve şıklığın bir arada sunulduğu yeni koleksiyonda, yemek takımları, kahvaltı takımları, çatal-bıçak takımlarının yanı sıra, cam sofra takımları ve masa örtüleri de yer alıyor. Pierre Cardin sofra koleksiyonu, özel davetlerden günlük kahvaltılara kadar her anın keyifli ve güzel geçmesini amaçlıyor. G ayrettepe Metro tüneli ile Zincirlikuyu Metrobüs durağını birbirine bağlayan tünel aynı zamanda Zorlu Center’a da bağlanıyor. Projenin yatırım bedeli Zorlu Gayrimenkul tarafından karşılandı. Zorlu Gayrimenkul; Rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, Raffles Otel ve ofislerden oluşan beş ayrı fonksiyonu bir araya getiren Zorlu Center bölgedeki ulaşım altyapısını geliştirmeyi de unutmadı. Zorlu Gayrimenkul’ün gerçekleştirdiği yatırımla, İstanbul’un ulaşım altyapısının iki can damarı projesi Metrobüs ve Metro yaya bağlantı tünelleri ile birleşti. Zorlu Gayrimenkul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan Zincirlikuyu Metrobüs’e bağlantısının yanı sıra Metrobüs’ten de Zorlu Center’a yayaların rahat ve güvenli bir şekilde istediği noktaya ulaşmasını amaçlayan toplam 770 metre uzunluğundaki bağlantı tünelleri ve 230 metre uzunluğundaki altgeçitlerin yatırımını üstlendi. Eylül ayı itibarıyla Metro-Metrobüs bağlantı tüneli açılırken, yayaların Zorlu Center’dan, Gayrettepe Metro İstasyonu ve Pierre Cardin Sofra Koleksiyonu’nda “Wedding”, “Gala” ve “All Day” olmak üzere üç ayrı konsept bulunuyor. Wedding konsepti; başta çeyiz amaçlı olmak üzere, düğün, uzun yemek davetleri, kutlamalar gibi özel günlerde kullanılmak Zincirlikuyu Metrobüs Durağı’na ulaşımını kolaylaştıracak tünel ise Zorlu Center AVM’nin açılışıyla birlikte kullanıma sunuldu. 40 milyon TL yatırım maliyetini Zorlu Gayrimenkul üstlendi Zorlu Gayrimenkul, bölgeden geçen binlerce insanın yanı sıra yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı konut bölgesinin de faydalanacağı bağlantı tünelleri için yaklaşık 40 milyon TL yatırım yaptı. 368 metre uzunluğunda yürüyen bantların yer aldığı üç adet alt geçit ile de trafiğin yoğun olduğu bölgelerdeki yaya geçişleri kontrollü ve güvenli hale geldi. Günde 75 bin kişinin bu tünelleri kullanacağı öngörülüyor. Bu bağlantı sayesinde Metrobüs hattını kullanarak Zincirlikuyu’ya ulaşan bir yolcu; yüzeye çıkmadan ve trafiğin yoğun olduğu alanlara girmeden yaya bağlantı tünelini kullanarak daha kısa bir mesafe yürüyerek direkt olarak Gayrettepe Metro İstasyonu’na, Zorlu Center’a, Etiler katılımı istikametine ya da Büyükdere Caddesi Levazım girişine ulaşabiliyor. Bunun yanında ara noktalarda yüzeye çıkmak isteyen yolcular ise Gayrettepe Metro İstasyonu’na yaklaşık 150 metre mesafede Müselles Sokak girişine (BEDAŞ İndirici Trafo Merkezi yanı) ya da Beşiktaş–Levent istikametinde eski Zorlu Center önünde bulunan yeşil alan bölgesine ulaşarak bu noktalardan devam edebiliyor. Tünel boyunca gidiş ve geliş istikametlerinde toplam 14 yürüyen bant ve yüzeye çıkan noktalarda toplam 6 adet yürüyen merdiveni, 7 adet engelli asansörü bulunuyor. üzere tasarlanmış; zarif ve gösterişli, ince bir zevki yansıtıyor. Pierre Cardin’in bir diğer konsepti ise Gala… “Gala” konsepti gündelik hayatında da kalite ve şıklıktan ödün vermeyen tüketiciler için tasarlandı. Koleksiyon’da yer alan “All Day” konseptli ürünler ise, az parçalı yemek takımlarından, fonksiyonel kahvaltı ve Brunch’a yönelik tasarımlardan oluşuyor. Samimi, rahat, yaşamayı sevdiren ve romantik olarak tanımlanabilecek konsept, sofrada uzun ve rahat zaman geçirilen günlerde kullanım için tasarlanmış. Pierre Cardin Sofra Koleksiyonu, Taç mağazaları ve Taç online satış sitesi ile Linens mağazaları ve Linens online satış sitesinde satışa sunuluyor. 72 ekip çalışması Birimiz hepimiz için! Yıldızlarla dolu bir futbol takımı düşünün. Bu takım büyük ihtimalle her maça favori olarak çıkacak ve rakiplerine korku salacaktır. Ancak ne kadar güçlü olursa olsun, tek bir koşulda başarı sağlayabilir: ekip çalışması. 73 Y • Çalışma ekibinin lideri ya da başkanı üyeler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmamalı • Liderler esnek olabilmeli • Çalışma ekibi kendi faaliyetlerini kendisi gözden geçirmeli • Ekip üyelerine verilen görevler açık ve anlaşılır olmalı ve görev verilen kişi tarafından kabul edilmeli • Kararlarda ortak bir sonuca ulaşmaya önem verilmeli • Toplantılarda kurallar ve davranışlar uygun olmalı • Çalışma ekibi, organizasyonda çeşitli birimlerle işbirliği içinde çalışmasını sürdürmeli • Çalışma ekibi, yürütülen çalışmaların sonuçlarına karşı sorumluluğunu bilmeli ıldızlar topluluğunun sorunu, meşhur “her koyun kendi bacağından asılır” atasözünde gizli aslında. Oysa içinde bulunduğumuz çağda, koyunlar bile bireysel olarak değil gruplar halinde asılıyor... Başarılı bir kariyer yaratmanın belki de en büyük sırrı burada. Ekip çalışması çocuklukta başlar Aslında çocukluğumuzda oynadığımız ilk oyunlarla başlar ekip çalışması. Saklambaç ve yakar topun yerini, yaş ilerledikçe basketbol, futbol, voleybol alır. Bireyin değil, ekibin kazanması öne çıkar. Ulaşmayı hedeflediğimiz sonuç bizim için önemlidir. Takımın başarması o an için egomuzun önüne geçer. Takım olmanın, grup oluşturmanın ortak zevk ve üzüntüleri her zaman ilk sırada yer alır. Birlikte kazanılır, birlikte kaybedilir. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki bu ortak paylaşımları geride bırakıp yetişkinliğe adım atılıp, iş hayatına girilince ise nedense bireysellik öne çıkar. İş hayatına her atılan, var olan bu bireyselliğe ayak uydurmakta zorlanmaz. Bu bir kısır döngüdür. Kimse bunu değiştirmeye cesaret edemez, zaten değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Ortak akıl, ortak enerji Ekip çalışmasının bu kadar gündemde olmasının nedeni de bu zaten. Sebep, ekip olmakta zorlanmamız! Oysa insanlar, ekibin bir üyesi olduklarında, bireysel durumdaki çalışmalarına göre ekiple birlikte daha iyi çalışırlar. Bunu ait olma ve güç kazanma duygusu destekler. Ait olma ve güç kazanma duygusu, insanın doğasında olan ve tatmin edilmesi gereken bir duygudur. Ekip çalışması bu ihtiyacı karşılamaya da yaradığından çalışma daha zevkli hale gelir. Ayrıca kişi ekip içinde kendini önemli biri olarak hisseder ve önemini hissettirmeye çalışır. Daha çok çalışıp başarı elde etmenin önemli bir nedeni, takım olarak birlikte çalışma ve birbirine yardım etme gereğine inanılmasıdır. Ekip çalışmasından ortak akıl doğar, ortak enerji ortaya çıkar. Toplumsal bilinç kazanmanın bir yolunu ekip çalışması oluşturur. Bilgiyi paylaşma, fikir birliği ve dayanışmalı üretim ve bencillik yerine birliktelik gibi olumlu tutumlar edindirir. Her ekip verimli değildir Ancak birçok sorunun çözümü gibi görünen ekip çalışması, iyi uygulanmaması durumunda başlı başına bir soruna da dönüşebilir. Ekip çalışması iyi organize edilmediği ve etkin bir şekilde uygulanmadığı zaman, organizasyonda bazı problemlerin ortaya çıkmasına ya da mevcut problemlerin daha da ağırlaşmasına neden olabilir. Ekip çalışmasının sakıncalarından biri ekip içerisindeki bazı kişileri pasif duruma getirmesi… Gerçekten de ekip çalışması iyi bir şekilde yönetilmediği zaman, ekip üyelerinden bir kısmının dışlanması tehlikesi ortaya çıkabilir. Birlikte karar almanın bir diğer sakıncası “grup körlüğü” olarak ifade edilebilir. Buna benzer bir sorun da “groupthink” olarak ifade ediliyor. Grup üyeleri, gerçekçi olarak konuyu analiz etmek yerine grup içerisinde uyumun bozulmaması için anlaşma eğiliminde olabilirler. Bir diğer sorun ise, ekip çalışmasıyla alınan kararlara aşırı bağımlı olunmasından kaynaklanabilir. Bu durumda organizasyon dinamizmini ve esnekliğini bir ölçüde kaybedebilir. Bunun dışında ekip çalışması, ekip üyeleri arasında bazı çatışmalara ve kavgalara yol açabilir. Bazı ekip üyeleri fazla çalışırken, diğerleri daha az çalışabilir. Bazı ekip üyeleri kendi işlerini başkalarının sırtına yıkabilir. Kısaca ekip çalışması sanıldığı gibi sorunsuz değildir. Başarılı ekiplerin sırları Ekip çalışmasından arzulanan sonuçların elde edilmesi için bazı ilkelerin mevcut olması gerekiyor. İnsan davranışlarının analizi ve motivasyon konularında çok sayıda araştırması bulunan Douglas McGregor’a göre etkin çalışma gruplarında bulunması gereken özellikler şunlar: • Çalışma ekibinin görevleri ve amaçları açık bir şekilde tespit edilmeli • Çalışma atmosferi resmi olmamalı ve rahat olmalı • Çalışma ekibindeki tartışmalar yeterli düzeyde olmalı • Çalışma ekibinin üyeleri birbirini dinlemeli • Çalışma ekibi toplantılarında fikir ayrılıkları ve fikir çatışmaları normal karşılanmalı ve tolerans gösterilmeli • Eleştiriler yıkıcı değil, yapıcı olmalı • Çalışma ekibi üyeleri birbirlerinin duygularını anlamaya çalışmalı Başarının hem-hem listesi: • Hem kendi hedeflerin olacak hem de grubunla ilgili hedeflerin... • Hem sen güçlü olacaksın hem de üyesi olduğun ekip... • Hem kendini beğeneceksin hem de diğer ekip arkadaşlarını... • Hem kendi yeteneklerine inanacaksın hem de diğer ekipdaşlarınınkilere... • Hem kendini geliştireceksin hem ekibini... • Hem takım oyuncusu olacaksın hem lider... Ekip çalışması sonucunda ortak akıl, ortak bir enerji ortaya çıkar. Bilgiyi paylaşma, fikir birliği ve dayanışmalı üretim, bencilliğin yerini birliktelik gibi olumlu tutumlara bırakmasını sağlar. Başarısızlık nedenleri Birçok araştırmacı, ekip çalışmasını engelleyen çalışmalarda bulunduğunda öne çıkan bazı faktörler olduğunu görüyor. Bunlardan en önemli olanları: • Ego • Ekiplerin birbirine güvenmemesi • Kuruma, çalıştığı sektöre bağlılık olmaması • Sorumluluk almaktan kaçınmak • Tartışmaktan, çatışmaya girmekten korkmak • Güven eksikliği İyi bir ekip üyesi misiniz? Ekip üyelerinin sahip olması gereken özellikler şöyle sıralanıyor: 1. İşle ilgili özellikler: Mesleki bakış açısı, esneklik, öğrenme arzusu, oylama ile alınan kararları kabul etme davranışı 2. Diğer elemanlara yönelik tavırlar: Saygı, güven, iyi niyet 3. Kişisel özellikler: Dışadönük kişilik, iletişim kurma becerisi, mesleki güven, kendine saygı ve mesleki yeterlilik. 74 kısa kısa 75 Zorlu Enerji Grubu’ndan Osmaniye Bahçe’ye ambulans Z orlu Enerji Grubu, Gökçedağ Rüzgar Santrali ile faaliyet gösterdiği Osmaniye’nin Bahçe ilçesindeki Zorlu Enerji Grubu Gönüllüleri ile Oyuncak Müzesi gezisi Z orlu Enerji Grubu Gönüllüleri Ramazan etkinlikleri kapsamında bu yıl yuvadaki çocuklarla Oyuncak Müzesi’ni ziyaret etti. Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’na ambulans hibe etti. Türkiye’nin en büyük rüzgar santrallerinden biri olan 135 Denizli Valisi ve TAEK Başkanı Kızıldere Jeotermal Santrali’nde D enizli Valisi Abdülkadir Demir ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Zafer Alper Zorlu Enerji Kızıldere Santrali’ni ziyaret etti. Kızıldere Santrali ziyaretinde Denizli Valisi Abdülkadir Demir ve TAEK Başkanı Zafer Alper’e yeni MW kurulu güce sahip Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde yıllık 300 milyon kWh’nin üzerinde elektrik üretiliyor. Gök- Galip Öztürk Sevgi Evleri Çocuk Yuvası ve Şeyh Zayed Çocuk yuvalarından 110 çocukla birlikte İstanbul Oyuncak Müzesi gezildi. Gönüllüler çocuklarla birlikte oyuncakların hikâyesini anlatan kısa bir film izledi. Filmden sonra Karagöz-Hacivat boyama atölyesine katılan çocuklar, Karagöz - Hacivat kuklaları boyadılar. Kendi elleriyle yaptıkları Karagöz-Hacivat’larını etkinlik bitiminde yanlarında götürdüler. çedağ Rüzgar Santrali sera gazı azaltımı ve sürdürülebilir kalkınmaya olan katkısını “Gold Standart” ödülü ile kanıtladı. Zorlu Enerji Grubu, enerji yatırımlarının yanında gittiği bölgelerle ilgili her türlü yerel iletişime önem veriyor. Bölgelerin sorunlarıyla ve ihtiyaçlarıyla ilgilenen Zorlu Enerji santral ve sahada yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verildi. Santral ziyaretinde Denizli Valisi ve TAEK Başkanı’na Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap ile Denizli İşletme Müdürü Ali Er eşlik etti. Kızıldere Jeotermal Santrali’ne üniversite ziyareti Ü niversite öğrencileri Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olan Kızıldere Jeotermal Santrali’ni ziyaret ettiler. İTÜ ve DAAD (Almanya Akademik Öğrenci Değişimi) tarafından desteklenen “İklim değişikliğinin zemin karakteri, kaya, yeraltı suyuna ve ulusal-uluslararası yapılara etkisinin sonuçlarının araştırılması” konulu yaz okulu programına katılan öğrenciler, 15 Eylül Pazar günü Kızıldere Jeotermal Santrali’ne düzenledikleri gezi ile sahada yapılan çalışmalar hakkında geniş bilgi aldılar. Grubu bu kez Osmaniye’nin Bahçe ilçesinin ihtiyaçlarına eğildi. Mehmet Cengiz, Gökçedağ Rüzgar Santrali İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul ve Bahçe Toplum Sağlık Merkezi Başkanı Zorlu Enerji Grubu’na ait Gökçedağ Rüzgar Santrali İşlet- Dr. Nazif Tepe katıldı. Gökçedağ Rüzgar Santrali İşletme me Müdürü Oktay Ertuğrul, ambulansı 1 No’lu Acil Sağlık Müdürü Oktay Ertuğrul, ambulansın anahtarını Kaymakam Hizmetleri İstasyonu’na törenle teslim etti. Törene Bahçe Oktay Çağatay’a teslim etti. Osmaniye İl merkezindeki am- Kaymakamı Oktay Çağatay, Osmaniye İl Sağlık Müdürü Dr. bulans sayısı 4’ten 6’ya yükseldi. Vestel’le her kahvaltı pazar kahvaltısı tadında Alaşehir’e destek Z orlu Enerji, jeotermal yatırım bölgeleri arasında yer alan Alaşehir’in Kurtuluşu ve Bağ Bozumu Şenlikleri’ne destek verdi. Zorlu Enerji Grubu Alaşehir’in Kurtuluşu ve Bağ Bozumu Şenlikleri nedeniyle 4-5 Eylül 2013 tarihlerinde düzenlenen Lara ve Rafet El Roman konserlerine sponsor oldu. Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün ve Manisa milletvekillerinin de katıldığı şenliğin ikinci günü Belediye Başkanı Gökhan Karaçoban, yaptığı konuşmada Zorlu Enerji Grubu’nun jeotermal konusundaki hassasiyeti ve ilçeye verdiği önemi vurgulayarak Jeotermal Proje Müdürü Osman Karabay’a bir plaket takdim etti. Şenliğe, Saha Müdürü Ramazan Çelik ve diğer çalışanlar da gerek lojistik destek gerekse etkinlikleri izlemeye gelerek katkı sağladılar. V estel, her kahvaltıyı pazar kahvaltısı tadında yaşamak isteyenler için kahve makinesi, ekmek kızartma makinesi ve su ısıtıcısından oluşan yeni kahvaltı hazırlama setlerini tüketicilerin beğenisine sundu. Pratik kullanımıyla kahvaltı hazırlığını zahmetsiz hale getiren Vestel 4000 serisi kahvaltı hazırlama setleri, güne keyifle başlamak isteyenlerin tercihi oluyor. Cam ve inoxun uyumlu birlikteliğiyle göz dolduran Vestel kahvaltı hazırlama setleri, siyah ve beyaz renk seçenekleriyle mutfaklara şıklık katıyor. 76 kısa kısa 77 Zorluteks Lüleburgaz sahada stres atıyor İçecek tutkunları için Mix&Go Z orluteks Lüleburgaz Fabrikası çalışanları bu yıl ikinci futbol turnuvalarını düzenlediler. Tüm fabrika çalışanları ve Zorlu Grubu’nda faaliyet gösteren diğer şirketlere duyurulan turnuvada 19 takım oluşturuldu ve fikstür belirlendi. Mayıs ayı başında başlayan turnuva çekişmeli karşılaşmaların ardından Temmuz ayında sona erdi. Final maçı Zehra Tekstil’den “Zehra’S” takımı ile Zorluteks Tekstil’den geçen senenin futbol turnuvasının şampiyonu “Son Şampiyon” arasında yapıldı. V estel, sıcak yaz aylarında serinletici, lezzetli ve sağlıklı içeceklerden vazgeçmeyenler için Vestel Mix&Go Blender’ı satışa sundu. Mix&Go Blender’ın kolayca takılıp çıkartılan karıştırma şişeleri sayesinde kullanıcılar taze içeceklerini istedikleri her yere yanlarında götürme imkanını elde ediyor. Meyveli süt, ayran, smoothie ve buzlu kahve gibi içecekleri kullanıcılar tek tuşla pratik bir şekilde hazırlayabiliyor. Mix&Go ürünü kullanım kolaylığıyla dikkat çekiyor. Buz kırma özelliği, bulaşık makinesinde yıkanabilir karıştırma şişeleri ve paslanmaz çelik bıçakları ile içecek tutkunlarının hayatını kolaylaştırıyor. Vestel’den çay tutkunlarına Saraylı serisi V estel’in Saraylı Serisi semaverleri çay keyfinin kesintiye uğramasını istemeyenler için çayı her daim demli tutuyor. Vestel yeni ürününde hem kalabalık aileleri hem de sudan sonra en çok çayı tüketen tüketiciyi öne alıyor. I FCA (International Funboard Class Association) Çocuklar, Gençler & Büyükler kategorilerinde yapılan Dünya Sörf Şampiyonası bu yıl 1 - 6 Temmuz 2013 tarihleri arasında İzmir Alaçatı’da düzenlendi. Alaçatı Çağla Kubat Windsurf Academy’de düzenlenen şampiyonanın iki ana sponsorundan biri Vestel. Ana sponsorlardan Vestel adına, grubun Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mert Gürsoy yaptığı konuşmada sörf sporunun Gayrimenkul ve perakende sektörü MAPIC’te buluşuyor L inens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasında Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenecek MAPIC Fuarı’na konuşmacı olarak katılacak. Onbulak, 14 Kasım 2013 Perşembe günü konuşmasını gerçekleştirecek. Ünlü yarışmanın tek Türk jüri üyesi Vestel’den D tanınmasına ve gelişmesine katkıda bulunan organizasyonun önemine değinerek “Dünyanın dört bir yanından sporcuları Alaçatı’da buluşturan bu önemli organizasyonun ana sponsorluğunu üstlenmek bizim için gurur vericiydi” dedi. Berabere biten maçta şampiyonu penaltılar belirledi. Zehra’S takımı “2013 Zorluteks Futbol Turnuvası Şampiyonluk Kupası”nı kazanan takım oldu. Şampiyon takım ve turnuvaya katılan tüm katılımcılara sertifikaları Zorluteks Genel Müdür Yardımcısı Ali Canbulat tarafından takdim edildi. sunuyor. Vestel Saraylı Semaverler suyun sıcaklığını kaynadıktan sonra da koruyarak; çay keyfini kesintiye uğratmıyor. Semaverler, dört saat boyunca kullanılmadığında veya içindeki su bittiğinde otomatik kapanma özellikleriyle de tam güvenlik sağlıyor. Vestel Saraylı Semaverler’de bulunan damlalık hem tezgâhın kirlenmesini önlüyor hem de temizleme kolaylığı sunuyor. Saraylı Serisi adından da anlaşıldığı üzere şıklığı ile dikkat çekiyor. Ürünlerin tek tuşla kontrol edilebilmesi de tüketiciye kullanım kolaylığı Vestel’den IFCA’yla spora tam destek Dünyanın en büyük uluslararası gayrimenkul ve perakende fuarı MAPIC için hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor. Linens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak MAPIC ünya Tasarım Başkenti” seçilen Cape Town’da ger- yor. Dr. Sel’in World Design Impact Prize’ın jürisine davet Fuarı’nda Türk Markaları - Geleceğe Bakışları ve Büyüme Stratejileri konusuna deği- çekleştirilecek World Design Impact Prize dünyanın edilmesi konusunda Vestel Endüstriyel Tasarım Elektronik necek. Türk markalarının ilgi gösterdiği fuara, Türkiye’den bu yıl 300’ü aşkın kişinin en önemli tasarım yarışmalarından biri. International Co- Bölüm Müdürü Burak Emre Altınordu: “Çalışma arkadaşı- katılacağı tahmin ediliyor. uncil of Societies of Industrial Design (ICSID)’ın düzenle- mızın ‘Dünya Endüstriyel Tasarım Günü’ kapsamında dü- diği yarışmaya Vestel Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden zenlenen böyle saygın uluslararası bir yarışmada tek Türk Dr. Sultan Kaygın Sel, jüri üyesi olarak çağrıldı. jüri üyesi olarak davet alması hem Vestel hem de ülkemiz adına çok büyük gurur kaynağı. Türkiye’den daha önce hiçbir markanın jüri üyesi olarak katılım göstermediği yarışmada, toplumsal sorunlara ta- Tasarıma sosyal sorumluluk anlayışı kazandıran bu ya- sarım çözümleri sunan projeler ödüllendiriliyor. Birinci rışmadan elde edeceğimiz deneyimin Vestel’e de çok şey seçilen projenin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılı- katacağına inanıyorum” dedi. 78 gökyüzünün getirdikleri 79 Burçların hassas noktaları Astrologlar; burçların sadece kişilerin temel karakteristik özelliklerini yansıtmadığını, gezegenler ve evlerin belli organları da temsil ettiğini, astroloji ile sağlık arasında yakın bir ilişki olduğunu savunuyor. KOÇ TERAZİ Motivasyon ve sıkı çalışma yaşamını yeniden şekillendirmene yardımcı ola- Nasıl hareket etmen gerektiğini iyi biliyorsun. Bu yıl cambaz ipinde yürü- cak. 2014 yılında işinde yeni fırsatlarla karşılaşacaksın. Hava değişikliği ya- yeceğin bir yıl olacak. Kariyerindeki çoğu kez ödüllendirilen kişisellik ve pabilirsin. Kapıdan çık ve seni bekleyen yeni hayata adım at. Pozitif enerjin profesyonellik, zor projelerde farklı başarılar getirecek. Hak edilen bu takdir sana deneyimlerini büyük yolda kullanmanı sağlayacak. saygı ve yükselen enerji ile 2014’te yeni fırsatlar için üstünlük sağlayacak. Koç: Özellikle baş bölgesi hassas olan Koç burcunun en sık lebiliyor. Boğa burcundan aldıkları zıt etki ile boğaz, koku ve yakındığı hastalıklar, baş ağrısı, ateş yükselmesi, migren, be- tat alma organları da hassas olan Akrep’ler, burçlar içinde en yin iltihabı, adale hastalıkları, yüksek tansiyon. Aceleci, ani güçlü bünyeye sahip olandır. İradeleri ile hastalıklarla savaş- BOĞA AKREP ve atak oluş yüzünden kazalara açık olan Koç burcu, Terazi maktan çekinmeyen bu burcun insanı, çabuk iyileşme özelli- Bu yıl iyimserlik, istediğin kadar özgür olma ve rutin işlerden uzaklaşma fır- Tutkuların bu yıl seni yaratıcılık ve ifade etme krallığına taşıyor. Halkla ğine sahip. satı sağlayacak. İdeallerine odaklanmak seni hayata yakınlaştıracak, eğitim ilişkiler şirketinde veya büyük bir firmada danışman olarak çalışabilirsin. ve seyahatle ilgili yeni fırsatlar seni heyecanlandıracak. Finans ve iş dünya- İnsanlara iyi iş yaptırmak için motive etmenin yolunu biliyorsun, tavsiye Yay: Karaciğer, romatizma, siyatik ve gut gibi rahatsızlıklara sında seni destekleyen insanlar bulacaksın. almak isteyen kişiler kendilerini senin yanında buluyor. Boğa: Boğa burcunun en hassas bölgesi boyun ve ense. Troid eğilimli olan Yay burcunda, diş eti rahatsızlıkları ve kemik eri- bezi, yutak, ses telleri, bademcikler ve kulaklarla ilgili sağlık mesi görülebiliyor. İkizler burcundan aldıkları zıt etki ile sinir sorunları da Boğa burcunu etkisini alıyor. Akrep burcundan sistemleri zayıf olan Yay’lar, sinirsel kökenli rahatsızlıklara İKİZLER YAY gelen zıt etki ile cinsel organlar, salgı bezleri, boşaltım sis- dikkat etmeli. Bu kişiler değişikliklerin etkisini yaşamının tüm alanlarında görecek ve Güçlü kişisel inancınızla bu yıl elde edemeyeceğiniz hemen hemen hiçbir 2014’in iyi bir yıl olmasını sağlayacak. Yaşamınızın nereye gittiğini kestire- şey yok. Özgüveniniz yolunuza çıkan yeni fırsatları kaçırmamanızı sağla- mediğiniz durumlarda önsezilerinizi ve duygularınızı kullanarak yönünüzü yacak. Daha çok iletişime odaklanacaksınız ve kariyerinizde ağır basan belirleyebilirsiniz. çalışmalar yapabilirsiniz. Çalışmayı ve kazanmayı seviyorsunuz. YENGEÇ OĞLAK Bu yıl kişisel ilişkilerinde büyük gelişmeler var. Diğerlerine göre daha yüksek Jüpiter gezegeni sizler için, genel moraliniz, canlılığınız, kendinizi ifade ve olan şefkat ve anlayışın, iyimserliğin herkesi etkiliyor. Bu yıl ufukta seyahat tüm eylemleriniz, düşüncelerinizle ortaya koyabilme gücünüz, yeni karar- veya yeni çalışmalarla ilgili yeni fırsatlar gözüküyor. Hayatı yeniden keşfet- larınız, yeni başlangıçlarınız ve tüm değişimlerinizi konusunda oldukça men için harika bir dönem olabilir. destekleyici, kuvvetlendirici ve inancınızı güçlendirici bir etki yaratacaktır. ASLAN KOVA Neşeli mizacınız yılı uyumlu ve mutlu geçirmenizi sağlayacak. Bunun doğu- Doğru bir vizyonla yüksek amaç ve düşünerek hareket etme avantajını kul- racağı sonuçlarla bütünleşmek sana uygun olan davranıştır. Doğal güzellik lanarak hedefine varacaksın. Fedakar ideallerini ve kişiselliğini açıklayarak ve memnuniyet aşkın kendini aniden şekillendirmene yardım edecek. 2014 amaçlarına ulaşacaksın. Yeni fırsatlar isteklerini doğru açıklama ve özgüve- yılında yine çok fazla sorumluluk üstleneceksin. nini arttırma imkanı sağlayacak. BAŞAK BALIK burcundan gelen zıt etkilerle böbrek ve bel bölgesinde hassasiyet yaşayabiliyor. temi de hassas olabiliyor. Erkeklerde prostat, kadınlarda yumurtalık ve rahim hastalıkları görülebilir. Oğlak: Vücutlarının en hassas bölgesi kemikler olan Oğlak’larda iskelet sistemi, dişler, eklemler, diz kapağı ve İkizler: Bu burcun insanının sinir sistemleri pek güçlü değil. çeşitli ortopedik sorunlar görülebiliyor. Romatizma ağrıla- Ayrıca omuzlar, kollar ve eller hassas. Köprücük kemiği kırık- rı çekebilen Oğlak burcu, Yengeç burcundan gelen zıt etki ları, omuz ve kol ağrıları, parmaklarla ilgili sorunlar, sinirsel sonucu mide ve sindirim sistemlerinde de hassasiyet hisse- rahatsızlıklar görülebiliyor. İkizler burcunda, Yay burcundan Başak: Bu burç insanda sindirim ve merkezi sinir sistemi has- debiliyor. Acılara dayanıklı olan Oğlak burcu, başkalarının gelen zıt etki ile kalça ve bacakla ilgili siyatik ağrıları, romatiz- sas olduğu için psikomatik hastalıklar görülebiliyor. Barsak hemen şikayet ettikleri ağrılara günlerce dayanabiliyor. ma, karaciğer hassasiyeti, alerjiler ortaya çıkabiliyor. sorunları, kolit, karın zarı iltihabı ve hazımsızlık yaşayabilen Yengeç: Yengeç burcunun en hassas bölgesi göğüs kafesi, Başak’ların Balık burcundan aldıkları zıt etkiler sonucu en Kova: Kova burcunun en hassas noktaları, adaleleri ve do- hassas bölgelerinden biri de ayakları. laşım sistemleri. Zehirlenme, yüksek ateş, kramplar, bacak damarlarında varis, baldır ve bilek ağrıları bu burcun insanın memeler ve mide. Gastrit, ülser, 12 parmak barsağı, pankreas, barsak iltihapları, hazımsızlık sorunları, bu burcun en sık Terazi: Böbrekler ve bel bölgesi hassas olan Terazi burcunda, yakındığı hastalıklar arasında. Aslan burcundan aldıkları zıt yakındığı şikayetleri oluşturuyor. Oğlak burcundan gelen zıt adale, kemik ve sinir uçları ağrıları en sık görülen rahatsız- etki ile kalpleri ve omurgaları hassas olan Kova’lar, genellikle etki ile iskelet sistemi, dizler ve deri hassasiyeti olabiliyor. lıklar. Siyatik ve bel fıtığına da yatkın olan Terazi burcu in- kendilerine iyi bakarlar. Sağlık konularına akıllıca yaklaşır, Acı ve ağrıya dayanıksız Yengeç burcu, endişe ve evham yü- sanının nefrit, lumbago, soğuk algınlığı, bulaşıcı hastalıklara tıbbi gelişmeleri takip ederler. zünden küçük bir konuyu büyütüp, ‘bakımı zor hasta’ haline karşı dirençleri az. Zıt burç olan Koç’tan gelen sert etkilerle gelebiliyor. baş bölgesi ve gözlerde hassasiyet yaşanabiliyor. Canları çok Balık: Ayakları ve sinir sistemleri hassas olan Balık burcu tatlı olan Teraziler, hastalandıklarında aşırı ilgi ve sevgi gör- insanları, psikomatik rahatsızlıklara daha eğilimli. Mikrobik meyi bekliyor. hastalıklara dirençleri az olan Balık’ların lenf sistemleri de Aslan: Kalp ve sırt bölgeleri hassas olan Aslan burcu, kalp ra- zayıf olabiliyor. Başak burcundan gelen zıt etki ile barsakları hatsızlıkları, kalp romatizması, çarpıntı gibi hastalıklara daha Bu yıl pratik başakların kişisel ve arkadaş ilişkilerinin daha da yoğun geçe- Yaşamlarında bir kez büyük değişiklikler yapabilecek bir fırsata sahip olu- ceği bir yıl olacak. Aile ve ev yaşantınızda büyük mutluluklar ve memnuniyet yor. 2014 yılı en kuvvetli isteğinizi, aşkınızı veya dünyaya duyduğunuz şef- yatkın. Aslan burcu; sırt, adale ağrıları, omurga ve bel kemiği Akrep: Üreme ve genital organları en hassas bölgeleri. Erkek- ve sindirim sistemleri hassas olan Balık burcu, hasta olunca verici gelişmeler yaşayacaksınız. Düşüncelerinizi açık ve dürüstçe ifade ede- kati açıklayabileceğiniz, sahip olabileceğiniz bir yıl. Donuk bir an olmaya- rahatsızlıklarına eğilimli. te prostat, kadında rahim ve yumurtalık rahatsızlıkları görü- güvenini kaybeden, evhamlı bir insana dönüşebiliyor. ceksiniz. cak ve karşınıza çıkan yolda ne istediğinizden emin olarak ilerleyeceksiniz. 81 80 kültür-sanat Aşk Yüzyılı Bitti Yazar: Nuran Yıldız Yayınevi: Doğan Kitap Nuran Yıldız, Aşk Yüzyılı Bitti ile görünüşte özgür ama mutsuz, (a)sosyal alemde son derece kalabalık ama aynı zamanda fena halde yalnız, bolluk içinde ama kendi “içinde” yoksul olan günümüz bireyini anlatıyor. Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, siyasette ve iş yaşamında da “biten aşk”ın sonuçlarını ortaya sererken, “yeni zamanlar”ın kadınının, erkeğinin, politikacısının, çalışan ve işvereninin üç boyutlu resmiyle karşı karşıya bırakıyor okuyucuyu. Ferhat Göçer - Kalbe Kiralık Aşklar Emre Plak Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar Nar Ağacı Bir Psikiyatristin Gizli Defteri Yazar: Nazan Bekiroğlu Yayınevi: Timaş Yayınları Yazar: Sevil Atasoy Yayınevi: Doğan Kitap Yazar: Gary Small, Gigi Vorgan Yayınevi: NTV Yayınları Yazar: Orhan Pamuk Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Ben Bir Ağacımda Pamuk, Osmanlı zamanının bir celladını, bir padişahın kıskançlığını anlatıyor, bir ağacı, bir resmi konuşturuyor ve kendi çocukluk, gençlik ve okul hatıralarını hikâye ediyor. Beyoğlu Rapsodisi Dönüş Yazar: Ayşe Kulin Yayınevi: Remzi Kitabevi Adli bilimler ve kriminalistik uzmanı Sevil Atasoy gerçek olaylara dayanan polisiye-gerilim örnekleri anlatmayı sürdürüyor. Şeytan, melek kılığına nasıl girer? Tecavüzler, intihar süsü verilmiş cinayetler, alışveriş merkezlerinde avlanan seri katiller, tam 22 yıl idam hücresinde ölümü bekleyenler, ihbarları ciddiye almayan ihmalkar polisler, yalan söyleyen savcılar, bilirkişi hataları, iş bilir dedektifler, masum aile reisi görünümlü sapıklar, ensest mağdurları, betona gömülenler, müneccimler ve medyumlar, Sherlock Holmes’tan ve televizyon dizilerinden ilham alanlar ve büyük vicdan azapları… Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü... İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. Selçuk Balcı - Mila Genç piyanist Lara Melda Zorlu Center PSM’de liyor. Londra’da yaşayan Türk bir ailenin Senfoni, Leeds Senfoni, Watford Filarmo- kızı olan genç piyanist, 2010 yılında henüz ni, Maidstone, Aylesbury, Royal Tunbridge onaltı yaşında Saint-Saëns Piyano Konçer- Wells ve Worthing Senfoni Orkestrası gibi tosu No.2 adlı eseri icra ederek BBC Genç İngiltere’nin en önemli orkestralarıyla kon- Z Sahnesi’nde sahne alacak. Genç yaşta ta- Müzisyenler yarışmasında birincilik kazan- çerto performansları sergiledi. 2011 yılında rı Merkezi’nin ilk sezon programın- nıştığı piyano ile harikalar yaratan Lara dı. Başarısıyla sınırları aşan Lara Melda ay- İstanbul Uluslararası Müzik Festivali’nde da klasik müziğin genç yeteneklerinden Melda uluslararası otoriteler tarafından rıca Kadir Has Üniversitesi tarafından “Umut Borusan Filarmoni Orkestrası ile birlikte Gri- geleceğin piyanistleri arasında gösteri- Veren Genç Sanatçı” ödülüne de layık gö- eg Konçertosu’nu çalan sanatçı bir kez daha rüldü. Uluslararası alanda da üne kavuşan İstanbul’da sanatseverlerle buluşacak. Bilet- Lara Melda; Kirill Karabits ile birlikte Kuzey ler www.zorlucenterpsm.com’da... Kalan Müzik “Nar Ağacı” hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap... orlu Center Performans Sanatla- Lara Melda 5 Aralık 2013 tarihinde Drama Lara Melda 11 parçanın yer aldığı “Kalbe Kiralık Aşklar”daki dört parça Ferhat Göçer’in imzasını taşıyor. Zeki Güner, Alper Narman ve Onur Özdemir’e ait parçaların yanı sıra Göçer’in daha önceki albümlerinde olduğu gibi, amatör müzisyenlerin müzik sektörüyle buluşması amacıyla kurduğu “besteniyolla.com” platformu üstünden seçilen, Birdal Gök ve Hüseyin Boncuk’a ait parçalar yer alıyor. Ben Bir Ağacım Mila 12 eserden oluşuyor. İçerisinde anonim türküler ve Selçuk Balcı’nın şimdiye kadar duymadığımız yeni beste ve söz çalışmaları da yer alıyor. Aranjörlüğünü, Kemal Sahir Gürel, Cem Tuncer, İhsan Eş ve Engin Arslan’ın yaptığı albümde “Hani Sevduğum Hani” adlı türküye İsmail Hakkı Demircioğlu eşlik ediyor. Gerçek hikayeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır. Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız. Orhan Pamuk, diğer kitaplarından bazı parçaları kitaba alırken metinlere dokundu, eski yazılarını değiştirdi, cümleler, paragraflar ekledi, başlıklar koydu. Pamuk’un kırk yıllık yazarlık hayatının en güzel sayfalarından yapılan bu seçme hem onun yeni ve genç okurlarının, hem de yazarın eski takipçilerinin ilgisini çekecek. Gerçekler acıdır; acıtır, incitir... Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar... Derya’nın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir mega kentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır. Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir? Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir? Dönüş; aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı. Yazar: Ahmet Ümit Yayınevi: Everest Yayınları Üç arkadaşın öyküsü bu kitap… Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çok sesli, çok renkli, çok dilli, çok kültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi... İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân... Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final... Kaiken Yazar: Jean-Christophe Grangé Yayınevi: Doğan Kitap Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır.Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız. Young Adult - Genç Yetişkin Trance - Trans Yönetmen: Jason Reitman Oyuncular: Charlize Theron, Patrick Wilson, Patton Oswalt, Elizabeth Reaser, Jill Eikenberry, Richard Bekins, J.K. Simmons, Emily Meade Yönetmen: Danny Boyle Oyuncular: James McAvoy, Vincent Cassel, Rosario Dawson, Tuppence Middleton, Lee Nicholas Harris, Ben Cura, Sam Creed, Matt Cross (II) Bir zamanlar mezuniyet balosunda kraliçe seçilmiş olan Mavis artık 37 yaşındadır ve eski güzel günlerin hatıralarıyla genç yetişkinler için hikayeler yazmaktadır. Bir gün artık evli olan eski lise aşkını geri kazanmaya karar verir ve yaşadığı kasabaya geri döner. Ancak bu eve dönüş beklediğinin aksine hem onun hem de eski okul arkadaşları için çok daha zor olacak, bu süre boyunca her iki taraf ta artık yetişkin olmanın getirdiği acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Komiser Simon ve hırsız Franck değeri milyon dolarlar ile ölçülen bir tablonun hırsızlarıdır. İkiliyi bir araya getiren Simon’un tarihi eserler konusundaki bilgisi ve Franck’inde cesareti zekası... 27 milyon dolar değerindeki Goya tablosunu çalınmaktan korumaya çalışırken kafasına darbe alan müzayedeci Simon uyandığında neler olduğunu hatırlayamaz. Acımasız hırsız Franck tarafından hipnoza zorlanan Simon, baştan çıkarıcı hipnoz ustası ile ölümcül bir aşk üçgenine saplanır. 82 english summaries 83 “New Life” determines the trends Turkey’s largest geothermal power plant has been launched Companies carrying out activities under the body of Zorlu Holding sustain their future plans with the principle of complying with the new life. Pioneering the rapid change being experienced in every field of life, Zorlu Holding carries the opportunities of proactive acting ability further. W e realize a new world with each passing day. We proceed a step ahead the past in terms of sports, health, entertainment and each field of life. Keeping pace is so difficult and yet so enjoyable. New life is a product of adaptation era… Your existence depends on keeping the pace with innovations. You go further the past only if you catch the era in the fields such as education, business and nutrition. The new life also designs our cloths and home products in compliance with itself. Designs of a more refined taste and materials produced with organic raw materials supersede old flashy cloths or decorative products. argeting to grow by utilizing local and sustainable resources, Zorlu Energy Group has launched Kızıldere 2 Geothermal Power Plant, the largest geothermal power plant of Turkey with its 80 MW capacity, with a ceremony. President Recep Tayyip Erdoğan, Minister of Energy and Natural Resources, Taner Yıldız, Prime Ministry Undersecretary, Efkan Ala, President of Energy Market Regulatory Authority (EPDK), Hasan Köktaş, AK Party Vice Chairman, Süleyman Soylu, Governor of Denizli, Abdülkadir Demir, Members of Parliament, Zorlu Holding Board Chairman, Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Board Co-Chairman, Zeki Zorlu, Members of Zorlu Family, Zorlu Holding CEO, Ömer Yüngül, Zorlu Energy Board Member Selen Zorlu Melik, Zorlu Energy General Manager Sinan Ak, Zorlu Energy Group managers and employees and a great number of invitees and citizens have participated to the inauguration of the power plant. sustainable energy resources. Kızıldere 2 Geothermal Power Plant is also the reflection of our approach. Realized with a 250 million dollar investment, Kızıldere 2 Geothermal Power Plant became the largest geothermal power plant of Turkey with its 80 MW capacity.” efforts of 60 year with the results creating value for our country.” Stating that as Zorlu Group, they are the pioneer in each of their activity fields, Ahmet Zorlu added: “One of the fields that we create the difference is energy. As Zorlu Energy Group, we aim to develop investments that create added value, support employment and provided contribution in every aspect by focusing on local and Its contribution to Turkey is $150 million Providing information about the activities on Kızıldere geothermal site, one of the sites having the largest potential and suitable for the electricity generation of Turkey, Ahmet Zorlu said: “Kızıldere Geothermal Power plant, which we taken over its 30 year operational rights through ADÜAŞ tender in 2008, is the first geothermal power plant of our country. Through the rehabilitation works that we carried out after taking over the operational rights of the power plant, we increased its 6 MW capacity up to 15 MW in a short period. Together with Kızıldere 2 Geothermal Power Plant that we launch today we will reach 95 MW installed capacity in the field of geothermal field and we will rank among the largest geothermal sites of the world.” Vestel promoted new products at IFA Vestel joined IFA, Europe’s largest electronics fair, with its brand new technologies. Being participated to the fair for 19 times, Vestel promoted its 480 different products in two booths installed on 2,650 meter squares. Also Vestel and Turkey blazed a trail at the fair; completely local production smart phone was promoted. We need to build our future plans on overcoming energy dependency and generating our own energy. Deploying our natural resources in compliance with a sustainable life perception is merely a leadership mission. Each person and corporation who desires to become a leader in its field shall take precaution in this regard and plan its energy generation that will generate the new life. Future or Now? In 2050, one of the most important problems of the world will be increasing population. Even the rate of increase decreases, it is expected the population of the world in 2050 will reach T “Kızıldere 2” is a 250 million dollar investment Giving a speech at the inauguration, Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Board Chairman, said “We are proud of being rewarded for our Our most important resource for managing this process is the energy. Since the fossil fuel reserves in the world are decreasing gradually, the need for energy generation that is not harmful for the nature and human health emerges. In all over the world the tendency to sustainable and clean energy resources constitutes a sector of billions of dollars. Companies carrying out activities under the body of Zorlu Holding sustain their future plans with the principle of complying with the new life. Pioneering the rapid change being experienced in every field of life, Zorlu Holding carries the opportunities of proactive acting ability further. Kızıldere 2 Geothermal Power Plant having 80 MW installed capacity and constructed in Sarayköy county of Denizli city has been launched with a magnificent ceremony that was organized in September. Turkey’s largest geothermal power plant has been inaugurated by President Recep Tayyip Erdoğan. V 9 billion from 6.9 billion. This means more food, more water and more living spaces. Moreover 3.5 billion of the population will live in underdeveloped cities. City life will become difficult further; we will need more solutions to meet the needs of social life such as house, transportation, education. If we cannot find a solution for increasing consumption and deteriorating ecological balance and we sustain our current life as the same, in 2050 even if there would be a world same as our world this will not be enough. As Zorlu Holding, we act with an innovative principle in our entire R&D activities for orienting this new life, predetermine the progress and find alternative ways. While we consider all the details, we realize the requirements of the new life with our capability of acting rapidly. Affiliated companies of Zorlu Holding also carry out their activities with this principle. The new life determines trends, as Zorlu Holding we meet the requirements that are directed with these trends. Bringing innovation to the life through designs and R&D activities in vital fields such as real estate, textile, electronics, home appliances and energy, Zorlu Holding is confident about the future. estel, being participated to IFA, Europe’s largest electronics Vestel offers Europe’s largest LED TV fair organized in Berlin, the capital city of Germany, for 19 Being produced in Europe by Vestel, the largest LED TV times, exhibited its 480 different products in two booths installed Borderless TV, Ultra High Definition and Narrow Bezel television on 2,650 meter square. Vestel left its mark on Europe’s largest models and Vestel Ready Cook built-in oven were the prominent electronics fair with its expertise in technology and design. products of Vestel booth among the other innovative products. Completely local design and production smart phone of Vestel launched at IFA was the star product of the booth. At IFA, Vestel The target is ranking among top 5 in every field exhibited three different prototypes of its smart phones as 4.3”, Stating that Vestel targets to be ranked among top five in 4.7” and 5” screens. Developed by Turkish engineers, Vestel its every manufacturing field, Erdoğan said: “Despite there smart phone Android 4.2 Jelly Bean features operating system are very large competitors in the sector, we already began and changeable hardware based on the demands of users. The negotiations with Europe, South America and Middle East phone has 5, 8 and 13 million pixel cameras. Indicating that they countries for the export. Our aim is to be ranked among top will penetrate into Turkish market in January with three different began negotiations with Europe, South America and Middle five in our every manufacturing field. For instance, we annually smart phone models that will appeal to every budget, Turan East countries for smart phone export. I believe that we will manufacture approximately 10 million TVs and we rank among Erdoğan, CEO of Vestel Group of Companies, said: “Although be successful also in this product group thanks to our flexible top five in this regard. We will act in line with this target also there are large and important competitors in the sector, we structure and our expertise in electronics market.” for smart phones.” 84 english summaries R&D requires determination and experience Z orlu Textile Group Product Development Manager Mutlu Sezen has explained R&D activities, new projects and technologies of Korteks and Zorlu Textile and joint works being carried out with the support of TUBITAK (Scientific and Technological Research Council of Turkey). Sezen also told about insulation featured curtain development, canvas and canopy works that are being carried out by Zorlu Textile together with Korteks as well as their new projects in the fields of medical textile. R&D and Product Development investments are of capital importance behind the success of Korteks and Zorlu Textile. Zorlu Textile Group carries out various projects for developing its value added products range both in cooperation with TUBITAK and universities. Some of these projects are being carried out in the field of yarn and some of them are in the field of fabric. Zorlu Textile Group Product Development Manager Mutlu Sezen says “determination and experience” for success by emphasizing that R&D has recently gained importance in Turkey. Sezen indicated that there is severe competition among European, US, Korean and Japan companies in terms of R&D studies and value added products. Mentioning about the significant developments on synthetic yarn, Sezen expressed that dying yarn during manufacturing process provides energy and water savings in significant amounts. Stating that they attach importance to energy saving, Sezen said “At Korteks nothing goes to waste; all of them are recycled. Finally we are beginning to a new project. We will carry out product life cycle analysis studies with the support of TUBITAK. We calculate equivalent amounts of carbon emissions and carbondioxide released during manufacturing and we carry out activities to decrease these amounts. In this manner we will become a company that realizes sustainable manufacturing.” Indicating that primarily it is necessary to improve the manufacturing of fiber in Turkey, Sezen also remarked Turkey’s foreign-source dependency of Turkey in terms of chemistry. Sezen said “As Zorlu Textile Group, we endeavor to improve coated and laminated products that will extend endurance life of textile and will provide functional features in the field of technical textiles through R&D activities.” Theatre is teamwork, an endeavor C elebrating its 10th year, Zorlu Child Theatre actively prepares for the new season. Granted to four national and international awards with The Ugly Duckling musical, participated to the local and abroad festivals, praised by the press, the prestigious theatre team this time will revive The Little Match Girl for the first time at Zorlu Center PAC. We had a chat with Prof. Dr. Hasan Erkek, the director of the team, Prof. Aydın Teker, the choreographer, Ass. Prof. Dr. Nedim Yıldız, the musician and performers. We talked about the details of musical that will be staged this year with the team of Zorlu Child Theatre. Author-director Prof. Dr. Hasan Erkek has met with Zorlu Child Theatre three years ago. After the success of The Ugly Duckling Musical, now he works for the performance of The Little Match Girl Musical. Erkek is both the author and director of the drama. Stating that they choose the tales highly precisely, the director Prof. Dr. Hasan Erkek said “We reviewed all tales again for this new project, conducted meetings within the year, we created options for proper tales and we discussed thoroughly the advantages and disadvantages of each option. Finally we decided on The Little Match Girl Musical. Since we thought that this tale would be a significant project especially for street kids. The Match Girl is also one of these street kids. But we transformed her into a new character for both today’s children and theatre.” Erkek stated that in the past the tales were for both adults and children and added: “Andersen has written this tale but he didn’t indicate that this was for only children. Therefore, we thought that this shouldn’t be dramatized as it was for the children. Our match girl is a musician; she plays accordion on the streets, sells matches but she is also a student at a music school… Our musical has a happy ending. We instil hope, try to show being sensitive but of course we do not teach the method, we do not have a right to do this, already this doesn’t have a single method… This will be a drama that will emphasize sensitivity and awareness.” Zorlu Center Performing Arts Center has launched A fter New York and London, Istanbul will be world’s new address for Broadway shows. Offering all tickets of 2013-2014 season simultaneously, Zorlu Center Performing Arts Center is the candidate for becoming the new address of musicals after New York Broadway and London West End. A program meeting every demand Indicating that Zorlu Center Performing Arts Center will host over 400 performances at more than 50 events in the first season, General Manager Ray Cullom expressed that the program has been compiled from different categories that everyone can find a show according to their interests. Emphasizing that first they carried out a comprehensive research on Turkish audiences before deciding what will be the shows, Cullom said that it is very exciting news for Istanbul residents that Broadways shows will be staged in Istanbul. Also stating that the research results showed that Istanbul residents have been in need of such center for a long time, Cullom said “Participants of the research desire to see prosperous stage shows, recitals, stand-up shows, concerts, theatre and exhibitions at the times that Broadway musicals are not staged. Therefore we have created a program that will cover all these demands.” Bests and Firsts The focus point of Zorlu Center Performing Arts Center’s 20132014 season composes of “bests” and “firsts”. Starting from this season, each season three or four legend musicals of Broadway will be staged at Zorlu Center Performing Arts Center. This season the Broadway series offered under the title of “Broadway in Istanbul” and composing of Broadway style musicals cover three different legend musicals from New York, London and Paris, three important art centers of the world.
Benzer belgeler
ZORLU HOLDING`DE YENI HAYAT BAŞLADI
Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital
Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. adlı
şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen
Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını
yürüte...