haber - Zorlu Holding
Transkript
haber - Zorlu Holding
01 kapak Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Ocak-Şubat-Mart Her alanda, her yerde, her zaman farklı 32 editör 01 Hayatın farklı alanlarında değer yaratmak… Z orlu Grubu olarak ekonomik başarılarımızın temelinde, topluma olan sorumluluğumuzun yattığına inanıyoruz. Ticari faaliyetlerimizin yanı sıra, sosyal ve toplumsal alanda da önemli projelere imza atmaya, bizi biz yapan değerleri korumaya devam ediyoruz. Yenilikçi ve dinamik bir kurum olarak sadece iş süreçlerine odaklanmıyor, iş süreçlerimizi destekleyecek şekilde, farklı platformlarda çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalarla, hayatın her alanında, mümkün olduğunca çok insana dokunuyor ve fark yaratmayı başarıyoruz. Bu anlayışımızın yansımalarını pek çok örnek çalışmamızda görmek mümkün. Grup olarak, “geleceğe yatırım” felsefemiz ışığında verdiğimiz burslar, yaptırdığımız okullarla milyonlarca gence umut oluyoruz… Çocuklara ve gençlere destek sağlamak amacıyla Vakfımızın üzerinde durduğu bir diğer alan ise kültür–sanat… Bu amaçla yıllardır, Anadolu’nun dört bir yanında çocukları tiyatronun mucizesiyle tanıştırıyor, hayata ayna tutuyoruz… Kültür ve sanat aracılığıyla sosyal sorumluluk üstleneceğimiz bir diğer merkez ise Zorlu Gayrimenkul’ün en önemli projelerinden biri olan Zorlu Center’da yer alacak. Performans Sanatları Merkezi, sosyal sorumluluk anlayışımızın en önemli göstergelerinden biri olacak. Bu merkezde binlerce kişiye, kültür ve sanat aracılığıyla dokunacağımıza ve değer katacağımıza inanıyoruz. Zorlu Enerji ise “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi ile sürdürülebilir çevre bilinci konusunda önemli çalışmalara imza atıyor. Zorlu Enerji’nin, bu proje aracılığıyla binlerce ilköğretim öğrencisinin hayatına dokunmasından, onların sorumlu vatandaşlık bilinci kazanmalarına ve duyarlı davranış modelleri geliştirmelerine katkıda bulunmasından mutluluk duyuyoruz. Elektronik ve beyaz eşyada ülkemizin lokomotif markası olan Vestel ise Mehmet Zorlu Vakfı’nın katkılarıyla, iki yıldır Bir Dilek Tut Derneği’ne destek veriyor. Vestel, bu dernek aracılığıyla bu yıl da çocukların hayallerini gerçeğe dönüştürmeye, onların hayata tutunmalarına küçük de olsa katkıda bulunmaya devam etti. Geçtiğimiz günlerde bize heyecan veren bir diğer proje ise Hacı Mehmet Zorlu Engelliler İş Okulu’nun açılışı oldu. Toplumun her kesiminin eğitim hakkından yararlanmasını ve engellilerin toplum yaşamına aktif olarak katılabilmelerini amaçlayan bu merkez, engelli vatandaşımızı iş yaşamına hazırlayacak. Zorlu Grubu olarak, 60 yıla yaklaşan köklü bir geçmiş ve tecrübemizle, daima geleceğe bakan dinamik yüzümüzle, hayatın her alanına anlam katmaya devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla, Ahmet ZORLU 02 içindekiler Türkiye’de ve Dünya’da Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz. Kapak 04 Zorlu, hayatın her yerinde 06 Zorlu Center, Cannes’ı gölgede bıraktı 12 Linens ve Taç ile alışveriş keyfi 16 Vestel bir hayali gerçekleştirdi 18 Zorlu Enerji Grubu gönüllüleri köy okullarında 20 Metin Salt/Türkler internette 23 Hedefiniz mobil, ileri! 37 Korteks’e, ISPO’da yoğun ilgi 38 Kişisel gelişim 42 Vestel’e tasarım ödülü 43 CeBIT’te elektronik şov 44 IPTV’de Avrupa liderliği 45 Vestel Boğaziçi Köprüsü’nde 52 Enerji sektöründe önemli bir ilk Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi Olgun Zorlu Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaprak Özer Yayın Kurulu Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık 54 Gökçedağ’da lojistik başarı 56 Her şey daha iyi bir dünya için 58 Yarışma adayları Zorluteks’teydi 60 Estetik ve güzellik yine Linens’te 61 Zorlu Tekstil en beğenilen şirket 62 Erkekler Marslı, kadınlar Venüslü! 64 Bilinçli alışverişle iyi bir yaşam 68 Zorlu Center’a bir ödül daha 69 Zorlu Dış Ticaret’e başarı ödülü 70 Kısa kısa 76 Kültür sanat 78 Damak tadı 80 Gökyüzünün getirdikleri 82 English summaries İçerik ve Tasarım Uygulama indeks içerik-iletişim danışmanlık Kore Şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu/İstanbul Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77 e-mail: [email protected] web: www.indeksiletisim.com Yayın Direktörü Fülay Yaşa Yazı İşleri Editörü Zehra Tike Yayın Editörü Esra Melek Yiğitsözlü Yazı İşleri Umut Bavlı İsmail Polat Taner Gezer 03 24 Vedat Aydın “Bana üreticini söyle sana markanı söyleyeyim” 30 Fatih Dereköylü Sektörde Taç ve Linens farkı 46 Prof. Dr. Kerem Alkin Fırsat ve zorluklarla dolu bir yıl 50 Önceliğimiz hedeflerimiz Görsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü Grafik Tasarım Serkan Bengin, Emre Ergül Fotoğraflar Katkıda bulunanlar Metin Salt Renk Ayrımı ve Basım Müka Matbaacılık İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Eskop Sanayi Sitesi C 7 Blok No: 410 İkitelli/İstanbul Telefon: 0 212 549 68 24 32 Yılmaz Tunç: “Meziyetimiz hız ve kalite” 66 Yaşa göre spor Dergi Yönetim Yeri Zorlu Plaza, 34310 Avcılar/İstanbul Telefon: 0212 456 20 00 Faks: 0212 422 00 49 e-posta: [email protected] 34 Necat Altın Tekstilin hipermarketi Korteks 74 Doğal güzellik sırları ”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 04 kapak Zorlu, hayatın her yerinde Değişen dünya ekonomisi ve rekabet, işletmelerin daha dinamik olmasını zorunlu hale getirdi. Zorlu Grubu, sahip olduğu dinamizm sayesinde yalnızca faaliyet gösterdiği alanlarda değil, değişik platformlarda da yer alarak toplumun her kesimine ulaşıyor. B ugünün iş dünyasına baktığımızda, iş yapış şekillerinin değiştiğini görüyoruz. “Ürettim, pazarladım ve hedefleri tutturdum” demek sıradan bir bakış açısı haline geldi. Artık şirketler, yalnızca yaptığı işe odaklanmakla kalmayıp, tüm iş süreçlerini destekleyecek pek çok çalışma yürütüyor. Bunlardan ilk akla gelenler; çeşitli fuar, festival, seminer gibi etkinliklere sponsorluk, sanat, tarih, turizm gibi alanlarda organizasyon, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri… Ürünü en kaliteli, en seri ve en ucuz şekilde üretmek rekabette eskisi kadar büyük katma değer sağlamıyor. Tabii ki, en faydalı, en küçük ya da en büyük, en teknolojik, en ucuz ürün ve hizmet de kurumların başarısını doğrudan belirliyor. Fakat yeni dünya düzeni yalnızca somut olarak ifade ettiğimiz farklılıklarla değil, aslında ifade etmekte zorlandığımız farklılıklarla bize ayrıcalıklar sağlıyor. Zorlu, sunduğu ürün/hizmetlerin kalite, adet ve hızında tartışmasız farklı bir yere sahip. Ancak bununla yetinmiyor. Zorlu için daha iyi olmak; tüketicinin ve iş ortağının hayatına değmek, katma değer yaratmak, aranmak, istenmek, arzulanmakla açıklanabiliyor. Bu sıcak tanımlamaların içini doldurmak da değerler zincirine, iş yapış şekline yeni anlamlar yüklemekle mümkün. Yeni ilişkiler geliştirmek, onları ikna etmek, kolaylık sağlamak, bir şey yaparken hayata değecek başka unsurları da resmin içinde görmek, kolları sıvayıp yapmak, başkasından beklemek yerine dahil olmak, doğaya - insanlığa saygılı olmak, fayda üretmek, zamandan tasarruf sağlamak... Bu listeyi uzatmak mümkün! Hepsini bir araya getirdiğimizde yeni iş yapma şeklinin zengin tarifi olarak karşımıza çıkıyor. Özetle Zorlu Grubu şirketleri de yalnızca faaliyet gösterdiği alana odaklanma yetinmiyor. Sürdürdüğü değişik çalışmalarla, pek çok platformda yer alıyor. Böylelikle yaş, cinsiyet, eğitim, gelir seviyesine göre toplumun her kesimine ulaşmayı hedefliyor. İlerleyen sayfalarda, Zorlu şirketlerinin ürettiği ürün ve hizmetleri hayatımıza entegre etmek için nasıl farklı düşünüp bize farkı nasıl yaşattıklarını anlatmak istedik. Dergimizin kapak yazısında bir araya getirdiğimiz bu etkinlikler, Zorlu’nun hem Türkiye hem de dünya ölçeğinde toplumun her kesiminde yer aldığını gözler önüne seriyor. Cannes’dan sonraki en büyük davet Grup şirketlerinden Zorlu Gayrimenkul’ün Fransa’nın Cannes kentindeki MIPIM Fuarı’na katılımı dünya çapında ses getirdi. Zorlu Center Projesi ile dünya gayrimenkul sektörünün biraraya geldiği MIPIM 2011’in açılış gecesinin sponsorluğunu üstlenen Zorlu Gayrimenkul, dünya arenasında göz doldurdu. Zorlu Gayrimenkul’ün ev sahipliğinde 6 bin özel konuğun ağırlandığı MIPIM açılış gecesinde İstanbul konsepti ile Cannes Film Festivali’nden sonraki en büyük davetlerden biri gerçekleştirildi. Sponsorluğunu üstlendiği davet için Türkiye’ye özel gösteriler hazırlayan Zorlu Center; Türk ve yabancı gayrimenkul sektörünün önde gelen iş adamları ve Cannes cemiyet hayatının tanınmış simalarına İstanbul’un tanıtımını yaptı. 40 gün 40 gece alışveriş Tasarımdaki gücünü ve deneyimini modanın son trendleriyle birleştiren Linens ve Taç markaları, 18 Mart-26 Nisan tarihleri arasında ilki düzenlenen “İstanbul Shopping Fest” kapsamında tüketicilere kaçırılmayacak fırsatlar sundu. Linens ve Taç, dünyanın en dinamik şehirlerinden birisi olan İstanbul’daki festivalde, yerli ve yabancı toplumun her kesiminden alışveriş meraklılarına ulaştı. Enerjimiz çocuklar için Zorlu Enerji Grubu’nun doğa ile dost enerji ve kaynaklarının tanıtılması ve çocukların erken yaşta bilinçlendirilmesini hedefleyen “Enerjimiz Köy Okulları İçin” kampanyası kapsamında son olarak grup yönetimi ve çalışanlarının katkılarıyla 536 öğrenciye kışlık kıyafet paketleri hazırlandı ve bu paketler gönüllüler tarafından okullara ulaştı. Sürdürülebilir çevre bilinci konusunda hayatın her alanında değer katmayı benimseyen Zorlu Enerji Grubu’nun kurumsal sosyal sorumluluk çalışması “Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi”, Ocak 2010’dan bu yana yaklaşık 3 bin 600 ilköğretim öğrencisine ulaşmış oldu. Bir Dilek Tut Vestel, hayati tehlike taşıyan hastalıklarla savaşan çocukların dileklerini gerçekleştiren Bir Dilek Tut Derneği ile 14 yaşındaki Samsunlu Batuhan’ın en büyük hayalini gerçeğe dönüştürdü. Batuhan, hayranı olduğu Harry Potter serisinin çekildiği mekanlar ile ünlü Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nu ailesiyle birlikte gezerek İngiltere’de rüya gibi bir beş gün geçirdi. 05 06 kapak Zorlu Center, Cannes’ı gölgede bıraktı Zorlu Gayrimenkul, dünya gayrimenkul sektörünün buluştuğu MIPIM 2011’e damgasını vurdu. “İstanbul’a değer kazandırmak” hedefiyle inşa edilen Zorlu Center ile fuarın açılış gecesinin sponsorluğunu üstlenen Zorlu Gayrimenkul, dünya arenasında göz doldurdu. Z orlu Gayrimenkul, pek çok ülkeden 18 bin 600 kişinin katılımıyla 8-11 Mart’ta Fransa’nın Cannes kentinde gerçekleştirilen dünyanın önde gelen emlak fuarı MIPIM 2011 fuarında göz doldurdu. Zorlu Center Projesi ile 6 bin kişinin katıldığı fuarın 8 Mart’taki açılış gecesinin sponsorluğunu üstlendi. Cannes’ın en lüks ve gözde otellerinden Carlton’da düzenlenen geceye gösterilen yoğun ilgi sokaklara taştı ve adeta şehri yerinden oynattı. Cannes Film Festivali’nden sonra en büyük davet Zorlu Gayrimenkul’ün ev sahipliğinde 6 bin özel konuğun ağırlandığı MIPIM’in açılış gecesinde, İstanbul konsepti ile Cannes Film Festivali’nden sonra en büyük davetlerden biri gerçekleştirildi. Sponsorluğunu üstlendiği davet için Türkiye’ye özel gösteriler hazırlayan Zorlu Center; Türk ve yabancı gayrimenkul sektörünün önde gelen iş adamları ve Cannes cemiyet hayatının önde gelen simalarına İstanbul’un tanıtımını yaptı. Bu özel geceye dünyanın en büyük yatırımcı ve gayrimenkul şirketlerinin sahipleri, eşleriyle birlikte katıldı. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu ve Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, eşleriyle katıldıkları bu özel davette yerli ve yabancı tüm konularla tek tek ilgilenerek İstanbul ve Zorlu Center hakkında bilgi verdi. Zorlu Gayrimenkul, fuarın en prestijli alanlardan biri olan Riviera salonundaki 63 metrekarelik standında da Zorlu Center ve Zorlu Levent’in tanıtımını yaptı. Zorlu Gayrimenkul’ün kuruluşundan itibaren, İstanbul’a “değer” katacak “benzersiz” projeleri geliştirmeyi öncelikleri olarak gördüklerini dile getiren Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, bu çerçevede dünyanın en önemli yatırımcı ve gayrimenkul kuruluşlarının yöneticileri, yerel yönetim temsilcileri ve bürokratların katılımı ile gerçekleştirilen MIPIM’i İstanbul’un tanıtımına yönelik bir fırsata dönüştürme amacıyla hareket ettiklerini söyledi. Geceye İstanbul konsepti hakimdi İstanbul konsepti çerçevesinde Mısır Çarşısı’nın canlandırıldığı, İstanbul’un siluetinin resmedildiği, Türk müziği eşliğinde Türk mutfağından ve içeceklerinden seçkin örnekler sunulan ortam yaratıldı. Dünyaca ünlü koreograf dansçı Ziya Azazi’nin “Dervish In Progress” gösterisini modern dansla yorumladığı gecede, Burhan Öçal ve All Stars Grubu ile dünyanın dört bir yanından gelen misafirleri coşturdu. Can Hatipoğlu ise sahne performansı ile tüm konuklara keyifli anlar yaşattı. Basının yoğun ilgisi Bu özel etkinliğe basın mensupları da büyük ilgi gösterdi. Zorlu Center’ın Türkiye’den 15 basın mensubunu götürdüğü etkinliğe, yabancı basından da yoğun katılım oldu. Zorlu Center hem Türkiye hem de yabancı basında geniş yer aldı. Yaratıcı, güncel ve iyi mimari örneği Zorlu Gayrimenkul dünyanın en prestijli gayrimenkul buluş- 07 08 kapak Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu ve Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, bu özel davete eşleriyle birlikte katıldı. ması MIPIM 2011’de ödüle de layık görüldü. Mimari tasarımı Emre Arolat Mimarlık ve Tabanlıoğlu Mimarlık ortak girişim grubu tarafından gerçekleştirilen ve sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve bölge ülkelerinde de merakla takip edilen Zorlu Center Projesi, “Regeneration and Masterplanning” kategorisinde “MIPIM Architectural Review Future Project Awards 2011”in sahibi oldu. İngiliz mimarlık dergisi Architectural Review ve MIPIM işbirliğiyle organize edilen “MIPIM Architectural Review Future Pro- ject Awards” jürisi, bu kategoride yer alan projeleri; yaratıcı, güncel ve iyi mimarlık örnekleri olarak yatırımcı beklentilerini karşılamalarının yanı sıra toplumsal yaşama katkı sağlamalarına, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmış olmalarına göre değerlendiriyor. “İstanbul ve Türkiye’ye yatırım yapıyoruz” Zorlu Gayrimenkul’ün hedef kitlesinin Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Rusya’dan Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyada yaşadığına dikkat çeken Emre Zorlu, “MIPIM, bildiğiniz gibi gayrimenkul sektörünün önde gelen buluşma etkinliklerinden biri ve son derece prestijli. MIPIM gibi buluşma noktalarını, sadece projelerimizin değil, ülkemizin ve özellikle İstanbul’un tanıtımına destek vereceğimiz fırsatlar olarak da değerlendiriyoruz. İstanbul ve Türkiye’ye yatırım yapıyoruz. İstanbul’un sahip olduğu potansiyeli dünya yakından takip ediyor, biz de projemizle İstanbul’a değer katacağımıza inanıyoruz” dedi. Zorlu Gayrimenkul’ün MIPIM’in en prestijli alanlardan biri olan Riviera salonunda yer almasının, sadece Zorlu Center ve Zorlu 09 Açılış gecesi için Fransa’nın Cannes kentine 30 kg. lokum, 11 kg. kahve, 700 çay bardağı, 7 bin nazar boncuklu anahtar, 200 bakır işlemeli lokumluk, 20 kg. baharat, 20 kg. kuruyemiş götürüldü. Levent projelerinin tanıtıldığı bir sponsorluk değil, aynı zamanda Türk gayrimenkul sektörünün geldiği noktanın da göstergesi olduğunu vurgulayan Emre Zorlu, “MIPIM’i bu yıl 18 bin 600 kişi ziyaret etti. Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da katıldığımız tüm fuar, konferans ve etkinliklerde ciddi bir ilgiyle karşılaşıyoruz. Son derece olumlu dönüşler alıyoruz” diye konuştu. Zorlu Center’ın dünyadaki karma projelere yönelik en iyi örneklerden biri olduğunu kaydeden Emre Zorlu, Zorlu Center, Burhan Öçal Zorlu Levent ve Zorlu Konak projeleriyle bugüne kadar aldıkları uluslararası ödüllerin, projelerin niteliğinin ve başarısının en büyük göstergesi olduğuna dikkat çekerek “Zorlu Center, MIPIM 2011’den de MIPIM Architectural Review Future Project Awards 2011 ödülü ile ayrılarak bizim için yeni bir mutluluğa imza attı” dedi. İstanbul’un premium proje ihtiyacı sürüyor Zorlu Center ve Zorlu Levent’te hayat başladığında İstanbul içinde yarattıkları “değerin” çok daha net görüleceğini belir- ten Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even de Zorlu Center ve Zorlu Levent’e yatırım yapanların kazanacağını söyledi. Özellikle Zorlu Center’in lokasyonunun İstanbul’da tek olduğunu ifade eden Even, İstanbul’da premium proje ihtiyacının devam ettiğini belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Zorlu Center ve Zorlu Levent’in bu anlamda büyük bir ihtiyacı karşılayacağını düşünüyoruz. Bugün geldiğimiz noktada uluslararası danışmanlık şirketleri Avrupa’nın gayrimenkul satın alına- 10 kapak Zorlu Gayrimenkul, fuarın en prestijli alanlardan biri olan Riviera salonundaki 63 metrekarelik standında, Zorlu Center ve Zorlu Levent’in tanıtımlarını gerçekleştirdi. cak en iyi şehri olarak İstanbul’u gösteriyor. Bu çok önemli bir göstergedir. İstanbul’un bir cazibe merkezi haline gelmesinde Zorlu Center’ın büyük katkı sağladığına inanıyoruz.” Performans Sanatları Merkezi’ne 300 milyon Dolar Emre Zorlu, Zorlu Center’ın Zorlu Gayrimenkul için ifade ettiği değerler hakkında ise şunları söyledi: “Zorlu Center ile İstanbul’un kalbinde, iki kıtayı birleştiren iki köprünün arasında, Türkiye’de ilk defa rezidans, performans sanatları merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofislerden oluşan beş ayrı fonksiyo- nu bir araya getirerek adeta yeni bir kent meydanı yarattık. İstanbul’un ilk beşi bir yerde projesi Zorlu Center’da, İstanbul için değer yaratma hedefimizi gerçekleştirmek için hiçbir yatırımdan kaçınmadık. Tercihimizi hep en iyi teknolojiden yana kullandık. Yeşil ve çevreci unsurlara büyük önem verdik. İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne önemli bir yer ayırdık. Performans Sanatları Merkezi’miz için 300 milyon Dolar gibi bir yatırım bedelini ortaya koyduk. Bunu, İstanbul ve ülkemiz için sosyal sorumluluğumuz olarak gördük. Zorlu Center’in İstanbul’un değeri olması için yaklaşık 2,5 milyar Dolar’ın üzerinde bir yatırım gerçekleştirdik.” “Bölgenin değerine değer katacağız” Zorlu Gayrimenkul’ün Zorlu Center’dan sonraki projesi olan Zorlu Levent’in de bölgenin değerine değer katacak A+ bir ofis projesi olarak, İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılayacağını dile getiren Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Lounge alanlarının ve toplantı mekanlarının bulunacağı Zorlu Levent 11 Zorlu Center Projesi, “MIPIM Architectural Review Future Project Awards 2011”in sahibi oldu. Ödülü Emre Zorlu ve Emre Arolat aldı. projemizde çok amaçlı business center’ın da olmasını planlıyoruz. İstanbul’un önemli merkezlerinden olan Büyükdere Caddesi’nin prestijine yüksek katma değer sağlayacak ve bu lokasyona yakışan bir proje gerçekleştireceğiz. Bölgenin değerine değer katacağız. En önemlisi Zorlu Center’deki gibi çevreci bir proje hayata geçireceğiz. 10 bin metrekarelik yeşil alana sahip olacak olan Zorlu Levent’te, ayrıca yağmur suyu ve gri suyu kullanabilme, güneş ışığından yararlanabilme, yeşil çatı gibi çevreci özellikler de bulunacak. Enerji tasarrufunun sağlanacağı proje, çevreye gösterdiği duyarlılıkla da A+ sınıfı ofis standartlarında olacak. Zorlu Levent projesi Leed sertifikası almak üzere tasarlanmıştır.” Emre Zorlu, MIPIM 2011 kapsamında düzenlenen “Investment Lab Turkey: Too good to be true?” panelinde yaptığı konuşmada ise Zorlu Center nezdinde karma projelerin önemini hatırlattı. Karma projelerin 20. yüzyılın başında geliştirilmeye başlandığını belirten Zorlu, bugün gelinen noktada karma projelerin geçmişten alınan deneyim ve günümüz ihtiyaçlarıyla birlikte yeniden şekillendiğine dikkat çekti. Zorlu Gayrimenkul ödüle doymuyor Zorlu Center: 2008’de Cityscape Dubai Architectural Awards yarışmasında jüri özel ödüllerinden “En İyi Planlanmış Proje” ödülünü kazandı. Geçen yıl da International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kapsamında düzenlenen, “Europe and Africa Property Awards 2009” (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2009) yarışmasında “Ticari Mimarlık Ödülü” kategorisinde aldığı Avrupa birinciliğinin ardından bir üst etap olan “International Property Awards”ta (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kendi kategorisinin en iyisi seçilerek “World’s Best” ödülü için yarışmıştı. Zorlu Levent: International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kapsamında düzenlenen, Europe and Africa Property Awards 2010 (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2010) yarışmasından ödül aldı. Proje, “Ticari Mimarlık Projeleri” dalının “The Architecture Award” (mimari ofis) kategorisinde ödüle layık görüldü. Zorlu Konak Residence: Dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kapsamında düzenlenen Europe and Africa Property Awards 2009 (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2009) yarışmasında Zorlu Konak Residence “Residential Best Architecture” (En İyi Konut Mimarisi) dalında birincilik ödülü aldı. Zorlu Center’ın Türkiye’den 15 basın mensubunu götürdüğü etkinliğe, yabancı basından da yoğun katılım oldu. 12 kapak Linens ve Taç ile alışveriş keyfi Tasarım gücünü ve deneyimini modanın son trendleriyle birleştiren Linens ve Taç, bu yıl ilki düzenlenen “İstanbul Shopping Fest”te kaçırılmayacak fırsatlar sundu. 1 8 Mart-26 Nisan 2011 tarihleri arasında ilki düzenlenen ve her yıl aynı tarihte gerçekleştirilmesi planlanan “İstanbul Shopping Fest”te Linens ve Taç da yer aldı. “40 gün, 40 gece alışveriş ve eğlence” konseptli bu alışveriş festivali kapsamında sadece bu döneme özel, İstanbul’daki Linens ve Taç Mağazaları’nda bir ürün alışverişine ikinci ürün yüzde 50 indirimli sunuldu. Gece yarısına kadar alışveriş Bu dönem boyunca dünyanın en dinamik şehirlerinden birisi olan İstanbul’daki alışveriş merkezleri, mağazalar ve Nişantaşı, Bağdat Caddesi gibi alışveriş caddeleri de gece saat 23:00’e kadar açık kaldı. Ayrıca her hafta sonu biri Anadolu yakasında, diğeri Avrupa yakasında olmak üzere iki alışveriş merkezi de gece 02:00’ye kadar hizmet verdi. Uzun alışveriş geceleri ile gece saat 02:00’ye kadar hizmet veren ve Linens mağazalarının bulunduğu nöbetçi AVM’leri sıralayacak olursak: 18-19 Mart İstinyepark, 16 Nisan Olivium, 26 Nisan Forum, Galleria, Cevahir, İstinyepark, Olivium, Starcity, Viaport, City’s Nişantaşı. Bu döneme özel “1 ürün alışverişine 2. ürün yüzde 50 indirimli” kampanyasının yanı sıra özellikle uzun alışveriş geceleri ile gece 02:00’ye kadar açık olan Linens mağazalarında sürpriz kampanyalar da düzenlendi. Tüketicilere belirli saatler arasında, belirli ürünler de yüzde 50 indirim fırsatıyla sunuldu. Dev poşetler Bu döneme özel reklam mecralarından birisi olan dev alış- 13 14 kapak 90 modern alışveriş merkezinin yanı sıra Taksim, Nişantaşı, Şişli ve Bağdat Caddesi gibi birçok ünlü markaya ev sahipliği yapan İstanbul’un cazibe noktaları, birbirinden renkli sokak etkinliklerine sahne oldu. veriş poşetleri İstanbul genelinde, alışveriş caddesi ve AVM önlerinde konumlandırıldı. 2.80 metre yüksekliği olan bu dev poşetlerden biri de Linens’e aitti. Dev Linens alışveriş poşeti, festival sonuna kadar Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi girişinde yer aldı. oyunlar, partiler, yarışmalar ve defilelerle hareketlenen şehirde eğlencenin temposu daha da yükseldi. Yüzbinlerce ziyaretçinin ağırlandığı festival süresince özellikle saat 22:00 sonrası, AVM’lerdeki ve alışveriş caddelerindeki mağazalar, müşterilerine, özel fırsat ve indirimler sundu. İstanbul için dev güç birliği Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) ve Alışveriş Merkezi Perakendeciler Derneği (AMPD) ve Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin (AYD) koordinasyonunda bu yıl ilki düzenlenen İstanbul Shoping Fest; coşku ve keyif dolu etkinlikleriyle tarihin, lezzetin ve eğlencenin merkezi İstanbul’un renklerine renk kattı. Alışveriş merkezlerini çok sevdik Özellikle son yıllarda hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen modern alışveriş merkezleriyle, ilk kez 1988’de açılan Galleria ile tanıştık. 2009’da açılan toplam 26 AVM ile birlikte Türkiye’deki AVM sayısı 41 ilde 236’ya ulaştı. Toplam kiralanabilir alan ise 838 bin metrekare artış ile yaklaşık 5 milyon 696 bin metrekareyi buldu. Yaklaşık 14 milyon nüfusu ve 5 bin 343 kilometrekarelik yüzölçümü ile neredeyse bir ülke büyüklüğündeki şehrin dört bir yanına yayılan 90 modern alışveriş merkezinin yanı sıra Taksim, Nişantaşı, Şişli ve Bağdat Caddesi gibi birçok ünlü markaya ev sahipliği yapan İstanbul’un cazibe noktaları, birbirinden renkli sokak etkinliklerine sahne oldu. 2011’de 304 AVM Günümüzdeyse, 46 ilde yer alan 268 alışveriş merkezinin toplam kiralanabilir alan büyüklüğü 6 milyon 445 bin metrekareye çıkıyor. İnşaatı süren AVM’lerin de tamamlanmasıyla 2011’de toplam AVM sayısının 304 ve toplam kiralanabilir alanın ise 8 milyon metrekare civarında olacağı bekleniyor. Bu dev organizasyon kapsamında 40 gün boyunca devam eden sokak şenlikleri, konserler, gösteriler, çocuklara özel Buluşma noktası En gözde semtlerden ulaşımı zor olan mahallelere kadar her 15 yerde buluşma noktası, eğlence mekanı, cazibe merkezi sloganlarıyla küçüklü büyüklü birçok alışveriş merkezi açılıyor. Kıyafetten mobilyaya, mutfak eşyasından bahçe düzenlemesine kadar aranan her şeyin kolaylıkla bir arada bulabildiğimiz bu merkezler, sinemalarıyla, restoranlarıyla tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz birer yaşam merkezi oldu. Artık ailecek alışveriş merkezine gidiyor, çocuklar oyun alanında oynarken alışverişimizi bitiriyor, “food court”ta bir şeyler yiyor, sinemada filmimizi izledikten sonra dönüyoruz. Dünyanın ilk alışveriş merkezi Kapalıçarşı Aslında Türkiye’de alışveriş merkezi geleneği Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar uzanıyor. 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan Kapalıçarşı, dünyanın ilk alışveriş merkezlerinden biri kabul ediliyor. Kapalıçarşı ile aynı yıl açılan Sahaflar Çarşısı ve 1660 yılında açılan Mısır Çarşısı ise günümüz ihtisas mağazacılığının ilk örneklerini oluşturuyor. Modern anlamda ilk alışveriş merkeziyle tanışmamız 1988’de faaliyete geçen Galleria ile oldu. Alışveriş merkezleri 1990’larda hızlı bir ilerleme kaydetti. 1993-1998 arasında kurulan Akmerkez, Capitol, Carousel, Profilo, Mayadrom gibi alışveriş merkezleri seçenekleri çoğalttı. Bu dönemde 30 kadar yeni alışveriş merkezine kavuştuk. 2000’li yıllar ise alışveriş merkezi çılgınlığına sahne oldu. Tüketici alışkanlıkları değişiyor Alışveriş merkezlerinin popülerleşmesi aslında insanların tüketim alışkanlıklarına paralel bir gelişme gösteriyor. Gelir düzeyindeki artış, kent merkezinden şehir dışındaki alanlara kaçış gibi demografik gelişmeler, kredi kartı kullanımının yaygınlaşması gibi teknolojik gelişmeler ve hayatın hızlı temposunda alışverişe ayrılan zamanın hızla azalması alışveriş alışkanlıklarını da değiştiriyor. Günümüzün modern tüketicisi alışverişin sıkıcı bir faaliyet olmaktan çıkarılmasını arzu ediyor, farklı yaşam tarzlarını eş zamanlı olarak yaşamaya çaba gösteriyor. Alışverişi, sadece ürün satın alma faaliyeti olarak değil, aynı zamanda eğlence ve hoş vakit geçirme imkanı sunan sosyal bir faaliyet olarak görmek istiyor. Bu istek ve beklentilere cevap verme açısından mağaza, market, eğlence, yeme-içme ve park imkanlarının bir arada sunulduğu yeni tür alışveriş merkezleri son derece önemli avantaj- lara sahip. Çeşit, kalite ve uygun fiyatın beraber sunulduğu, rahatsız edici etkenlerden uzak, ferah bir atmosfer, vakit geçirmeye elverişli bir ortam, sinema ve oyun salonlarının, çocuk oyun bahçelerinin yer aldığı bu alışveriş merkezleri yıllardır geleneksel mağazalardan sıkılan ülkemiz tüketicileri tarafından oldukça cazip bir alternatif olarak görülüyor. Haftada bir mutlaka gidiyoruz Alışveriş merkezleri, cinsiyet, gelir ve yaş gruplarına göre farklı anlamlar taşıyor. Alt gelir grubu için alışveriş merkezi “turistik bir gezi mekanı”, orta gelir grubu için “günlük kent hayatının parçası”, üst gelir grubu için ise “ev ve iş arasındaki istasyon” işlevi görüyor. Araştırmalara göre insanların yüzde 3,4’ü alışveriş merkezlerine her gün geliyor. Haftada iki-üç kez gelenlerin oranı yüzde 13,3 dolayında. Çoğunluk ise yüzde 32,6 ile haftada bir gelenlerde. Yüzde 28’lik bir kesim de 15 günde bir bu merkezleri ziyaret ediyor. Alışveriş merkezlerinin tercih edilmesinin temel nedeni ürün çeşitliliği. Modern ve ferah bir alışveriş ortamı, rahat gezinme imkanı, temiz ve düzenli olması, kaliteli markalar, sinema ve kafeler ile çocuk alanları da belirleyici nedenler olarak öne çıkıyor. 16 kapak Vestel bir hayali gerçekleştirdi Vestel, Bir Dilek Tut Derneği ile Samsunlu Batuhan’ın en büyük hayalini gerçeğe dönüştürdü. 14 yaşındaki Batuhan, hayranı olduğu Harry Potter serisinin çekildiği mekanlara ailesiyle birlikte unutulmaz bir yolculuk yaptı. V estel, hayati tehlike taşıyan hastalıklarla savaşan çocukların dileklerini gerçekleştiren Bir Dilek Tut Derneği ile 14 yaşındaki Batuhan’ın en büyük hayalini gerçeğe dönüştürdü. Batuhan, hayranı olduğu Harry Potter serisinin çekildiği mekanlar ile ünlü Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nu ailesiyle birlikte gezerek İngiltere’de rüya gibi beş gün geçirdi. Hayranı olduğu Harry Potter’ın okulunu gezmenin en büyük hayali olduğunu söyleyen Batuhan, “Bu benim için bir rüyaydı. Bir Dilek Tut Derneği dileğime ses verdi, Vestel seferber oldu, dünyalar benim oldu” dedi. Batuhan, artık hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığına inandığını söyleyerek “İstedikten sonra her şeyin gerçekleşebileceğine inandım. Hastalığımı da yeneceğime eminim” dedi. Batuhan, 9-13 Şubat tarihleri arasında ailesiyle birlikte İngiltere’de, sadece efsanevi Harry Potter serisine sahne olan mekanları değil, hayal bile etmediği pek çok yeri gezdi. Seyahati boyunca ailesiyle birlikte Londra’nın merkezindeki ünlü The Hyatt Regency-Churchill Hotel’de konaklayan Batuhan’ın, Harry Potter okuluna yapacağı ziyaret dışında kendisini bekleyen sürprizlerin hiçbirinden haberi yoktu. 7/24 macera Batuhan, beş günlük İngiltere macerası boyunca Harry Potter filminin oyuncularının adım attığı tüm mekanları birer birer keşfederken, Londra’nın belli başlı turizm duraklarını da ziyaret etti. Gloucester’dan Oxford’a uzanan yolculuğunda Harry Potter ve arkadaşlarını mezun eden Hogwarts Büyücülük ve Cadılık Okulu’nu yerinde denetleyen Batuhan’ı bekleyen bir de sürpriz vardı. Vestel ve Bir Dilek Tut Derneği’nin kendisine armağan ettiği tılsımlı Harry Potter pelerinini giyen Batuhan, gezi boyunca filmin büyülü atmosferini soluyarak hayallerindeki filmin baş aktörü oldu. 135 metreyle Avrupa’nın en yüksek dönme dolabı London Eye’dan Londra’yı kuşbakışı izleyen Batuhan, Thames Nehri’nde yaptığı tekne turuyla da şehri nehirden keşfetti. Batuhan seyahati boyunca Parlamento Binası’ndan Londra Akvaryumu’na, Oxford Street’ten Covent Garden’a, British at War Müzesi’nden ünlü Madame Tussauds Mumya Müzesi’ne kadar Londra’nın her köşesini ailesiyle birlikte ziyaret etti. Vestel, Bir Dilek Tut Derneği’ne iki yıldır destek sağlıyor “Dost teknoloji” Vestel, toplumun gelişmesinde umut, dayanma gücü ve sevinç duygularının güçlendirilmesinin büyük etkisi olduğu inancıyla 2008 yılından beri Bir Dilek Tut Derneği’ne dileklerin gerçekleşmesi için Mehmet Zorlu Vakfı’nın katkısıyla ayni ve maddi destek sağlıyor. Batuhan’ın Harry Potter’ın okulunu ziyaret dileğinin gerçekleşmesi için tüm gerekli giderler de Vestel tarafından karşılandı. 17 Hayranı olduğu Harry Potter’ın okulunu gezmenin en büyük hayali olduğunu söyleyen Batuhan, “Bu benim için bir rüyaydı. Bir Dilek Tut Derneği dileğime ses verdi, Vestel seferber oldu, dünyalar benim oldu” dedi. Bir Dilek Tut Derneği hakkında Bir Dilek Tut Derneği, Türkiye dahil 36 ülkede hayati tehlike taşıyan hastalıklarla mücadele eden 3-18 yaş arası çocuklara umut vermek amacıyla faaliyet gösteriyor. Dernek, bu çocukların en çok istediği şeyi gerçekleştirmek, dilekleri gerçeğe dönüştürmek, sihirli ve mutlu anılar yaratmak, pozitif enerji ve ümit duygularını güçlendirmek ve hasta bir çocuğun yaşamında önemli bir fark yaratmak için çalışıyor. Dernek, çocukların dileklerini, doktorlarından gelen onay doğrultusunda hayata geçiriyor. 2000 yılından bu yana yaklaşık 1800 dilek gerçekleştiren dernek, 2009 yılından beri dünyanın en büyük dilek gerçekleştirme organizasyonu olan Make-A-Wish Uluslararası Vakfı’nın Türkiye temsilcisidir. 18 kapak Zorlu Enerji Grubu gönüllüleri köy okullarında “Enerjimiz Köy Okulları İçin” sloganıyla yola çıkan Zorlu Enerji Grubu Gönüllüleri, çocuklara kıyafet desteği kampanyasını ardında gülen yüzler bırakarak tamamladı. Kampanya kapsamında Tokat, Kars ve Şırnak’ta 536 öğrenciye kışlık kıyafet paketleri ulaştırıldı. Z orlu Enerji Grubu santrallerinin bulunduğu yörelerde olduğunu hatırlattı bize. Tıpkı Tokat’ta yaşadıklarımız gibi... toplumsal hayata katkı amacıyla başlatılan “Enerjimiz Anadolu insanının misafirperverliğine, yardım konusundaki Köy Okulları İçin” kampanyası kapsamında, son olarak mağrurluklarına şahit olmak, böylesi destekler için heyecanı- grup çalışanlarının ve grup yönetiminin katkılarıyla 536 öğren- mı daha da güçlendirdi...” ciye kışlık kıyafet paketleri hazırlandı ve gönüllüler tarafından okullara ulaştırıldı. Zeynep Yaşar/Zorlu Enerji, İstanbul (Tokat Turhal Çamlıca Köyü İlköğretim Okulu ziyareti) Proje kapsamında Zorlu Enerji İstanbul çalışanları ve Tokat Ata- “Sosyal sorumluluk kavramının içini kurum olarak sonuna köy ile Kars Arpaçay santrallerinin yöneticilerinin katılımıyla kadar doldurduğumuzu hissettiğim, duygulanırken gururlan- 24-25 Şubat tarihlerinde Tokat Turhal Çamlıca Köyü ilköğretim dığım bir yardım etkinliğinin parçası olduğum için çok mutlu- Okulu, Kars Verimli Köyü İlköğretim Okulu ve Şırnak Beytüşşe- yum. Gelecek nesillerin yetişmesinde ölçüsü ne olursa olsun, bap Bolağaç Köyü İlköğretim Okulu ziyaret edildi. Ziyareti ger- katkıda bulunan bir ekip ve şirketin parçası olmanın mem- çekleştiren gönüllüler, okullarda bulundukları süre boyunca nuniyeti ile Tokat-Turhal’da yöre halkının sergilediği samimi öğretmenlerin, ailelerin ve çocukların yoğun ilgisiyle oldukça misafirperverlik karşısında hayli duygulanarak görevimizi ta- keyifli ve duygusal anlar yaşadı. Zorlu Enerji Grubu çalışanları, mamladık. Genç köy öğretmenlerinin azimleri ve gülen yüzleri ziyaretlere dair izlenimlerini Zorlu dergi ile paylaştı. hayata ve işimize daha fazla bağlanıp tutunmak için ilham kaynağı oldu. Öğrencilerle annelerinin sevinçleri ne kadar doğru Hülya Kosovalı/Zorlu Endüstriyel, İstanbul bir iş yaptığımızın mükafatıydı...” (Tokat Turhal Çamlıca Köyü İlköğretim Okulu ziyareti) “Okullara yardım ziyaretlerinden dolayı şirketim adına duydu- Umut Bozkuş/Zorlu O&M, İstanbul ğum gurur, onur ve mutluluğu kelimelerle tarif edebileceğimi (Kars Verimli Köyü İlköğretim Okulu ziyareti) sanmıyorum. Bazı şeyleri yerinde görmek, yaşamak, bildiği- “Annecim, miz fakat göz ardı ettiğimiz şeylerin, aslında ne kadar önemli Terlik karla arkadaş olduğundan beri 19 Zorlu Enerji Grubu gönüllüleri, “Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi” kapsamında şubat ayında başlattıkları kampanya ile üç köy okulunda 536 öğrenciye ulaştı. El emeği göz nuruyla ördüğün çoraplarım ıslak... Olsun yaşıyoruz ya işte, Üzülme anne, yamalı olsa da benimdir Anadolu kokan tenime giydiğim yırtık düşlerim... Bata çıka bir gün biz de büyürüz biliyorum, Sonrası mı anne? Bir gün söyleyeceğim, ama şimdi; İçimdeki ben susunca, ben de bir şey diyemiyorum...” Hakan Karan/Zorlu Jeotermal, İstanbul (Şırnak Beytüşşebap Bolağaç Köyü İlköğretim Okulu ziyareti) “Uzak bir coğrafyada, soğuk dağların arasındaki küçük bir köye gittim. Çocuklar o kadar sıcak, yürekleri öyle büyüktü ki... Anladım ki uzak olan onlar değildi. Bizdik...” 20 köşe yazısı/metin salt Türkler internette İnternet hayatımıza girdiği günden bu yana bize çok şey kazandırdı, artık para da kazandırıyor. Türkiye’de 16 yaş üzerindeki 18,2 milyon kişi, her hafta düzenli olarak internet kullanıyor. Avrupa ölçütlerinde iyi sayılacak bir internet karnemiz var. Peki, internette ne yaptığımızı merak ediyor musunuz? 2 5 milyon Türk internetteyiz. Avrupa Etkileşimli Reklamcılık Birliği’nin (EIAA) bir araştırmasına göre Türkiye’de 16 yaş üzerindeki 18,2 milyon kişi her hafta düzenli olarak internet kullanıyor. Ortalama haftada 10 saat internet kullanıyoruz. İnternet kullanıcılarının yüzde 35’i sanal olanaklar olmadan hayatını sürdüremeyeceğini belirtiyor. Avrupa ölçütlerinde iyi sayılacak bir internet karnemiz var. Peki, internette ne yaptığımızı merak ediyor musunuz? Facebook’ta ilk üçe oynuyoruz Öncelikle Facebook sosyal paylaşım sitesinde arkadaşlarımızla buluşuyoruz ya da yeni arkadaşlar ediniyoruz. Hatta bu işi o kadar iyi yapıyoruz ki, her yıl Facebook üye sayısında ülke olarak ilk üçe oynuyoruz. Alexa (www.alexa.com) sitesinden alına istatistiklere göre Facebook’tan sonra Google, Youtube, Windows live, Blogger, Msn, Dailymotion, Wikipedia, Twitter gibi her ülkede gözde olan internet siteleri bizde de oldukça yaygın bir kullanıma sahip. Bunların yanı sıra Mynet, Hürriyet, Milliyet, Sahibinden, Gittigidiyor, Sabah, Blogcu gibi yerli sitelerimiz de en az diğerleri kadar ilgi çekiyor. 2010 yılında Google’da aradığımız şeylere bakarsak, kullandığımız sitelerle bir paralellik görüyoruz: Facebook, Mynet, Hürriyet, Milliyet gibi popüler siteler en çok arananlar arasında yer alıyor. Aramalarda en sık olarak oyun, video, araba ve e-okul sözcükleri yer alıyor. Yine geçen yıl Chatroulette (bir chat ve arkadaşlık sitesi), Mebbis (Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri), KEY ödemeleri (Konut Edindirme Yardımı) çokça aranmış. Arkadaş arıyor, gazete okuyoruz Türkiye’den en çok girilen 100 siteye kategorik olarak bakarsak, internette arkadaş aramanın yanı sıra sevinerek aktarıyorum gazete okuyoruz. İlk 100 site arasında 15 haber içerikli site yer alıyor. Çoğu günlük yayınlanan gazetelerin sitesi ile birlikte sadece internetten habercilik yapan Haber365, Gazetevatan, Haber7, İnternethaber gibi siteler de önemli bir kullanıma sahip. Youtube ve Dailymotion ile İzlesene, Vidivodo, Timsah gibi yerli örnekleri olan video paylaşım sitelerine gösterilen ilgi şaşırtıcı boyutta. Youtube ve Dailymotion sitelerinde sadece başkalarının koyduğu içeriği seyretmekle sınırlı bir kullanım değil bizimkisi, hatırı sayılır bir oranda yerli içeriği bu sitelere yüklüyoruz ve seyrediyoruz. Bu sitelere olan ilgi, uzmanların yakın zamanda internet üzerindeki veri trafiğinin yüzde 80 oranında video olacağına dair öngörülerine uyuyor. 21 Sanal pazar İnternet üzerinden alışveriş yapmakta nazlanıyoruz ama özellikle ikinci el ürünlerin sanal pazarını göz ardı edemeyiz: Gittigidiyor ve Sahibinden en çok tercih edilen siteler. Alışverişler için gerekli parasal işlemler için şubeye gitmek yerine, internet üzerinden bankaların internet sitelerini kullanıyoruz. Devlet kurumları da bankalar örneği hizmetlerini, kimsenin mecbur kalmadıkça gitmek istemediği ofislerindense internet üzerinden vermeye çalışıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı, ÖSYM, SGK bu konuda öne çıkıyor. Sıkça kullandığınız bir sitenin Türkiye’de başkalarının da ilgisini çekip çekmediğini merak ederseniz, siz de buradaki istatistiklerin çoğuna kaynak teşkil eden Alexa’dan aratabilirsiniz. Alexa’nın giriş sayfasının başındaki arama çubuğuna sitenin tam adını yazıp arattığınızda, yeni yüklenen sayfada “Traffic Rank in TR” karşısında yazan sayı size sitenizin Türkiye sıralamasını verecektir. İnternette para kazanmak Oyun ve spor sitelerini de sıkça kullandığımızı söylediğimizde, biz Türklerin internette yaklaşık olarak ne yaptığı konusunda bir fikriniz olmuştur. Aslında internette yapılabilecekler arasında bugüne kadar istatistiklerde öne çıkmayan bir konu var; para kazanmak. Görünen o ki internette eğlenmek ve sosyalleşmek için ayıracak çok zamanımız var, işte size o zamanı daha bereketli geçirmek için birkaç öneri. İnternetin ilk günlerinden beri akla hayale gelmedik yöntemler ve buluşlar ile birçok girişimci zengin oldu. Facebook’un yaratıcısı Mark Zuckerberg, Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin gibi örnekleri olan bu insanlar, sıradışı bir vizyona ve gerçekleştirme becerisine sahip. Zengin ve ünlü olmayı herkesten fazla hak ediyorlar. Daha mütevazı ve halkın arasından insanlar için zengin olmak kolay değil, ama internetten birkaç kuruş kazanmak mümkün. Blog’da akmasa da damlıyor İlk akla gelen bir blog sitesinde hesap açıp bildiklerinizi ve görüşlerinizi başkalarıyla paylaşmak olacaktır. Blog yazmak, Facebook’a yazı yazmak kolaydır. Tabii eğer söyleyecek ilginç bir şeyleriniz varsa. Blog sitelerinin çoğu sizin yazdığınız yazılarınıza etkileşimli reklam almanıza izin veriyor. Bu reklamlar yazınızı okumak için gelen ziyaretçilerinize görüntülendiğinde, hatta bir de tıklandığında sizin hesabınıza para yatıyor. Eğer bu yöntemle zengin olmayı bekliyorsanız, AmazonMechanicalTurk AmazonMechanicalTurk (www.mturk.com) adlı internet sitesi, insan anlayışının gerekli olduğu işleri tanımlamak, tanıtmak ve işveren ile sanal işçi arasındaki para alışverişinin güvenle yapılmasını sağlamak için kurulmuş. Öğrencilik yıllarında sıklıkla ev taşıdığımız için artık bıkmıştık ve baba parası yemenin dayanılmaz çekiciliğine yenilip Ankara’nın amele pazarına gidip taşıyıcı kiralardık. Günümüzde işlerin karakteri değişse de yöntem aynı; aslında sizin de yapabileceğiniz türden işleri daha etkin yapabileceklere para karşılığı yaptırmak ya da kibar değimiyle dış kaynak kullanımı (outsourcing). Duymuşsunuzdur birçok firma ana işine odaklanıp rutin işlerini dış firmalara yaptırıyor. Çağrı merkezleri iyi bir örnek Çağrı merkezleri iyi bir örnek oluşturuyor. Çağrı merkezlerinde genelde işler oldukça tanımlıdır. Çağrı geldiğinde verilecek yanıt, arayana sorulacak sorular, problem olduğunda aktarılacak numaralar önceden operatöre verilir. Çağrı merkezi işletmecisi altyapı ve insan yatırımını yapıp müşterilerine profesyonel hizmet verir. Bu hizmeti satın alan şirketler ise insan ve teknoloji alt yapı yatırımına girmektense, bu işi uzman bir kuruluşa yaptırmayı tercih ediyor. Sonuçta benim cep telefonu faturamı tartıştığım kişi ile evime buzdolabı servisi gönderen kişi aynı kişi olabiliyor. Burada belli bir kalite ve hizmet garantisi beklentisi var. Eğer yapılacak iş herkesin yapabileceği kadar basitse veya kolaylıkla kontrol edilebilecek nitelikteyse o zaman kimin yaptığı da pek önemli değildir. Bu durumda AmazonMechanicalTurk gibi servisler üzerinden sıradan insanların iş gücünü kullanmak mümkündür. Alan memnun, satan memnun Yaptıracak işi olanlar bu site üzerinde işlerini tanımlıyor, internetten para kazanmak için zamanı olanlar ise bu işleri yapıyor. Hem işveren hem iş yapan siteye kayıt oluyor. Ödemeleri site garanti ediyor. Önce işverenden parayı Amazon’a bloke etmesini istiyor, tanımlı işi listesinde yayınlıyor, kayıtlı biri bu işi seçiyor ve üzerinde çalışıyor, iş yapılınca Amazon işverenden parayı alıp çalışanın hesabına yaratıyor. Alan memnun, satan memnun, birbirlerini tanımasalar bile. Bu sisteme kalabalık dış kaynak kullanımı gibi çevirebileceğimizi İngilizce “crowd-sourcing” adı veriliyor. Bu tip internet işçiliğinde istediğiniz kadar işte çalışabiliyorsunuz. Ne kadar çalışırsanız o kadar kazanıyorsunuz. Kazanmak demişken yapılan işlerin parça başına 1 kuruş ile 20 kuruş arasında değiştiğini de baştan belirtmekte yarar var. Hevesiniz kırılmasın, uygun projeler ve biraz bilgisayar yatkınlığı ile mantıklı paralar kazanılabiliyor. Açık inovasyon AmazonMechanicalTurk’ten iş alabilmek için temel düzeyde İngilizce bilmeniz gerekiyor. Eğer yaratıcılığınıza güveniyorsanız, hem Türkçe olan hem de diğerlerine göre daha iyi kazandırabilecek bir site önermek istiyorum: Acikinovasyon. com. İTÜ mezunlarının hayata geçirdiği açık inovasyon projesinde, ticari firmaların ihtiyaç duyduğu yaratıcı fikirlerin internet insanları tarafından üretilebileceği öngörülüyor. Firmalar Acikinovasyon.com’da fikir bekledikleri konularda çağrılar yayınlıyor. Örneğin “Müşterilerimizin açık otoparkı kullanmaları yerine, alışveriş merkezimizde bulunan kapalı otoparkı tercih etmelerini nasıl sağlayabiliriz?” veya “Uluslararası Genç Giyim Markan Olsaydı Adını Ne Koyardın?” ve benzeri sorular soruyorlar. Sitede yayınlanan çağrıları okuyan kayıtlı üyeler bunları yanıtlıyorlar. Bu yanıtlar fikir bekleyen firma için tatmin edici ise fikir sahibi ödüllendiriliyor. Sitede verilen ödüller 500-1000 TL dolayında gözüküyor. Düşünmeyi teşvik ederken yaratıcılığı ödüllendiren bu tip girişimleri internetteki Türkler olarak takdir etmemek mümkün değil. 22 köşe yazısı/metin salt Facebook, Google, reklam veren, reklam alan, uygulama geliştirmek gibi kavramlarla uğraşmak istemeyenlerin çoğunlukta olacağını sanıyorum. İnternet daha az karmaşık para kazanma olanakları da sunuyor. Örneğin internet üzerinden anket doldurarak para kazanabilirsiniz. yazılarınıza bayılan büyük bir kalabalık olduğundan emin olun. Çünkü yazınızın yanındaki reklam tıklandığında bile sizin hesabınıza 1-2 kuruş yatıyor. Bu yöntemle akmıyor ama damlıyor. Eğer bu değirmenin damlaları nereden geliyor diye merak ediyorsanız, en popüler yanıt Google olacaktır. Google reklam pazarı Google internet üzerinden bir reklam pazarı oluşturmuştur. Adwords ve Adsense gibi uygulamalar ile reklam vermek isteyenlerle bu reklamları sitelerinde barındırmak isteyenleri buluşturuyor. Yazılarınıza veya işi ileri götürüp bir site kurduysanız, sitenize reklam almak için Google Adsense hesabı açıyorsunuz. Google’ın önerdiği reklam ölçütlerinden birini veya birkaçını seçip Google’ın ürettiği html kodunu sitenin ilgili yerine ekliyorsunuz. Sonrasında ziyaretçileri beklemeye başlıyorsunuz. Bu arada bu Google işlemlerini Türkçe olarak yapabilirsiniz. Her ziyaretçi reklam aktivitesi için küçük miktarlarda bir para hesabınıza Google tarafından yatırılıyor. Bu paranın kaynağı ise yine Google üzerinde reklam verenler oluyor. Elbette Google bu servisi sanal hayır işlemek için yapmıyor ve komisyonunu alıyor. İlişkileriniz güçlüyse şanslısınız Diyelim ki pek yazı yazmakla aranız yok ama insan ilişkilerinde üzerinize yok. Maç kuyruklarında insanları organize edip ip gibi dizebiliyor, en kalabalık ev partilerini verebiliyor veya herkesin aradığı kişi olabiliyorsunuz. O zaman Facebook’ta bir grup kurun. Konu çok önemli değil. Bildiğiniz ve sevdiğiniz bir konu olmasında yarar var elbette. Bu gruba olabildiğince üye kaydetmeye çalışın. Üye sayısı çokluğu reklam verenlerin ilgisini çekecek boyuta eriştiğinde artık reklam alabilirsiniz. Hatta bu grubun yöneticiliğini ilgilenen başka birine bile satabilirsiniz. İnternette daha az karmaşık para kazanma Facebook, Google, reklam veren, reklam alan, uygulama geliştirmek gibi kavramlarla uğraşmak istemeyenlerin çoğunlukta olacağını sanıyorum. İnternet daha az karmaşık para kazanma olanakları da sunuyor. Örneğin internet üzerinden anket doldurarak para kazanabilirsiniz. Firmalar ve reklam verenler halkın genel eğilimlerini, ürün beğenilerini veya bir konu hakkındaki görüşlerini öğrenmek için para harcamaya hazırlar. Bu anketleri yolda yürürken birini durdurup yapmanın zorluğunu düşünün. Bu süreç itici olduğu kadar oldukça da pahalı oluyor. Bazı internet temelli şirketler bu zorluğu bir fırsata dönüştürmeyi becermişler. Sizin yapmanız gereken bu sitelerden birine veya birkaçına üye olup size gönderilen anketleri doldurmak. Anketlere verdiğiniz yanıtlarda yalan söylemeniz veya hoş gözükmeniz gerekmiyor. Sorulan sorulara dürüstçe yanıt vermeniz yeterli. Kazanılan para yine kuruşlarla ölçülüyor. Tam bu noktada bir uyarı yapmakta yarar var. Birçok aracı firma ve internet sitesi bu işi yaparak normal bir işte kazanacağınızdan çok daha fazla para kazanacağınızı garanti ediyor. Bu amaçla belirli bir para karşılığı kendilerinden bir ürün almanızı veya üye olmanızı istiyor. Bu konuda dikkatli olup referansı olan, güvenilirliği olan firmalar ile çalışmalısınız. Bilgisayar satranç ustalarına pabuç bırakmıyor, ama... Henüz bilgisayarların bir konu hakkındaki görüşlerine önem vermediğimiz için anket doldurmayı kendimiz yapıyoruz. Benzer şekilde bilgisayarların insanlar kadar iyi yapamadığı onlarca iş var. İlginç olan bu işlerin birçoğu oldukça basit işlerdir. Bilgisayar, zeka küpü satranç ustalarına pabuç bırakmıyor, ancak ortalama zeka seviyesine sahip birinin bile yanıt vereceği sorularda zorlanıyor. Örneğin, otoyol fotoğraflardaki direkleri, köprüleri, su kanallarını işaretleyemiyor. İnternet sitelerini okuyup “Bu site ne ile ilgilidir” gibi sorulara yanıt veremiyor. Evcil hayvan resimlerini kategorilere ayıramıyor. Bir listede yer alan ürünlerin üreticilerini ve kontak bilgilerini araştırıp yazamıyor. “Buna benzer işleri kim neden yaptırmak ister?” diye düşünmeyin. Bunun gibi binlerce iş internette yayınlanmış. Hayırsever Amazon Bu işleri yaptırmak isteyen olunca elbette bu işleri para karşılığı yapmak isteyecek insanlar da oluyor. Bu durumda geriye bir tek bunları tanıştıracak bir hayırsever bulmak kaldı. İşte bu işe soyunanlardan biri dünyaca ünlü internet üzerinden satış firması Amazon’dur. haber 23 Hedefiniz mobil, ileri! Teknoloji mobilleşiyor, buna paralel olarak kullanıcılar da mobilleşiyor. Tabii doğal olarak teknolojinin en yakın takipçilerinden olan siber çeteler de mobilleşiyor. Akıllı telefon, tablet bilgisayar gibi mobil platformlar arttıkça buralardaki veri potansiyeli de artıyor. Bu potansiyel siber suç çetelerinin de iştahını kabartıyor. S iber güvenlik alanında önemli kurumlardan Cisco’nun yayınladığı 2010 Güvenlik Raporu’na göre siber saldırıların odağında artık Windows işletim sistemli kişisel bilgisayarlar değil mobil cihazlar ve uygulamalar bulunuyor. Son on yılda en fazla saldırıya maruz kalan cihazlar olan Windows işletim sistemli kişisel bilgisayarlar, yerlerini yavaş yavaş mobil telefonlara ve tabletlere bırakıyor. Bu platform değişikliğinin önemli iki nedeni bulunuyor. Bilgisayarlarda artırılan güvenlik önlemleri siber suç çetelerini farklı platformlara yönlendiren birinci neden. İkinci neden ise internet üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin mobil cihazlarda artış kaydetmesi ve kullanıcı yoğunluğunun artması. Yedi ölümcül zaaf Rapor, siber çetelerin “kurban” seçerken yedi ölümcül zaaf belirlediklerini gösteriyor. Siber çetelerin tuzağına düşen kullanıcıların zaafları şöyle: Cinsellik arayışı, oburluk, gösteriş arzusu, itimat, tembellik, merhamet ve acelecilik. Sosyal ağlar ya da e-posta yoluyla ulaştıkları kurbanlarının bu zaaflarından faydalanan siber çeteler, kullanıcının bilgilerine rahatlıkla erişerek zarar verebiliyor. Cisco Başkan Yardımcısı John N. Stewart siber korsanların, insanların karşılarındakine güvenme eğiliminden faydalandığının altını çiziyor. “Siber korsanlar ağların, sistemlerin hatta insanların açıklarını bulmak için yeni ve yaratıcı yollar keşfetmeye devam ediyor. Onların bu çabalarını yüzde yüz engellemeliyiz. Onlar yüz kere deneyip bir kere başarabilirler, bizim ise bir kere bile yanılma şansımız yok” diyor. Rapora göre 2009’da en fazla istenmeyen e-posta kaynağı ülkelerden biri olan Türkiye, 2010’da aldığı önlemlerle bu tür e-postaları yüzde 87 oranında azaltmayı başardı. Türkiye, istenmeyen e-postaları azaltma konusunda Brezilya ve Çin’le birlikte en fazla mesafe kat eden ülkeler arasında sayılıyor. Buna karşın Fransa, Almanya ve İngiltere gibi geniş bantta yüksek oranda yaygınlık elde eden ülkelerde ise istenmeyen e-posta sayıları yüzde 90’lar seviyesinde arttı. Türkiye, istenmeyen e-posta üreten ülkeler listesinde 12’nci sıraya geriledi. Nano işler Bir metrenin milyarda birinde işlemler gerçekleştirilen nano teknoloji, dar alanda büyük işler başarmaya devam ediyor. Küçük dokunuşlarla bambaşka bir boyut yaratıyor. Örneğin yiyeceklerimizi paketlediğimiz ambalaj kağıtları, nano dokunuşlar sonrasında antibakteriyel kimlik kazanarak birer sağlık bekçileri halini aldı. Bilim insanları gıdaların bozulmasına neden olan bakterilerle mücadele ederek gıdaların korunmasına yardımcı olacak, laboratuvar testlerini başarıyla geçen yeni bir gıda paketleme malzemesi geliştirdiler. Gümüş nano parçacıklarla kaplanan malzemenin; radyasyon, ısı muamelesi ve düşük sıcaklıkta depolama gibi yaygın gıda koruma yöntemlerine bir alternatif olacağı öngörülüyor. Nano kağıtlar, üç saat gibi kısa bir süre içerisinde bütün bakterileri öldürerek gıda zehirlenmesine neden olan bakterilere karşı antibakteriyel etkinlik de gösteriyor. Nano kağıtlarla birlikte ürünlerin raf ömrünün uzayacağı da tahmin ediliyor. Nano teknolojinin küçük dokunuşlarla devrim yarattığı bir başka alan da işlemciler. Bugün kullandığımız silikon işlemcilerin yerini yakın bir zamanda, nano teknolojiden faydalanan “plastik” işlemcilerin alması an meselesi. Nano teknoloji kullanılarak üretilen plastik işlemcilerin en önemli özelliği katlanabiliyor olmaları. Bu yeni teknoloji sayesinde bükülebilen ve kırılmayan elektronik devreler ya- pabilmek mümkün olacak. Plastik ve kıvrılabilen sensörler, düz olmayan nesneler üzerinde de elektronik uygulamalardan faydalanılabilmesini sağlayacak. Küçük bir dokunuşla büyük bir etki yaratan bir başka nano çalışma ise boya ve ulaşım sektörünün ufkunu açıyor. İngiltere merkezli EasyJet havayolu uçaklarının dış yüzeyi için test edilen nano kaplama, uçakların yakıt tüketiminde yüzde 2’lik bir tasarruf sağlıyor. Firmanın uçak filosu göz önüne alındığında filonun bu malzemeyle kaplanması durumunda yılda yaklaşık 57 milyon TL tasarruf sağlanacağı öngörülüyor. 24 dosya Bana üreticini söyle sana markanı söyleyeyim Tekstil sektörünün duayenlerinden Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, dünya tekstil pazarında Türkiye’nin “üretici marka” olarak fark yarattığını söylüyor. Aydın’a göre Türkiye’nin avantajları; esneklik, stok, hızlı servis, Ar-Ge ve insan gücü… Z orlu Tekstil Grubu, Türk ekonomisinin dinamolarından tekstil sektörünün en önemli oyuncuları arasında öncü konumda yer alıyor. Türkiye’nin gücüne güç katan tekstil sektörünün gelişiminde ve büyümesinde etkin rol oynuyor. Valeron, Linens, Taç ve Kristal markalarıyla her kesimden tüketiciye ulaşan Zorlu Tekstil Grubu, entegre iplik üretiminde bir dünya devi olan Korteks İplik Fabrikası ve Lüleburgaz’da yer alan dokuma fabrikasıyla da sektörüne vizyon kazandıran çalışmalara imza atıyor. 40 yıla yakın sektör deneyimine sahip olan Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, sektörün dinamiklerini gören ve geleceğini okuyabilen bir duayen. Türkiye’nin dünya tekstil piyasasında toplam ticaretin içinde yüzde 0,5 ile çok düşük bir paya sahip olduğunu söyleyen Aydın, bu payın geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Dünya ölçeğinden civar ülkelere yaklaşıldığında AB ve çevre ülkelerde pazar payının yüzde 4’e kadar çıktığını, Arap Yarımadası ve Pakistan arasındaki bölgede dikkate alındığında ise pazar payının yüzde 5’e yükseldiğini söylüyor. Türkiye’nin üretim gücünün çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Aydın, “Ev tekstilinde diğer ülkelere göre daha fazla katma değeri yüksek ürünler satıyoruz. Üretimde Arap Yarımadası ve AB bölgesindeki payımız yüzde 10’a kadar çıkabiliyor. İddialı bir üretim üssü olduğumuzu söyleyebiliriz. Tekstilde dünya devi Zorlu Grubu’nun ilk şirketi ve temel taşı olan Zorlu Mensucat, 1953’te Denizli, Babadağ’da Mehmet Zorlu tarafından kuruldu. Bugün ana faaliyet konusu iplik, perde ve ev tekstili ürünleri (çarşaf, nevresim takımları, yatak örtüsü, masa örtüsü, pike) üretimi ve pazarlaması olan Zorlu Tekstil Grubu, toplam 8 bin 500 çalışanı ve 620 bin metrekare kapalı üretim alanı ile dünyanın sayılı ev tekstili üreticileri arasında yer alıyor. Günde yaklaşık 2 milyon metrekare ev tekstili üretimi ile dünya ikincisi olan Zorlu Tekstil; Korteks İplik, Zorluteks Tekstil, Linens Pazarlama, Zorlu Dış Ticaret, Zorlu Mensucat, Zorlu USA ve Zorlu UK şirketleriyle faaliyetlerini sürdürüyor. Kilometre taşları 1953’te Zorlu Mensucat, Denizli’de kuruldu. 1980’li yıllarda Çözgü Örme İşletmesi’nin faaliyete geçmesiyle Zorluteks Tekstil’in temelleri atıldı. 1989’da Korteks İplik, Bursa’da kuruldu. 1998’de Zorlu Dış Ticaret A.Ş. kuruldu. 1998’de Zorlu USA, ABD-New York’ta kuruldu. 2000’de Linens Pazarlama kuruldu. 2002’de Zorlu UK Ltd. İngiltere’de kuruldu. 25 Satın alınan 100 malın 10’u Türkiye’de üretiliyor.” Aydın’ın verdiği rakamlar tekstil sektörünün geleceği açısından büyük önem taşıyor. Dünya çapında kabul gören Türk tekstilinin önünün açık olduğu ve bu alanda gelişmenin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin özellikle Uzakdoğulu rakipler karşısında önemli avantajları bulunduğunun altını çizen Aydın, “Türkiye’nin avantajları içinde stok, hızlı servis, Ar-Ge ve insan gücü yer alıyor. Türkiye bu avantajları kullanarak bugünden sonra da 15 yıl kadar üretici marka olarak kalacak. Bugün Avrupa’da en iyi ev tekstili üreticisinin kim olduğunu sorarsanız, ‘En iyi marka Türkiye’ diyeceklerdir. Türkiye’nin ve Zorlu’nun yaptığı büyük yatırımlar ve insan gücü bu noktada çok önemli. Gelip bizim Ar-Ge bölümümüzdeki yenilikleri inceliyorlar ve sipariş veriyorlar. Türkiye bir marka peşinde koşmak yerine, kendisini üretici marka olarak konumladığı için daha avantajlı. Çünkü bu pazardaki yüzlerce markanın önemli üretici markası Türkiye” diyor. Z.: Türkiye’deki tekstil pazarının durumu nedir? Türkiye’deki tekstil üretiminin yaklaşık üçte birini ev tekstili oluşturuyor. Ev tekstili diğer tekstillere göre daha maliyetli bir iş. Yüksek maliyetli işin en önemli avantajı rakiplere karşıdır. Yani bugün herhangi biri tekstil üretimi yapmak isterse bir konfeksiyon atölyesi açıp kumaş alıp gömlek dikebilir ve Vedat Aydın 26 dosya Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, Zorlu’nun yaptığı büyük yatırımlar, hızlı servis, Ar-Ge ve insan gücü sayesinde tekstilde fark yarattığını söylüyor ve ekliyor: “Türkiye bu avantajları kullanarak en az 15 yıl daha üretici marka olarak kalacak.” tekstilciyim diyebilir. Küçümsemiyorum işini ama 100 bin Dolarınız varsa bunu çok rahat yapabilirsiniz. 20 tane dikiş makinesi alıp kesim masası kurmak yeterli olur. Ancak ev tekstilcisi olmak için en az 40-50 milyon Dolar’a ihtiyacınız var. Bir havlu ya da perde tesisi kurmak ciddi maliyetli bir iş. Bu alanda rekabet kolay kolay yürüyemez. Ancak büyük sermayesi olanlar bu işi yapar. Z.: Bu sizin için avantajlı bir durum olsa gerek… İçinde bulunduğumuz sektör, rekabete kolay izin veren bir sektör değil. Bize bu yönden faydası var. Bu nedenle Zorlu Grubu bünyesinde çalışmak önemli bir avantaj. Eğer bir gömlek üreticisi olsaydık, bugün biz üretirdik, yarın başkaları üretirdi. Türkiye’de ev tekstilcileri yaklaşık 2003 yılına kadar büyük yatırımlar yaparak bu sektöre girdi. Özellikle 2005’te Dünya Türkiye üretim üssü olarak kalacak Z.: Üretici markadan kastınız nedir? Bugün Avrupa’da en iyi ev tekstili üreticisinin kim olduğunu sorarsanız, “En iyi marka Türkiye” diyeceklerdir. Türkiye’nin ve Zorlu’nun yaptığı büyük yatırımlar ve insan gücü bu durumda çok önemli. İnsan gücü olmadan böyle bir şey olamaz. Bizdeki yenilikleri görüp ona göre sipariş veriyorlar. Biz eskiden fasoncuyduk. “Şunu yap” derlerdi, biz de birebir yapardık. Şimdi bizde olan alternatiflerden seçiyorlar. Gelip bizim Ar-Ge bölümümüzdeki yenilikleri inceliyorlar ve sipariş veriyorlar. Kendileri bu konuda neredeyse hiç harcama yapmıyorlar artık. Çünkü ürün geliştirmek de önemli bir maliyet. Ürün geliştirmeyle uğraşmak, deseni, rengi seçmek maliyet. Tabii önerilerde, isteklerde bulunuyorlar. Avrupa’da yoğun tüketimin içinde bilinen marka var mı? Hayır. Kadın alırken marka önemli mi? Hayır. Dünya’da elbette markalar var ama toplam tüketiminin içindeki payları yüzde 5’i geçmez. Buradaki tüketicinin ürünü ve fiyatı beğenmesi lazım. Marka olması birinci tercih nedeni değil, önemli olan ürünü ve fiyatını beğenmesi. Piyasada o kadar çok marka var ki, hangisinin daha iyi olduğu belli değil. Yüzlerce havlu, perde, çarşaf markası var. Konu marka değil; desen, kalite, güzellik ve fiyat. Türkiye bir marka peşinde koşmak yerine, üretici marka olarak kendini tanımladığı için daha avantajlı. Çünkü bu pazardaki yüzlerce markanın önemli üretici markası Türkiye. Ticaret Örgütü’nün kotaları kaldırmasıyla, tüm piyasalardan özellikle yurtdışı piyasalarından darbe yemeye başladılar. Avrupalı, Amerikalı müşteriler 2004’ün ikinci yarısından itibaren Türkiye’ye sırtlarını çevirmeye başladı. Çünkü benzer ürünleri çok daha ucuz fiyata Uzakdoğu’dan alma alternatifleri karşılarına çıktı. Sektör 2006’nın sonuna kadar böyle bir talihsizlik yaşadı. O dönemde Rusya ve Ukrayna alternatif pazarlar olarak karşımıza çıktı. Biz üretimlerimizde büyük düşüş yaşamadık. Sonra Uzakdoğu’ya giden alıcılar, orada hayatın o kadar kolay olmadığını gördüler. İstedikleri iletişimi, kaliteyi, servisi alamadılar. 2007’den itibaren Türkiye’ye gelmeye başladılar. Özellikle 2009’da yoğun bir şekilde geldiler, yani dünyadaki ekonomik krizinin patlak verdiği zaman Türkiye’ye yoğunlaştılar. Ekonomik krizle birlikte durum tamamen toparlandı. Bütün alıcılar stok maliyetlerinin ne kadar tehlikeli olduğunu gördüler. “Paranın çok önemli olduğu bir dönemde, böyle büyük stoklarla yakalanmaktansa, daha pahalıya alalım. Hiç olmazsa stoklarımızı düşük tutalım” diye düşündüler. Aslında 2009’da stok politikalarını revize ettiler. En iyi servisi de Türkiye’nin verdiğini gördüler. Bu nedenle Türkiye’ye döndüler. Sipariş adetlerini düşürdüler, sattıkça sipariş verdiler. O dönemde Çin’e göre yüzde 40 pahalı bizden almaya razı oldular. Z.: Herkes krizdeyken siz iş yaptınız. Evet. Aslında biz de tedirgin olduk ama işimizi yapmaya devam ettik. Buradan şu çıkıyor, bu durum hiçbir zaman eskiye dönmeyecek. Yani çok ve ucuza alma durumu hiçbir zaman olmayacak. Çünkü paranın alternatif maliyetini artık herkes öğrendi. Zaman zaman Wal-Mart, Carrefour gibi yerler sırf promosyon amaçlı çok ucuza çok mal alacaklar belki, ama onların toplamın içindeki payı küçük kalacak. Türkiye ev tekstilinde üretim üssü olarak kalmaya devam edecek. Artık Avrupa da pahalı da alsa, eğer model ve tüketicinin istediğini yakalarsa, biraz daha pahalıya satmanın satışı engellenemeyeceğini gördü. Sattığı takdirde neden daha ucuza daha çok mal alsın ki? Çin, Pakistan bu servisi verebilir mi? Eğer hava taşımacılığında çok ciddi bir indirim olursa, üretici kalitesi çok hızlı gelişirse bir gün bu avantajımızı kaybedebiliriz. Ancak Çin ve Pakistan’ın bizdeki eleman kalitesine erişmesi, en iyi ihtimalle 15 - 20 yılı bulur. Hava taşımacılığının ucuzlaması ise mümkün görünmüyor. Talepler artıyor ve talebi karşılayacak uçaklar yok. Hava taşımacılığı olmayacaksa, deniz taşımacılığına kalı- yorsunuz. Denizde bir yükün Avrupa’ya gitmesi en iyi ihtimalle bir ay. Oysa Türkiye’den Paris’e, Prag’a malları tırla beş günde gönderiyorsunuz. Bu işte hız çok önemli. Bir de iyi iletişim çok önemli. Biz şu an birçok müşterimizin stok durumunu görüyoruz. Bizden aldıkları ürünlerin hangisinin, ne miktarda satıldığını takip edebiliyoruz. Bir ürün çok satılıyorsa anlaştığımız miktarların azalmasına yakın, bize sipariş gelmese de üretime başlıyoruz. İhtiyaçlarını onlardan önce görüp harekete geçiyoruz. Bize talep geldiğinde hemen gönderiyoruz. Türkiye aslında ev tekstilinde bir üretici marka. Z.: Yıllarca marka olamadığımızı konuştuk. Bugün Türkiye üretici marka. Aslında markasız bir marka… Gelişen ekonomilerde, tüketici tercihlerinde ev tekstili ürününün marka değerinin önemi geriye düşüyor. Kadınlar sırf marka diye çok para vermek istemiyor. Çünkü markaların kalitesine çok yakın çok sayıda ürün var. Üsteli daha ucuz olduğu için onu tercih ediyor. Bilinçli tüketici, sırf marka değeri için yüksek bedeller ödemek istemiyor. Ev tekstilinin satışını süper marketler, farklı dükkanlar çok benimsedi. Avrupa’da durum böyle. Kadınlar oralara gidip kendine en uygun konsepti seçiyorlar. Zaman zaman ünlü markalar, zaman zaman yerel markalar satılıyor. İspanya ve İtalya’da ürün satışı Türkiye’ye benziyor. Ürünler küçük dükkanlarda satılıyor. Eskiden bu yerlerde marka vardı. Çünkü tüketici o markaya güvenir ve alırdı. Şimdi o da yok. Çünkü dükkanlar markanın değeri üstüne fiyat ekliyor. Tüketici de değmeyeceğini düşündüğü için başka yerden alıyor. Dolayısıyla marka olmak için uğraşanlar kaybediyor. Türkiye ve çevresinde Taç, beğenilirlik olarak öne çıkıyor. Nevresim alanında ciddi bir rakip yok. Ürüne güven oluşmadığı için, markaya güven ön plana çıkıyor. Biraz daha para veriyor ve Taç’ı tercih ediyor. Özetle, Türkiye’nin avantajları içinde stok, hızlı servis, Ar-Ge ve insan gücü yer alıyor. Türkiye bu avantajları kullanarak bugünden sonrada 15 yıl kadar üretici marka olarak kalacak. Z.: Zorlu’yu stok, hızlı servis, Ar-Ge ve insan gücü açısından nasıl konumlandırıyorsunuz? Zorlu Grubu olarak özellikle 2005 krizinden sonra ve 2008’de Ar-Ge’ye ciddi yatırım yaptık ve hep yenilik sunduk. Tüm müşterilerimize “Zorlu sizin yaratıcılık partneriniz. En çok Zorlu’dan alın gibi bir beklentimiz yok. En yeniyi, en farklıyı Zorlu’dan alın” mesajı verdik. Nitekim başta Ikea olmak üzere birçok müşterimiz, yaratıcı ürünleri bizden aldıklarını söyledi. 27 Pamuk fiyatları neden, ne kadar ve nasıl arttı? Bizim Ar-Ge ekibimiz yılda en az birkaç kez müşterileri dolaşarak yeniliklerimizi sundu. Müşterilerimiz beğendiklerini en az bir yıl boyunca bizden aldılar. Bir yılın sonunda ürün satıldığı için fiyat indirimi istediler. Biz de ya fiyat indirdik ya da yeni ürünler sunduk. Bu süreçte satın alma bölümlerimizi de geliştirdik. Çin’de, Pakistan’da satın alma şirketlerimiz var. Müşterilerin gittiği yerlere bakıp biz de oradan alıp satalım dedik. Zorlu’nun bir pazarlama gücü ve müşteri ağı var. Buna servis vermekle yükümlüyüz. Hem yenilik hem de daha ucuz ürün isteyenlere seçenek sunduk. Yenilikçi iş ortağı tanımıyla ayakta kalmak için Ar-Ge’de çalışan arkadaşlarımıza tam yetki verdik. Bana bile sormadan istedikleri fuarlara katılırlar, istedikleri üçüncü parti ortaklarla çalışırlar. Böylece dünyanın çeşitli yerlerindeki gelişmeleri takip ederler. Z.: İstihdamda değişiklik oldu mu? İstihdamı azaltmamaya çalıştık. Çünkü rekabet bizi o kadar zorladı ki maliyetler çok önemli oldu. Kişi başı üretim kavramı son beş yılda gündemimizde yer alıyor. Sonuç olarak rakip dediğimiz ülkelerde işçilikler 150 Dolar civarında. Bizde ise 1200 Dolar civarında. Nerdeyse dokuz katı. Bu da onların dokuz katı üretici olmamız gerektiğini gösteriyor. Bu pek mümkün değil. Bizim işçilerimiz oradaki işçilere göre en az üç kat daha üretici durumda. Bunu korumak; işçilerin eğitimi, onlara yakın durmak, kaliteli işçileri kalitesizlerden ayıklamakla, yani insan kaynakları bölümümüzün çok yoğun çalışması ile oluyor. Z.: Nasıl bir ekip anlayışınız var? Ev tekstili bölümü olarak maliyetlerimize devamlı dikkat ediyoruz. Uzakdoğu’nun daha ucuzu yaptığı mallar yerine, farklı mallar yapmaya odaklanıyoruz. Biz herkesin yaptığı ürünü yaparak ayakta kalamayacağımızı biliyoruz. Bugünkü kapasitemizi düşürürsek farklı ürün yapmamız daha kolaylaşır ama kapasiteyi düşürmek istemiyoruz. Zorlu’nun ilk özel işi tekstil olduğu için, Zorlu Tekstil’i küçültmeyi düşünmüyoruz. Türkiye’de yapılan anketlerde en beğenilen ve en çok ciro yapan şirketlerinden biriyiz. Büyüklükten taviz vermeden yenilikçi olmak işin en zor tarafı. Hem büyük kalmak hem de yenilikçi olmak, ekibi ister istemez strese sokuyor. Çok satmak bugün çok kolay. Çin’den alıp satarsınız, ama yenilikçi ve kaliteli olmak çok kolay değil. Her ay yeni bir şey deneriz. Teknik alt yapıda da ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Teknolojiyi yakından takip edip gerekli yatırımları yapıyoruz. Daha çok tüketicinin günlük ihtiyacına hizmet veren çalışmalar peşindeyiz. Örneğin, ütü gerektirmeyen kumaşlar, leke tutmayan masa örtüleri gibi. Çevre bilincine hizmet eden organik pamuktan yapılmış kumaşlar da var. Hem en büyük hem lider olup tüketiciye cevap vereceksiniz. Çevreci yaklaşımlar, insan hakları yaklaşımları, sağlığa katkı sağlayan şeyler devrede olduğu sürece, Türkiye diğer ülkelere göre ön planda olacaktır. Bugün tekstil sektörü Türkiye’nin ana endüstrilerinden biri ve öyle kalmaya devam edecek. Zorlu da sektördeki en büyük kuruluş olarak kalmaya devam edecek. Z.: Pamuk fiyatının artışının tekstile yansıması nasıl oldu? Pamuk fiyatları bugüne kadar görmediğimiz yükselişi yaşadı. Bu yükselmeyle ilgili Pakistan’daki sel felaketinden Çin’in çok daha fazla pamuk çekmesine kadar çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Kilosu 1,5 Dolar olan pamuk, bugün 5 Dolar. Bu durum iplik fiyatlarının da artmasına neden oldu. İplikçiler kar etmeye başladığı için Türkiye’de ve dünyada yatırımlara başladılar. Bu gelişme iplikçiler açısından güzel. Ancak bu artışı dokumacılar ve bizim gibi mamul satanların bir şekilde müşterilerine yansıtması gerekti. Zorlu Grubu’ndaki tüm arkadaşlar bir yıldır bu hesaplamalarla uğraşıyor. Tabii fiyat değişikliğini aynı hızla yansıtamadığımız için karlıklarımızdan ciddi fedakarlıklar yapıyoruz. Çünkü perakendeciler de fiyatları aynı hızla artıramıyorlar. İster istemez korkuyorlar. Düşünsenize 10 TL’ye sattıklarını, şimdi 20 TL’ye satmaları gerekiyor. Şu an herkes birbirini kolluyor. Z.: Peki ne kadar sürer bu durum? Bu süreç bir yıldır devam ediyor. Pamukta ciddi değişiklikler olmazsa, altı ay daha bu fiyat ve emtia zammının oturması sürecek. Bu süreci en az zararla atlatmak için tüm ekip olarak uğraşıyoruz. Bir yandan da uygun hammadde bulmaya çalışıyoruz. Bu savaş içimizde pata küte devam ediyor. Bu işin kötü tarafıydı. Ancak fiyatlar oturduktan sonra emtia fiyatları da seviyeyi korurlarsa -ki koruyacak gibi gözüküyordaha iyi olacak. Aslında ürünümüz değerlendi, yaptığımız malın değeri arttı. Bir zamanlar Almanya’da bir çarşafın fiyatı ile bir paket sigaranın fiyatı aynıydı. Z.: O zaman çok geriye gitmeyecek aslında... Geri gidebilir ama umarım eski en düşük fiyatlara gerilemez. Bu yükselme ürünün değeri açısından iyi oldu. Bir zahmet bir çarşaf, iki üç sigara paketi fiyatında olsun. Sattığınız ürünün değeri birden bire yukarı çıktı. Bu durum biraz da olsa tüketimi azaltabilir, ama sonuç olarak daha değerli bir iş yapar hale geldik. Z.: Bu durum konfeksiyona da yansıdı mı? Tabii konfeksiyona da yansıdı. Özellikle kot pantolonda. Çünkü kumaşın ağırlığı nedeniyle pamuk oranı yüksek. Geçen yaz aldığınızın kot kumaşını, önümüzdeki yaz yüzde 50 fiyat farkıyla alacaksınız. Aslında hammadde artışlarıyla Türkiye’de rekabet gücü arttı. Türkiye’nin rakiplere karşı en çok gol yediği alan, hammadde dışındaki maliyetlerdi. Eskiden bir Çinli bizden yüzde 25 ucuza teklif yapabiliyordu, bugün en fazla yüzde 10 yapabilir. Eğer bizim servis ve yenilik farkımız varsa, biz fiyatları biraz daha artırabiliriz. Dolayısıyla bize biraz daha kar marjı doğacaktır. Şu an biz biraz sıkıntı çekiyoruz ama emtia fiyatlarının yükselmesi Türkiye için bir avantajdır. 28 dosya Dış pazarda Zorlu ismi 1998’de kurulan Zorlu Dış Ticaret A.Ş., Zorlu Tekstil Grubu’nun tüm dış ticaret faaliyetlerini koordine ediyor. Yakın zamana kadar iplik, perde ve çarşaf/nevresim şeklinde bölümlenmiş olan şirket, 2004’ün sonunda marka ve lisanslı ürünlerin yönetimini de üstlendi. 2 005’te ev tekstili dünyasına tanıtıldığı günden bu yana Valeron, Zorlu Tekstil Grubu’nun bilinen en özgün uluslararası markalarından biri. Valeron Koleksiyonu her yıl Fransa’nın en ünlü ve köklü ajanslarından Nelly Rodi’nin belirlediği trendler ve Zorlu Tekstil Grubu’nun Ar-Ge bölümü ile birlikte titiz bir çalışma doğrultusunda oluşturuluyor. Valeron’un geniş ürün yelpazesinde nevresim takımlarının yanında kombin olarak yatak örtüsü, pike, bornoz ve havlu çeşitleri yer alıyor. Nevresim modellerinde ağırlıklı olarak yüzde 100 mısır pamuğu kullanılıyor. Sade ve şık dantellerin, nakışların yer aldığı koleksiyonları üst segmentlere hitap ediyor. Zorlu Dış Ticaret, ürünleri bazında segmente edilmiş bölgesel bir yapılanmaya Vedat Aydın sahip. Şirket Almanya, İngiltere ve ABD’deki satış ofisleri ve showroomları ile pazarlama ve satış aktivitelerini pazarın bulunduğu yerde doğrudan gerçekleştiriyor. Söz konusu yapılanma piyasalardaki yeni trendlerin yakından takibi ve geliştirilmesi açısından büyük bir avantaj oluşturuyor. Zorluteks DOO Makedonya şirketi Makedonya, Karadağ, Arnavutluk, Sırbistan, Kosova, Bosna, Hırvatistan, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ülkelerinde toptan ve perakende kanallarında, üretim ve pazarlama gerçekleştiriyor. DOO Taç Tekstil şirketi Rusya pazarındaki satış faaliyetlerini yürütürken, Arzum Tekstil Pazarlama Ticaret ise Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, İran, Irak, Kazakistan, Litvanya, Libya, Letonya, Mısır, Moldova, Özbekistan, Polonya, Romanya, Ukrayna ve Yunanistan gibi ülkelerde Taç markalı ürünlerin pazarlama ve satış faaliyetlerini yürütüyor. Zorlu Dış Ticaret aynı zamanda 2005’ten itibaren, dünya piyasalarından avantajlı şartlarda hammadde ve yardımcı madde tedarik etmek amacıyla Çin, Hindistan ve Pakistan’daki satın alma ofisleri ile faaliyetlerine devam ediyor. Z.: Aktif olduğunuz pazarlar ve pazarlama teşkilatınızla ilgili bilgi verir misiniz? Taç ve Linens olarak satışta en büyük pazarımız Avrupa Birliği, sonra Türkiye ve civarı. Üçüncü pazarımız ABD. Bu üç pazara konsantre olmuş durumdayız. Önceliğimiz bu pazarlarda payımızı artırmak. Bunun için pazarlama teşkilatımız yoğun ve başarılı bir şekilde çalışıyor. Türkiye’deki teşkilatımızın yanı sıra Linens Pazarlama da var. Linens Pazarlama önceden yalnızca mağazaları yönetiyordu, şimdi Türkiye’deki tüm perakende işini yönetiyor. Taç mağazalarına, Taç perakende noktalarına da servisi veriyor. Dağıtım kanallarında perakendenin yönetimi, toptanın yönetiminden farklı. Bu nedenle Linens Pazarlama şirketine perakendecilik alanında uzman kişileri aldık ve yetiştirdik. Şimdi onlar kapı kapı perakendecileri dolaşıyor. İçinde bulunduğumuz pazarda ciddi rakiplerimiz yok ama elbet olacaktır. Zaten rekabetten çekinmiyoruz. Çünkü rekabetin her zaman faydası var. İnsanı daha dinamik ve uyanık tutuyor. Onun için işlerimiz ve cirolarımız artarak devam ediyor. Her yıl yaklaşık yüzde 10 oranında büyüyoruz. Taç markası olarak Türkiye’de birinci sıradayız. Diğer ülkelerde ilk üç içerisindeyiz. Rusya’da, İran’da ve Kore’de araştırmalar yaptık. Markamızın tanınırlığının ve beğenilirliğinin ilk üç içinde yer aldığını gördük. Birinci olmayı istiyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Rusya’da da satış pazarlama şirketimiz 29 var. AB ülkelerinde marka vurgusu yerine üretici marka vurgusunu yapıyoruz. Almanya, Fransa, İngiltere ve New York’ta da satış pazarlama şirketlerimiz var. Z.: Kaç kişiden söz ediyorsunuz? Rusya’da yaklaşık 50 kişi, Almanya’da 15 kişi, İngiltere’de beş, Fransa’da 20, ABD’de 25 kişi çalışıyor. İstihdam olarak büyük rakamlar değil ama sonuç olarak işleri o bölgelerde etkili olup pazarı takip etmek ve ürün sağlamak. Özellikle ABD’deki şirketimiz şu an orada sattığı ürünlerin üçte birini Türkiye’den alıp satıyor. Çoğunu Çin’den, Pakistan’dan alıp satıyor. İngiltere, Rusya çoğunu Türkiye’den alıyor. Bu şirketler tamamen ticari şirketler ve bütün amaç o ülkelerde ev tekstili sektöründe maksimum işler yapmak ve Türkiye’ye sipariş getirmek. Pazara yakın olmanın avantajlarını kaybetmememiz, yenilikleri anında görmemiz ve reaksiyon göstermemiz gerekiyor. Zorlu’nun en önemli özelliklerinden biri pazarlama gücü. Bu gücünüz sağlam olduğunda zaman başarıyla ilerliyorsunuz. Valeron, Zorlu’nun misafir odası Z.: Türkiye 2023’ü konuşuyor. Siz bu duruma ne diyorsunuz? 2023’te Türkiye ekonomisiyle ilgili 500 milyar Dolar ihracat, kişi başı milli gelir 25 bin Dolar diye konuşuluyor. Ülkemiz bu hedef doğrultusunda giderse, Zorlu Grubu da aynı oranda payını almak durumunda. Türkiye’nin ihracatı yaklaşık beş katı artıp da bizim ihracatımızın artmaması Zorlu’nun pay kaybetmesine neden olabilir. Biz de bu çerçevede planlarımızı, programlarımızı yapıyoruz. Dolayısıyla başta söz ettiğim Ar-Ge’ye, yeniliğe yatırımımız tam gaz devam edecek. Bugün benim için en önemli planlar Ar-Ge ve ürün geliştirmeyle ilgili. Bizim bu departmanlarımızda yapılan her türlü yatırım yeşil ışıkta. Bugün 1200 Dolar olan işçiliğimiz, yarın 3 bin Dolar’a çıktığı Zorlu USA 1998’de ABD New York’ta kurulan Zorlu USA, Zorlu Tekstil Grubu’nun Amerika pazarındaki pazarlama kanalı olarak faaliyetlerini yürütüyor. Şirket, Zorluteks tesislerinde üretilen yüzde 100 polyester jakarlı brode, vual perde, masa örtüsü ve yüzde 100 pamuklu nevresim, çarşaf, yatak örtüsü gibi ürünleri toptancılara, perakendecilere ve zincir mağazalara pazarlıyor. Zorlu Tekstil Grubu’nun ABD’deki depo ve dağıtım faaliyetleri Sandersville-Georgia’daki merkez üzerinden yürütülüyor. 15 bin metrekare kapalı alan üzerinde kurulu bulunan, 9 bin palet kapasiteli depo-dağıtım merkezi, müşterileri ile oluşturduğu entegre elektronik sipariş yönetim sistemi kapsamında ABD geneline yayılmış 2 bini aşkın mağazaya 24 saatte sevkiyat yapabiliyor. Zorlu UK Ltd. İngiliz pazarına odaklı bir pazarlama şirketi olan Zorlu UK Ltd, Zorluteks’in pazar payını artırmak amacıyla, piyasa araştırmaları, reklam, promosyon ve genel pazarlama faaliyetlerini yürütmek üzere 2002’de, İngiltere’de kuruldu. Şirket, pazarlama faaliyetleri kapsamında, seçkin showroomlarda en son koleksiyonlarını sergiliyor; Zorlu Grubu üretim ve dış ticaret şirketleriyle İngiltere’deki mevcut ve potansiyel müşteriler arasındaki ilişkileri yürütüyor ve geliştiriyor. Zorlu tekstil ürünleri, İngiltere pazarında ev tekstili ticareti yapan şirketlerin yüzde 70’inin raflarında yer alıyor. zaman, çalıştırdığımız işçinin onun karşılığını vereceğini varsaymamız ya da onun karşılığını vermesi için ona uygun ürün geliştirmemiz gerekiyor. Herkesin yaptığı bir çarşaf yerine, Valeron markamız gibi daha katma değerli ürünler yapmamız gerekiyor. Valeron bu açıdan bizim önde giden buz kıranımız niteliğinde. Valeron’un gerek perde gerek çarşaf çeşitlerinde ciddi yatırımlar yapıyoruz. Valeron’dan sonra kalite ve fiyat seviyesi olarak Linens, ardından Taç markamız geliyor. Biz Valeron’u amiral gemisinin burnuna koyduk, o da okyanusta yolu aça aça ilerliyor. Bugün sattığımız ürünlerin, bizim fiyatlarla metrekare satış fiyatı yaklaşık 2 Dolar. Biz ciromuzu ve ihracatımızı beş kat artıracaksak, metrekare fiyatını 10 Dolar’a çıkarmamız gerek. Bugün Valeron’un metrekare satış fiyatı 10 Dolar. Valeron Zorlu’nun misafir odası gibidir. Az kullanılır ve en değerli, rahat ürünler oradadır. Z.: Ama 2023’te piramit tersine dönmüş olacak gibi… Bence tüketim piramidi çok bozulmaz. Zorlu’nun konumlaması bütün üretimini yukarı doğru sıkıştırır. Bizim piramidin en tepesinden aldığımız pay, dünya pazarında yüzde 1-2’lerde. Biz o payı yüzde 10’lara 20’lere çıkartabilirsek -ki hedefimiz o- o zaman yaptığımız ürünlerin çoğu oraya gider, aşağı tarafta ürettiğimiz mallar pek fazla kalmaz. Pazarlama olarak aşağı tarafta da ürün satmamız gerekiyor. Bunu, kurduğumuz satın alma teşkilatlarımızla sağlayacağız. O ürünler dışarıda yapılıp gelecek. Türkiye’de yapılan ürünler de bir yerde daha kaliteli. Bugün İtalya, Almanya öyle. Demek ki biz yenilikçi, güzel ve üst kademeye hizmet eden ürünlerden daha çok yapar hale geleceğiz. Ürün çeşitliliğimizi geliştireceğiz. Bu da Ar-Ge ve Ür-Ge bölümlerinde çok sıkı çalışarak olur. Sonuç olarak ciromuzu artırarak, Türkiye’de üretilen ürünleri daha pahalı yaparak, alt pazara ise dışarıdan alıp satarak işi büyütmek istiyoruz. Zorlu’yu küçültmeden bunu yapacaksak, tek yolumuz ciro yapmak. Ev tekstilinde yapılan yaklaşık 500 milyon Dolarlık bir ciromuz var. 2023’te dört kat büyümek dediğimizde, 1,5 milyar Dolar’a ulaşmayı hedeflemek anlamına geliyor. 30 dosya Sektörde Taç ve Linens farkı Yüzde 100 toplam marka bilinirliğine sahip olan Taç’ın bu başarıyı üretim kalitesi ve geniş satış ağı sonucunda yakaladığını söyleyen Zorlu Tekstil İcra Kurulu Üyesi Fatih Dereköylü, Linens’in de rakipleri arasında bilinirlik ve konum olarak fark yarattığını belirtiyor. Z orlu Tekstil Grubu, büyük perde ve ev tekstili üretim tesisleri, güçlü pazarlama ve satış kadroları ile Türkiye’de lider, yurtdışında öncü bir kuruluş. Zorlu Tekstil Grubu’nun en büyük markası olan Taç, geniş perde ve çeyiz ürün gamı ile tüm dünyada tüketicilerle buluşuyor. Taç, Türkiye’de 400 konsept mağazası, 1000’i aşkın satış noktası sayesinde yurtiçinde her noktaya yayılmış durumda. Yurtdışında 30 ülkede açılan 100’e yakın konsept mağazaları ile hizmet veriyor. Zorlu Tekstil Grubu’nun önemli diğer markası olan Linens, ev tekstil perakende zincir mağazacılığında Türkiye’deki ilk ve öncü durumunda. Dünya’da 84 mağazası ile faaliyet gösteren Linens, yurtiçinde 61, yurtdışında 23 mağazası bulunan “Ev Güzellik Merkezi” anlayışıyla sektöründe farklılaşan, uzman perakende markası. Zorlu Tekstil kalite standartlarını, her markada koruduklarını dile getiren Zorlu Tekstil İcra Kurulu Üyesi Fatih Dereköylü, “2010 yılında yaşadığımız kantitatif büyümenin yanına, 2011 yılında kalitatif büyümeyi de eklemeyi hedefledik” diyor. Fatih Dereköylü Z.: Taç, Linens ve Kristal markalarının hedef kitleleri ve marka kimlikleri açısından bilgi verebilir misiniz? Yaptığımız marka aştırmaları sonucunda yüzde 100 toplam marka bilinirliğine sahip olan Taç markasının başarısı, üretim kalitemizin ve geniş satış ağımızın sonucunda ortaya çıktı. Geniş ürün gamı ile tüketicilerimizin satınalma sürecinde güvendiği marka Taç’ın ulaşılabilirlik seviyesi oldukça yüksek. Perakende markası olarak konumlandırdığımız Linens’in de rakipleri arasında bilinirliliği ve konumu yüksekte. Yüksek marka gücü ve kalite odaklılığı müşteri segmentinde B’den A+ hedef müşteri grubuna hitap ediyor. Kristal markamızın hedefi, ev tekstili sektöründe orta grupta yer alan piyasa oyuncularına hızlı cevap vermek. Kristal marka kimliği Taç’ın ürün konumlandırılmasından ayrıştırılarak, alt segmentte oturtuluyor. Bu koşullar belirlenirken Zorlu Tekstil kalite standartlarımızı her markamızda olduğumuz gibi koruyoruz. Z.: Linens XL konseptinin detayları nelerdir? Linens XL mağazalarının konsepti ölçekle ilgili. Metropol şehirlerde 750 metrekare ve üzeri mağazalar XL mağaza olarak adlandırılırken, Anadolu şehirlerinde 500 metrekare ve üzeri mağazalar XL mağaza olarak seçiliyor. Konseptin amacı ürün çeşitliliğini artırarak bir evin tüm ev tekstili ve ev dekorasyon ürünlerini tek çatı altında toplamak. Z.: Tekstil sektöründe yeni tüketici neler istiyor? Tekstil ve perakendecilik sektör araştırmalarını ve yayınlarını yakından takip ediyoruz. Raporlarda tespit ettiğimiz; Türkiye ev tekstili pazarının, hazır giyim pazarında olduğu gibi markalaşma oranının düşük olması. Ev tekstilinde çok sayıda markanın varlığı ve markalaşma düzeyinin ol- 31 dukça dağınık olması Zorlu Tekstil ürünlerinin değerinin korumasında, markalaşmaya verdiğimiz önemin haklılığını gösteriyor. Tüm tüketim ürünlerinde olduğu gibi yaşam koşullarının hızla değişmesi, tüketicileri hayatı kolaylaştıran, kalite ve marka bilinirliğinin yüksek olduğu ürünlere yöneltiyor. Ayrıca trend uzmanları ev tekstilinde zenginliği ve lüksü göstermek isteyen tüketicilerin sayısının da artışta olduğunu belirtiyor. Z.: Jenerasyonlar arası tercih farkı nelerdir? Yeni jenerasyon markalaşmaya daha çok önem vermekteyken aynı zamanda tercihlerinin değişme süresi eski jenerasyonlara göre daha kısadır. Bu da markaların inovasyon ve sürekli geliştirmeye vermeleri gereken önemi artırıyor. Z.: Geleceğin tüketicisi neleri tercih edecek? Geleceğin tüketicisi, pratik ama gösterişli, fonksiyonelliği ön planda tutan ürünleri tercih edeceğini düşünüyoruz. Bu ürünleri benzerlerinden ayıracak en önemli etken marka ile tüketici arasında kurulacak duygusal bağ ile oluşacak ve ürünlerde kişisellik daha çok vurgulanacaktır. Z.: Dünyadaki gelişmeler stratejilerinizi nasıl yönlendiriyor? Uluslararası ev tekstili sektörünün büyüklüğü yaklaşık 20 milyar dolar seviyelerinde. Bu rakam dünya üzerindeki toplam ticaretin yaklaşık binde 4’lük kısmını oluşturuyor. Sektör ithalatında, en büyük pazar yaklaşık 6 milyar Dolarlık ithalatıyla ABD’ye ait. ABD’yi ülke bazında Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa izliyor. Türkiye’nin ev tekstil ürünleri ihracatı istikrarlı bir büyüme sergiliyor. Türkiye 20 milyar Dolarlık ev tekstili pastasından 1,5 milyar Dolarlık pay alıyor. Ev tekstili sektörü, ulaştığı bu ihracat hacmiyle Türk tekstil ve konfeksiyon ihracatı içerisinde yaklaşık yüzde 10 ve toplam ihracat içerisinde ortalama yüzde 4’lük paya sahip önemli bir alt sektör niteliğinde. Şu an Türkiye ev tekstili ihracatında dördüncü sırada yer alıyor. Z.: Sektörünüz açısından 2010 yılını değerlendirir misiniz? Bizim açımızdan 2010 yılında tekstil sektöründe büyük ciro kayıpları yaşanmadı. Ancak cirolarımızı belli oranlarda tutmak adına, yeni pazarlama yatırımları karlılığı ciddi oranda azalttı. Z.: 2011 yılı için hedefleriniz nelerdir? Bize göre 2011 yılı toparlanma yılı olacaktır. 2010 yılında yaşadığımız kantitatif büyümenin yanına, 2011 yılında kalitatif büyümeyi de eklemeyi hedefledik. “Geniş ürün gamı ile tüketicilerimizin satınalma sürecinde güvendiği marka Taç’ın ulaşılabilirlik seviyesi oldukça yüksek. Perakende markası olarak konumlandırdığımız Linens’in de rakipleri arasında bilinirliliği ve konumu yüksekte. Yüksek marka gücü ve kalite odaklılığı müşteri segmentinde B’den A+ hedef müşteri grubuna hitap ediyor.” 32 dosya “Meziyetimiz hız ve kalite” Zamanında ve kaliteli üretim meziyeti ile tekstil sektörünün öncüsü olan Zorluteks Tekstil, bugün müşteri memnuniyetinde yüzde 98 oranında sonuçlar elde ediyor. “Kalitemiz rekabet avantajı yaratıyor” diyen Zorluteks Genel Müdürü Yılmaz Tunç’u Çorlu’daki fabrikada ziyaret ederek son gelişmeleri kendisinden dinledik. Yılmaz Tunç T ekstil sektörü çok inişli çıkışlı dönemlerden geçti. Krizin tüm dünyayı sardığı dönemlerde özellikle Çin ve Pakistan önemli miktarlarda sipariş almaya başladılar. Ancak bir süre sonra Türkiye’nin farklı bir avantajı ortaya çıktı: Hız ve kalite. Zamanında ve kaliteli üretim meziyeti Türk tekstil sektörüne önemli bir avantaj sağladı. Bugün müşteri memnuniyetinde yüzde 98 oranında sonuçlar elde eden Zorluteks Tekstil, bu süreç içinde kendi yapısını da gözden geçirerek yeniden yapılanma geçirdi. Nevresim ve perde üretimini aynı çatı altında birleştirdi. Buna ilave olarak yaptığı teknoloji yatırımları şirketi bir adım daha öne geçirdi. 200 bin metrekare kapalı alanın 100 bininde perde, 100 bininde nevresim üreten Zorluteks, ciddi anlamda Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları da yapıyor. TÜBİTAK’la projeler geliştiren, müşteriden gelen talepleri dinleyen şirket; Ikea, Tchibo, Tesco, Marks & Spencer, CTI, Zuki gibi dünyaca ünlü markalara üretim yapıyor. Desen geliştirme ekibi ayda 400’ün üzerinde desen çıkartıyor. EFQM çalışmalarına da başlayan Zorluteks, bu çalışmaların meyvelerini özellikli iş süreçlerinde yarattığı verimlilik artışı ile topluyor. Enerji ve çevre alanında attığı adımlar ise sektöründe örnek teşkil ediyor. Tüm bu başarılara imza atan ekibin başında Yılmaz Tunç var. Z.: Şirkette organizasyon değişikliğine gidildi. Üretim tesislerini Zorluteks çatısı altında birleştirdiniz. Bu neden yapıldı? Genellikle üretim ve marka desteklemesi fabrikanın olduğu için üretim tesisleri ayrıldı. Korteks daha çok sanayiye, biz ise perakendeye hitap ettiğimiz için böyle bir değişiklik oldu. Bu birleşmeden dolayı farklı avantajlar da elde etmiş olabiliriz. Z.: Birleşmenin ne gibi avantajları oldu? Özellikle organizasyon daha dar bir çatı altında birleşti. Üretimde en iyi yol, en kestirme yoldur. İşi en az kişiyle yapmak, en yalın haliyle yapmak lazım. Böylece bir sinerji kazandı üretim. Makine altyapıları ortak kullanılmaya başlandı. Makro planlama yapabilme şansı yakaladık. İnsan kaynağı, malzemeler, muhasebeye bakış açımız ortak oldu ve bu avantajları kullandık. Ayrıca artan iletişim sayesinde işletmelerde yapılan iyileştirme ve metodları daha hızlı paylaşma imkanı bulduk. Grup içi eğitim ve ziyaretler ile sağladığımız bu bilgi paylaşımının sürekli iyileşmemizde önemli katkıları olmuştur. Z.: Geriye dönüp bakıldığında neler değişti? Son yıllarda bizim yaşadığımız krizden dolayı, Çin’e yönelme olmuştu. Ama bu durum bize avantaj olarak döndü. Çünkü kalitemiz rekabet avantajı yaratıyor. Sadece ürünün nitelikleri açısından söylemiyoruz bunu. En kısa sürede ürünün müşterinin ayağına götürebilmek de kalitedir. Bizim en büyük meziyetimiz bu noktada ortaya çıktı. Termin kalitemiz, kriz dönemlerinde müşterilerin bizi tercih etmelerine sebep oluyor. Öyle ki krizi hissetmedik diyebilirim. Şu anki avantajımız, özellikle pamuk fiyatlarının üç kat artması. Maliyetin içindeki işçilik ve enerji payları artık çok düşük seviyede kaldı. Eskiden maliyetin yüzde 50’si hammadde, diğer yüzde 50’si işçilik ve enerjiydi. Şimdi yüzde 70’i, 80’i hammadde. Bu sayede Çin’le çok rahat rekabet edebilmeye başladık. Bunu ürün siparişlerinin artışından rahatlıkla gözlemliyoruz. Bizim en güzel barometremiz desen dairesi. Sık sık desen dairesine bakarız, yoğunsa işler iyi demek. Şu sıralar epey yoğun. Temel değişikliklere baktığımızda, kişi başı üretimleri çok artırdığımızı görüyoruz. Yeni yatırımlar yapıldı. Bunların bir kısmı teknolojik yatırımlar, bir kısmı iyileş- 33 tirme yatırımlarıydı. Örneğin desen dairelerine yeni yazılımlar aldık. Gravür dairesine yeni makine aldık. Özellikle dört renkli baskı konusunda dünyada lideriz. Fotoğraf kalitesinde baskı yapıyoruz. Tabii ki bilgi birikimi ve eğitim de var. Bir başka örnek ise işletmede yapılan yazılım yatırımlarıdır. İşletme içinde kişi ve makine bazında hataları hızlı bir şekilde görebiliyor ve önlem alabiliyoruz. Makinaların standart harcaması gereken enerji ile fiili durumu kıyaslıyor, arıza ve kaçaklara anında müdahale ederek boşa giden enerjiyi engellemiş oluyoruz. Z.: Dünyada en çok hangi ülkeyle rekabet ediyoruz? Biraz iddialı olacak ama biz kendimize rakip göremiyoruz. Maliyet olarak, tabii ki Pakistan, Hindistan ve Çin bize rakip. Hindistan şu anda çok hızlı gidiyor; ama ülke politikaları belirliyor bu rekabeti. Örneğin bütün pamuklu maddelerde ihracatı yasakladılar. Aslında çok ucuza, kendi içlerinde, iç piyasa döngüsüyle bunu halletmeye çalışıyorlar. Pamuklu kumaşa boya veya baskının çeşitli metotları vardır. Bunların en önemlisi, dünyada en çok kullanılanı pigment baskı. Ama yapılması gereken reaktif boya madde. Reaktif boya maddesi çok maliyetlidir, bilgi ve deneyim ister. Bizim dünyadaki gücümüz reaktif baskıdan kaynaklanıyor. Zor olduğu için herkes yapmıyor. Z.: Üretim kapasiteniz nedir? 300 bin metre nevresim kısmında, günde 300 bin metre pamuklu kumaş, boya baskı ve konfeksiyonu yapıyoruz. Perdede 150 dönüm metre kapasitemiz var, ama kapasiteyi tam dolduramıyoruz. Yani günde 100 bin metre civarında çalışıyoruz. Perde fabrikamızda mevcut müşterilerden gelen siparişler dışında fason iş arayışı ile kapasite kullanım oranımızı artırmaya çalışıyoruz. Nevresim ve perde fabrikasında yaklaşık 4 bin kişi çalışıyor. Bu 4 bin kişinin 1700-1800’ü konfeksiyonlarda istihdam ediliyor. 10 tane baskı makinemiz var. Üretimimizin yaklaşık yüzde 65’ini ihraç ediyoruz. İhracatta ağırlık Avrupa’da. Almanya, İngiltere, İsveç, Belçika, Fransa, İtalya başı çekiyor. Bunların yanı sıra ihracat yapmadığımız ülke yok. Sadece Amerika’ya ihracatımız yeterli düzeyde değil. Amerika’da re- kabetçi olamayız. Amerika’daki üretimler büyük olduğu için daha çok Hindistan ve Çin gibi büyük üretimden hoşlananlara kaptırıyoruz siparişleri. Oradaki rekabeti aşmak için Çin’de büyük bir ofis kurduk. Z.: Ar-Ge ve Ür-Ge’ye verilen önemden ve nano teknoloji projelerinde bahsedebilir misiniz? TÜBİTAK’la projelerimiz vardı. Bu çalışmalardan biri nitelikli ve fonksiyonel elyafların ev tekstiline uygulanması. Burada amaç mısır, keten, kenevir gibi elyaflardan ev tekstiline üretim yapmak. Bu çalışma tamamlandı, onaylandı, piyasa testleri de yapıldı. Bu çalışmalarda ortaya çıkan ürünleri şu an müşterilere sunuyoruz. Japon Itoch’la proje yapıldı. O da onaylandı. Amaç nano boya maddeler kullanarak dayanıklılığı artırmak ve maliyeti düşürmek. Halihazırda işletmelerimizde kullanmaya devam ediyoruz. Burada hem dayanıklılığı ve kalitesini artırıyoruz hem de maliyeti düşürebiliyoruz. Nano teknoloji, daha çok yan kimyasallarda gündemde. Nano teknolojinin kullanılmasındaki amaç performans artırmak. Ar-Ge olarak müşterilerimize yaptığımız hizmetler var. Müşteriden gelen talepleri Ür-Ge’yle birlikte geliştiriyoruz. Ofelia’yla ilgili proje var. Opelia, Ikea için geliştirdiğimiz, kricle efekti verilmiş bir dokuma çeşidi. Şu an birkaç milyon metre yapmışızdır. Bu projenin tutarı yaklaşık 10 milyon Dolar’ı buldu. Yaklaşık 12 yıldır, modal elyaftan üretim yapıyoruz. Bu proje sayesinde Amerika’ya en az 70 milyon Dolar satış yaptık. Marks&Spencer ev tekstili; Tesco, çarşaf ve perde; Zuki nevresim ve çarşaf takımı; CTI lisanslı ürünler alıyor. Avrupa’daki lisanslı ürünlerin yüzde 90’ını biz üretiyoruz diyebiliriz. İlk yıllarda sadece iş odaklı bir fabrikaydık. Müşteri memnuniyeti, sosyal paylaşımlar, işçi emniyeti, sağlığı ve çevre konularına çok ciddi önem verdik. Bütün çalışanlarımızı, bu süreçte hem mesleki hem de kişisel eğitimden geçirdik. Bütün çalışanlarımızı Çanakkale’ye götürdük. Öneri ve ödül sistemi kurduk ve bu sistem sayesinde üretimin her noktasını işin ustalarından gelen öneriler sayesinde iyileştirme ve geliştirme imkanı sağladık. Müşteri memnuniyetini artırmak ve maliyeti düşürmek odaklı 600 küsur alt süreç hedefimiz var. Her bir hedefimizi çeşitli projeler ve aksiyonlar ile destekliyoruz. Bu projeleri her ay gözden geçiriyoruz. Hem çevreyle ilgili yasaların getirdiği bazı çalışmalarımız hem de sosyal sorumluluk projelerimiz var. Çevreye zarar vermek artık kaynakları israflı kullanmaktan geçiyor. Kaynak israfının önlenmesine çok önem veriyoruz. Kumaştan kullandığımız kimyasala kadar her şeyin tüketim miktarını azaltıyoruz. Bu çerçevede bir su projesi gerçekleştirdik. Dokuz tane su kuyumuz vardı. Günde 9 bin ton su kullanıyorduk. Teorik olarak ne kadar su kullanmamız gerektiğinin hesabını yaptık ve yüzde 50 fazla su kullandığımız ortaya çıktı. Çalışmalar sonucunda üç su kuyusunu kapattık. Şu anda altı kuyuyla devam ediyoruz çalışmalarımıza. Yaptığımız bu türden küçük küçük işlerle yaklaşık 76 MV enerji tasarrufu sağlıyoruz. Makinelerde karbondioksit ölçümü yaptırdık ve bizim 23 bin tane ağacın ürettiği karbondioksiti ürettiğimiz ortaya çıktı. Onun için üst yönetimden onay aldık, Kırklareli’ne 24 bin tane ağaç diktik. 10 bin tane ağaç daha da dikmeyi planlıyoruz. Z.: Ar-Ge ve Ür-Ge’de kaç kişi çalışıyor? Ar-Ge ve Ür-Ge olarak, İstanbul ve Lüleburgaz ofislerimiz olmak üzere toplam 40 kişi çalışıyor. Z.: Son dönemde öne çıkan projeniz var mı? Yeni bir projemiz var. Boya maddeden arındırılmış su dejarze etmeyi düşünüyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Almanya Stuttgart Üniversitesi’nin ortak yaptığı bu çalışmaya destek veriyoruz. Bu projenin sonuçlarından da yararlanmaya çalışıyoruz. Z.: Ne kadar desen geliştiriliyor? Ayda 3 bin desen çıkıyor. Ar-Ge, Ür-Ge, desen departmanları, üretim, satış ve pazarlama ekipleri bir araya gelerek yaptığımız yenilikleri üç ayda bir düzenlediğimiz yeni ürün toplantılarında kendi içimizde değerlendiriyor ve farklı bakış açıları ile geliştiriyoruz. Özellikle Almanya’daki Tchibo ve Aldi için desen üretiyoruz. Geliştirdiğimiz yeni ürünleri müşterilerimizle paylaşıyoruz. Özellikle butik müşterilerimizi dinliyoruz. Oradan da çok iyi geri bildirim alıyoruz. 34 dosya Tekstilin hipermarketi Korteks Korteks Genel Müdürü Necat Altın, Korteks Mensucat Sanayi ve Tic. A.Ş.’yi “Hem hipermarket hem bakkal” olarak tanımlıyor. Nedeni açık ve net. Korteks, binlerce metrekarelik alanda hem çok büyük işleri hem de çok küçük işleri aynı kalitede ve yüksek hızda tamamlayabilme becerisine sahip, eşine az rastlanır bir tesis. A vrupa ve Ortadoğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı konumundaki Korteks Mensucat Sanayi ve Tic. A.Ş. İplik Fabrikası’nı en iyi tanımlayan sözcüklerden biri “dünya devi” 335 bin metrekarede faaliyet gösteren tesis üretim kapasitesi ve kapladığı alan ile bir dev. Ancak onu diğerlerinden ayıran önemli bir özelliği daha var. Korteks Genel Müdürü Necat Altın’ın ifadesiyle Korteks, “hem hipermarket hem bakkal”. Çünkü Korteks, farklı ürün tiplerinde günlük yüzlerce ton üretim kapasitesini gerçekleştirebilmenin yanı sıra daha küçük ölçekte “butik” üretim taleplerini karşılayabilecek yeteneğe de sahip. Bu yeteneğin ardındaki sır Korteks’in 20 yılı aşkın deneyimi ve Ar-Ge/Ür-Ge çalışmalarının başarısında saklı. İki binden fazla çalışanı, tedarikçileri ve seçkin müşterileriyle bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı ve istihdam sağlayan Korteks, gerçekleştirdiği yatırımlarla termin sürelerini de minimuma indirerek Uzakdoğulu üreticiler karşısında rakipsizliğini devam ettiriyor. Korteks’in yanı sıra hem dünya hem de Türkiye tekstil sektörünün bulunduğu nokta ve geleceği hakkında detaylı bilgi veren Altın, bundan sonraki hedefin katma değerli ürün çeşitliliğini artırmak olduğunu belirtiyor. Altın, “Başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri 2005’ten sonra Dünya Ticaret Örgütü’ne dahil oldu. Bu gelişmenin ardından dünya polyester filament üretimi 2005 yılı itibariyle artarken Avrupa ve Türkiye’nin üretim miktarı düştü. Dünya Necat Altın üretimi 2005’te 14milyon tondan 2009’da 19 milyon tona yükselirken; Avrupa’da 510 bin tondan 232 bin tona, Türkiye’de ise 310 bin tondan 143 bin tona düştü. Ancak bu olumsuzluğa rağmen Korteks, Türkiye’ de üretim miktarına göre payını yüzde 54’ten yüzde 84’e, Avrupa’ da üretim miktarına göre payını ise yüzde 33’ten yüzde 52’ye çıkarmayı başarmıştır. 2009 yılı itibariyle dünya polyester filament iplik üretiminde payı yüzde 0,62 olarak gerçekleşti” diyor. Z.: Korteks İplik üretim tesisinin teknik özellikleri nelerdir? Tek hat üzerinde, dünyanın en büyük kapasiteli kontinü polikondenzasyon ve direkt eriyik beslemeli POY-FDY üretim tesislerinden biridir. Aynı zamanda polikondenzasyondan direkt üretim sisteminin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı. Enerji gücü ve tüketimi açısından Türkiye’nin en büyük tekstil fabrikalarından biri. 110 MVA kurulu güç ve 60 MVA fiili güç tüketimi bulunuyor. Avrupa’nın en büyük dinamik kesintisiz elektrik enerjisi (UPS) sistemine sahip tesis (13.200 KVA), 65.000.000 kcal/h kapasite ile Türkiye’de mevcut en büyük soğutma grupları sistemine sahip. 126.000 Nm2/h ile Bursa’daki en büyük hava kompresör tesisi Korteks bünyesinde yer alıyor. Kullanılan hammaddeyi depolamak üzere, her biri 3.600 m2 hacminde olan 4 adet, dünyanın en büyük hacimli alüminyum PTA siloları Korteks’tedir. Z.: Üretim kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz? Korteks İplik’in toplam üretim alanı 335 bin metrekaredir. Tesisler 580 ton/gün polimer, 400 ton/gün POY (Partially oriented yarn), 120 ton/gün FDY, (Full drawn yarn) 350 ton/gün tekstüre, 25 ton/gün bükümlü, fantezi ve elastomerli, 10 ton/ 35 gün hava tekstüre ve 60 ton/ay mono iplik üretimi kapasitesine sahiptir. Z.: Makine parkının teknolojisi hakkında bilgi verir misiniz? Korteks makine parkı, en modern ve en son teknolojiye sahip makinelerle donatılmıştır. Alman teknolojisine sahip polikondenzasyon tesisi ve iplik üretim makinelerinin yanı sıra tekstüre makinelerimiz Alman ve Japon teknolojisi; büküm işletmemizdeki makineler ise Fransız/İsviçre teknolojisi ile üretilmiş son model makinelerdir. Özellikle 1998 yılında devreye alınan 500 ton günlük üretim kapasiteli Berkun tesisindeki makineler 1990 yılında kurulan Emre tesisindeki makinelere göre daha yeni ve elektronik ve otomatik kontrol tertibatlı makinelerdir. Üretimin her aşaması elektronik sistemlerle kontrol ediliyor. Korteks edindiği tecrübe ve yaptığı çalışmalarla kendi teknolojik mühendisliğini yapar duruma geldi. Bu sayede makinelerin teknolojik yeterliliği ve çalışma randımanları güncellenebiliyor ve farklı üretimler hızlıca adapte edilebiliyor. Hem eriyikten boyalı renkli iplik, hem de otomotiv ipliklerinde ve fonksiyonel ipliklerin üretiminde yıllar içinde artan talebi karşılamak ve renkli iplik üretiminde kapasite artışı sağlamak amacıyla gerekli yeni yatırım ihtiyacı ortaya çıktı ve yeni yatırımlar gerçekleştirildi. Bu yatırımlar sayesinde tailor-made ve daha düşük kapasiteli özel üretimler yapabilme yeteneğine kavuştuk. Ayrıca hem POY ve FDY hem de tekstüre ipliklerde, kendi tasarladığımız ve geliştirdiğimiz otomasyon sistemleri sayesinde el değmeden hızlı bir şekilde kalite kontrol, tefrik, paketleme ve paletleme işlemleri yapılabiliyor. Z.: Çevre konusundaki çalışmalarınız nelerdir? Çevre politikamız tüm çalışanların katılımıyla Korteks’in polyester iplik ve cipsin tasarım, üretim, kontrol ve sevkiyat süreçlerinde; sürdürülebilir en yüksek kalitede ürün üretmek ve çevreye verilebilecek olumsuz etkileri en aza indirmek olarak özetlenebilir. Uluslararası 14001 çevre standardına sahip Korteks’te kurduğumuz “çevre yönetim” sistemi sayesinde faaliyetlerimizi ürün ve çevreyle ilgili tüm yasal ve diğer şartların gereklerine uygun olarak yerine getirme yönünde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Süreçlerimiz ve teknolojik imkanlar ölçüsünde kirliliği önlemeyi ve doğal kaynak tüketimini azaltmak için gerekli çalışmalar yapmayı, tedarikçi firmalarımızın İhracat lideri Korteks İplik ürünleri dünya çapında tercih edilmektedir. Türkiye’nin lider ihracatçılarından Korteks İplik’in ürünleri Almanya, Belçika, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, İrlanda, Polonya, Macaristan, Portekiz, Bulgaristan, İran, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Suriye, Lübnan, İsrail, Brezilya, ABD, Kanada, Kolombiya, Meksika ve Güney Afrika gibi 60’dan fazla farklı ülkeye ihraç edilmektedir. Korteks İplik’in üretim süreci farklı uluslararası kalite sertifikasyonlarına sahiptir. Şirket, ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi belgeleriyle en kaliteli ürünleri çevreye zarar vermeden üretmektedir. Aynı zamanda Oeko-Tex 1 belgesiyle ürün kalitesindeki seviye belgelendirilmiştir. çevreyle ilgili çalışmalarını teşvik etmeyi amaçlayarak faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Z.: Üretim açısından rekabetçi olmanın koşulları nedir? Rekabet üstünlüğü için; kaliteli, verimli ve esnek üretimle beraber ürün çeşitliliğini artırmak, müşteri memnuniyetini sağlamak ve devamlılığı, hızlı servisi gerçekleştirmek gereklidir. Z.: Tesisinizde rekabet adına üretimde hangi noktalarda fark yaratıyorsunuz? Müşterilerin memnuniyetini artırmak ve üretim aşamasında yaşanan teknik sorunlara yardımcı olmak üzere çalışmalarını sürdüren Satış Sonrası Teknik Hizmetler Bölümü, belirli aralıklarla planlı olarak veya müşterilerden gelen talep üzerine teknik ziyaretler gerçekleştiriyor. Müşteri taleplerini karşılamanın yanı sıra, yaşanan teknik sorunları da hızlı bir şekilde gideriyor. Korteks İplik, ürettiği ipliklerin kimyasal ve fiziksel kalitesine yönelik tüm testleri bünyesindeki gelişmiş laboratuvarında gerçekleştiriyor ve ürün kalitesinin artırılmasına, üretim maliyet eğrisinin düşürülmesine katkıda bulunacak en gelişmiş teknolojileri uyguluyor. Tamamlanan üretim bölümü ile otomatik bobin alma ve otomatik bobin paketleme sistemleri, şirketin ürün kalitesine büyük katkıda bulunarak verimliliğini de artırdı. Eriyikten boyalı olarak renkli iplik üretiminde artan talebi karşılamak ve rekabet üstünlüğü sağlamak için yıllar içinde hem renk katkısı masterbatch’in firma içinde geliştirilmesi ve üretilmesi, hem de renkli iplik üretiminde kapasite artışı için gerekli yeni yatırım ihtiyacı ortaya çıktı ve yeni yatırımlar gerçekleştirildi. Bunların geliştirilmesinde devletin 36 dosya “Korteks her zaman ilklerin öncüsü oldu. Müşterisiyle, tedarikçi ve alıcı ilişkisinin ötesinde doğrudan doğruya birbirini anlayan, birikimlerini paylaşan ve güven içinde ilişkilerini yöneten geniş bir aile oldu. Ülkemiz tekstil sektörünün en geniş kapsamda ihtiyacı olan her türlü polyester ipliği üretebilecek bilgi donanım ve kapasiteye sahiptir.” Ar-Ge desteklerinden de yararlanıldı. Bu sayede hem ev tekstili ve halı iplikleri hem de otomotiv ve diğer sektörlerdeki müşterilerimiz için tailor-made renk çalışmalarını hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca müşterilerimize sunduğumuz test analiz hizmetleri, özel Ar-Ge/Ür-Ge çalışmalarıyla rekabet üstünlüğü yakalıyoruz. Z.: İplik sektöründe ne tür gelişmeler yaşanıyor? Dünyada iplik sektöründe çok yüksek miktarlı sıradan -comodity- ürünlerin üretimleri özellikle 2005 yılından sonra UzakDoğu’ya ve özellikle Çin’e kaydı. Bu değişime, serbest ticaret anlaşmaları sayesinde kotaların kalkması ve işçiliğin ucuz olması, enerji ve yatırımda devlet sübvansiyonlarının olması da etki etti. Bu durumda Avrupa ve Türkiye’de iplik sektöründe üretimler ve kapasiteler düştü. Ayakta kalabilen firmalar ürün çeşitlerini artırmaya, özellikli ürünler ve müşterilere özel ürünler geliştirmeye ve üretimlerinde esneklik ve hızlı servis sağlamaya yönelerek piyasada varlıklarını sürdürebildi. Ayrıca, dünya nüfusunun artışına bağlı olarak doğal kaynakların azalması ve küresel ısınma sorunları nedeniyle sanayiler daha sürdürülebilir üretim ve ürünler için alternatif kaynakların kullanılması ve geri dönüşüm uygulamalarının artırılması konularına yoğunlaştı. Alternatif enerji kaynakları kullanımı arayışlarına ve enerjiyi daha verimli kullanarak karbon ayak izini düşürmeye yöneldi. Z.: İplik üretim teknolojisinin bugün ulaştığı nokta nedir? Dünyada iplik üretim teknolojisinde ulaşılan nokta daha ince denye ipliklerin üretimi, FDY ipliklerde daha randımanlı üretim için tek kanalda pozisyonların artırılması, iplik sarımının hız ve verimlilik artışına yönelik teknolojiler, tekstüre enerji verimliliği ve custom-made üretim sağlayan makinelerin geliştirilmesi olarak özetlenebilir. Bu teknolojik gelişmelerin yanı sıra biyo bazlı alternatif hammaddeler, kullanım ömrünü bitirmiş tekstil ve plastik ürünlerden ve yarı işlenmiş iplik atıklarından geri dönüşüm yoluyla her türlü sentetik lifinin daha kaliteli ve verimli üretimi için yeni teknolojikler geliştirildi. Z.: Korteks bu teknolojik ilerlemenin neresinde yer alıyor? Daha düşük kapasitelerde üretim kabiliyeti olan ve renkli, fonksiyonel iplik üretimi için gerekli tertibata sahip son teknoloji ürünü makine yatırımlarımızla esnek ve hızlı üretimler gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca kütle ürünlerin yanı sıra piyasanın özel ürün taleplerini de karşılayabiliyoruz. Teknoloji açısından enerji verimliliği çalışmalarını da sürdüren Korteks, bu çalışmalarıyla Enerji Bakanlığı ödülünü de kazandı. 2010 yılında ürün yaşam döngüsü analizi çalışmalarına başlayarak emisyon ve karbon ayak izimizi düşürmeye yönelik projeler oluşturduk. Geri dönüşümlü polyester ile sürekli lif üretimi yöntemini geliştirmeye yönelik araştırmalar yapıyoruz. Z.: Ar-Ge açısından gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nelerdir? Korteks her zaman ilklerin öncüsü oldu. Müşterisiyle, tedarikçi ve alıcı ilişkisinin ötesinde doğrudan doğruya birbirini anla- Korteks İplik’in temel özellikleri • Tek hat üzerinde, dünyanın en büyük kapasiteli kontinü polikondenzasyon ve direkt eriyik beslemeli POY-FDY üretim tesisi, • Dünyanın en büyük hacimli alüminyum PTA siloları (Her biri 3.600 m2 hacminde 4 adet silo), • Polikondenzasyondan direkt üretim sisteminin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı, • Teknoloji mühendisliğini kendi bünyesinde yapma kabiliyeti, • Enerji gücü ve tüketimi açılarından Türkiye’nin en büyük tekstil fabrikalarından biri (110 MVA kurulu güç ve 60 MVA fiili güç tüketimi), • Avrupa’nın en büyük dinamik kesintisiz elektrik enerjisi (UPS) sistemine sahip tesisi (13.200 KVA) , • 65.000.000 kcal/h kapasite ile Türkiye’de mevcut en büyük soğutma grupları tesisi, • 126.000 Nm2/h ile Bursa’daki en büyük hava kompresör tesisi. yan, birikimlerini paylaşan ve güven içinde ilişkilerini yöneten geniş bir aile oldu. Ülkemiz tekstil sektörünün en geniş kapsamda ihtiyacı olan her türlü polyester ipliği üretebilecek bilgi donanım ve kapasiteye sahiptir. Polimer malzeme teknolojileri, polyester polimer üretimi, sentetik lif üretimi, iplik tekstürize ve işleme, tekstil ve iplik tasarımı, tekstil ve iplik test ve analiz yöntemleri konularında bilgi birikimine sahip deneyimli Ar-Ge personeliyle Korteks, Ar-Ge faaliyetlerine büyük önem veriyor. Korteks, 2003 yılında süper mikro iplik ile başlayan efektli iplikler ve 2006 yılında fonksiyonel ve touch gibi yeni ürünlerle devam eden çalışmalarına, özellikle otomotiv ve polyester halı iplikleri ve fonksiyonel iplikleri piyasaya sunarak devam ediyor. Z.: Yeni geliştirilen iplik çeşitleri ve kullanım alanları nelerdir? Mevcut ipliklerden en büyük farkları nedir? Moda olan ve yaygın kullanılan organze tül perdelerin hammaddesi olan Mono-Filaman iplikler, kumaşlarda yanar döner efekt sağlayan Taç Sparkling iplik, kumaşlarda farklı kontrast ve boya alma sağlayan efekt iplikleri Two-Tone, Spun-Like, Milpa-Like ile kumaşlarda alev almazlık ve güç tutuşurluk sağlayan Flame Retardant iplikler, özellikle yangın tehlikelerinin yoğun olduğu otel, hastane, okul, idari binalar gibi kontrat pazarlarında kullanılıyor. Yüksek katma değere sahip Taç Antistatik iplik, polyester kullanımında oluşan statik elektriklenmeyi önlüyor ve özellikle tıbbi tekstiller ve koruyucu işçi kıyafetlerinde tercih ediliyor. Taç UV Resistant iplikler ultraviyole ışınlarına karşı normal polyestere göre daha fazla direnç gösteriyor ve dış ortamlarda kullanılan tekstillerde polyester ipliğin tercih edilebilmesine olanak tanıyor. Z.: Korteks’in 2011 ve sonrası için hedefleri nelerdir? Kapasite konusunda Korteks için bir hedeften söz edilemez. Kapasite sorunumuz yok. Esnek üretim gerçekleştirebilme yönünde hedeflerimiz var. Günde 10 ton iplik üretebilen iki direk üretim hattımızı günde 22 ton üretebilen 3 hat olarak revize ettik. Şu an Türkiye’deki beş üniversiteyle birlikte çeşitli projeler yürütüyoruz. Bir tane de AB projemiz var. Çünkü Korteks’in en önemli hedeflerinden biri de katma değerli ürün çeşitliliğini artırmaktır. Temel hedeflerimiz; katma değerli ürünler için daha esnek üretim yapmak ve şu ana kadar odaklandığımız kendi tasarımımız olan özel iplikleri üretmek şeklinde özetlenebilir. haber 37 Korteks’e, ISPO’da yoğun ilgi Dünya polyester iplik devi Korteks, 6-9 Şubat tarihleri arasında bu yıl ikinci kez katıldığı Almanya Münih’teki ISPO WINTER 2011’de yüksek performanslı kumaş markası DRY TOUCH® ile büyük ilgi gördü. 1 970’ten beri düzenlenen ve bu yıl 41.’si gerçekleştirilen ISPO’da (Uluslararası Spor Giyim ve Spor Ekipmanları Moda Fuarı) aralarında 10’un üzerinde Türk şirketinin bulunduğu 49 ülkeden 2 bin 267 şirket yer aldı. Standı ve ürünleri büyük ilgi toplayan Korteks, fuar süresince çok sayıda ülkeden potansiyel müşterilerle iletişime geçerek hem DRY TOUCH® performans kumaşlarının hem de TAÇ polyester ipliklerinin tanıtımını başarıyla yaptı. CragHoppers sivrisineksavar özellikli outdoor spor çorapları yer aldı. ISPO’da sergilenen DRY TOUCH® ürün grupları içinde Turkcell Süper Lig’de sponsor olunan üç futbol takımının forması (Lescon), No Fear sörf şortları, Olgy aktif spor kıyafetleri, Romanya Rugby milli takım formaları, Londra 2012 Engelli oyunları için hazırlanmış İrlanda milli takım formaları, dikişsiz iç giyim ürünleri, moda tasarımcısı Arzu Kaprol’e ait tasarımlar, Kinetix spor kıyafetleri ve eşofmanlar, Tommy Hilfiger tenis t-shirtleri, Sınırlı sayıdaki lisanslı üretici tarafından üretilen DRY TOUCH® kumaşlar fonksiyonel özelliklerini Korteks’in üstün teknoloji ürünü polyester ipliklerinden alıyor. Kanal kesitli bu polyester iplikler sayesinde DRY TOUCH® kumaşlar yüksek emicilik, yüksek hava geçirgenliği ve çabuk kuruma özelliklerine sahip oluyor. İleri teknolojinin fonksiyonellikle buluşması ile yaratılan DRY TOUCH® doğal görünümlü ve yumuşak tutumlu örtücülüğü yüksek bir performans kumaşı. Üstün teknoloji ürünü Korteks’in sertifikalı performans kumaşı DRY TOUCH® son kullanıcıya sağladığı yüksek performans ve üstün fonksiyonel özellikler ile aktif spor giyimin yanı sıra hazır giyim, iç giyim, iş kıyafetleri, çorap ve denim giyimde tercih ediliyor. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok projede yer alan DRY TOUCH® performans kumaşları, moda tasarımcısı Arzu Kaprol tarafından tasarımları yapılan Türk Telekom, Çelebi Hava Servisleri ve İGDAŞ çalışanlarının iş kıyafetlerinde de kullanılıyor. Böylece spor giyim dışındaki alanlarda da fonksiyonelliğini kanıtlamış bulunuyor. Antimikrobiyal, UV korumalı, güç tutuşur, cottonlike, comfort, Healthguard fonksiyonel ürün gruplarıyla sıradan kumaşlara göre daha iyi sıcaklık kontrolü sağlayan DRY TOUCH® kumaşlar, hem daha dayanıklı hem de uzun ömürlü… 38 kişisel gelişim Strese yenik düşmeyin Gencinden yaşlısına hemen herkesin şikayet ettiği rahatsızlıkların başında stres geliyor. İnsanların kabusu olan stresten kurtulmak zor gibi görünse de bu azılı düşmanımızı başımızdan atmanın birçok yolu var. S tres farklı adlarla her zaman karşımıza çıkabiliyor. Biz ona bazen sıkıntı, bazen endişe, bazen de baskı diyoruz. Adı her ne olursa olsun stres, insana biyolojik olarak zarar veriyor, çeşitli ruhsal ve psikolojik hastalıklara neden oluyor. “Çağımızın vebası” olarak görülen stres; kalp ve damar hastalıkları, baş ağrısı, hipertansiyon, kronik yorgunluk, mide ve bağırsak sorunları başta olmak üzere birçok hastalığı tetikliyor. Hemen her yaşta görülen stresin herkes için nedeni birbirinden farklı. Kimi işyerinde strese maruz kalıyor, kimi okulda, kimi ailesinde, kimi özel hayatında, kimi trafikte... En zararlı stres türü ise kronik stresler. İşsizlik, sakatlık gibi kişinin sosyal hayatını, konumunu ve kendine güvenini etkileyen uzun süreli stresler, vücuda ve bağışıklık sistemine ciddi zararlar veriyor. Özellikle iş hayatı ya da özel hayatında stresli olan kişilerin, bağışıklık sistemi diğer kişilerinkine göre daha zayıf. Bu kişiler herkesten daha kolay gribe ya da soğuk algınlığına yakalanıyor. Stresten nasıl kurtulacağız? Hayat devam ettiği sürece stresten tam olarak kurtulmak mümkün değil, ama yapabileceğiniz en iyi şey stresin etkisini mümkün olduğunca azaltmak. Bunun için çeşitli stres yönetim teknikleri var. • Hayatınıza çekidüzen vermek ve stresten kurtulmak için öncelikle buna karar vermeniz gerekiyor. Bunu bir görev gibi değil kendi mutluluğunuz için yaparsanız amacınıza ulaşabilirsiniz. • Stresten uzak durmak için hayatınızda küçük değişiklikler yapabilirsiniz. Evinizin dekorasyonunda küçük değişiklikler yapmak, bir hobi edinmek hayatınıza yeni renkler getirir. • Sağlıklı beslenin. Öğün atlamamak, kafeini azaltmak hem sağlık hem de stresi azaltmak için yararlı. • Yapılması gereken diğer önemli şey, stres yaratan durumları fark etmek ve bunlardan uzak durmaya çalışmak. Problemleri aile ve yakın arkadaşlarınızla paylaşarak üzerinizdeki yükü hafifletmeye çalışabilirsiniz. • Stres yüzünden içki ya da sigaraya yönelmek, dengesiz beslenmek ise en büyük yanlış. Bunun yerine sizi mutlu edecek aktivitelere yönelin. • Stresten uzaklaşmak için bir diğer yöntem ise masaj. Masaj hem vücuda iyi geliyor hem de mutluluk veriyor. • Gününüzü daha iyi planlayın. Güne başlamadan önce o günü nasıl geçireceğinize dair plan yapın. Bu planda gevşeme molaları, yalnızca kendinize ayırdığınız saatler, düzenli ve sakin öğünler, yapacağınız işler yer alsın. • Tatillerinizi değerlendirin. Hafta sonu da olsa, uzun süreli de olsa mutlaka bir yerlere kaçın. Özellikle hiç görmediğiniz yerleri tercih etmenizde yarar var. Seyahatler vücudunuzun ve ruhunuzun dinlenmesine yardımcı olur. Olumlu düşünmenizi, kendinizi yenilemenizi kolaylaştırır. İş hayatında mutlu olun İş hayatındaki stresten uzaklaşmak için işe başarılarınızı listeleyerek başlayabilirsiniz. Bu önceki başarılarınızı hatırlamanızı ve kendinize güven duymanızı sağlayacaktır. Yalnızca uzun vadeli değil, kısa vadeli hedefler de belirleyin. Başarılı olduğunuz zaman mutlaka kendinizi ödüllendirin. İşyerinde size yapılan eleştirileri kişisel olarak algılamayın. Olumsuz bir eleştiriye de olumlu yaklaşmaya çalışın ve bunları göz önünde bulundurarak işinizi daha iyi yapmaya çalışın. Eğer bu eleştiriler çok sert oluyorsa gerekli yerlere danışın. 39 Gün içinde kısa araları önemseyin. Gün içinde vereceğiniz küçük molalar çok yararlı ve rahatlatıcı olabilir. Kısa bir yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir müziği dinlemek, özlediğiniz birini aramak sizi rahatlatacaktır. Çok büyük ve yorucu işleri tek başınıza üstlenmek yerine, takım çalışması yapmaya çalışın. Zamanı etkin kullanın. İşleriniz sürekli bölünüyorsa ertelemeler, bitmeyen işler, eve iş götürme ve sosyal etkinliklere zaman ayıramama gibi sorunlar yüzünden stres yaşıyorsanız, zamanı doğru yönetmeye çalışın. Kendinize, ailenize ve arkadaşlarınıza da zaman ayırmaya çalışın. Yalnızca işlerinizi düşünmeyin. Hobilerinizi, eğlenceyi ve spor yapmayı ihmal etmeyin. Onlar da mutlaka hayatınızda bulunmalı. Sinirlerinize hakim olun Dikkat edeceğiniz diğer bir noktaysa sakin ve olumlu bir şekilde konuşmak. Streslerini kontrol edebilen insanlar olaylar ters gitse bile telaşa kapılmaz. Önemli olan sakin olmak, kontrolü elden bırakmamak ve olumsuz sözcükler kullanmamak. Stresi en çok tetikleyen durum sinirli olmaktır. Sinirli olmak espri yapabilme gücünü yok eder. İnsanlar neşeliyken, gülerken stresleri yok olur. Araştırmalar kahkahanın yalnızca stresi azaltmadığını, bağışıklık sistemine de destek olduğunu gösteriyor. Gülmek için yapılabilecek birçok şey var. Sık sık komedi filmleri izleyebilir, ekran koruyucunuzu komik resimler arasından seçebilirsiniz. Şimdiye kadar okuduklarınızı denediniz ama işinize yaramadıysa, geriye yapabileceğiniz tek bir şey kalıyor; yardım almak. Öncelikle aileniz ve arkadaşlarınızdan, kısaca çevrenizden destek alabilirsiniz. Sıkıntılarınızı içinize atmak yerine birileriyle paylaşmanız size iyi gelir. Eğer bu da işe yaramıyorsa bir uzmandan yardım alabilirsiniz. Uzmanlar strese neden olan problemlerinizin farkına varmanızı ve çözmenizi sağlayabilir. Stresi azaltan yiyecekler Besinler yalnızca fiziksel olarak değil ruh sağlığımız üzerinde de etkili. Diyetisyen Berrin Yiğit, İngiltere’de yapılan ve gıdaların ruhsal yapı üzerindeki etkilerini inceleyen bir araştırmaya dikkat çekiyor. Yiğit, besinlerin, stres artıran ve destekleyici olarak iki grupta toplandığını belirtiyor. Stres yönetimi ve ruh sağlığı açısından faydaları olan besinlerin sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini vurgulayan Yiğit’in tavsiyeleri şöyle: Pancar: Pancarı konserve olarak değil taze ve çiğ olarak tüketmek gerekiyor. Çünkü ısı pancarın antioksidan kapasitesini azaltıyor. Salatanıza pancarı rendeleyip bol limon ve zeytinyağıyla birlikte tüketebilirsiniz. Kuru erik: Neoklorojenik ve klorojenik asitleri yönünden zengin olan kuru erik, hücrelere ciddi yapısal zararlar verebilen serbest radikallerin yok edilmesine yardımcı oluyor. Avokado: Avokadonun Türk mutfağında da fazla yeri yok. Ancak besleyici nitelikteki avokado, salatalara, mezelere, çorbalara eşsiz lezzet katar. Lahana: Kalorisi düşük olmasına karşın besleyici nitelikteki lahana, kansere karşı koruyucu gıdalardan biridir. Vücudun serbest radikallere karşı savaş mekanizmasını güçlendiriyor. Kara, beyaz ve mor lahanayı ayırt etmeden tüketmenizde yarar var. Semizotu: University of Texas at San Antonio araştırmacılarına göre, semizotu Omega 3 yağ asitleri yönünden en zengin sebzedir. Diğer sebze ve meyvelere kıyasla, semizotu kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatan melatonin yönünden 10-20 kat daha zengindir. Nar: Çok zengin bir antioksidan kaynağı olan narı mutfağınızdan eksik etmemenizde yarar var. Stresin belirtileri Terleme, sürekli yorgunluk hissi, uyku bozukluğu, ateş yükselmesi, tansiyon yükselmesi, baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, iştahsızlık, konsantre olamama, artan gerginlik duygusu gibi, sinirlilik hali, unutkanlık Pazı: İçeriğinde bulunan iki önemli antioksidan lutein ve zeaksantin ile göz sağlığı için çok yararlı olan pazıyı sık tüketmekte yarar var. Pazı ile aynı familyadan koyu yeşil yapraklı diğer sebzeleri de göz ardı etmemelisiniz. Stresin en çok rastlanan nedenleri Aile içi sorunlar, büyük sorumluluklar, ekonomik geçim zorluğu, işyerinde yaşanan huzursuzluklar, başarısızlıklar, boşanma, ölüm, hastalıklar Kabak çekirdeği: Magnezyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı en iyi besinlerden olan kabak çekirdeği, faydalı olduğu kadar kalorili de. Bu nedenle ayıklanmış kabak çekirdeğinden günde en fazla bir yemek kaşığı tüketmelisiniz. 42 haber Vestel’e tasarım ödülü Vestel, Avrupa’nın prestijli tasarım ürünleri yarışması “Red Dot Design Award 2011”den ödülle döndü. AAA sınıfı enerji verimliliği ile öne çıkan Odysseus bulaşık makineleri ile Vestel “Red Dot Design Award 2011” ödülüne layık görüldü. A AA sınıfı enerji verimliliği ile öne çıkan Odysseus, sadelikten ödün vermeyen kullanıcı dostu tasarımıyla uluslararası jüri tarafından “Red Dot Design Award 2011” ödülüne layık bulundu. Bugüne kadar pek çok uluslararası tasarım ödülüne layık görüldüklerini hatırlatan Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, “Odysseus bulaşık makinemizin ayrıntılara önem veren ve başarılı çözümler sunan ergonomik tasarımı ve şık renk seçenekleriyle, uluslararası jürinin değerlendirmesi sonucu ödül almasından gururluyuz. Artık Vestel için bir gelenek haline gelen ödüller, tasarımda Vestel’in dünya markaları arasında eriştiği güçlü konumun tescilidir” dedi. Vestel’in Türkiye’de de farklı program seçenekleri ve AAA sınıfı enerji verimliliği ile tüketicilere sunduğu ödüllü bulaşık makinesi Odysseus, 2011 yılında pazarda yerini aldı. Daha fazla zaman, daha kolay hayat Vestel’in zaman tasarrufuyla öne çıkan bulaşık makinelerinde, beyaz ve paslanmaz inox renkler tercih edildi. Üstün tasarımının yanı sıra çevre dostu teknolojisi ve fonksiyonel kullanım özellikleriyle de dikkat çeken ürün, yıkama süresini 30 dakikaya kadar düşürebiliyor, Ecowash programıyla daha az çamaşırı daha az enerjiyle ve daha kısa zamanda yıkıyor. LED’li program takip göstergesi, su taşma emniyet sistemi ve rezistans koruma gibi tüm modellerde bulunan ortak fonksiyonlar ise kullanıcılara bir bulaşık makinesinden bekledikleri tüm konforu sunuyor. Vestel tasarımdaki iddiasını uluslararası ödüllerle tescilliyor • Endüstriyel tasarım alanında dünyanın en önemli birliklerinden Uluslararası Endüstriyel Tasarım Kuruluşları Konseyi’ne Türkiye’den kabul edilen ilk ve tek kurumsal üye olan Vestel, beyaz LCD modeli ile 2006’da Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu tasarım ödülünü kazandı. • 2008’de iki LCD TV, bir dizüstü bilgisayar, bir klima ve bir çamaşır makinesi olmak üzere tam beş ürünü ile Design Turkey Endüstriyel Tasarım yarışmasında İyi Tasarım Ödülü’ne layık görüldü. • 2009’da Slim and Thin LCD TV ile Chicago Mimarlık ve Tasarım Müzesi’nin verdiği dünyanın en prestijli tasarım ödüllerinden Good Design Award’ı kazandı. • 2009’da Red Dot Design Award’da, iki uzaktan kumandası ile tasarım ödülüne layık görüldü. • 2010’da dünyaca ünlü tasarım yarışması IF Product Design Award’da, iki çamaşır makinesiyle ödül aldı. • 2010’da iki LCD TV, uzaktan kumanda ve TV arayüzü olmak üzere dört ürünüyle de Good Design Award ödülünü kazandı. • 2010’da Plus X Award’da Vestel’in üç TV, üç uzaktan kumanda, iki TV arayüzü, bir bilgisayar, iki çamaşır makinesi modeli, kullanım kolaylığı, ergonomi ve tasarım özellikleriyle ödüle layık görüldü. • Design Turkey 2010’da üç LED TV, bir buzdolabı ve iki uzaktan kumanda modeliyle altı ödül kazandı. 43 CeBIT’te elektronik şov Vestel, dünyanın en büyük bilişim fuarı CeBIT’te tasarım ve teknoloji harikası yeni ürünleriyle boy gösterdi. Fuarda Vestel’in 3D LED TV, Android tabanlı TV, interaktif tahta ve kameralı dijital reklam ekranı gibi yeni ürünleri dikkat çekti. V estel, Almanya’nın Hannover kentinde 1-5 Mart tarihleri arasında düzenlenen dünyanın en büyük bilişim fuarı CeBIT’te en yeni elektronik ürünlerini görücüye çıkardı. Bu yıl Türkiye’nin partner ülke olarak damgasını vurduğu CeBIT’e 11. kez katılan Vestel, 90 metrekarelik standında tanıttığı 40 yeni ürünüyle teknoloji standartlarını belirlemede ortaya koyduğu performansı gözler önüne serdi. Vestel’in fuarda sergilediği başlıca ürünler arasında interaktif otel TV, connected TV, 3D LED TV, Android tabanlı TV, video wall, dokunmatik ekranlar, interaktif okul tahtaları, taşınabilir öğrenci bilgisayarları ve karasal, uydu ve kablo yayınlarıyla uyumlu dijital kutular yer aldı. Vestel’in ilk kez bu fuarda tanıttığı kameralı dijital reklam ekranları ise önünden geçen kişinin profiline göre, kişiye özel reklam yayınlama özelliğiyle dikkat çekiyor. Son dönemde dünyada yaygınlaşmaya başlayan kişiselleştirilmiş reklam ekranlarının ilk üreticilerinden biri Vestel. Elektronik sektöründe 13 yıldır ihracat şampiyonluğunu koruyan Vestel’in bu fuarda hem Avrupa’ya hem de dünyaya Vestel teknolojisini göstererek yeni iş ortaklıkları kurmasında aracı olduğunu belirten Vestel Dış Ticaret Başkanı Turan Erdoğan, “CeBIT gibi sezon başında gerçekleştirilen fuarlar, Vestel’in ürün ve teknoloji geliştirme yetkinliğini ortaya koymak için büyük fırsat sunuyor” dedi. Avrupa’da her beş televizyondan biri Vestel Vestel’in 2010’da 2,2 milyar Dolar ihracata ulaştığını, cironun yüzde 75’ini ihracatın oluşturduğunu belirten Erdoğan, Vestel’in yurtdışı satışlarının yüzde 71’ini elektronik ürünlerin oluşturduğunu söyledi. 2010 boyunca Avrupa’daki satış kanalları ile yaptıkları anlaşmalar sonucu yeni dijital TV operatörleri ve platformlarına yönelik, ülkeye özel dijital set-üstü kutular ve LCD TV’ler üretmeye başladıklarını dile getiren Erdoğan, Vestel’in 2010’da sektörün toplam LCD TV ihracatının yüzde Turan Erdoğan 82’sini tek başına gerçekleştirdiğini vurgulayarak “Son 10 yılda Avrupa’da satılan her beş televizyondan biri Vestel’de üretildi. Bu performansımızla Avrupa pazarından aldığımız yüzde 15 payla üçüncü konumunu koruyoruz; hedefimiz elbette birincilik” dedi. Vestel’in 2010’da önemli Japon markalarına yeniden LCD TV satışı yapmaya başladığını aktaran Erdoğan, “2011’de bu markalara Kuzey Avrupa’nın yanı sıra Doğu Avrupa, Afrika ve Avustralya gibi yeni pazarlar için de ihracat yapacağız” dedi. Erdoğan, “Avrupa dijital kutu pazarında yüzde 25 paya sahibiz. Dijital set üstü kutular için anlaşma yaptığımız operatörler arasında İngiltere’den Freeview ve Top-up TV, İrlanda’dan Saorview, Avusturya’dan ORF, Almanya’dan HD+, Slovakya’dan Skylink, Fransa’dan TNTSAT ve Fransat, İspanya’dan GolTV, Macaristan’dan Antenna Hungary, Letonya’dan Lattecom, Finlandiya’dan Anvia ve TDF var” diye konuştu. Vestel Avrupa sınırlarını aştı Başarılı ihracat faaliyetleriyle sadece Vestel’in değil, Türkiye’nin de ihracat haritasını genişletmeye devam ettikleni belirten Erdoğan, “2010’da, ana pazarımız olan Avrupa’nın yanı sıra, Rusya, Ortadoğu, Afrika ve Hindistan’da da hızla büyüdük. Büyümenin önümüzdeki beş yıl devam etmesini bekliyoruz. En hızlı gelişen pazarlarımızdan Kuzey Afrika’da satışlarımızı üçe katladık. Angola, Kongo, Benin, Fildişi Kıyısı ve Tanzanya’ya LCD TV ihracatına başladık. Moğolistan ve Nepal’i de ihracat haritamıza ekledik” dedi. Bu yıl Nijerya, Etiyopya, Sudan ve Uganda gibi yeni pazarlarda LCD satışına başlayacaklarını belirten Erdoğan, Vestel’in Avrupa’daki gücünü artırmanın yanı sıra, başta Rusya olmak üzere BDT ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarında Vestel markalı ürünlerin sayısını ve konumunu güçlendirmeyi amaçladıklarını da sözlerine ekledi. 44 haber IPTV’de Avrupa liderliği İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen dünyanın en önemli teknoloji ve yeni nesil multimedya ürünleri fuarı IP&TV World Forum 2011’e katılan Vestel, dijital ve elektronik ürünlerini görücüye çıkardı. V estel, dünyanın en büyük teknoloji platformu IP&TV World Forum 2011’e yeni nesil televizyon ve multimedya sistemleri ile katıldı. Vestel, Android kutusu ve televizyonu, Connected TV, İnteraktif Otel TV, farklı ülke operatörleri için geliştirilip üretilen IPTV (Internet Protocol TV) ürünleri, videowall sistemleri ve dijital bilgi ekranlarını dünya çapında yüzlerce teknoloji firmasının bir araya geldiği fuarda sergiledi. Elektronik sektöründe 13 yıldır şampiyonluğunu koruyan Vestel’in büyük müşterilerle temas kurmasında, IP&TV World Forum gibi uluslararası fuarların büyük önem taşıdığını belirten Vestel İcra Kurulu Başkan Vekili Turan Erdoğan, “Vestel, IPTV pazarının hızla geliştiği Fransa, Doğu ve Kuzey Avrupa pazarlarındaki farklı telekomünikasyon operatörlerine, operatörlere özel IPTV uygulamaları geliştirerek işbirliği yapıyor ve bu pazardaki lider firmalardan biri olmayı hedefliyor. IP&TV Dünya Forumu, pazara çıkarmayı planladığımız ürünlerle ilgili müşterilerimizden geri dönüş almak, aynı zamanda ortaklık kurduğumuz ve kurmayı planladığımız yabancı telekomünikasyon operatörleriyle bir araya gelmek açısından büyük önem arz ediyor. Böylece yeni müşteriler kazandığımız gibi, mevcut müşterilerimize olan satışlarımızı da artırmayı hedefliyoruz” dedi. Vestel’in 2010’da 2,2 milyar Dolar ihracata ulaştığını, cironun yüzde 75’ini ihracatın oluşturduğunu belirten Erdoğan, yurtdışı satışlarının yüzde 71’ini elektronik ürünlerin oluşturduğunun altını çizdi. 2010 boyunca Avrupa’daki satış kanalları ile yaptıkları anlaşmalar sonucu, yeni dijital TV operatörleri ve platformlarına yönelik, ülkeye özel dijital set üstü kutular ve LCD TV’ler üretmeye başladıklarını söyledi. Vestel, yeni nesil televizyon devriminin baş aktörü IPTV’nin tüketiciye istediği zaman istediği programı izlemeye, izledikleri programı durdurup başa almaya ya da kaldıkları yerden izlemeye, televizyon ekranından interaktif uygulama- Turan Erdoğan lar gerçekleştirmeye imkan sağladığını belirten Erdoğan, “TV seyircisi bundan böyle seyrettiği programlar üzerinde denetim kurabilecek, TV endüstrisi artık içeriği yayıncının müşteriye sunduğu modelden, tüketicinin istediği içeriği kendine aldığı modele geçiyor. Vestel olarak biz IPTV teknolojimizle bu devrimin baş aktörlerinden biriyiz. Geliştirdiğimiz özel şaselerle, farklı ülkelere özel uygulamalar yapıyoruz. Hotel TV, Hospital TV gibi uygulamalarımızla da özel B2B müşteri kategorilerine hitap edecek IPTV’ler sunuyoruz” şeklinde konuştu. Oluşturdukları portal sayesinde son kullanıcıya yeni içerik sağlayacaklarını, böylece Connected TV ve dijital set üstü kutu satışlarını artıracaklarını dile getiren Erdoğan, Vestel’in Android kutusu vasıtasıyla tüketicilerin TV üzerinden çok hızlı internet bağlantısına sahip olacaklarını ve her türlü internet uygulamasına erişebileceklerini belirtti. “Türkiye’de IPTV’ye Tivibu ile giriş yaptık” Türk Telekom’un Tivibu uygulaması için Vestel’in dijital set üstü kutu üreten iki firmadan biri olduğunu belirten Erdoğan, Vestel ve diğer TV üreticilerinin portal üzerinden internete bağlanma özelliğine sahip televizyonları pazara sunduklarını ve Türkiye’de birçok otel ve hastanede Vestel’in geliştirdiği Hotel TV ve Hospital TV ürünlerinin kullanıldığını söyledi. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sırada Avrupa var. IPTV operatörlerinin iş ortaklarıyla ilişkilerimizi kullanarak, doğru kontaklara ulaşıyoruz. IPTV çözümleri sunan firmaların hepsi sadece tasarım ve satış ofisi olarak çalışıp üretimini Çin’de ya da Tayvan’da yaptırıyor. Vestel aynı çatı altında hem tasarım hem üretim hem de satış yapan tek firma. Satın almadaki gücümüzü de kullanarak diğer üreticilere göre maliyetlerimizi çok düşük tutabilmekte, rekabetçi fiyatlarla pazara ürün sunabilmekteyiz. Bu sayede çok geniş bir müşteri portföyüne sahibiz.” 45 Vestel Boğaziçi Köprüsü’nde Vestel, “dost teknolojiler” kurgulu reklam filmlerine Vestel Twinjet Plus çamaşır makinesi ile devam ediyor. Reklam filminde, Vestrons robotların Vestel Twinjet Plus çamaşır makinesinin tanıtım afişini Boğaziçi Köprüsü’ne asma operasyonu izleyicilerle buluşuyor. V estel, “dost teknolojiler” kurgulu reklam filmlerine Vestel Twinjet Plus çamaşır makinesi ile devam ediyor. Reklam filminde, A enerji sınıfına göre yüzde 50 daha düşük enerji harcayan, bir teknoloji ve tasarım harikası olan Vestel Twinjet Plus çamaşır makinesinin tanıtım afişini Boğaziçi Köprüsü’ne asmak için bir gece yarısı operasyonu yürüten Vestrons robotların hikayesi izleyicilerle buluşuyor. Türkiye’nin tasarruf hareketi “Türkiye’nin dev tasarruf hareketini Vestel başlatıyor” sloganıyla dikkat çeken reklam filminde, Vestel robotları hem ev bütçesini hem de doğayı koruyor. Etkileyici İstanbul görüntülerinin yanı sıra pek çok robotun bir arada görüldüğü reklam filmi, Vestel Twinjet Plus’ın sağladığı yüzde 50 enerji tasarrufunu sinema filmi görselliğinde sunuyor. Robotların dış mekanlarda artistik bir kurgu içinde kullanıldığı reklam filmi, enerji tasarrufu bilincinin altını görkemli bir dilde çiziyor. Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi reklam ajansı tarafından hazırlanan senaryonun prodüksiyon aşamasında dünyaca tanınmış reklam prodüksiyon şirketlerinden Unexpected Productions ile Türkiye’den First Unit bir kez daha beraber çalıştı. Filmin çekimleri dünyada pek çok önemli işe imza atan Alexander Kiesl ve Steffen Hacker’ın yönetmenliğinde gerçekleştirildi. Filmlerin görüntü yönetmenliğini Simon Coull üstlendi. Üç boyutlu animasyon ve bilgisayar ortamında gerçekleştirilen görsellerin yoğun olduğu filmin postprodüksiyon aşaması bir buçuk aya yakın bir sürede yine aynı ekip tarafından gerçekleştirildi. 46 köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin Fırsat ve zorluklarla dolu bir yıl Birinci çeyreğini geride bıraktığımız 2011 yılı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki siyasi gerginlikler ve Japonya’yı vuran ağır deprem ve tsunami felaketi nedeniyle şimdiden unutulmayacak bir yıl olacağını hissettirdi. 2 011’in ilk üç ayda yaşanan olaylar, Türk iş dünyası açısından beraberinde yeni fırsatlar kadar zorlukları da getiriyor. Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felaketi, otomotiv ve elektronik ürünler alanında üretim ve dağıtımın, yedek parça ve ara mamul temininin Türkiye’ye kaydırılması anlamında yeni imkanları gündeme getirirken, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki sıcak gelişmeler, öncelikle müteahhitlerimiz ve hiç şüphesiz ihracatçılarımız açısından bazı zorluklara işaret ediyor. Ortadoğu’da “Türk Dizileri” dönüşümü Bölgemizdeki birinci ve ikinci kuşak komşu ülkelerde yaşanan siyasi gelişmeler ve toplumsal hareketlenmenin, hiç şüphesiz çok sayıda ve kimileri 30-40 yıl öncesine kadar uzanan gerekçeleri var. Bununla birlikte, kimi Ortadoğu uzmanları ve uluslararası ilişkiler alanındaki kimi araştırmacılar, son birkaç yıldır Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki siyasi hareketlenmenin gerekçeleri arasına, ihracatı gerçekleştirilen “Türk Dizileri”ni de eklemekteler. Söz konusu diziler, Türkiye’nin çoğunluğu Müslüman bir ülke olsa da, çağdaş ve ilerici bir yaşam şeklini ve bunun da ötesinde bölgemizin refah düzeyi en yüksek ekonomisi olma özelliğini yakaladığını gösteriyor. Bu nedenle, her ne kadar daha ileri bir demokrasi standardına ulaşmak adına çabalarımızı sürdürsek de, Türkiye’nin 87 yıllık Cumhuriyet tarihinde ve 47 özelikle son 30 yılda kat ettiği ekonomik ve demokratik standartlar düzeyi, bölge ülkelerindeki toplumları da hareketlendirmiş ve talepkar hale getirmiş durumda. Türkiye’nin “ekonomi ve ticaret diplomasisi” becerisi Türkiye’nin son beş yıldır daha yoğun bir şekilde yürütmekte olduğu “komşularla sıfır sorun” politikasının etkisi de unutulmamalı. Bölge ülkelerinin büyük bir bölümü ile mutabakata varılan vize işlemlerinin karşılıklı kaldırılması süreci, hem bölge ülkelerinden çok sayıda turistin Türkiye’yi ziyaret etmesini hem de Türk iş dünyasının etkili iş bağlantıları yapabilmek adına bölge ülkelerini çok daha sıklıkla ziyaret etmelerini sağladı. Bölge ülkelerinden gelen turistlerin Türkiye’de sıklıkla şahit oldukları ciddi boyutlardaki bayındırlık faaliyetleri, uluslararası standartlarda alış veriş merkezleri, rezidanslar, hava limanları, karayolları hiç şüphesiz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ekonomik dönüşümün neden bu derece geç kaldığı ve neden Türkiye’nin çok gerisinde kalındığı yönündeki sorgulamaları da alevlendirdi. Türkiye’nin 2000’li yılların başlarından bu yana güçlendirmekte olduğu bölgesindeki ekonomi ve ticaret diplomasisi becerisi ve bölgesel liderlik konumu, doğal olarak Türkiye’nin komşu ülkelerle dış ticaretini, yüzde 8’lerden yüzde 25’lere taşıdı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihracatı hacimsel olarak 64 milyar Dolar’la bugüne kadarki en yüksek seviyesine 2008 yılında ulaştıktan sonra, söz konusu hacim 2009 yılında küresel krizle birlikte 47 milyar Dolar’a gerilemişti. Türkiye, bölgemizdeki birinci ve ikinci kuşak komşu ülkelere ihracat hamlesinde önemli başarı ve rekorlara imza atmasaydı, Türkiye’nin ihracat hacminde küresel krizden kaynaklanan kan kaybı çok daha dramatik olabilirdi. Bunun yanı sıra tekstil, hammaddesi ve hazır giyim rekabeti açısından, Türk şirketlerinin bölge ülkelerindeki nitelikli sanayi bölgelerinde (QUİZ) gerçekleştirdikleri yatırımlar da, küresel rekabet becerisi açısından önemli açılımlar oldu. Bununla birlikte, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da hız kazanmış olan politik çalkantılardan yatırımlarının bir kısmını söz konusu coğrafyaya kaydırmış olan Türk şirketlerinin tedirgin olmaları da, bu sürecin “dikeni” olarak da tanımlanabilir. Buna karşılık, Türk şirketlerinin bölge ülkelerinde personeli servisle fabrikaya taşıma ve öğlenleri yemek verme alışkanlıklarını sürdürmeleri ise bölge ülkelerindeki çalkantılarda, o ülkenin vatandaşı olan işçilerin, Türk şirketlerine ait fabrikaları isyanlardan ve toplumsal hareketlerden korumaları gibi gelişmeleri de beraberinde getirdi. Türk şirketlerinin, ilk kez kendi- lerine insan gibi muamele eden yabancı yatırımcılar oldukları, Afrika ve Ortadoğu’nun pek çok ülkesinde konuşuluyor. Bölgemizdeki olaylar orta vadede yeni fırsatlara işaret ediyor Uluslararası yayın ve araştırma kuruluşları tarafından düzenlenen kamuoyu yoklamaları, iş adamlarının ve ekonomi çevrelerinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki dönüşüm sancılarının petrol ve emtia fiyatları üzerindeki etkisi açısından kısa vadede daha zor bir süreç beklediklerini, bununla birlikte bölgede artık geri dönülemez şekilde toplumlarının yaşam standartlarının ciddi ölçüde iyileştirileceği yeni bir sürecin başladığına inandıklarını gösteriyor. Bu durum, 400 milyonun üzerindeki insanın alım gücünün iyileşmesiyle, beyaz eşya, elektronik eşya, tekstil, otomotiv, konut sektörlerinde yeni fırsatlara ve bölgemizdeki birinci ve ikinci kuşak komşu ülkelerde enerji ihtiyacının artmasına, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda komşu ülkelerden daha yoğun olarak gerçekleşecek ziyaretlerle, vazgeçilmez bir turizm ve alışveriş destinasyonu olacağına işaret ediyor. Türkiye’nin, Hükümet’in, ekonomi yönetiminin ve iş dünyasının bu temel gerçeği hep göz önünde bulundurarak, inşaat malzemesi, konut endüstrisi, elektronik, tekstil, enerji ve turizm alanlarında bölge ülkelerinde ve Türkiye’de gerçekleşecek ihtisas fuarlarına daha fazla ağırlık vermesi gerekecek. Türk iş dünyası ile bölge iş dünyasının daha sıklıkla bir araya gelmesini sağlayacak olan söz konusu ihtisas fuarları, hiç şüphesiz uluslararası iş dünyası ve yatırımcılar tarafından bu bölgede dikkatle takip edilecek yeni iş fırsatlarından Türkiye’nin hak ettiği ölçüde pay almasını da sağlayacaktır. Cari açığa yönelik önlemlerin 2011’in sıkıntılı konu başlığı 23 Mart Çarşamba günü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrası açıklanan karar metni ve özellikle zorunlu karşılık (mevduat munzam karşılığı) oranlarının üçüncü kez artırılmasına yönelik açıklaması, aradan birkaç gün geçtikten sonra, Türk Bankacılık Sistemi’nin önde gelen isimleri tarafından daha sert tonda açıklamalara sebep olan kararlar olarak piyasada algılandı. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı olarak İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’nin, açıklamaları sektörde, son para politikası kararları ile birlikte ‘bıçağın kemiğe dayandığına’ işaret ediyor. Başkan Özince, açık bir dille, alınan son kararlar sonrası, Türk ekonomisine istihdam ve ihracat imkanı sağlayan sektör ve işletmelere yönelik kredi kullanımının daralacağına dair me- Prof. Dr. Kerem Alkin 48 köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin Merkez Bankası’nın yeni para politikası modeli sonrasında dolar kurunun 1,54-1,58 TL bandına hatta bir ara 1,58-1,62 TL bandına oturması; ithalatın bir ölçüde pahalılaşması, ihracatın ise bir fiyat rekabet avantajı yakalaması açısından cari açığı kontrol altına almak adına anlamlıydı. sajlara da açıklamalarında yer verdi. Bankaların öz kaynaklarının dolaylı vergilendirilmesinden, kredi hacmini daraltmaya yönelik ‘ek önlem’ ifadesine ve sektör karlılığının çok gereksiz yere tırpanlandığına dair eleştirilere kadar önemli bir tartışma süreci başlamış durumda. Merkez Bankası zorunlu karşılıklara piyasa faizi uygulasın Merkez Bankası’nın aralık ayından beri uygulamaya aldığı yeni para politikasının etkinliğini artırmak açısından, kimi ekonomistler söz konusu zorunlu karşılıklara piyasa faiz oranı uygulanmasını da öneriyorlar. Böyle bir uygulama, hiç şüphesiz, zorunlu karşılık oranlarının artırılması sonucunda bankaların belirli miktarda eriyecek olan karlılığını bir nebze telafi edecektir. Merkez Bankası yönetimi bu konuya sıcak bakmıyor. Bununla birlikte, söz konusu meselenin ABD Merkez Bankası (FED) koridorlarında ve uluslararası ekonomi çevrelerinde de önemli bir tartışma konusu olduğu ifade edilebilir. 2011 yılının cari açığın kontrol altına alınması ve finansal istikrar riski açısından kritik bir yıl olduğu dikkate alındığında, zorunlu karşılıklara piyasa faiz oranı işleyen ve bu şekilde bankalara anlamlı bir faiz geliri kazandıran Merkez Bankası’nın 2011 karlılığının azalmasına, Hazine ve genel anlamda ekonomi yönetiminin üzülmemesi gerekir. Buna karşılık, bankalar kredi hacmindeki artışın yavaşlaması veya marjların daralması nedeniyle uğradıkları kar kayıplarının bu tür bir faiz geliri desteği ile kısmen telafi edilmesi sonucunda, alınan para politikası kararlarına yönelik tepkilerini dengeleyebilir, ya da alınan para politikası önlemleri nedeniyle azalan kar marjını koruyabilmek adına, daha riskli finansal işlemlere yönelmekten imtina edebilirler. Bu noktada, önümüzdeki günlerde bu konuların akademik platformda ve finans çevrelerinde tartışılmaya devam ettiğine şahit olacağız. Bu arada, hali hazırda köşe yazarlığı görevini de yürüten ekonomi hocaları arasında, söz konusu para politikası uygulamasının büyüme hedefiyle uyumluluğu da tartışma konusu. Sadece 2011 yılı için değil, gerek Hükümet, gerekse de ekonomi yönetiminin kamuoyu ile paylaştığı 2023 hedefleri dikkate alındığında, cari açığı kredi hacmini dizginleyerek kontrol altına alma çabaları, bu yöndeki politika tercihleri, eninde sonunda Türk ekonomisinin 2023 yılına kadar ortalama yüzde 5,7 büyümesi gereğiyle örtüşmeyecek. Belki de, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın “TCMB’yi ekonomi Prof. Dr. Kerem Alkin kimdir? 1965 yılında İstanbul’da doğdu. Işık Lisesi İlkokulu’nda ilköğretimini tamamladıktan sonra, Saint-Michel Lisesi’nde orta ve lise eğitimini sürdürdü. 1983 yılında Saint-Michel’den mezun olup, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimine başladı. 1987 yılında lisans eğitimini tamamlayarak, aynı yılın eylül ayında hem İstanbul Üniversitesi’nde araştırma görevliliğine, hem de İktisat Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başladı. 1988 yılında Doktora çalışmaları ile lisansüstü çalışmalarını sürdürdü. 1989 yılında doktora tez çalışmaları için kaynak amaçlı ve kısa süreli olarak İngiltere’de bulundu. 1993 yılı şubat ayın- da doktora unvanını aldıktan sonra, Ağustos 1993’te yardımcı doçent kadrosuna atandı. Kasım 1998’de Doçentlik, Nisan 2004’te ise Profesörlük unvanını aldı. Halen, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölüm Basşkanı. Harp Akademileri ve Deniz Harp Okulu bünyesinde derslerini sürdürüyor. Genelkurmay Başkanlığı ATASE Komutanlığı SAREM biriminde Planlama ve Değerlendirme Kurul Üyesi olan Alkin’in ekonomi basınında çok sayıda dergi ve gazetede yazıları yayımlanıyor. CNBC-e ve SkyTürk kanallarının kurulusunda yer alan, NTV’de program yapan Alkin, halen Bloomberg TV’nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor. 49 yönetimi yalnız bırakmamalı” çağrısında bu tespit de etkili olmuş olabilir. Para politikası önlemleri Torba Yasa beklentilerini zora sokabilir Eğer, Meclis’te onaylanan ve özel sektöre kamunun kendisinden alacaklarına, yani özel sektörün vergi ve sosyal güvenlik olmak üzere, kamuya birçok alandaki yükümlülüklerine yönelik olarak, en kapsamlı ödeme kolaylığı sağlayan Torba Yasa’dan Maliye Bakanlığı ve genel anlamda ekonomi yönetimi bir tahsilat bekliyor ise, aralık ayından beri sürdürülen yeni para politikası modeli, özellikle yaz ortasından itibaren, Torba Yasa hükümleri gereği yeniden yapılandırılmış olan kamu alacaklarının vadesi gelen taksitlerinin ödenmesinde sıkıntıları gündeme getirebilir. Çünkü, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’nin açıklamaları, Merkez Bankası ve genel anlamda ekonomi yönetimi tarafından verilen net mesaj çerçevesinde, reel sektöre yönelik kredi imkanlarını ciddi ölçüde sınırlayacaklarının altını çiziyor. Bu durumda, Torba Yasa’dan yararlanma kararı almış olan ve kamu otoritesine gereken başvurusunu yapmış olan işletmeleri, şirketleri zorlu günler bekliyor. Çünkü, Torba Yasa ile yürürlüğe giren düzenleme, bu düzenlemeden yararlanan firmalara, şirketlere, bir yandan geçmişten kalan borçlarını kapatma fırsatı verirken, hali hazırda işlemiş olan vergi ve sosyal güvenlik ödemelerini de düzenli olarak ödemelerini emrediyor. Bu durumda, söz konusu yasal düzenlemeden yararlanan firmalarının çoğu, kamuya olan borçlarını banka kredisiyle kapatma niyetindeydiler. Şimdi, bankacılık sektörü alınan son kararlar sonrasında, kredi hacmini arttırmada ciddi yavaşlamaya gidecekler ise, özellikle KOBİ’ler Torba Yasa kapsamındaki ödemeleri için yeterince kredi imkanı bulamayacaklar. Bu durumda, başta KOBİ’ler olmak üzere, şirketler, yararlanmaya karar verdikleri Torba Yasa düzenlemesi nedeniyle gerçekleştirmeleri gereken ödemeleri kendi nakit imkanları ile veya öz kaynaklarını kullanarak gerçekleştirirlerse, hem şirketler zora girecek, hem de piyasadan TL likiditesi çekilmiş olacak. Bu nedenle, TL faizlerin yükseldiğine şahit olacağız. Daha da önemlisi, yılın ilk yarısı tamamlanırken, Merkez Bankası finansal istikrar riskine yönelik uyguladığı para politikasını daha da sertleştirme ve piyasadaki likiditeyi daha da daraltma kararı alırsa, zaten daralmış olan TL, şirketlerin Torba Yasa ödemeleri ile birlikte bir kademe daha kıymete binecek ve yükselen faizlerin yanı sıra, piyasada bir iç talep daralma- sına, sadece tüketim harcamalarında değil, yatırım harcamalarında da ciddi bir yavaşlamaya şahit olacağız. Bu durumda, 2011 yılı için öngörülmüş olan yüzde 4,5’luk büyüme hedefinin yakalanmasına yönelik beklentiler de sıkıntıya girebilir. Bu nedenle, hem Merkez Bankası’nın yeni para politikası modelinin, hem de Torba Yasa düzenlemesi çerçevesinde yapılması gereken ödemelerin aynı anda devreye girmesi ile perakende sektöründen başlayarak, konut sektöründe, kısmen turizm sektöründe ve özellikle özel sektör yatırımlarında ciddi bir yavaşlama gözlemleyebiliriz. Bir kez daha vurgulamak açısından, 2011 yılının ikinci yarısı reel sektör açısından bir kademe daha meşakkatli geçebilir gözüküyor. Torba Yasa düzenlemesi de para politikasını iki yerden vurabilir Bir önceki başlık altında, Merkez Bankası’nın para politikası uygulaması ile Torba Yasa düzenlemesinin birbirlerini hangi noktalarda sıkıştırabileceklerini, zora sokabileceklerini belirttik. Ancak, Torba Yasa düzenlemesine bağlı olarak, firmaların yapmayı taahhüt ettikleri ödemelerin Merkez Bankası’nın para politikası uygulamasını zora sokabileceği iki nokta daha var. Bunlardan birisi, döviz kurlarının düzeyi. Hiç şüphesiz, Merkez Bankası’nın yeni para politikası modeli sonrasında, dolar kurunun 1,54-1,58 TL bandına, hatta bir ara 1,58-1,62 TL bandına oturması, ithalatın bir ölçüde pahalılaşması, ihracatın ise bir fiyat rekabet avantajı yakalaması açısından, cari açığı kontrol altına almak adına anlamlıydı. Nitekim, TCMB de PPK toplantısı karar metninde, döviz kurlarının düzeyinden rahatsız olmadığını özellikle belirtti. Ancak, bu süreçte, gerek TL likiditesinde görülen kısmi ve göreceli daralma, bankacılık sektörünün reel sektöre kullandırdığı kredi hacmindeki artışı daha da yavaşlatma kararı ile birleşince, KOBİ’ler ve şirketler Torba Yasa düzenlemesinden yararlanmak sonucunda taahhüt ettikleri ödemeleri gerçekleştirmek için, ellerindeki dövizleri bozdurmaya başlayacaklar. Bu durumda, önemli bir miktarda dövizin bozulması ile birlikte, dolar kuru 1,54-1,58 TL bandından, 1,48-1,54 TL bandına kayarsa, ithalatın yeniden cazibesini arttırması ve ihracatçılar açısından kur avantajının kısmen azalması, cari açığının kontrol altına alınması için ortaya konan çabaları örseleyebilir. Söz konusu Torba Yasa düzenlemesinin gerektirdiği reel sektör ödemeleri ile Merkez Bankası’nın para politikası uygulamasının çatışmasının ikinci bir negatif etkisi ise, reel sektörün Merkez Bankası’nın yeni para politikası modeline verdiği dolaylı desteği azaltması olacaktır. Alınan para politikası ön- lemlerinden bankacılık sektörünün zaten mutsuz olduğunu, son birkaç gündür sektör temsilcilerinin açıklamalarında son dönemlerde pek de görmeye alışık olmadığımız sertleşmeden zaten anlıyoruz. Buna karşılık, finansal istikrar riskini azaltmaya yönelik olarak alınan önlemlerin döviz kurları üzerindeki yukarı yönde itici etkisi, çeşitli dolaylı etkilerle azaldığında, yani ihracata odaklı reel sektör açısından döviz kurlarındaki cazibe kısmen azaldığında, bir de üstüne kredi hacmindeki yavaşlama geldiğinde ve piyasadaki TL daha da daralırken, iç talepteki yavaşlama, reel sektör cephesinde de mırıldanmaları arttıracaktır. Bu durumda, şu ana kadar MB’nın yeni para politikası modeline destek olan reel sektörün söz konusu desteği azaltması veya çekmesi, hiç kuşkusuz TCMB üst yönetiminin para politikası modeline yönelik ikna çabalarını bir kat daha zorlaştıracaktır. Belki de, bu tür bir ‘algı yönetimi’ sürecinde gözlenecek zorlanma sürecini hissetmeye başlamış olan ve başkanlık görevini resmen 18 Nisan’da resmen tamamlayacak Başkan Durmuş Yılmaz’ın, uygulanan yeni ekonomi politikası modelinin etkinliğini güçlendirmek için, başta Hazine olmak üzere, diğer ekonomi yönetimi birimlerini de göreve çağırmasına “zamanında” kulak vermek yararlı olabilir. 50 haber Önceliğimiz hedeflerimiz Zorlu Enerji Grubu’nda benimsenen “iş yaparken, çalışırken ve yönetirken hedefleri esas alma” yaklaşımı, bir yandan şirket performansını yükseltiyor, bir yandan da şirketin kurumsallaşmasına katkı sağlıyor. Z ise 2011 yılı hedeflerle yönetim teması doğrultusunda gerçekleştirilmiş olan “Stratejik Yaklaşım” konulu anket çalışmasına ait sonuçlar paylaşıldı ve 2011 yılında intranet ortamına aktarılan Hedeflerle Yönetim portalinin kısa tanıtımı gerçekleştirildi. Zorlu Enerji Grubu’nda “hedeflerle çalışma” fikri ilk olarak 2007’de gerçekleştirilen Arama Konferansı’nda ortaya çıktı. Arama Konferansı’nda alınan karar doğrultusunda “Hedeflerle Yönetim” sisteminin altyapı çalışmaları başlatıldı. Günümüze kadar bu çalışmalar kapsamında; dördü geniş katılımlı olmak üzere, 21 Hedef Toplantısı düzenlendi. İkinci gün, grubun Yönetim Danışmanı Haluk Erkut, toplantı teması doğrultusunda strateji konusu üzerine bir sunum yaptı. Sunumun, strateji kavramının teorik açıklamalarından yönetim ve iş dünyasındaki yaklaşımlara kadar çeşitli paylaşımları içermesi, katılımcılara bütünsel bir bakış açısı vermiş oldu. Örnek stratejiler üzerine yorumlar yapılarak yöneticilerin konuya katılmaları ve fikir alışverişinde bulunmaları sağlandı. Toplantının gündemi içerisinde yer alan örnek olay çalışmaları da yine strateji teması üzerine gerçekleştirildi ve günün sonunda en başarılı sunumu yapan şirket ödüllendirildi. orlu Enerji Grubu’nda, iş yaparken, çalışırken ve yönetirken “hedefler” esas alınıyor. Yani öncelik hedeflere veriliyor, hedeflerle çalışılıp süreçler hedeflerle yönetiliyor; hedefler belirleniyor, gerçekleşmeler ölçülüyor, sonuçlar sorgulanıp değerlendiriliyor. Bu çalışmalar şirket tepe yöneticilerinin katılımıyla yürütülüyor. Bu yaklaşım bir yandan şirket performansını yükseltiyor, bir yandan da şirketin kurumsallaşmasına katkı sağlıyor. 2011’in teması: Strateji 2011 yılı Hedeflerle Yönetim sürecinin teması “Strateji” olarak belirlendi. Bu tema, iş birimleri bazında stratejilerin net bir şekilde ortaya konması ve hedef izleme çalışmalarının hangi stratejiler ile uyumlu olarak gerçekleştiğinin belirlenmesi ihtiyacı doğrultusunda şekillendi. Bu ihtiyaca cevap vermek ve de strateji kavramını daha iyi özümseyerek ortak bir yönetim bakış açısına sahip olmak adına gerçekleştirilen son toplantının konusu strateji ve stratejik yaklaşımdı. Dört yıldır süregelen hedef izleme çalışmaları ile hedeflerle yönetim alanında belirgin bir olgunluk seviyesine ulaşıldı. Bu olgunluk ile süreçlerin bir adım daha ileri taşınması ve 2011 yılı hedef göstergelerinin geliştirilmesi amaçlanarak detaylı çalışmalar yürütüldü. Çalışmaların sonucunda, iş birimlerinin kurumsal stratejilerini belirlemesi ve tüm hedef izleme gös- tergelerinin bu stratejilerle uyumlu hale gelmesi sağlanmış oldu. İnteraktif bir değerlendirme 2011 Hedef Toplantısı’nın ilk günü, grubun gündemindeki konulardan biri İkizdere HES projesiydi. Bu projeyi çeşitli bakış açılarıyla ele almak adına bir Role Play çalışması gerçekleştirildi. Bu çalışmada yer almak üzere seçilen beş yönetici; belediye, devlet, çevre koruma derneği gibi farklı grupları temsil ederek İkizdere projesini masaya yatırdı. Günün ilk etkinliği olmakla birlikte, interaktif bir tartışma ortamı yaratması bakımından tüm katılımcıların takdirini kazanan bir çalışma oldu. Günün devamında 2010 yılı hedef izlemeleri ve 2011 yılı hedeflendirmeleri üzerine gerçekleştirilen sunumlar ise çapraz olarak farklı iş birimleri tarafından gerçekleştirildi. İkili olarak gruplanan iş birimleri, birbirlerine ait hedef tablolarının sunuşlarını yaptı ve izleyicilerin sorularını yanıtladı. Günün sonunda Gelecekteki hedefler Zorlu Enerji Grubu’nda hedeflere dayanan yönetme ve çalışma yaklaşımı çerçevesinde belirlenen hedefler ise şöyle: İlki, hedeflerle çalışma pratiğini etkinleştirmek. İkincisi, bu yaklaşımı ve uygulamaları, organizasyonlar içinde yaygınlaştırmak. Üçüncüsü hedeflerin yanı sıra stratejilerle çalışmayı başlatmak ve sürdürmek. Bu başlıklar organizasyonların etkin bir şekilde yönetilebilmeleri ve sonuç alabilmeleri açısından önümüzdeki üç yılın en önemli gündemini oluşturuyor. Bunların yanı sıra organizasyon ve yönetim geliştirme kapsamında iş planında yer alan değişik proje ve çalışmalar da bulunuyor. Yarınlarda var olmak Hedeflerle yönetim gibi yaklaşımlar, bilimsel temeli olan, evrensel uygulamalardır. Uygun olarak işletildiğinde, kurum- 51 Zorlu Enerji Grubu’nda hedeflere dayalı yönetme ve çalışma yaklaşımı çerçevesinde belirlenen hedefler şöyle: İlki, hedeflerle çalışma pratiğini etkinleştirmek. İkincisi, bu yaklaşımı ve uygulamaları, organizasyonlar içinde yaygınlaştırmak. Üçüncüsü hedeflerin yanı sıra stratejilerle çalışmayı başlatmak ve sürdürmek. ların başarılarına ve iş sonuçlarına çok önemli katkılar sağladığına ilişkin dünya genelinde çok sayıda örnek bulunuyor. Araştırmalar da bu yaklaşımların aynı zamanda kurumsal sürekliliğin, yani yarınlarda da var olmanın güvencesi olduğunu da gösteriyor. Selen Zorlu Melik/Zorlu Enerji Grubu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zorlu Enerji Grubu olarak en önemli önceliklerimizden biri Zorlu Enerji Grubu’nun kalıcılığını ve sürekliliğini devam ettirecek olan kurumsal yapımızı güçlendirmek ve geleceğe hazır hale getirmektir. Kurumsal yapımızı güçlendirmek için birçok sistemi hayata geçiriyoruz. Bu sistemlerin, en önemlililerinden biri de “Hedeflerle Yönetim”... Hedeflerle Yönetim; iş birimlerinin belirli stratejiler ve bu stratejilere göre belirledikleri hedefler doğrultusunda nasıl bir gelişim izlediklerini göstermesine ek olarak, gerçekte kurum içinde öğrenme, sorgulama ve gelişmeyi sağlayabilecek kullanışlı bir araç görülmeli. Mehmet Erdoğan Güneş/Zorlu O&M Genel Müdürü Bu yılki Hedef Toplantısı’nda ilk kez uygulanan “Role Play” çalışması, gerçek hayatta farklı tarafları temsil eden kişilerin gözünden konuları değerlendirmek, empati ortamını yaşamak ve benzer durumlarla alakalı hareket tarzları geliştirmek açısından çok faydalı oldu. Kendi rolümü canlandırırken, seçeceğim karakter özelliklerini belirlerken, iki seçenek üzerinde durdum. Örnek yatırımcı nasıl olmalıyı mı sergilemeliydim, yoksa her gün karşılaşabileceğimiz gerçek hayattan bir mizansen mi? Ben gerçek hayattan bir kesit sunmanın çalışmanın amacına daha uygun olacağını düşündüm. Anadolu’nun bir başka yöresinden gelmiş, yatırım yapmaya çok hevesli ve diğer oyuncuların karşı argümanları için ev ödevini yapmış, hayali bir yatırımcı profili çizmeye çalıştım. Yatırım yapılacak yörenin dışından gelmiş olması, bilhassa seçtiğim bir özellikti. Bu özelliğinden dolayı; yöreyi tanımadığı, yatırım alanındaki sosyolojik ve çevre sorunlarına uzak olduğu şeklindeki ön yargıların dile getirilebilmesi daha kolay olacaktı. Ben de, bu ön yargıların nasıl ortadan kaldırılması gerektiği ile ilgili bir örnek oluşturmaya çalışacaktım. Muhtemel çevre sorunları ile planladığımız tedbirleri ve çevrenin korunmasının ilgili tüm tarafların görevi olduğunu bu vesile ile anlatmaya çalıştım. Ülkeye ve bölgeye sağlayacağımız ekonomik faydalar ve sağlayacağımız istihdam imkanlarını dile getirirken bir taraftan da politik karakterleri temsil eden oyuncularla olan ilişkileri de karikatürize eden mizansenler oluşturmaya çalıştım. Sonuç olarak şahsen çok istifade ettiğim, tüm katılımcılar ve izleyiciler içinde faydalı bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Ertuğrul Altın/Gazdaş Genel Müdürü Çapraz sunumlar aynı grup içinde olan bölümlerin hedeflerini daha iyi anlaması, empati oluşturması açısından faydalı olmuştur. Empati de takım ruhu oluşturulmasında önemlidir. Bunun dışında farklı bir konuda sunum yapma becerilerinin de gelişmesine katkıda bulunmuştur. 52 haber Enerji sektöründe önemli bir ilk Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., sera gazı emisyonlarının ölçülmesi ve raporlanması ilkelerini tanımlayan ISO 14064-1 belgesini alan ilk Türk enerji şirketi oldu. Z orlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., ISO 14064-1 ile karbon ayak izini çıkaran ilk enerji şirketi oldu. ISO 14064, kuruluşların emisyon verilerinin oluşturulup raporlanması, doğrulanması ve emisyon azaltım projelerine yönelik bir rehber niteliği taşıyor. ISO 14064-1 nedir? GHG’den farkı ve avantajı nedir? ISO 14064 Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) tarafından, “GHG Protokolü” ise Dünya Kaynaklar Enstitüsü (WRI) ve Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD) tarafından hazırlandı. ISO 14064 ve GHG Protokolü kurumsal sera gazı envanteri hesaplamasına yönelik olarak, birbiri ile tutarlı ve birbirini bütünler nitelikte. ISO 14064 sera gazı envanteri hesaplaması ve doğrulanmasına ilişkin uluslararası düzeyde kabul görmüş, gereklilikleri detaylandıran bir standart. GHG Protokolü ise gerekliliklerin yanı sıra hesaplama ve raporlamanın nasıl yapılacağına dair bilgi veren bir kılavuz niteliği taşıyor. Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., ISO 14064-1 belgesinde, şirkete ait Lüleburgaz, Bursa, Kayseri, Yalova ve Ankara’da bulunun beş doğal gaz santrali ile İstanbul merkez birimlerinin 2009 yılına ait yıllık emisyon miktarını 1.008.745,55 ton olarak belirledi. Zorlu Enerji, doğal gaz santrallerinde gerçekleştirdiği elektrik üretiminde, kilovat saat başına düşen 448 gram CO2 yoğunluğu ile Avrupa ülkelerinin emisyon yoğunluğu limitlerinin altında yer alıyor. Düşük karbon ekonomisine geçişte önemli adım Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, ISO 14604-1 belgesini alma hazırlıklarında ilk adım olarak santraller ile merkez ofislerin organizasyonel ve operasyonel emisyon sınırları belirlendi. Emisyon yaratan kaynaklar tespit edilerek sera gazı emisyon ölçümleri tüm işletmelerde standart hale getirildi. Emisyon üreten unsurların belirlenmesinden sonra doğrudan ve dolaylı emisyon kaynaklarını ve sera gazı yutaklarını detaylı olarak açıklayan “Emisyon Kalite Planı” hazırlandı. Optimizasyon ve çevre yönetimi konularında çalışan uzmanların hazırladığı emisyon kalite planında, sera gazı kaynakları ve hesaplama metodolojisine ilişkin ayrıntılı veriler yer alıyor. Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan, ISO 14064-1 belgesinin, önümüzdeki dönemde çevre kaynaklarını korumaya yönelik oluşturulacak emisyon azaltım hedefleri, enerji verimliliği projeleri ve emisyon vergilerine hazırlık sürecinde, Zorlu Enerji için önemli bir alt yapı oluşturduğunu belirtiyor. Zorlu Enerji sektörde öncü Zorlu Enerji’nin ISO 14064-1 belgesi ile Türkiye enerji sektö- rünün düşük karbon ekonomisine geçişinde öncü ve önemli bir yol çizdiğine dikkat çeken Arif Özozan, Haziran 2010’da katıldıkları, dünyanın en kapsamlı çevre projelerinden Karbon Saydamlık Projesi (CDP-Carbon Disclosure Project) ile ISO 14064-1 belgesinin, karbon yönetimini temel alan iş anlayışlarının yansımaları olduğu vurguluyor ve ekliyor: “Karbon yönetimini, hem çevre yönetiminin bir parçası hem de enerji verimliliği ile rekabetin artırılmasının bir aracı olarak görüyoruz.” İklim değişikliği etkisini hızla gösterirken, dünya üzerinde birçok ülkeyle birlikte kalkınmayı da tehdit ediyor. İklim krizinin çözümündeki başarı ise düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinin hızına ve iklim değişikliği ile mücadelede 2012 sonrası “azaltım, uyum, teknoloji transferi ve finansman” alanlarında hayata geçmesi beklenen yeni küresel iklim değişikliği rejiminin beraberinde getireceği politikalara bağlı. Bu bağlamda Zorlu Enerji Grubu, iklim değişikliği konusunda kurumsal yapısını güçlendiriyor ve risk yönetimi için araçlar geliştiriyor. Kurumsal sera gazı salımları hesaplama, raporlama ve yönetimi için karbon yönetimi altyapısını oluşturuyor. Arif Özozan, bir tesisin sera gazı emisyon ölçüm metodolojisinin ve hesaplanan miktarın, üçüncü taraf bir gözlemci tarafından onaylanmasının, Zorlu Enerji doğal gaz santrallerinin elektrik üretim prosesinden kaynaklı doğrudan ve dolaylı sera gazı emisyonlarının sistematik olarak belirlenmesi anlamında önemli olduğunu belirtiyor. Zorlu Enerji’nin 14064-1 standardında ilk ve öncü olmasını, Zorlu Enerji’nin iş mükemmelliğine ulaşma yolunda önemli bir referans noktası olarak gören Özozan, “Santrallerimizin verimliliği, emisyon kaynaklarının doğru belirlenmesi ve hesaplanmasına da bağlı. Bu konuda koyacağımız hedeflerde, 14064-1 referans, metot, ölçüm ve hesaplama doğrusallığı sağlaması açısında oldukça önemli. Bu sistematik yaklaşımla, enerji üretim proseslerimizin sera gazı salınımları kaynaklı emisyon envanteri oluşturuldu. Enerji üretim süreçlerimize yalnızca üretim/proses gözlüğü ile değil, aynı zamanda enerji ve çevre korelasyonunda faaliyetlerimizi değerlendirme yaklaşımı sağladı. Bu proje, Zorlu Enerji politikalarına hizmet eden bir proje. Zorlu Enerji ile, enerji ve çevre korelasyonları arasında sürdürülebilir, kontrol edilebilir, geliştirilebilir bir köprü konumundadır” diyor. 54 haber Gökçedağ’da lojistik başarı Türkiye’nin tek alanda kurulu en büyük rüzgar santrali olan Zorlu Enerji Grubu’na ait Osmaniye’deki Gökçedağ Rüzgar Santrali’nin kurulumu için ciddi ve uzun soluklu bir lojistik çalışması yapıldı. Y ıllık 500 milyon kWh elektrik üretimi ile yaklaşık 43 bin haneyi aydınlatacak kapasiteye sahip olan Gökçedağ Rüzgar Enerji Santrali, Türkiye’nin tek alanda kurulu en büyük rüzgar santrali niteliğinde. Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde yer alan ve tamamı Haziran 2010’da devreye alınan santralin kurulumu için ciddi ve uzun soluklu bir lojistik çalışması yapıldı. Santraldeki bir rüzgar türbinin kulesi, toplam 85 metre olan dört parçadan oluşuyor. Kulelerin tepesine monte edilen jeneratörler 82 ton ağırlığındadır. Kanatların her biri ise 50 metreyi bulan üç parçadan meydana geliyor. Elektronik aksamlar, temel halkalar-ankrajlar, trafo ve diğer elektrik panoları da düşünüldüğünde bu devasa ekipmanların montajı kadar, yurt dışından farklı lokasyonlardan multimodel taşıma modelleri ile montaj sahasına ulaştırılması da kolay olmadı. Türbinleri birbirine bağlayan 40 kilometre uzunluğundaki servis yolu, 32 kilometre olan İstanbul Boğazı’ndan uzun olmasıyla dikkat çekiyor. 85 metrelik kuleler, yaklaşık 30 katlı bir bina yüksekliğinde. Bir türbin 100 metrelik kanat çapına sahip olup, kanatların rüzgarla dönüşü ile bir futbol sahası kadar alan kaplanıyor. Titiz bir lojistik planlama Titiz bir lojistik planlama ve uygulamanın yapıldığı bu süreçte, ilk olarak malzemelerin teslim alındığı yerler göz önüne alınarak en uygun taşıma modeli, yol güzergahları ve buna bağlı uygun liman ve depolama yerleri için tespit çalışmaları gerçekleştirildi. Nakliye firmalarıyla yapılan görüşmeler sonucu, en iyi servis ve en uygun maliyeti sunan firmalar belirlendi. Ekipmanların teknik çizimleri nakliye firmasıyla incelenerek ön çalışmalara başlandı. Nakliyesi yapılacak tüm ekipmanların toplam hacmi 165.000 cbm/20.000,00 ton olarak belirlendi. Ekipmanların yükleme şekilleri ve gerekli yol izinleri planlandı, başvuruları yapıldı. Dört farklı lokasyondan gelecek ekipmanlar için en uygun lojistik merkez alanları seçildi. Stoklama ve özel taşıma aparatlarının üretimi için talimatlar verildi. Ardından proje sahasında montaj sırasına göre taşınacak bu ekipmanların stoklanması için, Türkiye lojistik merkez alanı olan İskenderun Limanı’nda kapalı ve açık olmak üzere toplam 75 bin metrekarelik özel korumalı depo alanı kiralandı, operasyona hazır hale getirildi. Ana ekipmanlar; kuleler, jeneratör, kanat yuvası ve kapakları üç ayrı bölgeden (Salzbergen, Bremen ve Grafenhaınıchen) ağır yük taşıma yapabilecek önceden yol izinleri alınan özel tırlarla Almanya Brake Limanı’na taşımaları yapıldı. Liman operasyonlarından sonra gemilerle İskenderun Limanı’na taşındı. Eş zamanlı olarak Türbin kanatları, Brezilya Santos Limanı’ndan gemilerle İskenderun Limanı’na taşındı. Gelen ekipman setleri gümrükleme ve ithalat işlemlerinden sonra özel stok sahasına alınarak santral sahasına taşımaya hazır hale getirildi. 54 türbine ait DTA diye tabir edilen kulelerin içine monte edilecek elektronik aksamlar, yol izinleri alınarak Almanya’dan karayolu ile İskenderun Limanı’na getirildi. Ardından sahanın montaj planına uygun olarak, talepleri doğrultusunda, 82 tonluk jeneratörleri, 50 metrelik kanatları, 25 metre 55 tonluk kuleleri taşıyabilecek uzar dorse ağır yük araçları ile Osmaniye santral sahasına taşıması gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra Türkiye’den tedarik edilen ekipmanlarda (Ankraj civataları Ankara’dan, kablolar Kayseri’den, Trafolar Gebze/Kocaeli’den) eş zamanlı olarak kamyon ve tırlarla montaj sahasına sevk edildi. Tüm operasyon süresince ekipmanlar 27 adet full gemi taşıması ve Almanya-Türkiye içinde toplam 486 gabari dışı dahil 1000 adetin üzerinde karayolu taşıması ile gerçekleştirildi. Planlama, takip ve en önemlisi bilgi paylaşımı ile 135MW rüzgar enerjisi santralinin kurulumu için tüm lojistik destek sağlanmış oldu. 55 Rakamlarla Gökçedağ Rüzgar Santrali Zorlu Enerji hissesi: % 100 1. faz kapasite: 135MW 2. faz kapasite: 110 MW (Henüz başlamamıştır) Lisans süresi: 25 yıl Toplam proje sahası: 1.362.434 metrekare Proje lokasyon yüksekliği: 1900 metre Türbinler: 54 adet (2,5 MW beher) Toplam kurulu güç: 135 MW Bir türbinin toplam ağırlığı: 356 ton ortalama Yıllık elektrik üretimi: 500 milyon kWh (43 bin haneyi aydınlatacak kapasite) Finansman yapısı: Proje finansmanı Tam kapasite üretime geçme: Haziran 2010 Zorlu Enerji Dış Ticaret Operasyon Müdürü Pınar Olcay, Zorlu Enerji Satınalma ve Lojistik Direktörü Bülent Çilingir Operasyon detayları • Her ay altı set komple türbin nakliyesi yapıldı. Bunun için şantiyeden aylık montaj planı, türbin tedarikçisinden üretim planlaması ve güvenli, optimum gemi yüklemesi için güncel planlamalar yapıldı. • Yükleme tarihinden üç hafta önce gerekli yol izinleri alındı. • Almanya’da üç ayrı lokasyondan alınan türbin ana ekipmanları (kuleler, jeneratörler, kanat yuva ve kapakları) ön taşımayla yine Almanya’da Brake Limanı’na iki hafta içinde getirilip gemiye eş zamanlı yükleme işlemleri için operasyona başlandı. • Brake Limanı’ndaki merkez alanında dört gün sürecek elleçleme ve deniz nakliyesi için gerekli taşıma aparatlarının ekipmanlara takılma işlemleri tamamlandı. • İki hafta süren deniz yolu taşıması ardından İskenderun Limanı’na gelen ekipmanlar, yine liman sahası içerisinde, Zorlu Enerji tarafından kiralanmış 16 full set türbin stoklanabilecek kapasitedeki 75 bin metrekarelik korumalı özel alana alınıp stoklandı. • Santos Limanı, Brezilya’dan gelen ve aynı set türbine ait 50 metre uzunluğundaki üçer kanat setleri Almanya’dan gelen diğer ana ekipmanlarla birlikte İskenderun Limanı’na eş zamanlı getirilmek üzere üretim-sevkiyat-saha montaj planlaması yapıldı. • İskenderun Limanı’na gelen ekipmanların geçici ve kati ithalat gümrükleme işlemleri eş zamanlı tamamlandı. • Şantiyeden bildirilen haftalık montaj planına göre İskenderun Limanı’ndan Osmaniye Bahçe proje sahasına özel araçlarla nakliye işlemi gerçekleştirildi. • Montajı tamamlanan türbinlerin, yüklemede kullanılan ve geçici ithalat ile getirilmiş kurulum ekipmanları, bir sonraki yüklemelerde kullanılmak üzere proje sahasında toplanıp İskenderun Limanı’na gönderildi. Bu ekipmanlar tırlarla Almanya’ya sevk edildi. • Tüm bu taşımalar süresince 27 adet full gemi taşıması ve 1000 adedin üzerinde standart/ağır/taşmalı karayolu taşıması gerçekleştirildi. 56 haber Her şey daha iyi bir dünya için Zorlu Enerji Grubu, önemli bir ilke daha imza atarak Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Raporu yayınlayan ilk enerji şirketi oldu. Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan, çevreyle dost, yerli kaynakların kullanımına öncelik veren ve sürdürülebilir değer yaratan kalıcı projelere imza atmaya devam edeceklerini belirtiyor. Y Zorlu Holding’in Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN-Global Compact) kapsamında hareket eden Zorlu Enerji Grubu, gönüllülük esasına dayalı 10 ilkenin gereklerini kurulduğu günden bu yana benimsemiş ve faaliyet döngüsünde başarıyla içselleştirmiş durumda. İnsan hakları ve çevreye saygı, sağlıklı çalışma ortamının oluşturulması, yolsuzlukla mücadele, kaliteli üretim ve sosyal sorumluluk bilincini esas alan Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni tüm çalışmalarında bir kılavuz olarak kabul eden Zorlu Enerji Grubu, ülkemizde ve sektöründe olduğu gibi dünya çapında örnek bir “kurumsal vatandaş” olmayı arzuluyor. erel ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımları ile yalnızca paydaşları için değer üretmekle kalmayıp hizmet sunduğu toplum için yürüttüğü çalışmalarla da sorumlu bir kurumsal vatandaş olduğunu ortaya koyan Zorlu Enerji Grubu, ilk sürdürülebilirlik raporunu yayımlandı. Zorlu Enerji’nin sürdürülebilirlik performansını çevre, çalışanlar, paydaş kitlesi ve sosyal sorumluluk ana eksenlerinde değerlendiren rapor, dünya çapında faaliyet gösteren öncü şirketlerin kullandığı bir raporlama standardı olan Global Reporting Initiative (Küresel Raporlama Girişimi) tarafından “C” seviyesinde onaylandı. Zorlu Enerji Grubu, 20 Nisan’da düzenlendiği basın toplantısında sürdürülebilirlik raporuna ait bilgilleri basın mensuplarıyla paylaştı. Basın toplantısında sürdürülebilirlik raporu hakkında bilgi veren Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan, sürdürülebilir bir dünya için enerji sektörünün önümüzdeki yıllarda yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarına hız vermesi gerektiğini belirtti ve “Zorlu Enerji Grubu olarak bu konuda üzerimize düşeni yapıyor, yenilenebilir enerji kaynaklarını azami ölçüde değerlendirerek dünyanın geleceğini ve yeni nesilleri garanti altına almaya katkı sağlamayı hedefliyoruz” dedi. Zorlu Enerji’nin üzerine düşen sorumlulukla çevreyle dost, yerli kaynakların kullanımına öncelik veren ve sürdürülebilir ekonomik değerler yaratan kalıcı projelere imza atmaya devam edeceğini ifade eden Özozan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yatırımlarımızın ve Ar-Ge çalışmalarımızın çevresel ve sosyal sürdürülebilirlikle uyumlu olması birincil önceliğimiz. Bu amaçla bir yandan temiz enerji üretimine ağırlık verirken diğer yandan da toplumu çevre konusunda bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Santrallerimizin bulunduğu bölgelerde hayata geçirdiğimiz projeler ile sosyal ve ekonomik hayata artı değer katmayı hedefliyoruz.” Her şey daha iyi bir gelecek için Daha iyi bir gelecek için yapılan yatırımların sürdürülebilir büyümenin en önemli yapı taşları olduğuna inanan Zorlu Enerji Grubu, verimli ve kaliteli enerji üretimi yaparak ülke ekonomisine büyük ölçüde katkı sağlıyor ve yenilenebilir enerji kaynaklarından azami ölçüde faydalanarak dünyanın geleceğine yatırım yapıyor. Hızla yükselen dünya nüfusuyla birlikte ihtiyaçların artması, buna karşın kaynakların sınırlı oluşu ve iklim değişikliğinin etkilerini göstermeye başlaması nedeniyle enerji sektörünün misyonu global ölçüde giderek daha kritik ve önemli bir nitelik kazanıyor. Çevrenin korunmasından kalite standartlarına, çalışan sağlığından toplumsal sorunlara kadar pek çok alanda sahip olduğu sorumluluğun farkında olan Zorlu Enerji Grubu, yürüttüğü faaliyetlerin her aşamasında bu sorumluluğa uygun hareket ediyor. Grup, doğal kaynakların kullanımında sorumlu ve duyarlı davranışı ön planda tutuyor, doğayı, kültürü ve insan hayatını korumayı öncelik kabul ediyor. Zorlu Enerji Grubu’nun sürdürülebilirlik anlayışının temel ilkeleri şunlar: İyi işleyen bir kurumsal yönetim, kalifiye insan kaynağı, paydaşlar ile gerçekleştirilen sorumlu iş yapısı, çevrenin korunması, toplumsal ve kültürel hayata katkı. Zorlu Enerji Grubu, bu anlayış doğrultusunda önemli bir ilke daha imza atarak Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Raporu yayınlayan ilk enerji şirketi oldu. 1 Ocak 2009-30 Haziran 2010 dönemini kapsayan rapor, Zorlu Enerji Grubu’nun sürdürülebilirlik performansını çevre, çalışanlar, en geniş anlamdaki paydaş kitlesi ve sosyal sorumluluk ana eksenlerinde ele alıyor. Grup, sürdürülebilirlik performansını 18 aylık dönemlerde raporlamayı hedefliyor. Bu çerçevede bir sonraki sürdürülebilirlik raporunun 2012 yılının ilk çeyreğinde yayınlanması öngörülüyor. Rapordan satırbaşları ise şöyle: Daha temiz bir dünya için Daha temiz bir dünyaya artan oranda katkıda bulunmayı kendine misyon edinen Zorlu Enerji Grubu, paydaşları için mümkün olan en iyi ekonomik performansı sergilerken, yürüttüğü bütün faaliyetlerin çevresel ve sosyal sürdürülebilirlikle uyumlu olmasını hedeflemektedir. Bu amaçla Grup temiz enerji üretimi sağlarken, faaliyet gösterdiği toplumu da çevre konusunda bilinçlendirmekte, sosyal alanda yürüttüğü proje- 57 ler ile toplumun kalkınmasına yardımcı olmaktadır. Çevresel sürdürülebilirliği işinin odağında algılayan Grup, çevre performansını sürekli iyileştirmekte ve daha iyi bir çevre için çalışma ilkesinden taviz vermemektedir. 20 Nisan’da düzenlenen basın toplatısında, Zorlu Enerji Grubu’nun sürdürülebilirlik raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Gold Standard alan dünyanın en büyük projesi Gökçedağ RES, pek çok çevreci çalışmaya imza attı. Zorlu Enerji, Türkiye’deki ilk karbon emisyon projesini Gökçedağ RES ile gerçekleştirdi ve EcoSecurities Group ile 2008 yılının Ocak ayında, Karbon Emisyon Satış Sözleşmesi imzaladı. Santral, 2009 yılında da “sürdürülebilir kalkınma”, “çevreye duyarlılık”, “yerel paydaşlar tarafından kabul görme” ve “bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanma” gibi koşulları esas alan Gold Standard kriterlerini yerine getirerek Gönüllü Emisyon Azaltımı piyasasında Gold Standard ile tescil edilen dünyanın en büyük projesi oldu. Gökçedağ RES ornitoloji raporunun önemini gündeme taşıdı Anadolu’nun Avrupa ile Afrika arasındaki önemli kuş göç yolları üzerinde bulunması nedeniyle, özellikle rüzgar santrali yatırımlarının yer seçiminde kuş göçü ve önemli kuş alanlarının değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Bu nedenle Zorlu Enerji Grubu, 2008 yılında Gökçedağ RES’in inşaat sahasında “ornitolojik (kuş) izleme çalışması” başlattı. Raporun hazırlık aşamasında Gökçedağ RES’in bölgedeki yabani kuş popülasyonlarının uçuşlarına ve kuş göç yolları üzerine etkisi araştırıldı. İzlemeler, göç dönemleri olan ilkbahar ve sonbaharda yapıldı. Daha sonra 2010 yılı ilkbaharında ise özellikle turnalara yönelik bir gözlem daha gerçekleştirildi. Gözlem sırasında 30 gün boyunca 242,5 saat süresince göçmen kuş türleri, kuşların uçuş yüksekliği ve rüzgarla değişen uçuş rotaları izlendi. Gözlem sonucunda proje alanının ana göç darboğazının 80 km ötesinde bulunduğu ve göçmen kuşların uçuş rotalarının da projenin 50 km güneybatısından geçtiği tespit edildi. Böylelikle Gökçedağ RES’in, BirdLife International - Önemli Kuş Alanları Kriterleri doğrultusunda kuşların doğal hayatına olumsuz etkisi olmadığı belirlendi. Yarınlara sorumluluğun yeni bir örneği: Dalaman Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesi Zorlu Enerji Grubu, Dalaman Çayı üzerinde planlanan Sami Soydam (Sandalcık) Barajı ve Hidroelektrik Santrali ile Narlı Barajı ve Hidroelektrik Santrali projeleri için “ÇED Olumlu Kararı”nı aldı. Bu yasal süreçle yetinmeyen Zorlu Enerji, “Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesi” başlatmak üzere çalışmalara başladı. Zorlu Enerji, bir yıldan fazla sürmesi öngörülen araştırma ve izleme çalışmalarıyla projelerin etki alanı içerisindeki doğal zenginliğin geleceğini güvence altına alarak “çevresel açıdan duyarlı ve sorumlu davranış ilkeleri”yle hayata geçirilen örnek bir proje oluşturmayı hedefliyor. Sürdürebilirliği destekleyen Ar-Ge çalışmaları: “Yeşil Kömür Projesi” Zorlu Enerji Grubu, 2009 yılının Aralık ayında TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) ile Türkiye’de ilk olan “Kömür Gazlaştırma Teknolojisine Dayalı Elektrik Üretim Pilot Tesisi” kurulması amacıyla bir anlaşma imzaladı. Projenin iki temel hedefi var: İlki, proses optimizasyonu ve stabil işletme koşullarına ulaşılması halinde bir sonraki adım olarak daha büyük gazlaştırıcı dizaynları ile kurulu güç artışı sağlamak. İkincisi ise, daha farklı gazlaştırıcı dizaynları ile kömüre alternatif olarak orman atıkları ve kentsel atıklar gibi farklı özelliklerdeki biyokütle kaynaklarının da enerji üretiminde kullanılabilirliğine ulaşmak. Proje, kömürün çevreye verdiği zararı yok ederek enerjinin verimli kullanılmasını amaçlıyor. Zorlu Enerji çocukları bilinçlendiriyor Zorlu Enerji Grubu, geleceğe yön verecek olan çocuklarımızı çeşitli projeler ve eğitim programları ile bilinçlendiriyor ve “enerji elçileri” olmaları için, çocuklara, enerji kaynaklarının daha etkin kullanımı ve temiz enerji konusunda bilgi aktarıyor. Grup, 2010 yılında başladığı Enerjimiz Çocuklar İçin projesi ile çocuklara verdiği önemin altını çizmeyi, kurumsal duyarlılıkları çocuklar aracılığıyla kamuoyuna aktarmayı, çocuklarda enerji bilinci, verimlilik ve yenilenebilir enerji hakkında farkındalık yaratmayı hedefliyor. Zorlu Enerji, Karbon Saydamlık Projesi’ne katılan ilk ve tek enerji şirketi oldu Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., 2010 yılında dünyanın 60 ülkesinde uygulanan en kapsamlı çevre projelerinden biri olan, Karbon Saydamlık Projesi’ne (Carbon Disclosure ProjectCDP) katıldı. 2010 yılında Türkiye’den Karbon Saydamlık Projesi’ne katılan tek enerji şirketi olan Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., karbon salım oranlarını ve iklim değişikliği politikalarını açıkladı. CDP Londra Merkezi’nin daveti ile projeye katılan Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., karbon ayak izi ve santral emisyonları konusunda tüm bilgileri şeffaflık ilkesi ile kamuoyuyla paylaştı. Bu uygulamalar ile Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde ihtiyaç duyacağı temiz ve yenilenebilir enerjinin üretiminde, sektörümüze örnek olmayı hedefliyor. 58 haber Haber: İsmail Polat Yarışma adayları Zorluteks’teydi Ev tekstil sektörünün öncü markası Taç’ın düzenlediği “Bir De Sen Tasarla” yarışmasının adayları, Çorlu’daki Zorluteks fabrikasında buluştu. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden yaklaşık 120 öğrencinin katıldığı gezide, yönetici seminerlerinin ardından fabrika turu yapıldı. E v tekstil sektörünün öncüsü Taç’ın “Bir De Sen Tasarla” yarışmasının bu yıl dokuzuncusu düzenleniyor. Üniversite öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen yarışma öncesinde, katılımcılar Çorlu’daki Zorluteks fabrikasında ağırlandı. Türkiye’deki tüm mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerine açık olan geziye, öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Taç ürünlerinin üretildiği ve Avrupa’nın en büyük entegre tekstil fabrikası olan Zorluteks’e düzenlenen geziye, İstanbul, İzmir, Ankara ve Eskişehir’deki üniversitelerden yaklaşık 120 öğrenci katıldı. Öğrenciler yöneticiler eşliğinde sektörü yakından tanıma fırsatı yakalarken, fabrikanın tüm bölümlerini gezerek teknik anlamda da bilgi sahibi oldular. “Tek önemli şey ödül değil” Toplantıda ilk konuşmayı Zorluteks Tekstil İcra Kurulu Üyesi Yılmaz Tunç yaptı. Öncelikle üniversite yönetimi, hocalar ve öğrencilerin projeyi sahiplendiğini ve kendilerine şevk verdiğini belirten Tunç, “Kendinizi test etmenize olanak sağlıyoruz. Yarışmada tek önemli şey ödül değil, katılmak da çok önemli” dedi. Yarışmanın önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğuna dikkat çeken Tunç, “Gelir elde etme kaygımız olmadı, olmayacak. Bizim için hedef genç insanlara ulaşmak” dedi. Denizli, Bursa ve Çorlu’daki fabrikalarda toplam 4 bin 500 çalışanları olduğunu ifade eden Tunç, “Zorluteks üretim, kalite, çalışan ve çalışanlara verdiği değer ve ülkeye sağladığı katkıyla, dünya tekstilinde çok önemli bir marka. Düzen, disiplin ve bakış açısıyla sadece Türkiye’de değil, dünyada örnek bir firmayız. Bu sizin için çok önemli bir tecrübe” diyerek öğrencilere gezinin önemini anlattı. “Kesintisiz, kaliteli, yenilikçi” Mezun olduğundan beri Zorlu’da çalıştığını belirten Zorluteks Perakende Müdürü Erkmen Onbulak ise tekstil pazarı hakkında genel bilgi verdi. Türkiye perakende pazarının çok iyi gittiğini söyleyen Onbulak, perakende sektöründe birçok faktörün önemli olduğunu söyledi. Taç markasının 9 bin 500 noktada, 400 konseptle hiz- 59 Yarışmanın önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğuna dikkat çeken Zorluteks Tekstil İcra Kurulu Üyesi Yılmaz Tunç, “Gelir elde etme kaygımız olmadı, olmayacak. Bizim için hedef genç insanlara ulaşmak” dedi. met verdiğini belirten Onbulak, perakende sektöründe yaşanan tüm süreçlerde kesintisiz, kaliteli, yenilikçi, verimli, hızlı, esnek, optimum maliyet ve kolay ulaşılabilir olmanın önemine dikkat çekti. “Kulaktan kulağa” pazarlamanın hala en önemli yöntem olduğunu dile getiren Onbulak, son dönemde soysal mecranın da perakende sektöründe ciddi bir yere sahip olduğunu ve Taç’ın iki yıldır hizmet veren web sitesinde ciddi aşamalar kaydettiğini belirtti. Özellikle gençlere bu kanallardan ulaşmak gerektiğini; inşaat, finans ve finansal araçların sıkı takip edilmesi gerektiğini de söyledi. Ar-Ge ve desende Zorluteks farkı Onbulak’tan sonra öğrencilere seslenen Zorluteks Ar-Ge Uzmanı Ali Cem Ergüven, ev tekstili sektöründeki Ar-Ge çalışmalarını ve son yenilikleri anlattı. Teknik anlamda Zorluteks’in çok önemli bir yerde olduğunu vurgulayan Ergüven, öğrencilere tasarım yaparken bu konuları dikkate almalarının önemli olduğunu vurguladı. Zorluteks Desen Dairesi Şefi Alev Karakaş ise yarışmaya katılacak öğrencilere, desen tasarımında dikkat edilecek noktaları detaylı bir şekilde anlatırken, özellikle vizyonlarını geliştirmeleri açısından yurtdışına gitmelerini ve Londra, Paris, Milano gibi şehirleri görmelerini tavsiye etti. Zorluteks Konfeksiyon Bölümü İş Geliştirme Mühendisi Damla Fatma Sekmen ise işin konfeksiyon kısmında ne gibi çalışmalar yapıldığını renkli örnekler ve detaylı sunumlarla aktardı. Özellikle baskı çeşitleri konusunda bilgi veren Sekmen, öğrencilere yarışma öncesi nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı. Etkili iletişim ve sunum teknikleri Seminerde son olarak Human Group’tan Fikriye Birinci, sahneye çıktı ve “Etkili İletişim ve Sunum Teknikleri” başlığı altında önemli bilgiler verdi. İlginç örneklerle yapacakları sunumları en güzel şekilde nasıl sunabileceklerini anlatan Birinci, bir saat süren sunumuyla öğrencilerle gerekli tüyoları paylaştı. Yarışmanın teslim tarihi öncesi fabrikayı gezen öğrenciler, geziden ve seminerlerden çok şey öğrendiklerini söylediler. Özellikle desen ve baskı bölümünün çok faydalı olduğunu belirten öğrenciler, yarışma öncesi böyle bir gezinin ürün tasarlarken kendilerine faydalı olacağına dikkat çekti. 60 haber Estetik ve güzellik yine Linens’te Tasarım gücünü ve deneyimini modanın son trendleriyle birleştiren ev modasının öncüsü Linens, 2011 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu’yla baharın canlılığını ve doğanın en güzel renklerini yaşam alanlarına taşıyor. Koleksiyon Sunny Blossom, Mystic Romance, Colonial Fantasy ve Bohemian Rhapsody temalarından oluşuyor. E v modasının öncüsü Linens’in 2011 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu’nda nevresim takımları, yatak örtüleri, perde ve döşemelikler, mutfak tekstili, havlu-bornoz setleri, dekoratif aksesuarlar, bebek ürünleri gibi birçok ürün şık tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Sunny Blossom, Mystic Romance, Colonial Fantasy ve Bohemian Rhapsody temalarından oluşan koleksiyonda yer alan ürünler, baharın tüm enerjisini evlerde hissetmenizi sağlıyor. Romantik bahar Doğanın enerjisini ve canlılığını romantik öğelerle harmanlayan Sunny Blossom teması, adeta baharın getirdiği mutluluğu sembolize ediyor. Beyaz, bej, ekru, açık gri ve silver baz renkler olmak üzere, pembeden sarıya kadar uzanan ve kırmızı, fuşya, turuncudan da geçen renk nüansları Sunny Blossom temasının öne çıkan renkleri arasında yer alıyor. Doğal ve sanatsal formların ön planda olduğu temada degrade efektler, İngiliz bordürler, suluboya etkili ve buket formunda çiçekler baharın sıcaklığını yansıtıyor. Bohem ve feminen öğeler bir arada Batı ile Doğu’nun romantik, bohem ve feminen öğelerle harmanlandığı Mystic Romance teması, mistisizmden esinlenen bir stile sahip. Pembe, mavi, lavanta ve fuşya renklerinin ön planda olduğu temada saten, kadife, ipek ve yumuşak koton dokular bordürlerle süsleniyor. Mistik, hippi, bohem ve şık bir kombinasyonu yansıtan Mystic Romance’ta kontrast ve asimetrik bordürler, renkli, iri motifler hakim dikkat çekiyor. 1950’lerden bir esinti 1950’li yılların izlerini taşıyan Orta Amerika, Karayip ve HintÇin etkisinin hakim olduğu Colonial Fantasy; temasında tütün, palmiye, muz ağaçlarının kuru yaprak tonları, kızıl kahve, yeşil ve altın sarısı leke dokunuşlarıyla ilkbahar ve yazın havasını taşıyor. Lüks egzotik etkisinin rafine bir şekilde ön planda olduğu temada, damarlı ve büyük desenler, çizgili ve yaprak desenli duvar kağıdı hissi yaratan desenler; palmiye, şeker kamışı ve tütün yaprak desenleri sıklıkla kullanılıyor. Bohem, özgür ve samimi Bohem, özgür ve samimi bir tema olan Bohemian Rhapsody’de doğallık öne çıkıyor. Beyaz, kozmopolit gri, etnik siyah, kahverengi, mor, Afrika kırmızısı, mercan tonu, deniz mavisi, Latin sarısı, Hint pembesi, oryantal turuncu, Güney Amerika yeşili temanın öne çıkan renkleri arasında. Etnik ve geometrik danteller, ağaç desenleri, modern-retro grafikler ve motifler dikkat çekiyor. 61 Zorlu Tekstil en beğenilen şirket Capital Dergisi’nin bu yıl 11.’sini GFK Türkiye araştırma şirketiyle birlikte gerçekleştirdiği “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırmasında Zorlu Tekstil, sektöründe birincilik elde etti. Sektörler bazında yapılan araştırmaya ilk olarak 2003’te dahil olan Zorlu Tekstil, her yıl ilk ikinin içinde yer aldı. C apital Dergisi’nin 2000 yılından bu yana gerçekleştir- 2005: 1. Zorlu Tekstil, 2. Yünsa, 3. Altınyıldız/Sanko diği “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırma- 2006: 1. Zorlu Tekstil, 2. Altınyıldız, 3. Bossa/ Yünsa sında, bu yıl Zorlu Tekstil sektöründe birinciliğe hak 2007: 1. Altınyıldız, 2. Zorlu Tekstil, 3. Bossa kazandı. 2008: 1. Bossa, 2. Zorlu Tekstil, 3. Altınyıldız 2009: 1. Altınyıldız, 2. Zorlu Tekstil, 3. Sanko Tekstil Bu yıl GFK Türkiye araştırma şirketiyle birlikte gerçekleştiri- 2010: 1. Zorlu Tekstil, 2. Sanko Tekstil, 3. Altınyıldız len “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırmasında dereceye giren şirketlere ödülleri 30 Mart’ta The Ritz Carlton Araştırma nasıl yapıldı? İstanbul’da yapılan törenle verildi. Zorlu Tekstil adına ödülü • Türkiye’nin en beğenilen Şirketleri Araştırması, proje plan- Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın aldı. lama süreci Ağustos 2010 tarihinde başladı, saha çalışması 24 Ağustos-12 Kasım 2010 tarihleri arasında online araştırma Türkiye’nin en beğenilen şirketleri 2010 araştırması 1,321 orta tekniği kullanılarak gerçekleştirildi. ve üst düzey yöneticinin katılımıyla gerçekleştirildi. Araştır- • Araştırmada hedeflenen görüşme sayısına ulaşabilmek üze- mada, şu kriterler baz alındı: Bilgi ve teknoloji yatırımları, re, online araştırma tekniğine destek olan CATI (Bilgisayar hizmet ve ürün kalitesi, finansal sağlamlılık, yeni ürün geliş- Destekli Telefon ile Görüşme) tekniği kullanıldı. tirme, yönetim kalitesi, çalışanına sunduğu sosyal imkanlar • İş dünyasını temsilen 7 bin 500 yöneticiye online olarak an- ve haklar, ücret politikası ve seviyesi, pazarlama ve satış ket gönderildi. 1181 yönetici anketi doldurdu. stratejileri, iletişim ve halkla ilişkiler, çalışanların nitelikleri, • 3 bin yönetici telefonla anket yapılmak üzere arandı. 140 rekabette etik davranma, çalışan memnuniyeti, müşteri mem- yönetici anket çalışmasına katıldı. nuniyeti, yönetim ve şirket şeffaflığı, yatırıma değer yaratma, • Araştırma kapsamında 500’ün üzerinde şirketten 1321 iş toplumsal sorumluluk, uluslararası pazara entegrasyon, böl- dünyası temsilcisi ile görüşüldü. geye ve ekonomiye katkısı. • Türkiye’nin en beğenilen şirketi, görüşülen tüm iş dünyası temsilcilerinin görüşleri üzerinden hesaplanırken sektörlerin Zorlu Tekstil hep ilk ikide en beğenilen şirketi, sadece ilgili sektörün temsilcilerinin ya- Sektörler bazında yapılan araştırmaya ilk olarak 2003 yılında nıtları üzerinden hesaplandı. dahil olan Zorlu Tekstil, her yıl ilk ikinin içinde yer aldı. • Ankete katılan kişiler, hem Türkiye’nin hem de sektörünün en beğenilen şirketini belirtirken “kendi şirketi haricinde” 2003: 1. Zorlu Tekstil, 2. Altınyıldız, 3. Sanko Tekstil 2004: 1. Zorlu Tekstil, 2. Sanko Tekstil, 3. Yeşim Tekstil T-Systems Güneydoğu Avrupa Operatör İlişkileri Müdürü Mehmet Doğan, Vedat Aydın yanıt vermesi istendi. Kendi şirketini belirtenlerin cevapları analizlere dahil edilmedi. 62 söyleşi Haber: Esra Melek Yiğitsözlü Erkekler Marslı, kadınlar Venüslü! “Aşk ihtiyaçtır, sevgi ise sanattır. Aşk, farkındalık olmaksızın duyulan sevgidir. Sevgide ise her şeyin farkındasınızdır. Aşk ‘ben’leri yok etmek pahasına ‘biz’ olabilmektir. Sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ‘ben’leri koruyarak ‘biz’ olabilme sanatıdır” diyen Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur’un önerilerine kulak veriyoruz. M armara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Mehmet Z. Sungur son kitabı “Sen, Ben ve Aramızdaki Her şey”de aşk, sevgi, kadınerkek, evlilik gibi konuları çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Kadın ve erkek arasındaki farklılıklara, bu farklılıkları bilen eşlerin daha iyi iletişim kurup daha mutlu bir birliktelik yaşayabileceklerine değinen Sungur, “Erkek ve kadınların birbirlerinden farklı olduğunu söylemek bir cinsiyetin ötekinden daha iyi, daha başarılı, daha güçlü olduğunu söylemek değildir. Eşitlik benzerlikle eşdeğer tutulmadığında farklılıklar daha iyi anlaşılacak ve farklılıklar içinde gelişmek ve uzlaşmak daha gerçekçi bir hedef olacaktır. Eşler farklılıkları bilir ve gerektiğinde farklılıkla ilgili bir kabul gerçekleştirebilirse, kendi zincirlerini onarabilir ve daha sağlam birliktelikler oluşturabilir” diyor. Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur Z.: Aşk ve sevgiyi nasıl tanımlıyorsunuz? Aradaki farkı tek cümleyle belirtebiliriz; aşk “Seni seviyorum, çünkü sana ihtiyacım var”, sevgi ise “Sana ihtiyacım var, çünkü seni seviyorum” olarak tanımlanabilir. Aşk ihtiyaçtır, sevgi ise adeta sanattır. Aşk, farkındalık olmaksızın duyulan sevgidir. Sevgide ise her şeyin farkındasınızdır. Aşkta “eğer” ve “çünkü” türleri vardır; “Seni seviyorum, eğer ihtiyaçlarımı karşılarsan”, “Seni seviyorum, çünkü sen benim için özelsin”; Sevgi ise “rağmen”lere rağmen yaşanandır. Başka bir deyişle “çünkü” ve “eğer” sevgisinde, biri diğerini, kim ve ne olduğu için sever. “Rağmen” sevgisinde ise, biri ötekini, kim ve ne olduğuna rağmen sever. Aşk bencildir, sevgi vericidir. Aşk istemesini bilir, sevgi ise vermesini... Aşk, bir bakışla da ortaya çıkabilir. Oysa sevgi, doğurulan, büyütülen ve ancak şefkatle korunan bir yaşantıdır. Sevgi, kendiliğinden gelişmez. Emek olmadan sevgi olmaz. Bir şeyi sevebilmek için önce ona yatırım yapmak gerek, yatı- rım yapmadan sevemezsiniz. Aşk “görme kusuru” olarak da tanımlanabilir. Bu bağlamda aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Z.: Aşkın olgunlaşıp sevgiye dönüşmesi neyi gerektirir? Sevgiyi aşktan üstün yapan nedir? Aşkın sevgiye dönüşmesi her şeyden önce zaman gerektirir. Çünkü sevgi yalnızca fiziksel ya da kimyasal anlık bir çekim değildir. Sevgi, aşk gibi “bulunan” bir şey de değildir. Sevgi, önce doğurulan, ardından büyütülüp geliştirilen ve özenli biçimde bakım verilen bir şeydir. Yalnızca bir duygu değildir. Çünkü her duygunun bir ömrü vardır ve ömrü tamamlanınca duygular da tükenir; aşk gibi, korku gibi, öfke gibi, sevinç gibi. Z.: “Sevgi bir merdiven gibidir” diyorsunuz... Evet, sevgi bir anlam merdivenidir. “Sevdim de ne oldu?” diyenler bu anlam merdiveninde yukarı adım atmayı henüz becerememiş kişilerdir. Sonuçları ne olursa olsun, sevginin anlam merdiveninde yukarıya doğru mesafe kat etmek kişiye bağlıdır. Sevgi adına çekilen acılar, anlam merdivenini iyi kullandığın sürece asla boşa gitmez. Sevgi acısı seni daha üst bir bilinç seviyesine de taşıyabilir. Partnerinin sana ilgisi azaldığında, çevrendekiler bunu koşulsuz vericiliğin, onu şımartmanın, hep isteyici hale getirmen, yani uygun taktikler kullanmamanla ilgili olarak değerlendirebilir. Bu masala sen de inanırsan, bundan sonra verebileceğin yalnızca hesaplı, koşullu ve temkinli bir sevgi olacaktır. Oysa sen koşulsuz sevgini sunarken, ne onu şımartmak ne de onu isteyici bir hale getirmek için verdin. Sen yalnızca içinden geleni yaptın ve bildiğin sevgiyi sundun. Ne yazık ki her şeyin tüketildiği bir dünyada sonuçlar süreçleri değiştirsin isteniyor ve biz de sevmeyi bile öğretildiği gibi sunmayı öğreniyoruz. Sevilmeme, çoğu kez sevenle ilgili değildir. Anlam merdivenine koyduğunda sevgi için yaptıkların olsa olsa sevmeyi becerebildiğini 63 İlişkilerde 10 önemli iletişim hatası 1. Yıkıcı eleştiriler yapmak 2. Genellemeler yapmak 3. Akıl okuma ve yıkıcı niyet getirmek 4. Geçmişi getirmek 5. İşi yokuşa süren ifadeler kullanmak 6. Kendini tamamen haklı, eşini tamamen haksız konumuna sokan söylemlerde bulunmak 7. Anlamak yerine çözüm bulmaya ve çözüm önermeye yönelik girişimler 8. Mantığı silah olarak kullanmak 9. Sergilenen davranışlarla ilgili sorumluluk alınmadığını gösteren ifadelerde bulunmak 10. Eşlerden birinin öğretmen ya da terapist rolüne soyunduğunu gösteren ifadeler kullanmak Sağlıklı iletişim için • İletişim sırasında filtrelerin açık olsun • Mesajın amacını aşmasın • Tehditlerden uzak dur • Eski savaş alanına dönme • Cümlelerin olumsuz girişle başlamasın ya da cümlelerini olumsuzla sonlandırma “Aşk bencildir, sevgi vericidir. Aşk istemesini bilir, sevgi ise vermesini... Aşk, bir bakışla da ortaya çıkabilir. Oysa sevgi doğurulan, büyütülen ve ancak şefkatle korunan bir yaşantıdır. Sevgi, kendiliğinden gelişmez. Emek olmadan sevgi olmaz.” gösterir. Bu, anlam merdiveninde kendinle ilgili göremediğin taraftır. Onun ilgisinin azalması hatta seni terk etmek istemesi acı da gelse, seninle ilgili olumlu ve güzel bir yönün varlığını gösterir. Her şeye rağmen sevebilme gücün olduğunu… Z.: Erkek ve kadın arasındaki farklılıkları nasıl değerlendirmek gerekiyor? Yalnızca politik doğruların konuşulduğu ve alkışlandığı bir dünyada, kimse cinsiyetler arasındaki farklılıklar gibi hassas bir konudan söz etmek istemiyor. Cinsiyetlerin eşitliği, cinsiyetlerin benzerliğiyle eş değer tutuluyor ve farklılıklar görmezden geliniyor ya da konuşulmuyor. Erkekler ve kadınların aynı oldukları, yaşamlarında aynı önceliklere yer verdikleri, aynı dürtü, arzu ve becerilere sahip oldukları söylemiyle büyüyüp evlendikten sonra, tamamen ayrı olduklarını görerek hayal kırıklıkları yaşıyor. Erkek ve kadınların birbirlerinden farklı olduğunu söylemek bir cinsiyetin ötekinden daha iyi, daha başarılı, daha güçlü olduğunu söylemek değildir. Eşitlik benzerlikle eşdeğer tutulmadığında farklılıklar daha iyi anla- şılacak ve farklılıklar içinde gelişmek ve uzlaşmak daha gerçekçi bir hedef olacaktır. Eşler farklılıkları bilir ve gerektiğinde farklılıkla ilgili bir kabul gerçekleştirebilirse, kendi zincirlerini onarabilir ve daha sağlam birliktelikler oluşturabilir. Z.: Aşk her zorluğun üstesinden gelir mi? Bu tehlikeli bir varsayım. Aşkı bir görme kusuru, evliliği de onun tedavisi olarak tanımlamama karşın, herkesin aynı oranda görme kusuru olduğu söylenemez. İlişkinin süresi uzadıkça partnerler birbirleriyle ilgili olumsuzlukları bazen evlenmeden önce de görmeye başlar. Örneğin partnerinin gösterdiği şiddet, alkol-madde alışkanlığı, kumar ya da sadakatsizlik canını defalarca sıkmıştır. Ancak yine de evlenmeye karar verirsin. Çünkü, “Aşk her şeyin üstesinden gelir, partnerin nasıl olsa değişecektir” efsanesine inanmak istiyorsundur. Aşk asla yetmez. Olumsuzlukların daha yakın bir ilişki çerçevesinde kendiliğinden düzeleceği düşüncesi tehlikeli bir varsayımdır. Değişimin evlenerek sağlanabileceğine inanmak, senden önce başkaları tarafından da hayal edilmiş ama çoğu kez hayal kı- rıklığıyla sonuçlanmıştır. Bazen inanmak istediklerimize değil, gözümüzün önündeki gerçeklere daha fazla şans verilmeli. Z.: İlişkilerde sorunlara karşı nasıl bir yaklaşım sergilemek gerekiyor? Eşler birbirleriyle ilgili sorunları birer şikayet gibi dile getirmek yerine, çözüm gerektiren hedefler olarak tanımlayabilir ve ardından bu hedeflere yönelik çözüm stratejileri geliştirebilirlerse pek çok sorun tahmin edilenden daha kolay çözümlenebilir. Örneğin, eşinin kendisine istediği kadar zaman ayırmamasını ailesine olan düşkünlüğü ve ailede öğrendikleriyle açıklamanın, bu açıklamayı yapan eşe yarar getirdiğini hiç görmedim. Burada, kendine ayrılan zamanın azlığını vurgulamak için başkalarına ayrılan zamanı gündeme getirmek ya da eşinin ailesine gönderme yapmak, sorunların çözümüne değil, büyümesine katkıda bulunacaktır. “Bana zaman ayırmana ihtiyacım var” diyebilmek için, “Bak, istersen başkalarına (ailene) bu zamanı veriyorsun. Annene istediği kadar zaman ayırıp tüm ailenin işlerine de koşturabiliyorsun” demeye gerek var mı? 64 rehber Bilinçli alışverişle iyi bir yaşam Bilinçli alışveriş; daha iyi bir yaşam için ihtiyaç duyulan yüksek kalitedeki mal ve hizmetleri uygun fiyata satın alarak para, zaman, enerji gibi kaynaklardan üst düzeyde yarar sağlıyor. Bilinçli tüketici olmak ve güvenli bir alışveriş için işte size öneriler… B ilinçli tüketici olmak, günümüzde artık bir zorunluluk haline geldi. Bilinçli olarak yapılmış her alışveriş, size daha iyi bir yaşam sunuyor. Bu nedenle alışveriş öncesinde, alışveriş sırasında ve sonrasında dikkat edilmesi gereken birçok konu var. Alışverişte dikkat edilmesi gerekenler Alışveriş yapmadan önce; ilk olarak kira, elektrik, su, telefon, cep telefonu, doğal gaz, kredi kartı, okul taksiti gibi zorunlu giderler için gerekli para ayrılmalı. Ardından aile bütçesine göre gereksinimler belirlenip hangisinin nakit, hangisinin kredi kartıyla alınacağına karar verilmeli. Alışverişte ilk dikkat edeceğiniz konuyu acele hareket etmemek. Aç, yorgun, hasta ve neşesizken alışverişe çıkmak yerine; alışverişe ayrılan zamanı, alınacak mal ve hizmet ile şartlarını iyi incelemeye yeterli olacak şekilde planlamakta yarar var. İyi bir piyasa araştırması yapmak, alacağınız ürünle ilgili çeşitli markaları araştırıp fiyat, kalite gibi konularda kıyaslama yapmak size avantaj sağlar. • Alışveriş yerlerinin tenha olduğu gün ve saatleri seçmek işinizi kolaylaştırır. • Eğer gıda alışverişi yapacaksanız, alışveriş öncesi mutlaka bir liste hazırlayın ve ihtiyaçlarınızı ön sıralara yerleştirin. Listeye uyup sırayla alışveriş yapmak sizi hem yorgunluktan hem de ihtiyacınız olmayan şeyleri almaktan alı koyar. • Tüm gıdaları satın alırken son kullanma tarihi, ambalajının zarar görmemiş olması gibi özelliklerine bakarak satın alın. • Ekmek ve benzeri gıdaların ambalaj içinde olanlarını tercih etmek daha güvenli. • Pastörize olmayan sütten yapılmış peynir tüketmek riskli. Bu nedenle açık peynirler yerine kapalı kutularda satılanları almak daha güvenli. • Süt, meyve suyu alırken UHT yöntemi ile paketlenen kutu- da olanları tercih edin. Bu ürünler besin değerini hem daha az kaybeder hem de hijyenik olarak paketlenir. • Taksitli ve ön ödemeli satışlarda yazılı sözleşme yapılması ve bu sözleşmenin bir örneğinin de size verilmesi zorunlu. Sözleşmede; daha sonra sizi mağdur edebilecek beklenmedik bir durum ile karşı karşıya bırakacak bilgi eksiklikleri olmamalı. • Kampanyalı satışlarda, haklarınızın yasal dayanağı, imzaladığınız sözleşmedir. Sözleşmede bilinmedik bir husus olmamasına dikkat edin. Üretici firmanın mutlaka garanti belgesinin bulunmasına dikkat edin. Sözleşme dışında senet ya da çek imzalamayın. • Alışverişlerde çoğu insanın dayanamadığı şey indirimlerdir. Düşük fiyatlara kanıp kalitesiz ya da hiç ihtiyacınız olmayan bir şeyi almak, hem zaman hem de para kaybı. İndirimdeki ürünü hem kalite yönünden hem de kullanılabilirlik yönünden incelemeden sepetinize atmayın. • Perakende satışlarda sunulan ürünlerin ya da ambalajlarının üzerinde o malın; cinsinin, fiyatının, malın işletmeye giriş tarihinin, yerli ya da ithal olduğunu bildiren etiketin olup olmadığını kontrol edin. • Üreticiler, ithalatçı firmalar, sanayi malları için garanti belgesi düzenlemek zorunda. Bunun yanı sıra bir yıldan az olmaması gereken garanti süresi içinde oluşabilecek arızaların ücretsiz giderilmesini sağlamak zorunda. Garanti süresi içerisinde aynı arızanın ikiden fazla, değişik arızaların ise dörtten fazla olmasında, ürünün aynı kalitede yeni bir ürün ile değiştirilmesini isteme hakkınızın olduğunu unutmayın. • Üretici ya da ithalatçı firmalar, sattıkları sanayi mallarının bakım ve onarımı için yeterli sayıda servis istasyonu kurmak ve teknisyen bulundurmak zorunda. Ürünün serviste kalış süresi, hiçbir gerekçe ile 30 iş gününü geçemez. • Kapıdan satışlar tüketicileri daha çok zarara uğratan satış biçimi. Zorunda kalmadıkça kapıdan alışveriş yapmayın. 65 Evrensel Tüketici Hakları Evrensel Tüketici Hakları 5 Temmuz 1986 tarihinde aşağıdaki şekliyle Avrupa Birliği tarafından kabul edildi. İnternetten alışveriş • Alışveriş yapacağınız sanal mağaza telefonunu, adresini, elektronik posta adresini ve adını tam olarak açık ve net bir şekilde veriyor mu? Aksi takdirde bir problem halinde kiminle irtibat kuracağınız çok önemli. • Satın almak istediğiniz ürün hakkında mağaza tarafından detaylı bir açıklama sunulmuş mu? Aksi taktirde, size gelen ürün eğer istediğiniz ürün değilse, bunun için bir ispata ihtiyacınız var. O açıklamanın bir kopyasını siz de kendinize alırsanız, ispat etmeniz hiç de zor olmaz. • Satın almadan önce tüketici yorumlarını okumak size yardımcı olacaktır. • Mağaza tarafından satın alacağınız ürünün fiyatı ve ek ücretler, vergiler vb. şeyler ne kadar miktar tutmuş? Net olarak bildirilmiş mi? • Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta ise internet sitesinin ürünün teslimatı için size çeşitli kargo şirketlerinden fiyat ve süre teklifleri sunması ve online sipariş takip sistemi hizmetini vermesidir. Böylece siparişinizin size ne zaman ulaşacağı konusunda fikir sahibi olabilirsiniz. • Kredi kartı şifresini vereceğiniz sayfanın adres çubuğunda HTTPS:// olması gerekir. Alışveriş yapacağınız internet sitesi- nin 3D Güvenli Alışveriş sistemine sahip olmasına dikkat edin. Bu sistem, internet üzerinden kredi kartıyla ödeme sırasında sizi bankanızın sayfasına yönlendirecek ve daha güvenli bir ödeme yapmanızı sağlayacaktır. • Eğer yabancı bir firmadan alışveriş yapıyorsanız, dikkat etmeniz gereken şey; herhangi bir mağduriyet halinde, sizin ülkenizin kanunları geçerli olmayacaktır. Ayrıca oradaki mağazanın müşteri hizmetlerini aradığınızda yabancı bir görevliyle saatlerce konuşabilme ihtimalini de göz önüne almak gerekir. • Yabancı bir siteden alışveriş yapıyorsanız, ürününüzün garantisinin Türkiye’de geçerli olup olmayacağına dikkat edin. • Özellikle elektronik ürünleri internet siteleri aracılığıyla satan mağazalar zaman zaman garanti belgesi düzenlemeyebilir. Ürünün tanıtımında “Garantili” ibaresi olmasına mutlaka dikkat edin. • Garantisi olmayan ürünler her zaman daha ucuz olur. Fakat ucuza kaçmak için de birkaç ay sonra gerçekleşebilecek bir arıza riskini almayın. • Alışveriş yaptığınız mağazada gizlilik sözleşmesi diye bir bölüm olmalı. Aksi takdirde, sizin tarafınızdan verilen bilgiler başka amaçlar için de kullanılabilir. Elektronik postanıza reklam amaçlı postalar gelebilir. • Tüketicilerin temel gereksinimlerinin karşılanması hakkı: Barınma, ısınma, aydınlanma, içecek su bulma, ulaşım haberleşme, tüketicinin en temel haklarıdır. • Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı: Satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin yaşam ve sağlık açısından tüketicilere zarar vermeyecek kalite ve nitelikte olması hakkıdır. • Ekonomik çıkarların korunması hakkı (Mal ve hizmetlerin serbestçe seçilmesi hakkı): Tüketicilere sunulan ürün ve hizmetlerin nitelikli, kaliteli ve uygun fiyattan sunulması, satış sonrası hizmetlerin yeterli düzeyde ve yaygınlıkta olması yanında, sözleşmelerdeki haksız hükümlerin olmaması ve baskıyı yaratan satış yöntemlerine karşı korunma hakkıdır. • Bilgi edinme ve eğitilme hakkı: Mal ve hizmeti satın alırken doğru karar vermeye yardımcı olacak bilgilerin edinmesi; yanlış, yanıltıcı reklamlar, etiket ile ambalaja karşı korunma ve sorumlu tüketiciler olarak bilincin gelişimi için eğitilme hakkıdır. • Zararların karşılanması hakkı (Tazmin edilme hakkı): Satın alınan ürün ya da hizmetin öngörülen nitelikte olmaması durumunda kusurlu malın geri alınması, değiştirilmesi kusurlu hizmetin yeniden görülmesi, zararın karşılanması hakkıdır. • Temsil edilme hakkı (Sesini duyurma hakkı): Örgütlü tüketicilerin, hükümetlerin ekonomik politikalarının oluşturulması dikkate alınması, kamu organlarında temsili, firmalarda özellikle ürün geliştirme aşamasında görüş alınması ve denetlemelerde gönüllü olarak bulunma hakkıdır. • Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı: Sağlık koşullarına uygun ekolojik dengenin bozulmadığı bir çevrede yaşayarak, çevresel tehlikelerde korunup gelecek kuşaklar için doğayı koruma hakkıdır. Ayıplı mal ve hizmetleri kabul etmeyin Satın aldığınız mal ayıplı olabilir ya da size sunulan hizmet ayıplı bulunabilir. Satın aldığınız malın, ayıplı olduğunu anlarsanız, 15 gün içerisinde, bu malı satıcıya geri vererek ödediğiz mal bedelinin iade edilmesini ya da aynı kalitede bir ürünle değiştirilmesini, ücretsiz onarımını, ayıbın nedeni kadar indirimin yapılmasını isteyebilirsiniz. Satıcı bu isteğinizi reddetmez. Hizmetin ayıplı olduğunu görürseniz en geç 30 gün içinde, yeniden yapılmasını, ödediğiniz bedelin iadesini isteyebilirsiniz. 66 spor Haber: Aylin Durmaz Yaşa göre spor Sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmalarından biri, herkesin bildiği gibi düzenli olarak spor yapmak. Peki hangi yaşta, hangi sporu yapmak gerekiyor? İşte size ve yaşınıza uygun egzersizler için bazı ipuçları… S por her yaş grubundan kişi için bir gereklilik. Artık “yaş yetmiş, iş bitmiş” deyimi rafa kalkıyor. 7’den 70’e herkesin mutlaka egzersiz yapması gerektiğini vurgulayan Ankara Üniversitesi Spor Hekimliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Ülkar, sağlıklı bir hayat sürmek için, yaşa göre düzenli yapılan ve kişiyi zorlamayan 20-30 dakikalık egzersizlerin önemine dikkat çekiyor. Bireylerin fiziksel özellikleri her yaşta değişkenlik gösterir. Yaş arttıkça kayıplar başlar, metabolizma değişikliğe uğrar. Bu nedenle egzersiz programı hazırlanırken yaş ve kişinin fizyolojik özelliklerinin temel alınması önem taşıyor. Yaşa göre eklemlerin direncini artırıcı egzersizlerin mi, yoksa kuvvet artırıcı kalp ve damar egzersizlerinin mi yapılması gerektiği belirlenmeli. Bu nedenle belli bir egzersiz programına başlamadan önce doktora başvurmakta yarar var. Kendine uygun olmayan sporu yapanlar yarardan çok zarar görebilir. Bu gıcır gıcır bir arabayı ehliyetsiz kullanmaya benziyor. Vücut doğru bakımlardan geçirilmeyince trafikten çekilmek zorunda kalabiliyor. Spor yapacak kişilerin doğru programı uygulamasının önemi üzerinde duruyor: “Spor merkezlerinde hazırlanan programların iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Ancak bilim her yere giremiyor. Spora başlayacak kişi öncelikle bir spor hekimi tarafından kontrolden geçmeli. Burada risk faktörünü en aza indirgemek çok önemli. Egzersizleri hazırlayan spor akademisi mezunu arkadaşlarla hekimler mutlaka iş birliği yapmalı, programlar hekim yönlendirmesi ile hazırlanmalı. Kişinin fizyolojik özelliklerine uygun olarak hazırlanmayan bir program sağlık boyutunda ciddi kayıplara neden olabilir.” 20’li yaşlar Gençsiniz, kıpır kıpırsınız. İçinizdeki enerji ve sabırsızlıkla bir haftada Kate Moss’a dönüşebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çok kısa zaman dilimleri içinde aşırı beklentiler 20’lerinizde de olsanız istenilen sonucu vermez. Bu nedenle önemli olan spor salonlarında can vermek değil, doğru egzersizleri doğru aralıklarla yapmak. Kemiklerinizin gelişiminin hızlı olduğu bu yaşlarda sporu hayatınıza hoşlandığınız aktiviteler haline getirirseniz, egzersiz kolayca hayatınızın bir parçası olacak. Örneğin kardio çalışmak istiyorsanız, erkekler için futbol, kadınlar içinse dans uygun bir seçim. Bunun yanı sıra ağırlık çalışmak da kemiklerin gelişimi açısından 20’lerde önemli bir yer tutuyor. 30’lu yaşlar 30’lu yaşlar sorumlulukların omuza bindiği, insanın bin parçaya bölünmek durumunda kaldığı dertli mi dertli bir evre. Uzun çalışma saatleri, evlilik ve çocuklar arasında egzersiz belki de akla gelen son şey. Ancak 20’li yaşların bitmesiyle beraber vücut deforme olmaya başlar. Yılda ortalama yarım kiloluk yağsız doku kaybederken, yarım kilo yağ depolanır. Yapılması gereken şey kardio egzersizlerine ağırlık vermek. Bunca işin arasında bir de egzersiz kulağa can sıkıcı gelse de size sağlıklı bir vücut ve kaliteli bir hayat kazandıracak. 40’lı yaşlar Vücut bu dönemde size ihanet etmeye başlar. Kaslar gitgide güçsüzleşerek sağlıksız bir görünüme bürünür. Ama bu işleyişi tersine çevirmek ve kaybolan kas dokusunu geri kazanmak sizin elinizde. Öncelikle yapmanız gereken kısa zamanlı ve sağlıksız diyetlerden uzak durmak. Fazla kiloların getirdiği panikle kendinizi açlığa mahkum etmek, yapacağınız son şey olmalı. Onun yerine düzenli egzer- 67 sizler yapmak, metabolizmanın hızlanmasına ve yağsız kas oluşumuna yardımcı olur. Kardiyo çalışmalarınızı ağırlık çalışmasıyla desteklerseniz, kaslarınız yeniden güçlenip sıkılaşacak ve sizi dinç bir görünüme kavuşturacaktır. 50’li yaşlar Günlerinizi geçirdiğiniz koltuktan kalkıp egzersize başlama zamanınız geldi de geçiyor. Ancak 50’sinden sonra spora başlayacak kişiler, artık 20 yaşında olmadıkları gerçeğini göz önünde bulundurmalı. Özellikle bu dönem vücudun koordinasyonu kaybolmaya başlar. Yapacağınız egzersizlerde önemli olan performans seviyesini koruyabilmek, geriletmemek. Bu nedenle vücudunuzdan kapasitesinin üzerinde bir performans beklememelisiniz. 60’lı ve 70’li yaşlar Bu yaşlarda kas lifleri küçülse de kalan kas liflerinde gelişme potansiyeli vardır. Dambıllar ve esneme bantları yardımıyla, daha zinde bir vücuda kavuşmanız mümkün. Yoga ve esneme hareketlerini de enerjinizi artırmak için kullanabilirsiniz. Ayrıca gündelik hayatınızı sürdürürken yürüyüş yapmak ve bahçe işleriyle uğraşmak da kalbinizi güçlendirir. 68 haber Zorlu Center’a bir ödül daha Sahip olduğu yeşil ve çevreci unsurlarla İstanbul’da adeta bir kent meydanı yaratan Zorlu Center, Chicago Edebiyat Kulübü ile Mimari Güzel Sanatlar ve Kentsel Eğitimler Avrupa Merkezi tarafından düzenlenen Green Good Design Yarışması’nın “Mimarlık” kategorisinde ödüle layık görüldü. Z orlu Gayrimenkul’ün, “İstanbul’a değer katmak” hedefiyle geliştirdiği Zorlu Center projesi, henüz inşa sürecinde kazandığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. Chicago Edebiyat Kulübü ile Mimari Güzel Sanatlar ve Kentsel Eğitimler Avrupa Merkezi tarafından düzenlenen Green Good Design Yarışması’nda 46 ülkeden binlerce proje ve tasarım arasından seçilerek “Mimarlık” kategorisinde ödüle layık görüldü. Zorlu Center’ın kazandığı ödül kapsamında, 7 Nisan–19 Haziran tarihleri arasında, Atina Çağdaş Sanat Merkezi’nde (Contemporary Space Athens) proje görselleri ve bilgileri sergilenecek. Daha sonra gezici sergi 2011 yılı boyunca Dublin, Chicago gibi dünya kentlerindeki önemli mimarlık ve tasarım merkezlerini dolaşarak, geniş kitlelerle buluşacak. En prestijli ödül Her yıl dünyanın önde gelen endüstriyel ve grafik tasarım firmaları, mimarlık büroları ve Fortune 500 şirketlerinin başvurduğu Green Good Design, alanının en prestijli değerlendirme kriteri olma özelliği taşıyor. Değerlendirme; projelerin renk, stil, etki, trend gibi özelliklerini değil; ürün ya da binaların kullanım becerisi, deneyim, sosyal ve çevreci yaklaşımı ile projelerin çevrelerine kattığı değerleri kapsıyor. Yeşil cennet yaratacak “İstanbul kadar eşsiz, İstanbul kadar benzersiz” olma hedefiy- le inşa edilen Zorlu Center, yeşile ve çevreci yaklaşıma verdiği büyük önem kapsamında bu ödüle layık görüldü. 72 bin metrekare yeşil alan ve çevreci unsurlar ile İstanbul’un kalbinde adeta bir kent terası yaratacak olan Zorlu Center, bölgenin siluetini değiştirecek. yanı sıra merkezi sistemle gerçekleştirilecek ısıtma ve soğutma sistemlerine eklenen otomatik kontrol mekanizması enerji tasarrufunu maksimum seviyeye yükseltecek. Bununla beraber atık gazı minimum seviyede tutan kazanlar sayesinde çevreye verilecek zarar en aza indirgenmiş olacak. Boğazın doğal bitki örtüsünün de dahil olduğu 60 farklı türde binlerce bitkiyle zenginleştirilerek bölge için adeta yeşil bir cennet yaratacak Zorlu Center, İstanbul içerisinde emsal gösterilecek yemyeşil bir örtüye de sahip olacak. Zorlu Center’ın tepe bölümündeki 50 bin metrekarelik alan, çatı bahçesi olarak düzenlenerek yeşil alana kazandırılacak. Sahip olduğu yeşil alanla yetinilmeyen Zorlu Center’da, projenin ring yolu da yer altına alınarak yeşil alan için 10 bin metrekarelik ek bir yer daha oluşturuldu. Çevre dostu akıllı sistemlerin ön plana çıktığı projede; otopark ve genel hacim aydınlatma sistemi için, aydınlatma seviyesini otomatik olarak değiştirebilen ve her türlü senaryoya cevap verebilen sensörlü ekipmanlar kullanılarak enerji tasarrufu sağlanacak. Ayrıca otopark yoğunluğuna göre CO oranı otomatik olarak ölçülerek egzoz fanları ihtiyaç duyulan kapasitede çalıştırılabilecek. Tüm projenin aydınlatma cihazlarının bulunduğu armatürlerde kurulacak otomasyon sistemi de kayıp enerji miktarını minimuma indiriyor olacak. Bir diğer çevreci yaklaşımla Zorlu Center, konut bölgelerinin kullanımından toplayacağı atık suları, siyah ve gri su olarak iki ayrı sistemde toplayacak. Toplanan gri su ise özel bir arıtıma tabi tutularak, Zorlu Center’in bitki örtüsünün sulamasında değerlendirilecek. Böylece, önemli oranda su tasarrufu da sağlanmış olacak. Araçların en kısa sürede park etmesini sağlayarak gereksiz CO salınımını azaltan otopark yönlendirme sistemi, atık gazı en düşük seviyede tutan ısıtma sistemi kazanları da Zorlu Center projesinin sahip olduğu diğer çevreci özellikler arasında yer alıyor. Projede, geleceğin otomobilleri elektrikli araçlar da unutulmadı. 300 adet elektrikli otomobil şarj ünitesi altyapısı oluşturulan Zorlu Center’a rahat ulaşım imkanı sağlanmak üzere metro, metrobüs gibi toplu taşıma araçlarına ara bağlantı yolları da projelendirilmiş durumda. Zorlu Center’da ayrıca; enerji tüketimi çok düşük olan LED sistemi kullanılarak tasarlanan Genel Aydınlatma Sistemi’nin 69 Zorlu Dış Ticaret’e başarı ödülü Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) tarafından düzenlenen “Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe İhracat Başarı Ödülleri”nde tekstil sektörü kategorisinde Zorlu Dış Ticaret A.Ş. ödüle layık görüldü. U ludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) tarafından düzenlenen ortak organizasyonda, 2010 yılını başarılı bir performansla kapatan ihracatçılara “Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe İhracat Başarı Ödülleri” verildi. di. Sektörün 2011 yılının ilk üç ayında da yüzde 30’un üzerinde artış kaydederek ciddi bir ivme yakaladığını kaydeden Burkay, “Geçtiğimiz yüzyılda tekstil tasarım ve moda da söz sahibi olan İngiltere ve Fransa’nın tahtına 1970’lerde İtalya geçmişti. Çetin rekabet koşullarına karşın 2010 yılını gösterdiği yüksek ihracat performansıyla başarılı bir şekilde kapatarak Bursa ve ülke ekonomisine sağladığı katma değer nedeniyle, tekstil sektöründe Zorlu Dış Ticaret A.Ş.’ye ikincilik ödülü verildi. Şimdi ise Türkiye İtalya’nın tahtını sallıyor. Ortadoğu’dan Asya’ya, Kafkaslar’dan Balkanlar’a ‘Made in Türkiye’ ibaresi aranır oldu. Bizler de birlik olarak bu başarının sürdürülebilir olmasını sağlamak için son 4-5 yıldır her türlü zorluğa göğüs gererek canla başla çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Bursa Valisi Şahabettin Harput, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, UHKİB Yönetim Kurulu Başkanı ve UİB Koordinatör Başkanı Şenol Şankaya ile UTİB Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ve çok sayıda sanayici, işadamının katıldığı ödül töreninde konuşan UHKİB Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Şankaya, 2008’in son çeyreğinde başlayan ve 2009’da yoğun olarak hissedilen küresel ekonomik krizle geçen dönemin ardından, ihracatın bu yıl içerisinde toparlanma sürecine girdiğini söyledi. UTİB Başkanı İbrahim Burkay ise, 2008, 2009 ve 2010 yıllarını kapsayan zorlu bir maratonun ardından, tekstil sektörünün 2010 yılı sonu itibariyle yüzde 19 artış kaydederek Türkiye ortalamasının üstünde bir performans gösterdiğini söyle- Zorlu Dış Ticaret hakkında 1998’de kurulan Zorlu Dış Ticaret A.Ş. Zorlu Tekstil Grubu’nun tüm dış ticaret faaliyetlerini koordine ediyor. Yakın zamana kadar iplik, perde ve çarşaf/nevresim olarak bölümlenmiş bulunan şirket, 2004’ün sonunda marka ve lisanslı ürünlerin yönetimi de üstlendi. 2005’te ev tekstili dünyasına tanıtıldığı günden bu yana Valeron, Zorlu Tekstil Grubu’nun bilinen en özgün uluslararası markalarından biri. Valeron Koleksiyonu her yıl Fransa’nın en ünlü ve köklü ajanslarından Nelly Rodi’nin belirlediği trendler ve Zorlu Tekstil Grubu’nun Araştırma Geliştirme bölümü ile birlikte titiz bir çalışma doğrultusunda oluşturuluyor. Zorlu Dış Ticaret, ürünleri bazında segmente edilmiş bölgesel bir yapılanmaya sahip. Şirket Almanya, İngiltere ve ABD’deki satış ofisleri ve showroomları ile pazarlama ve satış aktivitelerini pazarın bulunduğu yerde doğrudan gerçekleştiriyor. Söz konusu yapılanma, piyasalardaki yeni trendlerin yakından takibi ve geliştirilmesi açısından büyük bir avantaj oluşturuyor. Zorluteks DOO Makedonya şirketi Makedonya, Karadağ, Arnavutluk, Sırbistan, Kosova, Bosna, Hırvatistan, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ülkelerinde toptan ve perakende kanallarında, üretim ve pazarlama gerçekleştiriyor. DOO Taç Tekstil şirketi Rusya pazarındaki satış faaliyetlerini yürütürken, Arzum Tekstil Pazarlama Ticaret ise Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, İran, Irak, Kazakistan, Litvanya, Libya, Letonya, Mısır, Moldova, Özbekistan, Polonya, Romanya, Ukrayna ve Yunanistan gibi ülkelerde Taç markalı ürünlerin pazarlama ve satış faaliyetlerini yürütüyor. Zorlu Dış Ticaret aynı zamanda 2005’ten itibaren, dünya piyasalarından avantajlı şartlarda hammadde ve yardımcı madde tedarik etmek amacıyla Çin, Hindistan ve Pakistan’daki satın alma ofisleri ile faaliyetlerine devam ediyor. 70 kısa kısa Taç’tan futbol tutkunları için özel koleksiyon Ev tekstili modasına yön veren Taç, yeni çıkardığı “Gece Işıltısı” koleksiyonunda, ışıksız ortamda parlayan lisanslı ürün serisi ile futbol tutkunlarına keyifli uykular vaat ediyor. Sporsever yetişkin ve çocuklara, sevdikleri takımların renk ve desenlerini taşıyan nevresim takımlarıyla daha keyifli bir uykunun kapılarını açıyor. B eşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor spor kulüplerinin renklerini taşıyan “Gece Işıltısı” koleksiyonu göz kamaştırıyor. Ön yüzleri özel fosfor maddesi ile parlak bir şekilde tasarlanan çift taraflı nevresim takımlarının, her iki yüzü farklı desenlerle bezeli… Tutkunu olduğunuz takımın renkleriyle ve armalarıyla oluşturulan bu özel fosforlu nevresim takımlarının parlaması için yalnızca 5-10 dakika ışık görmesi yeterli! Mağazalarda Valeron “corner” şıklığı 2 005’ten bu yana Zorlu Tekstil Grubu’nun ev tekstili sektöründeki özgün uluslararası markası Valeron, bu yıldan itibaren iç ve dış müşterilerin mağazalarında yer alacak. Valeron’un saraylı ve zengin havasını yansıtan ‘corner’larının ilk örneği Ataşehir Taç-Ekin Tasarım mağazasında tüketicilerin beğenisine sunuldu. Valeron corner konseptinde üçlü, ikili ve tekli standın yanı sıra yatak ve servis tezgahı bulunuyor. Corner’ların stand ve tezgah uygulaması, yer aldığı mağazaya uygun bir şekilde yapılıyor. Mobilya ve tasarımıyla Valeron şıklığını yansıtan corner’larda, her yıl Fransa’nın en ünlü ajanslarından Nelly Rodi’nin belirlediği trendler doğrultusunda Zorlu Tekstil Grubu Ar-Ge bölümünün titiz bir çalışma ile oluşturduğu Valeron koleksiyonları sunuluyor. Sağlığa zararı yok İnsan sağlığına hiçbir zararı olmadığı yönünde Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı nevresim takımlarına tüm Taç ve Linens mağazalarından ulaşabilirsiniz. 71 Zorlu çalışanları raftingde Z orlu çalışanları, üçüncüsü düzenlenen rafting organizasyonuna katıldı. 9 Nisan’da Melen Çayı’nda düzenlenen rafting eğlencesine 22 kişi katıldı. Çalışanlar, tüm gün süren raftingde eğlence, keyif ve adrenalin dolu saatler geçirdi. Zorlu Çocuk Tiyatrosu, 23 Nisan’da sahnedeydi Zorlu Çocuk Tiyatrosu, 23 Nisan’da yine çocukları güldürdü. Tiyatronun, “Kediler ve Fareler Mutfağı” oyunu 23-24 Nisan’da BKM’de 11:00 ve 13:00’te olmak üzere dört kez ücretsiz sahnelendi. Zorlu Çocuk Tiyatrosu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın dü- zenlediği “Benimle Oynar Mısın” çocuk tiyatroları festivalinde de sahneye çıktı. Yine ücretsiz olarak 25 Nisan’da Ümraniye Sahnesi’nde (11.00 ve 15.00) “Kediler ve Fareler”; 26 Nisan’da Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde (11.00 ve 15.00) “Oz Büyücüsü” oyunları sahnelendi. 72 kısa kısa Linens, Forum Evlilik Fuarı’ndaydı Taç bayileri Umre gezisindeydi F E orum Alışveriş Merkezi’nde 5-13 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen Forum Evlilik Fuarı’na Linens Forum mağazası da katıldı. Alışveriş merkezinin etkinlik alanında düzenlenen fuarda yer alan Linens, özellikle evlilik hazırlığına yönelik perde ve çeyiz grubu ürünlerini müşterilerin beğenisine sundu. Bu etkinliğe özel olarak, Forum Linens’ten yapılan alışverişlerde ev tekstili grubunda geçerli yüzde 20 indirimden faydalanma imkanı da verildi. v tekstil sektörünün lider markası Taç’ın gerçekleştirdiği organizasyonla, Taç bayilerinden bir kısmı Umre gezisi yaptı. 27 Şubat-6 Mart Tarihleri arasındaki geziye, 171 Taç bayisi katıldı. Her ay bir Linens ürünü L inens’te 2011 yılı boyunca, her ay değişik ürünler Ayın Ürünü kampanyasına giriyor. Nevresim, yatak örtüsü, battaniye, banyo ve bebek grubu ürünleri gibi pek çok ürün yüzde 50 indirim fırsatı ya da özel fiyatlarla satışa sunuluyor. Her ay değişen “Ayın Ürün”lerini www.linens.com.tr’den takip edebilirsiniz. Her ay evinizi farklı bir Linens ürünü ile güzelleştirme fırsatını kaçırmayın. 2011 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile baharın canlılığını ve doğanın en güzel renklerini yaşam alanlarına taşıyan Linens’in evlilik hazırlığı yapanlara yönelik, nevresim takımları, yatak örtüleri, perde ve döşemelikler, mutfak tekstili, havlubornoz setleri, dekoratif aksesuarlar gibi şık tasarımları yoğun ilgi gördü. Zorlu Center’ın yurtdışı misafirleri Linens, Yaşasın Hanımlar Kulübü’nde T ürkiye’nin ilk ve tek beş fonksiyonlu projesi olan Zorlu Center, akademik çevrelerde de büyük ilgiyle karşılanmaya devam ediyor. Kolombiya Üniversitesi’nden Markus Dochantschi ve şehir planlama bölümünden master öğrencileri Zorlu Center projesini ziyaret etti. Haliç’in kuzey batı yakasındaki şehirleşme ve kıyıyla olan yeniden entegrasyon sürecini politik, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda incelenmek üzere Türkiye’ye gelen öğrenciler, İstanbul’daki inşaat sektöründeki gelişmeler hakkında genel bilgi sahibi olmak için önde gelen projeleri gezdi. Zorlu Center Projesi de İstanbul’daki yeni şehirleşme sürecide ilk ve tek beş fonksiyonlu karma proje olduğu için ziyaret edildi. Zorlu Center satış ofisinde Pazarlama Sorumlusu Bora Hoşver, proje ayrıntılı bir şekilde sundu. Animasyon filmini de izleyen öğrenciler, proje maketini inceleyerek şantiye alanını gezdi. T urkcell’in 22 Şubat-31 Ağustos tarihleri arasında geçerli Yaşasın Hanımlar Kulübü kampanyası kapsamında, Linens Mağazaları’nda kulüp üyelerine tüm ürünlerde yüzde 10 indirim uygulanıyor. Turkcell’li kadınlar “HANIM” yazıp 2222’ye ücretsiz mesaj göndererek kulübe üye olabiliyorlar. Fırsatlarla dolu kampanyadan tüm Linens mağazalarından yararlanabilirsiniz. Zorlu Doğal Elektrik Üretim A.Ş.’ye ödül D enizli Ticaret Odası, Denizli Ticaret Borsası ve Denizli Sanayi Odası tarafından her yıl verilen “Denizli Ekonomisinin Aktörleri” ödülünde bu yıl “Yeni Yatırım Başarı” kategorisinde Zorlu Doğal Elektrik Üretim A.Ş.’ye ödül verildi. 28 Mart’ta düzenlenen törende, grup adına ödülü Zorlu Enerji Genel Müdür Yardım- cısı Serhat Şimşek ve Zorlu Endüstriyel Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap aldı. Törende; markalaşma, istihdama katkı, yeni yatırım, tasarımda başarı, faaliyetini sürdürmekte olan tarihi firma, ARGE ve yenilikçilik, ihracat ve İstanbul Sanayi Odası’nın ilk 500 sıralamasında yer alan firmalara ödül verildi. 73 Zorlu Enerji Grubu’na “İnsana Saygı Ödülü” T ürkiye’nin en büyük işe alım portalı olan Kariyer.net tarafından 2003 yılından bu yana verilen “İnsana Saygı Ödülü”, enerji sektörü kategorisinde Zorlu Enerji Grubu’na verildi. 16 Şubat Salı günü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende, Zorlu Enerji Grubu adına ödül, İnsan Kaynakları Müdürü Öniz Paşolar’a takdim edildi. Vestel, buzdolabını baştan yarattı V estel’in A+ enerji sınıfı yeni nofrost kombi buzdolabı serisi, kullanım kolaylığı, benzersiz tasarımı ve çevreci özellikleriyle buzdolabı kullanım alışkanlıklarını “alt üst” ediyor. Yeni kombi buzdolabı ürün gamında Türk tüketicisinin günlük hayatta soğutucu bölümünü daha sık kullandığı gerçeğinden hareketle, soğutucu ve dondurucu bölümlerinin yeri değiştirildi. Az kullanılan dondurucu bölümünü aşağıya, çok kullanılan soğutucu bölümlerini yukarıya alan bu yeni tasarımla, tüketiciler buzdolabının sebzelik, meyvelik gibi en çok kullanılan raflarına eğilmeden, kolayca ulaşabilecek. Ülkemizde dondurulmuş gıda kullanımının sınırlı olması nedeniyle dondurucu bölümü iki çekmeceli tutarak soğutucu bölümünün daha büyük olması sağlandı. Akıllı kombi buzdolabında bulunan ekonomi modu, buzdolabının belirlenen ekonomik koşullara göre çalışmasını sağlıyor. Tatil modu ise, kullanıcıların evde olmadığı süre boyunca Ödüller, Kariyer.net aracılığıyla ilan yayınlayan firmaların, yapılan başvuruları yanıtlama oranlarına göre verildi. Zorlu Enerji Grubu, başvurulara en kısa sürede geri dönüş yapan ve başvuruların tamamını cevaplayan enerji şirketi olarak bu ödülü aldı. Öniz Paşolar ödül töreninde yaptığı açıklamada, çalışan memnuniyetinin ilk adımının işe alım süreçlerinden geçtiğini söyledi. Grup olarak iş başvurusu yapan adaylara empati ile yaklaştıklarını dile getiren Paşolar, Zorlu Enerji Grubu’nun sektörde rekabet gücünün hızla artmasında ve çalışanlar için tercih edilen bir şirket olmasında işe alım süreçlerinde gösterilen yüksek performansın yanı sıra çalışana duyulan saygının da önemli bir rol oynadığını vurguladı. Zorlu Enerji Grubu’nun, çalışan memnuniyeti ve aidiyetini ön planda tutan iş anlayışının “İnsana Saygı Ödülü” ile tescillenmesinden büyük mutluluk duyduklarını ifade eden Paşolar, “Kurumların uzun vadede güven uyandırabilmesi ve itibarlarını konumlandırabilmesi için iş başvurusu yapan adaylara olumlu ya da olumsuz en kısa zamanda mutlaka yanıt vermesi gerekir. Yanıtların ne şekilde ve ne zaman verildiği o şirketle ilgili genel kanıyı oluşturur” dedi. Son yıllarda hızla gelişen enerji sektöründe iş gücü ihtiyacının arttığına dikkat çeken Paşolar, grup olarak gençleri yetişmeyi İK politikası olarak benimsediklerini ve bu anlayışla üniversite işbirliklerine önem verdiklerini söyledi. sadece soğutucu bölmeyi çalıştırarak dondurulmuş gıdaların bozulmasını önlüyor. Drink Cool özelliği, içecekleri hızlı soğuttuktan sonra kullanıcıyı uyararak tatsız kazalara engel oluyor. Soğutucu teknolojisindeki son gelişmeleri kullanıcıyla buluşturan Vestel kombi buzdolabı, multiflow soğutma sistemi ile soğuk havayı farklı yönlerden üfleyerek homojen soğutma sağlıyor ve gıdaların daha uzun süre taze kalmasına yardımcı oluyor. Üründe bulunan entegre su pınarı ise tüketicileri ek bir ürünün ekstra masrafından koruyor. Vestel kombi buzdolabı, bu akıllı çözümleri LED aydınlatması, ekonomi ve tatil modu, soğutma aküsü, akıllı defrost sistemi ve otomatik sıcaklık kontrolü ile birleştirerek maksimum elektrik tasarrufu sağlıyor. A+ enerji sınıfı ürünler, tüketicilerin ürünü hem alırken hem de kullanırken tasarruf etmesini sağlıyor. Çevreci özellikleriyle öne çıkan kombi buzdolabında doğa dostu R600 gazı kullanılıyor. Vestel Twinjet İngiltere’de satış patlaması yaptı İ ngiltere’de Russell Hobbs markasıyla satışa sunulan Vestel Twinjet çamaşır makinesi, piyasaya sunulduğu ilk günden itibaren yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Kısa sürede büyük satış rakamlarına ulaşan Vestel Twinjet çamaşır makinesi, yüzde 30 enerji tasarrufu sağlaması ve 12 dakikada çamaşırları yıkayacak kadar hızlı olması nedeniyle İngilizlerin beğenisini kazandı ve 2011’in ilk iki ayı gibi kısa bir sürede 4 bin adetlik bir satış performansı sergiledi. Antrasit, silver ve beyaz renk seçeneklerine sahip Vestel Twinjet çamaşır makineleri, üstün teknolojisi sayesinde suyu ve deterjanı çamaşıra her açıdan ulaştırarak, yüksek performans ve yüzde 30 enerji tasarrufu sağlıyor. Vestel İcra Kurulu Başkan Vekili ve Dış Ticaret Başkanı Turan Erdoğan, “2010’da İngiltere’den yaklaşık 500 adetlik bir deneme si- parişi almıştık. Vestel Twinjet çamaşır makinelerimizin uluslararası ödüllerle de tescillenmiş üstün tasarım ve teknolojisine güvenimiz tam. Bu nedenle rakamın sonraki yıllarda katlanarak büyüyeceğini bekliyorduk. Bu rakamın yılsonuna kadar 30 bin adedi bulacağını tahmin ediliyoruz. 2012 için hedefimiz ise 40 bin adet Vestel Twinjet çamaşır makinesinin daha İngiltere pazarına girmesi” diyor. 74 güzellik Doğal güzellik sırları Türkiye’nin ilk lokman hekimi Fatma Öktem’in torunu olan Suna Dumankaya, anneannesinden aldığı bilgiler, sayısız bitkisel tarif ve mucize formüllerle doğal güzelliğin sırlarını sunuyor. Dumankaya, doğal tariflerini Zorlu Dergisi okurlarıyla paylaşıyor. Vücut direnci için 1 tutam ıspanak, 1 tutam maydanoz, 1 tutam buğday çimi, 1 salatalık, 1 yeşil biber, 1 limonun suyu, 2 diş sarımsak, 1 kahve fincanı su, 1 çay kaşığı himalaya tuzu Yapılışı: Hepsini blendırdan geçirin, karıştırıp tazeyken için. Bu karışım, vücudunuzu toksinlerden arındırır. Kanı temizler ve cilt rengini güzelleştirir. Sivilce ve aknelere pratik çözüm 1 çay kaşığı kaliteli yulaf unu, 1 kapsül antibiyotik tozu, 1 çay kaşığı oksijenli su Yapılışı: Malzemeleri bir kase içinde karıştırıp yüzünüze uygulayın. 20 dakika bekletip daha sonra yıkayınız. Bu işlem beş gün arka arkaya yapıldığında akne ve sivilcelerinizi kurutarak yok edecektir. Tüm cilt tipine iyi gelen peeling 1 kase ceviz, 100 gr. kesilmiş süt, 100 gr. distile (damıtılmış) su, 3 damla sandal yağı Yapılışı: Cevizi öğütüp un haline getirin. Diğer malzemeleri de içine ekleyip cildinize sürün. 10 dakika bekletin ve ovarak çıkarın. Saç dökülmesini engelleyen güçlendirici maske 1/2 olgun avokado, 2 adet bıldırcın yumurtası, 1 çorba kaşığı hindistancevizi yağı, 1 çorba kaşığı buğday yağı, 1 çorba kaşığı ceviz yağı Yapılışı: Tüm malzemeleri karıştırın. Saçlarınıza sürüp en az iki saat bekletin ve yıkayın. Kaş ve kirpik dökülmesi için 1 tatlı kaşığı vazelin, 1 tatlı kaşığı badem yağı, 1 tatlı kaşığı lanolin Yapılışı: Malzemeleri benmari usulü ısıtın ve her gün kaş ve kirpiklerinize parmağınızla sürün. Ellerde kırışıklık 5 gr. kakao, 5 gr. balmumu, 40 gr. fındık yağı, 50 gr. salatalık suyu, 1 çay kaşığı arı sütü, 10 damla pentanol Yapılışı: Kakao ve balmumunu benmari usulü eritin. Salatalığı rendeleyip suyunu çıkarıp malzemelerle karıştırın. Karışımı ellerinize sürün. Ellerinizi hava almayacak şekilde bir poşete koyun ve yarım saat bekletin. Düzenli olarak uyguladığınız taktirde kısa bir sürede ellerinizin üzerindeki çizgiler azalacaktır. 75 Türkiye’nin ilk bitki bilimi ve doğal güzellik uzmanı Suna Dumankaya, Türkiye’nin bitkisel ürünlerle cilt bakımı yapan ilk bitki bilimi ve doğal güzellik uzmanı. Anneannesinden aldığı bilgiler, doğal kozmetikler konusunda birçok ülkeden aldığı uzmanlıklar ve yaptığı araştırmalar doğrultusunda oluşturduğu bitkisel tarif ve mucize formülleri, paylaştıkça değer kazanacağı inancıyla gerek kitle iletişim araçları gerekse hazırladığı kitaplarıyla yüz binlerle buluşturdu. “Meslek Sırlarım”, “Mucize Formüller”, “Amazonlar’dan Anadolu’ya Astroloji ile Gelen Doğal Sağlık ve Güzellik” kitaplarının ardından bu yıl “Doğal Güzelliğin Sırrı” kitabını çıkaran Dumankaya, doğal kozmetik formüllerini kozmetik bilimi ile birleştirerek kullanıma hazır ürünler de sunuyor. SD Doğal Kozmetik Ürünleri, Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde üretiliyor. Selülit için 1 kase deniz tuzu, 1 kahve fincanı susam yağı, 1 tatlı kaşığı portakal yağı, 1 tatlı kaşığı şeftali yağı, 1 tatlı kaşığı zencefil yağı Yapılışı: Tüm malzemeleri karıştırın. Selülitli bölgeye ovarak sürün. Hem cilde kan dolaşımı olacak hem de pürüzsüz bir tene sahip olacaksınız. Gözenekleri sıkıştırmak için 2 adet limon, maden suyu, 1 çay kaşığının yarısı kadar tuz Yapılışı: Limonların kabuklarını rendeleyin. Üzerine çıkacak kadar maden suyunu ve tuzu koyup kaynatın. Blendırdan geçirin. Pamuğu karışıma batırıp temiz yüzünüze kompres yaparak sürün. 15 dakika bekleyip tekrarlayın. Bu şekilde karışımın tamamına yüzünüze sürün. Cilt çatlakları için 10 gr. kayısı yağı, 20 gr. keten tohumu yağı, 20 gr. badem yağı, 10 gr. kantaron yağı, 20 gr. kakao yağı, 10 gr. çilek yağı Yapılışı: tüm malzemeleri karıştırın. Hafif ısıtın. Bir cam şişede muhafaza edin. Bu karışımı vücudunuza hafif masaj yaparak yayın. Göz çevresindeki kırışıklıklar için 1 çay kaşığı süt kaymağı, 1 çay kaşığı arı sütü, 1 çay kaşığı gliserin yağı Yapılışı: Tüm malzemeleri karıştırın. Karışımı sorunlu bölgenize sürüp 30 dakika bekletin. Ardından yüzünüzü yıkayın. Bu formülü haftada üç kez uygulayabilirsiniz. Saçkıran için 1’er çorba kaşığı vazelin ve ardıç katranı, 1/2 limon suyu Yapılışı: Tüm malzemeleri karıştırın ve saç kıran olan bölgeye sürün.30 dakika bekletip ılık su ve zeytin yağ ile ıslatın. Yumuşatarak çıkarın. Bu karışımı aynı zamanda erkekler sakal kıran için de kullanabilir. Yüzdeki lekeler için Yarım fincan tuzsuz badem (taze de olabilir), yarım limon suyu, yarım fincan süt, 1 çay kaşığı tatlı badem yağı Yapılışı: Badem ve sütü beş dakika kaynatın. Süzüp blendıra koyun. Üzerine limon suyu, badem yağı ve iki çorba kaşığı sıcak süt ekleyin. Bu karışımı boza kıvamına getirin. 30 dakika cilt üzerinde bekletin. Hassas ciltler için nemlendirici krem 2 çorba kaşığı badem yağı, 1 tatlı kaşığı beyaz balmumu, 2 çorba kaşığı gül suyu Yapılışı: Badem yağını ısıtın. Balmumunu içinde benmari usulü eritin. Isıtılan gül suyunun içine hepsini karıştırıp cam bir şişeye koyun. Her gün cildinize uygulayabileceğiniz, hassas bir nemlendirici krem olarak kullanılabilir. Şişmiş ayaklara nane haşlaması 100 gr. taze ya da kuru nane, 1/2 kova kaynar su Yapılışı: Naneyi yarım kova kaynar suda beklettikten sonra süzün. Ilımış suyun içinde yorgunluktan şişmiş ayaklarınızı 20 dakika bekletin. Bronzlaşmak için krem 1 çorba kaşığı kakao yağı, 4 çorba kaşığı susam yağı, 1 tatlı kaşığı kayısı yağı, 1 çorba kaşığı havuç yağı, 2 çorba kaşığı ceviz yağı Yapılışı: Tüm malzemeleri karıştırın. Eğer isterseniz yağları eşit miktarlarda artırıp karışımı çoğaltabilirsiniz. Karışımı vücudunuza ve yüzünüze sürebilirsiniz. 76 kültür-sanat Doğu-Batı Arasında Teknoloji Transferi Pınar Ülgen Arkeoloji ve Sanat Yayınları Kişi Olmaya Dair Carl R. Rogers Okuyan Us Yayınları Ortaçağ, insanoğlunun yaşadığı, yaratıcılığa en elverişli çağlardan biri olmuştur. XII. yüzyıla kadar olan dönemde Yakındoğu’da, X. ve XIII. yüzyıllar arasında da Avrupa’da bir teknolojik atılım yaşanmıştır. Bu teknolojik atılımların etkileri olarak, nüfus artmış ardından göçler başlamış; büyük kentler kurulmuştur. Elverişli olan ortamda kendi kendini yetiştirebilen iş adamları dahi ortaya çıkmıştır. Bu dönemde işçiler de işe gelmeme, grev gibi eylemler yaparak hak arama yoluna dahi gitmişlerdir. Yani, söz konusu insan olunca yaşananların günümüzdeki olaylardan çok daha farklı olduğu söylenemez. Ünlü yazar Carl R. Rogers, Kişi Olmaya Dair adlı kitabında, psikoloji ve psikiyatri dünyasına hakim olmayan sokaktaki insanın, kendini ve hayatı çözmesine yardımcı oluyor. “Yaşamın amacı nedir?” sorusuna Rogers, “İnsanın gerçekten de olduğu kişi olması” ifadesiyle cevap veriyor. Sinan Çetin Koleksiyonu 1982-2002 12 Düet Kişi Olmaya Dair’de Carl R. Rogers’ın başkalarını ve kendini duymaya çabalayan sıcak, coşkulu, güvenli, ilgi dolu sesiyle karşılaşırız. Bu dikkat dolu dinleyiş, hem bireylere hem de o muazzam soruya, yani kişi olmanın anlamına hizmet eder. Arayış Toltek Yolu ile Duygusal Yaraları İyileştirmek Maureen Myant Kyrhos Kitap Yalnızca çocuklar veremez bir savaşın neden yapıldığının yanıtını. Ve yalnızca, elinde silah olanları vurmaz savaşlar. Siviller, kadınlar ve her yaştan çocuklar da en az silah tutanlar kadar namlunun ucunda ve acı dolu bir hayatın eşiğindedirler. Filistinli Muhammed, Basralı Ömer, Hiroşimalı Yoko Moriwaki ve unutulmuş kıta Afrika’nın adsız çocukları; savaşların vurduğu, savaşın en acımasız yıkımlarını yaşayan çocuklardan birkaçıdır sadece. Arayış kitabındaki Jan’ın hikayesi de buna benzer bir hikayedir. Arayış, savaşın tüm ağırlığı ve acımasızlığıyla bir çocuğun üzerine yüklenmesinin hikayesidir. Victor Sanchez Ayna Yayınevi Geçmişin travmatik ya da zor olaylarını, hem yenilenmiş hem de yeniden enerji kazanmış olarak ve bu deneyimlerin içimizde bıraktığı zarardan kurtulmuş olarak tekrar ziyaret etmek mümkün olsaydı? Toltek Yolu ile Duygusal Yaraları İyileştirmek kitabında Victor Sanchez, okuyucularla, eski Toltek uygulamasına dayalı ve kendi organizasyonu olan AVP tarafından geliştirilen bu tekniğin hem felsefî hem de somut uygulamalarını paylaşıyor. Yazar okuyuculara her bir adımda rehber oluyor, onları geçmişin yaralarını iyileştirişin sonucunda ortaya çıkan güçlü ve olumlu yeni enerjiyi deneyimlemeye davet ediyor. Kayıp Cennet Nilüfer DMC Müzik Ünlü yönetmen Sinan Çetin’in ödüllerle ve başarı öyküleri ile dolu 35 yıllık yönetmenlik geçmişi yenilenmiş kayıtları ile Esen Entertainment ve Plato Film işbirliğiyle aynı kutuda toplandı. Sinan Çetin’in yönetmenliğinde çekilmiş sekiz film ve seçme reklamlarından oluşan toplam dokuz DVD’lik set Sinan Çetin sinemasına bir saygı niteliğinde. Koleksiyondaki filmler: Çirkinler de Sever (1981), Çiçek Abbas (1982), Berlin in Berlin (1993), Bay E (1995), Propaganda (1999), Komser Şekspir (2000), Romantik (2007) Nilüfer ve Türkiye’nin önde gelen rock müzisyenlerinin imza attıkları “12 Düet” albümü, büyük beğeni topladı. İlk üç günde 30 bin adetlik satışla listelere bir numaradan giriş yaptı. Albümde Nilüfer sesinden dinlediğimiz “Erkekler Ağlamaz-Şebnem Ferah”, “Göreceksin Kendini-Yüksek Sadakat”, “Ara Sıra Bazı Bazı-Malt”, “Haram Geceler-Gece Yolcuları”, “İntizar-Badem”, “Hey Gidi Günler-Ogün Sanlısoy”, “Aşk Kitabı-Hayko Cepkin”, “Selam Söyle-TNK”, “Sensiz Olmaz-Teoman”, “Uzak Dur Ateşimden-Rashit”, “Unut Gitsin-Cingi” ve “Kim Arar Seni-4x4” gibi hit şarkılarının rock versiyonları yer alıyor. İstanbul Modern’de, 25 Mart-24 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek Kayıp Cennet adlı sergi, doğa kavramını çağdaş video ve dijital medya sanatçılarının eserleri üzerinden ele alıyor. Sergide yer alan 19 sanatçının ortak noktası, başlangıçtaki masum doğanın insan uygarlığı ile çelişkisi ve doğayla günümüz teknolojik dünyasının çarpışması fikri. Sergi, yeryüzündeki cennet arayışımız; sürdürülebilirlik ve gelişme; doğanın kültür, endüstri ve teknolojiyle kaçınılmaz karşılaşması gibi, bu gezegendeki bugünümüz ve geleceğimiz için büyük önem taşıyan bazı sorunları mercek altına alıyor. 77 Erken Çocukluk Döneminde Davranış Problemleri ile Başetme İbrahim H. Diken Maya Akademik Yayınları Erken Çocukluk Döneminde Davranış Problemleri ile Başetme adlı kitap, erken çocukluk döneminde (Özellikle 1,5-6 yaş arası) normal gelişim gösteren, gelişimlerinde gerilik olan ya da olma riskine sahip çocuğu olan ebeveynlere ya da bu çocuklar ile çalışan uzmanlara (Örneğin çocuk gelişimci, psikolog, özel eğitimci, okulöncesi öğretmeni gibi) yönelik olarak hazırlanmış. Kitabın amacı, ebeveyn ve eğitimcilere/uzmanlara çocukların öğrenmesini olumsuz etkileyebilecek davranış problemleri ile baş etmede etkili pratik çözüm yolları sunmak. Geçmişten Geleceğe Başarı Öyküleri Timuçin Fındık Omega Yayınları Üstelemek başarının temel unsurudur. Kapıyı yeterince uzun süre ve yüksek sesle çalarsanız, birilerini uyandıracağınızdan emin olabilirsiniz. Yazar Henry Wadsworth Longfellow “Geçmişten Geleceğe Başarı Öyküleri” adlı kitapta geçmişten geleceğe ışık tutan başarı öykülerine yer veriyor. Kitapta başarılı ünlülerin hikayelerinden başarılı liderlerden tavsiyelere, babalardan altın öğütlerden mutlu insanlardan mutluluk tariflerine, keyifli ve başarılı bir hayat için kısa tavsiyeleri keyifle okuyabilirsiniz. XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı Elif Çanakkale Savaşı Günlüğü Erich R. Prigge Timaş Yayınları Paulo Coelho Can Yayınları Elif’in başkahramanı Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hisseder. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.’nin tavsiyesine uyup “Gönlünün onu çektiği yere” gitmektir. Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9 bin 288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal... Coelho, son romanı Elif’le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Türkiye’de alanında ilk ve uzun yıllar süren bir çalışmanın ürünü olan bu kitapta; deniz, kara ve hava savaşları hakkında hiç bilinmeyen detaylar, unutulan hatıralar, düşmanların gözünden acı gerçekler, komutanların günlüklerinden detaylı bilgiler ve askerlerin gözüyle asrın savaşından göz yaşartıcı öyküler yer alıyor. Çanakkale Cephesi’nin öncesi ve sonrası, önemli muharebeler, kahramanlar, komutanlar; sadece Türk tarafındaki değil, İtilaf Devletleri’ndeki gelişmeler de gün gün bu kitapta derlendi. Çanakkale’ye daha geniş açıdan ve bütünüyle bakabilmek, gelişen olaylar arasındaki bağlantıyı izleyebilmek için temel bir kaynak. Beyaz Ebru Gündeş Emre Grafson Müzik Santralistanbul’da 11 Mart-19 Haziran tarihleri arasında Ferit Edgü küratörlüğünde gerçekleştirilecek “XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı” başlıklı sergide, Papko/Öner Kocabeyoğlu koleksiyonunda bulunan, modern Türk resim sanatının önde gelen 20 sanatçısının 430 yapıtı yer alıyor. Sergide yer alan sanatçılar Fahrelnisa Zeid, Fikret Muallâ, Hakkı Anlı, Abidin Dino, Ferruh Başağa, Selim Turan, Avni Arbaş, Nejad Devrim, İlhan Koman, Mübin Orhon, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Ömer Uluç, Albert Bitran, Yüksel Arslan, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan, Koray Ariş. Ebru Gündeş’in uzun süredir merakla beklenen “Beyaz” adını verdiği albümü Emre Grafson Müzik etiketiyle müzik marketlerdeki yerini aldı. Müzik yönetmenliğini Taşkın Sabah’ın yaptığı albümde Ayla Çelik, Ersay Üner, Gökhan Tepe, Serdar Ortaç, Sinan Akçıl, Şebnem Sungur, Zeynep Talu ve Sezen Aksu gibi ünlü isimlerin şarkıları yer alıyor. Albüme ismini veren “Beyaz” adlı şarkının bestesi Gökhan Tepe’ye, sözleri ise Şebnem Sungur’a ait… Ebru Gündeş albümde “Evimizin yaramaz çocuğu” diye anlattığı ve dostluğundan hiçbir zaman vazgeçmediği Serdar Ortaç’ın “Cumartesi” ve “Ferman” adını verdiği hareketli şarkılarına da yer verdi. 78 damak tadı Mutfak Sanatları Akademisi’nin Zorlu dergisi için özel olarak hazırladığı bu sayfada, yemeye ve pişirmeye doyamayacağınız çok özel tarifler yer alacak. Birbirinden leziz bu tarifleri deneyenlerin fikirlerini ve kendi tariflerinizi zorludergisi@zorlu.com adresine bekliyoruz. Hepinize afiyet olsun. Piliç cordon bleu ve hardallı patates salatası Malzemeler 2 adet tavuk göğüs 2 dilim dana jambon 40 gr. emmantel peyniri, ince dilimlenmiş 100 gr. un 2 adet yumurta, hafif çırpılmış 80 gr. galeta unu 100 ml. ayçiçeği yağı Hardallı patates salatası malzemeleri 150 gr. taze patates, haşlanmış ve soğutulmuş 50 gr. mayonez 20 gr. taneli hardal 3 dal taze soğan, ince dilimlenmiş 3 dal maydanoz, ince doğranmış 1 diş sarımsak, ezilmiş 20 ml. zeytinyağı Tuz, karabiber Cordon bleu hazırlanışı Tavuk göğsünü kelebek şeklinde açıp dövün. Açılan göğsün bir yarısına jambon ve emmantel peyniri yerleştirip diğer yarısını üzerine kapatın. Sırasıyla önce un, sonra yumurta ve ardından galeta ununa batırıp kızgın zeytinyağında altın sarısı olana kadar kızartın. Patates salatası hazırlanışı Patatesleri ikiye ve büyük olanları dörde bölün. Mayonez, taneli hardal, taze soğan, maydanoz, sarımsak ve zeytinyağını karıştırın. Tuz ve karabiber ilave edin. Elde ettiğiniz bu karışımla soğuk patatesleri harmanlayıp cordon bleu ile servis edin. 79 Tıraşlanmış sebze salatası Salata malzemeleri 1/2 adet iceberg marul (ince dilimlenmiş) 1/2 adet radicchio (ince dilimlenmiş) 2-3 adet ufak beybi turp (ince dilimlenmiş) 50-60 gr. beyaz peynir (küp doğranmış) 1/2 adet kırmızı soğan (ince doğranmış) 2 adet çengelköy salatalık (ince dilimlenmiş) 30 gr. mısır, 5-6 adet kiraz domates (ikiye bölünmüş) 1 adet kırmızı dolmalık biber (ince dilimlenmiş) 1 adet sarı dolmalık biber (ince dilimlenmiş) 3-4 adet iri kalamata zeytin, çekirdeği (ayıklanmış ve kabaca parçalara bölünmüş), Tuz, karabiber Salata sosunun malzemeleri 3 çorba kaşığı kırmızı şarap sirkesi, 3 çorba kaşığı zeytinyağı 1 çay kaşığı tuz, Karabiber Hazırlanışı Salata sosunun malzemelerini bir kapta çırparak karıştırın. Salata malzemelerini bu sosla harmanlayıp çukur tabağa yerleştirin ve servis edin. Çikolatalı terrine, kahveli mousse ile Terrine malzemeleri 125 gr. bitter kuvertür çikolata (kabaca doğranmış), 100 gr. tereyağı (oda sıcaklığında), 60 gr. şeker, 2 adet yumurta Kahveli mousse malzemeleri 5 gr. Nescafe, 40 gr. şeker, 3 gr. toz jelatin, 150 ml. krema, 1 adet yumurtanın beyazı Terrine hazırlanışı Tereyağını şekerin yarısı ile eritin. Ocaktan alın. Doğranmış çikolatayı ekleyip karıştırarak eritin. Kalan şekeri yumurtayla çırpın. Çikolatalı karışımı yumurtalara temperleyerek karıştırın. Çikolatalı karışımı arzu ettiğiniz bir kalıba dökün. Benmari usulü 150 derecelik fırında 10-15 dakika pişirin. Soğuduktan sonra üzerine kahveli mousse’u yerleştirip servis edin. Kahveli mousse hazırlanışı Kahveyi az suyla çözdürün. Jelatini bir çorba kaşığı suyla karıştırıp beş dakika bekletin. Şekerin yarısıyla kremayı çırpıp kabartın. Yumurta beyazıyla şekerin yarısını çırparak kabartın. Tüm malzemeyi birleştirip karıştırın. Terrine üzerinde servis edin. 80 gökyüzünün getirdikleri Tutulmalar ve astroloji Astrolojik açıdan güneş ve ay tutulmaları önemlidir ve derin anlamlarla yüklüdür. Tutulmaları hayatımızın belli bir alanında birdenbire spot ışıklarının yanmasına benzetebiliriz. Halkalı, parçalı ve tam tutulma diye adlandırılan bu gökyüzü olayları yaşamımızı büyük ölçüde etkiler. E ski astrologlar tutulmaları olumsuz olarak değerlendirirken, modern astrologlar ise bu süreci olumlu veya olumsuz olarak değerlendirmek yerine, bilinçli olmamız gerektiği vurgusunu yapar. Astrolojik olarak değerlendirdiğimizde, tutulmalar bilmediğimiz gerçekleri ve hayattaki zayıf halkaları görmemize yardımcı olabilir. Aynı zamanda da hayatımızın karanlık kısımlarının da aydınlanmasını sağlayabilir. Kadersel olarak görülebilecek tutulmaların büyük enerjisi ile yüklü etkiler, yaşamımızda da astrolojik ev etkinliklerine bağlı olarak kendilerini gösterir. Astrolojide evler olarak ele aldığımız, yaşamınızın iş, aşk, sağlık gibi çeşitli yönlerini sembolize eden alanlar vardır. Güneş ya da ayın tutulduğu gün, tutulma bu alanlardan hangilerinde gerçekleşiyorsa, o evin veya evlerin yönettiği konularla ilgili şaşırtıcı değişiklikler ve zorlanmalar ortaya çıkabilir. Ruhsal durumumuz, iş ve aşk hayatımız bu süreçten etkilenebilir, ama tutulmalar bizdeki gizli potansiyeli açığa çıkaracağından bu etkilere karşı akıl süzgecinden geçirerek tepkiler vermemiz daha sağlıklı olur. Güneş ve Ay tutulmaları öncelikli olarak toplumları etkiler ama bireyler de o toplumun parçaları olduğu için aynı radikal değişimler onları da günlük yaşamlarında etkisi altına alacaktır. Neden Japonya? Astrologlar, Japonya depreminin, ülkenin kuruluş haritası incelenerek çözebilmenin mümkün olduğunu söylüyor. ‘”Kurumsal ve Ülkeler Astrolojisi”’ ile ilgilenen Astrolog Binnur Zaimler de kuruluş tarihi dikkate alındığında Japonya’nın hangi etkiler altında kaldığını Cnnturk.com okurları için yazdı. Zaimler, Japonya’nın haritasındaki vurgular 11 Şubat 1889’da, Tokyo’da, İkizler burcu yükselirken kurulan ülkenin özburcu Kova... Haritanın en dibinde yer alan Kova burcunun yöneticisi Satürn gezegeni, ülkenin sağlam temellere dayanmakta güçlük çekebildiğini, temelden zorlanmaya ve sallanma riskine açık olduğunu vurguluyor. Bu konumdaki Satürn, aynı zamanda, hatasız çalışılıp dikkatle önlem alınırsa, Japonya’nın her konuda başarılı olacağını da gösteriyor. Ay burcu ise 28 derece 55 saniye İkizler burcunda bulunuyor. Bu nokta, depremin tetiklenmesinin başrol oyuncusu olan “Betelgeuse” sabit yıldızı ile kavuşumda bulunuyor. Sabit yıldızlar, önemli kadersel etkiler yaratarak, büyük olaylarda başrol oynarlar. Her zaman ülkeye büyük başarı kazandıran, Eski Mısır’da Tanrı’yı sembolize eden “Osiris” olarak da bilinen bu yıldızın, Uranüs ve Ay düğümleri tarafından zorlanması işleri değiştirdi. Ay, Dünya astrolojisinde, halkı, insan kitlelerini temsil eder. Aynı zamanda ülkenin duygusal halini de sembolize eder. 21 Ara- lık 2010 Ay Tutulması, Balık Burcu ve Tsunami Su grubu olan Balık burcu, büyük su hareketlerini ve sonunda Tsunami’yi tetiklemiştir. Ay ve “Betelgeuse” yıldızına çok yakın olan, 29 derece 23 saniye İkizler burcunda gerçekleşen 21 Aralık 2010 Ay tutulması, Uranüs gezegeninin aynı noktaya, Balık burcundan tam 90 derecelik zorlu açı yapması ile 11 Mart 2011 saat 06.05’te tetiklendi. Başka bir kadersel etki sembolü Ay Düğümleri ise tutulma noktasına bir derece tolerans ile yaklaşmıştı. Deprem sırasında, Japonya üzerinde yükselen balık burcunda, Kiron, Mars kavuşumdaydı. Japonya’nın Mars dönüşüm döneminde olduğunu da söyleyerek, büyük bir depremin ancak birçok gösterge bir araya geldiğinde gerçekleşebileceğini de açıklamak mümkün. 81 KOÇ 21 Mart / 20 Nisan TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim Burcunuza yerleşen Uranüs ile cesaretiniz ve enerjiniz doruklarda olacağın- Yeni kazançlar sağlayacağınız, olgunlaşma dönemine gireceksiniz. İkili dan kontrollü olmanız gerekebilir. Hayatınızda köklü değişiklikler yaparak ilişkilerinizin yoğun ve çatışmalı olduğu bu dönemde hayal kırıklığına uğ- iş ve özel hayatınızda olumlu adımlar atacaksınız. Jüpiter’in de burcunuzu ramamanız için daha mantıklı davranmalısınız. İş hayatınızda yeni sorum- ziyaret etmesiyle parasal konularda rahatlamalar olabilir. luluklar, projeler üstlenerek kariyeriniz için önemli adımlar atabilirsiniz. BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs AKREP 24 Ekim / 22 Kasım Gerginlikleri geride bırakarak daha özgür ve huzurlu bir döneme girecek- Yeni bir sosyal çevreye sahip olacağınız bir döneme gireceksiniz. Yeni ar- siniz. Geride bıraktığınız olumsuzlukların etkileri henüz geçmediyse, ani kadaşlar, aktiviteler hayatınızda olumlu gelişmelere yol açabilir. Evlilik ya kararlardan ve derin endişelerden uzak durun. Aşk ve iş hayatınızda yeni da ciddi ilişkiler düşünen akrepler kendileriyle hesaplaşacak. Sabırlı ol- fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Daha özenli ve istekli olmakta fayda var. manız gereken bir dönem. Harcamalarınıza dikkat etmelisiniz. İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran YAY 23 Kasım / 21 Aralık Üzerinizde hissettiğiniz baskılardan kurtularak yeni bir döneme gireceksi- İş ve aşk hayatınızda ani kararlar alacağınız bir dönemdesiniz. Bu kararlar niz. Sosyal hayatınızda önemli gelişmeler olabilir, bu dönemde dostlarınızla sizi zorlayacak olsa da yeni bir iş ve ilişki size iyi gelebilir. Sıkıntılarınızı daha çok vakit geçirmek isteyebilirsiniz. İş, eğitim gibi konularda yeni se- atlatıp, geleceğiniz için çalışmalara başlayacaksınız. Aşırı harcamalar size çimler yapabilir bu konulara daha çok eğilim gösterebilirsiniz. zarar verebilir, dikkatli olmanızda fayda var. YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak Birçok yengeç evliliğe, ciddi ilişkilere adım atacak. Tutukluğunuzdan kurtula- Kendinize güveninizin artacağı bir dönem. Önemli ve kararlı adımlar eğitim rak özellikle iş ve eğitim hayatınızda arzulu olacaksınız. Sosyal aktiviteleriniz ve iş hayatınızı olumlu bir şekilde etkileyebilir. Dostlarınızla yaşayacağınız için de seyahatler yapmak isteyebilirsiniz. Nisan’da parasal konularda dikkat problemler sizi üzse de kalıcı problemlere yol açmayacak. Enerjik ve yaratı- etmeniz, ani kararlar vermemeniz gerekecek. cı olmak, yeni yatırımlar ve seyahatler yapmak sizi mutlu edebilir. ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos KOVA 21 Ocak / 19 Şubat İş hayatınız oldukça yoğun ve sürprizlerle dolu bir döneme girecek. Maddi Özgürlüklerine düşkünlükleriyle bilinen Kova’lar bu dönemde de özgürlük ve manevi baskılar hissettiğiniz bu dönemde daha dikkatli ve sabırlı olmanız isteyecek. Ev taşımaları, iş, okul değiştirme istekleri ortaya çıkabilir. Aşk sizin için yararlı olabilir. Yurt dışı planlarınız iş ve aşk hayatınız için olumlu hayatında uzun iç hesaplaşmaları sonucunda güzel gelişmeler sizleri bek- gelişmelere yol açabilir. Yeni fikirlere açık olun. leyecek. Sağlığınıza daha çok dikkat etmeniz gerekebilir. BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül BALIK 20 Şubat / 20 Mart Baskılardan kurtulacağınız bir döneme gireceksiniz. İş, eğitim ve aşk haya- İş hayatınızda maddi açıdan önemli fırsatların çıkacağı bir döneme gire- tında özgür olmak isteyeceksiniz. İş hayatınızda alacağınız sorumluluklar ceksiniz. Bu gelişmeye bağlı olarak yurt dışı seyahatleri da gerçekleşebi- artabilir. Parasal konularda eşinizden, iş ortağınızdan aldığınız destekle yeni lir. İkili ilişkilerinizde yaşadığınız problemler soru işaretlerinizin artmasına yatırımlar yapmak isteyebilirsiniz. Yurt dışı planlarınız için şanslı bir dönem. yol açabilir. Sabırlı ve umutlu olmakta fayda var. Şans sizinle olacak.
Benzer belgeler
haber - Zorlu Holding
karşılamalarının yanı sıra toplumsal yaşama katkı sağlamalarına, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmış olmalarına göre değerlendiriyor.
“İstanbul ve Türkiye’ye yatırım yapıyoruz”
Zo...
Yeni çağın bakış açısı: Fütürizm
karşılamalarının yanı sıra toplumsal yaşama katkı sağlamalarına, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmış olmalarına göre değerlendiriyor.
“İstanbul ve Türkiye’ye yatırım yapıyoruz”
Zo...