iflas eden dünya görüşü - xn--sevgiyaynlar
Transkript
iflas eden dünya görüşü - xn--sevgiyaynlar
EKÝM 2014 Sayý: 550 Fiyat: 7 TL ÝFLAS EDEN DÜNYA GÖRÜÞÜ Yeni YERYÜZÜ, Yeni ÝNSAN, Yuvaya Yolculuk HIZLI ÞERÝT SÝSTEMLERÝ ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Ýflas Eden Dünya Görüþü .................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Cilt: 46 Sayý: 550 Ekim 2014 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Hz. Ýbrahim’den Sonra ........................ 6 Ahmet Kayserilioðlu Toleranstan Hoþgörüye ..................... 13 Güngör Özyiðit Yeni Yeryüzü, Yeni Ýnsan, Yuva’ya Yolculuk ............................... 19 Zuhal Voigt Farkýndalýk ........................................ 29 Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: 0535 4554223 - 0549 7220248 Seyhun Güleçyüz Yönetim Yeri: Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap. No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst. Elif Þafak Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 80TL Yurt Dýþý: 100 TL Kapak resmi:Vladimir Volegov Kurmacanýn Siyaseti ......................... 32 Hýzlý Þerit Sistemleri .......................... 40 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Öðrendiklerimizi yaþamanýn vakti çoktan geldi. Vakit o vakit. Okuyoruz, dinliyoruz, tartýþýyoruz... çok güzel. Ama günlük yaþantýmýzda kendiliðinden hareketler þeklinde ortaya koyduklarýmýz okuduklarýmýza, öðrendiklerimize uymuyor, hattâ tam tersini yapýyoruz çoðu zaman. Bu bizi üzüyor þüphesiz. Çünkü bizler iþimize geldiði zaman doðrudan ve iyilikten uzaklaþmayý, çaresiz hissettiðimizde kolayýndan yalana baþvurmayý kendine hak görenlerden deðiliz, öyle deðil mi? Çünkü bizler maddi iþler ile maneviyatýn ayrý ayrý olduðunu düþünenlerden, “dünyanýn gerçekleri” denen þey ne ise onlarla Gülyüzlüler’in yaþadýklarýnýn apayrý iki âlem olduðunu zannedenlerden deðiliz, deðil mi? Kalabalýða uyarak, veriler ve mantýk böyle söylüyor diye yaptýklarýmýzýn, hissettiklerimizin, aðýzýmýzdan çýkan sözlerin kendi kendimizi bunaltmasý, içimizi burmasý, kötü hissettirmesi bizi ele veren önemli kriterlerdir. Öyle ise öðrendiklerimizi, okuduklarýmýzý uygulamaya deðer görüyorsak ve gönlümüz onlardan yana ise hemen uygulamaya baþlar þekilde hayatýmýzý organize etmeye baþlayalým. Ve emin olalým ki, bunun için hayatýmýzý basitleþtirerek, istekleri eleyip azaltarak, baþkalarýna göre deðil, kendimize göre bir tarz geliþtirerek baþlamak çok þeye yetecektir. Ne kadar basitsek o kadar güçlü olacaðýz. Gülyüzlülerin yaþantýlarýndaki, o çaðýn gereklerine göre olan hususlarý deðil, tüm çaðlara uygun esaslarý bulup çýkarabilmeliyiz. Onlar gibi sabýrlý, onlar gibi ayýrmadan seven, onlar gibi gönlü kýrýlsa bile vermekten usanmayan, onlar gibi kendi sorunlarýyla baþkalarýný yormayan, onlar gibi küçülmesini bilen, onlar gibi Yaradan’ý anarken boynu bükük titreyen olmaya özenmeliyiz. Bunlar bu çaða uymuyor mu? Zaten o yüzden bu halde deðil mi insanlýk? O halde kaybolan o nuru bulmak yine bizlere düþmez mi? En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 SEVGÝ DÜNYASI 2 Bilim deðerlidir ama, her þeyin maddeden ibaret olduðu varsayýmý ile yola çýkan bilim deðil. Bir Yarataný göremeyen, bir ölüm ötesi hayatý araþtýrmaya bile gerek görmeyen bir bilim, yalnýz kendi çýkarýný düþünen egoist, sevgisiz ve zalim insanlarýn yetiþmesine yol açar sonunda. Ýnsanlýðý ve dünyayý kurtaracak çok yönlü, hür bir bilime ihtiyaç vardýr. Ancak öyle bir bilim, hem insanlarýn dünya hayatýný cennet yapar, hem de insanlarý dünya ötesi hayatýna hazýr, üstün insanlar yapar. Ýflas Eden Dünya Görüþü Dr. Refet Kayserilioðlu SEVGÝ DÜNYASI Huzur içinde görünen, hükümet otoritesinin güçlü olduðu ülkelerde de insanýn insana yaptýðý gizli, açýk zulümler, sömürüler, sürekli çýkar çatýþmalarý. Komünist ülkelerde, her þey herkesin denilerek kurulan otoriter sistemde, aslýnda her þey devletin, herkes devlete hizmet eden bir iþçi durumunda. Ýnsanlar çok þeylerden, fikrini söylemekten, gönlünce yaþamaktan, kendine ait bir þeyi olmaktan mahrum ve çoðu mutsuz. Hükümeti temsil eden yöneticilerin belki imkânlarý daha fazla. Ama onlar da bir kýskançlýða, bir düþmanlýða kurban gitme endiþesiyle hep korku ve tedirginlik içindeler. Demokratik ülkelerde partiler birbirine düþman, ayný parti içindekiler çýkarlarý elverdiði oranda birbirine dost görünmede, aslýnda herkes birbirinden devamlý kuþkuda. Yani hiçbir yerde, dünyanýn hiç bir yerinde yaygýn bir huzur, güven, sevgiyle el ele verilen, birbirine destek olunan bir ortam yok. Bunun sebebi ne? Çünkü insanlar birbirlerini sevmiyor- 3 lar. Neden sevmiyorlar? Çünkü herkes önce kendi çýkarýný düþünüyor. Niçin kendi çýkarýný ön planda düþünüyor insanoðlu? Yaþama içgüdüsü insaný öncelikle kendini düþünmeye itiyor. Ýnsan varolduðundan beri öncelikle kendini düþünüyordu. Ýlâhi bilgiler, dinler insanlarýn bu ilkel içgüdülerini frenliyordu, onlarý korkuyla da olsa iyide tutuyordu. Dinlerin etkisi azalýnca bentler, barajlar yýkýldý. Bencilliðini ve çýkarcýlýðýný körükleyen yeni eksikli bilgiler insaný bu yönde daha da dizginsiz býraktý. Ýþte bu sebepten saydýðýmýz olaylar eksilmeden, hattâ artarak sürüp gidiyor. Son asýrlarda bilhassa dinlerin etkisinin azalýp maddeci, çýkarcý dünya görüþünün bütün dünyayý etkisi altýna almasýndan sonra, huzursuzluk, güvensizlik, kavga, korku daha da arttý. Bilgide ileri giden kültürlü insanlarýn iyiliði, insanlýðý, yardýmlaþmayý ve sevgiyi öðütleyen sözleri cýlýz kalýrken, yalnýz kendi çýkarýný, kendi rahatýný, kendi eðlencesini, kendi yiyecek ve giyeceðini düþünen insanlarýn kötü örnekliði daha etkin olmakta devam ediyor. HASTALIÐIN TEMELÝ Hastalýðýn gerçek sebebi insanlarýn Yaradan'ýný unutmalarýndan veya inkâr etmelerinden, yeni yetiþenlerin de hiç tanýmamalarýndan kaynaklanýyor. Bilimin yaygýnlaþmasý, bilim adamlarýnýn topluma etki yapan birer otorite olmalarý, onlarýn da Allah'ý, ruhu ve ölüm ötesi bir yaþamý inkâr etmeleri ve bunlarý bilimin inceleme alaný dýþýnda saymalarý, sonunda insanlarýn Allah'ý tanýmamalarýna yol açmýþtýr. Yaradan'ýný yitiren bir insan yalnýzdýr, mutsuzdur, geleceði için kuþkuda ve korkudadýr. Çünkü insan bir yandan her þeyi aklýyla bilgisiyle yenebileceðini, deðiþtirebileceðini sanýrken ve bu sanýnýn verdiði güvence içinde sallanýrken, doðumunun ve ölümünün kendi elinde olmadýðýný görüvermektedir. Ya bir kaza, ya bir yakýnýn ölümü, ya da bir tehlikeli hastalýk ona ister istemez ölümü düþündürmektedir. Saðlýðý yerinde iken, SEVGÝ DÜNYASI 4 kazancý yerinde ve iþleri týkýrýnda iken hiç aklýna gelmeyen, hiç düþünmek istemediði ölüm korkusu, o anlarda yüreðini kaplamaktadýr. Unutunca, düþünmeyince yok sandýðý gerçek, bütün çýplaklýðýyla önünde durmaktadýr. Kimden yardým isteyecek? Ýnkâr ettiði, yok bildiði Allah'tan mý? Yýllarca Allah'ý inkâr eden, herkesle bu konuda, Allah'ýn olmadýðý konusunda hararetli tartýþmalara giren bir adam duymuþtum. Ölüm tehlikesi olan bir hastalýða yakalanýnca, Allah'ýn olmadýðýný ispata çalýþtýðý arkadaþýna: "Yahu þu senin , Allah'ýna benim için bir yalvar da hemen ölmeyeyim!.. Bu hastalýktan kurtulayým!.." demiþtir. Hani Allah yoktu? Hani sen öyle bilimsel olmayan þeyleri kabul etmezdin?!. Ölümün soðuk yüzü aklýný baþýna mý getirdi? Yoksa korku belâsý tutunacak dal mý arýyorsun? Son anda inanmýþ olsan bile o inancýn sana ne faydasý olacak? Çünkü düþünerek, akýl ve mantýkla varýlan doðru bir inanç, insanýn davranýþlarýný ve yaþamýný iyiye ve doðruya götürmüþse faydalý olur. Yoksa yalnýz dilden inandým deyip de, inandýðý doðrulara, uymayan bir insanýn durumu, odun yüklü bir merkebin durumuna benzer, O odunlarý yakýp ýsýnamadýktan sonra, onlarý sýrtýnda taþýmanýn sana ne faydasý olur? BÝLÝM DEÐERLÝDÝR AMA Bilim deðerlidir ama, her þeyin maddeden ibaret olduðu varsayýmý ile yola çýkan bilim deðil. Böyle peþin bir hükümle geliþecek bilim, elbette eksikli olur, elbette insanlara doðru yaþam yolunu göstermek gücünden yoksun olur. Bilim adamý her þeyin maddeden ibaret olduðunu ispat edemeden, "ben madde dýþýndaki gerçeklerle uðraþmam" dediði anda, eksik, güdük, tek yönlü bir bilimle yetinmeyi kabul ediyor demektir, peþinen. Öyle eksik, tek yönlü bir bilim de neticede insanlarý her þeyi dünyadan ve maddeden ibaret gören hale getirir. Bir ölüm ötesi hayatý araþtýrmaya bile gerek görmeyen bir bilim, yalnýz dünya hayatýný, yalnýz kendi çýkarýný, yalnýz kendini düþünen egoist, sevgisiz, merhametsiz, zalim insanlarýn yetiþmesine ve bütün dünyayý kaplamasýna yol açar iþte sonunda. Bilim ve bilim adamlarý hem insan kardeþlerine karþý sorumludur, hem de onlarýn önüne bilimde ilerleme imkânýný açan, bütün bilimleri vareden, her þeyi bilimsel olarak Yaradan, her þeyin sahibi O Yüceler Yücesine karþý sorumludur. Ýnsanlara yol göstermesi gereken bilim, yükseltmesi, olgunlaþtýrmasý gereken bilim bugün zalimlerin, sapýklarýn, sevgisizlerin ve mutsuz, korkulu, yalnýz insanlarýn yetiþmesine yol açmaktadýr. Bugünkü bilim karnýný doyurmanýn, saðlýðýný korumanýn, iyi yaþamanýn, iyi eðlenmenin yollarýný, iyi barýnmanýn yollarýný göstermekte ama, iyi ve üstün insan olmanýn yollarýný gösterememektedir. Çünkü bugünkü bilim her þeyi maddeden ve dünyadan ibaret görmekte, devekuþu gibi gerçeklerin bir büyük yönüne gözünü SEVGÝ DÜNYASI kapatmaktadýr. Önce ilmin gerçek ilim olmasý, maddi, manevi veya ruhi tüm alanlarý görmesi, incelemesi, bulduðu gerçekleri insanlarýn yararýna sunmasý gerekir. Çünkü madde ve dünya hayatý olduðu gibi, ruh da var, ölüm de var, ölüm ötesi hayatý da var. Doðmanýn, yaþamanýn, ölmenin ve tekrar dünyaya gelmenin de bir gayesi, bir sebebi var. Ýnsaný, canlýlarý ve cansýz âlemleri bilgi üzere ve düzenle yaratan ve düzenle yöneten O Ulu'nun elbette bir maksadý var ve insandan bir beklediði var. Ýþte insan o maksadý ve o beklenileni bilirse, varoluþunun gayesine uygun yaþamaya baþlar. Korkudan, bencillikten, çýkarcýlýktan, sevgisizlikten, kötülükten, düþmanlýktan kurtulur. Gerçek insan olmaya, insan üstüne gitmeye baþlar. Baþkalarýný düþünür, sever, onlara yardým elini gerçekten uzatýr. Dünyadan sefâlet, fakirlik, açlýk, düþmanlýk ve kavga tamamen kalkar. 5 BUGÜNKÜ DÜNYA GÖRÜÞÜ Bugünkü dünya görüþü, insanlarýn tutum ve davranýþlarýný þekillendiren, bugünkü materyalist (maddeci) dünya görüþü, insanlarý huzura, mutluluða, birliðe, korkusuzluða, ruhen yücelmeye, olgunlaþmaya götürebiliyor mu? Hepimiz görüyor ve biliyoruz ki götüremiyor. Öyleyse bugünkü dünya görüþü iflâs etmiþ, yetersiz, hattâ zararlý olmaya baþlamýþ bir görüþtür ve mutlaka ve süratle terk edilmelidir. Maddeci görüþ dinleri de etkisine almýþ, dinleri de yozlaþtýrmýþ, dindarlarýn çoðunu da gününü gün eden çýkarcý kiþiler haline getirmiþtir. Öyleyse insanlýðý ve dünyayý kurtaracak çok yönlü bir bilime, tüm gerçeklere açýk, tek yönlü þartlanmalardan kurtulmuþ hür bir bilime ihtiyaç vardýr. Bu yeni çok yönlü bilim, insanlara hem dünyada iyi yaþamanýn, insanca yaþamanýn ve saðlýklý, huzurlu yaþamanýn yollarýný gösterecek, hem de insanlarý dünya ötesi sonsuz yaþama hazýrlayacaktýr. Ýnsan hayatý 70, 80 veya 100 seneden ibaret deðildir. Sonsuzdur, gittikçe daha yükselmekte, daha güzelleþmekte, daha büyük güçlerle donanmakta, sonsuz mutluluklara doðru uzanmaktadýr. Bu gerçekler bilimsel yollarla tespit edilebilmekte, görülebilmektedir. Ama bilimi sadece maddi olarak görmeyen, çok yönlü bakmasýný bilen, cesur ve gerçek aþýðý bilim adamlarýnca. Halbuki çoðunluðu teþkil eden bilim adamlarý, asýl gerçeði bulmuþ, yenilikçi, cesur bu bilim adamlarýna dudak bükmekte, onlarý hafife almaktadýrlar. Eskiye, tek yönlü bilime baðlý olanlar, kendilerine çizilen sýnýrdan dýþarý çýkamayan, hocalarýndan ve atalarýndan gördüklerinden kopamayan, baðnaz, gerici bilim adamlarýdýr. Geleceðin bilimi, Yaradan'ýný bulan, ölüm ötesi hayatýn bilimsel delillerini yakalayan, dünya yaþamýnýn gayesini bilimsel metotlarla gören ve insanlara üstün insan olma, olgunlaþma, sonsuz mutluluklara kanat açma yollarýný gösteren bir bilim olacaktýr. 6 SEVGÝ DÜNYASI Gülyüzlülerden Ýbretler: 11 Hz. Ýbrahim’den Sonra Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog ....NÝHAYET ÝKÝ OÐUL Zamanýmýzdan 4000 yýl önce, Aþaðý Mezopotamyada Babil þehrinde Fýrat nehri kýyýlarýnda bir delikanlý derin düþünceler içinde dolaþýp durmaktaydý... Ýsmi Ýbrahim idi. Elleriyle yaptýklarý putlara Mabud diye, Tanrý diye tapan babasý dahil çevresindeki insanlarýn tutumu Ýbrahim'in aklýna asla sýðmýyordu. Öyleyse kimdi bizleri ve her þeyi yaratýp, bir düzende yaþatan... Yýldýzlar mý, Ay mý, Güneþ miydi bütün bunlarýn yapýcýsý?!.. Arýyor bulamýyordu. Yalnýz bu da deðil. Çevresindeki kötülükler, vahþetler, adaletsizlikler!.. Yaþam böyle mi olmalýydý? Ýþte bu derin düþünceler içinde kavrulup duran Ýbrahim'e; o arayýp durduðu Yaradan'ýndan, bir meleði aracýlýðýyla vahiyler gelip sorularýnýn cevaplarý ve ikna edici, inandýrýcý kanýtlar gelmekte gecikmemiþti. Ama sýrf kendisi için deðil, bunu herkese yaymakla, peygam- berlikle görevlendirilmiþti yanýsýra. Babasý dahil dinleyen kim?!.. Onun Babil'de uzun süren peygamberlik serüvenini aylar önce dergimizde uzunca anlatmýþtým: Putlarý kýrdýðý için ateþe atýlmasý ama yanmadýðýný gördükleri için, son çare olarak ülkelerinden kovmalarý... Yanýna sadece kendisine inanan karýsý Sâre ve yeðeni Lût'u alarak Þam ve daha sonra Filistin'e SEVGÝ DÜNYASI gidip, çok þükür ki oralarda taraftarlarýný, inananlarý hýzlýca artýrmalarý... Hatýrlýyorsunuz yine de büyük dertleri vardý onlarýn. Karýsý kýsýrdý ve yaþý da ilerlemiþti. Sýrf çocuðu olsun diye Sâre, cariyesi Hacerle kocasýný evlendirmiþ, ne var ki Ýsmail doðunca kýskançlýða kapýlmýþtý. Hz. Ýbrahim aldýðý emirle onlarý uzaklara Mekke'ye götürmek zorunda kalmýþtý. Ama bunda da ne hikmetler vardý biliyorsunuz. Delikanlýlýk yaþýna gelmiþ Ýsmaille Kâbe'nin duvarlarýný inþa etmeleri, daha sonra Ýsmail'in peygamber olup oralara Hz. Ýbrahim þeriatýný yaymasý... Ve nice yüzyýllardan sonra da onun soyundan gelen son nebi Hz. Muhammed'in, Yaradan'ýn Âdemden baþlayarak tüm gülyüzlü peygamberleri aracýlýðýyla duyurduðu, gerçek müslümanlýðý, gerçek islâm dinini tamamlayýp sona erdirmesi... Ama öte yandan Yaradan, kýsýr ve daha da yaþlanmýþ Sâre'nin özverisini de cevapsýz býrakmamýþtý. Lût kavmine gönderilen meleklerden, Ýbrahimle konuþurlarken, Rab'bin Sâreye bir oðlu olacaðý müjdesini kendi kulaklarýyla duyup inanamamýþtý bir türlü. Ne var ki hüküm kesindi. Uzaktaki Ýsmail'e Sâre'den de bir kardeþ gelmiþti: Ýshak... Ve biliyorsunuz her iki kardeþ de babalarýndan sonra peygamber olmuþlardý. Çevrelerine ayný þeriatý yaydýklarý halde; Hz. Ýshak zaten babasýnýn kavmine peygamberlik yaptýðýndan sadece nebi olarak, Hz. Ýsmail ise tamamen ayrý bir yerde, inandýrmaya sýfýrdan baþladýðý için hem nebi hem resûl olarak görevlerini baþarýyla tamamlamýþlardý. 7 Ancak onlarýn peygamberlik serüvenleri hakkýnda Kuran'da daha fazla da bir bilgi yok. KURBAN OLACAK ÝSMAÝL MÝYDÝ ÝSHAK MI? Þimdi yeri gelmiþken, Hz. Ýbrahim'in hangi oðlunu kurban etmek üzere sunak yerine götürmüþ olduðu konusu üzerinde kýsaca durmak istiyorum. Kuran bu konuda bir isim bildirmez. Tevratta ise kesinlikle bu oðulun Ýshak olduðu anlatýlýr. Kryon bilgilerinde, Hz. Ýbrahim'in oðlunu kurban yerine götürürken üç gün boyunca ne þiddetli buhranlar yaþadýðý uzun uzun nakledilir. Dergimizde bunu özet olarak sizlerle paylaþmýþtým. Kryon da bu kurbanlýk çocuðun Ýshak olduðunu söyler. Kuranda isim belirtilmediðinden geçmiþten bugüne kimi islâm yorumcularý Ýshak, kimileri de Ýsmail olduðunu ileri sürerler. Günümüzde yaygýn inanýþ Ýsmail olduðundan, tüm anlatýmlarda onun adý anýlýr. Çocuðun Ýshak olduðuna inanan islâm bilginleri Saffat sûresindeki müjdelenmiþ çocuk ifadesini kanýt diye öne sürerler: ** Bunun üzerine biz, Ýbrahime yumuþak huylu bir oðlan müjdeledik. Çocuk onunla birlikte koþacak yaþa gelince, Ýbrahim dedi: "Yavrucuðum uykuda seni kurban ettiðimi görüyorum. Bak bakalým sen ne dersin?" "Babacýðým" dedi "emrolunduðun þeyi 8 SEVGÝ DÜNYASI aktaracaðým Hz. Ýshak ve oðlu Hz Yakup'la ilgili olayda açýkca göreceðiz. Kuran'ýn Saffat sûresinde 101. âyetten 111. âyete kadar Hz. Ýbrahim'in oðlunu kurban etme süreci anlatýldýktan sonra her ikisinin büyük teslimiyetleri övülür. Ýshak'ýn bir peygamber, bir nebi olacaðý müjdelenir: yap! Ýnþallah beni sabredenlerden bulacaksýn" (Saffat 101-102) Genç bir haným olan Hacer'in Ýsmaili doðurmasýnda; olaðanüstü müjdelenecek bir durum yoktu ki!.. Kýsýr ve yaþlý Sâre'nin Ýshak'ý doðurmasýydý asýl müjdeye deðer olan. Nitekim bu müjdeyi Sâre kendi kulaðýyla duymuþ, bir türlü inanamamýþtý. Ýþte, Ýshak üzerine karar varan islâm bilginleri bu tek kelimeye bile önem vererek kanaatlerini perçinliyorlar. Ve akla da çok yakýn geliyor bu yorumlarý. Doðru olarak zamanýmýza gelmiþ Kutsal Metinleri, ince eleyip sýk dokuyarak, gereðinde tek bir heceye bile önem ve dikkat vererek nasýl doðru sonuçlara varýlabileceðinin bir örneðini görüyoruz burada. Ancak âyetlere insan eli karýþmýþ, yüzyýllarýn gadrine uðrayýp bozulmuþ Kutsal Metinlerin ise, aklýmýzý kullanmayýp safçasýna doðru kabul ettiðimiz takdirde bizleri ne açmazlara düþüreceðini de, biraz sonra ** Biz ona hayrý ve barýþý sevenlerden bir nebi olacak Ýshak'ý müjdeledik. Ona da, Ýshak'a da bereketler lûtfettik. Onlarýn neslinden iyi düþünüp, iyi davranan da var, öz benliðine açýkca zulmeden de. (Saffat 112-113) Hz. Ýbrahime baðýþlanan sadece Ýshak deðildi. Ýshak'ýn oðlu olacak ve nebilikle görevlendirilecek Yakup da ona baðýþlanmýþtý: **......Ona Ýshak'ý ve Yakub'u baðýþladýk ve hepsini de nebilikle görevlendirdik. (19/49) HZ. YAKUB HÝLE ÝLE MÝ PEYGAMBER OLDU?!.. Deðiþik nedenlerle aslýndan saptýrýlmýþ Kutsal Kitap metinlerinde, insaný hayretten hayrete düþürecek ne açmazlarla karþýlaþýyoruz demiþtim. Ýþte tam da konumuzla ilgili bir örnek. Tevrat'ýn Tekvin 27. Bapýndan çok özetleyerek aktarýyorum: SEVGÝ DÜNYASI Peygamber Ýshak'ýn çok yaþlandýðý, gözlerinin kör olduðu, ölümünün yakýn olduðu bir sýrada, ardýndan peygamber seçilmesi için ikisi de büyümüþ olan ikiz çocuklarýndan birine el vermesi ve Yaradan'ýndan dilekçi olmasý gerekiyormuþ. Ýkizlerden daha çok sevdiði Esav üzerinde karara varmýþ. Gönderdiði bir av partisinden sonra Esav'a el verecek ve Rab'binden dilekçi olacak. Ancak annenin gönlü diðerinde, yani Yakubda. Bu fýrsatý kaçýrmak istemediðinden, Esav avda oyalanýrken, deðiþik tatlý sözlerle Yakub'u ikna ediyor. Esav'ýn elbisesini ona giydiriyor ve Esav tüylü olduðundan Yakub'un eline tüyler yapýþtýrarak, avdan dönmüþ gibi yapýp kör peygamberin önüne oturtuyor. Hz. Ýshak biraz kuþkulanmakla beraber ona el veriyor, duayý onun üzerine yapýyor. Kutsal bir metinde peygamberliðin sanki aþýrma bir malmýþ gibi takdimini hangi akla benimsetebiliriz ki?.. Hile yapan biri, peygamberi ve dahasý Yaradan'ý da aldatarak insanlara yol gösterici olarak görevlendirilecek!.. Neresinden tutsak elimizde kalacak bir metin bu. Tevrat ve Ýncil asla sadece bunlardan ibaret deðil. Onlarda aklýmýzý kullanýp yararlanabileceðimiz nice hikmetler var. Ýleride Ýsrailoðullarýnýn peygamberlerinden söz ederken bunlara çok deðineceðiz. Ömrü boyunca doðru yoldan ayrýlmamýþ Hz. Yakub Bizim Celselerimiz'de öyle bir sýfatla anýlýr ki, onun böyle bir þerri iþlemiþ olmasýný kimse düþünemez bile: 9 ** O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ olan, bir gün vesvese verenin araya girip de oðlunu kaybedeceðini ve sonra bulacaðýný önceden. O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ olan, þerde olanlarýn bir gün kendi kendini örteceklerini de. O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ olan, O'nu sevenlerin yalnýz hayrý bileceklerini, hayrý yalnýz almamak için vereceklerini. Ve onun için sabýrla bekledi, bekledi ve gördü. SU AKAR BÝZ BAKAR MI OLACAÐIZ?!.. Sevgili dostlar burada kýsa bir parantez açmak istiyorum. Kutsal Kitabý bozulmamýþ bir dinin mirasçýsýyýz. Özellikle Tevratta, kýsmen de Ýncil'de yukarýdaki gibi yanlýþ aktarýlmýþ, akýldýþý neler var. Ayrýca yüzyýllar boyunca kilisenin hür fikirlere nice zalim uygulamalarý da. Bu nedenlerledir ki, Batý dünyasýnda pek çok nesil dinden alabildiðine uzaklaþtý. Yanlýþ uygulamalar bizde de inanýlmayacak kadar çok. Doðru öðretiler kulaktan akla, akýldan gönle inip benimsenip eyleme dönüþmedikçe bu hep böyle olacak. Ne var ki, Kuran'ý Kerim bozulmamýþ olarak hepimizin elinde. Hem de dilimize çevrilmiþ ne kadar çok mealler var yanýbaþýmýzda. Din, sadece ilâhiyatçýlar için indirilmedi. Laik bir Atatürk Türkiyesinde, aklýmýz bilgimiz hep baþýmýzda olarak, temiz bir gönülle islâmý incelemeli, þimdiki gibi onu yan- 10 lýþ ellerde boynu bükük býrakmamalýyýz. Lütfen dergimizin internet adresinden, 2010 yýlý Aralýk ayýnda bu konudaki "Ýthal malý Materyalizm" yazýmý tekrar okumanýzý dilerim. Batý dünyasý baþýndan itibaren islâma sýrtýný döndüðünden ve þimdi yaþananlar onlarý iyice uzaklaþtýrdýðýndan onlardan bu 1400 yýllýk boþluklarýný doldurmalarýný bekleyemeyiz. Ama ileriki sayýlarda uzunca üzerinde duracaðým, bizleri Din Günü'ne götürecek "Yaþayacaðýmýz büyük günlerde" hem doðuda hem batýda bu boþluðu doldurmaya bütün temiz akýl sahiplerinin büyük ihtiyacý olacak. ÝÞTE ÞERRE HÝÇ DÜÞMEMÝÞ BÝR GÜLYÜZLÜ Hz. Yakub'un hayatý oðlu Yusuf’unki ile iç içe olduðundan onlarýn Filistindeki hayatlarýna, fazla detaya girmeden sadece ibret alacaðýmýz kadarýyla deðineceðim. Oðlu Yusuf'un kaybolmasýyla ilgili Hz. Yakub'un büyük sýnavýný ve acýlarýný anlatmadan önce, onun geçmiþ yýllarda Yaradan tarafýndan "Ýsrail" adýyla þereflendirilmiþ olduðunu da kaydetmemiz gerekli. Tevrat'da bu isimlendirilmeden uzunca söz edilir. Ýsrailoðullarý ismi de buradan gelir zaten. Onlarýn tarihinde, Hz. Yakub'un yani Ýsrail'in 12 oðlunun neslinden oluþan 12 kabilenin (sýpt) eylemleri çok önemli roller oynamýþtýr. Kuran'da da onun Ýsrail ismi onaylanýr. Âli Ýmran sûresinin 93. Âyetinde Hz. Yakub'un SEVGÝ DÜNYASI Ýsrail adýyla anýlmasý ve devamýnda Ýsrailoðullarýndan söz edilmesi bunun açýk kanýtýdýr: ** Tevrat indirilmeden önce Ýsrailin (Yakub'un) kendi nefsine haram kýldýðý þeyler dýþýndaki tüm yiyecekler Ýsrailoðullarýna helâl idi.... Hz. Yakub'un deðiþik hanýmlardan 10 erkek evladý olmuþ, en sonunda da baþka bir anneden Yusuf ve Bünyamin doðmuþ sayý 12'ye varmýþtý. Ancak Yusuf'a sevgisi bir baþkaydý peygamberin ve bunu ne kadar saklasa da aðabeyleri farkýnda ve kýskançlýk içindeler. Kuran "hikâyelerin en güzeli" diye sýfatlandýrdýðý 111 âyetlik Yusuf sûresi 7. Âyette: "Yemin olsun ki Yusuf ve kardeþlerinde istekli ve arayýþ içinde olanlar için ibretler vardýr" denerek, kardeþler arasýnda kýskançlýk yaratmamak için her çareye baþvurmamýz konusunda uyarýlmaktayýz. Sadece çok güzel, çok sevimli, çok iyi huylu olduðu için deðil, onun gelecekte hangi kutsal görevleri olacaðýný önceden bildiðinden Yusuf'a sevgisi yüce. Bunu aþaðýdaki âyetlerden anlýyoruz. Ama ayný zamanda kýskançlýk doðurmamak için Yusuf'u nasýl uyardýðýný da. ** Bir vakit Yusuf babasýna þöyle demiþti: "Babacýðým ben rüyada on bir yýldýzla Güneþ ve Ay'ý bana secde ediyorlar gördüm" "Yavrucuðum" dedi "rüyaný kardeþlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Hiç kuþkusuz þeytan insan için apaçýk bir düþmandýr. Ýþte böyle! Rab'bin seni seçip yükselte- SEVGÝ DÜNYASI 11 cek ve sana rüyalarýn yorumunu öðretecek. Hem senin hem Yakub soyunun üzerine nimetini tamamlayacaktýr. Týpký bundan önce atalarýn Ýbrahim ve Ýshak üzerine o nimeti tamamladýðý gibi. Þu kesin ki, senin Rab'bin bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf 4-6) ** Nihayet onu götürüp de kuyunun dibine koymaya topluca karar verdikleri zaman: "Biz Yusuf'a andolsun sen onlara þu yaptýklarýný, hiç farkýnda olmayacaklarý bir sýrada kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik. (Yusuf 15) Kýskançlýk arttýkça arttý ve Yusuf'u öldürmeyi planladýlar. Peþ peþe yaldýzlý sözlerle, Yusuf'u birlikte gezmeye çýkarma iznini güç belâ babalarýndan kopardýlar. Neyse ki yolda aðabeylerden akýllý ve vicdanlý biri, Yusuf'un öldürülmesi deðil bir kuyunun dibine konmasý teklifinde bulundu. Böylece kervancýlarýn eline geçip Mýsýr'da köle olarak satýlmýþ olacaktý. Bu yol da amaçlarýna uygundu. Ýstedikleri ne þekilde olursa olsun Yusuf'tan kurtulmaktý. Plan aynen uygulandý. Babalarýnýn Yusuf'dan tamamen ümidini kesmesi gerekiyordu. Gömleðine bir hayvan kaný sürerek onu bir kurdun yediði yalanýný uydurmak hiç de zor olmadý onlar için. Babalarý inanmadý tabii buna. Çünkü önceden Rab'bi oðlunu kaybedip sonra bulacaðýný söylemiþti zaten: Bu arada ilâhi düzenin de boþ durmadýðýný Kuran þöyle anlatýr: **.... Babalarý dedi ki: "Ýþ söylediðiniz gibi deðil, nefisleriniz sizi aldatýp bir iþe itmiþ. Artýk bana düþen güzelce sabretmek. Anlattýklarýnýza karþý yardýmýna sýðýnýlacak yegane varlýk Allah'dýr." (Yusuf 18) 12 PEYGAMBERLERÝN YANIBAÞINDA VESVESE VERENE OYUNCAK OLMAK! Bir peygamberin 10 evladýnýn kýzgýn kýskançlýklarýnýn esiri ve vesvese verene kul köle olmalarýný, iþi kardeþlerini öldürmeye kadar götüreceklerini bir türlü aklýmýza sýðdýramýyoruz. Sadece babalarý mý? Büyükbabalarý Ýshak ve en büyükbabalarý Hz. Ýbrahim de peygamber. Bu çocuklar onlarýn torunlarý, hepsi ayný yörede Filistin’deler ve anýlarý taptaze. Benzerlerini Nuh ve Lût peygamberlerin karýlarýnda da görmedik mi? Demek ki insan hangi yüce öðreti içinde olursa olsun, öðrendiklerini aklýna benimsetmez ve aklýný gönlünü arýtmak için kullanmazsa tutkularýnýn tavana çýktýðý durumlarda her türlü melaneti yapabilir ve yapýyor da. Kendi ayaðýmýzla böyle belâlar çukuruna düþmemek için, sürekli nefsimizi tarafsýzca kontrolden geçirmek ve ilâhi ahlâk buyruklarýna uygun olarak gönlümüzü arýtmaktan baþka da çaremiz yok. Yukarýdaki olayýn ibret alacaðýmýz bir baþka yönü daha var. Azgýn bir topluluk nefislerine uyup ahlâka ve düzene aykýrý hangi yýkýcý kararý alýrsa alsýn; içlerindeki akýllý ve vicdan- SEVGÝ DÜNYASI lý kiþiler için çare tükenmez. Tek ki, uyar akýllý olmayýp gerekirse dýþlanmayý bile göze alýp, daha doðru yollarý bilgi, akýl ve gayretle azgýnlara benimsetme çabasýný yýlmadan sürdürsünler. Yusuf'u öldürmeyip kuyuya koyma fikrini kardeþlerine benimseten aðabeyi, aslýnda tarihi ve Ýsrailoðullarýnýn yaþamýný baþtanbaþa deðiþtirmiþ oluyordu. Bunu Yusuf'un Mýsýr'daki serüvenini incelerken daha net göreceðiz. Yakýn tarihimizde de benzer örnekleri var. Baþkan Kennedy'nin Fazilet Mücadelesi kitabý, her riski göze alarak kendini ortaya atan ve Amerikan tarihini olumlu yönde deðiþtiren böyle nice örneklerle doludur... SEVGÝ DÜNYASI 13 Toleranstan Hoþgörüye Güngör Özyiðit, Psikolog Herkes benim düþünceme katýlýrsa, yanýlmýþ olmaktan korkarým. Oscar Wilde T olerans, Lâtince "toleare" kelimesinden türer ve "katlanmak" "göz yummak" ve daha geliþmiþ haliyle "hoþ görmek" anlamýna gelir. Bu ayný zamanda doðrunun birden fazla olabileceðini kabul etmek demektir. Böylece insan, her þeyin en doðrusunu, en iyisini ben bilirim deme saplantýsýndan ve kibrinden kurtulur. Baþkalarýnýn da düþüncelerini söyleme hakkýna saygý göstererek, onlarý dinleme ve onlardan yararlanma olanaðý bulur. Nitekim BM, "hoþgörü" kavramýný "baþkalarýnýn varlýðýný kabul ve takdir etme, birlikte yaþama ve baþkalarýna kulak verme" yeteneði olarak tanýmlýyor. Gerçekten baðrýnda anlayýþlý olma ve uzlaþabilme tavrýný taþýyan hoþgörü, insanlarýn barýþ içinde 14 birarada yaþayabilmesinin ve çok sesli demokratik bir düzenin de sigortasýdýr. Buna göre tolerans gösterebilme, bizim düþünce ve inançlarýmýza aykýrý bile olsa, baþkalarýnýn düþünce ve inançlarýna sabýrla katlanma, göz yumma ve giderek onlarý hoþ görme yönünde insanýn kendini eðitmesidir. TOLERANSIN UNSURLARI Tolerans kavramýnýn þu üç unsuru içerdiðini görüyoruz. Birincisi "Baþkalýk" unsuru. Demek ki öncelikle, bizim dýþýmýzda "baþkalarý"nýn da bulunduðu gerçeðini görmek ve bu "baþkalarý"nýn da kendilerine özgü düþünce ve inançlarý olacaðýný kabul etmek gerek. Þu da bir gerçek: "Baþkalarý"yla aramýzdaki düþünce ve inanç farklýlýðý küçük bir ayrýmdan, aykýrýlýk, karþýtlýk ve çeliþmeye dek, dereceli bir çeþitlilik gösterebilir. Toleransýn ikinci unsuru olan "katlanma" öðesi, kendi içinde negatif bir titreþim taþýr ve içgüdüsel bir korunma tepkisine yol açar. Çünkü "baþka" kavramý bizde, bizden olmayaný, yabancýyý, tanýmadýðýmýz birine karþý kuþku, korku, antipati gibi düþmanca duygulan çaðrýþtýrýr. Ýþte tolerans, ikinci aþamada bu ilkel duyguyu yenmeyi, hiç deðilse dizginlemeyi amaçlar. Kerhen de olsa "baþkasý"nýn varlýðýný ve farklýlýðýný kabullenir, ona katlanmayý veya göz yummayý baþarýr. Üçüncü unsur ise "hoþ görme" öðesi olup, toleransýn olgunlaþmýþ halini ve SEVGÝ DÜNYASI pozitif yönünü gösterir. Burada baþkalarýnýn kiþiliðine ve kendince geliþme hakkýna saygý duyma biçiminde, daha bilinçli ve uygar bir tavýrla karþýlaþýrýz. Katlanma þeklinde baþkalýðýn bizde uyandýrdýðý korku, çekingenlik, güvensizlik gibi negatif duygular, hoþgörü potasýnda "baþkalarýnýn kiþiliðine saygý" gibi pozitif bir duyguya dönüþür. Bu baðlamda hoþgörü, toleransýn olumlu ve olgunlaþmýþ yüzüdür. Tolerans kavramý, hoþgörüyü içerir, ama onu aþarak, diðer iki unsuru da kapsar. Ve toleransýn hem insanýn kendi içindeki, hem de tarih sürecindeki geliþimini sergiler. KATLANMANIN OLUMSUZ YÖNÜ Gerçi "katlanma" ve "göz yumma" anlamýndaki toleransta, bir kendini beðenmiþlik, karþýsýndakini küçük görme, ukalaca bir tavýr, hattâ göz yumduðu gibi, gerekirse göz yummayabilir de gibi bir tehdit kokusu da yok deðil. Ne var ki yakýn zamana kadar tolerans kavramý bu negatif, küçültücü tondan sýyrýlamamýþtý. Tarihte, laikliðe geçmeden önce, tolerans, devletin resmen tanýdýðý dinin dýþýndaki inançlara göz yumma olarak anlaþýlýyordu. Yani devletin, resmi dinin dýþýnda kalanlara, kendi isteðiyle verdiði, geri alýnabilir bir hak, bir lütuf veya ödün anlamýný taþýyordu. Ve elbet ki, göz yumma hali, ilke olarak göz yummama olasýlýðýný ortadan kaldýrmýyordu. Tarih içinde bazý kavramlarýn nasýl içerik deðiþtirip, yeni anlamlar kazandýðý konusunda, tolerans canlý bir örnektir. SEVGÝ DÜNYASI Günümüzde artýk tolerans, insanlarýn özgürce inanma, düþünme ve giriþimde bulunma gibi üç temel özgürlüðe saygý anlamýna geliyor. Ve yine günümüzün demokratik ve lâik toplumunda tolerans, bir erdem olarak sevgi, anlayýþ, sabýr, geniþ görüþlülük, uzlaþmacýlýk ve saygý gibi olumlu niteliklerle birlikte anýlýyor. Böylece tolerans kavramýnýn "tarihsel tortusu" diyebileceðimiz "göz yumma" yerini "iyi karþýlama" ve "hoþ görme" gibi pozitif kavramlara býrakmýþ bulunuyor. Düþünce ve vicdan özgürlüðünün güvenceye alýndýðý günümüzde, artýk "göz yumma" biçiminde bir tolerans tavrý, komik bir kendini beðenmiþlik olur. Kaldý ki, kendisi için istediðini baþkasýna da isteme anlamýnda, insanýn kendisine hak gördüðü özgürlükleri baþkalarýna da tanýmasý ahlâklý davranmanýn da ana koþuludur. BAÐNAZLIK Toleransýn özünde insan kiþiliðine ve onun özgürce geliþmesine saygýnýn öne çýktýðýný görüyoruz. Toleransýn insan ve toplum bakýmýndan ne denli deðerli ve önemli olduðunu anlamak için, bunun tersini düþünelim ve toleranssýzlýðýn ne türlü davranýþlara yol açtýðýný irdeleyelim. Bilindiði üzere toleransýn karþýtý taassup ya da baðnazlýktýr. Baðnaz kiþi, kendi gibi düþünmeyenlere kin ve nefret duyar. Onlarý susturmak, baský ile ezmek ister. Ýnsanlarý korkutarak sindirmeye çalýþýr. Bunlar, düþünce özgürlüðünü, kendi gibi düþünenlerin özgürlüðü olarak anlar ve 15 öyle uygularlar. Toleranssýzlýk, gerçeði yalnýz kendi tekelinde sanarak, insan düþüncesine tek tip üniforma giydirme gayretkeþliðidir. Herkesin ille de kendi gibi düþünmesini istemek, evrimi belli bir düzeyde dondurma giriþimidir. Bu ise, evrimin doðasýna aykýrýdýr. Zira evrim, daha iyiye ve yeniye doðru sürekli bir deðiþim demektir. Ve gerçekler, Mevlâna'nýn dediði gibi merdiven basamaklarýna benzer. Merdiven basamaklarý ise oturup kalmak için deðil, basýp geçilmek ve daha yukarý çýkýlmak içindir. Gericiliði de bu baðlamda geçmiþteki bir gerçeðe saplanýp kalmak, dünü bugüne ve yarýna egemen kýlmaya çalýþma yönünde boþ bir çaba olarak deðerlendirebiliriz. Baðnazca bir tutum, ilerlemenin ve geliþmenin en büyük engelidir. Zira bir toplumda düþünce ve inanýþlarýn ayný olmasý, o yönde baský yapýlmasý, devinimsizlik yaratýr ve evrimi durdurur. Pozitif ve negatif elektrik yüklü bulutlarýn çarpýþmasýyla þimþeðin çakmasý ve ortalýðýn aydýnlanmasý misali, ancak zýt fikirlerin karþýlaþmasýndan hakikat ýþýðý ortaya çýkabilir. Zaten evrimin ilerleyiþi, bir sarmal gibi hep yukarýya doðru tezlerin antitezleri doðurmasý ve sentez yoluyla yeni bir teze ulaþmasý tarzýnda deðil mi?! BAÐNAZLIÐIN KAYNAÐI Baðnazlýðý anlamak ve gidermek için, onun beslendiði kaynaðý kurutmak gerekir. Bir inanç sistemine veya ideolojiye SEVGÝ DÜNYASI 16 tek gerçek, mutlak doðru, tek kurtuluþ yolu olarak bakanlar, kendi inandýklarýný en yüce, en kutsal sayanlar, baþkalarýnýn görüþlerine karþý saygýlý olamazlar. Ve onlarý doðruya zorlama hakkýný kendilerinde görürler. Zor kullanarak ve zulmederek de olsa, kendi kutsal doðrularýný diðerlerine kabul ettirmeye çalýþýrlar, asýl kutsal olanýn ÝNSAN olduðunu unutarak... Küçülerek ve benliklerini silerek, kendilerinde gerçeði gösterecekleri yerde, gerçekte kendilerini göstermeye kalkýþýrlar. Ýnandýklarýnýn örneði olacak yerde, ÝDDÝACISI olurlar. Öylece inandýklarý gerçeðe benliklerinin gölgesini düþürürler. Onlar Tanrý'ya veya topluma hizmet ettiklerini sanýrken, gerçekte benliklerini din ve ideoloji kýlýfýna bürüyerek, kendi kin ve nefretlerine, iktidar hýrslarýna, hükmetme isteklerine tatmin ararlar. DÝN, YOBAZLIÐA KARÞI En büyük toleranssýzlýða yol açan din, özünde baðnazlýða karþý bir tutum takýnýr. Din, Tanrýsal bir terbiye ile kendinde güzel ahlâký gerçekleþtirmiþ bir gülyüzlüyü örnek alarak ona benzemeye çalýþ- maktýr. Bu da, o gülyüzlünün Tanrý inancý ve insan sevgisinde bütünleþen yaþam coþkusunun tüm gönülleri tutuþturmasý ile olur. O nedenle zorlamaya gerek kalmaz. Çünkü dinin kendisi çekici ve çaðýrýcý bir nitelik taþýr. Nitekim Kur'an "Dinde zorlama yoktur" (2/256) diyerek bunu açýkça ilân eder. Baþka bir yerde Yüce Yaradan, Peygamberine "Sizin dininiz size, benim dinim bana" (109/6) dedirterek insanlarý inanýþlarýnda serbest býrakýr. Böylece Yaradan, sevgisinden varettiði insanýn, kendi tecrübeleri ve ona verdiði aklý sayesinde bir gün gerçeði bulabileceðine olan güvenini belirtmiþ olur. Gandhi: "Tolerans, kendimize ve davamýza güvenimizin bir belirtisidir" derken bu düþünceyi onaylar. Gerçekten tolerans, iyimser bir dünya görüþünün eseridir. Ýnsan kiþiliðine ve özgürce geliþme hakkýna saygý duyar. O yüzden doðruya bile olsa zorlanmamasý gerektiðine inanýr. Ýnsanýn "doðru yolu" kendi deneyimleriyle, aklýnýn ve bilginin kýlavuzluðu ile bulabileceðine güvenir. TOLERANSIN SINIRI Demokratik bir toplum birbirine aykýrý görüþ ve anlayýþlarýn "uzlaþýmý" üzerine kurulur. Politika bir yerde, hoþgörüye dayalý bir uzlaþma sanatýdýr. Özgürlük ise, demokratik toplum düzeninin temel aldýðý deðerlerin birincisidir. Lord Acton "özgürlük siyasal bir amacýn aracý deðil, kendisi en yüksek amaçtýr" der. Ve toleransý böyle bir özgürlük düzeninin garan- SEVGÝ DÜNYASI tisi olarak görür. Ne var ki, her türlü düþünce ve eylem özgürlüðünün de bir sýnýrý olmasý gerekir. Demokratik ve özgürlükçü düzenlerin de kendilerine göre kurallarý ve ortak idealleri vardýr. Ve þunu da kabul etmek gerekir ki, hiçbir toplum düzeni, dayandýðý deðerlere büsbütün aykýrý görüþlere göz yumamaz. Ana ilkesi toleransa dayanan demokrasi, özgürlüklerden yararlanarak iktidar olup, sonra da özgürlüðü ortadan kaldýracak komünizm gibi, faþizm gibi, köktendincilik gibi totaliter bir görüþe ses çýkarmamazlýk edemez. Özgürlüðü yok etmek için özgürlük isteði tolerans anlayýþýyla nasýl baðdaþabilir?! Kýsaca, kimse toleranssýzlýða göz yumacak kadar toleranslý olamaz! TOLERANSIN ESNEKLÝÐÝ Tolerans sýnýrlarýnýn daralýp geliþmesi, tarih içinde zamana ve duruma göre deðiþiklik göstermiþtir. Her demokrasinin özgürlük ilkesini, dolayýsýyla tolerans sýnýrýný kendine göre anlayýþý ve yorumlayýþý vardýr. Ve bu anlayýþ, zamana, duruma göre deðiþir. Ýnsan toplumlarý, toplumsal düzenin ayakta durabilmesi için belli kurallara ve bozulmayan esaslara dayanmak zorundadýrlar. Düþünce ve vicdan özgürlüðü, iþte bu kurallar içinde ve o esaslar sayesinde yaþayabilir. O ilkeler, düþünce ve inanç özgürlüðünün güvenlik þemsiyesi olduðu kadar, ona doðal bir tolerans sýnýrý da çizerler. Buna göre, özgürlüðü toplumun temel ilkesi olarak benimseyen liberal 17 demokrasiler, tümelci (totaliter) toplum düzenlerine oranla çok daha özgürdürler. Ama onlarýn serbestliði de sýnýrsýz deðildir. Örneðin hiç bir demokrasi, antidemokratik öðretilere, anarþiye göz yumamaz. Toplumun özgürlük sýnýrý zamana ve duruma göre daralýp geniþleyebilir. Savaþ ve anarþi gibi, düzenin tehlikeye girdiði olaðanüstü dönemlerde, devlet bu sýnýrý bilinçli bir þekilde daraltýr. Barýþ dönemlerinde ise, devlet ve toplum özgürlük sýnýrlarýný gittikçe geniþletme eðilimindedir. O nedenle demokratik bir toplumun özgürlüðü "varýlmaz bir erek" olarak deðil, hep varýlmasý gereken "sonsuz bir ideal" olarak görmesi gerekir. Bu durumda tolerans; özgürlük sýnýrlarýný duruma ve zamana göre hem çizen, hem de bu sýnýrlarý koruyan bir kýlavuz-erdem iþlevini yüklenir. HATALARA TOLERANS Toleransýn bir önemli özelliði de, hatalara karþý anlayýþlý ve hoþgörülü olabilmektir. Bunun için insanlarýn eksikli olduðunu, kusurlarýný düzeltmek için dünyada bulunduðu gerçeðini kabul etmek gerekir. Burada tolerans, insanýn hata yapma hürriyetine saygýlý olmaktýr önce. Ve sonra insanýn kendi denemeyanýlmalarýyla doðruyu bulacaðýna güvenmektir. Böyle anlaþýlýp uygulanan bir tolerans davranýþý, hatayý yüze vurup utandýrmaz. Baþkalarýnýn yanýnda azarlayarak mahcup etmeye kalkmaz. Hatayý yapaný suçlayarak, onda suçluluk duygusu uyandýrmaz. Ya ne yapar? Ona hatalarýný görüp düzeltmesi için süre ve 18 imkân tanýr. Hata yapma hürriyeti yanýnda, hatayý düzeltme özgürlüðünün de her zaman elimizde olduðu konusunda onu yüreklendirir. Cesaret ve umut verir. Sevgisi ve bilgisiyle, söz ve davranýþlarýyla, hatasýný anlayýp aþmasýnda ona yardýmcý olur. Hepimiz dünya okulunda hatasýz olabilmek için hata yapýyoruz. Hatalarýmýz kendimiz için ders, baþkalarý için ibret oluyor. Tersine bir örnek, durumu daha çarpýcý bir þekilde gözler önüne seriyor. Þöyle ki, Sayýn Hýncal Uluç'un bir okuru, yazýsýnda kullandýðý bir cümle yüzünden "sen o cümleyi kullandýn, ben artýk sabah gazetesi okumayacaðým" diyerek, sadece Uluç'u deðil, bütün bir gazeteyi kendince cezalandýrýyor. Sayýn Uluç, o okurunu, güzel bir cevapla hoþgörü göstermeye çaðýrýyor: "Hepimiz insan olduðumuz için, yanlýþ da yapacaðýz. Birbirimizi yanlýþlarýmýzla kabul etmemiz ve birbirimizi doðruya ikna etmemiz lâzým. Benim okuyucum, beni eðitmeli. Beni okumaktan vazgeçerse ona da bana da bir faydasý yok. Ama beni eðitebilirse, yanlýþ yapmamý önleyebilir. Beraber, barýþ içinde daha mutlu bir yaþam oluþturabiliriz." Evet, gerçekten karþýlýklý olarak birbirimize tolerans göstermekle, hem kendimizin, hem de kardeþlerimizin yükselmesine yardým etmiþ oluruz. HOÞGÖRÜ'NÜN HOÞ TARAFI Ýnsan baþkalarýnýn düþünce ve inançlarýný sonuna kadar, hoþgörüyle dinleme sayesinde, kendi doðrusunu, SEVGÝ DÜNYASI baþkalarýnýnkiyle karþýlaþtýrma ve sýnama olanaðý bulur. Aksi halde, herkesin benim gibi düþündüðü bir toplulukta, yanýlma olasýlýðým hep saklý kalýr. Diðer yandan, herkesin düþünce ve inançlarýný özgürce ifade edebildiði bir ortamda, ayný hak benim için de geçerli olur. Ayrýca toleransýn hoþ tarafý, karþýdaki ne katlanmanýn ötesinde, onun düþüncelerinden zevk almak, bundan bir hoþluk duymak ve giderek baþkalarýnýn düþünce ve görüþleriyle kendimizi zenginleþtirmektir. Çok çeþitli çiçeklerle bezenmiþ bir bahçe gibi, insanlarýn gerçeði görüp algýlamadaki inanç, düþünüþ ve duyuþtaki farklýlýklarýný, insan düþüncesinin zenginliði olarak görüp deðerlendirmek gerekir. Örneðin iki þekilde algýlanabilen þu þekle bakalým. Kimi bu þekilde dikkatini beyazlýða odakladýðýnda bir kadeh veya vazo görüyor. Kimi kiþiler de siyaha dikkat ettiklerinde profilden birbirine bakan iki yüz algýlýyor. Ama iki taraf da birbirinin görüþüne saygý duyup, diðerini dinlediðinde, kýsa bir süre sonra, önceden görmediði öteki resmi de görmeye baþlýyor. Birbirinin görüþüne tolerans göstermek sayesinde, karþýlýklý görüþ alýþveriþi sonunda her ikisi de, ayný þekilde, bir yerine iki resim görmüþ oluyor. Ve öylece görüþlerini geniþletip zenginleþtiriyor. Böylece hoþgörünün her iki tarafý hoþnut eden, hoþ tarafý kendini gösteriyor. Demek ki, insanlar, özgür düþünceye saygý duyup tolerans gösterdikçe, görüþ ufuklarý geniþliyor, insanlarýn birbirlerinden yararlanma olanaðý doðuyor ve bundan topyekûn insanlýk kazançlý çýkýyor... SEVGÝ DÜNYASI Kryon’la Bir Hafta Sonu Yeni Yeryüzü, Yeni Ýnsan, Yuva’ya Yolculuk 2014 yýlý Eylül ayýnýn ilk hafta sonunu, dergiyi takibeden okurlarýmýzca iyi tanýnan bedensiz varlýk “Kryon” için, oturduðum þehirde tertiplenmiþ bir seminerde geçirdim. Zuhal Voigt 19 SEVGÝ DÜNYASI 20 Seminerin yapýldýðý iki gün içinde Kryon, üç celse yaptý. Geri kalan zamaný, medyumu Lee Carroll, Kryon'un felsefesini ve bilgilerini içeren ve "Yuvaya Dönüþ" isimli, Türkçe'ye de tercüme edilmiþ kitabýný yorumlayan konuþmalarla tamamladý. Tüm seminere, Robert Coxon ve Anders Holte tarafýndan icra edilen meditatif müzik ve çeþitli aydýnlatýcý videolar eþlik etti. Ýki günün sonunda seminerin yapýldýðý mekândan ayrýldýðýmda, kolayca klavyeye dökemeyeceðim yoðunluktaki duygu ve düþüncelerle dopdoluydum. Bu yazýda sizlere, Kryon'un bu celselerini bire bir veremeyeceðim. Zaten bu yazýnýn amacýnýn bu olmadýðýný düþünüyorum. Kryon'un celseleri, þimdiye kadar basýlmýþ olan 16 kitabýnda, Lee Carroll'un Web sayfasýnda sürekli güncellenerek ve devamlý olarak da dergimizde yayýnlanmakta. Ben bu yazýda sizlere, Kryon'un özet olarak aktaracaðým sözleri yanýnda, aslýnda o salondaki, iki gün boyunca edindiðim izlenimleri vermeye çalýþacaðým. Lee Carroll Orta boylu, sarýþýn, celse için oturduðu anlar haricinde sürekli hareket halinde, her an bir muziplik yapacak bir oðlan çocuðu gibi bakan mavi ya da yeþil-mavi gözlere sahip, yüzünde sürekli þirin bir gülümseme taþýyan, yaþýný en fazla 55 olarak tahmin edebileceðiniz bir adam. (Gerçek yaþýný kendi web sayfasý dahil, hiç bir yerde bulamadým, ama bir yazýda 48 yaþýnda Kyron için kanal olmaya baþladýðý yazýldýðýndan (1989) ve 25 SEVGÝ DÜNYASI yýldýr bu iþi yaptýðýndan söz edildiðinden, basit bir hesapla 70’in üzerinde bir rakama vardým.) Seminerin ilk dakikasýndan itibaren, son dakikasýna kadar - arada salt müzik yapýlan sayýlý zamanlar hariç- elinde sürekli mikrofonla, izleyicileriyle konuþan, onlara sürekli Kryon bilgilerini yorumlayan, bunu yaparken dikkati ustaca sürekli ayakta tutmasýný bilen, iki cümlesinin birinde tam yerinde ve hiç sulu olmayan esprilerle izleyicisini güldürmeyi beceren, konuþmalarýný yaþamdan ve kendi yaþamýndan örneklerle renklendiren ve hiç bitmeyecekmiþ gibi görünen bir enerjiye sahip, muhteþem bir þovmen.(Bu sözcüðe Türkçe'de biraz baþka bir anlam yüklendiðini biliyorum, ama okur bunu izleyiciyi çok iyi elinde tutan bir konuþmacý anlamýnda almalý) Ýster istemez bu iþi çok iyi öðrenmiþ olduðunu ya da müthiþ bir kaabiliyetle karþýlaþtýðýnýzý düþünüyorsunuz. Lee Carroll'un açýklamasý ise daha baþka: Kendisi Kryon'la karþýlaþtýðýnda ve onun verdiði bilgileri kaydetmeye baþladýðýnda, bir zaman bunlarý herkese açmayý hiç düþünmemiþ. Çünkü kendisini her zaman inzivaya çekilmiþ bir keþiþ gibi görmüþ, kimse bilmeden bir köþede bu bilgileri toplamayý istemiþ. Kryon onlarýn kitap halinde basýlmasýný istediðinde, kendi adýný kitabýn bir köþesinde küçük harflerle ve yalnýz isminin baþ harfleriyle yazdýrmýþ. Kryon, seminerler tertipleyip bilgileri açýklamak için büyük insan topluluklarýna konuþmasýný istediðinde, isyan ve itiraz etmiþ: "Yanlýþ bir adam seçmiþsin Kryon, ben bu iþi yapa- 21 mam. Ben bir münzeviyim." Kryon ise þöyle demiþ: "Sen eski Yunan'da bir hatiptin. Bu yetenek senin Akasha kayýtlarýnda var. Yapacaðýn tek þey onu oradan çýkarýp, bugünkü yaþamýna dahil etmen."Carroll çaresiz, ilk seminerlerine, elinde konuþacaðý þeyler yazýlý notlarla, bir konuþma kürsüsü arkasýna saklanmaya çalýþarak baþlamýþ. Sonra Kryon'dan ikinci bir istek gelmiþ: "Notlarý býrak, spontane olarak konuþacaksýn."Carroll tekrar itiraz etmiþ ama Kryon ýsrarlý. Anlaþýlan sonuçta Carroll Akasha kayýtlarýna ulaþmayý becermiþ ki, bugün bu kadar baþarýlý bir konuþmacý ve þovmen haline gelmiþ. Bu arada Kryon bilgilerine göre, baþlamýþ olan Yeni Çað'da, yeni enerji ile her insanýn kendi Akasha'sýndaki eski kayýtlara ve bilgilere ulaþmasý mümkün olacakmýþ. Carroll, 1984 yýlýnda San Diego'da bir ses kayýt stüdyosu açarak 30 yýldýr iþlettiðinden,baþlangýçta teknik bir adam olarak kendisini ezoterik konulara hep yabancý hissetmiþ, her þeyi sorgulamýþ, Kryon'un yaptýklarýna ve söylediklerine itiraz etmiþ. Bunu, kendi yaþamýndan örneklerle ve esprili bir dille, Kryon öðretileri arasýna hep serpiþtirmekte. Yeni Çað Kryon'a göre, 2013 çok özel bir seneydi ve bir dolunay enerjisi senesiydi. Bir baþka deyiþle de bir kalibrasyon senesiydi. (Kalibrasyon: Ölçü alet ve düzeneklerinin doðru sonuçlar verecek þekilde yeniden ayarlanmasý) bunu, bir yeniden ayarlanma senesi olarak da tanýmlayabi- 22 SEVGÝ DÜNYASI liriz. Yeni Çað bu sene ile baþlamýþ oluyor ve bunun uzun süreli bir dönem olduðu belirtiliyor. Kryon'a göre, 2012 sonunda beklenmiþ olan kýyamet aslýnda, bu deðiþimin baþlangýcýný iþaret etmekteydi ve Maya takvimi burada bitmedi, tersine bu noktada yeni bir baþlangýca girdi. sayý, 33 sayýsý Numeroloji'de (sayý bilimi) eski Tibetliler için bilinen en yüksek üstat rakamý sayýlýyor. Kryon, insanlarýn yeni çaðda daha yumuþak olacaklarýný, daha birlikte hareket edeceklerini ve bu deðiþimin gezegenin kaderini deðiþtireceðini müjdeliyor. Buna örnek olarak da, daha önceki yazýlarýmýzda da deðindiðimiz bir dizi bilimsel denemeden bahsediyor: Princeton Üniversitesinin yaptýðý deneylere göre, dünyanýn 70 yerinde yapýlan ölçmelerde, bazý zamanlarda dünyanýn manyetik sahasýnda kuvvetli deðiþiklikler tesbit edilmiþ. Bu zamanlar ise þöyle: Manyetik að þebekesi, yeryüzü çekirdeðindeki akýcý dinamik iþlemlerden oluþan ve doðrudan insan DNA'sýný etkileyen güç istasyonunun oluþturduðu þebekedir. * 1997’de Prenses Diana'nýn ölümü olayý * 2001’de 11 Eylül New York'da Ýkiz Kuleler’e çarpan uçaklar olayý * 2004’de 300.000 ölü ile sonuçlanan tsunami olayý * 2010’da, Þili'de 33 maden ocaðý iþçisinin kurtarýlmasý olayý. Bu olaylar içinde en önemli olaný ise, ilk defa bir felaketin deðil, sevinçli bir olayýn manyetik sahayý etkilemesinden dolayý, Þili'deki kurtarma hareketi. Bu olayda, tüm dünyada, Amerika'nýn ilk defa Ay’a ayak basmasý hadisesindekinden daha fazla kiþi televizyonlar baþýna toplanýp, ayni iyi dilek ve duygularda birleþmiþ ve ölçülebilmiþ en yüksek olumlu uyum faktörünü oluþturmuþ.Bu olayda, kurtarýlan iþçi sayýsý da ilginç bir Carroll bundan sonra, dünyamýzdaki 3 çeþit að þebekesinden söz etti. Manyetik að þebekesi, kristal að þebekesi ve Gaia þebekesi. Kristal að þebekesi, 100 000 yýl kadar önce Ülker Yýldýz kümesinden (Yedi Kýz Kardeþ) gelenler tarafýndan inþa edilmiþ bir " hatýrlama " aðýdýr. Dünyada yaþanmýþ herþeyi kayýt etmiþtir. Bazý hayalet ve tekinsizlik olayý diye bilenen olaylar, bu aðdaki kayýtlardýr. Gaia þebekesi ise, yine Ülker Yýldýz kümesinden gelenlerce kurulmuþ, tabiat ana da dediðimiz kuvvettir ki, insanlarýn titreþimlerini kuvvetlendirir. Bu að þebekelerinin kesiþtiði noktalarda, " sýfýr " noktalarý oluþur ki, bunlarýn bilinenleri de, Hawai'de, Tibet'te, Yucatan'da, Kaliforniya'da ve Türkiye'de Ararat daðýnýn bulunduðu yerdedir. Lee Carrol bütün bunlarý büyük bir hýzla, duraksamadan, kelimeleri aramadan, adeta nefes almadan birbiri ardýna açýklayýp anlatýyor, çoðu yerde tercümeyi bekleyemiyor, tercümanýn son kelimelerinin içine dalýyor (Ýngilizce olan tüm konuþmalar spontane olarak Almanca'ya tercüme edilmekte), seyircisi SEVGÝ DÜNYASI bu bilgi yaðmuru altýnda kýpýrdamadan oturup, adeta nefes bile almadan, pür dikkat dinliyor. Seyircinin dörtte üçü kadýnlardan oluþuyor. Her yaþtan, her sosyal seviyeden insan 400 kiþilik salonu son koltuðuna kadar doldurmuþ. Sen Kimsin? Sonraki adýmda, kendisi ile birlikte gelen ekibinden müzisyen Anders Holte, tüm salondakilere, belli bir ses tonunu koro halinde hep birlikte söylemelerini saðlayarak bir çeþit müzikli meditasyon yaptýrýyor. Bundan sonra Carroll sahne önüne çektiði bir iskemleye oturuyor. Elinde mikrofon, arkasýna yaslanýp gözlerini kapatýyor. Bir kaç saniye sonra yüz ifadesi deðiþiyor, gözleri kapalý çehresinde bir tebessüm uçuþuyor, iskemlesinde yer deðiþtirerek biraz daha öne doðru geliyor, baþýný saða sola çevirerek, sanki kapalý gözler ardýndan tüm salondakilere bakýyor. Ve sonra Carroll'unkinden çok daha yumuþak ve derin bir ses tonuyla konuþmaya baþlýyor. (Almýþ olduðum notlardan mealen): “Hepinizi selâmlarým sevgililer. Ben manyetik hizmetten Kryon. Bazýlarý diyebilir, " Burada biri var, kimdir bu, ne anlatýyor ? " (Böyle þey) olmaz deme, bunu hissedebiliyor musun? Partnerim (medyum) kenara çekildi, bunu 25 yýldan beri yapýyor. Aranýzdan bazýlarý böyle bir þeyi ilk defa görüyor. Üç boyutlu ortamda, bir iskemlede oturan birini dinlemek. Bir sýnýfta oturur gibi, verilen bilgileri dinlemek. Bu (görünen) hepsi deðildir. 23 Size yapýlan davet açýktýr. Sen kim olduðunu biliyor musun? Ben senin kim olduðunu biliyorum. Bilmece senin için mevcut. Acaba senin, olduðunu zannettiðinden çok daha fazlasý olman mümkün mü? Ben hepinizi tanýyorum, her birinizi. Sen kimsin?Sen yaþlý bir ruhsun.Yoksa seni buraya baþka ne getirmiþ olabilir ki? Ailen burada ve sana çok þey vermek istiyor. Ama senin üzerinde (sanki) bir kapak geçirilmiþ gibi. Kendini býrak ve hisset. Ben size bir esas, bir çekirdek, bir enerji vermek istiyorum. Alýcý hazýrsa, ruh (ruhsal âlem) çok þey verebilir. Sen ne almaya hazýrsýn? Henüz bilmediðin þeyleri almaya hazýr mýsýn? "Bütün bunlar gerçek mi? Delil yok." (diyorsun) Deðerler dizisi deðiþimi, hoþgörü (gerek) henüz tanýmadýðýn þeyler için. Ve þifa için. Burada 3 kiþi var, yüreklerinde þifa bulmaya ihtiyaçlarý var, sizleri tanýyorum. Sen yalnýz olduðunu düþünüyorsun.Oysa çevren meleklerle dolu, onlar seni kucaklýyorlar. Ýskemlede oturan konferans vermiyor, o sizleri deðiþime davet ediyor, içinizdeki ihtiþamý tanýmaya çaðýrýyor. Bu iskemlede, senin için, deðiþimden ötürü, çok þey hazýrlandý. Ve öyledir." 24 Bir yandan yazmaya, bir yandan hem kulaðýmla hem de gözlerimle iskemlede oturaný takibetmeye çalýþýyorum. Ses tonunu, kurduðu cümlelerin anlamýna göre çok güzel kullanýyor. Yer yer alçalýp, yer yer yükselen sesi ve yaptýðý vurgulamalar tam yerinde. Söylediklerinin altýný çizmek için, o anda emrine verilmiþ olan tüm bedenden istifade ediyor, cümlelerine eþlik eden jestler, ifadelerini kuvvetlendiriyor. Ve konuþma þevki içinde çoðu zaman tercümanýn tercümesini bitirmesini bekleyemeyerek son kelimelerini biçen Carroll'un tam tersine; cümlelerinin ilk hecesini tercümanýn en son hecesinin tam bitimine, bir ping pong þampiyonun ustalýðýyla yerleþtiriyor. Tercümanýn cümlesinin tam ne zaman biteceðini çok iyi biliyor. Konuþmasýnýn ifade güzelliðinin yanýsýra; sesinde, sesini kul- SEVGÝ DÜNYASI lanýþýnda öyle bir þey var ki ve genel olarak o mekânda o anda öyle bir þey var ki, insan bunu yalnýz duyup görmüyor, gerçekten tüm bedeniyle hissediyor. Kyron'un her celsesini bitiren tanýnmýþ son cümlesi " Ve öyledir" den birkaç saniye sonra Carroll gözlerini oðuþturuyor ve açýyor. Adeta biraz mahçup bir halde iskemleden kalkýyor ve bizler yaþadýðýmýz þeyi özümlemek ve dinlenmek üzere öðle paydosuna gönderiliyoruz. Ýnsanýn Dokuz Özelliði Öðleden sonra Carroll, Kryon'un öðretisinde yer alan, insanýn 9 özelliði üzerinde duruyor. Ýnsanda 3 grup özelik var: Ýnsani grup, ruhsal grup ve Gaia grubu. Bunlarýn her biri de içlerinde yine üçer baþka özellik barýndýrýyorlar. SEVGÝ DÜNYASI Ýnsani grup: 1. Beyin fonksiyonlarýnýn yer aldýðý Ýnsan Bilinci, 2. DNA ve Akasha kayýtlarýný içeren doðuþtan getirdiðimiz özellikler 3. Üstün Varlýðýmýz Gaia grubu: 1. Manyetik Að, 2. Kristal Að ve 3. Balina özellikleri Ruhsal grup: 1. Rehberlerimiz, 2. Ruhun Parçalarý 3. Üstün Varlýðýmýz Ýlk gruptaki Üstün Varlýðýmýz ile üçüncü gruptaki Üstün Varlýðýmýz arasýndaki fark da þu: Üçüncü gruptaki asýl Üstün Varlýðýmýz yani bütünü perdenin arkasýnda olan asýl biz iken, ilk gruptaki yalnýzca onunla temas etmemizi saðlayan Ýntuition (sezgi) dediðimiz þey ki, bu da, baþýmýzýn arka tarafýnda bulunan ve sürekli üçüncü göz dediðimiz þeyle temas halinde olan Epifiz bezi (pineal) sayesinde gerçekleþiyor. Bu üç gruptaki üçer unsur yanyana geldiðinde yine 33 sayýsýný veriyor ki, bu yine eski Tibetlilerin sihirli üstat sayýsýný ifade ediyor. Carroll, sezginin çalýþma þekline dair de yaþamdan örnekler vererek, sezginin ancak acil durumlarda ve karar anýndan hemen önceki dakikalarda harekete geçtiðine dikkat çekiyor.Örneðin iki hafta sonra bir karar vermek zorunda olduðunuzu bilseniz ve iki hafta boyunca 25 bir iþaret almak için uðraþsanýz, hiç bir þey bilmeden bekleyebilirsiniz ama karar aný geldiðinde sezginiz harekete geçerek size istikameti belirtecektir. Kryon Yeni Çað'da "sezgi" nin liderliði ele alacaðýný ve bunun yepyeni bir dünya yaratacaðýný müjdeliyor. Bunun için de Carroll yine pratik yaþamdan eðlenceli bir örnek veriyor. Buralarda sýk kullanýlan bir yöntem var. Bir çok insan þehirde arabasýna boþ bir park yeri bulmak için, hayalinde yarattýðý bir "Park Meleði"nin, kendisini boþ bir park yerine götürmesini içinden diliyor. Ve tuhaftýr ki çok kere bu oyun gerçekleþiyor. Carroll bunun yerine insanýn artýk gelecekte kendi sezgisini görevlendireceðini ve doðrudan boþ park yerini bulacaðýný, yine o þakacý tavrýyla dinleyicilerine anlatýyor. Carroll, bir de, 2012 Eylül ayýnda bilim adamlarýnýn DNA'nýn sýrlarýný çözdüklerini ve bu arada DNA içinde "Kontrolgremium" (Kontrol Komitesi) diye adlandýrdýklarý bir ünite keþfettiklerini hatýrlatýyor. Bu ünitenin keþfiyle ortaya çýkardýklarý þey ise çok önemli: Bilim adamlarý bununla, kelimeler ve titreþimler yoluyla DNA'nýn yeniden programlanmasýnýn mümkün olduðunu görüyorlar. Bu demek oluyor ki, DNA ile iletiþim olanak dahilinde. Bunun getireceði deðiþiklikleri düþünmek bile heyecan verici. Ama bu durumda olacak insanlarýn da, yalnýzca iyi düþünmeleri gerektiði de bir gerçek. Carroll DNA'daki Akasha bilgilerine ulaþýldýðýnýn ilk olarak çocuklarda görüleceðini ve her þeyi hatýrlayan bir neslin ortaya çýkacaðýný haber veriyor. 26 Ýnsan özellikleri arasýnda bununan Balina özelliklerine gelince, bu konuda Carroll sadece, balinalarýn 44 kromozomu olduðunu ve bu sayýnýn eski Tibet'te 33 den de yüksek ve henüz tam bilinemeyen bir üstat sayýsý olduðunu hatýrlatmakla yetindi. Umutsuzluða Kapýlmayýn Birinci gün, Kryon'un verdiði ikinci celseyle bitti. (Notlarýmdan, mealen): “Ýyi akþamlar sevgililer. Ben manyetik hizmetten Kryon. Ben bugün burada kimler olduðunu biliyorum. Þifacý (medyumu kastediyor) kenara çekildi. Þifacý aslýnda iyileþtirmez. O dengeyi saðlar. Þifacýlar insan varlýðýný dengeleyebilirler, mevcut enerjiyi onlara verebilirler. Buradaki bazýlarý anlatýlanlarý dinleyecekler ve gidecekler. Onlar sadece bilgi toplarlar. Bu þekilde hiç bir þey olmaz. Bu mesajlar enerji içerirler. Senin karar vermen ve yolda ilerlemen için. 2012,2013 ve 2014 seneleri radikal deðiþim seneleridir. Biz bunun için öneriler getirdik, enerjileri anlattýk, sizleri uyardýk. Umutsuzluða kapýlmayýn. Karanlýk ve aydýnlýk arasýndaki son savaþýn yapýlmasý gerek. Onlar kendilerini bütün çirkinlikleri içinde gösterecekler. Bahçenizdeki taþlarý yerinden oynatýrsanýz, altýnda ne varsa ortaya çýkar. Haberlerde duyuyor- SEVGÝ DÜNYASI sunuz, görüyorsunuz. Umutsuzluða kapýlmayýn. Biz sana nasýl huzur bulacaðýnýn yol kýlavuzunu verdik. Hoþgörü ve davranýþ þekli. Yüksek benliðiniz ve ruhunuz arasýnda fark vardýr. Yüksek benliðiniz, Akasha kayýtlarýný içeren bir Tanrý Çorbasýdýr. Yüksek benliðin senin dostundur. O seni, birlikte olduðun aile ile biraraya getirir. Ruhun baþkadýr. Geçmiþ enerjilerde, ruhun parçalarýný birleþtirmek mümkün deðildi. Yeni enerjide, Yaradan’la irtibat kurmayý öðrenmek mümkün olacaktýr. Bunlarý ifade edebilmek bütün lisanlarda zordur. Ruh, Tanrý'nýn bir kývýlcýmýdýr. Onun içinde Akasha yoktur. O yaratýlýþýn damgasýdýr. O, meditasyonda öne çýkar. Yüksek benliðiniz deðildir. O, sen ne isen o'dur. Perdenin arkasýnda deðildir. O güzelliktir. Seni her an deðiþtirebilir. Bazýlarýnýz bunu baþaracaktýr. Sevinç… Sevinç… Sevinç… Tanrý'nýn özü sevinçtir. O her zaman seninledir ve her zaman senin içinde tebessüm eden bir çehresi mevcuttur. Sevinç sana Tanrý'nýn dikkatini hediye edecektir. Acý hiç bir zaman Tanrý'ya ait olmadý. Acý insana ait bir þeydir. Büyük Yaratýcý Güç sevinç yaratýr. Ruhun bu yaratýcý gücün bir parçasýdýr. O seni diðer hayvanlardan baþka yapar. Ve "Bir olmak". Her þeyle bir ol. Bu yetenek sende var. Að bunun SEVGÝ DÜNYASI için yaratýlmýþtýr. Bir olmak, Tanrý'nýn enerjisidir. Çünkü ruh diðerlerinde de ayni kumaþtan yapýlmýþtýr. Bu bilgi eskiden yalnýzca þamanlarda bulunurdu. Þimdi sana aittir. Bunu baþarabilirsen, her þey deðiþecektir. Bunu baþarýrsan, kendini saklayamazsýn ve bunun yapýþkan bir özelliði vardýr. (Herkese bulaþýr anlamýnda) Üçüncüsü, tam anlamýyla barýþ. (Ýç huzuru) Eðer çekirdeði bulabilirsen, etrafýnda her ne olursa olsun, her þey mükemmeldir. Evren tam bir barýþ hali içinde yaratýldýðýnda, sen de oradaydýn. Sonuncusu, "ait olmak". Tanrý'ya ait olmak. Yalnýz deðilsin. Sen Tanrýnýn kaynaðýna aitsin. Sevinç… Bir Olmak… Barýþ… Ait Olmak… Sevinç… Bir olmak... Barýþ… Ait Olmak… DNA harekete geçecektir. Bu ruhtur. Sen kimsin? Ben sana kim olduðunu söylüyorum: (Þöyle demelisin) “Ben Tanrý'nýn Yaratýcýlýðýyým… Ben sonsuzum…Ben mucizeler yaratabilirim…” Ve öyledir.” Seminere gelirken, soru sorma fýrsatý verilirse sormak üzere içimde taþýdýðým bir soru vardý. Kryon soru sorma fýrsatý vermedi. Ama günün bitiminde ben farkettim ki, sormayý istediðim soru cevaplandýrýlmýþ bile. Kyron'a dünyanýn bugünkü politik karýþýklýklar, özellikle Orta Doðu'daki 27 Ýsrail-Filistin anlaþmazlýðý, Irak'daki IÞÝD seri katilleri, Ukrayna ve Rusya'nýn tehlikeli dansý ve de Türkiye'deki politik gidiþat ile, Yeni Çað'ýn ümit dolu mesajlarýnýn nasýl baðdaþtýðýný sormak istemiþtim. Kyron'un verdiði cevap açýktý: “2013 ve 2014 seneleri radikal deðiþim seneleridir. Biz bunun için öneriler getirdik, enerjileri anlattýk, sizleri uyardýk. Umutsuzluða kapýlmayýn. Karanlýk ve aydýnlýk arasýndaki son savaþýn yapýlmasý gerek. Onlar kendilerini bütün çirkinlikleri içinde gösterecekler. Bahçenizdeki taþlarý yerinden oynatýrsanýz, altýnda ne varsa ortaya çýkar. Haberlerde duyuyorsunuz, görüyorsunuz. Umutsuzluða kapýlmayýn.” Yuvaya Dönüþ Ýkinci günü Carroll, Kryon'un "Yuvaya Dönüþ" isimli kitabýnýn yorumuna ayýrmýþtý.Bu kitapta Kryon, bir roman formatý içinde, ruhsal bir yola çýkan ortalama bir insan olan Michael Thomas'ýn, bu yolda yedi melekle karþýlaþtýðý hikâyesini anlatýyor. Carroll elbet ki, kitabý nasýl anlamak gerektiðine dair çok faydalý açýklamalar yaptý ama çok istediðim halde bunlarý da bu yazýya almaya, yer açýsýndan olanak yok. Ancak bence önemli olan bir hususu aktarmak istiyorum. Kitabýn kahramaný Michael Thomas, hikâyesinin bir yerinde, baþlamýþ olduðu ruhsal seyahatten geri dönmek ister. Ona verilen cevap 28 þöyledir: "Eðer görünmeyenler görünür hale gelmiþse, artýk geri dönemezsin. Onlarý görmezden gelemezsin. Ruhun fizik kanunlarýna göre, bilinçli hale gelmiþken, daha az bilinçli olmak mümkün deðildir. Geri dönmek istersen dönebilirsin, çünkü her zaman için özgür irade kanunu iþler. Ama ayni zamanda hem yüksek hem de düþük frekansta titreþim olamayacaðý için, bu bir dengesizlik yaratýr ve bu bir inançsýzlýk durumu husule getirir." Yani demek oluyor ki, çýkýlan ruhsal geliþim yolundan geri dönüþ ve eski bilinçsiz hale dönmek mümkün deðildir ve böyle bir durum kiþiyi þüphesiz mutlu etmeyecek, onu ruhsal bir kaosa itecektir. Bir diðer önemli nokta da, ruhsal bir yola, bir kere çýkýldýðýnda, her þeyin otomatik olarak ileriye gitmeyeceðidir ki, bu da, kiþinin ruhsal yolda ilerlemek için gösterdiði arzu ve iradeyi defalarca, her adýmda tekrarlamasý gerektiðidir. Yani kiþi her gün, ruhsal yolda kalma kararlýlýðýný göstermelidir. Bunu da meditasyonla, düþünceleriyle, davranýþlarýyla ifade etmelidir. Bu kitabýn yorumunu tam olarak buraya alamýyorum ama okumamýþ olanlara okumalarýný özellikle tavsiye etmek istiyorum. Kitap baþtan sona metafor (mecazi benzetmeler) ile anlatýlmýþ. Ýkinci günün sonunda, Kryon bizlere tekrar bir celse ile vedâ etti. Celsenin baþýnda not almaya baþladýðým halde, Kryon'un sesinin deðiþen tonlarýna ve anlatýmýna kendimi öylesine kaptýrdým ki, bu defa ben de, salondaki pek çoðu SEVGÝ DÜNYASI gibi, gözlerimi kapatarak kendimi ona býrakma arzusunun önüne geçemedim. Kryon bu celseyi defalarca "Kendinizi sevin" diyerek bitirdi ve ben sonunda artýk gözyaþlarýma hakim olma savaþýndan da vazgeçmiþtim Celseden sonra gözlerini açan Carroll, salondakilerin sessizce ayrýlmalarýný rica etti, alkýþ istemedi, kendisi ve tüm ekibi de sahneden sessiz bir selâmla vedâ ettiler. Seyircilerin çoðu seminerin bitiminden sonra dakikalarca yerlerinden kalkmadýlar. Elimdeki Kryon kitaplarýný imzalatmak için Lee Carroll'un yanýna gittiðimde, Türkiye'de çýkan bir spritüalist dergi için bu semineri yazacaðýmý kendisine söyledim. Bunu hayret ve sevinçle karþýladý. Dýþarýda Eylül ayýna hiç uymayan çok sýcak bir yaz günü vardý. Ve benim bedenimin her hücresi, Kryon'un enerjisi ile dolup taþmaktaydý. Þehrin kenarýnda bir semtte olan seminer mekânýndan çýkýp, tramvay beklemek için durakta oturduðumda, gözlerim karþýmda uzanan yemyeþil manzaraya, bulutsuz gökyüzüne, uçan kuþlara, kelebeklere daldý. Bu güzel yeryüzü üzerinde yaþadýðýmý, insan olduðumu, ruhsal yolu keþfedebilmiþ olup onun üzerinde yürümeye çabaladýðýmý düþünerek, buna karþý bütün yüreðimle þükran duydum. (Kryon'un tüm celseleri www.kryon.com adlý Web sayfasýnda Ýngilizce olarak bulunabilir.) SEVGÝ DÜNYASI 29 Farkýndalýk Seyhun Güleçyüz B akmak ve görmek çok farklýdýr. Bazen bakarýz ama görmeyiz. Bazen de bakarýz ve sadece istediðimizi görürüz. Ben sadece pencereden dýþarýya bakarak bakýp gördüklerimi yazsam, neler yakaladýðýma hayret bile edebilirim. Deneyelim mi? Dýþarýda hava canlý, berrak ve sýcaktý. Perdenin arkasýndaki Güneþ, "Gel buraya, çýk dýþarý, oynayalým" dercesine neþeli, bakamayacaðým kadar parlak, kaçacaðým kadar yakýcýydý ama kendi bunun farkýnda deðildi, çünkü çok davetkârdý. O sýrada bir výzz'la pencerenin camýna toslayan bal arýsýný ve þaþkýnlýkla terasta bana bakan kertenkeleyi gördüm. Ah caným benden korkmuþ. Ýleride kayrak taþlarýnýn üzerinden telaþla gidip gelen bir karýnca sürüsünü farkettim. Ölü bir böceði yuvalarýna taþýyorlar ama onlara göre çok büyük. Canlarým, nasýl seri hareket ediyorlar düþürmemek için böceði. Çok emek sarfediyorlar. Yokuþ çýkýyor ve iniyorlar, çünkü taþ çok engebeli bir tepe onlar için. Nihayet yuvalarýna zar zor ulaþtýlar da, koca böceði þimdi nasýl sokacaklar o kapýdan? 30 Karýncalarý seyrederken insanýn hayattaki didinmesini, onu yukarýdan izleyen Tanrý ve görevlileri düþündüm. Ýsteseler yardým edebilirler ama o zorluklardan insanýn alacaðý dersler tekâmülleri için gerekli. Demek ki önemli olan faydalýlýk prensibi. Orada yaþananlarýn farkýna vararak öðrendiklerimiz hayrýmýza ve faydamýza ise kendi çabamýz gerekiyor. Karýncalar acaba bu eylemden ne tecrübeler çýkaracak? Bence yuvaya giden yolu deðiþtirecekler. O sýrada cýrcýr böceðinin müziðiyle dikkatimi çam aðacýna yönelttim. Tanrým bu ulu aðaç bana hep seni hatýrlatýyor. Üzerinde kuþlarýn beslendiði, ev yaptýðý, bir sürü böceðin devlet kurduðu, yeþili yapan, köklerinden aldýðý suyu en yüksek dallara ulaþtýran sistemleriyle teknoloji dehâsý aðaçlar, bizim için aldýklarý görevlerle yaþamamýzý bitkilerle birlikte saðlýyorlar. Tüm bu güzel canlara çok saygý duyuyorum. Ýçimden onlarý tüm hücrelerimle tek tek kucaklamak istiyorum. Ýþte kucaklýyorum... Çam aðacým rüzgârýn etkisiyle çýkardýðý seslerle sükûnet ve huzur daðýtýrken arada sýrada kocaman kozalaklarýnýn içinde bize hediyeler sunuyor. Yusufçuklarýn dilini biliyor, aðaçkakanýn solosundan sonra cýrcýr böceðinin katýlmasý da tamamlanýnca doða orkestrasý baþladý konsere, tüm bahçe ailesiyle birlikte. Bu esnada muhteþem kokularýyla beni hülyalara çaðýran sað taraftaki yasemin, sol taraftaki hanýmeli bahçemin zarif prensesleri, orkestranýn sessiz elemenlarý. SEVGÝ DÜNYASI Orkestraya katýlmak için çýplak ayakla bahçeye çýktýðýmda üzerine bastýðým topraðýn hayretle dünyadaki varoluþ mucizesini gerçekleþtirdiðini görüyorum. Bunun her an karþýlaþtýðýmýz çok büyük bir mucize olduðunun farkýna vardýðým için þükrederim. Anladýðým kadarýyla görmek, farkýndalýðýn yolunu açýyor. Böyle giderse baþýmý þükür için secdeden kaldýramayacaðým. Farkýndalýk, kendimizi ustalaþtýrmamýzý ve düzeltmemizi saðlayan bir anahtardýr. Farkýndalýk, daðýlmýþ aklýmýzý ani bir aydýnlanma ile geri çaðýrarak yaþamýn her anýný yaþamamýz için onu yeniden bütünlüðe kavuþturan bir ýþýktýr. Farkýndalýk halinde insan rahat, mutlu, canlý ve uyanýktýr. Çünkü aný yaþamaktadýr. Farkýndalýk halinde kiþi, araba sürücüsü kadar dikkatlidir. Farkýndalýk halinde duygularýmýza eþit ve yargýlamasýz davranmalýyýz. Tolstoy'un örnekleriyle etkileyici kýsa bir öyküsü vardýr, onu paylaþmak istiyorum: “Bir zamanlar bir imparator varmýþ ve üç önemli sorunun cevabýný bilmek istiyormuþ. 1) Her iþi yapacak en iyi zaman hangisidir? 2) Birlikte çalýþýlacak en önemli kiþiler kimlerdir? 3) Her zaman yapýlmasý gereken en önemli þey nedir? “Ýmparator ülkesinin dörtbir yanýna ulaklar salar, sorularýn cevabýný ister ve ödül vereceðini söyler. Gelen hiçbir cevap tatmin edici deðildir. Daðda SEVGÝ DÜNYASI yaþayan ermiþ bir münzeviyi ziyaret etmeye karar verir. Bu kiþi hep daðda olan, çok sade yaþayan ve sürekli ibadet eden bir zattýr. “Bu adamýn yaþadýðý yere basit bir köylü kýyafetiyle varan Ýmparator, onu bahçesinde topraðý çapalarken bulur. Arýnmýþ kiþi onu baþýyla selâmlar ve iþine devam eder ama nefes nefesedir. Ýmparator sorularýný sorar. Ermiþ cevap vermez, çok da yorgundur. Ýmparator "Çok yorgunsunuz, size yardým edeyim" der. Ermiþ memnun olur, çapayý ona verir ve yere oturur. Ýmparator o esnada üç soruyu tekrar sorar. Cevap alamaz ve akþama kadar bahçeyi çapalar. "Ben bu üç sorunun cevabýný almaya geldim, cevap veremeyeceksen söyle ki, ben de artýk evime döneyim" der. Ermiþ Ýmparatora yolu göstererek: "Bize doðru koþarak gelen birini görüyor musun?" der. Ýmparator baþýný ormana doðru çevirir ve bir adamýn oradan elleri midesinde kanlý yarasýna bastýrarak kendilerine doðru koþtuðunu görür. Adam önlerine gelince tükenmiþ bir halde yere düþer. Karnýndaki býçak yarasýný gören Ýmparator gömleðiyle yarayý sarar. Ermiþle birlikte onu tedavi ederler. Ýmparator sabaha kadar adamýn baþýný bekler. Kendine gelen adam önce Ýmparatordan özür diler ve devam eder: "Majesteleri ben sizin can düþmanýnýzým çünkü siz benim ailemi, kardeþlerimi öldürüp,topraklarýmý ele geçirdiniz. Sizi öldürmek için peþinize düþtüm. Daðýn eteðine býraktýðýnýz korumalarýnýz beni vurdular ama ben yine de buraya kadar sizi öldürmeye geldim. Siz ise benim 31 hayatýmý kurtardýnýz. Yaþarsam ölünceye kadar sizin hizmetkârýnýz olmaya and içerim" der. Ýmparator eski düþmanýyla bu kadar kolay uzlaþtýðý için sevinç içindedir. Adamý affetmekle kalmayýp, bütün arazisini de iade eder ve iyileþmesi için doktorlarýný görevlendirir. Saraya dönmeden önce üç sorusunu bir kez daha yineler. “Ermiþ: "Sorularýn çoktan yanýtlandý" der. Ýmparator anlamaz. "Nasýl yani?" diye sorar. “Ermiþ: "Dün benim yaþýma merhamet etmeyip yardým etmeseydin eve dönerken o adamýn saldýrýsýna uðrayacaktýn. O nedenle en önemli zaman topraðý kazdýðýn zamandý, en önemli kiþi bendim ve en önemli iþ bana yardým etmekti. Daha sonra yaralý adam çýkageldiðinde en önemli zaman, adamýn yarasýný sardýðýn andý. Çünkü adama bakmasaydýn ölebilirdi ve sen onunla uzlaþma fýrsatýný kaybederdin. Ayný þekilde en önemli kiþi adamdý. En önemli iþ onun yarasýný sarmaktý. Unutma sadece tek önemli zaman vardýr, o da þimdidir. Þimdi, an üzerinde egemenliðimiz olan tek zamandýr. En önemli kiþi birlikte olduðun, hemen karþýnda olan kiþidir. Zira gelecekte herhangi baþka biriyle bir iliþkin olup olmayacaðýný kim bilebilir. En önemli iþ, yaný baþýnda duran insaný mutlu etmektir. Çünkü tek baþýna bu, varoluþ amacýn olabilir.” O halde isterim ki, þimdinin farkýndalýðýna varýp, dilini çözüp kendimizi ve yaratýlanlarý anlayabilelim... 32 SEVGÝ DÜNYASI Kurmacanýn Siyaseti Aþaðýdaki yazý, ülkemiz yazarlarýndan Elif Þafak'ýn Temmuz 2010'da TED Global'de yaptýðý ve oldukça ses getirmiþ ve sevilmiþ olan bir konuþmasýnýn tamamýdýr. Yazarýn bu konuþmada en fazla dikkat çeken ve altý çizilmesi gereken söylemi: "Kültürel gettolarý aþmanýn yollarýndan biri hikâye anlatma sanatýdýr. Hikâyeler sýnýrlarý yýkamaz ama mantýk duvarlarýmýzda küçük delikler açabilir. Bu deliklerden bakarak öteki'ni görebilir, hattâ zaman zaman gördüðümüzü sevebiliriz" olmuþtu. Keyifle okumanýz dileðiyle. (Sevgi Dünyasý) SEVGÝ DÜNYASI en bir hikâye anlatýcýsýyým. Yaþamýmda yaptýðým budur, hikâyeler anlatmak, romanlar yazmak. Bugün de size hikâye anlatma sanatý ile ilgili bir kaç hikâye anlatmak istiyorum ve ayrýca cin adý verilen latif varlýklardan da bahsedeceðim. Oraya gitmeden önce sizinle þahsi yaþam öyküme dair bazý kesitler paylaþmak istiyorum. Bunu elbette kelimeler aracýlýðý ile yapacaðým, ama bir de geometrik bir þekil kullanacaðým: çember. Yani konuþmam boyunca, pek çok çemberle karþýlaþacaksýnýz. B Fransa Strasburg'da Türk bir anne babanýn çocuklarý olarak doðdum. Kýsa süre sonra ebeveynlerim boþandýlar ve ben de annemle beraber Türkiye döndüm. O günden sonra, bir dul annenin yetiþtirdiði tek bir çocuk olarak büyüdüm. 1970'li yýllarýn Ankara'sýnda bu alýþýlmadýk bir durumdu. Oturduðumuz muhit evin reisinin baba olduðu geniþ ailelerle doluydu. Yani ataerkil bir ortamda annemi dul bir kadýn olarak görerek büyüdüm. Aslýnda, iki ayrý çeþit kadýnlýðý gözlemleyerek büyüdüm. Bir tarafta annem vardý, iyi eðitimli, laik, modern, Batýlýlaþmýþ bir Türk kadýný. Diðer tarafta ise yine beni büyüten ve daha ruhani, daha az eðitimli ve kesinlikle daha az akýlcý olan anneannem vardý. Bu kadýn geleceði görmek için kahve telvelerini okuyan ve nazarý defetmek için kurþunu gizemli þekiller alacak þekilde eriten biriydi. 33 Anneannemin çok ziyaretçisi olurdu; yüzlerinde aðýr sivilceleri veya ellerinde siðilleri olan kiþiler. Her defasýnda anneannem Arapça bazý kelimeler mýrýldanýr daha sonra da kýrmýzý bir elmaya yok etmek istediði siðil sayýsý kadar gül dikeni saplardý. Sonra da tek tek bu dikenleri siyah bir mürekkeple çember içine alýrdý. Bir hafta sonra hasta kontrol için geri gelirdi. Þimdi, bilim insanlarýnýn ve akademisyenlerin olduðu bir seyirci topluluðu önünde böyle þeyler söylememem gerektiðinin farkýndayým, ama gerçek þu ki, ciltlerindeki rahatsýzlýklardan dolayý anneannemi ziyaret eden bu kiþilerden bir tanesinin bile mutsuz ya da iyileþmeden gittiðini görmedim. Anneanneme bunu nasýl yaptýðýný, dualarýn gücüyle mi alâkalý olduðunu sordum. Cevap olarak bana "Evet, dua etmek etkilidir. Ama çemberlerin gücüne de dikkat etmelisin" dedi. Bu ondan öðrendiðim nice kýymetli dersten bir tanesidir. Eðer hayatýnýzda bir þeyi yok etmek istiyorsanýz, bir sivilceyi, bir lekeyi veya bir insan ruhunu, bütün yapmanýz gereken onu kalýn duvarlarla çevrelemek. Ýçeride kuruyup kalacaktýr. Þimdi hepimiz sosyal ve kültürel bir çeþit çemberin içinde yaþýyoruz. Hepimiz. Belli bir aileye, ulusa ve sýnýfa baðlý olarak doðuyoruz. Ama kanýksadýðýmýz ortamýn ardýndaki dünyalarda herhangi bir baðlantýmýz olmazsa, o zaman bizim de içten içe kuruma riskimiz vardýr. Hayal gücümüz daralabilir. 34 Kalplerimiz küçülebilir. Ýnsanlýðýmýz azalabilir. Eðer kendi kültürel kozamýzýn içinde çok uzun süre kalýrsak. Arkadaþlarýmýz, komþularýmýz, iþ arkadaþlarýmýz ve ailemiz, þayet en yakýn çemberin içindeki herkes birbirine benziyorsa, aynadaki görüntümüzle kuþatýlmýþýz demektir. Anneannem gibi kadýnlarýn Türkiye'de yaptýklarý bir baþka þey de aynalarý kadifelerle örtmek veya ters çevirerek duvara asmaktýr. Bu eski bir doðu geleneðidir. Bir insanýn kendi yansýmasýna uzun süre bakmasýnýn saðlýksýz olduðu bilgisinden beslenen bir gelenektir. Ýronik olan, benzer fikirleri paylaþan cemaatlerde yaþama eðilimi günümüzün globalleþen dünyasýndaki en büyük tehlikelerden biridir. Ve bu her yerde yaþanan bir þey, liberallerde de, muhafazakârlarda da, agnostiklerde de inançlýlarda da, zenginlerde de fakirlerde de, Doðu'da da Batý'da da... Benzerliklerden, ayrýlýklardan hareketle kümelenme ve daha sonra da diðer insan kümeleri hakkýnda önyargýlar üretme eðilimindeyiz. Benim fikrime göre, bu kültürel gettolarý aþmanýn yollarýndan biri hikâye anlatma sanatýdýr. Hikâyeler sýnýrlarý yýkamaz ama mantýk duvarlarýmýzda küçük delikler açabilir. Bu deliklerden bakarak öteki'ni görebilir, hattâ zaman zaman gördüðümüzü sevebiliriz. Kurgusal öyküler yazmaya sekiz yaþýnda baþladým. Annem bir gün elinde turkuaz rengi bir defter ile gelip SEVGÝ DÜNYASI kiþisel bir günlük tutmakla ilgilenip ilgilenmeyeceðimi sordu. Bugünden geriye bakýnca, akýl saðlýðýmla ilgili hafif bir endiþesi olduðunu düþünüyorum. Evde sürekli hikâyeler anlatýyordum, bu iyi bir þey, ama bunlarý hayali arkadaþlarýma anlatýyordum, bu pek iyi deðildi. Ýçine kapanýk bir çocuktum; renkli boya kalemleriyle iletiþime geçecek ve çarptýðým objelerden özür dileyecek boyutta. Annem de gün gün yaþadýklarýmý ve duygularýmý yazmamýn bana iyi gelebileceðini düþünmüþtü. Ama annemim bilmediði bir þey vardý: hayatýmý son derece sýkýcý buluyordum ve yapmak istediðim en son þey kendim hakkýnda yazmaktý. Bundan ziyade, kendim yerine baþka insanlar ve yaþadýklarým yerine hiç olmamýþ þeyleri yazmaya baþladým. Ýþte kurgu yazmaya karþý tutkum bu þekilde baþlamýþ oldu. Yani en baþýndan beri, kurgu benim için otobiyografik bir dýþavurumdan ziyade öte dünyalara, baþka olasýlýklara yapýlan aþkýn bir yolculuktu. Ve lütfen sabýr gösterin. Bir çember çizip yeniden bu noktaya döneceðim. Hemen hemen ayný dönemde baþka bir þey daha oldu. Annem diplomat olarak görev yapmaya baþladý. Böylece anneannemin küçük ve batýl inançlý orta sýnýf muhitinden dýþarýya çýkarak, Madrid'de þýk, havalý bir uluslararasý okulda tek Türk olarak kendimi buluverdim. Ýlk defa burada "temsili yabancý" adýný verdiðim þeyle de karþýlaþmýþ oldum. Sýnýfýmýzda, her ulustan öðrenci vardý. Ama bu SEVGÝ DÜNYASI çeþitlilik, kozmopolit eþitlikçi bir sýnýf demokrasisi getirmiyordu. Aksine, her bir çocuðun kendisinin bir birey olarak algýlanmadýðý bunun yerine daha büyük bir þeyin temsilcisi olarak görüldüðü bir atmosfer oluþmasýna neden olmuþtu. Minyatür bir Birleþmiþ Milletler gibiydik, aslýnda eðlenceliydi, ta ki, bir din ya da ulus hakkýnda olumsuz olarak algýlanan bir haber duyulana dek. O zaman, onu temsil eden çocukla dalga geçilir, alay edilirdi. Ben de bunu yaþadým, çünkü bu okula devam ettiðim süre boyunca ülkemde bir askeri darbe yaþandý, bir tetikçi Papayý vurdu ve Türkiye Eurovizyon þarký yarýþmasýnda sýfýr puan aldý. O günlerde sýklýkla okulu asar ve bir denizci olmanýn hayalini kurardým. Kültürel kliþeler ile ilgili ilk deneyimimi de orada aldým. Bazý çocuklar bana seyretmemiþ olduðum "Gece yarýsý Ekspresi" filmi hakkýnda sorular soruyorlardý. Günde kaç sigara içtiðimi sorguluyorlardý, çünkü bütün Türklerin sigara tiryakisi olduðunu sanýyorlardý. Kaç yaþýndan sonra baþýmý kapayacaðýmý merak ediyorlardý. Bunlarýn ülkem ile ilgili en temel üç kliþe olduðunu da bu þekilde öðrenmiþ oldum; politika, sigara ve baþörtüsü. Ýspanya'dan sonra Ürdün'e, Almanya'ya gittik ve Ankara'ya döndük. Gittiðim her yere yanýmda taþýyabileceðim tek bavulum hayal gücümdü. Hikâyeler bana baþka türlü sahip olamayacaðým bir merkeziyet devamlýlýk ve tutarlýlýk hissi verdi. 35 Yirmili yaþlarýmda Ýstanbul'a taþýndým, âþýk olduðum þehir. Çok canlý ve kozmopolit bir muhitte yaþadým ve birkaç romanýmý burada yazdým. 1999'da deprem Ýstanbul'u vurduðunda oradaydým. Sabahýn üçünde koþarak binadan çýktýðýmda, sokakta gördüðüm bir þey hýzýmý kesti. Mahallenin bakkalý oradaydý, huysuz ve alkol satmayan yaþlý bir adam vardý sýra dýþý tiplerle konuþmazdý. Uzun siyah bir peruk takmýþ ve rimelleri akmýþ bir transseksüelin yanýnda oturuyordu. Adamýn sigara paketini açýp titreyen elleriyle bir tane de ona uzatmasýný seyrettim. Ve depremin olduðu gece ile ilgili aklýmda kalan temel görüntü budur: Muhafazakâr bir bakkal ile aðlayan bir travestinin kaldýrýmda yan yana sigara içiþleri. Ölüm ve yýkým ile yüzleþtiðimizde dünyevi farklýlýklarýmýz buharlaþýr ve bir kaç saat için bile olsa hepimiz Bir oluruz. Ama ben her zaman hikâyelerin de benzer bir etkisi olduðuna inanmýþýmdýr. Kurgunun bir deprem kadar gücü olduðunu söylemiyorum. Ama iyi bir roman okuduðumuzda, kendi küçük apartman dairelerimizi arkamýzda býrakýp daha önce hiç biraraya gelmemiþ olduðumuz, hattâ belki de ön yargýlý olduðumuz kiþileri tanýmak için tek baþýmýza geceye dalarýz. Bundan kýsa süre sonra, önce Boston sonra da Michigan'a bir kýz kolejine gittim. Bu yolculuklarý coðrafi bir deðiþimden ziyade dilsel bir deðiþim olarak yaþadým. Ýngilizce roman yaz- 36 maya baþladým. Göçmen, mülteci veya sürgün deðilim. Öyleyse bunu neden yaptýðýmý soruyorlar. Ama diller arasýnda seyahat etmek bana kendini yeniden yaratma þansý veriyor. Türkçe yazmayý çok seviyorum, bana göre çok þiirsel ve duygusal bir dil. Ve Ýngilizce yazmayý da seviyorum; benim için matematiksel ve zihinsel. Yani her bir dil ile farklý baðlarým olduðunu hissediyorum. Benim için Ýngilizce, týpký bugün dünyadaki milyonlarca insan için olduðu gibi, "sonradan edinilmiþ" bir dil. Bir dile sonradan vardýðýnýzda, orada daimi bir hayal kýrýklýðý yaþarsýnýz. "Sonradan gelenler" olarak, hep daha çok þey söylemek, daha iyi þakalar patlatmak, kendimizi daha iyi ifade etmek isteriz. Ama akýl ve dil arasýnda bir boþluk vardýr ve bu ayrýlýk göz korkutucudur. Ama eðer bundan ürkmemeyi baþarýrsak aslýnda son SEVGÝ DÜNYASI derece de motive edicidir. Ýþte benim Boston'da keþfettiðim buydu, yaþadýðým dilsel hüsran ayný zamanda motive ediciydi. Bu aþamada, hayatýmýn seyrini giderek artan bir endiþeyle seyreden anneannem, günlük dualarýna benim bir an önce evlenip bir yerlere yerleþmemi de eklemeye baþladý. Ve Allah'ýn sevgili kulu olduðu için ben de evlendim. Ama yerleþmek yerine, Arizona'ya gittim. Ve kocam da Ýstanbul'da olduðu için, Ýstanbul ve Arizona arasýnda gidip gelmeye baþladým. Dünya üzerinde birbirinden daha farklý iki yer daha olamaz sanýrým. Sanýrým benim bir yaným hep göçebe oldu; hem fiziksel hem de ruhsal açýdan. Hikâyeler bana eþlik eder; varoluþ yapýþtýrýcýsý gibi parçalarýmý ve hafýzamý birarada tutarlar. Öte yandan, hikâyeleri ne kadar çok sevsem de, bir hikâyenin sadece bir hikâyeden fazla bir þey olarak algýlanmasý halinde, sihrini de kaybettiðini düþünmeye baþladým artýk. Ve bu sizinle birlikte düþünmek istediðim bir konu. SEVGÝ DÜNYASI Ýngilizce yazdýðým ilk romaným Amerika'da yayýnlandýðýnda, bir eleþtirmenden ilginç bir yorum aldým. "Kitabýný beðendim" dedi "ama keþke daha farklý yazmýþ olsaydýn". Ne demek istediðini sordum. "Þöyle bir baksana, romanda pek çok Ýspanyol, Amerikan karakter olmasýna raðmen sadece tek bir Türk karakter var, o da bir erkek." Sözü edilen roman Boston'da bir üniversite kampüsünde geçiyordu. Bana göre Türk karakterlerden ziyade enternasyonal karakterler içermesi konusundan dolayý normaldi. Ama eleþtirmenimin ne aradýðýný anladým. Ve onu hayal kýrýklýðýna uðratmaya devam edeceðimi de anladým. Zira benim kimliðimin birebir yansýmasýný görmek istiyordu. Yazar öyle olduðu için kitapta Türk bir kadýn görmek istiyordu. Hikâyelerin dünyayý nasýl deðiþtirdiðinden sýklýkla bahsederiz. Ama kimlik politikalarýyla dolu dünyanýn hikâyelerin okunma ve eleþtirilme süreçlerini nasýl etkilediðini de görmeliyiz. Pek çok yazar bu baskýyý hisseder, ama özellikle batýlý olmayan yazarlar bunu çok daha aðýr hisseder. Ama eðer benim gibi Müslüman bir dünyadan gelen bir kadýn yazarsanýz, o zaman sizden Müslüman kadýnlarýn hikâyelerini - ve tercihen mutsuz hikâyelerini - yazmanýz beklenir. Bilgilendiren, dokunaklý ve karakteristik hikâyeler yazmanýz ve yeni, deneysel ve avangard yazýn türlerini Batýlý meslektaþlarýnýza býrakmanýz beklenir. Madrid'deki o 37 okulda çocukluðumda deneyimlediðim þeyler þu anda edebiyat dünyasýnda yaþanýyor. Yazarlar, farklý kiþilikleri olan yaratýcý bireyler olarak görülmekten ziyade kendi kültürlerinin temsilciler olarak algýlanýyorlar. Çin'den bir kaç tane, Türkiye'den bir kaç tane, Nijerya'dan birkaç tane... Hepimizin çok farklý, hattâ "sýra dýþý" bir þeye sahip olduðu sanýlýyor. Yazar ve göçebe James Baldwin 1984'de bir röportaj sýrasýnda sürekli homoseksüelliði ile ilgili sorulara maruz kalmýþtý. Gazeteci onu "gay bir yazar" olarak yaftalamaya çalýþýnca Baldwin durdu ve þöyle dedi, "Görmüyor musunuz? Baþkalarýnda olmayan hiç bir þeye sahip deðilim ve benim sahip olduðum her þey de herkesinkiyle bir." Kimlik politikalarý bizlere etiketler takmaya çalýþtýðýnda hayal kurma özgürlüðümüz tehlikeye girer. "Çok kültürlü edebiyat" denilen ve Batý dünyasý dýþýndan gelen bütün yazarlarýn doluþturduðu bir sanatsal kategori var. Yaklaþýk 10 sene önce, Harvard meydanýnda ilk "çok kültürlü edebiyat okumasý" deneyimimi asla unutmayacaðým. Üç yazardýk, birisi Filipinlerden, bir Türk ve bir de Endonezyalýydýk, fýkra baþlangýcý gibi mâlum, biraraya getirilmiþ olma nedenimiz ayný artistik zevkleri paylaþmamýz ya da ayný edebi üsluba sahip olmamýz deðildi. Sadece pasaportlarýmýz yüzündendi. Çok kültürlü yazarlardan gerçek hikâyeler anlatmalarý beklenir, hayal gücü ürünü pek beklenilmez. Kurguya bir görev atfedilir. Bu þekilde sadece 38 yazarlarýn kendileri deðil onlarýn kurguladýklarý karakterler de daha büyük bir þeyin temsilcisi gibi algýlanýr. Ama hemen eklemeliyim ki bir hikâyeyi bir hikâyeden fazla bir þey olarak görme eðilimi sadece Batý'dan gelmiyor. Bu her yerde böyle olabiliyor. 2005 yýlýnda kurgusal karakterlerimin konuþmalarý yüzünden mahkemelik olduðumda bunu ilk elden deneyimlemiþ oldum. Bir Ermeni ve bir Türk ailesinin hikâyesini kadýnlarýn gözlerinden anlatan, yapýcý, katmanlý bir roman yazmak istedim. Ama hakkýmda dava açýlýnca benim mikro hikâyem bir makro meseleye dönüþtü. Ermeni-Türk çatýþmasýný yazdýðým için kimileri beni yerdi, kimileri övdü. Oysa her iki kesime de bunun sadece bir kurgudan ibaret olduðunu anýmsatma gereði hissettiðim zamanlar oldu. Sadece bir hikâyeydi. Ve "sadece bir hikâyeydi" derken iþimi küçümsüyor da deðilim. Ben edebiyatý kendisi için sevmek istiyorum, bir araç gibi görmek deðil. Yazarlarýn politik görüþleri olabilir, hattâ iyi politik romanlar da yazýlabilir ama edebiyatýn dili ile siyasetin dili ayný þey deðildir. Chekhov, "Bir problemin çözümlemesi ile ayný problemi doðru bir þekilde sorabilmek tamamen iki farklý meseledir." demiþtir. "Ve sadece ikincisi sanatçýnýn yapabileceði bir þeydir." Kimlik politikalarý bizleri böler, hikâyeler ise birleþtiriyor. Birisi kallavi genellemelerle ilgileniyor. Diðeri ise nüanslarla. Biri sýnýrlar çiziyor. Diðeri ise hudut tanýmýyor. SEVGÝ DÜNYASI Kimlik politikalarý katý tuðlalardan örülüyor. Edebiyat ise akan bir su gibi. Osmanlýlar döneminde "meddah" adý verilen seyyar hikâye anlatýcýlarý vardý. Kahvehanelere gider, izleyicilerin önünde hikâyeler anlatýrlar, çoðu zaman doðaçlama yaparlardý. Hikâyedeki her yeni karakterle birlikte, meddah sesini deðiþtirir, o karakteri canlandýrýrdý. Herkese açýktý, herkes seyredebilirdi, sýradan insanlar, hattâ Sultan bile, Müslümanlar ve Gayrimüslimler. Hikâyeler sýnýrlarýn ötesine geçer. Týpký Orta Doðu'da, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Asya'da çok yaygýn ve popüler olan "Nasreddin Hoca" hikâyeleri gibi. Bugün de dün olduðu gibi, hikâyeler sýnýrlarý aþmaya devam ediyorlar. Filistinli ve Ýsrailli politikacýlarý konuþtuðunda genellikle birbirlerini dinlemiyorlar. Ama Filistinli bir okur Yahudi bir yazarýn kitabýný hâlâ okuyor ve Yahudi bir okur da Filistinli yazarýnkini, empati kurarak. Edebiyatýn bizi daha da öteye taþýmasý lazým. Eðer bunu baþaramazsa zaten iyi edebi eser deðildir. Kitaplar beni bir zamanlar olduðum o içine dönük çocukluktan kurtardýlar. Ama onlarý putlaþtýrma tehlikesinin de farkýndayým. Þair ve mistik Rumi ruhsal eþi Þems-i Tebrizi ile karþýlaþtýðýnda, Þems'in ilk yaptýðý þeylerden birisi Rumi'nin kitaplarýný suya atmak ve harflerin yok oluþunu izlemek olmuþtu. Sufiler þöyle der, "Sizi kendinizden öteye götürmeyen bilgi cehaletten beterdir." Bugünün kültürel gettolarýnýn sorunu bilgi eksikliði deðil. Birbirimiz SEVGÝ DÜNYASI hakkýnda çok þey biliyoruz ya da bildiðimizi sanýyoruz. Ama bizi kendimizden daha öteye götürmeyen bilgi bizi elitist yapýyor, mesafeli ve uzak. Çok sevdiðim bir metafor var; Bir pergel gibi çizerek yaþamak. Bilirsiniz, pergelin bir bacaðý sabittir ve yere kök salmýþtýr; ama bu arada diðer bacaðý sürekli hareket ederek büyük bir çember çizer. Ben kendi edebiyatýmý da buna benzetiyorum. Bir ayaðým Ýstanbul'da güçlü Türk kökenimle duruyor. Ama diðer bacaðým dünyayý geziyor, farklý kültürler arasýnda köprüler kuruyor. Bu açýdan, kurgularýmýn hem bölgesel hem de evrensel, hem buradan hem de her yerden olduðunu düþünmeyi seviyorum. Aranýzda Ýstanbul'u bilenler büyük ihtimalle Topkapý Sarayý'ný da görmüþlerdir, 400 yýldan uzun bir süre boyunca Osmanlý Sultanlarý orada ikamet etmiþlerdi. Sarayda, en gözde cariyelerin bulunduðu bölmelerin hemen dýþýnda binalarýn arasýnda "Cinlerin Meþveret Yeri" denilen bir yer vardýr. Bu kavram benim çok ilgimi çekiyor. Bir þeylerin arasýnda kalan bölgelere bizler genellikle pek güvenmeyiz. Onlarý belirsizlik simgesi olarak alma ve dumansýz ateþten yapýlmýþ Cin denilen doðaüstü yaratýklara ait bölgeler olarak görme eðilimindeyiz. Ama bence biz yazar ve sanatçýlarýn en çok da böyle aralýklara, belirsiz bir bölgeye ihtiyacý var. Kurgu yazdýðýmda ben bu belirsizliði ve deðiþkenliði sevgiyle kucaklýyorum. 10 sayfa sonra neler olacaðýný bilememekten zevk alýyorum. 39 Karakterlerim beni þaþýrttýklarýnda mutlu oluyorum. Bir romanýmda Müslüman bir kadýnýn hikâyesini yazabilirim. Ve bu belki de çok mutlu bir hikâye olur. Bir sonraki kitabýmda ise Norveç'ten yakýþýklý ve gay bir profesörü yazýyor olabilirim. Kalpten geldiði sürece, her þey veya herhangi bir þey hakkýnda yazabiliriz. Audre Lorde bir defasýnda "Beyaz babalar bizlere, 'düþünüyorum öyleyse varým' demeyi öðrettiler" demiþti. Ama onun önerisi "Hissediyorum, öyleyse özgürüm" diyebilmek idi. ben bunun harika bir paradigma kaymasý olduðunu düþünüyorum. Ama, o zaman neden bugün hâlâ yaratýcý yazým kurslarýnda öðrencilere öðrettiðimiz ilk þey þu oluyor: Bildiðiniz þeyi yazýn. Belki de bu baþlamak için doðru bir yol deðildir. Yaratýcý edebiyatta illâ da bildiðimiz þeyi ya da olduðumuz þeyi yazmamýz gerekmiyor. Gençlere ve kendimize, kalplerimizi geniþletmeyi, hissettiklerimizi yazmayý öðretmemiz gerekiyor. Kendi küçük kültürel gettomuzdan dýþarýya çýkmalý ve gidip bir sonrakini ziyaret etmeliyiz ve bir sonrakini... Sonuçta, hikâyeler dönen semazenler gibiler, çember ötesi çemberler çizerler. Kimlik politikalarýný aþarak tüm insanlýðý birleþtirirler. Ve bu da iyi haber. Eski bir Sufi þiiri ile bitirmek istiyorum: "Gelin tanýþ olalým, iþi kolay kýlalým, Sevelim sevilelim Dünyaya kimse kalmaz." Teþekkür ederim. SEVGÝ DÜNYASI 40 Hýzlý Þerit Sistemleri Kryon Celsesi, Medyum: Lee Carroll, Çeviren: Necati Tarýman 14 Haziran 2014 Shasta Daðý, Kaliforniya S elâmlar sevgili varlýklar, ben Manyetik Hizmetten Kryon. Celse adý verilen süreç sýrasýnda partnerim kenara çekilmektedir ve epifiz kapýsý denilen yerden gerçek zamanlý olarak saf sezgi akýmý geçip gelmektedir. Bu akým sizin medyum kanalý ile celse yapmak adý verdiðiniz yöntem kullanýlarak teslim edilmektedir ve bu süreç sýrasýnda partnerimin filtrelerinin de kenara çekilmiþ olmasý önem taþýmaktadýr. Bunlar doðruluk filtreleri, yargýlama filtreleri ve tecrübeler tarafýndan oluþturulmuþ filtrelerdir ve böyle bir mesajýn içeriðini þu veya bu yönde etkileyebilirler. Partnerim son 25 yýldan beri bunun alýþtýrmasýný yapmaktadýr ve bu süre içinde kiþisel düþüncelerinin artýk bu bilgilerin aktarýmýnda herhangi bir rol oynamamasýný saðlamayý öðrenmiþtir. Baþka bir deyiþle, partnerim kendi insani özelliklerini bir kenara koymakta ve mesajlarýn deðiþikliðe uðramadan ve saf halleriyle akýp gelmesine izin vermektedir. Bu toplantýya katýlanlar arasýnda bunu ayýrt edebilenler ve mesajýn gerçeði yansýttýðýný bilenler vardýr. Böyle bir yerde aradaki farký anlayabilecek ve partnerim aracýlýðý ile aktarýlan gerçekteki dürüstlüðü ve mesajýn saflýðýný hissedebilecek durumda olan ýþýk iþçilerinin olmasý, bizim güvencemizi oluþturmaktadýr. Ýþte onlar burada gerçekleþtiril- SEVGÝ DÜNYASI mekte olan kutlama etkinliði dolayýsý ile ortaya çýkan neþeden baþka bir gündem maddesi olmadýðýný anlýyor ve biliyorlar. Bu sabahki celsede size önceden belirlenmiþ bir kader olmadýðýný söylemiþtim. Size insanýn her türlü seçimi kendi baþýna yapabildiðini söylemiþtik ve bilimsel araþtýrmalar ve dünyada ortaya çýkan olaylar ile ilgili olarak gün boyunca yapýlan sunumlarda tam da bu olgu yansýtýlmýþtýr. Acaba insanlarýn ta eski zamanlardan beri devam edip gelen o fethetme ve nesiller ve nesiller boyu süren nefret paradigmasýndan çýkmak ve insan tabiatýnda derinlemesine bir deðiþiklik yapmak bakýmýndan seçim hakkýna sahip olduðu doðru olabilir mi? Varsayýlan, vaat edilen, doðru olmasý ümit edilen hep bu olmuþtur ve bugün gerçekleþtirilen etkinliklerde medyumlardan deðil de, bilim insanlarýndan duyduklarýnýz bu yöne iþaret etmektedir. Acaba bedeniniz sizin böylesine görünmez güçleri kullanýlabilir hale getirmenizi bekliyor olabilir mi? Siz buna inanýyor musunuz? Bu soruyu ilk kez sormuyoruz. Þimdi bu konuyu biraz geniþleterek anlatmak istiyorum. Geçtiðimiz üç hafta boyunca sizlere aydýnlýða götüren hýzlý þerit adýný verdiðim bir yardým sistemi hakkýnda bazý bilgiler verdim. Bu sistem bugün size insan alaný içinde var olan potansiyeller ve imkânlar ile ilgili olarak öðretilmiþ olan þeylerin çizgisini takip etmektedir. Bunlardan bazýlarýný daha 41 önceden de duymuþ olabilirsiniz ama bunlarýn hepsini doðrudan duymanýzý saðlamak için þimdi ben bunlarý daðýn gölgesi içinde (Shasta Daðý) bir paket olarak biraraya getirip anlatmak istiyorum. Kýsa ve öz olarak söylemek gerekirse, sevgili varlýklar size, sizin kullanýmýnýza sunulmuþ ve emrinize âmade olan yeni bir yardým sisteminin dört özelliðini anlatacaðým. 2012 yýlýnda çok önemli bir iþaret noktasýný geçtiniz ve þu anda kelimenin tam anlamý ile sizin becerdiðiniz ama baþka gezegenlerde yaþayan baþka uygarlýklarýn aþmayý baþaramadýðý karar noktalarýnýn ilk birkaç yýlý içinde bulunuyorsunuz. Siz bunu dikkatle inceliyorsunuz ve þu anda da ona bakýyorsunuz yaþlý ruhlar. Size potansiyeller kartopunun yuvarlanmaya baþladýðýný söylemiþtik ve durum gerçekten de öyledir. Bu dünyadaki daha yüksek bilinç kartopudur. Biz bu potansiyellere size kýyasla daha geniþ bir perspektiften bakabiliyoruz. Resim sizin her birinizin bireysel olarak görebileceðinizden çok daha büyüktür ve ileride olabilecek olanlarla ilgili kehanetlere temel teþkil etmektedir. Size hýzlý þerit sistemini sunuyorum. Ýnancýnýzýn bugün þimdiye dek herhangi bir zamanda olduðundan daha güçlü olmasý acaba mümkün olabilir mi? Sizin akýl adýný verdiðiniz þey tarafýndan yaratýlan bu görünmez gücün sizin etrafýnýzda muazzam büyüklükte olaylarý tetiklemesi ve bu arada çevrenizi, 42 bedeninizi ve baþka birçok þeyi deðiþtirmesi mümkün mü? Þimdi bazý çeliþkili þeyler için hazýrlýklý olun ama çeliþkiler zaten hiç ortadan kalkmadý ki. Þimdiye dek bildiðinizi sandýðýnýz her þeyi unutmanýzý ve dinlemenizi istiyorum. Ýlk önce içsellik hakkýnda konuþacaðýz. Ýçsellik Ýçsellik sezgisel düþünce temeline dayalý olan akýllý beden sistemidir. Ýçsel beden zekasý beyin snapslarýndan kaynaklanmaz ama bunu zaten daha önceden de söylemiþtik. Bu konuyu birçok celsede iþlemiþtik ve isterseniz o celseleri gözden geçirebilirsiniz. Ýnsan beyni yaptýðý iþte çok iyidir. Beyin bilgileri depolayan ve gerek duyulup uyarýldýðýnda yaþamý sürdürme amaçlý olarak bu bilgileri çekip çýkaran ve size sunan iþinin üstadý bir kimyasal bilgisayardýr. Beyin eskiden baþýnýzdan geçen veya bildiðiniz þeyler ile ilgili veriler temeline dayalý olarak bundan sonra ne yapmanýz gerektiðine karar vermek için size yardýmcý olur. Bu sezgi deðil, hesaplamadýr. Sezgisel düþünce aslýnda snapslarla baðlantýlý beyin iþlevi gibi his bile yaratmaz. Sezgiler o kadar hýzlý gelip yine giderler ki, bir þeyin gelip gelmediði konusunda bile emin olamazsýnýz. Sadece bu bile size bir þeyler anlatýyor olmalýdýr, yani baþka türlü bir iletiþimin varlýðýný, bunun beyinsel düþünceden tümüyle farklý olduðunu ve bizim deyimimizle epifiz kapýsýndan SEVGÝ DÜNYASI geçip geldiðini size söylüyor olmalýdýr. Ýþin içinde çok daha fazla þey var ama þimdilik bunu hücresel zekâ olarak etiketlendireceðiz ve bu da bedenin içsellik sistemidir. Ýnsan algýlamasýnda içsellik kendisini giderek daha fazla göstermeye baþlamaktadýr. Bu aslýnda sizin için bir hýzlý þerit oluþturmakta ve daha iyi sezgisel düþünce yaratmaktadýr. Ýçsellik þu aþamada sizin açýnýzdan þimdiye dek olduðundan çok daha verimli bir kaynak olmaya baþlayan bir þeyden yararlanmaktadýr ve bu da insanýn Akaþik kayýtlarýdýr. Bunu daha önce söylemiþtik. Ýnsanlar zaman içinde bir önceki ve ondan önceki ve daha önceki yaþamlarýný (geçmiþ yaþamlarýný) hatýrlamaya baþlayacaklardýr. Her doðumdan sonra her þeye sýfýrdan baþlamak zorunda kalmamak acaba mümkün olabilir mi? Baþka memeliler sýfýrdan baþlamak zorunda kalmýyorlar ama sizlerde durum böyle. Acaba uyanýp daha çabuk öðrenmenize yol açacak olan bazý þeyleri hatýrlamanýz mümkün olabilir mi? Dünyada yüzyýllar boyunca yaþarken geliþtirmiþ ve kendinize mal etmiþ olduðunuz bilgeliði hatýrlamanýn mümkün olmasý sizce de makul deðil mi? Þimdi dünyaya enkarne olmanýzdan hemen sonra sizin uyanmanýza yol açan ve böylece daha önceki yaþam(lar)da yapmýþ olduðunuz hatalarý yeniden yapmanýza engel olan bir hýzlý þerit sistemini hayal edin. Bunu bir hayal edin! Uyanmayý ve "Ýþte SEVGÝ DÜNYASI yeniden buradayým. Gerçekten de daha önce yaþadýðým ve þimdi yeniden geldiðim doðru." dediðinizi hayal edin. Ýçsellik bedeninizin geçmiþ inanç bilgeliðini dinleyen parçasýdýr. Ýçsellik akaþtan yararlanýr ve size ihtiyacýnýz olan bilgileri vermeye baþlar çünkü sizin buna ve þimdi kendini göstermekte olan yaþlý ruhun bilincine inandýðýnýzý bilir. Bu yeni algýlara götüren ve temel yaþam yapýnýzda deðiþikliðe yol açan yeni bir hýzlý þerit sistemidir. Bu yukarýda andýðýmýz dört sistemden birisidir. Epifiz Ýkinci sistem ruhsal epifiz sistemidir ve bu da perdenin diðer tarafý ile olan iletiþimi temsil etmektedir. Epifiz sizin yüksek benliðinize açýlan kapýdýr ve sizinle konuþmak için sezgiyi - içselliði - kullanýr. Epifiz sizin temas halinde olduðunuzu anlamanýza yardýmcý olur. Þimdi bir dakikalýðýna beni dinleyin: Aranýzdan kaçýnýz temas halinde olduðunu biliyor? Genellikle bu soruya cevap, "Bazen Ruh ile temas halinde olduðumu hissediyorum ama bazen de hiç böyle bir þey hissetmiyorum. Bazen tatsýz bir ruh halindeyken pek o kadar temas halinde olduðum hissi uyanmýyor." þeklindedir. Sürekli olarak yani 7/24 baðlantýlý ve iletiþim içinde olmak ister miydiniz? Eðer bunu baþarabilirseniz, ruh haliniz kötü olduðunda beyninizin olayý devralmasý ve kalbinizin belirsizlikler ve korku içinde deli gibi çarpmasý yerine düþüncelerinizin tutarlý olmasý ve 43 iletiþim kanallarýnýn sonuna kadar açýk olmasý mümkün olabilir. Üstatlarýn stres ile nasýl baþ ettiklerini düþünüyorsunuz? Böyle durumlarýn ayný þekilde üstesinden gelmeyi ister misiniz? Size anlatmak istediðim husus DNA'nýzýn daha iyi çalýþmasýný ve bu süreç içinde size daha fazla istikrar saðlamaya hazýr olan ve epifizle birlikte çalýþan bir hýzlý þerit sisteminin var olduðudur. Buna kendi kendini dengeleme faktörü adýný vereceðiz. Koþullar nasýl olursa olsun, insan böyle durumlarda anýnda kendisini dengeleyebilecek, durumu analiz edebilecek ve saða sola sapma olmaksýzýn þeritte kalabilecektir. Bu geliþimdir. Bu ruhsal bir sistemdir sevgili varlýklar çünkü Tanrý adý verilen görünmez güç sizin inancýnýzý görür ve bu temele dayalý olarak deðiþiklikler yapmaya baþlar. Bu size günün temasý gibi görünüyor mu? Bu tabiatýn her bir parçasýnda mevcuttur. Bu da iki numaralý özellikti. Galakside Baþka Hayat Bundan sonra iþler sizin açýnýzdan iyice tuhaflaþmaya baþlayabilir. Dile getireceðim fikirler tartýþmalý ve ihtilaflýdýr ve bu nedenle ortaðýmýn yavaþ gitmesini istiyorum. Burada korku olmamasý için bunlarýn size doðru, kesin ve özenli olarak sunulmasýný istiyorum. Eðer Galaksinin diðer taraflarýna gidebilseydiniz ve sizin gezegeninizde yaþamýn baþlamasýndan milyonlarca yýl öncesinden itibaren evrende var olan 44 zeki yaþam formlarýnýn bazýlarý ile temas kurabilseydiniz, üzerinde düþünmeniz gereken farklý konseptler ile uðraþmak durumunda kalýrdýnýz. Farklý güneþ sistemlerindeki farklý gezegenlerde yaþayan zeki varlýklarýn uygarlýklarýnda zaman nasýl ölçülür? Sizin zaman ölçme sisteminiz Güneþinize baðlýdýr ve zaman ölçüsü olarak yýlý kullanýrsýnýz. Ancak, bu farklý güneþ sistemlerindeki gezegenler için geçerli olmayacaktýr. Herkes için anlamlý olabilecek bir referans sistemi yaratabilmek için herkes için ortak olan bir ölçü, herkesin paylaþtýðý bir deðer kullanabilmesidir ve gerçekten de böyle bir deðer vardýr. Tüm yýldýzlar ve güneþ sistemleri Galaksinin merkezi etrafýnda dönerler ve bu dönüþ sýrasýnda galaksi içindeki konumlarý ne olursa olsun ayný hýzla hareket ederler. Bu Galaksinin tamamý için geçerli olan bir standarttýr. Tüm yýldýzlar ayný hýzda hareket ettikleri için bu galakside herkesin anlayabileceði ve üzerinde mutabakat saðlayabileceði bir zaman ölçüsü olarak kullanýlabilir. Bir yýldýz sistemi baþka bir yýldýz sistemi ile temasa geçtiðinde, kozmik yýl ölçüsünü kullanabilirler. Ancak yýl terimi onlarýn terminolojisinde yer almadýðýna göre, onlarýn bu ölçüye dönüþ (rev - revolution) demesi makul olacaktýr. Bir dönüþ merkezin etrafýnda bir tam dönüþ anlamýna gelecektir. Sizin Güneþ sisteminizin içinde bulunduðunuz spiral Galaksinizin merkezi etrafýnda bir tam dönüþ gerçekleþtirmesi için gereken zaman SEVGÝ DÜNYASI sabittir. Galaksideki tüm güneþ sistemleri için bu ortak bir deðerdir. Sizce insanlýk þimdiye dek kaç dönüþ gördü dersiniz sevgili varlýklar? Ýnsanlýk þimdiye dek tek bir dönüþü bile göremedi. Merkezin etrafýnda bir dönüþ (rev) yaklaþýk olarak 230 milyon dünya yýlý sürmektedir. Size bunu belirli bir nedenden dolayý anlattým. Bunun anlamý dünyada yaþayan insanlar olarak sizlerin uzayýn bazý bölümlerinde þimdiye dek hiç bulunmamýþ olmanýzdýr. Merkezin etrafýnda henüz bir tam dönüþ gerçekleþtirmemiþ olduðunuz için Güneþ sisteminizin dönüþ sýrasýnda kat edeceði yolun tamamý sizin açýnýzdan "keþfedilmemiþtir" ve uzayýn bu bölgelerinde geçerli olan bazý özellikler bu baðlamda size yabancýdýr. Ya size þu anda çok özel bir bölgeye girmek üzere olduðunuzu ve bundan sonra deneyimleyeceðiniz þeylerin önceden düzenlenmiþ olduðunu söylersem ne dersiniz? Burada kaderin önceden belirlenmiþ olmasý söz konusu deðildir ama insan ýrký olarak bu noktaya gelmeyi baþarmanýz durumunda bu potansiyel hazýr olarak bekliyordu. Zamanlamasý uygun ve mükemmeldir ve þimdi size sunulmaktadýr. Sizin tüm Güneþ sisteminizin þimdi içine girmekte olduðu "yeni" uzay alanýnda farklý bir fizik geçerlidir ve buradaki farklý durumu bilim insanlarý yeni bir radyasyon çeþidi olarak nitelemektedirler. Güneþ sisteminiz þu anda bunun içine girmektedir (Buradaki SEVGÝ DÜNYASI durum sizlerin çaðlardan beri sizinle birlikte olan bir "bulut" dýþýna çýkýyor olmanýzdýr ve bundan böyle yaþamý o "bulut" olmaksýzýn deneyimleyeceksiniz). Bununla ilgili ilk duygu veya tepki korku olabilir çünkü bu radyasyon ilk önce helyosfer (Güneþin manyetik alaný) ile temas edecektir. Güneþin helyosferi dünyanýn manyetik alaný ile kesiþmektedir. Dünyanýzýn manyetik alaný sizler açýsýndan birkaç iþlev yerine getirmektedir. Manyetik alan güneþinizden kaynaklanan ve sizlere zarar verebilecek olan bazý radyasyon çeþitlerini filtrelemektedir ama buna ek olarak sizin DNA'nýz ile iletiþim sürecini desteklemekte ve helyosferin bazý kuantum veçhelerini toplu DNA'nýzdaki alan aracýlýðý ile doðrudan insan bedenine aktarmaktadýr. 25 yýl önce size manyetik alanýn dünyadaki yaþamýn sürmesi için gerekli olduðunu söylemiþtik ve artýk bu bilimsel bir gerçek olarak ortaya çýkmaktadýr. DNA molekülü kuantum bir parçacýk deðildir sevgili varlýklar ama kuantum özelliklere sahiptir (Kuantum alanda elektronlarýn dönüþünü etkileyen bir alan vardýr). Bu bilimsel gerçek size bu çok özel sistem içinde nelerin saklý olabileceðine dair biraz daha fazla bilgi veriyor olabilir. Bedeninizde bizim deyimimizle bir dolaþýk DNA alaný vardýr ve buradaki trilyonlarca DNA molekülü her þeyi ayný anda bilmektedir. Bu alana "Merkabah" adý verilmektedir. 45 Güneþ sisteminizin þu anda yaklaþmakta olduðu yeni radyasyon aslýnda sizin DNA'nýzý geliþtirmek üzere tasarýmlanmýþtýr. Gündönümünün devinimini geçmeniz þartýna baðlý olarak bu insan uygarlýðý tarafýndan kullanýlabilecek bir hýzlý þerit sistemidir. Tüm kadim halklar bu sistemden söz etmiþlerdir ve hattâ sizin kendi dinsel doktrininizde buna "zor zaman" veya "zamanýn sonu" olarak atýf vardýr. Tüm bunlar bir amaca yöneliktir ve sonuç itibarýyla savaþýn olmadýðý bir dünyada daha hýzlý geliþmeyi saðlayacaktýr. Bu sayede yeni icatlar yapýlacak ve þu anda 3B'de uðraþmakta olduðunuz ve çözüm bulamadýðýnýz birçok sorun çözüme kavuþturulacaktýr. Bu da üçüncü özellikti. Bundan korkmayýn sevgili varlýklar. Bazý bilim insanlarý bunun ne olduðunu anlayacaklar ama bazýlarý ise anlamadýklarý için alarm çanlarýný çalacaklardýr. Gördüðünüzde bunun ayýrýmýný yapabilmenizi ve burada size anlattýklarýmýzý hatýrlamanýzý istiyorum. Korku sizin görkeminizi iþlevsiz hale getirecektir. Dað Son özellik hemen yanýnýzdaki daðýn oynadýðý roldür (Shasta Daðýna atýf yapýlýyor). DNA'nýzýn buradan olmamasý acaba mümkün müdür? Eðer DNA buradan deðilse, o zaman nereden geldi? Yaklaþýk 200.000 yýl öncesinden baþlamak üzere DNA'nýzda deðiþiklikler yapýlmýþ olduðu ve bunun sizin ruhsal yaratýlýþ hikâyenizin temelini oluþturduðu Kryon tarafýndan 46 tekrar tekrar dile getirilmiþ olan bir konudur. Size bunun Pleiadesliler tarafýndan ruhsal niyetle yapýlmýþ olduðunu, beklenmekte olduðunu ve tam zamanýnda geldiðini ve dünyanýn tasarýmýný yansýttýðýný söylemiþtik. Bu Büyük Merkezi Kaynaktan gelmektedir ve sevgiyle yapýlmaktadýr. Sizin tohum ebeveynleriniz olan Yedi Kýzkardeþ takýmyýldýzýndan gelenler bir uyanma ve hýzlý þeritte hareket sistemi saðladýlar. Onlar dünyanýn her tarafýna yayýlmýþ olarak 12 çift halinde 24 adet zaman kapsülü yerleþtirdiler. Shasta Daðý da bu çiftlerden birinin tekidir. Bu zaman kapsülleri geçmiþ dönemlerde ileride o dönem hakkýnda bilgi saðlamasý için gizlenmiþ olan þeyler olmayýp aslýnda doðru zamanda açýlacak ve bilgelik saðlayacak olan zaman kapýlarýdýr. Bu kapsüllerin açýlmasýnýn zamanlamasý saate deðil insan inancý ile ruhsal geliþmenin durumuna baðlýdýr sevgili varlýklar. Bu size bir tema gibi görünüyor mu? Bu size 25 yýldan beri söylediðimiz þeydir. Bununla ne yapacaksýnýz? Zamanlamasý þimdidir ve artýk yaþlý ruhlarýn uyanmalarýnýn, görünmez inanç alanýný gerçekleþtirmenin ve sezgisel iletiþimi kullanarak akaþtan bilgi almalarýnýn zamaný gelmiþtir. Bundan böyle size þimdiye dek söylenenden çok daha büyük olduðunuzu anlamaya baþlayacaksýnýz. Sizler kirli doðmadýnýz ve tam tersine muhteþem olarak doðdunuz. Sizler ayrýca çevre koþullarýnýn kurbanlarý da deðilsiniz. SEVGÝ DÜNYASI Yaþam teknesinin dümeninde duruyorsunuz ve onun için de o dümeni kullanarak o tekneyi istediðiniz yere yönlendirebilirsiniz. Bu sizin için gerçek anlamda yeni bir enerjidir. Bu birleþik haliyle zaman kapsüllerinin açýlýþýný gerçekleþtirip hýzlandýracak olan inançtýr. Zaman kapsülleri açýldýðýnda ve zamanýn doðru olmasý halinde, onlar size fiziðin eksik yasalarýný, size sýnýrsýz ölçüde su ve enerji saðlayacak olan icatlarý ve kuantum mercekleri vereceklerdir. Kuantum mercekler cryo-plazmatik bir süreç kullanacaklardýr ve bunu nihai olarak öðrendiðinizde ve minyatür hale getirdiðinizde (size daha önce de söylemiþ olduðum gibi), bilimin tespit edeceði ilk þey insanýn etrafýnda bulunan bir kuantum alanýn varlýðý olacaktýr. Ýnsan Merkabahý görünür hale gelecek ve ifþa edilecektir. Bu mercekler bundan sonra hayvanlarda, kayalarda ve aðaçlarda kullanýlacak ve hava da dahil olmak üzere her þeyde ve her yerde kuantum yaþam görülecektir. Yeni bir yaþam konsepti ortaya çýkacaktýr ve bilim bu nedenle biyolojinin tüm kurallarýný yeniden yazmak durumunda kalacaktýr. Böylece bilgi baðlamýnda yeni bir köþeyi döneceksiniz, asla küçümsenmemesi gereken yeni bir sayfa açacaksýnýz ve bu sayede sizin þu anda olduðundan onyýllarca daha uzun süre yaþamanýzý ve bu süreyi saðlýklý olarak geçirmenizi saðlayacak bilimsel geliþmeler hýzlý þeritte gerçekleþtirilecektir. Yavaþça üç boyuttan çýkýp daha yüksek bilinç ve SEVGÝ DÜNYASI farkýndalýk durumuna geçeceksiniz ve bu farkýndalýk sayesinde pek çok sorun çözüme kavuþturulacaktýr. Dað çaðlardan beri gizemli olarak kabul edilmiþtir ve hattâ burada yaþamýþ olan kadim insanlar bile bunu hissetmiþlerdir. Zaten siz de bu yüzden burada olmak istiyorsunuz deðil mi? Dað konuþmaktadýr ve burada bu zamanýn gelmesini beklemiþ olanlardan kaynaklanan enerji vardýr. Bu sizin için bir hýzlý þerit sistemidir. Önümüzde dönemde gelecek olanlar yeni âlet veya teknolojilerin ortaya çýkmasýný saðlayacak olan icatlar ile sýnýrlý olmayacaktýr çünkü olay bundan çok daha büyüktür. Gerçekten de, saðlýklý yiyeceklerin, temiz su ve enerjinin sýnýrsýz olarak artmasýný temin edecek olan teknoloji gelmektedir ama gelecekte asýl ortaya çýkacak olan þey sizin DNA'nýz içine giderek onu geniþletecek ve böylece kendiniz ile ilgili yeni bir farkýndalýk kazanmanýzý saðlayacak olan bir anlayýþ olacaktýr. Ýnsanlar 47 böylece kutunun dýþýnda düþünmeye baþlayabilecekler, birbiri ardýna dünyanýn sorunlarýna çözüm bulabilecekler, yaþamý sürdürme ve fetih modundan çýkmaya baþlayabilecekler ve diðer insanlara bakýþlarý deðiþme yoluna girecektir. Bu gecenin mesajý budur. Özet Sizlerin bu anlattýklarýmý anlamanýzý istiyorum sevgili varlýklar. Bunlar kulaða ne kadar tuhaf veya garip gelirse gelsin, hepsine inanmanýzý istiyorum. Burada gerçekten bir sistem vardýr. Sizler farkýndalýðý ve hücresel yapýsý olan bir biyolojik sistemden fazlasýnýz. Sistemin tamamýnda sizin tuhaf ve garip olduðunu düþündüðünüz þeyler yer alýyor olabilir ama bu da zaten geliþmiþ düþüncenin bir parçasýný oluþturur. Geliþmiþlik görünmeyen ve hattâ çok þaþýrtýcý þeylerin dikkate ve göz önüne alýnmasýný gerektirir. Bir müddet önce normalin yer deðiþtirmiþ, deðiþmiþ olmasý nedeniyle hiçbir þeyin eski normal haline geri dönmeyeceðini ifade etmiþtim. Týp bilimi ilk kez mikrop kavramý ile tanýþtýðýnda ne düþünmüþ ve nasýl tepki vermiþti sizce? Þöyle bir düþünün. Gözle görülemeyecek kadar küçük olmalarýna raðmen insanlarý öldüren yaratýklar! Ne kadar hoþ ve ezoterik deðil mi? Hattâ komik bile! O zamanýn SEVGÝ DÜNYASI 48 bilim insanlarý buna güldüler ve saçma sapan kurgu dediler. Ancak, bir süre sonra mikroskoplarýn geliþtirilmesi ile birlikte olay doðrulandý ve günümüzde bu artýk halka mal olmuþ bir bilgidir. Size bu baðlamda yardým getirmek ve destek saðlamak amaçlý hayýrsever sistemin parçasý olan görünmeyen þeyler olduðunu söylüyorum ama bunlarý devreye sokma kavramý inancýn bilincidir. Nasýl bir zamanlarýn "saçma sapan kurgusu" olan mikroplar daha sonra herkes tarafýndan bilinen gerçek haline geldiyse, þimdi bazýlarýnýn saçma sapan kurgu olarak gördükleri bu þeyler de bundan sonra ortaya çýkacak olan gerçekler ile doðrulanacaktýr. Bunlar için benim söylediklerime inanmanýz gerekmez. Söylediklerimi hangi yolla yapabiliyorsanýz o yolla doðrulamanýzý ve bunu da hazýr olduðunuz zaman yapmanýzý istiyorum. Gezegende farký yaratacak olan toplu inanç deðil, sizlerin bireysel inançlarýnýzdýr. Gezegenin her tarafýnda ayný sizler gibi olan ve þu aþamada uyanmakta ve böylesine "farkýndalýk" kararlarý vermekte olan milyonlarca insan var. Bu hiçbir merkezi kontrola, doktrine, peygambere ve ibadet ve tapýnma kuralarýna sahip olmayan bir topluluktur. Ýþte bu Yeni Ýnsandýr ve yeni insan sezgisel olarak içinde bulunan þamanýn farkýndadadýr. Giderek daha fazla sayýda insan kendi bilinçlerine ve içselliklerine, "Bana söylenmiþ olandan fazlasý var mý?" sorusunu yöneltmekte ve arkasýndan da bir ses gelmesi için deðil de, içsellikten kaynaklanan sezgisel bilginin gelmesi için beklemeye baþlamaktadýrlar. Daha sonra doðrulama olarak algýlanmasý gereken ürpertiler gelmeye baþlayýnca yola devam etmektedirler. Sizinle keþfetmeye baþlayacaðýnýz hücresel yapýnýz arasýnda büyük çapta iletiþim vardýr. Ýçsellik bunu da saðlayacaktýr. Ýçselliðiniz size ne zaman saða, ne zaman sola dönmeniz gerektiðini, neyin gerçek olduðunu ve neyin gerçek olmadýðýný söyleyecektir. Ýçselliðiniz karþýnýzda bir sandalyede oturup size perdenin diðer tarafýndan gelen bilgileri aktaran adamýn mesajýnýn gerçekliðini de doðrulayacaktýr. Büyük yaratýcý kaynaktan gelen enerji her bir insanýn içindedir ve hepsinde aynýdýr. Buna bazýlarý Ruh ve bazýlarý da Tanrý demektedir. Dünyanýn genelinde monoteist inanç hakimdir ve tek Tanrý fikri geçerlidir. Artýk bunlarýn hepsinin tek bir kaynaktan geldiðini, bu kaynaðýn insanýn içinde, çok güzel ve herkese ait olduðunu anlamanýn zamaný gelmiþtir. Farklýlýklarý düzene koymanýn ve ileriye doðru gitmenin de zamaný gelmiþtir. Ben insanlýða tutkun olan Kryon'um. Bu akþam içinde sizin tanrýsallýðýnýzýn tohumlarýný barýndýran daðýn gölgesi altýnda sizlere doðrularý ve gerçekleri ifade ettim. Ve öyledir. KRYON “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme Adresi: [email protected] En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: 2014 yýlý için tek Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... dergi fiyatý: 7.00 TL Yurt içi 80 TL Yurt dýþý 100 TL Posta Çeki No: 10214085 (Sevgi Yayýnlarý) Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24
Benzer belgeler
2011 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil