bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar
Transkript
bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar
EYLÜL 2014 Sayý: 549 Fiyat: 7 TL BÝTKÝLERÝN SESSÝZ DÝLÝ DÜNYA HAYATI BÜYÜK BÝR ÝMTÝHAN GELECEK 500 YILDA FÝZÝK ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: 0535 4554223 - 0549 7220248 Yönetim Yeri: Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap. No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 80TL Yurt Dýþý: 100 TL Kapak resmi:Vladimir Volegov Dünya Hayatý Büyük Bir Ýmtihandýr ....................................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Mucize de Gördüler ama ..................... 8 Ahmet Kayserilioðlu Hak dedi, Hak etti Hakk’a gitti ......................................... 14 Güngör Özyiðit Açlýk ve Yoksulluk .............................. 20 Nihal Gürsoy “Ýnancýn Biyolojisi” ............................. 25 (Kitap Tanýtýmý) Seyhun Güleçyüz Bitkilerin Sessiz Dili ........................... 30 Derleyen: Þule Kayserilioðlu Yalan - III ........................................... 36 Çeviren: Nelda Bayraktar Gelecek 500 Yýlda Fizik ................................................... 40 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Sevdiðiniz, gönlünüze aldýðýnýz, dost bildiðiniz insanlarýn sizi gerçekten anladýðýný, tüm içtenliðiniz ve açýklýðýnýzla konuþtuðunuz zaman duygularýnýzý hissettiðini sanýrsýnýz deðil mi? O kiþilerin sizin gözlerinizin içine baktýðýnda gönlünüzü, oranýn temizliðini ve güzelliðini gördüðünü, en sessiz ya da en isyankâr zamanlarýnýzda sizi tanýmýþ olduðundan hiçbir yanlýþ düþünce ve zanna kapýlmadan sizi kendi gibi bileceðini umarsýnýz deðil mi? Gerçek dost, gerçek arkadaþ, gerçek anne ve baba, bunlarýn sizin gönlünüzü kendi gönüllerinden daha önde düþünüp gördüklerini düþünürsünüz deðil mi? Böyle insanlar o kadar azdýr ki dünyada... gerçek dost, gerçek arkadaþ ve gerçek anne baba bile olsalar bu beklediðiniz, umduðunuz ve düþündüðünüz gibi insanlarý bulmak ve tanýmak bir kader ve lütuf iþidir. Bunun nedeni insanlarýn kýt görüþlü, bencil, sevmeyi bilmeyen ve korkak oluþu deðildir çoðu zaman. Çünkü insan sevgiden varedilmiþ olarak sevmekten geri duramaz. Bunun baþlýca nedeni her insanýn kendi derdi ile dopdolu oluþu ve bunun farkýna varamayýþýdýr. Kendi derdi ile dopdoludur; çünkü dünyaya gidip geliþlerinde bilgisizlik ve tecrübesizlikten yaptýklarý birikir, toplanýr, büyür, çoðalýr ve onun bu plandan kurtulup yükselmesine imkân vermeyecek þekilde onu geri çeker ve çaðýrýr. O yine yeni bir kararla geri gelir, o kararýný sonradan hatýrlamaz, umursamaz veya saçma bulur dünya iþleri içinde. Yumaklara, denklere yeni ilaveler yapar, onlarýn anlamlarýný her dünyaya geliþinde kavuk gibi baþýna takar, aðýrlýðýyla bunalýr. Farkýna varamaz çünkü derdinin sebebini dýþarýda arar ve baþkalarýný suçlar. Sevgili insan iþte böyle yüklüdür, kendiyle doludur, dertlidir. Bunu biraz olsun hisseden ve bilenler az çok yüklerini býrakmaya baþlamýþ, hafiflemiþ olanlardýr ve bunu yapma yolunda olanlara merhamet, hoþgörü ve sabýr gösterirler; onlardan almak ve beklemek yerine onlara vermeyi önde tutarlar. Sayýlarý az olduðu için bu veriþ önceleri onlara yanlýzlýk, sevgisizlik ve hýyaneti getirecektir ister istemez. Eðer niyetlerinde kararlý iseler, tek yolun ve çarenin, kaynaðýn kendisinde olduðundan yüzde yüz emin olacaklardýr. Kaynaðýn uzaktan esintisi, kokusu bile yetecektir her yeri gül bahçesi etmeye. Belki o zaman Zaman bile yaðmaya verilebilir. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 SEVGÝ DÜNYASI 2 Ýnsaný ve her þeyi Sevgisinden Yaratan, insan yaratýldýðýndan beri ona yol gösterici bilgileri gönderip durmuþtur. O bilgilere uyarak doðru yolu bulmamýzý, doðruda ve iyide durarak kurtulmamýzý istemiþtir. Bu, þüphesiz Yüce Allah'ýn bir lûtfudur. Ýmtihanda kazanmak ve kaybetmek ise insanýn kendi gayretine baðlýdýr. Dr. Refet Kayserilioðlu Dünya Hayatý Büyük Bir Ýmtihandýr SEVGÝ DÜNYASI Hz. MUSA, ÝNANANLAR, AHDÝNDEN DÖNENLER Kuranda, Bakara suresinde Hz. Musa'nýn macerasý anlatýlýr: “Sizi, Firavun ailesinden de kurtarmýþtýk ki, (onlar) size azabýn en kötüsünü revâ görüyor, oðullarýnýzý boðazlayýp, kadýnlarýnýzý sað býrakýyorlardý. Ve bunda sizin için Rab'binizden büyük bir imtihan vardý. Sizin için denizi yarmýþtýk, sizi kurtarmýþ ve Firavun ailesini boðmuþtuk. Siz de bunu görüyordunuz. Musa ile kýrk gece için sözleþmiþtik. Sonra siz onun ardýndan buzaðýyý (Tanrý) edinmiþtiniz. (Kendinize böylece) zulmediyordunuz. Bundan sonra da yine, belki þükredersiniz diye, sizi affetmiþtik. Yola gelesiniz diye Musâ'ya kitap ve furkan (gerçekle bâtýlý birbirinden ayýran ölçü) vermiþtik.” (49 - 53) Hz. Musa kendisine peygamberlik görevi verildikten sonra Ýsrail oðullarýný korumuþ, Firavunu inandýrmaya, Allah'ýn buyruklarýna uydurmaya çok çalýþmýþtý. Baþarýya ulaþamayýnca 3 Ýsrail oðullarýný Mýsýr'dan çýkarýp vaat edilen ülkeye (þimdiki Filistin'in olduðu yere) getirmeye çalýþmýþtý. Yaradan Musa eliyle kavmine ve insanlara birçok mucizeler göstermiþti. Deniz, Musa ve kavmi geçerken yarýlmýþ, onlar geçtikten sonra ayný yarýktan geçmek isteyen Firavun ve askerleri boðulmuþlardý. Musa'ya inanan, onunla ve Yaradan'la ahit yapan Ýsrail oðullarýndan, tek Tanrýya inanmalarý, O'nun buyruklarýna uymalarý istenmiþti. Fakat Musa, yeni bilgiler ve buyruklar almak için, 40 günlüðüne Tur daðýna çýkýnca, kavmi sapýtmýþ, eski putperestliðine dönmüþ, kendilerine altýndan bir buzaðý heykeli yaparak ona tapmaya baþlamýþtý. Musa daðdan, Museviliðin temel ilkeleri olan, on emri alýp döndüðünde, kavminin sapýttýðýný görmüþ, çok üzülmüþ, çok kýzmýþtý. Sonra onlarý tekrar doðru yola çekmiþ, Yaradan da belki þükrederler diye onlarý affetmiþti. Musa'ya verilen Kitap, yani Tevrat, Ýsrailoðullarýnýn büyük çoðunluðunu hayra çekmiþ, onlarý düzeltmiþ, iyi, doðru, buyruklara uyan, hayýrlý insanlar yapmýþtý. Ama gelen bilgileri ve buyruklarý gönüllerine sindiremeyenler, isteklerinden, nefislerinden, çýkarlarýndan, kopamayanlar doðru yolda gidememiþler, sözlerinden ve ahitlerinden dönmüþler, türlü belâlara çarpýlmýþlardýr. Zamanla Musevilik bozuldu, araya birçok safsata girdi. Ýnsanlýk da ilerledi, Yaradan'ýn katýndan yeni bilgilerin yeni öðütlerin gelmesine gerek duyuldu. HIRÝSTÝYANLIKTA ÝNANMA Daha sonraki zamanda gelen Hz. Ýsa bu yeni bilgileri, yol gösterici bu yeni buyruklarý, hikâyeler ve meseller içinde vererek benimsetmeye çalýþtý. Matta Ýncili Bap 13'deki mesel ilahi bilgilerin alýnmasýný ve benimsenme gereðini, kimlerin benimseyemediklerini ne güzel belirtiyor. Kýsmen günümüz Türkçe'sine çevirerek nakledelim: “Çiftçi tarlasýna tohum ekerken, bazýlarý yol kenarýna düþtü ve kuþlar gelip onlarý yediler. Bir kýsmý, topraðý çok olmayan kayalar üzerine düþtü, sürdü (filizlendi), topraðýn derinliði olmadýðý, kök salamadýðý SEVGÝ DÜNYASI 4 için, Güneþ doðunca yandý, kurudu. Bir kýsmý dikenler üzerine düþtü, dikenler çýkýp onlarý boðdular. Bir kýsmý da iyi toprak üzerine düþtüler. Bazýsý yüz, bazýsý altmýþ, bazýsý otuz kat semere verdiler.” Biraz aþaðýda da bu meselin anlamýný açýklýyor: “Þimdi ekinci (çiftçi) meselini siz dinleyin. Kim melekût sözünü (Ýlâhi kaynaktan gelen bilgileri) iþitir de anlamazsa, þerir (vesvese veren) gelip onun yüreðinde ekilmiþ olaný kapar. Yol kenarýna ekilmiþ olan budur. “Kayalýklar üzerine ekilmiþ olan da odur ki, doðru sözü duyunca sevinçle alýr. Fakat kendisinde derine gitmiþ kök yoktur. (Yani o bilgileri gönlüne indirememiþ, benimseyememiþtir. Çünkü saplantýlarýndan, küçüklüklerden ve ihtiraslarýndan kopamamýþtýr.) O sözden (o bilgilerden) dolayý sýkýntý ve ezâ olunca hemen sürçer. (En küçük bir sýkýntýda o doðru bilgileri býrakýr, inkârcýlardan olur.) “Dikenler arasýna ekilmiþ olan da odur ki, sözü iþitir. Ama dünyanýn kaygýsý, zenginliði, aldatýcýlýðý sözü boðar ve söz semeresiz olur. (Yani yüce bilgileri duyar ama dünya iþlerine, zevklerine, parasýna, þöhretine öylesine dalmýþtýr ki doðru sözü dinlemez, ona uymak gereðini duymaz bile. Onlara bilgiler etkisiz kalýr) “Ýyi toprak üzerine ekilmiþ olan da odur ki, sözü iþitir. Anlar (benimser, gönlüne indirir, onlara uygun yaþamaya baþlar) ve gerçekten semere verir. Bazýsý yüz, bazýsý altmýþ, bazýsý otuz kat yapar. (Yani aldýðý doðru ve yüce bilgiler, o kiþiyi, o nispetlerde arýndýrýr, yüceltir, olgunlaþtýrýr, hayýrlý ve mutlu kiþilerden yapar.)” Ama Hz. Ýsa'nýn en yakýnlarý bile tehlikeyi ve belâyý görünce, onu inkâr etmiþler, sözlerinden ve ahitlerinden dönmüþlerdi. Hz. Ýsa'nýn daha önceden haber verdiði gibi, bir horoz ötesiye kadar onu üç kere inkâr etmiþlerdir. Sonradan hatalarýný anlayýp gözyaþlarý içinde baðýþlanma dilemiþler ve her sýkýntýyý göze alarak göreve çýkmýþlardýr. Bir kýsmý da bilgileri yayma yolunda ölmüþlerdir. MÜSLÜMANLIKTA ÝNANMAK VE AHÝT Sonra Hz. Muhammet aracýlýðýyla Kuran geldi. Ýnsanlara yeni devre uygun yeni bilgiler, daha kesin öðütler geldi. Bakara suresi 2. ve 3. âyetlerinde Kuran'ýn nasýl bir kitap olduðu çok güzel anlatýlýyor: “Bu kitap, doðruluðuna þüphe olmayan ve Allah'a karþý gelmekten sakýnanlarýn kitabýdýr. Onlar gayba (görünmeyenlere) inanýrlar. Namaz kýlarlar, bizim geçinmeleri için verdiðimizden, baþkalarýna yardým için harcarlar.” Yunus Suresinde: “Ey insanlar, size Rabbinizden bir öðüt, göðüslerde olana (dertlere, sýkýntýlara) bir þifâ, inananlara doðruyu gösteren bir rehber ve rahmet (kurtarýcý) gelmiþtir” denmektedir. (10/ 57) Fakat Kuran'a ve Hz. Muhammed'e baðlananlar, Yaradan'larýna söz verenler ve ahit yapanlar arasýnda da, sýkýntýyý, zoru görünce veya bazý fedakârlýklar gerekince ahdinden dönenler oldu. Onlar için Kuran bakýn neler diyor: SEVGÝ DÜNYASI “Onlar ki, söz verip baðlandýktan sonra, Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ýn birleþtirmesini emrettiði þeyi keserler. Ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Ýþte ziyana uðrayanlar onlardýr.” (2/27) Aþaðýdaki âyetlerde de ahdi bozanlar için þöyle söylüyor: “Andolsun, sana apaçýk âyetler (bilgiler) indirdik. Onlarý yoldan çýkmýþlardan baþkasý inkâr etmez. Ne zaman bir ahit (antlaþma) yaptýlarsa, onlardan bir grup o ahdi bozup atmadý mý? Zaten onlarýn çoðu (gerçekten) inanmaz.” (2/99-100) Bu ahdi bozanlar, Hz. Ýsa'nýn meselindeki kayalarýn üzerine düþen, kökünü derine salamayan tohumlara benzemiyor mu? Þu âyetlerde de inanmanýn nelere olacaðý ve inkârcýlarýn karþýlaþacaðý azaplar dile getiriliyor: “Ey inananlar, Allah'a, Elçisine ve elçisine indirdiði kitaba ve daha önce indirmiþ bulunduðu kitaba (kitaplara) inanýn. Kim Allah'ý, meleklerini, kitaplarýný, peygamber- 5 lerini ve ahiret gününü inkâr ederse o uzak bir sapýklýða düþmüþtür.” (4/136) “Onlar ki inandýlar, sonra inkâr ettiler; daha sonra (tekrar) inandýlar, yine inkâr ettiler, sonra inkârlarý arttý. Ýþte Allah onlarý ne baðýþlayacak ne de doðru yola iletecektir.” (4/137) “Münafýklara (bozgunculara), acý bir azabýn kendilerinin olacaðýný müjdele.” (4/138) Dünya bir denenme, sýnanma, yâni bir imtihan yeri olduðu için, insanlarýn da, inandýk diyenlerin de bir denenmesi olacaktýr. Gerçekten mi, gönülden mi inanýyorlar yoksa dýþtan ve gösteriþ olarak mý inanýyorlar? Bunun nasýl olduðunu da Kuran þöyle anlatýyor: “Andolsun sizi korku, açlýk, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme gibi þeylerle deneriz. Sabredenleri müjdele.” (2/155) “Ki onlar bir belâ eriþtiði zaman: 'Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceðiz.' derler.” (2/156) YENÝ BÝLGÝLER VE YENÝ DENENMELER Ýlâhi kaynaktan gelen her yeni bilgi, insanlarýn tekâmüllerini, hayra dönmelerini ve Yaradan'ýn buyruklarýna uymalarýný hýzlandýrýrken, bir yandan da yeni denenmeleri beraberinde getirmektedir. Çünkü o buyruklara gönülden uyanlarla, uymuþ görünenleri ayýrmak; yalancýlarý meydana vurmak gerekmektedir. Çünkü yeni, güçlü bilgiler insanlara her dilediðini, dilediði anda yapacak üstün güçleri verecektir. O güçler yalancýlara, o güçler her inandým diyene, o güçler kendi çýkarý için insan kardeþlerine zarar vereceklere verilmez. Ýnsan önce zararsýzlýðý öðrenecek, sonra insanlara tam hizmetkâr olacaktýr. Elbette bunlar için Yaradan'ýn buyruklarýna tam uymayý öðrenecektir. Bizim Celselerimiz'de, üstün güçlere sahip olmanýn ve onlarý kullanmanýn þartlarý belirtiliyor. “Hiçbir þeyin yýkamayacaðý, hiçbir þeyin yok edemeyeceði, istediðiniz her þeyi yaptýracak güç, arýnmýþ gönlünüzdeki gerçek inancýnýzdýr. Gerçekten inanýyor ve inandýðýnýz SEVGÝ DÜNYASI 6 gerçeði biliyorsanýz, her dilediðiniz, dilediðiniz anda olacaktýr. Gönlünüzü yýkayýn, sonra inanýn ve dileyin. Olmazsa dileðiniz, inanmadýnýz, öyle biliniz. Bunu deneyiniz.” Demek ki her dilediðinizin gerçekleþmesi için, gönlü yýkamak, arýndýrmak, sonra gönülden, gerçek inanmak, sonra da bütün varlýðýyla dilemek gerekiyor, Gönlü arýtmak, yükselmenin beþ esasýný uygulamakla baþlar, O'nun buyruklarýna uyarak insanlara hizmet etmekle, hizmetçi olmakla devam eder. Beþ esas: Ýyilik, Doðruluk, Çalýþmak, Bilgi edinmek ve Sevmektir. Bunlarý yapýp yapmadýðýmýzý kontrol edecek Yaradan ve O'nun görevlileri vardýr. Yaradan her þeyimizi çok iyi bilir, bütün gönülleri görür. Bu gerçek ne güzel ifade ediliyor : “O, öyle bir yerdedir ki, mutlak sizin hepinizi görür. O, öyledir ki, içinizden bütün kötüleri ve bütün iyileri tanýr. O, öyledir ki, içinizdekileri bilir, Ýçinizden kim 'inandým' deyince öyle býrakýlýverdiðini sanýyor? Sizden öncekiler de, siz de denenirsiniz. Bunu mutlaka böyle biliniz. Bunda þüpheniz olmasýn.” ÝNANMAK GEREKLÝDÝR Ýnanmak gerekli, hem de çok gerekli. Çünkü insan ancak inanmakla iyide ve doðruda olur. Ancak inanmakla Yaradan'ýný tanýr ve O'nun insan için hayýrlý ve gerekli olan buyruklarýna uyar. Ancak inanmakla yükselir, olgunlaþýr ve dünya okulunu bitirir. Ýnanmamak ise kötülükte, inkârda, O'nun düzeninden ayrý kalmakta devam etmek demektir. Kötülük dönücüdür. Ýnkâr eden belâdan kurtulamaz. Onun düzeninden, korumasýndan ayrý kalan ise, yalnýz olan, terk edilen, üzeri örtülecek olandýr. Huzur, mutluluk ve yücelme O'na inanmakta ve O'ndan gelen bilgileri benimseyip, uygulamakta ve O'nun buyruklarýna uymaktadýr. “Ýnanýnýz diyoruz. Önce mantýkla ölçünüz, sonra inanýnýz. Ýnanmayanlar kör olanlardýr. Onlar karanlýkta kalmaya mahkûm.” “Reislik bilgidedir, rahatlýk iyiliktedir. Nizamlarý bozmaya alýþtýnýz. Bir gün en büyük düzeni de bozacaksýnýz, buna müsaade yok. Onu siz yaratmadýnýz ki! Kavgalarýnýzý kesiniz, kaideleri bozmayýnýz. Baþkalarý sizden endiþelidir. Daima yükselin, daima bilin. Sizi sizden çok bilenler mahvedecek" deniyor ve sonra yükselmenin 5 basamaklý merdiveninden çýkmak, tüm insanlarý sevmek ve tüm insanlarla dost olmak, bir olmak zorunda olduðumuz belirtiliyor. Sonra þöyle söyleniyor: "Zaten bir gün, ya hep beraber olacaksýnýz ya hep beraber yok olacaksýnýz. Dost olmaya, bir olmaya alýþýn.” Ýnsan sonsuz bir yolculuða çýkmýþtýr. O yol, dünyadan baþlýyor, sonsuza doðru, her þeyi Sevgisinden Vareden'e doðru uzanýp gidiyor. O yolu tarif eden, nasýl gidileceðini öðreten bilgilerden hoþnut olmak, onlara inanýp baðlanmak, uygulamak gerekir. Bizim Celselerimiz'de bakýnýz ne deniyor: “Söyleneceklerden hoþnut olunuz. Ýnandýklarýnýzý yüceltiniz. Netice için sabrediniz. Ýnananlar, bir gün mükâfatlarýna çok yakýn olacaklar. Onu temizlikle alsýnlar. Çünkü bu ebediyet günüdür. Ýnanmakta, inandýklarýnýzý yapmakta güçlük çekmeyiniz. Güçlük kolaylýðýn yaný baþýndadýr.” SEVGÝ DÜNYASI “Ýnanarak sabredenler ulaþacaklardandýr. Birbirinize vereceðiniz en iyi hediye bilgidir. Unutmayýnýz ki cehalet küfürden, sevilmemek ateþten daha kuvvetlidir. Öðrenmeye ve bulmaya çalýþmadýðýnýz günleri ömürden saymayýnýz.” AHÝT YAPMAK, GÖREV ALMAKTIR Ýnandýktan sonra, Yaradan'ýn buyruklarýna uyarak, hiç sapmadan O'nun yolunda yürüyeceðine dair söz vermek, ahit yapmak safhasý gelir. Ahit yapmak bir yandan da O'ndan gelen bilgileri, tüm insan kardeþlere duyurmak, öðretmek, örnek olarak benimsetmek için görev almak demektir. Öðretirken daha çok öðrenir, ahit yapmýþ olan, daha çok yücelir, daha çok mutlu olur. Çünkü o, adeta Yaradan'ýn hayrý veren eli, doðruyu söyleyen dili, güzeli gören ve gösteren gözü gibi olmuþtur. Öyle bir insan elbette korunur, esirgenir, baþka insanlardan farklý olarak kayrýlýr. Ama bu kapý, ahit kapýsý herkese açýktýr. Ahit yapmak iþte öyle yüce bir iþtir. Ahit yapan ve kayrýlan, korunan kiþiden de elbette sözünde durmasý, görevini yapmasý, 7 ahdinden dönmemesi istenir. Ýþte bu sebepten ahdinden dönmek büyük suç olur. DÜNYA HAYATI BÝR ÝMTÝHANDIR Dünya hayatý herkes için bir imtihandýr. Denenme ve sýnanmalardan geçe geçe daha üst sýnýflara çýkýlýr. Ve bir gün dünya okulu baþarýyla bitirilerek, insan üstü safhalara, meleklik safhalarýna geçilir. Ýmtihanlarýn birinde baþarýya ulaþmak, bir eksikten kurtulduðunu göstermek demektir. O eksikten kurtulan artýk vesvese verenin o yöndeki ayartmalarýna hiç kapýlmaz. Böylece eksikleri ata ata, bilgi ve tecrübelerle olgunlaþa olgunlaþa tüm imtihanlarda baþarýya ulaþýlýr. Eksiklikler, kötülükler halinde tezahür eder. Eksiklik ve kötülük, bilgi noksanlýðýndan doðar. Ýyilik ve üstünlük de bilgili ve tecrübeli olmanýn sonucudur. Ýmtihan günlerinde tembel öðrenciler sýkýlýr. Bilgileri edinmiþ, benimsemiþ ve uygulamaya baþlamýþ olanlar imtihana sevinçle koþarlar, güzel sonuçlarý bir an önce almak için. Aþaðýdaki celsede imtihan günlerinde sýkýlmanýn nedeni ne güzel açýklanýyor: "Sizin için imtihan ve hesap günü ne zordur! Sizin için sýkýlmak ne zordur! Biz size her þeyin yolunu iyilikle öðretmedik mi? Siz birbirinizi övmeyi de, yermeyi de bilmiyorsunuz. Onlarýn yolu iyilikten geçer. Siz, imtihan günlerinde sýkýlýrsýnýz. Çünkü içinizden kötülükleri atamadýnýz. Onlardan kurtulmuþ olsaydýnýz, sýkýntý size gelmezdi." Kötülükleri içten atabilmek, doðru yaþam bilgilerini alarak, benimseyerek ve uygulayarak olur. Doðru yaþam bilgilerinin en güzeli, en gerçek olaný ve insaný en hýzlý arýtaný ve yücelteni elbette Ýlahi Ýdare Mekanizmasýndan, Yaradan'ýn adýna gelen, gönderilen yüce bilgilerdir. Onlarý süratle almak, benimsemek, onlarla yaþamak insanlarý tüm sýkýntýlardan, belâlardan, gözyaþlarýndan kurtarýr. Sevinç ve kahkahalara, gönlü mutlulukla coþturan yüce sevgilere, yüce iyiliklere ulaþtýrýr. Ýnsan yaratýldýðýndan beri yol gösterici bilgilerin akýp gelmesi, insaný seven ve sevgisinden yaratan Yüce Allah'ýn lûtfudur ve ikramýdýr þüphesiz. O'na þükrederiz. SEVGÝ DÜNYASI 8 Gülyüzlülerden Ýbretler: 10 Mucize de Gördüler Ama... Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog ÝSMÝYLE MÜSEMMA HZ. SÂLÝH Arabistan Yarýmadasý'nýn en güneyinde bereketlerle dolu Ahkaf bölgesindeki Âd kavmi, kendilerinden biri olan Hz. Hud'un öðütlerine kulak asmayýp zorbaca yaþamlarýný sürdürürken, âniden çýkan ve günlerce süren þiddetli bir fýrtýna ile yok olup gitmiþlerdi. Âd'dan sonra birkaç nesil geçmiþ, yine ayný yarýmadada bu defa kuzeybatýda, þimdiki Suudi Arabistan'ýn Kýzýldeniz'e yakýn Tebük ile Hicaz arasýndaki Hicr arazisinde Semûd kavmi yaþamaya baþlamýþtý. Ne var ki olanlar unutulmuþ, putlara tapan zalim bir topluluk haline gelmiþlerdi. Köleleþtirdikleri insanlarý çalýþtýrýp, daðlardan tepelerden taþ ocaklarýndan çýkardýklarý ve büyük ustalýklarla yontup iþledikleri taþlarla ne güzel evler ve yollar inþa etmiþlerdi. Ama bu sadece dýþtan görünen idi. Gönülleri bunun tam tersine fitne, kýskançlýk, yalan... binbir kötülükle doluydu. Hepimizin Rabbi yani eðiticisi, terbiyecisi olan Yaradanýmýz kuþkusuz onlarý da sevgisinden varettiðinden iyiliklerini, mutluluklarýný isterdi. Buna ancak O'nun baþlangýçtan itibaren deðiþmeyen ahlâk prensiplerini uygulamakla, iyide ve doðruda yaþamakla ulaþýlabilirdi. Öyleyse onlara bunlarý yeniden duyurmak için, aralarýndaki iyilik için çareler arayan birinin peygamberlikle görevlendirilmesi gerekiyordu. Ve görevlendirildi de: Hz. Sâlih... Hz. Sâlih, kavminin en ulularýndan, þereflilerinden biri idi. Ýstese, en yüce mevkiler, makamlar onun olabilirdi. Ama o, bunlardan çok çok uzaktaydý. Aklý fikri bu ayrýmcýlýk, bu zalimlik, bu vicdansýzlýklar altýnda ezilen ve hor görülen insanlarýn ýstýrabýný dindirmekti. Hoþ, üst sýnýftan olanlar da mutlu deðillerdi ki!.. Kýskançlýklar, hileler, düzenler içinde beyinlerinin yarýsý kazýklamaya diðer yarýsý kazýklanmamaya çalýþýrken ortada huzur mu kalýrdý?!.. Kendisine peygamberlik, yol göstericilik görevi verildikten sonra Hz. Sâlih, SEVGÝ DÜNYASI onlarýn kendi kafalarýndan ürettikleri insan yapýsý dinlerine dil uzatýnca baþýna neler geleceðini bildiðinden, öðretisini gizli gizli yaymaya yöneldi. Ama bu hep böyle süremezdi. Sonunda doðru düzenin saðlanmasý için üst sýnýftan halkýna da açýlmak zorunda idi ve açýldý da. Kuran bunu þöyle anlatýr: ** “Semûd'a da kardeþleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki: “Ey toplumum Allah'a kulluk edin sizin O'ndan baþka ilâhýnýz yok. Sizi topraktan oluþturan ve size orada ömür geçirten O'dur. Artýk O'ndan af dileyin, O'na dönün. Rabbim bize çok yakýndýr, bize cevap verir.” Dediler ki: “Ey Sâlih sen bundan önce, aramýzda aranan/ ümit beslenen bir kiþiydin. Þimdi kalkmýþ, atalarýmýzýn kulluk ettiklerine kulluk etmemizi mi engelliyorsun? Gerçek þu ki biz, bizi çaðýrdýðýn þey hakkýnda kafalarý karýþtýran bir kuþku içindeyiz.” (11/ 61-62) GÜLYÜZLÜLERÝN ORTAK KADERÝ: REDDEDÝLMEK!.. Hz. Hûd gibi Hz. Sâlih'den de Kuran'da çok söz edilir: Hz. Muhammed'in Mekke'de iken çektiði sýkýntýlara dayana- 9 bilmesi için hemen hemen her gülyüzlü peygamberin baþýna gelenlerin aynýsý olduðunu anlamasý gerektiðinden bahsedilir. Bizim celselerimizde bunun nedeni þöyle anlatýlýr: “Her zaman halka halka olmuþtur gülyüzlülerin gözlerinin altý, deðiþmeyen kaderlerinden. Çünkü hizmet için geldikleri, hizmetin deðerini bilemezler ondan.” Hz. Sâlih'in halkýnýn çoðu onlardan hiçbir karþýlýk, ücret, mevkii, makam istemediði halde hayýrlarýna olan öðütleri kabul etmeye yanaþmamýþtý. Böyle yalanda ve yanlýþta yaþamlarýný sürdürürlerse sonlarýnýn hiç de hoþ olmayacaðýný bildirmek ve korkutmak gerekiyordu. Kuranda bu þöyle anlatýlýr: ** “Kardeþleri Sâlih onlara demiþti ki: “Siz hiç korkmuyor musunuz? Ben sizin için güvenilir bir resûlüm. Artýk Allah'dan 10 korkun ve bana uyun. Ben bu iþ için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnýz Âlemlerin Rabbi'ndendir. Siz burada güven içinde býrakýlacak mýsýnýz? Bahçelerde, pýnarlarda ekinler, salkýmlarý sarkmýþ hurmalýklar içinde, keyifle daðlardan evler yontuyorsunuz. Artýk Allah'dan korkun da bana uyun. Savurganlýk edenlerin/ haddi aþanlarýn buyruðuna uymayýn. Onlar yeryüzünde bozgun çýkarýrlar, barýþ için çalýþmazlar.” (26/142-152) Yýllar böylece akýp geçerken kuþkusuz inanýp doðru yola gelenler de vardý. Ama onlar zaten aþaðýlanan, horlanan, aþaðý sýnýf insanlarýydý. Suyun baþýnda olan kodamanlar, kulak vermek þöyle dursun onu delilikle, büyüklenmekle yalancýlýkla suçluyorlardý sadece gördükleri yerlerde kovuyor, taþlýyorlardý. Ama öte yandan inananlar da çoðalýyor ve imanlarýný açýkca ortaya dökmekten de kaçýnmýyorlardý. Neredeyse birbiriyle çekiþen iki ayrý grup oluþmuþtu Semûd'da... Onlarý öldürüp yoketmeleri kolaydý ama sonra iþi kime yaptýracaklardý? Ýkilik böyle sürüp gidiyordu. Tartýþmalarýný Kuran'dan dinleyelim: ** “Toplumunun kibre saplanmýþ kodamanlarý, içlerinden inanýp da baský altýnda tutularak ezilenlere þöyle dediler: “Siz Sâlih'in gerçekten Rabbi tarafýndan gönderildiðini biliyor musunuz?” Onlar " Onun aracýlýðýyla gönderilene gerçekten inanýyoruz” dediler. Kibre sapanlar þöyle konuþtu: “Biz sizin inandýðýnýzý inkâr edenleriz.” (7/ 75-76) SEVGÝ DÜNYASI MUCÝZE ÝSTÝYORLAR Kodamanlar kesin çözüm peþindeydi.En iyisi onu mucize isteyerek köþeye sýkýþtýrmak, yalancýlýðýný herkese göstermekti: ** “Dediler: "Sen adamakýllý büyülenmiþsin. Sen de bizim gibi bir insansýn eðer doðru sözlülerden isen hadi bir mucize getir.” (26/ 153-154) Hz. Sâlih son çare olarak, belki yola gelirler diye, mucize diledi Rab'binden. Kabul edildi: ** “Bizi mucizeler göstermekten alýkoyan daha öncekilerin onlarý yalanlamýþ olmasýndan baþka bir þey deðildir. Semûd Kavmine o diþi deveyi açýk bir mucize olarak verdik de, onunla kendilerine zulmettiler. Biz mucizeleri yalnýz korkutup, sindirmek için göndeririz. (17/ 59) Diþi devenin herkesin önünde göz göre göre kayalarýn arasýndan aniden çýktýðý ve þehrin su ihtiyacýný karþýlayan kuyudan bir gün deve diðer gün halkýn yararlanacaðý, deveye bir zarar verirlerse sonlarýnýn kötü olacaðý Kuran'ýn deðiþik âyetlerinde belirtilir. Bu kadar çok su içmesinden de belli ki herhangi bir deve deðil o. Ayrýca kýt olan sularýna ortak olmasýna raðmen uzun süre deveye el sürememelerinden de anlaþýlýyor ki, bu mucize inanmayanlarý da etkilemiþ. Ama yine de yola gelmeyip, herhalde bir büyü ile kayalarýn birdenbire deve þeklinde oluþmuþ olacaðýný fýsýldýyorlar birbirlerine. Ama bir taraftan da peygamberin inanan halkasý geniþliyordu. SEVGÝ DÜNYASI MUCÝZENÝN AMACI AKLI DÜÞÜNCEYE ÇEKMEK Sadece mucizeye bel baðlayýp inanca vardýrmak deðil, Rabbin gerçek dileði. Yaradan'dan gelen bilgiler üzerinde akýl yürütmeye baþlatmak, kulak vermeyi temin etmek gibi bir fonksiyonu var mucizenin sadece. Yani gerçek inanç, akýlda baþlayýp gönülde sonlanan bir derin çabanýn eseri olabilir ancak. Ayrýca insan bir kere inkâr etmeyi aklýna koyarsa, en büyük mucizeyi bile yok saymak onun için o kadar kolay olur. Bizim Celselerimiz'de bundan þöyle söz edilir: “Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye O'ndan bir söz geldi: "Ey bize þaþmadan uyan, bizim sesimizi yalnýzca duyan, onlara de ki: 'Biz seni onlarýn hayrý için, onlarýn karþýsýna melek kýlýðýnda bile gönderseydik, yine onlar içinde inanmamak için sebep bulanlar olurdu buna...' “Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye bir söz geldi O'ndan: 'Ey sevgili ve bizi gerçekten bilen, düþünüp hayrý en iyi gören. Onlara de ki: Biz onlarýn ayaklarýnýn bastýðý yerden onlar için sular çýkarsa idik hayýrlarýna, onlar arasýnda yine inanmamak için sebep bulanlar olacaktý buna...' “Geçmiþte bir gün bir gülyüzlüye bir söz geldi O'ndan: 'Ey arýnmýþ, sakin, bekleyen, seven, bilen, bildirmek isteyen onlara de ki: Bizden önce nicelerine gözle görülüp elle tutulanlar verildi de, yine o eskiler içinde buna inanmamak için sebep bulanlar oldu...” 11 “Allah'ýn devesi” diye adlandýrýlan hayvanýn sereserpe ortalarda dolaþýp bir de sularýna ortak olmasý ve mucize sürekli sergilendiðinden, alt tabakalardan da olsa inananlarýn gittikçe artmasý kodamanlarý çileden çýkarýyordu. Kararlaþtýrdýlar. Hem peygamberi ve yakýnlarýný hem de deveyi öldürecekler. 9 kabilenin de ortaklaþa onayladýðý bu plan, en azgýn 9 kiþi tarafýndan gerçekleþtirilecekti. Yaradan'ýn ince planýyla peygamber ve yakýnlarý kurtuldu. Ama deveyi paramparça ettiler. Yaradan'ýn katýndan inkârcýlarýn üç günlük ömürleri kaldýðý bildirildi ve ilan edildi. Tabii inkârcýlar buna da inanmadýlar. Ýnananlara kurtuluþ planý gizlice bildirildi. Üç günün sonunda, korkunç bir sesin yarattýðý dehþetli sarsýntýyla herkes, bütün mal mülk yerle bir olup sanki hiç yaþanmamýþ bir belde haline geldi orasý. 12 AKLIMIZI KURCALAYAN SORULAR!.. Peygamberlerin yaþamý anlatýlýrken inanmayanlarýn deðiþik cezalarla yok edildiklerine Kutsal Kitaplarda sýk sýk deðinilir. Burada aklýmýzý kurcalayan bazý sorularýmýzýn olmasý gayet doðal. Önce; çoluk çocuðun, olandan bitenden habersiz pek çok kiþinin de inkârcýlarýn azgýnlýklarý yüzünden ayný cezaya niçin uðradýðý aklýmýzý kurcalamaz mý? Ýlk bakýþta buradaki derin adaletsizlik kafamýzý karýþtýrýr. Toplu kader planý üzerinde iyice düþünmeden bu sorunun kolayýndan cevabýný bulamayýz. Çünkü bunlar yalnýzca Kutsal Kitaplardaki ilâhi cezalarda deðil ki!.. Günlük hayatýmýzda depremler, tsunamiler, uçak kazalarý gibi toplu ölümlerde çoluk çocuk, büyük küçük nice günahsýz, masum kiþiler anýnda ölüp gitmiyorlar mý? Toplu kader planlarýndan ve biraz sonra deðineceðim reenkarnasyonla yeniden yaþam imkânlarýndan söz etmeden, buradaki adaletsizliði mantýðýmýzla nasýl onaylayabiliriz? Bu öylesine kafa karýþtýcý bir fenomen ki Hz. Musa bile dayanamamýþ, sebebini Yaradan'a sormak zorunda kalmýþtý. Kýssayý Bizim Celselerimiz'den aktarýyorum: “Düzenleri bozmayýnýz. Korku kararlarýnýzý yanýltmasýn. Kararlar nizamlara, nizamlar bozulmayan esaslara baðlanmalýdýr. Her þeyin ortaya döküldüðü gün gelince, en çok korkan, en çok utanan, yine þimdi inanmayanlar olacak. SEVGÝ DÜNYASI Kötülerin zararý yalnýz kendisine deðil, hepinizedir. Bilmiyor musunuz ki, daha önceki kötüler, nice iyilerin yok olmasýna sebep oldular. “Bir zamanlar, Ulu bir iyilik habercisi vardý. Halkýný doðru yola sevketmek için uðraþýyordu. Fakat onlarýn pek azý ona inanýyor, çoðu onunla alay ediyordu. Ýþte o zaman ceza iyiye de, kötüye de birden geldi. Ulu haberci buna isyan etti, sýzlandý fakat haksýz olduðunu anladý. Çünkü o da bir gün uykusunda, iki üç karýncanýn kendisini ýsýrarak uyandýrdýðýný gördü. Gazaba kapýlarak iyiyi, kötüyü ayýrt etmeden, onu ýsýrmayanlarý bile, bütün karýncalarý öldürdü. Ýþte bunda size ve ona nice hisseler var.” Celsede, "Kötülerin zararý yalnýz kendisine deðil, hepinizedir" denerek, Rab'bimizin dünya yaþamýný toplu kader düzenine göre planladýðý açýkca ortaya konmaktadýr. Ne var ki tek bir yaþamla ömrümüz sonlanýp, yeniden dünyaya gelmemiþ olsaydýk, bu toplu ölümlerdeki adaletsizliði içimize sindirmemiz mümkün olmazdý. Nitekim filozoflar, düþünen beyinler reenkarnasyonu hesaba katmadýklarýndan bu çýkmazýn altýnda yüzyýllar boyunca ezilip durmadýlar mý? Peygamberlere binbir eziyet yapýp görevlerinde onlarý sürekli çelmeleyen ve birçoklarýnýn da doðru yolu bulmalarýna engel olan azgýn kodamanlarla; tanrýsal cezaya uðradýklarýnda onlarla beraber ölüp giden masum insanlar hep ayný terazide mi tartýlacaklar? Eðer öyleyse buradaki adaletsiz tutum da ayrýca SEVGÝ DÜNYASI kafamýzý kurcalamayý sürdürür. Öyle ya, reenkarnasyonla yeni yaþamlarla herkes sereserpe yoluna devam edecekse, yani azgýn ile masum ayný kaderi paylaþacaksa bir haksýzlýk olmayacak mý? Yanlýþýmýz reenkarnasyonun sanki her insan için otomatik iþleyen bir süreç olduðunu sanmamýzda. Bu konuda örnekler vererek Yaradan'ýn düzenindeki bir yöntemden, çok az kiþi için de olsa, "Kaderin Mühürlenme"sinden söz edeceðim. Gelecek aylarda üzerinde duracaðým çok yaklaþmýþ olduðumuz, “yaþayacaðýmýz büyük günler"de bu duruma düþmemek için herbirimiz çok dikkatli yaþam sürmeyi, hep iyide, doðruda kalmayý hedeflemeliyiz. Ancak kesin olarak bilmeliyiz ki, Hepimizi Sevgisinden Vareden özgür irademizle, aklýmýzla da olsa hepimize er geç gerçeði bulduracak, O'nun ahlâk kurallarýna uygun yaþama hepimizi kavuþturacaktýr. Aramýzdan çok az kiþi için uygulanan kaderin mühürlenmesi büyük bir azap sürecidir ama onun da bir sonu vardýr. Kýyametten sonraki ahiret hayatýnýn bir safhasýnda azap bitecek, mühürler sökülecek o kiþiler de yükselme merdiveninde yukarýlara týrmanacaklardýr. Evet, bu kýsa açýklamadan sonra tekrar reenkarnasyon konusuna dönelim. Hz. Lût'un karýsýnýn topraða çakýldýðý yerde zamanýmýza kadar aynen donup kaldýðýný biliyoruz. Kuran'ýn Mümin sûresi 45.- 46. Âyetlerinde Firavunun hâlâ öte âlemde azap içinde olduðu, kýyamette de 13 hesabýnýn böyle görüleceði açýkca anlatýlýyor. Demek ki, reenkarnasyon fýrsatý her zaman herkes için geçerli deðil. Peygamberler döneminde onlarýn yolunu vuran azgýn kodamanlarýn kaderleri artýk mühürleniyor. Yeniden doðma fýrsatlarý ellerinden alýnýyor. Âd ve Semûd kodamanlarýnýn aslýnda dilemiþ olsalardý doðru yolu bulacak akýl ve feraset sahibi olduklarý Kuran'da þöyle anlatýlýyor. ** “Âd, Semûd... Þeytan onlara amellerini süsleyip püslemiþti de kendilerini yoldan çýkarmýþtý. Oysa ki bakýp görebilen insanlardý.” (29/ 38) Evet, onlarýn amel defterleri dürülüp raflanýyor ama onlarla beraber ayný kaderi paylaþan çocuklar ve masum kiþiler ise hayata yeniden baþlýyorlar. Gözümüze adaletsiz gibi görünen kader planýnýn aslýnda doðru iþlediði masumlarla azgýnlarýn ayný terazide tartýlmadýklarý açýkca anlaþýlmaktadýr. Bunun genel bir kural olduðu aþaðýdaki Kuran âyetinde kesinlik kazanmaktadýr. ** “Onlar orada (öte âlemde) þöyle feryat ederler: 'Ey Rab'bimiz bizi çýkar da (önce) yapageldiklerimizin dýþýnda faydalý iþler yapalým.' (Allah onlarý þöyle cevaplayacak:) 'Biz size öðüt alacak olanýn öðüt alacaðý kadar bir süre ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. (Artýk) tadýn bakalým (azabý). Zalimlere yardým edecek hiç kimse yoktur.” (35/37) SEVGÝ DÜNYASI 14 Hak dedi, Hak etti, Hakk’a gitti Güngör Özyiðit, Psikolog Budur insanýn deðerini belirleyen giz Kimi is býrakýr arkasýnda, kimi de iz... O nu tanýyanlarýn ortak görüþü, özel ve güzel bir insan oluþu. Büyükbabasý müzikolog Rauf Yekta Bey'in Beylerbeyi'ndeki köþkünde 1930 tarihinde dünyaya gelir. Beylerbeyi o zamanlar, ismi üstünde, Ýstanbul beyefendilerinin ve hanýmefendilerinin yaþadýðý bir yer... Öyle ki gençlerin yolda yürürken, yaþlýlarýn önüne geçmemek için adýmlarýný yavaþlattýðý, iskelede "Önce siz buyrun efendim" demekten vapurlarýn geç kalktýðý bir saygý ortamýnda çocukluðunu geçirir. Buna ayný zamanda Mevlevî olan büyükbabasýnýn dergâh terbiyesini de eklersek, adam gibi bir adamýn portresinin belirleyici çizgilerini çekmiþ oluruz. SEVGÝ DÜNYASI Sonra babasýnýn iþi ile ilgili olarak Eskiþehir'e yerleþirler. 10 yaþýnda kaval üflemeye baþlayan Yavuz'a, babasý Ýstanbul'dan büyükbabasýnýn neylerinden birini getirerek "Ney üfle ve bizim öz musikimizle uðraþ" der. Küçük Yavuz, baba öðüdünü tutarak ileriki yýllarda Türkiye'nin hatýrý sayýlýr müzikologlarýndan biri olur. 70 yýl neyle ve musikiyle iliþkisini sürdürür. Türk Musikisi Nazariyatý konusundaki derin bilgisini, Rauf Yekta Bey'den ona miras kalan kütüphaneden, Sadettin Arel ve Suphi Ezgi'nin kitaplarýndan edinir. Daha yirmili yaþlarda neyzen ve bestekâr olarak "Dede" diye hitap edilen ve saygý gören bir müzik adamý olur. Ýlkokul, ortaokul ve liseyi Eskiþehir'de bitiren Yavuz aðabey,(ben ona böyle hitap ederdim) her þeye erken baþladýðý gibi, dünya evine de erken girer. Veteriner Fakültesinde öðrenci iken 19 yaþýnda, ortaokul 3. sýnýftan itibaren tanýdýðý Nurhan hanýmla evlenir. Aileler onlara kol kanat gerer. Birlikte otururlar. Yavuz aðabeyin annesi çok güzel yaðda yumurta yaparmýþ. Ne var ki evlendiðinde annesi "Artýk benim görevim bitti. Yemeðini eþin yapacak" der. Nurhan hanýmýn ise hemen hiç yemek yapma deneyimi yok. Ýlk kez mutfaða girerek yaðda yumurta yapmaya çalýþýr. Artýk nasýl kýrdýysa, yumurtanýn kabuklarýnýn bir kýsmý da yumurtanýn içine dâhil olur. Yavuz aðabey, yumurtayý çýtýr çýtýr yerken annesi de onlarý göz ucuyla izler. Derken Yavuz aðabey annesine dönerek "Anneciðim yaðda yumurta yapmada senin üstüne yoktur. Ama emin ol, Nurhan seni de geçti" der. 15 Yine evliliklerinin ilk aylarýnda Yavuz Bey içkili çalgýlý bir gecenin sabahýnda eve gelir. Annesi, Nurhan hanýma neden eþinin sabaha karþý eve geldiðini sorar. Nurhan Haným eþini þöyle savunur: "Hayýr, gece eve geldi. Sabaha karþý ekmek almak için dýþarý çýkmýþtý..." Ýþte 60 küsur yýl süren mutlu bir evliliðin sýrrý burada saklý. Sevginin simyasý ile nasýl eksiler bile artýya çevrilebiliyor!.. Yavuz aðabey eþinin dirayetli tutumu ve yardýmý ile Veterinerlik Fakültesini bitirir. 1960-61 yýllarýnda yedek subay veteriner hekim olarak Muþ'a gönderilir. O sýrada Güneydoðu Anadolu'da at vebasý salgýný çýkar. Yavuz bey Mardin vilâyeti Veteriner Müdürlüðü'nün emrine verilir. Orada köy köy dolaþarak binlerce ata, at vebasý aþýsý yapar. Öylece birçok atýn hayatýný kurtarýr. Ve veterinerlik sadece askerlikte uyguladýðý bir meslek olur. Onun hayatýný adadýðý asýl mesleði hep neyzenlik ve müziktir. 1953-1960 yýllarý arasýnda Eskiþehir Türk Musikîsi Derneðini kurarak, orada pek çok öðrenci yetiþtirir. AREL'LE KARÞILAÞMA Yavuz aðabeyin, daha yirmili yaþlarda Türk Musýkîsinde ulaþtýðý düzeyi, üstad Sadettin Arel'le yaptýðý bir müzik sohbetinde açýkca görebiliriz. Gelin bu sohbeti onun tatlý dilinden dinleyelim: "Hüseyin Sadettin Arel'le ilk kez tanýþmam yirmili yaþlarda Büyükada Splendit Palas'ta bir yaz günü oldu. Benden, 16 büyükbabam müzikolog Rauf Yekta beyden kalan Kevseriye Mecmuasýný, Kutb-u Nâyî Osman Dede'nin kendi eliyle yazdýðý nota defterini ve Kanunî Hacý Arif beyin iþaretsiz hamparsum notasýyla yazdýðý 500 kadar saz eserinin defteri gibi nadide el yazmalarýný istemiþti. Ýncelemesi için getirdim. Hepsini dikkatle tetkik etti ve bunlarý çok iyi saklamamý tenbih ederek iade etti. Daha sonra koyu bir musýkî sohbetine daldýk. Ama sohbet, ilerleyen dakikalarda bir sýnav halini aldý. Dergâh terbiyesiyle büyüdüðümden sorulara, nazikâne, âþýkane ve derviþane hal içinde doðru cevaplar vermeye çalýþýyordum. "Armoni biliyor musun?" dedi. "Bilmiyorum" dedim. "Kontrpuan biliyor musun?" dedi. "Bilmiyorum" dedim. "Çok az da olsa piyano çalabiliyor musun?" diye sorduðunda da artýk mahçup bir vaziyette "Hayýr" cevabýný verdim. Bunun üzerine: "Oðlum bunlarýn hiç önemi yok. Bunlarýn hepsini size öðretebilirim. Hattâ tüm masraflarýnýz bana ait olmak üzere sizi Avrupa konservatuarlarýna gönderebilirim. Çünkü siz Klasik Türk Musikîsini ve müzikolojisini bitirmiþsiniz. Ýnceleyebildiðim bestelerinizde, önceki bestekârlarý geçtiðinizi ve yenilikler getirdiðinizi gördüm. Gelin, ikimiz beraber çok sesli Türk Musikîsini yaratalým. Bunu yapabilecek güçteyiz..." dedi. Yavuz aðabey bunu duyduðunda haklý olarak çok sevinir ve gururlanýr. Ego tavan yapar. Nasýl yapmasýn ki, önceki birçok bestekârý solladýðýný söylüyor. SEVGÝ DÜNYASI MÜZÝKTEKÝ MÝSYONU Arel'le birlikte çalýþmaya yanaþmamasý boþuna deðilmiþ. Þöyle ki: “30'lu yaþlarýmdayken ateþli bir H. Sadettin Arel hayraný idim. Ve Arel'in gençleri çok iyi anladýðýný düþünüyordum. Ama sonraki yýllarda beni rahatsýz eden bir þeyler olduðunu hissetmeye baþladým. 60 yýllýk uzun ve dikkatli bir çalýþma ile günümüzde artýk kullanýlmayan bir "ses dizisi" keþfettim. Bu ses dizisi, çok ýlýmlý, insaný dinlendirici, mutluluk verici bir ses dizisiydi. Notasýzlýk yüzünden, kýyýsýndan köþesinden unutulmaya baþlanmýþ kutsal bir dizi. “Bu dizinin "Muratnâme" isimli eski bir eserde bahsedilen "Sýr" dizisi olduðunu düþünerek, bunu 5 Aralýk 2004 tarihinde Ýstanbul Teknik Üniversite'sindeki Musýkî Sempozyumunda açýkladým. Hemen 1-2 ay sonra anladým ki, bulduðum bu dizi, bizim belki 1000 yýldýr kullandýðýmýz, fakat notasýzlýktan ve icracýlarýn hoyratça kullanmasýndan unutulmaya baþlanmýþ ve zamanla törpülenmiþ 18 veya 24 perdelik ses dizisi idi. Yani bizim öz musýkîmizdi. Ýþte aslý bizden saklanan ve bize sunulan muhalif düzen dizisi, ne yazýk ki S. Arel tarafýndan fütursuzca alýnan ve Türk Milletine empoze edilen "Vesvese ses dizisi"dir. Dizi en kýsa zamanda Batý Müziðine geçilebilsin diye mâhur makamýnýn revize edilerek, bu makamýn þeddi (transpoze) olan, kimsenin kullanmadýðý ve ismine sözde "çargâh" denilen acayip bir dizi idi. Ve bu uydurma dizi, Türk SEVGÝ DÜNYASI Musikîsi'nin ana dizisi olarak dayatýlmýþtýr. Bu da Sadettin Arel'in marifeti idi. Hattâ ne gariptir ki Arel "Bu diziyi biz Rauf Yekta Bey'den öðrendik" diyebiliyordu. Oysa Rauf Yekta Bey, kullanýlmasýný önerdiði ses dizisini Lavignac Ansiklopedisi'nde Fransýzca yazdýðý monografide teblið etmiþ ve musikiþinaslarýmýzýn tetkikine sunmuþtur. (Yegâh, Rast gibi diziler)” Müzikolog Yavuz Yektay Bey, Konfüçyüs'ün bir sözünü hatýrlatarak "Bir ülkede müzik bozulursa ahlâk da bozulur" buna gönderme yapar. Böylece müzikle ahlâki deðerler arasýnda anlamlý bir bað, ilgileþim (korelasyon) olduðunu bildirir. Ve öz musikîmize dönmekle, öz deðerlerimize de döneceðimize deðinir. HAYATIN CÝLVELERÝ Yavuz aðabey hiç bitmeyen müzik çalýþmalarý yanýnda iþ hayatýna da atýlýr. Ecza deposu kurar. Yeni aldýðý bir arabayla ilaç daðýtýrken, arabayla birlikte bütün ilaçlar yanar. Ýflas eder. Sýfýrdan baþka iþlere baþlamak zorunda kalýr. Sonralarý arslan gibi bir oðlu genç yaþta vefat eder. Tagor "Dünya beni acýlarýyla daðladý ve karþýlýðýnda benden þarký istedi" der. Yavuz Yektay Bey de acýlarý bal eylemesini ve onlarý þarkýya çevirmesini bilir. 1949'dan itibaren 300 kadar beste yapar. Çeþitli formlarda bestelenmiþ bu eserlerin özelliði, katý form yasalarýna uymayan sözlü eserler olmalarýdýr. O kadar ki caz müziði stilinde eserleri de 17 vardýr. Örneðin rast ve nihavent makamýnda bir eseri rast perdesi yerine segâh perdesine býrakmak gibi özgürlükler sergilemektedir. Ayrýca musikîyle tedaviler üzerine besteler ve denemeler de yapmýþtýr. "Musikî Tabletleri" adýný verdiði bu çalýþmalar, meditasyon müziði aksine, Türk Musikîsinin tedavi sistemleriyle yapýlmýþtýr. Ve dinleyenleri doðal yoldan þifaya kavuþturmaktadýr. YAÞAM USTASI Yavuz aðabey, ney, beste ve müzikoloji çalýþmalarý yanýnda yaþam sanatýnýn da ustasýydý. Bu konuda çok güzel örnekler sergilemiþtir. Kýzlarý Yýldýz ve Sanem, onun nesli tükenmiþ insanlardan biri olduðunu söylediler. Ve onlarý gece klübüne götürecek kadar geniþ görüþlü biri olduðunu ileri sürdüler. "Çok akýllý ama bir o kadar da saftý" dediler. Oðlu Cem þöyle bir mesaj gönderdi: "Babam yaþamýnýn son 6 ayýný benimle Bodrum Turgutreis'de geçirdi. Rahatsýzlýðýnýn (Alzheimer) en son safhasýnda olmasýna raðmen, hemen hergün musikî çalýþtýk, meþk ettik. Musikîde, diðer birçok konularda olduðu gibi benim baþöðretmenimdi. Tabii ki ney üflemesini bana öðretmeyi ihmal etmedi. Neyimi üflerken nefesinin nefesimde olduðunu biliyorum. O da biliyor. Ýþte bu yüzden babamýn tabiriyle 7 delikli asil kölenin uzayýnda beraberce yaþamaya devam edeceðimiz için kendimi çok þanslý buluyorum. Babacýðým yeni yolunda hayýrlar ve ýþýk hep üstünde olsun." 18 Öðrencilerinden Güliz Özkan internetteki yazýsýnda: "Bir Yavuz Yektay geldi geçti bu gezegenden. Bir tek kendini ve ona olan sevgi selini alarak gitti" diyor ve devam ediyor: "Hocam, babam 84 yýlý onurla, gururla ve ney'iyle yaþayan Yavuz hoca... Türkiye'nin halen yaþamayan, ama her zaman yaþatacaðýmýz en büyük ney ustasý. Ondan öðrendiklerim, öðreneceklerim ve öðreteceklerinin yanýnda bir hiç kalýrdý inanýn..." Oðlum Övünç de onun öðrencisi olma onuruna erdi. Ney üflemeyi ondan öðrendi. Hediye ettiði ney'in, oðlum için deðeri çok büyük. Oðlum ney derslerinden dönüþte hayranlýkla Yavuz amcasýndan söz ediyordu ve "Babacýðým o nasýl insan öyle, ben yanýna girince ayaða kalkýyor ve önünü ilikliyor. Bu nasýl bir saygý? O bana sadece ney öðretmiyor, beraberinde insanlýk dersi veriyor" diyordu. Gerçekte o, büyüdükçe küçülmesini bilen bir tevazu örneði idi. Ondan 12 yaþ küçük olduðum halde, bana "hocam" dedirtmemeyi, bütün gayretlerime raðmen baþaramadým. Aslýnda o, benim dostu olmaktan övündüðüm bir insandý... Ýngiliz aristokratlarýný andýran Rauf Yektay Bey, küçüklükten beri beraber yaþadýklarý, 20 yýla yakýn da onun þirketinde genel müdür olarak çalýþan Yavuz bey için þunlarý söylüyor: "Çok iyi bir aðabeydi. Birlikte çalýþtýðýmýz yýllar içerisinde beni ve hiç kimseyi kýrmadý. Hiç kimseyi boþ çevirmez, gelen herkese yardým ederdi. SEVGÝ DÜNYASI Kendisi Veteriner olduðu halde ondan doktor gibi de yararlanýrdýk." Dostum Mehmet Temizel de son olarak onu huzurevindeki ziyaretinde, hiçbir þey hatýrlamadýðý, kendisini tanýyamadýðý halde, onu nasýl kapýya kadar geçirme nezaketini gösterdiðini ve "Bir yardýma ihtiyaç olursa ben buradayým efendim" dediðini dile getirdi. Nezaket, kibarlýk ve yardýmseverlik o denli içine iþlemiþ ki, hiçbir þeyi hatýrlamasa da öyle davranmaktan kendini alamýyor. Ben kendisini 90'lý yýllarda tanýdýðýmda, Yeniköy'de küçük bir evde oturuyorlardý. Ama o ev ve sofra herkese açýktý. Ýsteyen gece yatýsýna da kalabilirdi. Tekke gibiydi. Oraya kýz, erkek öðrencileri gelir yemek yerler. Sonra onlara bir kuruþ almadan ney dersi verir. Gece de arabasýyla onlarý evlerine býrakýrdý. Ertesi gün de gelen konuklarý iyi aðýrladýðý için eþine çiçek verirdi. Ne incelik!.. Bir gün taksiyle Robert Kolej'e ders vermeye giderken, þoförün çok hýzlý ve sert araba kullandýðýný görünce, kibarca uyarýr "Acelemiz yok evladým, daha sakin ve yavaþ kullanabilirsin" der. Þoför çok gergin ve sinirli olduðunu, onu yerine býraktýktan sonra, dönüþte köprüden kendini denize atýp intihar edeceðini, geçim sýkýntýsý içinde bunaldýðýný söyler. Yavuz bey cebindeki son 100 lirayý þoföre vererek "Oðlum sen bununla birkaç gün idare et, sonra Allah sana bir rýzýk kapýsý açar" der. Ders vermek üzere koleje gelir. Cebinde dönüþ parasý yoktur. Derken kýz öðrencilerinden biri gelir SEVGÝ DÜNYASI "Hocam siz bana bir ney vermiþtiniz ve ne zaman paran olursa verirsin demiþtiniz. Parayý tamamladým" der ve 100 lirayý Yavuz beye verir. Zamanlamaya bakýn!.. Tanrýsal trafik böyle iþliyor. 90'lý yýllarýn sonlarýnda Yavuz aðabeyin önderliðinde 15-20 müziksever dostla önce muayenehanede, oraya sýðamayýnca evimizde her Pazartesi gecesi müzik toplantýlarý düzenledik. Yavuz aðabey her makamla ilgili en güzel þarký notalarýný seçer, çoðaltýr ve her hafta bizlere daðýtýrdý. O þarkýlarý bize hiç hissettirmeden, öðretmiyor gibi öðretirdi. Onun þevki, musikiye olan aþký bize de sirayet eder ve en zor þarkýlarý su gibi okurduk. Bir konsere falan hazýrlanmaksýzýn, sýrf "müzik için müzik" yapardýk. Orada birlikte þarký söylemenin, meþk etmenin keyfi hepimize yetiyordu. Rahmetli müzik üstadý Prof. Cüneyt Orhon "Hayatýmýn en güzel dakikalarýný burada yaþýyorum" derdi. Ne güzel günlermiþ o günler. Ýyi ki o müzikli beraberlikleri yaþamýþýz. Ölümünden bir süre önce, Salacak'taki evimizde düzenlediðimiz bir müzik toplantýsýnda Yavuz aðabeyle beraber olduk. Prof. Nermin Kaygusuz'un bestekâr ve keman üstadý Talat Er'in ve TRT Korosundan Ümit ve Teomanýn da bulunduðu o toplantýda Yavuz aðabey çok keyiflenmiþ, ney üflemiþ, birlikte meþk etmiþtik. O gün çok mutlu olduðunu söyleyerek ayrýlmýþtý. 19 Onu en son eþimle birlikte Çamlýca Huzurevi’nde ziyaret ettik. Bizi tanýmadý. Sonra bana "Sesinizden tanýdým, hocamsýnýz" dedi. Ve yanýna aldýðý bir müzik dosyasýnýn sayfalarýný okþar gibi açarak, bana Dede efendinin Itri'nin eserlerini gösterdi. Birlikte resim çektirdik. Ve ben onun bestesi, sözleri baþkasýna ait olan muhteþem ilâhiyi söylemeye baþladým. O da bana eþlik etti ve sonuna kadar söyledi: "Emirdir, lâzýmdýr, muazzamdýr ve muntazamdýr size O'ndan gelenler. Ýnce düzendir, ince plandýr, þaþýrtýr, þaþmaz..." Her müzik çalýþmamýzýn sonunda onun bu bestesini dillendirirdik. Son görüþmemiz de yine bu ilâhi ile noktalandý. Ýnsanýn deðeri, geride býraktýklarýyla ölçülür. Kimi is býrakýr hayatýna, kimi iz. O iz býrakanlardandý. Hayatý boyunca hep Hak dedi, hak etti ve Hak'ka gitti. Yolu açýk olsun!.. SEVGÝ DÜNYASI 20 Dünyamýzýn Kanayan Yarasý: Açlýk ve Yoksulluk Nihal Gürsoy G ünümüzde insanlýðýn karþý karþýya bulunduðu en büyük tehlikelerden biri yoksulluk ve buna baðlý olarak geliþen açlýktýr. Açlýk sorununa iliþkin açýklamalarda bulunan uzmanlarýn pek çoðu, problemin temelinde, dünyadaki nüfusun fazlalýðý ve kaynaklarýn yetersizliði olduðunu belirtmektedir. Elbette uzmanlarýn farkýnda olduðu baþka etkenler de vardýr. Ancak konunun derinliði, karmaþýklýðý ve sistemin temellerinin 'önce insan' anlayýþý üzerine yapýlandýrýlmamýþ olmasý pek çok saðduyu sahibinin önünde engeller oluþturmaktadýr. Dünya nüfusunun geometrik olarak katlanarak arttýðý gerçek olmakla beraber kaçýnýlmaz deðildir... Saðlýklý bir nüfus planlamasýnýn yapýlabilmesi SEVGÝ DÜNYASI için, tüm ülkelerin katýlýmý ve iþbirliði gerekmektedir. Sorunun çözümüne yönelik olarak düzenlenecek olan yeterli eðitim ve saðlýk hizmetleri organize edilerek hayata geçirilebilir Kaynaklarýn yetersizliði konusundaki yaklaþýmlarýmýzda daha objektif ve samimi bakýþ açýlarýna ihtiyacýmýz olduðunu anlamak ve anlatmak durumundayýz. Dünyamýzýn kaynaklarý, ihtiyaçlar, üretim ve tüketim arasýndaki dengelerin kurulmasý, rasyonel olarak kullanýlmasý, yaþam standartlarýna baðlý refahýn adilce paylaþýlmasý insanlýðýn en büyük sýnavlarýndan biridir. AÇLIK SORUNUNUN BOYUTLARI Dünya genelinde açlýk çeken 800 milyonu aþkýn insanýn %80'ini geliþmekte olan ülkelerin kýrsal yörelerinde yaþayan nüfus oluþturmaktadýr. Her yýl en az 11 milyon insanýn açlýk ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatýný kaybettiði tespit edilmiþtir. Baþta Afrika olmak üzere açlýk çeken 840 milyon insanýn 300 milyonu çocuktur. Bu çocuklarýn bir kýsmý açlýk sebebiyle oluþan, fakat kolaylýkla engellenebilecek hastalýklar nedeniyle hayatýný kaybetmektedir. Yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþayan insan sayýsý 3 milyar olup çoðunluðu günde 1 dolar, kalaný da günde 2 dolarýn altýnda bir gelirle yaþamaya çalýþmaktadýr. 21 Birleþmiþ Milletler Örgütü'nün, Unesco'nun (Birleþmiþ Milletler, Eðitim, Bilim ve Kültür Örgütü), Dünya Gýda Programý (WFP)'nin, Dünya Saðlýk Örgütü (WHO)'nun bilimsel verileri Dünya nüfusunun % 67' sinin yoksul olduðunu göstermektedir. Ýçilebilecek suya ulaþamayan insan sayýsý 1,2 milyar, hiç saðlýk hizmeti alamayan insan sayýsý 800 milyonun üzerindedir. Uzmanlar, problemin giderek büyüdüðünü, konu hakkýnda acilen çözümler üretmek ve organize olmak gerektiðini sýklýkla vurgulamakla birlikte henüz yeterli duyarlýlýk ve gayret sarfedilmemektedir. AÇLIK VE YOKSULLUÐUN NEDENLERÝ Eski bir atasözümüz vardýr, "Tok açýn halinden anlamaz" diyen ve insanýn bencilliðine ve vurdumduymazlýðýna iþaret eden yerinde bir söz. Oysa bugünün insanlýðý bilimde, teknolojide ve pek çok alanda kaydettiði yol için verdiði mücadeleyi gerçekten insan olabilmek için de vermek zorundadýr. Ýnsanýn yaþam amacý iktidar, güç ve servet elde etmek için abartýlmýþ ihtiyaçlarýnýn peþinden koþarken yarattýðý sorunlarýn çok ötesindeki kavramlara uzanýr. Gerçeði görenler, asýl meselenin açlarý doyurmak deðil toklarýn gözünü doyuramamak olduðunu vurgulamakta devam ediyorlar. Açlýk sorununu çözememiþ olan insanlýðýn hýzla ilerlemesi, topluca 22 kalkýnmasý, huzuru saðlamasý, uluslararasý alanda etkin ve barýþçýl politikalar üretmesi mümkün deðildir. Böyle bir dünyada eþitlik, hak, hukuk, adalet, sevgi ve paylaþýmdan söz etmek sadece kendimizi aldatmak olur. Ýnsanýn hayatýný anlamlý kýlacak ahlâki deðerleri benimsemesi, bu deðerler doðrultusunda yaþamasý, ekonomik, siyasi, kültürel ve sanatsal faaliyetlere katýlmasý, üretebilmesi, deðer yaratabilmesi ve kendisinin deðerinin ve yerinin farkýna varan bir toplum içinde yaþamasý, daha güzel bir dünya için hepimizin hedefi haline gelmedikçe insan sýkýntý ve çaresizlik içinde yaþamaktan nasýl kurtulabilir? Sahip olduðumuz zaman, enerji, para, sermaye, emek, toprak, servet, güç ve iktidar gibi kaynaklarý çekiþme, çatýþma, kavga ve savaþlarý körüklemek için hebâ etmeye devam ederek kendimize hak gördüðümüzü insan kardeþlerimize hak görmeyerek nereye kadar gidebiliriz? SEVGÝ DÜNYASI Ýnsanoðlunun hemcinsleriyle geçinememesi ve saldýrgan tahripkâr politikalarýn peþine takýlarak komþularýyla kavgaya giriþmesi birçok baþka maliyetinin yanýnda, açlýk sorununu da berabe-rinde getirmektedir. Ýnsan haklarý konusundaki ihlalleri mikroskopla arayan geliþmiþ ülkeler, açlarýn hakký olan, yaþamý için gerekli gýdaya ulaþma imkânýna duyarsýz kalmayý sürdürerek sorunun daha da büyümesine yol açmaktadýrlar. Bugün geliþen dünya ülkelerinin hedefi, açlýðý ve yoksulluðu önlemek deðil silâha ve savunmaya yatýrým yapmak, savaþ alanlarý açmak hattâ ürettiði gýdalarý da silâh olarak kullanmak amacýna yöneliktir. Küreselleþmekten söz eden dünyamýzýn utanç tablosu. Tüketim ekonomisinin getirdiði israf, yaratýlan sun'i ihtiyaçlar, doyumsuzluk, paylaþamamak, haksýz kazanca meyletmek, yöneticilerin suiistimalleri, servetin, gücün belli odaklarda toplan- SEVGÝ DÜNYASI masý ve daha fazlasý için sarfedilmesi, tembellik, rahatýna düþkünlük en önemlisi korkunun sevgiye galip gelmesi gibi faktörlerin de dengesiz bir ekonomik daðýlýmda payý çok büyüktür. SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELÝK ÖNERÝ VE ÇALIÞMALAR Aslýnda israf edilmeden kullanýlmasý halinde yeryüzünün kaynaklarý hepimize ve daha çoðuna yetecek durumdadýr. Sanayi devriminden sonra ortaya çýkan geliþmeler, tarýmda makineleþme, gübreleme ve ilaçlama imkânlarý, sulama tekniklerindeki yenilikler gibi nedenlerle verimlilik büyük ölçülerde artmýþtýr. Yeryüzünde tarýma elveriþli araziler sýnýrlý olmasýna raðmen verimlilikteki artýþlar nedeniyle birim araziden elde edilen ürün miktarý büyük oranda çoðaltýlabilmektedir. Buna son zamanlarda kaydedilen bilimsel ve teknolojik geliþmeler de eklendiðinde, aslýnda mevcut olanaklar çerçevesinde dünyamýzda açlýk diye bir sorunun olmamasý gerektiði yapýlan araþtýrmalarda açýkça görülmektedir. Açlýk sorununa iliþkin endiþeleri körükleyen unsurlardan ikisi oldukça önemlidir. Bunlardan ilki küresel iklim deðiþikliklerine baðlý olarak artan kuraklýk, ikincisi ise sürekli körüklenen bölgesel anlaþmazlýklardan doðan çatýþma ve savaþlardýr. Dünyada açlýk- 23 tan etkilenen ülkelerin dörtte üçü savaþlarýn tahrip ettiði ülkelerdir. Ne yazýk ki kavgalarý durdurmak yerine acýlardan, ölümlerden, rant elde etmek peþinde olan politikalar gündemi belirliyor. Yukarýdaki sorunlar elbette mücadele etmesi kolay olmayan, tek tek ülkelerin gücünü aþan, uluslararasý kolektif iþbirliðini ve çaba sarf etmeyi gerektiren problemlerdir. Görülüyor ki artýk önümüzdeki dönem insanlýk için, bir bütün olduðunu ve kaderlerinin müþterek olduðunu anlamak açýsýndan yoðun tecrübelerle doludur. Birleþmiþ Milletler Gýda ve Tarým Örgütü (FAO), 2015 yýlýna kadar dünyada aç insan sayýsýný yarý yarýya azaltarak bugün 800 milyonu aþan kiþi adedini 400 milyona indirebilmek için sadece 24 milyar dolara ihtiyaç olduðunu resmi olarak bildirmiþtir. Silâhlanmaya ayrýlan miktar ise her yýl yüzlerce milyar dolar olup açlýkla mücadele için gereken rakamla mukayese kabul etmeyecek kadar yüksektir. Dünya Gýda Programý (WFP), tamamen gönüllülük esasýna uygun çalýþan, doðal âfetler, iç savaþlar veya sýnýr çatýþmalarý gibi nedenlerle ani açlýða maruz kalan halk kitlelerine gýda yardýmý saðlayan bu alandaki en büyük kuruluþtur. Bunun yanýnda Dünya Saðlýk Örgütü (WHO) saðlýk konusunda, Unesco teknik konularda, Uluslararasý Tarýmsal Kalkýnma Fonu (IFAD) yatýrým projelerinde açlýða çare üretmek 24 üzere çalýþmaya devam etmektedirler. Belirli bölgelerde kuraklýða neden olduðu için tarýmsal üretimde düþüþlere yol açan küresel ýsýnma sorunuyla mücadele baðlamýnda yine uluslararasý iþbirliði þart olup, Kyoto Protokolü dâhil olmak üzere, sera etkisi yaratan gazlarýn salýnýmýný sýnýrlayan tedbirler titizlikle uygulanmalýdýr. Her yýl yenmeden çöpe atýlan yemeklerin toplamýnýn 18 milyon ton yani 23 milyar Euro deðerinde olduðu, bu miktarýn dünyamýzdaki açlarýn 3/4' ünü doyurmaya yeterli bulunduðu yapýlan araþtýrmalar neticesinde açýklanmýþ olup, israfýn boyutlarý hakkýnda kapsamlý bir fikir vermektedir. Isýtma ve aydýnlatma da kullanýlan enerjinin de %35'i ayný þekilde ziyan edilmektedir. Açlýðýn yol açtýðý sorunlar sayýlamayacak kadar çoktur. Ýnsanoðlunun baþýna gelebilecek en büyük felâketlerden biridir. Hastalýklar, ölümler, iþ gücü ve üretim kaybý, verimsizlik, zihinsel ve SEVGÝ DÜNYASI ruhsal geliþim sorunlarý, þiddete ve suça baþvurma eðiliminin artmasý bunlardan sadece bazýlarýdýr. Bugün insanlýk, kendi sonundan korkarak fakat hýzla kendi sonunu hazýrlamaya devam ederek kaygusýzca yaþýyor. Mutlaka, bir þeyleri deðiþtirmek üzere gayret gösteren pek çok insan var. Ancak içinde bulunduðumuz sistemin çarklarý buna müsaade etmiyor. Dünyanýn hepimizin evi olduðunu, kaderlerimizin müþterek olduðunu ve özde bir olduðumuzu anlamaya, birimize hak olanýn hepimize hak olduðunu, insanýn insana farksýzlýðýný kavrayarak benimsemeye ihtiyacýmýz var. Aksi halde özgür irademizle yaptýðýmýz seçimlerin neticesi bizi hýzlý bir yok oluþa doðru götürecektir. Barýþçý, özgürlükçü, paylaþýmcý, birleþtirici, hoþgörü ve sevginin eseri olan bir anlayýþa aklýmýzý ve gönlümüzü açmak önce darda ve zorda olan insan kardeþlerimize koþmak farkýnda olalým ya da olmayalým hepimizin en büyük ihtiyacý aslýnda. Çünkü özümüz O'nun sevgisinden varedildi ve hepimiz birer sevgi varlýðýyýz. Gerçeði görmemize engel olan korkularýmýzla beslediðimiz egomuzdur sadece. Ve sevgi her zaman egoya galip gelir… SEVGÝ DÜNYASI 25 Bir Kitap: Ýnancýn Biyolojisi Seyhun Güleçyüz Ü nlü hücre biyoloðu ve genetik bilimci Profesör Dr. Bruce Lipton alanýnda devrim yaratan çalýþmalarýyla uluslararasý bir üne sahip bir týp doktorudur. Araþtýrmalarýnda hücrenin yaþamýnýn genler tarafýndan deðil de, fiziksel ve enerjetik çevre tarafýndan yönetildiðini fark eder. Genler sadece hücre, doku ve organlarýn oluþumundaki genetik planý oluþtururlar. Çevre ise genetik planlara anlam yükleyen ve onlarý birleþtiren bir müteahhit gibi çalýþmaktadýr. Bu yüzden hücre yaþamýnýn niteliði onun sorumluluðundadýr. "Hücreleri "minyatür insanlar" olarak olarak düþünmenin, onlarýn fizyolojisini ve davranýþlarýný anlamayý kolaylaþtýracaðýný düþünüyorum. Kendinizi bir birey olarak düþünebilirsiniz ama ben bir hücre biyoloðu olarak, tek hücreli 50 trilyon vatandaþtan oluþan, dayanýþma içindeki bir toplum olduðunuzu söyleyebilirim. "Hücre topluluklarýný rol modeli olarak kullandýðýmda, genlerimizin kurbaný olmadýðýmýz sonucuna ulaþtým. Aksine kaderlerimizin efendisiydik. Çünkü bizler güçsüz biyokimyasal makineler deðiliz. Kendimizi zihinsel ve fiziksel olarak her kötü hissediþimizde aðzýmýza bir ilaç 26 atmak, sorunlarýmýzýn çözümü deðil. Gereðinden fazla kullanýlmadýðý sürece, ilaçlar ve ameliyat elimizdeki güçlü araçlar. Ancak sadece ilacýn bizi iyileþtirdiði düþüncesi temel olarak yanlýþ. Her defasýnda bir ilaç vücuda girdiðinde A'nýn iþlevini düzeltirken kaçýnýlmaz þekilde B,C ya da D'nin iþlevini bozmaktadýr. Vücudumuzu ve zihnimizi, genler tarafýndan yönlendirilen hormonlar ve sinirsel iletkenler kontrol etmiyor; aksine inançlarýmýz vücudumuzu, zihnimizi ve dolayýsýyla yaþamlarýmýzý kontrol ediyor... Evet inançlarýmýz!... "Tek tek hücreler çevresel farkýndalýklarý tarafýndan yönetiliyorsa, biz de trilyonlarca hücreden oluþan canlýlar ister istemez yine çevre tarafýndan yönetiliyoruz. 21. yy bilimi, yaþam genler tarafýndan yönetiliyor diyorsa da; bilim eski mitleri yýkýp insan saðlýðý hakkýnda yeniden temel inanç kalýplarý yazmakla meþgul. Nasýl mý? Geleneksel ilaç tedavisinin tek tedavi þekli olmadýðý kabul görüyor artýk. Bilim, enerji tabanlý çevreye hak ettiði deðeri veriyor. Ýlaç tedavisinin yanýsýra tamamlayýcý týp gibi, eski ve yeni metodlarýn manevi birlikteliði gibi yöntemlerin de temelini hazýrlýyor. Zihin gücünden yararlanmak bazen ihtiyacýmýz olduðuna inandýðýmýz ilaçlardan çok daha etkili olabiliyor. "Tek hücreler çevresel tecrübelerinden yeni þeyler öðrenebilme ve hücresel bir hafýza yaratabilme yeteneðine de sahiptirler. Hattâ hücresel hafýzalarýný kalýtým SEVGÝ DÜNYASI yoluyla yeni nesillere aktarabilirler. Örneðin bir çocuk kýzamýða yakalandýðýnda, geliþimini tamamlayamamýþ bir baðýþýklýk hücresi, kýzamýk virüsüne karþý koruyucu bir protein antikoru üretmesi için çaðýrýlýr. Bu süreçte hücre, kýzamýk antikor proteini üretebilmek için þablon olarak kullanabileceði yeni bir gen yaratýr. Ýlk oluþum, geliþmekte olan baðýþýklýk hücrelerinin çekirdeklerinde meydana gelir. Ve bunlar protein parçacýklarýný kodlayarak farklý gen yaratýrlar. Baðþýklýk hücresi kýzamýk virüsüne karþý fiziksel anlamda en yakýn tamamlayýcý antikor proteinini ürettiðinde hücre harekete geçer. Hücre en iyi antikoru üreten deðiþken geni seçer ve þekillendirilmiþ antikor virüsün üzerine kilitlendiðinde onu etkisiz hale getirir. Hücreler bunu genetik hafýzalarýna kaydederler ve ileride tekrar bu virüsle karþýlaþtýklarýnda derhal koruyucu baðýþýklýk tepkisini baþlatýrlar. Ve hücre bölündüðünde yeni antikor geni bir sonraki nesle geçirilir. Genetik mühendisliðinin bu inanýlmaz baþarýsý son derece önemli, çünkü hücrelerin geliþimini saðlayan bir kalýtsal "zekâ" mekanizmasý olduðunu gösteriyor. "Eðer hücre içindeki DNA içeren maddelerin hücrenin "beyni" olduðunu varsaymamýz doðruysa, nüve çýkartma (enuklasyon) olarak adlandýrýlan, bir hücrenin çekirdeðinin çýkarýlmasý sonucunda hücrenin aniden ölmesi gerekir. Ve þimdi büyük deney!.. Mikroskop altýnda bir mikro pipetle hücrenin çekirdeði içinden çýkarýldý. Ve karþýmýzda SEVGÝ DÜNYASI "beyni" çýkarýlmýþ bir hücre kaldý. Fakat hücre hâlâ hareket ediyor ve hâlâ hayatta!.. Sanki ameliyat sonrasý iyileþen bir hasta gibi, hücreler etrafa daðýldý ve iyileþip ayaða kalktýlar. Bu iþlemden sonra genleri olmayan hücreler 2 ay veya daha fazla bir süre hayatta kalmayý baþardýlar. Bu hücreler beyin ölümü gerçekleþmiþ sitoplazma parçalarý gibi deðildi. Yiyeceklerini aktif bir þekilde yiyor solunum, sindirim, boþaltým gibi sistemlerinin iþbirliði içinde çalýþmasýný saðlýyor, diðer hücrelerle iletiþim kurabiliyor ve çevreden gelen geliþim ve korunma gerektiren etkilere de uygun tepkiler verebiliyordu. Yalnýz genleri olmadan ne bölünebiliyor ne de sitoplazmanýn aþýnmasý ve bozulmasý sonucu kaybolan proteinleri yeniden üretebiliyorlardý. Bu da hücrenin en sonunda ölümüne yol açýyordu. Deneyimiz, çekirdeðin hücrenin "beyni" olup olmadýðýný öðrenmek üzere hazýrlanmýþtý. Eðer hücre hemen ölseydi gözlemler en azýndan bu inancý desteklerdi. Hücrelerin genleri olmadan biyolojik iþlevlerini koruduklarý gerçeði kesinlikle yeni bir bulgudur. Nüvesi çýkarýlan hücreler beyinlerini deðil üreme yeteneklerini kaybettikleri için ölüyorlar. Organlarýný yeniden üretebilme yeteneði olmaksýzýn nüvesi çýkarýlmýþ bu hücreler ne bozulan protein blok yapýlarýný yenileyebilir ne de kendini kopyalayabilir. Öyleyse çekirdek hücrenin "beyni" deðil "yumurtalýklarýdýr". "Hücrenin çalýþmasý temel olarak genetik kodu tarafýndan deðil, çevre ile etkileþimi sonucu þekillendirilir. Hücrenin hayatta kalmasý kendini sürekli 27 deðiþen bir çevreye dinamik olarak adapte edebilme yeteneðine baðlýdýr. Hücre zarýnýn "akýllý" bir þekilde çevre ile etkileþime geçebilme iþlevi, onu hücrenin "beyni" haline getirmektedir. Çekirdeðe uyguladýðýmýz "beyin" testini hücre zarýna da uygulayalým. Hücre zarýný parçaladýðýmýzda, eðer beyniniz çýkarýlsa idi sizin de öleceðiniz gibi, hücre hemen ölür. Hücre zarýna dokunmaksýzýn sadece alýcý proteinlerini parçalasanýz bile hücrede beyin ölümü gerçekleþir. Hücre artýk komaya girmiþtir çünkü çalýþmasý için gerekli olan çevresel sinyalleri alamaz. Ayný þekilde proteinlerine dokunulmadan sadece proteinleri hareketsiz hale bile getirilse, hücre yine komaya girer. Akýllý davranýþ sergilemek için hücrenin her þeyden önce alýcý ve etkileyici proteinleri olan ve çalýþan bir hücre zarýna ihtiyacý vardýr. Bu protein kompleksleri hücresel zekânýn temel birimleridir. Teknik olarak "algý" birimleri diye ifade edebiliriz. 20 yýl öncesine kadar hücre zarýnýn iþlevleri çok az biliniyordu. "Hücre zarý sývý bir kristaldir, kapýlarý ve kanallarý olan bir yarý iletkendir. Ayný digital saatlerde veya bilgisayar ekranlarýnda olduðu gibi. Bir kitapta okuduðum bilgisayar çipinin tanýmý beni irkiltti: "Çip, kapýlarý ve kanallarý olan yarý geçirgen bir kristaldir." Bunu farkettiðimde kýsa bir þok yaþadým: Bir hücre zarý yapýsal ve iþlevsel açýdan kesinlikle silikon bir çipin karþýlýðýydý. 12 yýl sonra 1997'de B.A.Cornell liderliðinde Avusturalya Araþtýrma Birliði Nature dergisinde hücre zarýnýn bilgisa- 28 yar çipinin karþýlýðý olduðu hipotezimi doðrulayan bir makale yayýnlandý. Cornell ve arkadaþlarý biyolojik bir hücre zarýný baþarýyla dijital-okuntu bilgisayar çipine dönüþtürdüler. Böyle bir çalýþmadan edindiðimiz en önemli içgörü hücrelerin ve bilgisayarlarýn programlanabilir olduðu gerçeðidir. Bizler týpký bu kelime iþlem programýnýn sürücüsü olduðum gibi kendi biyolojimizin sürücüleriyiz. Týpký benim hangi kelimeleri yazacaðýmý seçtiðim gibi, biyo-bilgisayarlarýmýza girdiðimiz bilgileri düzeltebilme yeteneðine sahibiz. Genlerimizin kurbaný deðil, kaderimizin yöneticileri olacaðýz. "Yaþayan organizmalarýn hayatta kalabilmek için çevresel sinyaller almalarý ve bunlarý yorumlamalarý gereðini biliyoruz. Aslýnda hayatta kalmak doðrudan sinyal transferinin hýzýna ve etkisine baðlýdýr. Çözünebilen bir kimyasalýn hýzý saniyede 1 cm.'den çok daha az iken elektromanyetik enerji sinyallerinin hýzý saniyede 186.000 mildir(ýþýk hýzýnda). Enerji sinyalleri fiziksel ve kimyasal sinyallerden çok daha hýzlý ve etkilidir. Milyarlarca hücreye sahip topluluðumuz hangi sinyali tercih eder? Hesaplayýn! "Kuantum fiziðinin bulgularýna raðmen hâlâ batýdaki týp biliminde zihin (enerji) ve vücut (madde) ayrýmý devam ediyor. Zihninizin gücünden yararlanmanýz, ihtiyacýnýz olduðuna inanmaya programladýðýnýz ilaçlardan çok daha etkili olabilir. Yukarýda anlattýðým enerjinin maddeyi etkilemede kimyasallardan çok daha baþarýlý olduðunu ortaya çýkarmýþtýr. SEVGÝ DÜNYASI "Sadece olumlu düþünmenin her zaman tedavi ile sonuçlanacaðýna inanmýyorum. Vücudumuzun ve yaþamýmýzýn kontrolünü ele geçirmek için sadece "olumlu düþünce"den çok daha fazlasýna ihtiyacýmýz var. Bunun yanýsýra her zaman karþýmýza çýkan enerji tüketen, bizi zayýf býrakan negatif düþünceleri yok edebilmemiz önemlidir. Bilinçli zihin "olumlu düþüncelerin" oluþmasýný saðlayan yaratýcý kýsýmdýr. Bilinçaltý ise aksine içgüdülerin ve öðrenilmiþ tecrübelerden edinilen etkitepki kayýtlarýnýn saklandýðý kýsýmdýr. Bilinçaltý alýþkanlýklara sýký sýkýya baðlýdýr, hayatýn sinyallerine ayný tepkileri tekrar tekrar verir. Bilinçaltý bilinçten milyonlarca kere daha güçlüdür. Eðer bilinçliyken istediðimiz þeyler bilinçaltýmýzdaki programlarla çeliþirse sizce hangisi kazanýr? Kansere yol açan tümörün yok olacaðý düþüncesini istediðiniz kadar tekrarlayýn. Eðer çocukluðunuzdan beri defalarca deðersiz ve hastalýklý olduðunuzu duydu iseniz, bilinçaltýnýzda programlanan bu mesajlar bütün bilinçli giriþimlerinizi etkisiz hale getirecektir. Öðrenilmiþ algýlarýmýzýn hepsi tam doðru deðildir. Örneðin "Bütün yýlanlar zehirlidir" ya da "Köpekler ýsýrýr" gibi bize öðretilmiþ yanlýþ algýlar bizim biyolojimizi kontrol ederek korku üretir. Bu tip yönetici algýlarý inançlar olarak adlandýrýyoruz ve inançlar biyolojimizi kontrol ediyor. "Ýçsel kaynaklarýmýzýn gücünü tanýtacak çok örnekler bulabiliriz. Mesela Plasebo (yalancý ilaç). Plasebo verilen hastalarýn, bunu bilmedikleri halde, SEVGÝ DÜNYASI gerçek ilaç alanlar kadar iyileþtikleri görülmektedir. New England Journal of Medicine'da yayýnlanan Baylor Týp Fakültesine ait bir çalýþmada, Dr. Bruce Moseley diz ameliyatý olacak hastalarýný üç gruba ayýrýr. Bir grupta tahribata uðrayan kýkýrdaðý kesti, diðer grupta diz baðýný açarak yangý kaynaðý olarak düþündüðü maddeyi çýkardý. Bu iki gruba standart eklem iltihabý ameliyatý yaptý. Üçüncü grupta ise sahte bir ameliyat gerçekleþtirdi. Hasta uyuþturuldu üç kesik açýldý gerçek bir ameliyatmýþ gibi hareketlerine devam etti ve sonra kesikleri dikti. Üç gruba da ameliyat sonrasý egzersiz yaptýrýldý. Sonuç çok þaþýrtýcýydý. Ameliyat olanlar iyileþme gösterdi ama plasebo grubu da aynen ameliyat geçirenler gibi iyileþmiþti. Plasebo hastalarý iki yýl boyunca sahte ameliyat geçirdiklerini anlamadýlar. Bunlardan biri önceden deðnek yardýmýyla yürürken þimdi torunlarýyla basketbol oynayabiliyordu. Özetle zihninizi kullanýrsanýz mucizeler yaratabilirsiniz. ABD'de yayýnlanan bir raporda depresyon hastalarýnýn % 50'si, Placebo kullanan hastalarýn % 32'sinin iyileþtiðini gösteriyor. "Eðer pozitif düþünce sizi depresyondan çýkarabiliyorsa, zarar görmüþ bir dizi tedavi edebiliyorsa negatif düþüncenin hayatýmýzda ne gibi etkileri olabileceðini bir düþünün!.. Zihin pozitif düþüncelerle saðlýðýný iyileþtirir ve bu durum "Plasebo" etkisi olarak adlandýrýlýr. Tersi durumda ise yani zihin negatif düþüncelerle meþgul olduðunda bu saðlýðýmýza 29 zarar verir. Bu durum ise "Nosebo" etkisi olarak adlandýrýlýr. Kýzgýn kömür üzerinde yürüyen yine de yanmayan insanlarý düþünün. Eðer inançlarýna baðlýlýklarýnda tereddütleri olsaydý sonunda sadece yanmýþ ayaklarý olurdu. Ýnançlarýmýz bir kameradaki filtereler gibi çalýþýrlar ve dünyayý görüþümüz bu filterlere göre deðiþir. Biyolojiniz inançlarýnýza uyum saðlar. Genetik planlarýmýzý kolayca deðiþtiremesek de zihinlerimizi deðiþtirebiliriz. Hayatýmýzý genlerimiz deðil inançlarýmýz kontrol ediyor.. Evet sadece inançlarýmýz!.. "Hücreler gibi insanlar da korunma moduna geçtikleri zaman, geliþim davranýþlarýný kaçýnýlmaz þekilde kýsýtlýyorlardý. Geliþim süreçlerini engellemek de zayýflatýcýdýr. Çünkü geliþim sadece enerji tüketen deðil ayný zamanda enerji üretmesi gereken bir süreçtir. Korunma süreciyse, organizmayý algýlanan tehditten uzak tutabilmek için bu sistemin kapanmasýný gerektirir. Sonuç olarak uzun süreli bir korunma yaþamýn kaynaðý olan enerjinin üretilmesini durdurur. Ne kadar koruma altýnda kalýrsanýz, geliþiminiz de o kadar azalýr. Geliþim ve korunma ortamýnda strese yol açan þeyleri ortadan kaldýrmak size sadece nötr bir pozisyon kazandýrýr. Tam anlamýyla baþarýlý olmak için sadece strese yol açan þeyleri yok etmek yetmez: Ayný zamanda geliþim sürecini tetikleyecek neþeli, sevgi dolu, bizi tatmin edecek yaþamlarýn peþinden hiç yýlmadan koþmalýyýz." SEVGÝ DÜNYASI 30 Bitkilerin Sessiz Dili Derleyen Þule Kayserilioðlu Ý letiþim kurabilmenin en kolay yolu konuþmaktýr. Ýnsan konuþarak çevresindekilere isteklerini, düþüncelerini, neþesini, mutluluðunu kýsacasý tüm duygu ve düþüncelerini ifade eder. Kuþkusuz bu özellik Yaradan'ýn insanlara bahþettiði en büyük nimetlerden biridir. Ýnsanlar gibi hayvanlar da kendi aralarýnda kolaylýkla iletiþim kurabilir, çýkardýklarý seslerle, örneðin tehlike anýný, avýn yaklaþtýðýný, toplanmalarý gerektiðini birbirlerine duyururlar. Hayvanlar aleminin en sessiz üyesi olan balýklar bile vücut dillerini ve hareket etme kabiliyetlerini kullanarak birbirleri ile haberleþirler. Peki, canlýlar aleminin sessiz üyeleri olarak bilinen, üstelik hareket etme yeteneði de son derece kýsýtlý olan bitkiler nasýl iletiþim kurarlar? Bitkiler konuþurlar mý? Birçok insanýn bu soruya vereceði cevap "hayýr" olacaktýr. Ancak yapýlan bilimsel araþtýrmalar bitkilerin sessiz gibi görünen dünyalarýnda aslýnda gizli bir dil kullandýklarýný göstermiþtir. Bitkiler sessiz bir dil ile konuþurlar. Bitkilerin çevrelerindeki canlýlarla iletiþim kurmak için kullandýklarý bir dil vardýr. Ancak bu dil SEVGÝ DÜNYASI konuþulurken en ufak bir ses dahi duyulmaz. Çünkü bu dil "hissedilmeyen koku" olarak isimlendirilen kimyasal bir dildir. Bitkilerin Konuþma Dili: Uçucu Organik Bileþikler Bitkiler çevrelerindeki canlýlarla algýlanmayan koku olarak adlandýrýlan "uçucu organik bileþikler" yolu ile iletiþim kurarlar. Bitkiler, metabolizmalarýnda birbirinden farklý binlerce organik bileþik üretebilirler. Bu bileþiklerin çoðu etraflarýný bir bulut gibi kaplar. Aslýnda bu uçucu organik bileþikler, bitkilerin bunlarý üretme konusunda son derece kompleks bir yapýya sahip olduðunu göstermektedir. Bizim sadece hoþumuza giden bir koku olarak algýladýðýmýz, bazen de hiç hissedemediðimiz bu uçucu organik bileþikler, etraftaki canlýlar için yol gösterici birer rehber özelliðine sahiptir. Çünkü bitki bu bileþikleri düþmanlarýný caydýrmak veya cezbetmek için salgýlar. Þimdiye kadar bin deðiþik bileþik saptanmýþtýr, muhtemelen henüz keþfedilmemiþ niceleri de mevcuttur. Yapýlan araþtýrmalar, bitkiler tarafýndan üretilen çeþitli özelliklerde ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik kimyasal olduðunu göstermektedir. Peki, bitkiler bu kimyasallarý nasýl üretir ve depolarlar? Aklý ve þuuru olmayan bir bitki, çeþitli kimyasallar salgýlayarak çevresi ile iletiþim kurabileceðini nereden bilmektedir? Bitkilerin Konuþma Dili Nasýl Oluþuyor? Bitkiler tarafýndan üretilen aromatik bileþikler son derece karmaþýk kimyasal iþlemler sonucunda oluþur. Bu bileþiklerin 31 iddia edildiði gibi rastgele olaylar sonucunda, tesadüfen oluþmasý mümkün deðildir. Çünkü bu bileþikler bir kimyacýyý hayrete düþürecek ölçüde teknik iþlemler sonucu oluþur. Bitkiler, organik kimya üzerine çalýþan bir laboratuvar gibi, metilleme, açilleme, oksidasyon /redüksiyon gibi kimyasal iþlemleri, bu görevler için özel olarak "yaratýlmýþ" enzimler kullanarak, adým adým, büyük bir hassasiyet içinde gerçekleþtirirler. Ayrýca bu mekanizma içinde, üretilen bileþikleri depolayan ve zamaný geldiðinde uçucu gazlar halinde havaya salýnmasýný organize eden hücreler bulunur. Kýsacasý gül gibi hoþumuza giden kokularý oluþturan bileþiklerin biraraya gelmesi olaðanüstü teknik bir organizasyonu gerektirmektedir. Bitkiler Kendi Aralarýnda Nasýl Anlaþýrlar? Bitkiler kendilerine zarar verecek olan canlýlar tarafýndan saldýrýya uðradýklarýnda salgýladýklarý uçucu organik bileþikler ile yan komþularý olan diðer bitkileri uyarýrlar. Aslýnda bu uyarma iþlemi diðer bitkiler tarafýndan saldýrýya uðrayan aðacýn yaydýðý uçucu organik bileþikleri gizlice "dinlemesi" biçimindedir. Böylece saldýrýya uðramadan önce savunma sistemlerini harekete geçirirler. Peki bu dinleme iþlemi nasýl gerçekleþir? Saldýrýya uðrayan bitkilerin açýða çýkardýklarý uçucu organik bileþikler, komþu bitkiler tarafýndan kopyalanýr ve ard arda gelen sinyallerin analizi yapýlarak savunma sistemi harekete geçirilir. Burada bir baþka gerçek daha ortaya çýkmaktadýr: Bitkiler birbirleriyle sadece konuþmakla kalmayýp ayný zamanda birbirlerini "dinlemekte"dirler. Nitekim uzmanlarýn yaptýklarý deneyler bu sinyallere "saðýr" hale getirilen bitkilerin, tehlikeye SEVGÝ DÜNYASI 32 maruz kalma riskinin daha fazla olduðunu göstermiþtir. Bitkilerin birbirleri ile iletiþim kurmalarý, kendilerini savunurken yaydýklarý uçucu organik bileþiklerin diðer bitkiler tarafýndan "tehlike" habercisi olarak algýlanýp savunma sistemlerini harekete geçirmeleri, zekâ gerektiren davranýþlardýr. Bitkinin tehlike anýný "idrak etmesi" ve "hafýzasýna" bunu yerleþtirmesi, kendi bünyesinde çeþitli deðiþiklikler oluþturup savunma taktiði geliþtirmesi, elbette ki tesadüfler sonucunda ortaya çýkamaz. Gerçek þu ki, bitkiler birbirleri ile iletiþim kurma özelliðine sahip olarak "yaratýlmýþ"lardýr. Bu, onlara özel olarak verilmiþ bir savunma sistemidir. Bitkiler uçucu organik bileþikler yolu ile böceklerle de iletiþim kurarlar. Bitkiler böceklerle konuþmalarýnda iki dil kullanýrlar. Bunlardan biri tehditkar bir dildir. Diðeri ise son derece dostanedir. Bitkilerin Böceklerden Korunmak Ýçin Kullandýklarý Yöntem Böceklerin bir kýsmýnýn beslenme sistemi bitkisel besinlere dayanýr. Bu tip böcekler "otçul böcekler" grubunda yer alýrlar. Otçul böceklerin besin kaynaðý olan bitkiler, kendilerine zarar verecek böceklerin yaklaþtýðýný "anlar" ve kendilerini tehdit eden böcekleri avlayan etçil böcekleri çaðýran uçucu organik sinyaller üretirler. Uçucu sinyaller ayný zamanda komþu bitkiler tarafýndan da algýlanýr ve kendi savunmalarýný ayarlamalarý için yeniden yorumlanýr. Burada ilginç olan nokta, bitkilerin kendilerine zarar verecek böcekleri "algýlayýp, tanýmalarý", bu böcekleri avlayan etçil böceklerin varlýðýný ve bu etçil böcekleri çekecek sinyalleri "bilmeleri"dir. Elbette ki bitkilerin tüm bunlarý kendi baþlarýna yapabilmeleri mümkün deðildir. Bunlarý deneme yanýlma yöntemi ile öðrenmeleri ise zekâ gerektirir. Bitkilerin bu davranýþ özellikleriyle birlikte yaratýldýklarý apaçýk bir gerçektir. Bitkilerin Böceklerle Kurduðu Dostça Ýletiþim Üremeleri söz konusu olduðunda, bitkilerin bu kez kullandýklarý dil son derece sýcak ve dostanedir. Uçucu bileþikler böceklere (çiçekten çiçeðe polenleri taþýyan böcekler) fýrsat sinyali verirler. Bu oldukça davetkâr bir sinyaldir. Özellikle gece çiçek açan bitkilerde kokular böcekleri çekmek için çiçek renginden ya da þeklinden daha etkilidir. Kokuyu alan böcek, bu kokunun kaynaðýnda kendisi için lezzetli bir nektarýn birikmiþ olduðunu fark eder. Karþýlýklý gerçekleþen bu haberleþme ile böcek, duyduðu kokunun kaynaðýna doðru yol alýr. Böcek çiçeðe ulaþtýðýnda nektarý almak için uðraþacak ve polenler üzerine yapýþacaktýr. Ayný böcek, uðradýðý baþka bir çiçeðe daha önce yapýþan polenleri býrakacak ve bu sayede bitkinin döllenmesi gerçekleþmiþ olacaktýr. Böceðin, yaptýðý bu önemli iþten haberi bile yoktur. O yalnýzca kokusunu aldýðý nektara ulaþmak amacýndadýr. Bitkinin ise böyle- SEVGÝ DÜNYASI si bir plan yapmasý, bunu gerçekleþtirmek için böcekleri cezbedecek kokuyu salgýlamasý kendi baþýna gerçekleþtirebileceði olaylar deðildir. Ýletiþim Kuran Bitkiler ve Sosyal Dayanýþma Bitkilerin sadece dýþ dünya ile iletiþim kurma konusundaki davranýþlarý incelendiðinde bile, insanlar ve tüm canlýlar gibi bitkilerin de mükemmel bir þekilde yaratýlmýþ olduklarý sonucu ortaya çýkacaktýr. Bitkilerin her biri özel savunma sistemleri, farklý tatlar, kokular, renkler ve faydalý özelliklerle birlikte yaratýlmýþtýr. Yapýlan araþtýrmalar bilinçleri ve hafýzalarý olmamasýna raðmen bitkilerin yakýn aile bireylerini yani türdeþlerini tanýyabildiklerini ve bu þekilde iþbirliði yaparak birbirlerine destek olduklarýný ortaya koymuþtur. Oldukça karmaþýk olan bu sosyal etkileþimi ilk defa Kanada Ontario Mc Master Üniversitesi'nden Susan Dudley ve Amana File bulmuþtur. Yaptýklarý araþtýrmada denizde yetiþen yabani bitkilerin geliþirken, kendi akrabalarý olmayan bitkilerle yanyana olduklarýnda her yeri kaplayarak büyüdüklerini fakat kendi türleri söz konusu olduðunda topraðý paylaþtýklarýný saptamýþlardýr. Çeþitli türler üzerinde yapýlan gözlemler bitkilerin hemen hepsinin bu tür davranýþlar sergilediklerini ortaya koymuþtur. Nitekim Kuzey Amerika'da yetiþen Deniz Roketi adýndaki bir bitki türü, kendi türünden olmayan bitkilerle ayný saksýya ekildiðinde daha güçlü köklenmiþ, fakat kendi türünden bir bitkiyle ekildiðinde bu kadar güçlü kök salmamýþtýr. Bu dayanýþma, hayvanlarda yaygýn olarak görülen ve yakýn akraba olan hayvanlarýn grup olup kendi türlerini korumasýnýn bir benzerinin bitkilerde de var olduðunu göstermektedir. 33 Bitkilerin arasýndaki bu sosyal dayanýþma Darwin'in, "güçlünün güçsüzü ezdiðini" öne sürdüðü teorisini çürütür. Çünkü bitkilerin arasýnda, güçlü olanýn kendi türünden diðer bitkileri yok edip tek baþýna büyümesi deðil aksine kendi geliþimini yavaþlatarak kardeþlerinin de geliþmesine imkân saðlamasý durumu geçerlidir. Peki, bitkiler arasýndaki bu dayanýþma nasýl gerçekleþir? Bitkiler birbirleri ile yarýþarak kaynaklarý tüketmenin yarar getirmeyeceðinin bilincindeymiþ gibi, türdeþlerinin bulunduðu ortamlarda sýnýrlý kök büyümesi ya da sap uzunluklarý ile büyümelerini yavaþlatýr ve yanlarýndaki türdeþlerinin geliþmesine izin verirler. Peki, bitkiler diðerlerinin kendi türlerinden olup olmadýðýný nasýl anlarlar? Bu hala bilim adamlarý tarafýndan çözülememiþ bir sýrdýr. Hayvanlarýn kendi aile bireylerini tanýmalarýný saðlayacak gözleri, beyinleri, koku alma duyularý, öðrenme ve öðrendiklerini hafýzalarýnda tutma özellikleri vardýr ancak bitkilerde bu sayýlanlardan hiçbiri yoktur. Peki, bu durumda bitkiler birbirlerini nasýl tanýrlar? Bazý araþtýrmacýlar bitkilerin kökleriyle iletiþim kurabildiklerini ve her bitkinin kendi familyasýna has, küçük kimyasal iþaretleri olduðunu iddia ederler. Bilim adamlarýnýn henüz çözemedikleri bu "gizemli tanýma sistemini" bitkiler yaratýldýklarý ilk andan beri kullanarak aile bireylerini korumaktadýrlar. Ayrýca birbirleriyle ne kadar az yarýþýrlarsa diðer grup üyelerinin o kadar iyi geliþeceðini bilir gibi, kendilerine hiçbir fayda saðlamayacaðý halde diðer aile bireylerinin de güçlü olmasý için çaba sarf etmektedirler. Araþtýrmalar bitkilerin arasýnda iyi bir iletiþim olduðunu ortaya koymuþtur. Bazý bitki türleri yaprak yiyen böcekler tarafýndan yapýlan saldýrýlara karþý, düþmanlarýyla beslenen baþka böcekleri cezbedip 34 kendilerine çaðýran kimyasal bir madde üretmektedirler. Burada asýl dikkat çeken nokta ise komþu bitkilerin de benzer çaðrýlarda bulunarak böceklerin yapraklarýný yemelerini önlemeleridir. Komþu bitkiye iletilen bu uyarý sinyali ise elbette tesadüflerle açýklanamaz. Japonya'da Kyoto Üniversitesi'nde yapýlmýþ bir araþtýrmada, böcekler tarafýndan istilaya uðramýþ bitkiler tarafýndan gönderilen baþka bir dayanýþma çaðrýsý daha bulunmuþtur. Yapraklarý böcekler tarafýndan yenen bitki, kardeþ bitkiye (türdeþine) sinyal göndererek düþmana karþý onu uyarmýþtýr. Buraya kadar incelediðimiz örnek, bitkilerin birbirleri ile sessiz bir dil geliþtirerek iletiþim kurduklarýný göstermiþtir. Oysa bitkilerin kendi varlýklarýndan da, gerçekleþtirdikleri mucizevi iþlemlerden de haberleri yoktur. Seyahate Çýkan Bitkiler Bitkiler toprakta sabit gibi görünebilirler ama aslýnda onlar da gezer ve seyahat ederler. Üstelik bazýlarý dünya turuna bile çýkar. Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki 9 ayrý tür üzerinde yapýlan genetik araþtýrmalar bu bitkilerin dünyaya geldikleri ilk yaþam bölgelerinden 1000 km uzaða gittiklerini göstermiþtir. Bu kadar uzun mesafeli ve uluslararasý bir yolculuðun tesadüfen olmasý elbette mümkün deðildir. Üstelik bu seyahat özelliði sadece Kuzey Kutbundaki dokuz farklý türle de sýnýrlý deðildir. Kýtalarýn ayrýlmasýndan sonra Güney Amerika'dan Afrika'ya geçen Kapok bitkisi de uzun mesafeli seyahati sýrasýnda Atlas Okyanusu'nu aþmaktadýr. Dünyanýn farklý yerlerindeki çeþitli bitki türlerinde benzer bir seyahat anlayýþýnýn olmasý bu yolculuklarýn ancak mükemmel bir organizasyon ile gerçekleþebileceðini göstermekte- SEVGÝ DÜNYASI dir. Yolculuklarý için ulaþým aracý olarak okyanus akýntýlarýný, rüzgarlarý hattâ buzullarý kullanan bitkiler, tohumlarýnýn zarar görmemesi için de çeþitli tedbirler almaktadýrlar. Kuþkusuz bitkilerdeki detaylý seyahat sistemleri, iklim deðiþikliklerinde kendilerine yeni yerler aramalarý ya da tohumlarýný korumalarý bitkilerin kendi istekleriyle olmaz. “Okyanus dalgalarýnda yolculuk yapan tohumlardan biri olan Mangrov bitkisinin bezelye benzeri kabuðu okyanus boyunca tuzlu suda bir denizaltý gibi yol alýr. Sýð suya vardýðý zaman dibe batarak kendini kumlu topraða eker, böylece yeni bir Mangrov oluþmaya hazýr hale gelir. “Bir Kapok bitkisi türü olan "Ceiba pentandra" isimli yaðmur ormaný bitkisi 16 katlý bir binadan daha uzundur. Bu bitkinin çiçekleri bir mevsimde tek bir aðaçtan 50 galon nektar verir. Aðaç çiçeklerinin yaydýðý güçlü koku sayesinde yaklaþýk 20 km mesafede uçan yarasalarý bile kendisine çekebilir. Bu þekilde polenleri için bir taþýyýcý bulmuþ olur. Ceiba pentandranýn kullandýðý baþka bir seyahat yöntemi daha vardýr. Bitkinin bir ayçiçeði çekirdeði büyüklüðündeki tohumlarý olgunlaþtýðýnda kabarýk lifleri ortaya çýkar. Bu tohumlar suda batmaz ve çok büyük aðaçlarýn yetiþtiði nehirler boyunca yüzebilir. “Arktik bitkiler ise bahar aylarýnda buzullarýn erimesi ile Rusya nehirlerinde sürüklenen buzlarla birlikte polenlerini kuzeye, Arktik Okyanusundaki (Kuzey Kutbundaki) adalara kadar ulaþtýrmaktadýrlar. “Kusursuz bir þekilde çalýþan metabolizmalarý ve sistemleri sayesinde bilim adamlarýný hayrete düþüren bitkiler, evrim teorisinin açýklama getirmekte en çok zorlandýðý can- SEVGÝ DÜNYASI lýlar arasýnda yer almaktadýr. Ünlü evrimci bilim dergisi Nature'ýn 21 Þubat 2002 sayýsýnda yayýnlanan bir makalede, Edinburg Üniversitesi bünyesindeki Hücre ve Moleküler Biyoloji Enstitüsü üyesi olan Anthony Trewavas, "Bitkilerdeki Bilinç: Akýldan Yoksun Beceriler" baþlýklý yazýsýnda bitkilerin ortaya koyduklarý þuurlu davranýþlarý ele almýþtýr. Trewavas bitki hücrelerinin birbirleriyle olan haberleþmelerini ve bu sistemin ne kadar karmaþýk bir yapýya sahip olduðunu açýklarken, bitkilerin bu özelliklere ancak bilinçli, üstün akýl sahibi bir Yaratýcýnýn tasarýmý sonucu sahip olabileceðini þöyle itiraf eder: “Bitki hücreleri birbirleriyle kimi zaman proteinleri ve hormonlarý; kimi zaman nükleik asit, karbonhidrat ve þekerleri; kimi zaman da kimyasal ve elektriksel sinyalleri kullanarak haberleþirler. Bireysel bitki hücrelerinin çok miktardaki bu bilgiyi nasýl barýndýrdýklarý anlaþýlamamaktadýr. Ancak anatomik açýdan benzer hücreler bile tek bir sinyale, olaðanüstü farklý tepkiler verirler. Bireysel hücre davranýþlarýnýn oluþturduðu çok büyük bir rezervuar, farklý organizma davranýþlarýný üretecek þekilde koordine edilebilir.” Bitkiler, sayýlan bu karmaþýk iþlemleri hiç durmadan ve hatasýz bir þekilde defalarca yapmaktadýrlar. Ancak bitkiler tüm bunlarý düþünecek kapasitede bir beyne ya da ince hesaplamalar yapacak bir akla sahip deðildirler. Trewavas bitkilerdeki bu þuurlu davranýþlara örnek olarak palmiye aðacýný gösteriyor ve bu ilginç bitkinin insaný hayrete düþüren davranýþlarýný þöyle aktarýyor: “Palmiyenin gövdesinin þekli, güneþ ýþýðýna göre en uygun duruþu saðlayýp muhafaza edebilmek için deðiþtirilir; yapraklarýn pozisyon- 35 larý ýþýðý en yüksek derecede kullanabilecek þekilde ayarlanýr. Rakip komþu bitkiler ayaklý palmiye aðacýna yaklaþtýklarýnda, gövdeyi destekleyen kökler belirli bir yöne doðru büyüyerek aðacý bütünüyle baþka bir taþýrlar.” Kuþkusuz palmiye aðacýnýn sergilediði bu þuurlu davranýþlar tek örnek deðildir. Baðboðan bitkisinin verim hesaplamalarý da bir baþka þuur gösterisidir: Parazit bir bitki olan baðboðan, bir bitkiye yaklaþýp ona dokunur. Bitkinin kaynaklarý verimli deðilse bir baþka bitkiye devam eder. Ancak bitkinin kaynaklarý beslenmek için zengin ise, baðboðan, bitkiye sarmal olarak sarýlan dalcýklar uzatýr. Baðboðan, her bitki için ayrý sayýda dalcýk uzatýr. Bu þekilde adetâ bitkiden elde edilecek verimi hesaplamýþ, ona göre yatýrým yapmýþ gibidir. Her iki bitkinin hücreleri de þuursuz atomlardan meydana gelmektedir. Bu durumda akla bazý sorular gelecektir: * Beyni veya gözleri olmayan bu bitki biriki dokunuþla, sarýlacaðý bitkinin verimliliðini nasýl anlayabilir? * Verimliliði nasýl ölçebilir ve bunun sonucunda bir deðerlendirme yaparak belli sayýda sarmal dalcýk nasýl uzatabilir? * Þuursuz atomlardan meydana gelen bu bitkiler böylesine akýlcý davranýþlarý nasýl sergileyebilirler? * Bilinçli bir davranýþ bir beyin olmaksýzýn nasýl hesaplanmýþ olabilir? Elbette ki bu sorularýn tek bir cevabý vardýr. Bütün bunlarý bitkilerin kendi kendilerine düþünmeleri, hesaplamalar yapmalarý ve gereðini yerine getirmeleri imkânsýzdýr. Üstelik her yeni doðan bitki bu bilgilere sahiptir. Bütün bunlar bizi tek bir sonuca götürür. Yaradan'ýn onlara baþlangýçta vermiþ olduðu program sayesinde olmaktadýr. 36 SEVGÝ DÜNYASI Yalan - III Çeviren ve Derleyen: Nelda Bayraktar Geçen ay, erdem etiði, filozoflarýn yalan ile ilgili görüþleri, düþmanlara ve doðruyu hiçbir þekilde bilmeye hakký olmayanlara yalan söylemek baþlýklarý üzerinde durmuþ, bunlarý geniþletmiþtik. Bu ay, "Yalancýlara Yalan Söylemek", "Aldatmayan Yalanlar Günah Ýçerir mi?" "Beyaz Yalanlar", "Týbbi Yalanlar" baþlýklarýyla konumuzu bitiriyoruz. YALANCILARA YALAN SÖYLEMEK Eðer birisi size yalan söylerse, siz de onlara yalan söylemek durumunda hisseder misiniz kendinizi? Yani size yalan söyleyen kiþi doðruyu bilme hakkýný kayýp mý etmiþtir? Ýnsan davranýþlarý bilimine göre bize dürüstçe davranan kiþilere doðruyu söylemek konusunda daha hassas davranabiliyoruz. Ahlâk felsefecilerinin çoðu bir kiþi size yalan söyledi diye sizin de ona yalan söylemek zorunda olmadýðýnýzý SEVGÝ DÜNYASI söylerler. Etik bir bakýþ açýsýndan bakýldýðýnda, bir yalan her zaman yalandýr, yalancýya söylenmiþ olsa bile. Diðer yanda, yalan söyleyen kiþi, doðruyu bilme hakkýný kaybetmiþ gibi görülse de, toplum, üyelerinin yalan dil kullanmamalarý konusunda kendisini sorumlu tutar. Ýki yanlýþ bir doðru etmez kuralý, yalanýn hoþ görülmemesi gerektiðinin altýný çizer. Yalancý kendisine doðruyu söylenme hakkýný kaybetmiþ olsa bile, yalan söylemenin kötü bir þey olduðuna dair diðer tüm sebepler hâlâ geçerlidir. Ama durumun etiðinde þöyle bir deðiþim söz konusudur; bu, yalancýya yalan söylemenin baðýþlanabilir olma durumu deðil, yalancýnýn kendisine yalan söylenilmesiyle ilgili þikâyet etmesini mazur gösterecek güçlü bir ahlaki pozisyonda olmamasý durumudur. Diðer bir deyiþle, yalan söyleyen kiþi kendisine yalan söylenmesiyle ilgili þikâyet edecek güçlü bir pozisyonda deðildir. Sonuç olarak size yalan söyleyene siz her zaman doðruyu söylemekle yetkilisinizdir. Yalan her zaman yalandýr. Doðruluk týynetiniz olmuþ ise eðer, yürüyeceðiniz yol yalnýzca budur. Gerçek güç doðruluðun gücüdür, enerjisidir. 37 fayda saðlayacaðýný umarak) birbirlerini aldatýrlar. Bu tarz bir aldatma her iki tarafýn da oyunun kurallarýný bilerek oynadýklarý bir oyuna benzer. Her iki taraf da kendince kazanacaðýný umar. Örneðin iþ hayatýnda kiþiler birbirine satýþ yaparken: "Bu verebileceðim en iyi fiyat" derler veya "O halde almýyorum" derler. Bu tarz ifadelerin aslýnda doðruyu yansýtmadýðý her iki taraf tarafýndan da içten içe bilinir. Bazen öyle durumlar olur ki, bize söylenenlerin gerçekten doðru olduklarýna inanasýmýz gelmez: Flört ederken: "Harika görünüyorsun" Teþekkür: "Bu tam istediðimdi" Resmi dil kullanýmý: "Sizinle karþýlaþmaktan büyük mutlu luk duydum" "Saygýlarýmla" Pazarlýk yaparken: "Verebileceðim en iyi fiyat budur" Reklam: "Çamaþýrlarýnýzý en beyaz yapan deterjan" Yanlýþ mazeretler: "Þu anda toplantýda" BEYAZ YALANLAR ALDATMAYAN YALANLAR GÜNAH MIDIR, DEÐÝL MÝDÝR? Beyaz yalanýn, karþýdaki kiþiye zarar vermek amaçlý bir yalan çeþidi olmadýðý, tersine onlarýn kendilerini iyi hissetmelerini, duygularýnýn incinmemesini saðlamak niyetli olduðu söylenir. Bazen iki kiþi veya birkaç kiþiden oluþmuþ bir grup bilerek ve de isteyerek (çünkü her iki taraf da bundan Örneðin, bir yemeðe davetliyim ve ev sahibi bana hazýrladýðý yemeðin nasýl olduðunu soruyor. Gerçek cevap: SEVGÝ DÜNYASI 38 "Korkunç bir tadý var" ama ben onun yerine: "Çok lezzetli" diyorum. Böyle bir durumda insanlar doðruyu söylemenin kötü bir þey olduðuna inanmýþlardýr. Ancak beyaz da olsa böyle bir yalanýn da zararý vardýr, çünkü bundan güç alan ev sahibi yemeði yine ayný þekilde piþirmeye devam edecek, sizden sonraki misafirleri de bundan nasiplerini alacaklardýr. Aslýnda tümüyle "korkunç bir tadý var" demek yerine, "Biraz baharat tadý baskýn gibi geldi bana" "Eti þarapla mý marine ettiniz? Bir de sirke ve zeytinyaðýyla deneyin. O da güzel oluyor" ya da "Benim damak tadým olmamasýna raðmen, fena deðil" cümleleri de içinizdeki duyguyu karþýnýzdaki kiþiyi incitmeden söylemenin yollarýndan birisidir. Çok sevdiklerimiz, kendilerine duyduðumuz sevgiyi ve saygýyý gönülden anlayabilecek kapasitedirler. Bu nedenle söylediðimiz sözler ve davranýþlarýmýz her zaman birbirimizi daha yukarýya ve en doðruya çekecek biçimde olmalýdýr. Diðer yanda kör kadý doðruculuðu yapmak da karþýmýzdakine zarar verebilir. Söyleyeceklerimizin yerini, zamanýný ve dozunu bu nedenle ince bir ayarla yapmamýz en güzeli olabilir. Yalanda esas ölçü, kendi menfaatimiz için karþýmýzdaki kiþiye zarar veripvermemek olmalýdýr. Aslolan da budur. TIBBÝ YALANLAR Týp alanýndaki profesyoneller yalan söylemeyle týp etiðini birbiriyle uzlaþtýrmak zorunda hissederler kendilerini. Aslýnda týp profesyonelleri kendilerini doðruyu söyleme konusunda diðer herkesten daha fazla sorumlu hissederken týp etiði ilkeleriyle çatýþtýklarý zamanlar da olur. Týp Etiðinin Temel Ýlkeleri Þunlardýr: Otonomiye Saygý Duymak: Hastalarýn da duyarlý ve bilgili seçimler yapabilmelerini saðlamak için onlara gerekli bilgiyi vermek. Zararsýzlýk: Hastaya olabilecek en az zararý vermek ya da tümüyle zararsýz olmak. Faydalýlýk: Hasta maksimum fayda görsün diye her türlü riski, maliyeti ve faydayý hem kanunen, hem dürüstçe hesaplamak. Adil Olmak: Kýsýtlý týbbi kaynaklarý dürüstçe, hukuka uygun ve insan haklarý ilkeleriyle baðdaþýk biçimde kullanmak. Doðruyu söylemek medikal etiðin çoðu sisteminde açýkça ifade edilmiþ bir ilke deðildir. Ancak bununla birlikte hastaya yalan söylendiðinde hasta kendisi hakkýnda mantýklý ve bilgili bir seçim yapamaz. Hasta haklarýna saygý göstermek ölümcül bir hastalýða yakalanmýþ olan kiþiler açýsýndan özel- SEVGÝ DÜNYASI likle önemlidir. O halde saðlýk profesyonelleri hastalarýnýn iyiliði için neden yalan söylemek zorunda kalmaktadýrlar? Böyle bir durumda bazen yalan söylemek saðaltým yerine geçmektedir. Böylece hasta olumlu bir ruh haline gireceðinden yapýlan tedavi de olumlu etkilenebilir. Gerçeði bilmek hastaya zarar verebilir. Hasta aniden kötüleþebilir ve belki de kendisini öldürmeyi seçebilir. Bu tarz bir bilgi, zararý en az düzeye indirgeyecek biçimde verilmelidir. Hasta bilgiyi almaya hazýr halde olmalýdýr ve verildikten sonra da uygun destek almalýdýr. Araþtýrmalar göstermiþtir ki, bu þekilde yapýldýðýnda, hastalar daha mantýklý tepkiler vermektedirler. Hastanýn haklarýna duyulan saygý, hastanýn tüm legal haklarýný kendisine bildirmektir de ayný zamanda. Yalan söylemek hastayý kendi hayatýyla ilgili anlamlý kararlar vermekten alýkoyar. Çünkü eninde sonunda hasta, hastalýðýnýn takip ettiði seyirde nereye doðru gittiðini anlar. Ve o zaman da yalanýn tüm kötü sonuçlarýyla karþýlaþýr. Yapýlan araþtýrmalar hastalarýn çoðunun ne kadar kötü olursa olsun kendilerine doðrunun söylenmesini istediklerini göstermiþtir. Belki hasta doðrunun ne olduðunu tam olarak anlamayacaktýr. Böyle bir durumda hekimin onunla en doðru iletiþimi kurarak, gerçekleri en 39 güzel ve anlaþýlabilir biçimde aktarmasý gerekir. Dürüstlük ve zekâ bu baðlamda çok önemlidir. Hasta elbet ki inkâr edecek ve tepki gösterecek ama eninde sonunda kabullenecektir. Aslýnda kesin doðru diye bir þey de yoktur. Hastalýðýn gelecekteki seyri çoðunlukla bilinmez. Hekim hastayý hastalýðýn genel seyri ve olabilecek olanlarla ilgili bilgilendirmelidir. Demek ki yalan konusu üzerinde hayli durulmasý gereken önemli konulardan birisidir. Yalan, günümüz toplumunda altý daha kalýn bir çizgiyle çizilmesi gereken bir konudur. Time dergisinde yayýnlanan bir haberde, yalanýn sosyal belirsizlik ortamlarýnda yani insanlarýn birbirlerine karþý davranýþlarýný idare eden kurallarý anlamazdan geldikleri ya da bilmedikleri ortamlarda daha da büyüdüðü yazýlmýþtý. Çünkü artýk çok az insan yalan söylemelerini gerektiren bir durumla karþýlaþtýðýnda etik ilkeleri önemsiyor. Yapmamýz gereken ilk þey etik muhakemeyi devreye sokmak ve doðru olan neyse onu yapmak olmalý. Faydalanýlan Kaynaklar: http://www.scu.edu/ethics/publications/iie/v6n1/lying.html (Santa Barbara Üniversitesi) BBC-Lying SEVGÝ DÜNYASI 40 Gelecek 500 Yýlda FÝZÝK Kryon Celsesi, Medyum: Lee Carroll, Çeviren: Necati Tarýman 17 Mayýs 2014 Moskova, Rusya S elâmlar sevgili varlýklar. Ben Manyetik Hizmetten Kryon. Yaklaþýk 3 saat önce partnerime bu akþamki celsenin konusu hakkýnda bilgi verdim. Bilimle ilgili bir celse yapacaðýmýz zaman onu önceden uyarýrým. Bu aslýnda onun açýsýndan huzursuz olup olmayacaðý ile ilgili bir testtir. Evet, bu celse gerçekten de fizikle ilgilidir. Çok uzun bir celse olmayacak ama uzun süre hatýrlanacaktýr. Bu bilgileri vermek için bu zamaný ve bu mekâný (Moskova) seçtim. celse tamamlanmadan önce bunun cevabýný almýþ olacaðýnýzý düþünüyorum. Sevgili varlýklar, gerçekten de fizik ile Tanrý'yý birbirinden ayrý tutmayý mý düþünüyorsunuz? Sizin üç boyutlu varlýðýnýzla birlikte gelen önyargýnýz gerçekten de Tanrý'yý yaratýlýþýn dýþýnda tutmaya çalýþacak þekilde mi yapýlandýrýlmýþ? Durum tabii ki böyle deðil ancak bunlarý bir araya getirmeye baþladýðýmýzda, iþin bilimsel tarafý ile ilgilenmeyen bazýlarý olacaktýr. Bu nedenle de olayý mümkün olduðunca basit tutmaya gayret edeceðiz. Her zaman "Bunun benim ruhsallýðýmla ne ilgisi var? Neden meleksi bir varlýk buraya gelip bilim hakkýnda konuþuyor?" diye soranlar var ve hep olacaktýr. Bu Partnerim bu tartýþmalarda genellikle gerginleþir çünkü onun arka planýnda fizik yer almamaktadýr. Dolayýsýyla, bu konulardan söz ettiðimiz her seferde, SEVGÝ DÜNYASI olayýn onun kapsama alaný (liginin) dýþýna çýktýðýný düþünmektedir (bu konuda eðitimi olmamasý dolayýsýyla). Partnerim gönülle ilgili konuþmalar yaptýðýmýzda çok daha rahattýr. Tanrý sevgisi ve sevginin her insanýn sahip olduðu kiþisel özellikleri hakkýnda konuþtuðumuzda bunu anlamakta, hissetmekte, bilmekte ve deneyimlemektedir. Ama olayýn atomik yapýsý hakkýnda konuþmaya baþladýðýmýzda, huzursuz olmakta ve gerginleþmektedir. Sizler fizik hakkýnda ne biliyorsunuz? Çoðunuz bu soruya pek fazla bilginiz olmadýðý þeklinde cevap verirken, bazýlarý epeyce bilgisi olduðunu söyleyecektir. Bu akþam konuþacaðýmýz konunun özelliklerini biraz basitleþtirip üstündeki gizem örtüsünü aralayalým. Fizik her þeyin çalýþma þeklini tarif eden bilim koludur. Þimdiye dek iþlerin yürümesinin fiziksel kýsmý ile sýnýrlý olmuþtur ve onun ötesine pek geçmemiþtir. Örneðin fizikte ruhsallýk için ayrý bir bölümünüz yok. Ve doðrusunu isterseniz böyle bir baðlantý olduðu hakkýnda da hiçbir bilginiz yoktur. Dolayýsýyla, okul müfredatýnýzda böyle bir ders de yoktur. "Ders kutularýnda" eðitim kurumlarýnýz kimya ve biyoloji bilimini fizikten ayýrmaktadýr ama gelecekte bir gün tüm öðrenim kutularýnýn merkezinde ve baþlangýcýnda fizik olacaktýr. Çünkü zaman içinde fizik her þeyin ortak paydasý haline gelecektir. Bundan sonraki dakikalarda size bundan sonraki 300 - 500 yýl arasýndaki sürede fizik alanýnda yapacaðýnýz keþiflerin potansiyellerini sunmak istiyorum. 41 Bu iþler sizin açýnýzdan çok yavaþ gerçekleþir ve þu anda da bunun çok uzun bir süre olduðunu düþünüyorsunuz sevgili varlýklar. Bununla birlikte, size hatýrlatmak isterim ki, saðlýk baðlamýnda birinci dünya olarak adlandýrýlan ülkelerde yaþayan insanlarýn ortalama yaþam süresi 80 yýla doðru çýkmaktadýr. Eðer ortalama yaþam süresini 80 yýl olarak kabul ederseniz, yaklaþýk 300 yýllýk sürede kaç kez yaþamanýz gerekir? Bu bir elin parmaklarýnýn sayýsýndan daha azdýr. Bunu temel alýrsanýz, bu sürenin o kadar da uzun olmadýðý ortaya çýkar, deðil mi? Þimdi size bu süre içinde neler olabileceðini veya sadece üç veya dört kez daha buraya geri geldiðinizde neler görebileceðinizi söylememe izin verin. Kuantum fiziðinden söz edildiðini herhalde duymuþsunuzdur. Ýsterseniz bunu biraz basitleþtirelim ve kuantum sözcüðünü de o kadar fazla kullanmayalým. Bunun yerine çok boyutlu fizik terimini kullanalým. Bugün itibarýyla fiziðinizin çoðunluðu dört boyuta kadar ulaþan tek boyutlu fizikten oluþmaktadýr. Sizler 4 boyut içinde yaþýyorsunuz (siz buna üç boyutlu deseniz de) ve bu sizin ortak gerçekliðinizdir. Sizin anladýðýnýz fizik 4 boyut içinde gerçekleþmektedir ve doðrusaldýr. Kuantum fizik ise 4 boyutun ötesinde çok boyutlu olarak iþ görmektedir. Ýþ bu kadar basittir. Þu anda, siz burada otururken belirli þeylere ve iþlerin belirli þekilde yürümesine alýþýksýnýz. Ýþte bu deðiþmek üzeredir. Size önünüzdeki zamanda yapýlacak olan 4 önemli keþiften söz edeceðim ve SEVGÝ DÜNYASI 42 herkesin anlayabilmesi için bunlarý basitleþtireceðim. Teknik detaylara veya fiziðin zor kýsýmlarýna girmeyeceðim. Bunun yerine, burada söz konusu olan kavramlarý açýklayacaðým. Akýllý Tasarým: Yeni Bir Önerme Partnerim verdiði derste genel olarak evrende yaþamýn geliþmesini ve evrimi incelemiþ olan bir astronom ve fizikçiden söz etmiþti. Bu astronom ve fizikçi olaylarýn size öðretilmiþ olduðu þekilde (geliþigüzel ve tesadüfi) gerçekleþmiþ olamayacaðýný fark etmiþti. Matematik bu keþfi büyük ölçüde desteklemektedir ve istatiksel olarak bunlarýn tesadüfen olmasý ihtimali neredeyse sýfýrdýr. Giderek daha fazla bilim insaný bu sonuca varacaktýr. Evreninizin, Galaksinizin ve tüm gezegenlerin her geliþim aþamasýnda, sadece çarpýcý istatiksel verilere dayanarak bile, iþin baþýndan beri bir tasarým veya bir eðilim olmasý gerektiði anlaþýlacaktýr. Bu nedenle, burada kullanýlmýþ olan akýllý tasarým ifadesi aslýnda gelecekte yapýlacak bir keþfi temsil etmektedir. Bunun hakkýnda daha sonra konuþacaðýz. Sizi ziyaret için diðer yýldýz sistemlerinden gelmiþ olanlar þimdi gülümsüyorlar çünkü bundan sonra ne söyleyeceðimi biliyorlar. Onlarýn seyahat etme ve buraya gelme yeteneklerinin temelini "gizli fizik" oluþturmaktadýr. Bu ayný zamanda onlarýn aydýnlanmasýnýn da temelidir. Bu aslýnda çok boyutlu fiziktir ve onlarýn gerçekliðinin ve ruhsallýðýnýn çekirdeðidir. Onlar ayrýca sizlerin þu aþamada kendinize gerçek olarak algýlama izni vermeyecek olmanýzdan dolayý bunun büyük kýsmýný anlamayacaðýnýzý da biliyorlar. Nereden baþlasam acaba? Kuantum Mercek Size daha önce söylediklerimle baþlayalým. Pek uzun olmayan bir süre içinde yapýlacak olan ilk önemli keþiften iki yýldan beri söz ediyorum. Bu aslýnda hiç de yeni olmayan bir fikirdir ve kuantum enerjinin görülmesi ve ölçülmesi yeteneðiyle ilgilidir. Ýsterseniz bunu baþka þekilde ifade edelim. Bu çok boyutlu fizikte kalýplarý (örüntüler: Belli bir kurala göre düzenli olarak tekrar eden sayý ve þekiller) açýkça görme ve ölçme yeteneðidir. Dört boyuttan (sizin gerçekliðiniz) çýkar çýkmaz, etrafýnýzda doðrusal olmayan boyutlarýn bir kabarcýðý var gibi görünecektir. Ýnsanlar boyutlarý saymak isterler. Ve bu dört boyutta kalmak isteyen kiþi için çok kafa karýþtýrýcý bir durumdur. Bununla beraber, gerçek þudur ki, dört boyutun ötesine geçtiðinizde var olan her þey sürekli olarak deðiþime uðrar. Bunlar doðrusal deðildirler ve sayýlarý da belirlenemez. Buna sürekli olarak deðiþime uðrayan çok boyutlu bir enerji çorbasý diyebiliriz. Þeylerin tümüyle "imkânsýz" davranýþlar sergilemelerini gördüðünüzü hayal edebilir misiniz? Ýþte bu çok boyutlu gerçeklik olurdu. Beyin bunun için bir alýþma döneminden geçmelidir ve bu olacaktýr da. 200 yýl önce New England eyaletinde yaþayan bir vatandaþa ileride bir gün seslerin ve hareket eden resimlerin havada hareket edeceðini ve tüm SEVGÝ DÜNYASI dünyanýn bunu anýnda duyup görebileceðini söylediðinizi hayal edin. Bugün bu olaylar her gün gerçekleþiyor ama siz buna hiç þaþýrmýyorsunuz bile çünkü artýk sizin gerçekliðiniz oldu. Oysa o günün insanlarý böyle bir þeye kesinlikle inanmazlardý ve söyleyen de en azýndan dengesiz olarak yaftalanýrdý. O günün þartlarýnda böyle bir þey insanlarýn algý tablosunda, gerçeklik algýsýnda yer almýyordu. Ýnsanlar boyutlarý saymak isterler. Ýnsanlar birçok potansiyel görürler ve onlarý numaralandýrarak çeþitli kutularda gruplar halinde toplarlar. Bu doðrusal bir kavramdýr ve gelecekteki çok boyutlu düþünme tarzý bakýmýndan doðru deðildir. Bununla birlikte, bunu yapmak iþinize gelir çünkü "fiziksel rahatlýk düzeyinize" çok uygundur. Hissettiðiniz enerjileri tanýmlamanýza ve þeyleri bölümlere ayýrmanýza yardýmcý olur. Ama iþin doðrusu dört boyutun ötesine geçtiðinizde her þeyin kendisini sürekli deðiþtirip durmasýdýr. Sizler sonuç olarak bu enerjileri "kuantum örüntüleri" olarak göreceksiniz. Bu kuantum veya çok boyutlu örüntüler bir kuantum mercek ile tasarýmlanacak olan bir aygýt ile görülebilecektir. Burada bizim deyimimizle "kryo-enerji" iþin içinde olacaktýr. Bu süper soðutma teknolojisidir ve daha önceden süper soðutma biliminin, icatlarýn ortaya çýkmasýný destekleyecek potansiyele sahip olduðunu ve adý geçen merceðin plazmadan yapýlacaðýný söylemiþtik. Bu daha önce üzerinde konuþtuðumuz bir konu olduðu için yeni deðildir. Yeni olan husus 43 nelerin geldiðini ve bunlarýn neden geldiðini daha iyi anlayabilmeniz için bizim bunlarý bir araya getiriyor olmamýzdýr. Bu icat neden bu kadar önemlidir? Bu icat, yani kuantum mercek, gerçekleþtiðinde sadece fizik için kullanýlmayacak ve aslýnda kullaným astronomi ile baþlayacaktýr. Ama zaman içinde mercek küçüldükçe ve yaþama bakmak için kullanýlmaya baþlayýnca, bilim her yerdeki kuantum örüntüyü görmeye baþlayacaktýr. Ýnsanlýk kuantum örüntüyü doðanýn her tarafýnda ve ayrýca ve özellikle de insanýn Merkabah'ýnda görecektir! Her bir insanýn çevresinde 8 metre geniþliðinde bir kuantum örüntü görmeyi hayal edin. Bu noktada bazý yeni ve temel bilimsel sorunlarýn baþlamasýný görebiliyor musunuz? "Bu yaþam mý yoksa bilim mi? Yaþamý yeniden tanýmlamamýz mý gerekiyor?" Ýki Yasa Daha Kuantum örüntüyü görme yeteneði fizikte ikinci önemli keþfin yapýlmasýna yol açacaktýr ve böylece iki yeni yasa ortaya çýkacaktýr. Daha önce de söylemiþ olduðumuz gibi, bu yasalar güçlü ve zayýf çok boyutlu kuvvetle ilgili olacaktýr. Böylece bilinen fizik yasalarý dörtten, altýya çýkacak ve ayný zamanda çok boyutlu yasa kavramý ortaya çýkmýþ olacaktýr. Þimdi eksik olan bu yasalar þu anda varolan bir gizemin açýklanmasýna yardýmcý olacaktýr ve bu gizem de kozmosta eksik olan enerjidir. Bu ayrýca fizikteki ruhsallýðýn anlaþýlmasýnýn da 44 baþlangýcý olacaktýr ama bu daha sonra gerçekleþecektir. Bu iki yeni yasa en sonunda sizin Evrende ve kendi Galaksinizde gördüðünüz enerjiyi tam olarak açýklayacaktýr. Þimdi sizlere bundan önce vermemiþ olduðumuz bazý bilgileri vereceðim. Sizler evren ve galaksi sözcükleri ile ayný þeyi kastetme eðilimi gösteriyorsunuz ama bu ikisi ayný þeyi ifade etmez. Sizin Galaksinizde geçerli olan fiziðin mutlaka tüm galaksilerde geçerli olmasý gerekmez, çünkü onlarýn kendi ruhsal sistemleri var. Bu nedenle, size bilginizi ve çalýþmalarýnýzý kendi Galaksiniz ile sýnýrlandýrmanýzý tavsiye ediyorum. Yaþam için yaratýcý çekirdek sizin Galaksinizin merkezinden gelmektedir. Bununla ilgili baþka herhangi bir þey söylemeyeceðim. Burada görülecek çok þey var dediðimde bana inanabilirsiniz! Bu iki yeni yasa ne getirmektedir? Ýlk olarak uzayýn sonsuzluklarýnda bulunan karanlýk maddenin ne olduðunun izahý olacaktýr. Çok boyutlu fizikte enerji vardýr. Atomun çok boyutlu parçasýnýn kuantum hali pek anlaþýlmamýþtýr, hattâ hiç anlaþýlmamýþtýr. Orada enerji vardýr. Orada muazzam enerjiler vardýr. Astronomlarýn göklerde varlýðýný belirlemelerine raðmen henüz görülmesi mümkün olmayan enerjinin açýklamasý olacaktýr bu. Bilim insanlarý bunu Newton sisteminin bir parçasý olarak etiketlediler ama bu doðru deðildir. Bu çok boyutlu fiziðin parçasý olan doðrusal olmayan bir sistemdir. Çok boyutlu enerji çok güçlüdür ama doðrusal modellere SEVGÝ DÜNYASI uygun deðildir. Geçmiþte karanlýk madde çok büyük çapta enerji olarak addedilmiþti (etrafýndaki þeyler üzerindeki etkileri temel alýnarak). Atomun çok boyutlu bölümü hâlâ tam olarak anlaþýlabilmiþ deðildir. Orada enerji vardýr, hem de inanýlmaz büyüklükte enerji. Bunun doðrusu ortaya çýktýðýnda bu astronomlarýn gökte karanlýk madde olarak gördükleri þeyin açýklamasý olacaktýr. Ýkinci husus: Bu iki yeni fizik yasasýnýn size þimdiye dek hep arzu etmiþ olduðunuz þeyi getireceðinin kabulü olacaktýr ve bu da bedava enerjidir. Sizler zaten sezgisel olarak dünyada enerji üretiminin çok eski ve ilkel bir yöntemle gerçekleþtirildiðini biliyorsunuz, öyle deðil mi? Dünyayý kazýp çýkarýlanlarý ýsý elde etmek için yakmak arkaik (çok eski) bir yöntemdir. Aslýnda her þey ýsý elde etmek için yapýlýr deðil mi? Aslýnda her þey ýsý aracýlýðý ile devinim yaratmaktýr, öyle deðil mi? Sizin enerji elde etmek için bildiðiniz ve anladýðýnýz þeyler bunlardýr. Þimdi iddialý bir beyanda bulunacaðým. Gelecekte bir gün, þu anda enerji hakkýnda bildiðiniz her þey, tekerleði icat ettiðiniz, hattâ ateþi bulduðunuz tarihteki teknolojinin durumu kadar ilkel olarak algýlanacaktýr. Ýþte sizin enerji elde etmek yöntemleriniz o denli arkaiktir. Sizler çok boyutlu fiziðin o bölümünün kilidini açtýðýnýzda, çok rafine yöntemlerle ve patlama veya ýsý kullanmaya gerek kalmadan sýnýrsýz enerji yaratabilecek durumda olacaksýnýz. Þimdi bazýlarýnýz gezegende yapýlmýþ olan bazý icatlar sayesinde bunun zaten SEVGÝ DÜNYASI baþarýlmýþ olduðunu söyleyeceklerdir. Doðru ile uzaktan yakýndan ilgisi olmadýðýný söylemem gerek! Çok boyutlu kuvvetlerden nasýl incelikle yararlanabileceðiniz hakkýnda hiçbir fikriniz yok. Gerekli aygýtlara sahip deðilsiniz ve þu anda henüz ne yaptýðýnýzý göremiyorsunuz. Henüz o noktaya ulaþamadýnýz. Þimdi hemen "Ama Kryon atomdaki enerjiyi nasýl serbest býrakabileceðimizi biliyoruz. Nükleer gücü kullanabilecek durumdayýz." diyeceksiniz. Gerçekten mi? Nükleer gücün ne olduðunu biliyor musunuz? Sizin yaptýðýnýz iþ ýsý elde etmek için kontrollü patlamaya yol açmaktan ibarettir. Hiç zarif bir yöntem olmadýðý gibi sizler açýsýndan tehlike yaratmaktadýr ve ayrýca süreç içinde insanlara zarar verebilecek yan ürünler ortaya çýkmaktadýr. Sizce bu iyi bir þey mi oluyor þimdi? Þöyle düþünün: Bu süreçte buhar elde etmek için çok tehlikeli boyutlara ulaþabilecek bir patlama kontrol altýnda tutulmaktadýr. Nükleer reaktörler aslýnda dünyanýn en pahalý buhar makineleridir. Nükleer güç! Hiçbir fikriniz yok. Size bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Þimdi diyelim ki, baþka bir gezegende yaþayan birisi piyanoyu icat eder. Oradaki varlýklar bu piyano ile çok ilginç sesler çýkarýlabildiðini keþfederler. Þimdi yine diyelim ki, bu sesler piyanonun mucidi olan bu uzaylý varlýk için çok yeni olsun ve bu varlýk bu piyanoyu binanýn ikinci katýndan aþaðýya atarsa çok eðlenceli sesler çýkarabildiðini keþfetmiþ olsun. Parçalanma ve tellerin kopmasý nedeniyle çýkan sesler müzik 45 olur bu durumda. Ýþte bunu nükleer güç ile mukayese edebiliriz. Sizler atomun tuþlarýna nasýl ve nerede basacaðýnýzý bilecek zarafete sahip deðilsiniz. Birlikte çalýþabilen ve yavaþça ve zarafetle ihtiyaç duyabileceðiniz tüm enerjiyi serbest býrakacak çok boyutlu titreþimleri, eþgüdümlü enerji konçertosunu, nasýl bulabileceðinizi bilmiyorsunuz. Þimdi iyi dinleyin çünkü ileride bu mesajý okuyacak olan fizikçiye bir ipucu vereceðim. Enerjiyi ýsý elde etmek için serbest býrakmayacaksýnýz. Bunun yerine, nesneleri her yöne itekleyen enerjiyi serbest býrakacaksýnýz. Aslýnda kütleyi kontrol edeceksiniz. Bunu tahayyül etmeye çalýþýn. Yaratýcý Kaynakla Uyumluluk Üçüncü keþif benim deyimimle yaratýcý kaynakla uyumluluk olacaktýr. Bu yaratýlýþtaki hayýrseverlik tavrýdýr, yani akýllý tasarým ve ötesi. Bu atomik yapýnýn içinde bulunmaktadýr. Bu "atomun içindeki Tanrý'dýr". Bu öylesine önemli bir keþif olacaktýr ki, gezegendeki tüm dinleri olumlu yönde sallayacaktýr. Bu keþifle Tanrý'nýn fizikte fiilen yer aldýðý ispatlanabilir þekilde ortaya çýkacaktýr. Tanrý'nýn kelimenin tam anlamý ile fizikte elinin olduðu ispat edilebilir olacaktýr. Yaratýcý kaynakla uyumluluk fiziðin çalýþma þeklinde hayýrseverlik yaratmaktadýr. Bu ise tavrý olan fizik demektir. Böylece madde içinde ilâhilik olduðu kabul ve tasvip edilecektir. Üstelik bu iþin daha sadece baþlangýcýdýr. Size bunun ne zaman gerçekleþeceðini söyleyemem, çünkü bu her þeyde SEVGÝ DÜNYASI 46 Tanrý'nýn varlýðýnýn kanýtýnýn baþlangýcý olacaktýr. ""Þimdi "Kryon, bu örgütlü dinleri altüst edecek mi?" diye sorabilirsiniz. Hayýr, bu örgütlü dinleri biraraya getirecek. Dünya zaten þu anda tek tanrýlý bir gezegen konumunda. Tüm dinlerde bulunan tüm doktrinlerde tek Tanrý prensibi geçerli. Dünyanýn her tarafýndaki dinler zaten tek Tanrý'dan kaynaklanan bir yaratýlýþý kabul ediyor ve onaylýyorlar. Bu söylediklerim onlarýn kulaklarýna müzik gibi gelecektir. Tüm maddede Tanrý'nýn varlýðýnýn ispatý ruhsallýðý altüst etmeyecek ama onlarý bir araya getirecek. Kutlanacak ortak bir þeyler olacak ve doktrinler yavaþça deðiþecekler. Burada ortak noktalar ve inancýn eþzamanlýlýðý söz konusu olacaktýr. Bunu görebiliyor musunuz? Ancak, tüm bunlar olmadan önce herkesin birbirleriyle karþýlýklý olarak uyum içinde olmasý gerekmektedir. Sizler hâlâ birbirinizi öldürmekle meþgulken ve birbirinizden ölesiye nefret ederken bu iþlerin olmasý mümkün deðildir. Ama siz bunu zaten biliyorsunuz deðil mi? Ýnsanlarýn hiçbir ortak noktasý olmazsa, ne olur? O zaman birbirlerinden ayrý durmaya ve hattâ birbirleri ile savaþmaya eðilim gösterirler. Peki, insanlar birçok ortak noktalarý olduðunu keþfederlerse ne olur? O zaman da birleþmeye, kaynaklarý paylaþmaya ve sahip olduklarýný kutlamaya eðilim gösterirler. Bu durumun Dünya gezegenini nasýl etkileyebileceðini anlayabiliyor musunuz? Yaþlý ruh, senin beklemekte olduðun þey budur. Bunun gerçekten fizikten gelebileceðini bekliyor muydun? Ama öyle olacak ve neden olmasýn ki? Eðer her þeyin nasýl ve ne olduðu ve nasýl birlikte çalýþtýðý üzerine yapýlan çalýþmalar sonucunda her þeyde Tanrý'nýn varlýðý ortaya çýkarsa, bu birleþtirici olmaz mýydý? Bunun makul olduðunu kabul edersiniz sanýrým. Her þeyin ortak paydasý sevgidir. Bilincin Fiziði Gezegende yapýlacak dördüncü büyük keþif muhtemelen sýra olarak da sonuncusu olacaktýr. Bu keþifle insan bilincinin, çok boyutlu fiziðin bir özelliði olduðu ortaya çýkacaktýr. Ele avuca sýðmaz enerji olan insan bilinci çok boyutlu kuantum fiziði olarak kabul edilecektir ve bunu destekleyecek yasalar ve kurallar genel kabul görecek, uygulanacak ve kullanýlacaktýr. Ne kadar ileri gidebileceðinizi anlayabiliyor musunuz? Pleiadeslilerin neler yapmýþ olduklarýný görebiliyor musunuz? Þimdi yýldýzlardan gelenlerin neden geri planda kalýp sizlerin onlarýn bildikleri þeyleri keþfetmenizi beklediklerini anlayabiliyor musunuz? Onlar bunlarý size öylece vermeyecekler. Sizler kendi özgür iradenizle bu keþifleri kendi gerçekliðiniz içine yerleþtirmek durumundasýnýz ama potansiyeller þimdiden ortaya çýktý bile. Fizikteki bu yeni keþifler sizleri beklemekteydiler ama sizin gündönümünün devinimi iþaretini geçmeniz gerekiyordu. Bu sizin eski enerjiyi SEVGÝ DÜNYASI arkada býraktýðýnýzý ve artýk dünyanýn sorunlarýný çözüme kavuþturma sürecini baþlatabilecek konuma geldiðinizi gösterecek olan iþaretti. Bunun içine fiilen insan tabiatýný deðiþtirme potansiyeli de dâhildir. Ve bu sayede savaþ çýkmasý ihtimali iyice azalmýþ olacaktýr. Size daha önceden eski enerji ile yeni enerjinin karþý karþýya geleceðini ve tüm gezegen çapýnda eski tarihsel düþmanlarla eski tarihsel bilinç arasýnda küçük savaþlar çýkacaðýný söylemiþtik. Sözü edilen keþifler ancak bu anlaþmazlýklar nihai olarak çözüme kavuþturulduktan sonra yapýlacaktýr. Sizin zamanlama konusunda kaygýlanmanýza gerek yok. Çünkü ortalýðýn yeni için temizlenmesinden önce, genellikle eski fikirlere sahip olan eski bir neslin býrakýp gitmesi icap eder. Bunu daha önce de belirtmiþtik. Bu keþiflerin size ancak yeni bir enerji içinde verilebiliyor olmasýnýn nedeni daha olgun bir insan tabiatý ile sizlerin bu keþifleri silah haline getirmeyecek olmanýzdýr. Bunun yerine bu keþiflerin insanlýðýn beslenmesi, giydirilmesi ve karþýlýklý ve iþbirliðine dayalý hoþgörü temelinde, birlikte yaþamaya karar vermiþ olan insanlar için enerji yaratýlmasý yönünde kullanýlmasý amacýyla yöntemler ve yollar bulunacaktýr. Bunun çok güzel olduðunu herhalde kabul edersiniz. Eðer Pleiadesliler'e sorabilecek olsaydýnýz, onlar size bunlara sahip olmanýn ve Tanrý'nýn hayýrseverliði ve iyilikseverliði de dâhil olmak üzere onlarý atomun içinden çekip almanýn ne anlama geldiðini anlatýrlardý. 47 Son olarak da size kimyanýn fiziðin bir dalý olarak kabul edileceðini söylüyorum. Nihayetinde gezegende bulunan tüm kimyasal maddeler, tüm maddeler ayný fizik yasalarýna uymaktadýrlar. Kuantum mercek her þeyin içindeki çok boyutlu yaþamý ortaya çýkaracaktýr ve böylece biyolojinin kimyasý da yeni fizik kurallarýna uyacaktýr. DNA çok özeldir ve gezegendeki tüm bilimlerin bir birleþimidir. Onda çok boyutlu özellikler vardýr. DNA hem kuantum haldedir hem de içinde yaratýcý kaynaðýn tohumlarýný barýndýrmaktadýr. Onun belleðinde sizin þimdiye dek tüm yaþadýklarýnýz ve görüp geçirdikleriniz muhafaza edilmektedir. DNA gezegendeki en karmaþýk çok boyutlu yaratýlmýþ þeydir ve zaman içinde baþka bir keþif de yapacaksýnýz: Tutarlý DNA. Ah evet, doktor (bu toplantýda bulunan Dr. Todd Ovokaitys kastediliyor) bunun ne anlama geldiðini bilmek istiyor. Doktor neyle tutarlý, neyle uyumlu olacaðýný bilmek istiyor. "Kryon, bunu söyleyip öylesine havada asýlý durumda býrakamazsýn. Tutarlý DNA deyip, ne ile tutarlý olduðunu söylemeden býrakamazsýn" O zaman onun çalýþmalarý sýrasýnda zaten bir bölümünü fark ettiði bazý þeyleri ifþa etmem gerekiyor. Eðer bazý spesifik boyutsal özelliklerle tutarlý olursa, çok boyutlu DNA sizin sihir olarak adlandýracaðýnýz bazý þeyleri yaratacaktýr. Siz bunu sihir olarak adlandýrýrdýnýz. Çünkü bu süreç içinde, insan DNA'sýnýn görünüþte geliþme kaydetmeye baþladýðýna þahit olurdunuz. Bunun sonucunda yaþamýn þimdikinin dört katý uzunluða ulaþtýðýný görürdünüz. 48 % 30 randýmanla çalýþan DNA ile % 90 randýmanla çalýþan DNA arasýndaki fark bizim "Tutarlý DNA" adýný verdiðimiz bir boyutsal uyumdur. Þimdi bu söylediklerimi çoðunuzun anlamadýðýný biliyorum ama o anladý. Zaten onun ve benim burada oturmamýzýn nedeni budur. Gelecekte bu söylediklerimi dinleyecek olanlara ise þunlarý söyleyeceðim: Kryon celseleri sonsuza kadar muhafaza edilecektir. Onlar hiçbir zaman kaybolmayacaktýr. Partnerimin dünyadan ayrýlmasýndan çok sonra bir ezoterik kütüphane olacaktýr ve o kütüphanede diðer þeylerin yanýnda bugünkü celse de yer alacaktýr. Yaþlý ruh þimdi karþý karþýya olduðun meydan okumayý söylüyorum. Yeniden dünyaya döndüðünde, bu kütüphaneyi bulmaný istiyorum ve bunu istememin nedenini de söyleyeceðim. Bunun nedeni sizlere bugün söylemiþ olduðum þeylerin ileride bunun gerçek bir iletiþim olduðunun kanýtý olacak olmasýdýr. Eðer bu söylediklerimden sadece bir tanesinin bile size söylediðim þekilde gerçekleþtiðini görebilirseniz, bu keþif zarfýný açmýþ olacaktýr. O zaman sizler diðerlerini de aramaya baþlayacaksýnýz. Bugün bu söylenenlerin hiçbirini anlamamýþ olabilirsiniz ama bir sonraki yaþamýnýzda veya belki ondan sonraki yaþamýnýzda anlayacaksýnýz. Bu bilgi asla eskimeyecektir. Gelecekte bu mesajý dinlemenin, görmenin ve okumanýn öyle yöntemleri olacaktýr ki, sizler bunu bugün hayal bile edemezsiniz. Gelecek çok farklý olacaktýr ama bu bilgi kaybolmayacaktýr. Bugün söylediklerim ve sunduklarým zaman SEVGÝ DÜNYASI içinde kanýtlanacaktýr ve sizler bunlarý görmek üzere burada olacaksýnýz. Ýleride "Kryon" kelimesini duyduðunuzda, Akaþýnýz'da bir zil sesi duyulmasýný istiyorum. Böylece bu kelimenin anlamýný öðrenmek için çalýþma yapmaya koyulacaksýnýz ve bu sayede size bir gün her þeyde Tanrý'yý keþfedeceðinizi söylediðim bugünün, bu yerin ve bu toplantýnýn enerjisi hatýrlatýlacaktýr. Tüm bunlarýn yükselmiþ bir gezegeni nasýl þekillendirmeye baþladýðýný görebiliyor musunuz? Bunu bir kez keþfettikten sonra asla inkâr edemezsiniz. Bulduðunuz þeyi silemezsiniz. Onu baský altýna da alamazsýnýz çünkü herkes birlikte bilecektir ve o hiç kimse tarafýndan size karþý kullanýlamaz. Tüm dünya tedricen burada kimlerin ve niye bulunduðu ile ilgili görüþlerini deðiþtirmeye baþlayacaktýr. Ýsterseniz bir Pleiadesli'ye sorun çünkü onlar tüm bu süreçlerden geçtiler. Onlara, "Sizde bu keþifler var mý? Bunlarý biliyor musunuz?" diye sorabilirsiniz. Tabii ki biliyorlar. Bunlarý da, bundan fazlasýný da biliyorlar. Size sadece gelecek 500 yýldan söz ettim ve bu bugün için yeterlidir. Ondan sonra gelen 500 yýldan hiç söz etmedim daha. Burada pek çok þey var ve bunlarýn hepsi, ama hepsi sizin etrafýnýzda dönmektedir. Bu keþifleri yapacak olan insandýr. Bu keþiflerden yararlanacak olan da insandýr. Bu baþlangýç için çok uzun zamandan beri bekliyorsun yaþlý ruh. Artýk geliþini kutlayabilirsin. KRYON “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme Adresi: [email protected] En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: 2014 yýlý için tek Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... dergi fiyatý: 7.00 TL Yurt içi 80 TL Yurt dýþý 100 TL Posta Çeki No: 10214085 (Sevgi Yayýnlarý) Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24
Benzer belgeler
2013 Ağustos Sayı - xn--sevgiyaynlar
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
2013 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiði...