2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar
EKÝM 2007 Sayý: 466 Fiyat: 3.5 YTL Manyetik Hipnoz ile Önceki Yaþamlara Geri Dönüþ Beden Ýçindeki Bedenler Deha Beyinlerin Ýtici Gücü ÝÇÝNDEKÝLER Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Manyetik Hipnoz ile Önceki Yaþamlara Geri Dönüþ ............. 6 Ahmet Kayserilioðlu Cilt: 39 Sayý:466 Ekim 2007 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Nihal Gürsoy Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 Faks: 02122491828 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul Baský: Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ. Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL Yurt Dýþý: 50 YTL Görevimiz Tehlike .............................. 17 Güngör Özyiðit Iþýk Menderes ile Söyleþi ...................... 22 Nihal Gürsoy Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgâr (Son Bir Kez) ........................................ 28 John Edwards/Arýn Ýnan Tipik Çocuklar, Tipik Ölümler (Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................. 32 Carol Bowman/Nelda Bayraktar Saklý Düzende Mucize ....................... 36 Halûk Berkmen Deha Beyinlerin Ýtici Gücü ................ 40 Özer Baysaling Seçim Tutulmalarý .............................. 46 Funda Ceyhan SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Bir kýsmýmýz ulusal bütünlük, üniter devlet derken, bunu pekiþtirmeye çalýþýrken, diðer kýsmýmýz çoktan karþýsýndakine öteki ve uzlaþýlmaz kiþi gözüyle bakmaya baþladý bile. Dýþ basýnda Türkiye’nin keskin bir kültürel bölünmüþlük yaþadýðýna dair yazýlar çýkmakta. Bu tespit, siyaseti de aþan önemde ve derinlikte bir olguyu iþaret ediyor. Eðer bu doðru ise þaþýrtýcý ve ülkemizin bu þekilde de olsa bölünmesi, daðýlmasý gerçekten acý. Þeklen, þartlar öyle gerektirdiði için bir arada olan ama birbirinin yüzünü görmek dahi istemeyen aileler gibi kavgalý, mutsuz, egolarý sivrilmiþ insanlar olarak yaþamamýz ne üzücü. Bunun çözümleri vardýr ve bulunmalýdýr. Sevgi Dünyasý, çýkýlacak her yolun, varýlacak her hedefin, yapýlacak her iþin, her gönlün gýdasýnýn sevgi olduðuna inanmaktadýr. Doðru, bilinçli, fedakârlýk ve sabýrla beslenen, saygýlý sevgi. Aslýnda bizler hepimiz, birbirimizi olduðu gibi kabul etmeye ve sevmeye mecburuz da. Çünkü bizler diðer canlýlardan farklýyýz, insanýz, kendimizi olduðumuz gibi akýþa býrakamayýz. Olaylara þekil verecek bir hüviyeti ve kudreti olan bilgiye sahibiz. Bir yolunu bulup övündüðümüz geçmiþimizdeki tecrübelerden faydalanarak çareler üretmeliyiz çok geç olmadan. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Bütün dünyayý idare eden bir büyük ruh olduðu gibi, bütün güneþ sistemini idare eden de bir büyük ruh vardýr. Fakat onlarýn altýnda kademe kademe küçülen, sýký tesir aðlarý ile biribirine baðlanan bir idare mekanizmasý vardýr. Bu idare mekanizmasý gittikçe yükselmekte, gittikçe büyümektedir. Ýþte bunlarýn teþkil ettiði hiyerarþik (kademeli, mertebeli) sisteme, YÜKSEK ÝDARE MEKANÝZMASI denir. Dr. Refet Kayserilioðlu BEDEN ÝÇÝNDEKÝ BEDENLER SEVGÝ DÜNYASI Erdem - Geçen konuþmamýzda organizasyonlar hakkýnda daha geniþ bilgiler vermeyi vaat etmiþtiniz. Sizden ilk ricam, organizasyon ve organizma ne demektir, bunlarý söylemenizdir. Özden - Kelime olarak organizma ve organizasyon aþaðý yukarý ayný manâya gelir. Belli bir vazifeyi yapmak üzere bir araya gelmiþ fertlerin veya organlarýn meydana getirdiði topluluktur. Organizma bu topluluðun statik (hareketsiz) durumunu ifade eder, organizasyon deyince bu topluluðun çalýþma halindeki durumu anlaþýlýr. Böyle bir topluluðun fiiliyatta hareketsiz hali olamayacaðýna göre her iki tabir de ayný topluluðu ifade etmiþ olacaktýr. Erdem - Organizasyonlarda bir idare edenin (organizatör) bir de idare edilenlerin bulunduðunu söylemiþtiniz. Bunlar arasýndaki münasebet ne tarzdadýr? Özden - Organlarýn hepsi bir bedeni teþkil ederler. Bu bedende her organýn bir vazifesi vardýr. Vazifeler birbirini 3 tamamladýðý için, organizasyonun yürümesinde hepsi de ayný derecede lüzumlu ve ehemmiyetlidir. Yani hiçbir organ ben diðerinden daha mühim vazife yapýyorum diye fazla bir hak iddia edemez. Çünkü o bedende az veya küçük vazife gören uzuvlara da ihtiyaç vardýr. Meselâ bir bedenin kalbe de ihtiyacý vardýr, mideye de, ciðere de, göze de, kulaða da. Bunlarýn birisi noksan olursa o beden o yönden noksan olur. Bütün bu organlarýn baþýnda da onlarýn sevk ve idaresiyle görevli bir organizatör vardýr. Organizatör o bedenin sadece bir amiri deðil, ayný zamanda sahibi ve mesulüdür. Yani organizatör organlara bedenimin parçalarý, bana ait parçalar diye bakacaktýr. Onlarýn vazifelerini iyi bir þekilde tanzim etmek, vazifeler arasýnda iyi münasebetler kurmak ve her organýn vazifelerini devamlý bir þekilde takip etmek de organizatörün vazifesidir. Bunlarý iyi bir þekilde yapamadýðý takdirde mesuldür. Erdem - Organizatörün mesuliyeti kime karþýdýr? Özden - Mesuliyeti hem vazifeye karþý, hem hâkimi bulunduðu organlara karþý, hem de kendi üstünde bulunan daha büyük organizatörlere karþýdýr. Vazifeye karþý mesuldür; aldýðý vazifeyi iyi bir þekilde yapmalýdýr ki daha üst vazifelere liyâkat kazansýn. Organlara karþý mesuldür; çünkü onlarýn organizatörü olmakla, onlarýn tekâmül etmeleri görevini üzerine almýþtýr. Aralarýnda iyi münasebetler kurarak, her birinin vazifesini yakýndan takip ederek iyi bir þekilde çalýþmalarýna, vazifelerini iyi bir tarzda yapmalarýna imkân hazýrlamalýdýr. Çünkü elinde bulunan çeþitli vasýtalarla onlarý çok yakýndan takip, kontrol ve sevk edebilir. Daha üst organizatörlere karþý mesuldür, çünkü organizmalar kademe kademe yükselirler. Ve bir bedenin organizatörü, daha büyük bir bedenin organý durumundadýr. Erdem - Burasýný iyice anlamadým. Bir organiza- SEVGÝ DÜNYASI 4 tör nasýl baþka bir bedenin organý oluyor? Özden - Meselâ karaciðeri ele alalým. Bu birçok lobülüslerden, hücrelerden, damarlardan ve sinirlerden meydana gelen bir organizasyondur. Her bir lob (karaciðerin büyük parçalarý) daha aþaðý seviyede de lobülüs (küçük parçalar, vazife gruplarý) ve hücreler karaciðerin kademe kademe küçülen organlarýdýr. Þimdi bütün karaciðerin bir ruhu, yani bir organizatörü vardýr. Bu karaciðere ait bütün iþlerin iyi bir þekilde ve birbirine baðlý olarak yürümesini temin eder. Ayný zamanda loblarýn da, lobülüslerin ve hücrelerin de birer ruhlarý, yani kendi vazifelerini yürütmekle mükellef birer organizatörleri vardýr. Halbuki karaciðer de hazým sisteminin bir organýdýr. Yani hazým sistemi ruhuna tabi bir organdýr ve bu sistem içindeki vazifesini, sistemin diðer organlarýyla sýký münasebet halinde yapar. Hazým sistemi ise insan bedenine ait bir organdýr. Hazým sisteminin bir ruhu (yani bir organizatörü) olduðu gibi, bedenin de bir ruhu (organizatörü) vardýr. Beden ise bir aile organizasyonunun bir uzvu (organýdýr). Karý, koca ve çocuklar aralarýnda vazife taksimi yapýlmýþ birer organdýrlar. Bunlarýn üstünde de aile bedeninin bir ruhu (bir organizatörü) vardýr. Aile ruhu aile fertleri arasýndaki münasebetleri düzenlemek zorundadýr. Bu bir bedensiz varlýktýr. Fakat bedensiz deðil, onun bedeni ailedir. Yukarýlara çýktýkça organlarýn serbestlikleri artmakta, dolayýsýyla organizatörler daha kudretli olmak zorundadýr. Erdem Aile ruhu ne demektir? Aileyi sevk ve idare eden aile reisi deðil midir? Özden - Aile reisinin ailenin sevk ve idaresinde rolü büyüktür. Fakat ne derece büyük olursa olsun bu aile bedenini teþkil edip devamlý ve her yönüyle sevk edecek kudrette deðildir. Aile reisi aile ruhunun ilk planda gelen yardýmcýsýdýr. Beden içinde sinir sistemi organizatörünün (ruhunun) durumu gibidir. Fakat ailenin bedenli reisi her zaman erkek deðildir, bazen de kadýndýr. Aile ruhunun vazifesi karýkoca arasýnda devamlý sevgi baðlarý kurup bun- SEVGÝ DÜNYASI larý kuvvetlendirerek münasebetlerin iyi bir þekilde yürütülmesine hizmet etmektir. Aileye girecek yeni fertlerin düzeni bozmayýp kuvvetlendirmesine çalýþmaktýr. Aile de bir kabile, bir þehir veya bir millet topluluðu içinde bir organdýr. O halde aile organizatörü de bir millet organizatörünün bir uzvudur. Bir milletin de idare edici bir ruhu vardýr. Erdem - Bu enteresan iþte. Peki bu millet ruhunun vazifeleri nelerdir ve bu ruh nerede bulunur? Özden - Ruh için nerede bulunur diye sormak doðru deðildir. Ruh için bir yer yoktur. O her yerdedir, yani mekânsýz bir âlem içindedir. Bizim bedenimizin ruhu nerededir? Kalbimizde 5 mi, beynimizde mi, bedenin dýþýnda bir uzak köþkten mi bedeni idare ediyor? Hayýr hiç birisi deðil. Bir yandan bedenin bütün organlarý ve organizatörleri ile bir arada, bir yandan da onlarýn ne içinde, ne dýþýndadýr. Vazifelerine gelince aileler, þehirler, milleti teþkil eden ýrklar, çeþitli ekalliyetler veya ekseriyet halinde bulunan ve baþka baþka dil konuþan, ayrý dinleri olan topluluklar arasýnda bir bað kurmaktýr. Bu iþin ne derece zor olduðu meydandadýr. Bu kadar geniþ fertleri ve aileleri hepsini ayný anda düþünebilmek, her birinin icabýnda birbirine zýt ihtiyaçlarýna cevap verebilmek zorundadýr. Bunun için geniþ bir haber alma þebekesine, detaylý bir idrak kapasitesine sahip olmak ve kudretli bir tesir sistemine malik olmak icap eder. Erdem - Bu böyle yukarýlara doðru gidiyorsa bütün dünyayý idare eden bir organizatörün, bir büyük ruhun da olmasý lâzýmdýr. Özden - Evet bütün dünyayý idare eden bir büyük ruh olduðu gibi, bütün güneþ sistemini idare eden de bir büyük ruh vardýr. Fakat onlarýn altýnda kademe kademe küçülen, sýký tesir aðlarý ile biribirine baðlanan bir idare mekanizmasý vardýr. Bu idare mekanizmasý gittikçe yükselmekte, gittikçe büyümektedir. Ýþte bunlarýn teþkil ettiði hiyerarþik (kademeli, mertebeli) sisteme, YÜKSEK ÝDARE MEKANÝZMASI denir. Manyetik Hipnoz ile Önceki Yaþamlara Geri Dönüþ Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog SEVGÝ DÜNYASI MERAKIN BÖYLESÝ Amerika'da hangi kitapçýya gitseniz onun bir veya birkaç eserine mutlak rastlarsýnýz. Hem de edebiyatla, popüler sosyal konularla ya da politikayla en ufak bir ilgisi olmamasýna raðmen!.. Bütün bu popülist konularýn en uzaðýnda, fizik biliminin, "Kuantum elektrodinamiði" gibi derin bir konusunda Nobel Ödülü sahibi Richard Feynman'ýn; ölümünden neredeyse 20 yýl sonra bile gündemde kalmasý; onun hemen her þeye merak duyan, çok zeki, çok þakacý ve hepsinden önemlisi çok açýk sözlü bir karaktere sahip olmasýndan!.. Yazdýðý fizik kitabýnýn kapaðýna, epeyce emek verdiði davulunu çalarken ki resmini koydurmak istemesi, onun þakacý ve pervasýz davranýþlarýndan sadece bir örnek... Ýlgi duyanlar onun, Prof. Ömür Akyüz tarafýndan Nar Yayýnlarý'nca Türkçe'ye kazandýrýlan "Kuantum Elektrodinamiði" (KEDÝ) kitabýndan çok yararlanacaklardýr. Neyse, konumuz bu deðil... Bu meraklý karakterin 1940'lý yýllarýn baþýnda Princeton Üniversitesi'nde fizik lisansüstü eðitimini yaparken, her hafta deðiþik konularda verilen konferanslardan birinin "Uygulamalý Hipnoz" konusunda olacaðýný iþitince; denek ararken hemen ortaya atýlýp: "Beeeeen!" diye baðýrýp gönüllü olacaðýndan kimsenin kuþkusu yoktu. En iyisi bu ilginç hipnoz deneylerini kendi aðzýndan dinleyelim: "Bir gece Eisenhardt ayaða kalktý ve "Ýki hafta sonra, bir psikoloji profesörü 7 hipnoz hakkýnda konuþma yapmak üzere gelecek. Þimdi, bu profesör hipnoz hakkýnda sadece konuþmak yerine gerçek bir hipnoz gösterisi yapmanýn çok daha iyi olacaðýný düþündü. Bu sebeple gönüllü olarak hipnotize olmak isteyen insanlar istiyor..." Hemen heyecanlandým, hiçbir sorum yok ama hipnoz hakkýnda bir þeyler öðrenmem gerek. Müthiþ bir þey olacak bu!.. Dekan Eisenhardt devam ederek, üç ya da dört kiþi gönüllü olursa iyi olacaðýný, böylece hipnozcunun önce onlarý bir denemeden geçirerek hangilerinin hipnotize olabileceðini görme olanaðý bulabileceðini, bu yüzden bu iþ için baþvurmamýzý çok istediðini söyledi. Dekan salonun bir ucunda idi ve ben ta uzaktaki diðer ucunda, arkada idim. Arada yüzlerce arkadaþ vardý. Herkesin bu iþi yapmak isteyeceðini biliyordum. Ve çok uzakta arkada olduðumdan beni göremeyeceðini düþünerek çok korkmuþtum. Bu gösteriye mutlaka katýlmalýydým! Sonunda Dekan "Ve þimdi soruyorum, aranýzda gönüllü var mý?" Elimi havaya kaldýrdým ve sandalyeden fýrlayarak, sesimin çýktýðý kadar, beni duyabileceðinden emin olacak þekilde baðýrdým: "Beeeeeeeeeeeeen" Evet beni duydu, çünkü baþka bir kiþi bile yoktu. Sesim salonda yankýlandý, çok utanç verici idi. Dekan'ýn o andaki reaksiyonu: "Evet, kuþkusuz sizin gönüllü olacaðýnýzý biliyordum Bay Feynman ama merak ediyorum acaba baþka gönüllü olacak mý?" oldu. Sonunda birkaç arkadaþ daha gönüllü oldu ve gösteriden bir hafta önce adam 8 gelip hangimizin iyi hipnotize olabileceðini görmek için uygulama yaptý. Olay Richard Feynman hakkýnda bilgim vardý ama hipnotize olmanýn nasýl bir þey olduðunu bilmiyordum. Benim üzerimde çalýþmaya baþladý ve kýsa sürede "Gözlerinizi açamýyorsunuz" diyeceði duruma geldim. Kendi kendime, "Ýddia ederim ki gözlerimi açabilirim, ama durumu bozmak istemiyorum. Bakalým ne kadar ileri gidecek" dedim. Ýlginç bir durumdu. Sadece biraz sis içinde kalýyorsunuz ve her ne kadar biraz kendinizden geçseniz bile, gözlerinizi açabileceðinizden emin oluyorsunuz. Ama kuþkusuz, gözlerinizi açmýyorsunuz, yani bir þekilde bunu yapamýyorsunuz. Bir sürü baþka þeyleri de uyguladý ve benim oldukça iyi olduðuma karar verdi. Gerçek gösteriye sýra gelince bizi sahnede yürüttü ve tüm Princeton Lisansüstü Koleji Mensuplarýnýn önünde hipnotize etti. Bu defa etki daha kuvvetli SEVGÝ DÜNYASI idi; sanýyorum nasýl hipnotize olunacaðýný öðrenmiþtim. Hipnozcu deðiþik gösteriler yaptý. Normal olarak yapamayacaðým þeyleri yaptýrdý ve sonunda bana hipnozdan çýktýktan sonra, yerime doðrudan dönmek yerine -ki tabii olarak bu yoldan gidilmesi gerekirdi- odanýn tüm çevresini dolanýp yerime arka taraftan yürümemi söyledi. Tüm gösteri süresince neler olduðunun hayal meyal farkýnda oluyordum ve hipnozcunun söylediði þeylere uyuyordum, ama bu defa karar verdim, "Allah kahretsin, artýk yeter. Doðrudan doðruya yerime gideceðim." Ayaða kalkýp, sahneyi terk etme zamaný gelince, doðrudan yerime doðru yürümeye baþladým. Ama sonra beni sýkýntýlý bir duygu kapladý. O kadar rahatsýz hissettim ki devam edemedim. Salonun tüm çevresini yürüyerek dolandým. Bir süre sonra, baþka bir vesile ile bir kadýn tarafýndan hipnotize edilmiþtim. Hipnotize olduðum sýrada kadýn: "Bir kibrit yakacaðým, üfleyerek söndüreceðim ve hemen elinin üstüne dokunduracaðým. Hiçbir acý hissetmeyeceksin." "Saçma!" diye düþündüm. Bir kibrit aldý, yaktý, üfleyerek söndürdü ve elimin üstüne dokundurdu. Birazcýk sýcak hissettim. O sýrada gözlerim kapalý idi, ama düþünüyordum. "Bu kolay. Kibriti yaktý ama elime baþka bir kibriti dokundurdu. Bunda bir þey yok; sadece bir numara!" Hipnozdan çýktýðým zaman elimin üstüne bakýnca çok fazla þaþýrdým. Elimin üstünde bir yanýk vardý. Kýsa zamanda bir kabarcýk belirdi ama hiç acýtmadý, hattâ patladýðý zaman bile. Hipnozun çok ilginç bir deneyim olduðunu düþünüyorum. Siz hep kendinize "Bunu yapabilirim ama yapmaya- SEVGÝ DÜNYASI caðým" dersiniz. Bu ise yapamayacaðým demenin bir baþka þekli deðil mi? (Meraklý Bir Karakterin Serüvenleri. Evrim Yayýnlarý s:69) Ne kadar zorlasanýz, tabanca bile doðrultsanýz Feynman'ý gerçek dýþý konuþturamazsýnýz. 1986'da havada infilak eden Challenger uzay mekiði kazasýný araþtýrma komitesine seçilen Feynman, o çok meraklý karakterinin bir uzantýsý olarak bireysel gayretiyle kazanýn gerçek nedenine ulaþmýþ ve hükümetin baskýsýna raðmen bunu açýkça ortaya koymaktan kimse onu engelleyememiþti. Dolayýsýyla bu hipnoz deneylerini ve bizim post-hipnotik telkin dediðimiz; hipnoz sonrasýnda gülünç bir þekilde, salonu fýrdolayý turlayýp yerine oturmasý emrini aynen uygulamasýný da "ayniyle vâkî" bir serüven kabul etmekte son derecede haklýyýz. Görülüyor ki 18. yüzyýlýn son çeyreðinde manyetik hipnoz teorisini ve tedavi uygulamalarýný ilk defa ortaya koyan ve bu yüzden olmadýk olaylara, Anton Mesmer 9 zorlamalara maruz kalan Mesmer'den ve izleyicilerinden sonraki yýllarda; köprülerin altýndan sular durmadan akarken; gerçekler de adým adým gün yüzüne çýkmýþ ve Batý Dünyasý'nda Princeton gibi saygýn üniversitelerde bile hipnoz konferans ve gösterileri doðal karþýlanýr olmuþtu. (Hipnozun tarihçesi için Fancher'in "Ruhbilim Öncüleri" Ýdes Yayýnlarý s:144173'den yararlanabilirsiniz). YURDUMUZDAKÝ BÝLÝMSEL HÝPNOZ ÇALIÞMALARI Türkiye'miz Dr. Bedri Ruhselman'ýn sayesinde yirminci yüzyýlýn ortalarýnda da olsa bu kervana katýlmaktan geri durmamýþ; onun ve izleyicilerinin büyük gayretleriyle parapsikolojik olaylarýn ve hipnozun deneysel araþtýrmalarýnda Batý ile aramýzdaki boþluk kýsa sürede kapatýlmýþtý. Aslýnda bu yazýmda 1964 ortalarýnda bir gece Çetin Altan'ýn da misafirimiz olduðu çok ilginç bir hipnoz ve ekminezi deneyinden yeniden bahsedeceðim. Ancak bizler hipnozla çok daha önceden tanýþmýþ olduðumuzdan evvela kýsaca o yýllara dönmek istiyorum. 1959 - 1960'da Ý.T.Ü. Ýnþaat Fak. Son sýnýf öðrencisiyim. Kardeþim Abidin de Ý.Ü. Týp'ta okuyor. Konya Talebe Yurdu'nun Beyazýt'taki büyük binasýnda kalýyoruz. Aðabeyim Dr. Refet Kayserilioðlu, Bedri Ruhselman'dan sonra Metapsiþik Derneði'nin baþkaný olduðundan, bizler de onun yanýnda teorik ve pratik bilgilerimizi, görgülerimizi iyice pekiþtiriyoruz. Herkese açýk Salý 10 günlerindeki toplantýlarýnda Bedri Bey'in kitaplarýndan konferanslar veriliyor, sonra da aðabeyimizin operatörlüðünde yapýlan parapsikoloji ve hipnoz deneylerini misafirlerle birlikte büyük bir istek ve dikkatle izliyoruz. Teknik bir eðitimin içinden geçtiðimden, akýl ve mantýðý önde tutuyor, deneylerin pozitif bilimlerin sýký kontrol þartlarý altýnda yapýlmasý gereðine çok dikkat ediyorum. Konferanslarýmda da ayný titizliði gösterdiðimden mezuniyet yýllýðýmýzda arkadaþlarým: "Futboldan sonra alâkalandýðý þey: Metapsiþik. Ertesi günü bize kesebilmek için cemiyetin seanslarýný kaçýrmaz ve konferanslarýna vizelerinden iyi hazýrlanýr" diye yazmaktan kendilerini alamamýþlardý. O sýralarda "Ruh ve Madde" dergisini de yayýnlamaya baþlamýþtýk. Talebe yurdundaki arkadaþlarýmýzý da seferber ederek etüd salonunda hep beraber dergileri zarflayýp, adreslerini yazýp abonelere postalamayý her ay þölenimsi bir ritüel haline getirmiþtik. Angarya çalýþtýrmak olmaz. Arkadaþlarýmýza borcumuzu onlarý Salý konferanslarýna ve parapsikoloji çalýþmalarýna götürerek ödemeye çalýþýyoruz. Ve onlar arasýndan birisi, Hukuk Fakültesi'nde okuyan Ereðlili Orhan Ergen hipnoza çok elveriþli bir süje olarak, aðabeyim tarafýndan keþfedil- SEVGÝ DÜNYASI diðinden, herkese açýk salý gecesi toplantýlarýnda aylarca onun üzerinde yapýlan muhteþem hipnoz denemelerini izliyoruz. Herkeste gerçekleþmeyen, hipnozun derin somnambül safhasýna kolaylýkla inen Orhan Ergen'in telkinle deðiþik kiþiliklere bürünmesini; kaðýt parçalarýný bir çiçek gibi zevkle koklamasýný, uyuþtu denen koluna acý duymadan iðne batýrýlmasýný, ya da vücudunun tamamen katýlaþtýrýlarak katalepsi haline getirilmesini; belli sesleri duymama emrinin aynen gerçekleþmesini; hipnoz sonrasý yapmayý kabul ettiði davranýþlarýn, telkin edildiði gibi saati saatine uygulamasýný defalarca izledik. Uyandýktan sonra olanlarýn hiçbirini hatýrlamayan arkadaþýmýzýn, örneðin toplantýdaki belli bir hanýmdan, belli bir zamanda çantasýný istemesi telkinini, uyanmadan önce kabul etmiþse; zaman yaklaþýrken koltuðundaki sýkýntýlý kýpýrdanýþlarýný ve tam vaktinde, mahcup ve ezik bir edayla, hanýmdan çantasýný istemesini, içimizden kahkahalar atarak izliyorduk. Bu post-hipnotik telkinlerden çok ilginç olanlarýndan biri, seansý takip eden gün yapacaklarýyla ilgiliydi. Yapýlan bu hipnoz deneylerini biz her ay "Ruh ve Madde" dergisinde aynen yayýmlýyorduk. Bu sonraki günle ilgili post-hipnotik telkinin verildiði seansta bulunan ve sonraki gün, tesadüfen, telkinin uygulanma saatine yakýn bir zamanda süjemiz Orhan Ergen'le ayný mahalde olan Suat Tahsuð arkadaþýmýz bakýnýz dergimizde bunu nasýl anlatmýþtý: "... Bir defasýnda süjeye, ertesi gün saat dörtte, operatörlüðü yapan Dr. Refet Kayserilioðlu'na telefon etmesi telkin edilmiþti. Ertesi gün tesadüfen kendisini saat üç buçukta Florya plajýnda gördüm. SEVGÝ DÜNYASI Kendisiyle birkaç dakika konuþtum. Bir gün evvelki post-hipnotik telkini unuttuðumdan, arada bir sorduðum sualleri dalgýnlýkla cevaplandýrmasý hayretimi mucip oldu. Saat dörtten evvel kendisiden ayrýldým. Sonradan haber aldýðýma göre, süje tam dörtte plajda telefon aramýþ ve mevcut telefondan istifade ederek Refet Bey'e telefon etmiþtir. Tespit ettiðimize göre, saat dörtten evvel böyle bir þeyi düþünmüyor, ancak dalgýn bir halde bulunuyordu. (Ruh ve Madde sayý:7 sayfa: 21) Orhan Ergen'le yapýlan hipnoz deneylerinde en ilgimizi çekeni bütün bunlarýn ötesindeydi. Telkinle yaþamýnýn geçmiþ yýllarýna götürülüyor ve o anlarý, sanki ruhsal teyp bandýnda o metreye gelmiþçesine aynen tekrar yaþýyordu. Bir sonraki seansta ayný anlara getirilince yine aynýsýný tekrarlýyordu. Çocukluðu Ereðli'de geçtiðinden þivesi hemen o yöreye uygun hale geliyordu. Hele bir de doðumdan önceki spatyom (âhiret) hayatýna ve daha önceki yaþamlarýna inildiðinde süjemizin yaþadýklarý hepimize ilgimizi kamçýlayan yeni bilgiler getiriyordu. Önceki hayatýnda Boðazda Arnavutköy'de avare bir þekilde bomboþ yaþayýp genç yaþta ölen süjemizin öte âlemdeki vicdanî hesaplaþmalarý, nedametleri ve bu yeni hayatýna hazýrlanýrken yaptýðý planlama celseleri tüm izleyenlere geniþ düþünce ufuklarý açmýþtý. 11 Evet, bu 1964'den önceki yýllardaki bu kýsa gezimizden sonra asýl konumuza gelebiliriz. Ama izninizle takvimi yine biraz geriye çevirmek istiyorum. Öyle ya, "Çetin Altan'ý bir hipnoz seansýna çaðýrmak nereden de aklýmýza geldi ki?" haklý olarak sorabilirsiniz. Cevabýmýz basit: "Olaylar böyle geliþti de ondan!.." Aynen þöyle oldu: Metapsiþik Derneði’nden ayrýldýktan sonra yayýmladýðýmýz "Ruh Dünyasý" dergisinin Milliyet Gazetesi'ndeki tanýtým ilanlarýnýn Çetin Altan'ýn "Taþ" sütunun altýndaki en çok dikkat çeken yerde çýkmasýna özen gösteriyorduk. Bunlar yazarýn ilgisini çektiðinden 1964 Mart sayýsýný alýp okumaya baþlýyor. Aksilik bu ya... Derginin 22 nci sayfasýnda "Ankara'daki Ruhî Olay" baþlýklý yazýyý okuyan yazarýmýz çok celâlleniyor. Aslýnda dergimize ünlü bestekâr Erol Sayan ve bir arkadaþý tarafýndan yayýmlanmak için gönderilen; aralarýnda deðiþik mesleklerden kiþilerin ve profesörlerin bulunduðu 9 kiþilik bir heyetin önünde yapýlan bir parapsikoloji deneyinin anlatýldýðý imzalý bir tutanaktýr, yazarýmýzý sinirlendiren. Tüm heyetçe imzalanan bu tutanakta; kollu bir sandalyede oturan süjenin iplerle tamamen baðlanýp, uçlarý balmumu ile mühürlendikten sonraki iki buçuk dakika içinde ipler ve balmumu hiç çözülmeden baðlarýndan kurtulup ayaða kalkmasý olayýnýn tanýðý olduklarý ifade ediliyordu. Parapsikolojide "Demateryalizasyon, Materyalizasyon" olayý dediðimiz Batý Dünyasý'nda çok denenmiþ; ruh fotoðraflarý, apor, çift bedenlenme, astral seyahat olaylarýnýn temelini oluþturan bir kanunun uygulanmasý idi aslýnda tutanakta belirtilen... 12 Bizler baþýmýza geleceklerden habersiz hem bu tutanaðý ve hem de olayýn bilimsel açýklamasýný dergimizde yayýnlamýþ ve birkaç gün sonra da Çetin Altan'ýn "Taþ" sütunundan nasibimizi almýþtýk. 6 Mart 1964 tarihli Milliyet Gazetesi'nin ikinci sayfasýnda: Ölülerle Konuþma Masa Uçurma Duvar Geçme Çarpýcý baþlýðý altýnda Çetin Altan dergimizdeki bu tutanaktan söz ediyor, alaycý bir dille "Oh ne güzel; bakýnýz profesörlerimiz nelerle uðraþýyor; bir de ülkemizde bilimsel araþtýrma yapýlmýyor diye hayýflanýyoruz!.." yollu dalgasýný geçiyordu. Yazý ironik cümlelerle aynen þöyle noktalanmýþtý: "Þu kiþi kimse, bir de diþini sýkýp duvar geçse önce ben mürit olacaðým kendisine. Serden, gülden, yardan, huzurdan çoktan geçtik, bir geçmediðimiz þu duvarlar kaldý. Ondan da geçmesini bir öðrensek, o zaman ne alacaklýlar, ne evdekiler, ne mürettiphane zor tutar beni!.." LÜTFEN YELPAZELERÝMÝZÝ BÝRAZ DAHA AÇALIM Gerçekte, yazarlarýmýz, aydýnlarýmýz ilgi yelpazelerini biraz daha açarak, günlük olaylarýn, politikanýn, kiþisel çekiþmelerin ötesinde, çevrelerinde olup bitene biraz daha alýcý gözle baksalardý her þey daha ne güzel olacaktý. O zamanlar, en az yirmi yýldýr ciddi kitaplarý ve çalýþmalarýyla ortada olan bir Doktor Bedri Ruhselman vardý. Hak ettiði ilgiyi görmemiþti, ne yazýk ki!.. Ýnanýr mýsýnýz, o zamanlar, Ý.Ü. Hukuk Fakültesi’nde öðrenci olan ve Radyo-Magazin gibi aktüalite dergilerinde yazýlarý, röportajlarý SEVGÝ DÜNYASI yayýmlanan aðabeyim Baha Kayserilioðlu, Dr. Bedri Ruhselman'la ilk ciddi röportajý yapanlardan biri olmuþtu. Halbuki daha tutarlý dergi ve gazeteler olmalýydý asýl ilgi göstermesi gerekenler. Eðer onun 1946'da neþrettiði "Ruh ve Kâinat" kitabý bir kez okunsaydý; Crookes tüplerinin bulucusu, Nobel ödüllü ünlü fizik-kimya profesörü Sir William Crookes'un pozitif bilim çalýþmalarýný yanýsýra; 20 yýlý aþkýn bir süre parapsikoloji çalýþmalarý yaptýðý; ruh fotoðraflarý çektiði; 1882'de Ýngiltere'de deðiþik branþtan dünya çapýndaki bilginlerin SPR ismiyle organize olup ruhsal deneyler yaptýklarý ve gönül rahatlýðýyla kendi imzalarýyla çýkarttýklarý dergide bunlarý neþrettikleri görülmekte gecikilmezdi. O zaman "Ankara Deneyinin" tutanaðýndaki imza sahibi bilim adamlarý, yerilmek ne kelime, belki övülürdü bile!.. Her neyse, biz Milliyet'teki bu yazý üzerine ne yaptýk, ona gelelim. Çok þükür ki o aylarda aðabeyimin Taksim Lamartin Caddesindeki muayenehanesinde; akþamlarý, fazla uðraþýlmadan anýnda çok derin bir manyetik uykuya giren, uyanýnca SEVGÝ DÜNYASI hiçbir þey hatýrlamayan bir genç üzerinde hipnoz ve ekminezi çalýþmalarý yapýyorduk. Bu genç, Doktor Aðabeyime, 1964 baþlarýnda kalp rahatsýzlýðý, ölüm korkusu, deniz araçlarýyla seyahat ürküntüsü taþýdýðý için tedavi amacýyla getirilmiþti. Halbuki denizden uzak bir Anadolu Þehir çocuðuydu. Asansör olmadýðýndan ikinci kattaki doktorun önüne sýrtta taþýnarak getirilebilmiþti. Doktor Bey, hastasýný önce inceliyor ve kalp rahatsýzlýðý dahil, hepsinin psikolojik kökenli olduðunu görüp rahatlýyor. Ýnanýyor ki, hipnoz içinde yapacaðý telkinlerle tedavisi o kadar zor olmayacak. Hastasýnýn çok az bir çabayla, hipnozun en derin safhalarýna çabucak indiðini görünce ekminezi yaparak, yani telkinle eski günlerine gidip bu ölüm ve deniz korkusunun kökenini araþtýrmaya koyuluyor. Doðumundan önceki tarihlere inince baþka bir isimle, baþka bir þehirde, Bursa'da doðup büyüyen ve sonra da teknelerde tayfa olarak çalýþan bir kiþilikle karþýlaþýyor. Denizde, genç yaþýnda bir jandarma baskýnýnda çatýþma esnasýnda öldürülmüþ olmasý, onun bu yeni hayatýna ölüm ve deniz korkusu fobisi kýlýðýnda kolayca taþýnýyor. Hastalýðýn kökeni bulununca, telkinle tedavisi de çabuklaþýyor. Artýk muayenehaneye yardýmsýz kendisi gidip gelebiliyor. Bizler, akþamlarý küçük bir grup halinde muayenehanede çalýþmalar yaptýðýmýzdan; Doktor Bey, hastasýný hem tedavi, hem ortaklaþa deney yapmak amacýyla aramýza getirmeye baþladý. Ekminezi ile onun geçmiþ Bursa hayatýný, tayfalýk serüvenlerini, denizaþýrý gezilerini adým adým izledik. O zamanlar Ýstanbul'un en büyük Statik-betonarme hesap bürolarýndan birinde þef olarak 13 çalýþýyordum. Bazý Ý.T.Ü. Ýnþaat Fak. Öðrencileri de hesaplarýmýzda yardýmcý oluyordu. Onlardan biri olan Engin Akatay'ý da bu akþam seanslarýna götürmüþtüm. Ýkimiz Bursa'nýn kurtuluþ tarihini bulup, ne olduðunu belirtmeden, bir kâðýda yazýp Doktor Bey'e vermiþtik. Ýstiyorduk ki telepati veya yönlendirme ile, alýnan sonuç bulanýklaþmasýn. Biz ikimiz önceki seanslarda süje ile aramýzda telepati olmadýðýný zaten saptamýþtýk. Operatörümüz ekminezi ile Eylül 1922'ye gelince -ki süjemiz bu önceki yaþamýnýn 12. yaþýnda ölüyordu- Türk ordusunun bilmem ne kapýsýndan girdiðini; Yunanlýlarýn þehri yakýp yýkarak kaçtýklarýný, dayýsýnýn bir Yunan askerini yakalayýp hakladýðýný detaylarýyla anlatmýþtý. Uyandýktan sonra, Bursa'nýn kurtuluþ tarihini kendisine sorduðumuzda, yüzümüze gülümseyerek bakmýþ: "Ben tarihçi miyim ki, nereden bileceðim?!.." demiþti. DENEMEYÝ PSÝKÝYATRÝ PROFESÖRÜ YAPIYOR Süjemiz üzerinde en önemli denemeyi ise davetlimiz olan psikiyatri Profesörü rahmetli Ayhan Songar yapmýþtý. Bir yaþýndan büyük kiþilerin ayak tabaný iðne ile hafifçe çizilirse, baþparmak ve diðer parmaklar kapanýr ve öne doðru kývrýlýr. Buna Babinski menfi denilir. Bir yaþýndan küçük bebeklerde, ya da bacak hareket sinirlerinde harabiyet olanlarda ise parmaklar açýlýr ve geriye doðru kývrýlýr, buna da Babinski müspet denir. Psikoloji ve psikiyatride çok iþe yarayan bu Babinski refleksi, Batý Dünyasýnda ekminezi yapýlan süjelerde SEVGÝ DÜNYASI 14 denenmiþ ve hipnoz uykusundaki kiþi, telkinle hangi yaþa indirilmiþse o yaþýn gereði olan menfi veya müspet Babinski ile karþýlaþýlmýþtý. Anlaþýlmýþtý ki, ekminezi denemesinde sadece ruhsal kayýtlarda geriye gidilmekle kalýnmýyor, bedenin sinir sistemi bile o yaþa göre tepki veriyordu. Biz Metapsiþik Derneði'nde önceki yýllarda baþka süjelerde ekminezi de bu Babinski refleks denemelerini yapmýþ ve ayný olumlu sonuçlarý almýþtýk. Daha da ötesi, iki hayatýnýn arasýna rastlayan spatyom (âhiret) dönemini yaþayan süjelerde, ayak tabaný çizilip gýdýklanan süjelerin, rüzgârsýz havalardaki yapraklar gibi hiç tepki vermeden hareketsiz kaldýðýný saptamýþtýk. Prof. Songar uyumakta olan ve ekmineziyle geçmiþ yýllarýna indirilen süjemizin, ayakkabýlarýný, çoraplarýný çýkararak iðne ile gençlik ve bebeklik çaðlarýnda Babinski refleks denemelerini yaptý ve yaþýna uygun menfi ve müspet refleks sonuçlarýný hepimize gösterdi. Spatyom (âhiret) dönemine indirildiðinde, daha önce gýdýklanmaktan dolayý zor zaptedilen bacaklarýnýn tamamen hareketsiz kaldýðýný hep beraber izledik. Uyandýrýldýktan sonra sayýn Profesör bizlere: "Bunu süjeye önceden öðretseniz bile, yapamaz; çünkü reflekslerine hakim olamaz" demiþti. GEÇMÝÞ YILLARIN BURSA'SINDA Ýþte Sayýn Altan'ýn yazýsý, biz bu denemeler içindeyken çýktýðýndan, "en güzel kanýt gözlem ve deneydir" diyerek kendisini muayenehaneye davet ettik. Rahmetli karýsý ile bir arkadaþýný da beraberinde getirmiþti. Böylece hipnoz deneyi baþladý. Hipnoz içindeki süjenin, telkinlere uygun deðiþik davranýþlarý sergilendikten sonra Doktor bey, süjeye ilginç bir emir verdi: "Þimdi sadece benim ve Çetin Bey'in sesini duyacaksýn, diðerlerini duymayacaksýn" dedi. Biz ismiyle hitap edince cevap vermiyor, sadece ikisini yanýtlýyordu. Olur ya, seslerini tanýdýðý için böyle davranýyordur. Bu olasýlýðý yok etmek için içinde Çetin Altan'ýn bulunduðu ve bulunmadýðý iki grup yapýlýp karýþýk bir sýra ile süjeye ismiyle hitap edilince, her defasýnda cevap sadece Sayýn Altan'ýn bulunduðu gruba verilmiþti. Telkinle beþ duyuda bile iptaller ve seçicilikler yaptýrýlabileceði bir defa daha ortaya konmuþtu. Þimdi asýl göstermek istediðimiz ekminezi denemesine sýra gelmiþti. Beþ yýl sonrasýnda 1969 yýlýnda SEVGÝ DÜNYASI'nda bu ilginç deneyden bahsetmiþtim. Oradan aktarýyorum: SEVGÝ DÜNYASI Süjemizin bu hayatýna ait olan yýllarý yaþatýlýrken Çetin Altan'ýn yüzünde tebessümlerin uçuþtuðunu görüyordum. Belliydi ki süjenin evvelden hazýrlanmýþ olduðu, bir oyun yapýldýðý þüphesini taþýyordu. Hele doðumdan önceye geçilip 1934’de Þevket isminde yeni bir þahýsla karþýlaþýnca sayýn yazarýn þüphesinin iyice kuvvetlendiðini hissediyordum. Bu sýrada beklemediðimiz bir þey oldu. Süjemiz 1925-1930 yýllarý civarýnda yaþatýlýrken Çetin Altan soru sormak isteðinde bulundu. Meðer kendisi Bursa'nýn o yýllarýný biliyormuþ. Soru ve cevaplar þöyle olmuþtu: "Sen dondurma yer misin?" "Evet" "Nerede?" "Nerede olursa" "Setbaþýna gider misin?" "Evet" "Orada nerede yersin?" "Dondurmacý ÞABAN'da" Çetin Altan yerinde irkilmiþti. Sormaya devam etti: "Sinemaya gider misin?" "Ben sinema bilmem" "Ama orada, meydanda bir sinema var gitmiyor musun?" Bu soruyu sormuþ ve sinemanýn yerini iyice tarif etmiþti. Hipnotizma içinde derin uyumakta olan süjemiz bir an durdu ve: "O tarif ettiðiniz yerde bir inþaat yapýlýyor, ama sinema mý bilmem!" Çetin Altan'ýn yüz ifadesinden süjenin tamamen gerçeði aksettirdiði anlaþýlýyordu. Bursa'lý olmayan bir kiþinin doðumundan 7 sene evveline ait dondurmacý Þabaný ve belli bir yerdeki inþaatý bilmesine imkân ve ihtimal olmadýðýndan sayýn yazar müthiþ þaþýrmýþtý. Bunun bir tertip olmasý da suya düþüyordu. Zira biz bunlarýn sorulacaðýný nereden bilebilecektik? 15 Deney bittiði zaman Çetin Altan iki sorusunun da cevabýnýn doðru olduðunu söyledi. Hattâ bir ara: "Vay canýna, öldükten sonra yaþamak ha!.." dedi. Bilmeyiz kendisinde ne iz býraktý bu olay. Fakat ayrýlýrken þöyle söylüyordu Dr. Refet Kayserilioðlu'na: "Doktor Bey, bu deneylerin adedini arttýrýn, cidden çok enteresan..." Geçmiþteki yazýmda: "Bilmeyiz kendisinde ne iz býraktý bu olay?" diye sormuþtum. Sonraki yýllarda bunun cevabýný almakta gecikmedik. Sanýyorum "Þeytanýn Gör Dediði" baþlýklý köþe yazýlarýnýn birinde; güvenilir kiþilerin tertiplediði böyle bir hipnoz deneyine katýldýðýný ve ilginç bir þekilde doðumlardan çok önceki tarihlerde bir baþka þehirdeki Bursa Setbaþý'ndaki dondurmacý Þaban'ý uyumakta olan süjenin dile getirdiðini yazýsýnda heyecanla aktarmýþtý. Bilimin sýnýrlarýný geniþletmesini bu tür olaylarý da inceleme alanýna katmasý gerektiðini, haklý olarak bu yazýsýnda öneriyordu. Sayýn yazarýn bu sözleri bize çok doðal göründüðünden, yazýyý kesip saklamak gereðini duymamýþtým. Keþke yapsaymýþým. Çünkü daha sonraki yýllarda sanýyorum bir soruya verdiði cevapta daha farklý þeyler söylüyordu. Bunu geçmiþte bir gazetede okumuþ, üzerinde fazla durmamýþtým. Ancak Ata Nirun dostumuzun o her zamanki yoðun çalýþma ve 16 titiz araþtýrmalarýyla hazýrlayýp bu yýl yayýmladýðý: "Türkiye'de Ruhlar ve Ruhçular" kitabýnýn 447. sayfasýnda Çetin Altan'ýn sözleri evvelce okumadýðým bölümleriyle birlikte þöyle aktarýlýyordu: Çetin Altan: "Seansta Bulunmam Ýnanmamý Gerektirmez..." diyordu. "...Hipnotizmayý ve kiþinin bebekliðine kadar inmeyi, bilim de kabul etmiþtir. Bu usulü örneðin diþ çekmede, psikoterapide, doktorlar da kullanýr, hokkabazlar da. Oysa hipnozla geçmiþ yaþamlara dönmek, daha doðrusu reenkarnasyonun gerçekliði, henüz bilimsellik kazanamamýþtýr. Benim böyle bir seansta bulunmam, reenkarnasyona inanmamý gerektirmez. Ben bilimin inandýðý ölçüde inanýrým. Ama henüz çözülmemiþ konularý da yok saymam, açýklamalarý beklerim. Ayrýca seansta sorduðum soru bilinmeyecek bir þey deðildi. Bursa'nýn meþhur dondurmacýsý Þaban'ý sormuþtum. Bursa'yý biraz tanýyan, bir þeyler duyan herkes bilebilir. Oysa bir sinemayla ilgili sorumu ise bilemedi. Bunun dýþýnda, öyle oldu demiyorum ama uyutulacak kiþiye ne söyleyeceði önceden dikte ettirilebilir, o da uyuyunca aynen nakledebilir... Dünya Sevgi Birliði'nde o seansa katýlmýþ SEVGÝ DÜNYASI olmam, yýllardýr her yerde kullanýlýyor... Demek bu çevrelerin böyle bir propagandaya ihtiyaçlarý var... Bu konular henüz bilimsellik kazanmamýþtýr ama bir arayýþ var tabii. Bilim geniþledikçe, bu konularý da kendi alanýna aldýkça, birçok þey açýða çýkabilir..." Herkesin inancý, kendisini ilgilendirir; bize ancak saygý duymak yaraþýr. Ancak olaylarýn aktarýlmasýnda yanlýþlýklar varsa, bunu düzeltmek de boynumuzun borcu. Sinemayla ilgili soruyu süjemiz "BÝLEMEDÝ" deðil; tam tersine, hattâ telepati kuþkusunu bile yok edecek þekilde gerçeðe tam uygun cevapladý. Bunu o gece bizzat Çetin Altan'dan iþittik: "Ben 'Tayyare Sinemasý' diye sormuþtum ama, 'orada bir inþaat yapýlýyor' deyince hafýzamý yokladým, gerçekten de o tarihte inþa halindeydi" demiþti. Eðer gerek "dondurmacý" ve gerekse "sinema" cevaplarýnda bir tutarlýlýk ve olaðanüstülük olmasaydý kimse Çetin Altan'a, o benim kesip saklamaya gerek duymadýðým yazýsýný yazdýramazdý. Doðaldýr ki gazete arþivlerinden bu yazýyý bulur bulmaz SEVGÝ DÜNASI'nda sizlerle paylaþacaðým. SEVGÝ DÜNYASI 17 Görevimiz Tehlike Güngör Özyiðit, Psikolog Bugün özelde Türkiye, genelde dünya kaygan bir zemin üzerinde. Küresel ýsýnma, kuraklýk ve su sýkýntýsý günlük yaþamýmýzý etkilemeye baþladý bile. Diðer yandan gözlerden gizlenen, kitlelerden saklanan baþka dehþet senaryolarý da var. Örneðin serseri mayýnlar gibi, çantalar içinde 404 (dört yüz dört) atom bombasý dolaþýyor dünyada. Bunlarýn bir kýsmýnýn Bin Ladin'in elinde olduðu düþünülüyor. Zülfü Livaneli "Vatan"daki köþesinde Boston'a çaðrýlý olarak gittiði resmi bir konferansta, Amerika'nýn beyni sayýlan Harvard Üniversitesi'nde, saygýn bir bilim adamýnýn ilginç bir konuþmasýndan söz ediyor. Bilim adamlarýnýn 18 ortak sunuþlarýný içeren bu konuþmalarda özetle þunlar söyleniyor: "Sovyetler Birliði'nin" çöküþüyle birlikte, sistemin tekrar kontrol altýna alýnmasý arasýnda geçen otorite boþluðu döneminde bu ülkeden 404 atom bombasý çalýnmýþ. Bunlar birer evrak çantasýna sýðacak büyüklükte bombalar. Ama her birinin Nagazaki'ye atýlandan yüz kat daha fazla tahrip gücü var. Uzmanlar, bu bombalarýn gümrüklerdeki x ýþýný cihazlarý tarafýndan da görülmediðini söylüyor. Yani dünyada þehirleri yok edebilecek 404 adet bomba birilerinin elinde. Bombalardan bir kýsmýnýn Bin Ladin'in elinde olabileceðini, Ladin'in 'Elimizde Ýslâm bombasý var!' derken bunu ima ettiðini düþünen bilim adamlarý, çare olarak da þunu öneriyorlar: SEVGÝ DÜNYASI "Bu konuda ne yazýk ki elimiz kolumuz baðlý. Birisi Washington'u uçurmayý aklýna koyarsa, eline bir çanta alýp gelerek bunu yapabilir. Bu durumda, bomba patladýktan sonra neler yapabilecekleri konusunda halký aydýnlatmaktan baþka çare yok. Böyle bir durumda herkesin aklýna kaçmak gelir. Sakýn bunu yapmayýn. Evin bodrumu gibi bir yerlere girin, kapýlarý sýkýca kapatýn. Yeme-içme derdine düþmeden en az üç gün orada bekleyin. Sonra da kaçabildiðiniz kadar uzaða kaçýn. Belki üç ay yaþama þansýnýz olur." Kýsaca dünyadaki durum bu derece vahim. Gelelim özelde tehlike sinyalleri veren ülkeye, Türkiye'ye. SEVGÝ DÜNYASI SON HESAPLAÞMA Bir süre önce Fransýz "Le Monde" Gazetesi'nde Türkiye ile ilgili çok önemli bir deðerlendirme yazýsý çýkýyor. "Hürriyet'ten" Rahmi Duman'ýn köþesinde bu yazýdan alýntýlar aktarýyor: "Türkiye son ve büyük bir hesaplaþmaya doðru gidiyor" diyen Fransýz Gazetesi, sosyolojik bir çözümlemeyle Türkiye'nin toplumsal dokusuna dikkati çekiyor: "Bu ülke korkulduðu gibi ýrk ya da dine dayalý bir bölünme yaþamadý. Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeyle sakatlandý. Cumhuriyet boyunca süren 'kültürel bölünme' artýk iyice keskinleþti. "Bir yanda, ayakkabýlarýný sokak kapýsýnýn önünde çýkaran, kadýnlarýn baþýný örttüðü, erkeklerin sokaða pijamayla da çýkabildiði, erkek çocuklarýn kahveye gittiði, kýzlarýn tam bir baský altýnda yaþadýðý, türkü ile arabesk arasý bir müzikten hoþlanan, belki de hiç kitap okumamýþ, hiç dans etmemiþ, karý-koca birlikte hiç lokantaya gitmemiþ, hiç tiyatro seyretmemiþ, iyi eðitim alamamýþ, dini inançlarý kuvvetli, kalabalýk bir kitle var. "Diðer yanda ise, kýz lisesiyle Robert Kolej yelpazesinde eðitim görmüþ, bir düðün salonunda veya kolej partisinde dans etmiþ, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okumuþ, müzik zevki pop þarkýlarla klasik müzik arasýnda dolaþan, evi nispeten daha iyi döþenmiþ, kýzlarýn flörtüne izin verilmese bile göz yumulan, Allah'a inanan ama ibadete pek aldýrmayan, kadýnlarýn baþýný örtmediði, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kýyasla çok 19 geliþmiþ hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da okumuþ yazmýþ, Batý standartlarýna yakýn bir grup var. "Bu iki grubun yaþam tarzý birbirinden kopuk. Onlarý, Batý'daki sýnýflar arasýnda olduðu gibi ortak bir zevk yaratan kültürel bir zemin yok. Hayatlarý, inanýþlarý, zevkleri birbirinden farklý. Hattâ birbirine düþmanca..." Birinci grubun Cumhuriyet boyunca aþaðýlanýp, dýþlandýðýný, Baþbakan Erdoðan'ýn sýk sýk söylediði gibi zenci muamelesi gördüðünü dile getiren Le Monde, þimdi bu grubun siyasal olarak örgütlendiðini ve iktidara gelecek kadar güçlendiðini vurguluyor. Ýkinci grubun, ise azýnlýkta kaldýðýný ve artýk bir daha iktidara gelme olasýlýklarýnýn ise iyice azaldýðýný söylüyor. Tam bu noktada ise tarihi bir çeliþki ortaya çýkýyor: Batýlý olan seçkinci 'ikinci grup' oyunu batýlý deðerlere göre oynarsa kaybedeceðini, bir daha iktidara gelemeyeceðini görüyor. O yüzden batýnýn demokratik deðerlerine sýcak bakmýyor. Yaþam biçimi olarak batýya uyum saðlayamayan kesim ise, iktidarý ancak batý ölçütlerini kabul ederek ele geçirebileceðini bildiði için demokrasiye caný gönülden baðlanýyor ve Batý ile iliþkilerini geliþtirmek istiyor. Bu kültürel parçalanmada 'ordu' kritik bir denge unsuru olarak ortada yer alýyor. Eðer birinci grubu desteklerse, batý demokrasisi iyice yerleþse ordu iktidarýný kaybedecek. Gerçekte birinci grubun çocuklarýnýn oluþturduðu ordu, kendi iktidarýný sürdürmek için ikinci grupla iþbirliði yapýyor. Ýþte bu iki grup, siyasal iktidar için son 20 kez hesaplaþacak. Seçim sonrasý deðerlendirildiðinde birinci raundu birinci grup kazanmýþ gibi duruyor. Gerçi yargý, ordu, bürokrasinin önemli bir bölümü ikinci grubun arkasýnda. Sayýn Gül'ün Cumhurbaþkaný olmasýyla, yargýda ve bürokraside birinci grubun lehine deðiþiklikler olabilir. Maç henüz bitmiþ deðil. Bütün hýzýyla ve gücüyle devam ediyor. Le Monde yaklaþan tehlikeyi görüyor ve gösteriyor. Bu arada bizim politikacýlar bakýn neleri tartýþýyorlar ve neler yapýyorlar. Sayýn Baþbakan, Gül'ün Cumhurbaþkaný adayý olmasý nedeniyle, yine türbaný gündeme getirerek "Atatürk'ün annesi ve eþi de türban takýyordu. Bakýp da ders alsýnlar" diyor. Ve Zübeyde Haným ile Latife Haným'ýn baþlarý örtülü fotoðraflarýný kanýt olarak gösteriyor. Tufan Türenç "Bu Vahim Yanlýþý Baþbakan bile yaptý" baþlýklý yazýsýnda tarihten not düþüyor: "Þapka ve Kýlýk Kýyafet Kanunu 29 Kasým 1925'te çýkarýldý. Oysa Atatürk'ün annesi Zübeyde Haným 14 Ocak 1923'te vefat etti. Atatürk, Lâtife Haným'la 29 Ocak 1923'te evlendi. 11 Aðustos 1925'te boþandý." Sayýn Baþbakan'ýn dediði doðru. Bundan birileri ders almalý, ama kim acaba? ARADAKÝ FARK O arada "Hürriyet'ten" Mehmet Yýlmaz "Lâiklik ile Ýslâmcýlýðýn yarattýðý fark adý altýnda, ibret alýnacak ilginç bir haber geçiyor: "Hindistan ve Pakistan 60. kuruluþ yýl- SEVGÝ DÜNYASI larýný kutluyorlar. Ýngiliz emperyalizminin 'böl-yönet' ilkesinin bir sonucu olarak baðýmsýzlýðýn ardýndan 'Hint Yarýmadasý' din temelinde ikiye bölündü. O tarihe kadar birbiriyle iç içe ve ayný toplumsal-ekonomik þartlar altýnda yaþayan iki halkýn yollarý ayrýldý. Aradan geçen altmýþ yýldan sonra Hindistan bugün hýzla büyüyen ekonomisi, dünyaya örnek gösterilen demokrasisi ve teknolojik atýlýmlarýyla bambaþka bir ülke. Pakistan ise yola birlikte çýktýðý komþusundan çok geride. Demokrasisi doðru dürüst iþlemiyor. Ekonomisi çökmüþ durumda. Ýslâmcý fanatizm ülkeyi esir almýþ durumda.'60 yýlda bu farký yaratan nedir' diye düþünmek, ülkemizdeki tartýþmalar için de yararlý olabilir. Aradaki temel fark þu: Hindistan lâik bir ülke ve lâiklik, ülkedeki dini farklý topluluklarýn bir arada yaþayabilmelerine olanak saðlýyor. Pakistan ise Ýslâmi temellere dayanan bir anayasa ile yönetiliyor. Türkiye'de lâik demokratik düzenin savunucularýný 'lâikçilikle' suçlayanlarýn Hindistan ile Pakistan arasýndaki geliþme farklýlýklarýna ve bugün çözmek durumunda olduklarý problemlerin niteliklerine bakmalarýnda yarar var." Ýçinde çok þeyi barýndýran bir haber bu. Hani 'habere bak, kadere bak' gibi bir þey. Ýnanca dayalý, tartýþýlmaz bir alan olan din, siyasallaþtýðýnda anlaþma ve uzlaþma olanaklarýný ortadan kaldýrýr. Toplum gerilir, kutuplara ayrýlýr ve birbirini dinlemeyen, dinlemediði için de anlamayan insanlar arasýndaki mesafe gittikçe açýlýr. Can Yücel'in "En Uzun Mesafe" þiiri yaþanan bir gerçekliðe dönüþür: SEVGÝ DÜNYASI En uzak mesafe ne Afrika'dýr, Ne Çin, Ne Hindistan, Ne seyyareler... Ne de yýldýzlar geceleri, Iþýldayan... En uzak mesafe iki kafa arasýndaki, Mesafedir, Birbirini Anlamayan... 21 Iþýk Menderes ile söyleþi Nihal Gürsoy Nihal Gürsoy - Iþýk Haným, sizi kýsaca tanýyabilir miyiz? Iþýk Menderes - 1963 yýlýnda Ankara'da dünyaya geldim. Kanada'da Siyasal Bilgiler, Paris'te Ýletiþim ve Halkla Ýliþkiler okudum. Uzun ve kýsa metrajlý film çalýþmalarý yaptým. Küçük yaþlardan beri ruhsal konular ilgimi çek- miþtir, yaþamým boyunca Tanrý aþký, dünya ve insanlarla iliþkilerimi belirleyen unsurlarýn en önemlisi oldu. Bayezid-i Bistami'nin çok sevdiðim bir sözü var, "Hakikat aramakla bulunmaz, ancak bulanlar hep arayanlardýr" diyerek gerçek yolcusunun hikayesini çok güzel bir þekilde özetlemiþ. Ben de bu konuda- SEVGÝ DÜNYASI ki deneyimlerimi paylaþmak üzere "sahi, nedir gerçek dediðimiz þey?", "seks, çikolata ve ruhaniyet", "imdat, üstat aranýyor!" isimli kitaplarýmý çýkardým. Kitaplar, 2001 yýlýndan itibaren Radikal Gazetesi'ndeki "metafizik köþe" adý altýndaki köþe yazýlarýmdan derlendi. Nihal Gürsoy - Ruhsal konularla küçük yaþlardan itibaren ilgilendiðinizi söylediniz, nasýl baþladý bu ilgi? Iþýk Menderes - Kader ve karma konusunu mutlaka biliyorsunuzdur. Bana göre ruh, doðacaðý ülkeyi, ülkenin vibrasyonunu, ailesini seçer. Aileyle ilgili bir takým karmik faktörler olabiliyor çünkü, uzun zamanlar boyu ruh yolculuðu yapmýþ olduðumuz kimseler olabilir ailemizdeki kiþiler. Ayný zamanda sosyal ve ekonomik kondisyonunu, kendi yaþamýnýn ihtiyaçlarý doðrultusunda seçiyor çünkü orada olmaya ihtiyacý var olgunlaþabilmek için. Bence bu deðiþtirilmeyen bir alt yapý. Yaþamýnýzýn ilk 13 yýlýný yani bilinçlenmeye baþladýðýmýz, özgür irademizi kullanmaya baþladýðýmýz zamana kadar olan kýsmýný önceden kabul ettiðimiz bu ortama gelerek belirliyoruz. Bu gözle bakýnca, doðduðum aile ve yaþadýklarým garip gelmiyor bana. Bu nedenle ben mi konuyla ilgilendim, konu mu benimle ilgilendi bilemiyorum. Özgür iradenizi kullanmaya baþladýktan sonra gerekli deðiþiklikleri yapabiliyorsunuz elbette. Lisede iken elimden düþürmediðim, sýkýldýðým derslerde gizli gizli hatmettiðim bir "Güzel Sözler" kitabým vardý. Ýnsanlarýn bir ömür tüketip yaþamdan çýkarabildiklerini tek bir cümleye sýðdýrmalarý büyüledi beni. Onlarý okuyup anlarsam, nispeten daha az hata yapýp, sorunlarý kolaylýkla atlatabileceðimi 23 düþünürdüm. Yanýlmýþým. Çünkü suya girmeden yüzme öðrenilmiyormuþ. Her zaman içimde çok büyük bir Tanrý aþký oldu. Benim yolumu bana bulduran bu Tanrý aþký oldu. Hiçbir zaman bir öðretiye veya bir gruba mensup olmadým. Bir arý gibi çalýþarak, yoluma uygun gördüðüm, rezonans içinde bulunduðum her öðretiden istifade ederek sürdürdüm yolculuðumu. Bilginin evrensel olduðunu, mahiyetinin ve gücünün de bu olduðunu düþünüyorum. Nihal Gürsoy - Iþýk Haným, bilgi çaðýnda yaþayan insanlar olarak artýk istediðimiz tüm bilgilere kolayca ulaþabiliyoruz. Hýzlanan evrimle birlikte kadim bilgilerle, yepyeni öðreti ve akýmlar ortaya dökülmüþ durumda. Ruhsallýk da bundan payýný almýþ olarak büyük bir hareketlilik yaþýyor bu baðlamda Türkiye'de ve diðer ülkelerde konuya ilgi duyanlar ne gibi hatalar yapabiliyorlar? Sizin bu konudaki tecrübeleriniz nedir? Iþýk Menderes - Tanrý arayýþý, ulu bir daða týrmanmak gibidir. Zirvenin davetkâr ve büyüleyici ýþýltýsýna kapýlan maceraperestin ruhsal gücünü ortaya çýkarmak, dirayetini artýrmak, istek ve iradesini ölçmek için pek çok tehlike onu beklemektedir. Bu zorlu týrmanýþý nispeten kolaylaþtýran faktör, yolu bilen tehlikeleri sezinleyen bir rehberdir. Yüzlerce yýllýk geçmiþe dayanmasýna raðmen kendini zamana uyarlayabilen spiritüel bilgilerin ýþýðýnda; sorumluluðuna müdrik gerçek bir üstat eþliðinde katedilen aydýnlanma yolu, kiþinin yere daha saðlam basmasýna, ruhsal fantezilere daha az kapýlmasýna, uhrevi gerçeklerle dünyevi ihtiyaçlarý daha kolay uzlaþtýrmasýna yardým eder. Üstadýn varlýðý aktarýlan bilginin korun- 24 masýný saðlarken, öðrencinin de yanlýþa saplanmasýna set çeker. Kadim bilgiler hýzlanan evrimle birlikte ortaya dökülürken; (Galaktik sapmadan dolayý), zaman hýzlandý çünkü ruhundaki karanlýðý aydýnlatmadan, aþkýn yakýcý ateþiyle kavrulmadan, kiþiliðindeki defolarýn farkýna bile varmadan, kulaktan dolma bilgiler, kitap ve seminerlerden edindikleri öðretilerle ahkâm kesmeye kalkan, aðzý güzel lâf yaptýðý için etrafýna bir sürü insan toplamayý baþaran Yeni Çað münevverleri (!) yeni bir tehlike unsuru olarak karþýmýza çýkmaya baþladý. Nesli giderek zaten tükenen gerçek öðretmenlerin itibar kaybetmesine yol açtý. Filanca boyuttan gelen varlýklara kanal olmak, bilinçaltýnýn frekansýna girerek kiþiye ait özel bilgileri açýða çýkarmak, bilumum objeleri düþünce gücüyle yerinden oynatmak, her derde devaymýþçasýna þifacýlýk taslamak o insanýn yüksek bir farkýndalýða, müthiþ bir ruhsallýða sahip olduðunu göstermez. Hattâ aksine, bu korkunç bir cehaletin, bedeli aðýr ödenecek bir acizliðin en somut örneðidir. Sahte bir guruya yakalanýp önce onunla oyalanmak bazen gerçek bir cevheri tanýyýp, deðerini kavramanýzda size ýþýk tutabiliyor. Yolu kaybederek, tekrar yolu bulmayý öðreniyorsunuz. Yolun kendisi olmuþ üstatlar bulmak çok kolay deðil tabii. Þimdilerde mutluluk tacirleri çok kitap satýyor, çok konferans veriyor, herkes gidiyor, çünkü gerçeði komprime bir tablet gibi alýp aydýnlanabileceklerini ve mutluluðu yakalayýp, acýlardan uzaklaþabileceklerini zannediyorlar. Halbuki acýdan kaçtýkça daha çok yakalanýyor, mutluluðun peþinden koþtukça daha çok uzaklaþýyoruz, yaþam düalite üzerine SEVGÝ DÜNYASI kurulu öncelikle bunu kabul etmemiz gerekli. Bizim aydýnlanma sistemimizdeki bütün çaba düalistlik yapýnýn üzerine çýkabilmek olmalý. Bugünün insaný tüketim toplumunun alýþkanlýklarýný benimsemiþ durumda istediði þeylere çabucak ulaþmak ve kullanmak istiyor, mistik öðretiden akan bilgi için bu mümkün deðil. Aydýnlanma için iki düþünce arasýndaki en uzun mesafe de diyebiliriz bir anlamda, bu mesafe sebat, dirayet, itidal ve ihtiyatla alýnabilir. Bu cefa gerektiren bir süreç. Siz bana geçen gün çok güzel bir lâf söylediniz "aklýmýzdan gönlümüze damlýyor, akmýyor" dediniz; bu cümleyi uzun zamandýr arýyordum inanýn. Yavaþ yavaþ bilgi edinerek, bu bilgileri tecrübeye dönüþtürerek, tecrübeden elde ettiklerimizi yaþama geçirerek ilerlemek gerekir. Evrimin hýzlanmasý az önce de söylediðim gibi, güneþ sistemimizdeki galaktik kaymanýn etkisiyle zamanýn da hýzlanmasýna baðlý ama sürecin hýzlanmasýndaki en önemli etkenlerden biri de üstatlarýn fonksiyonlarý oldu, kimdir bu üstatlar. Peter Devnov, Yogonanda, Shirdi Sai, Blavatsky, Alice Bailey, Emmot Fox, Earnst Holmes gibi. Yeni Çað aslýnda 1800'lü yýllarýn sonlarýnda baþlayýp 1900'lü yýllarýn ortalarýna kadar süren pek çok öncünün çalýþmalarýný içeren bir dönemdir, bunlar gerçek öðretmenlerdir. Bunlarýn bazýlarý yüksek varlýklarla (ruh olarak) irtibat kurabilmiþ ve büyük bilgileri, araya hiçbir parazit girmeden alabilmiþ kimselerdir. Düþünce gücü, çekim yasasý gibi hayatýmýzý etkileyen en önemli yasalarý onlar sayesinde öðrenebildik. Tanrý'ya giden pek çok yol var. Þimdi, spiritüellik adýna söylüyorum, Tanrý'ya SEVGÝ DÜNYASI giden her yol mubah. Týpký aþkta ve savaþta her þeyin mubah oluþu gibi. Arýnmak için herkesin ruhuna uygun bir yol var. Bu, mistik bir gruba girmek olabilir, bir vizyon okuluna girmek olabilir, bir dine mensup olmakla olabilir, spiritüalizme ile ilgili bir yol olabilir veya parapsikoloji ile, çok bilgili bir yaþam koçu eþliðinde olabilir, her türlü þekilde olabilir. Bu iþe gönül veren gerçekten dileyen kiþinin önce ruhaniyetle uðraþmaya hazýr mýyým diye kendisine sormasý gerekir.. Elbette bundan sonra çok çeþitli safhalardan geçecektir. Tanrý dediðimiz, her yerde olan, baþý ve sonu olmayan, her þeyi iþiten ve bilen o bilinçle bütünleþmek silahý lütuf yasasý dýþýnda kolayca gerçekleþmesi imkânsýz bir þey. Nihal Gürsoy - Arýnmaktan, tam olarak neyi kastediyorsunuz? Bu iþe karar vermiþ, niyet etmiþ bir kiþinin sizin tecrübelerinize göre hangi safhalardan geçmesi gerekir? Iþýk Menderes - Ýnsan Tanrý'nýn bir parçasý, içinde O'nun özü var. Arýnmak ise, o özü ortaya çýkarabilmek çabasýdýr. Bu çok ciddi bir iþtir. Ciddi bir emek ister, nasýl olduðuna gelince; bedeni, bilinçaltýný, ruhu arýndýrýp, damýtmak gerekir. Damýtmak biliyorsunuz simya'da da çok önemli. Simya; metali altýna dönüþtürmek için yedi safha geçirir. (Þimdi o Latince isimleri saymayayým size) Altýna dönüþtürmek için seçtiði metale ise bir isim veriyor simya "magnum opus" diyor. Magnum opus, "büyük eser" demektir. Bizler Tanrý'ya benzemeye çalýþýrken, gerçekleþmekte olan büyük eserleriz. Bunun mimarý da biziz, heykeltraþý da biziz, ancak kendi çabamýzla yaratabileceðimiz bir eser bu. 25 Öncelikle iyi düþünerek, kendinize uygun olan yolu seçmeniz gerekiyor. Ruhaniyetle ciddi bir biçimde uðraþmaya, yani arýnmaya karar vermiþ ve yolunuzu da seçmiþseniz þunu kabul etmeniz gerekmektedir ki artýk yaþamýnýzý ve buna baðlý pek çok þeyi deðiþtirmek durumunda kalabilirsiniz. Benim izlediðim yol, mistiðin yoludur. Yani Tanrý'yý deneyimlemeye yöneliktir benim yolum. Dolayýsýyla, öðrendiklerimi de bu açýlýmdan paylaþabilirim sizlerle. Geçirilen ilk safhanýn adý, "ruhun karanlýk gecesidir" Mistitizm'de Ruhun karanlýk gecesinin karþýlýðý Türkçe'de "Makber" gibi bir þey. Bu, çok kýsa bir süredir ama çok uzunda sürebilir. Hakikaten, paramparça oluyor, ruh adeta parçalara bölünüyor, olmasý gereken de bu, istenmeyen unsurlarýn açýða çýkýp ayýklanabilmesi için. Bu devreyi geçirirken hiçbir þeyle, hiç kimseyle bütünleþemezsiniz, özdeþleþemezsiniz, böyle de olmasý gerekiyor. Issýz karanlýk, Tanrý'nýn bile olmadýðýný, ulaþamayacaðýný zannettiðin bir safha. Gerekli olan da bu, iþte bu sizin inisiyasyonunuzdur. Gizem okullarýndaki mabetlerde de yapýlan bu. Paramparça oluyor benliðiniz ve istenmeyen unsurlarý görmeye, anlamaya çalýþýyorsunuz. Daha sonra tekrar benlikle bütünleþmeye baþlýyorsunuz. Bu iþlemin amacý atýklarýnýzdan kurtulup tekrar benliðinizle buluþmaktýr. Sonra bir açýlým oluyor beyninizde ve ruhunuzda ama iþ bununla bitmiyor ki ilâhi bilgilerle ruhunuzu ve aklýnýzý beslemeye baþlýyorsunuz, ayný esnada bunlarý yaþama da geçirmeye çalýþýyorsunuz. Eðer çok yaþlý ve olgun bir ruhsanýz bu nispeten daha kolay olabilir. Tecrübeyle haya- 26 ta geçirmediðiniz hiçbir bilgi sizin deðildir, siz sadece bir kütüphane olarak dolaþýrsýnýz, o kadar.Bilgi, davranýþ haline gelip, tecrübeye dönüþtüðü zaman, onu artýk senden hiç kimse, hiçbir güç alamaz. Evrim de bu demek zaten. Yüzleþme, arýnmaya çalýþan insan için çok önemli. Ýyi olmaya, aydýnlanmaya gayret ederken, kendi ruhundaki karanlýðý görmeyen insan bunu baþaramaz. Karl Jung, þöyle diyor, "Ýyi mi olmak istersin, yoksa bütün mü?" Cevap tabii ki, "bütün olmak isterim" olmalý. Çünkü bütünle birleþebilmen için bütün olmak gerekir. Bütün olmak için de önce içindeki iyi ve kötü ile uzlaþman gerekir. Kimi, ne ile suçluyor ya da yargýlýyorsanýz önce kendinize bakýnýz. Siz de onu farklý bir biçimde yapýyorsunuzdur. "Bunu asla yapmam" demeyin onu sahiplenip, dýþlamadýðýnýzda bir sýçrama yaparsýnýz, çünkü bir parçanýzý daha kendinize entegre etmiþsinizdir. Bütün böyle olunur. Dolayýsýyla, bize bütün halinde deðil, parçalar halinde olduðumuzu gösteren iki reaksiyon var. Bir kiþiyi delice idealize etmek veya onu yerlere batýrmak. Ýkisinde de reaksiyon var, anlamamýz gereken þu ki bu konuda entegre deðiliz ve halletmemiz gereken þeyler var. O nedenle bildiklerimizi tecrübe ederken sabýr, sebat, dirayet, itidal ve ihtiyat çok önemli. Hep ayný hýzla gitmeniz ve yükselmeniz mümkün deðildir, yasa da böyledir. Bütün bunlarý yapan öðrenci bir gün þunu söyleyebilir, "yaptým, yaptým, yaptým... olmuyor, ben bu iþten vazgeçiyorum." Ýþte sebat, sabýr, dirayet bunun için çok önemli. Ayrýca egonun terbiyesi ve sýnýrlarýný bilmesi açýsýndan da bu gerekli. Ego, kendisini benliðin merkezi olarak SEVGÝ DÜNYASI görmek eðilimindedir,buna karþýlýk ruhun onu kontrolü altýna almasý gerekmektedir. Dolayýsýyla öðrencinin kendisine þunu hatýrlatmasý lâzýmdýr. "Hakikat, aramakla bulunmaz. Ama bulanlar, hep arayanlardýr." Siz bunu bilfiil yaptýðýnýz zaman ve yaparken baþkalarýnýn da yaþamlarýna yardým ettiðinizde kâinatýn eli mahkum size yardým etmeye, çünkü siz zaten kâinatsýnýz. Aydýnlanmaya giden yolun en önemli taþlarýndan biri de itidaldir. Yani orta yol, makul yol anlamýnda söylüyorum bunu. Çünkü bizler, özgür iradesini kullanan varlýklar olarak doðruyu buluyor ve uyguluyoruz. Ýhtiyatla karar vermek, bulduðumuz doðruyu da itidalle uygulamak gerekir. Baþka yollar nasýldýr bilmem ama mistik genelde bu yolu takip eder. Tanrý aþký olursa, o alevi takip etmek, engelleri aþmanýzda size yardýmcý oluyor. Tanrý ile güzel bir aþk iliþkisi oluþturmak bir öðrencinin en büyük ihtiyacýdýr. Nihal Gürsoy - Zikir, oruç, ibadet, meditasyon gibi pek çok uygulama bu yola girmiþ kiþilerin kullandýðý metotlar olarak biliniyor. Kiþinin yükselmesine katkýsý oluyor mu bu metotlarýn? Iþýk Menderes - Arýnmak, ruhun deðiþik safhalarda ve deðiþik periyotlarda damýtýlmasý oluyor. Ruhumuzun ve bedenimizin saflaþmasý, saðaltýlmasý gerekiyor. Zikir, meditasyon, ibadet, oruç veya hepsi, hangisi sizin ruhunuza uyuyorsa, uygun olaný seçip araç olarak kullanabilirsiniz. Kâinatta var olan her þey, bir enerji ve frekans olduðu için, neye odaklanýrsanýz onun frekansý ve enerjisi içine çekilirsiniz. Örneðin zikir, Tanrý'nýn vasýflarýnýn isimler halinde tekrarlanmasýdýr. Aslýnda o vasýflar sizde de mevcut olduðundan, buna odaklanarak SEVGÝ DÜNYASI düþünmeniz o vasýflarý ortaya çýkarmak için gereken bir prosedürdür. Sebatla yapýlan zikir bu frekansý açar. Þöyle bir ilâhi yasadan bahsedeyim size. Evrende olan her þey enerji yani ýþýk olduðuna göre buna baðlý olarak iþleyen ilâhi dönüþüm yasasý, yüksek frekanslý ýþýðý dönüþüme uðratacaðýný söyler. Dolayýsýyla, zikir, meditasyon, oruç, ibadet vs gibi metotlarý kullandýðýmýz zaman, yüksek frekanslý bir ýþýðý oluyoruz. Iþýk bizi yavaþ yavaþ dönüþüme uðratmaya baþlýyor, amaçta budur zaten. Iþýn fizyolojik boyutuna bakarsak, beynimizdeki korku merkezinin yönlendirilerek terbiye edilmesi, yatýþtýrýlmasý iþine yarayan beta dalgalarýnýn yoðunlaþtýðý bir durumdur bu ayný zamanda. Beynin en geliþmiþ yeri olan ön loblarýna eskiden "Tanrý noktasý" denirdi. Oradaki birtakým snaptik baðlantýlarýn saðlanýp fonksiyonunu geliþtirmek ve açmak bakýmýndan da çok önemli. Nihal Gürsoy Ölüm, hakkýnda neler düþünüyorsunuz, edindiðiniz bilgi ve tecrübeler doðrultusunda? Iþýk MenderesRuhlar, giymeleri gereken elbiseyi giyerek, o þahsiyete bürünerek çýkýyorlar sahneye. Rollerini 27 gerçekleþtirdikten sonra da elbiselerini çýkararak, kendi asli kiþiliklerine biraz daha farklý ve geliþmiþ olarak, dönüyorlar. Yaþam, ilâhi yasalar çerçevesinde böyle gerçekleþiyor. Bu gezegene gelen bütün ruhlarý ve kendimi büyük bir takdirle karþýlýyorum. Çünkü, hakikaten evrim için çok zor bir yer burasý, tabii ki baþka gezegenlerde ve boyutlarda yaþam nasýldýr bunu bilmiyoruz. Bilincimiz sýnýrlý ama hakikaten zor bir yerde olduðumuzu biliyoruz. Dolayýsýyla burada gerçekleþtirilen farkýndalýðýn, burada geliþtirilen ruhun, ayný oranda elde ettiði zafer de çok büyük. Bu boyuta doðmak, ruh için ölüm demek aslýnda, çünkü bilinci kýsýtlanýyor. Ölmek de ruh için yeni bir aleme doðum, çünkü bilinç yeniden özgürleþir. Bunu artýk kabul edip ölümle de uzlaþmamýz gerekir. Çünkü ölüm, özgürlük demek aslýnda. Nihal Gürsoy Iþýk Haným, sizinle konuþup sormak istediðimiz o kadar çok konu var ki, bu söyleþide yer veremediðimiz. Gelecekte yeniden sohbet etmek üzere diyerek teþekkür ediyorum. Iþýk MenderesBen de çok teþekkür ediyor, okuyucularýnýza sevgilerimi sunuyorum. Görüþmek üzere. SEVGÝ DÜNYASI 28 Psiþik Medyum, öte alemdeki sevdiklerimizle konuþuyor Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgâr John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ” adlý kitaptan Geçen ay, oðlunun ölümünden tam yedi ay sonra medyum Edwards'ýn kapýsýný çalan Mary'nin trans okumasýna þahit olmuþtuk. Medyum Edwards, yaptýðý irtibatý yardýmcýsý Ellen vasýtasýyla kaðýda geçirmiþti. Bu irtibat sýrasýnda Andrew annesine, babasýna iyi durumda olduðunu iletmesini çünkü onun buna çok ihtiyacý olduðunu ve ayrýca aralarýnýn düzelmesi gerektiðini söylemiþti. Ýrtibat sýrasýnda geliþen en ilginç olaylardan birisi de medyum Edwards'ýn mezun olduðu lisedeki hocasýnýn Andrew'un babasý Tony Miracolo olduðunu keþfetmesi olmuþtu. Bu ay baþka bir konuyla kitaba devam ediyoruz. Anthony Vanaria bu aný asla unutmayacaktý. Evden tam çýkmak üzereyken annesi onu durdurarak babasýnýn oturma odasýndaki en sevdiði köþesinde televizyon seyrederken aniden yere düþtüðünü, etrafýnda parlak bir hale oluþtuðunu ve bedeninden çýkan ýþýðýn yükselerek tavana doðru çýktýðýný söylemiþti. Anthony New York þehrinin itfaiye departmanýnda acil týbbý prosedürler öðretmeniydi. O zamanlar yirmili yaþlarýnda olan Anthony annesinin sözleri üzerine hemen içeri girerek babasýna bakmýþtý. Gerçekten de babasýna garip bir þey olmuþtu. Ona doðru eðildiði zaman babasýnýn ciddi bir kalp krizi geçirdiðini anlamýþtý. Hemen müdahale etmiþ ancak baþarýlý olamamýþtý. Anthony babasýnýn kalp krizi geçirmiþ olmasýndan dolayý kendisini suçlu SEVGÝ DÜNYASI hissediyordu. Acil týp görevlisi olarak çalýþmasýna, herkesi bu konuda eðitmesine raðmen kendi babasýna yardýmcý olamamasý onu kahretmiþti. Anthony, babasý tam öte aleme geçerken annesinin gördüklerini de unutamamýþtý. O gece gerçek olduklarýna yemin edebileceði kadar canlý rüyalar görmüþtü. Bana göre bunlar birer rüya deðil, öte alemden onunla kurulan irtibatlardý. Anthony o gece babasýnýn kendisini rüyasýnda ziyaret ettiðini söyleyerek: "Babam beni aþaðý kata 29 kadar götürdü. Yemek odasýnýn kapýsýndan içeri girdik. Orada kendisinden bir yýl kadar önce vefat etmiþ olan kardeþini gördük. Babam onunla kart oynamaya baþladý. Ona nasýl olduðunu sordum bana iyi olduðunu söyledi. Orada olmanýn nasýl bir þey olduðunu sorduðum zaman da bana: "Gerçekten çok güzel. Sen de bunu bir gün öðreneceksin" dedi. "Peki ama baba, orasý nasýl bir yer bana anlatabilir misin?" diye sorumu yinelediðimde bana: "Bunu sana anlatamam" dedi. Sonra da kardeþiyle 30 beraber kapýdan çýkýp gittiler. Ardýndan ben aniden uyandým" demiþti. Skeptik bir kiþi, Anthony'nin gördükleri için, babasýnýn trajik ölümü neticesinde gördüðü bir rüya diyebilir ama ben ýsrarla bunun öte alemle yapýlan gerçek bir görüþme olduðunu söylüyorum. Anthony'nin babasýnýn ölümünden kýsa bir süre sonra annesi hayat sigortasýndan para almak istediðinde gerekli evraklarý evde bulamamýþtý. Bunun üzerine babasý yeniden rüyasýnda gözükerek ona belgelerin yerini göstermiþti. Diðer önemli evraklarla beraber onu tavan arasýndaki bir kasaya koymuþtu. Sabah olduðunda Anthony annesini çaðýrarak ona belgeleri bulacaðý yeri tarif etmiþti. Gerçekten de sigorta belgeleri tam da babasýnýn söylediði yerde çýkmýþtý. Anthony babasýyla üçüncü bir görüþme daha yaptý. Bu kez kýz kardeþinin üç yaþýndaki oðlu Marty rüyasýnda bisiklet sürmeye çalýþýyordu. Kardeþi babasýna doðru dönerek: "Bisiklet sürebilecek yaþta deðil" diyordu. Babasý ise: "Sorun deðil. Ona öðretirim" dedikten sonra da bisikletin arkasýný tutarak ona binmesi için yardým ediyordu. Bu rüyadan bir kaç SEVGÝ DÜNYASI gün sonra kýzkardeþi onu arayarak oðlunun sürekli olarak bisiklete binmeye çalýþtýðýný ancak onunla bir türlü baþ edemediðini söylemiþti. Altý yýl sonra Anthony'nin annesi araba kullanýrken bir kalp krizi geçirdi. Aylarca komada kaldý. Anthony annesinin tümüyle bu dünyadan kopmak ve öte aleme geçmek istediðini biliyordu ve hastane yönetimine yaþam ünitesinin fiþinin çekilmesini rica etti. Ancak buna izin vermediler. Sonunda Anthony o kadar ýsrarcý oldu ki bunu kabul etmek zorunda kaldýlar. Anthony çok üzgündü. Babasýnýn ölümüne seyirci kalmýþ, annesinin ölmesine ise izin vermiþti. Annesi öldükten bir yýl sonra Anthony bana trans okumasý için geldi. Babasýnýn ölümünden sonra ruhsal irtibatlarla ilgilenmeye baþlamýþtý. Annesi de vefat edince içinde oluþan güçlü duygular kendisini bana doðru yönlendirmiþti. Annesinin yaþam ünitesinden ayrýlmasýna neden olmasý, aile içinde hoþ karþýlanmamýþtý. Bu nedenle kendisini sürekli olarak suçlu hissediyordu. Annesinin trans okumasý sýrasýnda gelerek gönlünü rahatlatmasýný bekliyordu. Karýsýyla beraber bir yaz akþamý SEVGÝ DÜNYASI ofisimin kapýsýna geldiklerinde otoparktan 222 plaka no.lu bir aracýn çýkmakta olduðunu fark ettiler. Bu rakamýn, 22 Þubat doðumlu olan annesini iþaret ettiðini düþünen Anthony, o gün benim kanalýmla annesiyle güzel bir irtibat kuracaðýna inanmýþtý. Gerçekten de o gün hem annesi hem de babasý geldiler. Anthony'ye sevgilerini yolladýlar. Annesi ise onun kendisini suçlu hissetmesi için hiç bir neden olmadýðýný söyledi ona. Anthony annesi için yapýlabilecek her þeyi yapmýþtý. Beyni zaten tüm iþlevini yitirmiþti ve onun için yapýlabilecek en iyi þey yaþam ünitesinin fiþini çekmekti. Bunlarý duyan Anthony hýçkýrýklara boðuldu ve "Ýnanýn çok rahatladým" dedi. Trans okumasýnýn sonuna doðru Anthony babasýna bir soru sormak istediðini söyledi ancak irtibat kesildiði için soramadý. Buna raðmen Anthony babasýna sormak is-tediði sorunun cevabý-ný bir nebze olsun almýþtý aslýnda. Anthony ile karýsý babasýnýn ölümünden sonra evlen- 31 miþlerdi. Düðün sýrasýnda çalýnacak müzik "Mr. Wonderful" olarak belirlendiði halde disc jokey yanlýþlýkla: "Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgar" þarkýsýný çalmýþtý. Bu, anne ve babasýnýn en sevdiði þarkýydý. Daha sonra þarkýyý neden deðiþtirdiðini sorduðunda DJ ona: "Bir adam geldi ve sizin istediðiniz þarkýnýn bu olduðunu söyledi" demiþti. Anthony DJ'den adamý tarif etmesini istediðinde adam aynen babasýný tarif etmiþti. Trans okumasý sýrasýnda Anthony'nin babasýna sormak istediði de buydu iþte. Ama, babasý düðünlerinde yanlarýnda olduðunu söyleyerek zaten bu sorunun da cevabýný vermiþ olmuþtu. Ofisimden çýktýktan sonra Anthony ve karýsý kendilerini çok rahatlamýþ hissetmiþlerdi. Tam bu sýrada radyoyu açtýklarýnda karþýlarýna "Kanatlarýmýn Altýndaki Rüzgar" þarkýsý çýktýðýnda arabalarýný bir kenara çekerek aðlamaya baþlamýþlar ve Tanrýnýn kendilerine verdiði güzel hediye için O'na þükretmiþlerdi. 32 SEVGÝ DÜNYASI ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI Tipik Çocuklar, Tipik Ölümler Carol Bowman'ýn, "Children's Past Lives" Kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Geçen ay, terapi sýrasýnda tüm detaylarýyla yaþanýlan ölüm anýnýn zor olmasýna raðmen hayli iyileþtirici etkisinden söz etmiþ, Dr. Woolger'ýn bu konuda yaptýðý çalýþmalarý ve kullandýðý teknikleri incelemiþtik. Geçen ayýn en çarpýcý vakalarýndan birisini, Dr.Woolger'ýn ismi Edith olan bir hastasý üzerinde denediði regresyon tecrübesi oluþturmuþtu. Þimdiki hayatýnda baþarýlý bir dansçý olan Edith ne yazýk ki aðrýlý bir eklem hastalýðýndan muzdaripti. Geçmiþ hayatýna döndürüldüðünde Rus sarayýna karþý isyan eden bir grupta yer aldýðý ve elindeki bombanýn patlamasýyla can vermiþ olduðu ortaya çýkan Edith, ölüm anýný tüm detaylarýyla yaþadýktan sonra içindeki olumsuz enerjiler ve yoðun duygular çözülmüþ,, dahasý eklem aðrýlarýndan kurtularak yeniden dans edebilmeye baþlamýþtý. Bu ay konumuza tipik çocuklar, tipik ölümler baþlýðýyla devam ediyoruz. SEVGÝ DÜNYASI Dr. Woolger'ýn kitabý Chase ve Sarah'ýn yaþadýklarý deneyimlerin olaðanüstü olmadýklarýna beni iyice inandýrmýþtý. Dr.Woolger çocuklarýn anýlarýyla ilgili özel bir þey söylememesine raðmen iyileþtirme tekniði ve özellikle de Edith'in vakasý çocuklarýmýn baþýna gelenlerini daha iyi anlamama neden olmuþtu. Tüm bunlardan yola çýkarak çocuklarýmýn geçmiþ yaþamlarýndan bu hayatlarýna hesaplarýný henüz kapatmadan 33 gelmiþ olduklarýna hükmettim. Sarah evdeki yangýn korkusundan kurtulmaya çalýþýrken ölmeden önceki güçlü duygularýný yeniden yaþamýþtý. Ailesiyle vedalaþacak ya da geçmiþ hayatýnýn hesabýný kapatacak zamaný olamamýþtý. Anne ve babasýna karþý, kendisini evde unuttuklarýndan dolayý, kýzgýnlýk duygularý içersindeydi. Tüm bedenini yalayan alevlerin korkunç duygusunu yaþýyordu. Acý ve ýstýrap dolu olan bu duygularýn bir kez su üstüne çýkmalarýna izin verdiðinde, aðladýðýnda ve anne ve babasýna karþý olan kýzgýnlýk duygularýný ifade etmeye baþladýðýnda aslýnda onlarý suçlamamasý gerektiðini çünkü onlarýn kendisini kurtarmak için ellerinden geleni yapmýþ olduklarýný görmüþtü. Böylece de içindeki kýzgýnlýk duygusundan kurtulmuþtu. Sarah ile beraber mutfak masasýnýn etrafýnda SEVGÝ DÜNYASI 34 oturduðumuz dakikalarý hatýrladým. Tüm kýzgýnlýk dolu duygularý ve korkularý bir anda yok olmuþ ve kýzým bu þekilde fobisinden kurtulmuþtu. Chase'in vakasýnda ise yüksek seslerden korkmasý ve egzamasýnýn iyileþmesi için büyük bir yýkým yaþamasý gerekmiyordu. Onun ihtiyacý olan tek þey yeni bir farkýndalýk ve anlayýþ idi. Ne zaman ki ölüm anýný deneyimleyerek öte alemdeki durumunu kavradý iþte o zaman þimdiki hayatýndaki sorunlarýn aslýnda eski hayatýna ait olduklarýný da anladý. Chase'in hesabý da iþte o zaman kapanmýþ oldu. Ancak yine de kafamý kurcalayan bir soru vardý. Çocuklarýmýn geçmiþ yaþam anýlarý "Baþka Hayatlar Baþka Benlikler" isimli kitapta yer alan komplike vakalardan oldukça farklýydý. Sarah'ýn ve Chase'in geçmiþ yaþamlarýndaki ölümleri en az onlarýnki kadar trajik ve korkunç olmuþtu ama çocuklarýmýn travmalarý yüzeye yakýn bir yerdeydiler ve ortaya çýkarýlabilmeleri için nazikçe dokunulmalarý yeterli olmuþtu. Peki aradaki farký yaratan neydi? Bu soruyu kendime defalarca sordum. Çocuklarýn anýlarý yüzeye daha yakýndý. Yaþlarýndan dolayý tecrübe katmanlarý birbiri üstünde yeterince birikmemiþ, bu konular kiþiliklerinin birer parçasý haline gelmemiþlerdi. Çok küçük çocuklarýn geçmiþ hayatlarýndan getirdikleri problemlere giriþ yapmalarý ve bunlarý çözüme ulaþtýrmalarý daha kolay oluyordu. Bir yetiþkinin defalarca yapýlan seanslarla halledebildiði bir sorunu onlar bir kaç dakika içersinde çözebiliyorlardý. DIÞ DÜNYAYI ARDIMIZDA BIRAKMAK Philadelphia'dan taþýndýktan sonra Norman Inge ile bir telefon görüþmesi yaptým. Ona sormam gereken bir yýðýn soru vardý ve hiç acýmasýzca ona bu sorularý birbiri ardýnca sýralamaya baþladým. Norman, benim bir arayýþ içersinde olduðumu anlamýþ ve bana yardým etmeye karar vermiþti. Bu nedenle bana bir teklifte bulundu: Onu Florida'da ziyaret edebilirsem, bana regresyon deneyimlerinin nasýl yapýldýðýný öðretebilecekti. Tek þartý vardý, o da eve döndükten sonra öðrendiklerimi uygulamaya devam etmemdi. Peki, ben Florida'da iken çocuklarýma kim bakacaktý? Þansa bakýn ki, bir kaç hafta sonra annem arayarak Florida'da bulunan en sevdiði arkadaþýnýn yanýna gideceðini, þayet arzu edersek bizim de onunla beraber gelebileceðimizi SEVGÝ DÜNYASI söyledi. Annemin arkadaþý Norman'ýn evine çok yakýn bir mesafede oturuyordu. Böylece biz rahatlýkla Florida'ya gidebildik. Vardýðýmýzýn ertesi günü çocuklarý annemle birlikte býrakarak Norman'ýn evine gittim. Norman'la iki gün boyunca þifa teknikleri, bilinç altý ve hipnotizma hakkýnda konuþtuk. Norman'ý soru yaðmuruna tutuyordum. Çocuklarýmýn hipnoz prosedürlerinin tamamýndan geçmeden nasýl olur da geçmiþ yaþam anýlarýna daldýklarýný bir türlü çözemiyordum. Çocuklar üzerinde yapýlan hipnoz denemeleri yetiþkinlerinkinden farklýlýk gösteriyor muydu? Sarah ve Chase'i yeniden geçmiþ hayatlarýna döndürseydik ayný hayatlara mý gideceklerdi? Norman, hipnozun odaklanma ya da herhangi bir þeye konsantre olma halinden baþka bir þey olmadýðýný anlattý. Aslýnda bizler, hipnozun 35 çeþitli hallerini bir düþünceden diðerine odaklanarak yaþýyorduk zaten. Örneðin TV, film ya da okurken heyecan duyduðumuz her hangi bir romana odaklanmýþsak, çevremizdeki seslerden ve aktivitelerden soyutlanýyorduk. Böyle bir durumda adeta hafif bir transa giriyorduk. Otobanda araba sürürken de yola o denli konsantre olabiliyorduk ki sapacaðýmýz kavþaðý unutabiliyorduk. Beynimizin bir bölümü arabayý kullanmayý ve yolda ilerlemeyi idare ediyordu ama bilinçli farkýndalýðýmýz geçici olarak askýya alýnýyordu. Ayný þey hipnotik trans için de geçerliydi. Zihin içsel düþünceler, duygular ve imajlarla doluyken bilinçli farkýndalýðýmýz bir süreliðine askýya alýnabiliyordu. Bilincimiz tümüyle kapanmýyordu. Ýþte bundan dolayý kiþi regresyon denemesi sýrasýnda doktordan bir kaðýt mendil isteyebiliyor ya da tuvalete gitmek istediðini söyleyebiliyordu. Tüm bunlarý yapmasýna raðmen koltuða geri oturduðunda trans halini devam ettirebiliyordu. Norman ayný þeyin çocuklar için de geçerli olduðunu söyledi. Ancak çocuklar yetiþkinlere nazaran hipnoza daha kolay girip çýkýyorlardý. Özellikle çok küçük çocuklarý incelediðiniz zaman, bir þeyi kýsa süreliðine incelediklerinde gözlerinin irileþtiðine ve nefes ritimlerinin deðiþtiðine tanýk olursunuz. Ýþte onlar tam bu sýrada dünyadan kopmuþlardýr. Bu nedenle de çevrelerinde olup bitenlerden habersizdirler. Onlarýn bu durumda deneyimledikleri nedir? Bunu tam olarak bilemiyoruz ama bazý psikologlar, hiç kesintisiz þekilde çevrelerindeki her hangi bir þeyi inceleyebilen çocuklarýn daha parlak ve daha yaratýcý olduklarýný söylüyorlar. (Gelecek Ay: Konumuza kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz) SEVGÝ DÜNYASI 36 Saklý Düzende Mucize Haluk Berkmen David Bohm, anlamýn her yerde hazýr ve nazýr olma niteliði, telepati ve uzaktan görme fenomenlerine olasý bir açýklama getirdiði inancýndadýr. O her iki fenomenin de aslýnda yalnýzca psikokinezinin farklý biçimleri olduðunu düþünür. Týpký Psikokinezi gibi bir zihinden bir nesneye iletilen bir anlam rezonansý söz konusudur. Anlam uyumu ya da rezonansý bir kez saðlandý mý, aksiyon her iki yönde de baþlar. Böylece uzaktaki sistemin anlamý gözlemcinin içinde harekete geçerek bir tür tersine psikokinezi üretir ve sonuç olarak o sistemin imgesini o kiþiye geçirir. Saklý düzende farklý süptilitede bir çok düzey vardýr. Zihnimiz bu süptil SEVGÝ DÜNYASI düzeylere ulaþabilecek yeteneðe sahipse, o zaman bu, olaðan olarak gördüklerimizden çok daha fazlasýný görebileceðimiz anlamýna gelir. Buradaki olgu bir tür mekan dýþý karþýlýklý baðlantý biçiminin sonucudur. Bu daha derin bir mekan dýþýlýk olgusu, bir tür süper mekan dýþýlýk olgusuyla açýklanabilir. MUCÝZELER Holografik evren anlayýþýnda mucizelerin açýklanmasý oldukça spiritüel bir görünüm arz ediyor. Plotinos'un anlattýðý "Sudur Silsileleri" spiritüalizmin birlik ve teklik halinde varoluþunu kendi deyimleri ile anlatýyor. Ve þuurlu kozmik enerinin bir amaç ve maksat etrafýnda saçaklanmalar ve þuur anlamlarý yaratarak fiziðe ve maddeye yansýmasýndan söz ediyor. Kadim ve doðu bilgelik ekollerinin varoluþ açýklamalarýnýn hemen hemen hepsi þimdi de bilim adamlarý tarafýndan benzer cümlelerle holografik olarak anlatýlýyor. Ama dikkatli bir gözlemci için arada hiç fark yok. Kadim Bilgelik diyor ki: "Evrenin aslý ruhtur, ruh enerjisidir. Her þey ruhtan sadýr olur. Önce metafizik sonra fizik vardýr. Evren sonsuz fizik ve ruhsal mekanlardan oluþmuþtur. Her mekanýn kendine has þartlarý ve belli bir zaman yoðunluðu vardýr. Özdeki birlik, uygulamada farklý görünümler ve roller, farklý ortak alanlar ve planlaþmalar þeklinde karþýmýza çýkar." Çaðýmýzýn en önemli olgularýndan biri de küreselleþme. Her kavramýn küresel olarak ele alýnmasý bilim -fizik doðu bil- 37 geliði ve spiritüalizmi ayný platformda buluþturuyor, ama asla ihmal edilmemesi gereken önemli gerçek ilahiliðin ve Ruhsal Alanýn (Saklý Düzenin) varolmuþ olan her þeyi kapsamasý, sarýp sarmalamasý ve her þeyin O'ndan ötürü var olmasýdýr. Fizikçi Tiller'in evren modeli de oldukça kapsamlý ve spiritüel aðýrlýklý. Onun görüþüne göre, "Tanrý evreni ilahi bir düþünce modeli olarak yaratmýþ olabilir. Bu ilahi model, kozmik enerji alanýnýn giderek daha az süptil düzeylerini bir dizi hologram sýrasý boyunca etkilemiþ ve sonuçta fiziksel bir evreni holograma dönüþtürmüþ olabilir." "Eðer bu doðruysa...", diyor Tiller, "... insan bedeninin holografik nitelikte olduðu konusunda bir diðer gösterge sayýlabilir. Çünkü her birimiz gerçekten de küçücük birer evren olabiliriz. Dahasý eðer düþüncelerimiz gerçekliðin daha süptil yapýdaki enerji alanlarýnda hayaletimsi holografik imgelerin biçimlenmesine neden olabiliyorsa, bu görüþ insan zihninin mucizeleri nasýl oluþturabildiðini de açýklamýþ olacaktýr." Ama mucize oluþturmak isteyen zihinlerin önce doðruluðu ve dürüstlüðü öðrenmesi sonra da uygulamasý koþuluyla tabii ki; aksi takdirde bilmedikleri yasalarý ihlal ettiklerinden bir sürü sýkýntý, dert ve karmik borçla karþýlaþmalarý kaçýnýlmaz hale gelebilir… Foijan dedi ki: Þimdi ölmüþ olan öðretmenim Wuzu, öðretmeni Baiyun'un her zaman açýk ve net olduðunu, hiçbir savunma görüntüsü olmadýðýný söyledi. Ne zaman yapýlmasý gereken bir görev olduðunu görse, atýlýp yolu gösterirdi. Akýllý ve yetenekliyi ortaya çýkarmaktan SEVGÝ DÜNYASI 38 hoþlanýr, fýrsatçý bir tutumla insanlara kýrýlýp sonra terk edenlerden hoþlanmazdý. Hiçbir þeyden etkilenmeden bütün gün tek bir iskemlede dimdik otururdu. Bir keresinde bir öðrenciye þöyle dedi: "Yol'u korumak, yoksullukta rahat olmak, yamalý giysi giyenlerin temel yazgýsýdýr. Baþarý ya da yoksunluk, kazanma ya da kaybetme yüzünden yönlerini deðiþtirenler, Yol konusunda konuþmaya layýk olmayan insanlardýr." Hatta eþzamanlýlýðý ya da psiþemizin en içsel derinliklerindeki süreç ve imgelerin dýþ gerçeklikleri nasýl biçimlenmekte olduðunu da açýklayabilir. Bu noktada enerjilerin ve iradenin yerli yerinde kullanýmý çok büyük önem kazanmaktadýr. Xuetang dedi ki: Öðrencilerin enerjileri iradelerinden daha fazlaysa, küçük, ufak insanlar haline gelirler. Ýradeleri enerjilerine egemense, yüce, dürüst, insanlar olurlar. Bazý insanlar nasihate karþý inatçý bir düþmanlýk duyarlar ve bu konuda hiçbir yol göstericiliði kabul etmezler. Onlarý böyle davranmaya zorlayan enerjileridir. Yüce ve dürüst insanlar, iyi olmayan bir þeyi yapmaya çok zorlansalar bile, ölümüne bölünmemiþ ve tutarlý kalýrlar. Onlarý böyle davranmaya zorlayan iradeleridir. EÞZAMANLILIK Eþzamanlýlýk konusunu çok ciddiye alan bir baþka fizikçi de F. David Peat'dýr. Peat, Jung tipi eþ zamanlýlýklarýn yalnýzca gerçek olmakla kalmayýp bunlarýn saklý düzenle ilgili baþka bir kanýtý daha sunmakta olduðunu söylemektedir. Eðer her þeyin kaynaðý olan temelde ya da saklý düzende zihin ve madde arasýnda bir bölünme yoksa, ortaya çýkan gerçekliðin bu derin baðlantýnýn izlerini taþýmakta olmasýnda þaþýracak bir þey yoktur. Peat eþzamanlýlýðýn, fiziksel dünyayla içsel psikolojik gerçekliðimiz arasýnda hiçbir ayrýlýk bulunmadýðýný açýklamakta olduðu düþüncesindedir. Bir eþzamanlýlýðý deneyimlediðimiz zaman, aslýnda deneyimlemekte olduðumuz þey, "insan zihninin bir an için gerçek düzeninde çalýþmasý, toplumun ve doðanýn içine yayýlarak, giderek incelen düzeyler boyunca ilerleyerek, zihnin ve maddenin kaynaðýndan geçip yaratýcýlýðýn içine dalmasýdýr." Bir akýþta yaratýcýlýk için þunlar söyleniyor: "Yüce Ruh Yasadýr. Yasanýn ardýndaki düþüncedir, sayýsýz tezahürlerdeki hayatlarýn, o olmaksýzýn fonksiyon göremeyeceði sonsuz evrenin sebebi olan kudrettir. Ruhsal varlýklar olduðunuz için sizlerde Yüce Ruh'a ait bütün saklý kudret bulunmaktadýr. Hepiniz Yüce Ruh'un sonsuz kudretine katkýda bulunuyorsunuz. Yeryüzüne doðuþ olayý, Yüce Ruh'un bir parçasýnýn madde içinde bedenlenmesidir. Bu parçada potansiyel olarak Yüce Ruh'un tüm tanrýsallýðý mevcuttur. Bu ise sonsuz olanaklara sahip olarak açan çiçeðin tohumudur." SONUÇ Evrenin ve insan varlýðýnýn böylesine kapsamlý þekilde izah edilmesi bizleri biraz tedirgin edebilir ve bize "bu büyüklük karþýsýnda ne yapabiliriz ki..." SEVGÝ DÜNYASI sorusunu sordurabilir. Bu soruya bir Zen hikayesiyle cevap vermek mümkündür: Bir keþiþ Joþu'ya þöyle seslenmiþ; -Daha manastýra yeni geldim. Lütfen bana her þeyi öðret. Joþu ona þu soruyu yöneltmiþ; -Bugün pirinç lapaný yedin mi? -Evet yedim. -O zaman sen ilk önce git ve tabaðýný yýka. Þu anda yaþamakta olan ve tüm dikkatini günlük olaylara yöneltmiþ olan birisi bir gün bir aydýnlanma (þuurlanmasatori) deneyi yaþadýðýnda insan varlýðýnýn her davranýþýnýn ardýndaki gizli vazifeyi ve bütünsel yaþamýn mucizesini hiçbir þeyin birbirinden ayýrt edilemeyeceðini fark edecek ve þöyle diyecektir; Ne kadar mucizevi, ne kadar mistik! Odun taþýyorum, su getiriyorum. Bir Zen deyiþi, ruhsal öðretilerde uygulama yapacak kiþiler için þunlarý söylüyor; Zen'e baþlamadan önce daðlar dað ve ýrmaklar da ýrmaktýr. Zen'i uygularken 39 daðlar artýk dað ve ýrmaklar da ýrmak olmaktan çýkar. Ancak insan bir kez aydýnlandýn mý, daðlar yine dað ve ýrmaklar yine ýrmak olacaktýr. Foijan, Shun Fodeng'e dedi ki: En kusursuz insanlar ünü ve refah içinde olmayý düþünmezler ve gerçeðe ulaþanlar baský ya da yýkýmdan korkmazlar. Kazanýlacak bir yarar görüldüðü zaman gücünü uygulamak, ya da karlý olduðu görüldüðü zaman hizmetini önermek, sýradan ve küçük insanlarýn davranýþýdýr. Bilen söylemez, Söyleyen Bilmez. . Lao-Tzu Kaynakça: Holografik Evren-Michael Talbot-Ruh ve Madde Yay. Fiziðin Tao'su-Fritjof Capra-Arýtan Yay. Psikanaliz ve Zen Budizm-Erich Fromm-Yol Yay. Taoculuk Zen ve Batý Kültürü-Alan Watts-Yol Yay. Zen Eti, Zen Kemiði-Paul Reps-Yol Yay. Zen Zihni Baþlangýç Zihnidir-Shunryu Suzuki-Dharma Yay. Liderlik Sanatý-Zen Dersleri-Thomas Cleary-Anahtar Kitaplar. 40 SEVGÝ DÜNYASI Deha Beyinlerin Ýtici Gücü Özer Baysaling SEVGÝ DÜNYASI Y ýllar önce, beyin cerrahý olan bir profesör arkadaþýmýn "Deha beyinlerin analizi" konulu bir konferansýný dinlemiþtim. Konunun özeti ise, "Baþarýya giden yolda, acýlarýn insanlarý geliþtirdiði" tezini yansýtýyordu. Branþlarýnda üne eriþmiþ, bilime ve sanata hizmet etmiþ insanlarýn çoðunun hayatlarýnda acý çektikleri ve o acýlarýn onlarý geliþtirerek, konularýnda dehalar yarattýklarý söz konusu edilmiþti. Konferans sonunda bir baþka arkadaþ, konuya esprili bir yaklaþýmla yorum getirerek "madem acýlar insanlarý geliþtirip, yaratýcýlýða itiyor, o halde biz de çocuklarýmýzý, dahi beyinler safýna sokmak için, onlara sýkýntý çektirelim, hatta günde üç öðün dövelim!" demiþti. Bu yorum her ne kadar hafif bir þaka olarak gülüþmelere yol açtýysa da, konferansý veren arkadaþýmýzý da üzmüþtü. Nitekim bazý düþünürler acý çekmeyi; kiþisel bir trajediyi, baþarý ve zafere dönüþtüren bir etken olarak görürler. Ancak, "acýlarýn çocuðu" misali, gereksiz yere acý çekmek de kahramanca deðil, mazoþistçe bir durumdur... Çocuða acý çektirecek bir terbiye sistemi doðru olmasa da, zamanýmýzda çocuk yetiþtirmenin bazý ailelerde sýnýrsýz zaafa dönüþerek, çocuklarý dejenere ettiði de göz ardý edilemez. Günümüzde çocuðu memnun etmek için (bilhassa varlýklý aileler ve anneler açýsýndan) aþýrý zaaf gösterilmekte ve müthiþ ödünler verilmektedir. Bunun sonucu da ekseriyetle bu tür gençlerin, tüketici toplumun bir parçasý olarak yetiþtiðini, geliþemediðini ve sorumluluk 41 almaya yanaþmadýðýný görmekteyiz. Basýn ve yayýn organlarýnýn sergilediði örnekler, tüketim ihtirasýnýn artmasý, gençleri deðer yargýlarýndan kopararak, hep hazýra konmaya ve baþýboþluða itmektedir. Gazete ve mecmualarýn dedikodu bölümlerinde bunlarý ibretle izlemekteyiz. Esasýnda bu gençler, verilen imkanlara göre, çok daha iyi yetiþtirilebilirlerdi. Pedagog olmadýðým ve çocuk terbiyesinde de iddiam bulunmadýðý halde, spor yönüm dolayýsýyla, hâlâ gençlerle birlikte olabildiðim için, onlarla birçok þeyi paylaþabilmenin mutluluðunu yaþamaktayým. En önyargýlý olunacak gençte bile, ne cevherler bulunduðunu görmekten mutluyum. Buna raðmen ailelerinin gösterdiði aþýrý zaafýn onlarýn aleyhine olduðunu da üzülerek izliyorum. Öyle bir mutlu azýnlýk da var ki "bu kadarý da fazla" dedirtiyor insana. Sadece yazlarý Ýstanbul'da, Bodrum'da ve çeþitli bölgelerdeki eðlence yerlerinde, gençlerin keyiflerine akýtýlan servet, memleketteki tüm yoksul çocuklarý doyurabilecek seviyede. Bir gencin günlük harcamasý, yeri geldiðinde bir iþçi ve memurun aylýk maaþlarýný kat be kat geçiyor. Özel okul, araba, cep telefonu, gezme masraflarý ise, aylýk birkaç orta gelirli aileyi rahat içinde geçindirebilecek düzeyde. Bazen daha da akýl almaz harcamalarý var. Küçücük çocuklarýn altýnda son model (spor Mercedes, Ferrari, BMW vs.) lüks araba ve cipler. Bunlarýn her biri yüz milyarlarca deðerde. Gittikleri lokallerde servet 42 akýtýyorlar. Memleketimizde aç insanlar olduðunu düþünemiyorlar bile. Genç hep istiyor ve tüketiyor. Kendi emeði ile elde etmediði þeylerden de çabucak býkýyorlar. Kýzlar ve erkekler, aþk dedikleri iliþkilerinde bile, birbirlerinden çabucak sýkýlýyorlar. Evlilik sorumluluðuna girmek istemiyorlar. Hatta birbirlerinden ayrýldýktan sonra en yakýn arkadaþlarýnýn eþleri ve sevgilileriyle birlikte olabiliyorlar ve buna "arkadaþlýk, deneyim, yaþamamýz lazýmdý..." þeklinde açýklamalar getirebiliyorlar. Sonunda çoðu büyük bir boþluða düþerek alkol ve uyuþturucu baðýmlýsý oluyorlar Bu tür ailelerdeki ebeveynlerin çoðu, çocuklarýnýn sevgisini kazanmak için, hep verici ve istekleri giderici yolu üstlenmekteler. Binlerce yýlda, kültür etkileþimleriyle günümüze kadar gelmiþ ve yararlarý kanýtlanmýþ olan temel manevi deðerleri ve eðitici uðraþýyý bir kenara býrakýp, tavýr koyma cesareti de gösteremediklerinden, gençler daha da boþlukta kalýyor. Okullarda gerçek eðitim deðil, sadece sýnav çözmeye yarayan öðretim yapýlýyor. Çocuklar genç yaþta, okumaya, çalýþma hayatýna, tasarrufa alýþtýrýlamýyor. Yoksul aile çocuklarý ise bu tüketime özenerek yoldan çýkabiliyor. Geçim sýkýntýsýndaki ebeveyn de bir raddeden sonra çocuða etkili olamýyor. Televizyon ve bilgisayar gibi araçlar gençleri sanal aleme sürükleyip aile ve toplumdan koparýyor. Aile içi paylaþým SEVGÝ DÜNYASI kalmayýnca sevgi ve birliktelik baðlarý da gevþiyor. Çocukluk ve gençliðimizde bize, þükür etmek, terbiyeli olmak öðretilirdi. "Öptün mü bey amcanýn ve teyze hanýmýn elini?.. Sus büyüklerin yanýnda konuþma... Ayýptýr, günahtýr!.." þeklinde ikazlarla yaþamýmýz aþýrý denetlenirdi. Bu da modasý geçmiþ bir terbiye sistemiydi. Hepimizde korkaklýk, bastýrýlmýþ isyan duygularý ve kendi hayatlarýmýzý yaþayamama sorunlarýna yol açardý. Ama birlikte yemek yerdik. Birlikte güler, birlikte aðlardýk. Birbirimizi daha çok sever ve paylaþýrdýk. Þimdi ise sýnýrsýz bir özgürlük. Ebeveynin çocuklarýnýn geçimi için, sabah karanlýðýnda yollara düþtüðü evde, genç öðlenlere kadar yatýyor. Ne kahvaltýda, ne öðlen ve akþam yemeklerinde bile beraber deðiller. Kopukluk ve egoizm gýrla... Þüphesiz herkesin lüksü elindeki imkanlarla orantýlý. Orta bir yol bulunamýyor. Sonuçta aþýrý zaaf, denetimsizlik ve manevi deðerlerden uzaklaþma gencin aleyhine olmakta. Konu daha bilimsel olarak da irdelenebilir... ACI ve SIKINTILARIN YARATTIÐI DEHA BEYÝNLER Konumuz olan "Dahi beyinlerin analizi" açýsýndan, çocukluðunda acý ve sýkýntý çekenlerin daha baþarýlý olduðunu gösteren örneklemeler çoðunlukta. Fransýzlarýn ünlü yazarý Victor SEVGÝ DÜNYASI 43 Victor Hugo, 26 Þubat 1802, 22 Mayýs 1885 Chateaubriand (4 Eylül 1768 – 4 Temmuz 1848) da çocukluðunu þatoda geçirdi. O da asabi bir insan olan babasýnýn korkusuyla yaþadý. Hastalýk derecesinde romantik ruhlu kýz kardeþinde teselli aradý. Oliver Twist’in Maceralarý (1837 1839) David Copperfield (1849 - 1850) Ýki Þehrin Hikayesi (1859) Büyük Ümitler (1860 - 1861) gibi ünlü romanlarýn yazarý, Ýngiliz edebiyatýnýn önde gelen yazarlarýndan Charles Dickens, babasý borçlarý yüzünden hapse girince küçük yaþta çalýþmaya baþladý. Bu onu baþarý ve zenginliðe itti. Suç ve Ceza, Budala, Karamazov Kardeþler gibi romanlarýn yazarý, dünya entelektüel düþüncesine ve dünya edebiyatýna büyük etkisi olan ünlü Rus yazar Dostoevski (11 Kasým 1821 - 9 Þubat 1881) krala karþý ihtilale karýþtýðý için ölüm cezasýna çarptýrýldý. Daha sonra bu ceza önce kürek, sonra dört sene Sibirya'ya sürgünle Hugo'nun, aile anlaþmazlýklarý, siyasi olaylar ve Juliette Drouet ile iliþkisi, fikir ve duygularýnda derin izler býrakmýþtýr. Birçok eserinde Juliette'nin anýsýndan kaynaklanan duygu yoðunluðu ve mistisizm hakimdir. On sekiz yýllýk sürgün yaþamýnda, çektiði hasret ve acýlarýn etkisiyle birçok eser yaratmýþtýr. Sefiller (Les Miserables) romanýný bu sýrada yazmýþ ve acý çeken insanlarýn ruh halini olaðanüstü yansýtmýþtýr. Kýrmýzý ve Siyah (1830), Parma Manastýrý (1830) gibi romanlarýnda karakterlerin psikolojik analizlerini yaparak realizmin öncülüðünü yapan; Stendhal adýný kullanan Fransýz yazar Marie-Henri Beyle (23 Ocak 1783 - 23 Mart 1842), varlýklý bir ailenin çocuðuydu. Dadýlarla büyütüldü. Ancak altý yaþýnda annesini kaybetmiþ olmasýnýn acý ve etkisini hayatý boyunca yaþadý. Bu onda nefret ve kin hislerini de beraber getirdi. Charles Dickens Fransýz Edebiyatýnda romantizmin (7 Þubat 1812 – kurucularýndan yazar, politikacý ve diplomat olan François-René de 9 Haziran 1870 ) 44 sonuçlandý. Hayatý bu yüzden hep yoksulluk içinde geçti. Çektiði acýlar dev eserler yaratmasýna sebep oldu. En ünlü eseri Kayýp Zamanýn Ýzinde adlý nehir romanla tanýnan Fransýz yazar ve eleþtirmen Marcel Proust (10 Temmuz 1871 - 18 Kasým 1922) dokuz yaþýnda astýma yakalandý. Bu onun tüm yaþamýný etkiledi. Ýnziva içinde yaþadý. Son senelerinde ses ve koku geçirmemesi için, her yanýný mantarla izole ettirdiði odasýnda, sadece birkaç yakýn dostu dýþýnda hiç kimseyle görüþmedi. Jacques Offenbach'ýn Hoffman’ýn Masallarý isimli operasý’na konu olan Alman besteci, müzik eleþtirmeni, karikatürist E. T. A. Hoffmann, babasýndan boþanan annesi onunla ilgilenmediði için, dayýsý tarafýndan büyütüldü. Bu onda aþýrý duygu yüklenmesi yaptý ve yazý, resim, musiki dallarýnda harika eserler oluþturmasýna neden oldu. E. T. A. Hoffmann (24 Ocak 1776 - 25 Haziran 1822) SEVGÝ DÜNYASI Fransýz romancý ve oyun yazarý Honoré de Balzac (20 Mayýs 1799 - 18 Aðustos 1850) küçük yaþta çeþitli iþlere girip çýktý. Özellikle noter katipliði onu geliþtirerek, hayatý daha iyi tanýmasýna sebep oldu. Yazarlýða baþladýðý sýralarda aile dostu bir edebiyat profesörü kendisine "ne iþ yaparsan yap, ama edebiyat aslaaa..." demesi üzerine, hýrs kazanarak kendini yazarlýða verdi. Her gün on dört saat, hatta bazen yirmi dört saat çalýþarak muhteþem eserler meydana getirdi. Dünya Edebiyatýnýn baþyapýtlarýndan biri olan Ýlâhi Komedya adlý eseriyle tanýnan Floransalý Ýtalyan þair Dante (1265 - 1321) de annesini erken yaþta kaybetti. Annesinin ölümü ve dokuz yaþýndayken bir kýza aþýk olmasý onda acýlar yarattý. Bu acýlarýn etkisiyle çok derin ve karanlýk bir üslubu olmasýna raðmen dev eserler meydana getirdi. Rusya’nýn ünlü kiþilerinin mensup olduðu geniþ bir aristokrat aileden gelen, Savaþ ve Barýþ, Anna Karenina gibi eserlerin yaratýcýsý, Cervantes’ten sonra en büyük romancý olarak kabul edilen Kont Lev Nikolaevich Tolstoy (1828–1910) iki yaþýnda annesini, dokuz yaþýnda babasýný kaybetti. Son yýllarýnda ise kendisine on dört çocuk veren karýsý Sofya ile geçimsizliðe düþerek evden kaçýp manastýrlarda yaþadý. Bu acýlar onun da harika eserler meydana getirmesine sebep oldu. Kýsaca “da Vinci” diye isimlendirilen, Rönesans insanýnýn arkitepi ya da evrensel deha olarak tasvir edilen, Ýtalyan bilim adamý, matematikçi, SEVGÝ DÜNYASI mühendis, kaþif, ressam, heykeltraþ, mimar ve mizisyen Leonardo di ser Piero da Vinci (15 Nisan 1452 - 2 Mayýs 1519) hukukçu bir baba ile köylü bir hizmetçi kýzýn çocuðuydu. Doðar doðmaz büyükbaba yanýna gönderildi. Annesini hiç görememiþ olmanýn acýsýyla yaþarken her dalda olaðanüstü eserler ve buluþlar yarattý. Alman matematikçi, astronomist ve astrolojist Johannes Kepler'in (27 Aralýk 1571 - 15 Kasým 1630) dört yaþýndayken geçirdiði çiçek hastalýðý gözlerinde ve ellerinde çeþitli sakatlýklara yol açtý. Maceracý sarhoþ bir baba ile akýl dengesi bozuk bir annenin çocuðuydu. Bu yüzden çok acý çekti ve ruhsal güvensizlik içinde yaþadý. Bu onda büyük bir mücadele gücü yarattý ve yirmi üç yaþýnda astronomi profesörü ve sonra da kraliyet matematikçisi olarak büyük buluþlara imza attý. Buluþlarýyla dünyayý etkileyen 100 insan sýralamasýnda Hz. Muhammed’ten sonra 2. sýrada gösterilen Ýngiliz bilimadamý Sir Isaac Newton’un (4 Ocak 1643 - 31 Mart 1727) babasý doðumundan önce öldü. Prematüre doðdu. Cýlýz ve hastalýklý büyüdü. Bu onun çalýþma þevkini kamçýladý. Dahiyane buluþlar yaptý. Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) Tophane’nin kabadayýlarla ünlü Karabaþ Mahallesindendi. Küçük yaþta babasýný kaybetmiþti. Ahmet Rasim (1865-1932) Fatihli yoksul bir aile çocuðuydu. Babasý o doðmadan evi terk etmiþti. Türk edebiyatýna hikaye, oyun, roman türünde 54 eser býrakan, bir süre 45 Hüseyin Rahmi Gürpýnar (17 Aðustos 1864, 8 Mart 1944) Kütahya milletvekilliði de yapan ünlü yazarýmýz Hüseyin Rahmi Gürpýnar, üç yaþýndayken annesini kaybetti ve çocukluðu hastalýklarla geçti. Aþýk geleneðinin son büyük temsilcisi kabul edilen, pekçok sanatçýya esin kaynaðý olmuþ Aþýk Veysel Þatýroðlu (1894-21 Mart 1973) yoksul bir köylü çocuðuydu. Yedi yaþýnda çiçek hastalýðýndan gözleri kör oldu. Bu onda aþýk felsefesiyle nice derin söz ve güzel türkü oluþturmasýna vesile oldu... Bu büyük insanlar acýlar çektiler. Zor þartlarda mücadele ettiler... Ancak sanatta olaðanüstü eserler yaratýp, yaptýklarý akýl almaz buluþlarla bilime hizmet vererek topluma öncü oldular. Bu insanlar Tanrý tarafýndan, bizlere ýþýk tutmalarý için gönderilmiþ görevlilerse eðer, dahi beyinlerin itici gücünde, çektikleri sýkýntý ve acýlarýn önemli rolü olsa gerek!.. Bugünkü çok kormacý ebeveynlerin de bundan pay çýkarmasý gerekir. Ruhen ve bedenen saðlýklý nesiller yetiþmesini diliyorum. SEVGÝ DÜNYASI 46 seçim tutulmalarý Funda Ceyhan, Ýç Mimar ve Feng Shui Uzmaný Bazý yollar zordur. Adý Tao ' da olsa, henüz sizin tarafýnýzdan bir isim verilmese de ... Üzerinde bulunduðunuz patikanýn en zor zamanlarýndan biri yolculuðun bitmeyeceðini sandýðýnýz zamanlardýr. Ümitsizlik sizi sarar ve gücünüzü kolayca kaybedersiniz. Hedefiniz sizi yolun sonuna doðru büyük bir mýk- natýs gibi çekerken, içinde bulunduðunuz duygusal sýkýntýlarýnýz nedeni ile hedefe doðru yola ilk çýktýðýnýz zamanýn inatçý kararlýlýðýný unuttuðunuzu fark etmezsiniz. Ýnsanoðlunun en büyük sýkýntýlarýndan biri, yarý yolda vazgeçmek deðil midir ? Ev veya iþ yerinizde kendinize kur- SEVGÝ DÜNYASI maya çalýþtýðýnýz dünyaya ilk adýmýnýzý atarken, ne çok þey düþünmüþtünüz. Hayatýn sürprizleri bir yana hiç düþündünüz mü, hayallerinizin ne kadarýný gerçekleþtirdiðinizi. Astrolojik döngülerde Ay ve Güneþ tutulmalarý insanlýk serüveninin çok özel zamanlarýdýr. Geçmiþe dönüp bakýldýðýnda tarihe de adýný geçirmiþ pek çok felaket ile adýný neredeyse tutulmalar ile bütünleþtirmiþ olaylar, tutulmalarýn bireysel depremleri ne kadar çok tetiklediðini unutturmuþtur. Sayýca çok insanýn kaderini ayný anda etkileyen Tutulmalarýn , dünya topraðý üzerindeki yansýmalarý onlarý gönüllerinde ve nefislerinde yaþayan insanlarýn ikinci depremi olmaktadýr. Tutulmalarýn zamanlarý, bazý etkileri ile kendimize , baþkalarýna ve hayata verdiðimiz sözlerin ne kadarýný tutabildiðimizi bizlere hatýrlatýlan dönemlerdir.Bu yüzden bireysel olarak son derece önem taþýrlar. Sevgileriniz, sorumluluklarýnýz ve seçimleriniz ile ilgili sýnanýrsýnýz. Eðer farkýnda deðilseniz, hayat size kendini hatýrlatacaktýr. Yeterince gösterdiðiniz her fark edemeyiþ, diðer tutulmada kendini size daha büyük bir hýzla hatýrlatacaktýr. Tutulmalar dünya üzerinde çeþitli aralýklar ile gerçekleþirken, elbette her tutulmadan bahsetmiyoruz, bazý tutulmalar hayatýmýzda minör etki yaparken, bazý tutulmalar majör etkilerde bulunurlar. Týpký yaþamýmýza 47 kabul ettiðimiz insanlar ve geri kalan tüm seçimlerimiz gibi. Ne zaman yarý yolda geri döndünüz. Ya da ne zamandýr o yarý yolda öylece beklemektesiniz. Seçimlerimizin ne kadar sahibiyiz. Çin Astrolojisinde, tüm Batý Astrolojisinin içindeki tekrarýndan çok daha fazla ay döngüleri konu olur. Lo Shu karesi, Zi Wei Dou Shu ya da 9 Star ki gibi pek çok yöntem ile bu döngüler için pek çok öngörüde bulunabilirsiniz. Hepsinin de hayatýmýzdaki seçimler ve tekrar eden dönemler ile ilgisi bulunmaktadýr. Yaþamýnýzda sizi ve çevrenizdekileri býktýracak kadar sýklýkta tekrar eden olaylar olduðu gibi, hayatýnýza damgasýný vurmuþ benzer karakterli pek çok olayý da neredeyse ayný biçimde , oyuncularý farklý olmak üzere yeniden ve yeniden yaþayabilirsiniz. Yaþam size her tutulmada aynasýný göstermektedir. Evlerimizi, iþ yerlerimizi seçtiðimizde yaþamýmýzda büyük bir döngüye adým atarýz. Bana sýk sýk , nasýl oluyor da, bizleri tanýmadan internet üzerinden hayatlarýmýzý bu kadar iyi bilebiliyorsunuz diyorlar. Bu yeterince bakmak ve gönülden görmek isteyen göz için inanýn zor deðil.. 10.000 yýllýk Çin takvimi , onca yýlýn ay döngülerini hatasýz kaydetmiþtir. Ayýn etkileri ile hareketlenen, tekrar eden olaylar zaman kaliteleri ölçüldüðünde görülür ki, bir daha bu 48 tekrarý ne zaman yapacaðýnýn da izini içinde saklamýþtýr. Zaman size taþýdýðý kalite ile tüm gerçekleri fýsýldayabilir. Ve bilirsiniz ki, Mucize yoktur, yalnýzca siz onu anlayacak kadar bilgi sahibi olmadýðýnýzda gerçekleþmektedir. Kanal D Emlak, Mekanýn Enerjisi programýna geçen hafta konuk oldum. Sanýyorum siz de beni ancak gelecek hafta izleyebileceksiniz. Seçimlerimizin önemini azda olsa anlatmaya çalýþtým. Fakat dar bir zamana tüm bir hayatýn doðruluklar ve hatalar ile dolu profilini çizmek için sýðmak elbette çok zor. Yalnýzca burada tekrar etmek istediðim bir þey var. Seçimlerimizin þu ya da bu þekilde olmasýný destekleyen harika bir düzenin çocuklarýyýz. Üzerimizdeki gücün etkisini fark etmeden tüm seçimlerin gücünün bizim elimizde olduðunu söylemek büyük bir hata olur. Eþyalarýnýz seçimlerinizin ispatýdýr. Onlarý orada olmalarýna haklý gösteren pek çok hikaye yaþanýr. Vazgeçilmezliklerinin ve terk edilmezliklerini sebebi budur. Bu yüzden atýlamayýþlarýnda haklýdýrlar. Cansýz gibi görünen eþyanýn üzerimizde hak iddia edemeyeceðini düþünüyorsunuz. En azýndan bildik anlamda. Fakat söylemeye yetkin olduðu deðerleri sizinle enerjisini paylaþarak yapabileceðini unutuyorsunuz. Bir Ýç Mimar olarak her zaman , baþkalarýnýn mekanlarý SEVGÝ DÜNYASI üzerinde hak iddia eden Ýç Mimarlarý yadýrgamýþýmdýr. Bir tasarým, bir dekorasyon ile bir baþka hayat ve hayalin, kendi hayalleriniz ile yaratýlmasýna tanýk olursunuz. Ne kadarýna sahip olabileceðinizin sýnýrlarýný bilmez iseniz, asla bir mekanda sizden o mekana ruh vermenizi isteyen kiþiye gereken ruhu veremezsiniz. Yalnýzca sizin hayalleriniz ile dolu bir oda hediye etmeniz içten bile deðildir. Döngüler ile pek çok þeyi fark edebilirsiniz. Hayatýn size gösterdiði ipuçlarýný takip ederek büyük puzzle ' daki rolünüzü dosdoðru gerçekleþtirebilirsiniz. Tabii ki bolca sabýr gereklidir. Eðer hayatýnýzý yeniden ele almak istemiyorsanýz!, yolun ne zamandýr ayný bölümünde kalakaldýðýnýzý görmek için geri dönüp kendinize ve evinize bakýn. O size her þeyi söyleyecektir. Seçimleriniz hayatýnýzdaki iþaretlerinizdir. Nereden geldiðinizin ve ne yöne gidebileceðinizin. Ve bunlarý gerçekleþtirmek için pahalý ve yeni mobilyalar edinmek zorunda deðilsiniz. Bu harika Feng Shui rüzgarýnýn sizden istediði asla bu olmayacaktýr. Tüm olaný yeniden düzenlemek size büyük bir enerji getirecektir. Yeter ki, denemek isteyin. Harika bir Çin deyiþi vardýr " Asýl iþi gökyüzü yapar, insanlar birer temsilcidir." Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþacaktýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212) 249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... Yurt içi (40 YTL) ................ Yurt dýþý (50 YTL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý) Akbank, Taksim Þb. 7020 (Sevgi Yayýnlarý) Yapý Kredi, Balmumcu Þb. 70102274 (Sevgi Yayýnlarý)
Benzer belgeler
2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
2008 Mart Sayı - xn--sevgiyaynlar
Mart ayý deyince akla ilk önce Dünya Kadýnlar Günü gelir ve tabii ülkemizdeki kadýnlarýn durumu. Kadýn Statüsü Genel Müdürlüðünün bildirdiklerine göre, kadýnlarýmýzda okullaþma konusunda son yýllar...
2006 Kasım Sayı - xn--sevgiyaynlar
Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu