THY Teknik A.Ş. - Turkish Technic
Transkript
GÜNDEM Merhaba Arkadaşlar, Ramazan ayını idrak ettiğimiz bu sıcak yaz günlerinde, sabır ve tahammülün biraz daha önem kazandığını görüyoruz. Bu dönemde mümkün olduğunca izin ve eğitim eksikliklerinin tamamlamasına vakit ayrıldığı için kişi başına düşen yoğunluk da aynı oranda devam ediyor. Bu ortamda her zaman olduğu gibi yine ilk önceliğimiz kişisel sağlık ve güvenliğimizle ilgili tedbirleri alarak ve kurallara azami ölçüde uyarak bakım onarım işlerini mükemmel bir şekilde yürütmek. Uçuş emniyetini temin ederken kendinizi ihmal etmemeniz gerektiğini asla unutmayın. Bizim için son derece önemli olan bu konuda hem yöneticilerimizin hem de çalışanlarımızın elbirliği ile en iyi uygulamalara imza atmaya gayret etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yöndeki çabalara her birinizin, temel anlayışlarınızı da sorgulayarak katkı vermesini arzuluyorum. Birim yöneticilerinin birebir takip, raporlama ve uygulamalardan sorumlu olduğu işleyiş içerisinde, tüm çalışanlarımızın yürütülen çalışma ve uygulamalara tam destek vermesini bekliyorum. THY Teknik A.Ş. olarak, kurulduğumuz günden bu yana bir taraftan alanımızda en iyi olma yolunda önemli adımlar atarken, diğer yandan çalışanlarının özlük haklarını düşünen ve bu yönde hareket eden bir yaklaşım sergiledik. Bu bakış açısının bir sonucu olarak da Hava-İş Sendikası ile 9 Mayıs 2013 tarihinde 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine başladık. Görüşmeler kapsamında gerçekleştirilen yedi oturum sonunda anlaşmaya varılamayan 23 asıl ve üç geçici madde ile ilgili olarak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca bir uyuşmazlık tutanağı tanzim edildi. Kanuni süreç gereği ‘resmi arabulucu’ tayin edildi. Bu aşamada görüşmelerin anlaşma ile sonuçlanması için tüm iyi niyetimizi ve gayretimizi ortaya koyacağımızı bilmenizi isterim. Ülke olarak bu ay içerisinde iki önemli bayramı kutlayacağız. Bunlardan ilki halen içinde bulunduğumuz ramazan ayının sonunda kutlayacağımız Ramazan Bayramı. İkincisi ise Cumhuriyetimizin kurulmasındaki önemli kilometre taşlarından birini temsil eden 30 Ağustos Zafer Bayramı. Tüm THY Teknik A.Ş. Ailesi’nin, aynı ay içinde kutlama mutluluğu yaşayacağımız bu iki anlamlı bayramını da en içten dileklerimle kutluyorum. Hepinize esenlikler diliyorum, Doç. Dr. İsmail Demir Genel Müdür 01 02 İÇİNDEKİLER 04 09 10 EĞITIM İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLIĞI 04 19 TEKNİK’TEN HABERLER TEKNOLOJİ 08 20 HABOM’DA SON DURUM EMNİYET KÖŞESİ Sahibi THY TEKNİK A.Ş. Doç. Dr. İsmail DEMİR (Genel Müdür) 19 YAYIN THY TEKNİK A.Ş. Medya Reklam Halkla İlişkiler Şefliği Ferhat Yenibertiz (Medya, Reklam & Halkla İlişkiler Şefi) Pınar Yılmaz (Yayın Koordinatörü, Uzman) Cemal Gökgöz (Medya, Reklam & Halkla İlişkiler, Muhabir) 22 ÖZEL RÖPORTAJ 24 26 BİLGİ TEKNOLOJİLERİ BİZDEN 12 22 28 12 HAVACILIK DÜNYASINDAN 16 18 RÖPORTAJ HABER 16 GEZİ-YORUM 30 30 SAĞLIK REHBERİ 28 THY TEKNİK A.Ş. Katkıda Bulunanlar Abdullah Enes Bolat Emre Kara YAPIM GODE İSTANBUL Alev Aktaş (Yayın Grup Direktörü) Songül Kurnaz (Yapım Koordinatörü) Ulaş Atay (Editör) Meltem İşleyen (Art Direktör, Kapak Tasarım) Asım Hocagil (Grafik Uygulama) Jülide Türkay (Redaksiyon Editörü) Fotoğraflar İstanbul Fotoğraf Atölyesi (İF Atölye) Baskı ve Cilt Bizim Matbaa GODE İSTANBUL Al Karanfil Sokak No: 5 Levent / İstanbul godeistanbul.com 444 02 90 04 TEKNİK’TEN HABERLER 80. Yıl Futbol Turnuvası’nın şampiyonu Turkish Depo Türk Hava Yolları’nın 80. kuruluş yılı nedeniyle düzenlenen 80. Yıl Futbol Turnuvası’nın ödül töreni THY VIP Salonu’nda gerçekleştirildi. Törene THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, THY Teknik A.Ş. Genel Müdürü Doç. Dr. İsmail Demir, THY Spor Kulübü Başkanı Dr. Ahmet Bolat, THY Spor Kulübü İkinci Başkanı İrfan Sağmen, antrenörler ve futbolcular katıldı. 13 Mayıs-21 Haziran tarihleri arasında düzenlenen turnuva süresince 132 maç yapıldı. Toplam 192 takımın katıldığı turnuvada 1.104 çalışan takımlarının başarısı için ter döktü. Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Bolat, turnuvaya katılan sporcuları centilmence mücadelelerinden dolayı tebrik etti ve başarılarının devamını diledi. Daha sonra gerçekleştirilen ödül töreninde, TGS’yi 3-1 yenerek şampiyon olan Turkish Depo, ikinci olan TGS ve turnuvayı üçüncü sırada tamamlayan High Trust takımlarının oyuncuları sahneye çıktı. Şampiyon takıma ödüllerini Hamdi Topçu verdi. Ödül töreninde konuşma yapan Topçu, THY’nin 80. yılı münasebeti ile düzenlenen futbol turnuvasına katılan tüm oyunculara, antrenörlere ve THY Spor Kulübü yöneticilerine teşekkür etti. Futbolun, dostlukları geliştirdiğini dile getiren Topçu, THY’nin her zaman çalışanlarının yanında olduğunu, spora verilen desteğin yakın zamanda artırılmasına yönelik çalışmalar yaptıklarını ifade etti. İstanbul Şampiyonu olan ve Türkiye Şampiyonası’na katılma hakkı kazanan THY’nin U-14 ve U-15 futbol takımlarına da ödüllerini Hamdi Topçu verdi. U-14 ve U-15 futbol takımlarının, 1.100 takım arasından önce ilk 16’ya kaldığını, daha sonra grup birincisi ve İstanbul birincisi olduğunu hatırlatan THY Futbol Akademisi Sorumlusu Salih Erdoğan şunları söyledi: “THY Spor Kulübü olarak 1979 yılından bu yana ilk defa böyle başarı elde ettik. Bu başarıda THY’nin bize gösterdiği desteğin ve yardımın büyük payı var. Bu nedenle başta THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu olmak üzere, THY Spor Kulübü Başkanı’na ve tüm yönetimine teşekkürlerimi sunuyorum.” İTÜ’den THY Teknik A.Ş.’ye plaket İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi mezuniyet töreni 8 Temmuz günü gerçekleştirildi. Törene İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Dekanı Prof. Dr. Metin Orhan Kaya, THY Teknik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Altan Büyükyılmaz, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Törende, 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında dereceye girerek mezun olan öğrencilere ödülleri verildi. Törende ayrıca Dekan Kaya, THY Teknik A.Ş.’nin verdiği destek ve sağladığı katkılardan dolayı Altan Büyükyılmaz’a bir plaket takdim etti. THY Teknik A.Ş. ile İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi arasında 26 Nisan 2012 tarihinde imzalanan protokol sonucunda, ülkemizde ve dünyada hızla büyüyen havacılık sektöründeki gelişmelerin yakından takip edilmesi, sanayi-üniversite işbirliğinin en üst düzeyde yürütülmesi ve havacılık sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir platform oluşturulması amacıyla fakülte bünyesinde THY Teknik A.Ş. Ar-Ge Ofisi kuruldu. Barselonalı acenteler THY Teknik A.Ş.’yi ziyaret etti Türk Hava Yolları Barselona Müdürlüğü tarafından düzenlenen fam trip kapsamında Türkiye’ye gelen bir grup acente yetkilisi, Turkish Do&Co ve Uçuş Eğitim Akademisi’nin ardından THY Teknik A.Ş.’yi ziyaret etti. Ziyaretçilere THY Teknik A.Ş.’nin hangarlarının ve çalışanlarının yapısı ve kapasitesi hakkında detaylı bilgi verildi. Daha sonra ise acente yetkilileri bu bilgiler eşliğinde hangarları ve atölyeleri gezdi. Turnuvanın finalisti TGS takımı oyuncularına ödüllerini veren İsmail Demir, Türk Hava Yolları’nın 80. yılı dolayısı ile düzenlenen futbol turnuvasında mücadele eden tüm sporcuları tebrik ettiğini söyledi. Üçüncü olan High Trust’ın oyuncuları ise ödüllerini Ahmet Bolat’tan aldı. 05 06 TEKNİK’TEN HABERLER Uçak Bakım Trafik Başkanlığı ‘Personel simülatörleri ile Buluşmaları’ eğitime devam edildi kapsamında bir araya geldi Cıva avcıları işbaşında THY Teknik A.Ş.’nin Ankara Esenboğa Hangarı’nda, 25-26 Haziran tarihlerinde, trafik simülatörleri ile güvenli araç kullanımı konusunda çalışanları bilinçlendirmek amacı ile bir etkinlik düzenlendi. Trafik ve İlkyardım Haftası dolayısıyla bu yılın mayıs-haziran aylarında THY Teknik A.Ş.’nin İstanbul’daki tesislerinde de 15 gün boyunca trafik simülatörleri ile ilgili eğitim verildi. Eğitime katılanlar, araç çarpışma ve araç devrilme simülatörü sayesinde emniyet kemerinin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu test etme şansı buldu. Katılımcılar ayrıca alkol gözlüğü simülatörüyle de alkollü iken araç kullanmanın etkilerini ve araç kullanırken dikkat dağılmasının sonuçlarını görme şansı buldu. Uçak Bakım Başkanlığı çalışanları ‘Personel Buluşmaları’ kapsamında gerçekleştirilen organizasyonda II. Hangar’da bir araya geldi. Organizasyona THY Teknik A.Ş. Uçak Bakım Başkanı Hüseyin Sağlam, yöneticiler ve çalışanlar katıldı. Birlik ve beraberliği pekiştirmek amacıyla düzenlenen organizasyonda ilk olarak pasta kesildi. Uçak Bakım Başkanı Hüseyin Sağlam yaptığı konuşmada, başkanlık çalışanlarının, özverili çalışmaları ile başarı grafiğini devamlı yükselttiğini dile getirdi ve herkese teşekkür etti. Haziran ayı içinde Türk Hava Yolları’nın Boeing 737-800 ve Boeing 737-900ER tipi iki uçağında yapılan kontrollerde, kargo bölümlerinde, ağır ve tehlikeli metaller kategorisinde bulunan ve zamanla uçağa ciddi zararlar verebilecek cıva döküntüsü tespit edildi. Yapılan kontroller sonrasında uçaklar, cıva temizleme işlemi için HABOM hangarlarına çekildi. Cıva temizleme çalışmaları 61 kişiden oluşan bir ekip tarafından büyük bir titizlikle gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı firmalara hizmet verebilecek düzeyde alanında uzmanlaşmış olan THY Teknik A.Ş. teknik ekibi, önce X-ray yönteminden faydalanarak uçakta bulunan cıva döküntülerinin yerini tespit etti. İki hafta süren titiz bir çalışma sonucunda her iki uçaktaki cıva temizleme işlemi başarı ile tamamlandı. Temizlik sonrasında, işleme katılan teknik ekip için HABOM’da bir tören düzenlendi. Törene THY Teknik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Can Şaşmaz, HABOM yöneticileri ve THY Teknik A.Ş.’nin cıva temizleme uzmanları katıldı. Törende yaptığı konuşmada, “Son derece önemli bir çalışmayı kısa zamanda başarı ile tamamlayan ekibimize teşekkür ediyorum” diyen Şaşmaz, katılımcılara birer teşekkür belgesi takdim etti. Öneri Ödülleri’nde dereceye girenler de buluşma sırasında ödüllerini aldı. “A330/340 B/C Sogerma Yolcu Koltuklarının Reading Light’larının Tamir Edilmesi” önerisi ile birincilik ödülüne layık görülen Uçak Bakım Başkanlığı Kabin İçi Bakım Müdürlüğü’nden Mustafa Gün’e ödülü olan bir Cumhuriyet Altını’nı Hüseyin Sağlam ve Komponent Atölyeleri Başkanı İsmail Kılınç verdi. 07 08 HABOM EĞİTİM Dar Göv deli Han gar Bina s Bilinçli ilkyardım için eğitim ı T HY Teknik A.Ş. Eğitim Müdürlüğü ve Aktüel Eğitim Kurumu’nun ortak yürüttüğü çalışma kapsamında, THY Teknik A.Ş. çalışanları ilkyardım eğitimi almaya başladı. THY Teknik A.Ş. çalışanlarına, Eğitim Müdürlüğü’nün sınıflarında misafir eğitmenler tarafından verilen uygulamalı eğitimlerde, kaza ve yaralanma durumlarında ilk müdahaleyi bilinçli ve soğukkanlı bir şekilde yapmalarını sağlayacak ilkyardım eğitimi verildi. Yemekhane Kalıcı enerjinin sağlanması ile mekanik-elektrik ekipman test ve devreye alma işlemlerine başlanan HABOM’da, Geniş Gövdeli Hangar, Atölye Binası ve Yönetim Binası’nın ince işleri tüm hızıyla devam ediyor. D ar Gövdeli Hangar ve Atölye Binası’nda işletmeye yönelik ekipman yerleştirme çalışmalarına devam ediliyor. Temmuz ayı sonunda kalıcı enerjinin sağlanması ile mekanik-elektrik ekipman test ve devreye alma işlemlerine başlandı. Mobilya yerleştirme işlemi ise tamamlanmış durumda. İkinci faz binalarında -Geniş Gövdeli Hangar, Atölye Binası ve Yönetim Binası- ince işlere tüm hızıyla devam ediliyor. Dar Gövdeli Hangar, Sosyal Merkez, Güvenlik-Giyinme-Eğitim Binası, Kimyasal Depo ve Atık Merkezi kullanıma hazır durumda. Kafeterya Katılımcılara şu eğitimler verildi: Sosyal Bina-G Hangar Ekipman Deposu iriş • Genel ilkyardım bilgileri • Hasta, yaralı ve olay yeri değerlendirmesi • Temel yaşam desteği • Kanamalarda ilkyardım • Yaralanmalarda ilkyardım • Yanık, donma ve sıcak çarpmasında ilkyardım • Kırık, çıkık ve burkulmalarda ilkyardım • Bilinç bozukluklarında ilkyardım • Zehirlenmelerde ilkyardım • Hayvan ısırıklarında ilkyardım • Göz, kulak ve buruna yabancı cisim kaçmasında ilkyardım • Boğulmalarda ilkyardım • Hasta ve yaralı taşıma teknikleri Alınan ilkyardım eğitimleri sonunda, il sağlık müdürlüğünce belirlenen devlet hastanelerinde yazılı ve uygulamalı sınavlardan 85 ve üzerinde puan alan katılımcılar, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden ilkyardım sertifikası almaya hak kazandı. İlkyardım kursuna katılmak isteyen THY Teknik A.Ş. çalışanlarının, eğitim koordinatörlerine başvurmaları yeterli olacaktır. Eğitimde TSE-THY Teknik A.Ş. işbirliği THY Teknik A.Ş. Eğitim Müdürlüğü, çalışanlarının, Kalite Yönetim Sistemi konusunda dünya standartlarından haberdar olması ve müşteri odaklı çalışma yaklaşımını geliştirmesi amacıyla Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile ortak bir çalışma başlattı. Bu çalışma kapsamında verilen eğitimde, • Kârın, verimliliğin ve pazar payının artması, • Etkin yönetim, • Maliyetlerin azaltılması, • Çalışan tatmini, • Kurum içi iletişimde iyileşme, • Tüm faaliyetlerde geniş izleme ve kontrol, • İadelerin azaltılması, • Müşteri şikâyetinin azalmasının, memnuniyetin artmasının sağlanması, konuları ele alındı. 09 10 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLIĞI YAZ AYLARINDA EMNIYETLI SÜRÜSŞ Hava sıcaklığının giderek yükseldiği ve yıllık izinlerin en fazla kullanıldığı bugünlerde yol güvenliği ile ilgili bazı önemli detayları size tekrar hatırlatmak istiyoruz. İşte aracınızla seyahate çıkmadan önce mutlaka bir daha hatırlamanız gereken bazı noktalar. 1 2 Direksiyonda uyumak: Sürüş sırasında uyku basmaması için uzun yol arkadaşı edinin. Her iki saatte veya 150 kilometrede bir düzenli mola verin. Gece uykusu almadan yola çıkmayın. Yol kazalarının yüzde 40’ına bitkinliğin neden olduğunu unutmayın. Gevşek zemin: Yaz aylarında yollara mıcır/zift karışımı dökülerek iyileştirme amacıyla yol bakım çalışmaları yapılıyor. Yolların daha iyi olmasını sağlayan bu çalışmalar aynı zamanda araçların ön camlarının ve farlarının çatlamasına, kaportalarının hasar görmesine neden olabilir. Bu nedenle yaz aylarında hızınızı azaltın. 3 4 5 6 7 12 13 14 15 16 18 19 20 Kaza istatistikleri: Yıl içinde en çok kaza yaşanan dönem temmuz ve ağustos aylarıdır. Trafik yoğunluğunun arttığı bölgelerde diğer sürücülere, bisiklet ve motosiklet kullanıcılarına dikkat edin. Aşırı ışık: Aşırı ışık gözleri yorar; mutlaka güneş gözlüğü kullanın. Uzun süre güneşe maruz kalacak şekilde araç kullanmayın; gerekirse sırf gözlerinizi dinlendirmek için mola verin. Trafik yoğunluğu: Tatil yörelerine giden güzergâhlarda araç hareketliliği özellikle okulların tatil olmasıyla artar. Sürüş emniyetine, trafik kurallarına ve hız limitlerine bu dönemlerde daha fazla dikkat edin. 8 9 Dörtgen işaret levhaları: Yolun ilerisi için bilgi veren işaretlerdir. Mavi levhalar otoyollar dışında yeşil levhalar otoyollarda kullanılır. Bunlar veya beyaz zemin üzerinde olanlar bilgi vermek için diğer işaretlerle birlikte kullanılabilir. Araç bakımı: Aracınızın yaz bakımını ve kontrolünü mutlaka yaptırın. Silecek lastiklerini ve yanık ampulleri değiştirin. El kitabına bakarak ampul ve sigortaların birer yedeklerini bulundurun. Silecek, yağ, hidrolik ve akü sıvı düzeylerine bakın. Yol öfkesi: Sürücülerdeki yol öfkesi yaz sezonunda yükselme eğilimdedir. Öfke, hiç kimseyi varılacak yere daha çabuk ulaştırmaz. Biraz gevşemeyi, sakin olmayı deneyin. Seyahatten duyacağınız memnuniyetin araç içindeki ruh halinize bağlı olduğunu unutmayın. 17 Yayalar: Tatil dönemlerinde özellikle sahil kesimlerinde yaya hareketliliği artar. Aracınızı, yayaların yoğun olduğu yerlerde daha yavaş ve kontrollü kullanın. Kışın neredeyse boş olan yerlerin nüfusunun yazın yoğunlaştığını unutmayın. Geri sayım işaretleri: Her 100 metre için bir çizgi yer alır. Kavşak, köprü, hemzemin geçit gibi yerlerde diğer işaretlerle birlikte kullanılır. Bu işaretleri gören sürücülerin, aracın hızını yaklaşılan yerin özelliğine göre ayarlamaları gerekir. Talimat veren trafik işaretleri: Kırmızı, aşılmaması gereken hız limiti gibi neyin yapılmayacağını, mavi ise zorunlu istikamet gibi neyin yapılacağını belirtir. Diğer örnekler; istisnai hız limiti sonu, trafiğine kapalı ve beklemek yasak... Uyaran trafik işaretleri: Kırmızı üçgen içerisinde uyarının ne ile ilgili olduğuna dair yazı veya şekil vardır. Trafik ışıkları, bölünmüş yol sonu, yol inşaat çalışması, yavaş hareket eden ağır taşıtlar bunlardan birkaçıdır. Dur işareti: Bu işaret levhası, bir kavşağa girmeden önce durarak kavşaktaki bütün araçlara yol verilmesi, kontrolsüz hemzemin geçidinde zorunlu olarak durulması gerektiğini belirtir. Sekizgen olan bu işarette üç saniye durulur ve yola kontrollü olarak devam edilir. Yol güvenliği: Sihirli takip mesafesine - üç saniyeuyun; hız sınırlarını aşmayın; hızınızı yol zeminine göre ayarlayın. Yerleşim yerlerine yaklaştığınızda daha dikkatli olun ve hızınızı düşürün. Yol inşaatı: Ne yazık ki çoğu sürücü, durdurulmayı önlemek amacıyla yol inşaatı olan bölgelerde hızlarını artırıyor. Tam aksine bu bölgelerde inşaatta çalışanlara öncelik tanıyın ve hızınızı azaltın. 10 11 Değişen yasak işaretleri: Önceden ‘kırmızı çizgi’ ile belirtilen yasaklar için artık ‘kırmızı daire’ kullanılıyor. Dönüşüm hızı yavaş olduğu için aynı yol üzerinde hem yeni hem eski işaretler bulunabiliyor. Sürüş zamanı: Ölümlü kazalar en fazla sabaha karşı yaşanıyor. Bu saatlerde yola çıkmamaya özen gösterin. Dinlenmiş olarak yola çıkın, araç kullanırken acele etmeyin ve her iki saatte bir mola verin. Zorunlu olmadıkça günde sekiz saatten fazla araç kullanmayın ve gündüz sıcaklığın en üst seviyede olduğu 11-15 saatleri arasında yola çıkmayın. Klima: İdeal araç içi sıcaklığı 20-22 santigrattır. Zaman zaman camları açarak araç içindeki havayı yenileyin. Araç içine girebilecek arı vb. böceklerin tehlike yaratmaması amacıyla camlarınızı yeterli düzeyde açmaya dikkat edin. Molalar: Sık sık durun ve dinlenin. Bu sırada da haritaya bakarak ya da bir bilene sorarak, bir sonraki dinlenme yeriniz için plan yapın. Önemli olanın mola verdiğiniz yer değil, molaya ihtiyaç duymanız olduğunu asla unutmayın. Lastikler: Lastikler sıcakken yapılacak basınç kontrolü sizi yanıltacağı için lastiklerinizin hava basıncını -stepne dahil- soğukken kontrol edin. Yüklü-yüksüz ve hız durumlarına göre ne kadar hava basacağınızı aracın el kitabına bakarak öğrenin. 11 12 HAVACILIK DÜNYASINDAN AFI KLM E&M’den yeni tesis projesi Ş u anda Amsterdam Schiphol Havalimanı ve Paris Le Bourget Havalimanı’nda yapısal atölyeleri bulunan AFI KLM E&M, Paris Charles De Gaulle Havalimanı’ndaki mevcut tesislerindeki yapısal işlerde kullanılmak üzere kurulacak ünite için bir proje başlattı. Şirket, 2012’de planladığı bu proje ile grup faaliyetlerini Paris’in kuzeyindeki tek bir lokasyonda toplama- Embraer E-Jet E2 Yeşil Elektrik Taksi Sistemi’ne Air France da dahil oldu E H hayata geçiyor mbraer E-Jet E2 projesini hayata geçirmeye başladı. Üç yeni uçaktan oluşan E2 serisinden E190-E2’nin 2018 yılının ilk yarısında, E195-E2’nin 2019 yılında ve E175E2’nin 2020 yılında hizmete sunulması planlanıyor. Tipik tek sınıflık bir yerleşimde E175-E2, bir sıra uzatılarak 88 yolcu alabilecek. 106 koltuk bulunan E190-E2, aynı yolcu kapasitesinde kalacak. E195-E2 ise mevcut E195 modeline göre üç sıra uzayarak 132 yolcu alabilecek. Motorlara, kanatlara ve aviyoniklere uygulanan gelişmiş teknoloji bir yandan E-Jet E2 serisine eski nesil E-Jetler’e göre maksimum verimlilik kazandırırken, diğer yandan da eski nesil E-Jetler ile şekil benzerliğini koruyor. Yeni aerodinamik tasarımlı kanatları, geliştirilmiş sistem ve aviyonikler ve P&W PurePower Geared Turbofan (GTF) yüksek bypass oranlı motorlarıyla, yakıt kullanımı, emisyonlar, ses ve bakım maliyetlerinde çift haneli tasarruf sağlanması bekleniyor. E-Jet E2’ler daha büyük yeni motor opsiyonlu dar gövdeli uçakların operasyon sırasında koltuk başına düşen maliyetlere yakın rakamlar tuttururken, sefer başı daha düşük maliyet oluşturacak. Bu da yeni pazarlarda iş geliştirme riskini azaltmak için avantaj sağlayacak. E2 serisi için Embraer’in önümüzdeki sekiz yılda toplam 1,7 milyar dolar yatırım yapması bekleniyor. Bugüne kadar 950 E-Jet’i 47 ülkede, 65 müşteriye ulaştıran Embraer, aldığı 1.200’den fazla E-Jet siparişi ile segmentinde yüzde 42’lik pazar payına sahip. oneywell ve Safran, Yeşil Elektrik Taksi Sistemi (Electric Green Taxiing System-EGTS) işbirliğine Air France’ı da dahil etti. İşbirliği kapsamında imzalanan mutabakat zaptı Air France’a EGTS’nin potansiyel teknik, operasyonel ve finansal faydalarını inceleme olanağı tanıyacak. Air France de Honeywell ve Safran’a sistemin getirdiği tahmini tasarruf ve diğer operasyonel faydaları sayısallaştırma yönünde yardım edecek. Air France’ın uçakları, EGTS’nin belirgin ekonomik avantaj sağlayacağı, terminal çevresinde ses ve gaz emisyonlarını azaltacağı düşünülen hava trafiği yoğun birçok havalimanında hizmet veriyor. İlk incelemeler sonucunda mevcut operasyonlarına göre Air France’ın elektrikli taksi ile sağlayacağı yakıt tasarrufu NOx emisyonlarını yüzde 50 ve karbon emisyonlarını yüzde 75 oranında azaltacak. yı ve Amsterdam’da yer alan kompozit ve yapısal atölyelerini daha büyük bir proje ile geliştirmeyi amaçlıyor. 4,5 hektarlık bir alana yayılacak olan tesiste AFI KLM E&M’in Airbus A380 hangarına bakan 20 bin metrekarelik bir binası yer alacak. Kaynak: MRO News Focus Honeywell ve Safran, EGTS’nin hizmete başlama tarihi olarak 2016 yılını gösteriyor. Bundan kısa bir süre sonra da mevcut uçaklar için retrofit seçeneği sunulacak. EGTS, motorları kullanmadan -APU kullanarak- ana iniş takımlarının tekerleklerine yerleştirilmiş motorları kullanarak uçağın taksi etmesini sağlıyor. Uçağın her bir motorlu tekerleğinde elektromekanik birer aktüatör yer alıyor ve bunlar, uçağın taksi hızını, yönünü ve frenleme operasyonlarının kontrolünü tamamen pilotlara veriyor. Bu sistem uçak yerleştirme amacıyla gerekli olan yer hizmetleri ve ekipman ihtiyacını tamamen ortadan kaldırıyor ya da azaltıyor. Kaynak: MRO News Focus Kaynak: MRO News Focus 13 14 HAVACILIK DÜNYASINDAN ‘Split Scimitar Winglet’leri ilk kullanan United Airlines oldu ‘Split Scimitar Winglet’ ile retrofit edilen United Airlines’a ait bir Boeing 737-800 uçağı, ilk uçuşunu 16 Haziran’da gerçekleştirdi. Bu yeni winglet, United Airlines’ın kullandığı mevcut winglet’lerden daha fazla avantaj sağlıyor. Ocak ayında United Aviation Partners Boeing (APB) ile 737-800 filosunu retrofit etme kararı alarak, bu inovatif wingletlerinin ilk kullanıcısı oldu. Firma, United 737-900ER filosunu da retrofit etmek istediğini haziranda açıkladı. Yeni patent edilmiş tasarımı kullanan program, United Airlines’ın Yeni Nesil (NG) Boeing 737 Blended Winglet’lerinin üst alüminyum ucu kapağını, yeni aerodinamik şekilli ‘Scimitar Winglet’ ucu kapağı ile değiştirerek ve yeni Scimitar uçlu bir alt kısım ekleyerek retrofit ediyor. Kaynak: Avitrader üreticileri arasında İ kinci Dünya Savaşı’ndan sonra uçak üretmesi yasaklanan Japonya, yıllarca yabancı uçak firmalarına parça tedarikinde bulunduktan sonra, Mitsubishi Bölgesel Jeti (MRJ) ile havacılık sanayisini canlandırmayı planlıyor. Yıllarca Boeing uçaklarının üretiminde önemli bir rol oynayan Japon tedarikçilerden biri olan Mitsubishi Heavy Industries, Boeing 787 uçağının -kompozit orta kanat kutusu dahilüçte birini tedarik ediyor. Mitsubishi, bölgesel uçaklarda daha önce hiç uygulanmamış bir strateji izleyerek, uçağın toplam ağırlığının yüzde 12’sini kompozit malzemelerden imal edecek. Şimdi bütün gözler 2013 yılının son çeyreğinde gerçekleştirilmesi beklenen ilk test uçuşuna çevrilmiş durumda. Mitsubishi, daha önce iki kere ötelenen bu tarihe sadık kalacağını açıklarken, bazı uzmanlar bu tarihin yine ötelenme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor. Zira test uçuşunun 2013 yılının son çeyreğinde gerçekleştirilebilmesi için ilk uçuş testi uçağının şu an üretimden çıkmış olması gerekiyor. Çin ARJ21’in sertifikasyonunu hâlâ alamadı U çak üretiminde de söz sahibi olmak isteyen Çin, 11 yıl önce başlatığı ARJ21 projesini hâlâ hayata geçiremedi. Yerli bir ticari uçağa sahip olma yönündeki azmini ve maddi gücünü her zaman ortaya koyan Çin, Comac firması ile çıktığı yolda önemli adımlar atsa da, ARJ21’in sertifikasyonunu halen alabilmiş değil. Comac, 2012 yılının kasım ayında, ARJ21’in sertifikasyonunun 2013’ün ilk yarısında Çin sivil havacılığı tarafından gerçekleştirileceğini duyurmuştu. Ancak geliştirme ve sertifikasyon konularında deneyimsiz olan firma bazı sorunlarla karşılaştı ve bu tarihi pek çok kez ötelemek zorunda kaldı. Projeyi takip eden uzmanlar, sertifikasyonun tamamlanmasının 2014 yılından önce mümkün olmadığını düşünüyor. ARJ21 için gereken testlerin yüzde 70’i, uçuş testlerinin de yüzde 60’ı tamamlamış durumda. Ancak halen devam eden iyileştirmelerin süreci uzattığı bildiriliyor. Kaynak: Flight Global Japonya da artık hava aracı Mitsubishi’ye tam destek veren Japon hükümeti, normal şartlar altında kendisinin ve sivil havacılığın yapması gereken tasarım incelemelerinin, süreci hızlandırmak amacıyla Mitsubishi tarafından gerçekleştirilmesine izin veriyor. Bu, Mitsubishi’ye uçağı üretirken ve farklı testler uygularken tasarımında değişiklikler yapma olanağı sağlıyor. Pratt&Whitney Geared Turbofan (GTF) PW1200G motoru takılacak olan uçak halihazırda 165 kesin ve 160 opsiyonlu sipariş almış durumda. 2015 yılında Nippon Airways’e ilk teslimatın yapılması beklenen MRJ uçağı, Embraer’in E-Jetlerinin ikinci nesil tasarımları ile sıkı bir rekabet içinde. Birçok uzman Mitsubishi’nin bu alanda ilk kez üretim yapmasından dolayı bazı dezavantajları olduğunu, çünkü havayollarının genellikle kendini ispatlamış üreticileri ve uçak modellerini tercih ettiğini belirtiyor. Filosundaki CRJ200’leri değiştirmeyi planlayan Japonya’nın ulusal taşıyıcı firması Japan Airlines’ın, MRJ uçağını filosuna katmakta çekimser davranması, bu durumun pratikteki en net örneklerinden biri. Ancak diğer taraftan Mitsubishi’nin, MRJ uçağında sunduğu ileri nesil mühendislik teknolojisi, aerodinamik yapısı, diğer bölgesel uçaklara oranla yüzde 20 yakıt tasarrufu sağlaması ve CRJ-700 serisinden daha geniş kabin içi mesafesi sunarak rekabete dayanacağını düşünenler de var. Ayrıca uçağının uluslararası pazarda tutunabilmesi için destek ağının çok kuvvetli olması gerektiğin bilincinde olan Mitsubishi, Boeing ile birlikte çalışarak MRJ’ler için 7/24 müşteri desteği vermeyi planlıyor. Kaynak: MRO News Focus Pegasus A320 NEO filosu için LEAP-1A motorunu seçti P egasus Havayolları, Aralık 2012’de açıkladığı, 75 adedi kesin, 25 adedi opsiyonlu A320 ve A321 NEO uçak filosu için CFM International’ın gelişmiş LEAP-1A motorunu seçti. Pegasus’un bu kararı ile toplam LEAP siparişi 5 bin 300’ün üzerine çıktı. Faaliyete başladığı ilk günden bu yana CFM’in müşterisi olan Pegasus Havayolları, CFM motorlu 43 adet Boeing 737 tipi uçak ile hizmet veriyor. Kaynak: Avitrader 15 16 RÖPORTAJ THY Teknik A.Ş. Freebird işbirliği daha da gelişiyor THY Teknik A.Ş. ile ilişkilerinin özellikle 2005 yılından sonra ciddi şekilde geliştiğini belirten Freebird Havayolları Teknik Başkanı Oğuzhan Demiral, iki şirket arasında imzalanmak üzere olan komponent anlaşmasının stok maliyetinden nakit akışına kadar pek çok yönden kendilerine fayda sağlayacağını düşünüyor. D okuz yıldır Freebird Havayolları Teknik Başkanı olarak görev yapan Oğuzhan Demiral, Türkiye’de her geçen gün gelişen havacılık sektörünün teknik anlamda da ilerleme kaydettiğini, bu alanda gerçekleştirilen yatırımların bu düşüncesini desteklediğini belirtiyor. Havacılık sektöründe çalışmaya ne zaman başladınız ve bugüne kadar hangi görevlerde bulundunuz? 1988 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uçak Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. 1991’de ise İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Makina Mühendisliği alanında yüksek lisansımı tamamladım. Bir süre sektör dışı çalıştım, askerliğimi yaptım. 1993 yılında İstanbul Havayolları’nda çalışmaya başlayarak sektöre adım attım. Altı yıl Lefkoşa Ercan Havalimanı’nda ve bir yıl da İstanbul ofisinde görev yaptım. İstanbul Havayolları 2000 yılında kapandı. Buradaki müdürüm, ağabeyim diyebileceğim kadar yakın olduğum Serhat Köker, Freebird Havayolları’nın kuruluşunda görev alırken beni de ekibe dahil etti. Kuruluşundan bu yana çalıştığım Freebird Havayolları’nda 2004 yılından bu yana teknik başkan olarak görev yapıyorum. Sektörün deneyimli isimlerinden biri olarak Türkiye havacılık sektöründe teknik nereye doğru gidiyor ve bu yapı içerisinde Freebird Havayolları nasıl bir konuma sahip? Bugün Türkiye’de 400’e yakın uçak var ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu uçakların tüm bakımlarını yurtdışında yaptırmaya kalkarsanız hem kendi operasyon yeteneklerinizi kaybedersiniz hem de bu son derece maliyetli olur. Bu nedenle havacılık sektöründe teknik bakıma artık daha fazla önem veriliyor. Bu şartlar altında THY Teknik A.Ş. ikinci hangarını yaptı, yüzde 100 artı değer olan HABOM başka bir bakım şirketini bünyesine katarak devreye girdi, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki hangarları da yakında hizmet Freebird Havayolları’nı tanıyabilir miyiz? Gözen Holding bünyesindeki Freebird Havayolları’nı butik bir şirket olarak tanımlayabiliriz. 2001 yılında MD-83 tipi uçaklar ile operasyona başladık. 2003’te A320’lere geçme kararı aldık ve 2005 yılına kadar peyderpey bu süreci tamamladık. O zamanlar üç-dört uçağımız vardı; bugün sekiz uçaklık bir filomuz var. Uçak sayısının artırılması konusunda biraz konservatif olduğumuzu söyleyebilirim. İnsan faktörüne ve çalışanlarının mutluluğuna son derece önem veren bir şirket olarak, filomuzu fazla genişletirsek, şirket yönetimimizin ifade ettiği şekilde, operasyon üzerindeki kişisel dokunuşu kaybedebileceğimizi düşünüyoruz. Bir ‘full charter’ şirketi olarak kendimiz bilet satmıyor; uçaklarımızı tur operatörlerine veriyoruz; yolcuları onlar buluyor. Uçaklarımız çoğunlukla Antalya, Bodrum, Dalaman ve İzmir havalimanları ile İskandinav ülkeleri, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya gibi Avrupa ülkeleri arasında sefer yapıyor. Bunların yanı sıra TUI ile birlikte yürüttüğümüz özel bir operasyonumuz da var. Yılın yedi ayı boyunca iki uçağımızla Brüksel ile biraz önce bahsettiğim turistik dört havalimanımız arasında uçuşlar gerçekleştiriyoruz. Her iki tarafın da memnun olduğu bu işbirliği yedi yıldır devam ediyor. Hem Freebird Havayolları hem de Teknik Başkanlık nasıl bir istihdam kapasitesine ve yapısına sahip? Gözen Holding bünyesinde havacılık güvenliği, simülatör, seyahat acentesi gibi farklı alanlarda hizmet veren şirketler var. Bunların içinde mali anlamda cirosu en yüksek şirket olan Freebird Havayol- vermeye başlayacak. Bunlar teknik anlamda Türk havacılığı adına müthiş şeyler. Tabii bu yönde önemli çalışmalar yapılsa da hâlâ eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum. Örneğin Türkiye’nin en işlek ikinci havalimanına sahip Antalya’nın bir hangara ihtiyacı var. Neyse ki bu yönde çalışmaların yapıldığını biliyorum. Teknik birimimizi, kendi hat bakım hizmetlerimizi vermek üzere oluşturduk. MD tipi uçaklarımızı elden çıkarırken, bu uçaklarla ilgili bilgi birikimimizi nakde çevirmeye karar verdik. Geri verdiğimiz MD tipi uçaklar bir süre Türkiye’de kaldı ve biz bu uçakları alan şirkete teknik hizmet verdik. Ancak daha sonra bazı problemler nedeniyle bu hizmeti durdurduk. Bugün artık sadece kendi uçaklarımıza teknik bakım hizmeti veriyoruz. ları’nda toplam 350 kişi çalışıyor. Teknik Başkanlık olarak biz 55 kişiyiz. Bu ekibin büyük bir kısmı, 40-45 kişi, Mart 2013 itibarıyla Antalya’da görev yapıyor. Çünkü bu tarih itibarıyla bakım müdürlüğümüzü tamamen bu şehre kaydırdık. Geri kalan arkadaşlarımız ise İstanbul’da çalışıyor. de dört-beş yıldır üzerinde konuştuğumuz, her iki şirketin de yararına olacağını düşündüğümüz bir komponent anlaşmasına imza atmak üzereyiz. Freebird Havayolları ile THY Teknik A.Ş. arasında nasıl bir ilişki var ve bu ilişkinin bundan sonra ne yönde gelişmesini bekliyorsunuz? Anlaşma öncelikle stok maliyetimizde önemli bir azalma, daha sonra da ikmal sistemimizde bir rahatlama sağlayacak. Çünkü daha önce yaptığımız gibi yedi-sekiz ayrı kanala, ihtiyaç duyduğumuz parçanın olup olmadığını sormak yerine sadece THY Teknik A.Ş.’ye soracağız. Bu durum bize tabii ki operasyonel bir rahatlık getirecek. Söz konusu komponent anlaşması ‘Aircraft on Ground’ (AOG), yani uçağın yerde kalması tehlikesini ve maliyetlerini de azaltacak. Bu son derece önemli. Çünkü AOG durumunda bir parçanın fiyatı standart fiyatının oldukça üzerine çıkıyor ve bu da maliyetleri ciddi oranda yükseltiyor. Parçayı zamanında bulamama ve dolayısıyla uçağın beklenenden uzun süre seferden uzak kalması da cabası. Anlaşmanın sağlayacağı önemli faydalardan biri de son derece düzenli bir nakit akışı sağlayacak olması. Tek bir noktadan alınan hizmet ve ürünler için yapılacak ödemelerin zamanının ve miktarının net bir şekilde bilinmesi önemli bir avantaj. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; Türk Hava Yolları, Türkiye’de havacılığın itici gücüdür. Özel sektörün yapamadığı işi devlet, kamu yararına yapar, bütün kamu da bundan yararlanır. Türk Hava Yolları yetiştirdiği insanlarla sektöre büyük katkıda bulunmuş, hatta sektörü yaratmış, diğer oyuncular da ardından sektöre dahil olmuştur. Türk Hava Yolları’nın bu misyonunu kaybetmemesi son derece önemli. Ancak bunu yaparken çok dikkatli olması, tekelleşmemesi lazım. THY Teknik A.Ş. ile ilişkilerimize gelecek olursak, MD tipi uçaklarımız varken, 2001-2005 yılları arasında, THY Teknik A.Ş.’nin bu uçaklar için yetkisi olmadığından pek yoğun bir ilişkimiz yoktu. Sadece bazı konularda birlikte çalışıyorduk. Ne zaman ki Airbus tipi uçakları filomuza kattık, ondan sonra iki şirket arasındaki ilişki yoğunlaşmaya başladı. Bugünlerde Bu anlaşmanın Freebird Havayolları’na ne tür katkıları olacağını düşünüyorsunuz? “Havacılık sektöründe teknik bakıma artık daha fazla önem veriliyor. Bu şartlar altında THY Teknik A.Ş. ikinci hangarını yaptı, yüzde 100 artı değer olan HABOM yakında hizmet vermeye başlayacak. Bunlar teknik anlamda Türk havacılığı adına müthiş şeyler.” 17 18 HABER TEKNOLOJİ THY TEKNIK A.Ş. - işbirliğine doğru M erkezi İspanya’nın başkenti Madrid’te bulunan Airbus Military, sadece askeri amaçla ve insanı yardım amacıyla kullanılacak hava taşıtları üreten, alanında lider bir şirket. Firmanın önemli ürünlerinden biri olan Airbus A330 MRTT tanker uçağının kabin/kargo konfigürasyonu Hava Kuvvetleri’nin isteklerine göre değişiklik gösterebiliyor. Bu özelliği sayesinde A330 MRTT uçağı, tanker uçağı özelliğinin yanı sıra kargo ve/veya personel taşıma amacıyla da kullanılabiliyor. 2020’de otomobiliniz uçacak Karada gidebilen Transition adlı uçağın üreticisi Amerikan Terrafugia firması, herkesin kullanabileceği bir uçan otomobil tasarımı üzerine çalıştığını açıkladı. Şirket, TF-X adı verdiği bu aracı 2020 yılında satışa sunmayı hedefliyor. Karbon fiberden yapılan araç, iki yanındaki elektrikle çalışan hareketli kanatlar sayesinde dikey olarak havalanabilecek. Havalandığında, ar- Bugüne kadar İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan 23 adet sipariş alan ve Türkiye dahil olmak üzere pek çok ülkenin hava kuvvetleri ile görüşmelerini sürdüren Airbus Military, Türk Hava Kuvvetleri veya çevre ülkelerin hava kuvvetlerinden sipariş aldığı takdirde, A330 MRTT tanker uçağının modifikasyonunun HABOM tesislerinde yapılmasını planlıyor. THY Teknik A.Ş. ve Airbus Military firmaları arasında bu yöndeki ilk görüşmeler gerçekleştirildi. Maksimum Yolculu Konfigürasyon Tipik Tıbbi Konfigürasyon Geniş Tıbbi Konfigürasyon Opsiyonel Kargo Kompartmanı (Main Deck) 380 yolcu 40 NATO tipi sedye 20 tıbbi personel 100 yolcu 28 NATO tipi sedye 6 kritik müdahale istasyonu 20 tıbbi personel 100 yolcu 20 463-L askeri tip palet Airbus A330 MRTT Tanker Uçağının Teknik Özellikleri Uzunluk Yükseklik Kanat açıklığı Maksimum yük ile uçuş mesafesi Ferry uçuş mesafesi (maksimum yakıt ile) Maksimum yakıt kapasitesi Maksimum yük taşıma kapasitesi Maksimum uçuş yüksekliği Maksimum çalışma (yakıt ikmal) yüksekliği 58,80 m 17,40 m 60,30 m 7.000 km 14.800 km 111.000 kg (139.000 litre) 45.000 kg 41.500 ft 35.000 ft kasındaki gazlı motor devreye girecek ve TF-X havada yol almaya başlayacak. Uçan otomobil, hava şartları beklenmedik durumlara yol açmadığı sürece 800 kilometre uçabilecek. TF-X’i uçurmayı öğrenmenin beş saati aşmayacağını belirten Terrafugia yetkilileri, henüz net bir rakam telaffuz etmedikleri aracın fiyatının lüks bir otomobilinkine yakın olacağını ifade etti. “Ay’a müze gezisine gidiyoruz” “Çocuklar çantalarınızı hazırlayın, rokete atlayıp Ay’a müze gezisine gidiyoruz” diyeceğimiz günler yakın olabilir. Senatör Donna Edwards ve Eddie Bernice Johnson, Amerikan tarihinin en büyük başarılarından biri olan HR 2617 Apollo Ay Programı’nın uygulandığı, yani Apollo 11’in ay üzerine indiği alanın koruma altına alınması ve bu alana bir ulusal tarih müzesi kurulması önerisinde bulundu. Apollo 11′in iniş yaptığı alanın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından ‘dünya harikası’ olarak kabul edilmesi yönünde beklentiler var. Ancak bu alan dünyada olmadığı için yeni bir kategori açılması gerekebilir. Öneri onaylanırsa insanlık ve müzecilik tarihi adına son derece ilgi çekici bir projeye imza atılmış olacak. Elektronik motor teknolojisinde devrim Avrupa Hava Savunma ve Uzay A.Ş. (European Aeronautic Defence and Space Company-EADS), geleceğin yolcu uçaklarında kullanılması planlanan yeni nesil itici güç sistemine ait planlarını Paris Air Show Fuarı’nda tanıttı. EADS’ın motor üreticisi Rolls Royce ile Innovation Works Programı kapsamında geliştirdiği E-Thrust teknolojisi, uçakların neden olduğu hava kirliliğini ciddi ölçüde azaltmayı öngörüyor. Her iki kanatta, kanatların üst kısmında yer alacak şekilde üç fanlı jet motorları bulunacak. Günümüz jet motorlarına oranla daha küçük olacakları için, motorlar kanadın altında yer almayacak. Kuyrukta ise tepesi örtülü tek bir motor bulunacak. Uçağın türbülansa yakalanmasını ve sürtünmenin azalmasını sağlayacak olan bu tasarım, ortaya çıkan gürültüyü de azaltacak. Elektronik motora dayanan sistemin uçak tasarımında büyük bir değişime yol açması bekleniyor. 19 20 EMNİYET KÖŞESİ B737 APU Auto Shutdown Arızası MEDA Araştırması MEDA Konusu MEDA Rapor No Olay Tarihi Olay Referansı Bildirim Tarihi : B737 APU Auto Shutdown Arızası : 13001 : 07.01.2013 : URM490036 : 15.01.2013 Yapılan incelemede boya sırasında unutulan maskeleme malzemesinin doğru olarak sökülmemesi ve sonrasında APU’nun çalıştırılması nedeni ile ağır hasarladığı anlaşılmıştır. Probability Contributing Factors H.4. Corporate Change Alt yükleniciye kendi tesislerinde yaptırılan boya işleminde maskeleme yapan kişiler havacılık konusunda tecrübesizdir. AKSİYON 1 A.8. Inadequate information Boya sonrası TYE’de ve yazılan bir NRWI’de, kontrol edilmesi gereken yerler personel eğitim ve tecrübesi değerlendirilerek detaylı belirtilmemiştir. APU Inlet’inden yeterli ve uniform olarak hava akışı sağlanamadığından dolayı, APU’nun iç kısmında stall sonucu ağır hasar meydana gelmiştir. APU Gearbox Oil Chip Detector ile metal parçalar izlenmiştir. AKSİYON 2 RISK B APU TSO değeri 515 APU saatdir. APU disassemble edilmeden önce borescope kontrolü de yapılmış ve aşağıdaki sonuçlara varılmıştır: 1- APU dönüşü zorlanması, 2- Ağır talaş bulunması, 3- Cooling fan’da ağır hasar bulunması ve scrap edilmesi A.4. Too much / conflicting information Boya sonrası kontroller, hem TYE’de hem de yazılan bir NRWI ‘de yapılması istenmiş olup farklı şekillerde ifade edilmiştir. Aynı iş, iki ayrı doküman (TYE ve NRWI) ile iki kere yaptırılıyor. İki kontrol işleminden biri diğerine güven oluşturmuş ve karışıklığa neden olmuştur. Boya sonrası kontrollerin yetersizliği; TYE’de yandaki hazırlık (preparation) kısmında hangi bölgelerin maskelenmesi gerektiği belirtilmiştir. AKSİYON 3 Ancak boya işlemi bittikten sonra aşağıdaki gibi genel bir ifade ile maske sökümü yaptırıyor. Daha önce müşteri şikâyeti olarak açılan bir bulgu sebebiyle boya sonrası kontroller TYE ile birlikte, ayrıca NRWI yazılarak da takip edilmesine karar verilmişti. Boya sonrası yazılan bir NRWI’de yandaki gibi kısa bir ifadeyle kontrol yapılması istenmiştir. NRWI yazılırken yan tarafta geçen ifadelere paralel olarak aşağıdaki gibi kapatılmıştır. Bu NRWI’de yeterli ve kalıcı bir çözüm olamamış ve hata tekrar yapılmıştır. SystemFailure Event 5.a. Material left in aircraft TYE E/O:G5100-007 R4 gereği boya işlemi sonrasında hasarlanan APU’nun içerisine boya maskeleme malzemeleri bırakılmıştır. 2. AIRCRAFT DAMAGE EVENT Maskeleme malzemesi Apu’yu zarar verdi ve Apu hasarlandığı için değiştirildi. RISK C Maske malzemesi inlet’ten alınarak air cooler’dan geçmiş ve APU’nun içine girmiştir. 07.01.2013 tarihinde bir B737’de meydan gelen APU Auto Shutdown arızası sonucu, APU (TK0025), FOD nedeniyle 10.01.2013 tarihinde sökülmüş, atölyesine gönderilmiş ve önemli bulgular tespit edilmiştir. B.12. Equipment incorrectly used APU inlet flap maskelenirken, içerisi tekrar çıkarılamama riski düşünülmeden malzeme ile doldurulmuştur. Probability 4.d. Not found by inspection Boya işlemi sonrası NRWI gereği yapılan «visual inspection» sırasında, yüzey normal görülmüş ve maskeleme malzemelerinin içeride olduğu öngörülememiştir. RISK C Aksiyon Aksiyon İlgili Birim Termin Aksiyon 1 On-wing iş yapan alt yüklenicilerin, yaptıkları işlerde otoritelerin istediği emniyet risk analizinin yapılması ve ilgili yükleniciye düşen aksiyonların yerine getirilmesi konusunda karar alınması. EGGK 3 Ay Aksiyon 2 Boya işlemi yaptıran TYE E/O:G5100-007 R4’de ve diğer uçak tiplerine ait tüm boya işlerinde iş sonrası kontrol hanelerinin iş hazırlık (preparation) kısmı kadar açık ve net olmasının sağlanması ya da TYE’ye ayrı bir «check list» ilave edilmesi. MB 3 Ay Aksiyon 3 Boya işlemi sonrası TYE’de geçen kontrol kısmının detaylandırılarak karışıklığa sebep olan ikinci NRWI uygulamasının kaldırılması. UPK 3 Ay Aksiyon 4 Personelin olayla ilgili bilgilendirilmesi amacı ile MEDA 13001 sunumunun veya buradaki bilgileri içeren bir sunumun CT olarak atanması. UBB 1 Ay 21 22 ÖZEL RÖPORTAJ 1970 yılında Dünya Gazetesi’nde çalışmaya başlayarak gazeteciliğe adım atan Faik Kaptan, 1973 yılında Hürriyet Gazetesi’ne geçmiş. Meslek hayatının 43. yılında olan Kaptan, ne kadar uzun zamandır havalimanı muhabirliği yaptığını esprili bir dille şu şekilde anlatıyor: “Bu 43 yılın 40’ını Doğan Medya Grubu’nda; bunun 35 yılını da Atatürk Havalimanı’nda muhabir olarak geçirdim. Havalimanı muhabiri olarak çalıştığım 35 yılda yöneticiler değişti, patronlar değişti, hatta havalimanının adı değişti.” Nasıl havalimanı muhabiri oldunuz? Hürriyet’teki ilk yıllarım İstanbul ve Kıbrıs’ta geçti. Kıbrıs Barış Harekâtı’na önce asker olarak, sonra muhabir olarak katıldım. Aslında biraz tesadüfen havalimanı muhabiri oldum. Havalimanı muhabirliği yapan arkadaşımız 1978 yılında talihsiz bir kaza geçirdi. Bunun üzerine istihbarat şefimiz beni geçici bir süre için havaalanı muhabirliği ile görevlendirdi. Benim yerime gelerek görevi devralacak arkadaşımın magazin servisinde görevlendirilmesi ile bu ‘geçici süre’ biraz daha uzadı. Genel merkeze dönememem ise ilginç bir anıya dayanıyor. O dönem Hürriyet’in sahibi olan Erol Simavi uçağa binmeye korkardı. Bu nedenle kendisi stres atmak için Atatürk Havalimanı’nda yemek yer, çevresinden çok sayıda kişi onu uğurlamaya gelirdi. Bu organizasyonları da ben yapardım. Bu nedenle Erol Bey, “Faik orada kalsın” demiş. Böylece benim havalimanı muhabirliğim devam etti. Farklı ve hareketli bir alanda çalışıyorsunuz. Deneyimli bir isim olarak havalimanı muhabirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Havalimanı muhabirliğinin yaşayan efsanesi Faik Kaptan Bir gazetenin haber bölümündeki en zor muhabirlik havalimanı muhabirliğidir. Çünkü havalimanı muhabirinin spordan magazine, ekonomiden dış politikaya her alanda gündemi yakından takip etmesi, kendini her yönden geliştirmesi gerekir. Örneğin bugün saat 14.30’da AB Bakanı Egemen Bağış Fransa’dan dönecek ve bir basın toplantısı düzenleyecek. Fransa’ya gitmeden önce gündem neydi, orada kimlerle görüştü, ne konuştu… Bunların hepsini bilmemiz gerekiyor. Aynı şekilde bu akşamüzeri Galatasaray’ın Brezilyalı futbolcusu Melo İstanbul’a gelecek. Bu futbolcunun transferi ile ilgili süreci iyi bilmeniz lazım ki, haberi en doğru şekilde yapabilin. Havalimanında çok sayıda anlık gelişme, haber oluyor. Bunlara karşı her an hazırlıklı ve işinize karşı motive olmanız Gazetecilik hayatında 43 yılı geride bırakan Faik Kaptan, bu yılların 35’ini Atatürk Havalimanı’nda muhabir olarak geçirmiş deneyimli bir isim. Hareketli ve anılarla dolu bir çalışma hayatı olan Kaptan, bir havalimanı muhabirinin her alanda gündemi yakından takip etmesi ve kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyor. gerekiyor. Herhangi bir günlük gazeteyi elinize aldığınızda karşınıza çıkan her şeyi istisnasız bir şekilde havalimanında bizzat yaşıyorsunuz. Gündemi takip etmenin yanı sıra istihbarat kaynaklarından düzenli olarak bilgi almak ve telsizleri dinleyerek gelişmelerden haberdar olmak da işimizin önemli bir parçası. Atatürk Havalimanı’nda basın mensuplarına ait bir oda olmasında önemli payınız var. Bunu bizimle paylaşabilir misiniz? Tabii ki. 1991 yılında dönemin Ulaştırma Bakanı İbrahim Özdemir, Atatürk Havalimanı’na bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında Bakan Özdemir’e, “Sayın bakanım, görev yaptıkları her yerde muhabir arkadaşlarımızın odası var. Biz de havalimanı muhabirleri olarak böyle bir odaya ihtiyaç duyuyoruz” dedim. Kendisi başmüdürü çağırdı ve “Arkadaşlara bir hafta içerisinde bir oda bulacaksınız” dedi. Odamız olduktan kısa bir süre sonra İstanbul Havalimanları Muhabirleri Derneği’ni kurduk. O sırada bir havalimanı vardı ama bu sayının artacağını düşünerek “havalimanları” ibaresini kullandık. İlk zamanlar dört-beş sayı çıkardığımız bir dergimiz de vardı. Manşete çıkacak kadar önemli pek çok olay yaşanıyor havalimanlarında. Bu tür haberlerden ilk aklınıza gelenler hangileri? 2007 yılında şehit olan bir binbaşının naaşı bir kamyonetin arkasında bavullarla birlikte taşınıyordu. Son anda bir uçak yolcu merdivenine çıkarak bu üzücü tablonun fotoğrafını çektim. O fotoğraf ertesi günkü Hürriyet’in manşeti oldu. Ertuğrul Özkök beni bizzat aradı ve tebrik etti. Daha sonra bu fotoğrafla çok sayıda ödül kazandım. Bir de bizim meslekte çekemediğimiz fotoğraflar çok önemlidir. Bunlardan biri benim için son derece özeldir. 12 Eylül 1980’de Sultanahmet’te oturuyorduk. İhtilal oldu. Evim gazeteye çok yakın olduğu için saat 03.30-04.00 civarı gazeteye gittim. Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’in gözaltına alındığını ve öğlen havalimanında olacaklarını öğrendik. Cağaloğlu’ndan bir araca atladım ve havalimanına gittim. İhtilal yapılalı birkaç saat olmuş, her yerde barikatlar. Saydım, havalimanına kadar tam 27 barikatta durdurulduk. Sabah 06.00 civarı havalimanına girdim. Tek amacım, o gün öğle saatlerinde İstanbul’dan kalacakları yere götürülecek olan Demirel’i ve Ecevit’i fotoğraflayabilmek. O zamanlar küçük bir ofisimiz vardı. Kapısından adımımı atar atmaz bir hava üsteğmen geldi ve “Bugün burada gazetecilik yapmak yok” dedi. Ben “Neden?” diye sorunca, “Buranın komutanı benim. Bugün böyle olacak” dedi. İşinizin beceri gerektiren kısmı böyle zamanlarda daha fazla ön plana çıkıyor… Kesinlikle. Tabii ben apronu gören bir yerden o anı fotoğraflamak istediğim için, yıkılan eski kulenin hemen yanında ofisi olan bir arkadaşımın ofisine gittim. Kendisi sıkıyönetim nedeniyle gelememişti, anahtarın yerini öğrendim ve ofise girdim. Ancak o sırada gazetenin Avrupa baskısı için uçağa teslim edilmesi gereken matrisi benim teslim etmemi istediler. Bu işle ilgilenmek için yeniden aşağıya indim. Matrisi teslim edip döndüğümde, arkadaşımın ofisine çıkacağım yere bir inzibat dikildiğini ve geçmemin imkânsız olduğunu gördüm. Oraya çıkamayınca restorana gittim ve apronu gören bir masaya oturdum. İki helikopter geldi. Helikopterlerden birine önce valizler yüklendi. Apron yarım ay şeklinde dizilmiş silahlı askerlerle dolu, ben Demirel ile Ecevit’in çıkmasını bekliyorum. Demirel’in fötr şapkasını gördüm, deklanşöre basacağım, tam o sırada bir el yapıştı omzuma. Bir de baktım üsteğmen. Bana, “Bugün burada gazetecilik yok demedim mi!” dedi. Ben de, “Bırak çekeyim bu fotoğrafı, istersen film sende kalsın ama beni bu tarihi anın fotoğrafını çekmekten mahrum etme” dedim. “Hayır” dedi. Fotoğraf makinesini aldı ve masanın öbür ucuna koydu. İki çay söyledi garsona. O sırada önce Süleyman Demirel, ardından Nazmiye Demirel, Rahşan Ecevit ve Bülent Ecevit göründü. Askerlerin arasından geçerek bir helikopterden diğerine yürüdüler. Tarihi bir an! Üsteğmene yalvarıyorum. Üsteğmen fotoğraf makinesini biraz daha ileri itti. Sinirden titremeye başladım. Biraz sonra her iki helikopter de Hamzaköy’e gitmek üzere havalandı. Ondan sonra üsteğmen bana, “Buyurun makinenizi alabilirsiniz” dedi. Ben de ona, “Bunu hayatım boyunca unutmayacağım. Bu olayın vicdani yükünü benden çok siz taşımalısınız. Burada çekeceğim fotoğrafa sizin komutanlarınız da bakacak, tarihi bir belge olarak değer verecekti” dedim. Atatürk Havalimanı’nın neredeyse sadece Türk Hava Yolları’nın uçuş yaptığı zamanlarını biliyorsunuz. Havalimanı muhabirliğiniz boyunca Türk Hava Yolları ile ilgili ne tür gözlemleriniz oldu? Atatürk Havalimanı çatısı altında hizmet veren çok sayıda firmanın altyapısı Türk Hava Yolları geçmişi olan isimlere dayanır. Havaş’tan Onur Air’in Teknik Departmanı’na kadar pek çok yerde Türk Hava Yolları geçmişi olan kişiler görev yapıyor. Bu nedenle Atatürk Havalimanı ile Türk Hava Yolları’nın bölünmez bir bütün olduğunu söylememiz hiç de yanlış olmaz. Ülkelerinin bayrak taşıyıcısı olan havayolu şirketlerinin kendilerine özel terminalleri var. Türk Hava Yolları’nın, dünyada yaygın olan bu uygulamayı, İstanbul’a yapılacak yeni havalimanında hayata geçirmesi için çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca burada çalışmaya başladığım ilk günden bu yana Türk Hava Yolları yöneticilerinin basın ile ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu söyleyebilirim. 23 24 BİLGİ TEKNOLOJİLERİ “Daha profesyonel ve hatayı minimize ediyor” Fikret Koç / Radyo & IFE Atölye Şefi Müşteri odaklı bir yaklaşımın gereği olarak tasarlanan QTS, hayata geçmesinden dolayı şahsen çok mutlu olduğum bir program. Zira bu program ile müşterinize bir hesap açıyorsunuz ve müşteriniz bu hesabı kullanarak hizmet talebinde bulunduğu komponent ile ilgili olarak hızlı bir şekilde karar verebiliyor. Her türlü veri loglandığı için istatistiksel olarak çalışma yapılabiliyor ve gerektiğinde -özellikle TAT sorgulamalarında- müşteriye, veriye bağlı cevap verilebiliyor ve raporlar hazırlanabiliyor. İlk zamanlar teknisyen arkadaşlarımız bu programı kullanmakta zorlandı. Ancak verilen eğitimlerden sonra görüyoruz ki onlar da bu programa alıştı ve faydasını görerek çalışıyor. QTS kullanılmaya başlanmadan önce, teknisyenler hazırladıkları ‘shop report’u ve ek maliyet formunu atölye yetkililerine e-mail ile gönderiyor, atölye yetkilileri de gelen bilgi ya da belgeyi KKM’ye, KKM de müşteriye iletiyordu. Kotasyonlarda düzeltmelerin yapılması gereken bu işleyiş, modern hayata uygun olmayan amatör bir yaklaşımken, QTS ile birlikte çok daha profesyonel, hatayı minimize eden ve müşteriye “Siz bizim için değerlisiniz” mesajını veren bir anlayışa geçildi. Bu programın hayata geçirilmesi ve geliştirilmesi için öneri veren, programı yazan, sistemi kullanan ve sisteme destek veren tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. K omponent Teklif Takip Sistemi (Quotation Tracking System-QTS) olarak adlandırdığımız proje, Mart 2010’da TPSM’nin “Sadece fiyat tekliflerini kayıt altına almak istiyoruz” talebi ile ortaya çıktı. Fiyat teklifinin takibinden ziyade, teklifi kabul edilen komponentlerin iş sürecini takip etme şeklinde geliştirilerek son halini alan proje, içerisinde barındırdığı kabiliyetleri, müşteri istekleri, fiyatlandırma ve atölye olmak üzere üç ana başlıkta toplayabiliriz. Üç yılın sonunda tamamlanan proje, Komponent Bazlı Teklifler, Teknik Servis Teklifleri, Yapısal Bakım Teklifleri, Kalibrasyon Teklifleri ve Lastik Jant Teklifleri adında beş modülden oluşuyor. Diğer tüm modüllerde olduğu gibi komponent takibi modülünde de süreç müşterinin fiyat teklifi isteği ile başlıyor. Teklifin kabulünden sonra komponentin THY Teknik A.Ş.’ye problemsiz bir şekilde ulaştığı bilgisi giriliyor ve iş istenilen işlemin yapılması için emri ile birlikte atölyelere gönderiliyor. Atölye, işlem sırasında karşılaşacağı ek maliyet bildirimlerini ve bunun ona- yını sistem üzerinden rahatlıkla yapabiliyor. Tüm süreç sonunda atölye, sistem üzerinden ‘shop report’ oluşturarak komponenti ‘release’ ediyor ve müşteriye işlemi bitmiş parça geri gönderiliyor. Projemiz, sahip olduğu veri kayıtları ile kullanıcıya detaylı TAT bilgileri, atölye ve KKM performans değerlendirmesi, parçaların canlı katalog bilgisi, TPSM analiz çalışmaları, komponent bazlı anlaşma takibi ve analiz raporlarını sunuyor. Bu raporlar hizmet kalitesinin artırılmasında ve idamesinde önemli rol oynuyor. Daha önce yaklaşık bir gün süren fiyat teklifi hazırlanması, QTS sayesinde sadece dakikalar alıyor. Kargo ile gelen parçaların atölyeye gönderilmesi de artık dakikalar ile ifade ediliyor. Atölye işlemlerinin sisteme kolaylıkla işlenebilmesi; ‘shop report’, ek maliyet onay formu gibi kâğıt ya da e-mail gerektiren işlemlerin tamamını otomatize eden QTS üzerinden yapılması, teknisyenlerin hem iş yükünü azalttı hem de çalışma standartlarını artırdı. “Her zaman geliştirilmeye açık ve dinamik” Halil İbrahim Turan / Teknik Satış ve Pazarlama Müdürlüğü - Mühendis 2010 yılı itibarıyla ilk modülü tasarlanan ve kullanıma sunulan QTS, atölyelerimizde test, tamir vb. işlem gören münferit komponentlere ait talep, teklif ve işlem adımlarının A’dan Z’ye takibini yapan web tabanlı bir program. Bu programda, müşterilerimiz dahil işlem yapan tüm kullanıcılara ait ilgili ekran ve işlem yetkileri tanımlanmış durumda. QTS, müşteri teklif taleplerinin daha hızlı karşılanmasına; iş emri açılması aşamasından komponentin ‘release’ine ve sevkine kadar tüm işlem adımları için gerekli onayların verilmesine, takip edilmesine ve işlem adımlarının ölçülmesine olanak tanıyor. Ayrıca yazılımı BT Müdürlüğümüz tarafından gerçekleştirildiği için program her zaman geliştirilmeye açık ve kullanıcı ihtiyaçlarına paralel dinamik bir yapıya sahip. Müşteri memnuniyeti konusunda önemli bir adım attık” K. Göksel Öztürk / Hidrolik Atölye Şefi QTS, müşteri komponentleri için yapılan işin, atölye bulgularının ve tamir için gerek görülen malzemelerin listelenip bir rapor halinde müşteriye sunulduğu, atölyelerin uzun zamandır ihtiyaç duyduğu bir program. Yaklaşık bir yıldır gerçekleştirilen revizyonlarla güzel bir şekil alan program, ihtiyacı karşılar duruma geldi. Müşterilerin, kendi kullanıcı adları ile giriş yaparak, verilen kotasyonları ve atölye raporlarını görebildiği, yapılacak işlemlere onay verdiği bir arayüz olması ise çift taraflı bir fayda sağlıyor. Müşterilerden alınan kotasyon/malzeme onayları, QTS sayesinde ilgili atölye personeline otomatik olarak iletildiği için prosesler ivme kazandı. Böylece şirketimiz, müşteri memnuniyeti konusunda önemli bir adım atmış oldu. 26 BİZDEN Siir ve mühendislik bir arada Lüsan Saskal Bugüne kadar pek çok dergide şiirleri yayımlanan Komponent Kontrol Şefi Lüsan Şaşkal’ın basılmış iki şiir kitabı da bulunuyor. Hikâyeler de yazan ve edebiyatın bu alanına odaklanmayı düşünen Şaşkal, aynı zamanda seçici bir sinema izleyicisi. O kuma yazmaya başladığı ilk günlerden itibaren şiir yazmaya başlayan Lüsan Şaşkal, 1987 yılında Güneş Gazetesi’nin düzenlediği Genç Şairler isimli yarışmada ikinci olmuş. Şiirle özel bir bağı olan Şaşkal, hikâye, sinema ve karikatür gibi farklı sanat dallarını da yakından takip ediyor. Sizi tanıyabilir miyiz? 1968 yılında Adıyaman’da doğdum. 1972’den bu yana İstanbul’da yaşıyorum. İlk, orta ve lise öğrenimimi oturduğumuz semt olan Yeşilköy’de tamamladım. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde okudum. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir yıl Marmara Üniversitesi’nde İngilizce hazırlık okudum. 1992 yılında İTÜ’de yüksek lisans eğitimimi bitirdim. 1990 yılından bu yana çalıştığım THY Teknik A.Ş.’de Komponent Kontrol Şefi olarak görev yapıyorum. İki şiir kitabınız olduğunu biliyoruz. Şiire olan ilginiz ne zaman başladı? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız? Okuma yazmaya başladığım ilk günlerden itibaren şiir yazmaya çalıştığımı hatırlıyorum. İlk yazdığım şeyler maalesef şu anda elimde değil. Edebiyata ilgim ortaokul, lise yıllarında daha da arttı. O yıllarda günceler tuttum, bazı öyküler yazdım ve bunları dergilere gönderdim. Ancak bu ilgim hiçbir zaman öğrenciliğimin, iş hayatımın veya ev hayatımın üzerinde bir uğraş halini almadı. Çünkü hem öğrencilik hem iş hayatını yoğun bir şekilde yaşadığımı düşünüyorum. Ardından annelik de olunca edebiyat hep kıyıda kaldı. Ama yine de vazgeçilmezdi benim için, sadece biraz öteledim. “Bana Sözlerin Kaldı” isimli ilk şiir kitabım 2001 yılında yayımlandı. Şiir kitabınızda hangi yıllar arasında yazdığınız şiirler yer alıyordu? Kitap yayımlandığında 33 yaşındaydım. O güne kadar yazdığım şiirlerden bir seçki niteliği taşıyan kitapta 17 yaşındayken yazdığım şiir dahi yer aldı. İkinci kitabım “Dilsiz ve Ağır” ise 2012’de basıldı. Kitaplarımda yer alan şiirler uzun yılların bir özeti, özsuyu gibi ve benim için çok değerli. Bu nedenle şiirlerimin gün yüzü görmesinden son derece memnunum. Hangi şairleri beğeniyor ya da kendinize yakın hissediyorsunuz? İkinci Yeni şairlerinin tüm şiirlerini kanıksadığımı iddia edemem ama onları beğeniyor ve bazı şiirlerini kendime yakın hissediyorum; onları daha çok keşfetmeye çalışıyorum. Turgut Uyar, Edip Cansever ve Cemal Süreya’nın çok sevdiğim şiirleri, çok sevdiğim mısraları var. Ayrıca Orhan Veli, şiir okumaya ilk başladığım yıllardan bu yana sevdiğim, erken ölümüne üzüldüğüm şairlerdendir. Türkçe şiir geleneğinin izinden gittiğimi söyleyemem. Ben şiirlerimi sadece kelimelerimle, çağrışımlarımla var etmeye çalışıyorum; hiçbir izleği takip etmiyorum. Yani önce yazmaya çalışıyorum, kurgulamıyorum. Bu nedenle de “Türk şiirinin şu damarından besleniyorum, şu yönde yol almaya çalışıyorum” diyebileceğim belirleyici bir akım yok. Şiirlerimin bu yöndeki değerlendirmesinin benim dışımda birileri tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Sizi en fazla etkileyen, en beğendiğiniz şiirler hangileri? Benim şairden öte şiirlerim var; Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı”, Can Yücel’in “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim”, Ataol Behramoğlu’nun ilk şiirleri, onların arasında da “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var”. Ayrıca Cahit Sıtkı Tarancı’nın çok içten bulduğum, çok sevdiğim şiirleri var. Cemal Süreya’nın “Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?” adlı şiirini her okuduğumda yeniden severim. Edip Cansever’in de çok sevdiğim şiirleri var. Özellikle “Mendilimde Kan Sesleri”, “Masa da Masaymış Ha”, “O Mavilik Derdi”, “Su” en sevdiklerimden. Şiirleriniz bugüne kadar hangi dergilerde yayımlandı? Şu anda yayın hayatına devam etmeyen Yeni Çağrı isimli bir dergiye gönderirdim lise yıllarında şiirlerimi. Daha sonra Gösteri, Sombahar, Varoş, Çıkın ve şu anda adını anımsayamadığım birçok dergide, edebiyat seçkilerinde yer aldı şiirlerim. Öykü de yazmaya çalışıyorum. En son Notos Öykü’de bir hikâyem yayımlandı. Hem şiir hem de hikâye ile ilgili geleceğe yönelik ne tür planlarınız, hedefleriniz var? Kısa öykü yazmaya odaklanmayı düşünüyorum. Bu nedenle bundan sonraki hedefim bir öykü seçkisi hazırlamak. Bu seçkide daha önce yayımlanmış bazı öykülerime de yer vermeyi düşünüyorum. Emeklilik dönemi için de plan yapıyorum. Bu dönemin, daha iyi okuma, daha iyi izleme, daha iyi yazma yapabilmek açısından bana serbest zaman yaratmasını ümit ediyorum. Sinema ile nasıl bir bağınız var? Sinema ile çok duygusal bir bağım var. İyi bir sinema izleyicisi olduğumu düşünmüyorum ama izleyeceğim filmleri dikkatli seçmeye çalışıyorum. Michael Haneke ve Atom Egoyan en beğendiğim yönetmenlerin başında geliyor. Eski filmlerden “Uçurtmayı Vurmasınlar”, son döneme ait “Vavien” beğeni ile izlediğim yerli filmlerinden bazıları. Ancak favori bir yerli yönetmenim olduğunu söylemem pek mümkün değil. Filmleri sinemada mı, yoksa DVD’den mi izlemeyi tercih ediyorsunuz? 18 yaşında ikiz oğullarım var. Onlar büyüdükçe, onlarla birlikte sinemaya gitmeyi daha fazla sevdim. Hatta bir oğlum şu anda ABD’de sinema ile ilgili bir kursa devam ediyor. Onun bana aktardıkları beni sinema konusunda besliyor, geliştiriyor. Bir dönem ben de sinema ile ilgili bir kursa katılmıştım. O sırada film yapmanın ne kadar zor olduğunu, anladım diyemem, hissettim ve bir adım geri çekildim. Yine de bir izleyici olarak sinema keyfimi korumaya çalışıyorum. Film izlerken aldığınız keyfi kaybetmemeniz için işin mutfağına çok fazla girmemenin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Çünkü işin içinde olan insanların sinemaya çok teknik yaklaştığını ve bunun da film izleme keyfini onlardan kaçırdığını gözlemliyorum. Sanatın diğer dalları ile nasıl bir bağınız var? Edebiyat ve sinema dışında karikatürle zorunlu bir bağım var. Eşim eczacı, ancak 30 yıldan uzun süredir karikatür çiziyor. Bu nedenle de neredeyse tüm mizah dergileri evimize giriyor. Hepsini yakından takip edebiliyor muyum? Hayır. Ancak yine de bir karikatür gözüm olduğunu söyleyebilirim. 27 28 GEZI-YORUM Kopruler, gondollar ve maskeler Venedik Kanalları, benzersiz tarihi yapıları ve maskeleri ile tanınan, İtalya’nın kendine özgü şehirlerinden Venedik’i bize Yapısal Bakım Atölyesi’nde Teknisyen Yardımcısı olarak görev yapan Sercan Keleş anlatıyor. 2 008 yılında üniversiteden mezun oldum. Çalışma hayatına atılmak için büyük bir heyecan duyuyordum. Çünkü bana dünyanın birçok ülkesini görebilme fırsatı sunan bir mesleğim vardı; ben artık bir denizciydim! İlk yurtdışı seyahat tecrübemi, mezuniyet öncesi staj döneminde yaşamıştım. Ama kısa süreli bir staj olduğundan gittiğim yerleri gezmeye, tanımaya pek fırsatım olmadı. Çalışmaya başlayınca İspanya, Ukrayna, Hırvatistan, Yunanistan ve Cezayir’den sonra rotamız İtalya’nın tarih kokan kenti Venedik’ti. Sular üzerindeki şehir Venedik’i gezme şansı bulduğum gün, Ramazan Bayramı’nın ikinci gününe denk geldi. Bu nedenle şehrin her yerinde Türk turistler vardı. Şehrin güzelliği beni cezbederken, etrafımdaki insanların Türkçe konuşması bu şehri benim için daha sıcak, daha sevimli bir hale getirmişti. Şehri gezerken kendimi güzel ülkemde hissettim. Sanki sözleşmiş gibi ülkemin insanlarıyla, aynı anda Venedik’te geziyor, bayramımızı kutluyorduk. Bu güzel ortam ailemden geçirdiğim uzak bayramın burukluğunu bir nebze olsun azaltmıştı. Venedik’te geçirdiğim o gün benim için farklı ve hiç unutamayacağım bir bayram günü olmuştu. Venedik, 117’den fazla küçük adacık, adacıkları birbirinden ayıran 170 kanal ve kanalları birbirine bağlayan 400 köprüden oluşuyor. Tam anlamıyla suların üzerine kurulu olan Venedik, bu özelliği ile hiçbir şehre benzemiyor. rek yaya olarak ulaşmayı tercih ettik. Grand Canal üzerinde iki yakayı birbirine bağlayan dört köprü var. Bunlardan en bilindik ve en eski olanı Rialto Köprüsü. Köprü üzerinde, birbirinden güzel cam eşyaların, maskelerin, ayakkabıların, çantaların ve çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı mağazalar bulunuyor. Her yer tarih kokuyor Venedik’in tüm ara sokaklarına girip çıkıp labirent gibi daracık yollarında dolaşmaya devam ediyoruz. Bu sokaklarda kaybolmak çok kolay. Bu zaten sürekli yaşanılan bir durummuş. Kaybolmak kadar kolay olan bir başka şey ise yolunuzu bulmak sanırım. Çünkü gitmek istediğiniz yere, farklı yollardan ve yönlerden de ulaşmanız mümkün. San Marco Meydanı’na ulaştığımızda büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Meydanda ilk gözümüze çarpan San Marco Bazilikası -diğer adıyla Altın Kilise- oldu. Bizans mimarisinin özelliklerini taşıyan yapının giriş kapısının üzerinde yer alan dört adet at heykeli, Bizans Dönemi’nde Haçlı Ordusu’nun İstanbul’u yağmalamasından sonra buraya getirilmiş. Kilisenin dış bölümünde yer alan resimlerden birisi, sanırım Osmanlı sultanlarından birini anlatıyor. Ayrıca ön yüzeyde Aziz Marcus’un kemiklerinin Mısır’dan nasıl getirildiğini anlatan mozaikler de bulunuyor. Kilisenin hemen yanında Dükler Sarayı yer alıyor. Dükler Sarayı’nın hemen arkasında da hapishane ve sarayla bu hapishaneyi birbirine bağlayan İç Çekişler Köprüsü -diğer adı ile Ahlar Köprüsü- bulunuyor. Köprü, cezaevine giden mahkûmların Venedik’i son kez gördükleri yer olduğu için bu adı almış. Kilisenin hemen karşısında ise şehrin sembolü olarak görülen, 99 metre yüksekliğindeki Aziz Mark’ın Çan Kulesi yer alıyor. Kulenin tepesine çıktığınızda adeta tüm Venedik ayaklarınızın altına seriliyor. İtalya’ya gidip de pizza yemeden olmaz! San Marco Meydanı’ndan ayrılırken, sokak arasında gözümüze çarpan küçük ve sevimli pizzacı, ayaklarımızın ister istemez oraya gitmesine neden oluyor. İçeriye girdiğinizde alışılagelmiş bir pizzacıdan farklı bir konsept ile karşılaşıyorsunuz. Duvarlardaki maskelerden gelen sessiz ve derin bakışlar, bende adeta oranın merkeziymişim hissini uyandırdı. Bu küçük pizzacıda o kadar çok pizza çeşidi vardı ki, sipariş vermemiz pek de kolay olmadı. Tabii birbirinden lezzetli görünen pizzaların hepsini tatmak istedik. Ama hiç kimsenin o kadar çok pizza çeşidini bir anda tadabileceğini sanmıyorum. Karnımızı doyurup kahvemizi içtikten sonra, Venedik’ten ayrılma vaktinin yaklaşması içimizi burkuyordu. Bu, benim için keyifli ve tekrar yaşanılası bir Venedik turu oldu. Tekrar gelmek, görmek ve hissedebilmek umudu ile Venedik’ten ayrıldım. Arrivederci! Venedik’i anakaraya (Mestre) bağlayan Ponte della Libertà (Özgürlük Köprüsü) üzerinde ulaşım, tren ve otobüslerle sağlanıyor. Biz de bu köprüyü kullanarak geçtiğimiz Venedik’te Santa Lucia İstasyonu’nda trenden indik. İstasyonun çıkışı Grand Canal’a (Büyük Kanal) açılıyor. Burası, Venedik’in en meşhur yerlerinden San Marco Meydanı’na yaklaşık otuz dakikalık yürüyüş mesafesinde. Şehrin su trafiği koridorunu şekillendiren Grand Canal’ın üzerinde buraya özgü vaporettolar, deniz taksiler ve gondollar çalışıyor. Vaporettolardan kanal üzerinde belirli duraklarda inerek istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Ancak biz San Marco Meydanı’na ulaşmak için Venedik’in içini de geze- 29 30 SAĞLIK REHBERİ Bir varis hastası nelere dikkat etmeli? • Ayakta veya oturarak uzun süre kalmamalı; 5-10 adım da olsa yürümeli veya parmak ucuna kalkarak baldır adalelerini hareket ettirmeli. • Spor yapmalı. Haftada üç defa 30-45 dakika yürümeli, kilo almamaya özen göstermeli. • Duştan çıkmadan önce bacaklarına nispeten soğuk suyla masaj yapmalı. • Sauna zarar vermez. 8-10 dakikalık seanslar sonrası vücut, özellikle de bacaklar mutlaka soğuk su ile soğutulmalı. • Güneşin ve denizin hiçbir zararı yoktur. Güneşlenip çok fazla ısınmadan sık sık denize girmek bacakları rahatlatır. Ayrıca bronzlaşmış ten ‘pake’ damarları, kılcal damarları göstermez. • Lifli gıdalarla beslenmeli. Çünkü kabızlık, karın içi basıncı artırarak damarların basıncını etkiler. • Kafein damar cidarına yumuşatıcı etki yaptığı için çay, kahve ve kolalı içecekler varisleri negatif etkileyeceği için mümkün olduğunca az tüketmeli. • Toplardamarlarını kuvvetlendirmek amacıyla özellikle E vitamini bakımından zengin gıdaları tercih etmeli. • Uzun seyahatlerde ve yorucu iş günlerinde diz altına kadar giyilen basınçlı varis çorapları da varisleri engellemede, şikâyetleri azaltmada faydalı olur. Varis çorabı ile baldır adalelerini sıkıştırmak, şikâyetleri ortadan kaldırır ve rahatlık sağlar. • Gebe kaldığında, gebelik dönemi boyunca varis çorabı giymeli, egzersiz yapmalı ve normalin dışında kilo almamalı. Tromboz nedir? Belirtilerinden tedavi yöntemlerine varis İ Dünyada önemli sayıda insanın karşılaştığı rahatsızlıklardan biri olan varisin belirtileri, tedavi yöntemleri ve varis hastalarının dikkat etmesi gerekenleri Genel Cerrah Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu anlatıyor. nsanların bacaklarında mavi damarların görülmesi genellikle ‘ven’ olarak tanımlanır. Bu venlerden kaynaklanan ve venöz hastalıklar olarak adlandırılan hastalıklar ile varis aynı rahatsızlığı tanımlamada kullanılır. Bacaklarda ödem, renk değişiklikleri, yaralar ve basit örümcek gibi kılcal damar görüntülerinden kalın kıvrımlı mavi damarlara kadar bütün şikâyetler venöz hastalıkların içindedir. Hatta bacak ağrısından şikâyet eden ve akşam eve geldiğinde bacaklarını uzattığı zaman ağrıları geçen kişilerin yaşadıkları bile venöz hastalıkların bir parçasıdır. Varisin belirtileri nelerdir? Venöz hastalıklarda ilk şikâyetler bacakların görüntüsünün bozulması ve kozmetik nedenlerdir. Genellikle bu görüntü değişikliğine ağrı, özellikle de akşama doğru artan ağrı eklenir. Gece yatınca dinlenen bacaklarda bu ağrı geçer. Bacaklarda kaşıntılar, gece krampları da sık görülen şikâyetlerdir. Daha ileri safhalarda ayaklar şişer ve ödem oluşması sonucunda ayakkabıların dar gelmesi, çorapların iz bırakması şikâyetleri ortaya çıkar. Venöz hastalıkların şiddeti daha da arttığında bacaklarda döküntüler, kahverengileşme; ayak bileklerinde ve deride kalınlaşma, sertleşme görülür. En ileri seviyede ise bacaklarda, özellikle ayak bileklerinde, kapanmayan, tekrar eden yaralar oluşur. Bu şikâyetler bazen giderek şiddetlenir, bazen ise birden yara şeklinde ortaya çıkar. Toplardamarların içinde basınç artması ile genişleyen damarlarda kan yavaş akar (staz), bu durum damar tıkanıklığına (tromboz) sebep olabilir. Böyle durumlarda bacak birden şişer, kızarır ve ağrır. Hatta pıhtı damardan kopup, kalbe ve akciğere kaçarak (emboli), akciğer embolisi nedeniyle ani ölümlere sebep olabilir. Derin venlerdeki tromboz riski genellikle büyük ameliyatlardan sonra özellikle varisleri olanlarda daha da artar. Bu nedenle varisli hastalarda mutlaka büyük ameliyatlar öncesi ve sonrası kana sulandırıcı (heparin) ilaçlarla koruma yapılır. Hastalar ameliyat sonrası erken hareketlendirilir ve koruyucu iğnelere 10 gün, bazen -özellikle kanser ameliyatlarından sonra- bir ay devam edilir. Varisi olanlarda ve tromboz geçirmiş olanlarda, uzun uçak yolculukları sonrası tedbir alınmazsa, tıpkı ameliyat sonrası gibi trombozlar ve emboliler oluşabilir. İleri varisli ve tromboz geçirmiş insanlar uçağa binmeden varis çorabı giymeli, hatta bazen koruyucu iğne olmalıdır. Ayrıca uzun uçak yolculuklarında sıvı kaybı özellikle deri ve nefesle daha da artacağı için bol su içilmelidir. Çay, kahve ya da alkol tüketimi idrar atılımını artıracağı için tromboz riskini yükseltir. Venöz hastalıkların tanısı nasıl konur? Bacaklarında damar görüntü değişikliği, kozmetik rahatsızlık, ağrı, şişlik, yara şikâyetleri olan kimselerin özellikle toplardamar tetkikleri çok detaylı yapılmalıdır. Hastalar ayakta iken yapılan klinik muayene ile venöz yetersizlik olup olmadığı ve klinik sınıflaması yapılır. Örneğin yalnız huzursuzluğu olup ödem, damar görüntü şikâyetleri olmayan hastalara klinik kod olarak O (C0) verilirken, kılcal damarlara C1, geniş damarlara C2, ödem varsa C3, renk değişikliği, kahverengilik varsa C4, kapanmış yaraya C5, açık aktif yara varsa C6 denir. Şikâyeti olan kişiye ‘semptomatik’ adı verilir. Şikâyete sebep olan neden kapak yetersizliği mi, yoksa tromboz mu, yoksa her ikisi birden mi anlamak için mutlaka Doppler Ultrasonografi (DUS) tetkik yapılır. Bu tetkik hangi damarların kapakçıklarının yetersiz olduğunu gösterir ve tedavi buna göre planlanır. Doppler Ultrasonografi nedir, nasıl yapılır? DUS, toplardamarların içindeki kapakların hareketini, kanın akışını ve yönünü gösterir. Böylelikle kanın akış yönü ve özel- likleri anlaşılır. Akımın hızı, kaçağın şiddeti, damarın anatomisi (genişliği, kıvrıntıları) tetkik edilip hastalığın şiddeti ortaya konur. Tedavi edilmesi gereken damarlar işaretlenir ve buna göre tedavi seçimi yapılır. Damarların eksiksiz işaretlenmesi tam ve sağlıklı bir tedavi için mutlaka gereklidir. Aksi takdirde daha çabuk ve daha şiddetli nüksetmelerle karşılaşılır. Variste tedavi seçenekleri Varis tedavisi 100 yıla yakın bir süredir etkin bir şekilde yapılmaktadır. Ameliyatların tarihçesi 50 yılı geçmiştir. İğne ile kurutma (sklerozan) tedavileri son 20 yıldır yaygınlaşarak artmaktadır. Ayrıca son beş yıldır ise lazer ve radyo dalgaları gibi yöntemlerle tedavi de kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin başarı oranları hemen hemen eşdeğerdir ama hastaya en uygununu seçmek için uzmanlık bilgi ve becerisi gerekir. Doktor bütün tedavi seçeneklerini bilmeli ve en iyi şekilde uygulamalıdır. Anlaşılacağı gibi yalnız varis diyerek tedavinin başarısını ona göre değerlendirmek yeterli değildir. Hastalığı iyi bilen uzman, tetkikler sonrası her hasta için en uygun tedaviyi seçer ve bu tedavi sonucu beklentileri iyi anlatır ve hasta tatmin olduktan sonra tedaviyi en iyi şekilde uygular. Tedavinin amacı hastanın hayat kalitesini yükseltmek ve günlük yaşamını daha rahat hale getirmektir. Bu tedavinin özellikle kozmetik, estetik, görüntü şikâyetlerini kalıcı olarak ortadan kaldırması tek seansta mümkün değildir. Ağrı, ödem, kaşıntı, kramp şikâyetleri geçer, yaralar kapanır ve hasta da kendine düşenleri iyi yaparsa nüksetme olasılığı oldukça azalır. Kılcal damar ve estetik sorunlar değişik sürelerde nüksedebilir veya bacağın her yerindekiler tamamen ortadan kalkmayabilir ama devamlı kontrol ve iğne tedavisi ile tatmin edici sonuçlar alınır. Venöz hastalıklar tedavi teknikleri 1. Varis ameliyatları 2. Lazer tedavisi (Endolazer ablasyon) 3. Radyo dalgaları tedavisi (Radyofrekans ablasyon) 4. Sklerozan tedavi (Kurutucu iğne tedavisi) 5. Lokal tedavi 6. Kapak tedavisi Bu tedaviler hastaya uygun bir şekilde seçilir, kombine edilip birkaçı bir arada yapılabilir. Hangi tedavinin uygulanacağına şikâyetlere göre karar verilir. 31 32 BULMACA 1 7 4 2 3 6 GEÇEN SAYININ CEVABI: TOPONIMI 5 9 8 Geçen sayının talihlileri Çağdaş Gülbüz, Özgür Ağaoğlu, Hakan Çakıroğlu, Ertuğrul Aydın ve Melek Ardıç 100 TL tutarında Boyner hediye çeki kazandı. Anahtar kelimeyi 22 Ağustos 2013 tarihine kadar [email protected] adresine gönderen beş kişi, yapılacak çekilişle 100’er TL tutarında Boyner hediye çeki kazanacak. ANAHTAR KELİME: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Benzer belgeler
EYLÜL 2013 - Turkish Technic
katılan THY Teknik A.Ş. Satınalma ve Lojistik Başkanlığı İç Satınalma Şefi Sadettin Köse, 15-21 Ağustos 2013 tarihleri arasında Ağrı Dağı tırmanışını gerçekleştirdi. Yoğun fırtına ve tipide;
buzul ...
THY Teknik A.Ş. - Turkish Technic
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler Şefi)
Pınar Yılmaz
(Yayın Koordinatörü, Uzman)
Cemal Gökgöz
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler, Muhabir)
Untitled - Turkish Technic
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler Şefi)
Pınar Yılmaz
(Yayın Koordinatörü, Uzman)
Cemal Gökgöz
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler, Muhabir)
thy habom a.ş. - Turkish Technic
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler Şefi)
Pınar Yılmaz
(Yayın Koordinatörü, Uzman)
Cemal Gökgöz
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler, Muhabir)
MART 2013 - Turkish Technic
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler Şefi)
Pınar Yılmaz
(Yayın Koordinatörü, Uzman)
Cemal Gökgöz
(Medya, Reklam & Halkla İlişkiler, Muhabir)