hidayet kapkaç
Transkript
hidayet kapkaç
2146-6394 TEMMUZ 2016 · YIL: 25 2y5ıl. w w w .u t ed d erg i .c o m HATA YÖNETİMİ UÇAKLAR NEDEN BASINÇLANDIRILIRLAR BYPASS ORANI NEDİR? NEDEN CITY AIRPORT? 296 AYLIK HAVACILIK DERGİSİ www.uteddergi.com yayında SANAL DÜNYADA VE SOSYAL MEDYADA UTED Dergi'nin Android uygulaması Google Play'de! Apple için IOS uygulaması çok yakında hazır olacak! ‘İ TAKİP EDİN haberdar olun! uted_dergi uted.dergi www.uteddergi.com www.uted.org uted.dergi DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM, Dernek olarak ana hizmet alanlarımızdan biri de Uçak Bakım Lisansı standartlarının belirlenmesine katkı sağlamaktır. Ülkemizdeki uçak bakım lisansı edinme sürecinin iyileştirilmesi ve Temel Eğitim Tecrübe Kayıt Listesinin güncellenmesi gerektiği hepimiz tarafından dile getirilmektedir. Uzun süre gerçekleşmeyen işlerin temel tecrübe kayıt listesinden çıkarılarak yerine yenilerinin eklenmesi için internet üzerinden giriş yapılabilen bir program hazırladık. Ancak, programa, çoğunlukla mevcut “task”ların silinmesi yönünde girişler yapılmakta, yerine hangi “task”ların konulacağı ile ilgili giriş yapılmamaktadır. İlk lisans alınırken, tecrübe kayıt listesinde hangi “task”ların belirleyici olduğunun sektör çalışanları tarafından tanımlanmasını ve meslektaşlarımızın da çorbada tuzunun olmasını istiyoruz. Lütfen mesleğimize hizmet edelim, www.uted.org üzerinden ilk lisans alınırken tecrübe kayıt listesinde bulunmasını istediğimiz “task” girişlerini yapalım. Değerli Meslektaşlarım, İstanbul’daki geleneksel iftarlarımızı bu yılda Florya “Şazeli Restaurant”ta gerçekleştirdik. Bir belgesel tadında olan UTED iftarları, bu yılda üç nesil Uçak Teknisyenlerinin buluşma mekanı oldu. Emekli abilerimizin eski günlerdeki keyifli çalışma ortamlarını yad etmesi ve genç kardeşlerimizle sohbetleri iftar organizasyonlarımızın tadını artırdı. Organizasyonlarımıza katılan veya mazeret bildirerek katılamayan tüm meslektaşlarımıza, sektör çalışanlarına ve dostlarımıza ilgilerinden dolayı teşekkür ederiz. Bu organizasyonların birlikteliğimizle güzel ve anlamlı olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim. Kıymetli Okuyucular, Hoşgörü ve Rahmetin sembolü olan bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Ülkemizin ve sektörümüzün içinde bulunduğu dar boğazın, bayram coşkusu ile aşılmasını dilerim. Bayramın tüm insanlığa huzur ve bereket getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim. Tüm meslektaşlarıma ve sivil havacılığımızın tüm paydaşlarına görevlerinde kolaylıklar ve emniyetli çalışmalar dilerim. Saygılarımla... NECDET AKSAÇ Uçak Teknisyenleri Derneği Başkanı Aircraft Technicians Association President THY TEKNİK AYDIN BAKIM ÜSSÜ 10 RÖPORTAJ 14 SAFETY FIRST İ Ç İ N D E K İ L E R 6 İÇİMİZDEN BİRİ EMEKLİ UÇAK TEKNİSYENİ, CFM ŞİRKETİNDE REP OLARAK ÇALIŞAN HİDAYET KAPKAÇ’IN MESLEKLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ: “EMEK VERİP SADAKATLE DAVRANANIN MESLEK AŞKI BİTMEZ…” HATA YÖNETİMİ 06 İÇİMİZDEN BİRİ 30 HAVACILIK - HOBİ 50 İFTAR 10 RÖPORTAJ 34 TEKNİK 54 HABER 14 SAFETY FIRST 38 TEKNİK 60 SOSYAL MEDYA 16 HAVACILIK 40 TEKNİK 62 AJANDA 18 TEKNİK 42 GEZI 64 SINEMA 22 TÜRK HAVACILIK TARİHİ 46 UÇAN ÇOCUK 65 KITAP 26 ANI 48 BİLİM-TEKNOLOJİ 66 BİL BAKALIM UÇAKLAR NEDEN BASINÇLANDIRILIRLAR TEKNİK 18 AYLIK HAVACILIK DERGİSİ Uçak Teknisyenleri Derneği Adına İmtiyaz Sahibi Necdet Aksaç Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hüseyin GÜMÜŞ Basın-Yayın Sekreteri Celal Batur / Ersin Adıyaman Editör İsmail ŞEN LEYLEĞİN BOHÇASINDAN MODEL ÇIKTI! HAVACILIK-HOBİ 30 Yazı Kurulu Erhan İNANÇ, Murat KÖSE, Beytullah AKKAYA, Cemil AKGÜL, Hüseyin GÜMÜŞ, Gonca DEMİRÖZ, İsmail ŞEN, Handan DİKER, Ergün KARCI, Nihan YAVAŞ, Emrah YENER, Şebnem BAYEZİT, Hamdi FİDAN, Mehmet Emin YILDIZ, Mümin BALKAN Adres İstanbul Cad. Üstoğlu Apt. No: 24, Kat: 5 Daire: 8 Bakırköy - İstanbul Tel: 0212 542 13 00/543 29 74 Faks: 0212 542 13 71 Reklam & İletişim [email protected] İnternet Sitesi www.uteddergi.com www.uted.org Sosyal Medya www.twitter.com/uted_dergi www.facebook.com/uted.dergi BİR ORTAÇAĞ MASALI: PRAG GEZİ 42 YAPIM Sarnıç İletişim Hizmetleri sarnic.com.tr TASARIM Ajans4 Reklamcılık ajans4.com BASKI Şan Ofset Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No: 50 Kağıthane/İstanbul YAYIN TÜRÜ Aylık, süreli, yaygın UTED’E ABONE OLABİLİRSİNİZ Dergimize abone olmak için yıllık abone ücretini banka hesabımıza yatırdıktan sonra dekontu bize fakslamanız yeterli. UTED dergisi her ay adresinize gönderilecektir. Lütfen ayrıntılı bilgi için derneğimizle irtibata geçiniz. UTED dergisinin geçmiş sayılarına web sitemizden ulaşabilirsiniz. 6 İÇIMIZDEN BIRI EMEKLİ UÇAK TEKNİSYENİ, CFM ŞİRKETİNDE REP OLARAK ÇALIŞAN HİDAYET KAPKAÇ’IN MESLEKLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ: “EMEK VERİP SADAKATLE DAVRANANIN MESLEK AŞKI BİTMEZ…” Uzun yıllar THY’de uçak teknisyeni olarak çalışan ve son beş yıldır CFM firmasının REP’i olan Hidayet Kapkaç, uçak teknisyenliği ile aşk arasında bağlantı kurarak “Aşk ilişkisinde olduğu gibi, sürekli emek verilmeli ve sadakat kaybedilmemeli. Böylece meslek aşkınız bitmez” diyor… İSMAİL ŞEN UTED: Havacılığa THY’ye başvurmadan önce bir ilginiz var mıydı? Hidayet Kapkaç: Havacılık aşkı ilkokul çağlarındaki birçok çocuk gibi bende de vardı. Bir keresinde Yeşilyurt’taki Hava Harp Okulu’nun girişindeki kartalı görmüştüm ve çok etkilenmiştim. O yaşlarda pilot olmayı istiyordum. Pilot olamadım ama Allah nasip etti uçak teknisyeni oldum. Askerliğimi de havacı olarak yapmam bu aşkı yeniden canlandırdı. UTED: Liseye torna bölümünde başlamış, sonra da makine bölümünden mezun olmuşsunuz. Üniversite hedefiniz neydi? Hidayet Kapkaç: Makine mühendisliği okumak istiyordum. Mimarlık ve inşaat mühendisliği bölümlerine girebiliyordum ama makine mühendisliğini o kadar istiyordum ki bu bölümlere başlamadım. İstediğim üniversitenin makina mühendisliği bölümünü kazanamadığım için de üniversitede okumadım. UTED: Demirdöküm’de kalıpçı olarak çalışıyordunuz ve buradan ayrılıp THY’ye geçtiniz. Bildiğim kadarıyla kalıpçılar iyi kazanır. Bu geçişin nedeni neydi? Hidayet Kapkaç: Havacılık aşkıydı. Ben buraya geldiğimde gerçekten de Demirdöküm’de aldığımdan daha düşük bir maaşla işe başladım. Yaşım genç olmasına rağmen kalıpçılıkta iyi bir yere gelmiştim. Çok severek yaptığım bir işti ve oldukça iyi maaşlar alıyorduk. Çalıştığım fabrika da Türkiye’nin en iyi ücret veren yerlerinden biriydi. UTED: Öyleyse uçak teknisyenliğini çok istiyordunuz… Hidayet Kapkaç: Kesinlikle… Askerdeyken bir kişisel defterim vardı. İçi uçak resimleriyle doluydu. Uçaklar ve gökyüzü hala benim için büyülü şeyler. Kafamı gökyüzüne çok çeviririm. Yıldızlı gecelerde gökyüzünde uydu ararım. Dikkatli bakarsanız uyduları yıldızlardan ve uçaklardan ayırt edip görebilirsiniz. Yani bende büyük bir havacılık tutkusu çocukluğumdan beri vardı ve hala sürüyor. UTED: Peki, Türk Hava Yolları’na girdikten sonra beklediğinizi bulabildiniz mi? Hidayet Kapkaç: Aslında ilk üç ayım çok zor geçti. Bu ilk üç ayda tesis bakım bölümünde çalıştım ve uçak İÇIMIZDEN BIRI 7 8 İÇIMIZDEN BIRI teknisyeni olamayacağımı sanıp iş arayışına girdim. Allah’tan bu dönemin sonunda Hat Bakıma geçebildim ve severek çalışmaya başladım. UTED: Hat Bakıma geçtikten sonra neler yaşadınız? Beklentilerinizi karşılayan bir ortam mıydı? Hidayet Kapkaç: Kesinlikle... İlk uçağın içine girişimi hiç unutamıyorum. Çok şaşırdım ve heyecanlandım. Bazen neyi aradığınızı, ne istediğinizi tam olarak tarif edemezsiniz. Ben o uçağın içine girdiğimde aradığımı bulduğumu anlamıştım. Hele o zamanların en büyük uçaklarından biri olan DC-10’lardan birinin içine girdiğimde şok oldum diyebilirim. O kadar büyüktü ki bakarak bile bitirmek çok uzun sürüyordu. UTED: Peki uçağın içindeki cesamet, mekanizmaların çokluğu ve karmaşası karşısında neler düşündünüz? Hidayet Kapkaç: Tabii, bunca şeyi nasıl öğreneceğim, nasıl başaracağım diye tedirgin oluyorsunuz ama içine girdikçe ne kadar karmaşık olursa olsun, herşeyin bir mantığı olduğunu anlıyorsunuz. Bu mantığı çözmeye başladığınızda daha kolay öğrenmeye başlıyorsunuz. Sürekli olarak kapsamlı ve detaylı eğitimlerle de destekleniyorsunuz. Tabii öğrendikçe, başardıkça özgüveniniz de artıyor. UTED: Hangi olay size, ben bu işi yapabilirim, dedirtti? Hidayet Kapkaç: Birçok olayın toplamı... Ancak, mesleğe girdiğim ilk günlerde, moralimi bozan ve acaba bu işi yapamayacak mıyım diye düşündüren bir olay da oldu. Motor üzerinde parça sökerken bir cıvatayı motorun içine düşürmüştüm. İçine cıvata düşmüş bir motor uçağa kesinlikle takılmaz. Bu cıvatayı bulmak için de tüm motorun dağıtılması gerekiyordu. Çok üzüldüm, ama havacılıktaki yaptığınız hatayı gizlememe kuralına uyarak durumu şefime ilettim. Şefim Tamer Yaşar, benimle birlikte motorun başına gelip ilgilendi ve geliştirdiği özel aparatları kullanarak motoru sökmeden vidayı çıkarmayı başardı. Ancak bu iş birkaç saat sürdü ve bu sırada ben birkaç yaş yaşlandım herhalde… Bu olay çok canımı sıktı ama sonrasında verilen işleri yaptıktan sonra amirlerimden aldığım izlenimler beni cesaretlendirdi ve özgüvenimi artırdı. UTED: İlginç bir anı… Başka anılarınız da olmuştur şüphesiz… Hidayet Kapkaç: Vardiya şefi olduğum yıllarda bir A 340 uçağında yaşadıklarım çok ilginç ve biraz da komiktir. Uçakta basınçlama arızası vardı. Arızanın nedeni yerde bulunamadığı için bir test uçuşu yapmaya karar verdik. Benim dışımda iki teknisyen arkadaş İÇIMIZDEN BIRI ve pilotlarla uçuşa başladık. Gerekli irtifaya yükselip arızayı görmeye başladığımızda arkadaşları kabin içine gönderip kontrol etmelerini istedim. Bu arada ben de kokpitte pilotlarla birlikte göstergeleri izliyordum. A 340 uçaklarında, kabinden merdivenle inilen bir kabin ekibi dinlenme odası vardır. Arkadaşlara oradan arka kargo bölümüne geçerek kargo kapısı çevresini de kontrol etmelerini söyledim. Bu özel bir uçuş olduğu ve uçakta kargo olmadığı için arkadaşlarım ara kapıyı açarak dinlenme odasından kargo bölümüne geçip kaçak aramaya başladılar. Bir süre sonra arkadaşlardan biri koşarak kokpite geldi ve kargo kapısında kaçak olduğunu söyledi. Ben de hızla görmeye gittim. Kargo kompartımanındaki arkadaşımız kaçak olabilecek yerlere battaniye tutarak kaçağın yerini bulmaya çalışırken kargo kapısındaki kaçak battaniyeyi dışarı çekmişti. Battaniyenin yarısı uçağın dışına çıkmış, arkadaş da battaniyeyi bırakmamış ama tek başına içeri de çekememişti. Yedi sekiz bin metrede uçağın kargo kapısından bayrak gibi dalgalanan bir battaniye ile uçuş yapıyorduk. Neyse, biz de battaniyenin uçlarından tutarak içeri çekmeyi başardık. Sonra da birkaç battaniyeyi rulo yaparak kaçak bölgesini tıkadık. Kokpite çıktığımda göstergeler normale dönmüştü. Daha sonra inip kapının contasını değiştirdik ve sorun çözüldü… uçaktaki her parçanın, büyük bir sistemin ayrılmaz unsuru olduğunu fark ederek önemini idrak ederler. Uçakta sıradan ya da önemsiz hiçbir parça yoktur. Her bir parça birbiriyle bağlantısı dolayısıyla yüksek önem derecesine sahiptir. Bu anlayış aynı zamanda sorun tespiti ve çözümünde de onlara yardımcı olacaktır. UTED: Sizin uçak teknisyenliği tanımınız nedir, uçak teknisyenliği deyince aklınıza neler gelir? Hidayet Kapkaç: Uçak teknisyenliği bana aşkı çağrıştırıyor. Aşk sadakat ister, emek ister; uçak teknisyenliği de öyle… Emek verirseniz, kurallara sadık kalırsanız sizi büyütüyor ve geliştiriyor. Böylece de meslek aşkınız bitmiyor. Üstelik manevi getirisi en yüksek olan ve tatmini hızla gerçekleşen mesleklerden biridir. Düşünün, kocaman bir uçak Amerika’ya gidecek. Yolcular binmiş, uçak körükte, herşey hazır, son anda bir arıza yapıyor ve siz çağırılıyorsunuz. İlgili herkes orada sizin kararınızı bekliyor. O anda omuzlarınızda büyük bir sorumluluk var. Uçağın uçuşu tamamen sizin kararınıza bağlı… Tüm verileri değerlendirip doğru kararı vermeniz gerekiyor. Yapmanız gerekenleri yapıp, uçağın defterine gerekli kayıtları girerek, “iyi uçuşlar” deyip gönderdiğinizi düşünelim. O uçak emniyetle havalanıp gittikten sonra bir uçak teknisyeninin yaşadıklarını ancak bir başka uçak teknisyeni anlayabilir. Çok büyük bir tatmin duygusu… Çok az meslekte böylesi anlar yaşanır. UTED: Genç teknisyen arkadaşlara neler söylemek istersiniz? Hidayet Kapkaç: Genç arkadaşlara söyleyebileceğim en önemli şey, çalıştıkları işin, sistemin, komponentin veya testin arkasındaki mantığı anlamaya çalışmalarıdır. Böylece yaptıkları işi daha rahat kavrarlar. Ayrıca HİDAYET KAPKAÇ 1957 yılında Sivas Bayramtepe’de doğdu. Altı yaşında İstanbul’a geldi. İlk ve orta öğrenimi sonrası başladığı Alibeyköy Sanat Enstitüsü Torna bölümünden Edirne Teknisyen Okulu Makine bölümüne geçti. 1974 yılında okulunu bitirdikten sonra ESEM / Elektropak’ta bir yıl, Demirdöküm’de askerden önce ve sonra olmak üzere altı yıl kalıpçı olarak çalıştı. 2 Mayıs 1983 tarihinde Türk Hava Yolları’na girdi. 1993 yılında Başteknisyen, 1994’te Teknik Kontrol, 1998’de Vardiya Şefi, 2000’de Vardiya Müdür Yardımcısı oldu. Bu arada çeşitli dönemlerde UTED’e de katkıda bulundu. İki dönem Başkan Yardımcılığı ve uzun süre eğitimden sorumlu Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. UTED dergisinin editörlük görevini yürüttü. Uçak teknisyeni olarak Hat Bakımda başladığı THY macerasını aynı birimden emekli olarak 2005 yılında tamamladı. 2006 ile 2011 yılları arasında MNG Teknik’te Hat Bakım Müdürü ve Başkanı olarak çalıştı. Daha sonra girdiği CFM şirketindeki REP’lik görevini halen sürdürüyor. 9 10 RÖPORTAJ THY TEKNİK AYDIN BAKIM ÜSSÜ Aydın iklim olarak eğitim uçuşlarına çok müsait. Yılın çoğunda uçuş yapmak mümkün olabiliyor ve öğrenciler daha kısa sürede tecrübe uçuşlarını tamamlayabiyorlar. Türk Hava Yolları Uçuş Eğitim Akademisi ile birlikte, eğitim uçuşlarında kullanılan küçük uçakların bakım ihtiyacını karşılamak için bir bakım hangarı kurdu ve uçakların bakımı burada yapılmakta. THY Teknik Aydın Bakım Hangarı’nda neler oluyor merakıyla orda çalışan meslektaşlarımızı ziyaret ettik. Bu vesile ile Tuncay Yeler ve Başteknisyen Mustafa Esener ile kısa bir söyleşi yaptık. Aydın Bakım Müdürü Ethem Akdemir’e gösterdiği misafirperverlikten dolayı teşekkür ediyoruz. HÜSEYİN GÜMÜŞ GÖKHAN ÇILTIK MUSTAFA ESENER, Baş Teknisyen H.G: Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Mustafa Esener: 2002 yılında Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulu Uçak Elektrik Elektroniği bölümünden mezun oldum. Mezun olduğum yıl THY’de işe başladım. 3 yıl revizyon bakımlarında çalıştıktan sonra Hat Bakım’a geçtim ve 2013 yılına kadar da Hat Bakım’da çalıştım. 2013 yılında Aydın’da yeni kurulan Uçuş Eğitim Akademisi’nde çalışmak üzere buraya geldik. H.G: Aydın’da çalışmak istemenizin özel bir sebebi varmı? Mustafa Esener: Ailem Aydın’da. Babamın sağlık durumundan dolayı desteğe ihtiyaç duyması ve memleketim olması sebebiyle yeni kurulan bu bakım organizasyonu benim için şans oldu. Bütün bu sebepler bir tarafa şu an için burda çalışmaktan oldukça memnunum. Özellikle yeni bakım hangarının faaliyete geçmesi ile işlerimiz biraz daha kolaylaştı. Yeni kurulan bir yer olması hepimize ayrıca çalışma şevki veriyor. RÖPORTAJ H.G: Aydın’da böyle bir organizasyonun kurulmasının önemi nedir? Mustafa Esener: Uçuş Eğitim Akademisi’nin Aydın’a kurulmasının en büyük avantajı iklimsel şartlar. Daha önce Çorlu’da da uçuşlar yapılıyordu ama Aydın’ gelindikten sonra uçuş saatleri oldukça artmış durumda. Bu durum eğitim uçuşları için büyük avantaj sağlıyor. Uçuşlar artınca da eğitim uçakları daha kısa aralıklarla bakıma girmesi gerekiyor. Eskiye göre daha çok bakım ihtiyacı oluyor. Yeni bakım hangarının devreye girmesi ile birlikte bu yoğunluğu karşılayabilecek duruma gelmiş olduk. Aydın’da da bir bakım üssünün olması mesleğimiz açısından bir avantaj. Büyük şehirler haricinde de çalışabileceğimiz yerlerin olmasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. H.G: Büyük yolcu uçaklarında uzun yıllar çalıştıktan sonra, eğitim amaçlı kullanılan küçük uçaklarda çalışmanın artıları eksileri nelerdir sizce? Mustafa Esener: Büyük uçaklarda çalışmış olmanın avantajı, uçakları yeni teknolojileri ile birlikte daha iyi öğrenme imkanı oluyor. Özellikle revizyon ve hat bakım’da çalıştıktan sonra oldukça deneyim sahibi olunabiliyor. Ben de kazandığım o deneyimi burda eğitim uçaklarının bakımını yaparken kullanma imkanı buluyorum. Küçük uçakların bakımı bazı yönlerden daha kolay oluyor, en basitinden ulaşım için sehpa sorunu olmuyor. Zorlukları ise, küçük olmalarına rağmen çok komplike olmaları. Örneğin, Avusturya yapımı Diamond DA-40 ve DA-42’de büyük uçaklarda ki bütün chapter’lar bulunmakta ve bunlar küçük bir uçağa sığdırılmış vaziyette. Bu bakımdan çalışmanın bir miktar zorluğu da var tabi. diğer ağır bakımlarını da yapabiliyoruz. H:G: Aydın Bakım Hangarı’nda kaç tane uçak teknisyeni çalışıyor? Mustafa Esener: Burada iki vardiya halinde çalışılıyor. Toplam 27 kişilik bir teknisyen grubumuz var. 6 tane B1 CS, 4 tane de B2 CS olan teknisyen var. B1 CS olan iki arkadaşımız da aynı zamanda Baş Teknisyen olarak görev yapıyor. H.G: Peki Mustafa Bey, Uçak Teknisyeni olan veya olmayı düşünen arkadaşlara bu şekilde küçük uçakların bakımında çalışmalarını tavsiye eder misiniz? Mustafa Esener: Tabii ki... Ancak önce büyük uçaklarda tecrübe kazanılması sonrasında küçük uçaklarda çalışılması daha verimli olabilir. Küçük uçaklarda çalışmak kolay gibi görünse de emniyetli çalışma burada çok daha önemli olmakta. Yapılacak hataların farkedilmesi gibi emniyetli çalışmayı sağlayacak insan faktörleri derslerinde bahsedilen bariyerler büyük uçaklara göre daha az. Bundan dolayı önce büyük uçaklarda deneyim sahibi olunduktan sonra tercih edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun haricinde uçak teknisyenliği mesleğini yaparken İngilizce olmazsa olmaz bir şarttır. İngilizceye önem vermeleri mesleklerini doğru bir şekilde yapmalarını sağlayacak en önemli faktörlerden diye düşünüyorum. Uçak ile ilgili alacakları kursların tamamı ingilizce oluyor. Hem gerekli eğitimleri alırken hem de üretici firmalarla irtibata geçmek gerektiğinde ingilizce çok önemli. Arkadaşlarımızın İngilizceye çok önem vermelerini tavsiye ederim. H.G: Hangi uçaklara bakım yapabiliyorsunuz? H.G: Aydın sıcak bir yer. Yaz aylarında burada çalışmak zor oluyor mu? Mustafa Esener: Burda Masteng hariç diğer uçaklara bakım yapabiliyoruz. Cesna 172, Diamond DA-40, Diamond DA-42. Filomuzda 10 adet Cesna 172, 8 adet DA-42 çift motorlu, 6 adet DA-40 tek motorlu uçak var. Bu uçaklara Hat Bakım olarak da hizmet veriyoruz, Mustafa Esener: Tabii ki... Burada hat bakım hizmeti de veriyoruz. Özellikle hat bakımda çalışırken çok zor oluyor. Sıcaklığın 50 dereceye çıktığı zamanlar oluyor. Ama yeni hangarımızın faaliyete geçmesi ile daha iyi olacağını düşünüyoruz. 11 12 RÖPORTAJ TUNCAY YELER, Uçak Teknisyeni H.G: Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Tuncay Yeler: 1991 yılında Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık okulundan mezun oldum. Yaklaşık bir sene ünüversitenin bakım hangarında çalıştım. Sonrasında bir süre Bon Air’de çalıştım. 1996 yılında ise Türk Hava Yolları Teknik’te işe başladım. THY Teknik’te uçak elektronik atölyesinde hat bakımda, revizyonda çalıştım, yaklaşık bir sene Antalya Hat Bakım’da, beş yıl müşteri uçakları bölümünde çalıştım. 145 eğitim müdürlüğünde 3 yıl eğitmenlik yaptım ve sonrasında 2014 yılında ise Aydın’a tayin oldum. H.G: Farklı bölümlerde çalışma tecrübeleriniz olmuş. Aydın’ı tercih etmenizin sebebi nedir? Tuncay Yeler: En çok ailevi sebepler etkili oldu. Ayrıca, İstanbul’da yaşamak gerçekten zor. Açıkçası daha sakin bir hayatı tercih ettim diyebilirim. H.G: Peki sizce Aydın’da böyle bir organizasyonun kurulmasının uçak teknisyenliği mesleği açısından önemi nedir? Tuncay Yeler: Buranın iklim şartları uçuş eğitimi için çok müsait, çok uzun süreli eğitim uçuşlerı yapılabiliyor, uçuş tecrübelerini daha kısa sürede tamamlayabiliyorlar. Daha önce Çorlu’da yapılmaya çalışılan eğitim uçuşları, Aydın’da Uçuş Eğitim Akademisi kurulduktan sonra, burada çok daha iyi şartlarda ve daha yüksek kapasitede yerine getirilebiliyor. H.G: Tecrübelerinizle birlikte bakacak olursak, küçük uçaklarda çalışmanın artıları eksileri nelerdir? Tuncay Yeler: Ben B2 CS olarak çalışıyorum. Elektronik açıdan bu uçaklar farklı sistemler kullanıyorlar. GARMIN diye bilinen çok komplike ve kompakt bir RÖPORTAJ sistem bulunuyor. Büyük uçaklardan alışageldiğimiz bir aviyonik sistemi yok. İlk başlarda bundan dolayı biraz zorlandım diyebilirim. H.G: Uçak teknisyenlerine veya adaylarına eğitim uçaklarında çalışmayı tavsiye eder misiniz? Tuncay Yeler: Uçuş eğitimlerinde çok büyük bir ihtiyaç var. Burası gibi benzer organizasyonların sayısının artacağını düşünüyorum. Onun için mesleğimiz açısından eğitim uçaklarının da önemli bir alternatif olduğunu düşünüyorum. H.G: Aydın sıcak bir yer. Bu şartlarda çalışmak zor oluyor mu? Tuncay Yeler: Evet özellikle hat bakımında çok zor oluyor. Bundan dolayı hat bakımını kendi aramızda nöbetleşerek minimumda tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanında hangarımız yeni faaliyete geçti. Hangarın içi de çok sıcak olabiliyor. Tam olarak hazır hale geldiğinde bizim için daha iyi çalışma şartları oluşacağını düşünüyoruz. H.G: İş haricindeki zamanlarınızı nasıl geçiriyorsunuz? Tuncay Yeler: İstanbul’da çalışırken çok fırsat bulamıyordum ama Aydın’a geldikten sonra bazı hobilerim oldu. İşten çıktıktan sonra kendimize ayıracağımız zaman daha fazla oluyor. İki arkadaş birlikte tekne ile balığa çıkıyoruz. Denizin o sessizliğinin ortasında balık tutmak bütün stresimizi alıyor. Bizim mesleğimizde hobiler edinmek ve iş haricindeki zamanda bunlarla vakit geçirmek önemli diye düşünüyorum. Büyük şehirlerde bunu yapmak zor ama stresimizi atacak bir yol bulmalıyız diye düşünüyorum. 13 14 SAFETY FIRST HATA YÖNETİMİ Yüksek güvenilirlikli uçak sistemlerine ulaşılması, insan performansını uçuş güvenliğinin odak noktası haline getirmiştir. Çeşitli insan hataları genel olarak kaza ve olaylarda etken faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilgi veya tek başına eğitim hataları önlemede bir insanı ya da bir organizasyonu güçlü hale getirmez. Hata yönetimi konusunda gelişim sadece somut iyileştirmeler ve sağlam bir kurum kültürü ile elde edilir. Bu sayede hata ihtimali azalır ve olası hataların sonuçları daha az şiddetli olur. HAMDİ FİDAN Uçak Bakım Mühendisi HATALAR VE İHLALLERİN TANIMLANMASI Günlük dilde “Hata” çok geniş bir anlamda kullanılmaktadır. Özellikle uluslarası literatürde çok çeşitli kelimelerle ifade edilen hata kavramı dilimizde hata ve yanlış kelimeleriyle karşılanmaktadır. Bu durum dış kaynakları okurken kavram kargaşası yaşanmasına neden olmaktadır. Bu sebeple aşağıda bazı kelimeler İngilizce olarak kullanılmış ve Türkçe’de kelime karşılıkları olmadığı için açıklamalar ile paylaşılmıştır. Konuyu daha iyi tartışabilmek ve sonuca ulaşabilmek için ise kesin tanımlamalara ihtiyacımız bulunmaktadır. James Reson’ın çalışmaları burada ihtiyaç olan tanımlamayı sağlamaktadır. Hata: Bilinçli bir eylem sırasında, amaçlanan sonuca ulaşmada başarısız olunmasıdır. Hatalar yalnızca belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için açık bir niyet ile yapılan eylemlerle ilişkilendirilebilir. Bu nedenle refleksler gibi kontrolsüz hareketler hata ile ilişkilendirilemez. Tanımı gereği hatanın kendisi kasıtlı olmaz, fakat orjinal yapılmak istenen eylem kasıtlı olmak zorundadır. Örneğin; Bakım dökümanı çıktısı almak isteyen bir bakım personelinin yanlış dökümanı alması bir hatadır. Yapılmak istenen eylem Bakım dökümanı çıktısı almaktır ve kasıtlıdır. Fakat yanlış dökümanın alınması kasıtlı bir olay değildir. SAFETY FIRST İhlal: Bilinçli bir eylem sırasında bilinen kurallar, normlar ve prosedürlere riayet edilmemesidir. Hata ve ihlal arasında bir karşılaştırma yaptığımızda şu fark hepimizce malumdur. Hatalar kasıtsızdır fakat ihlalde kasıt vardır. Başka bir deyişle ihlaller kişinin kendi kararıdır fakat hatalar kişi önlemeye çalışsa da önleyemediği durumlardır. HATALAR AYRICA AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE İKİYE AYRILABİLİR Gözden kaçırma ve ihmalden kaynaklanan hatalar: İhmaller genellikle hafıza ile ilgili olurken (unutma), gözden kaçırmalar eylemin planlandığı gibi gitmemesidir. Örneğin; Flap yerine Spoiler koluna hareket vermek, eylemin planlandığı gibi gitmemesine neden olur ve bu gözden kaçırma “Slip” olarak tanımlanır. Bir kontrol listesinde bir adımın unutulması ise ihmal “lapse” olarak tanımlanır. Yanlış Planlanmış Eylemler: Amaçlanan hedefe ulaşmak için yapılan planın başlı başına yanlış tehlikeli ve hantal olmasıdır. Aşağıdaki tabloda bu maddeler daha net bir şekilde açıklanmıştır. İSTEMSİZ EYLEMLER Slips and Lapses oluşturulan farkındalıktır. Okullar teknik eğitim yanında öğrencilere henüz okul sıralarında yapacakları işin önemini aşılarsa ve en büyük sorun olan bakım personeli olma standartları otoriteler tarafından yüksek tutulursa bu sorunlara daha kökten ve kalıcı çözümler sağlanacaktır. KAYNAK: - Güzel Plan - Plana uymayan hareket - Yanlış yapılan eylem (Slip) - Unutulan eylem (lapse) AIRBUS Flight Operations Briefing Notes ,Human Performance ,Error Management * Prof. James REASON, 1977’den beri Manchester Üniversitesi Psikoloji bölümünde İnsan Faktörleri, Organizasyonel faktörler gibi konularda dersler vermektedir. Bu konularda yayınlar yapmaktadır. Mistake - Plan doğru değil - Yanlış, tehlikeli, riskli plan THREAT AND ERROR MANAGEMENT (TEM) Threats KASITLI EYLEMLER Violation - Bir kural, prosedür veya normun kasıtlı ihlali. Threat Mgmt Contributing Factors İçinde bulunduğumuz sektör vesilesiyle sık sık aldığımız ve belirli aralıklarla almak zorunda olduğumuz eğitimlerin birçoğu bizleri olumsuz durumlardan korumak için ve sürdürülebilir emniyet içindir. Emniyeti sağlamada bir diğer konu da personele henüz işe başlamadan okulda iken verilen eğitim ve Errors Contributing Factors Error Mgmt Tehditler etken faktörler ile hataya dönüşür ve etkili bir hata yönetimi ile bu hatalar engellenebilir. 15 16 HAVACILIK NEDEN CITY AIRPORT? 2 Yazımızın ilk bölümde ülkemizde Hava Taksi ve Genel Havacılığa küçük bir bakış atıp Atatürk Havalimanı’nın büyüme trendini incelemiştik. Bu büyümede Hava Taksi ve Genel Havacılığın rolünü istatistiklerle ortaya koymuştuk. Ayrıca neden özel iş jeti tercih ediliyor sorusunun cevaplarını aramıştık. Yazımızın ikinci bölümde ise Atatürk Havalimanı toplam uçuş sayısı ve Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayılarıyla ilgili istatistikleri analiz ederek, anlamlar çıkarmaya devam edelim. BEYTULLAH AKKAYA 2011 yılında Atatürk Havalimanı’nda 325.209 olarak gerçekleşen toplam uçuş sayısı, 2015 yılında 466.913 ‘e çıkmıştır. Bu %43.6 ‘lık bir müthiş büyüme rakamıdır. Hava Taksi ve Genel Havacılık trafiği ise 2011 yılında 6.669 iken 2015 yılında 4.569 olarak gerçekleşmiştir. Bu ise %31.5 ‘lik müthiş bir küçülmenin hikayesidir. Eğer Hava Taksi-Genel Havacılık uçuşları bu yıllar arasında havayolları karşısında baskılanmamış olsaydı sonuç ne olurdu acaba?... Toplam uçuş sayısında olduğu kadar bir artış olduğunu varsaydığımızda (%43.6), yaklaşık 9.500’lü uçuş sayılarına ulaşılabileceği şaşırtıcı bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısaca 2015 yılında gerçekleşen sayının 2 katından daha fazla.!!! Peki, Avrupa’da durum nasıl acaba? Oralarda neler olup bitiyor? Hava Taksi ve Genel Havacılık uçuş sayıları nerelerde? Hangi havalimanlarında ne kadar uçuş oluyor? Hangi şehirlerde bu havalimanları? Sorularını bir önceki yazımızda sormuş cevaplarını ise vermemiştim. Şimdi bu soruların cevaplarına bir göz atalım. HALİL İBRAHİM DEMİREL Yukarıdaki grafikte 2015 yılında Avrupa’da gerçekleşen Hava Taksi-Genel Havacılık uçuşlarının en yoğun olduğu 20 havalimanı ve uçuş sayıları gözükmektedir. Büyüklükleri anlamlandırmak adına Atatürk Havalimanı’nı görsel bir kıyaslama olması açısından ben ekledim (gerçekte 21. sırada değil). Aslında bu grafik tüm yazıyı ve hikâyeyi özetliyor. 1. sıradaki Paris Le Bourget Havaliman’ının 2015 yılı Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayısının 49.134’tür. Atatürk Havalimanının 10 katından daha fazla olduğu görülüyor. Grafikte en ilginç noktalardan biri ise; 4, 6, 14, 15 ve 19. sırada 5 adet Londra havalimanı bulunuyor olması ve toplam Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayısının 84.190 olmasıdır. Atatürk Havalimanı’nın 18 katından daha fazla… HAVACILIK havalimanı Amerika’da Los Angeles, Van Nuys Airport (IATA: VNY) ‘un 2013 yılı özel havacılık uçuş sayısı yaklaşık 260.000’dir. Bir de yukarıda bulunan grafiğimizi inceleyelim. Bu grafikte 2015 yılı Zurich Kloten, Munich Munchen ve İstanbul Atatürk Havalimanı’nın toplam uçuş sayıları, Hava Taksi - Genel Havacılık uçuş sayıları ve bu uçuşların birbirleriyle oranları yer almaktadır. Zurich Kloten Havalimanı’nda Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayısı 24.082, toplam trafiğe oranı % 9.08 iken Munich Munchen Havalimanı’nın Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayısı 13.606, toplam trafiğe oranı % 3.58 , Atatürk Havalimanı’nda ise Hava Taksi-Genel Havacılık uçuş sayısı 4569, toplam trafiğe oranı % 0.98 olarak gerçekleşmiştir. Çok da söze gerek yok ne yazık ki… Ne kadar yol almamız gerektiği rakamlarla çok açık ve net aslında… Kısa vadeli çözüm ise geç kalmadan ve sıfıra daha da yaklaşmadan, Atatürk Havalimanın’da Hava Taksi-Genel Havacılık uçuşlarına yoğun olarak uygulanan Slot uygulamasının ciddi olarak hemen gözden geçirilmesi gerekmektedir. 3. Havalimanı bitene kadar otorite tarafından en azından slot uygulamasında yaratılacak bir miktar rahatlık Hava Taksi-Genel Havacılık uçuşlarının az da olsa toparlanmasını sağlayacaktır. Sorasında ise City Airport ile daha büyük hedeflere yol almak kaçınılmaz olacaktır. Bu arada ABD, Asya ve Uzak Doğu‘daki Hava Taksi ve Genel Havacılık uçuş ve havalimanlarının performanslarını bu yazının kapsamı dışında tuttuğumu da ayrıca belirtmek isterim. Ancak bir örnek vermeden de geçemeyeceğim. Dünyanın en yoğun özel havacılık Ayrıca sektörün büyüklüğü ile ilgili olarak ICAO genel sekreteri bayan Dr. Fang Liu bir açıklamasında iş jeti havacılığını önemine vurgu yapmış ve Avrupa’da 22 milyar USD’lık iş hacmi ve 164.000 kişilik istihdam, ABD’de ise 200 milyar USD’lik iş hacmi ve 1.1 milyonluk istihdam oluşturduğunu belirterek havacılık masasında iş jeti havacılığına da bir yer ayrılması gerektiğini özellikle ifade etmiştir. Şimdi de City Airport havalimanı mantığına en iyi örneklerden birisi olan Paris Le Bourget ile devam edelim. Paris Le Bourget Havalimanı, dünyanın en eski havacılık fuarlarından olan Paris Air Show’a da ev sahipliği yapan, Avrupa’da Hava Taksi-Genel Havacılık uçuşları yoğunluğunda 1. sırada bulunan havalimanıdır. 1977 yılında uluslararası trafiğe, 1980 yılında da bölgesel trafiğe kapatılmıştır. Le Bourget Havalimanı gürültü azlığı, yolcu sayısının nispeten az olup araç trafiği vb. durum oluşturmaması gibi nedenlerden dolayı Paris’in ortasında 1981 yılından beri sadece Hava Taksi ve Genel Havacılık uçuşlarına açılmış olup şu an Avrupa’nın en etkin ve yoğun City Airport’larından birisidir. Bire bir Atatürk Havalimanı’nın durumuyla ile benzerlik göstermektedir. Alınacak kararla ya Atatürk Havalimanı kapatılıp tarih olacak ya da City Airport’a dönüştürülüp yeni bir “Le Bourget” hikâyesi ortaya çıkaracaktır. Peki Atatürk Havalimanı’nın City Airport’a dönüştürülmesi ulusal ve uluslararası (küresel) sermaye açısından ne kadar önemli? Ülkemizin Havacılık Bakım ve Onarım Merkezi olma yolunda küresel bir oyuncu olması için önemi var mı? Yazı dizimizin üçüncü bölümünde bu soruların cevaplarını arayacağız… Sevgi ve Selamlarımla… 17 18 TEKNİK UÇAKLAR NEDEN BASINÇLANDIRILIRLAR Günümüzde uçakla seyahat etmek günlük hayatımızın sıradan bir aktivitesi haline geldi. Bundan dolayı da biletimizi alıp uçağa atlıyoruz ve normalde hayatta kalmamızın imkansız olduğu yüksekliklerde uçarken herşeyden habersiz bir taraftan gazetemizi okuyor bir taraftan da kahvemizi yudumluyoruz. Peki bu tehlikeli yolculuğu bu kadar problemsiz geçirmek nasıl mümkün oluyor? EMRAH YENER Teknik Eğitmen Çok yüksek irtifalarda böylesine rahat yolculuğu mümkün kılan şey uçağın basınçlandırma sistemidir. Şimdi hep beraber bu sisteme neden ihtiyaç olduğuna ve nasıl çalıştığına kısaca bir bakalım. En temelinden konuya girecek olursak; çok hassas bir terazinin iki kefesine de balon koyalım; soldakini atmosfer havasıyla şişirelim, sağdakini ise şişirmeden kefeye koyalım. Sol kefenin ağır bastığını göreceksiniz çünkü havanın belirli bir ağırlığı vardır. Oturduğumuz yerden gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz atmosfer yaklaşık 450 km boyunca devam eder. Derin bir yüzme havuzunda dibe daldığınızda su nasıl size basınç uyguluyorsa, tıpkı su gibi üzerimizdeki bu 450 km’lik gaz tabakası da altında kalan yeryüzüne yüksek bir basınç uygular. Bizler derin bir su havuzu yerine derin bir gaz havuzunda bulunuyoruz ve bedenimiz bu yüksek gaz basıncı altında yaşamaya alışmış. Peki bunun bizim konumuzla alakası nedir? Bildiğimiz gibi gazlara basınç uygularsanız sıkışırlar. Yukarıda bahsettiğimiz nedenden dolayı deniz TEKNİK seviyesindeki atmosfer havası yüksek basınç altında sıkışmış olduğundan ciğerlerinizde 1 kere hava çektiğinizde aldığınız havada (örneğin) 100 birim oksijen vardır. Ancak sizi alsak Erzurum Palandöken dağının tepesine çıkartsak (10000 feet) ve aynı şekilde ciğerlerinize hava çekseniz yaklaşık olarak bir nefeste 75 birim oksijen alacaksınız. Şimdi daha yükseğe Ağrı dağına çıktığınızda (16800 feet) basınç daha da azalacağından bir nefeste yaklaşık olarak 50 birim oksijen alacaksınız. Peki en yüksek dağ olan Everest’e (29,000 feet) çıkarsak ne olur? Burada basınç o kadar düşüktür ve hava o kadar seyrektir ki her bir nefeste yaklaşık 30 birim oksijen alırsınız. Bu miktar bir insan için çok az olduğundan Everest’e çıkan dağcılar belirli bir yükseklikten sonra oksijen maskesi desteğine ihtiyaç duyarlar. Aynı nefes, aynı ciğer fakat yükseğe çıktıkça ortamda hava daha az olduğundan her nefeste aldığımız oksijen azalıyor. Peki bunun insan sağlığına etkisi nedir? Eğer hiç bir bedensel hazırlığınız olmadan sizi Ağrı dağının zirvesine uçakla bıraksaydık tahminen 30 dakika içinde bilincinizi kaybederdiniz. Eğer aynı şekilde sizi uçakla Everest tepesine çıkartıp bıraksaydık oksijen yetersizliğinden dolayı tahminen bir iki dakika içinde bilincinizi kaybederdiniz, hatta biraz daha kalırsanız ölümünüz kaçınılmaz olacaktır. Modern bir yolcu uçağıyla uçuşunuzu gerçekleştirdiğinizde 30000 ile 40000 feet arası yükseklikte yani Everest tepesinden bile daha yüksek irtifalarda seya- hat ediyorsunuz. Bu sebeple yüksek irtifalarda hayatta kalabilmemiz için uçak kabinindeki oksijen miktarının bir şekilde arttırılması gerekmektedir. Bunun için 2 yöntem olabilir; birincisi kabine sürekli saf oksijen göndermektir ki tahmin edebileceğiniz gibi bu pek de uygulanabilir bir yöntem değildir. Diğer yöntem ise tıpkı bir balonu şişirir gibi kabine sürekli hava göndererek kabin içindeki havanın sıkışmasını ve 19 20 TEKNİK den hemen içeri göçer ancak içeriden şişirdiğinizde iç basınca oldukça dayanıklıdır. Uçakların basınçlandırılmasını kola şişesi örneğinden açıklamaya devam edelim. Şimdi bir şişeye güzel bir çiçek koyalım. Çiçeğin rahatça hava alabilmesi için şişeye ağız kısmından hava göndermeye başlayalım. Bir süre sonra şişe aşırı basınca dayanamayarak patlayacaktır ve çiçek de zarar görecektir. Tabi ki bunun olmasını istemeyiz. Patlamasını engellemek için şişenin arka kısmına bir delik açalım ve buradan da hava çıkmasını sağlayalım. Ayrıca şişedeki basıncı ayarlayabilmek için bu kaçan havanın miktarını da bir valf vasıtasıyla ayarlayalım. Valfi fazla açarsam çok hava, kısarsam da az hava kaçacaktır. Bu sayede hem çiçeğe sürekli taze hava göndermiş, hem de aşırı basınçtan dolayı şişenin ve çiçeğin zarar görmesini önemiş oluruz. böylece kabinin basınçlanmasını sağlamaktır. Kabindeki hava basıncı artıp hava molekülleri sıkışınca her nefeste daha fazla oksijen alabilir ve yolculuğumuzu rahatça tamamlayabiliriz. Modern yolcu uçaklarının kullandığı yöntem bu bahsettiğimiz ikinci yöntemdir. Peki neden kabini basınçlamak için bu kadar zahmete giriyoruz. Oksijenin nispeten fazla olduğu alçak irtifalarda uçsak olmaz mı? Örneğin uçağımızın 10000 feet seviyesinde (Palandöken Dağı) uçtuğumuzu varsayalım, bu durumda yolcular fazla sorun yaşamayacaktır ancak karşımıza başka bazı sorunlar çıkacaktır; 10000 feet’ten daha yüksek dağlar uçuş güvenliğinize tehlike oluşturacaktır. Ayrıca şiddetli yağmur, türbülans, fırtına gibi kötü hava koşullarının çoğu alçak irtifalarda meydana gelir. Alçak irtifalarda hava yoğun olduğundan hava direnci sebebiyle uçak hızı azalır. Bundan dolayı uçaklarımızın motorları düşük irtifalarda daha fazla yakıt harcar. Kısacası yakıt tasarrufu sağlamak ve herhangi bir dağa çarpmadan, kötü hava koşullarına fazla girmeden hızlı, rahat bir yolculuk yapmak istiyorsanız yüksek irtifalarda uçup kabini basınçlandırmanız gerekiyor. Peki Uçaklar nasıl Basınçlandırılır? Uçağın gövdesi içten dışa doğru olan basınç faklılıklarına oldukça dayanıklı uzun bir tüp şeklinde imal edilir. Uçak gövdesini basitçe plastik kola şişelerine benzetebilirsiniz. Kola şişesine dışarıdan bastığınızda ya da içini vakumladığınızda fazla dayanım gösterme- Uçaklar da tam olarak bu şekilde basınçlandırılırlar. Kabine sürekli taze hava göndererek kabindeki basıncın artmasını sağlarız. Fazla havayı da uçağın arka kısmında bulunan outflow valf denilen valften dışarıya atarız. Kabin basıncını arttırmak istersek valfi kısar, kabin basıncını azaltmak istersek de valfi açarız. Tabii ki modern yolcu uçaklarında bu valfin pozisyonu ve kabin basıncı bilgisayar kontrollü olarak ayarlanmaktadır. Kabin basınçlandırmasının en güzel tarafı kabin içerisinde süreki olarak taze hava akışının olmasıdır. Bu tazeleme o kadar fazladır ki yaklaşık olarak her 2-3 dakikada kabin havası tamamen değişmiş olur. Yani uçak kabinindeki havanın evinizdeki, ofisinizdeki havadan çok daha temiz olduğunu düşünebilirsiniz. Üreticiler uçak gövdesinin yapısal dayanımı ve insan sağlığını da göze alarak uçağın kabininin 8000 feet (Uludağ) civarında basınçlandırılmasına karar vermişler. Yani bu sayede uçağınız 40,000 feet gibi asla TEKNİK yaşayamayacağınız yüksekliklerde uçarken, sizler kabin içerisinde Uludağ’ın zirvelerinde geziyormuş gibi rahatça nefes alabiliyorsunuz. Her uçak yolculuğunuzda bir kere Uludağa tırmanıp indiğinizi düşünün. Tabii ki Uludağa çıkınca basınç değişiminden dolayı biraz kulak tıkanması yaşayabilirsiniz, kabinde de başınıza bu gelebilir, hepsi o kadar. Peki buraya kadar hepsi tamam da kabine gönderdiğimiz bu hava nereden geliyor diyorsanız şimdi de kısmı açıklayalım. Uçak kabinine gönderilen havanın nasıl temin edildiği kullandığınız motor tipine göre değişiklik gösterir. Biz hemen hemen tüm modern yolcu uçaklarının kullandığı Turbofan motorları baz alalım. Birinci hava kaynağımız motorlarımızın kompresörüdür. Motorumuzun yanma odasına gönderdiği basınçlı havanın bir kısmını motordan alarak belirli işlemlerden geçirip nemini, ısısını ve basıncını ayarlayarak kabine göndeririz. Eğer motorlarda bir aksaklık olursa kabindeki yolcularımız sorun yaşamasınlar diye pilot gerektiğinde uçağın kuyruk kısmında bulunan APU adında, bize gerektiğinde sadece elektrik ve hava temin edebilen küçük yardımcı bir motoru çalıştırıp buradan da kabine hava alabilir. Eğer buna rağmen başka sorunlar olmuşsa ve kabin basınçlandırılamıyorsa baş üstündeki oksijen mas- keleriniz düşecektir. Bu maskeler size uçak alçalana kadar gerekli oksijeni temin edecektir. Yani bir sorun yaşamamanız için herşey düşünülmüş durumda. Korkmadan, güvenle uçak yolculuğunuzu tamamlayabilirsiniz. Hepinize iyi uçuşlar dileriz. 21 Karagöz dergisinin 5 Teşrini Evvel 1927 tarihli 2040. sayısının kapağı, 20. Yüzyıl başındaki savaşlarda önemi anlaşılan uçağa Cumhuriyeti kuran kadroların bakış açısının bir yansıması. İşgalden kurtulan İstanbul’un tasvirinde, düşman gemilerini “kovalayan” kara gücünü temsilen bir asker ve hava gücünü temsilen bir uçak görülüyor. “Son düşman zırhlıları mağlup ve mahcup İstanbul’dan uzaklaşırken… Mehmetçik: Bak Karagöz bak, nasıl kaçıyorlar! Karagöz: Gazimizin fermanı, milletin imanı, senin gibi Mehmetçiklerin ustalıklı planı karşısında sanki düşman dayanır aslanım…” TÜRK HAVACILIK TARİHİ 23 BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA HARB MECMUASI’NDA YAYINLANMIŞ BİR YAZIDAKİ TİMES ALINTISI: “KARTAL KUŞU GİBİ OSMANLI TAYYARELERİ” 3 Kanuni Sani 1331, yani 16 Ocak 1916 tarihli Harp Mecmuasında yayınlanan bir yazı, savaşta uçakların önemine dair önemli öngörüler içeriyor. Derginin 37 ve 38. sayfalarında yer alan “Tayyare ile istikşaf” başlıklı yazı, o dönem uçakların vasıfları dolayısıyla bombalama gibi işlevleri gelişmediğinden keşif görevlerinin önemine vurgu yapıyor. Yazıdaki Times gazetesinden yapılan bir alıntıda ise Osmanlı tayyarecilerinin İngilizlere verdiği zayiata dikkat çekiliyor ve “kartal kuşu gibi harp meydanının üzerinde uçtukları”nı belirtiyor. İSMAIL ŞEN Resmi tebliğleri kemal-i merakla takip eden bilir… Osmanlı’nın son savaşı sırasında yayınlanmaya başlayan Harp Mecmuasının üçüncü sayısında çıkan havacılıkla ilgili yazı imzasız. Yani yazarı belli değil. Belki de Birinci Dünya Savaşı’ndaki müttefikimiz Alman subaylarından biri kaleme almış ve Türkçeye çevrilerek yayınlanmıştır. Yazı, günlük resmi tebliğleri “kemal-i merakla” takip edenlerin tayyareciliği ya da havacılık işlerinin önemini bileceklerini vurgulayarak başlıyor: “Dostlarımızın bildiği, düşmanlarımızın da itiraf ve tasdike mecbur oldukları, Orduyu Osmaniye’nin Tayyarecilik Şubesindeki faaliyeti ve büyük, kavi tayyare filoları, Fransızların kendi tayyareleri hakkındaki Irak harp cephesinde düşürülen İngiliz tayyaresiyle esir edilen binicileri… Harp Mecmuası, Sayı 2, Kanun-i Evvel 1331 (Aralık 1915 – Ocak 1916), sayfa 31 24 TÜRK HAVACILIK TARİHİ medh ve sitayişlerine rağmen tam bir sükûnet içerisinde ve fakat sarsılmaz çaba ve gayretle faaliyete geçirilmiştir. İşte Ayastefanos’taki (Yeşilköy) tayyare istasyonu bu himmet ve özel çalışma sonucunda çağımızın en fenni ve en mükemmel şekil ve suretiyle tesis edi- lerek sahayı faaliyete atılmış ve Çanakkale, Gelibolu, harplerinde faaliyet göstermiş, çeşitli harekatlarda tayyare ile keşif uçuşları, havada çarpışma ve bombalama gibi çeşitli görevler yerine getirmiştir.” Tayyare sadece savaşmaz… Tayyarelerin savaştaki bu yararlılıklarının yanında o günler için en önemli faaliyetlerine geçilir: “Ordunun harekâtını kolaylaştıracak, düşman mevzilerinin fotoğrafları, düşmanın fark ederek şiddetle engellemeye çalışmasına rağmen mükemmel bir surette çekilebilmiştir. Bugün de tayyarelerimizden alınan düşman mevzilerini gösteren fotoğraflardan birkaç tanesini okurlarımıza sunuyoruz. Bu fotoğrafların faaliyet halinde bulunan bir ordunun kumandanına edeceği hizmet ufak bir tetkik ile derhal ortaya çıkar.” Gelibolu’da düşman ihraç mahalli. (1000 metreden) Harp Mecmuası, Sayı 3, Kanun-i Sani 1331 (Ocak Şubat 1916), sayfa 37 “Ordunun harekâtını kolaylaştıracak, düşman mevzilerinin fotoğrafları, düşmanın fark ederek şiddetle engellemeye çalışmasına rağmen mükemmel bir surette çekilebilmiştir. Bugün de tayyarelerimizden alınan düşman mevzilerini gösteren fotoğraflardan birkaç tanesini okurlarımıza sunuyoruz. Bu fotoğrafların faaliyet halinde bulunan bir ordunun kumandanına edeceği hizmet ufak bir tetkik ile derhal ortaya çıkar.” Tekeburnu’nda düşman ordugâhı. (1600 metreden) Harp Mecmuası, Sayı 3, Kanun-i Sani 1331 (Ocak Şubat 1916), sayfa 37 Gelibolu’da düşman sahra istihkâmatı (Kerevizderesi). (800 metreden) TÜRK HAVACILIK TARİHİ “Osmanlı tayyarecilerinin haiz oldukları iktidar, ehliyet, cesaret yalnız Gelibolu yarımadası üzerindeki hizmetle kalmayarak denizlere dahi uzanmış ve düşman gemilerinin büyük ve küçük toplarının saldırılarına rağmen, Limni, İmroz, Midilli üzerinde uçmuşlar ve bombalarını düşman gemilerine ve ordugahlarına muvaffakiyetle atmışlardır. 25 tin neticelerini müsbet olarak bir tayyare bombasının bir İngiliz kruvazörünü batırıp yüz kırk beş kişilik personelinin telefine sebep olduğunu okumalarıyla pek güzel anlamışlardır.” Times; “Kartal kuşu gibi Osmanlı tayyareleri”… Yazıda Osmanlı tayyarecilerinin başarılarının Times gazetesinde de konu edildiğine dikkat çekilir: “Bundan başka bilhassa İngilizlerin ‘Taymis’ gazetesi kartal kuşları gibi harp meydanının üzerinde faaliyet gösteren tayyarelerimizin İngiliz kıtalarında mühim zayiata sebebiyet verdiğini yazmıştır.” Belki yenildik ama uçağın önemini anladık Osmanlı tayyarecilerinin cesareti… Yazar, tayyarelerin sadece kara kuvvetlerini değil, deniz kuvvetlerini de gözlemleyerek önemli bilgiler elde ettiğine vurgu yapıyor: “Osmanlı tayyarecilerinin haiz oldukları iktidar, ehliyet, cesaret yalnız Gelibolu yarımadası üzerindeki hizmetle kalmayarak denizlere dahi uzanmış ve düşman gemilerinin büyük ve küçük toplarının saldırılarına rağmen, Limni, İmroz, Midilli üzerinde uçmuşlar ve bombalarını düşman gemilerine ve ordugahlarına muvaffakiyetle atmışlardır. İşte bundan birkaç gün evvelki resmi tebligatları mütalaa edenler bu faaliye- Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’nda belki yenildi ama bu savaşta uçağın önemini kesin olarak anladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra ise hava gücünü kuvvetlendirmek için herşey yapıldı. Türk Hava Kurumu kuruldu ve birçok gelir kaynağı bu kurumun emrine verildi. Bugünün Milli Piyangosunun bile ilk zamanlardaki adı Tayyare Piyangosuydu ve geliri Türk Hava Kurumuna aktarılıyordu. Ayrıca sürekli yapılan yardım kampanyaları ile uçak filosu genişletildi. Hatta uçak üretimi için de çeşitli adımlar atıldı ancak ne yazık ki sürekli olmadı. Belki de Cumhuriyet’in kuruluşunda hedeflenen noktalara bir asır sonra ulaşmak mümkün olacak… Alttaki fotoğraf: Seddülbahir üzerinde tayyaremize açtığı bir muharebe-i havaiye neticesinde mağlup olarak yere inen bir düşman tayyaresinin akıbeti. Harp Mecmuası, Sayı 5, Şubat 1331 (Şubat Mart 1916), sayfa 67 26 ANI HANGARDA KOMİK OLAYLAR İRLANDALI AKBABA ERHAN İNANÇ [email protected] Mr. Mc Intire ve “Nat Farking” 1970’li yılların başlarında ,THY’nın İrlanda’dan kiraladığı 2 adet B707 uçağının teknik temsilcisi, ellili yaşlarında, bembeyaz saçları olan uzun boylu, aniden sinirlenen bir İrlandalı olan Mr. Mc Intire’a, THY’nın en eski çelik hangarındaki Teknik Kontrolluk bölümünde, bir oda tahsis edilmişti. Saç rengi nedeniyle adamın teknik camiadaki lâkabı “Akbaba” idi. Teknisyenler arasında İngilizce bilirlik oranı, o tarihlerde, oldukça düşük idi. Şaka olsun diye kendi aramızdaki konuşmalarımızda İngilizce ile Türkçe’yi karıştırıp deforme ettiğimiz sözcükleri kullanırdık. Öneğin “nasılsın, inşallah iyisindir” yerine “havaryusun, gutsundur inşallah” gibi. Bu deforme edilmiş sözlerden birisi de “farketmez” sözcüğü yerine “nat farking” sözcüğünü kullanmamızdı. Böyle şakalaşırken, İngilizce bilmeyen bir meslekdaşım, nat farking’in ne demek olduğunu sormuş, İngilizce fark etmez demek olduğunu söylemiştik. Biz, şaka yaptığımızı anladığını sanmıştık. Bu arkadaşımız artık iş yerinde “fark etmez” demek istediğinde “nat farking” sözcüğünü, İngilizce olduğunu sanarak, kullanıyordu. Biz, arkadaşımızın bu deyimi şaka olarak kullandığını sanıyorduk, ama aşağıda okuyacağınız olay patlayınca öyle olmadığını, masum bir şakadan kaka çıktığını geç de olsa anladık. ANI Bir gün 15-23 postasında İrlanda’dan kiraladığımız B707’lerden birisi No-Go bir arıza ile seferden gelmişti, depomuzda olmayan bir parçaya ihtiyaç vardı. Uçağın teknik temsilci Akbaba’nın evine telefonla haber verilerek arıza anlatıldı, AOG malzeme siparişi yapması gerekiyordu. Akbaba ailesiyle Yeşilyurt’ta kiraladığı bir Apartman dairesinde ikamet ediyordu. Onbeş dakika sonra adam hangara gelmişti. Arıza ve sipariş verilecek parça hakkında konuşurlarken, arızayla ilgilenen, yukarıda anlattığım B707’ci arkadaşımız, Akbaba’nın “onun öyle değil, böyle olması gerekir” şeklindeki müdahalesine gayet safiyane “farketmez, böyle de olabilir” demek için, adama gayet safiyane “nat farking” demiş. Ben aprondaki işimden Teknik Kontrolluk ofisine döndüğümde bizim Akbaba inanılmaz derecede sinirlenmiş, yüzü kıpkırmızı bağırıp duruyordu ve ne söylediğini de anlamıyorduk. Sanırım İrlanda dilinde küfürler ediyordu. Adamın neden böyle sinirlendiğini ne biz, ne de o sözcüğü kullanan arkadaş anlamamıştık. Akbaba o sinirle söylenerek hızla ofisten çıkıp hangarı terk edip gitti. O gittikten sonra arkadaşımıza “Akbaba neden delirdi, ne oldu?” diye sorduğumuzda bana “parça siparişi yaparken, onu öyle değil böyle yapmanız lazım” dedi ben de ona “nat farking” yani fark etmez dedim, adam birden barut gibi parladı, delirdi, bağırmaya başladı dedi. İşte o zaman arkadaşımızın bizim deforme kelime şakasına kurban olduğunu anladık ve kendisine “yahu, bu bizim kendi aramızda bir konuşma tarzı, sen bunu neden Akbaba’ya söyledin, adam senin dediğini “not fucking veya farting olarak anlamış olmalı ki, çıldırmış” deyince, arkadaş “vay be, siz beni fena işletmişiniz, adamın delirmekte hakkı varmış, istemeden küfür etmişim, bilseydim gitmeden adamdan özür diler, konuyu tatlıya bağlardık” dedi. Ertesi sabah Akbaba, Teknik Kontrol Müdürümüz olan rahmetli Salih Özalp hocamıza “dün akşam şu arkadaş bana küfür etti, not fucking dedi” diye şikayet etmiş. Salih Hoca “bu arkadaş çok nazik, terbiyeli bir insandır, bugüne kadar Türkçe küfür etmemiştir, İngilizce de bilmez ki o küfürü etsin, bu işin içinde bir başka iş olmalı, inceleyip gerekeni yapacağım” demiş ve arkadaşımızı ifade vermeye çağırmıştı. Bizim de şahitlik yardımımızla arkadaşımız derdini Salih Hocaya zar-zor anlatabildi. Salih hocamız bize çok kızdı, bir 27 28 ANI Yıllar sonra, İrlanda’dan kiralanan 2 adet B707 uçağının iade zamanı gelmişti. Teslim alındığı konfigürasyonda iade edileceği için, uçaklarda gerekli kontrolları yaptık, bulunan eksiklikleri kayda alıp tamamladık. Temsilci Mr. Mc Intire yaptığı kontrolda uçakların birisinde FEO panelinde zaman saatinin eksik oluğunu NCR’a yazmış. O zamanki Tek. Kontrol Md. Erdoğan Karabuğa bana Kargasekmez(*)’de duran 2 uçağa bakıp, gerçekten zaman saati birisinde eksik mi kontrol et diye görev verdi. daha böyle acaip laflar kullanmayın diye bizi azarladı. Salih hocamız, Mc Intire’a bizim Türkçe-İngilizce amorf sözcükleri şaka olarak kullandığımızı nasıl anlattı ve ikna etti bilmiyorum. Gerekli ortam sağlandıktan sonra Salih Hoca arkadaşımızı yanına alıp Akbaba’nın odasına gidip, yanlış anlamaya meydan veren sözcük nedeniyle özür diletip elini sıkarak olayı sonlandırdı. Gençlik işte, basit bir şakanın böyle kötü sonuçlanacağını hiç birimiz düşünememiştik. FEO Panelden kaybolan zaman saati Yıllar sonra, İrlanda’dan kiralanan 2 adet B707 uçağının iade zamanı gelmişti. Teslim alındığı konfigürasyonda iade edileceği için, uçaklarda gerekli kontrolları yaptık, bulunan eksiklikleri kayda alıp tamamladık. Temsilci Mr. Mc Intire yaptığı kontrolda uçakların birisinde FEO panelinde zaman saatinin eksik oluğunu NCR’a yazmış. O zamanki Tek. Kontrol Md. Erdoğan Karabuğa bana Kargasekmez(*)’de duran 2 uçağa bakıp, gerçekten zaman saati birisinde eksik mi kontrol et diye görev verdi. Uçuştan alınmış bulunan uçakların ikisine de baktım, Akbaba haklıydı, uçakların birisinde zaman saati varken diğerinde yoktu ve yeri saç kör tapa ile kapatılmıştı. B707’ci arkadaşlara sordum herkes, zaten uçaklar ilk geldiğinde birisinde zaman saatinin hiç olmadığını söylediler. THY’nın eski DC-3 uçaklarında da kullanılan zaman saati artık piyasada yedeği olmayan, 8 günlük mekanik (elle) kurmalı, ELGIN marka idi, depomuzda da yedeği yoktu. Akbaba, pislik yapıyor, “saati uçaktan çalmışlar” diyerek bize iftira atıp ortalığı ayağa kaldırıyordu. Derken aklıma uçakların teslim alma evraklarına bakmak geldi. Her iki tarafca imzalı olan belgelere göre uçakların ikisinin de FEO panellerinde zaman saati yoktu. Yani kayıtlara göre, bir uçakta var olan zaman saatinin de, olmaması gerekiyordu. Bunu Erdoğan beye anlattığımda Erdoğan bey “Erhan, adam delirdi, üst yönetime zaman saatimi çalmışlar diye bizi şikayet etmiş, üst yönetim de saati bulun, adamı susturun diyor” dedi. Erdoğan beye, madem dokümanlarda her iki uçakta da saat görülmüyor, yarın 23-07 çalışırken var olan saati sökeyim, yerine kör tapa (blanking plug) yaptırıp takayım, sonra Akbaba’ya teslim dokümanlarını gösterelim ve senin 2 uçağında da zaman saati zaten orjinalinde yok, sen ne saati arıyorsun da bize iftira atıp duruyorsun deyip konuyu kapatalım dedim. Erdoğan bey fikrimi kabul etti, saati sök fırlat at, ortalık yerde görülmesin dedi. Ertesi gece uçağa gidip saati söktüm, yerine yapısal atölyesinde eski bir saç parçasından yapılan tapayı taktım, söktüğüm saati de dolabıma koydum. ANI Ertesi gün Akbaba gene saati sorunca Erdoğan bey, dokümaları gösterip senin her iki uçağında da zaman saati yok, sen rüya görüyorsun herhalde demiş. Adam, ben salak mıyım, 3 gün önce baktığımda uçakların birisinde vardı, diğerinde yoktu, şimdi bakacağım deyip uçaklara gidip bakmış. Aaa, iki uçakta da saat yok ve yerleri sac tapa ile kapalı, teslim dokümanları da teslim sırasında zaman saati yok diyor. Uçaktan saati çaldınız diye deliren Akbaba yaptığı çirkeflik nedeniyle mecburen özür dileyip durumu kabullendi. Dolabımdaki ELGIN zaman saati bana hatıra olarak kaldı. 1981 yılında Frankfurt’a tayinim çıktığında Frankfurt apronda kullandığım teknik minibüsün bordo paneline monte edip 5 sene kullandım. İstanbul’a tayinim çıkınca söküp geriye getirdim, çalışma masama koydum. Sonra malzeme yorgunluğundan saatin zemberek yayı kırıldı. Bordo aletleri teknisyeni rahmetli Zülküf abi (Zülküf Tonka) kırık zembereğin yedeği olmadığı için, kısaltarak saati kullanılabilir duruma getirmişti ama kısa süre içinde kısaltılan zemberek tekrar kırılınca Akbaba’dan hatıra kalan saat kâl olup gitti, geriye bu hikaye kaldı. 1940’larda Elgin firması tarafından üretilen saatin resmini internette araken, saatin artık antika olduğunu ve e-bay sitesinde 229,95 USD fiyata satıldığını gördüm, şaşırdım. Ne saatmiş diyenler için internetten bulduğum resmini yazıma ekliyorum. (*) Kargasekmez: Kargasekmez, Atatürk Havalimanında bugün İç Hatlar Terminal apronu olan alana verilen addır. Bu alan apron olarak ilk betonlandığında henüz terminal inşaatı yoktu, terk edilmiş kırsal bir yer gibiydi. Bu alanda arızalı uçakların onarımları ve motor takat kontrollarını yapardık. Kışın kuzey rüzgarı poyrazın dondurucu etkisini derinden hissederdik. Teknik Kontrol Talat Tavacı abimiz (rahmetli) bir kış akşamı burada 2 saat kadar motor ayar ve takat kontrolunda çalışıp ofise döndüğünde “ya, bu yeni yapılan apron var ya, buz gibi, bir poyraz esiyor vallahi ciğerimize işledi, dondum, yarın hastalanabilirim, orası apron değil, “Kargasekmez” demişti. Biz de Kargasekmez sözünün nereden geldiğini sorduğumuzda bunun eski İstanbul-Ankara karayolunda Ankara Kızılcahamam yakınlarında, 1100m rakımı ve kışları dondurucu soğuk bir geçit olduğunu, özeklikle kamyon şoförlerinin burada arıza yaşayıp kalmamaları için yola çıkarken dua ettiklerini anlatmıştı. Google’a “Kargasekmez nerede” diye sorarsanız cevabını bulacaksınız. Ben de bu Kargasekmez’de bir F-28’in motor ayarlarını ve takat kontrolunu yaparken, sırtımdaki yün kazak, onun üzerinde deri ceketim, başımda sadece gözlerimi açık bırakan yün başlığıma rağmen üşütmüş ve bir hafta evde yatmak zorunda kalmıştım. O zamanlar havacılığın biz uçak teknisyenleri için cılkının çıktığı dönemlerdi. 29 30 HAVACILIK-HOBİ LEYLEĞİN BOHÇASINDAN MODEL ÇIKTI! Gök mavisini düşünün ve onun verdiği huzuru. Dünyalık işler ya da ilişkiler üzerinize üzerinize geldiğinde aranızdan kaç kişi o engin maviyle huzur buldu? Bu kez size sihirli bir karışımın formülünü vereceğim! Bu karışım için gerekli malzemeler; • Bir tutam çocukluk, • O ana kilitlenmeniz için 1 adet yapıştırıcı, • Düşlerinizi gerçeğe dönüştürmek için, sevdiğiniz renklerde boya kalemleri, Ve son olarak, • Bir adet dert makası ya da maket bıçağı, o anlık her şeyi kesip atmanız için... Yazımın sonunda bu malzemeleri nasıl kullanacağınızı öğrenmiş olacaksınız. Şimdi biraz daha başka alemlerde gezinme zamanı. NİHAN YAVAŞ Planör Pilotu Çocukluğumuzda havaya bakarak gezinmez miydik? Sonra da küçüğüz diye büyükler bizim için “onun daha aklı beş karış havada “ demez miydi? Bazen diyorum ki, “keşke aklımız hep havada kalsaydı da bu kadar uzun bir yapılacaklar listemiz olmasaydı”. Boyumuzdan büyük yerlerdeydi hep aklımız. Tırmandık, uzandık ve atladık… Şimdi de her şeye eğiliyoruz! Ne garip... Aramızda kimbilir kimler var kimler! Henüz çocukluğundan kopamamış bir yığın insan da bunlardan bir kısmı sadece. Gündüzleri ofislerden, plazalardan ya da fabrikalardan ayrılamayan insanlar, bir bakmışsı- nız ki meydanı boş bulduklarında model uçaklarıyla oynuyorlar. Onlardan biri olmak istemez misiniz? Boş vakitlerinin bir kısmını uçak yaparak, diğer kısmını da yaptıklarını uçurarak ve bazen de çocuklar gibi birbirleriyle yarışarak geçiriyorlar. Evlerine bir konuk olsanız, odaları yapıştırıcı kokar ve yüksek ihtimalle sizin de gözleriniz etrafta bir çocuk arar! O çocuk, ev sahibinin ta kendisidir aslında! İçindeki çocuğun büyürken heyecanının kaybetmesine izin vermemiştir o. Üretkendir ve her yeni gün yaratıcılığına yeni bir boyut daha ekler. Teknolojiyi takip eder çünkü HAVACILIK-HOBİ en son moda oyuncağın kendisinde olmasını ister. Büyük gün gelip çattığında ise yeryüzünde ondan daha mutlusu yoktur. Oyuncağının pilotu olup, onu gökyüzünde en yükseklere çıkarır. Model uçak pilotları işte böylesine deli dolu ve çocuk ruhlu insanlardır. Sırada, sizin içinizdekileri ortaya çıkarmak var.. Öncelikle bir seçim yapmanız gerekiyor. Nereden başlayacaksınız? En çok neyi uçurmak istersiniz? İşte sizler için birkaç seçenek; Radyo Kumanda Kontrollü Model Uçaklar Bu yöntemde modelin içine yerleştirilmiş alıcı ile modelcinin elindeki kumanda, bir diğer adıyla verici sayesinde haberleşirler. Kumandanın üzerindeki düğme ve çubuklar kullanılarak, model uçağa radyo sinyalleri ile komutlar gönderilir. Alıcı, radyo sinyallerini alıp işleyerek uçağın kontrol yüzeyini hareket ettirecek komutları oluşturur. Tel Kumanda Kontrollü Model Uçaklar İsmi tel kontrol olarak geçen model ile modelci arasındaki tel ile kontrol edilebilen modeller de vardır. Modelle modelci arasındaki bu tel, model uçağın kontrol yüzeylerini yöneterek uçağın manevra yapmasını sağlar. Serbest Uçan Model Uçaklar Bu yöntemle uçurmak istediğiniz model uçakların ayarları, model uçak sadece yerdeyken yapılır. Model havadayken, uçağın tek başına hiçbir şekilde kumanda verilmeden uçmasıdır. Unutmadan, model uçaklarla maket uçakların birbirine karıştırılmaması gerekir. Maket uçaklar, gerçeğine en yakın şekilde ve çok detaylı olarak yapılırlar. Boyanır ve vitrine konularak sergilenirler. Maket uçaklar yalnızca görsel objelerdir ve uçma yetenekleri yoktur. Konumuza dönersek, bizi şu anda ilgilendirenler, elbette, uçma yeteneğine sahip olan model uçaklardır. Model Uçak Yapmak Yetenek mi Gerektirir Yoksa Bilgi mi? Aslına bakarsanız her ikisi de lazım. Tabii ki bazı insanlar projesini bile kendi çizip, yapıp, sonra da motor takıp uçurmaktadır. Ancak normalde, bu işin de bir eğitimi vardır. Bu eğitim için çeşitli kurumlara başvurabilirsiniz. İlk aklıma gelen yer tabii ki THK. Orada benim de şahit olduğum ve eğitimlerini İnönü Eğitim Merkezi’nde verdikleri “Model Uçak RC” kursunun olduğunu ve sık aralıklarla bu kursların yapıldığını biliyorum. Bu kursla ilgili şu detayları memnuniyetle verebilirim; Kimler katılabilir? 16 yaşından gün almış en az ilköğretim mezunu kişiler katılabilmektedirler. Aşağıda yer alan tarihlerde, THK Eğitim Merkezlerinde açılacak kurslara başvuru yapabilmek için öncelikle size en yakın THK Şube Başkanlığına başvuruda bulunmanız gerekmektedir. 31 32 HAVACILIK-HOBİ başka buna uygun bir motor, dört kanal ve servolu bir radyo kumanda seti ve gerekli yardımcı malzemeler ile RC modelciliğine rahatlıkla başlanabilir. Nereden Başlamalıyım? Ne yazık ki bu sorunun net bir cevabı yok. Her modelcinin bu konuda farklı bir fikri ve yaklaşımı olabilir. Bu uğraşa başlamak isteyen birisi, model uçak pistindeki pilotlara “nasıl başlamalıyım?“ diye sorduğunda, birbirinden farklı cevaplar ve önerilerle karşılaşılması çok olasıdır. Kısacası bu işte tek bir doğru yol yoktur ve buradaki öneriler ya da bir başka modelcinin tavsiyeleri doğrultusunda başlangıç yapmak tamamen size kalmıştır. İmkanlar Nelerdir? Hedefim Ne? Konaklama: Kursiyer odaları, birkaç kişinin bir arada kaldığı koğuş tipi odalardan oluşmaktadır. Yatak ücreti alınmayacaktır. Bu soruyu “uçak modelciliğini spor olarak mı, yoksa hobi olarak mı yapmak istiyorum?“ şeklinde de değiştirebiliriz. Eğer uçağınızı model uçak dükkânında toplatacak, hafta sonları uçağınızı otomobile atıp pistin yolunu tutacak, onun dışında da uçağınıza elinizi sürmeyecekseniz, siz bu uğraşı spor olarak yapanlardan olacaksınız. Böyle modelciler azınlıkta olmakla beraber vardır, sadece uçmaktan zevk alırlar ve uçakla uğraşmayı sevmezler. Uçağın bir yeri kırıldığında da tamiri için yine model uçak dükkânına götürürler. Eğer siz bu gruba giriyorsanız, genel tavsiye 46’lık uçak boyutlarında bir elektrikli eğitim ya da bir diğer deyişle trainer modeli ile başlamanız uygun olacaktır. Elektrikli uçaklar hızlı kurulur, hızlı toplanır, uçak da kirlenmez, sizi de asla kirletmez. Kısacası içten yanmalı motorlu uçaklara göre daha zahmetsizdir. Eğer birkaç günde bir, ya da her gün bir süreliğine oturup uçağınızı modifiye etmeyi, uçağınızı kendiniz tamir etmeyi, yeni uçaklar yapmayı, yeni alternatifler denemeyi sevenlerdenseniz, siz tam bir hobi insanısınız. Uçak modelciliği sizin sadece hafta sonları yaptığınız bir spor aktivitesi değil, büyük ihtimalle ömür boyu uğraşacağınız bir hobi olacak. Bu durumda bütçenize göre 46’lık veya 60’lık bir içten yanmalı motorlu eğitim modeli ile başlamanız uygun olacaktır. Yemek: 3 ögün tabldot yemek, THK tarafindan ücreti mukabilinde karşılanacaktır. Kurs Malzemesi: Malzemeler THK tarafından ücretsiz karşılanmaktadır. NOT: Kurs yerine ulaşım kursiyerin sorumluluğundadır. Acemilik Dönemi Belki de en zor safhası ama yine de yeni başlayanlar için 40’lık tabir edilen (0,40 kübik inç, 6,5 cc hacimli) motorlar için geliştirilmiş eğitim modelleri uygun olup, aleronsuz (kanatçıkları olmayan üç kanallı) modeller ile başlamak daha da kolaydır. Kanatçık kumandası olmayan bu modeller dönüş dümeni ile dönerler. Bunun için de kanatların V açısı çok daha büyük olup kumandalar bırakıldığı zaman model kendi kendini düzeltecek istikrarlı uçuş karakterine sahiptir. İlk eğitim uçağının görevini iyi bir şekilde yerine getirebilmesi için yavaş ve istikrarlı uçabilmesi ve kumandaların yumuşak olması gereklidir. Böyle bir uçaktan Ayırabileceğim Bütçem Ne Kadar? Herkes çok pahalı olduğunu düşünse de, uçak modelciliği sanıldığı gibi çok pahalı bir uğraş olmamakla beraber çok ucuz bir uğraş da değildir. Başlangıç için 700 TL gibi bir bütçeniz varsa, uygun fiyatlı seçenekler ile modelciliğe başlamanız ve sürdürmeniz mümkün olacaktır. Seçeneklerinizi belirleyebilmeniz adına, öncelikle bu uğraş için başlangıçta ve aylık olarak ne kadar bütçe ayırabileceğinizi yaklaşık olarak tanımlamalısınız. Hemen şunu söyleyeyim ki masrafın çoğunu en başta yapacaksınız. Yapacağınız masrafın büyük bölümünü oluşturacak olan radyo vericisi, radyo alıcısı, motor ve servolar gibi parçalar uzun ömürlüdür ve iyi bakılırlarsa HAVACILIK-HOBİ senelerce sorunsuz bir şekilde kullanılırlar. Ancak başlangıçta edineceğiniz 46’lık bir eğitim modeli ile 60’lık eğitim modeli arasında neredeyse iki kat maliyet farkı olacaktır, bu nedenle de ayırabileceğiniz bütçeye göre bir seçim yapmanız çok daha uygun olur. Bir Model Uçak Pistine Gidebilir miyim? Uçuş pisti bu uğraşa nasıl başlayacağınız, nerede yaşadığınıza ve bir model uçak pistine gidip gidemeyeceğinize göre de değişir. Eğer yakınlarınızda bir model uçak pisti yoksa ve uzaktaki pistlere gitmeniz mümkün değilse, “park flier“ tarzı bir uçak ile yakınlardaki genişçe bir park veya boş araziyi uçuş için kullanabilirsiniz. Eğer otomobiliniz varsa ve pistlere erişiminiz sorun değilse, daha büyük bir model ile uçmaya başlamanız en doğrusudur. Ne kadar büyük uçurursanız, alacağınız zevk de doğru orantıda olacaktır. Olanaklarım Neler? Eğer “hedefim ne?“ sorusuna cevabınız, uçak modelciliğine bir hobi olarak başlayacağınız şeklinde ise, bu soru daha fazla önem kazanıyor. Uçak modelciliğini bir hobi olarak yapacaksanız, yapım, tamirat, tadilat işleri için mutlaka bir yere ihtiyacınız olacak. Yemek masasının üstünü mü kullanacaksınız, yoksa evde bu iş için ayırabileceğiniz bir odanız mı var? Yemek masasını kullanacaksanız ve evde tartışma çıksın istemiyorsanız, büyük modellerden uzak dursanız iyi edersiniz. Alışmanız Gereken Terimler Model uçakçılıkta sıklıkla kullanılan ve henüz bilmediğiniz bazı terimlerin açıklamalarını aşağıda bulacaksınız. Gövde (Fuselage): Uçağın ana kısmı olup yolcuların ve kargonun bulunduğu kısımdır, radyo kontrollü uçaklarda radyo donanımını taşır. Kanat (Wing): Geniş ve yatay bir alandan ibaret olup, kaldırma kuvveti oluşturarak uçağın uçmasını sağlar. Kanat yatağı gövdenin üst kısmında olabilir. Bu tür uçaklar “üstten kanatlı“ olarak isimlendirilir. Bu eğitim modellerinde daha yaygındır çünkü gövdenin sarkaç etkisi yapmasından dolayı üstten kanatlı uçaklar daha dengeli olurlar. Kanadın gövdenin altına yerleştirildiği uçaklar “alttan kanatlı“ olarak isimlendirilir. Bu tür uçaklar daha akrobatik olurlar. Kanat Ucu (Wing Tip): Kanadın sağda ve soldaki en uç noktalarına verilen isimdir. Kanat Açıklığı (WingSpan): Kanadın iki kanat ucu arasından ölçülen uzunluğuna verilen isimdir. Kanat Genişliği (WingChord): Kanadın ön ucu (hücum kenarı) ile arka ucu (firar kenarı) arasındaki mesafeye kanat genişliği denir. Kanat Alanı (WingArea): Uçağın kanadının toplam yüzey alanına verilen isimdir. Basit olarak kanat açıklığı ile kanat genişliğinin çarpımı ile bulunmakla birlikle kanat tipine göre daha karmaşık hesaplamalar yapılarak bulunanlar da mevcuttur. Kanat Profili (Airfoil): Hücum ve firar! Kanat kesitinin şekline verilen isimdir. Profilin ön kısmı hücum kenarı olup genellikle yuvarlatılmış şekildedir. Profilin arka kısmı firar kenarı olup bir nokta şeklinde sonlanır. İkisi arasındaki mesafeye kanat genişliği denir. Düzgün bir hava akımı sağlayıp kaldırma kuvveti oluşturabilmek için profilin üst yüzeyi kavisli dizayn edilir. Bunca teorik bilgiyi verme amacım tabii ki, her şeyden önce bilinçli ve eğitimli olmaya teşvik etmek. Havayla haşır neşir olan insanlardan size asla zarar gelmez. Onlar ki, yeryüzünde görünmez kanatları ile gezen insanlarken, eğer yerçekimi isteğe bağlı olsaydı, kesinlikle seçmeyecekleri bir durum olurdu. Mutluluklar bulun kendinize, bazen sıradan, bazen de sıra dışı… Hayal edin ve hep isteyin, hiç vazgeçmemecesine! Sonra da mutluluklarınıza bir çift kanat takıp, salıverin gökyüzüne… Bir daha da buralara dönene bulutlardan kalp olsun! Kısmetinize bu ay “model“ çıktı leyleğin bohçasından. Bakalım bir dahaki ay sürprizi ne olacak? 33 34 TEKNİK BULUTLAR Hava sahamız üzerinde etkili olan yağış ve bulutlar, hava trafiğini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Yoğun yağışın etkili olduğu zamanlarda CB (Cumulonimbus) olarak adlandırılan, kötü hava koşullarına ve yıldırımlara neden olan elektrik yüklü bulutlar, hem pilotlara hem de hava trafik kontrolörlerine oldukça zor anlar yaşatır. Olumsuz hava koşulları hava trafik yönetimini zora soktuğu gibi gecikmelere, uzun beklemeler nedeniyle uçakların yakıt kritiğine girip başka meydanlara yönlendirilmelerine neden olur. Bu durum emniyetli bir hava trafik hizmeti vermeye çalışan hava trafik kontrolörleri ve uçuş operasyonunu gerçekleştiren pilotlar için önemli bir stres faktörüdür. GONCA DEMİRÖZ Hava Trafik Kontrolörü İniş meydanındaki hızlı gelişen olumsuz hava koşulları (sis, aşırı yağış, aşırı rüzgar) uçağın inişini güçleştirebilir. Şiddetli fırtına bulutları olarak bilinen CB bulutlarına yakalanmak istemeyen pilotlar, iniş için yaklaşma yapamayınca hava sahasındaki bekleme noktalarında ya da havanın elverişli olduğu bölgelerde beklemeye alınırlar. Uçuş esnasında gecikmelerin bir nedeni olarak bu durum gösterilebilir. Hava trafik kontrolörleri pist alternatiflerini gözden geçirir ve eğer mümkünse uçakların, havanın daha iyi göründüğü pist tarafına yönlendirilmelerini sağlar. Bu gibi durumlarda pilot raporları meteoroloji radarları olmayan hava trafik kontrolörleri için kuşkusuz önemli bir rol oynamaktadır. Pilotlar, kötü hava koşullarının olduğu bölgeler, fırtınanın ve bulutların ilerleme yönü hakkında kontrolörlere gerekli olan bilgi aktarımını yapar ve diğer trafikler bu raporlar dikkate alınarak yönlendirilir. Pilotların uçuşları boyunca meteoroloji radarlarından hava olaylarını takip etmeleri beklenir. Buna göre hava araçları hava trafik kontrolörlerinden seviye değişikliği ya da kaçınma yapabilmek için radar vektörü talep edip, yoğun hava oluşumlarından bu şekilde kurtulabilirler. Pilotlara, CB bulutlarının olmadığı noktalarda alçalma ya da tırmanma talimatı verilerek emniyetli bir şekilde operasyonlarına devam etmeleri sağlanır. Hava trafiği üzerinde önemli bir etkiye sahip olan bulutlar atmosferde oluşan yoğuşmanın bir ürünü olup, yükselen hava kütlelerinin daha soğuk hava ile karşılaşması sonucunda oluşmaktadır. Hadiselerin meydana gelmesinde sıcaklık ve işba değişimleri önemli rol oynamaktadır. Bulutlar, basıncın azalması sonucunda hacmin göreceli olarak artması ve gaz moleküllerinin kinetik enerjileri dolayısı ile ısılarının azalmasına bağlı olarak gerçekleştiği gibi, yükseklik arttıkça sıcaklığın TEKNİK azalmasına (Yükseklikle Sıcaklık Değişim Oranı-Lapse Rate) bağlı olarak da meydana gelmektedir. Atmosferde yükseklik arttıkça sıcaklığın azalması eğer hava çok kuru ise bir yoğuşmaya sebep olmayabilir, ancak içerisinde az da olsa bir miktar su bulunduran hava her zaman belirli bir sıcaklıkta yoğuşmaya başlar. Yükselme sonucunda hava kütlesine uygulanan basıncın azalması işba sıcaklığını düşürür. İşba sıcaklığına etki eden en önemli faktör olan havadaki su miktarı arttıkça işba sıcaklığının doğal olarak artmasıdır ki, bu, bulutların daha düşük irtifalarda oluşmasına sebep olur. Hava trafiği açısından önem arz eden bulutlar, çeşitli başlıklarda sınıflandırılmaktadır. Bunlar; 1) Oluşumlarına Göre Bulutlar 1a ) Küme Bulutları (Cumuluform) 2b) Tabaka Bulutları (Stratiform Tipi) 2) Yüksekliklerine Göre Bulutlar 2a) Yüksek İrtifa Bulutları ( Ci, Cs, Cc) 2b) Orta İrtifa Bulutları ( As, Ac) 2c) Alçak İrtifa Bulutları (St, Sc, Ns) 2d) Dikine Gelişimli Bulutlar ( Cu, Cb) Küme Bulutları, içerisinde dikine hava akımları olan hava kütlelerinde oluşan bulutlardır. Tabaka Bulutları ise, içerisinde dikine hava akımı olamayan hava kütlelerinde oluşan ve yayılmış bulutlardır. Yüksek İrtifa Bulutları tropopoza kadar uzanan kuvvetli konveksiyon sonucunda üst irtifalarda çok küçük buz kristallerinin oluşmasıyla, çok ince iplikler halinde veya dar şeritler şeklinde uzanan bulutlardır. Bu bulutlara cirrus (Ci) adı verilmektedir. Cirrus bulutları eğer tabakalar şeklinde gelişirse Cirrostratus (Cs), eğer dikine gelişirlerse Cirrocumulus (Cc) adını alır. Bu bulutlar, genelde 16.500 feet üzerinde oluşmakta ve dikine kalınlıkları en çok birkaç bin feeti bulmaktadır. Görüş bulutun yoğunluğuna bağlı olarak değişmekle birlikte genelde iyidir. Bu bulutlar içerisinde açık hava türbülansı dışında buzlanma ve türbülans görülmemektedir. Orta İrtifa Bulutları troposfer tabakasının ortalarında yer alan bulutlardır. Tabanları yerden 6.500 feet’ten başlayıp 16.500 feet’e kadar uzanır. Adlarının başına gelen “Alto” ön eki ile diğer bulut türlerinden kolayca ayırt edilebilirler. Bu bulutlar eğer tabakalar şeklinde gelişirse Altostratus (As), eğer dikine gelişirlerse Altocumulus (Ac) adını alırlar. Genellikle gri, bazen mavimsi ya da beyaz görünümlü olan bu tür bulutlar içerisinde görüş kötüdür. Orta irtifa bulutları genellikle yağış bırakmaz, nadiren bıraktıkları durumda ise hafif yağmur ya da hafif kar yağışı şeklinde olup, görüşü olumsuz etkilememektedirler. Nadiren bulut içerisinde buzlanma oluşabilir. Sıcaklığın 0 ºC’nin altına düştüğü zamanlarda görülen buzlanma kaba buz şeklinde ve çok yavaş oluşur. Bu sebeple hava aracı uzun süre bulut içerisinde kalmadıkça herhangi bir tehlike bulunmamaktadır. Bu bulutlar içerisinde hafif türbülans görülme ihtimali vardır. Alçak İrtifa Bulutları, yer yüzeyine yakın ve tabanları 6.500 feet ve altında olan bulutlardır. Bu bulutlardan Stratus (St), gri renkte muntazam bir görünüşe sahip olup, tabanının yüksekliği yerden bir kaç metre olabildiği gibi 2.000-3.000 feetlere kadar da çıkabilir. Bulutun üzerinden bakıldığında tabanının yüksekliğini tespit etmek zor olduğu için bu bulut içerisinde, bulut tabanını veren yeni bir rasat ve doğru altimetrik veriler olmadan alçalmak tehlikeli olabilir. Görüş bulut içerisinde ve bulutun karekteristik özelliği olan çisenti var olduğunda bulut altında kötüdür. Bulut üzerinde ise iyidir. Bulut içerisinde ve altında özellikle kışın kaba buzlanma ve hafif türbülans oluşabilir. Alçak irtifa bulutlarının bir diğeri Stratocumulus’tür (Sc). Genellikle geniş sahaları kaplayan bulut, gri veya beyaz renktedir. Tabanının yerden yüksekliği genellikle 2.000 feet ile 4.000 feet aralığındadır. Geniş su kütleleri üzerinde oluştuğunda bulut tabanı oldukça 35 36 TEKNİK yüksektir. Dikey kalınlığı 500 feet ile 3.000 feet arasında olan bulutun altında ve üzerinde görüş oldukça iyidir. Bulutun içerisinde sıcaklık 0º C’nin altına düştüğünde çok şiddetli buzlanma olabilir. Bu sebeple bu bulutların içerisinde uzun süre uçulmaması gerekmektedir. Bulutun altında ve içerisinde hafif ya da orta şiddette türbülans olabildiği gibi Cu veya Cb bulutları ile birlikte görülen Stratocumulus bulutları içerisinde şiddetli türbülans da oluşabilir. Nimbostratus bulutu (Ns) koyu gri renkli dikey kalınlığı çok fazla olan bu bulutun tabanını genellikle yer yüzeyine çok yakındır. Bulutun altında ve içerisinde görüş, yağış ve sis nedeniyle kötüdür. Zayıf görüş, alçak tavan, orta şiddete kadar türbülans ve kaba buzlanma sebebiyle bulut içerisinde ve altında uçuş tehlikeli olmaktadır. Dikine gelişimli bulutlar ise, tabanlarının yerden yüksekliği 500 feet veya daha az olan bu bulutlar, içlerindeki düşük görüş şartları, şiddetli buzlanma ve türbülans sebebiyle havacılık açısından en önemli bulut türleridir. Tipik bir küme bulutu olan Cumulus (Cu)ün, dikine gelişip yığınlar teşkil ettiği için devamlılığı yoktur. Genellikle tabanı yere yakın olan bulutun içerisinde görüş kötüdür. Özellikle havanın soğuk ve nemin fazla olmasına bağlı olarak kış mevsiminde şiddetli kar yağışı bırakan bu bulutun altında görüş, yağış olmadığı zamanlarda iyidir. Bulut içerisinde ve altında şiddetli türbülans vardır. Sıcaklığın donma noktasının altına indiği durumlarda hafif buzlanma oluşur. Bulutun üzerinde istikrarlı uçuş şartları olmakla birlikte dikine gelişimli bu bulutun kalınlığı 8.000 feet’ten daha fazla olabilmektedir. Bu sebeplerle hava araçlarının bulutun etrafından radar vektörü ile dolaştırılması en doğru olanıdır. Meşhur bir bulut olan Cumulonimbus (Cb), dağ ve kuleler biçiminde, büyük bir uzanışa sahip yoğun ve koyu renkli bir buluttur. Üst kısımları genellikle düz, lifli veya çizgili bir görünüme sahiptir. Genellikle devamlılığı olmayan bulutun etrafından dolaşılması en iyi seçenektir. Tabanı genellikle 3.000 feet ya da daha az olan bu bulutun dikey kalınlığı ise 15.000 feet ile 30.000 feet arasında değişmektedir. Bununla birlikte özellikle tropikal bölgelerde bulutun kalınlığı 60.000 feet’e kadar ulaşabilir. Bulut altında ve içerinde sağnak yağmur, kar veya dolu şeklindeki şiddetli yağış nedeniyle görüş çok düşüktür. En önemli özelliği kuvvetli dikine akımlar ve hamleli rüzgarlar olan bulut, içerisinde var olan şiddetli türbülans, düşük görüş koşulları ve özellikle 0 º C ile eksi 18 º C sıcaklık aralığında oluşan çok kuvvetli buzlanma nedeniyle hava araçları açısından son derece tehlikeli bir buluttur. Pilotların yoğun oluşumlar içinden geçerken buzlanma ve türbülans durumlarıyla karşılaşmamaları için hava trafik kontrol ünitelerine önemli görevler düşmektedir. Hava araçları mümkün olan en kısa sürede oluşumların dışına alınmalı, uçakların gerekiyorsa sürekli bir tırmanma ve alçalma yapabilmeleri sağlanmalıdır. Bulutlar oluşumlarına ve yüksekliklerine göre bu şekilde tanımlanırken, havacılıkta kullanılan bulutlarla ilgili önemli bir gösterge de bulut tabanı (cloud base) dır. Bulutların görülüp izlenebildiği yüksekliğin yerden olan dikey mesafesi bulut tabanı olarak adlandırılmaktadır. Bulut tabanının pratikte değişken olan birçok faktörün, sonucu direkt olarak etkilemesi nedeniyle hesap edilmesi kolay değildir. Ayrıca bulut tabanı sabit de değildir. Rüzgar etkisiyle bulutlar dağınık veya parçalı görülebildikleri gibi hava akımlarının etkisiyle farklı yüksekliklerde de bulunabilirler. Bununla birlikte, bulut tabanı yaklaşık olarak hesap edilmek istenirse; Bulunulan yerin sıcaklığı, İşba ve Yükseklikle Sıcaklık Değişim Oranı (Lapse Rate) kullanılarak, pratik bir yöntemle bulut tabanı hesap edilebilir. Bunun için; -DP işba (Dew Point) -Yer seviyesi hava sıcaklığı T -Standart Atmosfer Yükseklikle Sıcaklık Değişim Oranı (Lapse Rate) -400 feet / º C Not: Bu oran ICAO Standart Atmosferi sıcaklık değişim oranından farklıdır. Bunun sebebi hassasiyeti arttırabilmek için yükseklikle işba değişiminin de hesapta dikkate alınmış olmasıdır. Bu değerlerden yola çıkarılarak bulut tabanı şu şekilde hesaplanır; Bulut Tabanı= (T – DP) x 400 feet / º C Bulut Tabanı ayrıca meteoroloji radarı, sabit tırmanma hızı olan bir balonun yerden bırakıldıktan sonra bulut içerisinde gözden kayboluncaya kadar geçen sürenin TEKNİK ölçülmesi yolu ile, spot ışık demeti, açı ölçer, silyometre (ceilometer) ya da matematiksel eşitlikler kullanılarak da (Searchlight ve klinometre) hesaplanabilir. Bu yöntemlerin dışında, bölgede uçmakta olan hava araçlarının pilotları tarafından aktarılan bilgiler de diğer hava araçlarına referans bir değer olarak aktarılabilir. Havacılıkta önemli bir diğer nokta da bulutların miktarı ile ilgili bilgilerdir. Bulutluluk miktarı yani kapalılık oranı, dikey görüşün ifade edilmesi açısından çok önemli bir tanımlama olup, 8 eşit parçaya bölündüğü varsayılan gökyüzünün, ne kadarının bulutlar tarafından kaplandığının ifadesidir. Pilotlar için bulutluluk miktarı gidecekleri meydanın bilgileri içerisinde önemli bir gösterge olmaktadır. aşağıda belirtilen şartların rasat anında aynı zamanda meydana gelmesi durumunda kullanılır. Meydanlara ait CAVOK yükseklik limitleri ayrı ayrı belirlenip yayımlanmıştır. • Hakim Rüyet en az 10 Km ise, • Hava tamamen açık ise, veya her meydan için belirlenen yükseklik limitinin (Minimum Sector Altitude) altında bulut yoksa ve Cumulonimbus (CB) ile Cumulus Congestus (TCU) bulutu bulunmuyor ise, • Havacılık için önemli hava olayları yoksa, hava araçlarına meydan bilgisi verirken şartların CAVOK olduğundan bahsedilebilir. Bulutluluk miktarları şu şekilde gösterilir; NSC (No Significant Cloud) AÇIK AZ DAĞINIK PARÇALI 8 OVC METAR rasatında havada hiç bulut yoksa ya da rasat edilen en alçak seviyedeki bulutun taban yüksekliği, o meydan için belirlenen CAVOK yükseklik limitine eşit veya üzerinde ise ve bu bulutlar CB veya TCU değilse ve CAVOK teriminin kullanımı da uygun düşmüyorsa, bulut grubu yerine NSC (Önemli Bulut Yok) kısaltma terimi kullanılır. 0 SKC 1/8 - 2/8 FEW 3/8 - 4/8 SCT 5/8 - 7/8 BKN (SKY CLEAR) (FEW) (SCATTERED) (BROKEN) KAPALI (OVERCAST) Bulut Yüksekliği 10.000 feete kadar 100’er feet aralıklarla, 10.000 feetin üzerinde ise 1000’er feet aralıklarla rapor edilir. Ölçülen değer, kullanılmakta olan raporlama skalasının arasında bir değerde ise, bu değer raporlama skalasının en yakın bir alt değerine indirilerek rapor edilir. Örneğin 3/8 kapalılığa sahip 1070 feetteki bir bulut “SCT010” (1.000 feette dağınık bulutların olduğu anlaşılmalıdır) şeklinde rapor edilir. Bulutlarla ilgili önemli bir terim de bulut tavanı (ceiling) dır. Tabanının yüksekliği 20.000 feet (6.000 metre) ya da daha az olan ve gökyüzünün yarısından fazlasını kaplayan bulutlardan en alçak olanının yerden ya da su yüzeyinden ölçülen dikey mesafesine (yükseklik) bulut tavanı (ceiling ) denir. Havacılık raporlarında bulutlanma durumunu ifade edebilmek adına kullanılan terimlerden diğerleri şunlardır; CAVOK “Ceiling And Visibility OK” - Bulut Tavanı ve Görüş Elverişli CAVOK terimi; hakim rüyet, pist görüş mesafesi, halihazır hava ve bulut gruplarının yerini almak üzere, NCD (No Cloud Detected) Tüm parametreleri kapsayan gözlem ve ölçümlerin tam otomatik sistemlerle yapılması durumunda, sistemdeki silyometre sensörleri tarafından “Bulut Yok” tespiti yapılıyor ise, bulut grubu yerine NCD (No Cloud Detected – Bulut Yok) kısaltma terimi kullanılır. NCD kısaltma terimi ülkemizde kullanılmamaktadır. Contrail Nedir? Hepimiz uçakların havada seyir halindeyken arkalarında beyaz bir jet duman izi bıraktıklarını görmüşüzdür. Hatta bazen gökyüzündeki çakışma (conflict) noktalarını bile bu izler sayesinde farkedersiniz. Rüzgarın da etkisiyle dağılarak ince bir bulut tabakası haline dönen contrailler, bir nevi yoğuşma izleridir. Yakıtın içindeki hidrokarbondan oluşan bileşiklerin yanması ile su ve karbondioksit açığa çıkar. Yüksek irtifalardan geçerken soğuk havayla karşılaşan su buharları buz kristallerine dönüşür, uçağın arkasında beyaz bir jet izi oluştururlar ve böylelikle atılır gökyüzüne bir nevi imzalar. 37 38 TEKNİK BYPASS ORANI NEDİR? Motor yıkama dediğimizde motorun dış temizliğinden değil, motorun içinin yani core engine kısmının yıkanmasından bahsedeceğiz. Motor kaportalarının (cowlings) ve dış yüzeylerinin (casings) temizliği tamamıyla farklı bir mevzudur. Core engine kısmı düşük basınç kompresörü LPC (low pressure compressor), yüksek basınç kompresörü HPC (high pressure compressor), yanma odası (combustion chamber), yüksek ve alçak basınç türbinlerinden (HPT and LPT) oluşur. Motor yıkama işleminde asıl maksat kompresör kısmının temizlenmesidir. CEMİL AKGÜL Teknik Eğitmen Turbofan motorlarda iki temel hava akışı vardır. Bu hava akışları primary ve secondary olarak isimlendirilir. Elbetteki bu iki büyük hava akışı haricinde motor dahilinde soğutma, basınçlandırma ve muscle pressure olarak kullanılan hava akışları da vardır. Fakat bunların debisi primary ve secondary hava akışlarına nazaran çok düşük olduğudan ayrıca sınıflandırılmaktadır. Motora giren hava, fan kademesinden sonra ‘splitter’ diye isimlendirilen noktada ikiye ayrılır. Havanın bir kısmı motorun iç kısmından düşük basınç kompresö- rü, yüksek basınç kompresörü yanma odası ve egzoz kısmından akarak atmosfere ulaşır. Motorun core kısmından akan bu havaya primary airflow denilir. Primary airflow tabiri yerine, core air flow veya cold stream tabirleri de kullanılmaktadır. Fan kademesinden sonra motorun core kısmına girmeyen ve çıkış kılavuz kanatçıkları (outlet guide vanes) vasıtasıyla yönlendirilen hava akışı da, fan duct aracılığı ile atmosfere ulaşır. Fan ducttan akan bu hava akışına secondary airflow denilir. Secondary airflow TEKNİK tabiri yerine Fan Airflow, Bypass air veya Cold stream de denilir. Motorun Fan kısmından akan havanın, core kısmından akan havaya oranına Bypass oranı denilir. Aynı tanımı secondary airflow’un primary airflow’a oranı şeklinde de ifade edebiliriz. Fandan geçen hava denildiğinde aklımıza miktar olarak hava gelmelidir. Örneğin 5:1 bypass oranı dediğimizde; 5 birim hava fandan akarken 1 birim hava core’dan akmaktadır. Burada birimden kast edilen havanın ağırlık olarak miktarıdır (mass flow rate). Motorlar bypass oranlarına göre low bypass, medium bypass, high bypass ve ultra high bypass olarak sınıflandırılabilmektedir, Bypass oranı 2:1’den düşük ise bu tip motorlar low bypass olarak isimlendirilir. 2:1 ile 4:1 arası by- pass oranlı motorlar medium bypass olarak isimlendirilir. Bypass oranı 4:1’den büyük ise bu tip motorlar high bypass olarak isimlendirilir. 39 Günümüz ticari havacılığında yüksek bypass’lı motorlar kullanıldığını daha önce ifade etmiştik. En çok kullanılan bypass oranları 5:1 civarlarında olmasına rağmen bazı motorlarda (örneğin B777’de kullanılan GE90-115) 9:1’lere kadar çıkmaktadır. Yeni nesil motorlarda bu oran çok daha fazla arttırılmıştır. Örneğin Airbus A350 için üretilen RR TRENTXWB motorunda 9.6:1, Boeing 787 için üretilen RR TRENT1000 motorunda 10:1, Airbus NEO için üretilen PW 1100G motorunda bu oran 12:1’e çıkmaktadır. Aynı uçak için CFM in ürettiği ‘CFM LEAP ’ motorunda da yaklaşık aynı bypass oranı sunulmaktadır. Yüksek thrust’lı high bypass motorlarda, motordan geçen hava akımını arttırmak için kullanılan fan çapı ortalama bir uçak gövde çapına kadar çıkabilmektedir. Örneğin B777 uçağında kullanılan GE90-115 motorunun Fan çapı B737-800 uçağının gövde çapı kadardır. Çok miktarda hava akımını sağlayan Fan blade’lerinin her birisi de yaklaşık olarak 90 ton yükü taşımaktadır. HOW LARGE IS THE 777-300 ENGINE? HOW LARGE IS THE 777-300 ENGINE? Bypass oranı 9:1 ile 15:1 arası olanlar ultra high bypass olarak isimlendirilir. (Yukarıda açıklanan bypass oranlarından çok daha fazlasına sahip olan ‘unducted fan engine’ veya propfan diye bilenen motorlar ayrı bir konu olarak daha sonraki yazılarda açıklanacaktır.) Motorun Core kısmından atılan havanın hızı yüksektir ve eksoz gürültüsüne sebep olur. Fan kısmından atılan havanın hızı ise düşüktür. Turbofan motorlarda üretilen thrust’ın büyük bir kısmını motorun fan kısmı sağlamaktadır. Yüksek bypass’lı bir motorda bu oran %80’ler civarındadır. Geri kalan %20’lik kısmı core kısmı üretir. Bypass oranının artması yakıt sarfiyatı ve egzoz gürültüsünün azalmasını sağladığından ticari havacılıkta yüksek bypass’lı motorlar tercih edilmektedir. Düşük bypass’lı motorlar ise askeri havacılık ve iş jetlerinde kullanılmaktadır. 11 ft 7 in (3.53 m) 11 ft 3 in (3.43 m) Engine is largest and powerful most powerful turbofan (11in ft 3 in (3.43 m) in diameter) Engine is largest and most turbofan built (11 ft 3 inbuilt (3.43 m) diameter) In this 737 cabin is a mere wider than engine In thiscase, case, 737 cabin is3% a mere 3% 777 wider than 777 engine 40 TEKNİK ELEKTRO MANYETİK ALAN ŞEBNEM BAYEZIT Yer Hizmetleri, Rezervasyon ve Bilet Satış Eğitmeni Bir süredir devam eden yazı dizimizin konusu olan Elektro Manyetik alan etkilerinin üzerinden kısaca geçelim. Elektro Manyetik alanların kaynakları ve etkileri; 1) Bütün harici dağıtımı veya iletim hatları 2) Bulunduğunuz mekanlardaki yeraltı kablolama ve bu kabloların bağlı olduğu cihazlar elektro manyetik alan oluşurmaktadır. Ayrıca Manyetik alanlar (MFS) güç kaynağı kesilmiş olduğunda da hala mevcut akım yaymaktadırlar. Sadece akım oranı değişmektedir. Kısa bir hatırlatmadan sonra Manyetik Alan ve etkilerine bu ay kaldığımız yerden devam ediyorum; Manyetik Alanın ve son zamanlarda kablosuz enerjinin de yaygın kullanımı ile vücudumuza oldukça yoğun manyetik alan etkileri almaktayız. Yaşadığımız veya zaman geçirdiğimiz alanlardaki manyetik alan etkilerinin önce en üst seviyesinin ne olduğu tespit edilmelidir bu nedenle en üst nokta seviyelerinin ölçümü için Elektrikli aletlerin tamamının açılarak bulunulan ortamın ölçümü yapılmalıdır. Mayıs ayında elektro manyetik alan ile ilgili 3 maddeden bahsetmiştim. Bunlar; Ölçüm, Wiring etkisi için yapılabilecekler, Manyetik akım yolculuğu. Bu ay kaldığımız yerden devam ederek hem manyetik alanların oluşumundan hem de korunmak için nasıl çalışmalar geliştirildiğinden bahsedeceğim. 4. Şehirlerin Altındaki Elektro Manyetik Alan Geçişleri Şüphesiz dış etkenli Elektro Manyetik Alanlar evinizin içine binalarınızın zeminlerinden de giriş yaptıkları için mutlaka bir etkisi olmaktadır. Sıklıkla elektrik idarelerinin toplu yaşam alanlarına elektriği altyapı ile taşımaları nedeniyle yaşadığımız mekanların altından gelen ve alt istasyonlardan geri gelen akımlar evlerimizden ya da bulunduğunuz mekanlardan da geçmektedir. Bu tür bir etkiye maruz kalıp kalmadığınızı oldukça sofistik materyallerle yani OSILOSKOP denen iki metal arasını ölçebilecek donanımlarla ölçebiliriz. Ölçmede bir diğer yol da sıklıkla kullanılan topraklama ve metale batırmaktır. 5. Elektro Manyetik Alandan korunma çalışmaları ve Elektrik alanlarının azaltılması Konutlardaki elektro manyetik alan yüklerine gelince, yaydıkları gerilimler oldukça kararlıdır çünkü daima 110/120 volt veya 220/240 volt olan gerilimler üretirler. Sadece bir sigorta üzerinden devreyi ayırarak veya güç kablosunun fişini çıkartarak durdurulurlar. Aynı zamanda bunlar pencere sinekliğine benzeyen topraklanması yapılmış metal bir panoyla tutulur veya uzaklaştırılırlar. Elektrik yüklerinin ayrıca inç veya feet mesaafeye akışları vardır. Dr. Havas’a göre 220/240 volt güç kullanılan Avrupa’da insan sağlığı açısından daha büyük sorun iken, Kuzey Amerika’da daha düşük volt olmasına rağmen yine insan sağlığı için olumsuz etkileri olabilmektedir. TEKNİK Kullanılan elektrik kablolarında bir sorun olmadıkça yaşam alanlarının merkezindeki seviyeler ve etkileri düşük olabilmektedir. Çocuklarınızın ve sizlerin güvenliği başta olmak üzere bu konuda kişisel hassasiyete sahipseniz SHIELDLI yani korumalı kabloların kullanımı en ideal yoldur. Eğer herhangi bir nedenden dolayı yenileme yapacaksanız özellikle daha fazla zaman geçirdiğiniz odalardaki eski BX kablolarını daha güncel metal olmayan SHIELDLI kablolar ile değiştirerek işe başlayabilirsiniz. 6. Demand anahtarı ile korunma Ontorio’da elektro manyetik alan danışmanı Rob Metzinger tarafından yönetilen Güvenli Yaşam Teknolojileri firması bilgisayarlar ve diğer donanımlarda kullanılan SHIELDLI güç kabloları gibi çeşitli koruyucuların üretimini desteklemektedir. Ana elektrik panelindeki DEMAND anahtarının bir elektrikçi tarafından takılmasıyla korunma çalışmalarına başlanabilmektedir. Dr. Havas yaşadığımız alanlarda DEMAND anahtarı monte etmenin elektro manyetik alan etkilerini azaltma açısından daha uygun olduğunu açıklamaktadır. Odalarınızın altında veya yataklarınızın yakınında farklı bir devre varsa buralardaki devre akışını kapatmak için yine DEMAND anahtarından faydalanabilirsiniz. Dr. Havas; mümkün olduğunca yatak çevresinde metallerden uzak kalınmasını tavsiye etmektedir. Bunun çok önemli olduğunu vurgulayan Havas somya gibi yatağın metal parçaları merkezden yayılan yüksek frekansı yatağa yaymakta ve anten gibi etki göstermektedir diye uyarıda bulunmaktadır. İdeal olanın yatakların ağaçtan yapılmış veya doğal kauçuktan olan toxic içermeyen materyallerden olması gerektiği üzerinde durmaktadır. Yazımız bir sonraki ay devam edecek. Sağlığınızı en güzel şekilde korumanız dileği ile... 41 42 GEZİ BİR ORTAÇAĞ MASALI: PRAG Disneyland’ı bilir misiniz bilmem ama adeta Disneyland’ın simgesi haline gelmiş olan o meşhur uyuyan güzelin şatosunu hemen hemen herkes bilir. Bu bir hayal sembolüdür. Ancak bunu gerçek yaşamdaki yeri adeta Prag’da can buluyormuş meğer. Onu da gidince anladım. Evet, gitmeye hiçbir zaman öncelik vermediğim bir kentti Prag. Gözümde hep bir ortaçağ kenti olarak canlandırmıştım. Oysa daha uçağım Vaclav Havel havaalanına inişe geçtiğinde gözlerim sapsarı papatyalar ve uçsuz bucaksız yeşilliklerden kamaşmaya başlamıştı. Ben böylesine geniş bir alanda böyle bir renk cümbüşü hiç görmemiştim. İşte Prag ile ilgili ilk izlenimim ve kente ilk adım atışım, tanışmam böyle oldu. DR. HANDAN DIKER Öğretim Görevlisi, Yeditepe Üniversitesi İstanbul’dan Pegasus Havayollarının uçağı ile gittiğim Prag’a, yaklaşık 2 saat 20 dakikalık bir uçuştan sonra ulaşabiliyorsunuz. Oldukça rahat bir uçuşla artık Prag’daydım. Havaalanından şehir merkezi yaklaşık 25-30 dakika sürüyor. Otelim ise kent merkezinde şık bir otel idi. Böylelikle kentin her yerine ulaşabilecektim. Prag şehri için o kadar çok şey söyleniyor ki anımsayabildiklerim şöyle: Masal Şehri, Ortaçağ Kenti, Gotik Kent, Altın Şehir, Kafka’nın Kenti, Romantik Şehir, Kasvetli Kent. Hatta Hitler’in İkinci Dünya Savaşında bu kenti bombalamaya kıyamadığına dair bir de rivayet söyleniyor. Ne derlerse desinler herkesin anlaştığı nokta ise bence bu kentin çok güzel ve çok romantik olduğu yönünde. Şehrin tam ortasından Vitava nehrinin geçtiği, diğer Avrupa kentleri gibi birçok köprünün yer aldığı klasik bir puslu kent burası. Prag öyle bir şehir ki her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz, geziyorsunuz ama hiç yorulmuyorsunuz. Çünkü yollar dümdüz ve çok rahat. Para birimi Koruna. Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Koruna’yı kullanıyorlar. Ama tabi ki dolar ve euro da kullanılıyor. Tarihi dokuyu koruyan ve adım başı tarihi eserlere rastlayacağınız kentler için kullanılan bir deyim vardır. Burası da o deyime uyan bir kent: “Açıkhava Müzesi’’. Gerçekten de o kadar çok tarihi gezilecek yer var ki anlatamam. Sıralıyım; Charles Bridge (Charles Köprüsü), Astronomik Saat, Ulusal Müze, Tyn Kilisesi, Prag Kalesi, St Vitus Katedrali, Kafka Müzesi, John Lenon Duvarı, Dans Eden Ev, Yahudi Mahallesi, İlk akla gelenler. 1992 yılından beri Prag’ın tarihi merkezi (Old Town) Unesco’nun Dünya Mirasları listesinde yer alıyor. Şehir eski ve yeni kent merkezi olmak üzere iki kısma ayrılıyor. Yazımın başlığını Bir Ortaçağ Masalı olarak koydum. Bunun nedeni buranın ortaçağın başkenti GEZİ olmayı hak eden bir kent olmasından kaynaklanıyor bence. Nedenine gelince İkinci Dünya Savaşını geçirmiş olmasına rağmen yıkım görmediği için olduğu gibi korunmuş. Üstelik de adeta bir masalın içinde dolaşıyormuşsunuz hissini veren bir kent burası. Prag ile özdeşleşmiş bir yer var o da ünlü astronomik saat.12 saat dilimini ve 12 burcu gösteren saat ay ve güneşin hareketlerini de gösteriyor. Eski tarihi meydanda bulunan saat 14. yüzyılda yapılmış. Tam bir tarih yani. Saatle ilgili dilden dile dolaşan bir rivayet var: Saatin yapıcısı Charles Üniversitesi Profesörlerinden Hanuş Usta. Hanuş Ustanın gözleri kral tarafından kör edilmiş. Bunun nedeni saati yaptıktan sonra kraldan bile ünlü olması deniliyor. Ya da bir başka rivayet de bu saatin bir aynısını başka bir yere yapmasın diye gözleri kör edilmiş. Gelelim saatin özelliklerine, İlk bakışta dikkati çeken şey şu, saatin sağ ve solunda 4 adet kukla bulunuyor. Bu kuklaların üzerinde de 12 havari kuklası bir seremoni ile teker teker geçit yapıyor. Ölüm figürünün çanı çalması ile şov başlıyor ve horoz ötüşü ile bitiyor. Burada verilmek istenen mesaj şu: Herkes bir gün geldiği yere dönecek. Elbet bir gün ölecek ve toprakla buluşacak. Ölüm, açgözlülük, kibir ve eğlence gibi dört tehdidi temsil eden bu dört kukla her saat başı gösteri yapıyorlar. Prag’ın kalbi can damarı işte bu saat. Yine de bana sorarsalar ve Prag’da en çok etkilendiğin yer 43 44 GEZİ neresidir, deseler 14. yüzyılda yapılmış olan Charles Köprüsü derim. 516 m uzunluğunda ve kral 4. Karl tarafından yaptırıldığı için bu ismi taşıyor. Trafiğe kapalı olan köprüde 30 adet din adamının heykeli var. Köprünün üzeri bence tam bir şenlik yeri; son derecede Bohem ve ressamlar, sanatçılar, müzisyenler burada sanatlarını sergiliyorlar. En güzel ve etkileyici şeylerden birisi de köprünün altından akan Vitava nehrinin sesini dinleyebilmeniz. Nehrin üzerine bir set yapmışlar o setten aşağıya dökülen suyun sesi adeta bir çağlayan şırıltısı olarak kulaklarınıza geliyor. Bir de etkileyici manzara. İşte Prag bu noktada en güzel görüntüsüne ulaşıyor. Prag’ın önemli bir simgesi de tam 600 yılda tamamlandığı söylenilen Azizi Vitus Katedrali. Burası gotik tarzda yapılmış olup, Prag krallarının mezar yeri olarak kullanılıyor. Prag Kalesi, dünyanın en büyük antik kalesi burası. 9. yüzyılda yapılmış olan kale günümüzde Çek Cumhuriyetinin Devlet Başkanlığı Sarayı olarak kullanılıyor. Çeklerin çok önem verdiği bir de değişik bir mimarisi olan yapıt var. Adı: Dans eden ev. Burası bir Hollandalı sigorta şirketi olan Nationale Nederland’ın Prag’da inşa ettirdiği bina. Değişik ve etkileyici gerçekten. Prag kentini tasvir etmek için kullanılan bir kilise vardır. Adı Tyn Kilisesi olan bu yapı Gotik tarzda yapılmış olup 80 m yüksekliğinde ve görkemli ikiz kuleye sahip olan yegâne bina durumundadır. Bence kilisenin özgünlüğünü tamamen bu ikiz kuleler oluşturmakta.14. yüzyılda yapılmış olan kilisede ünlü astronom Tycho de Brahe’nin portresinin yer aldığı bir de türbe bulunuyor. Prag’da oldukça ünlü bir de Yahudi Mahallesi bulunuyor. Vitava nehri ile eski şehir meydanı arasındaki bölgede yer alıyor. Burada bulunan Yahudiler toplama kampına gönderilmiş. Ancak mahalle olduğu gibi bırakılmış. Burası oldukça fazla turist çeken bir bölge. Gelelim Çek mutfağına, Trdelnik denilen bir nefis, güzeli değişik ve çok hafif tatlıları var. Kek gibi bir hamuru tarçın, ceviz ve şekere bulayıp kızgın şişlere geçiriyorlar. Odun ateşinde pişiriyorlar. Adeta bir krep gibi ister sade ister reçel ya da çikolata ezmesi ile yiyebiliyorsunuz. Tadı harika. Ayrıca yine ünlü Gulaş denilen salçalı kuşbaşı etleri çok lezzetli. Şnitzel ya da gulaş çorbası ve de bol bol pizza, makarna. Yanında da ünlü çek birası. Prag ile özdeşleşmiş bazı ünlü isimler de var. Ünlü yazar Kafka da onlardan biri. 1883’de Prag’da doğmuş GEZİ olan Kafka’nın acılarla dolu yaşamında bu kentin yeri çok büyük. Eserlerinden birinde şöyle der: “Prag sizi asla bırakmaz. Bu tatlı küçük ananın çok güçlü pençeleri vardır.” Aslında hem nefret ettiğini söylediği ama uzak kalamadığı bir kenttir onun için Prag. Nefret etmesine sebep olan şeylerse, özellikle despot bir baba ile olan ilişkisi, sevmediği bir işte memur olarak çalışması söylenebilir. Bu durumdan kurtulmanın yolunu da, kurtuluşu da, yazı yazmakta bulduğunu her fırsatta belirttiğini görürüz. Prag’da hemen hemen her yerde bir Kafka evi mevcut. Sayacak olursak, Doğduğu ev, 6 yaşında taşındığı ev, 9 yaşında yaşadığı ev, babasının dükkânı ve böylece sürüp gidiyor. Prag’da Nazım Hikmet’ten de izler var. Yazarla özdeşleşmiş ünlü Cafe De Slavia bunun başında geliyor. 1956-1958 yılları arasında Prag’da yaşamış olan Nazım Hikmet’in resmi kafenin duvarında yer alıyor. 1881’den beri hizmet veren bu tarihi kafede Nazım’ı düşünerek bir çay içip canlı piyanoyu dinledim. Ve ben bu Prag’ı çok sevdiğimi hissettim. Prag ile özdeşleşen bir sözcük de buranın bir hüzün kenti olduğu. Hüzünlü bir kent gerçekten nedenine gelince bir kere çok durgun, düşündürücü ve gri bir kent burası. Ama asıl hüzün bence vatanından uzakta burada yaşamış olan Nazım Hikmet’in şu dizelerinde; Onun Prag’da yazdığı şu satırlarla yazımı sonlandırıyorum sizi bu güzelim Ortaçağ masalını yaşamak üzere Prag’a davet ediyorum. Şair memleketten uzak, Hasretten delik deşik, Eski kentte duruyordu, Meydanlıkta yapayalnız… Nazım 45 46 UÇAN ÇOCUK Yaz tatili için kitap ve film önerileri… Yaz tatilinde iyi vakit geçirmek için filmler ve kitaplar birebirdir… Tatil beldesinde ya da evinizde okuyup izleyebileceğiniz yepyeni filmler ve hiç eskimeyen kitaplardan küçük bir derleme yaptık. Ancak asıl seçimi zevklerinize göre siz yapmalısınız, çünkü seçenek çok, zaman az… MÜMIN BALKAN Önce filmler Yaz boyunca birçok yeni film vizyona giriyor. Eskiden yaz aylarında yeni filmler vizyona girmezdi, çünkü insanların yaz aylarında sinemaya gidip film izleyecekleri pek düşünülmez ve her biri büyük birer yatırım olan filmlerin başarı şanslarının azalmaması için “sezon” beklenirdi. Şimdi durum farklı, klimalı ve konforlu sinema salonları yaz – kış dolu… Bu yaz da birçok güzel film vizyona girecek. Robinson Crusoe Büyük bir klasik romanın, kim bilir kaçıncı kez sinemaya uyarlanması Robinson Crusoe… Ama bu kez biraz farklı, öncelikle film bir animasyon, komedi dozu yüksek ve konuşan şirin hayvanlarla dolu. Üstelik üç boyutlu. Haziran’da vizyona giren filmi izleyenler pişman olmayacak… Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı 5 Ağustos’ta vizyona girmesi beklenen filmin yaratıcı ekibi Çılgın Hırsız’ı da üretmişti. Sadece UÇAN ÇOCUK bu referans bile filme bir şans vermek için yeterli. Film "Her gün işe giderken evde bıraktığınız evcil hayvanlarınız, siz eve dönene kadar geçen süreç içerisinde ne yapıyor?" sorusunun cevabını arıyor… Buz Devri 5: Büyük Çarpışma Son film önerimiz Buz Devri serisinin sonuncusu, “Büyük Çarpışma”… Serinin ilk filminden itibaren büyük, küçük herkesin sevgilisi olan kahramanlarımızın yaşadığı maceralar bu kez iyice uçuk… Çılgın firavun faresi Scrat, meşe palamudu peşinde koşup, karnını doyurmaya çalışırken bir takım kozmik olayları tetikler. Tuhaf ekibimiz yaşamlarını kurtarabilmek için, rengarenk yeni karakterlerle tanışacakları egzotik diyarlara doğru eğlenceli bir yolculuğa çıkarlar. Birkaç da kitap Hiç filmini izlediğiniz bir romanı okudunuz mu? Ya okuduğunuz bir romanın filmini izlediniz mi? Aynı gibi görülüyor ama aslında bu iki soru birbirinden farklı. Öncelik açısından… Yani önce filmi izlemek veya önce kitabı okumak farklı sonuçlar doğurabiliyor. Eğer bu durumlardan herhangi birini yaşadıysanız, filmlerin genellikle romanlarından daha iyi olamadığını fark etmişsinizdir. Çünkü romanı okurken hayal gücünüz yoğun olarak çalışır ve romanda anlatılanları gözünüzde canlandırmaya çalışırsınız. Ve gözünüzde canlandırdığınız sahneleri genellikle aynı romanın filminde bulamazsınız. Bunun nedeni basittir; izlediğiniz, yönetmenin kitabı okurken gözünde canlandırdıklarıdır. Bir başkasının bakış açısı ise genellikle insanlara sığ, eksik ya da yavan gelir. İzlediğiniz birkaç filmin kitabını okuyarak bu tecrübeyi siz de yaşayabilirsiniz. Hem filmi hem de kitabı olan eserlerden birkaçı: Heidi, Seksen Günde Devri Alem, Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Pal Sokağı Çocukları, Saftirik, Pinokyo, Don Kişot, Alice Harikalar Ülkesinde, İki Yıl Okul Tatili, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Percy Jackson ve Şimşek Hırsızı ve daha yüzlercesi… 47 48 BİLİM-TEKNOLOJİ TELEFON ŞARJSIZ DA KULLANILABİLİR Mİ? Washington Üniversitesi’nde üretilen bir cihazla cep telefonları şarjı olmadan da çalışabilecek… UTKU UZUN Uçak Teknisyeni Otonom araçlar, uzay turizmi, insansız hava araçları derken teknoloji günümüzde hayallerimizin gerçek olduğu noktaların da ötesine taşınmaya başladı. Enerjinin kablosuz gönderimi ile (Tesla tarafından 100 yıl önce tasarlanmış) iletişim bunun en iyi orneklerinden biri. Peki şarjı biten telefonla da mesaj gönderebilmek? Washington Üniversitesi’nde üretilen bir cihaz, hiçbir enerji kaynağı olmamasına rağmen TV ve Wi-Fi sinyallerini enerji olarak kullanabiliyor. “Ambient backscatter” adı verilen ve hiçbir enerji kaynağına ihtiyaç duymayan elektronik cihaz, mevcut network sinyallerini geri yansıtarak veri alışverişi yapabiliyor. Kredi kartı büyüklüğünde olan cihaz ile yapılan deneyler, prototipin sokakta, bir apartmanda ve bir BİLİM-TEKNOLOJİ otoparkın üzerinde çalışabildiğini gösterdi. Akıllı evlerden kendine yetebilen ağlara kadar birçok alanda kullanılabilinecek bu teknoloji, çevremizde mevcut bulunan kablosuz sinyalleri hem güç kaynağı, hem de iletişim aracı olarak kullanılabilecek. Akıllı cihazlarla yaşanan en büyük sıkıntı şarjlarının çabuk bitmesi. Ülkemizde son 12 ay içinde ki raporlara göre günlük aktif telefon kullanımı sayısının %10 artış gösterdiği ve akilli cihazlarımızla 2 saat 35 dakika meşgul oldugumuz gözüküyor. 49 enerji kaynağına ihtiyaç duymadan çalışarak ritim bozukluğuna dayalı kalp krizi belirtilerini anlık mesaj veren bir kalp sensoru ve unutulan anahtarlık gibi projeleri beraberinde getireceği düşünülüyor. İleriki dönemlerde ki kullanım alanlarında hiçbir enerji kaynağına ihtiyac duymadan çalışarak, ritim bozukluğuna dayalı kalp krizi belirtilerini anlık mesaj veren bir kalp sensörü ve unutulan anahtarlık gibi projeleri beraberinde getiriyor. Kaynak Cihazın bir sms mesajını iletilebilecek kapasitede olması, geleceğin telefonlarının ‘şarjsız’ da çalışabilmesinin önünü açacağı ve ileriki donemlerde hiçbir -http://www.washington.edu/news -https://homes.cs.washington.edu/~gshyam/Papers/turbocharge.pdf -Tesla’nin Kutusu -Samantha HUNT MOBİL KULLANIM Ülkemizde son 12 ay içindeki raporlara göre günlük aktif telefon kullanımı sayısının %10 artış gösterdiği ve akıllı cihazlarımızla 2 saat 35 dakika boyunca da mobil kullanıcı oldugumuz gözüküyor. Ortamdaki TV ve Wi-Fi sinyallerini kullanarak data iletimi sağlanıyor 50 İFTAR UÇAK TEKNİSYENLERİ UTED İFTARLARINDA BULUŞTU Derneğimiz bu Ramazan ayında da iki iftar programıyla üyelerini buluşturdu. 17 Haziran 2016 günü Şazeli Restoranda gerçekleştirilen ilk iftarda ağırlıklı olarak emekli üyelerimiz biraraya gelerek hasret giderdi. 22 Haziran’da gerçekleştirdiğimiz ikinci iftar programımıza ise üyelerimiz yanında başta THY olmak üzere çeşitli havayolu şirketlerinin yetkilileri de katıldı. İFTAR 51 52 İFTAR İFTAR 53 54 HABERLER · NEWS İRAN İLE BOEİNG ANLAŞTI, SON SÖZ WASHİNGTON’DA İran ile uçak üreticisi firma Boeing, 100 yolcu uçağının alım satımında el sıkıştı fakat anlaşma ile ilgili nihai kararı ABD Hazine Bakanlığı verecek. İran’ın hangi model yolcu uçağı sipariş ettiği ve maliyeti henüz açıklanmadı. Ambargonun kalkmasının ardından İran Havayolları, Airbus firmasıyla da 118 uçak için 27 milyon dolarlık anlaşmaya imza atmıştı. THIS TECHNOLOGY COULD KEEP AIRPORTS FROM SLAUGHTERING BIRDS Researchers say they’ve found an effective deterrent that doesn’t harm the birds at all. Humans may have a new, nonviolent tool to prevent collisions between birds and aircraft. Surrounding an airfield with a “sonic net” - meaning filling the area with a noise that interrupts bird communication significantly reduced the number of nearby birds in a study led by Professor John Swaddle of the College of William and Mary’s Institute for Integrative Bird Behavior Studies. Birds don’t like their communication being interrupted, and so they avoid the area. Ninety-seven percent of bird strikes occur during take-off or landing phases, so keeping birds away from airfields - the area that’s set aside for takeoff and landing - is key to preventing them. “We have conducted prior research in an aviary but this is the first study done out in the field to show the efficacy of the sonic net,” Swaddle said in a news release. “We are using a different kind of deterrent - trying to stop birds from hearing one another by playing a noise that is at the same pitch as the alarm calls or predator noises they are listening out for.” 56 HABERLER · NEWS SOLAR IMPULSE DÜNYA TURUNUN 14. ETABINI TAMAMLADI Dünya turuna çıkan güneş enerjili uçak Solar Impulse 2, New York’taki John F. Kennedy Havalimanı’na inerek dünya turunun 14. etabını tamamladı. cidi ve pilotları Bertrand Piccard ve Andre Borschberg de oldukça mutlu görünüyordu. ABD’nin Pensilvanya eyaletinin Allentown kentinden kalkan uçak, 5 saatlik uçuşun ardından Newyork eyaletindeki John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı’na indi. Dünyanın çevresini güneş enerjisiyle dolaşan ilk insanlar olarak tarihe geçmeye hazırlanan uçağın mu- Ağırlığı sadece 2,3 ton olan uçağın 72 metrelik genişliğe sahip kanatlarında toplam 17 bin 248 güneş hücresi bulunuyor. Solar Impulse 2, gündüzleri lityum bataryalarında güneş enerjisi depolayabilmesi sayesinde geceleri de uçabiliyor. Uçak bir sonraki etapta Atlantik Okyanusu’nu geçerek Avrupa’ya ulaşmayı hedefliyor. GRAVITY SPACE MISSION PASSES BIG TEST The mission to demonstrate technologies needed to detect gravitational waves in space has been a stunning success. The Lisa Pathfinder satellite was sent into orbit to test elements of the laser measurement system that would be used on a future observatory. Performance objectives were exceeded on the very first day the equipment was switched on. "During commissioning, the requirements were being met already," co-principal investigator Karsten Danzmann said. "We hadn't tweaked anything; we'd just turned everything on to see if the laser was running and, bang, there it was. And the performance has just got better and better ever since," he told BBC News. There is currently enormous excitement around gravitational waves - the ripples in space-time generated in cataclysmic cosmic events, such as the merger of black holes and the explosion of giant stars. 58 HABERLER · NEWS EU'S GALILEO SYSTEM LAUNCHES SATELLITES 13 AND 14 Two more satellites in Europe's Galileo network have been launched to orbit. The spacecraft, once commissioned, will bring to 14 the number of platforms in the EU's version of GPS. With another four satellites set to go up in a few months, Galileo is now on course to start the public transmission of initial navigation and timing services before the end of the year. Tuesday launch was performed as usual by a Soyuz rocket flying out of Sinamary in French Guiana. The Russian medium-lift vehicle left the ground at precisely 05:48 local time (08:48 GMT). The deployment into a circular orbit some 23,000km above the Earth occurred three and three-quarter hours later. European controllers communicated the US NAVY DRONES 'SHOT INTO THE SKY' US Navy researchers are testing drones that can be shot into the sky for rapid deployment. Elizabeth Quintana from the military think tank Rusi said swarming drones could be used to take out enemy swarms.But she said the technology was unlikely to be deployed in practice any time soon. spacecraft to confirm their good health and correct orbital parameters. The EU is investing billions in its sat-nav project. It believes Galileo will bring significant returns to member-state economies in the form of new businesses that can exploit precise timing and location data, delivered from orbit. Galileo’s next-generation technologies are designed to provide users with quicker, more reliable fixes, enabling them to locate their positions with an error of one metre, compared with the current GPS error of several metres. But the use of sat-nav signals goes far beyond just finding one’s way through an unfamiliar city. Its timing function has now become ubiquitous in many fields, including in the synchronisation of global financial transactions, telecommunications and energy networks. SOSYAL MEDYADAN SEÇMELER 60 HAZIRLAYAN HÜSEYİN GÜMÜŞ SOSYAL MEDYA SOSYAL MEDYADAN SEÇMELER SOSYAL MEDYA 61 AJANDA 23. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ: CYRUS CHESTNUT, BUSTER WILLIAMS, LENNY WHITE Time Magazine’e göre çağının en iyi caz piyanisti Cyrus Chestnut, Miles Davis ve Herbie Mann gibi efsanelerle çalışan, akustik bastan çıkardığı karanlık tınılarda yepyeni bir tekniğe imza atan Buster Williams ve füzyon davulunda eğitimini kendi kendine tamamlamış, Miles Davis ile BitchesBrew albümünü kaydetmiş Lenny White yetkinliklerini konuşturmak üzere aynı sahneyi paylaşacak. 18 Temmuz 19:30 Zorlu PSM Drama Sahnesi İstanbul HARBİYE AÇIKHAVA’DA TEMMUZ KONSERLERİ Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Temmuz ayında da birçok gösteriye ev sahipliği yapacak. Pink Martini’den Candan Erçetin’e sıcak yaz gecelerinin eğlencesi Harbiye Açıkhava’da… Pink Martini 17 Temmuz 2016 21:00 Ata Demirer Gazinosu 23 Temmuz 2016 21:00 Allan Harris, Roy Hargrove, Roberta Gambarini ve TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası 25 Temmuz 2016 21:00 Selami Şahin 27 Temmuz 2016 21:00 Candan Erçetin 28 Temmuz 2016 21:00 7. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA VE BALE FESTİVALİ 2 ile 16 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’daki çeşitli salonlarda gerçekleştirilecek opera ve bale gösterilerini meraklılarının kaçırmamasını öneririz. İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun ve Antalya Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının sergileyeceği eserlerin yanında, etkinlik kapsamında bir de bale yarışması gerçekleştirilecek. Gösteri tarihleri ve mekanlar için: http://www.istanbuloperafestival.gov.tr TEMMUZ’DA UNUTMA! Kabotaj ve Denizcilik Günü 1 TEMMUZ ATA DEMİRER GAZİNOSU Nasrettin Hoca Şenlikleri 5 - 10 TEMMUZ Ata Demirer, kış sezonunda kapalı gişe sahnelediği gösterisi “Ata Demirer Gazinosu” ile 23 Temmuz’da Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda! Açıkhavada bol kahkahalı, sazlı sözlü ve çok eğlenceli gazino programı! Ata Demirer’in, Harbiye Açıkhava’nın büyülü atmosferinde, sımsıcak bir İstanbul akşamında söyleyeceği 7’den 70’e hitap eden şarkılarına Taşkın Sabah yönetimindeki orkestra ve dansçılar eşlik edecek. Hoş sohbeti ve kendine has üslubuyla da yapacağı şakalar izleyenleri kahkahaya boğacak. Dünya Nüfus Günü 11 TEMMUZ 23 Temmuz 2016 21:00 Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, İstanbul Gazeteciler (Basın) Bayramı 24 TEMMUZ 64 SINEMA TEMMUZ’DA SİNEMA Temmuz ayında vizyona girecek filmlerden bazıları… 1 TEMMUZ CUMA HİTLER’E SUİKAST Tarihi, Dram Oyuncular: Christian Friedel, Katharina Schüttler, Burghart Klaußner Nazi askerlerinin Polonya’yı işgalinden iki ay sonra 8 Kasım 1939 günü, Nazi karşıtı marangoz Georg Elser Hitler’in Münih’te konuşma yapacağı ünlü Bürgerbräukeller salonuna bomba yerleştirir. Amaç Hitler’i ve partinin önde gelen isimlerini yok etmektir. 8 TEMMUZ CUMA FREKANS Korku, Bilimkurgu, Gerilim Oyuncular: John Cusack, Samuel L. Jackson, Isabelle Fuhrman Clayton Riddell kariyerinin zirvesini yaşayan çok ünlü bir yazardır. Ailesinin kendisine eşlik edemeyecek olması nedeniyle canı bir hayli sıkkın olsa da son romanının sunumunu yapmak için Boston’a gitmesi gerekir. Sunum günü gelir, ancak o esnada çevresinde garip olaylar yaşanmaya başlar... 15 TEMMUZ CUMA BUZ DEVRİ 5: BÜYÜK ÇARPIŞMA Animasyon, Aile Oyuncular: Ray Romano, Simon Pegg, John Leguizamo (Seslendirme) Meşe palamudu delisi firavun faresi Scrat karnını doyurmaya çalışırken bir takım kozmik olayları tetikler ve bunun ucu Buz Devri’nin sevdiğimiz kahramanlarına dek ulaşır. Tuhaf ekibimiz yaşamlarını kurtarabilmek için, rengarenk yeni karakterlerle tanışacakları egzotik diyarlara doğru eğlenceli bir yolculuğa çıkarlar. 22 TEMMUZ CUMA AMMAN HOCAM 2 Komedi Oyuncular: Kev Adams, Isabelle Nanty, Didier Bourdon Fransa’nın en kötü iki öğretmeni yeni ve çok gizli bir görev için İngiltere’ye giderler! Dunces Kralı Boulard ile beraber ülkenin en iyi okuluna giderler ve eğitim alanında ün yaptıkları metotlarını gelecek nesillere uygularlar! THE BFG Yönetmen: Steven Spielberg Oyuncular: Ruby Barnhill, Mark Rylance, Rebecca Hall Türkiye’de vizyon tarihi: 1 Temmuz 2016 Tür: Aile, Macera, Fantastik Roald Dahl’ın sevilen çocuk kitabından beyazperdeye uyarlanan The BFG’nin yönetmen koltuğunda usta isim Steven Spielberg oturuyor. Bill Hader’i arkadaş canlısı dev, Ruby Barnhill’i ise başroldeki Sophie olarak izleyebileceğimiz yapımın oyuncu kadrosunda Mark Rylance, Rebecca Hall ve Jermaine Clement de yer alıyor. İnsanları yememe kararı verdiği için kendi türü arasında dışlanan sevimli bir devin yetimhanedeki Sophie isimli küçük bir kızla arkadaşlığını işleyen yapımda fantastik dünyanın sert kuralları çocuk masumiyetine karşı duruyor! KİTAP DÖRT DÖRTLÜK DÖRT BİLİMKURGU KİTABI Bilimkurgunun havacılıkla ilişkisi doğuştan gelir. Bu nedenle havacılıkla ilgilenen herkesin bilimkurguya da az çok ilgisi vardır. Bu kitapların bir kısmı filme de çekildi ve kitabı kadar filmleri de güzel. Bu nedenle hem iyi okumalar, hem de iyi seyirler… MÜMIN BALKAN MESAJ – CARL SAGAN Kendini uzaydan gelen radyo frekanslarını dinlemeye adayan Dr. Ellie Arroway yıllar süren araştırmalarının sonunda, tam vazgeçeceği sırada gizemli bir mesaj almaya başlar. Uzaydan gelen mesaj asal sayılardan oluşan sesler içerir. Sonra bu mesajın içinde bir görüntü olduğunun da farkına varılır. Görüntü Adolf Hitler’in 1939 Berlin Olimpiyatlarında yaptığı konuşmadır. Uzaydan geldiği kesin olan mesaj tamamen anlaşılmaz bir hal almışken, bir de makine projesi içerdiği ortaya çıkar. Mesaj, Carl Sagan'ın anlatım gücü ile bilimsel hayallerini birleştirdiği muhteşem bir roman. MARSLI - ANDY WEIR Yakın gelecekte Mars’a ulaşmış bir ekip, çıkan fırtına sonrası görevlerini keserek dünyaya dönmeye karar verir. Öldüğüne inandıkları bir ekip üyesini ise Mars’ta bırakmak zorunda kalırlar. Ancak, kalan astronot ölmemiştir ve bir biyolog olmasının avantajını kullanarak hayatta kalmaya çalışacaktır. Yazar Andy Weir’ın kimsenin yayınlamayı kabul etmediği için bloğunda yayınladığı, milyonlarca kişi okuyunca da kitap halinde basılan ilk romanı. Bu romandan çekilen filmde Mars’ta kalan astronot rolü Matt Damon’ındı… ZAMAN MAKİNESİ - H. G. WELLS Wells’in ilk olarak okul gazetesinde yayınladığı bir öyküden hareketle kaleme aldığı kısa romanı Zaman Makinesi, 1895’ten beri bilimkurgunun önde gelen eserlerinden biri oldu. Hem geleceği hayal etmek hem de biliminsanının karakterini göstermek adına derin saptamalarda bulunan, politik göndermelerle yüklü bu distopya, hâlâ gerçekleştiremediğimiz bir fantezinin peşinden yıllardır sürüklüyor bizi. Zamana karşı bir makinenin, ölümlülüğe karşı bir yaşamın hikâyesi bu. Wells’in bu romanı 19. Yüzyılda yazdığını hatırlatmakta fayda var. Birçok kez filme çekilen romanın tam bir klasik olduğunu söyleyerek, Wells’in dehasına dikkat çekmeyi unutmamalı… SOLARIS - STANISLAW LEM 20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarından sayılan Solaris, insanlığın bilimle ve başka gezegenlerle ilişkisini ele alıyor. Kris Kelvin, Solaris’in yüzeyindeki okyanus üzerinde araştırma yapmak ve evreni anlamak üzere bu gezegene gelir. Çalışmalarına başlayınca, bastırılmış anılarla yüklendiği acılı bir deneyim yaşamaya başlar. Bir süre sonra, yalnız olmadığını, diğer araştırmacıların da benzer şeyler yaşadığını görür. Okyanusun, kimsenin kaynağını ve sebebini bilmediği bu anıları yaratan canlı bir organizma olduğu fark edilince, bilim insanları araştırmalarının odağını değiştirerek kendi içlerine yönelirler... Solaris, Freud’dan Jung’a uzanan süreçte farklı psikanalitik kuramları üstü örtülü bir biçimde tartışırken, insanoğlunun başka dünyalara dair duyduğu merakı ve bilimsel-teknolojik hırsını sorguluyor. 65 BIL BAKALIM 66 1 ? ?? ? ? ? ? ? ? ? Resimdeki kibrit çöplerinden dördünün yerini değiştirerek üç kare yapabilir misiniz? ? ? ? ÜÇ KAREYİ NASIL YAPARSINIZ? 2 ? ? ? ? ? ? ? HANGİSİ AÇIK KÜP? Resimde açık hali verilen küp aşağıdakilerden hangisi? A B C D Yukarıdaki iki bulmacayı da doğru cevaplandırarak [email protected] adresine ya da posta ile derneğimize gönderen üç okurumuz birer hediye kazanacak. Talihliler 25 Temmuz’a kadar doğru cevabı gönderen okurlarımız arasında yapılacak çekilişle belirlenecektir. GEÇEN AYIN TALİHLİLERİ: Turan Özkan, Mücahit Seven, Mustafa Gökçekuyu ? 1 ? GEÇEN AYIN CEVAPLARI 2 Ortada renkliler 6 adet, çevresinde 12 adet, toplam 18
Benzer belgeler
500 tonluk - UTED Dergi
Cemil AKGÜL, Hüseyin GÜMÜŞ,
Gonca DEMİRÖZ, İsmail ŞEN, Handan DİKER,
Ergün KARCI, Nihan YAVAŞ, Emrah YENER,
Şebnem BAYEZİT, Hamdi FİDAN,
Mehmet Emin YILDIZ, Mümin BALKAN
Adres
İstanbul Cad. Üstoğlu...